ŞUBAT 2011 5
-
Upload
erdal-sahin -
Category
Documents
-
view
223 -
download
5
description
Transcript of ŞUBAT 2011 5
Şabat 2012 www.raol.k12.tr/asiyangazetesi
A Ş İ Y A NRIZE ANADOLU ÖGRETMEN LISESI GAZETESIDIR
Yıl:2 Sayı:5
Matematik YarışmasındaRAÖL Farkı
OYAK Çimento ve TÜBİTAK tarafından her yıl Oyak Çimento
fabrikalarının bulunduğu illerdeki liseler arasında düzenlenen
matematik olimpiyatları ödülleri dağıtıldı.
Okulumuz öğrencilerinden Aytennur Sayın (11/C), Anıl Akif
Haydaroğlu (11/C), Esra Sadıkoğlu (12/A) ve Elif Ayten Tarakçı’nın(12/C)
katıldığı OYAK Liseler Arası Matematik Yarışması'nda okulumuz Rize İl
Birincisi oldu.
Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi salon’unda düzenlenen OYAK
Liselerarası Matematik Yarışması Rize İl Birinciliği ödül törenine, Ünye
Çimento San.ve Tic.A.Ş. Yöneticilerinin yanı sıra; il ve ilçe protokolü
mensupları,yarışmacı okulların öğrencileri,idarecileri ve aileleri
katıldı.Törende yapılan konuşmalarda OYAK Matematik
Yarışması’nın akademik kalitesi,ödülleri ve her geçen yıl artan
uygulama alanı ile önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğu
vurgulandı.Teknolojinin anahtarı ve bütün bilimlerin yaslandığı alan
olan matematiğin meslek seçimindeki önemi,teknoloji üretme
yarışında dünya ile rekabet edebilmeyi sağlayan evrensel bir dil olduğu
belirtildi.
Rize, t raf iğine çözüm arıyor
Rize’de ilk üçe giren okullar;1. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi2. Pazar Necat Sağbaş Anadolu Lisesi 3. Ali Metin Kazancı Rize Lisesi
Rize, t raf iğine çözüm arıyor
Yarışmaya katılan tüm öğrencilere duvar saati,”Oyunun Kurallarını Fizik
Söyler”isimli kitap ve yarışmaya katılan tüm okullara 1000 TL-2000TL arasında
yardım,il birincisi olan okulun öğrenci,öğretmen ve okul müdürlerine 1’er
Cumhuriyet Altını verildi.2012 Nisan’da İstanbul’da misafir edilecek 15 il birincisi
ekip ve aileleri hem İstanbul’un tarihi ve kültürel mekanlarını gezecek hem de
seçkin üniversiteleri ziyaret edip mezunları ile bir araya gelecekler.Nisan ayında
yapılacak final sınavını kazanacak okul ve ekip üyelerine yarışmanın anısına
çeşitli hediyeler dağıtılacaktır.Derece giren okulların ödüllerini Rize Vali
Yardımcısı Mustafa Erkayıran ve Rize Milli Eğitim Müdürü Baki Kesicioğlu
birlikte verdiler.
Okulumuz öğrenci, öğretmen ve idarecilerini tebrik ediyor ve İstanbul'da
düzenlenecek şampiyonada öğrencilerimize başarılar diliyoruz.
Son 10 yılda 3 bin 449 okulda 13 bin 796 öğrencinin katıldığı
yarışmanın,bu yıl 19 Kasım 2011 Cumartesi günü düzenlenen
1.aşama sınavında, 15 ilden toplam 483 okul ve bin 932 öğrenci
yarıştı.
11 OYAK iştirakinin üstlendiği ve 15 ilde yapılan yarışma bu
sene Adana, Balıkesir, Batman, Bolu, Düzce, Hatay,
Kahramanmaraş, Kocaeli, Mardin, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas,
Tekirdağ ve Zonguldak illerinde düzenlendi.
İlk kez 2002 yılında 5 il ve 107 okulda “Hayat
Matematiktir”sloganı ile başlayan Liselerarası
MatematikYarışması’nda temel amaç,Türk insanının gündemine
analitik düşünme ve çözümleme pratiğini yerleştirmek,matematiğe
ilgi duyan gençliği teşvik etmek,matematik sevgisini aşılamaktır.
10. Oyak Matematik Yarışması İl Birinciliği Sınavı Soruları Sayfa 2'de Ödüllü Matematik Sorusu Sayfa 2'de
Rize Kent Konseyi tarafından Rize’nin trafik sorununa
çözüm üretmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılıyor. Rize Kent
Konseyi Başkanı İ. Hakkı Zırh başkanlığında trafik çalışma
grubu yaptığı toplantılarda trafik sorununu çözmek için
yetkililerden bilgi istedi.
“Rize de trafik sorunu nasıl çözülür” konusunda Kent
konseyi üyesi Üniversite Temsilcisi Yrd Doç.Dr. Ümit Deniz
tarafından Rize Üniversitesi’nde 488 kişi ile anket çalışması
yapıldı. Anket sonucunda hazırlanan raporda;
“Rize’nin trafik ile ilgili en önemli üç sorunu nedir?”
şeklindeki soruya verilen cevaplar arasında öne çıkan en büyük
sorun park sorunu ve otoparkların yetersizliği olarak
görülmektedir.
Rize merkezi yerleşim olarak çok küçük bir alana sahip
olduğundan insanlar araçlarıyla şehrin içine girdiklerinde
araçlarını park edemedikleri için uzun süre trafikte kalıyorlar.
Uzun süredir yapılan yeni yol ve altyapı inşaatları yetersiz olan
yolları daha da kısıtladığından çok daha yoğun bir trafik sorunu
ortaya çıkmaktadır. Toplum olarak trafikte uyulması gereken
kurallar konusunda bilinçsiziz. Hem yayalar hem de sürücüler
trafik kurallarına yeterince uymuyor. Bu konuda
halkın bilincini arttırıcı sosyal ve kültürel etkinlikler
yapılmalıdır.
Şehir merkezinin mümkün olduğunca araç
yoğunluğundan soyutlanması ve yayaların
çoğunlukla kullandığı caddelerin trafiğe kapatılıp
açık alana dönüştürülmesi gerekmektedir. Çünkü
Rize’de turist sayısı ve gelişen Üniversite sayesinde
öğrenci sayısı artmasından dolayı Rize’nin yaya
sayısı her geçen gün artmaktadır.
Şehir merkezinin giriş çıkışlarının tam olarak
belirlenmeli ve şehir içi trafiğine belli saatlerin
dışında büyük araç girişi engellenmelidir.
Belli noktalara araç park sistemini kaldırılması
gereklidir. Çünkü araç park edilirken veya parktan
çıkışta trafikte aksaklıklar olmaktadır. Bu yüzden
şehir içindeki kaldırım önleri parka açık
olmamalıdır. İnsanlar şehrin içinde park etme
olasılığını denemek isterler. Eğer park alanı olmadığı
bilinirse şehrin içine araçla girmeyecektirler.
İl Milli Eğitim Müdürümüz değiştiMEB Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği
Genel Müdürlüğü Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığı’nda Şube Müdürü
iken Rize Milli Eğitim Müdürü
olarak atanan Saffet Yıldırım göreve
başladı. Sayın Saffet Yıldırım’a yeni
görevinde başarılar dileriz.
Elif Öğretmenimiz tayin oldu
OAB Başkanımız Umre’ye gitti
Okulumuz meslek dersi öğretmeni Elif Serezli eş
durumu nedeniyle İzmir’e tayin oldu. Veda töreninde
Okul Müdürümüz İbrahim İsmailoğlu yaptığı
hizmetler dolayısıyla Elif öğretmenimize teşekkür etti
ve hediye sundu.
Okul Aile Birliği Başkanımız Köksal Toptan Umreye
gitti. 20 gün sonra geri döneceğini belirten K. Toptan,
döndükten sonra çalışmalarına hız kesmeden devam
edeceğini belirtti. OAB Başkanımıza hayırlısıyla
dönmesini temenni ediyoruz.
G Ü N C E LRize Anadolu Öğretmen Lisesi2
Şubat 2012
AŞİYAN
Rize Anadolu Öğretmen Lisesi öğretmenleri stres atmak amacıyla Ayder
Yaylasın’a gezi düzenlediler. Aileleriyle birlikte gezi organize eden bayan
öğretmenler, eğlenceli bir hafta sonu geçirdiler.
Raöl’lü Gençler Dönemi Eğlence İle Kapadılar
Rize Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri birinci dönem sonu eğlence programında bir araya geldi.
Okulumuz spor salonunda düzenlenen eğlence programına Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışmasına
yarışmacı olarak katılan ve kısa sürede Türkiye'nin ilgi odağı haline Rizeli Nurullah Selim de konuk oldu.
Nurullah Selim'in Raöl öğrencileri için yaptığı dans şovuyla başlayan program, Rize Anadolu Lisesi muzik
grubunun coşkulu şarkılarıyla devam etti. Programın sonunda ise Rize Meslek Yüksek Okulu
öğrencilerinden oluşan tulum ekibinin eşliğinde Raöl için bir klasik haline gelen tulum şovu yapıldı.
Yetenek Sizsiniz yarışmacısı Nurullah Selim Raöl’lüler için dans etti.
Sümela'nın Şifresi Temel filminin yapımcısı ve yönetmeni
Adem Kılıç, kendisi de Rizeli olan senarist Yılmaz Okumuş,
yapımcı Emin Albayrak, Oyuncular Alper Kul ve Çetin
Altay Rize Pembe Köşk Sineması'nda izleyicilerle buluştular.
