Künye · 2020. 9. 14. · Enes ve Buğlem bayram programını birlikte sunacaklardı. Günlerdir...

80

Transcript of Künye · 2020. 9. 14. · Enes ve Buğlem bayram programını birlikte sunacaklardı. Günlerdir...

  • Künye

    2. Sınıf Keyifle Okuyorum-Anlıyorum kitabının tüm basım ve yayın hakları Kaliteli Eğitim Yayınları Bas. Yay. Tic. Ltd. Ş’ine aittir.

    Kısmen de olsa alıntı yapılamaz. Metin, soru, şekil ve grafikler yayınevinin izni

    olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz,

    yayınlanamaz.

    ISBN: 978-605-2170-51-9

    Sertifika No.: 34158

    Copyright

    Uygun Basınİstanbul, 2020

    Baskı

    Kaliteli Eğitim Yayınları Yayın Kurulu ve

    Grafik Servisi

    Hazırlayan

    Kocasinan Merkez Mah. Kuşçu Sok. No.: 19/ABahçelievler / İSTANBUL

    Tel: 0212 515 05 00Fax: 0212 515 05 00

    www.kaliteliegitimyayinlari.com.tr

    Kaliteli Eğitim Yayınları

  • 32. SINIF

    İstiklal Marşı

    İSTİKLÂL MARŞI

    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

    Mehmet Âkif ERSOY

  • 4 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    İÇİNDEKİLER

    Kardeş Olmak .............................. 5

    Cumhuriyet Bayramı ..................7

    İyilik Kulübü ...................................9

    Tanem’in Yeni Ailesi ................. 11

    Van’da Kahvaltı ..........................13

    Al Bayrak ..................................15

    Alçak Gönüllü Olmak .............. 17

    Balıklı Göl ....................................19

    Benim Biricik Yurdum ...............21

    Bu Kimdir? Ne Yapmıştır? .....23

    Ormanda Yangın ......................25

    23 Nisan .................................... 27

    Çorba Çeşmesi .........................29

    Pehlivan Yusuf ...........................31

    Dedektif Orçun .........................33

    Gönül ..........................................35

    Güven Dolabı ............................37

    Güzel Türkçemiz ......................39

    Hayat Anne ................................41

    Masadaki Ekmek ......................43

    Her Şehir Bir Kalp .................. 45

    İki İyi Dost ...................................47

    Ablamın Mutlu Günü .............49

    Kader’in Kalbi ..............................51

    Kırık Vazo ...................................53

    Merak Edilen Soru...................55

    Olta ............................................. 57

    Bu Vatan İçin ............................59

    Ömer’in İlk Bayramı ..................61

    Dayanışma Günü .....................63

    Yeni Kral ....................................65

    Sizce Serkan Cimri mi? ..........67

    Sıla ...............................................69

    Sizin Hikâyeniz ............................71

    Tren Yolculuğu ......................... 73

    Uçurtma ..................................... 75

    Ailemize Soralım ........................77

    Cevap Anahtarı ........................ 79

  • 52. SINIF

    KARDEŞ OLMAK

    Bir kardeşi olsun istiyordu. Sınıf arkadaşlarının kardeşleri vardı. Annesine sürekli bunu dile getiriyordu. Evde tek olmak hiç de iyi değildi.

    Aradan çok geçmeden annesi ona müjdeyi vermişti. Kardeşi ola-caktı. Ferhat, bir kız kardeşinin olmasını istiyordu. Adını bile koymuş-tu: Şirin…

    Ferhat herkese kardeşinin olacağını, kardeşinin adının Şirin ola-cağını söylüyordu. Annesinin yanından hiç ayrılmıyordu. Annesiyle doktora gittikleri bir gün:

    – Doktor amca, Şirin nasıl, diye sordu.Doktor amcası kahkahalarla gülümsedi:– Kardeşin kız değil, dedi.Ferhat donakaldı. Kendini buna hiç

    hazırlamamıştı. Şimdi yeni bir isim bul-malıydı. Aylarca bunu düşündü.

    Okuldan eve döndüğünde annesi evde yoktu. Teyzesi, Ferhat’ı hastaneye götürdü. Annesinin yanında karde-şi vardı. Çok tatlıydı. Bebeğin adını koyma görevi Ferhat’a verilmişti. Hiç düşünmeden şunları söyledi:

    – Serhat olsun kardeşimin adı. Ferhat ile Serhat birlikte büyüyeceklerdi. Oyunlar oynayacaklar-

    dı. Ferhat, kardeşini koruyacaktı. Okul çıkışlarında birbirlerini bekle-yeceklerdi.

