Tenefüf

16

description

 

Transcript of Tenefüf

İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİLER

Hoşgeldin20133

ŞUBATTATİLİNDE NE

YAPMALI?4Yeni çıkan

çocukkitapları5

FİL İLEÇALIKUŞU6

DONKİŞOT7

MeyvelerinYararları8

ATATÜRKÇOCUKLARI

ÇOK SEVERDİ10

HACİVATİLE

KARAGÖZ11RIFATILGAZ12

Antoine deSaint-Exupéry13

KÜNYETeneffüsGenel Yayın Yönetmeni: Nur AkınelBasıldığı yer: Selen Ofsetİletişim tel: 0548 871 81 04Mail: [email protected]

2

3

Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bırak�k. Kimi zaman hü-zünlendik, kimi zaman sevindik, başarılarımız oldu başarısızlıkla-rımız da... Çoğu kez küstük, ardından barış�k.Sağlıkla, barışla, sevgiyle, huzurla, başarıyla, geçsin yeni bir yıl...

Yeni umutlar olsun herkesin yeni yılınız kutlu olsun...

YENİ YILOcak ayı gelinceDoyum olmaz sevinceÇünkü yılbaşı gelirHerkes güler eğlenir

Bütün eş, dost,akrabaGelirler bir arayaKüçükler bir tara�aBaşlarlar tombalaya

Saat %k tak ilerlerYeni yılı beklerlerElek%rikler sönerHerkes şaşkına döner

Aydınlanınca her yerAr&k yeni yıl girerHerkes tebrikler ederEski yıl böyle biter

Yeni Yılı KarşılarkenYeni yılı karşılarken

Eskimiş yıla elveda

Geleceğe umutla bakarken

Geçmişini sakın unutma

Mutlu olmak için haya'a

Durmadan çalış bu yılda

Asla yorulup vazgeçme

Engeller var her yolda

Hep mutlu yılların olsun

Sevgin kalbine dolsun

Seni üzen her şey

Bu yıl ebediyen yok olsun

Hepinizin yeni yılını kutlarım

Hoşgeldin 2013Hoşgeldin 2013Hoşgeldin 2013Hoşgeldin 2013Hoşgeldin 2013Hoşgeldin 2013

4

Milli Eğitim, Gençlik ve SporBakanlığı’na bağlı anaokul,ilkokul, ortaokul ve liseler ileözel okullarda 2012-2013 dersyılının ilk dönemi tamam-lanıyor.31 Ocak 2013 tarihindeokullarda karnelerin dağıtıl-masıyla öğrenciler yanındaöğretmenlerin de yaklaşık 15günlük tatili başlamış olacak.Milli Eğitim, Gençlik ve SporBakanlığı’na bağlı okullarda 19bin 777’si anaokul ve ilkokul,14 bin 494’ü orta öğretim ku-rumlarında, 3 bin 315’i demeslek liselerinde olmak üzeretoplam 37 bin 586 öğrencieğitim görüyor.Özel okullarda öğrenim görenöğrenci sayısı ise 5 bin 600.Yarı yıl tatili 16 Şubat’ta sonaerecek.

31 Ocak 2013 tarihinde okullarda 15 günlük tatili başlayacak

TTaattiill ggeelliiyyoorr!!TTaattiill ggeelliiyyoorr!!TTaattiill ggeelliiyyoorr!!TTaattiill ggeelliiyyoorr!!TTaattiill ggeelliiyyoorr!!TTaattiill ggeelliiyyoorr!!

Kitap okuAile büyükleriniziyaret et

Film izleHobi edin

Seyahat edin

Tatili verimli geçirmenin 10 yolu

1. Mutlaka bir tatil programı hazır-layın.2. Ailenizle birlikte tatil yapın.3. Tatilde ders çalışmayı ihmal et-meyin.(Eğer sınavlara hazırlanıyorsanızöncelikle okuldan dolayı geridekaldığınız konuları tamamlayın.Tatilde mutlaka birinci dönemgördüğünüz konuları kısa bir şek-ilde gözden geçirin ve her konuile ilgili 15-20 soru çözerek iyi birtekrar yapın. Tatilde kendinize birçalışma programı hazırlayın veher gün belirlediğiniz konular üz-erine 3-4 saat tekrar yapın.)4. Günün, haftanın ve yarıyıltatilinin sonunda ulaşmayıdüşündüğünüz yeni hedefler be-lirleyin.5. Konu tekrarı yapın.6. Eksik kalan konuları tamam-layın. 7. Yeni konulara çalışın. 8. Bolca kitap okuyun.9. Dinlenmeye ve gezmeye vakitayırın.10. Sosyal faaliyetlere (tiyatro,sinema, konser, spor vb) zamanyaratın. Bilgisayar oyunlarınagünde iki saatten fazla zamanayırmayın.

ŞUBAT TATİLİNDENE YAPMALI? TTaattiill aajjaannddaannıızz!!TTaattiill aajjaannddaannıızz!!TTaattiill aajjaannddaannıızz!!TTaattiill aajjaannddaannıızz!!TTaattiill aajjaannddaannıızz!!TTaattiill aajjaannddaannıızz!!

5

Yeni çıkan çocuk kitaplarıFairy Oak- İkizlerin

SırrıFairy Oak Üçlemesinin Büyüleyici İlkKitabı.Binlerce yıldan bu yana, tam gece yarısıolunca, Fairy Oak’taki evlerde sihirli birolay yaşanır: Pırıltılı minik periler, heye-canlı ve pürdikkat cadılara çocuklarınhikâyelerini anlatır. İnanılmaz, değil mi?Herkes bilir ki perilerle cadılar hiç anlaşa-maz, cadılar da çocuklardan hiç hoşlan-maz. Ama biz Yeşildüzlük Vadisi’nde,Fairy Oak köyündeyiz ve burada her şeydaima alışılmışın biraz dışında gelişir…Çok eski ve sihirli bir köy olan Fairy Oak,zamanın katmanları arasında gizlidir. Onuaramak isteyenin İskoç düzlükleri ile Nor-mandiya resifleri arasında, Britanya’nınçiçekli bir vadisinde, İrlanda’nın yeşil çayır-ları ile okyanusa bakan körfezler arasındayolculuk etmesi gerekir. Köyde hem sihirlivarlıklar hem de insanlar yaşar, ama bun-ları birbirinden ayırt etmek güçtür. Gerçek-ten de, periler, büyücüler, cadılar vesıradan halk buradaki taştan evlerde okadar uzun zamandır bir arada yaşamak-tadır ki, artık kimse birbirinin tuhaflıklarınınfarkında değildir. Hem onca zamandansonra herkes biraz da birbirine ben-zemiştir! Yalnızca çok, ama çok küçükolan, ışık saçan… Ve uçan periler dışında!Vadinin büyücüleri ve cadıları köyünçocuklarıyla ilgilensinler diye onları çağırır-lar. İşte bu öyküyü bizlere anlatan da on-lardan biri: İkiz kızlar Vaniglia ilePervinca’nın perisi, Mutlu.

