Sİ Kızıl Bayrak 10-45

32

description

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2010-45 / Ekim

Transcript of Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 10-45
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERNATO’nun “yeni konsepti”yletescillenen uşaklık!. . . . . . . . . . . . . . . . . 3NATO’nun “yeni konsepti”yletescillenen uşaklık!... . . . . . . . . . . . . . . . 4Metal cephesini güçlendirme sorumluluğu…... . . . . . . . . 5İhanet zincirini kırmak için grev-direniş komitelerine!. . . . . . . . . . 6-7Mehmet Beşeli: Metal işçisinden korku bu anlaşmaya sinmiştir... . . . . . . . 8Tofaş işçisiyle Türk Metal’in satışanlaşması üzerine konuştuk.. . . . . . . . . . 9Metal işçileri: Taslağımızın arkasındayız,greve kadar gideriz! . . . . . . . . . . . . 10-11İnsanca yaşamaya yeterli asgari ücret için mücadeleye!ı . . . . . . . 12“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısınakarşı mücadeleye!. . . . . . . . . . . . . . . . . 13TEKEL işçileri: Güvencesiz çalışmayakarşı birleşelim! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14BETESAN’da baskılara rağmen direniş...... .. . . . . . . . . . . . . . . . 15TKİP devrimin ve komünizmin bayrağını yükseklerdetutacaktır! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17Almanya’da coşkulu 12. yıl kutlaması!.. . . . . . . . . . . . . . 18-19Parti örgütlerinden gelen mesajlar...... . 20Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğu yerdeanıldı!.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21Alaattin Karadağ mezarı başında anıldı! ... . . . . . . . . . . . 22Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostlarıTaksim’deydi!.... . . . . . . . . . . . . . . . . . 23Katliamın 10. yılında 39 er sanıksandalyesinde......... . . . . . . . . . . . . . . . 24Almanya’da sıcak sonbaharve görevler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25ABD İsrail’i “barış” içinsilahlandıracak... . . . . . . . . . . . . . . . . . 26Haiti’deki trajedi emperyalistlerin eseri . . . . . . . . . . . . . . 27Kadına yönelik şiddetin kaynağıkapitalizmdir!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28Eğitim emekçileri alanlardaydı!......…. 29Aleviler İzmir’de oturma eyleminde… 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde Mersin’dedirenişlerini sürdüren Akdeniz Çivi işçilerinin CHP ilbinasını işgal ettikleri haberi geldi. Böylelikle ÇEL-MERve Mutaş işçilerinden sonra bir başka işçi bölüğü dahaişgal yolunu tutarak militan mücadele bayrağınıyükseltmiş oldu.

Akdeniz Çivi işçileri bu eylemleriyle aynı zamandaise “sol” ve “emekten yana” cilası çekilmeye çalışılanCHP’nin ve yönetiminin maskesini düşürdüler. CHPeskisi ve yenisiyle ne devrimcilerin ne de emekçilerinpartisidir. CHP asalakların partisidir.

İşgal eyleminden sonra CHP yönetimi adım atsa dabu gerçek değişmez. Zira bu durumu kurtarmak içinyapılmış bir manevradan öte anlam taşımayacaktır. Öyleki Akdeniz Çivi işçileri işgal eyleminden günler öncedefalarca CHP’yi uyarmış, ancak hiçbir yanıtalamamışlardı.

Direnişçi Akdeniz Çivi işçilerinin işgal eyleminiselamlıyor, yanlarında olduğumuzu duyuruyoruz.

Bu militan ruhun yaşatılmasına ve çoğaltılmasınaihtiyaç var. Çünkü yine metal işkolunda devam edengrup TİS süreci son derece kritik bir eşiğe dayanmışdurumda. Türk Metal çetesinin imzaladığı satışsözleşmesinin ardından, metal işçileri bu ihanetbarikatını aşma sınavıyla yüz yüze. Gazetemizde konuyailişkin bir dizi değerlendirme ile birlikte işçilerinmücadele ve grev kararlılıklarını ortaya koyangörüşlerini de okuyabilirsiniz.

Metal işçilerinin bu süreci militan bir ruhlakazanmaları, işçi sınıfı için çok önemli bir eşiğinaşılması anlamına gelecektir. Eğer metal işçileri MESS’ive ihanet şebekesini yenerlerse işçi sınıfı çok önemli birengeli aşmış olacaktır. Bu nedenle metal işçilerininverdikleri mücadeleyi büyütmek günün en önemligörevlerindendir.

NATO’nun “Yeni Konsepti” ve “Füze KalkanıProjesi” gazetemizin diğer bir ana gündemi oldu.Emperyalist saldırganlığı yeni bir düzeye çıkaran buadımlar, her şeyden önce “eksen kayması” tartışmalarınabir nokta koyarak AKP’nin emperyalizme uşaklığınıtescilledi. AKP şefleri ve satılık medya bu çarpıcı uşaklıktablosunu gizlemeye çalışıyor. Ancak başaramıyor. AKP

şefleri eliyle sermaye devleti emperyalizme vesiyonizme kalkan olmuştur.

Bu durum emperyalist saldırganlık ve uşaklığa karşımücadeleyi yakıcı kılmıştır. Devrimci ve ilerici güçler bugerçeği gözönünde bulundurarak hareket etmelidirler.

Gazetemizde komünist işçi Alaattin Karadağ’ınkatledilişinin yıldönümüyle ilgili yapılan eylem ve anmaetkinliklerine de genişçe yer ayırdık. Yoldaşın anısıönünde buradan saygıyla eğilirken, katillerinden hesapsorma mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kezdaha ifade ediyoruz.

Türkiye Komünist İşçi Partisi’nin (TKİP) 12.mücadele yılı ve Ekim Devrimi’nin 93. yılı vesilesiyleAvrupa’da düzenlenen geceyle ilgili yazılar dagazetemizin bir diğer gündemini oluşturdu. Ülkenindevrimci geleceğini temsil eden “Yeni Ekimler’inPartisi”ni bir kez daha tüm devrimci coşkumuzlaselamlıyoruz.

***

Liselilerin Sesi’nin 37. sayısı yayınlandı. EksenYayıncılık bürolarından ve kitapçılardan teminedebilirsiniz.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

“İttifak tarihinin en önemli toplantılarından biri”olarak tanımlanan NATO’nun Lizbon Zirvesigeçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. Zirvenin en önemligündemi olan “Yeni Savunma Konsepti” görüşüldü veittifaka üye 28 devlet tarafından onaylandı. NATO’nunönümüzeki 10-15 yıla yön vereceği söylenen “YeniStrateji Konsepti”nin temel unsuru ise “Füze KalkanıProjesi” oldu.

Bu projede Türkiye’ye cephe rolü düştü. Düzengüçlerinin zirveyi zafer havasında sunmalarına karşındurum budur. Bu gelişme, Türk sermaye devletininNATO’ya üye olduğundan beri üstlendiği rolün esastadeğişmediğini bir kez daha teyit etmiş oldu. GeçmişteSovyetler Birliği’ne karşı emperyalizmin ileri karakoluhaline getirilen Türkiye, şimdi de başta İran olmaküzere emperyalizmin yola getirmeye çalıştığı devletlereve halklara karşı aynı rolü üstlenecek.

NATO’nun yeni konseptiyle birlikte dünyadaönemli değişimler yaşanacaktır. Çünkü bu konsept,gerek emperyalistler arasındaki yeni güç dengelerineuygun askeri bloklaşmaları, gerekse ezilen halklarakarşı yeni bir askeri-siyasal yönelimi ifade ediyor.

NATO’nun değişen konseptleri, değişmeyen misyonu!

Emperyalizmin saldırı ve savaş örgütü olan NATO1949’da “Sovyetler Birliği’nin askeri tehdidine karşısavunma” iddiasıyla kurulmuştu. Gerçekte ise tam birsaldırı ve savaş örgütüydü. NATO ‘90’lı yıllara kadardaha çok üye ülkeler başta olmak üzere dünyanın pekçok yerinde gizli örgütler kurarak korkunç boyutlarkazanan kirli bir “yeraltı” savaşı örgütledi. Türkiye vediğer NATO üyesi ülkeler başta olmak üzere birçokülkede devrimci hareketleri hedefleyen kontr-gerillaörgütlenmesi NATO tarafından kurulup doğrudanyönetildi. NATO kumandalı cinayet şebekeleri, bellibakımlardan bir açık savaştan çok daha vahşi kıyımlargerçekleştirdiler. Devrimci kitle hareketlerini ezmeküzere kitlesel kırımlar yapmak için darbelertezgahlamak da NATO’nun kullandığı yöntemlerinbaşında geliyordu. 12 Eylül faşist darbesi de NATOpatentli bir darbeydi. NATO’nun bu icraatları kuruluş“konsepti” çerçevesinde gerçekleştirildi. “Savunma”adı altında devrimci kitle hareketlerini ve ezilenhalkların mücadelelelerini bastırma ve imhakonseptiydi bu.

Bilindiği üzere, Sovyetler Birliği ve “DoğuBloku”nun yıkılmasının ardından NATO’nun da artıkvarlık koşulunun sona ereceği beklentisi vardı. Fakatkısa bir dönemin ardından NATO’nun yeni konseptinetleşti. NATO artık emperyalistlerin dünya ölçeğindevurucu bir polis örgütü olarak çalışacaktı. Budoğrultuda NATO’nun ilk icraatı Kosova bahanesiyleeski Yugoslavya topraklarına yönelmek oldu. NATOşemsiyesi altında Sırbistan halkının üzerine günlercebomba yağdıran emperyalistler ve ortakları açılışıböylece yaptılar. NATO’nun ikinci büyük eylemi iseAfganistan’a yönelikti. ABD emperyalizminin hedefleridoğrultusunda NATO, Afganistan’ı işgal misyonunuüstlendi.

Lizbon Zirvesi’nde ise NATO’nun “stratejikkonsepti”ndeki üçüncü büyük değişiklik yapılmış oldu.Önümüzdeki 10-15 yılı belirleyeceği söylenen bu yenikonseptle birlikte NATO, ABD emperyalizminin

yıllardır gündemde tuttuğu “Füze kalkanı” misyonunuüstlenmiş oluyor. NATO böylelikle ilk olarak, ABDemperyalizmi ile diğer emperyalist güçlerin ittifakkurmalarının zemini olarak işlev görecek. Daha önceBush tarafından bu proje gündeme getirildiğinde,Rusya başta olmak üzere Fransa ve Almanya projeyemuhalefet etmişlerdi. Yeni durumda ise, NATOşemsiyesi altında bulunan Fransa ve Almanya ilebirlikte NATO’nun yakın zamana kadar en büyükhedefi olan Rusya’nın da oluru alınmış görünüyor.İkinci olarak ise, NATO üzerinden Türkiye ile birlikteörgüte üye diğer ülkelerin de kullanılması sorunu birçırpıda çözülmüş oldu.

NATO, kuruluşundan ‘90’lı yıllara kadar olandönemde, Sovyetler Birliği’ne ve devrimci hareketlerekarşı kontr-gerilla faaliyetlerinin merkezi karargahımisyonunu üstlenmişti. İkinci döneminde, kendilerinidizginleyecek büyük bir engelden kurtulanemperyalistlerin dünyaya rahatça hükmedebilmeleriiçin dünya polisliğine soyunduruldu. Yeni konseptlebirlikte girilen dönemde ise artık NATO, ilk ikidönemin sentezlendiği bir yeni misyon üstlenmektedir.Bir yandan NATO’nun dünyanın her köşesindeoperasyon yapma rolü pekiştirilirken, diğer yandan“Füze Kalkanı” ile belirlenmiş bir sahayı korumakmisyonuyla donatılmaktadır. “Füze Savunma Kalkanı”,emperyalizmin dünya ve Ortadoğu üzerindekiegemenliğini pekiştirmek, bunun için tehlike olarakgörülen ülke ve güçleri silahsızlandırmak amacınahizmet edecektir.

Bu nedenle NATO’ya yeni bir konsept oluştururken,tarihi boyunca yakıştırılan “savunma” sözcüğüne birkez daha başvurulmaktadır.

Bu yeni konseptin kazananlarından biri de silahtekelleri olacaktır. İngiliz “savunma dergisi” Jane’s’ineditörü Robert Hewson’ın “Zirvede onaylanan füzesistemi ABD’li silah yapımcılarına para aktarmaklailgili. İran’dan Avrupa’ya bir füze tehdidi riskineinanmıyorum. Savunma sistemi insanları korumakladeğil, bazı şirketlere para aktarmakla ilgili” sözleri bubakımdan dikkate değerdir. Zira bu proje dünyaölçeğinde yeni bir silahlanma yarışını da kışkırtacaktır.

NATO’nun bu yeni konseptinin diğer bir kazananıise hiç kuşkusuz İsrail’dir. ABD ve suç ortaklarınınboğazına kadar silahlandırdığı, ayrıca nükleer silahsahibi İsrail, şimdi bir de NATO kalkanınakavuşmuştur. Türkiye toprakları artık sadeceemperyalistlere değil aynı zamanda siyonistlere de

kalkan vazifesi görecektir. Böylelikle emperyalistler vesiyonistler diledikleri gibi bölge halklarınazulmederken, bu zulme yanıt vermeye kalkanlar Türksermaye devletinin oluşturduğu “kalkan”ıaşamayacaklardır.

“Eksen kayması” tartışmalarına son nokta

Emperyalistlerin yeni NATO’sunun ön cephesi, ilerikarakolu Türkiye toprakları olmaktadır. Bu, emperyalistegemenliğin her bakımdan pekiştirilmesi demektir. Buyeni durum aynı zamanda “eksen kayması”tartışmalarına da son noktayı koymuştur. Böylelikle,“komşu ülkelerle sıfır sorun” ve “müslümankardeşlerimiz” söylemleriyle demagoji yapan AKP’ninmaskesi inmiştir. Dış politikadaki iddiaları tam olarakiflas etmiştir. AKP hükümeti bölge ve dünya halklarınakarşı büyük bir suç ortaklığının altına imza atmıştır.Düzen güçlerinin bu utanç verici uşaklığı zafer olaraksunmaya çalışmaları bundan dolayıdır. İran’ın adınınimzalanan belgede yer almaması gibi pratik değeriolmayan bir konu üzerinden durumu kurtarmayaçalışmaları boşunadır. ABD emperyalizmi karşısındakiutanç verici uşaklık tescillenmiş durumdadır.

Emperyalistlere ve ülkeyi emperyalizmin ileri karakolu

haline getirenlere karşı etkili bir mücadele!

NATO’nun “yeni konsepti” ve sermaye devletininüstlendiği role karşı etkili bir mücadeleninörgütlenmesinin önemi yeterince açıktır. Zira, emekçihalkların bugünü ve geleceği tehdit edilmekte,topraklarımız bu çerçevede ileri bir karakol olarakkullanılmak istenmektedir. Durum böyleyken, ne yazıkki verilen tepkiler yetersiz kalabilmiştir. Konuya ilişkinçokça yazılıp çizilmesine karşın eylemli mücadelebakımından bugün hala da ortama tam bir boşlukegemendir.

İlerici ve devrimci güçlerin önünde bu zayıflığı biran önce aşma, doğru bir bakışaçısı ve mücadeleçizgisiyle anti-emperyalist mücadele görevleriningereklerini yerine getirme sorumluluğu durmaktadır.Emperyalistlerin yeni saldırı planlarını ve ülkeyiemperyalizmin ileri karakolu haline getiren işbirlikçiiktidarı etkili bir biçimde teşhir ederek, buna karşıtoplumsal muhalefeti örgütleme görev vesorumluluğudur bu.

NATO’nun “yeni konsepti”yletescillenen uşaklık!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sermaye devleti 60 yıldır genelde emperyalistgüçler, özelde ABD emperyalizmi adına tetikçilikyapıyor. NATO’ya üye kabul edilmek için binlerceaskeri “Kore mezarlığı”na gömen devlet, bu emelineulaştıktan sonra ülkenin dört bir yanında NATO veABD üslerinin kurulmasına onay vererekemperyalistlere olan sadakatini ispatlamıştır. 1950’liyıllardan beri ülkeyi Ortadoğu halklarına karşı saldırıüssüne çeviren Ankara’daki işbirlikçiler, şimdi de “FüzeKalkanı Projesi”nin Türkiye topraklarında kurulmasınaonay vererek, emperyalistlerle giriştikleri alçaltıcı suçortaklığını daha da pekiştiriyorlar.

Portekiz’in başkenti Lizbon’da düzenlenen zirveyekatılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Savunma BakanıVecdi Gönül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlubaşkanlığındaki heyet, halkların celladı NATO’nunşeflerinin emirlerine boyun eğerek, “Füze Kalkanı”nınTürkiye topraklarına kurulmasına, Türk devleti adınaonay verdi. Bir kez daha emperyalist-siyonist güçlerisevindiren bir karara imza atan Ankara’dakiişbirlikçiler, tetikçi kimliklerini daha dagüçlendireceklerini göstermiş oldular.

AKP’nin söylemleri yalandan ibarettir!

ABD adına “aktif taşeronluk” misyonuna talip olanAKP hükümeti, son yıllarda “komşularla sıfır sorun”,“onurlu dış politika”, “müslüman kardeşlerimiz”tekerlemelerini temel alan bir söylem kullanıyor. HemAKP tabanına hem Ortadoğu halklarına şirin görünmeihtiyacının bir ürünü olarak gündeme getirilen busöylem, “Füze Kalkanı Projesi”ne ters düşüyordu. Zirakomşularla sıfır sorun arayan bir devletin, önceliklekomşularını hedef alan bir projeye ev sahipliği yapmasısöz konusu olamaz. Onurlu dış politika izlediğini önesürenlerin, emperyalist güçlerin ezilen halkları tehditeden projelerine destek vermeleri düşünülemez.

Dinci gericilik odağı AKP hükümetinin öneçıkardığı söylemlerin bir yalan olduğu, füze kalkanıprojesine onay verilmesi ile

tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta kanıtlanmış oldu.Hem de bu söyleme sık sık başvuran AKP’nin şefleri veÇankaya tarafından…

AKP hükümetinin emperyalist-siyonist güçlere“kalkan” olmaya evet demesi, işbirlikçi burjuvazininsınıf çıkarları söz konusu olduğu yerde “din kardeşliği”,“onur” ve “barış”ın “geçer akçe” olmadığını, esasolanın “sefil çıkarların korunması” olduğunu bir kezdaha gözler önüne sermiştir.

“Türkiye’nin istekleri kabul edildi”

safsatası…

Füze kalkanı projesini hazırlayanların İran ve Suriyebaşta olmak üzere, tüm Ortadoğu halklarını düşmangördükleri bir sır değil. Hem NATO, hem Pentagonşefleri, bölge halklarını hedef alan iğrenç tehditlerinisayısız kez dillendirmişlerdir. Dahası Filistin,Afganistan ve Irak’taki toplu kıyımlar, zaten “füzekalkanı”nı kurmak isteyenlerin Ortadoğu halklarınaneleri reva gördüklerini çarpıcı bir şekilde ortayakoymaktadır.

Buna rağmen Ortadoğu halklarının cellatlarının ülketopraklarında “füze kalkanı” kurmalarına evet demek,izahı kolay bir karar değil. Bu nedenle AKP şefleri “dinkardeşliği”nden, “bölge barışı”ndan, “komşularla sıfırsorun”dan söz ederek, emperyalist-siyonist güçlerlegiriştikleri suç ortaklığının üstünü örtmeye çalışıyorlar.Bu açmazı aşmak için de, “Türkiye’nin istekleri” diyebir safsatayı piyasaya sürdüler. Buna göre, Ankara’dakiişbirlikçi takımının NATO’dan istekleri vardı. Ancakbunlar kabul edilirse, “füze kalkanı”na evetdiyeceklerdi…

Abdullah Gül ile müritlerinin füze kalkanına imzaatmalarının hemen ardından, dinci gericiliğinmedyadaki tetikçileri harekete geçtiler. Emperyalistzorbaların “füze kalkanı” dayatmasını onaylamahaberini, “Türkiye’nin tüm istekleri kabul edildi!” diyemanşete taşıdılar. Medyadaki tetikçilere göre, NATO

şefleri, Türk devletinin isteklerini kabul etmiş,bu da AKP hükümetinin zaferi olmuştur!

Olup bitenin elbette söylenenlerle hiçbiralakası yoktur. Zira başarı diye yutturulmakistenen, NATO’nun hedef aldığı ülkelerinadının yeni konseptte anılmamasıdır,dolayısıyla sorunun özüyle hiçbir ilgisi yoktur.

Dinci gericiliğin şefleri ile medyadakiyardakçılarının piyasaya sürdüğü bir diğeryalan ise, komutanın Türkiye’ye verileceğidir.Abdullah Gül, zirveyle ilgilideğerlendirmesinde, “Stratejik Konsept arzu

ettiğimiz çerçeve içinde çıktı, bundan büyük

memnuniyet duyuyoruz” dedi.Oysa NATO şeflerinin açıklamaları, bu

yalanı anında etkisiz kılmıştır. Örneğin NATO Sözcüsü James

Appathurai, Tayyip Erdoğan’ın “düğmeyebiz basarız” şeklindeki sözlerine şu yanıtıverdi: “NATO’nun yapısında tek bir üye

ülkeye yetki devri yapılması söz konusu

değil. Düğmeye NATO basar.”

Erdoğan’ın sözlerinin safsata olduğunugözler önüne seren bir diğer açıklama ise,NATO’nun yeni Strateji Konsepti’nihazırlayan, Türkiye’nin eski NATO daimi

temsilcisi Büyükelçi ÜmitPamir’den geldi: “Kontrolün tek ülkede olması diye bir

şey söz konusu değil, çünkü kontrol NATO

komutanındadır.”

Fakat daha önemlisi, kontrolün “NATOkomutanı”nda olmasının gerçekte ABD’nin elindeolması demek olduğudur. Zira açıklanan projeye göre;Türkiye’ye kurulacak olan “kalkan”ların (yani radarüslerinin) algıladığı saldırı uyarısı üzerinden, ABDdenetimindeki üslerden ve gemilerden kalkacaksavunma füzeleri ile saldırı etkisizleştirilecektir.Halihazırda Türkiye’ye yerleştirilecek savunmafüzelerinden sözedilmemektedir. Dolayısıyla mevcutdurumda Türkiye’nin “düğmeye basması” gibi birdurum zaten sözkonusu değildir, zira düğmelerTürkiye’nin dışında bir yerlerde olacaktır. Kısacasıoynanan tam bir orta oyunudur.

Dinci gericiliğin şefleri, emperyalist-siyonist güçlerekalkan olmaya hazırlanırken, bunun üstünü riyakarlıkve safsatalarla örtmeye çalışıyorlar. Ancak içineyuvarlandıkları bu rezil durumu kamufle etmeleri kolayolmayacaktır.

NATO’nun uşakları savaş aygıtının

“prestijini korudu”

Tüm işbirlikçi sermaye iktidarları ile onun bugünkütemsilcisi olan dinci gericiliğin şefleri, dün olduğu gibibugün de Amerikancı/NATO’cudurlar ve Ortadoğuhalklarına karşı tetikçiliğe devam etmektedirler. Bualçaltıcı misyonu üstlendiklerini bizzat kendileriaçıklamaktadırlar. Lizbon Zirvesi’ne katılan heyeteeşlik eden birkaç “gazeteci”den biri olan CengizÇandar’ın aktardıkları, yorum gerektirmeyecek kadaraçıktır:

“NATO’nun prestijini biz koruduk, yanlış

anlamaları engelledik. Türkiye’nin temel ilkelerini

savunarak NATO’nun savunma örgütü olduğunu

hatırlattık, bunu pekiştirdik. Zirvede herkes bunu

gördü... Türkiye asıl şimdi eksenini bulmuştur…”

“Sanki Türkiye, NATO dışındaymış gibi hava

yaratıldı. NATO ile Türkiye arasında pürüzler varmış

gibi. Oysa, Türkiye NATO’nun sahibidir. Unutmayalım:

Türkiye’siz NATO yok!”

Bu ifadelerin ilki Abdullah Gül’e, ikincisi AhmetDavutoğlu’na aittir.

Görüldüğü üzere dinci gericiliğin şefleriAmerikancı/NATO’cu olmakla övünüyorlar. Bu olgu,emperyalizme ve militarizme karşı yükseltilecekmücadelenin aynı zamanda dinci gericiliği de hedefalması gerektiğine işaret etmektedir.

Gündem4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

NATO protestolarından...

NATO Zirvesi’nin son günü yaygın protesto gösterilerine

sahne oldu. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen protestocular

çeşitli eylemler gerçekleştirdi.

Eylemler 19 Kasım gecesi başlarken, NATO karşıtı

göstericiler zirvenin yapıldığı binanın çevresinde konumlandı.

“Barışa evet NATO’ya hayır” ismi altında bir araya gelen

100’ü aşkın savaş karşıtı örgüt, sendikalar ve siyasal partiler

Lizbon’ da bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Eylemlerin en kitleseli

bu oldu. Eylemde NATO’nun bir savaş örgütü olduğu

belirtilirken bu zirveye karşı güçlü bir yanıt verilmesi gerektiği

vurgulandı. NATO’nun kapitalist çıkarlarını karşılamak için

dünyaya uyguladığı sistemin baskı ve savaşa dayandığı

söylendi.

Çoğunluğu gençlerin oluşturduğu protestocu bir grup da

eylemde, ‘NATO Oyunu Bitti’ yazan bir pankartın önünde

üstlerine kanı sembolize eden kırmızı boya dökerek zirveyi

protesto ettiler. Eyleme yaklaşık 30 bin kişinin katıldı.

Savaş karşıtları 18 Kasım günü Lizbon’da gerçekleştirdikleri

eylemle NATO’nun Afganistan’daki operasyonlarını protesto

etti. Eylemde Avrupa’nın dört bir yanından gelen yüzlerce kişi

yer aldı. Eylemde ABD önderliğindeki askeri ittifakın saldırgan

tutumu sloganlarla protesto edildi.

Sicilli işbirlikçilerin “eksen”iemperyalizme uşaklık!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Gündem Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Metal işçileri Türkiye işçi sınıfı hareketi içindeözel bir yere sahiptir. İşkolunun stratejik konumununyanısıra mücadeleci kimliği nedeniyle metal işçileri,ön açan, sürükleyen ve genelde sınıf mücadelesinindengelerini belirleyen bir rol oynamaktadırlar.

Bu bakımdan MESS grup TİS süreçlerinin iseapayrı bir yeri vardır. Çünkü ülke sanayisinin belkemiğini oluşturan fabrikalardaki işçilerin çalışma veyaşam koşullarının belirlendiği grup TİS’lerininsonucu, diğer sanayi kollarındaki mücadelelerinseyrinde de etkili olmaktadır. Metal işçilerininmilitan mücadeleler ve büyük grevler yoluylayarattığı sarsıntılar sonucunda oluşan bu kanı, hemsermaye ve hem de işçi sınıfı tarafındanpaylaşılmaktadır. Bu nedenle sermaye sınıfının da,bilinçli ileri bölüklerinden başlayarak işçi sınıfının dagözleri her defasında MESS grup TİS sürecineodaklanmaktadır. Buradan çıkacak sonuca göremücadelenin sınırları ve hedefleri tayin edilmektedir.Bu dönemin grup TİS sürecinde de bu durumdeğişmemiştir.

Dahası bu dönemin grup TİS süreci çok dahabüyük bir önem kazanmıştır. Zira, ağır bir ekonomikkrizin işçi sınıfı üzerinde ezici bir sosyal yıkımınfırsatı haline getirildiği bir dönemin ardındangelmektedir. 2008 yılında yaşanan krizi fırsataçeviren kapitalistler işçi sınıfına ağır bir faturaödetmişlerdir. Büyük işçi kıyımları, hak gaspları budönemde yaşanmıştır. Zaten işçi sınıfı büyük birsefalet ve yıkımın eşiğinde yaşarken, üstüneböylesine ağır bir fatura bindirilmiştir. İşçi sayısıazaltılmış, kalan işçilerin üzerindeki iş yüküdayanılmaz boyutlara ulaştırılmış, ücretler düşürülüpsosyal hak adına ne varsa kesilip atılmıştır. İşçi sınıfıbu ağır faturayı yırtıp atabilecek bir bilinç veörgütlenme düzeyine sahip olmadığı ölçüde, sermayecephesi işsizlik kırbacını da etkili biçimdekullanarak, onu önce savunmaya geçmeye zorlamış,arkasından da varolan sınırlı birleşik mücadelehatlarını dağıtarak bir bozgun havasına sokmuştur.Böylece kapitalistler krizi fırsata çevirirken, işçisınıfı kaybetmiştir.

Fakat yaygın örgütlenme girişimlerinin degösterdiği gibi, bu dönemin artık sonunagelinmektedir. Krizin faturasını ödeyen işçi sınıfıişsizlik korkusundan giderek sıyrılarak durumunudüzeltmeye çalışmakta, dayanılmaz hale gelençalışma ve yaşam koşullarında iyileştirme talep

etmekte, bunun için de güçlü bir mücadele isteğigöstermektedir. Yaygın sendikalaşma girişimleri vemevzi direnişlerde işçilerin bilinç ve ruh hallerindekibelirgin değişim bunun açık göstergeleridir. Bubakımdan özellikle Birleşik Metal Sendikası’nın sondönemde Düzce ve Trakya’da bir dizi fabrikada üstüste gerçekleştirdiği örgütlenmeler dikkatçekmektedir. Bu bölgelerin yeni proleterleşen işçileribilinç ve örgütlenme bakımından geri olmalarındandolayı sermaye tarafından ucuz ve uysal işçirezervleri olarak görülmektedirler. Ama tam da buişçi bölükleri, ağırlaşan sömürü koşullarından dolayısendikal örgütlenmeye büyük ölçüde kendiliğindenbir yöneliş göstermekte ve militan mücadeleörnekleri sergileyebilmektedirler.

İşte kapitalistlerin kriz bahanesinininandırıcılığını büyük ölçüde yitirdiği, asıl olarak daişçi sınıfının dayanılmaz sömürü koşullarınıniyileştirilmesi yönünde beklentilerinin yoğunlaştığıböyle bir dönemde metal grup TİS süreci ayrı birönem kazanmıştır. Bu süreçte elde edilecek ileri birsonuç, kapitalistler karşısında işçi sınıfına bir yolaçmak, çalışma ve yaşam koşulları bakımından yenibir yön çizmek anlamına gelecektir. Böylece işçisınıfının diğer bölükleri de kapitalistlere karşı hakmücadelelerinde metal işçilerinin kazanımlarınıörnek alacak, mücadelelerine güçlü bir dayanakbulmuş olacaklardır.

Metal işkolunda olsun ya da olmasın, tek tekfabrikalardaki TİS süreçleri de grup TİS sürecineendekslenmiştir. Ayrıca genelde sendikasız hementüm fabrika ve işyerlerinde, krizin baskısınınkalmasıyla durumunun düzelmesini bekleyenmilyonlarca işçi de bu süreçten etkilenecektir.

Metal işçilerinin MESS karşısında vereceklerisınav, sadece tek tek fabrikalarda kısmi haklarmücadelesi bakımından değil, aynı zamanda sermayeile emek arasındaki daha genel mücadelelerin seyribakımından da önem taşımaktadır. Bu TİS sürecisermayenin işçi sınıfına yönelik hazırladığı genel vekapsamlı bir saldırı programı olan “Ulusal İstihdamStratejisi”nin kaderini de belirleyecektir. Bu gerçekMESS tarafından da açıkça ortaya konulmakta, TİSsüreciyle UİS doğrudan ilişkilendirilmektedir. ZiraMESS’in en büyük hedefi sadece çaldıklarınınüzerine yatmak değil, aynı zamanda tam bir kölelikdüzeni için sınırsız bir esnekliği hayata geçirmek vekıdem tazminatı gibi yüklerden kurtulmaktır. Bunun

için MESS bu süreçte hem saldırı planınımeşrulaştırmaya hem de TİS’e dahil etmeyeçalışmıştır. Böylece metal işçilerini mücadeledenalıkoyarak üstünlüğünü korumayı ve önümüzdekidönemde yürürlüğe sokulacak ağır saldırıların yolunudüzlemeyi hesap etmiştir.

Gelinen yerde Türk Metal ile imzaladığı satışsözleşmesiyle MESS yolu yarılamış bulunmaktadır.Her ne kadar esneklik ve esneklikle ilişkili diğerpervasız dayatmalarını geri çektiğini açıklasa da,ücretler ve sosyal haklar bakımından çaldıklarınınüzerine yatmıştır. Eğer hala da mücadeleden yanabelli bir kararlılık gösteren Birleşik Metal’de örgütlümetal işçilerini de teslim alabilirse, bu onun içinbüyük bir kazanım olacak, böylece ağır bir saldırıprogramının yolu açılacaktır.

İşte bu nedenle metal grup TİS süreci sınıfmücadelesinin ön cephesidir. Bu cephe düştüğükoşullarda işçi sınıfı sermayeye karşı daha büyükmücadele görevlerini omuzlamada büyük zorluklaryaşayacaktır. Eğer bu cephe sağlamlaştırılır vesermaye karşısında belli kazanımlar elde etmesibaşarılabilirse, işçi sınıfı hem dağınık durumdakisaflarını toparlamak için moral-siyasal güç kazanmışolacak, hem de sermaye cephesi böyle bir durumdageri adım atmak, saldırılarını geciktirmek ya daölçeğini düşürmek zorunda kalacaktır.

Bunun için metal işçileri cephesini hem dışarıdanve hem de içeriden gelebilecek saldırılara karşıkorumak, bu cephede mücadele edenlerle desteğibüyütmek, en önemlisi de cepheyi genişletmek büyükbir önem taşımaktadır.

Bu doğrultuda, tabandan işçilerin birliğini vedayanışmasını sağlamak üzere, ileri sendikalmevzileri ve platformları da en iyi biçimdedeğerlendirmek gerekmektedir. Bu tür zeminlerdemetal işçilerinin mücadelesi gündemleştirilebilmelive aktif bir eylemli duruş geliştirilebilmelidir.

Verilecek mücadeleye bir kanal oluşturması vegüçlü bir soluk vermesi bakımından önümüzdekigünlerde yapılacak olan Gebze Mitingi önemli birfırsattır. Bu mitingi, metal cephesinin sınıfın birleşikmücadele cephesi haline geldiğini göstermek üzere,kitlesel ve militan bir çıkışın imkanı halinegetirebilirsek eğer, hedeflerimiz doğrultusundaönemli bir eşiği aşmış olacağız.

Bu yolda ilerlemek için, tüm gücümüzle metalişçilerinin mücadele cephesine yüklenmeliyiz.

