Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri · Sistemik dolaþý-ma yayýlýp kemiðe gelen...
Transcript of Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri · Sistemik dolaþý-ma yayýlýp kemiðe gelen...
Every operation in surgery is an experiment in
bacteriology.
Sir Berkeley Moynihan
Kemik ve eklem enfeksiyonlarýndaki tedavinin
baþarýsý, anatomik ve patofizyolojik bazý özellikler
nedeniyle, vücudun diðer bölgelerindeki enfeksiyon-
larýn tedavisinde elde edilen baþarýlara kýyasla
düþüktür. Hastalarýn çoðu, defalarca ameliyat
edilen, uzun süre deðiþik antibiyotik tedavileri alan,
ama enfeksiyonu hala devam eden olgulardýr.
Osteomiyelitin bu süregen hali hastayý, hem fiziksel
olarak kýsýtlayan hem de psikiyatrik sekeller býraka-
bilen bir tablodur. Keza, 2. Dünya Savaþý'nda Yahudi
kýyýmýnýn en saldýrgan isimlerinden biri olan Joseph
Goebbels'in ýrkçýlýk ile birleþen bu tutumunun,
çocukluk döneminde geçirdiði osteomiyelit sonrasý
geliþen sakatlýðýna duyduðu öfkeden kay-
naklandýðýný kendi biyografisinden öðreniyoruz (1).
Bu yazýnýn amacý osteomiyelit etyolojisini,
patofizyolojisini ve antimikrobiyal tedavi prensip-
lerinin ana hatlarýný yeni bilgiler eþliðinde hatýrla-
mak, hücresel ve moleküler düzeydeki bilgilere
klinik perspektiften bir bakýþ yapmaktýr.
Osteomiyelit; bir mikroorganizmanýn infeksiyöz
ve inflamatuar süreçler ile kemik dokuda hasar
yaratmasý sonucu ortaya çýkan ilerleyici karakterde
bir hastalýktýr(2-4). Kemiðin sadece bir bölümü tutula-
bildiði gibi medüller kanal, periost, korteks ve çevre
yumuþak dokularýn tümü bu tabloya katýlabilir (Þekil
1). Tarihteki ilk osteomiyelit kayýtlarýna, MÖ 2500 yýl-
larýndaki Hindu yazýtlarýnda rastlanmaktadýr.
Hipokrat (MÖ 400), travma ile iliþkili olarak geliþen
kemik enfeksiyonlarýný ve sekestrin spontan atýl-
masýný tarif etmiþtir. Onyedinci yüzyýlda Howship ve
Havers kemik anatomisini ayrýntýlý olarak taným-
lamýþ ve Percival Pott sekestrektomiyi tarif etmiþtir.
1830'da Brodie, dokuz adet kronik kemik apsesi
olgusu yayýnlamýþtýr. 1834'de Nelaton, osteomiyelit
terimini kullanmýþtýr (5).
Yýllar önce osteomiyeliti olan hastalarýn % 20'si
ölürken günümüzdeki sterilite anlayýþý, tedavi
seçenekleri ve antibiyotiklerdeki ilerlemeler ile
osteomiyelite baðlý ölümler artýk gözlenmeyip,
hastalýðýn komplikasyonu sonucu görülen sekel
oraný %5'e inmiþtir(6). Baþarýlý bir tedavinin kuralý,
kemik biopsisi ile taný koyarak radikal bir þekilde ölü
dokularýn temizlenmesi ve uzun süreli etkin antibi-
yoterapidir(3). Günümüzde iyileþme oranlarýndaki bu
artýþa karþýn, osteomiyelit halen ortopedistleri ve
enfeksiyon hastalýklarý uzmanlarýný uðraþtýran bir
konudur. Tedaviden 40 yýl sonra tekrar alevlenen
osteomiyelitli olgu sunumlarý olduðunu düþünürsek
bu hastalýðýn küründen bahsetmenin ne kadar zor
olduðu anlaþýlacaktýr.(7)
EtyolojiOsteomiyelit, çoðu zaman bakteriyel kökenli
olup kabaca iki oluþum þekli vardýr.
1. Hematojen yayýlým ile oluþan osteomiyelit,
2. Bulaþma ile oluþan osteomiyelit (cerrahi, trav-
ma, komþu enfeksiyon odaðý).
Bazý yazarlar vasküler hasar sonrasý geliþen
osteomiyelit olgularýný (diyabetik ayaklar vb),
metabolik, iskemik ve nöropatik süreçlerinin olmasý
nedeniyle farklý bir baþlýk altýnda deðerlendirirler(2,3).
Akut hematojen osteomiyelit, daha çok çocuk-
larda görülen osteomiyelit þeklidir. Sistemik dolaþý-
ma yayýlýp kemiðe gelen mikroorganizmalardan
kaynaklanmakla birlikte bakteriyemi, çocukluk
çaðýnda neredeyse her gün gerçekleþen bir olaydýr.
Sadece diþ fýrçalamak ile dahi aðýz florasý mikroor-
ganizmalarý sistemik dolaþýma karýþýrlar(8). Yani lokal
ya da sistemik olarak kemik dokunun direncini azal-
Volkan Öztuna
2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-2 TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 63
Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri
Volkan Öztuna*
*: Doç. Dr., Mersin Üniversitesi Ortopedi ve Tramatoloji A.D.
Þekil 1: Metafizer bölgedeki
osteomiyelit apsesinin medüller
kanal, korteks ve periostta yaptýðý
hasar.
tan predispozan bir faktör daha devreye girmedikçe
enfeksiyon geliþmez. Enfeksiyonun oluþmasýnda
kemik dokudaki lokal nedenler (travma) ve hastanýn
sistemik defansýnýn düþük olmasý (immun yetmezlik
sendromlarý, diyabet, malnutrisyon, kronik hastalýk-
lar, vb.) rol oynar(2,5). Kabak ve ark.’ nýn yaptýðý
deneysel çalýþmada, lokal travmanýn enfeksiyonu
belirgin olarak arttýrdýðý gösterilmiþtir(9).
Genellikle 2 yaþýn altýnda ve 8-12 yaþ arasýnda
tutulum daha fazla görülür. Hastanýn yaþýna göre
enfeksiyonun seyri de deðiþmektedir. Septik emboli
ile kemiðin metafizine gelen organizmalar infla-
masyonu baþlatýr. Metafizer bölgenin venöz yapýsý
sinüzoidal ve dar lümenli (8 µm) olduðu için akým
buralarda yavaþlar ve mikroorganizmalar endotel
duvarýn arasýndaki boþluklardan kemiðe kolayca
geçebilir(10). Ayrýca metafizer bölgedeki makrofajlarýn
aktivitesi, kemiðin diðer bölgelerine göre daha
düþüktür. Deneysel çalýþmalardan elde edilen bil-
gilere göre, inflamasyon sonrasý ödem nedeniyle
avasküler bir saha oluþmaya baþlar ve 48 saat içinde
abse formasyonu geliþir. Daha sonra kemik iliðinde
lokal nekroz oluþur ve nekroz çevresindeki ödem
büyüme kýkýrdaðýnýn kalsifiye zonuna kadar yayýlýr.