Gazete ekibimizden Sedat Tarlacı ve Metehan Abbas da film
ekibinin söyleşisine katıldılar.
Söyleşiden Notlar
Pek çok Karadenizlinin yaşadığı komik olayları tek bir
kahramanın bünyesinde toplayan filmde Alper Kul, Aslıhan
Güner, Ruhi Sarı, Salih Kalyon, Tarık Ünlüoğlu, Zafer Ergin,
Altan Erkekli, Necip Memili, Ali Düşenkalkan, İsrafil Köse ve
İsmail Hakkı gibi oyuncular rol aldı.
Soru: Filmde Karadeniz'i anlattığınızı
söylediniz ancak hep Trabzonspor
bahsedilmekte Rizespor nerde?
-Filmi Trabzon'da çektiğimiz için
Trabzon'dan bahsettik. Kardeş takımlarız.
İkinci filmde Rizespor'dan bahsedebiliriz.
Soru: Filimde cami imamına yüklenilen misyon çok
kötü,bu böyle olmamalı,çok argo konuşan bir
hocaydı,ikinci filmde böyle olmamasını rica
ediyorum..?
-Hoca için plaket almamız bile gerekiyor.Çok iyi
tanıtmaya çalıştık.Kültürü yansıtmaya çalıştık.İkinci
filimde daha hassas olmaya özen gösteririz.Ancak
toplumumuzda küfür var ve herkeste bir nebze argo
konuşuyor.Toplumumuzda olan her şeyi taşımak
doğru değil anca olan bir şey. Hocamızda çok uç
noktada argo konuşmuştur.(Senarist)
- F a r k l ı b i r m i s y o n u y g u l a d ı ğ ı m ı z ı
zannetmiyorum.Filmin 35 katı kadar argo içeren
filmler var.Biz varolanı aktarıyoruz.Bu filmin değil
hepimizin sorunu.(Başrol oyuncusu Alper)
-Hocamıza laf ettirmeyiz.Toplumda var olan bir şeyi
aktardığımızı düşünüyoruz.(Yönetmen) Soru:
Filimde cami imamına yüklenilen misyon çok
kötü,bu böyle olmamalı,çok argo konuşan bir
hocaydı,ikinci filmde böyle olmamasını rica
ediyorum..?
Rize Spor
neden yok?
Sümela’nın Şifresi Temel
Almanya'da kopya başına en fazla kişi
tarafından izlenen filme verilen Bugi
ödülünü aldı.
Filmin ikincisi çekilecek.
Filmde Hayata dokunabildiklerini ve
Karadeniz insanını yansıttığını
düşünüyorlar.
Filmi; bölgeyi tanıtmak,kültürel
değerleri hakkında bilgi vermek için
çektiklerini söylüyorlar.
Soru: Karadenizdeki ilgiden memnun
kaldınız mı?
-Çok memnun kaldık. Evimiz gibi oldu
burası . Umarız sizde memnun
olmuşsunuzdur.
Soru: İnternetten sizlere nası l
ulaşabiliriz?
-www.sumelaninsifresitemel.com
adresinden ya da facebooktaki
s a y f a m ı z d a n u l a ş a b i l i r s i n i z .
Facebook'ta 200 bin kişilik takipçimiz
bulunmakta. Bu sitelerden bizlere
gelecek film için fikirler verebilirsiniz.
Bu sitelerden filmler hakkında
eleştirilerinizi, beğenilerinizi , “Daha
dikkat etseydiniz iyi olurdu” dediğiniz
şeyleri bizlere ulaştırabilirsiniz.
Soru: Bir çember boyunca birbirinden farklı sayılar yazılmış olup, bu sayılardan her biri sağındaki ve solundaki komşu iki sayının çarpımına eşittir. Sözü edilen çember boyunca kaç sayı yazılmıştır?
Ödüllü soruyu doğru cevap verenler arasından 29 Şubat tarihinde yapılacak çekilişle bir kişiye 1 adet 8 GB USB Flash Bellek ve Atatürk tarafından hazırlanmış Geometri kitabı hediye edilecektir.Not: Cevaplarınızı Müdür Yardımcısı Erdal Şahin’e vermeyi unutmayınız.
SORUYU BİL ÖDÜLÜ KAP
Raöl’lü Öğretmenler Ayder’de
Cami İmamına yüklenen misyon
KÜLTÜR - SANATRize Anadolu Öğretmen Lisesi3
Şubat 2012
AŞİYAN
Bir Kitap: Simyacı
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenecek 52.
Eurovision şarkı yarışmasında ülkemizi temsil edecek olan
Can Bonomo, müziğe çok küçük yaşlarda aldığı gitarı ile
başladı. Gitar çalmayı öğrendikten sonra lise ve üniversite
yıllarında müzik çalışmalarını İstanbul'da sürdürdü. On
yedi yaşında sesini duyurmak isteyen Bonomo, müzik
dünyasına ses prodüksiyonculuğu yaparak atıldı. Bilgi
Üniversitesi'nde sinema ve televizyon bölümünde lisans
eğitimini tamamladı. Bu yıllarda, genellikle gençlerin
dinlediği radyo kanallarında, Radyo Klas, Number One
FM ve MTV'de televizyon programları hazırladı.
Radyoculuk kariyerinin yanı sıra, izlerken aslında pek de
farkında olmadığımız, pek çok çeşitli reklamlarda da rol aldı.
Can Bonomo müzisyenlik kariyeri, demosunu Can
Saban'a gönderdiğinde yeni bir boyut kazandı. Bu durum
Bonomo'ya cesaret verdi ve amatörlükten çıkma zamanı geldiğinin
farkına vardı. İzmir ve İstanbul'da müzik gruplarıyla birlikte
birçok konser verdikten sonra sonunda
“hazırım” diyerek ilk albümü için kolları sıvadı.
Artık iyi bir müzisyen olduğuna inanan Bonomo
yaklaşık iki yıllık hummalı bir çalışma sonucunda
Ocak 2011'de Can Saban'ın yapımcılığıyla ilk
albümü “meczup”u yayımladı. Bonomo'un bu
muzik kariyerini elde etmesinde büyük payı olan
Can Saban “meczup”
a lbümünde, a lbüm
prodüktörlüğü ve müzik
d i r e k t ö r l ü ğ ü n ü d e
ü s t l e n d i . G e ç e n y ı l
a n n e s i n i k a y b e d e n
Bonomo'ya en büyük
desteği babası Yaşar
Bonomo veriyor.
Can Bonomo, sık sık
arkadaşlarıyla doğaçlama müzik ve
sohbetlere takipçilerini de dahil ederek yani
sanal alem kullanıcılarından birileri olarak
bizleri de kullanarak kendine özgü online
performanslar sergilemeye devam ediyor.
Müzikal yolculuğu boyunca The Shins, Wax Poetic, The Kinks, The Libertines ve
The Beatles dan etkilenen ve esinlenen Can Bonomo, alaturka nağmelerden indie
melodilere gezinen müziğini 'İstanbul Müziği'olarak tanımlayarak Türk müziğinde
yeni bir akımın da öncüsü olmuştur.
Eurovision temsilcimiz sadece müzik ve televizyonla mı uğraşıyor? -Hayır!
Sanatta ayrım yapmadan sanatın birçok dalıyla ilgilenen Bonomo müziğin yanında
illüstrasyon yapıp fotoğraf da çekiyor. Ayrıca dövme ve yırtık tişörtlere karşı ayrı bir
zaafı olan Can Bonomo'nun vücudunda on yedi tane dövme var.
Eurovision temsilcimizin bu zamana kadarki ödülleri:
-8. Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri 2011'En İyi Çıkış Yapan Sanatçı'
-38.Altın Kelebek Televizyon Ödülleri 2011'En İyi Çıkış Yapan Solist'
Eurovision 2012'de Türkiye’yi temsil edecekCan Bonomo
Taht oyunlarında ya kazanırsın ya ölürsün.
Yazların yıllarca sürdüğü ve kışların da bir ömür
geçmek bilmediği bir dünyada kralı Robert, kraliçesi
Cersei, tahtın varisi Joffrey olan Baratheon hanesi
Westeros’a hükmektedir.
Bir efsane gibi ağızdan ağıza dolaşan ve tüm Westeros
halkına karşı tehtit oluşturan ‘Ak Yürüyenler’in
varlığının şakası bile ürpertici iken gerçek olduğunu
düşünsenize. Kış geldiğinde bin yıldır görülmeyen
‘Ak Yürüyenler‘in ortaya çıkıp dehşet saçacağına
inanarak, halkı olacaklardan korumak adına kuzeyde
inşa edilmiş olan Surda, evlenmeleri ve ölene kadar
işlerinden ayrılmaları yasak olan Gece Nöbeti
Bekçileri komutası vardır. Ailesi tarafından dışlanmış
insanlar ve mahkûmlar kendilerini Gece Nöbetine
adayarak siyahlara kuşanırlar.
Yüzyıllardır krallığa hizmet eden Stark hanesinin
Lordu, Winterfell’in (Kış tepesi) koruyucusu Lord
Eddard (Ned) Stark; sağ kolu ilan etmek için Kral
Robert Barathenon kuzeye at sürüyor.
Peki, eski tanrılara inanan ve sloganı ‘kış yaklaşıyor’
olan bu Stark hanedanı kimlerden oluşuyor?
