Sİ Kızıl Bayrak 12-45

32

description

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2012-45/16 Kasım

Transcript of Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 12-45
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Millet Cd. Selçuk

Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52 - 0536 285 73 25

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Tayfun AltıntaşEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Onbinlerce metal işçisinin çalışma ve yaşamkoşullarınının belirleneceği grup metal TİS’leri,geçtiğimiz dönem içerisinde yaşanan yetki sorunuüzerinden belirsiz kalmış, bu aynı süreç metalpatronlarına zaman kazandırırken Türk Metal çetesinide rahatlatan bir etkene dönüşmüştü. Zira yetkilerinbelirsiz kalması, sürecin hareketsiz ve durgunseyretmesini de peşinden getirmişti.

Fakat yetki sorunu geride kaldıktan sonra,Birleşik Metal İşçileri Sendikası ve Türk Metal’inTİS taslaklarını açıklamasıyla birlikte metal işçilericephesinden ilk tepkiler ve eylemli süreçler degündeme gelmeye başladı. Özellikle Türk Metalçetesinin yeni bir ihanet belgesi olan TİS taslağınakarşı metal işçilerinin ortaya koyduğu tepkiler hızlaileri eylem biçimlerine dönüştü. Arçelik işçilerininyürüyüşüyle başlayan süreç Renault işçilerinin işbırakma ve fabrikayı terk etmeme eylemleri iledoruğa ulaştı.

TİS taslaklarının ilanıyla birlikte cereyan eden buolaylar, önümüzdeki günlerde grup TİS’leriekseninde yaşanacak gelişmelere de ışık tutmakta,sınıf devrimcilerine ve ilerici-öncü sınıf güçlerineyeni görev ve sorumlulukklar yüklemektedir. Metalişçilerinin Türk Metal çetesinin saltanatına veihanetçi tutumuna karşı gelişen hoşnutsuzluğunubilinçli ve örgütlü bir sınıf tavrına dönüştürmek bugörevlerin ilk sırasında yer almaktadır.

***Kürt siyasi tutsakların açlık grevi kararlılıkla

sürerken, dışarıda eyleme yönelik destek de güngeçtikçe büyüyor. Kürt halkı zindanlarda sürendirenişi tüm baskı ve azgın devlet terörüne rağmenonbinlerle sahipleniyor. Yanı sıra Kürt politikacılar vemilletvekilleri de direnişi dışarıda büyütmek içinsüresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamışbulunuyor. Bu açıdan Türk sermaye devleti her geçengün daha da köşeye sıkışıyor ve saldırganlaşıyor.

Gelinen aşamada haklı ve meşru taleplerüzerinden devam eden açlık grevinin kazanımı içinortaya konulan çabayı yükseltmek, taleplerin

karşılanması doğrultusunda sonuç alıcı bir mücadelehattı örmek yakıcı bir ihtiyaç olarak önümüzdeduruyor.

***Komünist hareketin 25. yılı vesilesiyle gündeme

gelen politik kitle etkinliklerinin ikincisi Ankara’dagerçekleşti. 25 yılın birikimi ve coşkusu Ankara’lıişçilerin, emekçilerin ve gençlerin emperyalist savaşave kapitalist sömürüye karşı buluştuğu etkinlikkürsüsünden bir kez daha yansıdı. Gazetemizin busayısında Ankara’da yapılan etkinliğe geniş bir yerayırıyoruz.

Sosyalizm İçin

Büyük metal hareketliliği ve Renault

deneyimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3-4

Açlık grevindeki tutsaklar

ölüm sınırında! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

Açlık greviyle eylemli dayanışma

büyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

HDK 2. Genel Kurulu üzerine . . . . . . . . 7

Darbe ve Muhtıraları Araştırma

Komisyonu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8

Kandil çok soğuktu! . . . . . . . . . . . . . . . . 9

DHF’den açıklama . . . . . . . . . . . . . . . . 10

Kiğılı davasında ilk duruşma . . . . . . . . 11

Türk Metal’e

Renault’da büyük öfke . . . . . . . . . . 12-13

Oyak-Renault’da

yaşananların gösterdiği. . . . . . . . . . . . . 14

Metal işçisinin MESS-Türk Metal ittifakını

yıkmaktan başka çaresi yoktur! . . . . . . 14

Ankara’da 25. yıl coşkusu . . . . . . 16-17

Geceye gelen mesajlardan . . . . . . . . . . 18

Katledilişinin 3. yıldönümünde

komünist işçi Alaattin Karadağ’ın

devrimci anısına . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19

İzmir İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği

Gecesi üzerine. . . . . . . . . . . . . . . . . 20-21

"TOHUM" şöleni gerçekleşti . . . . . . . . 22

Taksim yalanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23

Suriye’ye yönelik gerici ablukaya karşı

anti-emperyalist

mücadeleyi yükseltelim! . . . . . . . . . . . 24

Avrupa’da açlık grevi ile

dayanışma eylemleri. . . . . . . . . . . . . . . 25

YÖK düzeni yeni taslağı

piyasaya sürdü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

Gençlik faşist baskılara

boyun eğmeyecek! . . . . . . . . . . . . . . . . 26

50’li yıllar İstanbul’unda

“gurbet kuşları”. . . . . . . . . . . . . . . . 28-29

Avrupa’da şalterler indi

hayat durdu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kitapçılarda...

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 3Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Metal işçileri 1998’deki o büyük patlamanınardından bir kez daha Türk Metal çetesine karşı ayağakalktılar. Birçok fabrikada işçiler Türk Metal’inhazırladığı taslağa karşı öfkelerini çeşitli biçimlerdeortaya koydular. Öfke birçok fabrikada alkışlı-ıslıklıprotestolar biçiminde dışa vurulurken, EskişehirArçelik işçileri fabrikadan kent merkezine 10kilometrelik yolu yürüdüler. En ileri eylem ise BursaRenault fabrikasında gerçekleşti.

Renault işçileri işi durdurarak eylemliliği üst birnoktaya taşıdılar. Bu aynı zamanda şu haliylehareketin ulaştığı en ileri nokta oldu. Ama Renaultişçilerinin bu çıkışı sermaye, devlet ve Türk Metalçetesi tarafından terör uygulanarak karşılandı. TürkMetal’in çeteleri tarafından fabrika içerisinde vedışında estirilen terörle yaratılan abluka, polisin de işiniçine sokulmasıyla pekiştirildi ve en sonunda da eylembu yoğun baskı altında kırıldı.

Ama sermaye ve uşakları bununla da yetinmediler.Eylemin bitirilmesinin hemen arkasından işten atmasaldırısı devreye sokuldu. Böylelikle hem Renaultişçilerine hem de bir bütün olarak metal işçilerine açıkbir gözdağı verilmiş oldu. İşten atma saldırısı Renaultişçilerinin öfkesini daha da büyüttü ama bu saldırıkarşılanamadığı ölçüde direncini de kırdı. Böylelikleaynı zamanda hareketin önü de kesilmiş oldu. Ancakmetal işçisinin öfkesi henüz yatışmış değil. Eylemlerinbastırıldığı fabrikalarda kontrol tümüyle sağlanmışdeğil ve başka bir dizi fabrikada da protesto haberlerigelmeye devam ediyor.

Bu büyük sınıf hareketliliğinin bundan sonrakiolası seyri ve gelişme olanakları konusunda açıklıksağlamak, onun gerisindeki temel dinamikleri veyüzyüze kaldığı sorunları kavramakla mümkündür.Bunun için hareketin tablosuna, özelde iseRenault’daki deneyime yakından bakalım.

Öncelikle belirtmek gerekir ki yaşanan hareketlilik,sınıfın kendiliğinden bir eylemidir. Dayanılmazçalışma ve yaşam koşulları altında bunalan metalişçileri, Türk Metal çetesinin yeni bir satışsözleşmesinin işaretini vermesiyle eyleme geçmiştir.Kuşkusuz tek başına çalışma koşulları ve sendikalihanete duyulan öfke bu hareketi doğurmamıştır.Hareketin doğumunda metal işçilerinin birkaç yıldırbiriktirdiği mücadele deneyimi de son derece etkiliolmuştur. Geçtiğimiz sözleşme döneminde BirleşikMetal’in grev yolunu tutması, ardından Boschişçilerinin sarsıcı çıkışı metal işçilerinde otuz yıllıkTİS ve sendikal düzene mahkum olmadıklarınıgöstermiş, Türk Metal prangasından kurtulmaumudunu güçlendirmişti. İşte bunun için yıllardırişkolunda oynanan satış oyununun daha ilk perdesindemetal işçileri her zaman olduğu gibi boyun eğmekyerine Bosch işçileri tarafından açılan yoldanyürüdüler.

Renault’da biriken öfke açığa çıkmadan önce degüçlü biçimde hissedilmekteydi. Öyle ki fabrika birbarut fıçısı gibiydi. Çalışma yükü özellikle sondönemde alabildiğine artmış, işçilerin fizikselsınırlarını zorlayan bir noktaya ulaşmıştı. Çalışmakoşulları böyleyken yıllar boyunca satışsözleşmeleriyle eriyen ücretler, işçilerin sabrınızorlamaktaydı. Dikkatli bir gözlemci Renault

işçilerinin öfkeli homurdanmalarını rahatlıkladuyabilirdi. İşçiler ağır ve dayanılmaz çalışmakoşullarında aldıkları düşük ücretlerden yakınıyor,çareyi de yeni toplu sözleşmede görüyorlardı. FakatTürk Metal’in varlığı bu beklentiyi de ortadankaldırıyordu. Bundan dolayı özellikle Boschçıkışından sonra daha da yoğunlaşan bir biçimde TürkMetal’i baskı altına aldılar. Türk Metal ise bu basınçkarşısında çareyi yalana sarılmakta buldu, yalanvaatlerle Renault işçisini kandırmaya çalıştı. Ancak buyalan vaatler öfkeyi yumuşatmak yerine, onu daha sertbiçimlerde dışavurmak üzere besledi sadece.Böylelikle de Türk Metal’in açıkladığı taslak satışınişareti olarak görüldü ve sert tepkiler doğurdu.

Hareketin kendiliğinden niteliği ve aynı zamandaburadan gelen sınırları, yine Renault örneğinde çokaçık biçimde görülmektedir. Öncelikle hareket birbütün olarak bir kez daha 1998’dekine benzer biçimdekendiliğinden gelişti. Bardağı taşıran damla ile birlikteönden bilinçli ve planlı müdahale olmaksızın doğrudanişçilerin inisayitifiyle başlayan protesto eylemlerifabrika fabrika yayıldı. Aynı koşulları paylaşan işçiler,birbirinden etkilenerek ve öğrenerek benzer biçimlerdeeyleme geçtiler. Hareket bir kez başladıktan sonra isegiderek ivme kazandı ve yeni eylem biçimlerigündeme geldi. Eskişehir’de Arçelik işçilerinin onkilometrelik yürüyüşü fabrika sınırları içerisinde kalanöfkenin dışarı taştığı bir ilk örnek oldu ve hareket yenibir safhaya girdi. Günler boyunca neredeyse kesintisizbiçimde Türk Metalcileri yuhalayan Renault işçileri,Arçelik işçilerinden öğrendikleri gibi bir yürüyüş içinhazırlık yaptılar, ama kendilerini önden hiçdüşünmedikleri bir eylemin içinde buldular.

Fitili ateşleyen kıvılcımı da Türk Metal çaktı.Montaj bölümündeki protesto karşısında açıklamayapmak üzere işçileri toplanmaya çağıran TürkMetalciler, sonra bundan arsız biçimde vazgeçinceişçiler de onların peşinden üretimi bırakıp yürüyüşegeçtiler. Yürüyen işçiler diğer bölümlerdeki işçileri deyürüyüşe katılmaya çağırırken eylem çığ gibi büyüdü.Böylelikle de bir protesto gösterisi olarak başlayaneylem üretimi durdurma noktasına varmış oldu. Buaşamadan sonra ise işçiler, fabrika yönetimi ve TürkMetalciler’in tutumlarına karşılık olarak taleplerininetleştirdiler. Önce diğer fabrikalarda öne çıktığı gibitaslağın geri çekilmesini ve beklentilerine karşılıkverecek biçimde değiştirilmesini istiyorlardı. TürkMetalciler’in bunu olumsuz yanıtlaması üzerine ise bukez istifa için noter talep ettiler.

Renault işçilerinin kazanması, öncelikle diğervardiyalardaki işçilerin eyleme katılımına, ikinciolarak MESS kapsamındaki diğer fabrikalarda çalışanişçilerin de aynı yola girmelerine, üçüncü olarak isediğer sınıf bölüklerinin verecekleri desteğe bağlıydı.İlk bakışta tüm bu cephelerden yolların açık olduğugörünüyordu. Zira 00.00-08.00 vardiyasındanbaşlayarak hemen hemen tüm Renault işçilerinineyleme katılmaları kesin gibiydi. Haber kısa süredeBursa’daki MESS kapsamındaki diğer fabrikalarınişçilerine yansıdığı için bu fabrikaların kaynadığınadair bilgiler geliyordu. Örneğin Coşkunöz işçilerininhareketlendiği söyleniyordu, eylemin devam etmesihalinde başka bazı fabrikalarda da er geç gündüz

eylemli çıkışların yapılması muhtemeldi. Renaultişçilerinin eylemini coşkuyla karşılayan fabrikalarınbaşında gelen Bosch’ta ise işçilerden Renault’ya doğrugelişler vardı. Kuşkusuz aynı etkinin ülke çapındagörülmesi kesindi.

Ancak işte Renault da içerisinde olmak üzere tümbu fabrikalardaki hareketlenmeler asgari bir bilinç veörgütlenme düzeyinden hemen tümüyle yoksundu.Dahası sermaye, devlet ve özellikle de Türk Metal,baskı ve zorbalıkla tüm bu yolları tıkamayı kısa süredebaşardı. Bunu yaptıktan sonra ise eylemci Renaultişçilerini dağıtmak zor olmadı.

Konuyu Renault özgülünde açarsak durumun tamolarak nasıl yaşandığını daha iyi anlatabiliriz.Renault’da Birleşik Metal-İş tarafından kurulduğubilinen komite ya da komiteler, harekete yönverebilecek bir inisiyatif, inisiyatifi ele alacak birkapasite gösteremediler. Eğer böyle bir kapasitegösterebilmiş olsalardı, pekala üretimi durdurmadanönce ortaya çıkmış büyük öfkeyi Türk Metal’den istifaetmek yönünde ilerletebilirlerdi. Ya da başlayaneylemi sürdürmeyi başarabilirlerdi. Ama böyle birkapasite olmadığı gibi, üretimi durdurma eylemibaşladıktan sonra ihtiyacı net biçimde görüldüğü haldeboşluğu doldurabilecek bir komite de kurulamadı.Bunun böyle olmasında büyük ölçüde öncü nitelikliişçilerin yeterli bilinç ve deneyimden yoksun olması,aynı zamanda öne çıkmak konusunda yeterli cesaret veözgüveni gösterememeleri rol oynamıştır. Örneğinfabrika yönetiminin görüşmek üzere bir temsilcilerheyeti istemesi, tam da bu nedenlerle birlikte iştenatılma korkusu nedeniyle reddedilmiştir. Yine iştenatılan işçiler cephesinden mücadelenin örgütlenmesibakımından da benzer türden bir önderlik yoksunluğusorunu ile yüz yüze kalınmıştır.

Diğer fabrikalardaki öncü işçilerin veörgütlülüklerinin durumu Renault’dan daha iyideğildir. Bu koşullarda ise aynı sorunları yaşayanişçilerin birbirlerinden etkilenerek zincirleme eyleme

Büyük metal hareketliliği veRenault deneyimi

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Güncel4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

geçmeleri mümkünse de, sermaye ve Türk Metal’inbilinçli ve planlı eylemleri karşısında, bu eylemleriniortaklaşmaları, ortak bir hedef doğrultusunda bilinçlive planlı biçimde yönetmeleri çok zordur. İşte bu dayaşanan türden bilinç ve önderlikten yoksunkendiliğinden bir patlamanın sınırlarınıgöstermektedir.

Bu arada belirtelim ki tüm yetersizliklerine veaçığa çıkan zayıflıklarına rağmen metal hareketliliği,sınıfın mücadele kapasitesini ve devrimcidinamiklerini tartışmasız bir biçimde yenidenkanıtlayan eşsiz bir örnek olmuştur.

Bu noktada Birleşik Metal-İş’in bu süreçiçerisindeki tutumuna gelmek istiyoruz. Çünkü TürkMetal’in egemen olduğu fabrikalardaki hareketingeleceği bir ölçüde de Birleşik Metal’in tutumuna veörgütlü müdahalelerine de bağlıydı. Geçtiğimiz TİSsürecinde işbirlikçi TİS düzeninde açılan gedikler,arkasından Bosch’un örgütlenmesi, taslaklarınerkenden açıklanması ve bu süreçte ortaya konulankararlı tutumlar, dahası Türk Metal’in örgütlü olduğufabrikalarda içeriden kurulmaya çalışılan komiteler,Birleşik Metal’in bilinçli ve kararlı bir hazırlıkiçerisinde olduğunu göstermekteydi. Üstüne Bosch’tayetki oyununa karşı işçilerin kenetlenmesiyle sağlananbüyük moral güce de dayanarak, Renault işçilerininolası çıkışını sahiplenmek konusunda çağrılar dayapmaktaydı.

Ama Renault işçileri beklenmedik biçimde üretimidurdurma ve fabrikayı terketmeme eyleminebaşvurduklarında, Birleşik Metal-İş cephesindenzayıflıklar da kendisini göstermeye başladı. İçeridekurulan komitenin yetersizliğine değinmiştik, ki buyetersizliği bir ölçüde Birleşik Metal-İş’in hanesineyazmak gerekir. İkinci olarak ise Türk Metal’inRenault etrafında abluka oluşturmasına engel olacak,daha sonra da bu ablukayı kırabilecek bir güç yığmayıbaşaramadı. Bosch işçileri başta olmak üzere üyelerineRenault’nun önüne gitme yönünde çağrıları yaptı,fakat bu gidişler kişisel ve küçük gruplar halinde oldu.Bu ölçüde de işçiler Türk Metal’in satırlı çetelerininsaldırısına uğradılar. Bu olduktan sonra da BirleşikMetal çağrılarını geri çekti. Daha sonra ise işten atılanişçileri mücadeleye yönlendirmekten uzak durdu. Buaşamada net biçimde görüldüğü üzere, Birleşik Metal-İş’in tutumu, Renault işçileri kendi çabalarıylaablukayı yarabilecek bir güç ortaya koyamadıklarıölçüde, saldırıdan savunmaya ve geri çekilmeye doğrubir seyir izlemiş oldu.

Tüm bunlardan sonra şunu söyleyebiliriz:1998’deki patlama sırasında Birleşik Metal-İşcephesinden ayağa kalkan metal işçilerine sırtını dönenbir tutuma tanıklık etmiştik. Bu kez ise aksine kucağınıaçan bir yaklaşım görmekle birlikte, hareketikucaklayıp çekip alabilecek bir güce ve kapasiteye dehenüz sahip olmadığına tanıklık etmiş olduk.

Renault işçilerinin çıkışı bastırılmış ve hareketinivmesi düşmüş gibi görünmekle birlikte, şurasıkesindir ki sermaye ve çeteleri henüz metal işçisininmücadele isteğini kırmış, moral bakımdan çökertmiş,saflarını dağıtmış değildir. Ancak şundan da hiçkimsenin kuşkusu olmasın ki, Renault’da ve diğerfabrikalarda bu sonuçlara ulaşmak için tümimkanlarını seferber etmekten geri durmayacaklardır.Bunun için işten atılmalar başta olmak üzereyaşanacak saldırılar karşısında etkin ve kararlı birduruş sergilemek, aktif bir sınıf dayanışmasınıörgütlemek, yanısıra da bugünkü hareket içerisindeaçığa çıkan zayıflıkları gidermeye yönelik adımlaratmak gerekmektedir.

Görev ileri ve öncü metal işçilerininomuzlarındadır. Görev tüm bu sorunları devrimci birtarzda çözmek sorumluluğunu taşıyan komünistlerinomuzlarındadır. Görev metal işçileriyle aktifdayanışmayı örgütlemek üzere ileri sınıf güçlerinin veilerici devrimci güçlerinin de omuzlarındadır.

Metal sektöründe MESS grup sözleşmeleri süreci,Türk Metal’in sözleşme taslağını açıklaması ilehareketlenmeye başladı. Türk Metal’e duyulanöfkenin, iş bırakma, yürüyüşler olarak ortaya çıktığıbugünlerde, sermaye düzeni ve işbirlikçi hain TürkMetal sendikası kol kola vererek metal işçilerini iştenatmalar ve tehditlerle ezmeye, ortaya çıkan eylemlitepkileri dizginlemeye çalışıyor.

ArçelikEskişehir’de Türk Metal üyesi Arçelik işçileri,

Türk-İş yönetiminin Yeni Sendikalar Yasası Kanunukabul etmesine ve Türk Metal’in hazırladığı MESSGrup TİS taslağına karşı 10 Kasım günü eylem yaptı.Yaklaşık 600 Arçelik işçisi fabrikadan çıktıktan sonrapolisin engelleme girişimlerine rağmen AlpuKavşağı’nı geçerek Yunuskent’te basın açıklamasıyaptı. “Türk Metal istifa!” sloganları atan işçiler TürkMetal’in %25 sözü vermesine rağmen %18 zamtalebiyle masaya oturmasına tepki gösterdiler. İşçilertemsilcilerin seçilmiş olmadığını, Ankara’danatandığını belirttiler.

İşçiler, Türk-İş yönetiminin işbirlikçiliğisürdürmesi ve sendikalar yasasına tepki

göstermemesi durumunda derhal istifa etmesigerektiğini belirttiler.

Arçelik işçileri 8-10 Temmuz tarihlerinde de maaşfarkları, kayar vardiya düzenine geçilmesi veiyileştirme zammı konularında patrona ve TürkMetal’e tepki göstererek yemekhane boykotuyapmışlardı.

OtokarSakarya’da kurulu bulunan Otokar işçileri, Türk

Metal’in TİS taslağını protesto etti ve sendikabaşkanını istifaya çağırdı.

Sakarya’da bulunan ve adını sermaye devletininüreteceği “milli tank” projesi ile duyuran Otokarişçileri de 12 Kasım günü yaptıkları eylemle TürkMetal’in TİS taslağını protesto ettiler.

Yerel basına yansıyan haberlere göre 300 kadarişçi TİS taslağını ve orada yer alan zam oranlarınıyetersiz bularak iş çıkışında ıslık ve sloganlarlatepkilerini gösterdiler.

Eylemde işçiler “Sendika başkanı üreten işçiyeverdiği sözleri masa başında satıyor” diyerek TürkMetal Sakarya Şube Başkanı Şahin Kaya’nın daistifasını istediler.

Yıllardır Bosch işçileri üzerinde zorbalığa veihanete dayalı hükümranlık kuran Türk Metal çetesi,geçtiğimiz Mart ayında Bosch işçilerinden yediğitokadı hazmedemeyerek saldırılarını sürdürüyor. Dahaönce faşist beslemelerini işçilerin üzerine salan, şovenmanipülasyonlar yaratarak işçilerde Birleşik Metal’eyönelik güvensizlik ve karışıklık yaratmak isteyenTürk Metal, Bosch işçilerinin kararlılığına karşı yenibir hamle yaparak Bosch’ta uğradığı hezimettenkurtulmaya çalışıyor.

Türk Metal’den “yetki belgesi” iddiası

Bosch’ta Türk Metal yeni bir hamle yaparak,bakanlıktan aldığı bir belgeyle toplu sözleşmeyetkisinin kendisine çıktığını iddia ediyor. İlgilibelgeyi internet sitesinde duyuran Türk Metal, aynıbelgeyi çoğaltarak gece vardiyasında fabrikalaradağıttı.

Ancak yetki belgesinin veriliş biçimi bile buhamlenin sermaye, hükümet ve Türk Metalortaklığıyla yapıldığını gösteriyor. Çünkü belge,sendikaların yetki başvuruları için son tarih olan 4Mayıs’ta yaptıkları başvuruya değil, Türk Metal’in 10Eylül tarihinde yaptığı yeni bir başvuruya yanıt olarakveriliyor. Dahası, Cumhurbaşkanı’nın Sendikalar veToplu İş İlişkileri Yasası’nı onaylamasının hemenardından ve hiçbir sendikaya yetki verilmedenyapılıyor. Bu da bu hamlenin gerici işbirliğinin sonucuolduğunu teyit ediyor. Bosch işçilerinin çıkışınınkendisi için yarattığı tehlikenin farkında olan sermaye,böylece bu çıkışı boğmaya çalışıyor.

Birleşik Metal’den alınan bilgiye göre henüzkendilerine bakanlıktan resmi bir bilgi ulaşmadı veyaşananlar tam bir hukuksuzluk örneği.

Türk Metal panik yaratmaya çalışıyor

Türk Metal bu hamle ile birlikte fabrikada birbozgun havası yaratmanın hesaplarını yapıyor. Öyleki, yetki belgesini fabrikalarda dağıtılmasıyla bir panikhavası oluşturmaya çalışılıyor. Türk Metal yetkilileri,Birleşik Metal üyesi Bosch işçilerine 3 gün içerisindesendikalarına üye olmaları halinde, noter parası

ödemeyeceklerini söylüyorlar ve üyelikler için defabrika çıkışlarında otobüs bulunduruyorlar.

Ancak aynı yetkililer, yakın zaman önce BoschRexroth’ta keyfi biçimde işten atılan işçiler arasındakendi üyeleri de olmasına rağmen sessiz kalarak biranlamda saldırıyı onaylıyor.

“Bu mücadele onur sorunudur!”

Birleşik Metal Bosch işçileriyle toplantılar yapıyor,süreç hakkında bilgilendirmede bulunarak bu hamleyekarşı işçileri hazırlamaya çalışıyor. Ayrıca hukuki vefiili mücadele anlamında yanıt vermeye hazırlanıyor.Fabrikalardan gelen bilgilere göre ise şaşkınlığarağmen Bosch işçileri Türk Metal’in rüzgarına karşıgüçlü duruyorlar. Görüştüğümüz bazı Bosch işçileri,bu mücadelenin onur sorunu olduğunu ve çıktıklarıyoldan geri dönmeyeceklerini söylüyorlar.

MİB'den dayanışma çağrısı

Metal İşçileri Birliği, Bosch işçilerini, saldırıkarşısında dik durmaya, hükümet-MESS ve TürkMetal ittifakına karşı omuz omuza davranmayaçağırıyor. "Haklarımız ve onurumuz için soluğumuzututmalı, saflarımızı sıklaştırmalıyız" denilenaçıklamada, tüm metal işçilerini Bosch işçileriyledayanışmaya, sermaye-hükümet ve Türk Metalittifakına karşı birlikte mücadeleye çağırıyor.

Türk Metal, Bosch işçisininiradesine çarptı

AKP-Türk Metal işbirliğiyle yapılan “yetki” oyunuBosch işçilerinin iradesine çarpıyor. Türk Metal’inyaratmaya çalıştığı “bozgun” havasına Bosch işçisikenetlenerek yanıt veriyor. Bosch işçileri Türk Metalçetesine prim vermezken Birleşik Metal çatısı altındamücadeleyi sürdürme kararlılığında olduğunugösteriyor. Vardiya çıkışlarında Birleşik Metal BursaŞubesi’ne giden işçiler, binaya girişlerinde “İnadınasendika, inadına DİSK” sloganı atıyorlar.

Kızıl Bayrak / Bursa

Türk Metal’e tepkiler artıyor

Bosch’ta Türk Metal’in “yetki” oyunu

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Açlık grevi 9. haftayı geride bırakıyor.Tutsakların durumu ise günden güne daha da kritikbir hal alıyor. Ancak hükümet cephesinden hakaret vekaralama dışında bir yanıt almak mümkün değil.Arınç eliyle duyurulan ve “zaten yapıyoruz”unötesine geçmeyen anadil düzenlemesinin içeriği debu tabloyu değiştirmiyor. Zira tutsakların taleplerihalen daha ortada duruyor. Erdoğan ise idam söylemiüzerinden gözdağı vermekle ve BDP’ye hakaretleryağdırmakla meşgul.

Açlık grevi artık salt tutsakların eylemi olmaktançıkmıştır. Kürt halkının meşru taleplerini dile getireneylem halen geniş kitlelerin farklı biçimlerdekatılımıyla büyüyor ve zindan sınırlarını çoktanaşmış durumda. Zindanlardaki binlerce tutsak hala daeylemin merkezinde duruyor olsa bile.

Yayılarak büyüyen direniş!

Açlık grevinin kritik aşamaya geldiği bugünlerdesürecin en can alıcı yanını Kürt halkının gösterdiğisahiplenme oluşturuyor. Özellikle BDP’li vekil vebaşkanların başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlıkgrevi, başta Erdoğan olmak üzere düzen cephesindenyapılan demagojilerin önüne geçmek için haylianlamlı bir adım oldu.

Önce BDP milletvekilleri Emine Ayna ve ÖzdalÜçer, ardından ise Diyarbakır Büyükşehir BelediyeBaşkanı Osman Baydemir’in başlattığı eylem, BDPMilletvekilleri Sabahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder,Adil Kurt, BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak veDTK Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk’un dakatılımıyla ciddi bir düzeye ulaştı. Son olarakmilletvekili Leyla Zana da eylemdeki yerini aldı.

HDK 2. Genel Kurulu’nda konuşan SelahattinDemirtaş, giderek güç kazanan eyleme dikkatçekerek açlık grevi bitene kadar meclisteki tüm diğerçalışmaları askıya aldıklarını ifade etti. Eyleminkritik aşamaya geldiğini ve sorumluluğun AKP’deolduğunu vurgulayan Demirtaş, “anayasa uzlaşmakomisyonu dahil olmak üzere” meclisteki tümçalışmaları askıya aldıklarını bildirerek izleyecekleriyeni eylem programını duyurdu.

Açlık grevine katılımlar BDP’li vekiller vebaşkanlarla da sınırlı değil. Her yeni gün bir çokyerden, özellikle de Kürdistan’dan yeni katılımhaberleri geliyor. Sembolik destek açlık grevlerininyanısıra süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemibaşlatanların sayısı da her geçen gün artıyor.

Bu arada Kürt hareketi, kitleleri çeşitli biçimlerdeeylemi sahiplenmeye çağırıyor ve mücadeleninparçası haline getiriyor. Sürecin başından beri devameden militan eylemlerin yanısıra farklı araçlarla dadireniş büyütülüyor. Akşamları belli bir süre ışıkkapatarak mum yakma, Diyarbakır’da olduğu gibilise ve üniversite düzeyinde okul boykotları, kepenkkapatma vb. bu eylem biçimlerinden bazıları. Bir dizibaşka yolla kitlelerin eyleme doğrudan katılımıörgütleniyor. Ayrıca herkesin katılacağı 24 saatlik birkitlesel açlık grevi eylemi yapılması planlanıyor.Tüm bu eylemler direnişi zindan sınırlarının dışınaçıkarıyor, tüm Türkiye sathına yayıyor. Bu aradaAvrupa’da çok çeşitli biçimlerde eylemlere yaygındestek var.

Hükümet cephesi: Tehdit, hakaret, şantaj...

Hükümet cephesinde ise daha çok hakaret,demagoji ve karalama çabaları öne çıkıyor. Aradaeylemi bitirmeye yönelik aldatıcı açıklamalar ve bazıgözboyayıcı yasa değişikliği girişimleri olsa bile. Bukonularda tek karar sahibi Başbakan ise ağzını heraçtığında BDP’li vekillere küfrediyor, Kürthareketine hakaretler yağdırıyor. Direniş başbakanındengesini iyice bozmuş görünüyor.

Geçtiğimiz hafta “bir çok insan idamın gerigelmesini istiyor” diyerek açlık grevindeki Kürtsiyasi tutsaklara güya gözdağı vermişti. Ardından“Yeri geldiği zaman idamın bir haklılık sebebi devar” diyerek tehditin dozunu artırdı. Endonezya’dakatıldığı bir panelde ise iyice çığırından çıktı vefaşist bir mantıkla idam cezasını savundu ve onuyeniden yasalaştırabileceklerini dile getirdi. Ama tümbunların ardından Adalet bakanı böyle bir çalışmamızyok açıklaması yaparak tüm söylemlerin tehdit veşantaja yönelik olduğunu ortaya koydu. Bu aradabaşbakan BDP’lilere yönelik hakaretlerini“bazılarının rejime ihtiyacı vardı zaten” bayağılığınakadar vardırdı.

Erdoğan’ın dengesiz söylemlerinden düzenmedyası da payını aldı. “Açlık grevi eylemlerioksijenini medyadan alıyor” diyen Erdoğan, Siz nezamandan beri terör örgütüyle iş tutmayabaşladınız” diye seslendi medyaya. Başbakanınsaldırganlığı ölçüsünde dengesiz söylemlerinin sonörneği ise BDP’yi faşist ilan etmek oldu.

Tüm bunlar dışarda büyüyen ve içerde ölümsınırında bulunan direnişin hükümeti alabildiğinesıkıştırdığını ve ne yapacağını bilemez durumadüşürdüğünü gösteriyor aslında.