Abse büyüdükçe kemik iliði basýncý artar ve daha
fazla kemik segmenti avasküler kalýr. Ýnokülasyon
sonrasý 96. saatte abse dokusu iyice yayýlýr ve olgun-
laþýr(10). Ýntramedüller oksijen basýncý azalýr ve ortam
asidik hale gelir(2). Sonunda pürülan materyal kor-
teksi delip subperiostal sahaya, çevre yumuþak
dokulara yayýlýr ve cilde fistülize olur. Eðer enfeksi-
yon akut dönemde iyi tedavi edilmezse sekestr
oluþumu ve kronik osteomiyelit kaçýnýlmazdýr.
Kronik olgularda enfekte ve nekroze kemiðin
(sekestr) reaktif olarak geliþen kemik dokuyla
(involukrum) çevrelenmesi söz konusudur. Bu bölge
kanlanmasý bozulmuþ bir mikroorganizma yataðý
halindedir. Bütün devitalize kemikler sekestr haline
gelmez. Bir kýsmý osteoklastlar tarafýndan rezorbe
edilerek revaskülarize sahalar haline gelir.
Sekestrdeki Haversian kanallarý enfekte granülasyon
dokusu ile týkanmýþtýr. Bu bölgenin üzerindeki
periost dokusu da kalýnlaþmýþ ve skar halini
almýþtýr(3,5).
Açýk kýrýklar ve cerrahi sonrasý bulaþma ile
oluþan osteomiyelitler, ortopedistlerin en sýk
karþýlaþtýklarý enfeksiyonlardýr. Periostun sýyrýldýðý ve
çevre yumuþak dokularýn hasar gördüðü yüksek
enerjili travmalarýn yaptýðý kýrýklarda, enfeksiyon
görülme olasýlýðý artar(11). Açýk kýrýklarda hem Gram
pozitif, hem Gram negatif, hem de anaerob organiz-
malar ile bulaþ olabilir. Radikal debridman ve geniþ
spektrumlu antibiyotik kombinasyonlarý ile enfeksi-
yonlar önlenmeye çalýþýlmalýdýr. Dünyada yýlda 1
milyondan fazla kalça protezi ameliyatý yapýlmak-
tadýr. Diðer eklem protezlerini de ekleyince sayý çok
artmaktadýr(3). Cerrahi giriþimlerden önce profilaktik
antibiyotik uygulanmasý ve sterilite prensiplerine
gereken önemin verilmesi ile enfeksiyon oranlarý
azaltýlabilir. Operasyon sonrasý geliþen enfeksiyon-
larý engelleme konusunda 1941'de Mc Kissock
tarafýndan bildirilen bir raporda, aseptik þartlara çok
dikkat edildiðinde, ameliyathane içindeki personelin
gereksiz hareketleri kýsýtlandýðýnda, yumuþak doku
diseksiyonlarýnda hassas davranýldýðýnda enfeksiyon
oranýnýn %15'ten %1,1'e düþtüðü yayýnlanmýþtýr(12).
Ortopedi ameliyatlarýnýn diðer disiplinlerden farklý
olan yönleri, cerrahi iþlemler sýrasýnda kemiðin kan-
lanmasýnýn kolayca bozulabilmesi (periostun sýyrýl-
masý, medüller kanalýn oyulmasý vb.), mikroorganiz-
malarýn kemiðe yapýþmasýný kolaylaþtýran bir
ortamýn meydana gelmesi ve bir implantýn kullanýl-
masý sonucu biyofilm tabakasý oluþmasýdýr(2,8). Tüm
bu faktörler enfeksiyon oluþmasý sürecine katkýda
bulunur.
Osteomiyelitte Lokal Ýnflamasyon veKemik Hasarý
Kemik dokusunun harabiyetinden üç mekaniz-
ma sorumlu tutulur(1).
1. Bakterinin salgýladýðý endotoksinlerin yaptýðý
hasar (bakteriyel lipopolisakkarit).
2. Bakterinin osteoklastik aktiviteyi tetiklemesi.
3. Kemik matriks sentezinin engellenmesi.
Önceleri osteomiyelit sonrasý geliþen kemik
hasarýnda enfeksiyöz mekanizmalarýn daha etkin
olduðu sanýlýyordu. Fakat günümüzde mikroorga-
nizmanýn tetiklediði inflamatuar yanýtýn kemik
hasarýndaki rolü açýkça ortaya kondu. Bu mekaniz-
malarda, konaðýn baðýþýklýk sistemine ait makrofaj-
lardan ve bakteriyel lipopolisakkarit ile stimüle
edilmiþ osteoblastlardan salýnan IL-1, IL-6, IL-11,
nitrik oksit ve TNF gibi sitokinler rol oynar.(13-15) Bu
inflamatuar sürecin en iyi kanýtý, in vitro deneylerde
kemik hasarýnýn siklooksigenaz enzim inhibisyonu
ve anti IL-1 serumu ile engellenebilmiþ olmasýdýr(16).
Ýnflamasyonun diðer bir kolu olan lökotrienlerin de
osteoklastik aktiviteyi arttýrdýðý ve lökotrien yolaðýnýn
Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri
TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-264
5-lipoksigenaz enzim inhibisyonu ile bloke edilmesi
sonucunda kemik rezorbsiyonunda azalma olduðu
gösterilmiþtir(17). Bu yüzden klinik uygulamalarda
antibiyotik ile kombine anti-inflamatuar ajanlarýn
verilmesi tedavinin baþarýsýný arttýracaktýr.
Lipopolisakkarit ve gapstatin gibi bakteri kay-
naklý moleküller, sadece kemik yýkýmýnda deðil,
kemikteki kollajen yapýmýnýn engellenmesinde de
rol oynar ve osteoblastlarýn mitozla çoðalmasýný
bloke eder(1,13).
Ayrýca S. aureus, inflamasyonu tetikleyerek hem
PG-E2 üzerinden T lenfositlerinin çoðalmasýný
engeller(18), hem de ortama gelen nötrofillerin ve
monositlerin içine girerek yaþamýna devam ede-
bilir(19). Makrofajlarýn içinde mikroorganizmalarýn yok
edildiði fagolizozom yapýlarýna deðil, korunaklý olan
makropinozom yapýlarýnýn içine girer. Yani içinde
yaþayabileceði konak hücrelerini, inflamasyon
yaratýp önce kendi üzerine çeker daha sonra içlerine
girerek vücudun savunma mekanizmalarýndan
korunur. Böylece akut alevlenmeler ile karakterize
kronik enfeksiyonlarýn temeli atýlmýþ olur.
