ŞUBAT 2011 5

8
Şabat 2012 www.raol.k12.tr/asiyangazetesi A Ş İ Y A N RIZE ANADOLU ÖGRETMEN LISESI GAZETESIDIR Yıl:2 Sayı:5 Matematik Yarışmasında RAÖL Farkı OYAK Çimento ve TÜBİTAK tarafından her yıl Oyak Çimento fabrikalarının bulunduğu illerdeki liseler arasında düzenlenen matematik olimpiyatları ödülleri dağıtıldı. Okulumuz öğrencilerinden Aytennur Sayın (11/C), Anıl Akif Haydaroğlu (11/C), Esra Sadıkoğlu (12/A) ve Elif Ayten Tarakçı’nın(12/C) katıldığı OYAK Liseler Arası Matematik Yarışması'nda okulumuz Rize İl Birincisi oldu. Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi salon’unda düzenlenen OYAK Liselerarası Matematik Yarışması Rize İl Birinciliği ödül törenine, Ünye Çimento San.ve Tic.A.Ş. Yöneticilerinin yanı sıra; il ve ilçe protokolü mensupları,yarışmacı okulların öğrencileri,idarecileri ve aileleri katıldı.Törende yapılan konuşmalarda OYAK Matematik Yarışması’nın akademik kalitesi,ödülleri ve her geçen yıl artan uygulama alanı ile önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğu vurgulandı.Teknolojinin anahtarı ve bütün bilimlerin yaslandığı alan olan matematiğin meslek seçimindeki önemi,teknoloji üretme yarışında dünya ile rekabet edebilmeyi sağlayan evrensel bir dil olduğu belirtildi. Rize, trafiğine çözüm arıyor Rize’de ilk üçe giren okullar; 1. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi 2. Pazar Necat Sağbaş Anadolu Lisesi 3. Ali Metin Kazancı Rize Lisesi Yarışmaya katılan tüm öğrencilere duvar saati,”Oyunun Kurallarını Fizik Söyler”isimli kitap ve yarışmaya katılan tüm okullara 1000 TL-2000TL arasında yardım,il birincisi olan okulun öğrenci,öğretmen ve okul müdürlerine 1’er Cumhuriyet Altını verildi.2012 Nisan’da İstanbul’da misafir edilecek 15 il birincisi ekip ve aileleri hem İstanbul’un tarihi ve kültürel mekanlarını gezecek hem de seçkin üniversiteleri ziyaret edip mezunları ile bir araya gelecekler.Nisan ayında yapılacak final sınavını kazanacak okul ve ekip üyelerine yarışmanın anısına çeşitli hediyeler dağıtılacaktır.Derece giren okulların ödüllerini Rize Vali Yardımcısı Mustafa Erkayıran ve Rize Milli Eğitim Müdürü Baki Kesicioğlu birlikte verdiler. Okulumuz öğrenci, öğretmen ve idarecilerini tebrik ediyor ve İstanbul'da düzenlenecek şampiyonada öğrencilerimize başarılar diliyoruz. Son 10 yılda 3 bin 449 okulda 13 bin 796 öğrencinin katıldığı yarışmanın,bu yıl 19 Kasım 2011 Cumartesi günü düzenlenen 1.aşama sınavında, 15 ilden toplam 483 okul ve bin 932 öğrenci yarıştı. 11 OYAK iştirakinin üstlendiği ve 15 ilde yapılan yarışma bu sene Adana, Balıkesir, Batman, Bolu, Düzce, Hatay, Kahramanmaraş, Kocaeli, Mardin, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas, Tekirdağ ve Zonguldak illerinde düzenlendi. İlk kez 2002 yılında 5 il ve 107 okulda “Hayat Matematiktir”sloganı ile başlayan Liselerarası MatematikYarışması’nda temel amaç,Türk insanının gündemine analitik düşünme ve çözümleme pratiğini yerleştirmek,matematiğe ilgi duyan gençliği teşvik etmek,matematik sevgisini aşılamaktır. 10. Oyak Matematik Yarışması İl Birinciliği Sınavı Soruları Sayfa 2'de Ödüllü Matematik Sorusu Sayfa 2'de Rize Kent Konseyi tarafından Rize’nin trafik sorununa çözüm üretmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılıyor. Rize Kent Konseyi Başkanı İ. Hakkı Zırh başkanlığında trafik çalışma grubu yaptığı toplantılarda trafik sorununu çözmek için yetkililerden bilgi istedi. “Rize de trafik sorunu nasıl çözülür” konusunda Kent konseyi üyesi Üniversite Temsilcisi Yrd Doç.Dr. Ümit Deniz tarafından Rize Üniversitesi’nde 488 kişi ile anket çalışması yapıldı. Anket sonucunda hazırlanan raporda; “Rize’nin trafik ile ilgili en önemli üç sorunu nedir?” şeklindeki soruya verilen cevaplar arasında öne çıkan en büyük sorun park sorunu ve otoparkların yetersizliği olarak görülmektedir. Rize merkezi yerleşim olarak çok küçük bir alana sahip olduğundan insanlar araçlarıyla şehrin içine girdiklerinde araçlarını park edemedikleri için uzun süre trafikte kalıyorlar. Uzun süredir yapılan yeni yol ve altyapı inşaatları yetersiz olan yolları daha da kısıtladığından çok daha yoğun bir trafik sorunu ortaya çıkmaktadır. Toplum olarak trafikte uyulması gereken kurallar konusunda bilinçsiziz. Hem yayalar hem de sürücüler trafik kurallarına yeterince uymuyor. Bu konuda halkın bilincini arttırıcı sosyal ve kültürel etkinlikler yapılmalıdır. Şehir merkezinin mümkün olduğunca araç yoğunluğundan soyutlanması ve yayaların çoğunlukla kullandığı caddelerin trafiğe kapatılıp açık alana dönüştürülmesi gerekmektedir. Çünkü Rize’de turist sayısı ve gelişen Üniversite sayesinde öğrenci sayısı artmasından dolayı Rize’nin yaya sayısı her geçen gün artmaktadır. Şehir merkezinin giriş çıkışlarının tam olarak belirlenmeli ve şehir içi trafiğine belli saatlerin dışında büyük araç girişi engellenmelidir. Belli noktalara araç park sistemini kaldırılması gereklidir. Çünkü araç park edilirken veya parktan çıkışta trafikte aksaklıklar olmaktadır. Bu yüzden şehir içindeki kaldırım önleri parka açık olmamalıdır. İnsanlar şehrin içinde park etme olasılığını denemek isterler. Eğer park alanı olmadığı bilinirse şehrin içine araçla girmeyecektirler. İl Milli Eğitim Müdürümüz değişti MEB Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’nda Şube Müdürü iken Rize Milli Eğitim Müdürü olarak atanan Saffet Yıldırım göreve başladı. Sayın Saffet Yıldırım’a yeni görevinde başarılar dileriz. Elif Öğretmenimiz tayin oldu OAB Başkanımız Umre’ye gitti Okulumuz meslek dersi öğretmeni Elif Serezli eş durumu nedeniyle İzmir’e tayin oldu. Veda töreninde Okul Müdürümüz İbrahim İsmailoğlu yaptığı hizmetler dolayısıyla Elif öğretmenimize teşekkür etti ve hediye sundu. Okul Aile Birliği Başkanımız Köksal Toptan Umreye gitti. 20 gün sonra geri döneceğini belirten K. Toptan, döndükten sonra çalışmalarına hız kesmeden devam edeceğini belirtti. OAB Başkanımıza hayırlısıyla dönmesini temenni ediyoruz.

description

RIZE ANADOLU ÖGRETMEN LISESI GAZETESIDIR İl Milli Eğitim Müdürümüz değişti Rize’de ilk üçe giren okullar; 1. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi 2. Pazar Necat Sağbaş Anadolu Lisesi 3. Ali Metin Kazancı Rize Lisesi 10. Oyak Matematik Yarışması İl Birinciliği Sınavı Soruları Sayfa 2'de Ödüllü Matematik Sorusu Sayfa 2'de Elif Öğretmenimiz tayin oldu OAB Başkanımız Umre’ye gitti

Transcript of ŞUBAT 2011 5

Page 1: ŞUBAT 2011 5

Şabat 2012 www.raol.k12.tr/asiyangazetesi

A Ş İ Y A NRIZE ANADOLU ÖGRETMEN LISESI GAZETESIDIR

Yıl:2 Sayı:5

Matematik YarışmasındaRAÖL Farkı

OYAK Çimento ve TÜBİTAK tarafından her yıl Oyak Çimento

fabrikalarının bulunduğu illerdeki liseler arasında düzenlenen

matematik olimpiyatları ödülleri dağıtıldı.

Okulumuz öğrencilerinden Aytennur Sayın (11/C), Anıl Akif

Haydaroğlu (11/C), Esra Sadıkoğlu (12/A) ve Elif Ayten Tarakçı’nın(12/C)

katıldığı OYAK Liseler Arası Matematik Yarışması'nda okulumuz Rize İl

Birincisi oldu.

Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi salon’unda düzenlenen OYAK

Liselerarası Matematik Yarışması Rize İl Birinciliği ödül törenine, Ünye

Çimento San.ve Tic.A.Ş. Yöneticilerinin yanı sıra; il ve ilçe protokolü

mensupları,yarışmacı okulların öğrencileri,idarecileri ve aileleri

katıldı.Törende yapılan konuşmalarda OYAK Matematik

Yarışması’nın akademik kalitesi,ödülleri ve her geçen yıl artan

uygulama alanı ile önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğu

vurgulandı.Teknolojinin anahtarı ve bütün bilimlerin yaslandığı alan

olan matematiğin meslek seçimindeki önemi,teknoloji üretme

yarışında dünya ile rekabet edebilmeyi sağlayan evrensel bir dil olduğu

belirtildi.

Rize, t raf iğine çözüm arıyor

Rize’de ilk üçe giren okullar;1. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi2. Pazar Necat Sağbaş Anadolu Lisesi 3. Ali Metin Kazancı Rize Lisesi

Rize, t raf iğine çözüm arıyor

Yarışmaya katılan tüm öğrencilere duvar saati,”Oyunun Kurallarını Fizik

Söyler”isimli kitap ve yarışmaya katılan tüm okullara 1000 TL-2000TL arasında

yardım,il birincisi olan okulun öğrenci,öğretmen ve okul müdürlerine 1’er

Cumhuriyet Altını verildi.2012 Nisan’da İstanbul’da misafir edilecek 15 il birincisi

ekip ve aileleri hem İstanbul’un tarihi ve kültürel mekanlarını gezecek hem de

seçkin üniversiteleri ziyaret edip mezunları ile bir araya gelecekler.Nisan ayında

yapılacak final sınavını kazanacak okul ve ekip üyelerine yarışmanın anısına

çeşitli hediyeler dağıtılacaktır.Derece giren okulların ödüllerini Rize Vali

Yardımcısı Mustafa Erkayıran ve Rize Milli Eğitim Müdürü Baki Kesicioğlu

birlikte verdiler.