    Yıllar yılları kovaladı. Ferhat doktor, Serhat mühendis olmuştu. İki iyi arkadaş gibiydiler. Birbirlerini göremediklerinde eksiklik hissedi-yorlardı.

    Kardeş olmak ne güzel şeydi! Ağlamak da gülmek de birlikte anlamlıydı. “Benim ağabeyim”, “benim kardeşim” diyebilmek çok farklı bir duyguydu.

    – Doktor amca, Şirin nasıl, diye sordu.Doktor amcası kahkahalarla gülümsedi:

    Ferhat donakaldı. Kendini buna hiç hazırlamamıştı. Şimdi yeni bir isim bul-

    Okuldan eve döndüğünde annesi evde yoktu. Teyzesi, Ferhat’ı hastaneye

  • 6 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Bir kardeşiniz olacağını öğren-seydiniz adını ne koymak ister-diniz? Nedenleriyle yazalım.

    Kan bağımız olmayan birine de “kardeşim” diyebilir miyiz? Bir örnekle açıklayalım.

    1. Ferhat, bir kardeşi olacağını öğrendiğinde ne hissetmiş?

    A) Üzüntü B) Sevinç C) Kıskançlık

    2. Ferhat, doktorun söyledikleri üzerine neden donakalmış?

    A) Bir kız kardeşi olacağı için B) İkiz kardeşleri olacağı için C) Bir erkek kardeşi olacağı için

    3. Hangisi, Ferhat’ın kardeşiyle yapmayı hayal ettikleri arasın-da değildir?

    A) Birlikte oyun oynamak B) Birlikte okuldan dönmek C) Birlikte balık tutmak

    4. Ferhat ile Serhat’ın büyüdük-lerinde yaptıkları meslekler hangisinde doğru verilmiştir?

    A) Mimar ve avukat B) Doktor ve mühendis C) Mühendis ve mimar

  • 72. SINIF

    CUMHURİYET BAYRAMI

    Enes, kırtasiyeden birçok balon almıştı. Eve doğru giderken Buğ-lem’i gördü. Buğlem’in elinde de bayraklar ve çeşitli süsler vardı. Enes ile Buğlem birlikte yürümeye başladılar.

    İkisi de çok heyecanlıydı. Bugün sınıflarını süsleyeceklerdi. Öğret-menleri bütün öğrencilere farklı süs eşyaları aldırmıştı. Enes uzun boyluydu. Sıranın üzerine çıktı. Öğretmeniyle yardımlaşarak sınıfın çeşitli yerlerine balonlar astılar. Diğer arkadaşları sınıfın pencereleri-ne bayraklar, Atatürk resimleri yapıştırdılar. Sınıf çok güzel olmuştu.

    Bayram günü yaklaşıyordu. Cumhuriyetin 96. yılı kutlanacaktı. Enes ve Buğlem bayram programını birlikte sunacaklardı. Günlerdir bunun için çalışıyorlardı.

    Bayram sabahı Enes erkenden uyandı. Annesinin karşısında bir kez daha tekrar yaptı. Annesi oğluyla gurur duyuyordu. Enes kırmızı bir pantolon, beyaz bir göm-lek giymişti. Atatürk rozetini de kalbinin tam üzerine yerleştirmişti.

    Okul bahçesi veliler ve öğrenciler tarafından doldurulmuştu. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşkusu her yeri sarmıştı.

    Buğlem ve Enes prog-ramı sunmak için sahne-ye çıktılar. Herkes onları alkışladı. Program çok güzel geçiyordu. Şi-irler, yazılar okundu. Küçük oyunlar sergilendi. Şarkılar söylendi. Halaylar çekildi.

    Cumhuriyet Bayramı ilk günkü heyecanıyla, coşkuyla kutlandı. Törene katılanlar gururla evlerine döndüler.

  • 8 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    “Cumhuriyet” denince aklımıza neler geliyor? Düşünüp yaza-lım.

    Cumhuriyet Bayramı’nı farklı ve etkin bir şekilde kutlamak için neler yapılabilir? Düşünüp yazalım.

    1. Enes ve Buğlem aldıkları ba-lon, bayrak ve süslerle ne ya-pacaklarmış?

    A) Odalarını süsleyeceklermiş. B) Sınıflarını süsleyeceklermiş. C) Okul bahçesini süsleyecek-

    lermiş.