Osteomiyelit EtkenleriHastane enfeksiyonlarýnda osteomiyelit etkeni
olarak sýklýkla karþýlaþýlan etkenler koagülaz (-)
stafilokoklardýr. S. aureus, özellikle akut hematojen
osteomiyelitte en çok izole edilen mikroorganiz-
madýr(2,5,6). S. epidermidis ise implant yerleþtirilen
cerrahi giriþimlerden sonra genellikle süregen ve
tekrarlayan enfeksiyonlara neden olur(6). Cerrahi
sonrasý erken dönemde ortaya çýkan enfeksiyonlar-
da dahi debridman ve antibiyoterapi yetersiz
kalmakta ve genellikle implantýn çýkarýlmasý gerek-
mektedir. Protez sonrasý enfeksiyonlarda propioni-
bakteriler de rol oynayabilir(20).
Özellikle yetiþkin hastalarýn vertebral tutulum-
larýnda Gram negatif organizmalarýn, travma son-
rasý geliþen osteomiyelitlerde miks floranýn, eroin
baðýmlýlarýnda Pseudomonas'ýn, uzun süre hastane
ortamýnda kalarak kateterize edilen hastalarda fun-
gal etkenlerin ve hemoglobinopatili hastalarda
Salmonella cinsi bakterilerin rol oynadýðý bilinmek-
tedir. Saðlýklý doðan infantlarda 2-4. haftalar arasýn-
da geliþen enfeksiyonlarda B grubu streptokoklar
rol oynamaktadýr. Özellikle çocuklarda ayakta
oluþan delici yaralanmalar sonrasý geliþen
osteomiyelitlerde Pseudomonas etkeni düþünülme-
lidir(8,20). Anaerob bakterilerin (özellikle B. fragilis)
neden olduðu enfeksiyonlar giderek artmaktadýr.
Mayo kliniði 182 osteomiyelitli hastadan 40'ýnda
anaerobik bakteri izole etmiþtir.(8) Bunun için alýnan
materyalin anaerob ortama ekilmesi ve subkültür-
lerin yapýlmasý rutin olmalýdýr. Miks enfeksiyonlarda
anaeroblarýn daha çok kemiðe, diðer bakterilerin ise
implantlara yapýþma eðiliminde olduðu göste-
rilmiþtir(21). Ülkemizde son senelerde tüberküloz
enfeksiyonlarýnda artýþ olmasý nedeniyle
osteomiyelit etkeni olarak M. tuberculosis de akla
getirilmelidir.
Osteomiyelit Geliþmesinde EtkinFaktörler
Enfeksiyonun görülme sýklýðýnda, þiddetinde ve
tedaviye alýnan yanýtta etkin olan faktörler; mikroor-
ganizmaya baðlý olanlar; hastaya ve cerraha baðlý
olanlar ve seçilen tedavi yöntemine baðlý olanlar
baþlýklarý altýnda incelenebilir. Bu yazýda daha çok
konaðýn savunma sistemleri ve mikroorganizmanýn
virülansýna baðlý faktörler gözden geçirilecektir.
Normal insan florasý
Osteomiyelit oluþumunda etkili faktörlerden
bahsederken en çok göz ardý edilen faktör, insanýn
normal cilt ve mukoza florasýdýr. Ýnsanýn hayatý
boyunca genelde duraðan kalan bu mikroorganiz-
ma topluluðu kimi zaman zararlý patojenlerle
yarýþarak baðýþýklýk sistemine yardým etmekte, kimi
zaman ise hastalýðý baþlatan esas neden olabilmek-
tedir. Normal floranýn bu davranýþlarýnda ortamdaki
pH, ýsý, oksijen seviyesi ve beslenme gibi deðiþik fak-
törler rol oynar. Ortopedik enfeksiyonlarda en çok
bahsi geçen cilt florasýdýr. Aksilla, perine ve parmak
aralarý gibi saklý bölgeler, kol ve gövde gibi açýk alan-
lara göre daha fazla sayýda bakteri barýndýrýr. Ter, ýsý
ve cilt üzerindeki lipid tabakasý arttýkça Gram negatif
bakteri görülme olasýlýðý da artar(20).
Protez ameliyatlarýndan sonra yara enfeksiyonu
görülme sýklýðý yaklaþýk %2 dir(6,21). Bu tür enfeksiy-
onlarda en sýk rastlanan mikroorganizmalar S.
aureus ve S.epidermidis'tir(3,20). S. epidermidis nor-
mal aerobik cilt florasýnýn baskýn mikroorganiz-
masýdýr. S. aureus ise daha çok nazal boþlukta ve
perine bölgesinde yerleþir ve floranýn %10-40'ýný
oluþturur. Sedef veya atopik dermatit gibi cilt
hastalýðý olanlarda bu kolonizasyon oraný %80'lere
ulaþabilir. Cilt florasýnda bulunan diðer mikroorga-
nizmalar propionibakteriler, streptokok ve Gram
Volkan Öztuna
2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-2 TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 65
negatif basillerdir. Týrnak etrafýndaki florada ayrýca
Aspergillus, Penicillum ve Mucor tipi mantarlar da
bulunur. Aðýz boþluðunun baskýn organizmalarý viri-
dans streptokoklar ve beta-hemolitik streptokok
suþlarýdýr. Dental iþlemler sonrasýnda floranýn % 25'i
geçici bakteriyemi yapmaktadýr. Bu iþlem özellikle
protezi olan hastalarda profilaktik antibiyotik uygu-
lamasý gerektiren bir durumdur(20).
Ameliyat öncesi bir dezenfektan ile yapýlacak
olan cilt temizliði, kýl kökleri ve subkutanöz yað bez-
lerindeki bakterileri tamamen temizlemese bile flo-
ranýn sayýsýný ciddi oranda azaltacaktýr.
Konaða ait diðer risk faktörleri
Konjenital nedenler arasýnda; kronik granülöma-
töz hastalýklar, hemofili, hipogammaglobulinemi,
orak hücreli anemi, kompleman defektleri, lökosit
adezyon defektleri gibi baðýþýklýk sistemini zayýflatan
hastalýklar sayýlabilir. Kazanýlmýþ nedenler arasýnda
sigara kullanýmý, diabetes mellitus, malinite, HIV
enfeksiyonlarý, organ nakli ve dializ hastalarý, üremi,
malnutrisyon, radyoterapi gibi nedenler vardýr. Bu
faktörler arasýnda sigaranýn, hastanýn kendisi
tarafýndan kaldýrýlabilecek bir risk faktörü olduðunu
vurgulamak gerekiyor. Keza, kontrollü çalýþmalarda
sigara içme öyküsü olan hastalarýn, sigara içmeyen-
lere kýyasla kýrýk kaynama sürelerinde uzama ve
enfeksiyon oranlarýnda yükselme saptanmýþtýr(22).