Hükümetin olanaklıysa bazı gözboyayıcı yasadeğişiklikleriyle eylemi bitirmeye yönelik çabaları dasürüyor bu arada. Eylemin taleplerinden biri olan anadilde savunma yapabilmeye yönelik yasa tasarısınınamacı bu. Fakat tasarının böyle bir hakkı fiilenişlemez kılacak biçimde düzenlediği de ortaya çıkmışdurumda. Yani yapılan aldatıcı bir basit manevradanibaret ve direnişçiler bunun tümüyle bilincinde.Dolayısıyla bununla eylemin önünü almak olanağı

yok.Bu arada devlet terörü de tüm hızıyla sürüyor.

Kürdistan kırsalındaki askeri operasyonlarakentlerdeki polis terörü ve yaygın tutuklamalar eşlikediyor. Türkiye’nin bazı kentlerinde ise faşist gruplarharekete geçiriliyor, kudurgan linç girişimlericesaretlendiriliyor.

Kürt hareketi cephesindenkararlılık mesajları!

Kürt hareketi cephesinden gelen açıklamalar isesürecin daha da sertleşeceği noktasında birleşiyor.Tüm açıklamalarda Erdoğan’ın faşizan söylemlerineözellikle dikkat çekiliyor ve bunun çözüm şansınızora soktuğu vurgulanıyor.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 13 Kasım’dayaptığı açıklamada, tüm girişimlere rağmenhükümetin adım atmadığı vurgulanıyor ve“Karşımızda ölümlerden vicdanı sızlamayan vesiyasal kazanç elde etmek isteyen sadist birBaşbakan var” ifadelerine yer veriliyor. Bu tutumçözümün önünü tıkadığı için geriye tek yol olarak“direnmek ve mücadele etmek” kalıyor deniliyor.

PKK ve PAJK’lı tutsaklar 14 Kasım’da biraçıklama yaparak kararlılıklarını yinelediler.Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya,taleplerinin net olduğunu ifade ettikten sonra seçmeliders, paralı tercüman gibi uygulamaları kabuletmeyeceklerini ifade etti. Ayrıca açıklamadaErdoğan’ın açlık grevi eylemine yönelik tutumu,“Nazi artığı bu Hitler kopyası” sözleriyle nitelendi.Açıklamada hiç bir şantajın tutsaklarıyıldıramayacağı vurgulanarak, olası bir müdahaleyekarşı ciddi bir tepki gösterileceği dile getirildi.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise14 Kasım günü sürece dair yaptığı konuşmadahükümetin anadilde savunma düzenlemesinedeğinerek, tasarıyı anlamlı fakat yetersiz bulduklarınıbelirtti. Demirtaş Erdoğan’ın bir paranoya yaşadığını,açlık grevlerini dahi kendisine yönelik bir komploolarak gördüğünü söyledi. Demirtaş sorumluluğunErdoğan’da olduğunu ve çözümün de ondan geçtiğinibir kez daha yineledi.

14 Kasım 2012

Açlık grevindeki tutsaklar ölüm sınırında!..

Talepler derhal kabul edilsin!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

11 Kasım Pazar günü başta İstanbul olmak üzereİzmir, Ankara, Diyarbakır gibi Türkiye’nin büyükkentlerinde binlerce emekçi alanlara çıkarak açlıkgrevi eylemcilerini selamladı. DİSK, KESK,TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla yan yana gelenilerici ve devrimci güçler alanlarda “Siyasi tutsaklaronurumuzdur!” sloganını haykırdı.

İstanbulİstanbul’daki yürüyüşün başlangıç noktası Taksim

Tünel’di. Yürüyüşte açılan tek pankartla “Ölüm değilçözüm istiyoruz!” şiarı ön plana çıktı. Yürüyüşsırasında yer yer oturma eylemi yapılarak açlıkgrevleri hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu.Eylem iradesi ve amaçları emekçilere aktarıldı.

Yürüyüşün sonunda Taksim Tramvay Durağı’ndayapılan konuşmalar ve söylenen marşlarla başladı.Kürt sanatçılar seslendirdikleri marşlar ve şarkılarlaaçlık grevi eylemini selamladı.

Eylem, tüm kitlenin Tramvay Durağı’ndaoturmasının ardından Barış Anneleri’nden DöndüErgin’in konuşmasıyla sürdü. Ergin, çözüm için tekyolun Öcalan’la diyalog kurmaktan geçtiğini ifadeetti. “Hapishanelerden tek bir cenaze çıkarsa dünyayıbaşlarına yıkarız” diyen Döndü Ana, “Kürtlersussaydı 30 yıldır susardı” sözleriyle konuşmasınadevam etti.

Ardından, MKM sanatçılarından Mervan Tan“Özgürlük Mahkumları” türküsünü seslendirdi.

Mervan Tan’ın ardından eyleme katılan BDPMilletvekili Pervin Buldan bir konuşma yaptı.Konuşmasına “Vicdanlı yürekler merhaba” diyerekbaşlarken ilk olarak açlık grevinin taleplerinedeğindi.

Buldan’ın konuşması devam ederken polis saldırıhazırlığı yaparak eylemi provoke etti. Buldan’ınkonuşmasını saldırı ‘uyarılarıyla’ kesen poliseylemin yasadışı olduğunu iddia etti. Polis panzerlerikitleyi kuşatırken çevik kuvvet polisleri de gazmaskelerini taktı. Bunun üzerine eylem programıhızlandırılarak basın açıklamasının okunmasınageçildi.

Emek ve demokrasi güçleri olarak yan yanagelindiği ve açlık grevi eylemine destek için ortakbir ses vermek istendiği ifade edidi. Açıklamada şuifadelere yer verildi: “Açlık grevlerinin başlamasınaneden olan siyasi ve insani talepleri diyaloglarlaçözmek yerine, sorunu değil de, sorunu ifade edeninsanları ölüme sürüklenmesine seyirci kalınmasının,ülkemizde onarılması imkansız derin yaralaraçacağına inanıyoruz.”

Açıklamanın ardından eylem bitirildi. Polis alandaki ablukasını eylem bitiminde de

sürdürürken Odakule önünde 10 genci GBTbahanesiyle gözaltına aldı.

Kocaeli12 Kasım günü Kocaeli’de açlık grevlerine dikkat

çekmek için bir araya gelen kitle, yine polisinengellemesi ile karşılaştı.

Belediye İş Hanı önünde toplanıp İnsan HaklarıParkı’na doğru yürüyüşe başlayan kitlenin önüneçevik kuvvet barikatı kurularak yürüyüşe izinverilmedi. Bunun üzerine kitle oturma eylemiyaparak bu kararı protesto etti. Burada basınaçıklaması yapıldı.

Basın açıklamasını yapan BES Kocaeli ŞubeBaşkanı Akın Şişman, bundan sonraki süreçlerdeeylem kararlılıklarını daha net ortaya koyacaklarınıve bu keyfi yasaklama kararı için yetkilileri bir kezdaha ikaz ettiklerini ifade etti.

KESK, TMMOB, TTB ve BDP’nin düzenlediğieyleme BDSP, Halkevleri ve EMEP de destek verdi.

BursaBursa HDK, 13 Kasım günü Kürt siyasi

tutsaklarının eylemine destek vermek için bir günlükaçlık grevi eylemi gerçekleştirdi.

Eylemle ilgili olarak BATİS binasındagerçekleşen basın açıklamasında salona “Ölüm değilçözüm istiyoruz” pankartı asıldı. HDK, SDP veHalkevleri adına yapılan açıklamada şu ifadelere yerverildi: “Yok saymak ve ölüme göz yummakçözümsüzlük ve felaket getirir. 63 günden bu yanayaşananların gösterdiği, beklemenin çözüme birkatkı sunmadığıdır. Tüm halkımızı duyarlı olmaya veülkenin önemli bir sorunu haline gelen açlık grevlerikonusunda tutum almaya çağırıyoruz.”

Antakya10 Kasım günü Kürt siyasi tutsaklarının başlattığı

açlık grevlerine destek vermek için HalklarınDemokratik Kongresi Antakya Meclisi her günoturma eylemi yapacağını duyurdu.

“Ölüm değil çözüm istiyoruz” şiarıyla bir arayagelen HDK Antakya Meclisi, açlık grevleri sonbuluncaya kadar her gün yarım saat oturma eylemiyapacak. 7 Kasım Çarşamba günü bir araya gelenHDK bileşenleri Saray Caddesi Mydonose Cafeönünde yaptıkları basın açıklaması ve oturma eylemiile açlık grevlerinin kritik aşamasına dikkat çektiler.

AnkaraAnkara Emek ve Demokrasi Bileşenleri “Ölüm

değil çözüm” şiarıyla bir hafta boyunca YükselCaddesi’nden Sakarya Caddesi’ne yürüyüş ve basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Açlık grevlerinin geldiği aşamaya dikkat çekmekve kamuoyu oluşturmak amacıyla düzenlenen basınaçıklamasında açlık grevinin kitlesel bir grevedönüştüğüne dikkat çekildi. En temel insani haklarınıkazanmak için bedenlerini açlığa yatıran tutsaklarınseslerinin siyasal iktidar tarafından hala duyulmadığıbelirtilerek, bu zihniyetin aynı zamanda açlık grevidirenişini karalamaya çalıştığını, direnişe destekvermek için yapılan eylemleri de boşa düşürmeyeçalıştığıaktarıldı.Eylemde Temel Demirer ve 2000Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın söz alarakzindanlardaki direnişe ve direniş geleneğine dikkatçektiler.

Temel Demirer, açlık grevi direnişçisi MuzafferYılmaz’ın açlık grevinin 38. gününde yazdığımektubu hatırlatarak “Bizleri teslim alamayacaklar,taleplerimiz karşılanıncaya kadar direnişimizisürdüreceğiz diyen bu çığlığı duyuyor musunuz?”diye sorarak devam etti “Kalbimiz onlarla atıyor,aklımız zindanlarda. Karalamalarınız direnişidurdurmayacaktır. Bu devlet bundan korkuyor.Korkusu haklıdır: 84’te 96’da 2000’de biz kazandık,bu kez de biz kazanacağız!” diyerek konuşmasınıbitirdi.

2000 Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın ise“Bizleri hücrelere atarak toplumu yenidenşekillendirmek istediler. 122 arkadaşımızıölümsüzlüğe uğurladık, onlarcamız sakatlandı. Amao günlerde toprağa atılan tohumlar bugünzindanlarda tohumlarını veriyor. Bugün on binlercetutsak anadilleri için direniyor” diyerek içerdeyakılan direniş ateşini dışarıda daha da harlamakgerektiğini belirtti.

BDSP’nin de aralarında bulunduğu ilerici,devrimci güçler eylemlere katılım sağladı. Açlıkgrevinin sesine ses katmak için eylemleri büyütmeçağrısıyla eylemler sonuçlandırıldı.

Kayseri9 Kasım günü Kayseri Emek ve Demokrasi

Platformu bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Devameden açlık grevleri ile ilgili olarak AKP iktidarınıeleştiren Emek ve Demokrasi platformunun basınaçıklamasını Mustafa Öcal okudu.

Mustafa Öcal basın açıklamasının son bölümündeAKP hükümetine seslendi. “çok geç olmadanüzerinize düşen insani sorumluluğu yerine getirin”dedi.

Kayseri Eğitim-Sen Şube Binası’ndagerçekleştirilen basın açıklamasına Emek veDemokrasi Platformu bileşenlerinden KESK KayseriŞubeler Platformu, BDP, BDSP, DHF, EMEP, ESP,Eğit-Der destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul- Kocaeli-Bursa -Antakya-Ankara-Kayseri

Güncel6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Açlık greviyle eylemli dayanışma büyüyor

“Ölüm değil çözüm istiyoruz!”

13 Kasım 2012 / Bursa

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 1. OlağanGenel Kurulu 12-13 Mayıs tarihlerindegerçekleştirilmişti. 15-16 Ekim 2011’de yapılankuruluş kongresinin ardından gerçekleşen bu ilk genelkurula parti kuruluş çalışması kararı damgasınıvurmuştu. Bu kurulda başarısızlıklar ve eksikliklereleştiri konusu edilmiş, HDK’nin umuda dönüştüğüiddia edilmişti. Büyük önem verilen HDK 2. GenelKurulu ise geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirildi.

2. Genel Kurul’dan yansıyanlar

Genel Kurul Kocatepe Kültür Merkezi’ndegerçekleştirildi. Salona 17 dilde “HalklarınDemokratik Kongresi” yazılı pankartlar asıldı. Basınözgürlüğü, Roboski vb. katliamlar, sendika,toplusözleşme ve grev hakkı, anadilde eğitim, doğanınve yaşam alanlarının talanına son verilmesi talepleriniiçeren pankartlar da salonda yer aldı.

Kongreye delegelerin yanı sıra, HalklarınDemokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları YavuzÖnen ve Fatma Gök, İHD Genel Başkanı ÖztürkTürkdoğan, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, BDPmilletvekilleri de katıldı. Kongreye katılanlar, açlıkgrevlerine dikkat çekmek için yakalarına kırmızıkurdele taktılar.

Genel Kurul’da okunan “Örgütlenme FaaliyetleriRaporu”nda, HDK’nin batının Kürdistan’a bakan yüzüve aynı zamanda Kürdistan’ın batıya bakan yüzüolduğu ifade edildi. Yeni dönemde temel hedefinkitlelerle buluşmak olduğu vurgulanarak, örgütlenmeseferberliği çağrısı yapıldı. 54 ilde örgütlü çalışmayürüten HDK’nin 40 ilde “İl Meclisi”, 11 ilde “İlYürütmesi”, üç ilde ve 70 ilçede ise “İlçe Meclisi”şeklinde örgütlendiği ifade edildi.

Ağırlıklı olarak emek ve ekoloji alanında 33komisyon kurulduğunun belirtildiği raporda şuifadelere yer verildi: “Kürt özgürlük hareketinin ileriderecede örgütlü olduğu illerin en az yarısında ilmeclisleri oluşsa da, bazılarında meclis girişimlerivarolsa da, HDK örgütlenmesi henüz arzulanandüzeye ulaşamamıştır. Bu durum gelişmenin seyriiçinde değişecektir. Özgün sorunlar, DTK’ninvarlığının yeterli görülmesi gibi yaklaşımlar HDK’ningelişimine etkide bulunsa da, son aylarda bölgeillerinde atılan adımlar ileri doğru bir gelişimi ortayaçıkarıyor. HDK batının Kürdistan’a bakan yüzüolduğu gibi, Kürdistan’ın da batıya bakan yüzüdür vehalkların birleşik mücadelesinin aracıdır. Bubakımdan HDK’nin Kürdistan’daki gelişimi üzerindeısrarla durulmalıdır.”

“Önümüzdeki dönem Halkların DemokratikPartisi’nin (HDP) seçime katılma yeterliliğini eldeedecek düzeyde örgütleneceği bir dönem olacaktır.Bunun anlamı en az 41 ilde ‘İl Örgütü’, bu illerdekiilçelerin 1/3’ünde ‘İlçe Örgütü’ ve beldelerin yarıdanbir fazlasında ‘Belde Örgütü’ kurmaktır. Bu gerçeklik,Mart ayına kadar bu özgün dönemsel ve örgütselgöreve yoğunlaşılması anlamına gelir. O nedenleHDK’nin bütün il ve ilçe meclisleri bu yöndekihazırlıkları başlatmalı, gerekli adımlarıntamamlanmasını sağlamalıdır.”

Reformist solun yapısal sorunları sürüyor

Genel Kurul’da yapılan tüm konuşmalarda birlikvurgusu öne çıktı. Birlik söyleminin içeriğini ise Kürthareketinin merkezinde olduğu ve reformist yapılarındesteklediği parti anlayışı oluşturdu. Kürt hareketi ilereformist solun birliğinin ürünü olan HDP’nin başarılıolacağı bir kez daha vurgulandı.

Kuruluş Kongresi’nde HDK’nin kimi sözcüleri,HDK’nin yeni bir tarz olduğunu, geçmişte solun birlikdeneyimlerinin olumsuz bir şekilde sonuçlanmasınarağmen HDK’nin farklı olacağını iddia etmişlerdi. Buifadeler 2. Genel Kurul’da da öne çıktı. AbdullahÖcalan da geçtiğimiz yıllarda “Zeytin Dalı” projesi ileseçimler üzerinden gündeme gelen birlik projeleriningerekçelendirmesinde aynı temayı işlemişti. Sonuçtatüm bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. HDK’ninpolitik bileşenleri bu başarısızlığı döne döneyaşadıkları içindir ki, HDK’nin “yeni bir tarz olduğu“söylemini öne çıkarmak ihtiyacı duydular.

İkinci Genel Kurul’da da HDK’nin omurgasınıoluşturan Kürt hareketi ile bağımsız politika yapmayeteneği gösteremeyen reformist sol, başarısızlığıngerçek nedenlerini irdelemekten özenle kaçındılar.Sorunların sınıfsal-siyasal arka planını ele almaktanuzak duruş, kitle hareketi-örgüt ilişkisininkavranamamış olması, reformist solun yapısalsorunlarıyla hesaplaşamaması, tartışmaların örgütünyapısı, birliğin modeli sınırlarını aşamaması vb.nedenler yatıyordu başarısızlığın gerisinde. Bunarağmen “farklı” olduğu iddiasına sarılan HDK’nin,pratikte birleşik, günlük çalışma örgütleyen vemücadele veren bir konumda olmadığı, kendiniaşamadığı birçok konuşmacı tarafından teyid edildi.

“Demokratik toplum” HDK ve HDPprogramlarının özü-özetidir. Bu programların anaomurgasını oluşturan yaklaşımların Kürt hareketininpolitik yönelimiyle doğrudan bağlantılı olduğubiliniyor. Genel Kurul’da da bu programda ifadesinibulan “barış içinde ve insanca yaşanabilecek bir

Türkiye” hedefi bir kez daha yinelendi. Reformist sol adına yapılan tüm konuşmalar

“demokratik cumhuriyet” programıyla uyumluydu.Böylece reformist sol grupların devrim ve sosyalizmiddialarının tümüyle rafa kaldırılmış olduğu bir kezdaha kayıtlara geçti. Reformist solun sözcüleri,hedeflerinin kurulu düzeni kendi temelleri üzerindedemokratikleştirmek olduğunu, kongre vesilesiyle birkez tekrarladılar.

Tutarlı bir demokratizmmücadelesinden yoksunluk!

HDK ortaya çıktığından bu yana, AKP’ninsaldırıları karşısında tek muhalefet odağı ve toplumsalbir taraf olduğunu söylemektedir. Oysa HDKbileşenlerinin esas dayanağı Kürt hareketidir. Gerçekbir halk hareketi olan Kürt hareketinin politikkuvvetine dayanarak, yukarıdan oluşturulan bir birliküzerinden toplumsal hareket yaratılacağı hayalleriyayılmaya çalışılmaktadır.

HDK ve HDP, Kürt sorununun demokratik çözümüekseninde solun birleştirilmesidir. Bu platformda yeralan reformist solun hesabı parlamento üzerinekuruludur. Devrimci iktidar perspektifini tümdenyitirmiş olan reformist solun hedefi, Kürt hareketiningücüne dayanarak parlamento ve belediyelerde dahafazla temsiliyet kazanmaktır.

HDK 2. Genel Kurulu’ndan yansıyanlar, Kürthareketinin politik hattı üzerinde hareket edenreformist güçlerin parlamenter hayallerle bir arayageldiklerini bir kez daha göstermiştir. HDK iddiaedildiği gibi ciddi bir “muhalefet odağı”, “toplumsalbir taraf” değil, etkisiz bir reformist odak olmayamahkumdur. Kürt sorunu eksenine sıkışan,Türkiye’nin işçi ve emekçilerini sosyal mücadeleyeçekme perspektifinden yoksun bir politik platformla,Türkiye’nin demokratikleştirilmesi hedefine dayalıtutarlı bir mücadele yürütülemez.

H. Yağmur

HDK 2. Genel Kurulu üzerine

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Güncel8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Meclis bünyesinde kurulan Darbe ve MuhtıralarıAraştırma Komisyonu geçtiğimiz günlerde Çiller,Demirel, Raci Tetik, Mehmet Ağar, Yaşar Büyükanıt veHilmi Özkök gibi sermaye düzeninin kirli icraatları ilebilinen insanlarıyla konuştu. Bu haliyle komisyon,sicilleri kirli bu piyonları aklama platformu olarakçalışıyor. BDP milletvekillerini dışarda tutarsak,komisyonda bulunan milletvekilleri sözde ifadeyeçağırdıkları isimleri “incitmemeye” hayli özengösteriyorlar.

Komisyon bugüne kadar 300 küsur saat çalıştı,130’un üzerinde kişiyi dinledi, 4 bini aşkın sayfa tutanaktutuldu. Bu yoğun mesai süresince, karşılıklı sohbetlerlegeçmiş yadedildi, yakınanlar, şikayetçi ve mağdurolanlar, mağrur olanlar hep birlikte “darbe ve muhtıralı”yılları tozlu raflardan devletin derinliğine kaldırdılar.Sözde geçmişle hesaplaşanlar, o kanlı geçmişin insanlıksuçlarıyla değil, kendilerini ilgilendiren kısımlarınıcımbızlayarak “darbecilere” veryansın ettiler.

Bu çok perdelik oyun sürerken, hiç eksilmeyen“ulusa seslenişler” devam etti, bu kez apoletsizlertarafından. “İdam da idam”, “Asmayalım da besleyelimmi” diyen bu sefer Evren değildi. Lakin ne çokbenzerlikler taşıyordu devlet adına konuşanlarınsöyledikleri.

İsrail’den alınan ve kaybolan silahları sorankomisyona; “mücadele için bu gerekiyordu, silahlarınkaydı yok, bunların kaydı olmaz” ve işkenceler için“uygulanması gereken sert sorgu yöntemleri” diyen katilAğar, ne elindeki kanı gizleme gereği duyuyordu, ne dekomisyonun o değerli üyeleri Ağar’ın elindeki bu kanıönemli buluyorlardı. Kurulan komisyon esasında biraklama, gerçekleri karartma işlevi görmekteydi. Bugündeğişen güç dengelerinde avantajlı duruma düşenlerin,rant düellosunda rakiplerini, sahip oldukları sömürüçarkını sıkıntıya sokmadan bertaraf edebilmek dışındabir amaçları yoktu. Esasında Ağar’ı hapishanedekimakam odasında ziyaret edenler ile aynı zamandaAğar’ın elindeki kanı silmeye çalışmaların anlaşılırolmayan bir durumu yok. Zira o kan ve daha niceleri,aynı zamanda onların bugün kavgasını verdiklerisaltanatı ayakta tutan ortak kirli geçmişleridir.

“Kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek”isteyen düzen aktörleri değişebilir. Sorgu yöntemlerikimi zaman sertleşip, kimi zaman yumuşayabilir. Ancakdağıtılan adalet hiçbir zaman adil olmaz. Burjuva hukuk,teknolojininde yardımıyla “sert” komplo yöntemleriyleişlevini yürütmeye devam eder. Zindanlar hiç boşkalmaz. Mantık ve uygulama değişmez. Maraş Madımakolur, Roboski olur. 17 yaşındaki Erdal Eren, 12 yaşında13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz olur. 8 yaşındakiEnes’ler, 9 yaşındaki Abdullah Duran’lar, Ceylanlar,Aydınlar, İbrahim Oruçlar, Alaattin Karadağ’lar, dahaniceleri TBMM Darbe ve Muhtıraları AraştırmaKomisyonunun ilgi alanına girmez. Katillerini yargıönüne çıkarmayanlar, faili meçhulleriniaydınlatmayanlar, hakikatleri açığa çıkarabilir, darbelerlehiç yüzleşebilirler mi?

Bu sömürü düzeninde tüm insanlık suçları,provokasyonlar, katliamlar, işkenceler, darbeler, infazlar,faali meçhuller, kaçırılıp katledilen devrimcilerin,demokratların, Kürtler’in gömüldüğü “şeytan üçgenleri”,asit kuyularında erimeye bırakılanlar TBMM Darbe veMuhtıraları Araştırma Komisyonu’nun o binlerce sayfaeden tutanakları içinde bir kez daha kaybedilmeye

çalışılır. Köklerini Osmanlı’dan almakla övünenlerin en iyi

devraldıkları ise, taht kavgalarında birbirleriniboğazlayanların kanlı hırslarıdır. Yeri geldiğindebirbirlerine acımasızlıkları bundandır. Ancak asıl acılarıçekenler, bir avuç asalak gittikçe zenginleşirkenyoksulluğun en derin kuyusuna, geleceksizliğe itilenonmilyonlardır. Tebaa kandırılmalıdır ki, zengini dahazengin, yoksulu daha yoksul yapan bu kapitalist devletyaşayabilsin.

28 Şubat ile namlanan meşhur Batı ÇalışmaGrubu’nu, bazı kirli organizasyonlarını hatırda tutanların,mesela 12 Eylül’de işkenceleriyle kendine yer açanAnkara’nın DAL’ını (Derin Araştırmalar Laboratuvarı)sessizlikle geçiştirmesi rastlantı olabilir mi?

Kapitalist sistemin yarattığı toplumsal eşitsizliklergittikçe derinleşirken, hak ve özgürlüklere yönelik yenisaldırılar gündeme gelirken, toplantı ve yürüyüş hakkıgibi en temel haklar saldırıya uğrarken, milyonlarcaemekçinin kazanılmış hakkı olan kıdem hakkına gözkoyulmuşken, sendika hakkı işçi ve emekçiler içinkullanılamaz bir duruma getirilirken, Kürt ulusunun entemel istemleri yok sayılırken, “ana dil hakkını”tartışıyoruz derken bile Kürtçe’yi mahkeme kayıtlarına“bilinmeyen bir dil olarak” geçirirken, devlet erkanıtarafından kurulan ve kurulacak olan komisyonlar,hazırlanan onbinlerce sayfalık tutanaklar, ancak buzkütlesinin suyun üstündeki görünen kısmı olabilir.

Taht kavgasında canları yananlar intikamlarını aynıkaderi paylaştıkları kendileri gibi kapitalist sınıfkardeşlerinden almazlar. Sahip oldukları sermayebirikimleri, idare mekanizmasındaki güçleri ve arkalarınaaldıkları emperyalist güç odaklarının desteği ilerakiplerini safdışı etmeye çalışırken bile, asla ayaklarınınaltındaki tuğlaya dokunmazlar. Bilirler ki, bina çökerseenkazın altında kendileri de kalırlar. Bundan kaynaklı herzaman “sarsılan devlet otoritesini yeniden tesis ederken”

kavga, satranç tahtasında olduğu gibi sürer. Sömürüdüzeninin şahları saltanat makamlarından, iççekişmelerini de, sömürü ve yıkım düzenini de idareeder, seçtikleri memurlarına tam yetki verirler.

Ta ki işçi sınıfı ve emekçiler tarafından tahtları biryana, taçları bir yana savruluncaya kadar. İşçiler veemekçiler güçlerinin farkına vardıklarında, kendi sınıfçıkarları için harekete geçtiklerinde, bağımsız siyasal birsınıf hareketine dönüşerek, işçi sınıfının biricik temsilcisiolan komünist işçi partisi etrafında birleştiklerinde,sömürücü sınıflar için mutlak son yaklaşmış olacaktır.Her türden sömürünün ortadan kaldırıldığı sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti kurulduğunda, ancak o zamanyaşanmış tüm hakikatler açığa çıkartılacak, işçi sınıfıkendi komisyonlarının başına geçerek, tarihin tümkaranlık noktalarını aydınlatacak, asıl hesaplaşmanınolacağı mahkemeleri işletecektir. İşte o vakit dünyayıyaratan eller, işlenmiş bütün insanlık suçları için kendikalemlerini kıracaklardır. Adalet yerini gerçekten bulmuşolacaktır.

Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu...

Geçmişle hesaplaşma oyunu!H. Eylül

Anadil düzenlemeleri fos çıktı!

Bülent Arınç’ın açlık grevlerinin taleplerinden biri olan anadilde savunma hakkı için yaptığı açıklamalar, budüzenlemenin zaten yapılmakta olduğu yönündeydi. Üstelik Arınç bundan yola çıkarak eylemin gereksizolduğunu dahi defalarca tekrar etmişti.

Ancak “zaten yapılmakta olan” düzenlemenin ayrıntıları basına yansıdıkça bunun iğreti ve göstermelik birdüzenleme olmaktan öteye gitmediği de anlaşıldı. Atıf yapılan Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve GüvenlikTedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1. Maddesinde CMK’nın202. Maddesinde bir değişiklik yapılması öngörülüyor. Değişiklik ifadesi ise şöyle:

“Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanık,a)İddianamenin okunması,b)Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini

beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda sanık, savunma yapacağı oturumda tercümanını hazırbulundurmak zorundadır. Bu imkan, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüyekullanılamaz.”

Önerilen düzenlemenin bir yasal güvence değil aksine keyfi uygulamaların önünü açtığı görülmekte. Zira“yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz” ifadesi inisiyatifin hakimebırakılması anlamına geliyor.

Bir diğer önemli nokta ise sanığın tercümanını hazır tutma zorunluluğu. Bu da ekonomik olarak ciddi birkülfet anlamına geliyor ve hakkın kullanımını ücrete tabi tutuyor.

Mahkeme aşamasında iğreti de olsa tanınan anadilde savunma hakkının mahkeme öncesi aşamalardakullanılmasına dair herhangi bir ibare ise düzenlemelerde yer almıyor. Yine sözlü savunma dışında yazılı olarakanadilde savunma yapmak bu düzenlemeyle mümkün değil.

Taslak bu haliyle yasalaşırsa sermaye devletinin ikiyüzlü düzenlemelerinin ve açılım oyunlarının bir yenisiolarak yerini almış olacak.

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Sanıksız-avukatsızsalonda ‘adalet’

“KCK Basın Komitesi” oldukları iddasıyla açılanKCK ana davalarından 33’ü tutuklu 44 gazetecininyargılanmasına 12 Kasım’da devam edildi. SilivriCezaevi’ndeki duruşma salonunda görülen 4.duruşmada yine mahkeme heyetinin saldırgan üslubuön plana çıktı.

Mahkeme heyetinin saldırgan tutumu sonucundasanıksız, izleyicisiz duruşma devam ettirilmek istendi.Sanıkları ve izleyicileri salondan çıkartan mahkemeheyeti avukatların protestosu sonrası salondanayrıldı. İddianame boş salona okunarak yargılamanıngöstermelik olduğu bir kez daha görüldü.

Duruşmada ilk olarak Dicle Haber Ajansı AnkaraTemsilcisi Kenan Kırkaya’nın zorla dışarıçıkarılmasının ardından gazeteciler alkışlarlamahkeme salonunu terk etti. Bunun üzerinemahkemeye ara verildi. Tutuklu gazetecilermahkemeyi protesto ettikleri için salona girmedi.Duruşma yeniden başladığındaysa Mahkeme Başkanıizleyicilerin duruşma salonuna alınmasına izinvermedi. Avukatlar duruma tepki gösterereksavunma hakkının gasp edildiğini vurguladılar.Sanıkların olmadığı bir duruşmayı kabul etmeyenavukatlara mahkeme heyeti tarafından ‘dışarıattırma’ tehdidi savurularak saldırgan tutumsürdürüldü.

Mahkeme Başkanı’nın talebi kabul etmeyeceklerive sanıksız salonda iddianamenin okunması kararıüzerine Avukat Gülizar Tuncer, “Komutan mısınız siz.Kışla mı burası. Nasıl konuşmamıza izin vermezsiniz.İzleyici yok, tutuklu yok, avukat yok kimeokuyacaksınız iddianameyi. Bu insanlar açlıkgrevinde, bunu yapmaya hakkınız yok” sözleriyletepki gösterdi.

Avukat Ercan Kanar ise “Heyetiniz çelişkilerle,baskılarla dolu. Avukatsız sanıksız yargılamayapamazsınız. Biz savunma makamı olarak, sanıklarınhaklarını size asla çiğnetmeyeceğiz. 12 Eylül cuntasıbile bizi korkutmamıştı, siz de korkutamazsınız.Savunma makamı olarak mahkemenizi protestoediyoruz ve duruşmadan çekiliyoruz” sözleriyleavukatların tutumunu açıkladı.

Avukatların ardından duruşmayı takip eden basınemekçileri de salonu boşalttı. Sanıkların, izleyicilerin,avukatların, basının olmadığı salonda iddianameninokunmasına devam edildi.

Duruşmaya açlık grevi eylemine duyulantahammülsüzlüğün yansıdığı görülürken verilen aradaaçlık grevindeki tutsaklara su ve meyve suyuverilmesinin de engellendiği öğrenildi.

Avukatlar bugünkü duruşmadan mahkemeheyetinin tutumu dolayısıyla çekildiklerini fakat diğerduruşmalara katılarak tutsakları savunmaya devamedeceklerini ifade ettiler.

İsmet İnönü işitme güçlüğü çekerdi. Muhalifleri budurumu “sadece işine gelmeyen şeyleri duymuyor”diye yorumlarlardı. Bu ‘sağırlık’ durumunun topçuaskerlerin meslek hastalığı olduğu söylenir. YaşarBüyükanıt da salona girip yerini aldıktan sonrasöylenenleri duymayıp, aynı gerekçeyi “malum meslekhastalığımız” diyerek dile getirince, KomisyonBaşkanı Nimet Baş yerinden kaldırtıp yanımızaoturttu.