Okulumuz öğrenci, öğretmen ve idarecilerini tebrik ediyor ve İstanbul'da

düzenlenecek şampiyonada öğrencilerimize başarılar diliyoruz.

Son 10 yılda 3 bin 449 okulda 13 bin 796 öğrencinin katıldığı

yarışmanın,bu yıl 19 Kasım 2011 Cumartesi günü düzenlenen

1.aşama sınavında, 15 ilden toplam 483 okul ve bin 932 öğrenci

yarıştı.

11 OYAK iştirakinin üstlendiği ve 15 ilde yapılan yarışma bu

sene Adana, Balıkesir, Batman, Bolu, Düzce, Hatay,

Kahramanmaraş, Kocaeli, Mardin, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas,

Tekirdağ ve Zonguldak illerinde düzenlendi.

İlk kez 2002 yılında 5 il ve 107 okulda “Hayat

Matematiktir”sloganı ile başlayan Liselerarası

MatematikYarışması’nda temel amaç,Türk insanının gündemine

analitik düşünme ve çözümleme pratiğini yerleştirmek,matematiğe

ilgi duyan gençliği teşvik etmek,matematik sevgisini aşılamaktır.

10. Oyak Matematik Yarışması İl Birinciliği Sınavı Soruları Sayfa 2'de Ödüllü Matematik Sorusu Sayfa 2'de

Rize Kent Konseyi tarafından Rize’nin trafik sorununa

çözüm üretmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılıyor. Rize Kent

Konseyi Başkanı İ. Hakkı Zırh başkanlığında trafik çalışma

grubu yaptığı toplantılarda trafik sorununu çözmek için

yetkililerden bilgi istedi.

“Rize de trafik sorunu nasıl çözülür” konusunda Kent

konseyi üyesi Üniversite Temsilcisi Yrd Doç.Dr. Ümit Deniz

tarafından Rize Üniversitesi’nde 488 kişi ile anket çalışması

yapıldı. Anket sonucunda hazırlanan raporda;

“Rize’nin trafik ile ilgili en önemli üç sorunu nedir?”

şeklindeki soruya verilen cevaplar arasında öne çıkan en büyük

sorun park sorunu ve otoparkların yetersizliği olarak

görülmektedir.

Rize merkezi yerleşim olarak çok küçük bir alana sahip

olduğundan insanlar araçlarıyla şehrin içine girdiklerinde

araçlarını park edemedikleri için uzun süre trafikte kalıyorlar.

Uzun süredir yapılan yeni yol ve altyapı inşaatları yetersiz olan

yolları daha da kısıtladığından çok daha yoğun bir trafik sorunu

ortaya çıkmaktadır. Toplum olarak trafikte uyulması gereken

kurallar konusunda bilinçsiziz. Hem yayalar hem de sürücüler

trafik kurallarına yeterince uymuyor. Bu konuda

halkın bilincini arttırıcı sosyal ve kültürel etkinlikler

yapılmalıdır.

Şehir merkezinin mümkün olduğunca araç

yoğunluğundan soyutlanması ve yayaların

çoğunlukla kullandığı caddelerin trafiğe kapatılıp

açık alana dönüştürülmesi gerekmektedir. Çünkü

Rize’de turist sayısı ve gelişen Üniversite sayesinde

öğrenci sayısı artmasından dolayı Rize’nin yaya

sayısı her geçen gün artmaktadır.

Şehir merkezinin giriş çıkışlarının tam olarak

belirlenmeli ve şehir içi trafiğine belli saatlerin

dışında büyük araç girişi engellenmelidir.

Belli noktalara araç park sistemini kaldırılması

gereklidir. Çünkü araç park edilirken veya parktan

çıkışta trafikte aksaklıklar olmaktadır. Bu yüzden

şehir içindeki kaldırım önleri parka açık

olmamalıdır. İnsanlar şehrin içinde park etme

olasılığını denemek isterler. Eğer park alanı olmadığı

bilinirse şehrin içine araçla girmeyecektirler.

İl Milli Eğitim Müdürümüz değiştiMEB Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği

Genel Müdürlüğü Strateji Geliştirme

Daire Başkanlığı’nda Şube Müdürü

iken Rize Milli Eğitim Müdürü

olarak atanan Saffet Yıldırım göreve

başladı. Sayın Saffet Yıldırım’a yeni

görevinde başarılar dileriz.

Elif Öğretmenimiz tayin oldu

OAB Başkanımız Umre’ye gitti

Okulumuz meslek dersi öğretmeni Elif Serezli eş

durumu nedeniyle İzmir’e tayin oldu. Veda töreninde

Okul Müdürümüz İbrahim İsmailoğlu yaptığı

hizmetler dolayısıyla Elif öğretmenimize teşekkür etti

ve hediye sundu.

Okul Aile Birliği Başkanımız Köksal Toptan Umreye

gitti. 20 gün sonra geri döneceğini belirten K. Toptan,

döndükten sonra çalışmalarına hız kesmeden devam

edeceğini belirtti. OAB Başkanımıza hayırlısıyla

dönmesini temenni ediyoruz.

Page 2: ŞUBAT 2011 5

G Ü N C E LRize Anadolu Öğretmen Lisesi2

Şubat 2012

AŞİYAN

Rize Anadolu Öğretmen Lisesi öğretmenleri stres atmak amacıyla Ayder

Yaylasın’a gezi düzenlediler. Aileleriyle birlikte gezi organize eden bayan

öğretmenler, eğlenceli bir hafta sonu geçirdiler.

Raöl’lü Gençler Dönemi Eğlence İle Kapadılar

Rize Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri birinci dönem sonu eğlence programında bir araya geldi.

Okulumuz spor salonunda düzenlenen eğlence programına Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışmasına

yarışmacı olarak katılan ve kısa sürede Türkiye'nin ilgi odağı haline Rizeli Nurullah Selim de konuk oldu.

Nurullah Selim'in Raöl öğrencileri için yaptığı dans şovuyla başlayan program, Rize Anadolu Lisesi muzik

grubunun coşkulu şarkılarıyla devam etti. Programın sonunda ise Rize Meslek Yüksek Okulu

öğrencilerinden oluşan tulum ekibinin eşliğinde Raöl için bir klasik haline gelen tulum şovu yapıldı.

Yetenek Sizsiniz yarışmacısı Nurullah Selim Raöl’lüler için dans etti.

Sümela'nın Şifresi Temel filminin yapımcısı ve yönetmeni

Adem Kılıç, kendisi de Rizeli olan senarist Yılmaz Okumuş,

yapımcı Emin Albayrak, Oyuncular Alper Kul ve Çetin

Altay Rize Pembe Köşk Sineması'nda izleyicilerle buluştular.

Gazete ekibimizden Sedat Tarlacı ve Metehan Abbas da film

ekibinin söyleşisine katıldılar.

Söyleşiden Notlar

Pek çok Karadenizlinin yaşadığı komik olayları tek bir

kahramanın bünyesinde toplayan filmde Alper Kul, Aslıhan

Güner, Ruhi Sarı, Salih Kalyon, Tarık Ünlüoğlu, Zafer Ergin,

Altan Erkekli, Necip Memili, Ali Düşenkalkan, İsrafil Köse ve

İsmail Hakkı gibi oyuncular rol aldı.

Soru: Filmde Karadeniz'i anlattığınızı

söylediniz ancak hep Trabzonspor

bahsedilmekte Rizespor nerde?

-Filmi Trabzon'da çektiğimiz için

Trabzon'dan bahsettik. Kardeş takımlarız.

İkinci filmde Rizespor'dan bahsedebiliriz.

Soru: Filimde cami imamına yüklenilen misyon çok

kötü,bu böyle olmamalı,çok argo konuşan bir

hocaydı,ikinci filmde böyle olmamasını rica

ediyorum..?

-Hoca için plaket almamız bile gerekiyor.Çok iyi

tanıtmaya çalıştık.Kültürü yansıtmaya çalıştık.İkinci

filimde daha hassas olmaya özen gösteririz.Ancak

toplumumuzda küfür var ve herkeste bir nebze argo

konuşuyor.Toplumumuzda olan her şeyi taşımak

doğru değil anca olan bir şey. Hocamızda çok uç

noktada argo konuşmuştur.(Senarist)

- F a r k l ı b i r m i s y o n u y g u l a d ı ğ ı m ı z ı

zannetmiyorum.Filmin 35 katı kadar argo içeren

filmler var.Biz varolanı aktarıyoruz.Bu filmin değil

hepimizin sorunu.(Başrol oyuncusu Alper)

-Hocamıza laf ettirmeyiz.Toplumda var olan bir şeyi

aktardığımızı düşünüyoruz.(Yönetmen) Soru:

Filimde cami imamına yüklenilen misyon çok

kötü,bu böyle olmamalı,çok argo konuşan bir

hocaydı,ikinci filmde böyle olmamasını rica

ediyorum..?

Rize Spor

neden yok?

Sümela’nın Şifresi Temel

Almanya'da kopya başına en fazla kişi

tarafından izlenen filme verilen Bugi

ödülünü aldı.

Filmin ikincisi çekilecek.

Filmde Hayata dokunabildiklerini ve

Karadeniz insanını yansıttığını

düşünüyorlar.

Filmi; bölgeyi tanıtmak,kültürel

değerleri hakkında bilgi vermek için

çektiklerini söylüyorlar.

Soru: Karadenizdeki ilgiden memnun

kaldınız mı?

-Çok memnun kaldık. Evimiz gibi oldu

burası . Umarız sizde memnun

olmuşsunuzdur.

Soru: İnternetten sizlere nası l

ulaşabiliriz?

-www.sumelaninsifresitemel.com

adresinden ya da facebooktaki

s a y f a m ı z d a n u l a ş a b i l i r s i n i z .

Facebook'ta 200 bin kişilik takipçimiz

bulunmakta. Bu sitelerden bizlere

gelecek film için fikirler verebilirsiniz.

Bu sitelerden filmler hakkında

eleştirilerinizi, beğenilerinizi , “Daha

dikkat etseydiniz iyi olurdu” dediğiniz

şeyleri bizlere ulaştırabilirsiniz.