Bakterilerin Virülans FaktörleriÝnsanlarda herhangi bir hastalýðýn ne zaman
baþladýðýný bilmek ve deðiþkenlere müdahele ede-
bilmek þansý olmadýðý için, kontrollü çalýþmalar yap-
mak olasý deðildir. Bu durumda hayvan deneyleri
osteomiyelit patogenezinin ve tedavisinin ince-
lenebildiði en güvenilir yöntemler olarak karþýmýza
çýkmaktadýr. Kullanýlan modeller, lokal travmatik
hasar sonrasý (ek olarak kemik segmentinin kanlan-
masýný bozmak için sklerozan madde enjekte
edilebilir) ortama yabancý cisim koyarak ya da koy-
madan, lokal ya da sistemik olarak belli sayýda
mikroorganizma verilmesi þeklindedir(4,10,23). Bu
deneylerden elde edilen bilgiler ýþýðýnda bakteriye ait
virülans faktörleri bakteri sayýsý, bakteri yapýlarý ve
biyofilm oluþturabilme kapasitesi olarak ince-
lenebilir.
Bakteri sayýsý
Baðýþýklýk sistemi saðlam olan bireylerde enfek-
siyon oluþmasý için gereken bakteri sayýsý, lokal ya
da sistemik problemleri olan hastalara göre çok
daha fazladýr. Hangi dokuda kaç tane bakteri ile
enfeksiyon olacaðýný bilmek olasý deðildir. Deneysel
çalýþmalarda ise bu sayý ayarlanabilir. Bunun için
kullanýlan birim, deney grubunun en az %50'sinde
(effective dose 50- ED50) hastalýðýn ortaya çýkmasý
için gereken inokulumdur ve genelde 106-108
cfu/mL arasýndadýr. Ýnsanlarda bu sayýnýn daha
düþük olduðu tahmin edilmektedir(4). Bu bilgiden
hareketle klinik uygulamalarda yapýlmasý gereken
iþlem, açýk yaralarý ve ameliyat sahasýný bol serum
fizyolojik ile yýkayarak ortamdaki bakteri sayýsýný
azaltmaya çalýþmaktýr. Ortamda yabancý cisim
bulunmasýnýn enfeksiyonu kolaylaþtýrýcý etkisi olup
olmadýðý farklý deneysel çalýþmalar ile araþtýrýlmýþtýr.
Bizim farelerde yaptýðýmýz bir çalýþmada
osteomiyelit oluþmasý için gereken asýl faktörün
kemik dokudaki hasar olduðu ve ortamda bulunan
yabancý cismin enfeksiyonun þiddetini arttýrmadýðý
ortaya konmuþtur(24). Kullanýlan biyomateryallerin
mikroorganizma kolonizasyonuna yataklýk edeceði
açýktýr, fakat enfeksiyon oluþmasý için sadece kolo-
nize olmuþ bir organizma topluluðu yetmeyecektir.
Klinik uygulamalarda, implantýn sadece kendisinin
deðil, kemiðe yerleþtirilmesi esnasýnda yapýlan doku
hasarýnýn da bu süreçte rol oynadýðý açýktýr. Ýn vitro
çalýþmalarda ortamda bulunan bazý metallerin
enfeksiyon oranýný arttýrmadýðý(25), in vivo çalýþmalar-
da ise kullanýlan hayvan modeline göre farklý
sonuçlar alýnabileceði bildirilmiþtir(26).
Bakteri yapýsý
Bakterilerin yüzey hücreleri ve bunlarýn taþýdýðý
reseptörler, özellikle osteomiyelit ve septik artritte
önemli rollere sahiptir. Kollajen baðlayan protein ve
fibronektin baðlayan protein yapýlarý, S. aureus ve S.
epidermidis'in virülansýný etkileyen faktörlerdir(27,28).
Ayrýca kemiðin kendisine ait, kollajen olmayan
osteonektin, osteokalsin, proteoglikan ve sialopro-
tein gibi materyalleri de S. aureus için hedef pro-
teinlerdir. Özellikle kemik sialoproteini ile sadece
osteomiyelit etkeni olan S. aureus suþlarý arasýnda
spesifik bir baðlantý modeli olduðu gösterilmiþtir(27).
Bu baðlantý ýsýya hassas ve geriye dönüþümlüdür.
Bu spesifik baðlanma endokardit etkeni olarak izole
edilen S. aureus suþlarý ile olmamaktadýr.
S. aureus'un salgýladýðý protein-A, Ig G nin Fc
kýsmýna baðlanarak kompleman sistemini bloke
Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri
TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-266
eder. Ayrýca nötrofilleri parçalayan lökosidin adlý
maddeyi salgýlar. Pseudomonas aeruginosa ise elas-
taz, kollajenaz ve lesitinaz moleküllerini salgýlayarak
doku hasarý yapar ve kolayca abse formasyonu
oluþturur(29).
S. aureus, osteoblast içine girerek hücre içinde
yaþamýný sürdürebilen bir mikroorganizmadýr(30).
Hücre içinde metabolizmasýný deðiþtirerek uyum
saðlar ki bu süreç small-colony variants olarak
adlandýrýlýr(31). Moleküler düzeyde tedavi modaliteleri
bu mikroorganizmanýn hücre içine alýnmasýný,
organik yüzeylere (kollajen, fibrinojen, fibronektin
vb.) ve biyomateryallere tutunmasýný engelleyici
tedavi þekilleri üzerinde yoðunlaþýr. Bunlarýn baþýnda
stafilokok aþýlarý gelir ve bakterinin adeziv molekül-
lerinin pürifiye hallerinin canlýlara verilmesi ile
koruyucu bir baðýþýklýk kazanýlabileceðini gösteren
deneysel çalýþmalar mevcuttur(32,33). Büyüme faktör-
lerinin ise bu aþamadaki terapötik etkileri henüz
kesinlik kazanmýþ deðildir.
Her organizmada yüzey moleküllerini kodlayan
birer gen yapýsý vardýr (ica, cna, map genleri) ve
mikroorganizmalarýn her birinde farklý olabilen bu
gen yapýlarý virülansý tayin eden en önemli faktörler-
dendir(34). Yani enfeksiyondan sorumlu olan mikroor-
ganizmanýn genetik koduna göre tedaviden elde
edeceðimiz baþarý da deðiþmektedir. Farklý mutant-
lar farklý tedavilere farklý yanýtlar verecektir. Örneðin
S. epidermidis'in ica gen mutasyonu sonrasý
virülansý azalýr ve daha kolay eradike edilebilen
enfeksiyonlar oluþturur(35).
Biyofilm
Ortopedi ameliyatlarýndan sonra görülen enfek-
siyonlarda etkin olan bir diðer virülans faktörü ise
organizmanýn biyomateryallere ve organik dokulara
baðlanma ve biyofilm oluþturma kapasitesidir.
Biyofilm, bakterilerin birbirlerine ve materyallere
baðlanarak oluþturduðu polisakkarit içerikli, jele
benzeyen bir tabakadýr(31,35). Biyofilm yapýsý, konaðýn
baðýþýklýk sistemi elementlerinin ve antibiyotiklerin
organizmalara ulaþmasýný engelleyen bir bari-
yerdir(36,37,38). Vücutta bulunan biyofilmlerin %80'i
stafilokoklar tarafýndan oluþturulur. Bunun nedeni
cilt florasýndaki bu mikroorganizmanýn kateter üze-
rine kolayca birikebilmesi, cerrahi sýrasýnda yapýlan
manipulasyonlar sayesinde cilt florasýnýn derin
dokulara ve implant üzerine kolaylýkla ulaþabilme-
sidir(35) (Þekil 2).