“Ne Kadar Naziksin!”

Kıtlıktan çıkmış gibi yemeğesaldırdığın oluyor mu? Ablanatelefon geldiği zaman nazikçenot mu alıyorsun yoksa ablanıntuvalette olduğunu mu söylüyor-sun? Kıyafetlerinin gittiğin yereuygun olduğundan emin misin?Yeni bir ortama girdiğinde iyi birilk izlenim bırakmanın püf nok-talarını biliyor musun?Peki, bazı kültürlerde bir takımhareketler ve sözlerin senin hiçtahmin etmeyeceğin anlamlarageldiğinden haberin var mı? “NeKadar Naziksin!” kitabıyla,komik bir kedinin rehberliğindepırıl pırıl bir genç olmaya hazırmısın?

“Gizli Yediler ve Havai Fişekler”Peter, Janet, Jack, Barbara, Pam, Colin ve George ile tanışın.Onlar meşhur Gizli Yediler! Her türlü sırrı her an çözmeye hazırlar!Jack’in kız kardeşi Susie, bildiğiniz gibi tam bir baş belasıdır. Bubölümde Gizli Yediler, Susie’nin de kendi gizli kulübünü kurduğunuöğrenince çıldıracak. Ortadan bir miktar para kaybolduğunda Susiebaş şüpheli olarak senaryodaki yerini alacak. Ama yok canım!Yediler buna asla inanamaz. Susie bu kadar kötü bir şey yapamaz.Yoksa… Yapar mı dersiniz?

“Doğrucu Kurukafa”

“Anne Ben Kimim?”Çocuklarımıza sayıları, renkleri, şekilleri öğretiriz. Sonra güngelir, yanıtlanması güç sorular sorarlar. Peki böyle durumlardaonlara ne kadar yardımcı olabiliyoruz? Elinizdeki kitap bir ömürboyu yanıtını aradığımız en önemli sorulardan biri hakkında:BEN KİMİM?Kahramanımız çocuklara sıkça sorulan “büyüyünce na olacak-sın?” sorusunu kendine soruyor; “kimim ben; bir ressam mı, birkimyager mi, bir düşünür mü?”“Anne Ben Kimim?”, bir annenin büyüme sürecindekiçocuğuna bakışını da yansıtan, resimli kitap sanatının özgünörneklerinden biri…

Ya bir gün gerçeği söylemek zorunda kalırsan?Henry, yakın çevresine ipe sapa gelmez bir sürü yalan söylemesiyle ünlüydü. Öyle ki artık onunsözüne kimse inanmaz olmuştu. Doğruyu söylediğinde bile…Bir gün sihirbazlık eşyaları satılan bir dükkânda çok ilginç bir şey gördü Henry. Bu, gözlerindenalev saçan bir kafatasıydı ve altında şöyle bir not vardı: Doğruyu Söyleyen ve Söyleten Ku-rukafa. Henry bir yalancı olabilirdi, ama asla bir hırsız değildi. O kurukafayı niçin alıp kaçmıştıpeki?Kanser olduğu için saçı dökülen bir kıza, “Berbat görünüyorsun!” denir mi? Peki onu kırdığıniçin seni azarlamaya gelen diğer kıza, “Bana bağırma çünkü seni seviyorum…” denir mi?Zavallı Henry, acaba insanlara gerçekleri söylerken kalp kırmamayı öğrenebilecek mi?

Çalıkuşunun biri bir yere yuva yapmış.Buradayumurtlamış ve yavru çıkarmış.Bu yuva,bir filin yolu üzerindeymiş.Fil,su içmek

için hep bu yoldan geçermiş.Günlerden bir gün,fil yine su içmeye giderken çalıkuşunun yu-vasına basmış,çiğnemiş.Yumurtaları kırıp ezmişve yavruları öldürmüş.Yuvasına dönen çalıkuşu,bu ürkünç yıkımı gözleriyle görünce ,işin filtarafından yapıldığını anlamış.Durmamış,ağlayasızlaya doğru fili bulmuş.Ona:-Ulu fil,bu yerlerde hükümdarlık eden sensin…Ben de senin sayende şu çalı dibinde sığınmışyaşıyordum.Neden yuvamı çiğnedin?Daha göz-leri açılmadık yavrularımı nedenöldürdün?Bunu,beni küçük gördüğünden mi yap-tın yoksa?demiş.Fil şu cevabı vermiş:-Evet,çok iyi anlamışsın.Bunu bilmeyecek nevar? Sen haddini bil bakayım!Sen kim oluyorsunhem?Hadi çek git buradan!...Çalıkuşu üzgün üzgün filin yanındanayrılmış.Kendisi gibi küçük kuşlara dertyanmış.Olanı biteni anlatmış.Kuşlar:-İyi ama demişler,bizler bir lokmacıkkuşlarız.Elimizden ne gelir?Koca file ne yapabili-riz?Çalıkuşu bu kez saksağan ile kargaya gitmiş:-Ne olur benimle birlikte gelin,şu filin gözlerini biroyuverin,ondan sonrası kolay ,demiş.