Baba Ned Stark, Anne Tully hanedanlığından gelin
alınan leydi Catelyn. Ve çocukları; Winterfell‘in varisi
büyük oğlan Robb. Demir tahtın varisi Joffrey‘in
nişanlısı Sansa, savaş sanatını öğrenmeye meraklı
küçük kız Arya, Kötürüm Bran, en küçük evlat Rickon
ve Ned‘in evlilik dışı oğlu olduğu için Stark soyadını
alamayan Jon.
Ned in eski dostu Robert in teklifini kabul
etmesiyle beraber Arya ve Sansa da yedi krallığın
yönetildiği ‘Kings Landing‘e gitmeye hazırlanır.
Demir tahtın bulunduğu topraklarda Arya‘nın,
Jon‘un hediye ettiği ve boyutundan dolayı ‘iğne‘
adını verdiği kılıca çok ihtiyacı olacağı ise
beklenmedik süprizler arasında yer alıyor.
Yaptıklarından dolayı ‘deli kral‘ olarak
adlandırılan II. Aerys‘in hanedanı Targanyerler,
Robert‘in başlattığı ve Cersei‘nin ikiz kardeşi
Jaime‘nin deli kralı öldürmesi ile tahta geçtiği isyan
sonucunda sürgün edilirler. Dar denizi geçip
Dothraki topraklarında dost edinmeye çalışan
Prens Visery Targaryen ‘dilenci lord‘ olarak bilinir.
Krallığı geri alma hayalleri kurar ve bu uğurda kız
kardeşi olan Daenerys‘i bu toprakların Khal‘ı
(Lideri) Drogo‘ya gelin olarak satar. Targaryenler
ejderha soyundan gelir ve son ejder olduğuna Prens
Viserys kendini bayağı kaptırmıştır. Ama
unutmayın ‘ateş gerçek bir ejderi öldüremez‘ diyor
Daenerys, dizinin ilerleyen bölümlerinde
Targanyen hanedanının sloganı ise ‘ateş ve kan‘ dır.
Robert‘in kraliçesi Cersei, ‘Lannisterlar her zaman
borçlarını öder‘ lafıyla nam salmış olsalarda resmi
sloganları ‘kükrememi duy!‘ olan Lannister
hanedanına mensuptur. Cersei‘nin babası Lord
Tywin yedi krallıktaki en zengin adamdır. Cüce
ama zekâsı boyuyla doğru orantılı olmayan Tyrion
ve eskiden hizmet ettiği kralı öldürdüğü için ‘kral
katili‘ lakabını almış olan Jaime, Tywin‘in
oğullarıdır.
‘ ‘ Türk yapımlarında uzun süre gözükmeyen
Sibel Kekilli dizide Tyrion Lannister‘in
odalığı olarak rol aldığını ve ilerde yedi
krallığın en önemli kadınlarından biri
olabileceğini aklınızın bir tarafına yazalım.
George R.R Martin‘in okuyucuları
tarafından çok beğenilen yedi ciltlik
romanından uyarlama olan Tahta Oyunları
13 farklı dalda aday olduğu Emmy Ödül
Töreni‘nde ‘En İyi Erkek Oyuncu (Tyrion
Lannister rolünde Peter Dinklage)‘ ve ‘En
İyi Jenerik‘ ödüllerini alarak televizyon
dünyasında da kendini gösterdi.
Öncesinde sıkı bir Doctor Who hayranı
olduğumu ve Taht Oyunları‘nın tamamını
izledikten sonra tüm fikir lerimin
değiştiğini söyleyebilirim. Zaten evrensel
çapta oylama yapan IMDB platformu da
diziye 9.4/10 değerlendirmesini uygun
görmüştür.
Yazımı bitirmeden önce meraklıları biraz
daha meraklandırayım dedim:
Kanla kazanılmış bir taht yine kanla mı
kaybedil ir? Khal Drago‘nungel ini
Daenerys‘e hediye ettiği ejder yumurtaları
çatlamak için çok geç kalmış mıdır?
Başlangıçtan beri tüm kralların ve hanelerin
bilgilerini içeren soy kitabını araştıran Ned
Stark‘ın öğrenmemesi gereken şeylerden
dolayı başı belaya girecek midir? Peki ya kış
geldiğinde neler olacak?
Kutluhan Eren HAZIR
Eroinle Dans yalnızca bir eroin öyküsü değil.
Sigara içki ile başlayıp upuzun bir yolun sonu
eroin.Günümüzde sigara içme yaşının ilkokula
düştüğü bir dönemde ileride eroin kullanan sayısının
artacağının en iyi göstergesi. Çünkü sigara tatmin
etmediğinde alkol, alkolün kademelerini aştıkça en son
dayanak eroin. İnsanı içine çeken ölüm. Bu romanda
Canan Tan eroine, çok güzel bir noktaya değinmiş.
Gençlerin arkadaş çevrelerinin etkisine nasıl girdiğini
ve bu çevrenin ne kadar çıkmaz sokaklar ile dolu
olduğunu, bırakmaya kalkıştığınızda insana verdiği
acıyı hissedercesine anlatmış. Okurken o duyguları
hissedeceksiniz. İnsanı psikolojik sorunlara iten ve
desteksiz kalındığında, bir el uzatılmadığında eroin
sizi yer. Ölüm, her iğneyi batırışınızda size 10 adım
daha yaklaşır.
Romanımızda iki kahraman var. Eylül ve Dünya.
Dünya, parçalanmış dağılmış, yıkılmış bir alenin
dışlanmış bireyi ama Eylül ailesinin biricik
prensesi, el bebek gül bebek büyütülmüş en iyi
okullarda okumuş, ailesinin gözünden sakındığı
gurur duyulacak pırıl pırıl bir genç kız. İkisinin
uyuşturucunun ortak paydasında buluşması,
alevden küle dönüştüğü noktaya el ele yürümeleri
düşünülemez bile. Ancak, çok güçlü arkadaşlık
bağları bataklığa sürüklüyor insanı. Bu romanda
olduğu gibi. Beraber eroine yürüyorlar. Partilere
gidiyorlar. Bir üniversitenin yurdunda tanıştıkları
gün ne kadar masumdu Eylül oysaki. Eroin onlara
ölüm mü getirecek. Hangisi kurtulacak, hangisi
eroinin pençesinde kalacak?
Canan Tan diyor ki!
Türk ile yabancı günlük tutanlar eroinle anılarını
paylaştılar. Bulutların üstünde anlattılar fakat
bulanık kafayla değil gerçeği, gerçekle anlatan
edebiyat tadını duyarak okuyabilmeli .Ve size bir
eroin hikayesi .
Eylül ve Dünya'nın beraber çırpınışı,
çabaları…
Beyzanur ERKAN
Eroinle Dans İmkansızdı benim için sana ulaşmak,
Aynı nefesi bir arada soluyor olmak,
Özlemekti benim için aşkın karşılığı ,
İçimdeki kıpırtının sebebini bilememekti,
Ölesiye sevmekti...
İçimde masumiyetle büyüyen aşkın,
Acizlik içinde yanan kalbim,
Ve dudaklarım mühürlenmiş sonrasında.
Ve hep seni dilemek olmuş rüyalarım.
Her zaman seni görmek,
Özlemine az da olda su serpmek.
Şimdi alev almışçasına yanıyor bedenim,
Gün geçtikçe erir olmuşum,
Aşka susayan bedenimi,
Bir avuç şefkatle avutmuşum.
Hüzünlü melodiler hep ağlatmış beni.
Sen yoksun ya hani ,
İçimde hep bir şeyler eksik kalmış.
Yüreğim biraz daha sıkıldı hasretten,
Kederle kardeş olmuşum fark etmeden,
Kör olmuşum, fer kalmamış gözlerimde,
Hep dışında kalmışım aşkın, acıyan kalbimle
hasretinde...
Acıyan Kalbimle Hasretinde
Kübra Aslışen
G a m e o f T h r o n e s
Merve Nalkıran
GENÇ EDİPLERRize Anadolu Öğretmen Lisesi4
Şubat 2012
AŞİYAN
Bir vatan ki dört bir yanında buram buram
türküler tüten. Bir vatanın insanı ki dertlerini,
tasalarını, sevinçlerini, elemlerini türkülerine
aksettiren. Türkülerle güler, türkülerle
hüzünleniriz. Evet türküler… Sevgilinin ardından
yakılan türküler, anaya – babaya yakılan türküler,
sılaya yakılan türküler, şehitlere yakılan türküler,
zaferlerin ardından coşkulu bir ritimle söylenen
türküler, bizi anlatan türküler... Millet olarak bizi
hiç tanımayan bir yabancı, türkülerimize biraz
olsun baksa dahi kültürümüz, değerlerimiz,
adetlerimiz, tarihimiz hakkında yeterli sayılabilecek
bir bilgi sahibi olur. Aslında türküler yazılmamış
romanlarımızdır desek yanlış olmaz.
Türkülerimizin her bir dizesinde bir aşığın
öyküsü; her bir notasında ise geçmişin bir hatırası
vardır. Bir yâre hem gizliden sitem edip; hem de
aşkını söyleyen biri Neşet Ertaş'ın:
“Tatlı dillim, güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?”
dizelerden daha güzel nasıl seslenebilir ki? Peki,
“Mihriban”'a günümüz şarkılarından hangisi
böylesine güzel hitap edebilir?
“Sarı saçlarını deli gönlüme
Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.”
Sazın, kemençenin tek tek tellerine
dokunulduğunda kulağa düşen nağmeler oradan
yüreğe doğru ateş misali yol alır. Yürekle de kalmaz
ciğerimize ciğerimize işler.
“Hastane önünde incir ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Baştabip geliyor zehirden acı
Garip kaldım yüreğime dert oldu
Ellerin vatan bana yurt oldu.”