    2. Metinde sözü edilen bayramın önemi nedir?

    A) Türkiye Büyük Millet Mec-lisinin açıldığı gün kutlan-ması

    B) Yönetim şeklimiz olan cum-huriyetin ilan edilmesi

    C) Atatürk’ün Samsun’a çıkması

    3. Buğlem ve Enes’in bayram tö-renindeki görevleri neymiş?

    A) Sunuculuk yapmak B) Halk oyunları oynamak C) Tiyatro oyunu sergilemek

    4. Okulda yapılan bayram töre-nine kimler katılmış?

    A) Belediye başkanı ve beledi-ye çalışanları

    B) Öğretmenler ve öğrenciler C) Öğrenciler ve veliler

  • 92. SINIF

    İYİLİK KULÜBÜ

    Bisikletleriyle ağaç evine gelmişlerdi. Ne yapacaklarını konuşacak-lardı. Dilber’in bir fikri vardı:

    – “İyilik Kulübü” kuralım, dedi.Herkes bu fikri çok beğenmişti. Peki, ne yapacaklardı? Bir süre

    düşündükten sonra ilk olarak Yasemin söz aldı:– Hepimiz yaptığımız iyilikleri söyleyelim. Böylece birbirimize ör-

    nek olalım.Bu öneri çok beğenildi. Kulüp üyeleri yaptıkları iyilikleri tek tek

    söylemeye başladılar.İlk sözü Gökhan aldı:– Ben dün dondurmamı kardeşimle paylaştım.Herkes gülmeye başladı. Gülüşmeler arasında Meltem:– Kumbaramda biriken parayı Kızılaya bağışladım, dedi.Arkadaşı Elif, Meltem’in elbise almak için para biriktirdiğini bili-

    yordu. Bu davranışı tam bir iyilik örneğiydi.Sıra Arda’ya gelmişti:– Komşumuz Şerife teyzenin poşetlerini evine kadar taşıdım.Çocuklar, söz aldıkça iyilik gülleri açılıyordu geldikleri ağaç evde.

    Dilber tekrar söz aldı:– Mahallemizdeki parkı hep beraber temizleyim mi, dedi.Hepsi bir ağızdan: – Evet, dediler.İki gün sonra çocuklar be-

    yaz tişörtleriyle parkta buluştu-lar. Ellerindeki poşetlere parktaki çöpleri koymaya başladılar. Park-taki diğer çocuklar ve büyükler de onlara katıldı. Akşama kadar bütün park tertemiz olmuştu.

    “İyilik Kulübü” ilk görevini başarıyla tamamlamıştı. Küçücük kalp-leri büyük işler yapmak için her zaman hazır olacaktı.

  • 10 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Metindeki “İyilik Kulübü”nde siz de olsaydınız arkadaşlarınıza yaptığınız iyiliklerden hangisini anlatırdınız? Yazalım.

    Birine iyilik yaptığınızda bu iyi-liğinizin karşılığını bekler misi-niz? Nedenleriyle yazalım.

    1. Metinde anlatılan olay nerede geçmektedir?

    A) Bahçede B) Ağaç evde C) Okulda

    2. Kulüp üyelerinden hangisi el-bise almak için biriktirdiği pa-rayı bir yardım kuruluşuna bağışlamış?

    A) Dilber B) Elif C) Meltem

    3. Arda, arkadaşlarına hangi iyi-lik örneğini vermiş?

    A) Komşusunun poşetlerini evi-ne taşımasını

    B) Dondurmasını kardeşiyle paylaşmasını

    C) Annesine ev işlerinde yar-dımcı olmasını

    4. Dilber, kulüp arkadaşlarına hangi öneride bulunmuş?

    A) Kızılaya bağışta bulunma B) Bahçelerindeki çöpleri top-

    lama C) Mahallelerindeki parkı te-

    mizleme

  • 112. SINIF

    TANEM’İN YENİ AİLESİ

    Kurumun müdiresi, Tanem’i yanına çağırtmıştı. Tanem, yatağın-dan kalktı. Müdirenin odasına gitti:

    – Beni çağırtmışsınız, dedi.Odada tanımadığı iki kişi daha vardı. Ona bakıyorlardı. Müdire

    Hanım:– Tanem, kızım, otur şöyle, dedi.Tanem, bir türlü anlam veremiyordu. Yanına oturduğu kişiler

    kimlerdi? Yemyeşil gözleriyle onları iyice bir süzdü. Müdire Hanım:– Kızım, eğer sen de istersen yanında oturanlar senin ailen ol-

    mak istiyorlar, dedi.Tanem’in zaten bir ailesi vardı. Onlarca kardeşi, bakıcı anneleri…