Soru: Bir çember boyunca birbirinden farklı sayılar yazılmış olup, bu sayılardan her biri sağındaki ve solundaki komşu iki sayının çarpımına eşittir. Sözü edilen çember boyunca kaç sayı yazılmıştır?

Ödüllü soruyu doğru cevap verenler arasından 29 Şubat tarihinde yapılacak çekilişle bir kişiye 1 adet 8 GB USB Flash Bellek ve Atatürk tarafından hazırlanmış Geometri kitabı hediye edilecektir.Not: Cevaplarınızı Müdür Yardımcısı Erdal Şahin’e vermeyi unutmayınız.

SORUYU BİL ÖDÜLÜ KAP

Raöl’lü Öğretmenler Ayder’de

Cami İmamına yüklenen misyon

Page 3: ŞUBAT 2011 5

KÜLTÜR - SANATRize Anadolu Öğretmen Lisesi3

Şubat 2012

AŞİYAN

Bir Kitap: Simyacı

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenecek 52.

Eurovision şarkı yarışmasında ülkemizi temsil edecek olan

Can Bonomo, müziğe çok küçük yaşlarda aldığı gitarı ile

başladı. Gitar çalmayı öğrendikten sonra lise ve üniversite

yıllarında müzik çalışmalarını İstanbul'da sürdürdü. On

yedi yaşında sesini duyurmak isteyen Bonomo, müzik

dünyasına ses prodüksiyonculuğu yaparak atıldı. Bilgi

Üniversitesi'nde sinema ve televizyon bölümünde lisans

eğitimini tamamladı. Bu yıllarda, genellikle gençlerin

dinlediği radyo kanallarında, Radyo Klas, Number One

FM ve MTV'de televizyon programları hazırladı.

Radyoculuk kariyerinin yanı sıra, izlerken aslında pek de

farkında olmadığımız, pek çok çeşitli reklamlarda da rol aldı.

Can Bonomo müzisyenlik kariyeri, demosunu Can

Saban'a gönderdiğinde yeni bir boyut kazandı. Bu durum

Bonomo'ya cesaret verdi ve amatörlükten çıkma zamanı geldiğinin

farkına vardı. İzmir ve İstanbul'da müzik gruplarıyla birlikte

birçok konser verdikten sonra sonunda

“hazırım” diyerek ilk albümü için kolları sıvadı.

Artık iyi bir müzisyen olduğuna inanan Bonomo

yaklaşık iki yıllık hummalı bir çalışma sonucunda

Ocak 2011'de Can Saban'ın yapımcılığıyla ilk

albümü “meczup”u yayımladı. Bonomo'un bu

muzik kariyerini elde etmesinde büyük payı olan

Can Saban “meczup”

a lbümünde, a lbüm

prodüktörlüğü ve müzik

d i r e k t ö r l ü ğ ü n ü d e

ü s t l e n d i . G e ç e n y ı l

a n n e s i n i k a y b e d e n

Bonomo'ya en büyük

desteği babası Yaşar

Bonomo veriyor.

Can Bonomo, sık sık

arkadaşlarıyla doğaçlama müzik ve

sohbetlere takipçilerini de dahil ederek yani

sanal alem kullanıcılarından birileri olarak

bizleri de kullanarak kendine özgü online

performanslar sergilemeye devam ediyor.

Müzikal yolculuğu boyunca The Shins, Wax Poetic, The Kinks, The Libertines ve

The Beatles dan etkilenen ve esinlenen Can Bonomo, alaturka nağmelerden indie

melodilere gezinen müziğini 'İstanbul Müziği'olarak tanımlayarak Türk müziğinde

yeni bir akımın da öncüsü olmuştur.

Eurovision temsilcimiz sadece müzik ve televizyonla mı uğraşıyor? -Hayır!

Sanatta ayrım yapmadan sanatın birçok dalıyla ilgilenen Bonomo müziğin yanında

illüstrasyon yapıp fotoğraf da çekiyor. Ayrıca dövme ve yırtık tişörtlere karşı ayrı bir

zaafı olan Can Bonomo'nun vücudunda on yedi tane dövme var.

Eurovision temsilcimizin bu zamana kadarki ödülleri:

-8. Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri 2011'En İyi Çıkış Yapan Sanatçı'

-38.Altın Kelebek Televizyon Ödülleri 2011'En İyi Çıkış Yapan Solist'

Eurovision 2012'de Türkiye’yi temsil edecekCan Bonomo

Taht oyunlarında ya kazanırsın ya ölürsün.

Yazların yıllarca sürdüğü ve kışların da bir ömür

geçmek bilmediği bir dünyada kralı Robert, kraliçesi

Cersei, tahtın varisi Joffrey olan Baratheon hanesi

Westeros’a hükmektedir.

Bir efsane gibi ağızdan ağıza dolaşan ve tüm Westeros

halkına karşı tehtit oluşturan ‘Ak Yürüyenler’in

varlığının şakası bile ürpertici iken gerçek olduğunu

düşünsenize. Kış geldiğinde bin yıldır görülmeyen

‘Ak Yürüyenler‘in ortaya çıkıp dehşet saçacağına

inanarak, halkı olacaklardan korumak adına kuzeyde

inşa edilmiş olan Surda, evlenmeleri ve ölene kadar

işlerinden ayrılmaları yasak olan Gece Nöbeti

Bekçileri komutası vardır. Ailesi tarafından dışlanmış

insanlar ve mahkûmlar kendilerini Gece Nöbetine

adayarak siyahlara kuşanırlar.

Yüzyıllardır krallığa hizmet eden Stark hanesinin

Lordu, Winterfell’in (Kış tepesi) koruyucusu Lord

Eddard (Ned) Stark; sağ kolu ilan etmek için Kral

Robert Barathenon kuzeye at sürüyor.

Peki, eski tanrılara inanan ve sloganı ‘kış yaklaşıyor’

olan bu Stark hanedanı kimlerden oluşuyor?

Baba Ned Stark, Anne Tully hanedanlığından gelin

alınan leydi Catelyn. Ve çocukları; Winterfell‘in varisi

büyük oğlan Robb. Demir tahtın varisi Joffrey‘in

nişanlısı Sansa, savaş sanatını öğrenmeye meraklı

küçük kız Arya, Kötürüm Bran, en küçük evlat Rickon

ve Ned‘in evlilik dışı oğlu olduğu için Stark soyadını

alamayan Jon.

Ned in eski dostu Robert in teklifini kabul

etmesiyle beraber Arya ve Sansa da yedi krallığın

yönetildiği ‘Kings Landing‘e gitmeye hazırlanır.

Demir tahtın bulunduğu topraklarda Arya‘nın,

Jon‘un hediye ettiği ve boyutundan dolayı ‘iğne‘

adını verdiği kılıca çok ihtiyacı olacağı ise

beklenmedik süprizler arasında yer alıyor.

Yaptıklarından dolayı ‘deli kral‘ olarak

adlandırılan II. Aerys‘in hanedanı Targanyerler,

Robert‘in başlattığı ve Cersei‘nin ikiz kardeşi

Jaime‘nin deli kralı öldürmesi ile tahta geçtiği isyan

sonucunda sürgün edilirler. Dar denizi geçip

Dothraki topraklarında dost edinmeye çalışan

Prens Visery Targaryen ‘dilenci lord‘ olarak bilinir.

Krallığı geri alma hayalleri kurar ve bu uğurda kız

kardeşi olan Daenerys‘i bu toprakların Khal‘ı

(Lideri) Drogo‘ya gelin olarak satar. Targaryenler

ejderha soyundan gelir ve son ejder olduğuna Prens

Viserys kendini bayağı kaptırmıştır. Ama

unutmayın ‘ateş gerçek bir ejderi öldüremez‘ diyor

Daenerys, dizinin ilerleyen bölümlerinde

Targanyen hanedanının sloganı ise ‘ateş ve kan‘ dır.

Robert‘in kraliçesi Cersei, ‘Lannisterlar her zaman

borçlarını öder‘ lafıyla nam salmış olsalarda resmi

sloganları ‘kükrememi duy!‘ olan Lannister

hanedanına mensuptur. Cersei‘nin babası Lord

Tywin yedi krallıktaki en zengin adamdır. Cüce

ama zekâsı boyuyla doğru orantılı olmayan Tyrion

ve eskiden hizmet ettiği kralı öldürdüğü için ‘kral

katili‘ lakabını almış olan Jaime, Tywin‘in

oğullarıdır.

‘ ‘ Türk yapımlarında uzun süre gözükmeyen

Sibel Kekilli dizide Tyrion Lannister‘in

odalığı olarak rol aldığını ve ilerde yedi

krallığın en önemli kadınlarından biri

olabileceğini aklınızın bir tarafına yazalım.

George R.R Martin‘in okuyucuları

tarafından çok beğenilen yedi ciltlik

romanından uyarlama olan Tahta Oyunları

13 farklı dalda aday olduğu Emmy Ödül

Töreni‘nde ‘En İyi Erkek Oyuncu (Tyrion

Lannister rolünde Peter Dinklage)‘ ve ‘En

İyi Jenerik‘ ödüllerini alarak televizyon

dünyasında da kendini gösterdi.

Öncesinde sıkı bir Doctor Who hayranı

olduğumu ve Taht Oyunları‘nın tamamını

izledikten sonra tüm fikir lerimin

değiştiğini söyleyebilirim. Zaten evrensel

çapta oylama yapan IMDB platformu da

diziye 9.4/10 değerlendirmesini uygun

görmüştür.

Yazımı bitirmeden önce meraklıları biraz

daha meraklandırayım dedim:

Kanla kazanılmış bir taht yine kanla mı

kaybedil ir? Khal Drago‘nungel ini

Daenerys‘e hediye ettiği ejder yumurtaları

çatlamak için çok geç kalmış mıdır?

Başlangıçtan beri tüm kralların ve hanelerin

bilgilerini içeren soy kitabını araştıran Ned

Stark‘ın öğrenmemesi gereken şeylerden

dolayı başı belaya girecek midir? Peki ya kış

geldiğinde neler olacak?

Kutluhan Eren HAZIR

Eroinle Dans yalnızca bir eroin öyküsü değil.

Sigara içki ile başlayıp upuzun bir yolun sonu

eroin.Günümüzde sigara içme yaşının ilkokula

düştüğü bir dönemde ileride eroin kullanan sayısının

artacağının en iyi göstergesi. Çünkü sigara tatmin

etmediğinde alkol, alkolün kademelerini aştıkça en son

dayanak eroin. İnsanı içine çeken ölüm. Bu romanda

Canan Tan eroine, çok güzel bir noktaya değinmiş.