Biyofilmler insan vücudunda kateterler, implant-
lar, kalp kapaklarý, kontakt lensler, böbrek taþlarý ve
organik dokularda bulunabilirler. Bütün yabancý
cisimler vücut tarafýndan tanýnýp laminin, fibronek-
tin, vitronektin, kollajen ve fibrinojen içeren bir pro-
tein tabakasý tarafýndan örtülür. Slime faktörü denen
bu yapý, mikroorganizmayý hem implanta hem de
organik dokulara baðlayabilir(1,28,39). Ayrýca stafilokok-
larýn yüzeyinde "microbial surface components rec-
ognizing adhesive matrix molecules" (MSCRAMM)
denen bir grup protein, bu slime yapýsý ile sýký bir
baðlantý kurar ve glikokaliks (biyofilm) oluþur. Bu
baðlantýda teikoik asit yapýsýnýn da rolü büyüktür(40).
Biyofilm tabakasýnýn ana maddesi N-asetil glukoza-
mindir ve iki farklý polisakkarit yapýsý oluþturur. Tip 2
polisakkarit yapýsý hücreler arasý agregasyondan
sorumlu olup diðer adý polisakkarit interselüler
adezindir (PIA). Bu yapý, hidrofilik yüzeylere
fizikokimyasal baðlarla tutunma özelliðine sahip
olan komponenttir(31,35). Stafilokok enfeksiyonlarýnda
adý geçen bu moleküllerin bilinmesi, tedavide yeni
modaliteler geliþtirilmesi açýsýndan önemlidir.
Çünkü bu yapýlar pürifiye edilmiþ halleri ile canlýlara
injekte edildiði zaman koruyucu baðýþýklýk saðlaya-
bilirler (Stafilokok aþýsý)(41). Bu araþtýrmalar uzun süre
hastane ortamýnda kalacak olan hastalarý,
nozokomiyal enfeksiyonlara karþý koruyacak aþýla-
ma politikalarýnýn temelini oluþtururlar.
Genelde implantlar üzerine yapýþma iki
basamakta gerçekleþir. Birinci aþama hidrofobik
güçler, van der Waals güçleri gibi fizikokimyasal
çekimler ile mikrobun yüzeye tutunmasýdýr (yapýþma
fazý). Ýkinci aþama ise özel protein yapýlarla slime
faktörü oluþmasý ve bakterilerin birikmeye devam
etmesidir (birikme fazý)(42). Her aþamada farklý
Volkan Öztuna
2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-2 TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 67
Þekil 2: Hem kemik hem de biyomateryal üzerinde oluþan biyofilm
tabakasýnýn þematik çizimi (mikroorganizmalar ve fibriler yapý).
moleküller devreye girer. Her iki süreçte etkili olan
yapý "biofilm associated protein" dir. Sonuçta
yabancý materyalin yüzeyi çok katmanlý hücre
kümelerinden oluþan biyofilm tarafýndan kaplanýr
(Þekil 3).
Tedavi Prensipleri Osteomiyelitte tedavinin ana prensipleri radikal
bir þekilde nekrotik dokularýn temizlenmesi, ölü
boþluklarýn doldurulmasý ve uzun süreli etkin
antibiyoterapidir(2,3,20,31). Abse oluþmuþ akut olgular-
da ve kronik osteomiyelitlerde cerrahi esastýr. Amaç
sekestr, enfekte ve skar halindeki yumuþak dokularý
debride etmek ve iyi bir vasküler yatak oluþturmak-
týr. Yetersiz debridman büyük bir olasýlýkla nükse
neden olur. Geniþ rezeksiyon sonrasý kemik ve
yumuþak dokuda rekonstrüksiyon gerektiren
defektler kalabilir. Ekipte enfeksiyon hastalýklarý
uzmaný ve gerekebilecek serbest kas veya kas-kemik
flepleri için plastik cerrahýn bulunmasý gerekir.
Kemik defektinin olduðu durumlarda serbest fibula
grefti ve Ýlizarov prensipleri ile kemik transportu
planlanabilir.
Cerrahi prensiplerin olduðu kadar antibiyoterapi
prensiplerinin de ortopedistler tarafýndan bilinmesi
gereklidir. Hem endosteal hem periosteal kan
dolaþýmý bozulmuþ olan sekestr bölgesi, sistemik
olarak verilen antibiyotiklerin penetre olabileceði bir
odak deðildir. Ortopedik cerrahiler sonrasýnda yer-
leþtirilen implantlarýn ve çevre dokularýn üzerinde
geliþen biyofilm tabakasý da vücudun savunma sis-
temlerini ve antibiyotikleri etkisiz hale getiren bir
bariyer görevi yapar. Ayrýca çoðu olguda görülen
fistüller sekonder enfeksiyona neden olurlar. Bu
nedenlerle, mikroorganizmalar üzerinde etkili ola-
cak antibiyotik seçiminde hem kemik dokuya iyi
geçiþ yapabilen, hem de biyofilm tabakasýný
parçalayabilecek ilaçlar tercih edilmelidir(6,31,35).
Kullanýlan antibiyotiðin bakterisidal etkisinin yaný
sýra, kemik dokusuna yüksek oranda penetre ola-
bilmesi önemlidir(10). Hayvan deneylerinde kemiðe
en iyi geçiþ yapan ajanýn Klindamisin olduðu göste-
rilmiþtir. Sýrasý ile diðer antibiyotikler Vankomisin,
Nafsilin, Tobramisin, Sefazolin, Sefalotindir(4).