Metal cephesini güçlendirme sorumluluğu…

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

2010-2012 MESS Grup TİS’lerinde beklenen ihanetyine bir bayram arefesinde geldi. 9 günlük bayramtatilini fırsat bilen MESS-Türk Metal kirli ittifakı 13Kasım gecesi saat 02.00’de imzaladıkları sözleşme ilebir kez daha işçilere “bayram müjdesi”ni verdiler.Şimdi ise bu kirli ittifak sahneye koyduğuortaoyununda perdeyi kapatmaya çalışıyor.

“Örnek” sözleşme halen gizleniyor!

MESS-Türk Metal kirli ittifakının ortaoyunu,görüşmeler sırasında MESS’in karşı tekliflerinisunması ile zaten ortaya çıkmıştı. Hazırlanan senaryoyagöre MESS, metal işçilerinde büyük tepkilere nedenolacak bir ücret zammını dayatacak, Türk Metal çetesibu tekliflere karşı göstermelik birkaç çıkışın ardından“zaferini” ilan edecekti. Bilindiği gibi daha o gündenöngördüğümüz bu senaryo en ufak bir yanılma payıbırakmadan sahnelenmiş oldu. Öyle ki Türk Metalçetesinin yöneticileri yaratmaya çalıştıkları zaferhavasında “Türkiye’nin en iyi sözleşmesiniimzaladıklarını” iddia edecek kadar kendilerinirollerine kaptırdılar.

Ancak imzalanan sözleşmenin işçiler açısındanörnek alınacak hiçbir yanının olmadığı 10 günden fazlazaman geçmesine karşın sözleşmenin ayrıntılarınınhalen ortaya çıkmamasından rahatlıkla anlaşılabiliyor.13 Kasım gecesi imzalanan bu “örnek” sözleşmenin şuana kadar açıklanan tek maddesi ücretlere ilişkin. O daişçilerin kafasını bulandıracak bir şekildemaddeleştirilmiş.

MESS-Türk Metal arasında imzalanan ihanetsözleşmesine göre ücret zamları işyeri ortalamasınagöre belirlenecek. Bu ise bir dahaki bordro döneminekadar işçilerin ücret artışlarını öğrenememelerine nedenolacak. Ayrıca ücret artışlarıyla birlikte vergidilimlerinde yaşanacak değişiklikler nedeniyle işçilerinbüyük çoğunluğu aldıkları ücret zammını hiçbir zamanöğrenemeyecekler. Muammalı bir şekilde açıklanan birdiğer madde ise sosyal haklar. İmzalanan sözleşmesosyal haklarda %10-15 arasında bir artışı öngörse deMESS’in sosyal hakların çalışılan gün sayısına göreödenmesi dayatmasına ilişkin en ufak bir söz söylenmişdeğil. Eğer sosyal haklarda MESS’in bu dayatmasıkabul edildiyse sosyal haklar artmak bir yanaazalacaktır bile. Ayrıca sosyal haklara ilişkin bumuammalı ifadenin sözleşmeye karşı gelişecektepkilere karşı bir manevra olduğu da düşünülebilir.

İmzalanan sözleşmenin ihanetçi karakterini ortayaseren bir başka konu ise MESS’in esnek üretimdayatmaları konusunda süregiden sessizliktir. Bukonuda Türk Metal çetesi yaptığı açıklamada esneküretime geçit vermediğini iddia etmekte, MESSbaşkanı Tuğrul Kutadgubilig ise “İşverenlerimiz ileişçilerimizin oluşturduğu bu dengeli yapıyı muhafazaetmek adına -çalışma hayatını yakından ilgilendirenbazı kanunlarda, özellikle de endüstri ilişkileriniderinden sarsacak nitelikleri içerisinde barındırandeğişikliklerin gündemde olmasına rağmen- çalışmabarışını koruyacak, çalışanlarımıza ve işyerlerimizeyarar sağlayacak bir sözleşme imzalandığınainanıyorum.” demektedir. Ancak bu konudasözleşmenin içeriğine dair net bir bilgi halen ortadayok.

Bu yanıyla esnek üretim konusunda MESS’intalepleri açık ifadelerle girmemiş olsa bile 2000 yılındaimzalanan sözleşmede olduğu gibi bu konunun yasaldüzenlemelere bırakıldığı ortadadır. Yani sermayesınıfının isteği ile hazırlıkları yapılan “Ulusal İstihdamStratejisi” sayesinde yasa hükümleri imzalanan toplusözleşmeyi de doğrudan etkileyecektir.

Ücretler, sosyal haklar ve esnek üretim gündemleriaçısından ortada duran bu tablo imzalanan sözleşmeninniçin gizlendiğini olduğu kadar kimin için örnek birnitelik taşıdığını da göstermektedir. MESS-Türk Metalkirli ittifakının birlikte hazırladığı ve imzaladığısözleşme Türk Metal çetesinin elebaşı PevrulKavlak’ın dile getirdiği gibi bundan sonra imzalanacaktoplu sözleşmeler için örnek bir nitelik taşıyabilir.Ancak bu işçi haklarını koruyup geliştirme adınadeğil, sermayenin ihtiyaçlarını karşılama adına örnekbir sözleşme olacaktır. Metal işçilerinden büyük birısrarla sözleşmenin ayrıntılarının gizlenmesi de bunedenledir.

İhanet sözleşmesine karşı öfke yoğunlaşıyor

Her ne kadar Türk Metal çetesinin ele başı PevrulKavlak imzalanan toplu sözleşmenin Türk Metalüyeleri arasında büyük bir coşku ve sevinçlekarşılandığını iddia etse de fabrikalardaki tablo bununtam tersidir. Türk Metal’in örgütlü olduğu tümfabrikalarda metal işçilerinin büyük bir çoğunluğuimzalanan sözleşmeyi açık biri ihanet olaraknitelemekte, çeşitli biçimlerde tepkilerini dilegetirmektedirler. Bir dizi fabrikada temsilcilerişçilerden köşe bucak kaçarken bir kısmında isetemsilciler dahi Türk Metal yönetimini ihanet ilesuçlamaktadır.

9 günlük bayram tatilinin ardından fabrikalardaatmosferin bu biçimiyle devam etmesi MESS-TürkMetal ortaklığının hazırladığı ortaoyununda istediğisonucu alamadığını da göstermektedir. Metal işçileriniyeni hak gasplarına ve %5’lik ücret zammına razıetmeyi amaçlayan ortaoyunu hedefine ulaşamamıştır.

Ancak MESS-Türk Metal kirli ittifakının istediğisonucu bütünü ile elde edememiş olması henüz metalişçilerinin ihanetin hesabını sorma kararlılığı ilekarşılarına dikilmesi sonucunu da doğurmuş değil.

Hemen tüm fabrikalarda işçiler kendi aralarındaöfkelerini dile getirse, bir kısmında bu tepkitemsilcilere ve şube başkanlarına yönelik sözlüsataşmalara varsa da metal işçilerinin hali hazırdakiörgütsüzlük tablosu ihanetin hesabını sormayı dagüçleştirmektedir. Son bir haftadır Türk Metal’inörgütlü olduğu fabrikalarda biriken büyük öfkenin birtürlü kendisine akacak bir kanal bulamaması bir kezdaha taban örgütlülüklerinin sınıf mücadelesi açısındantaşıdığı hayati önemi göstermektedir.

Metal işçileri güncel hak ve talepleri için tabanörgütlülüklerinde bir araya gelemedikleri için ortayaçıkan tepkiler anlık refleksler ve öfke patlamalarışeklinde yaşanmakta, kimi fabrikalardan yansıyan istifagirişimleri de içinde olmak üzere MESS’ten ve TürkMetal çetesinden hesap sorma tutumu bilinçli biriradeye dönüşememektedir.

Ancak bu tablo devam eden öfke patlamalarınınönemini kesinlikle azaltmamaktadır. Dahası öncü ve

devrimci işçiler önümüzdeki günlerde daha dayoğunlaşma ve artık patlama olasılığı taşıyan bu öfkeyikendi rotasına sokabilmek için tüm çaba ve iradeleri ilesürece yüklenmeye devam etmelidirler. Keza ’98örneğinde olduğu gibi kendiliğinden yaşanacak bir öfkepatlaması ihtimali halen güncelliğini korumaktadır. Buolası gelişmenin kendiliğinden bir şekilde metalişçilerinin ve bir bütün olarak işçi sınıfının ihtiyaçlarınadenk düşen sonuçlar üretebilmesi ne yazık ki mümkündeğildir.

Birleşik Metal’in varlık-yokluk sınavı

Türk Metal tabanındaki öfke birikiminin halenhesap soran bir tutuma yol açmamış olmasının birnedeni, henüz taban örgütlülüklerinde (grev ve direnişkomitelerinde) bir araya gelememiş olması ise bir diğernedeni de kendisine önderlik edecek bir sendikal odakgörememesidir.

’98’de Birleşik Metal kapılarının yüzlerinekapanmasından sonra Türk Metal üyesi metal işçileribu açıdan büyük bir güvensizlik içindedirler. Bunedenle halen uyuşmazlık aşamasında olan BirleşikMetal’in önümüzdeki günlerde alacağı tutum sürecintoplam seyrini de belirleyecektir.

Birleşik Metal yönetiminin bu açıdan taşıdığızayıflıkları bugüne kadar birçok kez dile getirdik.Ancak bu sefer bu zayıflıklara teslim olmak BirleşikMetal adına büyük bir yıkım anlamına gelecektir. Bu

İhanet zincirini kırmak için grev-direniş komitelerine!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

durumun farkında olduğu anlaşılan Birleşik Metal yönetimitam da bu nedenle “Toz olmayacağız! Tozu dumanakatacağız!” diyen iddialı açıklamalar yapmaktadır. YineBirleşik Metal yönetiminin, Türk Metal çetesinin imzaladığıihanet sözleşmesini ardından Türk Metal üyesi metal işçilerineyaptığı toplu istifa çağrısı fazlası ile anlamlıdır vesahiplenilmelidir. Ancak Birleşik Metal yönetiminin TürkMetal üyelerine yaptığı bu çağrıyı daha da somutlaması veTürk Metal üyesi metal işçilerine kucak açması dagerekmektedir. Sonuç olarak metal işçilerini tek başına TürkMetal’den istifa etmeye çağırmak örgütsüzlüğe çağırmaklaeşdeğerdir ve sonuçları ‘98’deki geriye çekilişin sonuçlarındandaha da ağır olacaktır.

Birleşik Metal’in Türk Metal üyelerine de kucak açacakşekilde süreci değiştirebilmesi ise öncelikle kendi cephesindenyürüttüğü mücadelede kararlılığın daha da yükseltilmesinigerektirmektedir. Çünkü 2010-2012 Grup TİS süreci BirleşikMetal tabanı adına bu açıdan hiç de olumlu olmayan biratmosferde başlamıştı. Kapitalist sistemin krizinin fabrikalardayarattığı baskı atmosferi ile birlikte sendika yönetiminin deTİS hazırlıklarına geç bir tarihte başlamış olması bu tablonunen önemli nedenleri idi. Ancak süreç ilerledikçe ve özellikleMESS’in karşı teklifleri net olarak ortaya çıktıktan sonraBirleşik Metal tabanındaki hareketlenme artmaya başladı.

Bugün ise ihtiyaç bu kararlılığın sendikanın tüm tabanınıkapsayacak bir niteliğe kavuşturulmasıdır. Bugün halen kimitemel fabrikalarda temsilcilerin başını çektiği gerici tutumlarortaya çıkabilmekte, greve ve mücadeleye karşı dirençnoktaları yaşanabilmektedir. İçeriden ve dışarıdan yapılacakmüdahalelerle birlikte bu gerici tutumlar bertaraf edilemediğioranda metal işçilerinin önümüzdeki dönem yükseltmesigereken mücadele ciddi bir darbe alacaktır. Bu nedenle içindengeçtiğimiz günlerde en az Türk Metal üyesi işçilere yaptığımızhesap sorma çağrısı kadar güçlü bir biçimde Birleşik Metalüyelerine de direnme ve grev kararlılığını kuşanma çağrısıyapabilmeliyiz.

Grev-Direniş komiteleri için görev başına!

Gelinen aşamada sürecin seyrini belirleyecek en önemlifaktör öncü-devrimci metal işçilerinin alacağı tutum olacaktır.MESS dayatmalarından ve Türk Metal çetesinin ihanetindenhesap sormak için ihtiyaç duyulan, güçlü bir tabanörgütlenmesi ve mücadele kararlılığıdır. En azından öncülerişahsında metal işçilerinin bu bilinçle bir araya gelebilmeleriyaşanabilecek öfke patlamalarına yön verme şansını da ortayaçıkarabilecektir. Bu nedenle 28 Kasım’da Gebze’de BirleşikMetal’in çağrısı ile gerçekleştirilecek olan mitingi tüm metalişçilerinin ve hatta bir bütün olarak işçi sınıfının öfkesini dilegetireceği bir alan olarak değerlendirebilmeli, bununla birliktehavzalarda MESS dayatmalarına ve sendikal ihanetlere öfkeduyan metal işçilerini grev ve direniş komitelerinde bir arayagetirebilmeliyiz.

Arkadaşlar,Geliyorum diyen satış gerçekleşti. Türk

Metal çetesi bayram arefesinde gece yarısısatış sözleşmesine imzayı bastı. Böylelikleihanet zincirine yeni bir halka daha ekledi.MESS-Türk Metal ortaklığıyla hazırlanansatış senaryosunun son perdesi de böyleliklekapandı. Bu şer ittifakı yazdıkları senaryoyuoynayıp metal işçisinin ekmeğine kandoğradı.

Ama o kadar utanmaz, o kadarpervasızlar ki bir de satış sözleşmesinikazanım diye yutturmaya kalkıyorlar. GüyaMESS’in esnek çalışmadan ikramiyeleringasbına kadar masaya getirdiği bir dizimadde geri çektirilirken, MESS’inücretlere binde 18’lik zam dayatması karşısındayüzde 5 TL 25 Kr zam alınmış.

Ama oyun da budur zaten. Bu oyununsenaryosu “ölümü göster sıtmaya razı et”ten başkabir şey değildir. Unutulmasın ki grup TİSkapsamında olmayan fabrikalarda dahi yüzde20’leri bulan ücret zamları yapılmıştır.

Sonuçta MESS Türk Metal’le birlikte işçiyebüyük bir kazık atmıştır. Krizin bedelini ağırbiçimde ödeyen, zamsız çalışan, ücretleri eriyenmetal işçisi yüzde 5’lik bir sadaka karşılığındasatılmıştır.

Arkadaşlar!Bu satış sözleşmesine imza atanlardan hesap

sormak için harekete geçelim. Bunun içinfabrikalardan çıkıp Türk Metal çetesinin kapısınadayanalım. Bu satış ve ihanet şebekesinidağıtalım! Unutmayalım ki, ‘98 yılında kapılarınadayandığımızda kaçacak delik aramışlardı.

‘98’de bu çeteleri dağıtamamıştık, ancak bukez artık sonuna kadar gitmeliyiz. İşimiz,geleceğimiz ve onurumuz için bunu yapmalıyız.

Ancak hedefimiz yalnızca bu çeteyi dağıtmakdeğildir. Aynı zamanda satış sözleşmesini yırtıpçöpe atmaktır.

Bunun için ise hızla komitelerimizioluşturmalı, temsilcilerimizi belirlemeli ve insancaçalışma ve yaşam talebiyle MESS’in karşısınadikilmeliyiz.

Arkadaşlar!Birleşik Metal Sendikası’nın yönetimi de Türk

Metal yönetiminin imzaladığı sözleşmeyi satışsözleşmesi olarak tanımladı. Bu sözleşmenin

yırtılıp atılması için Türk Metal üyeleriniistifaya çağırdı. Birleşik Metal yönetimi buaçıklamalarıyla MESS’e karşı mücadeleyisürdürme ve Türk Metal çetesini aşarak mücadeleetmek isteyen işçilere kucak açma sözünüvermiştir.

Bu söz önemlidir. Ancak sözün tutulması metalişçilerinin mücadele kararlılığına ve inisiyatifinebağlıdır. Eğer metal işçileri Türk Metal barikatınıda aşarak tabandan birleşirse, sendikaları dagerçek bir mücadele mevzisi haline getirebilir, budurumda grev de MESS’e karşı gerçek bir silahgibi kullanılabiir. Böyle olursa hiç kuşkuduymayalım ki, haklarımızı MESS’ten söküpalabiliriz.

Arkadaşlar!Mücadele gücümüzü ve kararlılığımızı

göstermek, metal işçilerinin MESS’e ve ihanetçetelerine karşı birliğini oluşturmak için BirleşikMetal yönetimi tarafından 28 Kasım’dagerçekleşterilecek miting de bir fırsattır. Bu fırsatıdeğerlendirelim. Hangi sendikaya üye olursakolalım bu mitinge pankartlarımız ve gürsloganlarımızla katılalım. On binlerce metal işçisiolarak mücadele alanında tek yürek olalım.MESS’in ve satılmış uşaklarının korkularınıbüyütelim.

Haydi hep birlikte omuz omuza mücadeleyiyükseltelim, ihanet çetelerini dağıtalım, satışsözleşmesini yırtalım!

Metal İşçileri Birliği21.11.10

Öfkemizi kuşanalım, MESS’in ve Türk Metal’in kapısına dayanalım!

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

- Bayram öncesinde apar topar imzalanan busözleşmeyi nasıl değenlendiriyorsunuz?

Anlaşmanın yapılış biçimi, zamanlaması vezammın yöntemi dikkate alındığında tek bir şeysöyleyebiliriz. Metal işçisinden korku bu anlaşmayadibine kadar sinmiştir. Örnek vermek gerekirse yüzde9,5 zam teklif eden Türk Metal yüzde 5,35’e kadargerilemiştir. Birleşik Metal-İş’in teklifinde olanyöntemi, maktu zam yöntemini uygulamak zorundakalmıştır. Çünkü bunun hakikaten de metal işçilerinindüşük ücret problemi açısından yöntem olarakuygulanması gerekiyor. Miktardan bahsetmiyorum.Bu miktar düşük ücretlilere ya da yüksek ücretlilereyetecek bir miktar değil. İkincisi, bu zammı dağıtışbiçimleriyle ilgili. 5,35’lik zammı değişik biçimdedağıttılar. Her işyerinin kendi işyeri saat ücretiuygulaması 5,35’e uyarlanacak. Dolayısıyla bütünişyerleri aynı zammı almayacaklar. Her işyeri farklızam almış olacak. Zamlar da saat ücretiortalamalarına göre 20 kuruşla 40 kuruş arasındadeğişiyor. Dolayısıyla işçileri bölmenin bir adımıolarak bunu yapmış oldular. Bu önemli ve tespitedilmesi gereken noktalardan bir tanesidir. İşyerlerifarklı farklı zam aldıkları için bu farklı zamlara göretepkiler gelişecek.

“Bildik bir oyun oynanıyor”

Fabrikalardan gelen haberlere göre düşükücretlilere “düşük ücretlilere yüksek zam aldık”yalanını söylemeye başladılar. Bildik bir oyunuoynuyor. Yüksek oranlı zam almak yüksek zamalmak değildir. Metal işçilerinin bunu iyi bilmesigerekir. O işyerinde çalışan herkes ücreti ne olursaolsun aynı zammı aldı. Örnek vereyim, işyerinde saatücreti ortalaması 4 lira ise 21 kuruşa denk gelir. 21kuruş zam da çıplak ücretle net 34 liraya denk gelir.Saat ücreti 7,5 lira ise 40 kuruşluk bir zam alınır.Bunun da çıplak ücretle neti 65 liraya denk gelir.Yani 34 lira ile 65 lira arasında değişen zamlar aldılarama aynı işyerinde çalışan işçiler ücretleri ne olursaolsun (düşük ya da yüksek) aynı zammı alacaklar.Türk Metal ile MESS’in anlaşmasında bir iyileştirmekoymadılar. Bu da korkunun ikinci ifadesi. Metalişçilerinin tümünden gelebilecek bir korkuyuişyerlerini birbirinden izole ederek çözmeyeçalışıyorlar. Üçüncüsü de, bayram öncesi busözleşmeyi imzalayarak işyerlerinin boşaldığı birzamanda tepkinin gelemeyeceği üzerinden birplanlama yapıyorlar. Ama biz söyledik. Su yolunubulmaya devam ediyor. Bu toplu iş sözleşmesinin

nasıl gelişeceğini bayramdan sonra hepimizgöreceğiz.

- Esneklik ve kuralsızlıkla ilgili Türk Metal’denherhangi bir açıklama gelmedi. Buna ilişkin nesöyleyebilirsiniz?

Orada açıklama yapmamışlar. Türk Metal’ingenel başkanının yaptığı açıklamada esnekliğingirmediği söyleniyor. Ama onun esneklikten neanladığını biz biliyoruz. Anlaşma metnini görmedenbir şey söylemek mümkün değil.

“Sözleşme kafa karışıklığı yarattı”

- Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalardatoplu sözleşme nasıl karşılandı? Buna ilişkin elinizeulaşan herhangi bir bilgi var mı?

Metal işçisinden korkuyorlar dememizin nedeni debudur. Kafa karıştırıcı bir zam yöntemi bu. 5,35 diyeaçıklanan bir zam ortalama saat ücreti yüksek olanişyerlerinde bir durgunluk yaratıyor. Saat ücreti daha

düşük olan işyerlerinde yüksek ücretli işçiler vedüşük ücretli işçiler arasında “kaç lira alınacak”meselesi üzerinden tartışmalar başlamış durumda.Dolayısıyla böyle bir kafa karışıklığı var. Temsilcilerve şube başkanları gidip yalan yanlış bilgilerveriyorlar. Bunları da takip ediyoruz. Yüksekücretliye yüzde şu kadar aldık, düşük ücretliye yüzdebu kadar aldık diye anlatıyorlar. İşçileri bölme veyatıştırma faaliyeti devam ediyor. İşçiler birarayagelip ne olduğunu anlayamasınlar diye böylekarmaşık bir yöntem izliyorlar. Dolayısıyla bununaçıklanması gerekiyor. Biz işyeri saat ücretiortalamasına göre kaç lira zam alınacağını açıkladık.Metal işçilerinin o rakamlar üzerinden konuşmalarıgerekiyor. Sözleşmenin değerlendirildiği rakamlar burakamlardır. Heralde ekonomik anlamda iyi birsözleşme olmadığını o rakamlardan da göreceklerdir.

“Bundan sonrası metal işçisine kaldı”

- Birleşik Metal önümüzdeki gün ve günlerdenasıl bir yol izleyecek?

Araya bayram girdiği için şu anda herhangi birkurul toplamamız mümkün değil. Bayramdan sonrabizi resmi olarak çağırırlarsa MESS’le bir görüşmeyapacağız. Teklifi resmen alacağız. Bayramdan sonrabu toplantı olmasa bile detaylarını resmi olarak bizeiletmelerini isteyeceğiz. Ondan sonra da kendikurullarımızda ve işyerlerinde bunudeğerlendireceğiz. Çok sıkıştıklarını başından berisöylüyorduk. Maktu zamma dönemeyeceklerinisöylüyorduk. Bunlar gerçekleşti. Bir sıkışma, korkuve panikle bunu yaptılar. Bundan sonrası metalişçisine kaldı artık. Metal işçisi dizlerinin üzerinebile kalksa bu tablonun değiştirilmesi mümküngözüküyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Mehmet Beşeli: Metal işçisinden korku bu anlaşmaya sinmiştir

Metal işçileri: İhanete izin vermeyelim!İzmir, İstanbul ve Gebze’den Türk Metal üyesi

metal işçileri, ihanet sözleşmesini gazetemizedeğerlendirdi.

Habaş Demir-Çelik’ten bir işçi (İzmir): Nasılyani bunu şu an sizden öğreniyorum. Bugün (13Kasım) fabrikada hiçbir şey söylenmedi. Bayramöncesi müjde mi verdiklerini sanıyor bunlar. Zatengerçek bir sendika olsaydı başımızda bu böylesonuçlanmazdı. Temsilci diye başımıza dikilenlerin dene işe yaradığı belli değil. Yüzde altıya bileulaşamadılar, her dönem aynı şey. Sendika sendikaolsa peşinden sonuna kadar giderim. Grevse grev!Ama bu Türk Metal’de nerde. Cesaret edemezler.Şöyle sadece bir gün durdursalar fabrikaları nasıldeğişiyor her şey. Bu başkan da fos çıktı. Sendikayaher ay verdiğim aidata da yanıyorum. 30 gün çalışıpduruyoruz bir günü böyle bir sendikaya gidiyor. Habaşgibi diğer fabrikalar da Türk Metal çatısı altındaykeniyi bir sözleşmeyi görebileceğimizi sanmıyorum.

Arçelik’ten Türk Metal üyesi bir işçi: MESS-Türk Metal satışının ardından Türk Metal SendikasıAnadolu Yakası Şube Başkanı fabrikadaki tümbölümleri dolaşarak satış sözleşmesine ilişkinbilgilendirme yaparak, işçilerin tepkilerini yatıştırmak

için büyük çaba harcadı. Bizlere “Ne yapalım çokuğraştık ama elimizden gelen ancak buydu” dedi.Bugün için ülke ekonomisi ve şartlarının bunugerektirdiğini söyledi. Arçelik işçisinin busözleşmeden karlı çıktığını, çünkü saat ücretinin diğerfabrikaların altında olduğunu belirtti. Biz işçilertepkilerimizi burada gösteremedik. Çünkü bireyseltepki gösterdiğimiz zaman hemen işten atılıyoruz.Birçok işçi arkadaşımız da yüksek maaş aldığı içintepki göstermedi. Sonuç olarak her zaman olduğu gibiyine sendikanın ihanetiyle karşılaştık.

Autoliv’den Türk Metal üyesi bir işçi: MESS-Türk Metal sözleşmesi öncesi sendika yöneticilerifabrikaya gelerek bir toplantı yaptılar. ToplantıdaMESS’ten yüzde 9 oranında zam istediklerini,MESS’in ise 0,18 zam verdiğini hatırlattılar.Anlaşmazlık çıkarsa greve gideceklerini söylediler. Busüre içinde tepki eylemi olarak 4 gün mesailerekalmadık. Satış sözleşmesinin ardından işçiler olaraksendikaya itirazlarda bulunduk. İşyeri temsilcisine veşube başkanına tepkilerimizi ilettik. Birçok işçiarkadaşımız mesailere kalmadı. İşçiler arasındayılbaşından sonra sendika değiştirme fikridillendiriliyor.

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

- Türk Metal MESS ile toplu sözleşme görüşmelerinianlaşma ile sonuçlandırmış oldu. Tofaş’ta bu anlaşma ileilgili bir açıklama yaptılar mı?

- Cuma günü bekledik bir açıklama yapmalarını amatoplantıda oldukları için biz işten çıktığımızda hala hiçbirşey söylenmemişti. Hiçbir şeyden bilgimiz yoktu. Sadeceşunu söylediler; istenilen alınmazsa Cumartesi-Pazar işegidilmeyecek. Bunu işverene bir tepki olarak yansıtmayaçalıştılar. İstediğimizi alamadık, o yüzden mesaiyegitmiyoruz gibi göstermeye çalıştılar. Ve insanlar da bunuyedi. Ama onlar aslında çalışanlardan tepki almamak için,araya da bir bayram tatili giriyor zaten bunu unutturmakiçin mesaileri iptal ettirmeye çalıştılar. Sonra habergelmedi. Ertesi gün gittik işe öğlene kadar hiçbir açıklamayapılmadı. Yemeğe gittik. Yemekhanenin önünde sendikatemsilcileri toplanmışlar. Çalışanlara açıklama yapıyorlar.Ve o açıklamayı yaparken de öyle gülerek, öyle pişkin birsuratla açıklıyorlar ki. İşçiler arasında da onlara gülenleroluyor. Anlatıyorlar aldığımız zammı, yüzdelerlekonuşuyor net bir şey söylemiyorlar. Brütlerdenbahsediyorlar. Net zammımız ne dediğimizde saat ücretine33 kuruş zam aldığını öğrendik. Bu da insanların hoşunagitti. Şimdi benim saat ücretim 3.67. 33 kuruş zamaldığımda bu yüzde 7-8 gibi bir şeye denk geliyor sanırım.Bunu da insanlar duyunca iyi zam almışız diye düşündüler.Çünkü insanlar bu rakamı MESS’in teklifi ilekıyaslıyorlardı. Öylece açıklama oldu yani.

- Bu duruma tepki gösteren kimse oldu mu?Sendikacılar gösterilen tepkilere ne yanıt verdiler?

- Tepki gösteren olmadı, insanlar güldüler,sendikacılara teşekkür edenler bile oldu. Sadece birkaç kişiçıktı, istediğimizi aldık mı dediler. Sendika temsilcisi dealamadık dedi. Arkadaşımız hani istediğimizialamadığımız zaman olay greve kadar giderdi, niye hiçbirşey yapmıyorsunuz dediğinde söyledikleri de öyle olmasıgerekiyormuş, böyle kabullenmemiz gerekiyormuş falan.

Bize söylenilen o. - Bayram tatili öncesinde Pazar mesailerinin iptal

edilmesinin bu konuyla bir alakası var mı?- İşçilerin kendi arasında bir kini var Türk Metal’e

karşı. O tepkinin patlamaması için, insanların birbirinikışkırtmaması için mesailer iptal edildi. Patrona bir tepkiolarak iptal ettiklerini söylediler ama sadece kendileritepki görmemek için yaptılar bunu.

- Türk Metal göstermelik bir dizi eylem ve etkinlikgerçekleştirdi. Bu etkinliklerden haberiniz oldu mu?

- Toplantılardan hiç kimsenin haberi falan yoktu. Kimiçağırdılar ben de bilmiyorum. Eylem yapılmış, işçininhaberi yok. Kimseye söylemiyorlar. Zatensöylediklerinde, işçileri ayaklandırdıklarında önünegeçemeyeceklerini biliyorlar. Bu yüzden de anca kendişakşakçılarını, adamlarını topladılar. Böylece gövdegösterilerini yapmış oldular.

- Türk Metal’in imzaladığı bu ihanet sözleşmesinekarşı bir tepki gelişeceğini düşünüyor musun?

- Türk Metal’in ihaneti ortada ama işçilere iyi zamalınmış gibi aktarıyorlar. İşçiler de halen durumun tamolarak farkında değiller. Sendika temsilcileri ne derseişçiler ona inanıyor, inanmasa da inanmış gibi yapıyor.Yani bu ihanete karşı bir tepki olacağını sanmıyorum.Olursa da bu Cumartesi günü olurdu, bayram sonrasınakaldı. İnsanların bu tepkisi de tatilde sönümleneceğindendolayı ben pek bir tepki beklemiyorum.

- Peki, Birleşik Metal’in Türk Metal üyelerine yaptığıtoplu istifa çağrısını nasıl değerlendiriyorsun?

- Birleşik Metal’in yapmış olduğu istifa çağrısı sonunakadar haklıdır. Ama diyorum ya Türk Metal bunu bir zaferolarak anlattığı için böyle bir istifada bulunacaklarınızannetmiyorum. Ayrıca işçilerin büyük bölümü TürkMetal’e karşı tepkili olsa da Birleşik Metal’e degüvenemiyorlar.

Metal İşçileri Birliği / Bursa

Küçükçekmece’den Türk Metal üyesi bir işçi:Metal işçilerinin sırtında adeta bir kambura dönüşmüşolan Türk Metal çetesi TİS görüşmelerinde ihanetsözleşmesini gece yarısı operasyonuyla imzalamışbulunuyor.

İşçileri bölerek, parçalayarak sermayeye karşı olangörevlerini yine yerine getirmiş oldular. İşçilerin çoğunasözleşmeden bahsetmediler bile! Açıkçası işçilerin de busendikadan artık bir beklentisi kalmamıştır. Metal işçileriolarak artık önümüze şu görevi koymalıyız. Türk Metal’inörgütlü olduğu yerlerde bu sendikadan toplu olarak istifaetmeli ve bağımsız bir taban inisiyatifiyle sözleşmeyiyırtıp parçalamalıyız. Bu sözleşme kesinlikle kabuledilmemeli ve metal işçileri tepkilerini dile getirmelidir.

İşçilerden gelebilecek tepkiyi dizginlemek amaçlıbayram tatilinin hemen öncesinde bu anlaşmaimzalanmıştır. Ücretler dışında sosyal haklarımızdayapılan değişikliklerle ilgili hiçbir açıklama yapmakzahmetinde de bulunmamışlardır. Burada açık bir ihanetvardır. Bunun dışında da bir şey beklemedik zaten. Amaşunu Türk Metal hainleri iyi bilsinler ki metal işçileri sınıfkinini sermayeden önce bu sendikaya kusacaktır. Busendikayla hesaplaşmamız çok farklı olacaktır. İşçileri bukadar pervasızca satan, tamamen sermayenin sömürüsüneteslim eden bu sendikanın sonu hiç hayırlı olmayacaktır.

Bunu herkes böylebilsin ve bizihafifealmasınlar.

BirleşikMetal-İşSendikası’nınyaptığı topluistifa çağrısıolumludur.Bunu biz dedüşünüyoruz amabize bu çağrısamimiyetsizgelmektedir. BMİS bu dönemde işçileribilinçlendirecek ve onları yönlendirecek hiçbir şeyyapmamıştır. Kendi pratikleri metal işçilerininmücadelesini kucaklayacak düzeyde değildir. Busözleşme döneminde Türk Metal işçilerini de hedefinealan bir çalışma örmeleri ve fabrikalarına kadar gelerekişçileri bilinçlendirmeleri gerekirdi. Sınıf sendikacılığıböyle yapılır.

Metal işçileri bu ihaneti unutmayacaklar ve kendilerinibu sömürünün tam ortasına atan sendikalarla da çok iyibir şekilde hesaplaşacaklardır.

Tofaş işçisiyle Türk Metal’in satışanlaşması üzerine konuştuk

Satış sözleşmesinetepkiler

“İmzaladıkları sözleşme ile metal işçilerininkafasını karıştırıp, tepkilerini bayram boyuncasoğutmaya çalışanlar amaçlarına ulaşamıyor.”diyerek fabrikalarda yaşananları özetleyensendika, metal işçilerinin kendiliğinden de olsasözleşmeye yönelik tepkilerini ilk gündenitibaren ortaya koymaya başladıklarınıbildiriyor.