Karga ile saksağan gidip filin gözlerinioymuşlar.Arkadan çalıkuşu dereyegitmiş.Derenin içi kurbağa doluy-

muş.Kurbağalar:-Anlattın,durumu öğrendik ama bi-

zler minnacık yaratıklarız.Kocabir file ne yapabiliriz ki?demişler.Çalıkuşu:

-Yapacağınız şey çok önem-siz,ama benim için çok

değerli…Filin bulunduğu yere yakın büyükbir uçurum var.Onun gözleri kör olduğu için

artık göremiyor.Bu ırmak oralardan dageçiyor.Siz oraya gidip

vıraklarsınız.

GÖÇ DESTANI FİL İLE ÇALIKUŞU

6

“Çin kaynaklarındaki şekli”

Uygur Elinde Hulinadında bir dağvardı.Ondan Tuğla ve Se-lenge adında iki ırmakçıkardı.Bir gece oradakibir ağacın üzerine göktenilahi bir ışık indi.İki ırmakarasında yaşıyan halkbunu dikkatle takip et-tiler.Ağacın gövdesindegebe bir kadına benzeyenbir şişkinlik peyda oldu.Oışık dokuz ay, on gün oşişkinlik üzerindedurdu.Bu müddetin so-nunda o şişkinlikyarıldı.İçinden beş çocukçıktı.O ülkenin ahalisibunları alıpbüyüttüler.Bunların enküçüğünün adı BuğuHan’dı.Büyüyünceherkesin hükmünü alarakhükümdar oldu.Otuzgöbekten fazla bir zamangeçtikten sona YulunTigin padişah oldu.Çinlil-erle birçok savaşlarda bu-lundu.Nihayet bu hale birson vermek için oğlu GalıTigin’i Çin hükümdarailesinden Kiü-lien adlı birkızla evlendirmeğe kararverdi.Bu prenses,sarayını Hatun Dağındakurdu.Bu civarda TanrıDağı adında bir dağ,cenup tarafında da küçükdağ şeklinde ve KutluDağ adını taşıyan birkaya vardı.Hatun Dağına

Çin elçileri bakıcıları ilebirlikte geldiler.Onlarkendi aralarında dedilerki:”Hatun Dağının saadetibu kayaya bağlıdır.Buhükümeti zayıflatmak içinonu yok etmeli.” Bununüzerine Tigin’i bularakÇinli prensesle yaptığı buevlenmenin karşılığıolarak o kaya parçasınınkendilerine verilmesiniistediler.Tigin razıoldu.Fakat kayanınbüyüklüğü yerinden kımıl-datılmasına engel oluy-ordu.Kayanın çevresiniodunlarla doldurarakateşe verdiler.Kayayı iyicekızdırdıktan sonra üzerinekeskin sirke dökerekparçaladılar. Sonra oparçaları arabalarına ko-yarak Çine götürdüler. Bubüyük bir hadiseoldu.Memleketteki bütünkuşlar,hayvanlar, kendidilleriyle bu kayanıngidişine ağladılar.Bundanyedi gün sonra da Tiginöldü.Ondan sonra bumemleket felaketten kur-tulamadı.Halk rahat yüzügörmedi.Yulun Tigin’densonraki hükümdarlardanbirçoğu çabuk ödlüler.Bunun üzerine hükümdar-lar payıtahtlarını Hoçu’yagöçürmeğe mecbur oldu-lar. Hakimiyetlerini oradaBeş Balık’a kadar uzat-tılar.

( Türk Klasikleri C,1,S.54 )

Hemen hemen herkes kitapokumanın önemini bilir vegerekliliğine inanır. Fakat bualışkanlığı kazananların sayısıher nedense çok az.

Peki neden lüzumunainanılan bu alışkanlık bir türlükazanılamaz? İh.yacadönüşmez? Acaba bu husustayanlış veya eksik bir bakışaçımız mı var?

''Çok kitap okumak lazım.''veya ''Ben çok kitap okurum,okuyorum.'' gibi ifadeleri deçok duyarız. Tahşida/ yapıl-ması gereken şey çok okumakmı, nitelikli seçici okumak mı?

Her önüne konulanı yemekinsanın sıhha. açısından nasılpek faydalı değilse her elinegeçeni okumak da insanın akıl,ruh sağlığı açısından pek fay-dalı olmasa gerek. Gelişigüzel,magazin ağırlıklı bir gazete,dergi, kitap okuru dagörünüşte okuyor, ge.risinihesaba katmadan. Kültürünyansıması olan gazete, kitapokuma işini şahsında temsilediyor sözüm ona. Hep gözübaşkalarının haya/nda.Sanatçıların, mankenlerin, fut-bolcuların sevinçleri, üzüntü-leri, nereye gi1kleri, neyap/kları, kimden ayrılıpkiminle görüşmeye başladık-ları vs...

Ne müthiş bir birikim (!).Günlük gazetelerin

birçoğuna ve özellikle popülerkitaplara bakınca insanımızınbu müthiş birikimini (!) anla-makta güçlük çekmiyoruz.

İnsanımız kendi haya/ndançaldığının farkına varmadanünlülerin haya/nda eriyip kay-bolmakta adeta.

Kitap okuma hususunda birdiğer takın/ da kitabın kalın-lığı, inceliği. Bir kitap tavsiyeetmeye kalkıyorsunuz ; ilksoru:''Çok mu kalın? Kaçsayfa?'' Okunacak kitabınkalınlığının, inceliğinin önemivar mıdır? Neden hemenbunu göz önünde bulun-duruyoruz?

Kitap okumak bir yönüyle üçboyutlu resimlere bakmakgibidir. Okuma ih.yacını his-setmeden okuyanlar herzaman zahire (görünüşe)takılıp kalır. Kitap kalın-ince,sıkıcı, yok macera olsun gibimazeretler bitmez. Bu bakışaçısıyla kitap okuyanlar,kitabın eşiğinden içeriye birtürlü giremez. Okuduklarınıeleş.rip, içselleş.remez,kitabın sa/r aralarındaki ses-leri işitemez; ışıkları,gözyaşlarını göremez; sevgiyi,ıs/rabı hissedemez.

Sahi niçin okuyoruz? Kita-plarda ne arıyoruz?

Okuyacağım kitabın bana nekatacağı, duygu-düşüncedünyama neler ekleyeceği,beni ne kadar zenginleş.re-ceği, u�umu ne kadargeliş.receği daha önemli değilmidir?