Günümüzde stafilokok osteomiyeliti tedavisi için
kullanýlan antibiyotikler metisilin hassas stafilokoklar
için penisilinaza dirençli penisilinler (nafsilin,
metisilin, oksasilin) veya birinci kuþak sefalosporin-
lerdir. Metisilin dirençli stafilokok osteomiyelitlerinde
ise seçenekler glikopeptidlerdir(2,43). Fakat klinik
uygulamalarda, özellikle protez konmuþ olgularda
bu antibiyotiklerin tek ajan olarak kullanýlmasý yeter-
siz kalabilmektedir. Bunun nedeni anaerob ortamda
bu antibiyotiklerin minimum inhibitör konsantras-
yon deðerlerinin artmasý, bakterisidal etkilerinin
zayýf olmasý ve biyofilm tabakasýna karþý etkisiz
kalmalarýdýr(44). Bunun için sistemik ya da lokal kom-
binasyon tedavileri düzenlenmiþtir. Sistemik kombi-
nasyonlarda rifampin, kinolonlar ve makrolidler ter-
cih edilmektedir. Çünkü bu antibiyotikler makrofaj
içine girerek hücre içindeki mikroorganizmalarý yok
edebilir ve biyofilm tabakasýný geçebilirler(45). Özellik-
le makrolidler, mikroorganizma üzerine çok etkili
olmasa da biyofilm tabakasýna etkili olmasý
nedeniyle kombinasyon tedavisinde tercih edilebilir-
ler. Bir deneysel çalýþmamýzda gösterdiðimiz gibi
makrolid grubu antibiyotiklerden olan klaritromisin,
P. aeruginosa üzerine bakterisidal etkileri olmasa da
bu mikroorganizmanýn yaptýðý biyofilm tabakasýný
parçalayarak seftazidim ile yapýlan kombinasyon
tedavisinin baþarýsýný arttýrmaktadýr(46). En iyi
antimikrobiyal ajan ya da ajanlar kombinasyonu
hangisidir gibi bir soruya verilecek en iyi cevabý
Stengel ve arkadaþlarýnýn yayýnladýðý bir meta-ana-
lizde bulmaktayýz(47). Beta-laktam, kinolon, glikopep-
tid ve rifampin tedavilerinin karþýlaþtýrýldýðý 22 çalýþ-
manýn sonucunda, uzun süreli rifampin-siproflok-
sasin kombinasyonunun stafilokok enfeksiyonlarýn-
da etkin olduðundan, fakat çalýþmalarýn yöntem-
lerindeki eksiklikler nedeniyle tedaviler arasýnda
karþýlaþtýrma yapýlmasýnýn zor olduðundan
bahsedilmektedir. Genel kural antibiyotiklerin,
implant yerleþtirilmeyen olgularda 6 hafta intra-
Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri
TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-268
Þekil 3: Bir yabancý cisim yüzeyinde oluþmuþ biyofilm tabakasýnýn elek-
tron mikroskobik görüntüsü (80 KVx1500).
venöz yolla verilmesidir. Kinolon grubunun eklendiði
olgularda oral tedaviye geçiþ yapýlabilir(2,3). Fusidik
asit de kombinasyon tedavilerinde baþarýlý sonuçlar
veren bir ajandýr(48). Yeni bir preparat olan Linezolid
hakkýnda iyi sonuçlar bulunmakla birlikte, daha
fazla araþtýrma yapýlmasý gerekmektedir(49).
Protez sonrasý ortaya çýkan enfeksiyonlarda,
eðer gevþeme varsa sadece implantý çýkarmak ve
lokal-sistemik antibiyoterapi uygulamak yetersiz
kalacaktýr. Çünkü biyofilm tabakasý sadece yabancý
cisim yüzeylerinde deðil, çevresindeki organik doku-
larda da oluþmuþtur. Bu biyofilm tabakasý, medüller
kanalýn daha fazla oyulmasý ve burr kullanýlmasý ile
mekanik olarak uzaklaþtýrýlmalýdýr(5,20). Erken
dönemdeki (ilk 6 hafta) enfeksiyonlarda protez sta-
bil ise, iyi bir debridman sonrasýnda antibiyoterapi
ile implant çýkartýlmadan tedavi denenebilir. Özellik-
le rifampin-siprofloksasin kombinasyonu ile iyi
sonuçlar alýnmýþtýr(50). Protezin çýkarýlamadýðý bu
durumlarda standart tedavi süreleri uzatýlabilir hatta
hayat boyu supresyon tedavileri önerilebilir(6).
Sistemik uygulamalarda toksik etkileri ortaya
çýkabilen antibiyotiklerin özellikle enfeksiyon
sahasýnda yüksek konsantrasyonlara ulaþmasýný
saðlamak için lokal antibiyotik uygulamalarý ve
taþýyýcý sistemler geliþtirilmiþtir. Bunlar kemik
çimentosu, kemik greftleri, alçý, polilaktat ve
poliglikolat membranlar, Ca sülfat-fosfat, hidroksi-
apatit, amiloz-niþasta implantlarý gibi taþýyýcýlar-
dýr(51-54). Günümüzde en çok uygulanan þekli ile
gentamisin içeren metakrilat boncuklarýnýn kullanýl-
masý, hem ölü sahanýn doldurulmasýný hem de lokal
antibiyotik konsantrasyonunun yüksek tutulmasýný
saðlar(55). Bu uygulama ile lokal antibiyotik kon-
santrasyonunun sistemik uygulamaya göre 200 kat
fazla olduðu gösterilmiþtir(56). Kýsa dönem (10 gün),
uzun dönem (90 gün) ve kalýcý uygulama gibi
deðiþik þekillerde uygulanabilir. Biz de ratlarda yap-
týðýmýz bir deneysel osteomiyelit çalýþmasýnda, sis-
temik teikoplanin tedavisine ek olarak fusidik asit
içeren kemik çimentosu uygulamasýnýn, tek ajan
kullanýlmasýna kýyasla enfeksiyonu daha fazla
baskýladýðýný saptadýk(48). Biyoçözünür (biodegrad-
able) olan taþýyýcý sistemler daha sonra çýkarýlmalarý
gerekmediði için daha avantajlýdýrlar. Günümüzde
antibiyotik salýnýmýný kontrol eden biyoçözünür taþý-
ma sistemler üzerinde çalýþmalar sürmektedir.
Son zamanlarda hiperbarik oksijenin, yapýlan
cerrahi giriþime ek olarak kullanýlmasý durumunda
faydalý olabileceði belirtilmektedir. Enfekte ve
nekrotik dokunun uzaklaþtýrýlmasýný takiben uygu-
lanan tedavilerin lokal direnci arttýrdýðý, makrofaj
göçünü hýzlandýrdýðý, özellikle diabetik hastalarda
dokunun oksijenlenmesini arttýrýp neo-vaskülarizas-
yon saðladýðý ve bakterisidal etki gösterdiði bilin-
mektedir(31,57).
Enfeksiyonlarýn oluþmamasý için önlemler
almak, tedavi etmekten daha kolay, daha etkili ve
çok daha ucuzdur. Elektif ortopedi ameliyatlarý
öncesinde, hastalarýn olasý enfeksiyon odaklarýnýn
taranmasý ve tedavisi (idrar yollarý vb.), operasyon-
dan 30 dakika önce IV yolla baþlanacak bir antibi-
yotik profilaksisi, dezenfektanlarla yapýlacak iyi bir
cilt temizliði, laminar hava akýmýnýn kullanýldýðý ve
hastane enfeksiyon komitesi tarafýndan devamlý
denetlenen ameliyathane ortamlarýnýn saðlanmasý
ve operasyon sýrasýnda yumuþak doku ve kemikte
yapýlacak iþlemlerde doku hasarý oluþturmamak için
hassas olunmasý, enfeksiyon geliþtikten sonra
yapýlacak iþlemlerden çok daha basit ve etkindir.