Birleşik Metal-İş’in verdiği bilgilere göreçeşitli fabrikalarda açığa çıkan tepkiler şöyle:

* Eskişehir’deki Arçelik fabrikasında işyeritemsilcileri işçinin karşısına çıkıp konuşmayapmak istediklerinde işçilerin yuhalamalarıylakarşılaştılar. Şube başkanı işyerine gelip bilgivermek zorunda kaldı.

* Autoliv’de bir saat geç işbaşı yapıldı. * Renault’da temsilciler işçilerden kaçıyor.

Sözleşmenin imzalanmasından sonra temsilcilerfabrikaya ancak 8 güvenlik görevlisini yanlarınaalarak girebildiler. Tofaş’ta ise fabrikaya gizlicegirip, anlaşma tutanağını ilan panosuna asıphızlıca fabrikayı terk ettikleri söyleniyor.

* Temsilciler işçilerin telefonlarına sürekliolarak başka bölümde toplantı yapıyoruzdiyerek yanıt veriyorlar.

* Tofaş’ta işçiler “iyi zam aldılar. Kahve 25kuruş, 5 kuruş artıyor” diyerek dalga geçiyorlar.Yine Tofaş’ta işçiler istediğimizi alamadıysakniye imzaladık diye temsilcileri sıkıştırdılar.

* Bolu’daki Arçelik fabrikasında şubeninTİS açıklamasına işçiler yemekhanede tepkigösterdiler. İşçilerden bir tanesi, anayasadeğişikliğini kastederek artık 2 sendikaya üyelikserbest oluyor, sizin istediğiniz buysa biz bunuyaparız. Bu sözleşmeyle bizi sattınız diyetepkisini açıkça dile getirdi. Şube Başkanı“sizin takdiriniz” diyerek yanıtladı.

* İstifa çağrısı pek çok işçi tarafındanolumlu karşılandı. Bursa’da bir işyerinde işçilerimza toplayıp istifa talebini işverene ilettiler.* Türk Traktör’de temsilciler, “kaderimizeboyun eğmekten başka yapacağımız bir şeyyok” diyerek bir taraftan sözleşmeyibenimsemediklerini ortaya koyarlarken diğertaraftan tepkili olan işçileri birşeyyapılamayacağı noktasında sindirmeyeçalışıyorlar.

Metal işçileri: İhanete izin vermeyelim!

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Türk Metal’in imzaladığı satış sözleşmesi veönümüzdeki süreçte nasıl bir mücadele hattı izlenmesigerektiği konusunu, Birleşik Metal’in örgütlü olduğuçeşitli fabrikalardan işyeri temsilcilerine sorduk.Kocaeli, Mersin, Gebze ve İstanbul’dan işyeritemsilcileri verdikleri yanıtlarda, Türk Metal’inimzaladığı satış sözleşmesine yönelik tepkilerini dilegetirirken Birleşik Metal yönetiminin bu sözleşmeyeimza atmaması gerektiğini belirtiyorlar. SendikanınTİS taslağının arkasında duracaklarını ve gerektiğikoşullarda greve gitmekten çekinmeyeceklerinivurguluyorlar.

Hakan Akyol (AD Demirel İşyeriBaştemsilcisi ve Birleşik Metal Kocaeli ŞubeMali Sekreteri):

Türk Metal bugün yine kendisine yakışanı yaptıama tabandaki işçilerin her zamanki gibi tepkilerinianlık gösterip kenara çekilmemeleri gerekiyor. TürkMetal üyelerinin sendikanın çizgisini değiştirmeyeyönelik (sendika değişikliği belki zor olabilir) çabaiçerisinde olması gerekir. Yoksa bu oyunu yıllarboyunca oynamaya devam ederiz.

Birleşik Metal-İş Sendikası yönetimi söylemleriylehakikaten de bir çaba içerisinde gibi gözüküyor. Amabu söylem kamuoyunu bilgilendirme düzeyindekalmamalı. İşçi sınıfını bilinçlendirip işçiyi hareketegeçirmesi gerekir. Özellikle MESS üyesi işyerleri(sadece 5 ay önceden TİS komisyonu topladım, şöyleyaptım, böyle yaptım, Cuma günleri yürüyüşyapıyorum, miting yapıyorum değil) üretimden gelengücünü kullanması gerekir. Bugün uyuşmazlığınvaracağı nokta neyse, Türk Metal’den farklı bir toplusözleşme imzalamak zorunda Birleşik Metal. Eğerbunu imzalamazsa hiçbir anlamı yok. Tüm söylemleriboşa çıkmış olacak.

Gebze mitingi olması gereken bir miting. Zamanıuygun. Ancak güçlü ve tüm sendikaları, işçileri,işsizleri ve bu ülkede asgari ücretle çalışanları daburaya davet etmek lazım. Bunun için zaman kalmadıama sadece “Ben 28’inde miting yapıyorum. Bütünişçiler davetlidir, gelsin” demekle olmaz. Alanlaraçıkmak, havzalara gitmek gerekiyor. Birleşik Metal,üyelik anlamında değil fakat “Ben herkesinsendikasıyım” diyecek. Böyle çağrı yapması, buülkede sıradışı ve farklı bir sendika olduğunuhissettirmesi lazım. Bunu söylemle değil, fiiliyattahayata geçirmesi gerekiyor.

Mustafa Tozkoparan (Birleşik Metal-İşSarkuysan İşyeri Temsilcisi):

Türk Metal’in böyle bir iş yapacağını hepimiztahmin ediyorduk. Bu yüzden şaşırmadık. İşin kötütarafı şu: Türk Metal’in içerik anlamında neye imzaattığını hiç kimse bilmiyor. Kendileri dahi bilmiyorlar.Sadece internetten öğrendiğimiz kadarını biliyoruz.MESS’in dayattığı ve kuralsızlaştırma dediğimizmaddeler üzerinden taviz vermediklerini belirtiyorlar.

AKP’nin çıkartacağı bu Ulusal İstihdam Stratejisi,torba yasa, eğer toplu sözleşmeye geçici bir ek maddekoyarak veya atıfta bulunarak imzalandıysa bununkarşısında Birleşik Metal-İş’in yapacağı tek şey greveçıkmaktır. Sadece ücretler bazında meseleye

bakıldığında bir noktaya taşıyabilirsin ama busendikanın olmazsa olmazlarından taviz vermesinikimse düşünmesin. Biz Birleşik Metal-İş’intemsilcileri olarak böyle düşünüyoruz.

Şu anda MESS’in bizimle yapacağı görüşmedeönümüze koyacağı tabloya bakmak gerekiyor. Butablodan yola çıkarak baktığımızda, Türk Metal’eteklif ettiğini virgülüne kadar aynı şekilde teklifedecek. Bunu Toplu Sözleşme Komisyonudeğerlendirip bir karar verecek. Buna MESS grubunabağlı işyerlerinden arkadaşlar olarak karar vereceğiz.Ama biz nasıl başladıysak öyle duruyoruz. Geri adımatmadan aynı noktada duruyoruz. Bayram öncesindeyani Türk Metal’in sözleşmesi imzalanmadan öncehangi noktadaysak bugün de aynı noktada duruyoruz.Biz fabrikalardan temsilci arkadaşlarımızla beraber28’inde Gebze’de yapacağımız mitinge hazırlanıyoruz.

Karşımızda gerçekten siyasi iktidarıyla,MESS’iyle, TÜSİAD’ıyla, devlet organlarıyla bircephe oluşturulmuş durumda. Sürekli sınıfa saldıranbir cephe var. Bizim de emekçiler olarak bunlarınkarşısında çalışanlar ve emekçiler olarak bir cepheyaratmamız gerekiyor. Bu cepheyi örebilirsek, bununadımlarını atabilirsek bir karşı duruş sergileyebiliriz.Bu sadece Birleşik Metal-İş’in yapabileceği bir şeydeğil. Bu sendikaların, partilerin, sınıftan yana tümöznelerin birlikte yapacağı bir iştir. 28’indeyapacağımız mitinge Türkiye’deki sendikal yapıları,konfederasyonları, siyasi partileri, dergi çevrelerinikatabildiğimiz ölçüde bir güç haline dönüşebileceğiz.Bu Birleşik Metal-İş’in dışına taşmak zorunda. Çünkübu saldırılar sadece toplu sözleşmeyle sınırlı değil.Bunu çok iyi anlatmamız lazım.

Kahraman Aynacı (Birleşik Metal-İşBEKAERT İşyeri Baştemsilcisi):

Toplu sözleşmeyi imzaladılar ama idari maddelerkonusunda pek bir bilgimiz yok. Sadece ücretnoktasında saat ücreti ortalaması olarak 5,35 gibi artışaimza atmışlar. Bizim BEKAERT fabrikası olarak bunukabul etmemiz mümkün değil. Sonu nereye gidersegitsin. Bizim sendikamızın bunu imzalamasınıistemiyoruz. Sonuna kadar toplu sözleşmeyi götürmekistiyoruz. Bizim bir taslağımız vardı. Sonuna kadartaslağımızın arkasında durup greve gidiliyorsa dagreve gidilsin düşüncesindeyiz. Gebze’deki mitinge

katılacağız. Miting yapıp da arkasından da aynısözleşmeye imza atılırsa kimse kusura bakmasın. Bunubizim şube başkanıyla konuştuk. Önümüzdekigünlerde işyeri baştemsilcileri ve diğer temsilcileri deçağrılacak ve ona göre bir yol haritası çizilecek.

Rasim Gündal (Birleşik Metal-İş MersinBölge Temsilcisi ve Anadolu Şube Sekreteri):

Bayramdan önce Türk Metal yüzde 5.35 saatortalamasına imza attı. Bunu biliyoruz. Hatta kendisitelerinde de yayınladılar. Türk Metal’in Türkiye’dekien iyi sözleşmeyi yaptığı yönünde iddiası var. Oysa kibunun böyle olmadığını Türkiye genelinde metalişçileri biliyor. Çünkü son krizde bütün cezayı çeken,bütün zorlukları çeken işçi. O dönemde de işverenlermetal işkolunda da büyük kârlar sağladı. Her zamanolduğu gibi Türk Metal metal işçisini sattı.Uyuşmazlıktan sonra genel merkez TİS komisyonundaaldığımız bazı kararlar var. Şu anda aldığımız bukararları bütün işyerlerinde uyguluyoruz. Bütünörgütlü olduğumuz işyerlerinde mesaileri kaldırdık.Hiçbir işyerimizde fazla mesailerle ilgili çalışmayapmıyoruz. Cuma yürüyüşleri vardı ve bunlarıuyguluyoruz. Biz aldığımız kararların ve taslağımızınarkasındayız. Bugün de genel merkezimizde birtoplantı var. 28’inde Gebze’de bir miting olacak.

Yusuf Rişvan (Bosal Mimaysan BirleşikMetal-İş İşyeri Baştemsilcisi):

Türk Metal’in imzaladığı metni tam görmedik.Sadece ücret olarak 5,35 diyorlar. Onun dışındakırmızı çizgilerimizden taviz vermeyeceğiz diyorlarama metin olarak hiçbir şey yok ortada. Biz BirleşikMetal-İş’te olduğumuz için kendi taslağımızabakıyoruz. Kendi taslağımızın da sonuna kadararkasında duracağımızı, esnekliğe karşı olduğumuzu,kıdem tazminatına dokundurmayacağımızı söylüyoruz.Birleşik Metal olarak 28 Kasım’da fabrikaların veailelerin katılacağı bir mitingimiz olacak. Arabulucudönemindeyiz. Şu anda mesai eylemlerimiz bütünfabrikalarda devam ediyor. Bütün işyerlerinde Cumagünleri işe girişlerde eylemlerimiz olacak. AyrıcaMESS yeni bir teklif sunarsa tekrar TİS toplantısıyapılır ve temsilciler görüşlerini belirtir. Biz şu andabayram öncesi neyse bayram sonrasında da aynı

Metal işçileri: Taslağımızınarkasındayız, greve kadar gideriz!

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

duruşumuzu sergiliyoruz. Sürecin sonuna doğru grevsegreve kadar gitmeyi düşünüyoruz. Birleşik Metal-İşTürk Metal üyelerine toplu istifa çağrısı yaptı amasizin de bildiğiniz gibi Türk Metal’in üyesi baskıaltında. Sesini çıkartanlar işten çıkartılıyorlar. Buyüzden çok rahat değiller. O yüzden bu çağrıya nekadar yanıt verilecek bilemiyoruz.

Bayram Dilek (RSA İşyeri Baştemsilcisive Birleşik Metal İstanbul 2 Nolu Şube YKüyesi):

Türk Metal her zamanki gibi yapacağını yaptı. Bukesinlikle kabul edilebilecek bir şey değil. Grupsözleşmesi olduğu için yapacak bir şey yok. Tepkimizigösterdik ama yapacak bir şey yok. Hükümetleanlaşılmış. Önce binde 18 dediler, sonra baktılar kiişçilerden kıpırdama var. Yüzde 5’e attılar imzayı. Bizgenel merkezde TİS toplantısı yaptık. Genel olarakMESS’e bağlı işyerlerinde grev uygulama kararı çıktı.Tamam grev diyorsak grev. Bugün evine ekmekgötüremeyecek arkadaşlarımız var. Zaten krizbahanesiyle işçileri kredi kartı batağına soktular. Krizibiz işçiler ödedik. Biz çağrımızı yaptık. Kahvelerdetanıdığımız dostlarımıza söyledik. Burada olan, düşükücretliye oluyor. Bizim maaşımız düşük. Bana 30TL’den fazla zam gelmeyecek. Birçok insanın haberiyok. Haberdar ettik birçok kişiyi ve Bursa gibi yerlerdekıpırdanmalar oldu. Ne kadar olabildi bilmiyoruz.

Engin Kulu (Kroman Çelik İşyeriTemsilcisi ve Birleşik Metal Gebze Şube YKüyesi):

Bu sözleşme işçileri ve sınıfı düşünmedenimzalandı. Krizi ve işçilerin yaşadığı sıkıntılarıgözetmeyen bir sözleşme. Temsilciler ve işçiler olarakBirleşik Metal’in bu süreçte değişik bir toplusözleşmeye imza atma iddiası ve kararlılığınıgöstermesini umuyoruz. Bu dönemde bununpeşindeyiz. Farklı bir sözleşmeye imza atmaya yönelikçalışmaları sürdüreceğiz. Bir geri adım atma durumuşu anda yok. Bu dönem farklı ve iyi gözüküyor. Gelenhaberler bize bunu gösteriyor. Merkez TİS Komisyonutoplanacak. Burada insanlar düşünceleriniaçıklayacaklar. Ondan sonra bu süreci devam ettirmeyidüşünüyoruz. Kendi açımdan da bunun böyle olmasıgerektiği kanısındayım.

Türk Metal’in tabanına yönelik istifa çağrılarıyapıyoruz, ama bu sadece bir çağrı şu anda. TürkMetal’in tabanını harekete geçirmek şu anda biraz zorgözüküyor. Türk Metal’in bu baskısını kıracak birhareketliliği, çağrı yaparak değil, biz harekete geçerekortaya çıkarabiliriz. Tutumumuz ve tavrımız buanlamda önemli. 28 Kasım’daki Gebze mitinginiönemsiyoruz çünkü bölge mitingi olacak ve insanlarınaileleriyle katıldığı bir miting gerçekleşecek. Busüreçte işçi hareketi içerisinde iyi bir ivme yakalandı.Bunu devam ettirme kararlılığını ortaya koymakönemli. Bunun da toplu sözleşmenin gidişatına etkisiolacağını düşünüyorum.

Selçuk Balcı (Dostel Makine İşyeriBaştemsilcisi):

İmzalanan toplu sözleşme net olarak ortayaçıkmadı. Sadece fabrika saat ortalamasında 5,35 zamaldıklarını biliyoruz. Esnek çalışmayla ilgilimaddelerin olup olmadığı belli değil. Mesailerin yüzde75’e indirilmesini istemişti MESS, onunla ilgili hiçbirbilgi yok. Kıdem tazminatlarıyla ilgili hiçbir bilgi yok.Biz Dostel Makina olsun, diğer fabrikalar olsun geçengünlerde temsilciler kurulu toplantısı yaptık. Büyükihtimalle bize de aynı taslağı sunacaklar.

Biz Dostel olarak ilk defa grup toplu sözleşmekapsamına giriyoruz. Bundan önce hep münferityaptık. Kesinlikle kendi taslağımızın arkasındayız.

Bizim taslağımız Türk Metal’in taslağından farklı. Buzamana kadar Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeninarkasından “lanet olsun” deyip imza atılmış. Buanlayışı ortadan kaldırmak için bir sermaye örgütüolan MESS’e karşı mücadeleyi sermayeye karşımücadeleye dönüştürmek gerekiyor. Zaten yaptığımızTemsilciler Kurulu toplantısında buna vurgu yapıldı.Diğer sektörlerden işçilerle beraber hareket etmek(Petrol-İş olsun, DİSK’e bağlı sendikalar olsun)gerekiyor. Bunun üzerinden şekillenmesi gerekiyor.

Tek başına Birleşik Metal’in MESS’e karşı birgrevi örgütleme gücü yok. Ortaklaşa bir mücadele ağıörülmesi ihtiyacı temsilcilerde var. Çünkü grup toplusözleşmesindeki oranlar diğer sektörlere de emsalteşkil ediyor. Ondan dolayı sadece burada, sadecemetal işçilerinin toplu sözleşmesi değil, bütün metalişçilerinin toplu sözleşmesi anlayışıyla hareketedilmesi gerekiyor. Bu anlayış temsilciler tarafındandile getiriliyor. Bütün temsilciler, şimdiye kadar TürkMetal’in arkasından imza atılmasından muzdarip.Fotokopi sendikacılığı tarzı bir şey olmuş. Bu anlayışıortadan kaldırmak gerekiyor.

Örneğin Birleşik Metal’in MESS üyesi işyerlerianlamında en örgütlü olduğu yer Gebze. KromanÇelik’te Kurban Bayramı ve diğer bayramlar dahilçalışılıyordu. Mesai eyleminde bütün fabrikalardamesaiye kalınmadı. Kroman Çelik’te üretim bayramda6 gün boyunca durduruldu. O kararlılığı işçilerkendileri gösteriyor. Mesai eylemleri devam ediyor.İşçilerde ve temsilcilerde bir kararlılık var. Herkesumutlu. Sendika da geçmiş dönemlere nazaran dahadirayetli davranıyor. Temsilcilere ve işyerlerine buumut veriyor. Gebze’de yaptığımız basın açıklamasızaten miting gibi geçti. Bu tabanı da umutlandırdı. 28Kasım’daki mitinge zaten ailelerimizle beraberkatılacağız. Güçlü bir miting olacak. Biz kenditaslağımızın arkasındayız. Olmazsa olmazmaddelerimizden, kazanılmış haklarımızdan tavizvermeyeceğiz. MESS’le tartışacağımız oran TürkMetal’in taslağındaki oran değil.

Rıfat Codura (PAKSAN İşyeriBaştemsilcisi ve Birleşik Metal İstanbul 2Nolu Şube Sekreteri):

İmzalanan sözleşme ihanet sözleşmesidir. TürkMetal her zaman yaptığı gibi yine bayram arefesindetabanına sormadan yapacağını yaptı. Çok berbat birsözleşme bu. Baktığımızda 135 TL gibi bir tekliflerivar ama imzaladıkları sözleşmede 35 TL ile 55 TLarasında değişiyor. 28 Kasım’da Gebze’de bir mitingolacak. Biz de ona göre hazırlığımızı yapıyoruz.Çalışmalarını yürütüyoruz. Bu miting kararı yenialınan bir karar değil. Bayram öncesinde alınan birkarardı. Sendikamızın geneline bakıldığında MESS’e

bağlı 33 işyerinin ağırlığı o bölgede. Çünkü busözleşme parasal konulardan öte çalışma düzeniyleilgili. Esnek çalışma ve telafi çalışması, kuralsızçalışma getirmek istiyorlar. Taleplerimizi dile getirmekiçin büyük bir miting olması gerekir. Aslında biraz geçkalınmış durumda.

Türk Metal imzalamadan önce biz eylemlerimiziyaptık. MESS görüşmelerine ben de katıldım. Oradançıktık MESS önünde oturma eylemi, arkasından FatihSultan Mehmet Köprüsü’nü trafiğe kapattık. YineCuma günleri işyerine yakın bir noktadan yürüme gibieylemler yaptık. İşlerin yoğun olduğu bir ortamdafazla mesaileri kaldırdık. Şu anda can damarı fazlamesailer. Şu anda işyerlerinde tüm temsilcilerişverenlerle kavga içerisinde.

Türk Metal’le görüşme sağlayamıyorsun. İşverenleoturmuş sarı-gangaster sendika. Patronlarınkucağındaki sendika diyoruz. Onlarla biraraya gelip nebir taslak hazırlayabiliryorsun ne de oturup bir kararalabiliyorsun. Ama Türk Metal’in tabanına yönelik birçalışma konusunda geç kaldığımızı düşünüyorum. Busüreçten sonra sadece “bu sendika sizi her zamankigibi sattı. Bunların bunların altına imza attı. Hala busendikanın içinde nasıl duruyorsunuz” diyebiliriz.Bunun çalışmasının yapılması gerektiğinidüşünüyorum. Türk Metal üyelerine dönük istifaçağrısını biz sözlü olsun, bildirilerle olsun yapıyoruz.Bize verilen görev çerçevesinde Türk Metal’e bağlıişyerlerinde ne kadar kişi çalışıyorsa onlarıbilinçlendirmeye çalışıyoruz. Toplu sözleşmeyiimzalamış Türk Metal Sendikası. Biz tanıdığımızüyeleri arıyoruz. Adamların haberi yok. Bizbilgilendiriyoruz. Şu anda çoğu işyerinde bu ihanetsözleşmesi bizden kaynaklanıyormuş gibi bir durumvar. Zam oranları çok düşük. İşlerin yoğun olduğu birdönemde Türk Metal Başkanı, Mustafa Özbek’tensonra ilk kez grup sözleşmesine girdi. Bu onlar içintarihi bir fırsattı ama kaçırdılar.

Hüseyin Kuruel (Güven Elektrik İşyeriTemsilcisi ve Birleşik Metal İstanbul 2 NoluŞube üyesi):

Sözleşmeyle ilgili ne düşündüğümüz bellidir. Pazargünü bununla ilgili bir miting var. Biz o mitingefabrika olarak katılıyoruz. Türk Metal’in her zamanyapmış olduğu şeyi, ihanetçiliğini biliyorsunuz zaten.Bu ihanete hiçbir zaman katılmam. Bundan sonrasınıise zaman gösterecek. Biz fabrika olarak MESS’e bağlıdeğiliz. MESS’e bağlı işyerlerinde mesai çalışmalarıiptal edildi. Sabah-akşam işe giriş ve çıkışlarda basınaçıklamaları yapılıyor. Bunlar devam ediyor. MESS’edahil olmadığımız halde biz de bunlara uyuyoruz.Tabiki süreci hep beraber izleyip göreceğiz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Asgari ücrete “zam” dönemi yaklaşıyor. Tamamensermaye sınıfının çıkarına göre şekillenen asgari ücretgöstermelik bir komisyon tarafından belirleniyor.Türk-İş, TİSK ve hükümet temsilcilerinden oluşan buAsgari Ücret Tespit Komisyonu birkaç görüşme yapıparkasından zaten önceden belli olan oranı açıklar. Busene daha önceden zam oranının yüzde 4 oranındayapılacağı açıklanarak buna da gerek duymadıklarıanlaşılıyor.

Asgari ücret aileleriyle birlikte yaklaşık 40 milyonkişiyi doğrudan ilgilendirmektedir. Bununla birlikteücret ortalamasının giderek asgari ücret seviyelerinedoğru kaydığı düşünülürse, “insanca yaşamayayetecek asgari ücret” mücadelesi işçi sınıfı ve emekçikitlelerinin ortak mücadele ve dayanışma konusudur.

Sermaye hükümeti bütçe hazırlıkları kapsamındatemel mantık olarak sermaye sınıfının çıkarınıdüşünür. İşçi ve emekçilerden ise bildik tabirle “kemersıkması” beklenir. Bu nedenle işçi ve emekçiye revagörülen ücretler oldukça düşüktür. DİSK’e göre açlıksınırı 675 TL, yoksulluk sınırı ise 2 bin 784 TL ikenasgari ücret bunun epey altındadır. Bu açıkça sizeölüm sınırında bir yaşamı reva görüyorum demektir.

Her asgari ücret belirleme döneminde aynı oyunoynanmakta, işçilere sefalet dayatılmaktadır. Temeltüketim maddelerine zamlar yağmur gibi yağarken,işçinin ücreti ise bir türlü artmamaktadır. Bu dagenelde “ülke ekonomisinin çıkarı uğruna” işçininyapması gereken fedakarlık olarak gösterilmektedir.“Aynı gemideyiz” yalanıyla faturanın hep de işçiyekesildiği bu düzenin öteki tarafında yer alan sermayeise “gemisini kurtaran kaptan”dır.

The Ekonomist dergisinin her yıl gerçekleştirdiği‘En Zengin 100 Türk’ araştırmasına göre Türkiye’ninen zenginlerinin servetlerini katladığı ortayaçıkmaktadır. 10 milyar dolar üstü servete sahip olanKoç Ailesi zirveyi bırakmazken, Ferit Şahenk 10milyar dolar üstü servetiyle 2’nci sıraya yükselmiştir.“En Zengin 100 Türk” de krizden güçlenerekçıkarken, servetleri toplamı 176.4-227 milyar dolararasına oturmuştur.

En zenginler hem nüfusun hem de toplam hanesayısının yaklaşık on binde 1’lik bölümünüoluşturuyor. Buna göre bu yıl için en zengin hanelerinsayısının 2 bin 200 olduğu, bu hanelerde yaşayan fertsayısının ise 8 bin 800 olduğu tahmin ediliyor. Enzengin hanelerin her birine 1.5 milyon liralık gelirdüşüyor. Dolar cinsinden ifade edildiğinde enzenginlerin 2010 yılındaki toplam gelirlerinin 2.2milyar dolar civarında olduğu görülüyor. Buna göre enzenginlerin yıllık geliri Türkiye ortalamasının 25katını buluyor.

Ve bu paralar nereye mi harcanıyor? Araştırmayagöre, “Varlıklı kişiler, önceki yıllarda harcamalarınınçoğunu moda ve mücevhere yaparken, 2009sonrasında en çok para harcanan kalem olarakseyahat, sağlık, spa ve gurme lezzetler öne çıktı.Farklı deneyimler edinmek, ilginç yemekler yemek vetam donanımlı güzellik merkezlerine gitmek önemli birhal aldı. Sağlık merkezlerine arınma amaçlı yapılanseyahatler de görülmeye başlandı.”

İki ayrı dünya iki ayrı sınıf...

Asgari ücretin şu anda net 599 lira olduğu ve

Ocak’ta yüzde 4 zamla 623 lirayayükseleceği düşünülürse, bu miktarınkira, ev geçimi, çocuk bakımı, ulaşım,eğitim vb. giderleri karşılamaktan nedenli uzak olduğu görülecektir. Sağlıklıbeslenme, barınma, giyinme vb. temelihtiyaçlara bile yetmeyecek bir ücretişçiye reva görülürken, işçilerinsırtından geçinen asalaklar lüks tüketimiçin ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Biryanda servetlerini katlayanlar, diğeryanda sefaletlerinin artışını büyük birkaygıyla izleyen milyonlardurmaktadır. Bir yanda hastaneye bilegidecek parası olmayan, çocuğunuokutamayan, aç yoksul bir yaşamıidame ettirmeye çalışan ve hatta buhaline “şükür “ diyecek hale getirilmişmilyonlar, diğer yanda ise, lüks içindeyaşayan bir avuç asalak.

İşte böylesi zenginlik içinde yüzenbir avuç sermayedar ve onların devleti, milyonlarınyaşamını etkileyen asgari ücreti belirliyor, işçininsefaletini daha da koyulaştırıyor.

Kuşkusuz sermaye sınıfının saldırıları bununlabitmiyor. İşçilere reva görülen sefalet ücretleriyletatmin olmuyorlar, onu daha da aşağı çekmekistiyorlar. Asgari ücret uygulamasını bölgesel asgariücret uygulamasına dönüştürmek istiyorlar. Sendikalartarafından yapılan açıklamalara göre bu uygulamaylaasgari ücretin en az yüzde 20-30 daha azalacağı ifadeediliyor. İşçi sınıfın kazanılmış haklarına göz dikensermaye hükümetinin ilk fırsatta el atacağı konununbölgesel asgari ücret ile birlikte kıdem tazminatıhakkının gaspı olduğu da unutulmamalıdır.

İnsanca bir yaşam için mücadeleyi yükseltelim!

Düşük ücretlerle köle gibi çalışsa da insanca biryaşam süremeyen işçi ve emekçilerin öfkesinin hergeçen gün arttığına hiç şüphe yoktur. Ancak ne var kibu, emekçilerin henüz kendi sorunlarına çözüm yollarıkonusunda bilinçli hareket ettiği anlamına gelmiyor.Sermaye düzeni çeşitli araç ve yollarla işçi veemekçileri mücadeleden uzak tutmakta halabaşarılıdır. Bunda sendikal bürokrasinin özel

hizmetinin katkısını ayrıca belirtmek gerek. Asgari ücret belirlenme dönemleri gibi, iki ayrı

dünya iki ayrı sınıf gerçekliğini özetleyen böylesidönemler biriken öfkenin sınıfsal bir bilincedönüştürülmesi açısından değerlendirilmelidir. Böylesisüreçlerde yapılacak politik müdahale işçi sınıfı veemekçi kitlelerin gerçek sınıf düşmanlarını tanımalarıaçısından önemlidir. Aynı zamanda sendikalbürokrasiyi teşhir etmek, işçi tarafı adına toplantılarakatılan, ancak hiç de öyle davranmayan bubürokratların maskelerini düşürmek için de birvesiledir.

Yapılması gereken, sefalete mahkum edilmiş işçive emekçilerin meşru-militan mücadeleye kazanılmasıiçin siyasal faaliyeti daha da yoğunlaştırmak, kitleleresömürü düzeni gerçekliğini anlatmak ve devrimci sınıfmücadelesini büyütmektir. “İnsanca yaşamaya yeten,vergiden muaf asgari ücret!” talebi, emeğinkorunmasına ilişkin diğer taleplerle bir bütün olarakele alınmalı, kapıda bekleyen kıdem tazminatıhakkının gaspı, bölgesel asgari ücret uygulaması gibisaldırılar anlatılmalıdır. Yürütülecek çalışmalardasaldırıları püskürtmek için, taban örgütlenmelerioluşturarak ortak talepler etrafında bir araya gelmek,eylemsel süreçler örgütlemek gerekliliği öneçıkarılmalıdır.

İnsanca yaşamaya yeterli asgari ücret için mücadeleye!

Taşeron işçilerden asgari ücret eylemi

DİSK / Dev Sağlık-İş, Okmeydanı Eğitim ve AraştırmaHastanesi önünde gerçekleştirdiği eylemle asgari ücretininsanca yaşanabilecek miktara çekilmesini istedi. Konuyla ilgilimücadele programını kamuoyuna duyurdu. Basın açıklamasını gerçekleştiren Satiye Büyükbayram, Aralıkayında belirlenecek olan asgari ücretin açlık sınırının üzerineçeklimesi gerektiğini ifade etti. Aileleriyle birlikte yaklaşık 40milyon kişiyi doğrudan ilgilendiren, aslında tüm çalışanlarınücretleri açısından temel kriter oluşturan asgari ücretin insancayaşayabilecek bir ücret olması gerektiğini vurguladı.Büyükbayram’ın ardından Dev Sağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu bir konuşma yaptı. Yapılan zamlara da değinenÇerkezoğlu, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğunu dilegetirdi. Ülkeyi yöneten milletvekillerini bir ay asgari ücretlegeçinmeye çağırdı. Asgari ücretin insanca yaşayabilecek bir ücret olması içinimza kampanyası başlatacaklarını ifade eden Çerkezoğlu,Aralık’ın ilk haftasında başlatacakları kampanya süresincebulundukları hastanelerde eylemler yapacaklarını sözlerineekledi. Ayrıca Adana ve İstanbul’dan Ankara’ya yürüyeceklerinive topladıkları imzaları teslim edeceklerini belirtti.

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

AKPhükümetinin sosyal güvenlik ve iş kanunlarındadeğişiklikler öngören paketinin içeriğini, Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer açıkladı.Pakette, “Ulusal istihdam stratejisi” başlığı altındatoplanmış birçok saldırı yer alıyor.

Sermaye hükümeti amacının istihdamı arttırmakolduğunu belirterek “Ulusal istihdam stratejisi”nehaklılık kazandırmaya çalışıyor. Oysa ulusal istihdamstratejisi ile istihdam maliyetlerinin düşürülmesihedefleniyor. İşgücü piyasalarının esnekleştirilmesiamaçlanıyor. Ayrıca sermayenin ihtiyaçlarını temelalan birçok düzenlemeye yer veriliyor.

Hedef kuralsız ve esnek bir çalışma düzeni

İşgücü piyasalarının esnekleştirilmesi, toplamişgücü içinde işgüvencesi olamayan işçi sayısınınkatlanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. İş güvencesi buyasal düzenleme ile birlikte önemli oranda ortadankalkmaktadır. İş yasasında belirlenmiş olan esneksözleşme türlerinin önündeki engeller temizleniyor.“Ulusal istihdam stratejisi”ne tam da bu anlayışdamgasını vurmaktadır.

Sermaye hükümeti ulusal istihdam stratejisi paketiile yeni iş yasasında kimi özel durumlardauygulanacağı belirtilen sözleşme türlerini istisnaolmaktan çıkarıp genelleştiriyor. Böylece işçi sınıfıbelirli süreli sözleşme, kısa zamanlı çalışma, çağrıüzerine çalışma, evden çalışma, özel istihdam bürolarıaracılığı ile geçici iş ilişkisi temelinde çalışma vb.sözleşme türlerinin kıskacına alınmak isteniyor.

“Ulusal istihdam stratejisi”nde dört temel saldırıpolitikası öne çıkmaktadır. Bu emeğe yönelik saldırıpolitikalarından birincisi, işgücü piyasalarınıntamamen esnekleştirilmesidir. İkincisi, esnek çalışmabiçimlerinin yaygınlaşmasıdır. Üçüncüsü, sermayeninkıdem tazminatı, yıllık izin gibi yüklerdenkurtarılmasıdır. Dördüncüsü, çalışma sürelerinintümüyle belirsizleştirilmesidir.