Ruhuma ve gönlüme aitgüzelliklerin ilmek ilmek doku-narak haya/mın kusursuz birdantela gibi işlenmesi, şekil-lenmesi, adlandırılıpkıymetlendirilmesi okumanıntemel prensibi olamaz mı?

Kaç sayfa okuduğumuzadeğil, kitabı nasıl okuduğu-muza bakmak lazım.

Cemil Meriç kitap okumahususunda çok haya. birtespi0e bulunuyor. Diyor ki:''Ben putperest değilim,kitaba tapmıyorum. Kitabıniçindeki ses, ışık, sevgi, çile,gözyaşı ve de içindeki tecrübeçekiyor beni!''

Ben de Cemil Meriç gibikitap okumanın kutsanma-masını, bir tapınmayadönüştürülmemesi gerek.ğinidüşünüyorum. Matema.kselhesaplamalar yapmadan sa/raralarında bambaşkadünyaların, yeni yakalayışlarınkapılarını aralamak içinokuyalım.

Madem ki bütün büyükdüşünürler ve mutasavvıflar''Hayat kalbin ve ruhunderece-i haya/nda yaşanır.''diyor. O halde biz de haya/nmonotonluğunu gönül ve ruhdünyamıza bir şeyler ekley-erek, onlara ait değerleri ye-nileyerek giderelim.

Yunus Emre:''İlim ilim bilmek.rİlim kendin bilmek.r.Ya sen kendin bilmezsinBu nice okumak/r.''

mısralarıyla okumanınmahiye.ni ve gayesini enfesbir şekilde dile ge.rmiş.Dörtlükte ifade edildiği gibiher okuma beni kendime yak-laş/rmalı, kendimle buluştur-malı... Kendi gönlümün veruhumun derinliklerindebüyük hazinelerle karşılaş/r-malı... Beni öyle zengin-leş.rmeli ki ebedi ve kalıcıolanla buluşturmalı...

Böyle bir zenginlik ve hazinebizi bekliyor. O halde ne du-ruyorsunuz? Dalın kitaplara,düşün kendi peşinize...

Ayşe YalçınkayaÖzel Keçiören

Samanyolu LisesiTürk Dili Edebiya4

Öğretmeni

7

Kitap Okumayı Bırakıp Satır AralarındaKendinizi Okumaya Ne Dersiniz?

İspanya’nın Alcala şehrinde doğanve bir cerrahın oğlu olan Miguel deCervantes Saavedra (1547-1616)nınromanı. Cervantes bu eserle şöhretbulmuştur. Eserin ilk kısmını El Inge-nioso Hidalgo don Quixote de laMancha adıyla 1605 yılında yayın-ladı ve büyük bir rağbet gördü.Arkasından Avellaneda (Meçhul BirKimse) adı ile Don Kişot’un sözde ik-inci kısmını ortaya koydu ise de, asılikinci kısmını 1616 yılında yayınladı.

Don Kişot, küçük bir köy azilzâde-sidir. Şövalye romanlarını okuyaokuya dimağı karışmış4r. Silahdârolan Sanşo Pansa (Sancho Pança) ilebirlikte serserice bir şövalye hayâ4sürmek ister. Böylece bütündünyâda zevkle okunan sergüzeştlerortaya çıkar. Bunlar; kahramanolarak Don Kişot’un yel değirmen-lerine karşı savaşı; kürek cezâsınaçarp4rılanların onun tara!ndan kur-tarılması; arabaya hücûmu; birotelde Sanşo Pansa’nın bir örtüiçinde havaya sıçra4lması; hizmetçiMaritornes’un mârifetleri; DonKişot’un hayâlinde yaşa6ğı Dülsinedu Tobosa (Dulcinee du Toboso) adlısevgilisi ile geçirdiği mâcerâlar;Sanşo Pansa’nın vâli tâyin edilmesive adâletle iş yapması gibi hâdisel-erdir. Bu vak’alardan başka asıl konuile ilgili olmayan hikâyeler de Don

Kişot romanında yer almaktadır.Kahraman olarak asıl Don Kişot;

Rossinante adlı a4nın üstünde,başında miğfer, elinde mızrak uzun,zayıf ve üzüntülü bir çehre ile görü-nen ve okuyucunun hâ!zasına buşekilde nakşedilmiş Figür şövalye-sidir. Tabiî eşeğinin üstünde ikiheybesi arasında yerleşen, DonKişot’un zıddına şişman ve kısa olanŞanso’ya da onun yanında yer ver-mek gerekir. Zâten asıl romanıroman yapan kahramanlar bun-lardır.

Romanda düşünce ile, uygulamalıhayat karşı karşıya gelmektedir.Zıtlık, zâten beşer fikrinin iki kutbuolan Don Kişot ve Sanşo’da mev-cu5ur. Don Kişot, sâbit fikirler biryana; aklın, asâle3n ve kibârlığın3msâlidir. Ağzından güzel sözlerçıkar. Sanşo ise değişik bir aklasâhip3r. Bu onun atasözlerine vetecrübelere bağlılığından ilerigelmektedir.

Günlük konuşmaya giren DonKişot kelimesi asıl mânâsını DonKişot romanının kahramanındanalır. Kelimenin “iyilik ve yardımsever” mânâsı yanında “deli ve gös-teriş meraklısı, şöhrete düşkün”mânâsı da vardır. Böylece Don Kişotbaşka milletlerin yanında bizim degünlük dilimizde yer almış4r.

DON KİŞOT (Don Quixote)

8

Hangi meyvenin ne yararı var?�Bi kere vücudumuzun başlıca düşmanı olan ko-lesterol hiçbir meyvede yoktur!�Meyveler doğal şeker içerir, ne kadar çok meyvetüketirsek beynimizdeki sinir hücreleri de o kadargelişir, meyve yemek hafızamızı canlandırır!�Meyveler mükemmel lif kaynağıdır,�Meyveler vitamin ve mineral açısından çokzengindir!�Az kalorilidirler ve kilo aldırmazlar!(Ancak rejim sırasında kalorisi nispeten yüksekolan incir, muz ve üzümden uzak durun)�Bol miktarda antioksidan içerirler!�Meyveleri aç karnına yemek sindirimi kolay-laştırır!