Gençlerin arkadaş çevrelerinin etkisine nasıl girdiğini

ve bu çevrenin ne kadar çıkmaz sokaklar ile dolu

olduğunu, bırakmaya kalkıştığınızda insana verdiği

acıyı hissedercesine anlatmış. Okurken o duyguları

hissedeceksiniz. İnsanı psikolojik sorunlara iten ve

desteksiz kalındığında, bir el uzatılmadığında eroin

sizi yer. Ölüm, her iğneyi batırışınızda size 10 adım

daha yaklaşır.

Romanımızda iki kahraman var. Eylül ve Dünya.

Dünya, parçalanmış dağılmış, yıkılmış bir alenin

dışlanmış bireyi ama Eylül ailesinin biricik

prensesi, el bebek gül bebek büyütülmüş en iyi

okullarda okumuş, ailesinin gözünden sakındığı

gurur duyulacak pırıl pırıl bir genç kız. İkisinin

uyuşturucunun ortak paydasında buluşması,

alevden küle dönüştüğü noktaya el ele yürümeleri

düşünülemez bile. Ancak, çok güçlü arkadaşlık

bağları bataklığa sürüklüyor insanı. Bu romanda

olduğu gibi. Beraber eroine yürüyorlar. Partilere

gidiyorlar. Bir üniversitenin yurdunda tanıştıkları

gün ne kadar masumdu Eylül oysaki. Eroin onlara

ölüm mü getirecek. Hangisi kurtulacak, hangisi

eroinin pençesinde kalacak?

Canan Tan diyor ki!

Türk ile yabancı günlük tutanlar eroinle anılarını

paylaştılar. Bulutların üstünde anlattılar fakat

bulanık kafayla değil gerçeği, gerçekle anlatan

edebiyat tadını duyarak okuyabilmeli .Ve size bir

eroin hikayesi .

Eylül ve Dünya'nın beraber çırpınışı,

çabaları…

Beyzanur ERKAN

Eroinle Dans İmkansızdı benim için sana ulaşmak,

Aynı nefesi bir arada soluyor olmak,

Özlemekti benim için aşkın karşılığı ,

İçimdeki kıpırtının sebebini bilememekti,

Ölesiye sevmekti...

İçimde masumiyetle büyüyen aşkın,

Acizlik içinde yanan kalbim,

Ve dudaklarım mühürlenmiş sonrasında.

Ve hep seni dilemek olmuş rüyalarım.

Her zaman seni görmek,

Özlemine az da olda su serpmek.

Şimdi alev almışçasına yanıyor bedenim,

Gün geçtikçe erir olmuşum,

Aşka susayan bedenimi,

Bir avuç şefkatle avutmuşum.

Hüzünlü melodiler hep ağlatmış beni.

Sen yoksun ya hani ,

İçimde hep bir şeyler eksik kalmış.

Yüreğim biraz daha sıkıldı hasretten,

Kederle kardeş olmuşum fark etmeden,

Kör olmuşum, fer kalmamış gözlerimde,

Hep dışında kalmışım aşkın, acıyan kalbimle

hasretinde...

Acıyan Kalbimle Hasretinde

Kübra Aslışen

G a m e o f T h r o n e s

Merve Nalkıran

Page 4: ŞUBAT 2011 5

GENÇ EDİPLERRize Anadolu Öğretmen Lisesi4

Şubat 2012

AŞİYAN

Bir vatan ki dört bir yanında buram buram

türküler tüten. Bir vatanın insanı ki dertlerini,

tasalarını, sevinçlerini, elemlerini türkülerine

aksettiren. Türkülerle güler, türkülerle

hüzünleniriz. Evet türküler… Sevgilinin ardından

yakılan türküler, anaya – babaya yakılan türküler,

sılaya yakılan türküler, şehitlere yakılan türküler,

zaferlerin ardından coşkulu bir ritimle söylenen

türküler, bizi anlatan türküler... Millet olarak bizi

hiç tanımayan bir yabancı, türkülerimize biraz

olsun baksa dahi kültürümüz, değerlerimiz,

adetlerimiz, tarihimiz hakkında yeterli sayılabilecek

bir bilgi sahibi olur. Aslında türküler yazılmamış

romanlarımızdır desek yanlış olmaz.

Türkülerimizin her bir dizesinde bir aşığın

öyküsü; her bir notasında ise geçmişin bir hatırası

vardır. Bir yâre hem gizliden sitem edip; hem de

aşkını söyleyen biri Neşet Ertaş'ın:

“Tatlı dillim, güler yüzlüm ey ceylan gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?”

dizelerden daha güzel nasıl seslenebilir ki? Peki,

“Mihriban”'a günümüz şarkılarından hangisi

böylesine güzel hitap edebilir?

“Sarı saçlarını deli gönlüme

Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban.”

Sazın, kemençenin tek tek tellerine

dokunulduğunda kulağa düşen nağmeler oradan

yüreğe doğru ateş misali yol alır. Yürekle de kalmaz

ciğerimize ciğerimize işler.

“Hastane önünde incir ağacı

Doktor bulamadı bana ilacı

Baştabip geliyor zehirden acı

Garip kaldım yüreğime dert oldu

Ellerin vatan bana yurt oldu.”

Bu türküyü söyleyen hangi dertten söylemiştir

bilinmez ancak her dinlediğimizde o derdi gamı

içimizde, derinlerde hissederiz.

Ancak günümüzde türkülere verdiğimiz önem

eskiye nazaran azalmış, ilgi duyulmaz hale

gelmiştir. Ne yazık ki bizler her gün çıkan yeni

albümlere kulağımızı kapatıp da; Çayeli'nden öteye

giderken Menşure'yi gören gencin heyecanını

TÜRKÜLER BiZİ YANSITIR

Bu memlekette bazı zamanları unutmak mümkün

değildir. Haziran'ı unutamazsınız, ya da Mayıs'ı…

Televizyonlar bas bas bağırır, “babanızı unutmayın”,

“annenize en güzel hediye bizden”. İnsanların birbirini

hatırlamak için illa bugünlere, ya da ciddi paralar

ödenmiş hediyelere ihtiyacı varmış gibi… Ve

unutamayacağınız, dahası unutturulmayan

a y l a r d a n b i r i d e ş u b a t …

Bu ayın ilk haftasında başlar,

muteber(!) medyamız “sevgililer

günü” çanlarını çalmaya. Çok

muhterem(!) adamlara sorulur,

nereye gidecekleri, sevgililer

g ü n ü n ü n e r e d e , k i m i n l e

kutlayacakları. Ne de olsa önemli

bir gündür bugün!. Aziz Valentin'in

ölüm günü!. Zalim Roma kralı 2.

Claudius'a karşı çıkan, gönüllerimizin tahtında yer

bulan, Aziz Valentin. Biz nasıl bu hale geldik ya hu?

Aşkı hangi tenha zamanda bırakt ık?

Sevdiğimizin aşkını içimizde yeri bilinmeyen

hangi dipsiz kuyunun en derinine attık?. Ne

zaman terk ettik, “kirpiği titremesin“ diye acı

çekmeyi? Bize olan sevgisini

aldığı hediyeyle ölçmeye

ne zaman başladık? Ben

susuyorum, aşk üzerine

daha fazla konuşmak

haddim değil. Ama bu

sevgililer günü saçmalığı üzerine

konuşabilirim.

Sevgililer günü, hiç kaçarı yok tüketim

g ü n ü , a l ı ş v e r i ş a n l a m ı n d a

t ü k e t m i y o r s a n ı z d a r u h e n

tükeniyorsunuz en azından, o her

yerde karşınıza çıkan anlamsız farfar

sarsar, içi boşaltılmış bir kırmızılık

başınızı döndürür. Görüyorsunuz…

Medeni olacağız diyerek başladığımız

başkalaşım devam ediyor. Durdurabilene aşk

olsun. Yamalı yüzümüzden bir deri parçası

daha sarkıyor işte. Neyi yamasak kaçtığımız

suratımıza, bünye kabul etmiyor. İki gün

satabiliyoruz cakasını yeni yüzümüzün, bilemedin üç.

Baktığımız her ayna yine yalan söyleyecek olmanın

utancıyla kararıyor. Aynayı içine gömen ahşap, bir

gün her şeyin geçeceğini söylüyor nedense.

Hepsi geçecek.. hepsi..

Geçmeyecek halbuki! Bu şekilde devam

edersek hiçbir şeyin geçeceği yok. Aksine

artarak devam edecek. Bakın Yusuf

Hayaloğlu'nun mısraları geldi

aklıma: ' 'Göğsüm daralıyor,

yüreğim kanıyor, olmasaydı

s o n u m u z b ö y l e . . . ' K e ş k e

olmasaydı. Ama oldu. Şimdi

yapılacak en mantıklı şey zararın

bu doruk noktaya vardığı yerden

geriye dönmek. Her halükarda

kardayız. Gelecek nesillere böyle bir

rezaleti miras bırakmak zorunda değiliz. Ne

diyeceğiz torunumuza: 'yavrum aziz Valentin

ölmüş biz de onu anıyoruz. Merhum çok iyi

insandı…' Böyle mi yani? Bu mudur böyle

bir hatanın açıklaması?

Şubat sevgililer gününü hatırlatır evet,

sevgililer günü için yapılan çoğu

göstermelik hediye almalar, insanları

kandırmak için söylenen onca

yalanlar, hepsi de gerçek dışı...

Şubatın yalan olmayan, gerçek

olan tek özelliği soğuğu. Aşktan

bahsedenler kurdukları süslü

k e l i m e l e r i n i ç e r s i n d e

gerçekten uzak yaşarlar,

ama şubatın soğuğu öyle

mi, yalan değildir, işler

insanın iliklerine, titretir.

K e ş k e şubatın aşkı da insanları

gerçekten titretse, yalan olmasa.

Sevgiye k ıymet l i az iz arkadaş lar ım;

Yalnız, rengi solmuş, değeri bir güne indirgenip

pazarda harcanmış kalp, kutsala ihanettir! Sevgi

bir gün hatırlandığında değil bir ömre

paylaştırıldığında, bir ömür yaşandığında

değer ifade eder. Sevgililer günüyle değil sevgiyle

aziz olmanızı dileğiyle…

Mariye Müberra Arıcı

.... GÜNÜ

Özgür bir adam, vatansever bir adam, zincirleri

kırmayı öğreten bir adam. O adam Nazım Hikmet

Ran. Herkesin içinden biri, onunla herkes dost gibi.