Osteomiyelit patofizyolojisine ait bilgi birikimi art-
týkça, enfeksiyona baðlý kemik hasarýný engelleyecek
moleküler düzeyde yeni tedavi modaliteleri geliþe-
cek ve hatta koruyucu aþýlama teknikleri klinik uygu-
lamada geniþ yer alacaktýr.
Yazýþma Adresi: Doç. Dr. Volkan Öztuna
Eðriçam Mah., 12. cadde,
Doktoroðlu 2 sitesi, B blok
D:20, Mersin, 33169.
e-posta: oztuna67@ mersin.edu.tr
Kaynaklar1. Nair SP, Meghji S, Wilson M, Reddi K, White P, Henderson B:
Bacterially induced bone destruction: mechanisms and mis-
conceptions. Infect Immun 1996, 64(7):2371-80.
2. Lazzarini L, Mader JT, Calhoun JH: Osteomyelitis in long
bones. J Bone Joint Surg 2004, 86-A(10):2305-18.
3. Lew DP, Waldvogel FA: Osteomiyelitis. N Engl J Med 1997,
336(14):999-1007.
4. Mader JT: Animal models of osteomiyelitis. Am J Med 1985,
78(suppl 6B):213-7.
5. Evans RP, Nelson CL, Lange TA: Pathophysiology of
Osteomyelitis. In: Surgery of the musculoskeletal system, Mc
Collister Ewarts (ed), Churchill Livingstone, 1990, s:19-35.
6. Brause DB: Infections with Prosthesis in Bones and Joints.
In: Principles and Practice of Infectious Diseases, Mandell
GL, Bennett JE, Dolin R (eds) Churchill Livingstone,
Philadelphia, 2005, s:1332-7.
7. Waldvogel FA, Vasey H: Osteomyelitis: the past decade. N
Engl J Med 1980, 303(7):360-70.
Volkan Öztuna
2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-2 TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 69
8. Warner CW: Osteomyelitis. In: Campbell's Operative
Orthopaedics, Canale ST (ed), Mosby Year Book, St.
Louis,1998, s:578-600.
9. Kabak S, Tuncel M, Halici M, Tutus A, Baktir A, Yildirim C:
Role of trauma on acute haematogenic osteomiyelitis aetiol-
ogy. Eur J Emerg Med 1999, 6(3):219-22.
10. Norden CW: Lessons learned from animal models of
osteomiyelitis. Rev Infect Dis 1988, 10(1):103-10.
11. Bowen TR, Widmaier JC: Host classification predicts infec-
tion after open fracture. Clin Orthop 2005, 433:205-11.
12. Mc Kissock W, Wright J, Miles AA: The reduction of hospital
infections of wounds. A controlled experiment. Br Med J
1941, 2:375.
13. Millar SJ, Goldstein EG, Levine MJ, Hausmann E:
Modulation of bone metabolism by two chemically distinct
lipopolysaccharide fractions from Bacteroides gingivalis.
Infect Immun 1986, 51(1):302-6.
14. Ishimi Y, Miyaura C, Jin CH, et al.: IL-6 is produced by
osteoblasts and induces bone resorption. J Immunol 1990,
145(10):3297-303.
15. Riancho JA, Salas E, Zarrabeitia MT, Olmos JM, Amado JA,
Fernandez-Luna JL, Gonzalez-Macias J: Expression and
functional role of nitric oxide synthase in osteoblast-like
cells. J Bone Miner Res 1995, 10(3):439-46.
16. Ishihara Y, Nishihara T, Maki E, Noguchi T, Koga T: Role of
interleukin-1 and prostaglandin in vitro bone resorption
induced by Actinobacillus actinomycetemcomitans
lipopolysaccharide. J Periodontal Res 1991, 26(3 Pt 1):155-
60.
17. Franchi-Miller C, Saffar JL: The 5-lipoxygenase inhibitor
BWA4C impairs osteoclastic resorption in a synchronized
model of bone remodeling. Bone 1995, 17(2):185-91.
18. Yoon KS, Fitzgerald RH, Sud Jr S, Song Z, Wooley PH:
Experimental acute hematogenous osteomiyelitis in mice.
Influence of staphylococcus aureus infection on T-cell
immunity. J Orthop Res 1999, 17(3):382-91.
19. Gresham HD, Lowrance JH, Caver TE, Wilson BS, Cheung
AL, Lindberg FP: Survival of Staphylococcus aureus inside
neutrophils contributes to infection. J Immunol 2000,
164(7):3713-22.
20. Lahiji A, Esterhai JL: Principles of Treatment of Infection and
Antimicrobial Therapy. In: Chapman's Orthopaedic Surgey,
Szabo MR, Marder R, Vince KG, Mann RA, Lane JM, McLain
RF, Rab G (eds), Lippincott Williams&Wilkins, Philadelphia,
2001, s:3505-32.
21. Lambe DW Jr, Ferguson KP, Mayberry-Carson KJ, Tober-
Meyer B, Costerton JW: Foreign-body-associated experi-
mental osteomyelitis induced with Bacteroides fragilis and
Staphylococcus epidermidis in rabbits. Clin Orthop 1991,
266:285-94.
22. Castillo RC, Bosse MJ, MacKenzie EJ, Patterson BM: Impact
of smoking on fracture healing and risk of complications in
limb-threatening open tibia fractures. J Orthop Trauma
2005, 19(3):151-7.
23. Monzon M, Garcia-Alvarez F, Lacleriga A, Amorena B:
Evaluation of four experimental osteomiyelitis infection mod-
els by using precolonized implants and bacterial suspen-
sions. Acta Orthop Scand 2002, 73(1):11-9.
24. Öztuna V, Ersöz G, Coskun B, Kaya A, Çolak M, Kuyurtar F:
Farelerde oluþturulan osteomiyelit modellerinde yabancý
cisim uygulanmasýnýn lokal ve sistemik infeksiyon bulgularý
üzerine etkileri. Artroplasti Artroskopik Cerrahi 2002, 13(2):
94-8.
25. Gristina AG, Rovers GD: An in vitro study of the effects of
metal used in internal fixation on bacterial growth . J Bone
Joint Surg (Proceedings) 1963, 45(A): 1104.
26. Darouiche RO, Landon GC, Patti JM, Nguyen LL, Fernau
RC, McDevitt D, Greene C, Foster T, Klima M: Role of
Staphylococcus aureus surface adhesins in orthopaedic
device infections: are results model-dependent? J Med
Microbiol 1997, 46(1):75-9.
27. Ryden C, Yacoub AI, Maxe I, Heinegard D, Oldberg A,
Franzen A, Ljungh A, Rubin K. Specific binding of bone
sialoprotein to Staphylococcus aureus isolated from patients
with osteomiyelitis. Eur J Biochem 1989, 184(2):331-6.
28. Nilsson M, Frykberg L, Flock JI, Pei L, Lindberg M, Guss B:
A fibrinogen-binding protein of Staphylococcus epidermidis.
Infect Immun 1998, 66(6):2666-73.
29. Howe RA, Spencer RC: Macrolides for treatment of
Pseudomonas aeruginosa infections? J Antimicrob
Chemother 1997, 40(2):153-5.