    Yeni bir aileye ihtiyacı yoktu ki…– Benim bir ailem var. Benim ailem sizlersiniz, dedi.Müdire Hanım’ın sözleri boğazında düğümlendi. Bir süre konuşa-

    madı. Sonra kendini toparlayıp:– Kızım, Hatice Hanım’ın çocuğu yok. Onlar da senin gibi bir

    kızları olsun istiyorlar, dedi.Tanem, Hatice Hanım’a baktı. Hatice Hanım, Tanem’in ellerinden

    tuttu:– Benim çocuğum olmadı.

    Eğer sen bizi kabul edersen evi-mizde çiçekler açar, dedi.

    Tanem, kararsızdı. Ama Hati-ce Hanım’ın elleri sıcacıktı. Tanem onu üzmeye kıyamadı, teklifini ka-bul etti.

    Bir hafta sonra Tanem, ko-caman ailesiyle vedalaştı. Onun için yeni bir hayat başlıyordu. Yıl-larını geçirdiği koridorda yürürken tuttuğu iki el vardı. Biri sağında, biri solunda...

  • 12 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Tanem’in yerinde siz olsaydınız Hatice Hanım’ın teklifini kabul eder miydiniz? Nedenleriyle yazalım.

    Ülkemizde kimsesiz ve bakı-ma muhtaç çocukların yaşa-dığı kurumun adı nedir? Bu kurumlardan birini ziyaret et-mek ister misiniz? Nedenleriy-le yazalım.

    1. Tanem, müdirenin odasına git-tiğinde kimlerle karşılaşmış?

    A) Teyzesi ve eniştesiyle B) Tanımadığı iki kişiyle C) Anne ve babasıyla

    2. Tanem, kimleri ailesi olarak görmekteymiş?

    A) Yaşadığı kurumdaki insan-ları

    B) Okuldaki arkadaşlarını C) Uzakta yaşayan akrabala-

    rını

    3. Hatice Hanım, Tanem’den ne istemiş?

    A) Sık sık kendisini ziyaret et-mesini

    B) Geçici bir süre yanında kalmasını

    C) Kendi çocuğu olmasını ve birlikte yaşamalarını

    4. Tanem, Hatice Hanım’ın teklifi karşısında ne yapmış?

    A) Düşünmek için zaman iste-miştir.

    B) Kabul etmiştir. C) Reddetmiştir.

  • 132. SINIF

    VAN’DA KAHVALTI

    “Van yolcusu kalmasın! Yolcularımızın yerlerini almaları rica olu-nur.”

    Harem Terminali bu sesle yankılanıyordu. Anıl da diğer yolcular gibi bu anonsla otobüsteki yerini almıştı. Otobüs perondan ayrıldı. Yol çok uzundu. Hiç bitmeyecek gibiydi. Yorgunluğu yüzünden oku-nuyordu Anıl’ın. Uykusunun en tatlı yerinde bir sesle irkildi:

    – Ağabey, Van’a geldik. Muavinin sesiyle otobüsten indi. Yürümeye başladı. Sabahın er-

    ken saatleriydi. Van, kahvaltısıyla meşhurdu. Anıl, karşılaştığı ilk ada-ma sordu:

    – Burada kahvaltı yapabileceğim bir yer önerebilir misiniz?Adam, Anıl’ın Van’a ilk kez geldiğini anlamıştı. Gülümsedi:– Birlikte gidelim, ben de kahvaltı yapmadım henüz, dedi.Beraber minibüse bindiler. Birbirleriyle tanıştılar. Rehberi Van’ın

    yerlisiydi. Adı Zülküf’tü. Zülküf:– Van’ın en güzel kahvaltı mekânına

    götüreceğim seni, diyordu.Bir şehrin kültüründe mekânlar çok

    önemliydi. Bir süre sonra minibüsten in-diler. Anıl gördüğü manzara karşısında şaşkındı. Karşısında sanki Boğaz vardı.

    Anıl’ın İstanbullu olduğunu öğrenen Zülküf:– Burası da bizim denizimiz, dedi.

    Biraz daha yürüdükten sonra göle karşı bir mekâna girdiler. Mekânın her yeri tarih kokuyordu. Yer sofrasına oturdular. Göle karşı mü-kemmel bir kahvaltı yaptılar.