Bu yüzden belki de herkes ona sadece Nazım

demekle yetindi.Onu anlatmaya ne hacet.Ben sadece

onu hatırlatmakla görevliyim. Nazım olmayı, Nazım

gibi düşünmeyi ya da sadece Nazım gibi özgürce

nefes almayı hatırlatacağım. Hem bir vatan aşığı olup

hem de sevgilisinden uzaklarda neden sonsuz

uykuda olduğunu hatırlatacağım... Sadece Nazım'ca

düşünmeye çalışacağım...

Nerden bilecekti çok sevdiği ülkesinden

kilometrelerce uzakta öleceğini... Eşsiz benzetmeler

yaptığı ülkesinden uzaklarda. Şöyle anlatırdı

sevdasını;

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak

başı gibi uzanan

Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler

kenetli ayaklar çıplak

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu

cennet bizim!

Sahi ya bu memleket Nazım'ın değil miydi? Onu

bu sevdasından defalarca uzaklaştıran neydi? Nazım

yine de onu ipekten halılara benzetti. Sevdasını ince

paylaşmıyoruz artık. Gesi bağlarında dolanan

insanımızın derdini bilmiyoruz veya ilgi

duymuyoruz. Elimizdeki değerlerin farkına

varmak gerek. Günün birinde avuçlarımızı bir açar

bakarız ki avuçlarımızda bizi biz yapan değerler

kaybolup gitmiş. Bul bulabilirsen; topla

toplayabilirsen.

“Mendili eline

Mendil verdim geline

Kara kına yollamış

Yar benim ellerime”

dizelerindeki coşkunluktan bihaber,

“İki kapılı bir handa gece gündüz gidiyoruz.”

Şeymanur UZUN

ince dokudu şiirlerine. Şu aflar olmasaydı ne

yapacaktı Nazım? Çürüyecek miydi hapishane

köşelerinde? Hayır! Nasıl büyük bir kasırga

durdurulamazsa hiçbir şey de durduramayacaktı

Nazım'ı. Yazmasına engel olamayacaklardı.

Defalarca girip çıksa da o kara kutuya yine de

sevecekti yaşamayı. 12 yaşında başlamıştı yazmaya

ve o günden beri de hayatı sevdi, hayatı yazdı.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir

kapının..

Derken kendini mi anlattı acaba? Ne düşünüyordu

bu dizeleri yazarken? Onu üzen hapiste kapalı olmak

mıydı, yoksa ülkesi elden giderken elinin kolunun

bağlı olması mı? Dedim ya nazım gibi düşünmeye

çalışacağız. Ama nasıl yapabiliriz bunu? Nazım'ın

hissettiklerini nasıl anlatacağım? Atamız gibi Nazım

da güveniyordu bize. O günleri unutmayacağımızı

ve bu ülkenin sanatçısına değer vereceğimizi

düşünüyordu. Şöyle bir anısı vardır özgür adamın:

Bursa'da tutsak olduğu günlerde bakanlık

müfettişleri gelir hapishaneyi teftişe. Müfettiş merak

eder Nazım'ı. Çağırtırlar müdür odasına. Müfettiş

dalga geçer gibi davranır Nazım'a. ''Demek Nazım

sensin'' der ve kısa bir konuşmanın ardından

''gidebilirsiniz'' deyip yollar Nazım'ı. Ama nazım

kalır mı bunun altında kapıdan çıkmak üzereyken

döner ve sorar müfettişe ''Ömer Hayyam'ı tanır

mısınız?'' Müfettiş böbürlenerek ''kim tanımaz

Hayyam'ı?''der. Nazım tekrar'' peki Hayyam

zamanında ki İran hükümdarı kimdi?'' diye sorunca

müfettiş şaşırır ''nerden bileyim'' der. Nazım ''

görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama

hükümdarı anımsayamadınız. İşte yıllar sonra da

beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet

bakanını da sizi de kimse anımsamayacak.'' der.

Nazım'ın dediği doğru mu? Onu yeterince

anımsıyor muyuz? Ona sahip çıkabildik mi? Soy

ismini bile değişmek zorunda kalan bizim

sanatçımızdı. Onu ellerin toprağına bıraktık. İpek

halılara gömemedik. İsteği şuydu bizden:

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,

ölürsem kurtuluştan önce yani,

alıp götürün

Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.Anadolu'da değil Moskova'nın soğuk toprağında

Nazım. Bir köy mezarlığında değil kimsesiz yalnız

yatmakta nazım. O bizim şairimizdi. O her zaman bu

ülkeyi sevdi. O bizi sevdi onu hatırlasak da,

düşünceleri yüzünden onu yargılasak da. O adam

akıllı yaşadı bu dünyayı. Onu defalarca üzse de, ona

adil davranmasa da. İnsanlar için ölebilecek biriydi

o.Hem de yüzünü bile görmediği insanlar için, hem

de hiç kimse onu buna zorlamamışken. Biz Nazım'ı

düşünelim, Nazım'ı anlayalım ya da en azından onu

hatırlayalım yeter. Moskova'ya bir selam gönderelim

onun adına. Dünyayı böylesine seven adama,

Yaşadım diyebilen adama... En azından hatırladım

diyebilmek için.

Uzaklarda Uyuyan TürkHilal Çukur

Page 5: ŞUBAT 2011 5

GENÇ EDİPLERRize Anadolu Öğretmen Lisesi5

Şubat 2012

AŞİYAN

OSMANLI TARİHİNDE İLKLER!Savaş meydanında şehit olan ilk ve tek padişah I. Murat Han'dır.

!İlk Türk matbaası III. Sultan Ahmet Han zamanında ve 1727 yılında faaliyet geçen İbrahim Müteferrika

Matbaası'dır.

!İlk vapur II. Mahmut zamanında 1827 satın alınmış olup halk arasında “Buğu Gemisi” adıyla

anılmıştır.

!İlk kıyafet kanunu 3 Mart 1829 ve II. Mahmut zamanında yayınlanmıştır. Bu kanuna göre memurların

fes, ceket, pantolon ve kaput giymeleri kararlaştırıldı.

!İlk gazete II. Mahmut döneminde 1 Kasım 1831'de yayınlanan Takvim-i Vakayi'dir

!İlk borçlanma Sultan Abdülmecid döneminde 1854 yılında İngiltere ve Fransa'dan alınmıştır.

!İstanbul'da öldürülen ilk padişah Genç Osman adıyla bilinen II. Osman'dır.

!İlk telgraf Sultan Abdülmecid döneminde 9 Eylül 1855 tarihinde İstanbul-Varna arasında faaliyet

geçmiştir.

!Avrupa'ya giden ilk ve tek Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz'dir.

!İstanbul'a ilk tünel Sultan Abdülaziz zamanında 1874'te açıldı.

!Haydarpaşa-Ankara demiryolu II. Abdülhamid döneminde 1888'de yapıldı.

!İlk Boğaziçi köprü projesi II. Abdülhamid döneminde 1900'de yapıldı.

YUNUS DERLER HANİ

Yunus derler hani, bir halk kahramanı

Dilinde sevgi, yüreğinde var imanı

En güzel doğrularla yaşadı bu hayatı

O cihana sevginin gözüyle baktı.

Yunus derler hani, ona nice sözler söylendi

Ne var ki yine sevgisi hakkıyla bilinmedi

Onun yaşamı aşk denen sırda gizliydi

Söyle, ömür ırmağında onu kim bulabildi.

Yunus derler hani, satırda şiir gibidir.

Söz vardır, sevgiyi anlatır dert giderir

Söz vardır, aşkı anlatır kalp eritir

Söz vardır, hasreti anlatır gözden yaş getirir.

Yunus derler hani bir halde durmaz

Irmaklar gibi çağlar, yatağına sığmaz

Eğrilik nedir bilmez, doğruluktan şaşmaz

Hiçbir âdemoğlunun gönlünü kırmaz

Yunuz derler hani, hep doğrulukla hasbihal

Her bakışı gül gibi, dikene vermez mahal

Onda gizlidir doğruluk, insan sevgisi

Hangi millette var, Bizim Yunus gibisi

Mariye ARICI

SAYIM GÜNÜ Celal Sahir Erozan, Atatürk'e bir gün şiirini okuyormuş:

Boş, boş, boş..

Sokaklar boş,

Meydanlar boş,

Her taraf boş,

Ufuk boş..

Toprak boş..!

Atatürk hemen mırıldanır: Ne o Sahir bu şiiri nüfus sayım günü mü yazdın?

SEN DE GEL Çekemeyenlerden birisi; Mevlana’ya: Sen ne biçim Müslümansın, dinin de

bir izzeti şerefi var! Müslüma’na gel, Yahudi’ye gel, Mecusi’ye gel, tövbeni

bozsan yine gel, olur mu öyle şey? mealinde uzunca bir mektup yazmış.

Mevlana mektubu sabırla okumuş ve arkasına şu cümleyi yazarak geri

göndermiş: Sen de gel!

Kübra Limoncu

Bir gün yazar İstanbul Maarif

Müdürlüğü'nün merdivenlerinden

çıkarken büyük rakkaslı saati

tamire götüren hademe, R.N.

Güntekin'in omzuna bindirmiş.

Yazar o hazin can acısını bir

tebessümle örterek: �Evladım,

sen cep saati kullansan daha iyi

edersin.” demiş.

Bir gün Necip Fazıl,

bir üniversitede konferansa

katılmış. Çıkıp her zamanki gibi

din ve Allah kavramları hakkında

konuşmuş. Konuşması bittikten

sonra, ona karşıt görüşlü olan

profesör Necip Fazıl'a : Siz önceden

çıkıp farklı şeyler

söylerdiniz,

şimdi ise o

sözlerinizle

çelişen şeyler

söylüyorsunuz.

Yazdığınız şiirler

hala ezberimdedir,

bu ne demek oluyor?

Necip Fazıl'ın

cevabı meleklere

parmak ısırtacak

bir cevap olur: Benim geçmişim

bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar.

Üstadın yurt dışında olduğu bir sırada,

arkasından atıp tutan birisini ona haber verirler. Üstat:

Ne yani? der. Ucuna sivrisinek kondu diye 35'lik topu

ateşleyemem.

Mahkemede hâkim Necip Fazıl'a: Bak, seni

bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim.

Öyle değil mi? Necip Fazıl sorar: Hâkim bey yoksa

istifa mı ediyorsunuz?