Bu türküyü söyleyen hangi dertten söylemiştir
bilinmez ancak her dinlediğimizde o derdi gamı
içimizde, derinlerde hissederiz.
Ancak günümüzde türkülere verdiğimiz önem
eskiye nazaran azalmış, ilgi duyulmaz hale
gelmiştir. Ne yazık ki bizler her gün çıkan yeni
albümlere kulağımızı kapatıp da; Çayeli'nden öteye
giderken Menşure'yi gören gencin heyecanını
TÜRKÜLER BiZİ YANSITIR
Bu memlekette bazı zamanları unutmak mümkün
değildir. Haziran'ı unutamazsınız, ya da Mayıs'ı…
Televizyonlar bas bas bağırır, “babanızı unutmayın”,
“annenize en güzel hediye bizden”. İnsanların birbirini
hatırlamak için illa bugünlere, ya da ciddi paralar
ödenmiş hediyelere ihtiyacı varmış gibi… Ve
unutamayacağınız, dahası unutturulmayan
a y l a r d a n b i r i d e ş u b a t …
Bu ayın ilk haftasında başlar,
muteber(!) medyamız “sevgililer
günü” çanlarını çalmaya. Çok
muhterem(!) adamlara sorulur,
nereye gidecekleri, sevgililer
g ü n ü n ü n e r e d e , k i m i n l e
kutlayacakları. Ne de olsa önemli
bir gündür bugün!. Aziz Valentin'in
ölüm günü!. Zalim Roma kralı 2.
Claudius'a karşı çıkan, gönüllerimizin tahtında yer
bulan, Aziz Valentin. Biz nasıl bu hale geldik ya hu?
Aşkı hangi tenha zamanda bırakt ık?
Sevdiğimizin aşkını içimizde yeri bilinmeyen
hangi dipsiz kuyunun en derinine attık?. Ne
zaman terk ettik, “kirpiği titremesin“ diye acı
çekmeyi? Bize olan sevgisini
aldığı hediyeyle ölçmeye
ne zaman başladık? Ben
susuyorum, aşk üzerine
daha fazla konuşmak
haddim değil. Ama bu
sevgililer günü saçmalığı üzerine
konuşabilirim.
Sevgililer günü, hiç kaçarı yok tüketim
g ü n ü , a l ı ş v e r i ş a n l a m ı n d a
t ü k e t m i y o r s a n ı z d a r u h e n
tükeniyorsunuz en azından, o her
yerde karşınıza çıkan anlamsız farfar
sarsar, içi boşaltılmış bir kırmızılık
başınızı döndürür. Görüyorsunuz…
Medeni olacağız diyerek başladığımız
başkalaşım devam ediyor. Durdurabilene aşk
olsun. Yamalı yüzümüzden bir deri parçası
daha sarkıyor işte. Neyi yamasak kaçtığımız
suratımıza, bünye kabul etmiyor. İki gün
satabiliyoruz cakasını yeni yüzümüzün, bilemedin üç.
Baktığımız her ayna yine yalan söyleyecek olmanın
utancıyla kararıyor. Aynayı içine gömen ahşap, bir
gün her şeyin geçeceğini söylüyor nedense.
Hepsi geçecek.. hepsi..
Geçmeyecek halbuki! Bu şekilde devam
edersek hiçbir şeyin geçeceği yok. Aksine
artarak devam edecek. Bakın Yusuf
Hayaloğlu'nun mısraları geldi
aklıma: ' 'Göğsüm daralıyor,
yüreğim kanıyor, olmasaydı
s o n u m u z b ö y l e . . . ' K e ş k e
olmasaydı. Ama oldu. Şimdi
yapılacak en mantıklı şey zararın
bu doruk noktaya vardığı yerden
geriye dönmek. Her halükarda
kardayız. Gelecek nesillere böyle bir
rezaleti miras bırakmak zorunda değiliz. Ne
diyeceğiz torunumuza: 'yavrum aziz Valentin
ölmüş biz de onu anıyoruz. Merhum çok iyi
insandı…' Böyle mi yani? Bu mudur böyle
bir hatanın açıklaması?
Şubat sevgililer gününü hatırlatır evet,
sevgililer günü için yapılan çoğu
göstermelik hediye almalar, insanları
kandırmak için söylenen onca
yalanlar, hepsi de gerçek dışı...
Şubatın yalan olmayan, gerçek
olan tek özelliği soğuğu. Aşktan
bahsedenler kurdukları süslü
k e l i m e l e r i n i ç e r s i n d e
gerçekten uzak yaşarlar,
ama şubatın soğuğu öyle
mi, yalan değildir, işler
insanın iliklerine, titretir.
K e ş k e şubatın aşkı da insanları
gerçekten titretse, yalan olmasa.
Sevgiye k ıymet l i az iz arkadaş lar ım;
Yalnız, rengi solmuş, değeri bir güne indirgenip
pazarda harcanmış kalp, kutsala ihanettir! Sevgi
bir gün hatırlandığında değil bir ömre
paylaştırıldığında, bir ömür yaşandığında
değer ifade eder. Sevgililer günüyle değil sevgiyle
aziz olmanızı dileğiyle…
Mariye Müberra Arıcı
.... GÜNÜ
Özgür bir adam, vatansever bir adam, zincirleri
kırmayı öğreten bir adam. O adam Nazım Hikmet
Ran. Herkesin içinden biri, onunla herkes dost gibi.
Bu yüzden belki de herkes ona sadece Nazım
demekle yetindi.Onu anlatmaya ne hacet.Ben sadece
onu hatırlatmakla görevliyim. Nazım olmayı, Nazım
gibi düşünmeyi ya da sadece Nazım gibi özgürce
nefes almayı hatırlatacağım. Hem bir vatan aşığı olup
hem de sevgilisinden uzaklarda neden sonsuz
uykuda olduğunu hatırlatacağım... Sadece Nazım'ca
düşünmeye çalışacağım...
Nerden bilecekti çok sevdiği ülkesinden
kilometrelerce uzakta öleceğini... Eşsiz benzetmeler
yaptığı ülkesinden uzaklarda. Şöyle anlatırdı
sevdasını;
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak
başı gibi uzanan
Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler
kenetli ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu
cennet bizim!
Sahi ya bu memleket Nazım'ın değil miydi? Onu
bu sevdasından defalarca uzaklaştıran neydi? Nazım
yine de onu ipekten halılara benzetti. Sevdasını ince
paylaşmıyoruz artık. Gesi bağlarında dolanan
insanımızın derdini bilmiyoruz veya ilgi
duymuyoruz. Elimizdeki değerlerin farkına
varmak gerek. Günün birinde avuçlarımızı bir açar
bakarız ki avuçlarımızda bizi biz yapan değerler
kaybolup gitmiş. Bul bulabilirsen; topla
toplayabilirsen.
“Mendili eline
Mendil verdim geline
Kara kına yollamış
Yar benim ellerime”
dizelerindeki coşkunluktan bihaber,
“İki kapılı bir handa gece gündüz gidiyoruz.”
Şeymanur UZUN
ince dokudu şiirlerine. Şu aflar olmasaydı ne
yapacaktı Nazım? Çürüyecek miydi hapishane
köşelerinde? Hayır! Nasıl büyük bir kasırga
durdurulamazsa hiçbir şey de durduramayacaktı
Nazım'ı. Yazmasına engel olamayacaklardı.
Defalarca girip çıksa da o kara kutuya yine de
sevecekti yaşamayı. 12 yaşında başlamıştı yazmaya
ve o günden beri de hayatı sevdi, hayatı yazdı.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir
kapının..
Derken kendini mi anlattı acaba? Ne düşünüyordu
bu dizeleri yazarken? Onu üzen hapiste kapalı olmak
mıydı, yoksa ülkesi elden giderken elinin kolunun
bağlı olması mı? Dedim ya nazım gibi düşünmeye
çalışacağız. Ama nasıl yapabiliriz bunu? Nazım'ın
hissettiklerini nasıl anlatacağım? Atamız gibi Nazım
da güveniyordu bize. O günleri unutmayacağımızı
ve bu ülkenin sanatçısına değer vereceğimizi
düşünüyordu. Şöyle bir anısı vardır özgür adamın:
Bursa'da tutsak olduğu günlerde bakanlık
müfettişleri gelir hapishaneyi teftişe. Müfettiş merak
eder Nazım'ı. Çağırtırlar müdür odasına. Müfettiş
dalga geçer gibi davranır Nazım'a. ''Demek Nazım
sensin'' der ve kısa bir konuşmanın ardından
''gidebilirsiniz'' deyip yollar Nazım'ı. Ama nazım
kalır mı bunun altında kapıdan çıkmak üzereyken
döner ve sorar müfettişe ''Ömer Hayyam'ı tanır
mısınız?'' Müfettiş böbürlenerek ''kim tanımaz
Hayyam'ı?''der. Nazım tekrar'' peki Hayyam
zamanında ki İran hükümdarı kimdi?'' diye sorunca
müfettiş şaşırır ''nerden bileyim'' der. Nazım ''
görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama
hükümdarı anımsayamadınız. İşte yıllar sonra da
beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet
bakanını da sizi de kimse anımsamayacak.'' der.