30. Hudson MC, Ramp WK, Nicholson NC, Williams AS,
Nousiainen MT: Internalization of Staphylococcus aureus by
cultured osteoblasts. Microb Pathog 1995, 19(6):409-19.
31. Lew DP, Waldvogel FA: Osteomyelitis. Lancet 2004,
364(9431):369-79.
32. Smeltzer MS, Gillaspy AF: Molecular pathogenesis of
staphylcoccal osteomyelitis. Poult Sci 2000, 79(7):1042-9.
33. Menzies BE, Kourteva Y, Kaiser AB, Kernodle DS: Inhibition
of staphylococcal wound infection and potentiation of antibi-
otic prophylaxis by a recombinant fragment of the
fibronectin-binding protein of Staphylococcus aureus. J
Infect Dis 2002, 185(7):937-43.
34. Gillaspy AF, Lee CY, Sau S, Cheung AL, Smeltzer MS:
Factors affecting the collagen binding capacity of
Staphylococcus aureus. Infect Immun 1998, 66(7):3170-8.
35. Gotz F: Staphylococcus and biofilms. Mol Microbiol 2002,
43(6):1367-78.
36. Baselga R, Albizu I, De La Cruz M, Del Cacho E, Barberan M,
Amorena B: Phase variation of slime production in
Staphylococcus aureus: implications in colonization and vir-
ulence. Infect Immun 1993, 61(11):4857-62.
37. Gracia E, Lacleriga A, Monzon M, Leiva J, Oteiza C,
Amorena B: Application of a rat osteomiyelitis model to
compare in vivo and in vitro the antibiotic efficacy against
bacteria with high capacity to form biofilms. J Surg Res
1998, 79(2):146-53.
38. Amorena B, Gracia E, Monzon M, Leiva J, Oteiza C, Perez M,
Alabart JL, Hernandez-Yago J: Antibiotic susceptibility assay
for Staphylococcus aureus in biofilms developed in vitro. J
Antimicrob Chemother 1999, 44(1):43-55.
39. Herrmann M, Vaudaux PE, Pittet D, Auckenthaler R, Lew PD,
Schumacher-Perdreau F, Peters G, Waldvogel FA:
Fibronectin, fibrinogen, and laminin act as mediators of
adherence of clinical staphylococcal isolates to foreign
material. J Infect Dis 1988, 158(4):693-701.
40. Hussain M, Heilmann C, Peters G, Herrmann M: Teichoic
acid enhances adhesion of Staphylococcus epidermidis to
immobilized fibronectin. Microb Pathog 2001, 31(6):261-70.
41. Maira-Litran T, Kropec A, Goldmann D, Pier GB: Biologic
properties and vaccine potential of the staphylococcal poly-
Osteomiyelit Patofizyolojisi ve Tedavi Prensipleri
TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-270
N-acetyl glucosamine surface polysaccharide. Vaccine 2004,
22(7):872-9.
42. Galliani S, Viot M, Cremieux A, Van der Auwera P. Early adhe-
sion of bacteremic strains of Staphylococcus epidermidis to
polystyrene: influence of hydrophobicity, slime production,
plasma, albumin, fibrinogen, and fibronectin. J Lab Clin Med
1994, 123(5):685-92.
43. Marone P, Concia E, Andreoni M, Suter F, Cruciani M:
Treatment of bone and soft tissue infections with teicoplanin.
J Antimicrob Chemother 1990, 25(3):435-9.
44. Blaser J, Vergeres P, Widmer AF, Zimmerli W: In vivo verifica-
tion of in vitro model of antibiotic treatment of device-relat-
ed infection. Antimicrob Agents Chemother 1995,
39(5):1134-9.
45. Schwank S, Rajacic Z, Zimmerli W, Blaser J: Impact of bac-
terial biofilm formation on in vitro and in vivo activities of
antibiotics. Antimicrob Agents Chemother 1998, 42(4):895-
8.
46. Kandemir O, Oztuna V, Milcan A, Bayramoglu A, Celik HH,
Bayarslan C, Kaya A: Clarithromycin destroys biofilms and
enhances bactericidal agents in the treatment of
Pseudomonas aeruginosa osteomiyelitis. Clin Orthop 2005,
430:171-5.
47. Stengel D, Bauwens K, Sehouli J, Ekkernkamp A, Porzsolt F:
Systematic review and meta-analysis of antibiotic therapy for
bone and joint infections. Lancet Infect Dis 2001, 1(3):175-
88.
48. Ersoz G, Oztuna V, Coskun B, Eskandari MM, Bayarslan C,
Kaya A: Addition of fusidic acid impregnated bone cement
to systemic teicoplanin therapy in the treatment of rat
osteomiyelitis. J Chemother 2004, 16(1):51-5.
49. Rao N, Ziran BH, Hall RA, Santa ER: Successful treatment of
chronic bone and joint infections with oral linezolid. Clin
Orthop 2004, 427:67-71.
50. Zimmerli W, Widmer AF, Blatter M, Frei R, Ochsner PE: Role
of rifampin for treatment of orthopedic implant-related
staphylococcal infections: a randomized controlled trial.
Foreign-Body Infection (FBI) Study Group. JAMA 1998,
279(19):1537-41.
51. Gunal I, Seber S, Kiraz N, Turkay S, Oztuna V, Gokturk E: [In
vitro evaluation of antibiotic diffusion from antibiotic impreg-
nated xenografts] Rev Chir Orthop Reparatrice Appar Mot
1996, 82(1):59-62.
52. Calhoun JH, Mader JT: Treatment of osteomyelitis with a
biodegradable antibiotic implant. Clin Orthop 1997,
341:206-14.
53. Dion A, Berno B, Hall G, Filiaggi MJ: The effect of process-
ing on the structural characteristics of vancomycin-loaded
amorphous calcium phosphate matrices. Biomaterials
2005, 26(21):4486-94.
54. Huneault LM, Lussier B, Dubreuil P, Chouinard L, Desevaux
C: Prevention and treatment of experimental osteomyelitis in
dogs with ciprofloxacin-loaded crosslinked high amylose
starch implants. J Orthop Res 2004, 22(6):1351-7.
55. Stabile DE, Jacobs AM: Development and application of
antibiotic-loaded bone cement beads. J Am Podiatr Med
Assoc 1990, 80(7):354-9.
56. Wahlig H, Dingeldein E, Bergmann R, Reuss K: The release
of gentamicin from polymethylmethacrylate beads. An
experimental and pharmacokinetic study. J Bone Joint Surg
1978, 60-B(2):270-5.
57. Wang J, Li F, Calhoun JH, Mader JT: The role and effective-
ness of adjunctive hyperbaric oxygen therapy in the manage-
ment of musculoskeletal disorders. J Postgrad Med 2002,
48(3):226-31.
Volkan Öztuna
2005 •• Cilt: 4 Sayý: 1-2 TOTBÝD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði) Dergisi 71