Büyük Doğu Gazetesi'nin matbaasında

mürekkep ve kâğıt kalmamıştır. Necip Fazıl bunu

Şöyle bir baktım camdan. Dışarısı hiç bu kadar güzel

görünmemişti gözüme. Yeni çiçek açmış ağaçlar bahar

yağmuruyla ıslanmış, güzelim pembe-beyaz çiçekler küçük

bahçemi süslemişti.Bahçe kapısının yanındaki çeşme her zaman ki

gibi su akıtıyordu ve akan su ince bir çizgi halinde çiçeklerin

arasında kaybolup, bir yerde toprakla buluşuyor; yerin altındaki

binlerce canlıya yaşam kaynağı oluyordu. Birden cama vuran tek

tük yağmur damlalarına takıldı gözüm. Pencereyi açtım. Açar

açmaz içimi ferahlatan yosun tutmuş toprak kokusu doldu

burnuma. Ardından baharın kokusunu içime çektim. Bu büyüleyici

kokular kendimden geçmeme neden olacak ki; yüzüme vuran

yağmur damlalarını, üşüdüğümü hissedince fark ettim. Başımı

pencereden iyice çıkarıp gökyüzüne baktım 10 dakika önce

yüzüme gülen güneş, yerini tonlarca suyla dolu bulutlara

bırakmıştı. Böyle güzel bir mevsimde de bırakılmaz ki burası.

Buraya ilk geldiğim gün de böyle yağmurlu bir bahar günüydü.

Baharın soğuğuna alışana dek zaten yaz gelmişti. İnsanlara alışmak

öyle zor gelmemişti ama. Ailemden ayrılmanın burukluğu, yeni

dostlarımın sıcaklığına bırakmıştı yerini. Tutamadım kendimi,

ağladım. Pencereyi kapadım, emektar sedirimin üzerine yığıldım.

Burada yaşadığım her kareyi bir bir güncellerken beynim,

gözyaşlarımın yerini ince bir tebessüme bıraktı. Kim bilir kaç

zaman sonra kapının çalınmasıyla kendime geldim. Sert bir

tıklamaydı bu. Öncesinde defalarca hafif tıklama olduğunu

haykıran sert bir tıklama. Elim kapının tokmağına uzandı. Kapıyı

açtım tiz bir gıcırtı eşliğinde. Gözlerim aşağılarda bir yerde koca

bir çift yeşil gözle buluştu. İçimdeki boşluk bin kat daha arttı.

Kabullenmek istemediğim gerçek oturdu beynime: Bu gün burada

son günümdü. Çıldıracak, tıkanacak gibi oldum. Boğazımdaki

düğümler büyüdü. Olacak iş miydi bu?

Hatun Kaboğlu

OLACAK İŞ MİYDİ BU?Necip Fazıl’dan Kesitler

duyar ve sorar: 1 tane bile kâğıt yok mudur? Çalışanlar birkaç tane kaldığını

söylerler. Necip Fazıl: Peki hiç mürekkep yok mudur? Ve yine çalışanlar bir şişe

mürekkep olduğunu söylerler. Necip Fazıl tek nüsha gazeteyi bastırmıştır. Sonra

malum gazetelere kendini ihbar etmiş. Malum gazetelerde nöbetçi savcılığa gitmiş

ve gazetenin o sayısını toplatma kararı alınmış. Ertesi gün gazetelerde Büyük Doğu

toplatıldı yazmış. Yani Büyük Doğu ekonomik nedenlerden dolayı çıkmadı

denilmemiş.

Bir gün Necip Fazıl'a, Düşünebilmek ne demektir? diye sorarlar.

Düşünemediğimizi düşünmedikçe düşünmekten uzağız. Şeklinde cevap verir.

Adem Yazıcı

Page 6: ŞUBAT 2011 5

Ocak 2012

AŞİYANBİLİM - TEKNİK - SAĞLIK

Rize Anadolu Öğretmen Lisesi6Şubat 2012

AŞİYAN

Türkiye 75 Milyon Oldu

31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu

74.724.269 kişi oldu

2011 yılında Türkiye'de ikamet eden nüfus bir

önceki yıla göre 1.001.281 kişi artmıştır. Nüfusun %

50,2'sini (37.532.954 kişi) erkekler, % 49,8'ini

(37.191.315 kişi) ise kadınlar oluşturmaktadır.

2011 yılında Türkiye'nin yıllık nüfus artış hızı

binde 13,5 olarak gerçekleşti

2011 yılında 81 ilden; 56'sının nüfusu bir önceki yıla

göre artarken, 25 ilin nüfusu azalmıştır.

Ülke nüfusunun % 76,8'i il ve ilçe merkezlerinde

yaşıyor

Toplam nüfusun % 76,8'i (57.385.706 kişi) il ve ilçe

merkezlerinde ikamet ederken, % 23,2'si (17.338.563

kişi) belde ve köylerde ikamet etmektedir.

İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının en

yüksek olduğu il % 99 ile İstanbul, en düşük olduğu

il ise % 35 ile Ardahan'dır.

Nüfusun % 18,2'si İstanbul'da ikamet ediyor

Toplam nüfusun % 18,2'si (13.624.240 kişi)

İstanbul'da ikamet etmektedir. Bunu sırasıyla;

% 6,6 ile (4.890.893 kişi) Ankara, % 5,3 ile (3.965.232

kişi) İzmir, % 3,6 ile (2.652.126 kişi) Bursa, % 2,8 ile

(2.108.805 kişi) Adana takip etmektedir. Ülkemizde

en az nüfusa sahip olan Bayburt ilinde ikamet eden

kişi sayısı ise 76.724'tür.

Nüfusun yarısı 29,7 yaşından küçük

Ülkemizde ortanca yaş 29,7'dir. Ortanca yaş

erkeklerde 29,1 iken, kadınlarda 30,3'tür. İl ve ilçe

merkezlerinde ikamet edenlerin ortanca yaşı 29,5;

belde ve köylerde ikamet edenlerin ortanca yaşı ise

30,5'tir.

Nüfusun % 67,4'ü 15 ile 64 yaşları arasında

15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki

nüfus (50.346.979 kişi), toplam nüfusun % 67,4'ünü

oluşturmaktadır. Ülkemiz nüfusunun % 25,3'ü

(18.886.575 kişi) 0-14 yaş grubunda, % 7,3'ü ise

(5.490.715 kişi) 65 ve daha yukarı yaş grubunda

bulunmaktadır.

Türkiye'de kilometrekareye 97 kişi düşüyor

Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen “bir

kilometrekareye düşen kişi sayısı” Türkiye

genelinde 97 kişidir. Bu sayı illerde 11 ile 2.622 kişi

arasında değişmektedir. İstanbul ilinde bir

kilometrekareye 2.622 kişi düşmektedir. Bunu

sırasıyla; 443 kişi ile Kocaeli, 330 kişi ile İzmir, 257 kişi

ile Gaziantep ve 254 kişi ile Bursa illeri izlemektedir.

Nüfus yoğunluğunun en az olduğu il ise 11 kişi ile

Tunceli'dir. Yüzölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada

yer alan Konya'nın nüfus yoğunluğu 52, yüzölçümü

en küçük olan Yalova'nın nüfus yoğunluğu ise

244'tür.

2011 yılında Türkiye’de ikamet eden nüfus bir önceki yıla göre 1 milyon bin 281 kişi artarak, 74 milyon 724 bin 269 kişi oldu. Rize nüfusu ise 323 bin 012 kişi oldu.

RAÖL Nüfus İstatistiğiOkulumuz Coğrafya Öğretmeni Burcu Korkmaz Çam danışmanlığında 10/E sınıfı öğrencilerince okul içi nüfus istatistiği çıkarıldı.

Okulumuzdaki kız öğrenci sayısı erkek öğrenci sayısından fazladır. Öğrencilerin büyük bölümü 1996 doğumludur.

Okulumuza Rize başta olmak üzere birçok ilden öğrenci gelmektedir.

Okulumuz öğretmen lisesi olmasına rağmen öğretmen

olmak isteyen öğrenci sayısı oldukça azdır.

Çok istenen meslekler sayısal alan meslekleridir. Bunun

nedeni ise öğrencilerin büyük bir kısmının Fen Lisesi’ni

kazanamadığı için bu okula gelmesidir.

Yeni yıl astronomi meraklıları açısından heyecan

verici olacak gibi gözüküyor. İki kez Güneş

tutulması ve iki kez de Ay tutulmasının yaşanacağı

2012'de ayrıca Venüs de Güneş'in önünden geçecek.

2012'de yaşanacak gök olaylarının en önemlisi hiç

şüphesiz Venüs geçişi. 5 Haziranı 6 Hazirana

bağlayacak gece Venüs, Dünya ile Güneş'in arasına

girecek. Nadiren gerçekleşen son aşaması Orta

Avrupa'da Güneş'in doğuşundan kısa bir süre sonra

kuzeydoğu yönünde izlenilebilecek. Bu geçiş, Güneş

tutulması gibi gökyüzünün tamamen kararmasıyla

olmayacak. Venüs parlak Güneş diskinin önünde

minik bir nokta olarak görülecek. Ancak bu gök

olayını kaçıracaklar için üzücü bir haberim var. Bu

geçiş bir daha ancak 105 yıl sonra tekrarlanacak.

Tam tarihi ise 11 Aralık 2117. Venüs daha önce 8

Haziran 2004 tarihinde Dünya ile Güneş'in arasına

girmişti. 8 yılda iki defa tekrarlanacak olan bu olay

20. yüzyılda ise hiç görülmemişti.

Öte yandan 20-21 Mayıs ve 13-14 Kasım tarihlerinde

iki kez Güneş tutulması gerçekleşecek. 4 Haziran ve

28 Kasım tarihlerinde ise iki kez Ay tutulması

yaşanacak. Ancak bu tutulmaların hiçbiri

Türkiye'den izlenemeyecek. 2012 astronomik yılı

tam olarak 31 Aralık 2011 gecesi Türkiye saati ile

saatler 23:34'ü gösterdiğinde başlayacak.

Muhammed Üzeyir Kaya

2012'de Gökler Hareketli Olacak

İnternete bağlanabilme özelliğine sahip olan bu

şemsiye wireless yani kablosuz internet sistemiyle

çalışıyor. Yağmurlu bir günde dışardasınız ve

canınız o anda internete bağlanmak istedi. Artık

çoğu semtlerde kablosuz (wireless) internet

bağlantısının olduğunu biliyorsunuz. Ancak

yanınızda şemsiyenizden başka bişey yok. İşte

burda devreye "Pileus" giriyor. Görüntü

şemsiyenin iç kısmına yansıyarak internete

bağlanabiliyor, video oynatabiliyor yada fotoğraf

gösterebiliyorsunuz. Ancak üzülerek söylemeliyiz

ki "Pileus" adı verilen bu şemsiye henüz şatışa

çıkmadı.