Nazım'ın dediği doğru mu? Onu yeterince
anımsıyor muyuz? Ona sahip çıkabildik mi? Soy
ismini bile değişmek zorunda kalan bizim
sanatçımızdı. Onu ellerin toprağına bıraktık. İpek
halılara gömemedik. İsteği şuydu bizden:
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.Anadolu'da değil Moskova'nın soğuk toprağında
Nazım. Bir köy mezarlığında değil kimsesiz yalnız
yatmakta nazım. O bizim şairimizdi. O her zaman bu
ülkeyi sevdi. O bizi sevdi onu hatırlasak da,
düşünceleri yüzünden onu yargılasak da. O adam
akıllı yaşadı bu dünyayı. Onu defalarca üzse de, ona
adil davranmasa da. İnsanlar için ölebilecek biriydi
o.Hem de yüzünü bile görmediği insanlar için, hem
de hiç kimse onu buna zorlamamışken. Biz Nazım'ı
düşünelim, Nazım'ı anlayalım ya da en azından onu
hatırlayalım yeter. Moskova'ya bir selam gönderelim
onun adına. Dünyayı böylesine seven adama,
Yaşadım diyebilen adama... En azından hatırladım
diyebilmek için.
Uzaklarda Uyuyan TürkHilal Çukur
GENÇ EDİPLERRize Anadolu Öğretmen Lisesi5
Şubat 2012
AŞİYAN
OSMANLI TARİHİNDE İLKLER!Savaş meydanında şehit olan ilk ve tek padişah I. Murat Han'dır.
!İlk Türk matbaası III. Sultan Ahmet Han zamanında ve 1727 yılında faaliyet geçen İbrahim Müteferrika
Matbaası'dır.
!İlk vapur II. Mahmut zamanında 1827 satın alınmış olup halk arasında “Buğu Gemisi” adıyla
anılmıştır.
!İlk kıyafet kanunu 3 Mart 1829 ve II. Mahmut zamanında yayınlanmıştır. Bu kanuna göre memurların
fes, ceket, pantolon ve kaput giymeleri kararlaştırıldı.
!İlk gazete II. Mahmut döneminde 1 Kasım 1831'de yayınlanan Takvim-i Vakayi'dir
!İlk borçlanma Sultan Abdülmecid döneminde 1854 yılında İngiltere ve Fransa'dan alınmıştır.
!İstanbul'da öldürülen ilk padişah Genç Osman adıyla bilinen II. Osman'dır.
!İlk telgraf Sultan Abdülmecid döneminde 9 Eylül 1855 tarihinde İstanbul-Varna arasında faaliyet
geçmiştir.
!Avrupa'ya giden ilk ve tek Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz'dir.
!İstanbul'a ilk tünel Sultan Abdülaziz zamanında 1874'te açıldı.
!Haydarpaşa-Ankara demiryolu II. Abdülhamid döneminde 1888'de yapıldı.
!İlk Boğaziçi köprü projesi II. Abdülhamid döneminde 1900'de yapıldı.
YUNUS DERLER HANİ
Yunus derler hani, bir halk kahramanı
Dilinde sevgi, yüreğinde var imanı
En güzel doğrularla yaşadı bu hayatı
O cihana sevginin gözüyle baktı.
Yunus derler hani, ona nice sözler söylendi
Ne var ki yine sevgisi hakkıyla bilinmedi
Onun yaşamı aşk denen sırda gizliydi
Söyle, ömür ırmağında onu kim bulabildi.
Yunus derler hani, satırda şiir gibidir.
Söz vardır, sevgiyi anlatır dert giderir
Söz vardır, aşkı anlatır kalp eritir
Söz vardır, hasreti anlatır gözden yaş getirir.
Yunus derler hani bir halde durmaz
Irmaklar gibi çağlar, yatağına sığmaz
Eğrilik nedir bilmez, doğruluktan şaşmaz
Hiçbir âdemoğlunun gönlünü kırmaz
Yunuz derler hani, hep doğrulukla hasbihal
Her bakışı gül gibi, dikene vermez mahal
Onda gizlidir doğruluk, insan sevgisi
Hangi millette var, Bizim Yunus gibisi
Mariye ARICI
SAYIM GÜNÜ Celal Sahir Erozan, Atatürk'e bir gün şiirini okuyormuş:
Boş, boş, boş..
Sokaklar boş,
Meydanlar boş,
Her taraf boş,
Ufuk boş..
Toprak boş..!
Atatürk hemen mırıldanır: Ne o Sahir bu şiiri nüfus sayım günü mü yazdın?
SEN DE GEL Çekemeyenlerden birisi; Mevlana’ya: Sen ne biçim Müslümansın, dinin de
bir izzeti şerefi var! Müslüma’na gel, Yahudi’ye gel, Mecusi’ye gel, tövbeni
bozsan yine gel, olur mu öyle şey? mealinde uzunca bir mektup yazmış.
Mevlana mektubu sabırla okumuş ve arkasına şu cümleyi yazarak geri
göndermiş: Sen de gel!
Kübra Limoncu
Bir gün yazar İstanbul Maarif
Müdürlüğü'nün merdivenlerinden
çıkarken büyük rakkaslı saati
tamire götüren hademe, R.N.
Güntekin'in omzuna bindirmiş.
Yazar o hazin can acısını bir
tebessümle örterek: �Evladım,
sen cep saati kullansan daha iyi
edersin.” demiş.
Bir gün Necip Fazıl,
bir üniversitede konferansa
katılmış. Çıkıp her zamanki gibi
din ve Allah kavramları hakkında
konuşmuş. Konuşması bittikten
sonra, ona karşıt görüşlü olan
profesör Necip Fazıl'a : Siz önceden
çıkıp farklı şeyler
söylerdiniz,
şimdi ise o
sözlerinizle
çelişen şeyler
söylüyorsunuz.
Yazdığınız şiirler
hala ezberimdedir,
bu ne demek oluyor?
Necip Fazıl'ın
cevabı meleklere
parmak ısırtacak
bir cevap olur: Benim geçmişim
bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar.
Üstadın yurt dışında olduğu bir sırada,
arkasından atıp tutan birisini ona haber verirler. Üstat:
Ne yani? der. Ucuna sivrisinek kondu diye 35'lik topu
ateşleyemem.
Mahkemede hâkim Necip Fazıl'a: Bak, seni
bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim.
Öyle değil mi? Necip Fazıl sorar: Hâkim bey yoksa
istifa mı ediyorsunuz?
Büyük Doğu Gazetesi'nin matbaasında
mürekkep ve kâğıt kalmamıştır. Necip Fazıl bunu
Şöyle bir baktım camdan. Dışarısı hiç bu kadar güzel
görünmemişti gözüme. Yeni çiçek açmış ağaçlar bahar
yağmuruyla ıslanmış, güzelim pembe-beyaz çiçekler küçük
bahçemi süslemişti.Bahçe kapısının yanındaki çeşme her zaman ki
gibi su akıtıyordu ve akan su ince bir çizgi halinde çiçeklerin
arasında kaybolup, bir yerde toprakla buluşuyor; yerin altındaki
binlerce canlıya yaşam kaynağı oluyordu. Birden cama vuran tek
tük yağmur damlalarına takıldı gözüm. Pencereyi açtım. Açar
açmaz içimi ferahlatan yosun tutmuş toprak kokusu doldu
burnuma. Ardından baharın kokusunu içime çektim. Bu büyüleyici
kokular kendimden geçmeme neden olacak ki; yüzüme vuran
yağmur damlalarını, üşüdüğümü hissedince fark ettim. Başımı
pencereden iyice çıkarıp gökyüzüne baktım 10 dakika önce
yüzüme gülen güneş, yerini tonlarca suyla dolu bulutlara
bırakmıştı. Böyle güzel bir mevsimde de bırakılmaz ki burası.
Buraya ilk geldiğim gün de böyle yağmurlu bir bahar günüydü.
Baharın soğuğuna alışana dek zaten yaz gelmişti. İnsanlara alışmak
öyle zor gelmemişti ama. Ailemden ayrılmanın burukluğu, yeni
dostlarımın sıcaklığına bırakmıştı yerini. Tutamadım kendimi,
ağladım. Pencereyi kapadım, emektar sedirimin üzerine yığıldım.
Burada yaşadığım her kareyi bir bir güncellerken beynim,
gözyaşlarımın yerini ince bir tebessüme bıraktı. Kim bilir kaç
zaman sonra kapının çalınmasıyla kendime geldim. Sert bir
tıklamaydı bu. Öncesinde defalarca hafif tıklama olduğunu
haykıran sert bir tıklama. Elim kapının tokmağına uzandı. Kapıyı
açtım tiz bir gıcırtı eşliğinde. Gözlerim aşağılarda bir yerde koca
bir çift yeşil gözle buluştu. İçimdeki boşluk bin kat daha arttı.
Kabullenmek istemediğim gerçek oturdu beynime: Bu gün burada
son günümdü. Çıldıracak, tıkanacak gibi oldum. Boğazımdaki
düğümler büyüdü. Olacak iş miydi bu?
Hatun Kaboğlu
OLACAK İŞ MİYDİ BU?Necip Fazıl’dan Kesitler
duyar ve sorar: 1 tane bile kâğıt yok mudur? Çalışanlar birkaç tane kaldığını
söylerler. Necip Fazıl: Peki hiç mürekkep yok mudur? Ve yine çalışanlar bir şişe
mürekkep olduğunu söylerler. Necip Fazıl tek nüsha gazeteyi bastırmıştır. Sonra
malum gazetelere kendini ihbar etmiş. Malum gazetelerde nöbetçi savcılığa gitmiş
ve gazetenin o sayısını toplatma kararı alınmış. Ertesi gün gazetelerde Büyük Doğu
toplatıldı yazmış. Yani Büyük Doğu ekonomik nedenlerden dolayı çıkmadı
denilmemiş.