“Ulusal istihdam stratejisi”, özellikle belirlisözleşme türleri ve kıdem tazminatının kaldırılmasınadönük planları kapsamaktadır. Kapitalistlerin belirli işsözleşmelerinden ve kıdem tazminatından duyduklarırahatsızlıkların giderilmesi çerçevesinde atılacakadımlar ulusal istihdam stratejisi içinde yer almaktadır.İş yaşamına ilişkin ‘katılığın’ istihdam ve rekabetiolumsuz etkilememesi için gerekli önlemler bütünayrıntıları ile aynı pakette sıralanmaktadır.

Bundan önce de yasal düzenlemelerin varlığınarağmen kapitalistler kuralsız ve güvencesiz olarak işçiçalıştırıyorlardı. Kapitalistler açısından yeni olanişçileri kuralsız ve güvencesiz olarak yoğun sömürü

koşullarında, yasal kılıfına uydurarak çalıştırmaşansını “Ulusal istihdam stratejisi” sayesindeyakalamış olmalarıdır. Ayrıca istihdamınesnekleştirilmesi, kıdem tazminatı yükününazaltılması sayesinde kapitalistler için devasa yeni karkapıları açılacaktır.

“Ulusal istihdam stratejisi” ile işçilerin gündelikyaşamları ve çalışma süreleri belirsizliğin kıskacınaalınıyor. Çalışarak elde ettikleri gelirin daha daazalması hedefleniyor. İşçilerin esnek çalışmakoşullarına zorlanmasının ve yaşamak için güvencesizçalışmaya rıza göstermesinin önündeki tüm engellerortadan kaldırılıyor.

Yalanlar ve gerçekler

“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısını ‘işsizemüjde’ olarak sunan AKP hükümeti ve sermayemedyası bayram boyunca gerçekleri karartma çabasıdoğrultusunda kesintisiz mesai yaptı. Onlara göre“Ulusal istihdam stratejisi” işsizliği azaltacak,istihdamı, verimliliği artıracak biricik çözümreçetesiydi. Oysa Ömer Dinçer’in, sermayemedyasının işsizliğin tedavisi için göklere çıkardığıistihdam paketinin benzerleri 2008 ve 2009’da daçıkarılmış, işsizlik azalmak bir yana açıklanan gerçeğiyansıtmayan resmi rakamlara göre bile daha fazlaartmıştı. “Ulusal istihdam stratejisi” de bu bildikpaketlerin yeni bir örneğidir.

Daha önceki paketlerde olduğu gibi yeni istihdampaketinde de kapitalistlerin zaten az olan yükleri dahada hafifletiliyor. Vergi ve sigorta primleri ile ilgili yenimuafiyetler sağlanıyor. Esnek -düşük ücretli, örgütsüzve güvencesiz- istihdamın yaygınlaştırılmasınınönündeki engeller temizleniyor.

200 bin yeni kadro istihdamı müjdesinin gerçeğedönüşmesi, kapitalistlerin vergi ve sigorta primiödemedikleri, işçilerin asgari ücretin üçte birineçalıştıkları kölelik koşullarına bağlanıyor. Öte yandankamuya alınacak 100 bin kişinin çalışma koşullarınailişkin acı gerçeklere dair bilgiler sermaye medyasındaküçük puntolarla da olsa yer aldı. Kamudaistihdam edilecek 100 bin kamu çalışanınınsadece 25 bini güvenceli çalışma hakkınasahip olacak. Geriye kalan 75 bin kişi isesözleşmeli olarak, güvencesiz çalıştırılacak.Özcesi 4-b, 4-c statüsüne mahkumedilecekler.

Yapılan düzenleme ile Türkiye 26bölgeye ayrılıyor. Buralarda bölgesel asgariücret uygulamasına geçilmek isteniyor. Buuygulamanın özellikle Kürdistan’da yaygınolarak kullanılması hedefleniyor. İşsizliğinyaygın olduğu Kürdistan’da asgari ücretin250 liraya çekilmesi planlanıyor.

“Ulusal istihdam stratejisi” ni yaptığıaçıklama ile IMF deşifre etti. IMF Türkiyeiçin hazırladığı raporda “Ulusal istihdamstratejisi” ne övgüler dizdi. Yeni istihdamstratejisinin en büyük esin kaynağı IMF’nin buraporudur. Raporda, “Rekabeti güçlendirecek,istihdam bakımından zengin bir büyümeyigüvence altına alacak, dış tasarruflara belbağlamayı azaltacak, ithalat bağımlılığınıdüşürecek cesur yapısal reformlara ihtiyaçvar. İstihdam maliyetleri bölgesel emsalleriyle

daha iyi uyum sağlamalıdır. Artan bir esneklikgetiren ve emek piyasasında kimi yapısal sorunlarahitap eden kapsamlı istihdam stratejikhazırlıklarını memnuniyetle karşılıyoruz.” denildi.

“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısını püskürtmek için…

“Ulusal istihdam stratejisi” işçi sınıfı ve emekçilereyönelik kapsamlı saldırılar içermektedir. Sendikabürokratlarının “Ulusal istihdam stratejisi”ninideolojik ruhuna yönelik herhangi bir itirazlarıbulunmuyor. Sendika bürokratları işçilerin dikkatini,tıpkı SSGSS de olduğu gibi tali noktalara çekmeçabası içindeler. Böylece işçi sınıfının saldırınınkapsamı ve niteliğini bilince çıkarmasını engellemeyeçalışıyorlar. Daha şimdiden sermaye hükümeti ilebüyük oranda uyum sağlamış olan sendika bürokratlarıbir kez daha bu saldırı düzenlemesinin yaşam bulmasıiçin çaba göstereceklerini kanıtlamış bulunuyorlar.

“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısınınpüskürtülmesi noktasında sendika bürokratlarının işçisınıfının lehinde bir role soyunmalarını beklemek,ölüden gözyaşı beklemekle eşdeğerdir. Bu konuda işçive emekçiler en ufak bir hayale kapılmamalıdırlar.Sendika bürokratlarına tutum aldırmanın biricik yoluişçi sınıfının mücadelesidir.

“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısına karşı yerinegetirilmesi gereken en acil görev işçi ve emekçilerimilitan mücadeleye kazanılmasını hedefleyen biraydınlatma çalışmasının yapılmasıdır. Ancak bumücadele zemininde işçi ve emekçilerin kıramadığışükürcü mantık aşılabilir. Eylemsel mücadele hattıörülebilir.

Özelde “Ulusal istihdam stratejisi” saldırısına,genelde sosyal yıkım programını içeren saldırılarakarşı taban inisiyatifi ile örülecek örgütlülükler,platformlar mücadeleyi örgütleyecek en etkinaraçlardır. Sınıf devrimcilerinin öncelikli görevi buaraçları örgütleyerek mücadeleye önderlik etmektir.

“Ulusal istihdam stratejisi”saldırısına karşı mücadeleye!

Saldırı paketine

HAK-İŞ’ten onay

“İşsizliğe çözüm bulmak” adı altında sermaye örgütleri

tarafından gündeme getirilen Ulusal İstihdam Stratejisi’ne

sermaye uşağı HAK-İŞ’ten destek geldi. HAK-İŞ ağası Salim

Uslu, yeni planın önemli bir ihtiyaç olduğunu söyledi. HAK-

İŞ’in açıklamasında, işçi sınıfı ve emekçilerin haklarını hedef

tahtasına çakan saldırı paketinin içeriğine ise değinilmedi.

UİS’in “İşsizlikle mücadele ve istihdamı artırmaya yönelik

genel ve kadın, genç engellilere yönelik teşviklerin aksayan

yanlarının revize edilip, süresinin uzatılarak etkinleştirilmesi

ve mesleki eğitim ile staj uygulamasına ilişkin düzenlemeleri

gerek işgücü piyasamızın şartları açısından, gerekse sosyal

devlet olma ilkesi açısından” son ederece önemli olduğunu

iddia eden HAK-İŞ, geçmişte alınan benzeri “önlemlerin”

istihdama beklenen ölçüde yansımamasından yakındı. Saldırı

paketlerinin uygulanması konusunda görüş belirtti.

HAK-İŞ’in, sermayenin kuralsızlaştırma ve

güvencesizleştirme girişimlerini içeren pakete dönük

eleştirileri ise “endişeler”le sınırlı kaldı.

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Uğradıkları sendikal ihaneti teşhir etmek ve 4/Cdayatmasına ‘hayır’ demek için 4 Ekim günü İstanbul 4.Levent’teki Tek Gıda-İş Genel Merkezi önünde oturmaeylemi başlatan TEKEL işçilerinin direnişi devam ediyor.

Aydın ve sanatçılardan destek

İşçiler, 19 Kasım günü aydın ve sanatçılarla buluştu.TEKEL işçilerinin Tek Gıda-İş Genel Merkezi önündebaşlattığı süresiz oturma eylemine destek vermek için 7Kasım gününden itibaren nöbetleşerek “İşimizi istiyoruz4/C’ye hayır!/ TEKEL işçileri” şiarlı önlükler giyen aydınve sanatçılar, kurban bayramının dördüncü günündeTEKEL işçilerinin çadırları önünde buluştu.

Etkinliğe, Bilgesu Erenus, Mehmet Ekici, MehmetEsatoğlu ve Hale Üstün’ün yanısıra ilerici ve devrimcikurumlardan temsilciler de katıldı.

Bilgesu Erenus, Mehmet Ekici, Mehmet Esatoğlu veHale Üstün’ün önlük taşıma eylemi sırasında yaşadıklarınıpaylaştığı etkinlikte, eylemin destekçilerinden Pınar Sağve Meryem Koray’ın mesajları da okundu.

Etkinlikte TEKEL işçileri adına Metin Arslan birkonuşma gerçekleştirdi. TEKEL işçilerinin aldatıldığınıvurgulayan Arslan, işçilere verilen sözlerin hiçbirinintutulmadığını söyledi.

Arslan’ın ardından Tiyatro Simurg sahne alarak Hasanİzzettin Dinamo ve Hasan Hüseyin’in şiirlerinden oluşanbir oyun sundu.

SES yöneticisi Köksal Aydın’ın söz alarakgeleceksizliğe karşı mücadele vurgusu yaptığı etkinlikte,Bilgesu Erenus TEKEL işçilerinin de katıldığı doğaçlamabir oyun sergiledi.

Paşabahçe Devlet Hastanesi’ndeki direnişini kazanımlasonuçlandıran Türkan Albayrak da etkinliğe katılarakmücadele etmenin önemine vurgu yaptı. Etkinlik MehmetEkici’nin sunduğu müzik dinletisinin ardından sona erdi.

TEKEL’den birleşik mücadele çağrısıTEKEL işçileri 21 Kasım akşamı birleşik mücadele

çağrısıyla Taksim’deydi. Saat 18.30’da Taksim TramvayDurağı’nda buluşan işçiler meşalelerle GalatasarayLisesi’ne yürüdü. Bilgesu Erenus, Paşabahçe direnişçisiTürkan Albayrak, BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden direnişçiDilbirin Acar’ın destek sunduğu yürüyüş boyuncasloganlar atıldı.

İlk sözü alan Türkan Albayrak, mücadeleylekazanılacağını vurgulayarak devletin oturur oturur giderlersöylemine karşı “Biz inatla bekleyelim ve kazanıncayakadar gitmeyeceğimizi gösterelim” dedi.

Albayrak’ın ardından söz alan Bilgesu Erenus iseaydınlara, yazarlara ve sanatçılara, “yeriniz işçilerinyanıdır” diye seslendi.

Konuşmaların ardından basın açıklamasını okuyanManisa TEKEL işçisi Arzu Güneş, 4/C’nin sadeceTEKEL işçileri için değil kamuda çalışan tüm işçiler içintehdit olduğunu belirtti. DİSK, KESK, TMMOB, TTB,emek ve meslek örgütleri de olmak üzere herkesesorumluluklarını yerine getirme çağrısı yaptı.

BDSP, Halk Cephesi, Kaldıraç, Mücadele Birliği, PDD,Alınteri, HSGGP eyleme destek sundular.

TEKEL işçilerine saldırıTEKEL işçileri, Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa

Türkel ve korumaları tarafından 24 Kasım günügerçekleştirilen fiziki saldırıyı aynı gün gerçekleştirdikleribasın açıklamasıyla protesto ettiler.

TEKEL işçilerinin eylemine, aralarında BDSP’nin debulunduğu devrimci ve ilerici güçlerin yanı sıra, HSGGPve BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan da destekverdi.

TEKEL işçileri ve destekçi güçler, “Mustafa Türkeldemişti ki; ‘Tek kişi kalsa da, 4-C’ye karşı direnmeyenşerefsizdir, namerttir!’ Sözünüzü tutun! İşte buradayızdireniyoruz! / TEKEL İşçileri” pankartı eşliğinde TekGıda-İş Genel Merkez binası önüne yürüdü.

Yürüyüşün ardından işçiler adına basın açıklamasınıManisa’dan TEKEL işçisi Arzu Güneş gerçekleştirdi.TEKEL direnişinin 78+52’inci gününde Tek Gıda İşSendikası’na gelen Mustafa Türkel’i yumurta atarakprotesto ettiklerini söyleyen Güneş, Türkel’in vekorumalarının kendilerine saldırdıklarını belirtti. Aracındançıkan Türkel’in önce küfürlerle birlikte sözlü hakarettebulunduğunu, ardından ise Türkel’in, korumalarının vesendika güvenliklerinin fiziki saldırıya geçtiğini söyleyenGüneş, polislerin havaya ateş açtığını ifade etti. Saldırıneticesinde TEKEL işçilerinden Metin Arslan’ın, kafasınave gözüne darbe alarak yaralandığını belirten Güneş,Arslan’ın hakkında şikayet bulunduğu için 4. Levent’tekikarakola götürüldüğünü söyledi.

TEKEL işçilerine destek verdikleri için yargılananİzmir Tire’deki eğitim emekçilerinin yanlarında olduklarınısöyleyen Güneş, mücadele eden herkese gözdağı verilmekistendiğini ifade etti.

Güneş’in ardından sanatçı Bilgesu Erenus ve HSGGPadına Dr. Hüseyin Demirdizen birer konuşmagerçekleştirdi. Konuşmalarda, TEKEL işçilerine dönüksaldırı kınanırken mücadelenin her şeye rağmen devamedeceği vurgulandı. Eylemin ardından TEKEL işçisi MetinArslan ve destekçilerden Ercan Ballıoğlu’nun tutulduğu 4.Levent’teki karakol önüne sloganlarla yürüyüşe geçildi.

Karakol önünde sloganlarla gerçekleşen bekleyişsırasında serbest bırakılan Metin Arslan basına biraçıklamada bulundu. Arslan, baskıların mücadeleleriniengelleyemeyeceğini vurguladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

UPS’de direniş sürüyor...

UPS direnişine destekUPS’deki sendikal örgütlenme

mücadelesine Norveç, Danimarka ve İsveçsendikalarından destek geldi.

18-21 Kasım tarihleri arasında Norveç,İsveç ve Danimarka’daki taşımacılık işçilerisendikalarının üyeleri, işyeri temsilcileri veyöneticilerinin katıldığı İskandinav Taşımacılıkİşçileri Sendikası’nın toplantısına katılımsağlayan TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk,UPS’de yürütülen mücadele üzerine konuşmayaptı. Taşımacılık işçileri sendikalarının üyeleriÖztürk aracılığıyla UPS işçilerine destekleriniilettiler.

İki gün süren toplantı boyunca Öztürk, çoksayıda sendika üyesi, işyeri temsilcisi veyöneticisiyle görüştü. Danimarka’nın en büyüktaşımacılık sendikası 3F’nin UPS’den sorumluçalışanı John Bondebjerg, Kopenhag AktarmaMerkezi’nde UPS şoförü ve işyeri temsilcisiolarak çalışan Allan Kristian Mork, İsveç MalmoAktarma Merkezi işyeri temsilcisi, Norveç UPSişçilerini örgütleyen Fredrik Winger Solvang ilegörüşen Öztürk bu ülkelerdeki UPS faaliyetlerive örgütlenme çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı.

UPS işçilerinin Türkiye’deki sorunlarını vedirenişlerini kendi işyerlerindeki vesendikalarındaki işçilere anlatacaklarınısöyleyen işyeri temsilcileri ve örgütleyicilerönümüzdeki dönemde daha fazla destekvermek için ellerinden geleni yapacaklarınıaçıkladılar. Toplantının kapanış oturumundaNorveç, İsveç ve Danimarka sendikalarıTÜMTİS’e ve UPS işçilerine maddi yardım,direniş çadırlarına delegasyon ziyareti veeylemlere katılım noktalarında destek vermekararı aldılar.

Karadağ’ı sahiplenme çağrısıUPS’nin İzmir’deki aktarma merkezi

önünde başlattıkları direnişlerinin 202. günüolan 13 Kasım’da TÜMTİS üyesi işçilereylemdeydi.Eyleme Genç Sen, Petrol-İş Sendikası AliağaŞubesi Kadın Komisyonu, İzmir SendikalarBirliği, TMMOB, BDSP, Mücadele BirliğiPlatformu ve Alınteri destek verdi. Eylemde,komünist işçi Alaattin Karadağ’ın katledilişininyıldönümünde gerçekleştirilen anmaya katılımçağrısı yapıldı.

UPS aktarma merkezi önünde başlayanyürüyüş UPS giriş-çıkış kapısında son buldu.Yürüyüşün sonunda Petrol-İş Aliağa ŞubesiKadın Komisyonu adına bir konuşma yapıldı.

İzmir Sendikalar Birliği adına konuşan TekGıda-İş Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse,sosyal yıkım saldırılarına değindi. Köse, UPSişçisinin işyerine sendikalı olarak döneceğigüne kadar TÜMTİS’in yanında olacaklarınısöyledi. UPS direnişçisinin eşi Duygu Karabelde düşüncelerini paylaştı.

TMMOB adına söz alan Hüseyin Uzun isedirenişe maddi-manevi destek sunduklarını vesunmaya devam edeceklerini söyledi. TÜMTİSİzmir Şube Başkanı Şükrü Günseli isemücadelelerinin aynı kararlılıkla sürdüğünüsöyledi. Eylemin ardından BDSP tarafından, 19Kasım Cuma günü Eski Sümerbank önündegerçekleştirilen Alaattin Karadağ anmasınaçağrı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

TEKEL işçileri: Güvencesizçalışmaya karşı birleşelim!

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan direnişgüncesinde tersane işçileriyle gerçekleştirdiği sohbetleriaktarırken işçi ve emekçilere de mücadele çağrısıyapıyor.

91. gün...Bugün direnişin 91. günü. Bugün direniş çadırını

kurmadık. 19 Kasım 2009 günü polis tarafındankatledilen Alaattin Karadağ’ın duruşmasına katılmakiçin Bakırköy Adliyesi’nin önüne gittik. Yapılan bukatliamın 2. duruşması görüldü. Basın açıklamasıyapıldı. Oradan duruşmaya katılmak için içeri girildiavukatlar ve davayı takip eden kurumlarla. Ben dedavayı izlemek için gittim ama duruşmaya katılamadım.Duruşma sonunda davanın bir sonraki tarihe ertelendiğikararı çıktı.

Alaattin Karadağ bir devrimci işçidir. İşçilerinemekçilerin yoksulların safında yer tuttuğu içinsermayenin kolluk güçleri tarafından sokak ortasındainfaz edilmiştir. Bizleri tersanelerde iş cinayetine,kölece yaşamaya itenler, bu uygulamalara karşı insancayaşam mücadelesi verenleri işten çıkarıyor, sokakortasında katlediyor. Ne kadar katledenler kollanmayaçalışılsa da biz tersane işçileri bu davanın takipçisiolacağız. Alaattin’in bayrağının her yerde taşıyıcısıolacağız.

92. gün…(...) DİSK/ Emekli- Sen İstanbul şubelerinden emek

dostları ziyarete geldiler. Pankart açıp, yoldansloganlarla Tuzla’yı eylem alanına çevirdiler. Sloganlarıduyan BETESAN patronu da bulunduğu pencereninönünden sloganları duyunca kayboldu. Yemekmolasında olan işçiler, çay ocaklarından kalkıp çadırıizliyor. Emekli-Sen’den hocalarım o kadar gür sloganatıyorlar ki, duymayan kulak kalmıyor. Ne kadar müthişbir mücadele azmi var. İnsanın onları görünceheyecanlanmaması içten bile değil. (...)

Daha önce birlikte çalıştığım iki arkadaş uğradıçadıra. Sözleşmeli çalışıyorlarmış

sözleşme bitince kapı önüne konmuşlar, sözleşmeyiyenilememişler. Artık sözleşmeli çalışma her yerde. (...)

93. gün… (...) 2 Aralık’ta Kartal 3. İş Mahkemesi’nde

görülecek ilk duruşma için ozalit asıyoruz çadırın yantarafına. Buradan da duyurmuş olalım bütün duyarlıinsanları bekliyorum. (...) Gelişmeleri soruyor işçiarkadaşlar, “Var mı bir gelişme?” diyorlar. Bir işçiarkadaş soruyor daha önce BETESAN’da birlikteçalışmıştık, “BETESAN’da çalışmak için bu kadaruğraşılır mı? Sen daha iyi iş bulabilirsin” diyor. (...)

94. gün… Direniş yerinde sabah yoktum bugün. Yoldaşlar

direniş alanındalar. Avukatımız Zeycan BalcıŞimşek’in, İsmail Beşikçi ile yargılandığı davayakatıldık. Bilimsel bir araştırma ve bir halkın gerçektarihini anlatan bir makaleden kaynaklı yargılanıyorlar.Dava sonrası direniş çadırına geçtim.

Direniş alanına geldiğimde akşam olmuştu. İştençıkan arkadaşlarla biraz sohbet ettim. İşler bayağıazalmış o yüzden burada işçiler azalmış. Geleceği içinmücadele çağrılarına kulak vermeleri gerekiyor. İşleriiyi olan da para yüzünden sıkıntılarını söylüyorlar.Direniş umutsuzluğun bittiği yerde umudu var etmekdeğil midir zaten?..

95. gün...(...) Hiç tanımadığın insanlar seninle aynı sorunu

yaşayanlar, belki bugün birleşik değil, dağınık amaverilen mücadelenin hiç de boşuna olmadığınıgösteriyor. Bugün işçilerde hiç anlayamadığım bir ilgivar çadıra dönük. Arkadaşımız bize kendi evindeyaptırdığı poğaçalardan, keklerden getirmiş, birliktesoframızı kurduk. Yoldan geçen işçileri de kahvaltımızadavet ettik. Birlikte sohbet eşliğinde kahvaltımızıyaptık.

(...) Rimaks işçisi bir arkadaş direnişi ziyarete geldi.Bugün çalışmıyorlarmış. Yaşanan süreç üzerine uzunca

konuştuk. (...) Kimsesiz “Zagor Mesut” geldi. Bize

sigara verdi, “bu ülkenin çivisi çıkmış”diyor bayramlaştık. Büfeden bize çaygönderdi. İnsanların bu dünyada hiçbirşeyleri yok belki ama o kocamanpaylaşımcı yürekleri bize güç veriyor.

(...) Dicle Haber Ajansı’ndan (DİHA)arkadaşlar geldiler. Benimle bir röportajyaptılar, arkadaşlara gösterdikleriduyarlılıktan dolayı teşekkür ederim.

Şair Rahime Henden ve yazar birarkadaşı direnişimizi ziyarete geldiler.Rahime hoca bize direniş şiirlerindenokudu. “İşçi sınıfının yazılarını yazmaklaolmuyor sadece bu “aydınlık görevi” diyor,“onlarla alanlarda kavga meydanlarında yanyana olmak gerçek aydının görevidir” diyor.(...)

97. gün...(...) Güneşten ışıkları koparanların

yüzünü yakıyor yine bugün güneş. Sabahsohbet ediyoruz işçi arkadaşlarla “Bayramboyunca burada olacağınız mı?” diyesoruyorlar. Büyük oranda çalışma olmadığıiçin çadırı kurmayacağımızı söylüyoruz.Birçok işçi bayram öncesi paralarını

alamamış, bugün almak için geliyorlar. (...)Bayramlaşıyoruz işçi arkadaşlarla. Faik Hocam geldi.Bize bayram çikolatası getirmiş. Yaşanan gelişmelerüzerine sohbet ediyoruz. Amcaoğlu geldi çokçalıştıkları için gelememiş uzun bir zamandır.

Bir işçi arkadaş geliyor çadırı toparlamamızayardımcı oluyor. Bir bayramı daha işsiz geçiriyorum.Açlığın yoksulluğun olmadığı bir dünya için herkesiinsanca yaşam mücadelesine ve direnişe destek olmayaçağırıyorum. Biz kendi bayramlarımızı ancak işsizliğinolmadığı bir dünyada kutlayacağız herhalde. Kavgaselamlarıyla bayramınız kutlu olsun.

104. günBayram sonrası direnişin ilk günü. Bugün direnişin

104. günü. Sabah yazılama yaptım çadırın etrafına. İşçiarkadaşlarla sohbet ediyoruz. Birçoğu bayramın 4.gününden sonra çalışmış. Güneş gökyüzünüaydınlatırken, yazılamalar her yeri donatmış. (...)

BETESAN görevlendirdiği bir işçiye etraftakiyazılamaları sildiriyor. Silmeye çalışırken daha dabelirgin olmasını sağlıyorlar yazının, yapılanhaksızlıkları hiçbir boyanın kapatamayacağınıgörüyoruz. Aksine altındaki yazı daha dabelirginleşiyor. Haksızlığa isyan eder gibi, iyi boyakullanmışlar bizimkiler. Üstüne beton atsa duvar datutmaz betonu, haksızlıkların üstünü kapatamayacağınıanlaması lazım. (...) Yazılamalardan kaynaklı poliseşikayet etmişler herhalde bizi gösteriyorlarBETESAN’dan. Sürekli dolaşıyor bugün polis çadırınetrafında. Belgesel çalışması yapan bir işçi arkadaşgeldi.

(...) Durmuş Usta geldi direnişle ilgili düşüncelerinipaylaştı. Megafonla akşam işten çıkan işçi arkadaşlaramücadele ve destek çağrısı yapan konuşmalaryapıyorum. Sohbetlerle kesiliyor konuşmam, durduğugibi durmayacak zaman.

105. gün...(...) Büfede oturan taşeronlarla tartıştık. Biz

taşeronluk sisteminin kötü olduğunu anlatıyoruz.Taşeron “Haklısınız” diyor. Yanındaki işçi “Yok,taşeronluk sistemi gerekli” diyor, biraz ortam gerildi,tartışma da. Kraldan çok kralcılar var bu memlekette.(...)

İşçi arkadaşlarla oturuyoruz çadırda, işten çıkantanıdıkları işçileri çadıra çağırıyorlar. Neden burayageçerken uğramadıklarını söylüyorlar. İşçiler utanarakkendi arkadaşlarının yanında “Ya kusura bakma bizbilmiyorduk” diyorlar. Akşam karanlığında sloganlarıokuyarak duvardan eve yetişmeye çalışıyorlar.

Sınıf hareketiSayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010.

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15

BETESAN’da baskılara rağmen direniş...

BETESAN direnişi Stuttgart’taselamlandı

Sermaye sınıfının çıkarları uğruna neredeyse her gün işçilerinöldüğü Tuzla tersanelerinde direniş ateşini yakan ZeynelKızılaslan’a yurtdışından da destek geliyor. Tuzla tersaneler cehenneminde kölece ve kuralsız çalışmakoşullarına karşı mücadelenin simgesi olan BETESAN direnişçisiZeynel Kızılaslan’ın 102. günündeki direnişi Stuttgart’taselamlandı. 20 Kasım Cumartesi günü bir emekçinin düğün töreninde biraraya gelen işçi ve emekçilere, İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu (BIR-KAR) tarafından Zeynel Kızılaslan’ın onurlu ve haklı

direnişini anlatan bir konuşma yapıldı. Bununla beraber TKİP militanı Alaattin Karadağ`ın sermayeninkolluk güçleri tarafından infaz edilişinin birinci yıl döneminde, katildevletin kirli yüzü teşhir edildi. “Devrim davasının yenilmezliğiEmine Arslanlar’ın, Gülistan Kobatanlar’ın, Türkan Albayraklar’ın,Zeynel Kızılaslanlar’ın haklı ve onurlu direnişleriyle devam ediyorve devam edecektir” denilen konuşma ilgiyle dinlendi. Ardından BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan için 550 Euromaddi yardım toplandı.

Ayrıca Alaattin Karadağ ve Zeynel Kızılaslan için masa açıldı vegazete satışı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Değerli dostlar, yoldaşlar...Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 93’üncü,

partimizin kuruluşunun 12’inci yıldönümünü kutlamakiçin bir kez daha bir aradayız. Bu anlamlı günde biziyalnız bırakmayan, coşkumuzu paylaşarak etkinliğimizionurlandıran sizleri içten devrimci duygularlaselamlıyorum...

“Ya kapitalist barbarlık, ya sosyalizm!”Gecesi’ne hoşgeldiniz!

“Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, yasosyalizm!” şiarı, geride bıraktığımız yüzyıl tarafındandoğrulanan yalın bir gerçeğe işaret etmektedir.Kapitalizm sürekli olarak ekonomik, sosyal ve kültürelyıkımlar üreten bir barbarlık düzenidir. 20. yüzyılınbütün bir tablosu bunu bize apaçık biçimdegöstermektedir. Onmilyonlarca insanın yaşamınamalolan ve her seferinde insan uygarlığını yıkımıneşiğine getiren iki büyük emperyalist dünya savaşı bilekendi başına bunun yeterli bir kanıtıdır.

Oysa bilançonun her bakımdan çok daha ağırolduğunu biliyoruz. Halklara büyük acılara malolansayısız bölgesel ve yerel gerici savaşı biliyoruz.Emperyalist sömürgeciliğin ve yeni sömürgeciliğin ağırsonuçlarını biliyoruz. Bir dönem Avrupa’yı kasıpkavuran faşizmin karanlığını biliyoruz. Yüzyılın ikinciyarısında dünya halklarına büyük acılar yaşatan faşistbeyaz terör rejimlerini biliyoruz. Yüzmilyonlarcaemekçiye zenginlik içinde yoksulluk ve yıkımı yaşatanbüyük ekonomik bunalımları biliyoruz. Kapitalizmionlarsız düşünemeyeceğimiz kitlesel işsizliği, kitleselyoksulluğu, kitlesel açlığı ve hastalığı biliyoruz. Ve enönemlisi de, işçi sınıfının ve halkların sosyalizmbayrağı altında 20. yüzyılın büyük bir bölümünedamgasını vuran büyük direnişi olmasaydı, insanlığaödetilen bu faturanın çok daha ağır olacağını biliyoruz.Her şey bir yana, Sosyalist Sovyet Halklarının vekomünistler önderliğinde Avrupa halklarının görkemlidirenişi olmasaydı, Avrupa’ya ve dolayısıyla tümdünyaya faşizmin karanlığının egemen olacağını dabiliyoruz.

Tarih şu gerçeği tüm açıklığı ile kanıtlamıştır:Emekçi insan üzerinde sistemli bir sömürü ve köleliğedayanan kapitalizmi bunalımlardan ve savaşlardan,bunların yarattığı çok yönlü yıkıcı sonuçlardan ayrıdüşünmenin olanağı yoktur. Bugünün olayları bunuayrıca kanıtlamaktadır. Militarizm, emperyalist saldırıve savaşlar, ekonomik bunalımlar, gericilik, ırkçılık,işsizlik, yokluk, yoksulluk, gelecek güvensizliği, bugünde yaşamımızın bir parçasıdır. Ve tarih şunu dakanıtlamıştır ki, tüm bunlardan kurtulmanın sosyalizmdışında bir yolu yoktur.

Yıldönümünü kutladığımız Büyük Sosyalist Ekim

Devrimi’nin anlam ve önemi de buradadır. Zira o buzukırmış, yolu açmıştır. İşçi sınıfına ve ezilen halklaratutulması gereken yolu göstermiştir. İşçi sınıfının veemekçilerin dünyanın dört bir yanında yeniden güçkazanmakta olan direnişi göstermektedir ki, o yolyeniden tutulacaktır. Kapitalist sistem yeni birbunalımlar ve savaşlar dönemine girmiştir. Hiç kuşkuduyulmamalıdır ki, bunu yeni bir devrimler dönemitamamlayacaktır. İnsan uygarlığının bugüne kadarkibirikimini ve gelinen yerde bizzat gezegenimizi,kapitalist barbarlık içinde çöküşten proletarya devrimive sosyalizm kurtaracaktır.

Değerli dostlar, emekçi kardeşler...AKP iktidarı şahsında günümüz Türkiye’sinin

üstüne gericiliğin karanlığı çökmüş bulunmaktadır.Sermaye devletinin kilit mevkileri, önemli birbölümüyle, AKP çatısı altında birleşmiş cemaatler vetarikatların elindedir artık. Bunun dinsel gericiliğipervasızlaştırdığını, kendi değerlerini ve yaşam biçiminitopluma dayatma eğilimlerini güçlendirdiğini biliyoruz.Aynı şekilde bunun toplumun ilerici katmanlarındaderin kaygılara yolaçtığını ve bundan kurtulmaarayışlarını güçlendirdiğini de biliyoruz.

Öncelikle şunu saptamak durumundayız: Dinselgericiliğin bugünkü muazzam gücü ne gökten zembilleindi ve ne de bir rastlantılar silsilesinin ürünü olarakortaya çıktı. Bugünkü tablo son 30 yılın dolaysızmeyvesidir. 30 yıl öncesinin ise bir yanında 12 askerifaşist darbesi, öte yanında 24 Ocak kararları vardır. 12Eylül faşist darbesi ile 1970’li yılların büyük devrimcidalgası kırıldı, Türkiye’nin ilerici-devrimci birikimiezildi, işçi sınıfı ve emekçilerin direnme gücü felceuğratıldı. 24 Ocak Kararlarının simgelediği neoliberalekonomi politikaları ile de işçiler ve emekçiler derin biryokluğun, yoksulluğun ve yoksunluğun çukuruna itildi.Bu iki gelişme, Türkiye’nin devrimci birikiminin veemekçi insanımızın direnme olanaklarının ezilmesi ileemekçilerin yoksulluk içinde çaresizliğe itilmesi, birarada, dinsel gericiliğin beslenip palazlandığı, gelişipserpildiği zemini yarattı.

12 Eylül faşist darbesi ile 24 Ocak Kararlarınınsimgelediği sosyal yıkım politikalarının gerisinde,emperyalizm ve işbirlikçi büyük burjuvazi vardı.Dolayısıyla AKP’de simgelenen dinsel gericilik deonların kendi öz ürünü oldu. Nitekim sekiz yıllık icraatıile de kendisini besleyip büyütenlere, emperyalizme vebüyük burjuvaziye hizmette kusur etmedi. Bu sayededirki, onlar tarafından hararetle desteklendi ve hala dadesteklenmektedir. Rejimin ve toplumun yerleşikdengelerinde yarattığı tüm sorunlara rağmen.