Meyvelerin Yararları

�Güçlü bir ağrı kesicidir, 20 kirazda 12-25miligram arası antosiyanin maddesi bulun-duğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisininAspirinden on kat daha fazla olduğu tespitedilmiştir,�Kolesterolü ve kan şekerini düşürür,�Kirazlarda bulunan flavanoidler vücuttakizehri temizler,antioksidan etki yapar�Kabızlık gidericidir,�Nikotinin vücuttan atılmasına yardımcıolur,�Böbreklerin taş ve kum yapmasını önlerve varsa zamanla döker,�Safra kesesi taşının dökülmesine deyardımcı olur,�Yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesinisağlamaktadır

�Kanı ve böbrekleri temizler,�Cilde parlaklık ve güzellik verir,�Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir,�Kolesterolü düşürür,�Sindirim rahatsızlıklarının kontroledilmesine yardım eder,�Baş ağrısına iyi gelir,�Yüksek tansiyonu düşürür�Kan şekerini kontrol altında tutar,�Romatizma ve gut hastalığına iyigelir,�Uykusuzluğa iyi gelir,Bağırsaklardaki parazitlerindökülmesini sağlar

�Kalbe ve kas sistemine yararlıdır,�Yorgunluğa ve ishale birebirdir,�Yüksek tansiyonu önleyici özelliğesahiptir,�Uykuyu düzene sokar,* Ülseri önlerve ülser yaralarının tedavisineyardımcı olur,�Kolesterolü düşürücüdür ve migrenağrısına faydalıdır,�Böbrek ve eklemlerdeki iltihaplan-malarda tedavi edici özelliğe sahiptir

�Soğuk algınlığı ve gripten ko-runmaya yardım eder,�İçerdiği C vitamini ve folik asitsayesinde öksürüğü azaltır,�Kalp hastalığı ve felçten korur,�Ezik ve çürüklerin daha çabukiyileşmesini sağlar,�Mide ve pankreas kanseriniönleyici etkisi vardır,�Tansiyonun dengelenmesineyardımcı olur�İçindeki potasyum cildin ku-ruyup kırışıklıkların oluşmasıönler,�Bağırsak gazlarınısöker,bağırsak parazitlerinindökülmesini sağlar,�Karaciğerin düzenli çalış-masını sağlar,�Safra salgısını arttırır

�Böbreklerin çalışmasını uyarıp kalp atışınıdüzenler,�Karaciğeri temizler,�Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyleyenirse hücre yenileyicidir,�Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir,�Bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır�Ancak kalorisi yüksek olan üzümün birgünde 15-20 adetten fazla tüketilmemesigerektiğini de unutmayın

KİRAZ ELMA

MUZ

PORTAKAL

ÜZÜM

9

Bunları biliyor musunuz

•Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.•Bal bozulmayan tek gıdadır.•Denizyıldızının beyni yoktur.•Üzüm mikrodalga fırında patlar.•Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.•Sabahları elma kahveden daha fazla uykumuzu açar.•Türkiye'de Mehmet adında 1 milyondan fazla kişi var.•Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlıartıyor.•Doğum günümüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyoruz.•Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı ABD’den daha fa-zladır.•Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan dahaçabuk donar.•13 rakamının uğursuz olarak bilinmesinden dolayı AB-D'de birçok otelde 13. katta oda yok.•Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlasa dagözyaşı aşağı düşmez.•Salatalığın yüzde 96'sı sudur.•Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.•Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.•Dünyadaki tavuk sayısı insanlardan fazladır.•Salyangozların 25.000 civarında dişi vardır.•Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90cm. kadar uzuyor.•Gün içinde uyuyacağınız 1 saatlik uyku, 4 saatlik geceuykusuna bedeldir.

?

Atatürk çocuklarla konuşmayı çok severdi.Bir günÇankaya sırtlarına dolaşmaya çıkmıştı.Küçük bir çocuğarastladı:-Adın nedir senin bakayım?-Cemil, efendim.-Çankaya’da mı oturuyorsunuz?-Hayır, Ayrancı’da-Okula gidiyor musun?-Evet efendim, gidiyorum.-E ne okuyorsun orada?-Her şeyi okuyoruz.-Peki, ben kimim Cemil?Zeki çocuk gözlerini Atatürk’ün yüzünde gezdirdi:-Siz Gazi Paşa’sınız.

Ata gülümsedi:-Beni benzetmiş olmayasın?..-Hayır, iyi biliyorum.-Nereden biliyorsun?Çocuk güvenle cevap verdi:-Çünkü, bu dünyada kimse size benzemez.Çelik gözler bulutlandı.O sessiz kafanın içinden kimbilir ne düşünceler geçti o anda!

-Cemil sen büyüdüğün zaman ne olacaksın?Cevap o ufacık ağızdan tereddütsüz çıktı:-Asker olacağım.-Asker olup ne yapacaksın?-Düşman bu topraklara bir daha ayak basacak olursa

onu buradan kovacağım.Gazi bir şey demedi.Küçük Cemil’i kollarından tuttu,kaldırdı, alnına sıcak bir öpücük kondurdu.Sonra onuoyuna iade edip de yoluna devam ederken bizedöndü.Başlangıçta kendi zihninde kalan cümleyi bizesöyleyerek tamamladı:

- Evet… öyledir.Ulusun bağrında temiz bir kuşakyetişiyor.Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkamdakalmayacak.

ATATÜRK ÇOCUKLARIÇOK SEVERDİ

10

MEKTUP(İki arkadaş yürüyorlar.)

HACİVAT - Hoş geldin sevgili Karagöz'üm!

KARAGÖZ - Hoş bulduk kel kafalı kara üzüm!

HACİVAT - Nereden gelip, nereye gidiyorsunbakalım?

KARAGÖZ - Bir yere gittiğim yok da, oğlumlakaç saattir okumaya çalıştık... Biraz gezeyimdedim.

HACİVAT - Tabii iyi yaptın efendim, kafanbalon olmuştur.