Bir gün Necip Fazıl'a, Düşünebilmek ne demektir? diye sorarlar.
Düşünemediğimizi düşünmedikçe düşünmekten uzağız. Şeklinde cevap verir.
Adem Yazıcı
Ocak 2012
AŞİYANBİLİM - TEKNİK - SAĞLIK
Rize Anadolu Öğretmen Lisesi6Şubat 2012
AŞİYAN
Türkiye 75 Milyon Oldu
31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu
74.724.269 kişi oldu
2011 yılında Türkiye'de ikamet eden nüfus bir
önceki yıla göre 1.001.281 kişi artmıştır. Nüfusun %
50,2'sini (37.532.954 kişi) erkekler, % 49,8'ini
(37.191.315 kişi) ise kadınlar oluşturmaktadır.
2011 yılında Türkiye'nin yıllık nüfus artış hızı
binde 13,5 olarak gerçekleşti
2011 yılında 81 ilden; 56'sının nüfusu bir önceki yıla
göre artarken, 25 ilin nüfusu azalmıştır.
Ülke nüfusunun % 76,8'i il ve ilçe merkezlerinde
yaşıyor
Toplam nüfusun % 76,8'i (57.385.706 kişi) il ve ilçe
merkezlerinde ikamet ederken, % 23,2'si (17.338.563
kişi) belde ve köylerde ikamet etmektedir.
İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının en
yüksek olduğu il % 99 ile İstanbul, en düşük olduğu
il ise % 35 ile Ardahan'dır.
Nüfusun % 18,2'si İstanbul'da ikamet ediyor
Toplam nüfusun % 18,2'si (13.624.240 kişi)
İstanbul'da ikamet etmektedir. Bunu sırasıyla;
% 6,6 ile (4.890.893 kişi) Ankara, % 5,3 ile (3.965.232
kişi) İzmir, % 3,6 ile (2.652.126 kişi) Bursa, % 2,8 ile
(2.108.805 kişi) Adana takip etmektedir. Ülkemizde
en az nüfusa sahip olan Bayburt ilinde ikamet eden
kişi sayısı ise 76.724'tür.
Nüfusun yarısı 29,7 yaşından küçük
Ülkemizde ortanca yaş 29,7'dir. Ortanca yaş
erkeklerde 29,1 iken, kadınlarda 30,3'tür. İl ve ilçe
merkezlerinde ikamet edenlerin ortanca yaşı 29,5;
belde ve köylerde ikamet edenlerin ortanca yaşı ise
30,5'tir.
Nüfusun % 67,4'ü 15 ile 64 yaşları arasında
15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki
nüfus (50.346.979 kişi), toplam nüfusun % 67,4'ünü
oluşturmaktadır. Ülkemiz nüfusunun % 25,3'ü
(18.886.575 kişi) 0-14 yaş grubunda, % 7,3'ü ise
(5.490.715 kişi) 65 ve daha yukarı yaş grubunda
bulunmaktadır.
Türkiye'de kilometrekareye 97 kişi düşüyor
Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen “bir
kilometrekareye düşen kişi sayısı” Türkiye
genelinde 97 kişidir. Bu sayı illerde 11 ile 2.622 kişi
arasında değişmektedir. İstanbul ilinde bir
kilometrekareye 2.622 kişi düşmektedir. Bunu
sırasıyla; 443 kişi ile Kocaeli, 330 kişi ile İzmir, 257 kişi
ile Gaziantep ve 254 kişi ile Bursa illeri izlemektedir.
Nüfus yoğunluğunun en az olduğu il ise 11 kişi ile
Tunceli'dir. Yüzölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada
yer alan Konya'nın nüfus yoğunluğu 52, yüzölçümü
en küçük olan Yalova'nın nüfus yoğunluğu ise
244'tür.
2011 yılında Türkiye’de ikamet eden nüfus bir önceki yıla göre 1 milyon bin 281 kişi artarak, 74 milyon 724 bin 269 kişi oldu. Rize nüfusu ise 323 bin 012 kişi oldu.
RAÖL Nüfus İstatistiğiOkulumuz Coğrafya Öğretmeni Burcu Korkmaz Çam danışmanlığında 10/E sınıfı öğrencilerince okul içi nüfus istatistiği çıkarıldı.
Okulumuzdaki kız öğrenci sayısı erkek öğrenci sayısından fazladır. Öğrencilerin büyük bölümü 1996 doğumludur.
Okulumuza Rize başta olmak üzere birçok ilden öğrenci gelmektedir.
Okulumuz öğretmen lisesi olmasına rağmen öğretmen
olmak isteyen öğrenci sayısı oldukça azdır.
Çok istenen meslekler sayısal alan meslekleridir. Bunun
nedeni ise öğrencilerin büyük bir kısmının Fen Lisesi’ni
kazanamadığı için bu okula gelmesidir.
Yeni yıl astronomi meraklıları açısından heyecan
verici olacak gibi gözüküyor. İki kez Güneş
tutulması ve iki kez de Ay tutulmasının yaşanacağı
2012'de ayrıca Venüs de Güneş'in önünden geçecek.
2012'de yaşanacak gök olaylarının en önemlisi hiç
şüphesiz Venüs geçişi. 5 Haziranı 6 Hazirana
bağlayacak gece Venüs, Dünya ile Güneş'in arasına
girecek. Nadiren gerçekleşen son aşaması Orta
Avrupa'da Güneş'in doğuşundan kısa bir süre sonra
kuzeydoğu yönünde izlenilebilecek. Bu geçiş, Güneş
tutulması gibi gökyüzünün tamamen kararmasıyla
olmayacak. Venüs parlak Güneş diskinin önünde
minik bir nokta olarak görülecek. Ancak bu gök
olayını kaçıracaklar için üzücü bir haberim var. Bu
geçiş bir daha ancak 105 yıl sonra tekrarlanacak.
Tam tarihi ise 11 Aralık 2117. Venüs daha önce 8
Haziran 2004 tarihinde Dünya ile Güneş'in arasına
girmişti. 8 yılda iki defa tekrarlanacak olan bu olay
20. yüzyılda ise hiç görülmemişti.
Öte yandan 20-21 Mayıs ve 13-14 Kasım tarihlerinde
iki kez Güneş tutulması gerçekleşecek. 4 Haziran ve
28 Kasım tarihlerinde ise iki kez Ay tutulması
yaşanacak. Ancak bu tutulmaların hiçbiri
Türkiye'den izlenemeyecek. 2012 astronomik yılı
tam olarak 31 Aralık 2011 gecesi Türkiye saati ile
saatler 23:34'ü gösterdiğinde başlayacak.
Muhammed Üzeyir Kaya
2012'de Gökler Hareketli Olacak
İnternete bağlanabilme özelliğine sahip olan bu
şemsiye wireless yani kablosuz internet sistemiyle
çalışıyor. Yağmurlu bir günde dışardasınız ve
canınız o anda internete bağlanmak istedi. Artık
çoğu semtlerde kablosuz (wireless) internet
bağlantısının olduğunu biliyorsunuz. Ancak
yanınızda şemsiyenizden başka bişey yok. İşte
burda devreye "Pileus" giriyor. Görüntü
şemsiyenin iç kısmına yansıyarak internete
bağlanabiliyor, video oynatabiliyor yada fotoğraf
gösterebiliyorsunuz. Ancak üzülerek söylemeliyiz
ki "Pileus" adı verilen bu şemsiye henüz şatışa
çıkmadı.
Japonlar
teknolojide
durdurak
bilmiyor.
Bu kez sıra
şemsiyelere
geldi.
Bu şemsiye internete bağlanabiliyor
Hava fotoğrafçılığı yapmanın birçok yolu vardır.
Ama temel olarak alçak irtifa hava fotoğrafçılığı ve
yüksek irtifa hava fotoğrafçılığı olarak ikiye ayrılır.
Biz kullandığımız ekipmanla alçak irtifa hava
fotoğrafçılığı yapmaktayız. Çekeceğimiz fotoğrafın
ve mekanın özelliğine göre max. 100 m. ye kadar
yükselip istenilen görüntüler elde edilmektedir. Her
türlü sorularınız için www.facebook.com/pages/MURiNOM/312826075410933
Hava Fotoğrafçılığı Meraklıları
California'daki düşünce kuruluşu Gelecek
Enstitüsü'nün başkanı ve gelecek bilimci Marina
Gorbis, yakın zamanda robotların giderek artan bir
biçimde, savaşlardan çalışma yaşamına ve hatta
mutfağımızın düzenlenmesine kadar her şeye
egemen olacağını belirtti.Guardian gazetesinin
haberine göre Gorbis, robotlarla insanların birlikte
"yeni bir imkanlar dünyası" yaratabileceğine
inanıyor. ABD ordusu, "BigDog" adı verilen, 4
ayaklı mekanik yük taşıyan bir robotun
geliştirilmesine destek veriyor.
Terminatör gerçek oluyor
İlginç Ürünler
USB ile çalışan bu mikrodalga fırınla bilgisayar
başında mutfağa gitmeden yemek pişirebilirsiniz.
Üçlü priz sorununa kökten çözüm getiren buluş
Boşluk nasıl meydan geldi?