Bütün bunlar, ilkin, AKP eksenli dinsel gericiliğe

karşı mücadeleyi hiçbir biçimde büyük burjuvaziye veemperyalizme karşı mücadeleden ayrıdüşünemeyeceğimizi gösterir. İkinci olarak ise, bumücadelede başarılı olabilmenin biricik yolunun, işçisınıfı ve emekçilerin direnme gücünü eylemli olarakharekete geçirmekten geçtiğini... Bu ikincisinin neanlama geldiğini yakın zamanda sarsıcı etkiler yaratanTEKEL Direnişi üzerinden yaşayarak gördük. Eylemlidirenişleri çoğaltarak ve tüm ülke sathına yayarakböylece emekçi insanı çaresizlik duygusundankurtarırsak, dinsel gericiliğin karanlığından kurtulmanıngerçek yolunu da açmış oluruz. Düzen çatlaklarındapolitika yapan ve gizliden gizliye tüm umudunu şusıralar parlatılan düzen muhalefetine bağlamış bulunanreformist solun görmezlikten geldiği temel önemdegerçek işte budur.

Partimizin bu konuya bakışını burada bir kez dahayinelemek istiyoruz: Dinsel gericiliğin bugün toplumyaşamının üstüne bir ağırlık olarak çökmesi, düzenindeğil ama aşılmak üzere tümüyle devrimin birsorunudur. Devrimin dinsel gericiliğe karşı etkiliolabilecek biricik gerçek silahı ise, devrimci sınıfmücadelesidir. İşçilerin ve emekçilerin eylemlimücadele süreçlerine çekilmesidir, pratik mücadelesüreçleri içinde birleştirilip eğitilmesi veörgütlenmesidir, siyasal mücadele sahnesinde bağımsızdevrimci bir güç haline getirilmesidir.

Dostlar, yoldaşlar...Bilindiği gibi bugün toplumun gündeminde özel bir

yer tutan bir öteki konu ise Kürt sorunudur. Kürthalkının özgürlük ve eşitlik uğruna haklı mücadelesison bir kaç yılda özel bir güç kazandı ve rejimi gitgidedaha çok zorlar hale geldi. Öte yandan bu sorununyarattığı ağırlık, ABD’yi ve büyük burjuvaziyi Irakeksenli Ortadoğu politikalarında büyük açmazlarlayüzyüze bıraktı. Bir yılı aşkın bir süredir gündemdeolan devletin “Kürt açılımı” bu çerçevede gündemegeldi. Bu doğrultudaki ilk girişimlerin tam bir iflaslasonuçlandığını biliyoruz. Devletin “Kürt açılımı”nıneksenine Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesini koyması,bu iflasın ana nedeniydi. Gelişmeler, Kürt hareketimuhatap alınmadan devletin iğne ucu kadar bir açılımyapamayacağını gösterdi.

Şimdi yeni bir safhadayız. AKP şahsında devletinKürt hareketiyle dolaysız görüşmeler içine girdiğiniKürt hareketi resmen açıklamıştır ve hükümet de bunuzimnen doğrulamıştır. Bu, Kürt sorununun nihayet birçözüm yoluna girmekte olduğunu mu gösteriyor? Bunayanıtımız, hayır, hiçbir biçimde! şeklindedir.Gerekçemiz ise şudur: devletin amaç ve hedefleriyleKürt hareketinin amaç ve hedefleri arasında derin bir

CMYK

TKİP’nin 12. Yılı Etkinliği’ndeki konuşma:

TKİP devrimin ve ko yükseklerde

TKİP devrimin ve komünizmin b 16 * Kızıl Bayrak *Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

CMYK

omünizmin bayrağınıe tutacaktır!

ayrağını yükseklerde tutacaktır! Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010 * Kızıl Bayrak * 17

uçurum vardır. Taraflardan biri kendi konumunu radikalbir biçimde terketmeden, bu uçurumu giderebilmeninbir olanağı da yoktur.

Devletin bunu yapmayacağını, doğası gereğiyapamayacağını biliyoruz. Büyük burjuvazinin tümkesimlerinin Kürt açılımı üzerinden vardığı mutakabat,sorunun gerçekten çözümü değil fakat sınırlı bazıtavizlerle yatıştırılması ve denetim altına alınması, buarada silahlı biçimiyle Kürt hareketinin tasfiyeedilmesidir. Bunun karşısında Kürt hareketi ise ilkaşamada bölgesel özerklik olmak üzere özgürlük veeşitlik istemektedir. Bu, sorunu devletle uzlaşarakçözmeye çalışan, silahlı direnişi de bu doğrultuda birbaskı aracı olarak kullanan Kürt hareketinin büyük biraçmazıdır da. Partimizin devletin Kürt açılımınıdeğerlendirirken bu açmaza vurgulu bir biçimde işaretetmiş, ancak devrimle elde edilebilir istemlerin kuruludüzenle pazarlıkların ürünü anayasal reformlarla eldeedilebileceğini sanmanın ham hayallerle oyalanmakolduğunu vurgulamıştır. Halen de aynı görüşteyiz. Kürthareketi bugünkü konumundan ve istemlerinden köklütavizler vermedikçe, devletle sürdüğü bildirilenmüzakerelerden hiçbir sonuç çıkmayacaktır.

Ayrıca Kürt hareketiyle müzakere adımının devletteözel bir güç kazanmış bulunan AKP’nin dönemselihtiyaçlarından kaynaklandığı da bilinmektedir. AKP,iktidarını perçinlemek için önümüzdeki seçimleri dekazanmak istemektedir. Bunu zora sokacak, hatta boşaçıkaracak etkenlerin başında ise, Kürt sorunu eksenliçatışmanın sürmesi gelmektedir. AKP, Abdullah Öcalanve PKK ile gizli görüşmeler başlatarak bunu şimdilikbloke etmiştir. Fakat işinin kolay olmadığı da açıktır.Zira Kürt hareketi oynanmak istenen oyununfarkındadır ve olayların halihazırdaki seyrinin gösterdiğigibi bu doğrultuda AKP’ye yüklenmektedir. Gündemegetirdiği talepler ve yarattığı fiili durumlar bununifadesidir. Bu ise günden güne gerilimi yükseltmektedir.

Olayların nereye varacağını çok geçmeden birliktegöreceğiz. Halen Kürt hareketinin büyük bir sınavdangeçtiğini ve sonuçları toplumun tamamını ilgilendirenbüyük bir sorumlulukla yüzyüze olduğunu vurgulamakistiyoruz. AKP’nin gizli vaatlerine aldanarak onuseçimlere kadar rahat bırakmak, yapılabilecek hatalarınen büyüğü olacaktır.

Partimizin Kürt sorununa bakışı yeterli açıklıktadır.Biz Kürt halkı için gerçek özgürlük ve tam eşitlikistiyoruz. Bununsa iki halkın kurulu düzene karşıbirleşik devrimci mücadelesi ile olanaklı olduğunusavunuyoruz. Kurulu düzen aşılmadıkça ulusal sorununköklü ve kalıcı bir çözümü yoktur. Bu hiçbir biçimdeKürt halkının büyük bedeller ürünü olarak elde ettiğikazanımları küçümsediğimiz anlamına gelmemektedir.

Ama biz bunların devrimci bir çizgide yürütülenmücadelenin ürünü olduğunu da biliyoruz ve bu çizgidebir mücadele sürdürülmediği sürece korunamayacağınıda bilmek durumundayız.

Dostlar, yoldaşlar, emekçi kardeşler...Son birkaç yıldaki gelişmelerle daha da açıklık

kazanan solun bugünkü tablosu üzerine de bir çift sözsöylemek istiyoruz. Bugün solda ilki Kürt hareketiekseninde kuyrukçu parti ve gruplardan, ikincisiparlamentarist eksende legal reformist partilerdenoluşan iki ana odaklaşma var. Bunların karşısında ise,tasfiyeciliğe karşı kararlı bir direniş göstererek devriminbayrağını yükseklerde tutan TKİP, yanısıra da her şeyerağmen devrimcilikte direnmeye çalışan bazı gruplarvar, fakat ortada devrimci bir odaklaşma yoktur. Ziraher şeye rağmen devrimcilikte direnmeye çalışanlarolarak tanımladıklarımız da tasfiyeci bir sürüklenişiçindedirler ve birçoğu reformist odakların yedeğindehareket etmektedirler.

‘70’li yılların halkçı hareketinden her şeye rağmengeride kalanlar, ‘90’lı yılların ikinci yarısında tasfiyecibir kırılmaya uğradılar ve gelinen yerde bunun sonuçlarıgözler önündedir. Dünün devrimcileri bugün yalnızcakonumlarını ve çizgilerini değil, dillerini ve renklerinide değiştirmektedirler. İhtilalci örgütlerin yerine yasalpartiler ya da şekilsiz dergi çevreleri almakta, devrimeve sınıfa dayalı dil yerini “değişim”, “amaç insan”türünden belirsiz liberal söylemlere bırakmakta,devrimin ikiyüz yıllık mücadelelerden süzülerek gelmişkızıl rengi ve kızıl bayrağı terkedilerek yerine mavi yada turuncu renkler ve bezler geçirilmektedir. Biz,kendini işçi sınıf devrimciliği temelinde yenilemeyibaşaramayacak halkçı akımları bekleyen akibete bütün

bir açıklığı ile daha baştan işaret etmiştik. Ama itirafetmeliyiz ki, bu düzeyde bir kırılmayı, bozulmayı vedağılmayı biz bile beklemiyorduk.

TKİP, taşıdığı misyonun ve omuzlarındaki ağıryükün bilincindedir. O bu sorumluluğa yalnızca işçisınıfı devrimciliğinin seçkin temsilcileri olanHabipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Alaattinler’inpartisi olarak değil, geçmişten bugüne devrim yolundabedel ödeyen tüm kuşakların, bütün bir geçmiş devrimcibirikimimizin mirasçısı olarak yaklaşıyor. İdeolojisiyle,programıyla, sınıf kimliğiyle, illegal-ihtilalci örgütselyapısıyla, yarattığı moral değerler sistemiyle TKİP,bugün bu mirasın tek gerçek, tutarlı, ciddi ve samimitaşıyıcısı olduğunu kanıtlamıştır.

TKİP, devrimin ve komünizmin bayrağınıyükseklerde tutacaktır!

TKİP, devrimci ilkeleri, devrimci çizgiyi, devrimciörgütü, devrimci direnişçi kimliği her türden tasfiyecietki ve savrulmaya karşı kararlılıkla savunacak,koruyacak, daha ilerilere taşıyacaktır!

TKİP, onyıllardır bu topraklarda devrim vesosyalizm davası uğruna kavga vermiş, emek harcamış,acı çekmiş, büyük yiğitlik örnekleri sergilemiş devrimcikuşakların anısına her zaman bağlı kalacak, onlarınbıraktığı mirası yarınlara taşıyacaktır!

TKİP, işçi sınıfı hareketiyle bilimsel sosyalizmindevrimci örgütlü birliğini sağlayacak, böylece Türkiyedevrimini zafere taşıyacak tek gerçek yolu hazırlamışolacaktır!

Hepinizi içten devrimci duygularla bir kez dahaselamlıyorum.

Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizm!

13 Kasım 2010

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Her yıl partimizin kuruluş yıldönümü vesilesiyledüzenlediğimiz gecelerden birini daha, 13 Kasım2010 tarihinde, Köln’de gerçekleştirdik. Bu yıl “YaKapitalist Barbarlık Ya Sosyalizm!” şiarı ilegerçekleştirdiğimiz gecemize, 800’ü aşkın emekçi vegenç katıldı. Katılımda gençlerin yoğunluğu ve yeniinsanların olması dikkat çekti.

Hem içte ve hem de dışımızda belli bir meraklabeklenen gecemiz belli bir disiplin içinde, zamanzaman oldukça coşkulu ve her zamanki gibi tümü iledevrimci bir atmosferde geçti. Gece boyuncadevrime, partiye ve sosyalizme ait sloganlar atıldı.

Gece programı çerçevesinde sunulan her çalışmayoğun politik ve devrimci bir içeriğe sahipti. Geceninkonuşması başta olmak üzere tümü geleceğe dönükmesajlar içeriyordu. Belli bir akışkanlık içindeseyreden geceyi katılımcılar, ağırbaşlılık, merak vesabır içinde izledi.

Gecenin sahnesi başta olmak üzere salonun heryanı oldukça iyi dizayn edilmişti. Sahnede boydanboya, üzerinde etkinliğin şiarının yer aldığı orak-çekiçli ana pankart asılmıştı. Sağlı-sollu asılı büyükboy kızıl bayraklar onu tamamlıyordu. Sahnenin öntarafında ise kırmızı güllerle süslenen ve üzerindeMustafa Suphi’nin “Dünya ihtilalinin gelecektekiseyrinde Türkiye proletaryası şerefli bir mevki işgaledecektir!” sözlerinin yazılı olduğu pankart vardı.Sahnenin sol cephesini, başta Marx, Engels veLenin’inki olmak üzere, Mustafa Suphi, Deniz,Mahir, İbrahim, Fatih ve Mazlum ile Habip, Ümit,Hatice, Alaattin ve Hüseyin yoldaşların posterlerisüslüyordu. Sahnenin sağ tarafında ise, üzerinde“Komünist işçi Alaattin Karadağ yoldaşölümsüzdür!” pankartı vardı. Salonun sol tarafında“Emperyalizm yenilecek, direnen halklarkazanacak!”, “Kahrolsun sömürgecilik! Eşitlik,özgürlük, gönüllü birlik!” ve “Kadınlar olmadandevrim olmaz, devrim olmadan kadınlar kurtulmaz!”şiarlarının yazılı olduğu pankartlar asılmıştı. Sağtarafında sırası ile, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı

devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!”, Almancaolarak “Kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşakarşı, bütün ülkelerin işçileri birleşin!” ve “Gençlikgelecek, gelecek sosyalizm !” şiarlı pankartlarasılıydı. Gecenin coşkulu bir atmosferdegerçekleştirilmesinde, bu kuşatıcı ve etkileyicitablonun da etkisi vardı.

Etkinliğimize TKP/ML, MKP, MLKP ve TİKB-Bgibi devrimci partilerin yanısıra Yek-Kom katıldı.Katılımcı örgüt ve kurumlar stant açtılar ve mesajlarıile gecemizi selamladılar. Yurtdışından ise MLPD veKPD/ML gibi devrimci partiler gecemize katılıp stantaçtılar. Geceye ayrıca BİR-KAR Kadın Komisyonuda bir mesaj sundu.

Gecemize, başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Adanail komitelerininki olmak üzere, ülkedeki partiörgütlerimizden mesajlar geldi. Yoldaş sıcaklığınınifadesi bu mesajlar kitlemizi heyecanlandırdı vecoşkusunu arttırdı. Mesajlar “Yaşasın PartimizTKİP!” sloganı ile selamlandı.

Planlı, hedefli ve gerçekten yoğun emekifadesi bir ön çalışma

Yurtdışında neredeyse her şey devrimci güçlerinve çalışmanın aleyhineydi. Devrimci örgütlerlekitleler arasındaki mesafe gitgide büyüyordu.Örgütlerin düne kadar saflarında olan insanları dahi,gitgide devrimci çalışmanın dışına kaçıyorlardı.Devrimci etkinlikler bir yana, popüler sanatçılarınçağrılı olduğu etkinliklere dahi katılmamayabaşlamışlardı. Tam da bu nedenledir ki, işimiziciddiye aldık ve gece çalışmasına bu yıl çok erken birtarihte başladık.

Coşkulu, kitlesel ve devrimci bir gecegerçekleştirmek istiyorduk. Her şeyin bu amacauygun olması gerekiyordu. İlk elden bu amaca uygunbir program hazırladık. Üzerinde devrim vesosyalizme ait sembollerin bulunduğu görselmalzemeler hazırladık. Gecenin şiarını da “Ya

Kapitalist Barbarlık ya Sosyalizm!” olarak belirledik.Yazılı ve görsel materyalleri zamanında çalışmabölgelerine ileterek çalışmaya başladık.Materyallerimizin ulaştığı tüm bölgelerde, fakatözellikle ve esas olarak gecenin ev sahipliğini yapanKöln ve çevre illerde yoğun ve yaygın bir politik vepratik faaliyet yürüttük. Bu çerçevede binlerce elilanı dağıttık, tüm işlek cadde ve meydanlarda yoğunbir afişleme çalışması yaptık. Yurtdışında devrimci vepolitik çalışmanın dibe vurduğu bugünkü koşullarla,üzerinde devrim ve sosyalizm şiarları vesembollerinin bulunduğu materyallerimiz doğalolarak dikkat çekiyordu.

Bu arada geçmişe göre daha yaygın biçimdeemekçi evlerini ziyaret ettik. Bu ziyaretler sırasındaemekçilerle temel ve güncel sorunlar üzerindesohbetler ve tartışmalar yaptık. Sık sık toplantılargerçekleştirdik, çalışmanın seyri ve sonuçlarındanhareketle yeni planlamalar yaptık, yeni hedeflerbelirledik. Söz konusu bu bölgede gerçekten de iyibir iç koordinasyon gerçekleştirdik.

Gece çalışması sırasında her türlü imkandanyararlandık. Örneğin tüm toplantı, etkinlik, düğün,yürüyüş ve benzeri imkanları değerlendirdik,buralarda etkinliğe çağrı niteliği taşıyan elilanlarımızı dağıttık, gece biletleri sattık.

Partimize yaraşır devrimci bir etkinlik gerçekleştirdik

Etkinliğimiz Pablo Neruda’dan okunan bir şiirinardından yapılan kısa bir açılış konuşması, devrim vesosyalizm davasında ölümsüzleşenler için yapılan birdakikalık saygı duruşu ile başladı. Bunu Salkımsöğütgrubunun şiir dinletisi izledi.

Ardından Partimiz adına gecenin konuşmasınıyapması için bir yoldaş kürsüye çağrıldı. EkimDevrimi’nin 93. yıldönümü selamlanarak bir kezdaha Yeni Ekimler’in zorunluluğuna da değinenkonuşma kitle tarafından belli bir merakla dinlendi.

Parti18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Almanya’da coşkulu 12. yıl kutlaması!..

“Ya kapitalist barbarlık ya sosyalizm!”

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Konuşmayı, gecenin temel şiarına uygun olarakhazırlanan ve kapitalizm eleştirisini yapıp bubarbarlık rejimi karşısında bir kez daha insanlığınyegane alternatifinin sosyalizm olduğunu vurgulayansinevizyon gösterimi izledi. Sinevizyon, yeniyüzyılın sosyalizmin yüzyılı, yeni bin yılın dakomünizmin bin yılı olacağına inancın vurgusuylabitirildi. Etkinliğin ilk bölümünün finalinde Grup Susahne aldı. Devrimci marş ve türkülerden oluşan birdinleti sundu.

Verilen aradan sonra, gecemizin ikinci bölümü,gençliğin tümü ile kendi özgüven, inisiyatif,yaratıcılık ve emeğinin ürünü olan programı ilebaşladı. Kendilerinin hazırladığı bir konuşma iledevam etti. Kalabalık bir genç grubu tarafındandalgalandırılan kızıl bayraklar altında söyledikleri,kapitalist barbarlığı teşhir eden, buna karşınsosyalizm propagandası yapan rap türü şarkılarısalona gözle görülür bir hareket getirdi. Gençler,İspanya İç Savaşı ile ilgili okudukları şiir ve ardındantopluca iki dilde söyledikleri Avusturya İşçi Marşı ileprogramlarını sonlandırdılar.

Gençlik programının ardından Volkan Yaraşırkonuşmasını yapmak için kürsüye davet edildi.Volkan Yaraşır kendisine özgü kavram ve anlatımı ileher zamanki gibi başarılı bir konuşma yaptı. VolkanYaraşır konuşmasını, Türkiye’de ve dünyadakigüncel gelişmelerden hareketle sınıfa, sınıfmücadelesine, kapitalizmin barbarlığına değinip, “Yasosyalizm, ya sosyalizm!” diyerek bitirdi.

Ardından Nazım Hikmet’in Tanya adlı şiirieşliğinde gerçekleştirilen kısa bir tiyatro gösterisisunuldu. Gösteri kitle tarafından beğeni ile izlendi.

Gecenin sonunda Kürt sanatçı dostumuz DelilDilanar ve Per Sound sahneye çıktı. DelilDilanar’ın kendine özgü duygulu ve dokunaklı sesiile söylediği, Kürt halkının acılarını, sevinçlerini,kavgalarını ve özgürlüğe susamışlığın ifadesiçığlıklarını dile getiren türküleri, tüm kitle tarafındanbeğeni ile dinlendi. Etkinliğimiz Delil Dilanar’ınsöylediği halay parçaları ve çekilen halaylarla sonbuldu.

Son söz yerine

Devrimci politik çalışmadan ve örgütlümücadeleden kaçışın yaşandığı, dünün solcuları dadahil, sınıfa, sınıf mücadelesine, partiye, devrime vesosyalizme inançsızlığın propagandasının yapıldığıgünümüzde, inadına zoru seçtik, inadına “Parti,devrim ve sosyalizm” dedik. Yurtdışında tümüylepolitik ve devrimci etkinlikler yapan tek parti olmaısrarımızı koruyoruz ve korumaya devam edeceğiz.Partimizin çizgisi ve duruşu gereği, inadına devrimcive politik etkinlik politikamızdan taviz vermedik,emekçilerin karşısına tüm bu konulardaki temelşiarlarımız ve görüşlerimizle çıktık, popülizmebaşvurmadan lafı dolandırmadan, onları bu temalarındamgasını vuracağı etkinliğimize çağırdık. Coşkulu,kitlesel ve devrimci bir kutlama sözü vermiştik. Belkibeklediğimiz kitleselliği yakalayamadık, fakat diğertüm hedeflerimize ulaştığımızı söyleyebiliriz.

Yurtdışından Komünistler

Parti Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Sosyalizm insanlığın en büyükihtiyacıdır!

Değerli Dostlar... Düzenlemiş olduğunuz “Ya kapitalist barbarlık, ya

sosyalizm” gecenizi en içten devrimci duygularımızlaselamlıyoruz.

Değerli Arkadaşlar... Emperyalizm kriz demektir. Bunu, son yıllarda

yaşanan krizle birlikte bir kez daha gördük. Renklitüyleri dökülen emperyalist sistem, krizle birliktesaldırganlığını alabildiğince arttırdı. İşsizlik, açlık veyoksulluk, bu köhnemiş düzenin sonucudur.Emekçiler bunu hak etmemiştir.

Bu köhnemiş emperyalist düzenden kurtulmanıntek yolu demokratik halk devrimi, oradan sosyalizmeve nihai kurtuluşumuz olan komünizme varmaktır.Sosyalizm bugün insanlığın en büyük ihtiyaçlarındanbiridir. Proletarya, 1917’de Rusya’da, 1949’da Çin’deve ikinci emperyalist paylaşım savaşı sonrasındayaratılan bir dizi demokratik cumhuriyette olduğugibi bu tarihi görevini bir kez daha mutlaka yerinegetirecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

TKP/ML-YDK

“Kurtuluş sosyalizmdedir!”Değerli dostlar, Kapitalist-emperyalist sistem, tarihinin en derin,

en yaygın, en köklü ekonomik bunalımlarından biriniyaşıyor.

2008 ekonomik krizi gösterdi ki, kapitalizminçözüm üretme kabiliyeti artık iyice daralmışdurumdadır. Kendisiyle birlikte bütün insanlığı yokoluşa götürüyor. Zenginlik ve sefalet, şatafat ile açlıkiki ayrı kutupta birikmeye derinleşerek devamediyor.

Ekonomik kriz, işsizlik, açlık, savaşlar, çevrefelaketleri ve benzeri ile kapitalizm insanlığa yokoluşu dayatmaktadır.

Kurtuluş sosyalizmdedir. Ekim Devrimi’nin açtığı yolda, sosyalizmle

kurtuluş, yaşanılacak bir dünyada insanlığıözgürleştirecektir.

MLKP Almanya Örgütü

“Yaşasın Kürt ve Türk halklarınındevrimci mücadelesi!”

Gece Tertip Komitesi’ne... Davetinize candan teşekkür ediyor, emekten

özgürlükten, dünya halklarının barışından yana olansiz ve tüm enternasyonal dayanışmacı kurum, partive sivil toplum örgütlerini devrimci coşku ileselamlarız. Bu uğurda şehit düşenlerin yüceanılarının önünde saygıyla eğiliyor, anılarınabağlılığımızı tazeleriz. Sömürülen emekçi sınıfı için,dünyadaki haksız savaşlara dur demek için, ırkçılığa

faşizme, tutuklamalara, lince, işkenceye ve Kürthalkına karşı yürütülen inkar ve imhaya karşı durdemek, tüm devrimci, demokrat kurum ve partilerindayanışmasından geçmektedir. Bu ertelenmez tarihibir momenttir, yarın bile geç olabilir, tümdostlarımızı birlikte mücadeleye ve aktif desteğeçağırıyoruz.

YEK-KOM

“Devrimci dayanışma ve siperyoldaşlığı!”

Değerli dostlar; Öncelikle etkinliği gerçekleştiren TKİP’li siper

yoldaşlarımız başta olmak üzere etkinliğeemekleriyle güç katan siz emekçi halkımızı devrimciduygularımızla selamlıyoruz. Emperyalist-kapitalistdünya gericiliğinin halklarımıza ve öncü dinamikleriolan devrimci ve komünist güçlere ideolojik, politik,örgütsel ve kültürel olarak saldırılarının hat safhayaçıktığı bir süreçten geçmekteyiz. Özellikle devrimcive komünist dinamiklerin devrimci sınıfperspektifinden ve iktidar hedefinden yalıtılarakdüzen içi bir rotaya sokulmaya çalışıldığı ve kısmende olsa bunda başarılı olunduğu bu önemli tarihselsüreçte iktidar hedefli sınıf perspektifinde vedevrimci savaşta ısrar etmek her zamankinden dahaönem arz etmektedir.

Emperyalist-kapitalist dünya gericiliğinin yarattığıkeskin çelişkilerin çözümünün yegane yolu iktidarhedefli devrimci savaşlardır.

Bu bilinçle sizleri eleştirel bir perspektifledevrimci ve komünist örgütler tarafından zorluklariçerisinde yürütülen devrimci savaşları sahiplenmeyeve katılmaya çağırıyoruz.

Maoist Komünist Partisi NRW Bölge Komitesi

Yeni Ekim Devrimleri için! Gece Tertip Komitesi’ne “Ya kapitalist barbarlık, ya sosyalizm” başlığı

altında düzenlediğiniz gecenizi tüm devrimcicoşkumuzla selamlıyoruz.

Devrime giden yolda mütevazi ve kendinegüvenle, Ekim Devrimi’nin değerlerini bayrakedinerek yürümek, kuracağımız dünyanın değerlerinibugünden yaşatmak anlamına gelir. Bu bağlamdaher yıl düzenlediğiniz gecelerinizin mütevaziliğiniselamlamak istiyoruz.

Bizler için bugün devrimci dayanışmanın önemlibir anlamı da, ortaklaşa bu değerlere sımsıkı bağlıkalmaktır.

Ekim Devrimi, kapitalist dünyayı yaran bir ilkti.Yeni Ekim Devrimleri’ni yaratmamız içindeneyimlerini bizlerin hizmetine sundu. Devrimci vekomünistlerin görevi, bu deneyimler ışığındasosyalizme giden yolu aydınlatmaktır.

TİKB (Bolşevik) YÖK

İlerici-devrimci örgütlerin mesajları

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Parti20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

TKİP Türkiye’nin devrimcigeleceğine hazırlanıyor!

(...) Kapitalizmi yıkmak ve sosyalizmi zafereulaştırmak için öncelikle yeni Ekimler’in partisineihtiyacımız var. Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri bugünböyle bir partiye sahiptir. Enternasyonal proletaryanınkızıl bayrağını Türkiye coğrafyasından yükselten TKİP,12. mücadele yılını geride bıraktığı bu günlerde, işçisınıfının tarihsel devrimci eylemini zafere ulaştırmakiçin güne yüklenerek geleceğe hazırlanmaya devamediyor. Yeni bir toplumsal mücadeleler döneminegirdiğimizin açık bilincine dayanan bu hazırlıklarçerçevesinde bugün öne çıkan “sınıf eksenli partiyegeçiş”tir.

Önümüzdeki mücadele dönemine işçi sınıfınındamgasını vuracağı kesindir. Bir dizi çelişki veçatışmanın bağrında düğümlendiği Türkiyetopraklarında partimiz işçi sınıfının pratik ve siyasalönderliğini adım adım inşa etmektedir, tüm çabası veenerjisi bu yöndedir. Devrimci sınıf, devrimci teori,devrimci örgüt bütünlüğüne yaptığı vurgu ile partimiz,sınıfı partiye kazanma, partiyle devrimi örgütlemeeksenli çalışmasına büyük bir azim ve coşkuyla devametmektedir. Türkiye işçi sınıfını devrimimizin kızılbayrağı altında birleştirmek için var gücüyleçalışmaktadır. İnsanlığın yeni Ekimler’e ihtiyaç duyduğubir tarihsel dönemde böyle bir partinin varlığı,Türkiye’nin devrimci geleceği açısından çok büyük birolanaktır.(...)

TKİP İstanbul İl Komitesi

Sınıfın, devrimin ve sosyalizminpartisi!

(...) Devrim ve sosyalizm hedefli tarihselyürüyüşünde 13. kavga yılına girmekte olan partimizTKİP’nin çizgisi, bu topraklardan yükselen militan birsavaş çağrısıdır. Geçmişin devrimci eleştirel bir zemindeaşılmasının ürünü olan partimiz, önceki devrimcikuşakların bıraktığı devrimci değerlerle birlikteonyılların emeği ve birikimi üzerinden şekillenmiştir.Geride kalan yol, kan ve can bedeli yürünmüş, sayısızsınav ve sınanmadan geçilmiş, bu uğurda bedellerödenmiş, şehitler verilmiş ve bugünlere gelinmiştir.Deyim yerindeyse, çizgimiz ve parti örgütümüz, zordönemlerin örsünde dövülmüş, çelikleşmiştir. (...)

TKİP Ankara İl Komitesi

Gelecek her yerde sosyalizmindir!(...) “Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!”

İnsanlığın önündeki bu ikilem er ya da geç çözülecektir.Bugün kapitalizmi sorgulayan milyonlar giderek yüzünüsosyalizme dönecektir. İnsanlık, devrimci proletaryanınyol gösterici önderliği altında, kapitalist barbarlıktankurtulmayı olanaklı kılan tek gerçek çözüme, sosyalizmeyürüyecektir. Sarsılmaz bir inançla bilmekte vegörmekteyiz ki, gelecek her yerde sosyalizmindir!

TKİP İzmir İl Komitesi

İşçi sınıfı partisiyle artık çok dahagüçlü!

(...) Bizler de, sınıfı devrimci hedef ve amaçlardoğrultusunda kazanmak için üzerimize düşensorumlulukla mücadele bayrağını Çukurova’dandalgalandırıyoruz. Partimizin 12. yılını karşılıyorolmanın onurunu yaşıyoruz.

Mustafa Suphiler’den, Denizler’den, Mahirler’den,İbrahimler’den bugüne yaratılan devrimci gelenek

partimiz tarafından güvenceye alınmıştır. Devrimciönderlerin ektiği ihtilal tohumları filizlenmeye devametmektedir. Artık hiçbir gücün bu filizleri budamayagücü yetmeyecektir. Çünkü bu filizler parti partibüyümektedir. Devrim davamızın mayası tutmuştur.Habibler’ce, Ümitler’ce, Haticeler’ce, Hüseyinler’ce,Alaattinler’ce büyümektedir işçi sınıfının devrimdavası.(...)

Adana’dan Komünistler

TKİP Yeni Ekimler yaratmaiddiasının adıdır!

(...) İşçi sınıfının devrimci bir program etrafındabirleşerek sömürü çarklarını kırdığı Büyük SosyalistEkim Devrimi, aynı zamanda proletarya ile et ve tırnakgibi kaynaşan sınıf partisinin de adıdır. Burjuva sınıfegemenliğine karşı örülecek pratik mücadeleyi devrimletaçlandıracak partinin bu topraklardaki adı ise, çokaçıktır ki TKİP’dir. (...)

Komünist Basın Çalışanları

Haramilerin saltanatını yıkacağız!Büyük Ekim Devrimi’nin 93., yeni Ekimler’in

partisinin 12. yılını kutlamanın coşkusuyla devrimciselamlarımızı gönderiyoruz. (...)

Ekim Devrimi yolumuza ışık tutuyor. EkimDevrimi’nden öğrenen ve onun ışığında yürüyen birParti’ye sahibiz. Bunun için Parti’yi gözümüz gibikoruyacak, onun bayrağını işçi sınıfının ellerindedalgalandıracağız. Haramilerin saltanatını yıkacağız,sosyalizmi kuracağız.

BDSP

Gençlik, devrime, partiye,sosyalizme!

(...) Genç komünistler, sınıfın partisini güçlendirmekiçin yetersizlik ve zaafları ile hesaplaşacaklardır. Sınıfınpartisini güçlendirmek için partinin çağrısına yanıtüretmeye çalışacaklardır. Sınıfın partisini güçlendirmekiçin iddialarını büyütecek, hedeflerini ileriyetaşıyacaklardır.

Genç Komünistler

Partiyi kazandık, geleceği dekazanacağız!

(...) Gücümüzü ve coşkumuzu; “esnemektensekırılmayı” tercih eden, yaşamlarıyla olduğu kadarölümleriyle de bizlere yol gösteren Habip, Ümit veHatice yoldaştan alıyoruz.

Gücümüzü ve coşkumuzu; Esenyurt’un dört biryanını partimizin afişleriyle donatan, duvarlarını TKİPşiarlarıyla kızıla boyayan ve en son kanıyla sokaklaradevrimin kızıllığını yayarak şehitler kervanına katılanAlaattin yoldaştan alıyoruz.

Ve söz veriyoruz; şehit yoldaşlarımızın bizleredevrettiği kızıl bayrağımız er ya da geç sermayeninkalelerinde dalgalanacak. 12. mücadele yılını geridebırakan partimiz bunun en büyük kanıtı ve teminatıdır.(...)

Esenyurt’tan Komünistler

Devrim ve sosyalizm için TKİPsaflarına!