KARAGÖZ - Hay hay, kafam balon oldu da uç-masın diye boynuma yapıştırdım.

HACİVAT - Hemen yanlış anlama, yani uzunzaman ders çalışmaktan kafan şişmiştir.

KARAGÖZ - Kafam pişti de soğutmaya çıktım.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Neyse, çalış-malar iyi gidiyor mu?

KARAGÖZ - Hem de nasıl iyi gidiyor bile-mezsin Hacı Cavcav! Sen söyle de müdürbenim ilkokul diplomamı hazırlasın...

HACİVAT - Efendim sen hele hepsini iyi öğrende diploma işi kolay...

KARAGÖZ - Şey, okuma yazma öğrenirsemdiploma başka başka ne işime yarayacak?

HACİVAT - Bak, meselâ artık mühüre lüzumkalmayacak...

KARAGÖZ - Yerine kimse bakmayacak mı?

HACİVAT - Kimin yerine Karagöz'üm?...

KARAGÖZ - "Artık müdüre lüzum kalmaya-cak..." dedin ya!

HACİVAT - Efendim müdür değil müdür! Haniimza yerine bastığın damga yok mu?

KARAGÖZ - Öyle söylesene köftehor!

HACİVAT - Pekâlâ mektup yazmasını biliyormusun?

KARAGÖZ - Biliyorum Hacı Cavcav, çokkolay!...

HACİVAT - Aferin, demek bilgini o kadar ilerlet-tin? O halde söyle bakalım, mektup nasılyazılır?

KARAGÖZ - Oğlum "Hazır Mektuplar" diye birkitap getirmiş... Onun içinden seçip seçipyazılır.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin" desene oğlunda senin kafada yetişiyor. Hiç kitaptan kopyaedilerek mektup yazılır mı?

KARAGÖZ - Niye yazılmasın? Bir yereyazdım, oldu.

HACİVAT - Pekâlâ cevap geldi mi?

KARAGÖZ - Cevap gelmedi, mektubun ken-disi geri geldi.

HACİVAT - Neyse... O zaman seninle birazmektup üzerine konuşalım. Örnek ister misin?

KARAGÖZ - Parasız olursa isterim Hacı Cav-cav! Pişirip akşama yeriz.

HACİVAT - Yine ne anladın, mektup pişirilipyenir mi?

KARAGÖZ - Köftehor, "Ördek ister misin?"dedin ya!...HACİVAT - Aklın yine başka yerlere gitti. Senşimdi beni iyi dinle! Bir defa tarifsiz mektupolmaz.

KARAGÖZ - Anladım, talihsiz mektup olmaz.

HACİVAT - Talih değil, tarih!... Yani mektupkâğıdının üst-sağ köşesine o günün tarihiyazılır.

KARAGÖZ - Hay hay, yazılır!

HACİVAT - Mektubu kime göndereceksinKaragöz'üm?

KARAGÖZ - Yabancıya gitmesin, kendimegönderirim. Hem de çabuk gelir.

HACİVAT - Saçmalama, insan kendine mektupgöndermez. Diyelim ki babana yazacaksın!

KARAGÖZ - Pataklarım ha! Babam mezarda,postacı mektubu ona nasıl verecek?

HACİVAT - Allah Allah... Pekâlâ, mektububana yazıyorsun nasıl başlarsan?

KARAGÖZ - "Keçi suratlı Hacı Cavcav, çabukyanıma gel, canım seni pataklamak istiyor!"diye yazarım.

HACİVAT - Efendim olur mu? "Çok sevgiliarkadaşım, Hacivat Çelebi Beyefendi" diyeyazılır.

KARAGÖZ - Ben sana öyle yazamam, çok is-tiyorsan otur kendin yaz!

HACİVAT - Pekâlâ, bana yazma! Oğlunayazıyorsun "Çok sevgili oğlum!" diye başlarsın.

KARAGÖZ - Gerisini biliyorum. Mektup bitincezarfa koyar, üstüne de adres yazarım.

HACİVAT - Aferin Karagöz'üm, sonra?...

KARAGÖZ - Sonra da oğluma telefon edip,mektubu okurum.

HACİVAT - Yine sinirlerim oynamaya başladı.(Giderler.)

(Sizin Gazete)

11

1911 yılında Kastamonu’nun Cideilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tari-hinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’larıntoplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmağa or-taokul öğrencilik yıllarında başladı. İlkşiiri 27.07.1927 ‘de,günlük Naziktergazetesinde yayınlandı. Ayrıca;Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu veGüzel Tosya

gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayın-lanmaya başladı. Lise yıllarında babasınınölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Ya7lıolarak Kastamonu Muallim Mektebi’ndeöğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.

Al7 yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hen-dek ile Düzce arasında Gümüşova’dailkokul öğretmenliği yap7. Ankara GaziEği6m Ens6tüsünü 1938 ‘de bi6rdi veAdapazarı Ortaokulu Türkçe

Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstan-bul Karagümrük Ortaokulu’nda TürkçeÖğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın,yazı veşiirleri dergilerde yayınlanmağa başladı.1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel,Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergi-lerinde şiirleri çık7 ve aynı yıl EdebiyatFakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. ÖmerFaruk Toprak ile 9 Eylül 1042’de YürüyüşDergisi’ni çıkardılar. Bu dergide OrhanKemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir,Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikteçalış7lar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i

yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgigördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiirkitabı çık7. Sıkıyöne6m kararı iletopla7ldı. 1945’te Gün Dergisi çık7. Budergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’inCumartesi Dergisine ortak oldu. Seçicikurulda çalış7. 1946’da Esat Adil, Saba-ha8n Ali ve Aziz Nesin ile birlikte GerçekGazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayındaYığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı

ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğeyeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çık7. Hastalığı nedeniyleValidebağ Sanatoryumunda ya9. Şubat1947’de Sabaha8n Ali, Aziz Nesin veMim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşakadrosuna girdi. Sık sık kapa7lan buderginin daha sonraları sorumlu müdür-lüğünü üstlendi. Malum Paşa, MerhumPaşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adısık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz,gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalıolduğundan gazeteler ve dergilerimzalarına pek yer vermediler.