Görevde olan kudretli askerlerin seçilmişlere vemilletvekillerine karşı tavrı pek demokrasiye uygundeğil. Geçen yıla kadar Meclis’te bizle karşılaşmamakiçin gelmiyorlardı mesela... Bu ambargo şimdilerdekırıldı kırılmasına ama yazışmalarda bu kibir halensürüyor. Biz komisyon olarak resmi yazıyla,Genelkurmay’a sorular soruyoruz. Onlar verdiklericevapta bizim adımızı ısrarla tam olarak yazmıyorlar.Peki neyi eksik yazıyorlar sizce? ‘Darbe’ sözcüğünü!

Biz Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonuolarak soru soruyoruz.

Onların cevap yazılarındaki hitap tam olarak şöyle:“Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na”

Yani hayvanlarda şap hastalığını araştırmakomisyonu olsa yanlışlıkla onlara da gidebilir. Kısacasıdarbe yapmaya karşı ne kadar iştahlılarsa, adınıgeçirmek bahsinde tam tersine bir iştahsızlık haliiçindeler.

Yaşar Büyükanıt da 27 Nisan muhtırasının aslındabir muhtıra olmadığını anlatabilmek için kırk deredensu nakliyesi yaparak başladı konuşmaya.

Bütün arkadaşları tutuklanmış, bütün tersanelerinegirilmiş bir ordunun eski komutanı olarak gayet‘tırsmış’ bir vaziyetteydi.

‘Tırsmış’ değerlendirmesini biraz açmamgerekiyor. Bu kanaate varmamdaki ölçü, onunkomutanken gayet pervasızca söyledikleriyle şimdiverdiği cevaplar arasındaki temkinlilik halidir. Açıksöyleyeyim, ben paşanın zeki, çevik ve darbekonusunda haddini bilenini daha çok sevdim ama busevincim kısa sürdü. Sıra Kürt meselesine geldiğindepaşa her ‘terör ve PKK ’ kavramları geçince, dönüpdönüp bana bakıyordu. “Niye bu kavramlar hergeçtiğinde dönüp bana bakıyorsunuz” diye sordum.

Doğrusu “ne yani Nimet Baş’a mı bakayım?” desetam bir kurmay zekâsı olacaktı ama o mahcup birşekilde eliyle yüzünün yarısını kapattı sevgili okur.“Bundan sonra size döndüğümde elimle yüzümükapatayım” dedi. Bu pozu bir daha verirsefotoğraflayacağımı söyledim, tekrar aynı pozu verdi vesayfada gördüğünüz fotoğraf tarihteki yerini böylecealdı.

CHP ’li vekillerin temel derdi, tahmin edeceğinizgibi, tarihi ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ idi. MaazallahBüyükanıt da tutuklansa sürecin tümü meşruolacakmış gibi bir çürük zeminde kıvranıpduruyorlardı.

İktidar vekilleri de bu sulara hiç girmeyinceoturumun seyri belli olmuştu. Niye girdi, nasıl girdibilmiyorum ama Şemdin Sakık da dahil oldumevzuya... Paşa kendisinin Şemdin Sakık tarafındannasıl andıçlandığını anlatmaya başladı.

Ben, “Ah keşke Akın Birdal, Cengiz Çandar ve M.Ali Birand da burada olaydı da bu halleri göreydi” diyehislenmiştim ki “ Sırrı Sakık bile onu sevmiyor”deyiverdi.

Devreye girerek ‘bile’ lafını geri almasını ve SırrıSakık’tan özür dilemesini istedim. Orduya belbağlayan arkadaşlar üzülecekler belki ama ne yapalım

ki sözünü geri aldı ve düzelterek özür diledi...Meşhur Kandil seferi olarak başlayıp, Kandil

bozgununa dönüşen harekâtı sordum. Ben “üç günde”geri döndünüz dedim. O “Yaklaşık bir haftasürdüğünü” söyledi. Arayı bulduk, 4-5 günde anlaştık.Gerekçe olarak “çok soğuktu” dedi... Vallaha böylededi. Üstelik önündeki su şişesini kaldırarak “aha busu bile donuyordu” diyerek de kavileştirdi. Ben “iyiama ‘düşman’ da aynı koşullarda değil miydi?” diyesorduğumda “Onlar mağarada kalıyorlar” gerekçesinidile getirdi.

Halen Kandil’e sefer etmeyi düşünenler varsa diyesöylüyorum, ben demedim paşa dedi... Bir ara“Kandil’e sefer olur ama zafer olmaz” diyenler haklımı yani paşa? diye soracaktım, paşanın Ergenekon’dan yırtıp KCK ’dan içeri düşmesine vesile olmakistemedim.

“İyi çocuktur, tanırım” meselesi için “Talabani,Barzani’ye saldırıyordu, o zaman Barzani bizimemrimize 3 bin peşmerge vermişti ve hep birlikteTalabani ile PKK’ya sefer eylemiştik benimyardımcılarımdan birisi de peşmergeydi, işte bubaşçavuş Ali o zaman benim tercümanlığımı yapıyorduoradan tanırım” dedi. İktidar kanadından bir vekil ogün Başçavuş Ali’nin kendisiyle tam 5 kez telefonlagörüşüp görüşmediğini sorunca hafif benzi attı ama“yok öyle bir şey” dedi.

Demokrasiye ve Avrupa Birliği’ne olan inancını“AB’ye inanmayanı Allah çarpar, tam Atatürk’ünmuasır medeniyet projesine uygundur” deyince bunuKenan Evren’e söyleyip söylemediğini merak ettim.Evren AB standartlarını isteyenlere “orada 18 yaşınıbitiren kızlar, oğlanlarla aynı evde kalıyorlar, ne yanionların dediğini yapalım da bizimkiler de mi öyleolsun” şeklinde ‘muasır’ bir yaklaşım içindeydi.Mehmet Ağar siyasetçiyken “Düz ovada siyasetyapsınlar, anaların feryadını duymak lazım” dediğinde“Ağar cumartesi analarını duymuş herhalde” diyebaşlayan zehir zemberek demecini hatırlattım. Önceöyle bir demeci olmadığını söyledi, önüne kupürükoyunca okudu ve “evet ya, söylemişim” dedi...

TESEV raporu için ettiği hakaretleri söyledim, oKESK olarak anladı ve KESK’in ne kadar ‘münafık’bir yapı olduğunu anlatıp durdu...

Tekme tokat içeri atılan vekillerimiz için “devlettenemekli maaşı almaları kanıma dokunuyor” demişti.Şimdi yargılanan askerler hakkındaki hükümkesinleşirse ki aynı maddelerden ceza tesis edilmiştir,silah arkadaşlarının emeklilik maaşı da kanına dokunurmu diye sordum “onlar için böyle diyemem” dedi.

Velhasıl paşanın demokrasi hakkındaki düşüncelerikulak memesi kıvamına gelmişti.

Bana da arkasından şu dizeyi mırıldanmak kaldı:“Sunar bir cam-ı memlû, bin tehî peymâneden

sonra Felek ehli-i dili dilşad eder ammâ neden sonra.”Sırrı Süreyya Önder, Radikal - 09 Kasım 12

Kandil çok soğuktu!

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

14 ilde DHF’ye yönelik baskınlarla 57 devrimciningözaltına alınmasına dair açıklama yapılarak “Baskıve sindirme politikalarını boşa çıkaracağız!” dedi.

Demokratik Haklar Federasyonu’nun yaptığıaçıklamayı sunuyoruz...

“Sömürü ve zulüm düzeninin, halka ve onunörgütlü güçlerine karşı her geçen gün ivmelenensaldırılarına bu sabah yenileri eklendi.

Emperyalizmin Suriye halkına dönük saldırılarınıyoğunlaştırarak gözünü İran’a diktiği ve ülkemizhakim sınıflarına da tarihsel uşaklık misyonu biçtiğiböylesi bir dönemde, ülkemiz ezilenleri üzerindeyoğunlaşan baskı ve sindirme saldırıları şaşırtıcıdeğildir.

Zira emperyalistler, uzunca zamandır hemOrtadoğu’da hem de ülkemizde devreye soktuğusaldırılar çerçevesinde uşak-işbirlikçi iktidarlarınıyeniden yapılandırmaya girişmiş durumdadır. Ülkemizhâkim sınıfları da bu yapılandırmayı, 2000’lerinbaşından bu yana adım adım, AKP şahsında hayatageçirmektedir.

İşte, ülkemizde de son yıllarda, ezilenlere ve onunörgütlü güçlerine yönelik olarak giderek ivmelenengerici-faşist saldırganlık böylesi bir konjonktürdenbeslenmektedir. İşçilere, köylülere ve emekçilereyönelik olarak artan saldırılar ile hapishanelerde 70güne yaklaşan Açlık Grevleri’ne karşı takınılantutumlar dahi sömürü düzeninin yönelimini çıplak birşekilde göstermektedir.

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF), sömürüdüzeninin saldırılarına karşı halkın devrimcimücadelesini yükselttiği için yıllardır gözaltı,tutuklama ve kaçırma girişimleri gibi onlarca saldırınınhedefi olmuştur. Bu saldırılarda yüzlerce üye vetaraftarımız gözaltına alınmış ve 100’e yakınıtutuklanmıştır.

DHF’ye yönelik gözaltı terörüne bu sabah yenilerieklendi. Ankara, Dersim, İzmir, İstanbul, Adana,Mersin, Sivas, Kayseri, Zonguldak, Antalya, Isparta,Çanakkale, Uşak ve Diyarbakır’da DHF merkezitemsilcileri, üyeleri ve taraftarlarıyla birlikte Halkın

Günlüğü Gazetesi İzmir Temsilcisi Deniz Kısmetli;DEDEF MYK üyesi, Dersim Kültür Derneği Başkanıve Dersim Belediye Meclis Üyesi Ali Mükan veDersim Belediye Meclis Üyesi Yaşar Oğuz gözaltınaalındı. Şu ana kadar 57 kişinin gözaltına alındığı tespitedilmiştir ve bu sayı sürekli artmaktadır.

Baskı ve sindirme politikalarını boşa çıkaracağız!

DHF üzerinde yoğunlaşan baskı ve sindirmepolitikalarını politik kitle faaliyetlerine yoğunlaşarakve daha fazla örgütlenerek boşa çıkaracağız.

DHF üye ve taraftarları faaliyet alanlarındamücadeleyi daha fazla sahiplenerek bu kararlığı temsiledeceklerdir. Dersim, Adana, Ankara ve İzmir’desaldırıya uğrayan derneklerimiz açık tutulacak vedayanışma ziyaretleri derneklerimizde kabuledilecektir. Tüm halkımızı kurumlarına vemücadelelerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Bütün devrimci, demokratik, ilerici güçleridayanışmayı yükseltmeye davet ediyoruz.”

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)

Güncel10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

DHF’den açıklamaBaskılar biziyıldıramaz!

13 Kasım günü sabaha doğru DemokratikHaklar Federasyonu’na (DHF) yönelik operasyonyapılmış ve 57 yakın kişi gözaltına alınmıştı.İzmir’de bu durumu protesto etmek için EskiSümerbank önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirildi. Eylemde “Gözaltılar,tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” ozalitiaçıldı.

Açıklamaya, devletin bir sınıfın diğer sınıfüzerindeki baskı ve tahakküm aracı olduğusöylenerek başlandı. Bugün devlet erkini elindebulunduran burjuvazinin, devletin her kurumunuemekçilere, ilericilere ve devrimcilere karşı birersilaha dönüştürdüğü belirtildi. Her alanda devletterörünün yaşandığı vurgulanarak bugün sabahsaatlerinde DHF’ye yönelik yapılan ev baskınları,derneklere ve Halkın Günlüğü gazetesine yönelikoperasyon anlatıldı. Operasyona herhangi birgerekçe gösterilmediği ifade edildi. Gözaltınaalınan DHF’lilerin avukatlarıyla görüştürülmediğibelirtildi.

Açıklamada, devlet terörünün sadece DHF’yeyönelik değil, tüm emekçi halklar ve devrimcilereyönelik olduğuna dikkat çekildi. Ayrıcaaçıklamada, Kürt halkına yönelik baskılar da dilegetirildi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Devlet debilmelidir ki; tarihin hiçbir kesitinde rastlanmadığıgibi bugün de devrimci mücadele gözaltı,tutuklama ve baskılarla sindirilemeyecektir.Aksine uygulanan her baskı, düzenlenen heroperasyon bizler için yılgınlık sebebi değilmücadelemizi yükseltmeye yönelik kamçılayıcıbirer etkidir. Yine belirtmek gerekirse bugün özelde DHF’ye karşı yürütülen operasyonlar geneldetüm emekçi halklara ve Türkiye devrimcihareketine yöneltilmiştir.”

Eyleme DHF, BDSP, EÖC, SDP, MBP, ESP,Devrimci Hareket, Köz, Alınteri, Partizan, HalkCephesi, Sokak Sanatçıları Derneği, TKP 1920,Kaldıraç, İzmir Hareket Tiyatrosu ve DersimlilerDerneği katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Gözaltına alınan devrimcilerderhal serbest bırakılsın!

Sermaye devleti, uzun zamandır estirdiği faşist baskı ve teröre yeni bir halka daha ekledi. 14 ilde DemokratikHaklar Federasyonu’na yönelik yaptığı operasyonlarla 57 devrimciyi gözaltına aldı.

İçerisinden geçmekte oduğumuz dönemde savaş ve saldırganlık pozisyonu alan sermaye devleti, içerde, hergeçen gün işçi ve emekçilere yönelik sosyal hak gasplarını arttırıyor, kölelik prangalarını kalınlaştırıyor; dışarda isebaşta Suriye olmak üzere, Ortadoğu halklarına yönelik emperyalist saldırganlığı körüklüyor, emperyalistefendilerinin emirleri doğrultusunda işbirlikçi çeteleri besleyerek halkların kırımına imza atıyor.

Öte yandan, haklı ve meşru talepleri için direnen Kürt halkının taleplerini yok sayıyor, Kürt hareketine yönelikkirli savaşı yükseltmenin yanında, Kürt halkının eylemlerini polis terörü ile bastırmak ve engellemek istiyor.

Böylesi bir tabloda sermaye devletinin devrimciler üzerine her türlü baskı ve zorbalığını yöneltmesi sınıfsavaşımının yasalarından doğru anlaşılır bir durumdur. Zira burjuvazi, saltanatını yıkacak olan işçi ve emekçileriteslim alabilmenin yolunun öncelikle devrimcileri ezmekten geçtiğini çok iyi bilmektedir.

Ancak burjuvazinin iyi bildiği bir şey daha var. O da tüm bu baskı ve zorbalığa rağmen devrimci mücadelenininengellenemeyeceği, devrimcilerin ezilip sindirilemeyeceğidir!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak saldırılar karşısında devrimci siper yoldaşlarımızla dayanışma içindeolduğumuzu bir kez daha belirtiyor, faşist baskı ve devlet terörünü omuz omuza verdiğimiz mücadele ilepüskürteceğimizi yineliyoruz.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)13 Kasım 2012

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Elit önünde eylem

İstanbul Esenyurt’ta kurulu Elit Çikolatafabrikasında işten atılan işçiler 9 Kasım’da fabrikaönünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın “örgütlü” olduğufabrikada, geriye dönük mesai ücretleriniistedikleri için işten atılan işçilerin eylemine TekGıda-İş Avrupa Yakası Eski Başkanı ve 8 Kasım’danitibaren de Öz Gıda-İş Sendikası İstanbulTemsilcisi olan Muzaffer Dilek de katıldı.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın tasfiye edilip ÖzGıda-İş Sendikası’nın getirildiği Pamir Gıda’dan(Haribo) işyeri temsilcilerinin de katıldığı eylemde,işten atılan işçilere BDSP’liler de destek verdiler.

Okan Tekstil önünde buluşarak “Elit Çikolataişçileri yalnız değildir!” pankartı arkasında fabrikaönüne yürüyen işçiler burada basın açıklamasıyaptılar.

Eylemde konuşan Öz Gıda-İş Sendikasıİstanbul Temsilcisi Muzaffer Dilek, işçileriniradesine saygı duyulması gerektiğini söyledi. ElitÇikolata patronuna da çağrıda bulunan Dilek,toplu iş sözleşmesinde yazılı hakların verilmesiniistediklerini ifade etti.

İşten atılan bir Elit Çikolata işçisi de eylemdesöz alarak Elit Çikolata işçilerinin yalnız olmadığınısöyledi.

Fabrikada işten atma saldırısı devam ederken,Tek Gıda-İş Genel Merkezi tarafından tasfiyeedilen Muzaffer Dilek, 8 Kasım 2012 tarihiitibariyle Öz Gıda-İş Sendikası İstanbul Temsilcisiolarak görev yapmaya başladı. Elit Çikolata’daçalışan işçileri Öz Gıda-İş’e geçirmeye çalışanDilek, fabrika önündeki açıklamalarını her haftadüzenli olarak yapacaklarını belirtirken fabrikaönündeki ‘direnişin’ sonlandırıldığını ifade etti.

Yıllardır kağıt üzerinde bir sendikalörgütlülüğün bulunduğu fabrikada çalışan işçilerise tedirgin. Öz Gıda-İş’e üye olan işçiler parçaparça işten atılırken her iki sendika arasında tambir kayıkçı dövüşü yaşanıyor. Fabrikada yaşanansürecin, örgütlülük ve mücadele adına olumlu biriçerik taşımadığını vurgulayan bir grup Elit işçisiise, fabrikada gerçek bir örgütlülük yaratılmasıihtiyacına dikkat çekiyorlar.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

20 Temmuz 2012 tarihinde işten çıkartılan Kiğılıişçisi Didem Sorhun, keyfi çıkartmaya karşı direnişebaşlayarak, dava açmıştı. İşe geri dönmek için açtığıdavanın ilk duruşması 14 Kasım günü BakırköyAdliyesi’nde görüldü.

Duruşma çıkışında adliye önünde gerçekleştirilenbasın açıklamasında, işten atılma sürecini aktaranSorhun, Kiğılı’daki baskı, tehdit ve sömürüye karşıçıkması nedeni ile keyfi şekilde atıldığını, işe geridönmek için de direnişe başladığını vurguladı.

3 aydan fazladır direnişini sürdürdüğünü belirtenSorhun, direnişinin çalışan kadın arkadaşlarınaörnek olduğunu ve fabrikada kadın arkadaşlarınınartık baskı ve tehditlere karşı koyduklarını ifade etti.Direnişinin etkisinden korkan Kiğılı patronunun,direnişini karalamaya çalıştığını, tehdit mektubuyolladığını, buna karşın kararlı bir şekilde sesiniyükselttiğini, dava açtığını ve şuan direnişte olandiğer sınıf kardeşleriyle ortak mücadele yürüttüğünübelirtti.

Mahkemelerin sermaye sınıfının çıkardığıyasalarla işlediğini, gerçek kazanımın ancak fiili-meşru direnişlerle kazanılabileceğini, davalarındayükseltilen bu mücadelenin güçlülüğü ilebelirleneceğini belirten Sorhun, kazanana kadarmücadeleyi büyüteceğini vurgulayarak açıklamasınısonlandırdı.

Avukat Gülvin Aydın, duruşma hakkında birkonuşma yaptı. Dava açabilmek için istenen başvuru

miktarının yükseltildiğini hatırlatarak söze başlayanAydın, bunun da işçilerin haklarını aramada önlerinekonmuş bir engel olduğuna işaret etti. Aydın, buduruma karşı adli yardım talep ettiklerini ve davadaeksik belgelerin olduğu gerekçe gösterilerek,davanın 4 Şubat 2013 ertelendiğini söyledi.

Avukat Aydın, duruşmayı aktararak, değişenyasaların emekçilerin çıkarlarına olmadığına vurguyaptı, direnişlerin davaların görüldüğü zamanlardada sürdürülmesinin davalar açısından belirleyiciolduğunu, her alanda işçiler lehine kazanımınişçilerin ortak mücadelesinden geçtiğine işaret etti.

Hey Tekstil işçisi Zeki Gördeğir de söz alarak,kendilerinin de TOBB Kadın Girişimciler BaşkanıAynur ve Süreyya Bektaş’a karşı haklarını almakiçin direndiklerini hatırlattı. Direnişlerinortaklaşmasının önemine işaret etti. Başarılı olanakadar direnişi sürdüreceğini, dayanışmanın dakazanımlar için belirleyici olduğunu söyleyenGördeğir, kendilerine desteği eksik etmeyenBağımsız Devrimci Sınıf Platformu ve Devrimci İşçiHareketi’ne teşekkür etti.

“İşimi geri istiyorum / Direnişçi Kiğılı İşçisi”pankartının açıldığı eylem, “Zafer direnenemekçinin olacak!”, “Kiğılı’ya boykot direnişedestek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları ileson buldu. Eyleme Hey Tekstil, BEDAŞ işçileri veDevrimci İşçi Hareketi katılarak destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

DEBA işçisi alacakları için eylem yaptı

Denizli’de bulunan Denizli Basma (DEBA) fabrikası 28 Eylül 2009’da kapatılmış, DEBA işçileri 10 ayboyunca ücretlerini alamadan çalışmışlardı. Fabrika kapandığında hem 10 aylık ücretlerini hem de kıdemtazminatlarını alacaklarına dair söz verilmiş olmasına rağmen ücretler halen daha ödenmedi.

DEBA işçileri tazminat ve ücret alacakları için 13 Kasım’da eylem yaptı. Türk İş TEKSİF Sendikas’ınınörgütlediği eylem saat 12.00’de Fuar Lozan kapısı önünde başladı.

“Sayın ENDA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Saim Sivri, 25 Mart 2010’da ‘vefa gecesinde’ işçilereüzüldüğünüzü söylemiştiniz. Borcunuzun ve ağabeyiniz Esat Sivri’nin arkasında olduğunuzu söylemiştiniz. Bizeolan borcunuzu ödeyeceğinizi söylemiştiniz. Söz ağızdan bir kez çıkar. Alınterimizin hakkı, çocuklarımızıngeleceği olan borcunuzu ödeyin. DEBA Mağduru İşçiler” ve “ Adalet, vicdan, gelecek yok edildi. Sayın EsatSivri sadaka değil 10 aylık maaş ve kıdem tazminatımızı ödeyin. DEBA İşçileri” yazılı pankartlar açtılar.

“Susma haykır tazminat haktır!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”,“İşçiyiz haklıyız kazanacağız!”, “Gün gelecek devran dönecek işverenler işçiye hesap verecek!”, “Tazminatauzanan eller kırılsın!” sloganlarının atıldığı yürüyüş ENDA Holding önünde son buldu. Burada Türk İş 3. Bölgebaşkan yardımcısı Tuncay Kireçkaya basın açıklamasını okudu. DEBA işçilerinin durumunun anlatıldığı basınmetni, haklar alınıncaya dek mücadele edileceği vurgusuyla sona erdi.

Eyleme, TÜMTİS, Selüloz-İş ve 90 gündür Kemalpaşa’da Alkim kağıt fabrikası önünde direnen işçiler,Haber-İş, Hava-İş, Türk Metal, Birleşik Metal-İş, Genel-İş, EMEP, EDP, İşçi Hakları Derneği destek verdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Kiğılı davasındailk duruşma

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Türk Metal’in MESS Grup TİS’leri kapsamındahazırladığı taslak Renault’da büyük öfke doğurdu. 9Kasım günü açıklanan taslak Türk Metal’in çoğufabrikasında tepkilere neden olurken, Renault işçileritepkilerini iş bırakma eylemi ile gösterdiler. Üretimdengelen güçlerini kullanarak öfkelerini dışa vuranRenault işçileri, eylemde iki temel talebi yükselttiler.Türk Metal taslağının geri çekilmesi ve Türk Metal’infabrikadan gitmesi. Renault işçilerinin devam eden butepkileri karşısında korkuya kapılan sermaye, iştenatma saldırılarını hayata geçirerek, işbirlikçi TürkMetal çetesini ve polisi işçilerin üzerine salarakeylemlerin önünü almaya çalışıyor. Fabrikada öfke isehiç dinmiyor.

Renault’ta işçilerin öfkesi patladı,üretim durdu...

Taslakta yer alan ücret talebini yeterli görmeyenRenault işçileri, böyle bir talebin satış sözleşmesininhabercisi olduğunu söyleyerek tepkiler vermeyebaşladılar.

Taslağın açıklandığı 9 Kasım günü başlayantepkiler gece vardiyasında da sürdü. Türk Metal’inişyeri temsilcilerini gördükleri her yerde yuhalayanişçiler, tepkilerini yemek saatinde yumruk vekaşıklarını masalara vurarak gösterdiler.

Akşam vardiyasında çalışan Oyak Renault işçileri18.30 sıralarında iş bırakıp, fabrika bahçesindetoplanmaya başladılar.

Montaj bölümünde başlayan eylem kaporta vediğer bölümlere de sıçradı. Montaj bölümünden işçilerönce kendi bölümünde, ardından kaporta ve diğerbölümlere giderek iş bıraktırdılar. Fabrikaya gelenTürk Metal çetesi ise işçiler tarafından içeriyealınmayarak kovuldu. Oyak Renault patronları iseişçileri işten atmakla tehdit ederek eylemi sonaerdirmeye çalıştılar. İşçilerden oluşacak bir heyetlegörüşmek isteyen yöneticilerin üretimin başlamasınışart koşmaları üzerine işçiler, yanıtlarını eylemisürdürerek verdiler.

İşçiler, 00.00-08.00 vardiyasından gelecek işçiarkadaşlarını beklediler. Fakat fabrika yönetimivardiyanın iptal edildiği açıkladı. Vardiyayı iptalederek işçilerin birleşmesi önlenmeye çalışıldı.

Sınıf kardeşlerindenRenault işçilerine destek

Diğer vardiyalarda olan Renault işçileri de,“Sendika istifa!”, “İşçinin gücü sermayeyi yenecek!”sloganları ile Renault işçilerine destek oldular.

İşçilere aralarında BDSP ve ÖDP’nin de bulunduğukurumlar ve bir grup Bosch işçisi fabrika önündebekleyerek destek verdiler.

Türk Metal çetesinden saldırı

Saat 23.40’ta fabrika önüne gelen Türk Metalyöneticileri ve grubu, provokasyon yaratarak, devrimci

ve ilerici kurumlardan desteğe gelenlere saldırdı.İşçileri yalıtmaya çalışan çete, kurumların marjinalolduğu yönünde karalamalara başlayıp “bunlaramalzeme olmayan” diyerek işçilerle kurumlardandesteğe gelenlerin arasına girerek linç ortamı yaratmakistedi. Provokasyon yaratan Türk Metal çetesi bir kaçkişiyi darp etti. Yaşanan arbede sonrası ayrı bir yerdebekleyişini sürdüren ilerici ve devrimci kurumlar, TürkMetal çetesinin saldırısını engelleyerek fabrikadakigelişmelerle bağlarını sürdürmeye devam etti.

Türk Metal çetesi dışardaki ve içerdeki işçileritehditlerle denetim altına almaya çalışsa da, Renaultişçileri eylemlerini sürdürdü.

Bosch’tan çıkan işçiler ise yolda Türk Metalçetesinin saldırısının hedefi oldu. Satırlar ve sopalarlagerçekleşen saldırıda 3’ü ağır olmak üzere bir çok işçiyaralandı.

Gece vardiyasından da destek

Gece vardiyasının iptal edilmesine rağmendayanışma amacıyla işyerine gelen gece vardiyasındanişçiler de kapı önünde bekleyişlerini sürdürdüler. Saat00.00’ten sonra polis devreye girdi. İçerde görüşmeyapan ve kapıda arkadaşlarına destek veren işçilerepolis “gece 00.00’ten sonra gösteri ve yürüyüş yapmakyasak” diyerek herkesi servislere bindirmek istedi.Polisin içerden çıkacak işçilerle dışardakilerin biraraya gelmesini engellemek istemesi üzerine bir kısımişçi servislere binmesine rağmen, gece vardiyasındaolup dayanışmaya gelen işçiler başta olmak üzere bir

çok işçi servislere binmediler. Bunun üzerine polislerleişçiler bir süre tartıştılar. İşçiler ‘emeğin mücadelesiniverdiklerini ve buradan gitmenin arkadaşlarını satmakolacağını’ belirterek bekleyişlerini sürdürdüler. Ayrıca“Buradan gidersek ‘98’de olduğu gibi gene iştençıkartmalar olacak. Buna karşı beklemek vearkadaşlarımızın yanında olmak istiyoruz” dediler.

Daha sonra polis işçilerden 1 kişiyi gözaltına almakistedi. İşçiler arkadaşlarına sahip çıkarak polisevermediler. 00.15 gibi içerdeki işçiler ile görüşmeninsonlanması ve içerdeki işçilerin dağılması üzerinedışardaki işçiler de dağılmaya başladılar.

Türk Metal yöneticileri gelerek görüşmelerinbittiğini ve artık dağılmak gerektiğini belirttiler. İşçilerde buna tepki gösterdiler. Yuhaladılar.

Polisin fabrika önünde oldukça yoğun bir bekleyişivardı. Gece 00.00’e gelirken bir otobüs çevik kuvvetgetirerek ortamı terörize etmek ve işçilere korkusalmak istediler.

Oyak Renault’da işten atma saldırısı!

Sabah 8.00 vardiyası başlamadan önce de işçilertoplandılar. Fabrika müdürünün işçilere yönelikkonuşması yuhalamalarla karşılandı ve sabah vardiyasıda iş başı yapmayarak eylemi sürdürdü.

16.00-00.00 vardiyası ise işbaşı yapmak içinfabrikaya geldiğinde patronun işten atma saldırısı ilekarşılaştı. 23 işçi turnikeye kartlarını bastıklarındaiçeriye alınmadılar ve işten atıldıklarını öğrendiler.Atılan işçiler saat 16.15’te fabrika önünde basın

Türk Metal’eRenault’da büyük öfke

MESS-Türk Metal yenilecek,metal işçileri kazanacak!

MESS ve Türk Metal’in esaret düzeni sarsılıyor. Metal işçileri ayağa kalkarak bu düzene darbelervuruyor. Yeni bir satış sözleşmesi için hazırlanan Türk Metal çetesinden kurtulmanın yolunu arıyor.Arçelik’le başlayan eylemler bir dizi fabrikada da yankılandı. En sonunda da Renault işçilerinin öfkesi patladı.

Yıllar boyunca üç kuruşluk zamla ağır şartlarda çalışmaya yeter diyen Renault işçileri ayağa kalktılar. Ancak Bosch’tan sonra Renault’nun da aynı yola girmesinden ödleri kopan MESS ve Türk Metal çetesi,

düzenini korumak için bildiğinden şaşmadı. Yalan, dolan, baskı, zorbalık, en sonunda da işten atma… 23Renault işçisi, metal işçisine gözdağı vermek için patron ve Türk Metal işbirliğiyle işten atıldı.

Arkadaşlar! Türk Metal çetesi amacına ulaşamayacaktır. Metal işçisi bu asalak işçi düşmanlarını artık sırtında

taşımayacak, ona teslim olmayacaktır. Renault işçisi amacına henüz ulaşamasa da eninde sonunda tıpkıBosch işçisi gibi bu çeteyi fabrikadan söküp atmayı başaracaktır. Ayrıca Renault işçilerinin patlayan öfkesibuzdağının görünen kısmıdır. Metal işçileri, ülkenin dört köşesinde tüm fabrikalarda bu asalakları sırtındanatmak için gün saymaktadır.

Arkadaşlar! İnsanca yaşam ve çalışma koşulları için bu esaret düzenini yıkmaktan başka çare yoktur. Metal işçisi Türk

Metal çetesini fabrikalardan kovmadan rahat yüzü görmeyecektir. Öyleyse Bosch ve Renault işçilerinden öğrenerek mücadeleyi büyütelim. Esaret düzenine bir darbe de

biz vurmak için harekete geçelim. Mücadele eden ve bu mücadele sonucunda işini kaybedenarkadaşlarımızla dayanışma halinde olalım. Kararlılıkla omuz omuza verelim, Türk Metal çetesinifabrikalarımızdan kovalım.

Metal İşçileri Birliği13 Kasım 2012

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

açıklaması yaparak saldırıyı protesto ettiler.İş bırakan vardiyada 1400 tane işçi çalışmasına

rağmen adeta cımbızlıyarak seçilen 23 işçi işegittiklerinde kartlarının okunmaması ile iştenatıldıklarını öğrendiler. İşten atılma gerekçeleri bilekendilerine söylenmeden atılan işçilere, aynı zaman daişten çıkartılmalarını öğrendikten sonra kapıda bekliyenTürk Metal çetesinden yöneticiler de sahip çıkmayarakadeta onları kapıdan kovmuş bulunmaktadır. Bu durumRenault-Türk Metal işbirliğine de çok açıktangöstermektedir.

Yine aynı işbirliği çerçevesinde diğer vardiyada olanişçilere de saldırılar devam etmektedir. İş bırakanarkadaşlarına desteğe giden işçiler de saldırılardannasibini aldı. Dün gece 24.00-08.00 vardiyasına gidenişçilerden ve sabah 08.00-16.00 vardiyasına gidenişçilerden de işten atılanlar oldu. Şu ana kadar iştenatılanların sayısı 30’u bulmuş durumda.