(...) Emperyalist-kapitalist sistemin saldırılarıkarşısında çaresiz değiliz. Bizlere açlıktan, sefaletten vesömürüden başka bir şey vermeyen bu sisteme karşı tek

kurtuluşumuz sosyalizmdedir. Şu günlerde 93. yılınıkutladığımız şanlı Ekim Devrimi işçi sınıfı ve emekçihalklara örnek olmaya devam ediyor. Partisiylebütünleşmiş işçi sınıfının neleri başarabileceğinin endolaysız örneği olarak önümüzde duruyor.

“Yeni Ekimler için ileri!” şiarıyla yola çıkan bizkomünistler de Ekim Devrimi’nin ışığında, önderkurmayımız partimiz TKİP’nin kılavuzluğunda,sosyalizm güneşinin bu topraklarda da doğması içinvarımız ve yoğumuzla çalışıyoruz. Eminiz ki bubereketli topraklar bağrından daha nice Habipler,Ümitler, Haticeler ve Alaattinler çıkaracaktır.

Bir kez daha gecemizde emeği geçen tümyoldaşlarımızı ve katılan tüm değerli dostlarımızı endevrimci duygularımızla selamlıyor, ortakmücadelemizde başarılar diliyoruz..

Sefaköy’den Komünistler

Ekim Devrimi’nin yolundan ileri!(...)12 yıllık parti tarihi onurlu bir geçmiş olarak

ellerimizde dalgalanıyor. Habipler’den, Ümitler’dendevranılan bayrak Haticeler’le, Alaattinler’le taşınmayadevam ediliyor.

Gün hedeflerimize yüklenme günüdür! İşçi sınıfınınpartisi kazanılmış, sınıfın partisinin sınıfla bütünleşmezamanı gelmiştir. 13. mücadele yılımız belirginfarklılıkların altının çizilebildiği bir dönemeçtir.Devrimci demokratlar ideolojik zaaflarıyla erirken, işçisınıfını nihai zaferine taşıyacak olan partimiz butopraklarda kendisini var etmiştir ve kararlılıkla yolunuyürümektedir. Devrimci örgütün yaşamsal olduğunudöne döne vurgulamakta, pratiğiyle de bunun yılmaz birsavunucusu olduğunu göstermektedir.(...)

Kartal’dan Komünistler

Yaşasın proletaryaenternasyonalizmi!

(...) Tek alternatif olan devrim ve sosyalizm için deyeni olanaklar birikmektedir. Krizin yıkıcı etkilerinekarşı işçi direnişleri yaygınlaşmakta, sendikalörgütlenme girişimleri artmaktadır. Partimiz tümenerjisini bu olanakları daha ileriden örgütlemeyeharcamaktadır. Bu işçilerden bir şey çıkmazgevezeliklerinin yapıldığı bir dönemde Ümraniye’de,fabrika işgaline kadar varan birçok işçi direnişigerçekleşmiş, partimiz her birine müdahale çabası içindeolmuş, sınıfla bağlarını daha da geliştirmiştir. Türkiye’degerçekleşen birçok direnişte yine partimiz misyonunuoynamaya devam etmektedir. Siz dışarıdaki yoldaşlarave dostlara, bu direnişlere sunduğunuz anlamlı destektendolayı burada teşekkür etmek istiyoruz. (...)

Ümraniye’den Komünistler

İşçi ve emekçi kadınlar partisaflarına!

(...) Proletaryanın kurtuluşu bütün bir insanlığın,demek oluyor ki, kadının da kurtuluşudur. Bu bilimselgerçek, kadın davasının işçi sınıfı davasıyla sıkı sıkıyaolan bağına işaret eder.

Bu gerçeği göz önünde bulunduran TKİP, kadın-erkek tüm işçileri ve emekçileri sömürüden ve zincirdenkurtulma hedefiyle omuz omuza mücadele etmeyeçağırıyor.

Biz komünist kadınlar olarak, gerçek ve kalıcıkurtuluşumuzun sosyalist devrimle mümkün olduğununbilincindeyiz. (...)

BİR-KAR Kadın Komisyonu

Parti örgütlerinden gelen mesajlar...

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Parti şehitleri Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanıdevrimci işçi Alaattin Karadağ katledilişinin birinciyılında Esenyurt Saadetdere Mahallesi’ndegerçekleştirilen etkinlikle anıldı. 19 Kasım akşamıBDSP tarafından düzenlenen eyleme ve anmaprogramına, baştan sona kadar militan ve devrimci birhava egemendi.

Alaattin’in yoldaşlarından ve ilerici, devrimcidostlarından 200 civarında kişinin katılımıylagerçekleşen yürüyüş ve etkinliğe bölge halkı da yoğunilgi gösterdi. Alkışlarla eylemi destekleyen işçi veemekçilerin Alaattin Karadağ’ı bu biçimdesahiplenmeleri oldukça anlamlıydı.

Esenyurt’ta devrimci bir rüzgar esti

Başından sonuna kadar militan kararlılığa ve dik birduruşa sahip olan kitlenin tok tutumu havayı belirledi.Öyle ki, mahallede tam anlamıyla devrimci bir rüzgaresti. Anma etkinliği için kitle Esenyurt DepoDurağı’nda toplanmaya başladı.

Yürüyüşün en önünde Alaattin yoldaşın resminin yeraldığı, “Alaattin yoldaş ölümsüzdür! Devrimciler ölmez,devrim davası yenilmez!” şiarının yazılı olduğu BDSPimzalı pankart taşındı. Ellerde flamalar, AlaattinKaradağ yoldaşın resimleri ve meşalelerle yürüyüşegeçildi.

Akşamın karanlığını meşalelerle aydınlatan kitle,coşkulu sloganlarla yürüyüşünü sürdürdü. Kararlılık veöfkeyle sıkılı yumruklar eşliğinde atılan sloganlara biran olsun ara verilmedi. Yürüyüş ve anma etkinliğiboyunca sloganlara katılım ve militan hava sürekli arttı.Özellikle Alaattin yoldaşın vurulduğu yere gelindiğindeöfke ve coşku doruk noktasına ulaştı.

Yürüyüş sırasında sık sık ajitasyon konuşmalarıylaçevredeki işçi ve emekçilere seslenildi. Konuşmalarda,Alaattin yoldaşın bir cinayet şebekesi gibi çalışanEsenyurt-Avcılar polisi tarafından katledildiğibelirtilirken, bu katliamın sömürü düzeninisürdürebilmek ve emekçileri susturabilmek içingerçekleştirildiği vurgulandı. Ayrıca Alaattin yoldaşıkatledenlerle işçi ve emekçilere kölece çalışma koşullarıdayatanların aynı güçler olduğu vurgulanarak,katillerden hesap sorma çağrısı yapıldı. DepoCaddesi’nin sonuna gelindiği sıralarda, caddenin enyoğun olduğu bölgede bir süre yürüyüş koludurdurularak burası ayrı bir eylem alanı haline getirildi.Yoğun ajitasyon konuşmaları ve sloganlarla militan bir

hava yaratılırken yürüyüş kolunun çevresinde toplanankitleden de alkışlar yükseldi.

Katliamın olduğu noktada öfke ve kararlılık hat safhadaydı

Daha sonra kitle Alaattin yoldaşın vurulduğunoktaya doğru yürüyüşünü sürdürdü. Her adımda öfkeve mücadele coşkusu daha da katlandı. ÖzellikleAlaattin yoldaşın vurulduğu noktanın görülmesiylebirlikte öfke ve coşku hat safhaya ulaştı. Katliamıngerçekleştirildiği alan, yoldaşın karanfillerle süslenmişresmi, kızıl bayrak ve mumlarla düzenlenmişti. Ayrıcaçevresi de özel olarak aydınlatılmıştı.

Yürüyüş kolu sloganlarla anma etkinliğininyapılacağı bu noktaya ulaştı. Gözler karanfiller ve kızılbayrakla çevrelenen, mum ışıklarıyla aydınlatılanAlaattin yoldaşın resmi üzerinde odaklaşırken, gür birbiçimde “Alaattin yoldaş ölümsüzdür!” sloganlarıhaykırıldı. Peşisıra gerçekleştirilen ajitasyonkonuşmalarıyla Alaattin yoldaşın bir yıl önce tam da bunoktada katledildiği vurgulanarak, “Alaattin’inyoldaşları olarak onun yanındayız, onu katlederek yokedeceklerini sananlar yanılıyorlar, çünkü bir gider bingeliriz” denildi.

Daha sonra yapılan konuşmada ise şunlar söylendi:“Sokaklar şahit hiç titremedi yüreği. Bayrağı teslimetme zamanı yaklaşıyordu. Hiç tereddüt etmedi yüreği.Leke sürmeden teslim etti onurluca, bayrağını bizlere.Ölüm anı geliyordu. Varsın gelsin dedi. Uğrunatereddütsüzce ölümü göze alacağı bir davası vardı. Budava devrimdi, sosyalizmdi. Alaattin yürüdü, dayandı vetükürdü yüzüne celladın.” Ardından saygı duruşunageçildi.

Saygı duruşunun ardından BDSP adına bir konuşmagerçekleştirildi. Konuşmada Alaattin’in komünistkimliği de vurgulanarak şunlar söylendi: “AlaattinKaradağ yoldaş, kendini işçi sınıfı davasına adamışyiğit bir devrimciydi. Alaattin yoldaş, işçi ve emekçileriçin baskı ve sömürünün adı olan kapitalizme karşı, onuyıkma mücadelesi veren örgütlü bir komünist militandı.”

BDSP temsilcisi, “Bizler Alaattin Karadağ’ıanmanın, devrim mücadalesinde ısrar etmek, işçileri,emekçileri sosyalizm mücadalesine çağırmayısürdürmek demek olduğunu çok iyi biliyoruz. İşte buyüzden; atölyelerde, fabrikalarda ve havzalarda; işgal,grev ve direniş alanlarında; okullarda, sokaklarda vemeydanlarda; kısacası nefes alıp verdiğimiz her alanda

Alaattin’i anmaya, Alaattin’i anlatmaya ve Alaattin’iyaşatmaya devam edeceğiz!” diyerek konuşmasınısürdürdü.

Alaattin’in devrime adanmış hayatı anlatıldı

Bu konuşmanın ardından bir yoldaşı Alaattin’inhayatını anlatan bir konuşma yaptı. Konuşmada,Alaattin’in yoksul bir Arap Alevisi aileden geldiği, uzunyıllar işçilik yaptığı ve bu şartlar içerisindedevrimcileşerek partili mücadelede yerini aldığıbelirtildi. Zindan süreci, sanayi havzalarında yürüttüğüsınıf çalışması ve vurulduğu ana kadar dolu dolu geçendevrimci yaşamı temel noktalar üzerinden aktarıldı.

Anma etkinliğine katılanlar ile etkinliğin yapıldığısokağa bakan apartmaların balkonlarını dolduranemekçiler de dikkatle konuşmayı dinlediler. Bazılarınınise oldukça duygulandığı ve bu sırada atılan sloganlarakatıldığı görüldü.

Anma programı etkinliğe katılan kurumlarınduyurulması ve destek mesajlarının okunmasıyla sürdü.Etkinliğe Devrimci Hareket, DHF, EHP, ESP,Halkevleri, Partizan ve Sosyalist Kadın Meclisikatılarak destek verdiler. Partizan tarafından anmayailetilen mesaj da bu arada okundu. Destekçi güçlerinduyurulması kitle tarafından “Yaşasın devrimcidayanışma!” sloganıyla yanıtlandı.

Daha sonra ise devrimci adanmışlık ve düzene karşıbaşkaldırı ruhu taşıyan şiirler okundu. Şair HüseyinŞener ve Esenyurt İşçi Kültür Evi Şiir Topluluğuşiirlerini okudu.

“Alaattin’i katledenlerle Tuzla’da işçilerikatledenler aynı güçlerdir!”

Anma programı, Tuzla tersanelerinde işten atmasaldırısına karşı başlattığı direnişinde 100. gününügeride bırakan BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan’ın konuşmasıyla devam etti. Alaattin’ikatledenlerle Tuzla tersaneler cehenneminde işçileriöldürenlerin aynı güçler olduğunu vurgulayanKızılaslan, sermayeye ve eli kanlı katillerine karşıörgütlü mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.

DLB’nin de konuşma yaptığı anma etkinliğiAvusturya İşçi Marşı’nın hep bir ağızdan söylenmesiylesona erdi.

İstanbul’dan Komünistler

Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğu yerde anıldı!

“Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!”

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Alaattin Karadağ’ın yoldaşları, dostları ve ailesi 19Kasım günü Antakya’daki mezarı başında etkinlikgerçekleştirdi. Büyükdalyan Beldesi Hasanlı Köyü’ndedüzenlenen anmada Karadağ’ın katili sermayedevletinden hesap sorma kararlılığı dile getirildi.

Kitlenin aile evinde toplanmasıyla birlikte buradanaraçlarla mezarlığa doğru yola çıkıldı. Mezarlığa az birmesafe kala araçlardan inildi ve buradan sloganlarlamezarlığa yüründü. En önde Alaattin Karadağ’ınfotoğrafının olduğu “Devrimciler ölmez, devrim davasıyenilmez! / BDSP” pankartı açıldı. Ayrıca BDSPflamaları ve Allaatin Karadağ’ın resimleri de anmaboyunca taşındı. Karadağ’ın mezarı başındagerçekleştirilen anma programı öncelikle Karadağşahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşuylabaşladı.

Karadağ’ı anmak mücadeleyi büyütmektir!

Saygı duruşunun ardından yapılan açılışkonuşmasında “O örnek bir dava insanı, örnek birkomünisttir. Son anına dek Partisi’ni, yoldaşlarını, işçisınıfı ve emekçi kitleleri düşünen bir komünist olarakyaşamış, ardında pürüzsüz, örnek bir devrimci yaşamıbizlere miras bırakmıştır. O asılan her afişte, dağıtılanher bildiride, şiarlarımızla süslenen her duvardayaşayacaktır. O fabrikalarda sınıf çalışmamızda,eylemlerde sloganlarımızda, işkencehanelerdedirenirken yüreğimizde olacaktır. O ‘uğrundatereddütsüz’ öleceğimiz davamızda yaşamaya devamedecektir. O da yoldaşlığın ‘gerektiğinde üzerine gelenkurşunları bile paylaşmak’ olduğunu kendi hayatıylagöstermiştir. Düşündüğü gibi yaşamış, yaşadığı gibi

düşünmüş ve kendisine yakışır bir sonlaölümsüzleşmiştir.” ifadelerine yer verildi.

Ölüm Orucu gibi görkemli bir direnişte yer almakiçin tereddütsüz ileri çıkan Alaattin yoldaşın bu sürecedair kaleme aldığı bir yazısından alıntılar yapılarakkonuşmaya devam edildi.

Alaattin Karadağ yoldaşın da tıpkı, Habip, Ümit,Hatice ve Hüseyin yoldaşlar gibi sömürüye karşımücadeleyi seçen bir devrimci olarak yaşamını budavaya adadığının dile getirildiği konuşma, “Kanıylabayrağımızı daha da kızıllaştırmış, bizlere bıraktığıanılarıyla ve öğrettikleriyle yolumuzu aydınlatmış, bizinihai zafere bir adım daha yaklaştırmıştır. Adı kavgabayrağımızdan asla silinmeyecektir. Devrim içinçarpan kalbi, sıkılı yumruklarımızda atmaya devamedecektir.” sözleriyle son buldu.

Anmada, Alaattin yoldaşın kardeşi de bir konuşmagerçekleştirdi. Konuşmasında Alaattin yoldaşın ÖlümOrucu’nda ve mahkemedeki direngen ve baş eğmeztutumuna değinerek, dava sürecinden bahsetti. Ve budavanın takipçisi olmaya devam edeceklerinivurguladı.

Bu konuşmanın ardından şiir bölümüne geçildi.Programın bu bölümünde okunan tüm şiirlerin ortakpaydası devrim şehitlerinin ölümsüzlüğüne vurguyapmasıydı. Ayrıca bir işçi kendi yazdığı şiiri deokuyarak devrim şehitlerinin ölümsüzlüğüne bir kezdaha vurgu yaptı. Alaattin Karadağ’ın sevdiğitürkülerin de içerisinde yer aldığı marş ve türkülerinokunmasıyla devam eden anma programı, fabrikalarda,işçi direnişlerinde, sokak eylemlerinde Alaattin’inbıraktığı bayrağı taşıma çağrısıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Antakya

Parti şehitleri22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

İzmirAlaattin Karadağ İzmir’de gerçekleştirilen

eylemle anıldı. Karadağ’ın devrimci kimliğinin vekatledilme biçiminin anlatıldığı eylemde “polisterörüne ve cinayetlerine son” çağrısı öne çıktı.

BDSP tarafından gerçekleştirilen eylem EskiSümerbank önünde başladı. “PVSK ve TMYkaldırılsın! / Polis terörüne ve cinayetlerine son! /Alaattin Karadağ’ın katilleri hesap verecek!”pankartının açıldığı eylemde Karadağ’ın resimlerive kızıl bayraklar taşındı.

BDSP adına yapılan açıklamada polisteşkilatının varoluş sebebinin düzene bekçiliketmek ve bu uğurda her türlü onursuz yöntemikullanmak olduğu söylendikten sonra PVSK’nınardından cinayetlerin tırmanışa geçtiği, TİHV’ninverilerine göre, sadece son üç yılda 255 kişininpolis tarafından katledildiği aktarıldı.

Karadağ’ın devrimci kimliğinin de anlatıldığıbasın açıklamasında şunlar söylendi:

“Komünist işçi Alaattin Karadağ’ın katlikuşkusuz ki sebepsiz değildir. Karadağ gençyaşında devrimci mücadeleye katılmış bir işçidir.Bu uğurda Ölüm Orucu Direnişi’ne katılmış, tahliyeolduktan sonra da farklı alanlarda mücadelesinisürdürmüştür. Tüm bu özellikleri ile AlaattinKaradağ kokuşmuş kapitalist düzeni değiştirmekuğruna hayatını ortaya koyan binlercedevrimciden yalnızca biridir. Ve kokuşmuş düzenincellatları tarafından da katledilmiştir.”

Basın açıklamasının ardından söz alan EHPtemsilcisi konuşmasında Karadağ’ın örgütlü vedevrimci biri olduğu için katledildiğini belirterekdevletin katliam politikasını teşhir etti.

Açıklama ve konuşmaların ardından müzikdinletisine geçildi. Gitar eşliğinde gerçekleştirilendinletide ‘Çav Bella’, ‘Doğacak Güneş Gibi’ ve‘Bütün Dünya Halkları Kardeştir’ marşları hep birağızdan söylendi.

Anmaya DHF, Devrimci Hareket, EHP, Ege78liler, Mücadele Birliği ve Halk Cephesi destekverdi. Eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

BielefeldAlaattin Karadağ için Almanya Bielefeld’de

yapılan anma etkinliğinde Alaattin Karadağ’ınözgeçmişi anlatıldı. Tüm içtenliği ve samimiyeti iledavaya adanan bir ömrün, düşman karşısındaverdiği her sınavdan alnının akıyla çıkan bu yiğitdevrimcinin tereddütsüzce ölümü kucaklayanyaşamının bir 'çağrı' anlamına geldiği vurgulandı.Bu çağrının, “Partiyi güçlendirmek, devrim davasınıbüyütmek için ileri!” mesajını verdiği hatırlatıldı.

Karadağ cinayetinde dava sürecinin aktarıldığıbaşka bir konuşmada ise oluşturulan kamuoyudesteğinin yurtdışında örülmesinin gerekliliğinevurgu yapıldı. Son olarak ise Alaattin Karadağdavasıyla ilgili yurtdışında örgütlenmesi hedeflenenkampanya ile ilgili somut planlamalar yapıldı.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Alaattin Karadağ mezarı başında anıldı! 

Alaattin Karadağ cinayeti davasına sahip çıkma vekatil sermaye devletinden hesap sorma çağrısıAvrupa’da da yükseltiliyor.

Essen’de, MLPD’nin organize ettiği “Pazartesieylemi” (Montags Demo) sırasında, Stuttgart’ta isebaşka bir etkinlikte, Karadağ’ın katledilişigündemleştirildi ve dava süreciyle ilgili bilgi verildi.

Bielefeld’de bir süre önce çalışmalarına başlayanAlaattin Karadağ Davasını İzleme Komitesi Girişimi,davanın Avrupa’da gündemleşmesi için bir çağrı metnihazırladı. Bunun, birleşik bir mücadeleninörgütlenmesine hizmet etmesi hedefleniyor. Öteyandan, Davayı İzleme Komitesi Girişimi, Çağdaş

Hukukçular Derneği ve Karadağ Ailesi’nin yaptıklarıdavayı sahiplenme çağrılarının da içerisinde yer aldığıbir de dosya hazırladı. Bu dosyadaki metinler çeşitlidillere çevrilerek Avrupa’daki belli başlı insan haklarıkuruluşlarına, avukatlar birliğine, sendika vb.demokratik kurumlara dağıtılacak. Dosya yerli basınada verilecek.

Ayrıca, İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu (BİR-KAR) da, bir açıklama yaparak buçalışmaları destekleyeceğini açıkladı. Alaattin Karadağdavasının uluslararası bir boyut kazanması, davayladestek ve dayanışma ağının büyütülmesi için tümimkanlarını seferber edeceğini duyurdu.

Avrupa’da sahiplenme çağrısı

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Parti şehitleri Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostları Taksim’de haykırdı...

“Katil devlet hesap verecek!”

Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostları 20Kasım günü Taksim’deydi. BDSP tarafındanörgütlenen eylemle Alaattin Karadağ’ın davasına sahipçıkıldığı gösterilirken, katil devletten hesap sormakararlılığı haykırıldı.

Direnişçi TEKEL işçileri ve BETESANdirenişçisi Zeynel Kızılaslan’ın da katıldığı eylemeEmekçi Hareket Partisi, Proleterce Devrimci Duruş,Alınteri, Devrimci Anarşist Faaliyet de destek verdi.Eyleme 100 civarında kişi katıldı.

Eylem için kitle Taksim Tramvay Durağı’ndatoplanmaya başladı. Toplanma sırasında pankart veflamalar ile birlikte Alaattin’in resimleri açılarakcoşkulu sloganlarla Alaattin Karadağ selamlandı.Bir süre canlı ve coşkulu sloganlarla beklenildiktensonra Galatasaray Meydanı’na doğru yürüyüşe geçildi.Oluşturulan kortejin önünde “Alaattin Karadağ yoldaşölümsüzdür! Devrimciler ölmez devrim davasıyenilmez! / BDSP” pankartı açıldı. Pankartın ikiyanında iki büyük kızıl bayrak taşınırken, yakılanmeşaleler eyleme militan bir hava kattı.

Kortejden gür sloganlar yükselirken düzenlibiçimde megafonlarla çevreye yönelik ajitasyonkonuşmaları yapıldı. “Alaattin’i katleden sermayedevleti ve onun eli kanlı cellatlarıdır. Alaattin’ikatleden kapitalist sömürü düzenidir. Alaattin’ikatledenlerden hesap soracağız!” sözleri İstiklalCaddesi’nde yankılandı.

“Katillerin yakasını bırakmamakta kararlıyız”

Yürüyüş Galatasaray Meydanı’nda son buldu.Burada pankartı çevreleyen kitle gür bir şekilde sloganatmayı sürdürürken konuşmalara geçildi.

BDSP adına yapılan basın açıklamasında “Alaattinyoldaş bir yıl önce alçakça katledildi. Bir cinayetşebekesi gibi çalışan Avcılar-Esenyurt polisiyoldaşımızın bedenine sayısız kurşun yağdırdı. Amaçonu katletmek, canını almaktı. Bunun için yerdesavunmasız yatarken dahi kurşunlamaya devamettiler” sözleriyle başlayan açıklamada, polisin alenibiçimde gerçekleştirdiği bu infazın daha sonra düzenkurumlarının elbirliğiyle gizlenmeye çalışıldığı ifadeedildi.

Açıklamanın devamında katillerden hesap sormakararlılığı ifade edilerek, “Burada bir kez daha ilanediyoruz ki, bu katillerin yakasını bırakmamaya

kararlıyız. Cinayetin sorumluluğunu şu ya da bubiçimde taşıyan düzen güçlerinden hesap sormaktakararlıyız” denildi.

“Alaattin olmaya çağırıyoruz”

Açıklamada Alaattin yoldaşın devrime adanmışyaşamına da değinilerek, Alaattin gibi yaşama, Alaattingibi direnme, Alaattin gibi sömürüye karşı mücadelebayrağını yükselteme çağrısı yapıldı.

“Alaattin olmaya çağırıyoruz!” denilen açıklama şusözlerle sona erdi:

“Buradan yoldaşımızı katleden faşist katillere karşıbir kez daha haykırıyoruz: Alaattinler’in ve davasınınkarşısında kurşunlarınızın bir hükmü yoktur. Çünküçürümüş asalak düzeniniz karşısında devrim davası daonun uğruna hayatlarını koyan devrimciler devarolmaya devam edecektir. Ne yaparsanız yapın, nekadar kan dökerseniz dökün düzeninizin yıkılışınaengel olamayacaksınız. Bunun için devrimciler ölmez,devrim davası yenilmezdir!”

BDSP adına yapılan açıklamanın ardından kısa birşiir dinletisi yapıldı. Şiir dinletisini coşkulu sloganlartakip etti.

Ardından BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslansöz aldı. Tuzla’da yaşanan sömürü koşullarınıanlatarak, tersane işçilerini katledenlerle Alaattin’ikatledenlerin aynı güçler olduğunu vurguladı. Eylem,Avusturya İşçi Marşı’nın hep bir ağızdansöylenmesiyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

SefaköyAlaattin Karadağ, 21 Kasım Pazar günü

Küçükçekmece’de düzenlenen etkinlik ve eylemledostları ve yoldaşları tarafından anıldı.

Saygı duruşuyla başlayan anma programında ilksözü BDSP temsilcisi aldı. Konuşmada AlaattinKaradağ’ın özgeçmişi kısaca aktarıldı. Karadağ’ınproleter kimliği ve mücadeleyle kurduğu ilişkikendi metinlerinden alıntılarla ifade edildi.

Mücadele çağrısıyla sonlanan konuşmanınardından etkinlik şair Rahime Henden’in şiirleriyledevam etti. Henden’in devrim şehitleri ve Parti içinyazdığı şiirlerini okumasının ardından, kısa bir şiirdinletisi daha sunuldu. Etkinlik Sefaköy İşçi KültürEvi Müzik Grubu’nun söylediği marşlar vetürkülerle son buldu.

Etkinliğin ardından BDSP’liler, İnönü MahallesiPazartesi Pazarı’nda bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Maslakçeşme Caddesi trafiğekapatılarak yapılan kısa bir yürüyüşün ardındanpazar girişine gelen sınıf devrimcileri burada basınaçıklamasını gerçekleştirdiler. Açıklamada AlaattinKaradağ’ın anısının mücadele alanlarındayaşatılacağı ifade edildi

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

AnkaraAlaattin Karadağ, Ankara’da sınıf

devrimcilerinin gerçekleştirdiği toplantı ile anıldı.Toplantıda yapılan sunumda, Alaattin yoldaşın

mücadelesi, örgütlü bir yaşama adım atmasındanitibaren geçirdiği süreçler ve gözaltında, zindanda,mahkemede, ölüm orucu sürecinde aldığı tutumlarözetlendi. Sunum, Alaattin yoldaş şahsındadevrimci kimlik ve örgütlü kimlik üzerindenanlatımlarla devam etti. Alaattin yoldaşın yanısıradiğer şehit yoldaşlarımızın yaşamları da özetlendi.Yoldaşlarımızın “zor dönemin devrimcileri”oldukları ifade edildi. Tüm yoldaşlarımızın örnekkimliklerinin şekillenmesinde partinin oynadığıözel role vurgu yapıldı.

Alaattin yoldaş şahsında diğer şehit yoldaşlarınyaşamlarından örnek alınması hatta onlarınaşılmasının gerekliliği vurgulandı.

Yapılan sunumların ardından tartışmabölümüne geçildi. Zor bir dönemde devrimciolmanın, devrimci siyasal faaliyet yürütmenin, heleki sınıf içerisinde devrimci siyasal faaliyetyürütmenin özel önemi vurgulandı. Toplantı, sınıfçalışması, aileye karşı tutum, örgütlü mücadeledegerici engellerin nasıl aşılacağı vb. üzerindenyapılan canlı tartışmalarla devam etti.

Toplantı, Alaattin yoldaş ve diğer şehityoldaşların mücadelesine sahip çıkılması veörgütlü mücadelenin büyütülmesi çağrısıyla sonbuldu.

Ankara’dan sınıf devrimcileri

20 Kasım 2010 / Taksim

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Zindanlar24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Kanlı 19 Aralık operasyonu sırasındaBayrampaşa’da yaşanan katliama ilişkin açılan davaBakırköy Adliyesi’nde görülüyor. Katliamın üzerinden10 yıl geçtikten sonra 39 er sanık sandalyesineoturtulurken katliamın birinci dereceden sorumlularıise kollanıyor.

O dönem cezaevinde katliama maruz kalan eskitutsaklar ile müdahil avukatların da hazır bulunduğuduruşmada, sadece 39 erin değil, operasyonuyönlendiren komuta kademesinden askerlerin vehükümet yetkilerinin de yargılanması talep edildi.

“Asıl sorumlular emri verenlerdir”

‘Hayata Dönüş’ operasyonunun simgelerinden biriolan Hacer Arıkan 23 Kasım günü görülen birinciduruşmada ifade verdi. Operasyonu anlatan Arıkanşöyle konuştu: “Silah sesiyle uyandık. İsyan yoktu. Birbombalama oldu. Attıkları biber gazı ve gazbombalarını havalandırmaya attık. Koğuştançıkacakken tavandan hortumla bir madde bırakıldı.Operasyonun adını üç ay sonra öğrendim. Çok komikgeldi. Bu yıl sekiz kez ameliyat oldum. Neyleyaktıklarını bilmek istiyorum. Asıl sorumlular erlerdeğil, emri verenler.”

Duruşmada yöneltilen soruları yanıtlayan sanıkaskerler ise “bilmiyorum, hatırlamıyorum, susmahakkımı kullanıyorum” türünden cevaplar vermekleyetindiler.

10 saati aşkın süre devam eden ilk duruşmadamahkeme heyeti, sanıkların tutuklanması talebinireddetti.

Katliam devlet politikasıdır

Sanık askerler, katliamda yaşamını yitiren 12devrimci tutsak için ayrı ayrı 20-25’er yıl hapisöngören ‘görevin ifası sırasında kasten adam öldürme’ve 29 mağdur için ayrı ayrı 9 ile 15’er yıl arasındahapis cezası içeren ‘görevin ifası sırasında kasten adamöldürmeye teşebbüs’ten yargılanıyor.

Duruşmaya katılan 27 tutuksuz asker başka illerdengeldiklerini söyledi. İki er ise Bayrampaşa’da değil,Ümraniye’de görevli olduklarını belirtti.

Cezaevinin çok büyük hasar gördüğügerekçesiyleAdalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı vekili davayamüdahil olarak katılmak istediklerini bildirdi.Mahkeme heyeti ise, sanıklar hakkında “adamöldürmek’’ ve “adam öldürmeye teşebbüs’’ suçlarındandava açıldığını hatırlatarak, Adalet ve İçişleriBakanlıkları’nın doğrudan zarar görmesinin söz konusuolmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi.

Duruşmada katliamı yaşayanlardan Turhan Tarakçı,

operasyon sırasında Bayrampaşa C3 Koğuşu’ndatutuklu bulunduğunu, 19 Aralık 2000 günü silahsesleriyle uyandığını, çatılardan atılan bombalarnedeniyle nefes alamaz hale geldiklerini veüzerlerindeki kıyafetlerin vücutlarını yakmayabaşladığını dile getirdi.

Katliamı yaşayan Mehmet Güvel ise; “Buradakikişiler yemdir. Asıl amaç esas sorumluları kurtarmak.Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Ceza veTevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, devletinkendisi sorumludur.’’ dedi.

“Operasyon planlıydı”

Duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Fikretİlkiz, cezaevlerine yapılan operasyonun plan dahilindeolduğunu söyleyerek, bu planın mahkemeyegönderilmesi için Genelkurmay Hareket DaireBaşkanlığı, İstanbul İl Alay Komutanlığı, İstanbulBölge Jandarma Komutanlığı’na yazı yazılmasınıistedi.

Duruşma savcısı Doğan Karakoç da duruşmayagelmeyen sanıklar hakkında yakalama emriçıkarılmasını, duruşmaya katılan sanıkların daduruşmalardan vareste tutulmasını istedi.

“ Dönemin yetkilileri hakkında ne işlem yaptın?”

Aradan sonra talepler hakkında kararlarınıaçıklayan mahkeme heyeti, dönemin Adalet BakanıHikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan,İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ileeski Kara Kuvvetleri Komuta emekliOrgeneral Aytaç Yalman’ın daaralarında bulunduğu bazı kişilerhakkında ne gibi işlem yapıldığınınEyüp Cumhuriyet Başsavcılığındansorulmasına karar verdi.

Ayrıca, İstanbul CumhuriyetBaşsavcısı Ferzan Çitici, emekli BinbaşıZeki Bingöl, Fikret Ünalan, cezaevi 1. ve2. müdürleri, Ankara Jandarma ÖzelAsayiş Komutanlığı, BayrampaşaCezaevi Jandarma Koruma TaburKomutanlığı, Halkalı Jandarma TaburKomutanlığı ve Avrupa Yakası MürettepBölük Komutanlığı personeli hakkında dane gibi bir işlem yapıldığının sorulmasıiçin başsavcılığa yazı yazılmasınıkararlaştırdı.

Mahkeme heyeti ayrıca, operasyonailişkin plan yapılıp, yapılmadığı, yapılmışise sanıkların bu cezaevinde görevlendirilipgörevlendirilmediği, görev yerlerinin belirtirşekilde bildirilmesini de gönderilen yazıylasormayı karara bağladı.

19 Aralık: Katliam ve direniş...

Türkiye ve dünya tarihinin en büyükzindan katliamlarından biri olan ve devlettarafından “Hayata Dönüş Operasyonu”olarak nitelendirilen 19 Aralık Katliamı’nda10 bini aşkın asker, polis ve özel tim görevaldı.

20 hapishanede aynı anda, saat 04.30

sıralarında başlatılan katliamda kar maskeli, ağırsilahlarla donatılmış binlerce cellat yer aldı.