1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarakçalış7. Turhan ve İlhan Selçuk’unçıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne"takma adıyla yazılar yazdı. HababamSını#, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişotİstanbul’da bu dergide dizi olarak yayın-landı.Hababam Sını#’nı da isminin sakın-calı olması nedeniyle "Stepne" (YedekLas6k) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’teDevam adlı şiir kitabını çıkardı ve bukitap da topla7ldı. Rıfat Ilgaz Demokrat

İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulusgibi yayın organlarında ve

kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı.Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kita-plarını yayınlayabildi. 1970’te Basın ŞerefKar7’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğumyeri olan Cide’ye yerleş6. 12 Eylül 1980döneminde gözal7na alındı. 70 yaşındagerekçesiz sorguya çekildi ve gözal7ndakaldı. Tutukluluğu sona erince İstan-bul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikteölümüne kadar yaşamağa başladı. Buolaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlıkitabında anla7lır. Onu hepimizHababam Sını#’nın yazarı olarak bildik.Altmış kitabı olmasına rağmen onun şair-liğini, romancılığını ve öykü yazarlığınıunutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Tem-muz 1993 günü öldü.

ESERLERİŞiir:Yarenlik (1943), Sınıf (1944), Yaşadıkça

(1948), Devam (1953), Üsküdar'da SabahOldu (1954), Soluk Soluğa (1962),Karakılçık (1969), Uzak Değil (1971),Güvercinim Uyur mu? (1974), KulağımızKirişte (1983), Bütün Şiirleri (1983), OcakKa7rı Alagöz (1987).

Hikaye:Radarın Anahtarı (1957), Don Kişot İs-

tanbul'da (1957), Kesmeli Bunları (1962),Nerde O Eski Usturalar (1962), Sak-sağanın Kuyruğu (1962), Şevket UstanınKedisi (1965), Geçmişe Mazi (1965),Garibin Horozu (1969), Al7n Ekicisi(1972), Palavra (1972), Tuh Sana (1972),Hababam Sını# Baskında (1972),Hababam Sını# Uyanıyor (1972),Hababam Sını# Sını$a Kaldı (1975),Rüşve6n Alamancası (1982), Çalış OsmanÇi$lik Senin (1983), Sosyal Kadınlar Par-6si (1983).

Roman:Hababam Sını# (1957), Bizim Koğuş

(1959), Karadenizin Kıyıcığında (1969),Meşru6yet Kıraathanesi (1974),Karartma Geceleri (1974), Sarı Yazma(1976), Yıldız Karayel (1981), HababamSını# İcraa7n İçinde (1987).

Oyun:Hababam Sını# (1967), Karadenizin

Kıyıcığında (1965), Hababam Sını# Sını$aKaldı (1971), Hababam Sını# Uyanıyor(1972), Hababam Sını# Baskında (1972).

Anı:Yokuş Yukarı (1982), Kırk Yıl Önce, Kırk

Yıl Sonra (1986).

Fıkra:Nerde Kalmış7k (1984), Cart Curt

(1984).

Rıfat Ilgaz

12

Count Antoine Jean-Baptiste MarieRoger de Saint-Exupéry, 29 Hazi-ran1900'de Fransa'nın Lyon kentindedoğdu. Lyon'da asaletli bir ailenin beşçocuğundan üçüncüsüydü. Sigortacıolan babası, Antoine 3 yaşındaykenölmüştü. Okulun hazırlık sınavlarındabaşarısız olunca Ecole des Beaux-Arts'da mimarlık okudu. Sainte-Croix-du-Mans ve İsviçre'de okuduktansonra donanmaya katılmayı denediama Deniz Harp Okulu'na giremedi.

1921'de Fransız Hava Kuvvetleri'neteknisyen olarak katıldı. Strasbourg'apilotluk eğitimi almak için gönderildi.Ertesi yıl Hava Kuvvetleri'ne katılmakiçin lisansını almıştı. Fakat ailesininisteği üzerine Paris'de bir ofis işinegirdi. Başarısız olduğundan sık sık işdeğiştirmek zorunda kalıyordu.

1926 yılında tekrar uçmaya başladı.Toulouse ile Dakar arasında postaservisi yapan uçağın pilotu oldu. İs-

panya İç Savaşı boyunca GüneyAfrika'da pek çok şehre uçtu. 1928yılında ilk hikayesi "L'Aviateur", LeNavire d'argent adlı dergide yayım-landı. Aynı yıl ilk kitabı "Courrier Sud"yayımlandı. Ardından Casablanca-Dakar rotasında uçmaya başladı.Cape Juby ofisinin şefliğine getiril-erek Western Sahara'nın hava kon-trol sorumlusu oldu. 1929 yılındaGüney Amerika'ya yerleşerek ArjantinHava Postası Şirketi'nin başına getir-ildi. 1931 yılında Prix Femina Ödülükazanan "Vol de Nuit" adlı kitabınıyazdı.

1938 yılında Alman ordusuFransa'yı işgal edince, Amerika'yagitti. Exupéry, ABD'de kaldığı sürecepek çok roman yazdı. Bunlararasında 1940 yılında New York'dayazdığı Küçük Prens (Le Petit Prince)en meşhur olanıdır.

2. Dünya Savaşı çıkınca Fransa'ya

geri dönen Exupéry, yeniden orduyakatıldı. 31 Temmuz 1944'de Akd-eniz'deki görevi sırasında Alman Bir-liği'nden kaçarken kayboldu. Uçağıve cesedi uzun zaman bulunamadı.1998 yılında Marsilyalı bir balıkçıSaint-Exupéry'e ait bir bileklik buldu.2004 yılında bilekliğin bulunduğubölgede yapılan araştırmalar sonucuSaint-Exupéry'nin kullandığı Lock-heed p-38 lightning model uçak bu-lundu. Lyon'a 1 saat uzaklıktakihavaalanına anısına ismi verilmiştir.