Japonlar

teknolojide

durdurak

bilmiyor.

Bu kez sıra

şemsiyelere

geldi.

Bu şemsiye internete bağlanabiliyor

Hava fotoğrafçılığı yapmanın birçok yolu vardır.

Ama temel olarak alçak irtifa hava fotoğrafçılığı ve

yüksek irtifa hava fotoğrafçılığı olarak ikiye ayrılır.

Biz kullandığımız ekipmanla alçak irtifa hava

fotoğrafçılığı yapmaktayız. Çekeceğimiz fotoğrafın

ve mekanın özelliğine göre max. 100 m. ye kadar

yükselip istenilen görüntüler elde edilmektedir. Her

türlü sorularınız için www.facebook.com/pages/MURiNOM/312826075410933

Hava Fotoğrafçılığı Meraklıları

California'daki düşünce kuruluşu Gelecek

Enstitüsü'nün başkanı ve gelecek bilimci Marina

Gorbis, yakın zamanda robotların giderek artan bir

biçimde, savaşlardan çalışma yaşamına ve hatta

mutfağımızın düzenlenmesine kadar her şeye

egemen olacağını belirtti.Guardian gazetesinin

haberine göre Gorbis, robotlarla insanların birlikte

"yeni bir imkanlar dünyası" yaratabileceğine

inanıyor. ABD ordusu, "BigDog" adı verilen, 4

ayaklı mekanik yük taşıyan bir robotun

geliştirilmesine destek veriyor.

Terminatör gerçek oluyor

İlginç Ürünler

USB ile çalışan bu mikrodalga fırınla bilgisayar

başında mutfağa gitmeden yemek pişirebilirsiniz.

Üçlü priz sorununa kökten çözüm getiren buluş

Boşluk nasıl meydan geldi?

Muharrem Kurtuluş

Page 7: ŞUBAT 2011 5

AŞİYAN GAZETESİRize Anadolu Öğretmen Lisesi

Yayın Organı

Anadolu Öğretmen Lisesi Adına Sahibiİbrahim İSMAİLOĞLU

Okul Müdürü

Yayın HazırlığıRukiye ŞAHİN &

Grakif&DizaynErdal ŞAHİN

Yayın KuruluHilal Çukur

Muberre ArıcıŞeymanur Uzun

Kübra AslışenRümeysa OğurKübra Şadoğlu

Zekiye TerzioğluHatun Kaboğlu

Yazı İşleriBeyza Moral

Halkla İlişkiler

AdresAnadolu Öğretmen Lisesi Merkez/RizeTel: 0(464) 226 07 23 Fax: 226 07 62e-posta:

web: http://www.raol.k12.trBasım Yeri:Güneş Gazetesi/Rize

Erdal ŞAHİN

Üzeyir Kaya/Merve NalkıranElif Sandallı/Muherrem Kurtuluş

Metehan Abbas/Sedat Tarlacı

[email protected]

Çalışacaksın arkadaşım,

çalışacaksın! Başka çare yok!

ve şunları da hiç unutma: Bir

dersi bir öğrenci başarıyorsa

diğeri de başarır. Tabi ki

başaranın ödediği bedeli, başarmak isteyen de

ödemek zorundadır. Zira başarı bedel ister ve

ter kokar…

Sana bu dönem için şunları

öneriyorum: Geleceğini

kurgula. Hayal kur! Ne

olmak istediğine karar ver!

Hedefine nasıl ulaşacağını

programla.Programdan taviz verme.Nefsinin

isteklerine hedefine ulaşma azmiyle karşı koy.

Çalış,çalı,çalış!...

Yapabileceğinin en iyisini

yaptıktan sonra vicdanın seni

rahatsız etmez. Önemli olan

da vicdanınla barışık olman,

gerisi ayrıntı. Bütün

davranışlarınla kendini başarıya ada. Ve

başarının ancak onu istediğin taktirde

geleceğini hep hatırla.

Bu dönem daha planlı

çalışman gerekiyor. Tamam,

kendine defalarca plan

hazırlamış olabilirsin ve her

defasında uyamadığın için

vazgeçmiş olabilirsin. Ama başarı vazgeçenleri

çok çabuk terk eder. VAZGEÇMEK YOK

ARTIK!

Kendini başarıya odakla!

Olumsuz düşünceleri

kafandan çıkarıp çöpe at ve

yalnız başarıya odaklan!

İnsan olumlu düşünür ve

bilinçaltına olumlu emirler verirse beyin bu

doğrultuda çalışır. Bence bu dönemin müthiş

geçecek. Kolay gelsin..

Hayat savaşını kazanan her

zaman en güçlü ya da en hızlı

olan değildir. “Er veya geç

kazanan kişi, kazanacağını

önceden düşünen kişidir.”

evet... Arnold Palmer aynen böyle diyor. Bence

bu cümleyi bir düşünsen fena olmaz…

Bak kardeşim Henry Ford

derki: 'Yapacağım da deseniz,

yapamayacağım da deseniz

haklı çıkarsınız.' Eee şimdi

haksız mı adam? Doğru

söylüyor. Öyleyse kendine güvenmekten asla

vazgeçmeyeceksin! Ve başarı denizinde demir

atacaksın İnşallah.

Ders çalışmana engel olan

arkadaşlarına 'hayır' demeyi

bu dönemde de

başaramazsan durum vahim

demektir. Zamanını kimseye

çaldırma. İlerde rahat etmek için şuan ki

rahatımızı terk etmeye mecburuz. Lütfen

elindeki zamanı doğru kullanmaya bak!

Yeni bir dönem ve yeni

umutlar. Senden ricam

elinden gelenin en iyisini

yapman. Kendine durmadan

şu sözcükleri tekrarla

'ÇALIŞIRSAM NE KAYBEDERİM Kİ...'

Çalışırsan hiçbir şey kaybetmezsin! Tembelliğin

kölesi olma! Başarılar…

Öncelikle şu hoş olmayan

huylarından vazgeç! Çünkü

çevrende yanlış

anlaşılıyorsun. Eğer ben

onların düşündüğü gibi

değilim diye düşünüyorsan durumunu

düzeltmeye çalışmalısın.

Çok asosyalsin. Kendini

hayatın içine dahil etmek için

biraz çaba sarf etsen pişman

olmazsın. Ayrıca bu dönem

çok kötü geçecek. Başarı

açısından sorun yaşamayacaksın ama ruhsal

çöküşler yaşayacaksın. Kendine dikkat etmeni

öneririm.

Duyduğuma göre sınavlarda çok

stres yapıyormuşsun. Bunu

yenmeye şimdiden yani daha

sınavlar bastırmadan

başlamalısın. Sana stresi yok

etmenin en mantıklı tekniğini söyleyeyim: Bir günlük

yol için iki günlük azık hazırlamak. Allah yardımcın

olsun!

A Ş İ Y A N A S T R O L O J İ S E R V İ S İ

Astr

olo

g M

ari

ye

be

rra

Arı

EĞLENCE - MİZAHRize Anadolu Öğretmen Lisesi7

Şubat 2012

AŞİYAN

NASIL BİR KİŞİLİĞE SAHİPSİNİZ? GELİN ÖĞRENELİM...

Hilal Çukur

-Sunucu: Hilal Hanım takip mesafesi nedir? -Hilal Cebeci: Takip mesafesi,

mesela ben şu anda 40 km hızla gidiyorum ya, önümdeki araçla aramdaki

mesafe de 40 kilometre olmalıdır. -Sunucu: Ama Hilal Hanım, bu durumda

İstanbul-Ankara yolunda sadece 13 araç olabilir.

Süleyman Demirel "Ege bir Yunan gölü deeldir, Ege bir Türk gölü de deeldir.

Binaenaleyh Ege bir göl deeldir.”

1) Sokakta genellikle nasıl yürürsünüz?

a-Yanımda kesin arkadaşlarım vardır. Onlarla sohbet

ederim.

b-Kendi kendime bir şeyler mırıldanarak gezerim.

c-Sessiz sakin yürürüm .Kafa dinlerim.

2) Diyelim ki bir yere gideceksiniz. Dolmuş bomboş

nereye oturursunuz?

a-En önlere otururum.

b-Orta bölümden bir yere otururum.

c-Arkalara otururum.

3) Boş zamanlarınızda evde ne yaparsınız?

a-Ailemle çay içer sohbet ederim.

b-Oturma odasında televizyon izlerim.

c-Odamda olurum genellikle. Müzik dinlerim ya da

kitap okurum.

4)Sınıfta nasıl biri olarak bilinirsini?.

a-Derste sürekli konuşan, eğlenceli ve geveze biri

olarak.

b-Normal biri olarak bilinirim herhalde.

c-Sessiz, kimseyle fazla muhatap olmayan biri olarak.

5)Bize biraz arkadaş çevrenizden bahsedin desek ne

dersiniz?

a-Geniş bir arkadaş çevrem vardır. Okulun yarısından

fazlasını tanırım.

b-Samimi olduğum ortam sınıfımdır.

c-2-3 samimi arkadaşım vardır. Başka da yok.

6)Genellikle ne tür müzik dinlersiniz?

a-Yabancı hareketli şarkılar ya da Türkçe pop.

b-Her tür müzik dinlerim.

c-Arabesk-fantazi ya da rock tarzı...

7)Diyelim ki okuldasınız ve ders boş. Ne yapardınız?

a-Ooooh... Tabi ki kaçardım.

b-Okulda kalır arkadaş ortamımla sohbet ederdim.

c-Sınıfta otururum. Test çözerim ya da kitap okurum.

8)Dolmuştasınız ve yanınıza çok konuşan bir teyze

oturdu. Ne yaparsınız?

a-Teyzeye eşlik eder ben de onunla konuşurdum.

b-Kulaklığımı takar, teyzeyi dinliyor gibi yapardım.

c-Hiç katlanamam bir bahane bulup yanından

kalkardım.

9)Öğretmeniniz sınıfta bir konuyu anlatmanızı

istiyor. Sizin tepkiniz ne olur?

a-Hocaya anlatacağım konunun ne olduğunu sorar

hemen araştırmaya başlardım.

b-Anlatmamak için bin dereden su getirirdim.

c-Aman hoca versin ben o gün okula gelmem.

10)Önemli olan sizin kendinizi nasıl gördüğünüzdür.

Son olarak sizce siz nasıl bir kişiliğe sahipsiniz?

a-Yerinde duramayan, konuşkan, gittiği ortamlarda

sevilen ya da bıkkınlık veren biriyimdir.

b-Normal, ortama göre davranmasını bilen, gerektiği

yerde konuşan, akıllı biriyimdir.

c-Bence ben sessiz, sakin, konuşkan olmayan, kendi

halinde kalmayı seven biriyim.