Muharrem Kurtuluş
AŞİYAN GAZETESİRize Anadolu Öğretmen Lisesi
Yayın Organı
Anadolu Öğretmen Lisesi Adına Sahibiİbrahim İSMAİLOĞLU
Okul Müdürü
Yayın HazırlığıRukiye ŞAHİN &
Grakif&DizaynErdal ŞAHİN
Yayın KuruluHilal Çukur
Muberre ArıcıŞeymanur Uzun
Kübra AslışenRümeysa OğurKübra Şadoğlu
Zekiye TerzioğluHatun Kaboğlu
Yazı İşleriBeyza Moral
Halkla İlişkiler
AdresAnadolu Öğretmen Lisesi Merkez/RizeTel: 0(464) 226 07 23 Fax: 226 07 62e-posta:
web: http://www.raol.k12.trBasım Yeri:Güneş Gazetesi/Rize
Erdal ŞAHİN
Üzeyir Kaya/Merve NalkıranElif Sandallı/Muherrem Kurtuluş
Metehan Abbas/Sedat Tarlacı
Çalışacaksın arkadaşım,
çalışacaksın! Başka çare yok!
ve şunları da hiç unutma: Bir
dersi bir öğrenci başarıyorsa
diğeri de başarır. Tabi ki
başaranın ödediği bedeli, başarmak isteyen de
ödemek zorundadır. Zira başarı bedel ister ve
ter kokar…
Sana bu dönem için şunları
öneriyorum: Geleceğini
kurgula. Hayal kur! Ne
olmak istediğine karar ver!
Hedefine nasıl ulaşacağını
programla.Programdan taviz verme.Nefsinin
isteklerine hedefine ulaşma azmiyle karşı koy.
Çalış,çalı,çalış!...
Yapabileceğinin en iyisini
yaptıktan sonra vicdanın seni
rahatsız etmez. Önemli olan
da vicdanınla barışık olman,
gerisi ayrıntı. Bütün
davranışlarınla kendini başarıya ada. Ve
başarının ancak onu istediğin taktirde
geleceğini hep hatırla.
Bu dönem daha planlı
çalışman gerekiyor. Tamam,
kendine defalarca plan
hazırlamış olabilirsin ve her
defasında uyamadığın için
vazgeçmiş olabilirsin. Ama başarı vazgeçenleri
çok çabuk terk eder. VAZGEÇMEK YOK
ARTIK!
Kendini başarıya odakla!
Olumsuz düşünceleri
kafandan çıkarıp çöpe at ve
yalnız başarıya odaklan!
İnsan olumlu düşünür ve
bilinçaltına olumlu emirler verirse beyin bu
doğrultuda çalışır. Bence bu dönemin müthiş
geçecek. Kolay gelsin..
Hayat savaşını kazanan her
zaman en güçlü ya da en hızlı
olan değildir. “Er veya geç
kazanan kişi, kazanacağını
önceden düşünen kişidir.”
evet... Arnold Palmer aynen böyle diyor. Bence
bu cümleyi bir düşünsen fena olmaz…
Bak kardeşim Henry Ford
derki: 'Yapacağım da deseniz,
yapamayacağım da deseniz
haklı çıkarsınız.' Eee şimdi
haksız mı adam? Doğru
söylüyor. Öyleyse kendine güvenmekten asla
vazgeçmeyeceksin! Ve başarı denizinde demir
atacaksın İnşallah.
Ders çalışmana engel olan
arkadaşlarına 'hayır' demeyi
bu dönemde de
başaramazsan durum vahim
demektir. Zamanını kimseye
çaldırma. İlerde rahat etmek için şuan ki
rahatımızı terk etmeye mecburuz. Lütfen
elindeki zamanı doğru kullanmaya bak!
Yeni bir dönem ve yeni
umutlar. Senden ricam
elinden gelenin en iyisini
yapman. Kendine durmadan
şu sözcükleri tekrarla
'ÇALIŞIRSAM NE KAYBEDERİM Kİ...'
Çalışırsan hiçbir şey kaybetmezsin! Tembelliğin
kölesi olma! Başarılar…
Öncelikle şu hoş olmayan
huylarından vazgeç! Çünkü
çevrende yanlış
anlaşılıyorsun. Eğer ben
onların düşündüğü gibi
değilim diye düşünüyorsan durumunu
düzeltmeye çalışmalısın.
Çok asosyalsin. Kendini
hayatın içine dahil etmek için
biraz çaba sarf etsen pişman
olmazsın. Ayrıca bu dönem
çok kötü geçecek. Başarı
açısından sorun yaşamayacaksın ama ruhsal
çöküşler yaşayacaksın. Kendine dikkat etmeni
öneririm.
Duyduğuma göre sınavlarda çok
stres yapıyormuşsun. Bunu
yenmeye şimdiden yani daha
sınavlar bastırmadan
başlamalısın. Sana stresi yok
etmenin en mantıklı tekniğini söyleyeyim: Bir günlük
yol için iki günlük azık hazırlamak. Allah yardımcın
olsun!
A Ş İ Y A N A S T R O L O J İ S E R V İ S İ
Astr
olo
g M
ari
ye
Mü
be
rra
Arı
cı
EĞLENCE - MİZAHRize Anadolu Öğretmen Lisesi7
Şubat 2012
AŞİYAN
NASIL BİR KİŞİLİĞE SAHİPSİNİZ? GELİN ÖĞRENELİM...
Hilal Çukur
-Sunucu: Hilal Hanım takip mesafesi nedir? -Hilal Cebeci: Takip mesafesi,
mesela ben şu anda 40 km hızla gidiyorum ya, önümdeki araçla aramdaki
mesafe de 40 kilometre olmalıdır. -Sunucu: Ama Hilal Hanım, bu durumda
İstanbul-Ankara yolunda sadece 13 araç olabilir.
Süleyman Demirel "Ege bir Yunan gölü deeldir, Ege bir Türk gölü de deeldir.
Binaenaleyh Ege bir göl deeldir.”
1) Sokakta genellikle nasıl yürürsünüz?
a-Yanımda kesin arkadaşlarım vardır. Onlarla sohbet
ederim.
b-Kendi kendime bir şeyler mırıldanarak gezerim.
c-Sessiz sakin yürürüm .Kafa dinlerim.
2) Diyelim ki bir yere gideceksiniz. Dolmuş bomboş
nereye oturursunuz?
a-En önlere otururum.
b-Orta bölümden bir yere otururum.
c-Arkalara otururum.
3) Boş zamanlarınızda evde ne yaparsınız?
a-Ailemle çay içer sohbet ederim.
b-Oturma odasında televizyon izlerim.
c-Odamda olurum genellikle. Müzik dinlerim ya da
kitap okurum.
4)Sınıfta nasıl biri olarak bilinirsini?.
a-Derste sürekli konuşan, eğlenceli ve geveze biri
olarak.
b-Normal biri olarak bilinirim herhalde.
c-Sessiz, kimseyle fazla muhatap olmayan biri olarak.
5)Bize biraz arkadaş çevrenizden bahsedin desek ne
dersiniz?
a-Geniş bir arkadaş çevrem vardır. Okulun yarısından
fazlasını tanırım.
b-Samimi olduğum ortam sınıfımdır.
c-2-3 samimi arkadaşım vardır. Başka da yok.
6)Genellikle ne tür müzik dinlersiniz?
a-Yabancı hareketli şarkılar ya da Türkçe pop.
b-Her tür müzik dinlerim.
c-Arabesk-fantazi ya da rock tarzı...
7)Diyelim ki okuldasınız ve ders boş. Ne yapardınız?
a-Ooooh... Tabi ki kaçardım.
b-Okulda kalır arkadaş ortamımla sohbet ederdim.
c-Sınıfta otururum. Test çözerim ya da kitap okurum.
8)Dolmuştasınız ve yanınıza çok konuşan bir teyze
oturdu. Ne yaparsınız?
a-Teyzeye eşlik eder ben de onunla konuşurdum.
b-Kulaklığımı takar, teyzeyi dinliyor gibi yapardım.
c-Hiç katlanamam bir bahane bulup yanından
kalkardım.
9)Öğretmeniniz sınıfta bir konuyu anlatmanızı
istiyor. Sizin tepkiniz ne olur?
a-Hocaya anlatacağım konunun ne olduğunu sorar
hemen araştırmaya başlardım.
b-Anlatmamak için bin dereden su getirirdim.
c-Aman hoca versin ben o gün okula gelmem.
10)Önemli olan sizin kendinizi nasıl gördüğünüzdür.
Son olarak sizce siz nasıl bir kişiliğe sahipsiniz?
a-Yerinde duramayan, konuşkan, gittiği ortamlarda
sevilen ya da bıkkınlık veren biriyimdir.
b-Normal, ortama göre davranmasını bilen, gerektiği
yerde konuşan, akıllı biriyimdir.
c-Bence ben sessiz, sakin, konuşkan olmayan, kendi
halinde kalmayı seven biriyim.
Değerlendirme:a'lar çoğunluktaysa:
Sizin hiperaktif bir kişiliğiniz var diyebiliriz. Bunu
genellikle çocuklar için kullanırız ama demek ki sizin
çocukluğunuzdan gelen bir yerinde duramamazlığınız var.
Konuşmayı seven biri olarak tahmin ediyorum sizi. Gittiğiniz
ortamlarda konuşulan konunun içeriğini hemen anlayabilir o konu
hakkında konuşmaya başlayabilirsiniz. Öğretmenler tarafından da
sosyal bir öğrenci olarak bilinmeniz aşikâr. Ne diyelim, konuşun ama
kimsenin kafasını şişirecek kadar değil.
b'ler çoğunluktaysa:
Bunu söylemek ne kadar yanlış olsa da siz normaller
sınıfındasınız bence. Gerektiği zaman konuşan, kimseyi sıkboğaz
etmeyen biri olarak görüyorum sizi. Öğretmenler böyle öğrencilere
pek dikkat etmezler. Çünkü ne dikkat edilecek kadar sessiz ne de
konuşkansınız. Boş verin en iyisi böyle. Ama şu konuya dikkat edin.