Sermaye devletine göre, dönemin başbakanıEcevit’in de açıkça dile getirdiği gibi, cezaevlerisorunu çözülmeden ekonomik-sosyal saldırılar hayatageçirilemezdi. IMF-TÜSİAD’ın sosyal yıkımprogramlarının pürüzsüz uygulanabilmesi için, busaldırılara karşı mücadelede işçi sınıfı ve emekçikitlelere önderlik edecek devrimci güçlerinetkisizleştirilmesi, zindanlardaki devrimciler şahsındatemsil edilen direnişçi kimliğinin yokedilmesi sermayeaçısından yakıcı bir ihtiyaçtı. Devrimci tutsaklarşahsında teslim alınmak istenen işçi ve emekçikitlelerin geleceği idi.

28 devrimci tutsağın diri diri yakılarak ya dakurşunlanarak katledildiği “Hayata Dönüş”operasyonunda akla hayale sığmayacak bir vahşetuygulandı. Yaralı tutsaklar işkence eşliğinde F tipicezaevlerine sevkedildi.

Katliam son derece bilinçli ve planlıydı. Döneminİçişleri Bakanı Saadettin Tantan, aylar öncesindemaketler üzerinde katliam provası yapıldığını açığavururken; Adalet Bakanı Sami Türk, katliamın hemensonrasında “Benim tahminlerimin altında bir zayiattır.Çok daha fazla, bunun birkaç katı olabilir diyeöngörüyorduk... Büyük başarı olarak görüyorum...”deme arsızlığında bulunuyordu.

19 Aralık, bir yandan tarihe kanlı ve vahşi birkatliam olarak geçerken, diğer taraftan görkemlidirenişleri ile de devrimci tutsaklar devrim tarihine yüzağartıcı yeni bir sayfa eklediler. Devlet bir kez dahadevrimci irade ve kararlılığa çarptı.

Katliamın 10. yılında 39 er sanık sandalyesinde...

“Gerçek sorumlular yargılansın!”

BİR-KAR bildirisinden...

“19 Aralık’ı unutmadık,

unutturmayacağız!

İşçiler, emekçiler,

Tümüyle bir teslim alma politikası olan F tipi hücre saldırısı

başladığında, devrimci tutsaklar ‘’ Ölürüz, ama asla teslim

olmayız!” demişlerdi. Devrimci tutsaklar bu sözlerini tam olarak

yerine getirdiler. Faşist Türk devleti, tam bir gözü dönmüşlük

örneği olan bu saldırının ardından devrimci tutsakları F tipi

cezaevlerine kapatmayı başardı. Ne var ki, bu saldırının temel

hedefi, devrimci tutsakların iradesini kırmak ve teslim almaktı,

faşizm işte bunu başaramadı. Bu yüzden politik olarak kazanan

devrimci tutsaklar oldu.

19 Aralık’ı unutulmaz ve paha biçilmez kılan da budur. O

günkü ve sonraki seyri ne olursa olsun, 19 Aralık’ta bir tarih

yazılmıştır.

İşçiler, emekçiler, ilerici ve devrimciler,

Günümüzde, devrimci tutsaklar F tipi cezaevlerindeler ve

hala hücrededirler. Faşizmin devrimci tutsakları teslim alma

politikası ve bunun ifadesi icraatları devam ediyor. Fakat öte

yandan, son derece güç ve elverişsiz koşullara rağmen, devrimci

tutsakların, F tipi cezaevlerinde ilk günkü acımasızlığıyla devam

eden yıldırma ve teslim alma politikalarına karşı direnişi de

devam ediyor.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu olarak, 19

Aralık katliamında ve büyük ölüm orucu direnisinde

ölümsüzlüğe ulaşan tüm devrimcileri derin bir saygı ile anıyor,

tüm işçi, emekçi, ilerici ve devrimcileri, devrimci direniş

geleneğimizin onuru ve yüz akı olan cezaevlerindeki devrimci

tutsaklara her zaman ve her bakımdan sahip çıkmaya ve

direnişlerini desteklemeye çağırıyoruz.

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Avrupa dev işçi eylemleri ve grevleriyle sarsılıyor.Fransa ve Yunanistan’da 6 genel grev yapıldı. İspanyatarihinin en büyük genel grevi gerçekleştirildi. Portekizve Hollanda sık sık işçi gösterilerine sahne oluyor.Daha geriden seyretse de, Almanya’da da işçilerhareketlenmeye başladı.

Hatırlanacağı gibi, Almanya’da, Eylül-Ekimaylarında çeşitli kentlerde onbinlerce işçinin katıldığıeylemler yapılmıştı. 13 Kasım’da işçiler, AlmanSendikalar Birliği’nin (DGB) çağrısı ile Stuttgart,Nürnberg, Dortmund ve Hannover’de işbaşındakiMerkel hükümetini protesto etmek üzere bir kez dahasokağa çıktılar. Taşeron işçiliğin kaldırılmasına,emeklilik yasasının 67’ye çıkartılmasına, bütçeaçığının kapatılması için eğitim ve sağlık alanlarındakısıtlamalara gidilmesine karşı gerçekleştirilen protestove gösterilere toplam 100 bin işçi katıldı.

Pekçok kentten bu eylem merkezlerine akan işçilercoşkulu ve öfkeli sloganlar attılar. Hükümeti sertbiçimde uyardılar ve “Tasarruf Önlemleri” adlı saldırıpaketinin derhal geri çekilmesini istediler. Fakatdikkate değer olan, bu gösteriler sırasında Fransa veYunanistan’dakine benzer politik bir genel grevinAlmanya’da da ihtiyaç olduğunun dillendirilmişolmasıydı. Ver-di Sendikası Başkanı Frank Bsirskekürsüde yaptığı konuşmada bunu açıkça dile de getirdi.

Eylemler sürecek, mücadele sertleşecek

Bu arada çeşitli platformların organize ettiği krizkarşıtı eylemler de yeniden sahne alacak. Bilindiği gibi26 Kasım’da “Tasarruf Önlemleri Paketi”ninonaylanması amacıyla Federal Meclis’te oylamayapılacak. İşçiler cephesinden ise 26 Kasım tarihinde“Federal Meclis’i abluka altına alma” eylemininyapılması düşünülüyor. Bunun için hazırlıklaryapılıyor.

İşçilerin yanısıra öğrenciler de bu eyleme katılmayahazırlanıyorlar. Öğrenci Birlikleri “Tasarruf paketinekarşı öğrenci grevi” örgütleme kararı almış bulunuyor.Somut olarak da, Berlin-Brandenburg bölgelerindeki

tüm öğrencilere eyleme katılma çağrısı yapılıyor. Tüm veriler Avrupa’nın diğer tüm ülkelerinde

olduğu gibi Almanya’da da önümüzdeki ayların sıcakgeçeceğini göstermektedir.

Çünkü Almanya’da da işçi sınıfı oldukça huzursuzbulunuyor. Bu huzursuzluk her geçen gün biraz dahaartıyor ve yayılıyor. Tam bir işçi ve emekçi düşmanıolan hükümete ve saldırılara karşı öfke dinmiyor, tamtersine gitgide büyüyor. Daha da önemlisi işçi sınıfıiçerisindeki büyüyen mücadele isteği ve kararlılığıdır.İşçi ve emekçiler krizin bedelinin kendilerine faturaedilmesine kesin olarak karşıdırlar ve her defasındaonbinler halinde meydanlara çıkarak, faturayıödemeyeceklerini haykırıyorlar. İşçiler sendikabürokratlarının iddialarının aksine, daha ciddi ve etkilieylemler için de hazır. Buna engel ise sendikabürokratları ve onların izlediği sermaye işbirlikçisipolitikalardır.

Sendika bürokratları mücadelenin önündekiengel

Sendikalar ise sendika bürokratlarının marifetleriyleişçilerin çıkarlarını savunan ve bunun için mücadeleeden kurumlar olmaktan çıkarılmışlardır. O kadar ki,sendika bürokratları sermaye sınıfı ile tam bir sınıfişbirliği içindedir ve sendikaları sermaye sınıfınınhizmetinde hareket eder hale getirmişlerdir. Bu haintakımı Almanya’daki genel grev yasağına da sığınarakher zaman etkili ve sonuç alıcı mücadelelerden özenleve bilerek uzak durmakta, yasak savma niteliğindebirtakım protesto ve gösteriler düzenleyerek hareketinhavasını boşaltmaktadırlar. Bu çerçevede, oyalayıcı vesinsi manevralara başvurmakta, yılı işyeri ve kapalısalon toplantıları ile geçiştirerek zamanöldürmektedirler.

Tam da bu nedenledir ki, Almanya’da da işçihareketinin geleceği, diğer şeylerin yanısıra bağımsızdevrimci bir sınıf hareketinin oluşup gelişmesinebağlıdır. Bunun ilk gerekli sonucu ise sendikabürokrasisi barikatının aşılması olacaktır.

Mücadeleyi örgütlemek için...

Tüm önemli fabrika ve işyerlerinde sınıf bilinçli vemücadeleci işçilerden oluşan grev ve direnişkomitelerinin kurulması, bunların hareketin kararorganları haline getirilmesi ve bu sayede işçilerinmücadele isteğinin doğru hedeflere yöneltilmesi, bualandaki başarı için kesin koşuldur. Tüm bu konulardayerli-göçmen tüm uluslardan sınıf bilinçli ve öncüişçilere, yerli devrimci partilere ve sınıf devrimcileriolarak bizlere önemli sorumluluklar düşmektedir.

Sınıf devrimcileri komünist hareketin politika veperspektiflerinin de dolaysız bir gereği olarak, bundanböyle her zamankinden de fazla, bulunulan ülkeleringündemlerine ilgi göstermeli ve izlemelidirler. Bilinçlive yönlendirici bir çaba halinde, Kürt ve Türk kökenliişçileri grev ve direnişlere katılmaya teşvik etmeli,yerli devrimci güçlerle tanımlı ve amaca uygun ilişkilergeliştirmeli, bağımsız bir sınıf hareketinin gelişmesine,sahip oldukları güç ve imkanlar ölçüsünde katkısunmalıdır.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu –BİR-KAR

Dünya Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010..

Almanya’da sıcak sonbaharve görevler 

Dünyadan...

Sendikadan öğrencilere destekİngiltere’de Muhafazakar Parti Genel Merkezi’ni

işgal eden öğrencilere öğretmenler sendikası destekverdi.

Sendika başkanı Alan Whitaker, yaptığıaçıklamayla üyelerini öğrencilerin arkasındadurmaya çağırarak öğrenci eylemini İngiltere’de sonon yılın en canlı ve heyecan verici gösterisi olarakniteledi.

Öğrenim harçlarının yüzde 300 oranındaarttırılması üzerine ayağa kalkan öğrenciler 10Kasım günü hükümetteki Muhafazakar Parti’ninGenel Merkezi’ni kısa süreliğine işgal etmişti.İşgalle sonuçlanan eyleme 50 bin civarında öğrencikatılmış, daha sonra polis barikatlarını yaran birgrup (yaklaşık 2 bin olduğu söyleniyor) öğrenci partibinasını işgal etmişti.

Politeknik Direnişi selamlandıPoliteknik direnişinin 37. yıldönümünde

Yunanistan’da onbinler sokağa çıktı. Atina veSelanik’te yürüyüşler yapılırken gösterilerinsonunda polis kitleye müdahale etti.

Öğrenci ve öğretim görevlilerinin yoğunluktaolduğu gösterilere yaklaşık 50 bin kişi katıldı.Yürüyüşte ayrıca emekçilere dayatılan kemer sıkmapolitikalarına karşı tepkili işçi ve emekçiler de yeraldı. Aşırı yağmura rağmen gerçekleştirilenyürüyüşte sosyal yıkım saldırılarına ve polise karşıatılan sloganlar dikkat çekti.

Yürüyüş, 1973’teki olaylarda onlarca öğrencinincunta yönetimi tarafından katledildiği PoliteknikÜniversitesi önünde başladı. ABD AtinaBüyükelçiliği önünde son bulan yürüyüş boyunca,AB ve IMF karşıtı sloganlar atıldı.

Gösterilerin sonunda polisle anarşistler arasındaçatışma çıktı. Polis gaz bombasıyla saldırırken, taşve molotof kokteylleri ile polise karşılık verildi.Çatışmalar ABD Büyükelçiliği çevresine yakın ikiayrı yerde meydana geldi. Farklı yerlerde yaşanançatışmalarda 25 kişi gözaltına alındı.

Genç mülteciler yürüdüAlmanya’ya farklı ülkelerden gelen genç

mültecilerin oluşturduğu ‘Sınır Tanımayan Gençlik’,ülkelerine gönderilmek istenen mültecilerinhaklarının verilmesi talebiyle 17 Kasım akşamıHamburg’da yürüyüş organize etti.

Polis kordonu altında gerçekleştirilen yürüyüşteen önde ‘Sınır Tanımayan Gençlik’ imzalı “Herkesekoşulsuz oturma hakkı” pankartı taşındı. Diğergençlik örgütleri, demokratik kurumlar ve partilerinde yer aldığı yürüyüş sırasında mültecilerinhaklarıyla ilgili konuşmalar yapıldı.

Yürüyüşte yapılan konuşmalarda Almanya’dageçici oturma hakkı olan yaklaşık 90 bin ile 100 binarasında kayıtsız/kaçak insan bulunduğu ve buinsanların sınırdışı edilme korkusu yaşadığısöylendi. 2006’da İçişleri Bakanlar Konferansı’nda,Almanya’da yaşayan belirli mültecilere koşulluoturma izni verilmesi konusunda anlaşmasağlandığının hatırlatıldığı konuşmada budüzenlemenin mülteciler için fazla birşeyideğiştirmediği ifade edildi.

Çoğunluğu gençlerden oluşan 3500 işçi veemekçinin katıldığı yürüyüşte BİR-KAR da yerinialdı. Eyleme katılan kitleye “Alaattin Karadağyoldaş ölümsüzdür” başlıklı bildiriler dağıtıldı veKızıl Bayrak gazetesinin satışı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Hamburg

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Emperyalist ABD rejiminin İsrail’e “özel himaye”sağlayıp, kesintisiz bir şekilde son teknoloji ürünüsilahlarla donattığı bilinmektedir. Bununla yetinmeyenWashington’daki savaş baronları, hem siyonist rejimeyıllık 4-5 milyar dolar hibe etmekte hem de İsrail’inuluslararası hukuk ve anlaşmaları ayaklar altınaalmasına zemin hazırlamaktadır.

Hal böyleyken, son yirmi yılda başa geçen tümABD yönetimleri, Filistin sorununu “çözmek” içinplan üstüne plan yaptılar. Barack Obama ise, henüzbaşkan seçilmeden bu kervana katılarak sadeceFilistin’e değil, tüm Ortadoğu’ya barış vaat etmişti.Oysa aradan geçen yaklaşık iki yıllık dönem,emperyalist güçlerden barış ummanın abesle iştigalolduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Barack Obama, başkanlık koltuğuna oturduktankısa süre sonra Mısır’ın başkenti Kahire’ye gelerek,buradan Arap halklarına vaaz vermişti. Vaazın esasamacı, ABD’nin Filistin sorununu çözmek için samimibir çaba harcayacağını ilan etmekti. Bu vaadi verenObama, emperyalist rejimin Ortadoğu halklarınezdinde yerlerde sürünen imajını kısmen de olsadüzeltmeyi umuyordu.

Oysa vaazla icraat farklı şeylerdir. Filistin sorununuçözeceğini vaat eden Obama’nın daha ilk adımdaçuvallaması, bu gerçeği bir kez daha teyit etmiştir.İsrail’e özel himaye sağlayanların Filistin sorunununçözülmesini istedikleri ve dahası bu yönde çabaharcayacakları söyleminin kaba bir riyakarlıktan başkabir anlam taşımadığı açıktır. Obama icraatlarıyla bunubir kez daha kanıtlamıştır.

Filistin halkının temel taleplerinden hiçbirinikarşılamadan, sorunu çözmeye yeltenen Obama, ırkçı-siyonistlerin daha da küstahlaşmasından başka bir şeyyapmamış oldu. Zira yoğun uğraşlardan sonra taraflarıWashington’da buluşturan Obama, İsrail’in Yahudiyerleşimleri inşaatını durdurmayacağını ilan etmesiylezor duruma düştü.

İsrail’in küstahlığı, tüm umutlarını emperyalistgüçlere bağlamış bulunan Mahmud Abbas ve ekibinibile çilden çıkardı. Görüşmelerden çekilen MahmudAbbas yönetimi, Yahudi yerleşimleri inşaatlarıdurdurulmadan masaya tekrar dönmeyeceğini ilanetmek durumunda kaldı.

Aradan geçen haftalar, maruz kaldığı bu rezaletisineye çeken Obama’nın, siyonist rejim karşısındakiaczini gözler önüne serdi. Obama’yı rezil eden siyonistrejimin gücü değil elbet, hizmet etmekle yükümlüolduğu Amerikan tekelleri ve Yahudi lobisikarşısındaki aczidir.

İsrail’in küstahlığını sineye çekmekle yetinmeyenObama, şimdi de siyonist rejime yüklü bir rüşvet

vererek görüşmelerin tekrar başlamasını sağlamayaçalışıyor. Üstelik öne sürdüğü tek şart, sadece Yahudiyerleşimlerinin 90 günlük bir süre içindondurulmasıdır. Üstelik bu yasak sadece Batı Şeriaiçin geçerli olacak. Bu yasağa uysa bile siyonist rejim,Kudüs’ü esas sahipleri olan Araplar’dan arındırmaicraatlarına aralıksız devam edebilecek.

Yani siyonist rejim 1967’de işgal ettiği Filistintopraklarından çekilmeyecek, mültecilerin geri dönüşhakkını tanımayacak, inşa ettiği ırkçı-duvarıyıkmayacak, İsrail vatandaşı Filistinlilere karşı ırkçıicraatlara devam edecek ve bunun karşılığındaABD’den yüklü bir rüşvet tahsil edecek.

Obama’nın rüşvet paketinde; İsrail’e 3 milyardolarlık 20 gelişmiş F-35 savaş uçağının verilmesi,İsrail ile Filistin arasında yapılması öngörülen barışanlaşmasını zorlamaya yönelik BM’deki herhangi birgirişimin ABD tarafından veto edilmesi, İsrail ileFilistin arasında barış anlaşması imzalanırkenABD’nin İsrail’le özel bir güvenlik anlaşmasıimzalaması gibi maddeler yer alıyor.

Bu önerileri siyonistlere sunanların esas amacıFilistin’i bahane edip İsrail’e bedava silah vermekdeğilse eğer, ortada ahmaklık abidesi bir plan vardemektir. Zira böyle bir plan, Filistin sorunununçözümüne değil, ancak siyonist rejimin daha daküstahlaşmasına ve İsrail savaş aygıtının yeni silahlarlatahkim edilmesine hizmet edebilir.

Siyonistleri şımartan bu plan, mazlum Filistinhalkıyla alay etmek, emperyalistlere umut bağlayanMahmud Abbas yönetimini ise aşağılamak anlamına dageliyor aynı zamanda. Nitekim Obama’nın “rüşvetpaketi”ni açıklamasından sonra, görüşme masasınadönüp dönmeyeceğinin sorulması üzerine MahmudAbbas, “Kudüs dahil tüm Filistin topraklarındaki tümyerleşimlerin tamamen durdurulması söz konusuolmazsa, kabul etmeyiz” şeklinde yanıtlamıştır. Yaniortada Mahmud Abbas’ı bile avutmayacak içerikte birplan vardır.

“Babası Müslüman, siyahi başkan Obama”nınOrtadoğu halklarına sunduğu “barış planı” ancak bukadar oluyor. Zira diğer başkanlar gibi Obama da,ABD tekellerinin çıkarlarını savunmakla mükelleftir.Başkanlık koltuğuna oturtulmasının esas nedeni debudur. Emperyalist ABD rejimi ise ezilen halklarınözgürlüğü için değil, köleliği için çalışır; başındaObama olsa bile…

Ezilen Filistin halkına emperyalistlerden, hele ABDemperyalizminden yarar değil, zarar gelebilir ancak.Irkçı-siyonist işgale karşı etkili olabilecek yegane yolise, kitlesel/militan direniş ve enternasyonaldayanışmanın yükseltilmesidir.

ABD İsrail’i “barış” içinsilahlandıracak

Dünya26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Grevlerden...

YunanistanYunanistan’da farklı işkollarında çalışan emekçiler

talepleri için iş bırakma eylemi ve grevlergerçekleştirdi.

Toplu sözleşmelerinin yenilenmesini talep edenliman işçilerinin 48 saatlik grevi nedeniyle, ana karaile adalar arasındaki deniz seferlerinde aksamalaryaşandı.

GSEE ile ADEDY’nin çağrısıyla, Atina ile Pirekentlerinin de içinde yer aldığı Atika bölgesindeçalışanların 12.00 - 15.00 saatleri arasında işbırakacakları, başkentin Klathmonos Meydanı’nda birprotesto gösterisi düzenleyecekleri belirtildi. GSEE ileADEDY’nin 15 Aralıkta da ülke genelinde 24 saatlikgreve gidilmesini kararlaştırdıkları belirtildi.

PortekizTaslak hali parlamentoda onaylanan kesinti

paketinin 26 Kasım’da parlamentoda gerçekleşecekoylaması öncesi, Portekizli işçi ve emekçiler CGTP veUGT sendikaları öncülüğünde 24 Kasım günü greveçıktılar.

Grev, kamu emekçilerinin ücretlerinin düşürülmesive önümüzdeki yıl emekli ücretlerinin dondurulmasınıda içeren saldırılara karşı gerçekleştirildi.

Portekiz İşçi Konfederasyonu’ndan yapılanaçıklamada greve katılımın yüzde 80 civarında olduğusöylendi. Lizbon Havalimanı çalışanlarının gece yarısıiş bırakması ile başlayan genel grev özellikle ulaşım,eğitim ve sağlık sektörlerini etkiledi. Grevden dolayıülkedeki limanlar ve havaalanları tamamenkapatılırken, 500’ün üzerinde uçuşun iptal edildiğiduyuruldu.

Finair’de grev kararlılığıFinlandiya Uçuş Personeli Birliği (SLSY) talepleri

kabul edilmezse 30 Kasım günü greve başlayacağınıduyurdu.

Finlandiya havayolu şirketleri, Finair ve Blue1’deçalışan kabin servis emekçilerini temsil eden örgüt,toplu sözleşmenin talepleri doğrultusunda kabuledilmesini istiyor. SLYS ile şirketler arasındaki toplusözleşme görüşmeleri Nisan ayında sona erdi.Havayolu emekçileri bir süredir iş yavaşlatma eyemiyapıyorlardı.

Hollanda’Hollanda’da binlerce çalışanı işten çıkarmayı

öngören yeniden yapılandırma projesini protestoeden postacılar 16 Kasım günü greve gitti. Ülkeçapında tüm posta hizmetleri durdu. Ülkenin dört biryanından öğle saatlerinde otobüslerle Den Haag’agelen postacılar, TNT Post firmasının merkez binasıönünde büyük bir gösteri düzenlediler. TNT Postfirmasındaki yeniden yapılanma nedeniyle 3 bin 100’üzorla, 11 bin postacı işten çıkarılmak isteniyor.

Hyundai işçilerine polis saldırısı!Güney Kore’de Hyundai Motor’da sözleşmeli

olarak çalışan işçilerin kadroya alınma talebiyle 15Kasım günü yaptıkları eyleme polis azgınca saldırdı.Fabrikalarının önünde toplanarak eyleme başlayan300’den fazla sözleşmeli işçiye saldıran kollukkuvvetleri kitleyi dağıtmak için gaz bombası kullandı.İşçiler ise başka bir fabrika binası önünde yenidentoplanarak eylemlerine devam ettiler. Çıkançatışmada 20 işçi yaralanırken onlarca işçi de gözaltınaalındı.

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Haiti’de bu yılın Ocak ayında gerçekleşendepremden sonra halk şimdi de kolera salgınınedeniyle ölümle mücadele ediyor. Deprem sırasındaölenlerin sayısı 300 bini bulmuştu. Deprem sonrasındaözellikle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulançadırkentlerde yaşayan insanlar kolera salgınınayakalananların başını çekiyor. Yaklaşık 1.5 milyoninsanın yaşadığı çadırkentlerde, su ve temiz yiyecekyokluğu, tuvaletlerin olmaması gibi birçok yaşamsalöneme sahip ihtiyaçlar bir yıla yakın süredirgiderilemedi. Kolera salgını işte tam da bu nedenle başgösterdi.

Kolera kirli sudan ve yiyeceklerden geçenbakteriler sonucunda ağır bağırsak enfeksiyonuna yolaçan bir hastalık. İshal ve kusmayla su kaybına yolaçan hastalık, antibiyotikler ve serumla kolayca tedaviedilebiliyor. Serumla sıvı aktarımı yapılmadığında isehızla ölüme yol açabilmektedir. Koleranın Ekimayında ortaya çıkmasından bu yana 1200 kişi öldü.Ayrıca 20 bine yakın kişi kolera teşhisi sebebiylehastanelere kaldırılmış durumda. Kolera salgını içinkısıtlı olan hastanelere kaldırılan Haiti halkı ayakta yada depo gibi sağlıksız koşullarda tedavi edilmeyeçalışılıyor. BM’ye bağlı sağlık örgütlerinin kolerasalgınından sonra açıkladıkları raporda, koleradanetkilenenlerin sayısının 200 bini bulabileceği ve komşuDominik Cumhuriyeti’ne de yayılma ihtimalininolduğu ifade ediliyor. Aynı adadaki iki ülke olan Haitive Dominik Cumhuriyeti arasında sınır sayılanArtibonite nehrinin kolera salgınının en büyük kaynağıolduğu belirtiliyor.

Haiti halkı ise emperyalistler ile Haiti’nin işbirlikçihükümetini ve BM’nin yardım filosunu suçluyor. BM“barış gücü”nde yer alan Nepal askerleri tarafındankoleranın ülkeye girdiğini belirten Haiti halkı BM veiktidar partisinin binasına taşlı sopalı saldırılardüzenlediler. BM güçleri ise protestoda bulunan halkasilahla karşılık vererek 3 kişinin ölümüne yol açtı.Haiti halkının emperyalistlere olan bu öfkesininardından BM’den yalanlarla dolu bir açıklama geldi.Koleranın yayılmasından kendisini sorumlu görmeyenBM, asker sayısını Eylül ayından beri iki katınaçıkarmış olmakla kendisini savunuyor.

Gerçekte Haiti’de gerçekleşen doğa olaylarıkapitalistler tarafından tam bir trajedi ve barbarlığadönüştürüldü. Amerikan kıtasının en yoksul halkıolarak gösterilen Haitililer’e insani yardım adı altındayapılan sözde yardımlar, halkın durumunu daha dakötüleştiriyor. BM adına yardım etmek örtüsü altındaaskeri güçlerini Haiti’ye gönderen emperyalist güçler,ülkede üsler kurup yağma politikalarıyla Haiti halkını

daha da yoksullaştırıyor.Haiti’deki emperyalist yağmanın gerisindeki ana

güç ABD’dir. ABD 10 bine yakın askeri ve BM’dekietkinliği sayesinde Haiti’deki siyasal yaşamıbelirleyebilecek bir güce sahip durumda. Öyle ki,Haiti’deki seçimlere doğrudan müdahale ederek 15partiyi seçimlere sokmadı.

Haiti sahillerine büyük lüks otellerin yapımınıüstlenen kapitalist şirketler de, ülkenin doğalzenginliklerini sömürürken halkın yaşadığı trajediyesırtlarını çeviriyorlar. Dahası trajedinin ortayaçıkmasına suç ortaklığı ediyorlar. Haiti depremininüzerinden geçen bunca zamana rağmen lüks turistikotel inşa etmeye devam ederken milyonlarca insanıçadırlarda yaşamaya mahkûm ediyorlar. Böyle birvurdumduymazlık karşısında tam anlamıyla bir insanidram yaşayan halkın, emperyalist kurumları, şirketlerive orduları hedef alması doğal değil mi?

Haiti’de deprem, Pakistan’da sel gibi doğalolayların yanı sıra bizzat kapitalistlerin hatalarıylaoluşan Meksika Körfezi’ndeki BP depolarınınpatlaması ve Macaristan’da alüminyum fabrikasınınatıklarının çevreye yayılması gibi birçok olay, 2010yılı için şimdiden kara bir tablo çıkartmıştır. Dünyahalklarının ölümüne yol açan ve çevreyi yaşanılmazkılan bu tablo bizzat kapitalist barbarlığın ürünüdür.Özellikle Pakistan ve Haiti’de yaşanan doğaolaylarından sonra kapitalist-emperyalistlerin durumukurtarmak adına yaptıkları yardımlardan bu iki ülkemahrum bırakılmıştır. Her iki ülkenin halkı da kendikaderine terk edilmiştir.

Silahlanmaya harcadıkları paraları ve krizdendolayı çöken tekelleri kurtarmak için yaptıkları maliyardımları ve hibeleri düşündüğümüzde,emperyalizmin Haiti’deki ikiyüzlülüğü daha dabelirginleşmektedir. Dünyayı yağmalayan, insanlarıköle gibi çalıştıran kapitalist asalaklar Haiti’de sebepoldukları sorunlardan kaçmaktadırlar. Emperyalistlerinve kapitalist tekellerin destekleriyle Afganistan ve Irakişgalleri finanse edilirken Haiti halkı dünyanın gözleriönünde çaresizliğe ve ölüme itilmektedir. UzakAsya’dan, Orta Doğu’ya, Afrika’dan Latin Amerika’yakadar dünya üzerindeki tüm halkları sömürenemperyalistler, geriye Haiti’deki gibi insanlık içinutanç verici bir tablo bırakmaktadırlar.

Dünya halklarının barışçı, özgür ve sağlıklı birdünyada yaşamasının önündeki en büyük engelkapitalist-emperyalist dünya düzenidir. Tüm dünyahalklarını olduğu gibi Haiti halkını da salgından,hastalıklardan ve emperyalistlerden sosyalizmkurtarabilir.

Dünya Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Haiti’deki trajedi emperyalistlerin eseri

Madenlerde kölelik

ve ölüm var!

Maden ocağı tabut olduYeni Zelanda’da bir kömür madeninde 19

Kasım günü yaşanan patlama sonucu madende 5gündür mahsur bulunan 29 maden işçisindenumut kesildi. Madende ikinci kez meydana gelenpatlamanın ardından madencilerin hayattaolabileceklerine dair tüm umutlar söndü. Madenocağı 29 işçiye tabut oldu.

Kurtarma ekipleri, yüksek seviyede zehirli vepatlayıcı gazlar nedeniyle arama çalışmalarınıyürütemiyordu. Patlamanın gerçekleştiği gündenberi, mahsur kalan 29 madenciyle temas

Çin’de işçiler kurtulduÇin’deki ölümlü kaza oranları düşünüldüğünde

madende mahsur kalan 29 işçinin kurtarılmasısevinçle karşılandı.

Weiyuan vilayetinde yer alan Batian kömürmadeninde çalışan 35 işçi, 21 Kasım günü selbasması nedeniyle yer altında mahsur kalmıştı.İşçileri çıkarmak için madene inen yedi kişilikkurtarma ekibi, 13 madenciyi kurtardıktan sonraise yeni bir kaza meydana gelmişti. Madenintekrar suyla dolması sonrasında, 29 kişi madendemahsur kalmişti. Yaklaşık 24 saat sürençalışmaların ardından 29 maden işçisi madendençıkartıldı.

Şilili madenciler eylemde Collahuasi madeninde çalışan 2 bin işçi, daha

iyi çalışma koşulları için kitlesel bir gösteridüzenledi. Gösteriye çok sayıda örgüt ve kuruluşdestek verdi. Eylem Iquique kentinde 35 yıldıryapılan en büyük eylem oldu.

Collahuasi madeninde yetkili sendika başkanıManuel Muñoz, Collahuasi madeninde patronlarınişçilerin ihtiyaçlarını gözardı ettiklerini dile getirdi. İşçiler, ücretlerine zam yapılmasının yanııraemeklilik maaşlarının arttırılması ve sağlıkhizmetlerinin iyileştirilmesini talep ediyor.

Yerin 800 metre altında işsizlik

protestosuŞili’de Lota ketinde bulunan “Chiflon del

Diablo” adlı kömür maddeninin işsizliği protestoetmek için 800 metre derinliğine inen 33 kadınemekçinin direnişi kazanımla sonuçlandı.

Hükümet, şubat ayında 8.8 şiddetindeki yıkıcıdeprem sonrasında işe aldığı 12 bin kişiden 8binini “daha fazla gerek olmadığı” gerekçesi ileişten çıkardı. İşçi kadınlar, ülkenin orta-güneykesimlerinde yaşayan işsiz 12 bin kişi adınamadene indiklerini ve felaket bölgelerindeistihdamın yeniden sağlanması için 2011 bütçesinebir acil programın eklenmesini talep etmişti.

Maden ocağına inen protestocuları dışarıda,diğer işçiler de yalnız bırakmamış, yüzlerce kişi,eylemi dışarıda desteklemişti.

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

Bundan 50 yıl önce, 25 Kasım 1960’da LatinAmerika’nın küçük bir ada ülkesi olan DominikCumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumundibinde üç kadın cesedi bulunur. Cesetler Mirabelkardeşlere (Patria, Minerva ve Maria) aittir. Ülkeyeegemen Trujillo diktatörlüğü bu ölümler için “trafikkazası” açıklamasını yapmıştır, ancak kısa süre içindeüç kız kardeşin tecavüz edilerek katledildiği anlaşılır.

Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele edenClandestina Hareketi’nin öncülerinden olan Mirabelkardeşler, bu mücadele içinde semboldürler ve“Kelebekler” diye anılmaktadırlar. Verdiklerimücadeleden ötürü zindanlara da atılan Mirabelkardeşler, 1960 yılının Kasım ayında diktatörlüktarafından ölümle tehdit edilmişlerdir. Bu tehditlerinardından katledilmeleri, hiç kuşkusuz, onların siyasalkimlikleri, diktatörlüğe kafa tutmaları ve özgürlükistemini yükseltmelerinden dolayıdır.

Ama bir kez daha katiller yanıldı. Kelebeklerölümleriyle, Dominik’in, Latin Amerika halklarının vedünyanın her köşesinden emekçi kadınların sembolühaline geldi. Ölümleri, mücadelenin büyütülmesiçağrısına dönüştü. 1981 yılında Kolombiya’da toplananLatin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım tarihi,Mirabel Kardeşlerin anısına “Kadına Yönelik ŞiddeteKarşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edildi.Birleşmiş Milletler de, 1999 yılında 25 Kasım’ı“Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçinUluslararası Mücadele Günü” olarak kararlaştırdı.