Değerlendirme:a'lar çoğunluktaysa:

Sizin hiperaktif bir kişiliğiniz var diyebiliriz. Bunu

genellikle çocuklar için kullanırız ama demek ki sizin

çocukluğunuzdan gelen bir yerinde duramamazlığınız var.

Konuşmayı seven biri olarak tahmin ediyorum sizi. Gittiğiniz

ortamlarda konuşulan konunun içeriğini hemen anlayabilir o konu

hakkında konuşmaya başlayabilirsiniz. Öğretmenler tarafından da

sosyal bir öğrenci olarak bilinmeniz aşikâr. Ne diyelim, konuşun ama

kimsenin kafasını şişirecek kadar değil.

b'ler çoğunluktaysa:

Bunu söylemek ne kadar yanlış olsa da siz normaller

sınıfındasınız bence. Gerektiği zaman konuşan, kimseyi sıkboğaz

etmeyen biri olarak görüyorum sizi. Öğretmenler böyle öğrencilere

pek dikkat etmezler. Çünkü ne dikkat edilecek kadar sessiz ne de

konuşkansınız. Boş verin en iyisi böyle. Ama şu konuya dikkat edin.

Ailenize daha fazla zaman ayırın ve derslerinizi daha da iyi bir hale

getirmek için çabalayın.

c'ler çoğunluktaysa:

Her sınıfta sizin gibi sessiz sakin kişiler vardır. Ben

genellikle o kişileri ağırbaşlı kişiler olarak görürüm. Hocaların diğer

öğrencilere hep örnek olarak gösterdiği kişilerdir bunlar. Boş

zamanlarınızda kitap okumanız ya da test çözmeniz buna örnek

olabilir. Ama bu kadar toplumdan uzaklaşmak da iyi bir şey değil

açıkçası. Tamam akıllı biri olabilirsiniz ama unutmayın insanlar

konuşa konuşa anlaşır. O kadar da değilim diyorsanız diyecek bir

şey de yok.

Reha Muhtar "Bütün bunları nasıl yaptın ha?

Cevap ver!”

Telefondaki kişi "Bakın efendim izah edeyim...”

Reha Muhtar "Sus, konuşma! Hâlâ utanmadan izah ediyorsun!

Cevap versene...?

Sinem Güven "Ben meme kanserine şahsen karşıyım.”

Asena "Salak olabilirim ama aptal asla!”Türkiye - Brezilya maçında spiker "Alpay arka ayağını burktu!”

Cüneyt Arkın “İstanbul'un 5/te yarısını gezdim.”

Ebru Gündeş "Sade sadelikten gelir. O yüzden sadeyi tercih ettim!”

A Takımı programında bir altyazı "İsmini vermek istemeyen bir

izleyici Filiz Ovar İngiltere'den arıyor.”İzzet Yıldızhan "Fransızlar amma kültürlü, ufacık çocukları bile Fransızca

konuşuyor.”

Nihat Doğan "Atatürk ne demiş: Yurtta sulh barışta sulh.”Doğuş "Müzikte tek eksiğim opera.”

Emrah "Mozart dinlemiyorum ama Türkiye'ye gelirse konserine

mutlaka giderim."

Ünlülerin güldüren gafları

Page 8: ŞUBAT 2011 5

S P O RAŞİYAN

Şubat 2012

Okulumuzun basketbol takımı liseler arası basketbol

turnuvasında gruptan çıkamadı. Her oyuncunun sıkı

bir şekilde hazırlandığı 4 maçtan 1'in de galip

gelebildik. Ne yazık ki bu galibiyet gruptan

çıkmamızda yeterli olmadı. İlk maçını Mimar Sinan

Endüstri Meslek Lisesi ile oynayan basketbol

takımımız, son periyota kadar kafa kafaya geçen

maçta maçın bitmesine yaklaşık 5 dakika kala maçın

kırılma noktası oldu. Yorulan oyuncularımız

karşısında iyi bir oyun ortaya koyan rakip maçı 63-52

kazandı. İlk malubiyetin ardından 2. maça çıkan

basketbol takımımız bu maçını Fener Lisesi ile yaptı.

İclal Aydın - EmanetçiEtkinlik Tarihi 26 Şubat 2012 Pazar 19:00

Etkinliğin Yeri

İsmail Kahraman Kültür Merkezi

Bilet Satış Yerleri

Kültür Merkezi Gişesi 25TL

Etkinliği Düzenleyenler

Trabzon Devlet Tiyatrosu

Organizayon ve İletişim Biglileri

0 531 780 13 77

Etkinlik Hakkında

Kim olduğumuz farketmiyor. Nihayetinde hepimizin hayatı bitmiş

bir aşktan ya da aynı kurumuş dere yatağından geçiyor. O çocukluk

bahçesinden tanışıyoruz belkide sizinle. Bir gece gidip dönmeyen

babaların hikayesinden, TRT nin ilk renkli çizgi filminden, kokulu

silgilerden, margarin yağı kuyruklarından... Baksanıza ne çok yerde

karşılaşmışız. Demek o yüzden gözüm bi yerden ısırıyor gibi sizi...

KUYİS & KIYAMETEtkinlik Tarihi 18 Şubat 2012 Cumartesi 19:00

Etkinliğin Yeri

Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi 19:00 - 21:30 arası

Bilet Satış Yerleri

Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi

Etkinliği Düzenleyenler

Rize İçin Genç Girişim Derneği ( RİGG )

Etkinlik Hakkında

Türkiye`de Modern Doğaçlama Tiyatro`nun öncüsü olan "Mahşer-i

Cümbüş” ekibinin gösterilerinden esinlenilerek oluşturuldu. Rize`de

5. kez oynanacak olan oyun, daha önceki gösterilerinde oldukça

yoğun bir ilgi ve beğeniyle izlenmişti. Tiyatronun olmazsa olmazı

seyircilerin de katılımıyla nesne oyunları turu, doğaçlama cümleleri

turu, 30 saniye turu, dörtlü dönme, yazar turu, dublaj turu, şapka

turu, cıbırca turu gibi birbirinden keyifli doğaçlama oyunları Kuyis

& Kıyamet ekibi tarafından anında canlandırılacak. Zaman zaman

kısa skeçlerin, seyircilerin katılacağı yarışmaların ve değişen şarkılara anında klip çeken "Komedi Laz

Üçlüsü” isimli ekibin gösterilerinden oluşan program seyirciye doyasıya gülmeyi garanti ediyor.

BİR ANARŞİSTİN KAZA SONUCU ÖLÜMÜEtkinlik Tarihi 21 Şubat 2012 Salı 20:00

Etkinliğin Yeri

RİZE İSMAİL KAHRAMAN KÜLTÜR MERKEZİ

Bilet Satış Yerleri

KÜLTÜR MERKEZİ GİŞESİ

Etkinliği Düzenleyenler

TRABZON DEVLET TİYATROSU

Organizayon ve İletişim Biglileri

464-2130426

Etkinlik Hakkında

Büyük bir metropolde bombalar patlar. Olayın faili olarak tutuklanan

zanlı emniyet müdürlüğündeki sorgusu sırasında pencereden düşüp

ölür. Emniyet, ölümün intihar sonucu olduğunu iddia eder. Ancak

basının ve kamuoyunun baskısıyla soruşturma açılır. Bu

soruşturmayı aktörlük hastalığı olan bir deli oyun alanı haline

getirecek, gerçeğin resmi söylemin bir hayli uzağında olduğunu gösterecektir.

Rize’de Şubat Ayı Etkinlikleri

Erkek voleybol takımımızın

fixtürü

-Rize Anadolu Öğretmen Lisesi

-Rize Anadolu Lisesi

-Güneysu Anadolu Öğretmen Lisesi

Kız voleybol takımımızın fixtürü

-T.O.B.B. Fen Lisesi

-Sağlık Meslek Lisesi

-Hasan Sağır Anadolu Lisesi

-Kız Meslek Lisesi

Hüsrana uğradıkMaçın sonuna kadar iyi bir oyun ortaya koyup önde

olan basketbol takımımız ne yazık ki talihsiz bir son

saniye basketiyle gruptaki 2. maçını 70-69 kaybetti.

Fener Lisesi karşısında alınan mağlubiyetle moraller

iyice bozuldu ve ümitler azalmaya başladı. Pazar

Endüstri Meslek Lisesi ile oynanan 3. maça ilk iki

maçın da vermiş olduğu umutsuzluk yüzünden pek

odaklanamayan takımımız 59-48 yenildi ve gruptan

çıkma şansımız bu maçla birlikte yok oldu. Basketbol

takımımızın da bazı oyuncularının gelmediği 4. ve

son maçta rakibimiz olan Pazar Anadolu Lisesi bir

önceki gün Mimar Sinan Endüstri Meslek Lisesine

yenildiği için gruptan çıkma şansı kalmamıştı, nitekim son maça gelmediler ve bizim basketbol

takımımız maçı hükmen 20 sayı farkla kazanmış ilan edildi. Grup maçların da tek galibiyetimiz olduğu

için finallere kalamadık. Turnuvanın şampiyonu finalde Mimar Sinan Endüstri Meslek Lisesini yenen

Hasan Sağır Anadolu Lisesi oldu. İller arası turnuva da Rize’yi temsil edeceğinden dolayı Hasan Sağır

Anadolu Lisesi basketbol takımına başarılar diliyoruz. Elenen basketbol takımımız içinde her şeye

rağmen takım için ter döktükleri için teşekkür ediyoruz. Umarız seneye olan turnuvada daha iyi

sonuçlar alıp, bu güzel okulumuza şampiyonluk sevinci yaşatırlar. Maçları Rize Üniversitesi Spor

Salonunda yapılacak olan kız ve erkek voleybol takımlarımıza başarılar diliyoruz. Sedat Tarlacı

Badmintonda İkinci Olduk

1. Ardeşen Anadolu Öğretmen Lisesi

2. Ardeşen M.E.T.E.M Lisesi

3. Güneysu Şehit Kamil Anadolu Öğretmen Lisesi

1. Ardeşen M.E.T.E.M Lisesi

2. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi

3. Rize Ticaret Meslek Lisesi

8-9 Şubat 2012

tarihlerinde

oynanan Liseler

Arası Badminton İl

Birinciliği

müsabakaları

oynanan final

maçları ile Çayeli

Kazım Ayvaz Spor

Salonunda son

buldu.

Ardeşen Liseleri Şampiyon OlduErkeklerde İlk Üç

Kızlarda İlk Üç