Ailenize daha fazla zaman ayırın ve derslerinizi daha da iyi bir hale
getirmek için çabalayın.
c'ler çoğunluktaysa:
Her sınıfta sizin gibi sessiz sakin kişiler vardır. Ben
genellikle o kişileri ağırbaşlı kişiler olarak görürüm. Hocaların diğer
öğrencilere hep örnek olarak gösterdiği kişilerdir bunlar. Boş
zamanlarınızda kitap okumanız ya da test çözmeniz buna örnek
olabilir. Ama bu kadar toplumdan uzaklaşmak da iyi bir şey değil
açıkçası. Tamam akıllı biri olabilirsiniz ama unutmayın insanlar
konuşa konuşa anlaşır. O kadar da değilim diyorsanız diyecek bir
şey de yok.
Reha Muhtar "Bütün bunları nasıl yaptın ha?
Cevap ver!”
Telefondaki kişi "Bakın efendim izah edeyim...”
Reha Muhtar "Sus, konuşma! Hâlâ utanmadan izah ediyorsun!
Cevap versene...?
Sinem Güven "Ben meme kanserine şahsen karşıyım.”
Asena "Salak olabilirim ama aptal asla!”Türkiye - Brezilya maçında spiker "Alpay arka ayağını burktu!”
Cüneyt Arkın “İstanbul'un 5/te yarısını gezdim.”
Ebru Gündeş "Sade sadelikten gelir. O yüzden sadeyi tercih ettim!”
A Takımı programında bir altyazı "İsmini vermek istemeyen bir
izleyici Filiz Ovar İngiltere'den arıyor.”İzzet Yıldızhan "Fransızlar amma kültürlü, ufacık çocukları bile Fransızca
konuşuyor.”
Nihat Doğan "Atatürk ne demiş: Yurtta sulh barışta sulh.”Doğuş "Müzikte tek eksiğim opera.”
Emrah "Mozart dinlemiyorum ama Türkiye'ye gelirse konserine
mutlaka giderim."
Ünlülerin güldüren gafları
S P O RAŞİYAN
Şubat 2012
Okulumuzun basketbol takımı liseler arası basketbol
turnuvasında gruptan çıkamadı. Her oyuncunun sıkı
bir şekilde hazırlandığı 4 maçtan 1'in de galip
gelebildik. Ne yazık ki bu galibiyet gruptan
çıkmamızda yeterli olmadı. İlk maçını Mimar Sinan
Endüstri Meslek Lisesi ile oynayan basketbol
takımımız, son periyota kadar kafa kafaya geçen
maçta maçın bitmesine yaklaşık 5 dakika kala maçın
kırılma noktası oldu. Yorulan oyuncularımız
karşısında iyi bir oyun ortaya koyan rakip maçı 63-52
kazandı. İlk malubiyetin ardından 2. maça çıkan
basketbol takımımız bu maçını Fener Lisesi ile yaptı.
İclal Aydın - EmanetçiEtkinlik Tarihi 26 Şubat 2012 Pazar 19:00
Etkinliğin Yeri
İsmail Kahraman Kültür Merkezi
Bilet Satış Yerleri
Kültür Merkezi Gişesi 25TL
Etkinliği Düzenleyenler
Trabzon Devlet Tiyatrosu
Organizayon ve İletişim Biglileri
0 531 780 13 77
Etkinlik Hakkında
Kim olduğumuz farketmiyor. Nihayetinde hepimizin hayatı bitmiş
bir aşktan ya da aynı kurumuş dere yatağından geçiyor. O çocukluk
bahçesinden tanışıyoruz belkide sizinle. Bir gece gidip dönmeyen
babaların hikayesinden, TRT nin ilk renkli çizgi filminden, kokulu
silgilerden, margarin yağı kuyruklarından... Baksanıza ne çok yerde
karşılaşmışız. Demek o yüzden gözüm bi yerden ısırıyor gibi sizi...
KUYİS & KIYAMETEtkinlik Tarihi 18 Şubat 2012 Cumartesi 19:00
Etkinliğin Yeri
Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi 19:00 - 21:30 arası
Bilet Satış Yerleri
Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi
Etkinliği Düzenleyenler
Rize İçin Genç Girişim Derneği ( RİGG )
Etkinlik Hakkında
Türkiye`de Modern Doğaçlama Tiyatro`nun öncüsü olan "Mahşer-i
Cümbüş” ekibinin gösterilerinden esinlenilerek oluşturuldu. Rize`de
5. kez oynanacak olan oyun, daha önceki gösterilerinde oldukça
yoğun bir ilgi ve beğeniyle izlenmişti. Tiyatronun olmazsa olmazı
seyircilerin de katılımıyla nesne oyunları turu, doğaçlama cümleleri
turu, 30 saniye turu, dörtlü dönme, yazar turu, dublaj turu, şapka
turu, cıbırca turu gibi birbirinden keyifli doğaçlama oyunları Kuyis
& Kıyamet ekibi tarafından anında canlandırılacak. Zaman zaman
kısa skeçlerin, seyircilerin katılacağı yarışmaların ve değişen şarkılara anında klip çeken "Komedi Laz
Üçlüsü” isimli ekibin gösterilerinden oluşan program seyirciye doyasıya gülmeyi garanti ediyor.
BİR ANARŞİSTİN KAZA SONUCU ÖLÜMÜEtkinlik Tarihi 21 Şubat 2012 Salı 20:00
Etkinliğin Yeri
RİZE İSMAİL KAHRAMAN KÜLTÜR MERKEZİ
Bilet Satış Yerleri
KÜLTÜR MERKEZİ GİŞESİ
Etkinliği Düzenleyenler
TRABZON DEVLET TİYATROSU
Organizayon ve İletişim Biglileri
464-2130426
Etkinlik Hakkında
Büyük bir metropolde bombalar patlar. Olayın faili olarak tutuklanan
zanlı emniyet müdürlüğündeki sorgusu sırasında pencereden düşüp
ölür. Emniyet, ölümün intihar sonucu olduğunu iddia eder. Ancak
basının ve kamuoyunun baskısıyla soruşturma açılır. Bu
soruşturmayı aktörlük hastalığı olan bir deli oyun alanı haline
getirecek, gerçeğin resmi söylemin bir hayli uzağında olduğunu gösterecektir.
Rize’de Şubat Ayı Etkinlikleri
Erkek voleybol takımımızın
fixtürü
-Rize Anadolu Öğretmen Lisesi
-Rize Anadolu Lisesi
-Güneysu Anadolu Öğretmen Lisesi
Kız voleybol takımımızın fixtürü
-T.O.B.B. Fen Lisesi
-Sağlık Meslek Lisesi
-Hasan Sağır Anadolu Lisesi
-Kız Meslek Lisesi
Hüsrana uğradıkMaçın sonuna kadar iyi bir oyun ortaya koyup önde
olan basketbol takımımız ne yazık ki talihsiz bir son
saniye basketiyle gruptaki 2. maçını 70-69 kaybetti.
Fener Lisesi karşısında alınan mağlubiyetle moraller
iyice bozuldu ve ümitler azalmaya başladı. Pazar
Endüstri Meslek Lisesi ile oynanan 3. maça ilk iki
maçın da vermiş olduğu umutsuzluk yüzünden pek
odaklanamayan takımımız 59-48 yenildi ve gruptan
çıkma şansımız bu maçla birlikte yok oldu. Basketbol
takımımızın da bazı oyuncularının gelmediği 4. ve
son maçta rakibimiz olan Pazar Anadolu Lisesi bir
önceki gün Mimar Sinan Endüstri Meslek Lisesine
yenildiği için gruptan çıkma şansı kalmamıştı, nitekim son maça gelmediler ve bizim basketbol
takımımız maçı hükmen 20 sayı farkla kazanmış ilan edildi. Grup maçların da tek galibiyetimiz olduğu
için finallere kalamadık. Turnuvanın şampiyonu finalde Mimar Sinan Endüstri Meslek Lisesini yenen
Hasan Sağır Anadolu Lisesi oldu. İller arası turnuva da Rize’yi temsil edeceğinden dolayı Hasan Sağır
Anadolu Lisesi basketbol takımına başarılar diliyoruz. Elenen basketbol takımımız içinde her şeye
rağmen takım için ter döktükleri için teşekkür ediyoruz. Umarız seneye olan turnuvada daha iyi
sonuçlar alıp, bu güzel okulumuza şampiyonluk sevinci yaşatırlar. Maçları Rize Üniversitesi Spor
Salonunda yapılacak olan kız ve erkek voleybol takımlarımıza başarılar diliyoruz. Sedat Tarlacı
Badmintonda İkinci Olduk
1. Ardeşen Anadolu Öğretmen Lisesi
2. Ardeşen M.E.T.E.M Lisesi
3. Güneysu Şehit Kamil Anadolu Öğretmen Lisesi
1. Ardeşen M.E.T.E.M Lisesi
2. Rize Anadolu Öğretmen Lisesi
3. Rize Ticaret Meslek Lisesi
8-9 Şubat 2012
tarihlerinde
oynanan Liseler
Arası Badminton İl
Birinciliği
müsabakaları
oynanan final
maçları ile Çayeli
Kazım Ayvaz Spor
Salonunda son
buldu.
Ardeşen Liseleri Şampiyon OlduErkeklerde İlk Üç
Kızlarda İlk Üç