Fabrika yönetiminin, fabrika içerisine, Türk Metalsendikasına herhangi bir tepkinin yasal işlem başlatmanedeni sayılacağını duyuran kağıtları astığı gelenbilgiler arasında. Bu da işten atma saldırısınınbüyüyerek devam edebileceğini gösteriyor.

Birleşik Metal-İş’ten açıklama

Yaşanan saldırıya dair Birleşik Metal-İş Sendikasıbugün yazılı bir açıklama yayınladı. Yaşanan saldırınınanlatıldığı açıklamada Türk Metal çetesinin Boschişçilerine demir çubuklarla ve satırlarla saldırdığıbelirtilerek üçü ağır olmak üzere birçok işçininyaralandığı kaydedildi. Ayrıca saldırgan grubuniçerisinde Türk Metal Genel Başkan Yardımcısı MesutGezer, Şube Başkanı Zafer Öztürk, Tofaş’ta temsilciDerviş Zeytin’in de teşhis edildiği belirtildi. Saldırınınpolis karakoluna çok yakın bir noktadagerçekleştirildiğine de dikkat çekildi.

Birleşik Metal-İş’in açıklamasında şu sorularyöneltildi:

“Devlet Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ni TürkMetal’in çetelerine mi teslim etmiştir?

Türk Metal’in eli sopalı adamları Organize SanayiBölgesi’nde, karakolun dibinde işçilere saldırmacesaretini nereden almaktadır?

Bu çetenin vukuatları ayyuka çıkmışken, güvenlikgüçleri dün gece Organize Sanayi Bölgesi’nde nedentedbir almamıştır? Bu adamlar burada ellerini kollarınısallaya sallaya nasıl dolaşabilmiş ve ardından işçileresaldırabilmiştir?

Bu çeteyi kimler kollamaktadır?Bursa’da işçiler ne zaman sendikal tercihlerinde

özgür iradelerini kullanabilecektir?Herhangi bir kuruma üye olmak ya da üyelikten

ayrılmak Anayasal bir hak iken, her vatandaşınkullanabildiği bu hak bir tek işçiler için mi geçerlideğildir?

Yoksa Bursa’da işçiler bu ülkenin vatandaşı olarakkabul görmemekte midir?

Renault’da ve birçok başka fabrikada demokratiktaleplerini dile getirmeye çalışan işçileri baskı altındatutmaya kimin hakkı vardır?

Bursa’da ne zaman işçilerin Anayasal hakkı olansendika seçme özgürlüğü geçerli olacaktır?

Yoksa Bursa’da, Bursa’nın organize sanayibölgelerinde Anayasa ve yasalar geçerli değil midir?”

Türk Metal’in işçilere saldırarak ve baskı altındatutarak işçilerin ayrılmasını engellemeye çalıştığıvurgulandıktan sonra açıklama şu sözlerle son buldu:

“Ancak bu hesap tutmayacaktır.Metal patronlarının her türlü dayatmasını işçilere

şiddet uygulayarak kabul ettirmeye çalışan, işçi kanıdökmeyi sıradan bir uygulama haline getiren buçetenin, on binlerce metal işçinin kendi iradesi,kararlılığı ve biriken öfkesi ile dağılacağı günler çokuzak değildir.”

Kızıl Bayrak / Bursa

Daiyang’da grev pankartı asıldıÇorlu Avrupa Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren Daiyang-SK Networks Metal fabrikasında çalışan ve

Birleşik Metal-İş’te örgütlü bulunan işçiler, TİS görüşmelerinde kölelik dayatan patrona grev pankartı asarak yanıtverdiler.

Patron sendikal örgütlülüğe saldırdı

2010 yılının Ocak ayında Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenen işçiler adına sendika ve fabrika arasındayürütülen 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine 24 Mayıs 2012 tarihinde başlanıldı.

Daiyang-SK Networks patronu, fabrikadaki sendikal örgütlülüğü kırmak amacıyla, sözde “yasal” hakkınıkullanarak grev oylaması istedi.

04 Ekim 2012 tarihinde yapılan oylama, sadece oy kullanmayan işçilerin değil, beyaz yakalıların da desteğiyle,işçilerin iradesi lehine sonuçlandı.

Oylamadan bu güne greve hazırlanan Daiyang SK işçileri, grev hazırlıkları çerçevesinde Birleşik Metal-İş’de birdizi eğitim ve toplantı yaptılar. İşçiler, grev öncesinde son hazırlıklarını ve planlamalarını yapmak için, 11 KasımPazar günü saat 18.00’de sendika şubesinde bir toplantı gerçekleştirdi.

İşçiler grev silahını kuşandı

14 Kasım’da greve çıkan Daiyang işçileri, sabah işçi servislerini fabrikaya sokmak istemeyen patrontemsilcileriyle tartışma yaşadılar. Polis çağrılarak işçiler sindirilmek istendi. İşçilerin kararlı duruşları karşısında buda sonuç vermeyince servisleri içeri almak durumunda kaldılar.

Saat 07.00 başlayan fabrika önündeki bekleyişin ardından DİSK’e bağlı çeşitli sendika temsilci ve şubebaşkanlarının gelmesiyle eylem başlatıldı. Fabrika önünde konuşma yapan Birleşik Metal-İş Genel SekreteriSelçuk Göktaş şunları söyledi: “İstediğim zaman işe alırım, istediğim zaman atarım, sendikayı tanımam diyebirşey olamaz. Burada işçiler üretiyor, bu emeğimize, bizlere saygı gösterilecek başka yolu yok. Bu ülkede herkeseseçme hakkı var deniliyor, patronlar TÜSİAD-MÜSİAD’a üye olabiliyor fakat işçiye gelince sendikaya üye olmahakkı yok.

Biz bu değerleri üretiyorsak, biz bu değerlerin bedelini isteyeceğiz. Onlar bizim haklarımızı koruyamaz. Bizoluşturacağız insanca yaşam koşullarını, biz alacağız!”

Fabrikanın önünde grev halayı çeken işçiler fabrikanın üç çıkışına da “Bu işyerinde grev var!” pankartını büyükbir coşkuyla astılar. Sonrasında da Avrupa Serbest Bölgesi çıkış kapısına kadar alkışlar ve sloganlarla yürüdüler.Çevrede bulunan işçiler alkışlarla, kornalarla, sloganlarla desteklediler.

Eylem sırasında işçiler sık sık “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “Daiyang işçisi satılık değil!”, “İnandık direndik kazanacağız!”, “İşgal grev direniş!” sloganlarını attı.

Eyleme Trakya DİSK Tekstil, Edirne Genel-İş, TKP ve BDSP destek verdi. Kızıl Bayrak / Trakya

İzmir’de binler alandaydı!İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım hizmetleri için Etkin Eğitim Organizasyon AŞ’nin teklif vermesi 14

Kasım günü DİSK tarafından yapılan eylemle protesto edildi. Saat 15.00’te Basmane Meydanı’nda toplanankitle buradan İBB önüne yürüdü.

En önde “DİSK”, ardından sırasıyla “İşimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz için yürüyoruz/İzelman işçileri” ve“İzin vermeyeceğiz/DİSK Genel-İş Şubeleri” pankartları açıldı. İşçiler DİSK flamaları ve ihaleyi protesto edendövizler taşıdılar.

Yolun trafiğe kapatıldığı yürüyüşün ardından alana gelindiğinde ilk önce Genel-İş 5 Nolu Şube BaşkanıNaci Çetin bir konuşma yaptı. Ardından Kani Beko konuştu. Daha sonra basın metnini DİSK genel BaşkanıErol Ekici okudu.

Ekici konuşmasına, işçi simsarı şirketlerin göz koyduğu sofradaki ekmeği, çocukların geleceğinisavunmak için bugün alanlarda olduklarını söyleyerek başladı. İBB’nin ESHOT Genel Müdürlüğü’nün açmışolduğu 3317 otobüs şoförü ve teknik personeli kapsayan hizmet alım ihalesinde Etkin-İdeal ünvanlı taşeronortaklı şirketin belediye iştiraki olan İzelman şirketine düşük teklif vermesini eleştirdi. Ekici, bu ihaleteklifinin taşeronlaşma olduğunu söyledi. Etkin-İdeal adlı şirket hakkında ayrıntılı bilgi verdi ve bu şirketinAKP’yle yakınlığına dikkat çekti. İzmir Belediyesi’nde yaşanan bu düşük ihale teklif olayının benzerininİstanbul Belediyesi’nde de yaşandığını belirtti.

Taşeron şirketlerin işçileri, dayattığı sözleşmelerle keyfi, kuralsız ve güvencesiz çalışma düzeninezorladığından bahseden Ekici, taşeron düzeninin kölelik düzeni olduğunu söyledi. AKP hükümetidöneminde, gerek özel sektörde gerekse kurallı çalışmanın kalesi sayılan kamuda taşeronluk ve güvencesizistihdam biçimlerinin hızla yaygınlaştığından söz etti. Başta belediyelerde olmak üzere eğitim ve sağlıksektöründen KİT’lere kadar pek çok alanda emekçilerin ağır şartlarda ve güvencesiz çalışma yaşamına dahilolmaya zorlandığını söyleyen Ekici, tüm bu uygulamaların AKP hükümetinde arttığına vurgu yaptı. Belediyehizmetlerinde çalışan yüz binlerce işçiye taşeron şirket cenderesinde sendikal ve sosyal haklardan yoksunbir şeklide çalışma dayatıldığını ifade etti. Ekici, emek sömürüsüne ve taşerona karşı durmak için mücadeleedeceklerini vurguladı.

Eylem boyunca düdükler ve sloganlar hiç susmadı. Öfkeli ve coşkulu geçen eyleme onbin işçi katıldı.TÜMTİS, Tek Gıda-İş ve KESK şube başkanları düzeyinde katılırken, ilerici-devrimci kurumlar da flamalarıylayer aldı. BDSP’nin de flamalarıyla katıldığı eylemde, Kızıl Bayrak gazetesi satışı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

2012-2014 MESS Grup TİS sürecinin başlaması vetaslakların açıklanması ile metal işçilerinde birikenhoşnutsuzluk ve öfkede açığa çıkmış durumda. Öyleki son günler içerisinde işçi sınıfının gösterdiği reflekseylemler bile bunu açıkça göstermektedir.

Genel itibariyle ücretleri %40 civarında erimişolan metal işçilerinin beklentisini karşılamaktan uzakolan ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nın taslağınayakın gibi gösterilmeye çalışılan Türk Metal’in TİStaslağına karşı işçilerin öfkesi her geçen günbüyümeye devam ediyor. Taslağı açıklamasının hemenardından, Türk Metal çetesinin saltanat sürdüğüfabrikalar dahil bir çok fabrikada işçiler taslağa karşıanında tepkilerini dile getirdiler. Eskişehir Arçelik,Bursa Oyak-Renault, Bursa Mako, Bursa Çoşkunöz,Kocaeli Otokar ve Ford’un bir çok fabrikasındagündeme gelen ve sendikacıları köşe bucak kaçırantepkiler bugün sadece su yüzüne çıkanlar. Bunlarınharicinde irili ufaklı bir çok fabrika hemen hemenaynı durumda.

Sözleşme taslağının kendilerine sorulmadanhazırlanmasına ve Türk Metal çetesinin sözleşmedeönerdikleri zam oranının veya taleplerin çok çokaltında alacaklarına, dolayısıyla bir kez dahasatılacaklarına kesin gözü ile bakan işçiler bugün birçıkış yolu ve aynı zamanda çözüm aramaktadırlar.Metal işçisi bugün kendi taban örgütlerindebirleşmediği için, refleks eylem gerçekleştirebilecekbaşarıyı gösterebilmiş dahi olsa, eylemleriniilerletebilecek güç ve iradeden yoksun bulunuyor.Oyak-Renault’da yaşananlar buna çok açık birörnektir.

Arçelik fitili ateşledi

Eskişehir’de Arçelik işçilerinin ileri çıkaraksendika binasına 10 kilometrelik yürüyüşü, metalişçilerinde fitili ateşliyen bir rol oynadı. Arçelikişçisinin bu çıkışından daha da bir güç alan metalişçileri bir çok fabrikada Türk Metal çetesine kaçacakdelik aratır hale getirdi. Oyak-Renault işçilerinin 3-4gündür fabrika içerisinde sendikacıları her gördükleriyerde yuhalıyarak protesto etmesi ise Oyak-Renault’da yaşanacakların aslında ön habercisigibiydi.

Her eylem biçimi kendi süreci içerisinde işçilerebilinç anlamında birşey katar. Bunlar, işçinin gerekkendine güveni konusunda olsun gerekse yanındakiişçiye güvenme konusunda olsun her türlü işçibilincinde sürekli ileri bir rol oynar. Oyak-Renaultfabrikasında yaşanan süreç de kısacası daha ileri bireylemin mayalanma süreci anlamını taşıyordu birbakıma. 3-4 günlük süreç içerisinde yaşanan olaylarsonuçta bir noktada patlamayı da kendiliğindengetirdi.

Oyak-Renault’daki iş bırakma eylemi de birbakıma kendiliğinden gelişen bir süreç olarak yaşandı.Montaj bölümünde başlayan eylem kaporta ve diğerbölümlere sıçrayarak büyüdü. Montaj bölümündenişçiler önce kendi bölümünde, ardından kaporta vediğer bölümlere giderek iş bıraktırdılar. Daha öncedenhazırlıklı, talepleri net olan, planlanmış ve işçileri bu

konuda hazırlamış bir eylemden ziyade kendiliğindengelişen bir süreç olarak Oyak-Renault’da yaşananlarkendi içerisinde bir çok şeyi de anlatmakdadır aslında.

Bir vardiyada alınan kararların diğer vardiyadakiişçilere iletilmesindeki sıkıntı, fabrikada iş bıraktıktansonra diğer vardiyadaki işçilerin bu kararauymasındaki zayıflık ve planlanan yürüyüşlerinhayata geçirilmesinde insiyatifli davranılamamasıveya iş bıraktıkları için işten atılan arkadaşlarına sahipçıkmak konusunda yeterli açıklığı ve kararlılığıgösterememek bugün Oyak-Renault işçilerininyaşadığı sıkıntılardır. Bunların yaşanmış olması Oyak-Renault işçisi için büyük sıkıntılar yaratsa da, aslındayaşanan deneyim hem kendisine hem de tüm metalişçisine çözüm yolunu göstermektedir.

Başta Oyak-Renault işçileri olmak üzere tüm metalişçileri, bugün kendi geleceklerini, tarihi MESS ilebirlikte çalışarak işçileri kölece yaşama mahkumetmek olan ve işçi sınıfının bugünkü durumundanbirinci derecede sorumlular arasında yer alan, TürkMetal çetesine bıraktıkları ölçüde kaybetmeyemahkumdurlar. BOSCH’taki saltanatlarını yıkanBOSH işçilerinin Renault işçileri ile dayanışmayageldiklerinde daha fabrikaya yaklaşmadan saldıranTürk Metal çetesi asıl kimliklerini açıkça göstermişdurumdadır. İşçi sınıfının dayanışmasını vedolayısıyla mücadelesini daha önce olduğu gibiçetevari bir şekilde engellemeye çalışan Türk Metal,aslında acizliğini de göstermiş bulunmaktadır. Ayrıcabugün Oyak-Renault yönetiminin 30 işçiyi fabrikadançıkartması ve Türk Metal’in işçileri sahiplenmektenuzak tutumu da Oyak-Renault-Türk Metal uyuşmasınıve işbirliğini göstermekte en iyi kanıttır.

Bugün metal işçileri sırtına kene gibi yapışmış buçeteyi ortadan kaldırmadan rahat yüzü görmeyecektir.Bu çeteyi bir an önce fabrikalarımızdan defetmek için,geleceğimizi kendi ellerimize almaktan başka çıkaryolumuz bulunmamaktadır.

Taban örgütleri-TİS komiteleribugün bir zorunluluk

Tüm metal işçilerinin kendi taban örgütlülükleriniveya sürece etkin müdahale edecek TİS komitelerinikurmaktan başka çıkar yolları bulunmamaktadır. Buçetenin göstermelik olarak açıkladığı taslakta yazantalepleri alamayacağını geçmiş sözleşmedönemlerinden biliyoruz. Bu çetenin bügün nasıl bir

sözleşmeye imza atacakları tarihlerinden bellidir. Ayrıca bugünkü patlamanın yarın da başka

şekillerde ve başka fabrikalarda ortayaçıkmayacağının veya sözleşmeler bittikten sonratekrar bugünkü öfkenin daha büyük bir öfkeyedönüşmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Bugün tümmetal işçilerinin böyle bir süreci kucaklayacaktokluğa, bilince ve kararlılığa sahip olmasıgerekmektedir.

Bügün Oyak-Renault işçileri gibi başkaca metalişçilerinin Türk Metal çetesinden hesap sormak içinmücadeleye atıldıkları zaman sınıf dayanışmasınıörgütlemek tüm metal işçilerinin sorumluluğudurumundadır. Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın busüreci karşılayabilecek kararlılığı ve iradeyigöstermesi bugün olmazsa olmaz durumdadır. MESSpatronlarının Türk Metal çetesi ile birlikte giriştiklerisaldırılara karşı mücadeleyi hukuki süreçtençıkartarak etkin mücadele anlayışı ile dayanışmayıörgütlemesi gerekmektedir.

Aynı şekilde Birleşik Metal’e üye işçilerin desürece doğrudan müdahale edebilecek kanallarıyaratması, fabrikalarında bu sürecin gerekliliği olanTİS komiteleri ile sürece doğrudan aktif müdahaledebulunması olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Bu görevöncelikle öncü işçilere düşmektedir. Öncü işçilerharakete geçmeli ve doğrudan sürecin bir parçasıolmalıdır. Çünkü Türk Metal çetesi metal işçilerininsırtından atılmadığı sürece MESS patronları istediklerisaldırıları hayata geçirmekte pervasız bir şekildedavranacaktır. Metal işçileri birlik olup, bu çeteyi aşanbir dayanışma ve kararlılıkla hareket ederek MESS-Türk Metal ikilisinden hesap sormalıdır.

BOSCH işçilerinin Oyak-Renault işçilerinedayanışma amacıyla fabrikaya gitmeleri bugünoldukça anlamlıdır. Ancak süreçte sadece BOSCHişçilerinin dayanışma göstermesi de kendi içinde birsınırlılığı göstermektedir. Bu görev bugün başta Bursaişçi ve emekçileri olmak üzere Türkiye’de ki tüm işçive emekçilerin görevi durumundadır.

O zaman insanca yaşam ve çalışma koşulları için,taleplerimizi karşılayabilecek taslaklarımızıoluşturmak veya taslaklarımıza sahip çıkmak içinharakete geçelim. TİS sürecini masa başına mahkumetmekten çıkartmalı ve etkin mücadeleyi bir an önceörgütlemeliyiz. Çünkü bugün metal işçilerininkazanımı tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır.

Bursa’dan bir sınıf devrimcisi

Oyak-Renault’da yaşananların gösterdiği...

Taban örgütleri-TİS komiteleri kuralımmücadeleyi kucaklıyalım!

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

.

Sınıf hareketiSayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012 Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15

MESS Grup TİS süreci gecikmeli olarak başlarkenBirleşik Metal-İş ve Türk Metal sözleşme tekliflerineilişkin açıklamalar yaptılar. Metal İşçileri Birliğiolarak bu tekliflere ilişkin düşüncelerimizi aktarmayımetal işçisine karşı bir görev sayıyoruz.

Birleşik Metal-İş’in taslağısahiplenilecek bir taslaktır!

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın taslağınınücretler konusunda metal işçilerinin beklentilerinikarşılayabilecek bir yeterlilikte olmadığı görülse de,bir dizi temel talebin bu yetersizliği tamamlayabilecekve metal işçilerinin haklarını ileriye götürebileceknitelikte olduğu görülmektedir.

Şöyle ki, Birleşik Metal-İş’in taslağında öncelikyeni işçiyle eski işçi arasındaki ücret makasınıkapatmaya verilmekte ve bu amaçla önce düşük ücretliişçilere yüksek olmak üzere “tamamlama” zammıistenmektedir. Bu zamlardan sonra ise ilk altı ay içintüm ücretlere yüzde 8 artı 35 kuruş zam yapılmasıtalep edilmektedir. Böylelikle ortalama ücretleretoplamda yüzde 19’luk bir artış yapılmakta ve bu daortalama net 210 TL’lik bir artışa denk gelmektedir.

İkinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda ise, yüzde5 ve enflasyonun yüzde 5’in üzerinde çıkması halindeise aradaki farkın 1,5 mislinin yüzde 5’e eklenmesi ilebulunacak oran talep edilmektedir.

Ücretler konusunda ayrıca en düşük ücretlerin5,58’e getirilmesi istenmektedir.

Bu zam oranları metal işçisinin yıllar boyuncamahkum bırakıldığı sadaka zamlarının yanında yüksekgörünmektedir. Fakat ölçüyü insanca yaşamaya yeterliücret düzeyinden aldığımızda bu zam oranı ihtiyacıkarşılamanın uzağındadır. Fakat bu kadarını dahiMESS’ten koparıp almak çetin bir mücadeleylemümkündür.

Ücretler konusunda bu yetersizlikle birlikteBirleşik Metal-İş’in taslağı önemli hak kazanımlarıöngörmektedir. Öyle ki bu talepler kazanıldığıtakdirde ücretler konusundaki yetersizlik fazlasıylaaşılacaktır.

Bu taleplerden birisi sözleşmede kıdemtazminatına ilişkin iş yasasına yönelik yapılan atıflarınkaldırılmasıdır. Sendika böylelikle bu hakkın gaspınakarşı önlem almak istemektedir.

Bir diğeri vergi dilimlerindeki artışların patronlartarafından üstlenilmesi talebidir.

Asıl dikkat çekici olanı çalışma sürelerininkısaltılmasıyla ilgili taleptir. Sendika çalışmasürelerinin, 7,5 saatlik işgünü ve 37,5 saatlik çalışmahaftası olacak şekilde düşürülmesini, ayrıca Cumartesive Pazar günlerinin de hafta tatili olmasını talepetmektedir. Dahası çalışma süresi düşürülürken,ücretlerin 45 saat üzerinden ödenmesi şartınıkoşmaktadır. Kuşkusuz bu talebin kazanılması, metalişçilerinin hem ücretlerini hem de çalışma ve yaşamşartlarını fazlasıyla etkileyecektir.

Bu haliyle Birleşik Metal-İş’in sözleşme taslağı birbütün olarak tüm metal işçilerinin sahiplenmesigereken bir taslaktır. Çünkü her bakımdan önemlikazanımlar ve güvenceler içermektedir.

Elbette bu bir sözleşme taslağıdır. Önemli olan

sonuna kadar bu taslağın arkasında durmak, MESS’ive Türk Metal’i yenerek zafere ulaşmaktır. Bununyolu ise metal işçilerinin, fabrikalarda tabandanörgütlülüğüne ve hangi sendikada örgütlü olursa olsunbu talepler uğruna birleşik ve kararlı bir mücadelevermesine bağlıdır.

Türk Metal’in palavradan ibaret taslağısatışın habercidir!

Birleşik Metal-İş’in ardından Türk Metal de MESSGrup Toplu Sözleşme sürecine ilişkin taslağınıaçıkladı. Taslak olarak yapılan açıklamanın en dikkatçeken yanı, baştan aşağı yalan ve çarpıtma üzerinekurulu bir Türk Metal övgüsü olmasıdır. Bu çetenintarihini bilmeyen de onu metal işçisi için büyük birşans sanacak. Oysa metal işçisi bu çetenin tüm bir kirlişeceresini bildiği gibi ondan kurtulmanın yolunuarıyor. Durum buyken Türk Metal’in kendine dizdiğibu sınırsız övgüler arsızlıktan başka bir şey değildir.Böyle yaparak aynı zamanda bu gerçeklerin üzeriniörtmek, metal işçisinin gözünü boyamakistemektedirler.

İşte bu temelsiz övgü yığınından sonra teklifleilgili açıklanan talepler dağ fare doğurdu sözünü aklagetirmektedir.

Türk Metal ücretlerle ilgili teklifini ancak BirleşikMetal-İş’in teklifinden üç kuruş fazla olmak üzereformüle etmiştir. Böylelikle 114 bin işçiyi temsiletmekle, bayrağı en önde taşımakla ve dahası arsız birçarpıtmayla “30 yıllık duvarları yıkmak”la övünen birsendikanın Birleşik Metal-İş’den ücretler bakımındanönerebildiği tek fark bu kadar olmaktadır.

Türk Metal’in taslağında da ücret makasınıkapatmak iddiasıyla düşük ücretlere yapılan zam ilebirlikte ortalama ücretlere yüzde 18 zam talepedilmektedir. Bu da toplamda ilk altı ay için ortalama229 TL artış demektir. Sonraki 6. aylık dönemlerin, ilküçünde enflasyon oranı artı yüzde 2’lik ücret artışı,son 6 ay için ise enflasyon oranında artış talepedilmektedir.

İşte bu haliyle de Türk Metal’in talep ettiği ücretlergenel olarak Birleşik Metal’in teklifinden “üç kuruş”daha iyi görünmektedir. Fakat Birleşik Metal-İş’in buyetersiz ücret düzeyini fazlasıyla aşan talepleri TürkMetal’in taslağında yoktur.

Ama Türk Metalciler taslaklarına Genel

Başkanları’nın önden açıkladığı “sürpriz madde” ya da“çılgın proje”lerini öne sürmektedir. Henüz “altyapıhazırlıkları”nın sürdüğü ifade edilen bu maddeye göreTürk Metal, üyelerini bireysel emeklilik kapsamınasokmayı planlamakta ve sözleşmede de bireyselemeklilik primlerinin 6 saatlik ücret kadarının işverentarafından üstlenilmesini talep etmektedir. İşte bumadde tam Türk Metalliktir. Yani sosyal güvenlikhakkının sermaye ve hükümet tarafından iç edilmesinegöz yuman, emeklilik yaşının düşürülmesi ve sosyalgüvencenin arttırılması için kılını kıpırdatmayan TürkMetalciler, sosyal güvenlik sistemini özelleştiren işçive emekçileri özel emeklilik şirketlerine yem yapanbir mekanizmayı metal işçisine pazarlamaktadır.Kuşkusuz bu tasarının gerisinde bir soygun çarkıkurma niyeti vardır. Metal işçisine tuzakkurulmaktadır. Bu parıltılı “proje” ile satış sözleşmesigizlenmeye çalışılmaktadır.

İşte tüm bunlardan dolayı Türk Metal’in sözleşmetaslağının şimdiden bir satış sözleşmesi olduğu açıktır.Çünkü Türk Metal’in sözleşme taslağı ücretlerbakımından metal işçisinin beklentilerine karşılıkvermemekte, çalışma ve yaşam koşullarınıiyileştirecek hiçbir düzenleme içermemektedir. TürkMetal’in tüm derdi satış sözleşmesinin yolunudüzlemektir.

MESS-Türk Metal ittifakını yenmek içinhazırlıkları yoğunlaştırmalıyız!

İşte tüm bu nedenlerle metal işçileri haklarınıgeliştirmeyen, taleplerini karşılamayan bu taslağıkabul etmemelidir. Türk Metal’in bu palavralarınakanmamalı, bu ihanet şebekesinin yeni bir satışahazırlandığını bilerek hareket etmelidirler.

Bu da demektir ki MESS ve Türk Metal ittifakınıyenmek üzere hazırlıkları yoğunlaştırmalıyız. Bugünyapamıyorsak, ileri bir tarihte bu ihanet çarkını kırıpdışına çıkmak için mücadeleye atılmalıyız.Komitelerimizi kurmalı, bu ihanet şebekesinifabrikalarımızdan kovmalı, kaçacak delik arayacakduruma sokmalıyız. Bunun için Birleşik Metal-İş’intaslağındaki ileri talepleri sahiplenerek ve insancayaşamaya yeterli ücret talebini yükselterek ortakmücadeleyi yükseltmeliyiz.

Metal İşçileri Birliği10 Kasım 2012

Metal işçisinin MESS-Türk Metal ittifakınıyıkmaktan başka çaresi yoktur!

MİB Bursa’da metal işçilerine seslendiBursa’da sınıf hareketindeki olağanüstü gelişmelerle birlikte, MİB de faaliyetlerine hız kesmeden devam

ediyor. Metal İşçileri Birliği’nin merkezi çıkartmış olduğu stickerlar, kent merkezinde ve Türk-Metal sendikabinası çevresinde yaygın olarak kullanıldı.

Bunların haricinde, servis güzergahlarının geçtiği Ulubatlı Hasan Bulvarı’na da “Yaşasın Metal İşçileriBirliği!”, “Türk-Metal çetesi yenilecek!” , “Metal işçileri kazanacak!” ve “Satış taslağını yırtalım!” şiarlı MİBimzalı yazılamalar yapıldı.

Metal İşçileri Bülteni’nin son sayısı ile birliğin Bosch’taki yetki süreciyle ilgili yaptığı açıklama bildiriyedönüştürülerek metal işçilerine ulaştırıldı. BTSO Camii’nde Cuma namazı çıkışında yapılan dağıtım sırasındaajitasyon konuşmaları yapıldı. Yüzlerce bülten ve bildirinin dağıtıldığı çalışma sırasında yapılankonuşmalarda sendikal haklara sahip çıkma ve Türk Metal çetesine karşı mücadele çağrısı yapıldı. Dağıtımailginin yüksek olduğu gözlendi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

CMYK

Ankara’da 25. 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

CMYK

Komünist hareketin 25. yılı vesilesiyle 4 ildeyapılması planlanan “İşçilerin birliği, halklarınkardeşliği” şiarlı etkinliklerin ikincisi Ankara’dacoşkuyla gerçekleştirildi.

Aylar öncesinden hazırlıklarına başlanan veyaygın bir kitle çalışmasına konu edilen etkinlik 11Kasım Pazar günü 13.00’te Çankaya BelediyesiVedat Dalokay Kokteyl Salonu’nda başladı.Ankara’nın dört bir yanından, Mamak’tan,Sincan’dan, Dikmen’den ve Batıkent’ten etkinliksalonuna kaldırılan araçların alana ulaşmasıylabirlikte yüzlerce işçi, emekçi ve genç salonudoldurdu.

Etkinliğin yapılacağı salona; sahne arkasınabüyük boy BDSP amblemi olan bir pankartın yanısıra, “Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa karşıişçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarlı pankartasıldı. Bunun yanında etkinlik salonu Marks, Engels,Lenin, Deniz, Mahir, İbo, Habip, Ümit, Hatice veAlaattin’in siluetlerinin olduğu sancaklarla donatıldı.Giriş kapısına “25. Yılda Devrime Hazırlanıyoruz”şiarlı pankart asılırken salonda “Kürt siyasitutsaklarının talepleri kabul edilsin. Kürt halkınauygulanan baskı, imha ve inkâr saldırısına son /Mamak İşçi Kültür Evi” pankartı da yer aldı.

Ayrıca etkinlik salonunun girişine EksenYayıncılık standı açıldı. Standda kitapların yanı sıraKızıl Bayrak, Ekim Gençliği, Liselilerin Sesi, Metalİşçileri Bülteni ve Kamu Emekçileri Bülteni yer aldı.

Etkinlik programı dünya devrim tarihini anlatanbir belgeselle başladı. Berlin Duvarı’nın yıkılışgörüntüleriyle başlayan ve sosyalizm umutlarınıntükenmediğini vurgulayan belgesel geçmiştenbugüne gerçekleşen grev, işgal ve direnişgörüntüleriyle devam etti. Dünya ve Türkiye işçisınıfının mücadeleleriyle birlikte yeni Ekimlerçağrısını yineleyen belgesel “Ya barbarlık içindeçöküş ya sosyalizm!” şiarıyla sona erdi.

Sinevizyon gösteriminin ardından etkinlik açılışkonuşmasıyla devam etti. Şanlı Ekim Devrimi’nin95. Komünist hareketin 25. ve yeni Ekimlerinpartisinin 14. yılında gerçekleştirilen etkinliğin üçönemli yıl dönümüne denk geldiği belirtildi. Açılışkonuşması şu sözlerle devam etti: “Dostlar, yıllar

önce toprağa düşen o tohumun başardıklarının

kıvancı ve onuruyla bugün burada olmanın ve

dünden daha güçlü ve tok bir biçimde ‘Devrime

Hazırlanıyoruz’ şiarını haykırmanın haklı gurunu

taşıyoruz. Ve sizleri 25 yıl önce yola çıkan

yapıcıların inancı ve coşkusuyla bir kez daha

selamlıyoruz!”

“Devrim şehitleri ölümsüzdür!”

Açılış konuşmasının ardından devrim şehitleriselamlandı. “Geçmişte uzun yolları bir biradımlayanlar, bu uğurda derileri yüzülenler, serden

geçenler, asılanlar, yakılanlar, kurşunlananlar, kızılbantları kuşanıp ölüme yürüyenler, zindanlardabedenlerini kurşunlara siper edip ölümsüzlerkervanına katılanlar… Hepsi buradalar, aramızdalar.Bizlerle birlikte söylüyorlar zafer türkülerini veödedikleri bedellerin boşuna olmadığını görerekgülümsüyorlar bizlere…” denilerek geçmiştenbugünlere yaratılan devrimci gelenek sahiplenildi.