25 Kasım egemenlere, gerici, baskıcı rejimlere karşıverilen mücadelenin sonucu olarak kazanılmıştır.Mirabel kardeşler şahsında kadınlara yönelik şiddetiönleme mücadelesinin gerisinde halkların ve emekçikadınların egemen sisteme karşı verdiği mücadeleninkendisi yatmaktadır.

Kapitalist düzende kadınlar, çifte ezilmişlik vesömürü koşullarında, şiddeti en ağır şekildeyaşamaktadır. Psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddetlekarşı karşıya kalmaktadır. Kadına yönelik şiddet evde,sokakta, fabrikada, gözaltında ve cezaevlerinde devametmektedir. Gün geçtikçe de örnekleri artmaktadır.

Kadına yönelik şiddet Türkiye’de ve dünyada

korkunç boyutlardadır. Bugün dünyada her üç kadındanbiri şiddete maruz kalmaktadır. Dünyada her 6 dakikabir kadına tecavüz edilmektedir. ABD’de her yıl 4milyon kadın şiddete maruz kalmaktadır. Çin’de yılda1 milyon kız çocuğu, sadece kız doğduğu için doğardoğmaz öldürülmektedir. Irak’ta savaşın ilk aylarındatam 20 milyon kadına tecavüz edildi. Her yıl 2 milyonkadın sınır ötesi ticarette kullanılmaktadır. Bu örneklerdünyada kadına yönelik şiddetin bilançosunu az çokgözler önüne sermektedir.

Türkiye’deki kadınların maruz kaldığı şiddetdünyadaki kadınların durumlarından farklı değildir.Rakamlara göre, Türkiye’de kadınların yüzde 79’ufiziksel şiddete, yüzde 52’si sözsel şiddete, yüzde 29duygusal şiddete, yüzde 18’i ekonomik şiddete maruzkalıyor.

Bugün şiddetin en yaygın biçimini aile içi şiddetoluşturmaktadır. Bugün ev kadınları “kocaları”tarafından dövülmekte, hakarete uğramakta, cinselbaskıya maruz kalmaktadır. Aile içi şiddette karşı sözdemücadeleden bahseden devlet, çeşitli kampanyalarlagöz boyamaktadır. Kocası tarafından şiddete uğrayankadınlar devletin kurumlarına ya da polise sığınmakta,ama gerisin geriye tekrar şiddet gördükleri yerenasihatler verilerek geri gönderilmektedir. Kadınayönelik şiddete sözde karşı olduğunu söyleyen devlet,8 Martlar’da kadınlara azgınca saldırmaktadır.Newrozlar’da kadın, çocuk, erkek demeden kurşunyağdırmakta ve yerlerde sürüklemektedir. “Haydi,Kızlar Okula” kampanyasıyla kız çocuklarını sözdeeğitime yönlendiren devlet, devletin kendikurumlarında ilkokul çağındaki çocukların cinsel tacizve tecavüze uğramasına göz yummaktadır.

Kadına yönelik şiddetin en önemli ayağını devletinuyguladığı şiddet oluşturmaktadır. Gözaltına alınankadınlar cinsel taciz ve tecavüz işkencesine maruzkalmaktadır.

Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaştan en çokKürt kadınları etkilenmektedir. Kürt ve kadın olmak,toplumsal hayatta katmerli ayrımcılıkta kendinigöstermektedir. Kürt kadınlarının çifte ezilmişliğine birde ulusal sömürü eklenmektedir.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete KarşıUluslararası Mücadele Günü ve 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nde feminist çevreler ve kimi çevrelerkadına uygulanan şiddetin kaynağı olarak salt erkeklerigöstermektedir. Fakat kadına yönelik şiddetin ve hertürlü şiddetin kaynağı bizzat kapitalist sisteminkendisidir. Bu nedenle kadının özgürleşmesimücadelesinden koparılmış bir şiddete karşı mücadelesorunu sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Kadına yönelikşiddete karşı mücadelenin tutarlı olabilmesi, ancaksorunun kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyleolanaklıdır.

Sonuç olarak kadına yönelik şiddet temelde sınıfsalbir sorundur. Ezen-ezilen ilişkisi varoldukça kadınınmaruz kaldığı şiddet son bulmayacaktır. Kadınayönelik şiddet, şiddetin kaynağı olan kapitalist sistemekarşı kadın ve erkeğin omuz omuza vereceğimücadeleyle son bulacaktır. Ve kadın ancaksosyalizmle kurtulacaktır.

Emekçi kadın28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı UluslararasıMücadele Günü...

Kadına yönelik şiddetinkaynağı kapitalizmdir!

Uğur Kaymaz anıldı 21 Kasım 2004’te Mardin Kızıltepe’de babası

Ahmet Kaymaz’la birlikte evlerinin önünde polistarafından katledilen 12 yaşındaki Uğur Kaymazölümünün 6’ıncı yıldönümünde anıldı.

Uğur ve babası Ahmet Kaymaz’ı anmak içinBDP Kızıltepe İlçe Örgütü önünde buluşan binlercekişi, ellerinde Uğur’un fotoğraflarıyla AtatürkMahallesi Mezarlığı’na yürüdü.

“Uğur ve babasını katledenler dışarıda”pankartının açıldığı yürüyüş boyunca “Şehitnamırın” sloganları atıldı. Uğur ve babası içinmezarları başında gerçekleştirilen anmadakonuşan BDP Kızıltepe İlçe Başkanı Seyfettin Ateş,Uğur Kaymaz ve onun gibi öldürülen yüzlerceküçük Kürt çocuğunun failinin meçhul değil belliolduğunu, bu faillerin dışarıda serbestçedolaştığını söyledi. Mezarlıktaki anmanın ardındankitle Uğur ve babasının katledildikleri yereyürüyerek karanfil bırakıp mum yaktı.

Medya “terörist” ilan etmişti

21 Kasım 2004 tarihinde Mardin’in Kızıltepeilçesinde bir evin etrafını saran polisler 12yaşındaki Uğur ve 31 yaşındaki babası AhmetKaymaz’ı evden çıkarken katletti. 12 yaşındakiUğur Kaymaz’ın bedeninden 13 kurşun çıkarıldı.

Burjuva medya baba Ahmet Kaymaz ve oğluUğur’un ölüm haberini Mardin Valiliği’ninaçıklamasına dayandırarak ‘’Mardin Kızlıltepe’deiki terörist öldürüldü’’ başlığıyla duyurdu.

Daha sonra Uğur Kaymaz ve babası AhmetKaymaz’ı öldürmekten dört polis hakkında MardinAğır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava güvenlikgerekçesiyle Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’negönderildi. Hazırlanan iddianamede UğurKaymaz’ın yanında silah bulunduğu iddia edildi.Ancak Adli Tıp Kurumu raporunda Uğur’unsırtında dokuz kurşun yarası bulunduğu, silahtutacak yaşta olmadığı ve olay yerinde çatışma izibulunmadığı belirtiliyordu.

Haklarında 12’şer yıl hapis istenen polislerindavasında mahkeme katil polisler hakkında meşrumüdafaa gerekçesiyle beraat kararı verdi.Avukatlar temyize gitti. Verilen beraat kararınıYargıtay onadı. Kararda “Eylemin, meşru müdafaasınırları içinde kaldığı” vurgulandı. Uğur vebabasının katillerini aklayan sermaye devleti,Uğur’u ve babasını anmak isteyenlere de geçenyılki anma törenlerinden dolayı dava açtı.Aralarında amca Reşat Kaymaz’ın da bulunduğu 6kişiye ‘örgüt propagandası’ yaptıkları iddiasıyla1’er yıl hapis cezası verildi. Kaymaz davası şu andaAİHM’de.

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından ilan edilen“24 Kasım Öğretmenler Günü”nde alanlara çıkan eğitimemekçileri sorunlarını dile getirildi. İstanbul, Bursa,Niğde ve Adana’da yapılan eylemlerde 24 Kasımüzerinden devletin ikiyüzlülüğü teşhir edildi.

İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda toplananeğitim emekçileri İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’neyürüdü. “Mesleğimize, onurumuza, geleceğimize sahipçıkıyoruz” pankartının açıldığı yürüyüşün ardındanbasın açıklaması yapıldı.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü önündeki polis barikatıdikkat çekerken basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen 1No’lu Şube Başkanı İsmail Demir, bugüne kadar hiçbiröğretmenler gününde öğretmenlerin gerçek sorunlarınıntartışılmadığını belirtti. Eğitim emekçilerinin sosyal veekonomik sorunlarının çözülmesi için adımatılmamasının düşündürücü olduğunu söyledi.

Eğitim emekçileri buradan Sultanahmet Postanesi’negiderek taleplerinin yer aldığı mektupları Milli EğitimBakanlığı’na postaladılar.

Bursa Eğitim Sen Fomara Meydanı’nda yapacağıbasın açıklaması ve oturma eylemini hava muhalefetinedeniyle şube binasına taşıdı. Basın açıklamasınıokuyan Şube Başkanı Cemal Akkurt emekçilerin

yıllardır yaşadıkları ekonomik, sosyal, ve özlüksorunlarına sağlıklı ve gerçekçi çözümler üretilmesinibeklediğini talep etti.

Her türlü gerici uygulamaya karşı Eğitim Sen’inbilimsel, demokratik ve parasız eğitim mücadelesinekararlılıkla devam edeceğini söyleyen Akkurt,taleplerinden asla vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

Niğde Eğitim Sen’in çağrısıyla bir araya geleneğitim emekçileri Niğde Hükümet Meydanı’na yürüdü.

Burada basın açıklamasını okuyan Şube BaşkanıGöksel Rıza Özkan öğretmenlerin sorunlarına vurguyaptı. Açıklamanın ardından Niğde Posta TelgrafMüdürlüğü’ne yürüyen eğitim emekçileri talepleriniiçeren “tebrik kart”larını Milli Eğitim Bakanı NimetÇubukçu’ya gönderdiler.

Eğitim Sen Adana Şubesi, 23 Kasım günügerçekleştirdiği basın açıklamasında devletinikiyüzlülüğüne vurgu yaptı.

Eğitim Sen binası önünde buluşan kitle meşalelerleAtatürk Parkı’na yürüdü. Burada yapılan basınaçıklamasında hiçbir öğretmenler günündeöğretmenlerin gerçek sorunları olan atama, kadro veişsizliğin tartışılmadığı söylendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Bursa - Adana

PVSK’da 2007 yılında yapılan değişiklikle tamanlamıyla öldürme yetkisiyle donatılan kollukgüçlerinin ilk kurbanlarından biri Baran Tursun’du.Yetkileri arttırılan ve her cinayeti aklanan polisarkasında sermaye devletinin olduğu bilinciylepervasız bir cinayet daha işlemiş ve Baran Tursun’ukafasına sıktığı kurşunla öldürmüştü.

Baran Tursun, 25 Kasım 2007 yılında “dur ihtarına”uymadığı gerekçesiyle öldürüldü. İki arkadaşının daiçerisinde bulunduğu arabayı kullanan Barankafasından kurşunla vurulurken, kontrolden çıkan araçelektrik direğine çarptı.

3 yıllık zaman zarfında Tursun Ailesi Baran’ıöldüren polisin cezalandırılması için önemli birmücadele verdi. Bu mücadelede sadece Baran’ıöldüren polis değil tüm polis teşkilatı hedef alındı.Ancak bu süreçte deliller karartıldı, sahte belgelerdüzenlendi ve katil polisler aklandı. Polislerinikollayan devlet ise polisin katil olduğunu dile getiren

Tursun Ailesi fertlerine davalar açtı. Tursun Ailesi iseemniyet ve devletin taraf olduğu bu davanın peşinibırakmayacaklarını ve katiller cezalandırılıncaya kadarpolisi ve onları aklayan devleti teşhir edeceklerini herdefasında belirtti.

Baba Mehmet Tursun, Baran Tursun’unöldürülmesinin 3. yılı yaklaşırken hazırladığı bir videoile dava sürecini ve mücadelesini özetledi. Videoda,PVSK ile artan polis cinayetlerinin bir dökümüsunulurken polise öldürme yetkisi verildiğivurgulanıyor.

Videoda çeşitli anlatımlarla devlet terörü teşhirediliyor. Olay, Baran’ın öldürüldüğü gece aynı arabaiçerisinde olan arkadaşları Emre Özçelik ve AtillaDoğan tarafından anlatılıyor. Aktarımlarda, olayınpolisin lanse ettirdiği gibi gerçekleşmediği, polisinBaran’ı öldürdüğü belirtiliyor.

Tursun polisi, savcısı ve hakimiyle devleti teşhirediyor.

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010 Dünya

Kayseri’de Ekim Devrimi etkinliği

21 Kasım Pazar günü Kayseri İşçi Kültür Evi’ndeEkim Devrimi ile ilgili bir etkinlik gerçekleştirildi.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)tarafından gerçekleştirilen etkinlik, AlaattinKaradağ anısına saygı duruşu ile başladı. Ardındanaçılış konuşması ile sürdü. Açılış konuşmasınınardından ise Ekim Devrimi konulu sinevizyongösterimi gerçekleştirildi.

Sinevizyon gösteriminden sonra etkinliğin anabölümünü oluşturan seminere geçildi. Seminer“Ekim Devrimi ve Ulusal Sorun” başlığını taşıyordu.

Seminer iki bölüm halinde gerçekleştirildi. İlkbölümde Ekim Devrimi’nin tarihsel süreci ele alındı.Sunumda 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın siyasalplanda turnusol kağıdı işlevi gördüğü, Lenin’inönderliğindeki Bolşevikler’in bu dönemde“emperyalist savaşa karşı iç savaş” şiarınıyükseltirken 2. Enternasyonal hainlerinin kendiburjuvalarının peşinden sürüklendiği, bu sürecin birkırılma olduğu ve Bolşevikler’in bu güç şartlarıgöğüsleyerek iktidara adım adım yürüdüklerianlatıldı. Daha sonra Şubat Devrimi’nden Ekim’egiden süreç anlatılarak Ekim Devrimi’nin gerisindekidevrimci parti gerçeğine vurgu yapıldı.

Seminerin bu ilk bölümünün ardından serbestkürsüye geçildi. Birçok kişi bu bölümde söz alarakcanlı tartışmalar yürüttü.

Seminerin ikinci bölümünün konusu ise EkimDevrimi’nin ışığında ulusal sorun oldu. Buçerçevede yapılan sunumda, Ekim Devrimi’ninulusal sorunun çözümünde hala da aşılamayan birteorik-pratik ufuk açtığı vurgulanarak, daha sonrayaşanan bürokratik yozlaşma ile birlikte devriminbu alandaki kazanımlarının da tahrip edildiğibelirtildi. Son olarak insanlığın yeni ekimlereihtiyacı olduğu, bunun için Yeni Ekimler’inPartisi’nin desteklenmesi gerektiği vurgulandı.

2. bölümün ardından serbest kürsüye geçilerekkapsamlı tartışmalar yapıldı.

Panele yaklaşık 25 kişi katıldı. Kızıl Bayrak / Kayseri

YTÜ'de devrimci faaliyetSoruşturma ve ceza terörüne karşı YTÜ’de

başlatılan direniş sürüyor.. İmza kampanyası ilesoruşturma saldırısı öğrencilerin gündeminesokulmaya çalışılırken, “füze savunma kalkanı”nadair bildiri dağıtımı gerçekleştirildi.

Sabah saatlerinde dağıtılan bildiride“Emperyalistler ve işbirlikçileri Lizbon’dagerçekleştirdikleri zirvede yeni bir saldırı planınıngenel çerçevesini hazırladılar. Günlerdir gündeminbaş köşelerinden düşmeyen ‘Füze SavunmaKalkanı’ projesini kabul ettiler. ‘Savunma’ diyeadlandırdıkları projenin aslında Ortadoğu halklarınakarşı kullanılacak olan yeni bir savaş makinesiolduğu apaçık ortadayken, emperyalistler yalanasarıldı” ifadelerine yer verildi.

YTÜ Rektörlüğü’ne verilmek üzere başlayanimza kampanyası ise iki taleple yürütülüyor. İlktalep soruşturmaların durdurulması, diğer talep iseYTÜ direnişçisi Dilbirin Acar’ın 1 yıllık uzaklaştımacezasının geri çekilmesi.

İmza metni, öğrenciler ve akademisyenlertarafından yoğun bir ilgiyle karşılandı. Faaliyetsırasında öğrencilerle yapılan sohbetlerde verilencezaların arka planı tartışıldı.

Ekim Gençliği / YTÜ

Eğitim emekçilerialanlardaydı!

Baran Tursun cinayeti 3. yılında

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

“Zorunlu din derslerinin kaldırılması” talebiyleeylem yapan Aleviler, 20 Kasım günü başlattıklarıoturma eylemini 1 günün ardından sonlandırdılar.

Alevi Bektaşi Federasyonu’na (ABF) bağlıderneklerin İzmir bileşenleri tarafından örgütlenenoturma eylemi “Asimilasyona Son! Çocuklarımız İçinLaik, Bilimsel, Demokratik Eğitim İstiyoruz” şiarıylagerçekleştirildi. Eylemde İstanbul, Ankara, Sivas,Didim ve Kuşadası Pir Sultan Abdal Dernekleri ileyöre dernekleri ve KESK Şubeler Platformu dakatılımcılar arasında yer aldı. ÖDP, TKP, ESP, SDP veHalkevleri’nin aralarında bulunduğu kurumların dadestek verdiği eyleme TEKEL işçileri de “Zorunlu dindersleri kaldırılsın / TEKEL İşçileri” pankartıylakatıldılar.

Eylem Cumhuriyet Meydanı’nda kitlenintoplanmasıyla başladı. Buradan Konak Meydanı’nayüründü. Yürüyüşün ardından Konak’taki SGK İlBinası önünde toplanan kitleye seslenen ABF GenelBaşkanı Ali Balkız, bilim, eşitlik ve özgürlükten yanabir eğitim istediklerini belirterek, mevcut eğitimsisteminin çocukları ailelerine yabancılaştırdığını

söyledi. Alevi çocukların okullarda dışlandığını,yalnızlaştırıldığını belirtti. Balkız şöyle konuştu:

“Biz 20-25 milyon insanız. İbadethanemizCemevidir. Bunu yok saymak kimsenin haddi değildir.Hükümetin, Alevilerle ilgili yürüttüğü çalışmalarkonusunda gazetelere bazı haberler çıktı. Cemevlerikültür inanç merkezi olarak değerlendirilerek,başbakanlığa bağlanacakmış. Cemevleri, bizimibadethanemizdir. O tabelayı Cemevlerine astırmayız,kimseye de bağlı olmayı kabul etmiyoruz. Çakmaderneklerle yürütülen çalıştayı kabul etmiyor, buradapişen aşı biz yemiyoruz.”

Balkız’ın ardından söz alan Pir Sultan AbdalDerneği (PSAKD) Genel Başkanı Fevzi Gümüş ise,taleplerinin temelinde laik ve demokratik bir Türkiyeolduğunu, bunun için de yürüyüşlerine devamedeceklerini belirtti. Hükümetin, zorunlu dindersleriyle ilgili AİHM kararını tanımayarakhukuksuzluk yaptığını belirten Gümüş, eylemlerininsonuç alıncaya kadar süreceğini vurguladı.

Eylem programı dernek başkanlarının yaptığıkonuşmalarla devam ederken bunların ardındanTEKEL işçileri adına bir konuşma yapıldı. SevimUlaş şunları söyledi: “12 Eylül faşist cuntasınıngetirdiği zorunlu din dersine ve AKP hükümetinin dindersi dayatmasına bizler de karşıyız. Faşist, zorunludin dersi istemiyoruz. Mücadeleniz mücadelemizdir.UPS işçilerinin direnişi de direnişimizdir. Herkesiselamlıyorum.”

Açıklamaların ardından yerel müzik gruplarısemah ve Alevi deyişlerinden oluşan müzik dinletisisundu.

Aleviler gece boyunca türküler söyleyerek halayçekti. 24 saatlik oturma eylemi, Alevi BektaşiFederasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ve Pir SultanAbdal Kültür Derneği Genel Başkanı FevziGümüş’ün konuşmalarıyla sona erdi.

Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 295.haftasında 30 yıl önce kaybedilen Hayrettin Eren’inakıbetini sordular.

“Failleri belli kayıplar nerede” pankartının açıldığıeylem için kayıp yakınları saat 12.00’de GalatasarayLisesi önünde bir araya geldi. Cumartesi Anneleri, 30yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’iaradıklarını söylediler. Kayıpların fotoğrafları vekaranfillerle yapılan oturma eylemi sırasında HayrettinEren’in ablası İkbal Eren ve kardeşi Faruk Erenkonuşmalar yaptılar.

30 yıldır mücadelelerinin devam ettiğini veedeceğini belirten İkbal Eren, “Bir karanfilkoyabilecek mezar arıyoruz” dedi. Faruk Eren ise buutanç verici kanlı tarihe nicelerinin eklendiğini belirtti.

Cumartesi Anneleri’nden Döndü Ergün de sözalarak, Başbakan’ın “maşa olarak kullanılıyorlar”sözlerine atfen, kimsenin maşalığını yapmadıklarını,evlatlarını aradıklarını belirtti. Ergün, karanfilkoyacak mezar istediklerini dile getirerek katillerinyargılanmasını istedi.

Konuşmaların ardından komisyon adına basınaçıklamasını okuyan Sebla Arcan, Hayrettin Eren’ingözaltına alınış sürecini aktardı. Beraber gözaltınaalınan arkadaşlarının tanıklığına rağmen HayrettinEren’in gözaltında olduğunun inkar edildiğini belirtti.Annesi Elmas Eren’in 30 yıldır oğlunu beklediğinibelirten Arcan, “12 Eylül’le hesaplaşmaktanbahsedenler Elmas Eren’in ‘ya oğlumu ya daçiçeklerle donatacağım mezarını istiyorum’ diyenferyadına kulaklarını tıkıyor” dedi. Hükümeteseslenen Arcan, cuntacıların, işkencecilerinyargılanmasının önündeki engellerin ve zamanaşımızırhının kaldırılmasını istedi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Artık yeter busuça ortaklık etmekten vazgeçin, 30 yıl önceGayrettepe Siyasi Şube’de kaybedilen HayrettinEren’in akıbetini açıklayın ve suçluları cezalandırın!Hayrettin Eren’i unutmadık, unutturmayacağız.Suçluların peşini bırakmayacağız”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Güncel30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/45 * 26 Kasım 2010

Aleviler İzmir’de oturma eyleminde

Adana’da ‘hasta tutsaklaraözgürlük’ eylemi

Adana’da hasta tutsakların serbest bıkaılmasıtalebiyle her hafta gerçekleştirilen eylemlere 20Kasım günü de devam edildi.

İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen eylemi İHD, BDSP,Devrimci Proletarya, Halk Cephesi, ESP, Emek veÖzgürlük Cephesi, TUHAY-DER ve BDP örgütledi.

Kurumlar adına okunan basın açıklamasında,Adalet Bakanlığı’nın hapishanelerden tabutçıkarmakla görevli bir kurum gibi çalıştığı belirtilerek,AKP hükümetinin demokratikleşiyoruz’propagandasının bir yalandan ibaret olduğuvurgulandı. “Hapishanelerde, Türkiye’deki tutuklu vehükümlü sayısı 120 bini aşmıştır, ülkede sözde idamcezaları kaldırılmıştır, fakat idam cezası olduğudönemden çok daha fazla insan cezaevlerindekatledilmektedir.” denilen açıklamada, Güler Zere’ninölümü örnek verilerek ölümü garantilenmeden hiçbirhasta tutukluya rapor verilmediği, Adli TıpKurumu’nun AKP iktidarının darağacına dönüştüğüvurgulandı.

Hasta tutuklu ve hükümlülerin ağırlaşan durumlarıkarşısında sessizliğini koruyan yetkililerin, son 10 yıliçerisinde 352 tutuklunun ölüme gitmesine gözyumduğuna dikkat çekilen açıklamada, uzmanların“Cezaevinde tedavileri mümkün değil” uyarılarınakulak tıkayan yetkililerin, yaşanan ölümleri “eceliyleöldü” ve “doğal ölüm” sözleriyle onayladıklarısöylendi.

Basın açıklamasının ardından oturma eylemigerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / Adana

Tecride karşı basın açıklamasıTecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP) 23

Kasım günü Ankara’da gerçekleştirdiği eylemle F tipicezaevlerindeki baskılara dikkat çekti.

“Ağırlaştırılmış müebbetlerin talepleri kabuledilsin – Tecrit kaldırılsın” pankartının açıldığı eylemAdalet Bakanlığı önünde yapıldı. Nagihan Kurt’ungerçekleştirdiği basın açıklamasında tecrit koşullarınakarşı tepki gösteren, koşullarının düzeltilmesini talepeden müebbetlerin cezalandırıldığı söylendi.

Açıklamada, müebbet hapis cezası alantutukluların, tek kişilik hücrede tutuldukları, gündesadece 1 saat havalandırmaya çıkarıldıkları ifadeedilirken, yan havalandırmalarda bulunan tutuklularladahi aynı havalandırılmaya çıkarılmadıkları dilegetirildi.

“Uygulanan havalandırma sürelerinin uzatılması”,“Bulundukları hücre koşullarının iyileştirilmesi”, “Yanyana olan hücrelerdeki tutukluların aynı saatte,beraber havalandırmaya çıkarılması” taleplerisıralanırken bunlar iyileştirme olarak nitelendirildi. Ftipi cezaevlerinde keyfi baskı ve saldırılara, insanlıkdışı uygulamalara son verilmesi için gerekli yasaldüzenlemelerin yapılması istendi.

Açıklamanın ardından tutukluların taleplerininbulunduğu dosyayı yetkililere teslim etmek için birheyet Adalet Bakanlığı’na girdi. Bu sırada da oturmaeylemi gerçekleştirildi.

“Bir karanfil koyabilecek mezar arıyoruz”

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 10-45

CMYK

MücadelePostası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Bir tersane işçisinin kaleminden...

“Cehennemin arka bahçesinden yazıyorum”Merhaba arkadaşları ben cehennemin arka

bahçesi, demir tarlası, insanların makineleştirilipinsani değerlerinden arındırıldığı, kuralsızlığınkural haline getirildiği, haklı seslerinbastırıldığı, güneşin cehennemden kopup gelenbir ateş parçası gibi görüldüğü tersanelerdeçalışan 19 yaşında bir tersane işçisiyim. Dahadoğrusu her tersanede çalışan insan gibi kendini“işçi” zanneden bir “ücretli köle”yim.

Önceleri tersaneleri acı iş cinayetlerinin,dakika sürmeyen televizyon haberlerinden, biriki gazetenin dördüncü-beşinci sayfasının birköşesinden duyar, bazen hiç umursamaz, bazende kendi küçük sıkıntılarımı bir tarafa bırakır, oyitirilen canlar için benim de canım giderdi.

Olayın içinde olmayan insanlar için ne kadarinsanlık dışı bir durum değil mi? İş cinayetlerini umursamadığım anlar için kendimden büyük utançduyuyorum. Bir de kendi durumlarının farkında olmayan ya da farkında olup da kayıtsız kalanlardan büyükutanç duydum.

İş cinayetine şahit olduğumda ise kilitlendim, ağzımdan tek kelime bile çıkmadı. Çıkamadı.İnsan olduğunu unutmayanlar da var tabi ki. 90 günü aşan direnişiyle gün geçtikçe herkesin saygısın

kazanan, büyük bir direnme gücünü sergileyen, tüm işçilerin örnek alması gereken “ZEYNELKIZILASLAN”, insan olduğunu unutmayanlardandır.

Kızıl Bayrak’ta yayınlanan güncelerinde Zeynel Kızılarslan’ın da bir iş cinyetine şahit olduğunu okudum.Ama Kızılarslan sessiz kalmamış, çalışmaya devam etmelerini söyleyenleri, yapılması gerektiği gibi sert birçıkışla susturmuş. Zaten işçi arkadaşlarının haklarını savunmak için işten çıkarıldığı için direnişte.

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan yalnız değildir!BETESAN patronunun ve onun gibilerinin günü “işçiler birleşiyor” korkusuyla geçiyor. Düşünün,

Kızılaslan’ı her ziyaret edişimde gördüğüm gibi, yüzlerce işçinin kanından beslenen BETESAN patronunungözü direniş çadırından ayrılmıyor.

Birçoğumuzun Kızılaslan’dan farkı yok. Özellikle biz tersane işçilerinin hiçbir farkı yok. Bizler ölümükendi gölgelerimizde saklıyor, işe başladığımızda herkesten önce ölümle selamlaşıyoruz. Her tersane işçisigibi benim de ölüme sürüklendiğim, bir anım var.

Olay paydos etmeye hazırlanırken yarım akıllı bir ustabaşının fazla mesai olduğunu söylemesiyle başladı.Güvertede 4 işçiydik, sonradan gelen arkadaşlarla 7 kişi olduk. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ustabaşı bizigüverteden aşağıya inen bir melondan içeri soktu.

Alanı melondan içeriye giren zayıf ay ışığı aydınlatamıyor ve o beş metrekarelik alanda iskeleninüzerinde sanki yaşamaları yasaklanmış 7 can vardı. Taşeron ve mühendis de oradaydı. Ama bir şeyler eksikti.Aydınlatma ve herhangi bir güvenlik önlemi yoktu (ustabaşının ve taşeronun elindeki küçük fener hariç).Bizi bir kat aşağıya, karanlığın daha da yoğunlaştığı yere indirdi ustabaşı. O an aklıma “Gılgamış Destanı”geldi.

“Gılgamış, insan-akrebin dediğini yaparak yola çıkar.Gılgamış bir fersah yol gider, karanlık heryerikaplar. Gılgamış iki fersah, üç fersah, beş fersah, on fersah yol gider, karanlık daha da yoğunlaşır. Amaonbirinci fersaha ulaşınça şafağın ışığı sel gibi Gılgamış’a akar ve ölümsüzlük otuna ulaşır.”

Bizler de karanlığa sürüklenmiştik. Para kazanma uğruna en ufak bir hatada canımızın bizdengidebileceğini bile bile ustabaşı bizi güverteden beş kat aşağıya indirdi. Üstelik elindeki küçük el feneriyle.Dediğim gibi en ufak bir hatada aşağıya düşen birinin hayatta kalma ihtimali bu ihtimali akla getirmek kadarzor. Ben aşağıda aydınlatma olduğunu zannediyordum ama öyle değilmiş. Döndüm ve ustabaşına “Buradaaydınlatma yok mu? Yedi kişi bu karanlıkta nasıl çalışacağız” dedim. O ise elindeki feneri benim yüzümedoğu tutarak “Aha, bu var ya la” dedi. Feneri yüzüme doğru tutması beni oldukça sinirlendirmişti. “Çek ofeneri yüzümden!” dedim ve devam ettim. “Buraya aydınlatma getirmek o kadar zor bir şey değil. Benseyyar getirmeye gidiyorum” dedim. Taşeronun “Gel buraya, gerek yok.” demesine aldırış etmedim. Geridöndüğümde arkadaşlarımın bizim görevimiz olmayan bir iş yaptıklarını gördüm. “Bu bizim işimiz mi?”diye sordum, cevap alamadım. Daha sonra da beni yemekhaneye kumanya almaya gönderdiler. Ben gittiktensonra taşeron düşme tehlikesi yaşamış, ustabaşı da “Aman abi, sen bize lazımsın, dikkat et kendine!”gibilerinden sözler söyleyerek taşerona yalakalıklar yapmış.

İşte Gılgamış, işte biz. Gılgamış karanlıktan ölümsüzlük otuna ulaşırken, bizler sessiz kalarak ölümedoğru sürükleniyoruz. Beni taşeronun tavrı hiç mi hiç alakadar etmedi. Çünkü o işi çabuk bitsin, cebiçabucak dolsun diye bizim canlarımızı, hatta farkında olmadan kendi canını bile umursamaz. Arkadaşlarımınsessiz kalması, küçük de olsa bi tepki göstermemesi çok rahatsız etti. Eğer onlar da beni destekleyen bir tavırsergileselerdi, tek başıma yaptığımdan daha fazlasını, yani birliğimizi sağlamış olacaklardı.

Birleşen işçi asla kaybetmez! Dün, bütün işçi sınıfına örnek olan ve takdire layık bir direniş gösterenÇEL-MER işçileri bilinçli bir şekilde birleşerek ve hareket ederek sendika haklarını kazandılar. BugünTürkan Albayrak Paşabahçe direnişinde kazandı. Eminim ki yarın bizim birliğimizle aynı sorunları yaşayan,tüm işçi ve emekçi sınıfının hayran kaldığı Zeynel Kızılaslan da BETESAN’da kazanacak!

Ramazan Canpolat

Bahara durdu kuşBir dağ menekşesi açtı gözlerimde…Vurdu kendini yamaçlara.Yaylanın sarı çiçeğiyle buluştu,

uçurum başlarında.Dağ yolları uzadı gitti.

Yalnızlığım bitti.

IIBir şarkı yükseldi

dere yataklarından.Bahara durdu kış.

Yaza sonra…Önce kuşlar kondu

çırparak kanatlarını.Miyavladı kediler.Ver, dedi elini asi kız.Saçları tutuştu.

Bakır rengine büründü gök.Işıdı ardından geceler.Soframız bolluk olacak mı,dedi işsiz adam?Ne zaman, dedi Nazlı kadın?Bahar dünyayı sardığı zaman.Bahar dünyayı sardığı zaman.

IIIGümbürdedi gök taa ötede.

Çaktı şimşekler.Nazlı kadın yürüdü gitti.

İşsiz adam işliklere koştu.Hak verilmez, alınır, dedi

TEKEL işçisi.Özgürlük sokakta kazanılır.Zeynel Kızılaslandikildi karşısına zorbanın.

Türkan Albayrakyaktı meşalesini.

Yürüdü alana doğru.Bu iş burada bitmedi, dedi

Emine Arslan.Her yer TEKEL, her yer direniş,dediler hep bir ağızdan.

Yürüyüp gittiler zulmün üstüne.Dağ, tepe, bayır

bu türküye verdi rengini.

IVBir meşale daha yandı

herkes ayaklandı.Paris Komünü, dedi usta.

İşte Fransa.İşte Taksim.

Sokrates’in torunlarıYunanistan’da.

Ötelerde şarkılar yükseldi.Duyuldu dünyanın öbür ucundan.

Savruldu saçları asi kızın.Mevsim bahara durdu.

Rahime Henden14.11.2010

Çobançeşme

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt.No:2 D:3 İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220Heykel/BURSA

Tel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanıKat: 3

No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 10-45