Eserleri:

L'aviateur- Pilot (1926), Courriersud- Güney Postası (1929), Vol denuit- Gece Uçuşu (1931), Terre deshommes- Rüzgar, Kum ve Yıldızlar(1939), Pilote de guerre- Arras'aUçuş (1942), Lettre à un otage- BirRehineye Mektup (1943), Le PetitPrince- Küçük Prens (1943),Citadelle- Kumların Bilgeliği (1948)

Antoine de Saint-Exupéry13

14

OKUMAKKültürü çok geniş, değerli bir dostum bana diyorduki: Artık benim için yeryüzünde bir tek eğlence kaldı:Okumak. Ne danstan, ne toplanmalardan, hiçbir şey-den tatlı bir duygu alamıyorum. İnsanlardan kaçanyabanî bir mahluk oldum.

Bu duyuş, belki sinir bozukluğundan ileri geliyor. Yal-nız doğru bir tarafı var ki, o da bu dostumun her tatlıduyguya karşı taş gibi donuk ve soğuk kaldığı haldeokumaktan kendini alamamasıdır. Demek ki kültürlübir insan için; düşünen, anlayan, öğrenmek isteyenbir kimse için her eğlence geçilebiliyor, hepsi sönüpgidiyor; yalnız okumak kalıyor.Öyle ise okumak nedir, nasıl bir iştir ki böyle süreklive kolay ölmeyen bir tadı var?Yazı, bir türlü ölümü ortadan kaldıramayan in-sanoğlunun ölüme karşı bulabildiği tek çaredir. Yazı,zekânın fotoğrafıdır. Çağlardan çağlara, ellerdenellere geçe geçe bütün tarihi aşıp gelir. Onda, insanhayatının her yaprağı üstünde gezen gözlerin ışıkları,düşünen kafaların gölgeleri bulunur.Güzel yazılmış bir yazıyı okumak, sönüp gitmiş birvarlığın fotoğrafına bakmak gibidir. Daha doğrusu,donup kalmış, sessiz bir fotoğraf değil; konuşan,düşündüklerini anlatan canlı ve sesli bir sinema.Onun içindir ki yazı, birçok olamamazlıkları olur yap-mıştır.İyi bilmeliyiz ki okuduğumuz her satır, kafamızıniçinde yeni bir düşünce âlemi yaratır. Ya eskidüşüncelerimizi yerinden oynatarak onları canlandırırya yeni bir düşünce ile varımızı artırır. Kitap, engerçek bir dosttur. Dalgınlığa vurmadan okunan güzelbir kitaptan sonra, tıpkı çok sevdiğimiz bir arkadaşlakonuşmaktan aldığımız tadı duyarız. Ona her an dav-etli gibiyizdir. Çağırmasına gitmesek bile o yine darıl-maz, bıkmadan usanmadan bizi bekler. Biz yanınagidinceye kadar gözleri gözlerimize tatlı tatlı güler;açmaya ve çevirmeye başladığımız beyaz yapraklansevinçten ellerimizi okşar.Okunacak şeyin ne değerde olduğunu kitapsız,gazetesiz kaldığımız zaman çok iyi anlarız. Hele yal-nızlıkta… Mütareke içinde İngilizlerin Malta’yasürdükleri yurttaşların pek çoğu gazetesizlik ve kitap-sızlığı yiyecek ve içeceksiz kalmak kadar acı bul-muşlardır.Bir an kendinizi tek başına bir odaya kapatılmışolarak düşünün. Biraz ekmek ve su bulduktan sonrailk arayacağımız şey dilimizden anlayan, konuşacakbir insandır, değil mi? Bu his, içinde yaşadığımızcemiyetten uzak kalmanın verdiği manevi açlığımızıngiderilmesini istemekten ve başka insanlarla olanbağımızın koparılması kaygısından başka ne ifadeeder?Yalnızlıkta, dost ve arkadaş yokluğunun yerini ancakkitap tutabilir. Bulabildiğimiz kitabı yazan, sizin bu tekbaşına kaldığınız anda konuşabileceğiniz tek arkadaşdeğil midir?Yazık okumaya alışmamış, onun tadını almamışolanlara. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayanmahluklardır.HASAN ALİ YÜCEL (1938-1946 arası Milli EğitimBakanı , Şair CAN YÜCEL’in babası , güzel insan..)

Memleket isterimGök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterimNe başta dert ne gönülde hasret olsun;Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterimNe zengin fakir ne sen ben farkı olsun;Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterimYaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı Tarancı

15

Bulmaca ZamanıUçakğın havaalanına inmesi için hangi yolu izlemesi gerekmektedir?

İki resim arasındaki beş farkı bulunuz

BİLMECELERİMİZ1 Doktor verdi, ben içtim.Çabucakiyileştim.

2 Duruşu ömür, gözleri kömür, soğukdondurur, sıcak öldürür.

3 Dalda durur, elde durmaz.

4 Bahçede kırda dolaşır, evini sırtındataşır.

5 Daldan dala atlarım, kuyruğumdansarkarım.

6 Dumanı tüter, isterse gider. Balıkdeğildir, denizde yüzer.

7 Dizi dizi odalar birbirini kovalar.

8 Dışı var içi yok, dayak yer suçu yok.

9 Kırışık mırışık bu giysiyi giyemem,kim düzeltir bilirim adını söyleyemem.

10 Ayrı yerde olsak da, o yaklaştırırbizi,"Alo" deyince ne güzel, duyarızsesimizi.

11Bilmece bildirmece, el üstündekaydırmaca.

12 Basamak basamak bastı bacak.

13 Ağzı var odun yutar, bacası varduman tüter.

14 Yaprak kadar hafif, dağlar kadarbüyük, onu havada gördük.

15 Suyu tuzlu içilmez, vapursuz hiçgeçilmez, rüzgârlar çok eserse,dalgaları eksilmez.

16 Suda yaşar, karada ölür.

17 Çarşıdan aldım bir tane evegeldim bin tane.

18 Gökte görüdüm bir köprü, rengivar yedi türlü.

19 Akşam baktım çok idi, sabahbaktım yok idi.

1-İlaç2-Kardanadam

3-Kuş4-Kablumboğa

5-Maymun6-Gemi7-Tren8-Top9-Ütü

10-Telefon11-Sabun

12-Merdiven13-Soba14-Bulut15-Deniz16-Balık17-Nar

18-Gökkuşağı19-Yıldızlar