Daha sonra Spartaküsler’den Demirci Kawalar’a,Şeyh Bedrettinler’den Pir Sultan Abdallar’a,Komünarlar’dan, Bolşeviklere, MustafaSuphiler’den, Denizler’e, Mahirler’den,İbrahimler’e, Mazlumlar’a… Komünist hareketebüyük emek vermiş, bedel ödemiş ve bu uğurda şehitdüşenlere Habip Gül’e, Ümit Altıntaş’a, HaticeYürekli’ye, Hüseyin Temiz’e ve Alaattin Karadağ’abir kez daha söz verildi. “Uğruna öldükleri düşü butopraklarda gerçek kılacağız, kanlarıylakızıllaştırdıkları bayrağı özgür kalelerimizdedalgalandıracağız. Kazanan biz olacağız, kazanandevrim davası olacak!” sözleriyle devrim vesosyalizm mücadelesinde yitirilenler anısına birdakikalık saygı duruşuna geçildi.

Saygı duruşu esnasında Adnan Yücel’in “BizKazanacağız” şiiri okundu. Ardından “Devrimşehitleri ölümsüzdür!” sloganı atıldı.

BDSP: Devrimi ve

devrimci örgütü güçlendirelim!

Etkinlik programı “Devrime hazırlanıyoruz”şiarının politik anlam ve önemi üzerine yapılanBDSP konuşması ile devam etti. BDSP temsilcisikomünist hareketin 25. yılında bu şiarı bayrakedinmenin haklı gururuna değinerek “İşçilerin birliğihalkların kardeşliği” çağrısının güncel öneminevurgu yaptı. Dünya’da emperyalist savaş vesaldırganlığın dizginlerinden boşaldığı bir dönemdeTürk sermeye devletinin Ortadoğu’daki aktiftaşeronluğuna ve kirli savaş planlarına işaret etti.Böyle bir dönemde Suriye’ye yönelik savaşpolitikalarını eleştirerek Suriye halklarıyla

Ankara’da 25. yıl coşkusu...

“İşçilerin birliğ devrim

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

dayanışma çağrısı yaptı. Bunun yanında kapitalizminkrizinin dünya çapında derinleştiği ve bununetkilerinin daha yakıcı bir biçimde hissedildiği birdönemde işçi ve emekçilerin birliğinin önemininaltını çizdi. Türkiye’de en önemli bir diğer sorununKürt sorunu olduğunu belirten BDSP temsilcisi busorunun gerçek ve kalıcı çözümü için Kürt-Türk işçive emekçilerine devrimci sınıf savaşını yükseltmeçağrısı yaptı. Aynı zamanda zindanlarda Kürt siyasitutsaklarının 61 gün önce başlattıkları açlık grevidirenişini hatırlatan temsilci bu direnişi selamlayarakkonuşmasını sürdürdü. Bu direnişin haklı ve meşrutaleplerle gerçekleştirildiğini ve sahiplenilmesigerektiğini belirtti. “Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu olarak bu direnişle eylemli dayanışmayıyükseltmeye çağırıyoruz” diyen temsilci konuşmasınıproletaryanın kızıl bayrağı altında örgütlenmeçağrısıyla sonlandırdı.

Konuşmaların ardından yıllardır Mamak’tadevrimci kültür-sanat mücadelesinin yanı sıra işçisınıfının kızıl bayrağını dalgalandıranlar, kültür vesanatı kavgalarıyla yoğuranlar, Mamak İşçi KültürEvi (MİKE) Müzik Topluluğu sahneye davet edildi.MİKE Müzik Topluluğu böyle bir etkinliğekatılmaktan onur duyduklarını belirterek komünisthareketin 25. yılını selamladılar. Ardından beğeniyleizlenen bir müzik dinletisi sundular.

MİKE Müzik Topluluğu’nun sonrasında NazımHikmet’in Şeyh Bedrettin Destanı’ndan “Yağmurçiseliyor” adlı şiir okunarak yine aynı destandan“Ahmet’in Hikayesi” adlı bölümü canlandıran VeSanat Tiyatro Topluluğu davet edildi. Ve SanatTiyatro Topluluğu Şeyh Bedrettin Destanı’nıçizgilerle anlatan bir dia gösterimiyle birlikteoyunlarını sahnelediler.

İlgiyle izlenen tiyatronun ardından “Burjuvalarınuğruna taptıkları paranın bizim türkülerimizkarşısında hiçbir hükmü yoktur. ÇünküKaracaoğlanlar, Dadaloğlular, Pir Sultanlar, NeşetErtaşlar ürettiklerini sermayeye değil, emekçilereyani bizlere sundular” denilerek halk türkülerini yenibir tarzda yorumlayan Abdal-Haluk Tolga İlhan

sahneye davet edildi. Haluk Tolga İlhan böyle biretkinliğe katılmaktan onur duyduğunu belirtereketkinliğin içeriğine uygun bir konser verdi. Türkçe,Kürtçe ve Lazca türküler söyleyen Haluk Tolga İlhanhalay parçalarıyla coşkuyu arttırdı. Haluk Tolgaİlhan son türküsünü Mustafa Suphi ve 14 yoldaşınaatfen okudu. “Hayali gönlümde kaldı” türküsüylekonserini sonlandıran Haluk Tolga İlhan alkışlarlauğurlandı.

Daha sonra etkinliğe ara verildi.

Söz direnişçilerde

Aranın ardından Kürt siyasi tutsaklarının direnişibir kez daha selamlandı ve söz direnişçilere bırakıldı.2000 Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın kürsüyedavet edildi. 2000’lerdeki Ölüm Orucu direnişindenbahseden Akalın, zindanlardaki direniş geleneğinihatırlattı. Bugün haklı ve meşru taleplerle açlık grevidirenişine başlayan Kürt siyasi tutsaklarladayanışmanın önemine değinen Akalın “Onlara sahipçıkmak, onların sesini dışarıya taşımak zorundayız”dedi. Fatime Akalın’ın konuşması “İçerde, dışarıdahücreleri parçala!” sloganıyla karşılandı.

Daha sonra İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)önünde 8 ayı aşkın bir süre direnen, direnişinin son 1ayını açlık greviyle sürdüren ve direnişini kazanımlasonuçlandıran kadın işçi Cansel Malatyalıselamlandı ve kürsüye davet edildi. Malatyalı direnişsürecini aktardı. Kendine devrimci-demokrat diyenİMO yönetiminin maskesini düşürdüğünü söyleyenMalatyalı “ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganınınönemine vurgu yaptı. “İMO’da kazanan ben değilimişçi sınıfı, kaybeden İMO yönetimi değil patronsınıfıdır” dedi. Cansel Malatyalı konuşmasını sınıfınbirliği çağrısıyla sonlandırdı. Onun konuşmasınınardından “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber yahiçbirimiz!” sloganı atıldı.

Gençlik partiye, devrime, sosyalizme

Etkinlik Ekim Gençliği adına yapılan konuşmayladevam etti. Ahmet Arif’in “Bir umudum sen de.Anlıyor musun?” dizeleriyle ve “umudumuzuüniversite kampüslerinde büyüten genç komünistleriselamlıyor ve konuşmasını yapması için biryoldaşımızı kürsüye çağırıyoruz” sözleriyle davetedilen Ekim Gençliği temsilcisi coşkulu bir konuşmagerçekleştirdi. “25. yılın ve Devrime Hazırlanıyoruzşiarının bizim omuzlarımıza yüklediği sorumluluğunfarkındayız” diyen temsilci üniversitelerde yaşanansorunlardan bahsederek devrimin ve sosyalizmin sesiolmaya devam edeceklerini söyledi. Faşistsaldırılara, idare-polis baskısına, soruşturma vetutuklamalara rağmen devrimci mücadeleyibüyüteceklerini belirtti. “Bizler proletaryanınöncüsünün saflarında savaşıyoruz ve savaşmaya

devam edeceğiz. Burada bulunan gençarkadaşlarımızı da kızıl bayrağın altındaörgütlenmeye çağırıyoruz” sözleriyle biten EkimGençliği konuşmasının ardından “Gençlik partiye,devrime, sosyalizme!” sloganı atıldı.

Konuşmaların ardından Ahmet Telli’nin “Büyükaşklar yolculuklarla başlar” dizeleri okunaraksevdanın ve kavganın şarkılarını söyleyen EfkanŞeşen sahneye davet edildi. Efkan Şeşen beğeniyleizlenen bir konser verdi. Halaylarla konserini devamettiren Şeşen “müzik yaşamımın 25. yılında bu kadaranlamlı bir günde burada bulunmaktan mutlulukduyuyorum” dedi. BDSP tarafından gerçekleştirilenetkinliklerin önemine değinen Şeşen etkinliğinatmosferine uygun şarkılar söylemek istediğinibelirterek kavga marşları söyledi.

Efkan Şeşen’in konserinin ardından etkinliğegönderilen mesajlar okundu.

Daha sonra MİKE Müzik Topluluğu kapanışıyapması için bir kez daha sahneye davet edildi.Etkinlik MİKE Müzik Topluluğu’nun seslendirdiğimarşlarla sona erdi. Etkinliğin sonunda katılan tümemekçilere devrim hazırlığına omuz verme çağrısıyapıldı.

Etkinlikten notlar:

* Etkinliğin politik içeriği güçlü ve netti.Etkinlikte öne çıkan politik konular komünisthareketin 25. yılı, işçilerin birliği, halklarınkardeşliği şiarı ve Kürt siyasi tutsaklarının açlıkgrevi direnişi oldu.

* Etkinliğin olduğu saatlerde Ankara’dasendikaların ve ilerici-devrimci kurumların açlıkgrevleriyle ilgili örgütlediği bir miting vardı.Etkinliğin ikinci bölümüne bu mitingin ardındankatılanlar oldu.

* BİR-KAR, Volkan Yaraşır, Mamak HDK, GeriDönüşüm İşçileri Derneği, DHF, DLB ve KızılBayrak gazetesi etkinliği selamlayan mesajlargönderdiler.

Kızıl Bayrak / Ankara

CMYK

. yıl coşkusu... Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

ği halkların kardeşliği içinme hazırlanıyoruz!”

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

25. yıl18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Etkinliğinizi en devrimci duygularımızlaselamlıyor ve geleceği birlikte kurma umuduylaçalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatırmışdevrimci tutsakların taleplerini talebimiz kabuledip, ölümlerin son bulmasını istiyoruz.

Devrimci gelenekten, devrimci geleceğikurmak umuduyla...

Mamak Halkların Demokratik Kongresi

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun 25. yıletkinliklerinde bulunmaktan ve davet edilmektençok mutluyuz. Bizi bu etkinliğe davet edenleresonsuz teşekkür ve saygılarımızı sunuyoruz.İşçilerin birliği halkların kardeşliği için bundanböyle alanlarda ve aranızda olmaya devamedeceğiz.

Geri Dönüşüm İşçileri Derneği(Recep Karaman)

Ülkemizin emperyalizmin çıkarlarıdoğrultusunda Suriye ile savaşa sürüklendiği,aynı zamanda Kürt ulusunun demokratik-meşrutalepleri için tutsakların bedenlerini ölümeyatırdığı bir dönemde sınıf mücadelesine vehalkların kardeşliğine vurgu yapan etkinliğinizideğerli buluyor ve selamlıyoruz

Demokratik Haklar Federasyonu

Erdallar’dan, Alaattinler’den devraldığımız işçisınıfının, devrimin ve sosyalizmin kızıl bayrağınıliselerde dalgalandıran Devrimci Liseliler Birliğiolarak, 4+4+4 saldırısına, staj sömürüsüne,gerici-ırkçı eğitime karşı eşit, parasız, bilimsel veanadilde eğitim şiarını haykırıyoruz. Denizler’in,Mahirler’in, İbrahimler’in, Erdallar’ın veAlattinler’in yolundan devrimci mücadeleyiyükseltiyor, komünist hareketin 25. yılını tümdevrimci coşkumuzla selamlıyoruz.

Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!Devrimci Liseliler Birliği (DLB)

(...) Marksizim sınıf mücadelesi içindir.Marksizim yıkıcı bir teori ve yıkıcı bir politiksistematiktir. Marksizim praksistir. Marksizim,özünde bir isyan ideolojisidir. Bu teorinin, sınıflabütünleşmesi tarihsel-toplumsal bir infilakınönünü açar. Yani devrimin...

Bunu gerçekleştirecek güç ve yapı sınıfınsiyasal öznesi, yani partisidir. Parti isyandır,isyanı ateşleyendir. Sınıfı isyan ruhuylakuşatandır.

Parti işçi hareketi içinden fışkıran, Marks'ın omuhteşem tanımlamasını, yani "işçi sınıfınınkurtuluşu kendi eseri olacaktır" sözlerini kendineşiar edinen kolektif iradedir. Manasını işçi sınıfıhareketi içinde bulan, tarihsel deneyimlerinsentezidir.

Bugünün görevi, küresel isyan hareketlerininbir parçası olmaktır.

Bugünün görevi, sınıfın devrimci enerjisiniaçığa çıkarmak ve kristalize etmekti. Ve bu görevvarlığımızın anlamıdır.

En içten devrimci duygularımla!Yaşasın devrim! Yaşasın sosyalizm!

Volkan Yaraşır

Yoldaşlar, Kapitalist sömürünün katmerleştiği, emperyalist

saldırganlık ve savaşın insanlığa yeni ve daha büyükacılar ve yıkımlar yaşattığı, sömürgeci sermayedevletinin Suriye üzerinden, bölge savaşınabüyüyecek bir savaşın çığırtkanlığını yaptığı birsırada, Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Rumu,Farsı, Belucisi ile bölge halklarının en yakıcıihtiyacına cevap olan, “İşçilerin Birliği HalklarınKardeşliği’’ şiarı ile düzenlediğiniz etkinlikleri sonderece anlamlı buluyoruz.

Etkinliklerinizi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarınındevrim davası uğruna ölümsüzleşmelerinin 40.,komünist hareketin 25., Ekim Devrimi’nin 95. yılındave üstelik de “Devrime hazırlanıyoruz!’’ şiarı ilegerçekleştiriyorsunuz. Tarihsel öneme sahip bu her üçolay etkinliklerinize apayrı bir nitelik kazandırıyor.

Sizi yürekten kutluyor ve hepinizi yoldaş sıcaklığıile kucaklıyoruz. Etkinliklere katılan herkese en içtendevrimci selamlarımızı gönderiyoruz.

Yoldaşlar, İçinde bulunduğumuz tarihsel dönem bir

bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemidir. Boyluboyunca bir bunalımlar ve savaşlar döneminegirdiğimiz artık kesinleşmiş bulunuyor. Şimdi de, yenibir devrimler dönemine, adım adım Yeni Ekimler’inkaçınılmaz olduğu bir yeni safhaya doğru ilerliyoruz.

Bir yandan, kapitalizmin kabesi Amerika da dahil,tüm kapitalist ülkelerdeki ardı arkası kesilmeyen,giderek kitleselleşen, daha da önemlisi militanbiçimler kazanan proleter kitle hareketleri, diğeryandan, Tunus’la başlayıp Mısır’la devam eden vetüm bir Ortadoğu’yu yangın yerine çeviren emekçihalk isyanları, bu durumun ifadesidir, bunudoğrulamaktadır.

Sınıf devrimcisi komünistler olarak, tarihseldönem konusundaki açıklıklarımızdan ve tüm bugelişmelerin sağladığı moral imkanlardan güç alarak,tok bir biçimde, “Devrime hazırlanıyoruz!’’ şiarı ile

ortaya çıkmış bulunuyoruz. Evet, biz tok bir iddiadabulunuyor ve devrim ve sosyalizm adına bir bayrakkaldırıyoruz.

Çünkü, döneme cevap veren tek hareket komünistharekettir. Çünkü, Türkiye’nin devrimci geleceğiniinşa edecek yegane programa ve devrimin aracıyegane silaha sadece biz sahibiz. Yani, iddiamıztemelsiz değildir.

Dostlar, yoldaşlar, Türkiye’deki burjuva cumhuriyet yolun sonuna

gelmiştir. Sürekli aşınmakta ve çözülmektedir. Çöküşüde uzak değildir. Nereden bakılırsa bakılsın, gelinenyerde, Osmanlı’nın mirasçısı bu köhne cumhuriyetyıkılmayı bekliyor. Toplumsal bir devrimle onu yıkıp,ait olduğu yere, hurdalığa atmanın zamanı gelmiştir.

Bu gerici cumhuriyeti yıkmak tarihsel görevi iseTürkiye proletaryasına aittir. Açıkçası, tarih Türkiyeproletaryasının omuzlarına son derece onurlu vetarihsel bir görev yüklemiştir.

Demek oluyor ki, sınıf devrimcilerini hayati birsorumluluk bekliyor. Sınıf devrimcileri, bugüne kadarTürkiye’nin işçilerine, emekçilerine, devrim vesosyalizm davası uğruna mücadelede emek harcamış,acı çekmiş dünün ve bugünün devrimci kuşaklarınaverdiği tüm sözleri yerine getirmiştir. Yürekteninanıyoruz ki, sınıf devrimcisi komünistler busorumluluğun altından da kalkacaklardır.

İşte o zaman, Mustafa Suphi’nin dediği gibi“Dünya devriminin gelecekteki seyrinde Türkiyeproletaryası şerefli bir mevki işgal edecektir!’’

Geride bırakılan 25 yılın haklı gururu, sevinci vecoşkusu ile hepinizi yoldaş sıcaklığı ile kucaklıyoruz.

Kahrolsun emperyalist savaş ve saldırganlık!

Yaşasın işçilerin birliği, hakların kardeşliği!

25. yıl tüm yoldaşlara kutlu olsun!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu(BİR-KAR)

BİR-KAR’dan Ankaralı sınıfdevrimcilerine...

Geceye gelen mesajlardan…

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

25. yıl Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

19 Kasım 2009’da İstanbul’un işçi semtlerindenEsenyurt’ta polisle girdiği çatışmada şehit düşen TKİPmilitanı Alaattin Karadağ’ın katledilişinin 3.yıldönümündeyiz. Alaattin Karadağ, partili ismiyleNurettin yoldaş, tıpkı Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlargibi yaşamını parti ve devrim davasına adayarak, buuğurda nice zorlu sınavlardan geçerek, partinindeğerlerini her zaman yükseklerde tutarak, sonnefesine kadar devrimin çıkarlarına bağlı kalarak,örnek bir komünist olarak adını parti ve devrimşehitleri arasına yazdırmıştır. İşçi sınıfının bir sıraneferi olan Alaattin’den TKİP militanı örnek birkomünist olan Nurettin yoldaşı vareden mücadeleyaşamı, tüm partili militanlara ve devrim davasınayürekten bağlı samimi devrimcilere ışık tutuyor.

Habip, Ümit, Hatice ve Alaattin gibi komünistlerinyetişmesinde komünist hareketin rolü ne olduysa,komünist hareketin partileşmesi ve bugünkükonumuna gelebilmesinde bu yoldaşlarımızın parti vedevrim davası uğruna gösterdikleri çaba vefedakârlıklar da önemli bir rol oynamıştır. Bu açıdandiğer şehit yoldaşlarımız gibi Alaattin yoldaşın da gözeçarpan belirgin özelliği, partinin ve devriminçıkarlarını her şeyin üzerinde tutması, yaşamını birbütün olarak parti ve devrim davasına adamasıdır.

Her partili militan ve örgütlü komünist için budeğerlerin sınandığı alan ise örgütlü pratik yaşamdır.Parti çalışmasında üstlenilen sorumluluklardan alınangörevlerin yerine getirilişine, zorluklar karşısındagösterilen iradeden çalışmada sergilenen devrimcienerjiye kadar birçok noktada açığa çıkan bu pratik,devrimci misyon duygusunun, parti ve devrimdavasına duyulan bağlılığın en somut göstergeleridir.

Alaattin yoldaş, kesintisiz olarak sürdürdüğümücadele yaşamında örgütlü bir komünist olarak partifaaliyetinin birçok alanında görev ve sorumluluklarüstlenmiş, varolanla yetinmeyip hep daha ilerisinihedeflemiştir. Örgütlü yaşamının daha ilk adımlarındaillegal ihtilalci çalışmada yer alarak, bugün sadeceTKİP şahsında ısrarla sürdürülen devrimci örgütgeleneği içerisinde pişerek yetişmiştir. Bir parti neferiolduğu kadar yeri geldiğinde örgütlü bir komünist işçiolarak fabrikalarda, üretim alanlarında çalışarakdevrimci sınıfın bir neferi olduğunu ispatlamıştır.Birçok zorlu sınavdan alnının akıyla çıkmasında,kesintisiz ve örnek bir mücadele yaşamınısürdürebilmesinde devrimci teoriyle donanma çabasıönemli bir rol oynamıştır.

Şüphesiz nesnel koşullar da partili bir militanolarak Alaatin yoldaşın devrimci kimliği ve kişiliğinedoğrudan etkilerde bulunmuştur. Sol hareketindevrimci mücadelede ısrarını iyi kötü koruduğu ‘90’lıyılların ardından gelen tasfiyeci süreçlerde yaşanansavrulmalara ve liberalizme kayışlara karşı duyduğuöfkeyi illegal ihtilalci çalışmayı daha da sahiplenerekgöstermiş, böylelikle partisinin çağrısına da yanıt

vermiştir. Gözaltında işkence karşında gösterdiğimilitan tutumla, zindanlarda Ölüm Orucu’nda yeralarak sergilediği direnişle, düzenin mahkemelerindeyaptığı siyasi savunmayla bütünlüklü bir komünistkimliğe sahip olduğunu gösteren Alaattin yoldaş,partisinin direnişçi geleneğine leke sürdürmemiş, onudaima yükseklerde tutmasını bilmiştir.

Partisine ve devrime olan bağlılık Alaattin yoldaşınyer aldığı tüm çalışmalarda kendisini göstermiştir.Yoldaş, en basitinden en zor görünenine kadar her türlüparti faaliyetine büyük bir özveriyle sarılmıştır.Üstlendiği görevleri iddiasına uygun bir ciddiyet vetitizlikle yerine getirmeye çalışmıştır. Kimi zamanyayınlara katkıda, kimi zaman pratik faaliyetlerinörgütlenmesinde, kimi zaman maddi imkânlarınyaratılmasında, kimi zaman ise kitle çalışmasınınörgütlenmesinde bunu görmek mümkündür. Alaattiniçin ortada yapılması gereken bir iş, üstlenilmesigereken bir sorumluluk var ise, bunun partininçıkarlarına en uygun bir şekilde gerçekleştirilmesigerekirdi, ki çabası hep bu yönde olmuştur.

Alaatin yoldaşın parti ve devrim davasına bu içtenbağlılığı, onun kısa sürede partisiyle daha ilerdenbütünleşmesini, daha ileri sorumlulukların altınagirmesini sağlamıştır. Yaşamını tümüyle devrimdavasına adamış bir devrimci olarak düzenkültüründen gelen alışkanlıklara, küçük-burjuvazaaflara karşı hep tepki duymuştur. Örgütlü yaşamiçerisinde ısrar edilen küçük-burjuva tutum vealışkanlıklara karşı tahammülsüz olabildiği gibi,yoldaşlarına karşı derin bir sevgi ve bağlılık içerisindeolmasını da bilmiştir. Yardımseverliği, kolektivizmi vefedakârlığıyla, bulunduğu her ortamda, çalıştığıfabrikalarda, konumlandığı mekânlarda işçi ve

emekçiler tarafından sevilen ve sayılan bir devrimciolmuştur.

Alaattin’in edindiği bu kimlik ve kişilik, elbettesavunduğu dünya görüşünü, Marksizm-Leninizmihayatının tüm alanlarında uygulama ve partininideolojisini kendi kimliğinde cimsileştirme çabasısonucudur. Söz ve eylem birliği ilkesini, partifaaliyetinin tüm alanlarında olduğu kadar bizzat kendiyaşamında da uygulamıştır.

O düşündüğü ve inandığı gibi yaşamış, yerigeldiğinde parti ve devrim davası uğruna canını fedaetmekten sakınmadığını ortaya koyarak, tümyoldaşlarına ve partisine saygıyla anılacak bir mirasbırakmıştır.

Alaatin yoldaşın, Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyinyoldaşların bizlere bıraktığı miras günden günebüyüyecektir. Komünist hareketin 25. yılı’ndaşehitlerimizin bizlere devrettiği bayrak daha da birkızıllaşmakta ve daha yükseklerde dalgalanmaktadır.Sınıfın ve devrimin partisinin “25. yıl: Devrimehazırlanıyoruz!” şiarıyla devrim davasını güçlendirenadımları, dünden bugüne devrim davası uğrunatereddütsüzce canını vermiş tüm devrimcilerinyarattığı değerlerin yegane güvencesinin TKİPolduğunun göstergesidir.

Komünist hareket 25. yılında, sarsılmaz dünyagörüşüne dayanan devrimci sınıf çizgisi, programı veillegal ihtilalci örgütsel yapısıyla devrimci iktidarmücadelesini büyütme çağrısı yapmaktadır. Tümkomünistlerin önünde duran görev, bu çağrıya yanıtvererek, parti, devrim ve sosyalizm davası uğrunayükseltilen bayrağı kapitalizmin burçlarına dikenekadar seferber olmaktır. Tıpkı Alaattin yoldaşın yaptığıgibi.

Katledilişinin 3. yıldönümünde komünist işçi Alaattin Karadağ’ın devrimci anısına...

25. yılda “parti, sınıf, devrim” davasışimdi daha güçlü!

D. Çağlar

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

25. yıl Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 201220 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

Geçen hafta gerçekleşen işçilerin birliği halklarınkardeşliği etkinliği sınıf devrimcilerinin İzmir’de sonyıllarda gerçekleştirdiği en başarılı etkinliklerden birioldu.Yalnız ilgili kollektiflerde yapılandeğerlendirmelerden değil; etkinliğe katılan işçi veemekçilerin gözlemlerinden yansıyanlar da bu tespitidoğrulamaktadır. Etkinliğe katılan ve bizim bir şekildedeğerlendirmelerini aldığımız neredeyse her katılımcı,etkinliğin politik kuvvettine dikkat çekmekte, buyanıyla daha önce katıldıkları “bu türden etkinliklerle”olan açık farklılığının altını çizmektedir.

Gerçekten de etkinlik boyunca 2 ayrı yıldönümünün tarihsel ve güncel anlamı başarıylaişlenmiş, dünyanın ve ülkenin politik gündemleri,gerek kendi içinde gerekse bu yıldönümleriylebağlatılı boyutlarıyla kendine genişce yer bulmuştur.

Geniş bir kitle etkinliği için nispeten ağırsayılabilecek olan bir program, görsel araçların etkin-başarılı kullanımı ve katılan sanatçıların geceninanlamını güçlendirici katkılarıyla çoşkulu bir muhtevakazanmış, devrimci inanç ve kararlılık, izleyicikitlesini de içine alacak bir şekilde tüm geceye hakimolmuş, ilk yarıda yaşanan “ses düzeni azizliği” gibibazı teknik sorunların varlığına rağmen hemenherkesin memnuniyet ve takdir duygularıyla ayrıldığıbir etkinlik gerçekleşmiştir.

Kuşkusuz ki bu tablo yaklaşık 2 aydır yoğun vekesintisiz bir çalışma yürüten bizler için fazlasıylamemnuniyet vericidir. Özelikle bazı katılımcıların yeryer abartıya varacak şekilde: “Sahnede bir etkinlikdeğil 25 yıllık bir birikim sergilendi”, “Ciddi veinançlı parti ve örgütler böyle etkinlikler yapabilir”,türü değerlendirmeleri ya da değişik çalışmadöneminde ortaya konulan çabaya rağmen istenilensonuçların elde edilememesinden sık sık yakınan bazıyoldaşlarımızın: “Geceli gündüzlü koşuştumamıza,çaba ve emeğimize tam olarak değdi” vbdeğerlendirmeleri tabi ki sevindiricidir.

Fakat 2 aylık bir pratik çalışma dönemine ve buzaman dilimini aşan bir düşünsel hazırlığa dayananetkinlik çalışması, ne etkinlik anının başarısıüzerinden, ne de bu başarıyı koşullayan kapsamlı önhazırlık çalışmasının, kendi içindeki sonuçlarıüzerinden değerlendirilebilir.

Bizler için bunlardan daha önemli olan devrimcisınıf partisinin “devrime hazırlanıyoruz” şiarınıyükseltiği, bu şiar doğrultusunda önümüzdeki yıllariçerisinde kapsamlı bir atılım gerçekleştirme hedefigüttüğü bir evrede geride kalan çalışmanın, buaçılardan ne anlam ifade ettiğidir.

Faaliyet kapasitesinin güçlendirilmesi, politik etkialanın genişletilmesi, kitle tabanının ve politik kitleağının büyütülmesi, faaliyetin siyasal muhtevasınınnitelik olarak güçlendirilmesi ve buna dayalı birönderlik kapasitesinin yerellere yayılması vb etkinlikçalışması vesilesiyle yol alınması planan hedeflerdi.Bu açıdan şimdi ciddiyetle yapmamız gereken geridekalan süreci tüm bu başlıklar altında irdelemek,yetersizlik ve zaafları tespit etmek, başarılı bir sürecin

moral gücünü arkaya alarak, ama birazda bu “hoşhavadan” çıkarak önümüzde bizi bekleyen çalışmabaşlıklarına yüklenmektir.

Politik faaliyet kapasitesinde nitelik gelişimi

ve nicel büyüme, organizasyon yeteneğinde

yeni bir düzey

Gücümüzün mevcut sınırlarıylakarşılaştırıldığında, faaliyet kapasitemiz her dönembelirli bir kuvvete sahip olmuştur. Etkinlik çalışmasınıonu önceleyen diğer çalışmalardan farklı kılanunsurlardan biri çalışmanın politik niteliğindekigüçlenme ve gerek ön çalışma gerekse gece anındakendini ortaya koyan organizasyon yeteneğindekibelirgin gelişimdir. Niteliksel gelişim kendini en çok,son tahlilde bir “gece çalışması” olması beklenendönemin, politik bir kampanya olarakörgütlenmesinde, bunun da etkinlik günününatmosferine tam olarak yansımasında göstermektedir.Etkinlik gününün başarısı esas olarak, her bir ayrıntısıplanlanıp defalarca gözden geçirilen programkurgusundan değil, bu program kurgusuna da yönveren ön çalışmaların sözkonusu muhtevasındangelmektedir. Katılımcı kitlenin esas kısmını politizeunsurların oluşturması da bu durumun doğal birsonucudur.

Her dönem gündeme getirilen ve uygulanmayaçalışılan iş bölümüne dayalı bir çalışma tarzı: işlerinonu yerine getirecek güçlerle birlikte tanımlanmasıyönelimi, geçmiş dönemlerle karşılaştırılmayacakölçüde başarıyla uygulanmış, bu yalnız organizasyonkapasitesinin gelişimi açısından değil politik önderlikve inisiyatifin yerellere yayılması açısından da halengeliştirilmesi gereken yeni bir düzey yaratmıştır.

Daha geniş güçlerin

örgütlü faaliyetin içine çekilmesinde

yaşanılan zorlanma muhakkak aşılmalıdır

İş bölümüne dayalı çalışma tarzında yakalanılangelişim, alandan alana değişse de (örneğin Manisaalanı bu açıdan oldukça başarılı görünmektedir) çevre

güçlerin daha etkin bir tarzda sürecin işine çekilmesinoktasındaki yetersizlikler büyük ölçüde sürmektedir.

Azımsanmayacak bir ilişki ağına, güçlü bir politiketkiye ve net bir hareket planına sahip olunmasınarağmen bu konuda geçmiş sınırların aşılamaması birçok faktörle ilişkilidir süphesiz. Ama çözücü halkaolarak çubuk politik faaliyetin örgütlenme biçiminebükülmeye devam edilmeli, bu konuda gösterilençabalar kesintisiz olarak devam etmelidir.

Araç kullanımında yakalan çeşitlilik

sürdürülmelidirSüreç boyunca araçlar konusunda yaratılan

çeşitlilik geliştirip sürdürülmesi gereken başka birolumluktur. Her ne kadar bu türden bir çeşitlilikkullanabilmek yürütülen etkinlik çalışmasının kendinehas yanlarıyla ilişkili görünsede daha yaratıcı birbakışla bunların her türlü siyasal faaliyetimizdekullanılması da pekala mümkün kılınabilir.

Araç kullanımı ile ilgili bir başka boyut iseneredeyse her dönem kullandığımız bazı araçların busüreçte çok daha verimli kullanılmasınınbaşarılmasıdır. Toplamda 250 civarında kişiden telefonnumarası alınan imza standları çalışması buna örnektir.

“Niceliksel gelişim diğer sorunların

çözümünün de ön açıcı halkasıdır!”

Faaliyetin kitle tababanın büyütülmesi, politikilişki ağının genişletilmesi ön hazırlık sürecindeüzerinde en fazla durulan konulardan biri olmuştu. Budoğrultuda faaliyet yürütülen alan sayısının artırılmasıplanlanan müdahalelerden biriydi. Önden planlananölçüde olmasa bile bazı çalışma bölgeleri yeni alanlaraaçılmayı başardı, buralarda kalıcı hale gelmenin ilkimkanlarını yarattı. Diğer alanların ise en azındanmevcut ilişki ağında hissedilir bir toparlanma yarattığısöylenilebilir. Ancak her ne kadar etkinliğe katılımsayısı kendi içinde bir anlam ifade etse de henüz bukonuda önemli bir gelişimden bahsetmek mümkündeğildir. Bugün için söylenebilecek olan sürecin Mayısayındaki sempozyuma kadar uzanan yoğun döneme iyibir iyi bir başlangıç teşkil ettiğidir.

İzmir İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Gecesi üzerine...

Aslolan: “Her alanda devrimehazırlanalım” çağrısına yanıt olmaktır!

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 2125. yılSayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Politik etki alanımız güçlenmektedir

Çalışma boyunca güçlü bir politik etki yaratılmış,özelikle etkinliğin gerçekleştiği İzmir alanında bütünilerici devrimci kamuoyuna etkinlik, gündemleriylebirlikte taşınmıştır. Sürecin başarılı sonuçlarının uzunzamandır belirgin olan bu etkiyi daha da perçinlediğide görünmektedir. Bu politik etkinin somut gücedönüşmesi, kendi faaliyet alanımızda, yani sınıfçalışmasında kat edeceğimiz mesafeyle ilişkilidir.Ancak söz konusu etkinin gerisin geri sınıfçalışmamızda dahil olmak üzere tüm faaliyetimizeolumlu olarak yansıdığı da açıktır. Politik etkininbüyütülmesi diğer şeylerde olduğu gibi fabrikamerkezli sınıf faaliyetimizin güçlendirilmesinin yanısıra siyasal gelişimelere daha kuvvetli ve hızlı tepkilerverebilmekle mümkündür.

Mevcut başarının en belirleyici

faktörlerinden biri çalışmanın politik

yönetimindeki kollektifleşme ve bunun

yerellere doğru yayılmasında

kat edilen mesafedir

Geride kalan sürecin ayırt edici bir başka yanımerkezi olarak ortaya konan ilk politik çercevedışında, çalışmanın bütün politik-pratik muhtevasınınkollektif tartışmaların ürünü olarak oluşturulmasınınbaşarılmış olmasıdır. Her alan, çalışma grubu,komisyon süregiden çalışmaya yalnız kendisorumluluk alanıyla ilgili olarak değil; genelçercevesine düzenli olarak katkı sunmuş, bu katkılarıntoplamı çalışmayı sürükleyen güçlü bir politik hattınoluşmasını sağlamıştır.

Kolektif önderlik düzeyinde son çalışmavesilesiyle ortaya konan bu kapasite sürdürülebilirse;bu her bir yoldaşımızın ortaya koyduğu ısrarlı pratikçaba ile birlikte faaliyetimizin gelişip büyümesinin enönemli dayanaklarında biri olacaktır.

Dönemsel yönelimlere dayalı yoğun bir düşünselhazırlık, bu hazırlığın ürünü olan güçlü bir politik-pratik planlama, bu politik-pratik planlamayı her günyeniden üreterek kararlıkla yerine getirmeye çalışankolektif bir çabanın başarılı bir faaliyetin ön koşuluolduğu bir kez daha bu vesileylede görülmüştür.

Etkinlik çalışmasının bir kez daha gösterdiği üzeredüşünsel hazırlığın, ona dayalı sağlam bir politik-pratik planlanlamanın ve bunun kollektifleşmesininönemi hiç bir zaman unutmamalıdır. Önümüzdekidönemde gerçekleştireceğimiz bütün faaliyetlere bugözle bakılmalıdır.

Dünün kalıp ve ölçüleriyle bakarak

geleceği kucaklayamayız, aslolan her alanda

devrime hazırlanalım çağrısına yanıt

olmaktır!

Geride kalan dönem kendi ölçüleri içindebölgedeki siyasal faaliyetimizi geliştirici bir roloynamıştır. Fakat bu başarı ancak kendi gelişimsürecimizin bir evresi olması yanıyla anlamlı vedeğerlidir. Oysa ki asıl olan devrime hazırlık çağrısınagerçek bir yanıt olabilecek örgütsel ve politik birdüzey yaratmaktır. Bu düzeye hızla ulaşmak için öncekafamızdaki mevcut kalıp ve ölçüleri parçalamamızgerektiği geride kalan sürecin en özlü dersidir. Gerçekbir sınıf partisinin Ege ayağı kendini geçmiş ölçüleregöre değil dönemin ihtiyacına göre konumlandırmışyoldaşlarımızın omuzlarında yükselecektir.

Ege’den sınıf devrimcileri

İstanbulKomünist hareketin 25. yılı vesilesiyle

gerçekleştirilecek “İşçilerin Birliği HalklarınKardeşliği” etkinliğinin çağrısı emekçilereulaştırılıyor. 25. yıl bildirgelerini sabah erkensaatlerde Kıraç ve Köyiçi Meydan’da emekçilereulaştıran BDSP’liler, öğle saatlerinde iseBağlarçeşme, Örnek Mahallesi, Talatpaşa, Fatih,Yeşilkent, Balıkyolu, Tabela ve Depo Mahalleleri’nietkinlik afişleriyle donattılar.

Esenyurt’ta sınıf devrimcileri 11 Kasım Pazargünü Köyiçi Meydan, Yeşilkent Mahallesi veBalıkyolu’nda gerçekleştirdikleri Kızıl Bayrakgazetesi satışı ve 25. yıl bildirgelerinin dağıtımınınardından 12 Kasım günü de Kıraç Kuruçeşmebölgesindeki fabrikalara seslendiler. Sömürücehennemi Kıraç’ta kurulu çeşitli fabrikalara akşamsaatlerinde yapılan dağıtımlarda işçiler etkinliğedavet edildi.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğuGİMSAN Bağlantı Elemanları fabrikasına yapılandağıtımın ardından metal fabrikaları Pressan veÖztiryakiler’de çalışan işçilere bildirgelerulaştırıldı.

Erdoğanlar metal fabrikasının vardiya giriş-çıkışında bildirge dağıtımıyla devam eden faaliyetGezer fabrikası önünde gerçekleştirilen dağıtımlason buldu.

GOP’ta Karadeniz Mahallesi’nde kapılar tek tekçalınarak bir çok emekçi etkinliğe davet edildi. Bazıemekçilerin evlerine gidilerek etkinlik üzerinesohbetler gerçekleştirildi.

Sultançiftliği’nde tekstil atölye ve fabrikalarınınyoğun olduğu bölgeye etkinlik afişleri yapıldı.Fabrika bölgesinin ardından Esentepe Mahallesi’nede etkinlik afişleri yapıldı.

BDSP çalışanları A3 ebadındaki etkinlikafişlerini de GOP merkez ve çevresinde, GaziMahallesi’nde İETT duraklarına yaygın olarakyaptılar.

Etkinlik çağrı çalışmaları GOP’ta farklı araçlarlasürdürülüyor. BDSP çalışanları etkinlik araç kalkışbildirilerinin olduğu ozalitleri GOP merkez,Karayolları Mahallesi ve Elmabahçesi’ne yaptılar.Öğleden sonra ise GOP merkezde stand açarakemekçilere etkinlik bildirgesini ulaştırdılar. Standçalışmasında birçok emekçi ile etkinlik ve güncelgelişmeler üzerine sohbet edildi. Aynı zamandastandda Kızıl Bayrak satışı gerçekleştirildi.

Stand faaliyeti ile eş zamanlı olarak, farklıfabrikalarda çalışan işçiler ziyaret edilerek etkinliğedavet edildi.

Sefaköy’de devrimci sınıf faaliyeti 8 Kasım’daKüçükçekmece-Cennet Mahallesi’nde sürdü. Sabahişe gidiş saatinde işçi ve emekçilere bildiridağıtılırken, ayrıca etkinlik şiarının anlamı üzerinesohbetler gerçekleştirildi.

İnönü Mahallesi’nde kapı kapı dolaşılaraketkinliğe davet eden bildirilerin dağıtımı yapıldı.Ardından akşamüzeri İkitelli Semt Pazarı veMehmet Akif Mahallesi’nde bildiri dağıtımıyapılırken Kızıl Bayrak gazetesi de işçi veemekçilere ulaştırıldı. Şahintepe Mahallesi’nde deetkinlik çağrısı kapı kapı dolaşılarak yapılandağıtımlarla devam ediyor.

9 Kasım, Şirinevler ve Yenibosba E-5güzergahına yapılan afişlerle işçi ve emekçilere

etkinlik çağrısı ulaştırılmış oldu. Afişlemeçalışmasından rahatsızlık duyan kolluk güçleri iseizinsiz afiş yapmak gerekçesiyle sınıfdevrimcilerine keyfi bir şekilde gözaltı işlemiyapmaya çalıştı. Yaşanan arbedenin ardından zorlaaraçlara bindirilen sınıf devrimcileri Yenibosna 75.Yıl Polis Karakolu’na götürüldüler. Sınıfdevrimcileri para cezası kesilmesinin ardındanbırakıldılar.

Küçükçekmece bölgesinde 10 Kasım Cumartesigünü Şahintepe Cumartesi Pazarı’nda etkinlikçağrısı için stand açıldı. Dağıtım boyunca ajitasyonkonuşmalarıyla işçi ve emekçiler 18 Kasım’da“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” etkinliğindebuluşmaya çağrıldı. Ayrıca mahallede de bildirgedağıtımı gerçekleştirildi.

10 Kasım Cumartesi günü Halkalı Mahallesi veHalkalı Papaz Köprüsü’ne, 11 Kasım Pazar günü deYenibosna, Sefaköy E-5 hattına, ŞahintepeMahallesi Mercan Sokak, Aşık Veysel, AltınşehirMeydan, Bayramtepe, Yenidoğan Halkalı civarınaetkinlik afişleri ve ozalitleri yapıldı.

Ayrıca İkitelli Pazar Pazarı’nda ve İnönüMahallesi’nde bildirge dağıtımı gerçekleştirildi.İkitelli ve Şahintepe pazarlarında yapılandağıtımlarla Kızıl Bayrak gazetesi de işçi veemekçilere ulaştırıldı.

BursaBursa’daki sınıf devrimcileri de “İşçilerin Birliği

Halkların Kardeşiliği” şiarıyla 18 Kasım’dayapılacak olan etkinliğe çağrı çalışmalarınısürdürüyor.

Etkinliğe çağrı afişleri Namazgâh, Gökdere,Demirtaşpaşa ve Heykel olmak üzere merkezibirçok emekçi semtinde yapılarak Bursalı işçi veemekçiler etkinliğe çağrılıyor.

GebzeBroşürler Gebze çarşıda işçi ve emekçilere

ulaştırıldı. Yapılan ajitasyonlarda işçi ve emekçilerkapitalist sömürüye ve emperyalist saldırganlığakarşı 18 Kasım’da “İşçilerin Birliği HalklarınKardeşliği” etkinliğinde buluşmaya çağrıldı.

Servis noktalarına, işe gidiş güzergahlarına vemahallelere ozalitlerle ve otobüs saatlerinin deolduğu afişlerle sesleniliyor.

Kızıl Bayrak / Esenyurt-Küçükçekmece –GOP-Bursa- Gebze

Birlik ve kardeşlik çağrısı yükseltildi...

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012Sol hareket

Etkinlik çağrısınapolis saldırısı

BDSP’nin etkinlik çalışmaları kapsamında 10Kasım günü Şeyhli Sanayi Mahallesi girişindesınıf devrimcileri etkinlik bildirilerinin dağıtımınıgerçekleştirdiler. Saat 08.00 civarında PendikYenişehir Polis Karakolu’ndan gelen resmiekiplerin bildiri dağıtımını engelleme çabalarısınıf devrimcileri tarafından boşa düşürüldü.Bunun üzerine takviye ekip çağıran polisler sınıfdevrimcilerini zorla karakola götürmeyeçalıştılar. Gözaltına alınmak istenen sınıfdevrimcileri sloganlarla direndiler. Çevredetoplanan emekçilere “kölece çalışmakoşullarına, emperyalist uşaklığa ve sömürüyekarşı mücadele yürüttükleri” için buuygulamayla karşılaştıklarını anlattılar. Terskelepçe ve darp edilerek karakola götürülensınıf devrimcileri keyfi uygulamayı karakoluniçerisinde de sloganlarla protesto ettiler.

Karakolda uzun süre Güvenlik Şube ekipleribeklendi. Sınıf devrimcilerinin avukatları ilegörüşme talepleri de keyfi bir şekildeengellendi. Doktor raporu almak için hastaneyegötürmek istendiğinde tekrar ters kelepçetakacaklarını söyleyen polislere karşı kelepçesizmuayeneye gideceklerini belirten sınıfdevrimcilerine karakoldaki bütün polislersaldırdı. Sınıf devrimcileri “İnsanlık onuruişkenceyi yenecek!” sloganı ile sürüklenerekpolis otosuna bindirildi. Araca zorla bindirilensınıf devrimcilerinin kulak arka kısımlarınabastırılarak, kulak zarına zarar vermek istediler.Ters kelepçe takan polisler kelepçelerdenhavaya kaldırarak kelepçeyi işkence yöntemineçevirdiler.

Pendik Devlet Hastanesi’nde rapor almaişlemi sürerken, doktora polislerin dışarıçıkmasını söyleyen sınıf devrimcilerinin isteğikabul edilmedi. Bu durumda muayeneolmayacaklarını belirten sınıf devrimcileri polis-doktor işbirliği arasında kaldı. Tekrar arabayagötürülüp taleplerinin kabul edildiğini söyleyenpolisler ile doktorun işbirliği ortaya çıktı.Polislerin odadan çıkmasıyla, darp yerlerinigösteren sınıf devrimcileri, doktorun reçeteyedeğil boş bir kağıda yazdığını gördüler. Budurumun doğru olmadığını ifade eden sınıfdevrimcileri, hesabını soracaklarını doktorabildirdiler. Bunun üzerine raporlara söylenen vegösterilen darp izleri geçildi.

Kurtköy Yenişehir Polis Karakolu’nagötürülen sınıf devrimcileri buradan sonra TuzlaOrhanlı Polis Karakolu’na götürüldüler. Dahaönce 30 Mayıs 12 tarihinde Adöksan fabrikasınadağıtılan bildiri nedeniyle Adöksan müdürüFatih Duman, “kendisini silahla tehdit ettikleri”gerekçesiyle sınıf devrimcileri hakkındaşikayette bulunmuş. Bunun üzerine ifadelerialınmak için Orhanlı polis karakolunagetirildiler. İfade işleminden sonra Tuzla SahilPolis Karakolu’nda RMK Tersanesi’nde yaşananeylemden kaynaklı bir ifade işleminin dahaolduğu ortaya çıktı. İki saat Orhanlı PolisKarakolu’nda bekleyen sınıf devrimcileri TuzlaSahil Polis Karakolu’ndaki ifade işleminin iptaledilmesiyle serbest kaldılar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

TOHUM Kültür Merkezi’nin İstanbul'dadüzenlediği 'Umudu tohumca büyütüyoruz' şenliğiSelin Erdem Kapalı Spor salonunda 11 Kasım'dagerçekleştirildi.

Pınar Aydınlar ve Laz Marks'ın sunuculuğunuyaptığı etkinlik baştan sona çoşkulu bir atmosferdegerçekleşti. Binlerce kişinin katıldığı etkinlikte ayrıcaKürtçe sunum da yapıldı. Mikail Aslan, Ferhat Tunç,Moğollor, Grup Munzur'un aralarında olduğu bir çoksanatçının sahne aldığı etkinlik Ateş Halk Danslarıgrubuda yer aldı. Gecenin siyasal gündemini Kürtsiyasi tutsakların sürdürdüğü açlık grevleri oluşturdu.Agire Jiyan ve grubu, üzerinde '61. gün' yazılıtişörtlerle sahneye çıkarken, çoğu sanatçınınkonuşması da bu konu üzerine oldu.

Sahne arkasında “Onu anıyor sahipleniyoruz”yazılı İbrahim Kaypakkaya'nın büyük boy resmininyanısıra, etkinlik salonunda "Heslere nükleere termiksantrallere karşı birleşelim!”, “Berxwedin jiyane!”,"Hapishanelerde direnen tutsaklar onurumuzdur!”,“İş cinayetleri taşeronlaştırma ve güvencesizliğekarşı örgütlenelim!", "Kadın yaşam özgürlük!”,“Kentsel dönüşüm talandır yıkımlara karşıbirleşelim”, “Demokratik bilimsel anadilde eğitimistiyoruz!" pankartları ve devrimci önder vesanatçıların resmi olduğu pankartlar yer aldı. Kapıgirişinde ise Tohum Kültür Merkezi’nin kitap standıaçıldı.

Sanatçıların ezgileriyle süren şölende, devrimci

sanatçıların konu edildiği bir sinevizyon gösterildi.Partizan adına yapılan ilk konuşmada, Suriye’ye

yönelik saldırganlık, zamlar, kentsel yıkımlar, açlıkgrevlerine değinilerek, İbrahim Kaypakkaya'yı rehberedinerek Partizan'da örgütlenmeye, partizancayaşamaya çağrı yapıldı.

Etkinliğe katılan Selahattin Demirtaş,konuşmasına salondakileri selamlayarak ve İbrahimKaypakkayayı anarak başladı. Konuşmasında açlıkgrevlerine, başbakan Erdoğan'ın idam tartışmalarına,Kaypakkayanın direngen kimliğine ve Kürtsorunundaki tutumuna değindi. Demirtaş, AKPiktidarını yıkma gücünün devrimcilerde yurtseverlerde olduğunu, fakat bunu yapamama nedeninin bugüçlerin devrimci fakat parçalı duruştan kaynaklıolduğunu vurguladı. Tarihsel bir süreçten geçildiğinibelirten Demirtaş, doğru temelde biraraya gelmekiçin üzerlerine düşen görevi yapmaya hazırolduklarını ifade etti. Demirtaş konuşmasını yineKaypakkaya’nın kimliğine değinerek, Tohum KültürMerkezi’nin çalışmalarının yeniden başlamasına olansevincini belirterek sonlandırdı.

Etkinlite ayrıca Atilay Ayçin'de bir konuşma yaptı.Konuşmaların ardından gece sahne alan sanatçılarladevam etti. Etkinlik boyunca “Önderimiz İbrahimKaypakkaya!”, “Direne direne kazanacağız!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganlarının yanısıra,“Biji serok Apo!” sloganları da yükseldi. Hey Tekstilişçileri de etkinliğe katılanlar arasındaydı.

Adana’da etkinlik çalışmaları

Adana’da 25 Kasım günü yapılacak olan “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” etkinliğinin çalışmalarıdevam ediyor. Bu kapsamda, 11 Kasım Pazar günü işçi ve emekçilerin oturduğu Şakipaşa’nın birbölümüne etkinliğin çağrı bildirileri kapı kapı dolaşılarak, emekçilerle konuşularak dağıtıldı. 13 Kasım Salıgünü Akkapı, Havuzlubahçe ve işçilerin geçiş güzergahı olan Saydam Caddesi’ne afişleme yapıldı.

Saydam Caddesi’nde metro durağına afişleme sırasında metro güvenliği ‘kamusal alan’ olduğunu vemetroya afiş yapmanın yasak olduğunu söyledi. Bunun üzerine BDSP’liler bu faaliyetin meşru olduğunuanlatarak çalışmalarına devam ettiler. Bunun üzerine güvenlik afiş yapan 2 BDSP çalışanının fotoğrafınıçekerek yasal işlem yapacağını söyledi. Bu sırada BDSP’liler çevredeki işçi ve emekçilere yönelik ajitasyonkonuşmaları yaparak çalışmalarının engellenemeyeceğini söylediler ve bu saldırılara karşı etkinlikte olmaçağrısı yaptı.

Ayrıca 14 Kasım günü de Şakirpaşa’da etkinlik afişleri yapılmaya devam etti. Kızıl Bayrak / Adana

"TOHUM" şöleni gerçekleşti

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012 Kent-Çevre

Suriye’ye yönelik saldırganlık tüm Ortadoğu’yutehdit eden bir savaş atmosferi yaratmış durumda.Suriye üzerindeki emperyalist gerici kuşatma,“muhalifler”e yeniden biçim verilmesi girişimlerini deiçine alan yeni saldırı hamleleriyle derinleştiriliyor.Türkiye-Suriye sınırında yaşayan halklar emperyalistgerici propaganda ve fiziki saldırılar eşliğindetırmandırılan savaş tehlikesi içinde yaşıyorlar. Bombaseslerinin günlük yaşamın bir parçası haline geldiğiCeylanpınar’ın tam karşısındaki Resulayn’daçatışmaların artması ve Esad’a bağlı Suriye ordusujetlerinin “Özgür Suriye Ordusu” hedeflerini vurmasıile sınırdaki tansiyon da yükseliyor. Ceylanpınar’adüşen havan ve top mermileri, karşılıklı uçurulanjetler ve Türk devletinin sınıra yaptığı yığınak bölgeyisavaş alanına çevirmiş durumda.

ABD’nin taktik hattına uygun olarak en ön saftasavaş taşeronluğu yapan sermaye devleti, Suriye’yegiden Ermenistan hava yollarına ait uçağa Erzurum’azorunlu iniş yaptırarak, saldırgan tutumlarınısüreklileştirmektedir. Sınıra patriot füzelerininkonuşlandırılması için başlatılan girişimlerle, birtaraftan kendi bölgesel hayallerini gerçekleştirmek,diğer taraftan ABD’nin jandarması olarak kendisinebiçilen görev doğrultusunda tüm Ortadoğu halklarınaölüm kusmak için sabırsızlanmaktadır. Bu çerçevedesıfır noktasında uçuş yapan Suriye jetlerini bahaneedip, Suriye’ye açık nota vermektedir.

Dümeninde AKP’nin oturduğu sermaye iktidarıattığı her adımda restleşme politikası izlemeye veSuriye’ye yönelik saldırgan politikalarını açık birşekilde uygulamaya devam ediyor. Eline geçen herfırsatı değerlendirerek, Suriye’ye yönelik gericimüdahalelerini sürdürüyor. Bu arada Türk devletininABD’nin aktif taşeronluğunda Suriye’deki çeteleribeslemek ve eğitmekle kalmadığı, oradaki savaşadoğrudan müdahil olduğu gerçeğini gün yüzüneçıkaran gelişmeler de peşpeşe yaşanıyor. Örneğin enson Halep’te çatışmalarda ölen TC vatandaşının TSKmensubu olduğu açığa çıkmış ve bu gerçek ise örtbasedilmiştir. Haseki’de bulunan Kürt aşiret reislerininUrfa Valiliği’nde yaptıkları, “muhalif”lerle birlikteEsad rejimine karşı savaşacaklarını duyurduklarıtoplantı, emperyalist savaş ve saldırganlığın sermayedevletinin eliyle örgütlendiğinin açık göstergelerindenbiridir. Türk devleti “Özgür” Suriye Ordusu çeteleriniKürt halkının üzerine salmış, ancak saldırıların PYDtarafından geri püskürtmesi sonucu ile karşı karşıyakalmıştı. Sermaye devleti bunun üzerine Kürthareketinin yükselişini engellemek için işbirlikçi Kürtaşiretleri ile gerici bir ittifak kurma politikasıizlemektedir.

Ancak saldırıların tüm şiddetine ve her türlü yenihamleye rağmen Suriye’ye yönelik müdahaleçözümsüz bir aşamaya gelmiş durumdadır. ABDemperyalizminin ve Türk devletinin bölgeye yönelikemellerini gerçekleştirmek için uyguladıkları saldırıplanları sonucunda oluşan tablo beklentileringerisindedir. Gelinen yerde ABD emperyalizmi vetaşeronu Türk sermaye devleti, kendi elleriylebesledikleri “Özgür” Suriye Ordusu’nun ihtiyaçduyulan “muhalefet” misyonunu karşılayamamasından

kaynaklı taktik değiştirmek zorunda kalmışlardır.Ancak ABD’nin bölgeye ilişkin saldırganpolitikalarında stratejik olarak herhangi bir değişikliksözkonu değildir.

ABD emperyalizmi bir süredir içerisine düştüğüçıkmazdan kurtulmak için Suriye muhalefetinin meşrutemsilcisi olarak gösterdiği Suriye Ulusal Konseyi’ninde içinde yer alacağı “muhalefeti” genişletmeyihesaplamaktadır. Katar’da Suriye Ulusal Konseyidışında kalan muhalefetin de katılmasının planlandığıtoplantıda, Suriye Ulusal Konseyi’nin yenidenyapılandırması görüntüsü altında sözde muhalefetinmakyajı tazelenmiştir. Suriye Ulusal Konseyi’ndeyeralan siyasi parti ve örgütlerin ideolojik çizgisiSuriye’nin toplumsal yapısını, yaşadıkları ekonomik,sosyal ve siyasal sorunları göstermelik bile olsayansıtmaktan uzaktır. Esad karşıtı “muhalefet”inOrtadoğu’da yaratılan “Sünni” eksene göreşekilleniyor olması, büyük oranda Hizbullah-El Kaideile organik bağlarının bulunması ve iplerininemperyalistlerin elinde olması, Suriye halkının buemperyalist projeye sınırlı da olsa yanıt vermesininönünde bir engeldir.

Suriye Ulusal Konseyi delegeleri büyük orandaEsad rejimiyle yollarını ayıran ABD emperyalizmininkuklası eski askerler, bürokratlar ve yurt dışındasürgünde yaşayan siyasetçilerden oluşuyor. Bu kırıkdökük sözde muhalefetin Suriye halkından kopuk,emperyalizmin kuklası bir zümreden başka bir şeyifade etmemesi gerçekliği, görüntüde de olsa birmuhalefet tablosu yaratılmasını zora sokmaktadır.ABD emperyalizmi bu gerçekliği göz önündebulundurarak, Katar’da yapılan toplantıyla “SuriyeMuhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu”nukurarak, başkanlığına islamcı hafız Muaz el-Hatibgetirdi.

Suriye Devrim Güçleri Ulusal Koalisyonu’nunDoha konferansında kabul edilen sonuçdeklarasyonunda Beşar Esad hükümeti ile diyalogyapılmayacağı açıklanarak, iç savaşın tırmandırılacağısinyali verildi. Asuriler, Türkmenler, Süryaniler veKürtlerin de yer aldığı vurgulanarak geniş bir kesimikucakladığı yanılsaması yaratılan yeni çatı örgütünün

içinde PYD ise yok. Yani sözde muhalefet biçimselolarak genişlemiş olarak gözükse de, özünde daha dadaraltılmış, saflaştırılmıştır. Öncelikle imaj tazelemeoperasyonu Suriye Ulusal Konseyi’nin başınasürgünde yaşayan, Hristiyan kökenli, eski komünistsıfatıyla öne çıkartılan George Sabra’nıngetirilmesiyle başlamıştı. Suriye Ulusal Konseyi’ne 13yeni grup katılırken, ağırlık yine ”Sünni” eksenineuygun bir biçimde oluşturulmuştur. Sabra Konseylideri seçildikten sonra, özellikle AB emperyalizminihedef alarak, “beyanat ve cesaretlendirmeden başkabir şey vermiyorlar” diyerek yakınmış ve muhalefetinneye ihtiyacı var sorusuna “silah, silah, silah”biçiminde yanıt vererek, iç savaşın daha datırmandırılacağını itiraf etmiştir.

ABD-Türkiye ikilisinin Suriye’de emperyalistçıkarlara uygun işbirlikçi bir iktidar kurma yönlümüdahaleleri ve son girişimleri, emperyalist güçdengelerine bakıldığında, bugün için sonuçsuzkalmaya mahkumdur. Fakat Suriye halkları üzerindekibu gerici ablukayı parçalamak, öncelikle Suriye’de,emperyalizme tutum alacak ve tüm halklarıkucaklayacak devrimci bir muhalefet odağınınoluşmasından geçmektedir. Bölgesel plandaemperyalist saldırganlığa karşı güçlü bir karşı koyuşunörgütlenmesi görevi ise, bölgedeki tüm emekçilerin,ilerici ve devrimci güçlerin omuzlarındadır.

Suriye’ye yönelik gerici ablukaya karşıanti-emperyalist mücadeleyi yükseltelim!

Yunanistan’da mücadeleye devam!

Yunanistan hükümeti 31 milyar Euroluk yardımı alabilmesi için, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Birliği veİMF’den oluşan Troyka’nın dayattığı 2013 bütçesinde 13,5 milyar Euroluk tasarruf öngören yeni bir saldırıpaketini sadece 3 oy farkla parlamentodan geçirdi.

İki günlük genel grev nedeniyle tüm ülke adeta durdu. Ülkede tüm kamu kuruluşları kapalı kaldı. Şehirlerarasıve şehir içi ulaşımı durdu. Sadece metrolar ve tramvaylar yüzbinlerce göstericiyi alanlara taşımak için motorlarıçalıştırdı.

Atina sokaklarında 100 binin üzerinde işçi ve emekçi Troyka diktasına ve hükümetin yeni saldırı paketinekarşı protestolu gösteriler düzenledi. Bu gösteriler saldırı paketleri süresince gerçekleşen en kitlesel gösteri oldu.

Kitleye tazyikli su sıkan ve plastik mermi kullanarak saldıran polise karşı “Polis işçi sınıfının çocukları değil,egemenlerin köpekleridir!” sloganları atıldı. Binlerce gösterici polisle çatıştı. Çatışmalarda onlarca kişi gözaltınaalındı.

Saldırı paketinin kabul edilmesine rağmen protestolar sürüyor. Grevde bulunan elektrik kurumu işçileri,işyeri merkezini işgal ettiler. Ayrıca yerel idari kurumlarda, elektrik kurumunda, Atina metro ve tramvaylarındagrevler sürerken, avukatlar işbaşı yapmadılar.

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Ortadoğu24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Avrupa’da şalterler indi hayat durdu

“Avrupa Eylem ve Dayanışma Günü”nde işçilergrev, genel grev ve eylemlerle burjuvazinin kapitalistsistemini protesto ettiler. Emperyalist-kapitalistsistemin temel kurumları olan AB, AMB ve İMF’denoluşan “Troyka” protestoların merkezinde duruyordu.

İspanya ve Portekiz’de genel grev erkenden, geceyarısıyla birlikte başladı. 2. Emperyalist PaylaşımSavaşı’ndan sonra, Avrupa’da ilk defa eş zamanlı veortak hedeflere karşı genel grevler yapıldı. Genelgrevlerin yanı sıra, yarım günlük iş bırakma ve kimi işkollarında tüm gün süren grevler yapıldı. İşçi sınıfınınüretimden gelen toplumsal gücü olanca ağırlığıylakendisini ortaya koydu. Kendisi için sınıf olaraktoplumsal arenaya çıkacak olan proletaryanın, dizegetiremeyeceği hiç bir gücün olmadığını dostadüşmana ispatlandı. Düşmanlarına boyun eğdirdi.

Şalterleri indiren, alanlara çıkan, devletin silahlıgüçlerine karşı çatışan proleterler tek başlarınaolmadıklarını biliyorlardı. Aynı anda ve aynı amaçlarladilini bilmediği, hiç tanımadığı proleter kardeşinin dealanlarda yürüyor olmasını bilmek, işçi sınıfı içinbüyük bir moral ve güç kaynağıydı. İşçi sınıfı gerçekproleter enternasyonalizmi bu eylemlerde öğreniyor,eğitiliyor ve silahlanıyor. Büyük amacın insanları,sınıfı olmak onları birbirine kaynaştırarak,birleştiriyor. Eminiz ki, gerek eylem anında ve gerekeylemden sonra işçilerin kulağı diğer işçi kardeşlerininyaptıklarını ve başarılarını gururla ve onurla öğrenmekolmuştur.

İspanyaİspanya’da bu yılın ikinci genel grevi yapıldı.

Genel grev 24 saat sürdü. Kapitalist ekonominin bütünalanları genel grevin kapsamındaydı. Ulaşım venakliyat durdu. VW/Seat, Opel, Ford ve Nissan gibiotomotiv tekellerinde firesiz iş bırakıldı. Kapılarıkilitli kaldı, bantlar dönmedi. Sendikalar, ülkegenelinde işçi ve emekçilerin yüzde 80’inin genel

grevde yer aldıklarını açıkladılar. Başta Madrid veBarcelona olmak üzere bir çok şehirde polis yürüyüşyapan kitleye saldırdı, gaz bombası ve plastik mermikullandı. 70’ten fazla eylemci gözaltına alındı ve 34insan yaralandı.

Portekiz Portekiz’de ulaşım, toplu taşımacılık ve hizmet

sektöründe genel grev yapıldı. Metro, otobüs vedemiryolları durdu. Hava taşımacılığında ise uçuş veinişler yarım kapasiteyle çalıştı. Hastanelerde işbırakma yüzde 90’ı buldu. Posta çalışmadı. 40 değişikmerkezde yürüyüş ve mitingler yapıldı. ‘Troykadefol!’ en çok atılan slogan oldu.

İtalyaÜlkenin en büyük sendika konfederasyonu CGIL

genel grev çağrısı yaptı. Ülke genelinde yüze yakınmerkezde yürüyüş ve mitingler yapıldı. Birçokişletmede işin bırakıldığı bildiriliyor. Stuttgart’tayapılan mitingde Florans’taki mitingle kurulanbağlantıda, İtalya’nın birçok işletmesinde işinbırakıldığı ve mitinglerin yapıldığını Florans’takieylemciler söylediler.

YunanistanGeçtiğimiz hafta sonunda parlamentonun yeni

tasarruf önlemlerini kabul etmesi üzerine yapılan 2günlük grevin ardından Yunanistan’da 14 Kasım günü,sendikalar 12.00-15.00 saatleri arasında grev, yürüyüşve miting çağrısı yaptılar. Okullar ve resmi kurumlarbu saatler arasında kapalı kaldılar. Radyo vetelevizyonlar yalnız haberleri ve Avrupa’dakieylemleri duyurdular. Başta Atina ve Selanik olmaküzere, bir çok merkezde yürüyüş ve mitingler yapıldı.

BelçikaBaşta demiryolları ve Bürüksel’deki AUDİ olmak

üzere bazı işletmelerde iş bıraklıdı. Ford’un Genkişletmesinde çalışan işçiler miting yaptılar. AvrupaSendikalar Birliği’nin (EGB) çağrısıyla Bürüksel’demiting ve Avrupa Komisyonu önünde oturma eylemiyapıldı. Avrupa Komisyonu önünde yapılan oturmaeyleminde, ‘’Satılık: Atom, Eyfel kulesi, Akropolis”yazılı afişleri açtılar.

FransaSosyalist(!) Hollende hükümetinin yarattığı

beklentinin etkisine rağmen, birçok şehirde yürüyüş vemiting yapıldı. Hollende’a yakın sendikalar grevkırıcılığı yaparak, aktif çağrı yapmadılar. Marsilya’dayapılan yürüyüş ve mitingde süresiz iş anlaşmaları,emeklilik yaşının 60’a indirilmesi ve ücret artışıtaleplerini dile getirdiler.

Polonya-BulgaristanPolonya ve Bulgaristan’da da yürüyüş ve mitingler

yapıldı. Bulgaristan’da sol partilerin ve bağımsızsendikaların yaptığı grev çağrısı bazı iş kollarındaetkili oldu. Transport ve sağlık hizmetlerinde oldukçaetkili olan çağrı, tekstil ve madencilikte de karşılığınıbuldu.

AlmanyaBerlin, Hamburg, München, Köln, Stuttgart,

Bochum, Duisburg, Gelsenkirchen, Mannheim,Frankfurt, Nürnberg, Düsseldorf ve Lübeck gibiönemli sanayi, ticaret ve liman kentleri başta olmaküzere 24 değişik merkezde sendikaların ve yerelkomitelerin çağrısıyla yürüyüş ve mitingler yapıldı.

Genel grev, grev, yürüyüş ve mitinglerdemilyonlarca işçi, emekçi ve gençlik ortak taleplerle veortak düşmana karşı alanlara çıktılar. Kapitalistsistemin krizinin en yıkıcı sonuçlara yol açtığıülkelerin emekçileri 14 Kasım’da daha kitlesel vemilitan bir duruş ortaya koydular. Düzenin devletterörüne boyun eğmediler. AB’ye ve emeğin, işçisınıfının enternasyonalist dayanışmasını ortayakoyarak cevap verdiler. Kapitalist sitemin yüreğinekorku saldılar.

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu GenelSekreteri Bernadette Segol, eylemlere ilişkin olarak:“Biz ‘tasarruf politikası’ denen belli bir türdekipolitikayı protesto ediyoruz. Ücretler düşürülüyor.Yapılanlar sosyal barışa ve sosyal güvenliğe yönelikbir saldırıdır, çünkü sendikalar ile şirketler arasındakiilişki bozuluyor. Bu sadece Güney Avrupa ülkelerininsorunu da değil, er ya da geç bu gelişme bugünherhangi bir sorunu olmayan Almanya gibi ülkeleri deetkisi altına alacaktır. Bizim zorluklarla ulaştığımızAvrupa sosyal modeli mahvediliyor” derken,efendileri adına onların korkularına tercümanoluyordu. Sendika bürokrasisinin bütün gericiçabalarına ,hedefi bulandırma çırpınışlarına karşın işçisınıfı bu mücadelelerden öğrenerek, hedefini daha netolarak belirleyecektir. Almanya’nın eski başbakanıHelmut Schmidt ‘Avrupa devrim arifesindedir’ derkende aynı korkuyu dile getiriyordu.

Kimin kazanacağı sorunu çözülmemiştir ve busorunun çözümünü işçi sınıfının hazırlığıbelirleyecektir. Komünist partiler, devrimciler ve sınıfbilinçli işçiler tarihsel görev ve sorumlulukla karşıkarşıyadır.

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Avrupa Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012..

Avrupa’da açlık grevi iledayanışma eylemleri

Kürt siyasitutsaklarıyla eylemli

dayanışmayıbüyütelim!

(...)İşçiler,

emekçiler!Sermaye

devletinin vebaşta ABDolmak üzeregerisindekiemperyalistgüçlerin tümkanlı ve kirlimüdahalalarinerağmen, Kürt sorunu gitgide siyasal sahnenin önplanına çıkıyor, ulusal ve uluslararası arenadadaha etkin bir konum kazanıyor. Ve dahası,kazanımları çoğalıyor olup, meşrulaşıyor.Sermaye devletinin acımasızlığının ve çözümedönük her türden çabaya azgın bir saldırganlıklacevap vermesinin nedeni de bu durumdur, budurum karşısında içine düştüğü acz veçaresizliktir. Fakat tüm bunlar boşunadır!

Emperyalistler ve sermaye devleti neyaparsa yapsın, Kürt sorunu ve bu sorunun anaeksenine oturan açlık grevinin taleplerininhaklılığına ve meşruiyetine gölgedüşüremeyecektir. Zincirlerinden boşalmış hiçbir saldırganlık Kürt özgürlük mücadelesini veKürt siyasi tutsaklarının direnişininkazanımlarına yenilerini eklemesiniengelleyemeyecektir. Kürt halkının özgürlük veeşitlik mücadelesi daha da derinleşecek,destekleri çoğalacak ve kazanımlarına her günbir yenisini ekleyecektir. Sermaye devletikaybetmiştir ve kaybetmeye devam edecektir.

İşiler, emekçiler, ilerici ve devrimciler!Bir kez daha, Kürt siyasi tutsaklarının tüm

talepleri haklı ve meşru taleplerdir. Bu talepleriçin direnişleri her türlü destek ve dayanışmayıhaketmektedir. En önemlisi de, bu talepler Kürtsorunu eksenine oturmakta ve bu bakımdan dadaha bir önem kazanmaktadır.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu(BİR-KAR) olarak, Kürt halkının özgürlük veeşitlik mücadelesini de, bu mücadelede eldeettiği tüm kazanımları da fazlasıyla önemsiyorve tam destekliyoruz. Krıtik bir aşamadaseyreden açlık grevinin tüm taleplerinin derhalkabul edilmesi için çabalarımızı daha daarttıracağımızı, olası ölümlerin hesabınısoracağımızı ilan ediyoruz.

Yerli-göçmen tüm uluslardan işçi, emekçi,ilerici ve devrimci tüm kişi, kurum ve kuruluşlarıAG konusundaki destek ve dayanışmalarınıeylemli hale getirmeye ve büyütmeyeçağırıyoruz.

A. Öcalan’a dönük tecrite derhal sonverilsin!

Kürt dili üzerindeki yasaklara son!Kahrolsun sömürgecilik!Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Plaformu(BİR-KAR)

10 Kasım 2012

Türkiye’de olduğu gibi, başta Almanya olmaküzere, Avrupa’da da Kürt siyasi tutsaklarının ikinciayını dolduran açlık grevi ile dayanışma eylemleriyaygınlaşıyor.

NRW Destek eylemlerden biri de 10 Kasım Cumartesi

günü Düsseldorf kentinde gerçekleştirildi. AralarındaBİR-KAR’ın da bulunduğu ilerici ve devrimcikurumların destek verdiği Düsseldorf’taki açlıkgrevini destek eylemini Yek-Kom, ATİK, AVEGKOM,CENİ, FEDA, KOMKAR, TÜDAY, ZXK, FKE veYaşanacak Dünya organize etti. Eyleme 2 bin kişikatıldı.

Eylem saat 13.00’te Burg Meydanı’nda başladı.Uzun bir güzergahtan geçilerek TürkiyeKonsolosluğu’nun önüne gelindi. Burada bir mitingyapıldı. Mitingde, açlık grevi ile ilgili bilgi verildi veKürt siyasi tutsaklarıyla dayanışma çağrısı yapan ortakbir metin okundu. Yoğunlukla A. Öcalan posterlerinintaşındığı yürüyüş boyunca sermaye devleti karşıtısloganlar atıldı. “Katil devlet!”, “Katil devletten hesapsorulacak!”, “Kürdistan faşizme mezar olacak!”, “Bijîberxwadana zindanan!” ve “Biji serok Apo!” en çokatılan sloganlar oldu.

Eylem, açlık grevi ile dayanışma çabalarınınbundan sonra da devam edeceği ve bu yönlüseferberliğin büyütüleceği açıklamasının ardındansona erdirildi.

Berlin11 Kasım Pazar günü Berlin’de, Berlin Emek ve

Demokrasi Platformu tarafından Kürt siyasitutsaklarıyla dayanışma yürüyüşü gerçekleştirildi.Yürüyüşe 2 binin üzerinde emekçi katıldı.

Yürüyüşün en önünde Almanca “Türk devletiinsan hakları mezarlığıdır!” yazılı pankart açıldı.Arkasında siyah bezle kaplı tabut maketi taşındı.Tabutun üzerinde Aleviler, Kürtler, işçiler, sosyalistler,Yezidiler yazılıydı. Onu, üzerinde yürüyüşü organizeedenlerin, “Sessiz kalma, bu defa ölüm değil yaşamkazansın!” sloganının yazıldığı pankart tamamlıyordu.

Yürüyüş Hermannplatz’da başladı. Uzun yürüyüşboyunca sürekli Açlık Grevi ile ilgili kamuoyubilgilendirildi. Oranienplatz’da yapılan Almanca,Türkçe ve Kürtçe konuşmalar ile sermaye devleti veAKP hükümeti protesto edildi.

Eylem sırasında öfkeli ve coşkulu sloganlar atıldı.“Biji Serok Apo!”, “PKK halktır, halk burada!” en çokatılan sloganlar oldu. Bunların yanısıra, “Kürdistanfaşizme mezar olacak!”, “Yaşasın enternasyonaldayanışma!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”,“Ölümlere sessiz kalma!” gibi sloganlar haykırıldı.

Pazar günü olmasına rağmen kitlesel olanyürüyüşe az sayıda Almanda katıldı. Yürüyüşte,sermaye devletinin Suriye’ye dönük savaşçığırtkanlığına da değinildi. İşbaşındaki AmerikancıAKP hükümetinin icraatları teşhir edildi.

Frankfurt Kürt siyasi tutsakların Türkiye ve Kürdistan

cezaevlerinde ikinci ayını dolduran haklı ve meşrudirenişlerini desteklemek amacıyla Frankfurt’ta

yürütülen açlık grevi eylemi 12 Kasım günügerçekleştirilen bir mitingle sona erdirildi. Yaklaşık250 kişinin katıldığı etkinlikte kitleye duyarlılıkçağrısı yapıldı. BİR-KAR ve ADHK’nın dadestekleyici olarak katıldığı etkinlikte katılımcıkurumlar da sürece ilişkin konuşmalar yaptılar.

Konuşmalarda sermaye devleti ve AKP hükümetiteşhir edildi. Açlık grevinin tüm taleplerinin sonderece haklı ve meşru talepler olduğu ifade edilerek,derhal kabul edilmesi istendi. Miting, konuşmalarınardından ve grev çadırının toplanmasıyla sona erdi.

HamburgHamburg’da Kürt Meclisi tarafından süresiz açlık

grevlerini destek amaçlı 12 Kasım günü bir yürüyüşyapıldı. Hamburg Merkez Garı’nda saat 13.00’te kitletoplandı. Yoğun bir polis ablukası altında yürüyüşbaşladı. Kortejin en önünde “Türkiye cezaevlerinde 10bin politik tutsak süresiz açlık grevinde” yazılı pankratyer aldı.

Eylem boyunca “Bıji serok Apo!”, “YaşasınPKK!”, “Yaşasın enternasyonal dayanışma!”, “PKKhalktır halk burada!”, “Kürdistan faşizme mezarolacak!”, “Terörist Türkiye!” sloganları gür bir şekildeatıldı.

Miting alanına gelindiğinde süresiz açlık grevindeolan siyasi tutukluların taleplerini anlatan ve AKPhükümetinin Kürt halkına yönelik yaptığı saldırı vebaskıları teşhir eden konuşmalar yapıldı.

300 kişinin katıldığı yürüyüşe BİR-KAR, ATİK,AGİF ve anti-faşist otonomcu guruplar da destekverdiler.

Hamburg’da ilerici ve devrimci kurumlar, açlıkgrevi ile dayanışma için bir platform oluşturdular.Açlık grevi eylemi sona erene kadar her gün Altona’daiki saat stand açarak dayanışma gösterecekler. Böylecegünlük olarak sokaktaki işçi ve emekçileribilgilendirecekler.

Bunun dışında bölgede yapılan bir diğerdayanışma eylemi St.Georg-Borgfelde Kilisesi’ni işgaledilmesidir. Bu kiliseyi işgal eden beş Kürt,dönüşümlü açlık grevine başladılar. İşgal edilenkilisenin papazı, Türkiye’deki cezaevlerindeki songelişmeler konusunda bilgilendirildi ve dayanışmalarıtalep edildi. Kilisede süresiz-dönüşümlü açlık grevidevam ediyor.

Kızıl Bayrak / Hamburg-Frankfurt-NRW-Berlin

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Gençlik26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

YÖK düzeni yeni taslağı piyasaya sürdü…

Gençliğin yanıtı nettir:Bu yasaya geçit vermeyeceğiz!

YÖK başkanı Gökhan Çetinsaya Milliyet’e verdiğibir röportajda Yeni YÖK Yasası’na dairdeğerlendirmelerde bulundu. Yeni yasanın hiçbirideolojinin etkisinde olmadığını savunan Çetinsaya buyasanın demokratik olduğunu iddia etti. Yasaylabirlikte akademisyenlere yönelik saldırılarımeşrulaştıran YÖK başkanı “performans” sistemininrekabeti attıracağını, böylece bilimsel gelişiminönünün açılacağını söyledi. YÖK’ün yenidenyapılandırıldığını ve darbe kalıntılarının silindiğinibelirten Çetinsaya YÖK’ün protesto edilmesini ise“gençler geçmişteki yanlışları eleştiriyorlar” şeklindeyorumladı. Yeni yasanın taslağını YÖK’ün resmiinternet sitesinde yayınlayan ve tartışmaya açan buanlayış burjuva medya aracılığıyla bir demokrasiyanılsaması yaratmaya çalışıyor.

Faşist darbenin ürünü olan ve gençliğinmücadelesini boğma işlevi gören bir kurumun,YÖK’ün yeniden yapılandırılacağını açıklayanGökhan Çetinsaya, bizim belleklerimizi hiçbir cilanınsilemeyeceğini unutuyor. YÖK yasasıyla demokratiksiyaset kültürü gelişmiş üniversiteler yaratacaklarınısöyleyen Çetinsaya birkaç ay önce yenilenen YÖKDisiplin Yönetmeliği’nin maddelerini hatırlamıyorgaliba. Zira yeni disiplin yönetmeliğiyleüniversitelerde siyaset yapma hakkı idareden izinliolma koşuluna bağlanıyor. Böylece düzeni hedef alanher devrimci eylem engellenmeye çalışılıyor. Özetleyeni disiplin yönetmeliğiyle gençliğe düzen içi siyasetyapma dayatılıyor.

Gökhan Çetinsaya aynı röportajında akademiközgürlüğün ve bilimsel gelişmenin önündeki en büyükengel olan YÖK’ü bakın nasıl eleştiriyor: “Bu ülkedeher zaman bilimsel araştırma özgürlüklerinin hesabıödettirilmiştir öğretim üyelerine. Türkiye’dekiüniversiteler toplumsal meseleler konusunda ürkekler.Seslerini güçlü çıkaramıyorlar. Yeni yasa taslağıönerisinde de ifade ediyoruz; üniversiteler iktisadi,sosyal, kültürel bütün meselelere karşı duyarlıolsunlar.” Evet, söylediklerinin büyük bir kısmındahaklı Çetinsaya. Ama yanıldığı bir nokta var. Yeniyasa taslağında akademik özgürlüğün önünün açılmasıbir yana, performans değerlendirmesiyle, aynızamanda toplam kalite yönetimi ve acımasız rekabetmantığıyla, akademisyenler sermayenin çıkarları veihtiyaçları doğrultusunda “bilim” üreten birer robotadönüştürülüyor. Öte yandan disiplin yönetmeliğiyleakademisyenlerin de “siyasete bulaşması”engelleniyor.

“Yeni YÖK Yasa Taslağı ile eğitim tekellerine yenikarlı pazarlar yaratılacaktır. Öğretim üyelerindenpiyasa koşullarında en iyi kar getirecek metalarüretmesi istenecek, dolayısıyla piyasa koşullarında enkarlı sektörlerden biri olan savaş sanayi bilim üretmesigereken üniversitelerin asli üretim alanlarından birihaline getirilecektir. Zira yasanın maddeleritartışmasız bir biçimde bu sonucu ortayaçıkarmaktadır. 4+4+4 eğitim sistemiyle, dershanelerinözel okullara dönüştürülmesiyle, Fatih projesiyle,Bologna süreciyle, Yeni YÖK Yasa Tasarısı ileamaçlanan krizde olan kapitalist sisteme solukaldırmaktır. Tüm bu saldırı paketleriyle üniversiteler

ticarethaneye, öğrenciler müşteriye, akademik ve idaripersonel ise ücretli köleye dönüştürülmektedir.”(Kamu Emekçileri Bülteni)

Öte yandan yeni yasanın hiçbir ideolojininetkisinde olmadığını savunan Çetinsaya bunu dayasadan Atatürkçülükle ilgili ifadelerin çıkarılması ilegerekçelendiriyor. Yıllardır zorunlu olarak okutulanAtatürk İlke ve İnkılapları dersi de üniversitesenatolarının inisiyatifine bırakılıyor. “İsteyen İnkılaptarihi, isteyen Medeniyet tarihi okutsun.” diyor.Ancak bu değişiklik öğrencilerin her koşulda resmitarih dersini zorunlu olarak almasını ortadankaldırmıyor. Bu hamlenin düzen içi hesaplaşmalarlailgili olduğunu anlamak hiç de zor değil. Budeğişikliğin; AKP’nin YÖK’ü yeniden yapılandıracağısöylemleri ve bu söylem doğrultusunda atılan adımlar,türban tartışmaları, dindar-kindar nesil gayesi iledoğrudan bağlantısı olduğu açık. Bunun yanındaeğitimin sermayeye daha fazla açılmasıgündemdeyken devreye sokulan bu taslağınsermayedarların istekleri göz önünde bulundurularak“daha çoğulcu ve kapsayıcı” olarak düzenlenmesioldukça anlaşılır. Ne de olsa sermayenin “dini-imanıve ideolojisi” elde edeceği kar üzerine kuruludur.Sermaye düzeni ve iktidarda bulunan burjuva sınıfı,her zaman için sınıf bilinçli ve ideolojikdavranmaktadır. Bu nedenle Gökhan Çetinsaya’nınsöylediği gibi yeni taslak ideolojik olmayan bir taslakdeğildir. Sermayenin ihtiyaçları ve ideolojisiçerçevesinde üniversitelere dayatılan bu taslak;üniversitelerin ticarileştirilmesiyle doğrudanbağlantılıdır.

Peki, mevcut YÖK yasası bu politikaların önündebir engel miydi? Elbette hayır. Üniversitelerinticarileştirilmesi, yıllardır yürürlükte olan paralı eğitimuygulamalarıyla, Bologna süreciyle, vakıfüniversiteleriyle, dershanelerle zaten gündemdeydi.Ancak bu taslakla süreç hızlandırılıyor. Patronlaravakıf kurmadan üniversite açabilme ve işletebilmeyetkisi tanıyan bu taslak devlet üniversitelerininbaşına da sermaye temsilcilerini getiriyor. Rektöratamasını, 11 kişiden oluşturulan ve üyelerinin haylitartışmalı olduğu bir konseye devrediyor.

Yeni taslakla öngörülen değişim bunlarla sınırlıkalmıyor. Mali esneklik adı altında üniversitelerinözerkliğinin tamamlanacağı söyleniyor.Tamamlanması düşünülen “özerklik” kavramını idarive akademik açıdan düşündüğümüzde öğrencilerdenve akademisyenlerden özerk olduğunu anlamak zorolmuyor. Ancak mali açıdan düşündüğümüzdeüniversiteler sanırız yalnızca devletten “özerk” oluyor.Daha açık bir biçimde ifade edecek olursak idari veakademik olarak özerk olmayan üniversiteler, maliolarak özerk hale getiriliyor. Yani üniversitelerin maliyükü devletin sırtından indiriliyor. Bu da öğrencilerindaha fazla paralı eğitime mahkûm edilmesi anlamınageliyor. Harçların kaldırılması oyunu ile birliktedüşünüldüğünde parçalar tamamlanıyor. Yani en temelinsani hak olan eğitim hakkı bu yasayla birlikte gaspediliyor. Üniversitelerin kurumsallaşması adı altındabüyük üniversiteler pazara sunuluyor. Böylece “dahakurumsal ve gelişmiş” olan üniversitelerin daha

yüksek meblağlara “bilgiyi ve eğitimi” satmasıtasarlanıyor. İşçi-emekçi çocuklarına ise “Herkesüniversite okumak zorunda değil” denilerek taşraüniversitelerinden verilen diplomalarla ucuz işgücüolarak köle pazarlarına “diplomalı köleler” olmakkalıyor. Böylece yasaya yönelecek tepkilerbastırılmaya çalışılıyor.

Bu kadar kapsamlı saldırıları içeren bu taslak neyazık ki öğrenci gençlik içerisinde ya da taslağınmuhataplarından olan akademisyenler cephesinde aynıkapsamda tartışılmıyor. Yalnızca ileri gençlikkesimleri ve sendikalı akademisyenlerce eleştirilentaslak henüz etkili bir mücadeleye konu edilebilmişdeğil. 6 Kasım protestolarında öne çıkan “YÖK’e,YÖK düzenine ve Yeni YÖK Yasa Taslağına Hayır”şiarını ve Eğitim Sen Üniversiteler Şubesinin önemlive anlamlı çabalarını dışta tutarsak yasayı geripüskürtebilecek mekanizmalar yaratılamamışdurumda. Aralık ayında meclisin gündemine gelmesibeklenen Yeni YÖK Yasa Taslağı’na karşı birleşik vesonuç alıcı bir mücadelenin örgütlenmesi hayatiönemdedir. Eğitim Sen’in gündeminde olan merkezieylem, grev-boykot, seminer ve paneller öğrencigençlik cephesinden meşru-militan bir eylemçizgisiyle birleştirilmeli ve bir an önce hareketegeçilmelidir. 6 Kasım eylemlerinin yarattığı deneyimleyerellerden açığa çıkarılacak tepkilerle birlikte butaslağın tüm öğrencilerin gündemine sokulabilmesi veüniversitenin bütün bileşenleriyle birlikte mücadeleedilmesi gerekmektedir.

Buradaki kritik halka ilkeli birliktelikleryaratabilmek ve gençliğin devrimci enerjisini boğacaktutumlardan uzak durmaktır. Birlikteliklerin hedefi,sermayeye hizmet eden ve üniversiteleri şirketlere,öğrencileri müşteriye, akademik ve idari personeliücretli köleye dönüştüren yeni YÖK Yasa Taslağı,düzenin yapılandırmak istediği ve artık miadınıdoldurmuş, meşruluğunu yitirmiş olan YÖK veYÖK’ü yaratan düzen olmak zorundadır. Gençkomünistler bu süreçte dar grupçu anlayışları mahkûmederek birleşik, kitlesel ve devrimci bir mücadeleyaratmak için azami çaba göstereceklerdir.

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Sermaye devleti, gençliği faşist baskılarla denetimaltına almaya ve devrimci gençlik mücadelesiniengellemeye çalışıyor. Bir dizi üniversitedesoruşturmalarla, cezalarla, gözaltı ve tutuklamalarlagençliği yıldırmak/sindirmek istiyor. Ancak gençlik,tüm saldırılara rağmen özgürlük ve gelecekmücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.

Çanakkale Çanakkale’de füze kalkanına karşı yapılan

eylemlere yönelik polis terörü gelinen yerde hukukterörüne dönmüş durumda. Günler süren eylemler,polis saldırıları ve gözaltıların ardından devrimciöğrencilerden şikâyetçi olan 6 polisin iddialarıdoğrultusunda açılan davanın son duruşmasında,aralarında bir Ekim Gençliği okurunun da bulunduğu22 kişi, 1 yıl 3 ay hapis cezası aldı.

Ayrıca, Çanakkale’de savaş tezkeresine karşıyapılan eyleme yönelik polis terörünün ardındaneyleme katılanlar hakkında soruşturma açılmış,hakkında soruşturma açılanların karakola giderekifade vermeleri istenmişti. Karakola giderek ifadevermeyi kabul etmeyen Ekim Gençliği okurları isesürekli polis tacizine maruz kalıyorlar. Daha önce afişçalışması sırasında tacizlerini sürdüren polis, EkimGençliği okurlarının öğrenim gördüğü bölümünhocalarını arayarak, “öğrenim durumu sıkıntıyagirmesin istiyorsa ifade vermeye gelsin. Herkes geldi,onlar diretiyorlar” dedi. Okul içerisine girendevrimciler, kampüs içerisindeki sivil polislerce takipedilmeye ve rahatsız edilmeye çalışıldı. “Sizgelmezseniz, biz bir gece geleceğiz” diyerek korkuyaratılmaya istendi. Ekim Gençliği okurları kentte nezaman bir polisle karşılaşılsa tehditle karşılaştılar.

AnkaraAnkara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya

Fakültesi’nde 9 Kasım günü gözaltına alınan 13yurtsever öğrenci çıkarıldıkları mahkeme tarafındantutuklanarak cezaevine gönderildi. ‘PKK-KCK üyesiolmakla’ suçlanan yurtsever öğrenciler hakkındasomut hiçbir delil bulunmamakta. Okulda faşistlerleyaşanan kavganın dahi yasadışı örgüt talimatı ileyapıldığı ve açlık grevlerine destek verildiği deiddianamede bulunmakta.

12 Kasım günü ise 2 DGH taraftarı evlerineyapılan operasyonla gözaltına alındı.

Devlet terörünü idarenin açtığı soruşturmalar takipetti. Dönem başında afiş asmaya izin vermeyeceğinibelirten dekan, yapılan görüşmeler sonrası bu konudageri adım atmıştı. Ancak hafta başından itibaren EkimGençliği okurlarının da içerisinde bulunduğu onlarcaöğrenciye soruşturma açıldı. Bunun yanı sırafaşistlerle yaşanan olaylardan da soruşturma açıldı.

Denizli2 Kasım günü, Kürt siyasi tutsakların sürdürdüğü

açlık grevine dikkat çekmek için eylem yapanPamukkale Üniversitesi öğrencilerine polis saldırmışve 91 kişiyi gözaltına almıştı. Bunların içindenmahkemeye sevkedilen 30 kişi, çıkarıldıkları Denizli1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından serbestbırakılmıştı.

Ancak savcılık Denizli 6. Asliye CezaMahkemesi’ne itiraz başvurusu yaparak 30 kişinintutuklanmasını istedi. Savcılığın itirazınıdeğerlendiren mahkeme, 30 öğrenci hakkındatutuklama kararı verdi.

Mahkemenin kararının ardından 14 Kasım sabahıtekrar evleri basılan 30 öğrenci tutuklandı.

Öğrencilerin avukatı Ahmet Turan ise, sınavlaröncesinde gerçekleşen tutuklamanın hukuk skandalıolduğunu belirtti.

Gençlik Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

Ankaraüniversitelerinden

açlık grevine destek

Kürt siyasi tutsakların 9 haftadır sürdürdüğüaçlık grevi eylemine Ankara’daki üniversitelerdendestek geldi.

13 Kasım günü Hacettepe’de bir eylem yapıldı.Edebiyat Fakültesi önünden başlayan yürüyüşsırasında kampüs içinde oturma eylemiyle yoltrafiğe kapatıldı. Kampüs dolaşılarak yemekhaneönünde yürüyüş bitirildi ve basın açıklamasıokunarak eyleme son verildi. Basın açıklamasındaçözüm için taleplerin kabul edilmesi istendiğibelirtilerek talepler sıralandı. Eyleme aralarındaEkim Gençliği’nin de olduğu birçok ilerici vedevrimci gençlik örgütü de destek verdi.

Bir süredir Ankara Üniversitesi CebeciKampüsü’nde açlık grevine destek olmak içinçalışma yürüten Ekim Gençliği, DGH, DYG, SGD veYDG 13 Kasım günü açlık grevine destek çadırıkurdu. Çadır kurulmadan önce kampüs önündeyapılan basın açıklamasında, ‘84, ‘96 ve 2000zindan direnişlerine değinilerek devletin katliamcıyüzü teşhir edildi. “Katliamların yenidenyaşanmaması için her bir girişimimiz açlıkgrevlerini daha çok duyurmak ve sessizlik zırhınıdelmek olacaktır” denildi. Ardından ÖzgürGündem gazetesi yazarı ve insan haklarısavunucusu Ayhan Bilgen bir konuşmagerçekleştirdi.

Basın açıklamasının ardından devrimci,demokrat, yurtsever öğrenciler destek çadırınıkurdular.

Geçmişte yaşanmış zindan direniş vekatliamlarını işleyen fotoğraflar ve Kürtçe veTürkçe sloganların yazılı olduğu dövizler çadırınetrafına asıldı. Ayrıca 62 gündür açlık grevindeolan SBF öğrencisi Gulan Kılıçoğlu’nun fotoğrafıda çadıra asıldı.

14 Kasım günü Beytepe’de, Ekim Gençliği’ninde bileşeni olduğu Açlık Grevleriyle Dayanışmaİnisiyatifi tarafından yemekhanede “ses çıkarma”eylemi gerçekleştirildi. Ajitasyonlarla açlıkgrevinin geldiği boyutun anlatıldığı eylemdeöğrencilerin alkışlarla ölümlere ses çıkarmasıistendi.

Akşam saatlerinde de açlık grevlerine dikkatçekmek için yol kapatma eylemi gerçekleştirildi.Eylem sırasında bir faşistin eylemcilerin üzerinearaç sürmesiyle gerginlik yaşandı. Bir öğrenciyimetrelerce sürükleyen araca müdahale edildi.ÖGB’lerin bu olay sırasında izlemekle yetindiğigözlendi.

20 dakikalık oturma eyleminin ardındanyemekhane önüne bir yürüyüş gerçekleştirildi.Ajitasyon ve sloganlarla gerçekleştirilen yürüyüşesnasında bir grup faşistin sözlü tacizi üzerinegerginlik tırmandı. Devrimci ve yurtseveröğrenciler ÖGB’lerin faşistleri koruma çabalarınarağmen gereken cevabı verdiler.

Ekim Gençliği / Ankara

Gençlik faşist baskılaraboyun eğmeyecek!

14 Kasım 2012 / Denizli

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Kültür-Sanat28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

50’li yıllar İstanbul’unda“Gurbet kuşları”

K. Aras

Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde(1954) romanında işçi sınıfının oluşum sürecine dairgözlemlerini incelikli bir şekilde anlatmış,işçileşmenin hareket noktasının kırdan kopuşta, biranlamda toprakta bir çözülmenin yaşanması ve bunutakip eden göç süreçlerinin kritik eşik olarak alınmasıüzerinde durmuş, kahramanlarını Sivas’ın birköyünden tanıdığı bildiği bir coğrafyaya, Çukurova’yataşımıştır. Yazar, bu tutumuyla dönüşüm süreçlerini,kırılma anlarını ele alan yanıyla hem ortadankalkmaya başlayan, hem de yeni oluşan sınıfsalilişkileri mercek altına alır.

Beraber göç etmiş üç arkadaşın Çukurova’da farklıyaşama pratiklerini okuruz roman boyunca. Hayattakalabilen İflahsızın Yusuf köyüne döner, ama biliriz kio artık ‘köylü Yusuf’ değildir, şehir görmüştür, duvarustası olmuş, köye dönerken evine ocak bile almıştır.Bundan sonra Yusuf’un yarı köylü yarı işçi bir hayatsürdüğünü anlarız, yılın belli dönemlerindeÇukurova’ya çalışmaya gider.

Orhan Kemal’in bir başka romanı Gurbet Kuşları(1962) tam da anlatılagelen dönemin bir sonrakikuşağını ele alır, devamı niteliğinde, hatta BereketliTopraklar Üzerinde’nin ikinci cildi gibi düşünülebilir.1950’li yılları anlatan roman yine göç ile başlar,İflahsızın Yusuf’un oğlu Memed, İstanbul yolunadüşer ve kendini Haydarpaşa garında bulur. “Anadoluiçlerinden kopup gelen her tren, her kuşluk treni, hergelişinde gurbet kuşlarını toplayıp getiriyorduİstanbul’a. Yol, yıkım, yapım üzerine çok iş vardıİstanbul’da” Memed, köyünden ilk defa çıkmıştır,çünkü İstanbul’da bolca iş vardır, ondan önce akrabasıGafur büyük şehre gitmiş, kendisine de mektupsalmıştır, bolca iş olduğundan bahsetmiştir. Kafalardahep İstanbul vardır, taşı toprağı altın olan…

Orhan Kemal’in birçok romanında karşımızaçıkan, Bereketli Topraklar Üzerinde’de gördüğümüz,kente gelindiğinde bir hemşerinin bulunması,hemşerilik bağları üzerinden kentte tutunma çabasıburada da karşımıza çıkar. “Trenden inmişlerdi.Karşıya geçecek, daha önce gelip iyi kötü birerköşebaşı, yosun tutmuş hemşerilerini Küçükpazar,Unkapanı kahvelerinde bulacak, geldik! diyeceklerdi.Bizde geldik sonunda.” Memed’e göre iş GafurAğasındadır, ne de olsa hısmı, köylüsüdür, kendisineiş bulmayıp da kime bulacaktır? Haydarpaşa garınınplatformuna yeni umutlarla inen “gurbet kuşu”Memed, köyde cebine sıkıştırılan adresi bulmak içinbelli bir şaşkınlıkla yönünü bulmaya çalışır.

Memed’in trenden Haydarpaşa garına inip vapurlaİstanbul’un diğer yakasına geçişi, sokaklarda başındangeçenler, hemşerisini bulma çabası, ‘İstanbulyerlilerinin’ gurbet kuşlarına bakışını yazar, birİstanbullu’nun ağzından şöyle anlatır: “İstanbul’aırgat, maraba akıyor. Akın akın geliyorlar. İstanbulİstanbul’luktan çıktı. İstanbul’u pisletiyorlar,kirletiyorlar tekmil… Hükümet efendim, suçhükümette. Yasak et, bitti. Hükümet gevşek olmasa,bunlar köyünden kımıldayabilir mi?”

Sadece ‘İstanbul yerlileri’ köyünden çıkıp işçiolmaya gelmiş olanlara bu şekilde bakmaz, şehiredaha erken göç etmiş, işçileşmiş olanlar kendilerinden

sonra gelenlere benzer yaklaşımı sergiler. Memed,köylüsü Gafur’u bulduğunda hor görülür, Gafurtarafından cahil olarak algılanır. Memed’in kendisinedayanak olarak gördüğü hemşerisi Gafur, hiçbirşekilde destek olmaz, tersine işleri yokuşa sürer. Diğeryandan kente iş bulma ümidiyle gelmiş olanlarüzerinden vurgun yapmaya çalışanlar da vardır. HacıEmmi gibiler iş buldum diyerek işçilerin ücretinin birkısmına el koyar, onlara çok kötü koşullardabarınacakları yerler ayarlayarak avanta alırlar.

Romanda sadece Memed’in hikayesini okumayız.Dönemin İstanbul’unda ki yeni yapılaşma, sebzehalindeki kabzımallıktan müteahhitliğe doğru yol alanHüseyin Korkmaz karakteri, Gafur gibi vurgun yoluarayan emekçiler, Hacı Emmi gibi vurguncular,Demokrat Parti’nin milletvekilleri, çeşitli bakanlarlaburjuvaların ilişkileri, 6-7 Eylül provokasyonu,fabrikalardaki çalışma koşulları, sanatçı çevreleri,gecekondu mahallelerinin oluşumu, yıkımlar…

DP’nin tek başına iktidar olduğu, 2. PaylaşımSavaşı sonrası dönem Türkiye’nin liberal politikalarladünya ekonomisine eklemlendiği, Marshall Planıdahilinde alınan kredilerle tarımda makineleşmeninarttığı ve ülkenin bir şantiyeye dönüştüğü, NATO veIMF gibi kuruluşlara üyeliklerle emperyalizmleileriden bağlar kurulduğu bir sürece dönüşmüştür. DPdönemi bir yandan kapitalist ilişkileri ileriye taşımış,diğer yandan devlet baskısını katmerlemiştir.

Romanda yeni serpilen, DP üzerinden oluşan birburjuva tipini görürüz. “Atatürk devrini de biliyorlardıbu devri de. O devirde, her mahalle de yedi sekizmilyoner nerdeydi?” Hüseyin Korkmaz, DPliberalizmine vurgu yaparak kendisi için şunlarıdüşünür: “Şimdiki gibi sermaye sahiplerine haktanınsa, sermaye sahibi başıboş bırakılsaydı, daha ozamandan milyoner olmaması işten bile değildi.”Yazar bu karakteri üzerinden parti ilişkileri yoluyla

sermaye birikimini artıran, Ankara’da ihalelerkoparan, kentsel ranttan pay kapmaya çalışan,Hüseyin Ağa’dan Hüseyin Beyefendi’ye doğru yolalan, ama tam anlamıyla da burjuvalaşamayan, ensevdiği yemeğin yer sofrasında yine bulgur pilavı-turşu-ayran olduğu bir tipleme yaratır. Büyükburjuvazinin yanı sıra oluşan bir nevi ‘milli burjuvazi’ya da 1942 yılında gayrimüslimlere yönelik uygulananVarlık Vergisi gibi uygulamaların uzantısı olarak 6-7Eylül ekseninde tamamlanan sermayenin‘millileştirilmesi’.

1950-60 arasını anlatan toplumcu gerçekçi birroman kuşkusuz 6-7 Eylül’e bir biçimde değinir.Orhan Kemal de bunu fazlasıyla yapmıştır. İşçilerin şukonuşmaları dikkate değer: “Meğer hükümetin emriylemillet gavur mallarını yağma ediyormuş.” İnsanlarınyağmaya nasıl tahrik edildiği kitabın çeşitlisayfalarında anlatılır. “Polisler bir yandan arka olur,millet çoşmuş, kudurmuş… Günlerden beri kim, kimlertarafından kulaklarına sokulup duran bu yağma, buyakıp yıkmaya çağrı sürüp gitmişti, gürültü, uğultuemir almışçasına bir anda bütün İstanbul’a yayılmıştı.İstanbul çığlık çığlık, İstanbul alev alev… Herkesingözü Beyoğlu’ndaydı… Çağrı sürüp gitmişti…Radyolar dolusu tahrik”

Toplumun yoksul kesimleri, işçileri, işsizleriböylesi bir yağmaya alet edilir.. Ermeni ve Rumlarınelindeki varlıkların/sermayenin ‘millileşmesi’ biranlamda kıyım yoluyla gerçekleştirilmiş olur. Budurumun ezilen kesimler açısından trajik yanınıZeytinburnu’nda bir işçi mahallesinde bir kadının“Oğlunun 6-7 Eylül gecesinden kalma sarı sol tekayakkabı bulunan bacağını bileğinden tutup leğeneiyice çekip” yıkaması üzerinden görürüz. Halklarbirbirine düşman edilmiş, insanlar yerinden yurdundanedilmiş, yoksullar ne pahasına alet olduklarınıbilmedikleri bu yağmadan bir ayakkabının tek eşine

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Kültür-Sanat Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

razı olmuşlar, bütün bunlar olurken ‘ulus-devlet’oluşturma süreci hayata geçirilmiştir.

Romanın ilk bölümleri İstanbul’un merkezibölgelerinde geçerken ilerleyen sayfalarda gecekondumahalleleri, fabrikalar, işçilerin yaşam alanlarınatanıklık ederiz. Romanda özellikle kadın işçilerinçalışma koşulları ile ilgili önemli gözlemler vardır:“Çalıştığı emaye fabrikasının asit dairesinde ölesiyeçalışan kadınlar yüzünden usta, fabrika sahibiylekötüleşmiş, işi bırakmıştı. Adamın işi bırakmadansöylediği sözler şimdi beynine balyoz gibi iniyor,düşündürüyordu: Asit dumanı içinde kısırlaşan işçikadınlar da insan. Onlar da bu dünyaya en az sizinkadar yaşamak için geldiler. Onların ölümü pahasınaviski içerken kalpleriniz sızlamıyor mu?”

Orhan Kemal romanının en önemli yanlarındanbirisi bu satırlarda açığa çıkar: Anlatılan döneminçalışma ilişkileri ve koşullarının emekçiler gözündentanığı olmak.

Memed, İstanbul’da Anşa ile evlenmiş, ardındanda köyden babasını ve kardeşlerini getirtmiştir.Hüseyin Korkmaz’ın yanında çalışan, onun köşkününalt katında yaşayan Memed, patronunun zorla DP’yeüye yaptırma girişimlerine olumsuz yanıt verir veyaşadığı çeşitli sorunlar yüzünden işten ayrılır,fabrikaya girer, Anşa da fabrikada çalışmaya başlar.Memed’in patronu tarafından DP’ye zorla üyeyaptırılmaya direnmesinin gerisinde çok güvendiği,sendikalı olduğunu kitabın bir sayfasındaöğrendiğimiz bir işçinin ‘üye olma’ yönündekitelkinleri var.

Memed ve Anşa’nın başlarını sokacakları birevlere ihtiyaçları vardır. Önlerinde bir örnek olarakAnşa’nın ablası vardır; bir arsa kapatmışlar ve evleriniyapmışlardır, kira dertleri yoktur. Onların yolunututarlar. “Çevrelerinde, yıkılan İstanbul’un evsizlikcehenneminden kaçıp gelmiş insanlar. Daha öncegelmiş, barınaklarının temelini kazan, kazılmıştemellere duvarları çıkmaya çalışan ya da sadecebriket gibi tuğla gibi, kum, kireç, çimento gibi yarınkibarınaklarının araçlarını bekleyen insanlar;yağmurla, karla, ayazla, çamurla savaşmaya ahdetmişinsanlar!”

İstanbul’a kitlesel bir göç olmuş, köylerindengelen insanlar bir biçimde iş bulmuş, ama şehirdeciddi bir konut sorunu vardır. Fabrika çevrelerindeemekçilerin kendi çabalarıyla yapmaya çalıştığıkonutlar, bir anlamda “işçi mahallesi” oluşumunuortaya çıkartmıştır.

Konut sorunu, kitabın bu sayfalarında Zeytinburnuüzerinden anlatılır. Gecekondu kurmak o kadar dakolay değildir, rüşvet vermeden, parti ilişkileriolmadan olmaz! “Dünyanın hiçbir yerinde hiçbirkeser, dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir keresteyeböylesine çekingen inemez. Zeytinburnu sırtlarındakiYeşiltepe’de gecekonduları kurmaya çalışan keserlerbile korkak, ürkek, çekingen!” Mahalleli sürekli yıkımkorkusu yaşar, gözler yollardadır, karanlıktaki ışıklarabakarlar, yoksa buraya mı geliyor araçlar? İşçilersabahtan akşama kadar fabrikada çalışıyor, geceyarılarında ise kendi konutlarını inşa ediyordur.Sürekli bir çalışma hali, hayata tutunma çabası,gelecek ile ilgili hayaller kurma söz konusudur.

Yıkımdan duyulan korkunun egemenlerce süreklitaze tutulduğunu satır aralarında görürüz. Emekçilerinüzerinde bir baskı oluşturma ve sorunlara karşı rızagöstermesinin bir aracına dönüşen uygulamalar hayatageçirilir. “Yıkıyorlardı. İnsan emeğine, dişten tırnaktanartırılmış, göz nuruyla yoğrulmuş , insan emeğineacımadan yıkıyorlardı. Ortalık çığlık çığlığaydı,ortalık duman duman.”

Tuğlalar, briketler devrilir, ortalık alt üst olur,Memed’in elleriyle ördüğü yapı yıkılır. Bütün bu tozduman, kargaşa ortamında Memed’in yıkılmış,boynunu bükmüş umutsuz halini gören Anşa buduruma sinirlenir: “Kalk lan kalk. Gene yaparık,yenisini yaparık!”

Ford işçilerinin mücadelesi sürüyorGenk’de 20.000 işçi yürüdü

Belçika’nın Limburg bölgesindeki önemli sanayi merkezi Genk’te binlerce işçinin çalıştığı Fordfabrikasının kapatılması ile ilgili karar işçilerin büyük öfke ve tepkisine neden olmuştu. Ford işçileri,fabrikalarının kapatılmasına karşı günlerce protesto gösterileri yaparak, otobanları bloke etmişti. 7 Kasımgünü de otobüslerle Köln-Ford işletmelerine gelerek, Ford’un Avrupa merkezini protesto etmişlerdi.

İşçilerin Köln-Ford işletmesi önündeki barışçıl eylemine dahi tahammül edilmemişti. Genk İşçilerinin,Köln-Ford işçi kardeşleriyle buluşmasının engellenmesi için, Genk’den gelen işçilerden sayıca çok fazla, tamtehçizatlı motorize polis güçlerini işçilere saldırtan Alman emperyalist devleti tam bir terör estirdi.Kapitalistlerin korkusu (özellikle gelecek bakımından) öylesine büyüktü ki, ne pahasına olursa olsun işçilerinbuluşması engellenmeye çalışıldı. Ford işletmesi üzerinde polis helikopterleri gözdağı için devriye uçuşlarıyaptı. Vardiya değişiminde normal günlerde giriş-çıkış için kullanılan kapılar tutuldu, Genk’li işçilerintoplandığı yere ters düşen kapılardan giriş-çıkışlar yaptırıldı.

İşçiler polisin terörüne boyun eğmediler. Ön örgütlenmenin sağladığı olanaklarla, seslerini içerdeki,makina başındaki işçi kardeşlerine duyurdular. İçerden bir grup iş yeri temsilcisi direnişçi arkadaşlarınıselamlamaya geldi. 11 Kasım 2012 günü Genk’de yapılacak olam eyleme güçlü olarak katılacaklarınıbildirdiler.

11 Kasım Pazar günü ‘gelecek için yürüyüş’ şiarı ile Genk’de, Belçika sendikaları Ford işletmesininkapatılmasına karşı yürüyüş düzenlediler. Yürüyüşe 20 bin insan katıldı. Yürüyüşe Ford işçileri aileleri ilebirlikte katıldılar. Sendikaların genç üyeleri ve aynı zamanda sol ve ilerici gençlik de eyleme geniş katılımsağladı. Yürüyüş kortejinin geçtiği güzergah boyunca evlerin pencerelerine ve balkonlarına çıkan kentsakinleri de yürüyüşçülere sempati ve desteklerini gösterdiler. Evlerin pencerelerinde ‘Ford bizimdir’ yazılıpankartlar asılıydı.

Köln-Ford işletmelerinden otobüslerle gelen 600 civarında işçi de yürüyüşe katıldı. Köln’den gelenişçiler, yürüyüş için özel olarak hazırlattıkları, üzerinde “Gelecek için yürüyüş-her işyeri için mücadele“ yazılıT-Shirts’lerle, yürüyüşe katıldılar. Audi’nın Brüksel işletmelerinden büyük bir delegasyon da yürüyüşe katıldı.Birçok ülkeden delegasyonlar da eylemde yer aldı. Asprogirgos kentinde bulunan Yunanistan Çelik Fabrikası(Helleniki Halivourgia) işçileri de bir delegasyonla eylemde yerlerini aldılar.

Uzun süren yürüyüş 1980’den beri boş olan bir kömür ocağında yapılan mitingle bitirildi. Burada yapılankonuşmalarda, yapılan saldırının genel olarak işçi sınıfına dönük bir saldırı olduğu ve ortak mücadeleninönemi belirtildi. Mücadeleci konuşmaların yanı sıra, sendika bürokrasisi ve burjuva politikacıları tarafındanboş ve oyalamayı amaçlayan konuşmalar da yapıldı. Konuşma yapan çocuklar ise neden bu eyleme anne vebabalarıyla katıldıklarını söylediler.

Mitingde 14 Kasım Avrupa eylem günü için çağrılar yapıldı. Bazı işçilerin 14 Kasım günü Fordişletmelerinde grev yapma önerileri işçiler tarafından sempati ve heyecanla karşılandı. Köln’den gelenişçiler bu öneriyi Köln işletmelerine taşıyarak tartışılmasını sağlayacakalarını söylediler. Ayrırıca 7 Kasımgünü, Köln’de gözaltına alınan işçiler, ‘polisin avukatlarıyla görüşme yapma hakalarını gaspettiğini, ekmek vesu verilmeyerek aç ve susuz bırakıldıklarını’ açıklamalarına karşın, sendika bürokratları bu gerçekleridillendirmekten kaçındılar, üstünü örttüler.

Ateşin düşdüğü yerde, Genk’de başlayan otomobil işçilerinin direniş ve eylemleri geçen hafta Köln’etaşındı. Devlet terörüne karşın işçi arkadaşlarıyla buluşmaları engellenemedi. Tekrar Genk’e dönen işçilerindirenişi şehir halkınında desteğini alarak, başta Köln işletmelerinden gelen işçi kardeşleri olmak üzeredeğişik ülkelerden gelen delegasyonların katılmalarıyla da kavgalarını uluslararası boyuta taşıdılar.

Alman Otomotiv Sanayicileri Birliği Başkanı Matthias Wissmann geçen hafta yaptığı açıklamada“Avrupa’daki borç krizi, yeni otomobil satışlarını da olumsuz etkiledi. Yılın ilk 5 ayında Batı Avrupaülkelerinde yaklaşık 5 milyon 300 bin yeni araç trafiğe çıktı. Bu da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8oranında bir düşüş anlamına geliyor.’ diyordu. PSA-Peugeot Citroen Yönetim Kurulu Başkanı Philippe Varinde, “ krizin Avrupa pazarında ağır etkilerinin olacağını söylüyordu.

Genk işçileri önceden yaptıkları, yetersizde olsa örgütlenme ve hazırlıklarıyla işçi sınıfının tutmasıgereken yolu gösterdiler. Alman emperyalist devleti de, estirdiği devlet terörü ve gözaltına aldığı işçilerekarşı takındığı keyfi ve kendi yasalarına göre de yasadışı olan davranışıyla burjuva devletlerin faşist özelliğinisergilediler.

Genk direniş süreci, iki sınıfın, proletarya ve burjuvazinin kapitalizmin krizine karşı tutulacak iki farklıyolun, işçi sınıfının çözüm yoluyla burjuvazinin çözüm yollarının mikro düzeyde denendiği bir alan olmuştur.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

Basından30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/12 (45) * 16 Kasım 2012

2011 yılından itibaren tartışma konusu olanTaksim Meydanı Yayalaştırma Projesi için ilk kazma30 Ekim tarihinde vuruldu. Peki nedir buyayalaştırma projesi? Projenin mimarlarındanTopbaş’tan dinleyelim.“Taksim bir geçiş noktası,insanların bir yaşam noktası değil. Bu bakımaoradaki yeni düzenleme kapsamında otobüsduraklarını kaldıracağız. Taksim Meydanı’ndaTarlabaşı’ndan Osmanbey’e dönen, trafiğin enyoğun olduğu caddenin trafiğini yer altına almamızgerektiğini gördük. Böylece oteller bölgesi olanTalimhane ile Taksim Meydanı’nı yaya trafiğiaçısından bütünleştirmiş olacağız. …Trafiğin yoğunolduğu bu bölgedeki çalışmayı 1 yıla varmadan veinsanları rahatsız etmeden bu çalışmayı bitirmekzorundayız. Gezi Parkı’nda yapılacak TaksimKışlası bir kültür ve sanat merkezi olacak. Altındaçepeçevre kafelerin olduğu, yaşanan bir meydanolacak. Yeni meydan ile Gezi Parkı da projekapsamında yeniden ağaçlandırılacak. Kuru meydanistemiyoruz. …Taksim projesi tamamlandığındateşekkür edilecek” ifadelerini kullandı. Lütfen busatırları bir kenara not edin ve seneye bugün tekrarokuyun. Büyük “Taksim Yalanını” göreceksiniz.

“Büyük bir yalan söylenirse ve yeterli sıklıktatekrar edilirse, insanlar sonunda buna inanır” demişGoebbels. Yalanlar üzerine kurulmuş sistemlerindeyalanla beslenip, yalanla besliyorlar. Ağzımıza birkaşık bal çalıp kovanımızı elimizden alıyorlar.“Dünya ekonomileri hızlı bir çöküş yaşarken Türkekonomisi büyüdü”. “Kürt sorunu yoktur”, “Tutuklugazetecilerin hiç biri gazetecilikleri yüzünden içerdedeğil” vs… ve kente dair yalanlar… Kentseldönüşüm alanları, Ayazma, Gülsuyu, Tarlabaşı,Sulukule, Trump Tower, Tütün deposu, Gökkafes,afet yasası, 2B alanları, 3. Köprü vs…

Şimdi sıra Taksim’e geldi. Bütün yalanlar Taksimiçin… Trafiği rahatlatacaklar, Taksim’iyayalaştıracaklar, Gezi Parkı’nı işlevselleştirip,Topçu Kışlası’nı ihya edecekler ve daha neler neler.Bugüne kadar trafiği rahatlatacağız diye yolaçıktıkları hangi işin sonunda trafik rahatladı? Aksineher defasında kendimizi daha bir keşmekeşin içindebulduk. Trafiği rahatlatmak amacıyla yaptıkları FatihSultan Mehmet köprüsü sonrası trafik azalmadı,aksine arttı. Yine trafik sıkışıklığı bahane edilerek 3.Köprü tartışmasını açtılar. Emin olun ki 3. Köprüyüyaptıklarında o da trafiği rahatlatmayacak ve 4.sünüisteyecekler. Battı-çıktı kavşakları kullandılar amaeğer onlar işe yarasaydı dünyanın en erişilebilir veulaşımı rahat kenti Ankara olurdu. Demek ki o dadeğil. Mesele araçları değil insanları bir yerden biryere taşımak. Sözün özü, toplu taşıma… Yani bütüno şatafatlı animasyonlar dalış tüpleri falan hikaye.Trafik yine rahatlamayacak, trafik yüküazalmayacak.

Gelelim yaya trafiğine. Projenin adı da o zaten.“Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” Pekigerçekte olan ne? Aslında bu bir yayalaştırmaprojesi değil aksine yayasızlaştırma projesi veamaçlananlardan biri de meydana ulaşımızorlaştırmak. Peki Taksim Meydanı’nı bu kadardeğerli kılan ne? Konumu, erişilebilirliği, rantı birtarafa koyarsak Taksim’i asıl önemli kılan tarihimirasıdır. Taksim Meydanı’nı değerli kılan 1 Mayıs1977’de orada toplanan 500.000 kişidir. Geçtiğimizsenelerde bu mirası yaşatabilmek adına “inadına

Taksim” diye barikatlara yüklenenlerdir. Taksimideğerli kılan toplumsal yaşamda baskı göreneşcinsellerdir, işinden atılan işçi, soruşturma yiyenöğrencidir. Taksimi değerli kılan hayvanseverlerdir,doğaseverlerdir. Taksimi değerli kılan HrantDink’tir, Festus Okey’dir, Engin Çeber’dir. Taksimideğerli kılan cumartesi anneleridir. Çünkü Taksim“ben varım” demektir, direniş demektir. Ne demiştiGoebbels amca sözünün devamında “Gerçek,yalanın en büyük düşmanıdır ve bu nedenle gerçek,devletin en büyük düşmanıdır.”. Taksim “gerçek”demektir, Taksimi değerli kılan gerçekliğidir.

Projede Gezi Parkı için iyi şeyler düşündüklerinisöylemişler. Bizzat Kadir Topbaş Gezi Parkında birbuz pisti yapılacağını etrafında kafelerinbulunacağını belirtmiş. Aman ne iyi! Gezi ParkıTaksim civarında hayatta kalmayı başarabilen nadiryeşil alanlardan biri ve hazırlanan deprem masterplanlarında olası bir deprem alanında obölgedekilerin toplanma alanı. Yeni projeyleberaber toplanma alanı hikaye oluyor ve Topbaşdiyor ki, depremde hayatı kayacaklara buz pistindesudan ucuz kayak dersi. Çok hoş, böyle devam edin.Bir de Topçu Kışlasına AVM meselesi var. Yinekamusal alan sermayeye peşkeş çekiliyor, yinemekanın kullanımı kentlinin değil, küreselsermayenin talepleriyle şekilleniyor. Yine oldu-bitti,yine rant… bir de yerinde yeller esen bir TopçuKışlası’nı nasıl ihya edeceksiniz? Kışladan geriyebir tuğla bile kalmamışken onu yeniden nasılcanlandıracaksınız?

Fısıltı halinde yayılan Taksim’e Camii meselesiher yerde konuşuluyor. Geçtiğimiz günlerde ulusalkanalların birinde bir muhabir vatandaşlarla röportajyapıyor. Konuştuklarının çoğu şikâyetçi. Camiyesığmıyoruz, cemaat dışarıda kalıyor diye. Bu haberlebirlikte anlıyoruz ki Taksim’e camii şart olmuş! Netesadüf ki cami tartışmaları da başlıyor eş zamanlı.Önce Beyoğlu’ndaki esnafın masa ve sandalyelerine

göz dikiliyor, sonra cami meselesi. Aslında bütünbunları şairin biri özetliyor. Ne demişti o? “Beyoğlutepinirken, ağlar Karacaahmet”. Bir de onlarıngözünden görün Beyoğlu’nu. Canım Beyoğlutepinme mekanı onlara göre, öyle görüyorlar. İşte buyüzden kalkıyor masalar, sandalyeler, sıkışıklıkhikaye… İlle de sıkışıklık çözmek istiyorsanızmetrobüslerdeki sıkışıklığı çözün, minnettarkalırız…

Bütün bunların yanında şantiyeye dönenTaksim’deki esnafın hali, bir labirente dönenmeydanda çıkışı arayan vatandaşın çilesi var. Birsene içerisinde tamamlayacaklarını öngördükleriproje daha şimdiden tarihi eser araştırılması içinkoruma kurulu tarafından durduruldu, alanda ellekazı yapılacak. Hatırlatmakta yarar var şu ana kadarbitirilmesi gereken Marmaray’ın Üsküdarşantiyesi’nde çalışmalar hala sürüyor. Ama bütünbunlar buzdağının görünen yüzü…

Taksim Platformu’na kulak verelim şimdi de;“Bir helikopter dolaşıyor Taksim Meydanı’nınüstünde. Film çekiliyor. Gezi Parkı’nın ağaçlarıdijital teknoloji kullanılarak siliniyor, sefil ve kurubir meydan görüntüsü verildikten sonra huzur dolubir müzik eşliğinde canlandırma tekniğininincelikleri kullanılarak Taksim Meydanı’ndan‘Taksim Yalanı’ yaratılıyor. Gözümüz boyanıyor.Şehrin mesulü olması gereken belediye başkanıTaksim’in artık yaşanmayan bir yer olduğunu iddiaediyor. Kulaklarımıza yalan dolduruluyor. Yalanıgörmek için hâlâ meydana bakmak, meydanıdinlemek yeterli. Meydanda henüz yaşam var, yeşilvar.”

Bütün bunlar için söylenecek son söz“Gördüğüne İnanma!”. Yalanla kurdukları saltanat,gerçekle son bulacak. Onların mumu yatsıya kadaryanacak. Hava çoktan karardı…

Toplumcu Mühendis, Mimarve Şehir Plancıları

Taksim yalanı

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 12-45

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92 İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Bursa İşçi Bülteni'nin Kasım sayısını işçilereulaştırmaya devam ediyoruz. İki gündür gerçekleşendağıtımlarda yüzlerce işçiye bülten ulaştırıldı.Bültenin son sayısı Yeşilevler ve Mesken servisgüzergahlarına dağıtıldı.

Bülten'in yanı sıra Bursa işçi ve emekçilerinyoğun ilgisini çeken Renault'daki yaşananlar üzerineMetal İşçileri Birliği'nin "MESS-Türk metalyenilecek, metal işçileri kazanacak" başlığını taşıyanbildirinin de dağıtımı gerçekleştirildi. İşçilerin bubildiriye karşı bir ilgisi olduğu dağıtımlar sırasındagözlemlendi.

Kızıl Bayrak / Bursa

2006 yılında Niğde'de yapılan operasyonlarlagözaltına alınan ve tutuklanan TKP/ML tutsaklarınındavası sonuçlandı.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülendavada TKP/ML tutsakları Zeliha Bulut, TayyarEroğlu, Remziye Vatansever, Halil Şahin, DenizTepeli, Yaşar İnce, Sedat Ot ve Cengiz Kahraman''Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın öngördüğüdüzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerinebaşka düzen getirmeye veya bu düzenin fiilenuygulanmasına önlemeye teşebbüs'' gerekçesi ileağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.

Naki Demir ise “silahlı terör örgütü üyesi olmak”gerekçesi ile 12 yıl hapse mahkum edilirken, ''terörörgütü faaliyete çerçevesinde patlayıcı madde veruhsatsız silah bulundurmak ile sahte kimlikkullanmak'' gerekçeleri ile de 22 yıl 7 ay hapiscezası aldı.

Sincan F Tipi Cezaevi'nde tutulan tutsaklaraverilen cezada “pişman olmadıkları” gerekçesiyleindirim yapılmadı.

Bursa'da bültendağıtımı

TKP/ML tutsaklarınamüebbet

Cumartesi Anneleri 338. haftada kayıplarınınakıbetini sorarken açlık grevi eyleminin taleplerinedikkat çekti. Taksim Galatasaray Lisesi önündekieylemde Dargeçit kayıpları hatırlatıldı.

Kayıp yakınlarından ilk konuşmayı AbdurrahmanCoşkun’un annesi Hediye Coşkun yaptı. HediyeAna, 11 ay önce kazılarda bulunan kemikleredeğinerek belki de kendi kayıplarına ait olan bukemiklerin kimlik tespiti için aylardır yetkililerdenyanıt alamadıklarını söyledi. Açlık grevlerine dedikkat çeken Hediye Ana “İçimiz yandığı içinburadayız” dedi.

Dargeçit kayıplarından Davut Altınkaynak’ınbabası Abdulaziz Altınkayan ise yaptığı konuşmadakar demeden, yağmur, çamur demeden talepleri içinburda olduklarını belirtti. Askeri güçlerin vekorucuların kaybetme saldırısından sorumluolduğunu ifade ederek “12 yaşındaki bir çocuğunusuçu neydi ki kaybedildi” dedi. Oğlununkaybedilmesinin tek nedeninin Kürt olmasındankaynaklandığını ifade ederek sözlerini bitirdi.

Baba Altınkaynak’ın konuşmasının ardındanSeyhan Doğan’ın yakınları konuştu. Seyhan’ınakıbetinin sorulmasına baba Ramazan Doğan’ınömrünün yetmediği fakat kardeşleri ve yeğenlerininSeyhan’ın takipçisi olmaya devam ettikleri belirtildi.Söz, kardeşiyle birlikte gözaltına alınıp yapılanişkencelere tanık olan Hazne Doğan’a verildi.

Doğan sözlerine “İdamı savunan bir hükümetadalet getiremez” diyerek başladı. Adaletibedenlerini açlığa yatıran tutsakların getireceğinisöyleyen Doğan, “düşüncemizi ve irademizi teslimalamayacaklarını hala anlamadılar” diyerekonyıllardır sürdürülen mücadeleye dikkat çekti.

Kardeş Doğan’ın ardından Seyhan

kaybedildiğinde daha doğmamış olan yeğeni EvinDoğan bir konuşma yaptı. “Bir umut var içimizde”diyen yeğen Doğan amcasını aramaya devamedeceklerini, bulunan kemiklerin amcasına ait olmaihtimalinin bile umut verdiğinden bahsetti. Doğan,“daha bulacağımız çok kemik var” sözleriyle sadeceamcası için değil tüm kayıp yakınları için buradaolduklarını vurguladı.

Kayıp yakınlarının ardından basın açıklamasınıokumak üzere söz Gülizar Tuncer’e verildi. Tunceraçıklamaya Dargeçit’te yaşananları ve hukuki süreciaktararak başladı. Ailelere kayıpları hakkında bilgiveren Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın infaz edildiğiaktarıldı. Ailelerin ve İHD’nin ısrarlı başvurularısonucunda 17 yıl sonra soruşturma açıldığıbelirtilerek dönemin askeri sorumlulularının bugünterfi ettikleri ya da başka devlet görevlerindeoldukları aktarıldı. “Fezlekede suçlanan isimlerdenMehmet Tire bugün Bodrum Gümüşlük’ün DP’liBelediye Başkanı’dır. Hurşit İlmen ise Sivas Çepnibeldesinin CHP’li Belediye Başkanı’dır. Bu durumne CHP’de ne de DP’de rahatsızlık yaratmamışolmalı ki 9 aydır susmayı tercih ettiler. Döneminbaşbakanı Tansu Çiller ise kayıplar için ifade vermekyerinme mağdur sıfatıyla ifade veriyer” dendi.

“Adalet için yarın çok geç!” denen açıklamadaaçlık grevlerinin 60. gününe gelindiği hatırlatılıp“Uyguladığınız politikalar nedeniyle kendilerinicanlarından vazgeçecek kadar kuşatılmış hissedeninsanların temel haklarını talep etmek için ölümyolunda gönüllü ilerlemek zorunda kalmalarını hangivicdana uygun buluyorsunuz?” sorusu soruldu.

Açıklamanın ardından eylem sonlandırıldı.Kızıl Bayrak / İstanbul

“Adalet içinyarın çok geç!”

Mücadele Postası

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 12-45