    Anıl, onca yolu geldiği için çok mut-luydu. İnsan hayatı boyunca böyle bir yerde kaç defa kahvaltı yapabilirdi ki?yerde kaç defa kahvaltı yapabilirdi ki?

  • 14 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Yaşadığınız şehre yabancı bi-rini şehrinizdeki hangi mekâna götürürdünüz? Nedenleriyle ya-zalım.

    Bugüne kadar gittiğiniz yerler-de sizi en çok etkileyen mekân neresiydi? Bu mekân sizi ne-den etkiledi? Yazalım.

    1. Anıl yaptığı yolculuğun hangi olumsuzluğundan söz etmiş-tir?

    A) Yolculuk yaptığı otobüsün eski olmasından

    B) Yolculuğun çok uzun sür-mesinden

    C) Yolculuk boyunca otobüs-tekilerin çok ses çıkarma-sından

    2. Anıl, Van’da kahvaltı yapmak için kimden öneride bulunma-sını istemiş?

    A) Yolda karşılaştığı birinden B) Otobüsün muavininden C) Tur rehberinden

    3. Anıl, kahvaltı için gittiği yerin hangi özelliğinden çok etkilen-miş?

    A) Büyüklüğünden B) Göl manzarasından C) Yeşillikler içinde olmasından

    4. Anıl ile Zülküf kahvaltılarını nerede yapmışlar?

    A) Yer sofrasında B) Küçük taburelerde C) Uzun bir masada

  • 152. SINIF

    AL BAYRAK

    Kayalıkların üzerinde şehre hâkim bir te-peden bakıyordu. Doğan, evlerinin pencere-sinden onu izlemeyi çok seviyordu. Bazen saatlerce onun dalgalanışına bakardı.

    Rengi kıpkırmızıydı. Ortasında bembeyaz hilal ile yıldız var-dı. Belli ki ikisinin de anla-mı farklıydı. Bunları öğrenmek için can atıyordu.

    Doğan, Bayrak Tepesi’ne çıkmayı çok istiyordu. Am-casına sürekli ısrar ediyordu:

    – Amca, lütfen gidelim, diyordu.Amcası bu ısrarlara dayanamadı:– Tamam, gidiyoruz, dedi.

    Amcasıyla yola çıktılar. Yorucu bir yolculuktu. Yol bir yerden sonra sarplaşıyordu. Sonunda tepeye ulaştılar. Doğan, aklındaki bütün soruları sorma imkâ-nını bulmuştu. Amcasına:

    – Amca, bayrağın rengi neden kırmızı, diye sordu.Amcası:– Bu bayraktaki renk şehitlerimizin kanıdır, diye

    yanıtladı onu.Doğan, mahzun bir şekilde:– Babam bu bayrakta mı şimdi, dedi.Amcası da hüzünlendi:– Evet, her şehit gibi o da bayrakta, dedi.Doğan ile amcası birbirlerine sarıldılar. Amcası yeğenine sevgiyle

    bakıp:– Baban gibi bizler de bu bayrak uğruna şehit oluruz, dedi.Doğan, gururluydu. Her yerde babasını görüyordu. Babası al

    bayrağın bir parçasıydı.

    peden bakıyordu. Doğan, evlerinin pencere-sinden onu izlemeyi çok seviyordu. Bazen saatlerce onun dalgalanışına bakardı.

    Rengi kıpkırmızıydı. Ortasında

    mı farklıydı. Bunları öğrenmek için

    casına sürekli ısrar ediyordu:

    Yol bir yerden sonra sarplaşıyordu. Sonunda tepeye ulaştılar. Doğan, aklındaki bütün soruları sorma imkâ-nını bulmuştu. Amcasına:

    – Amca, bayrağın rengi neden kırmızı, diye sordu.

  • 16 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Bayrağımızı gökyüzünde dal-galanırken gördüğünüzde ne-ler hissediyorsunuz? Nedenle-riyle yazalım.

    Bayrağımızın üzerindeki ay ve yıldız neleri ifade eder? Yaza-lım.

    1. Doğan’ın öğrenmek için can attığı neymiş?

    A) Bayrağımızı kimin tasarla-dığı

    B) Bayrağımızın göklerde ne-den dalgalandığı

    C) Bayrağımızın renklerinin ve üzerindeki sembollerin an-lamları

    2. Doğan ile amcası nereye git-mek için zor bir yolculuk yap-mışlar?

    A) Çanakkale Şehitliği’ne B) Bayrak Tepesi’ne C) Anıtkabir’e

    3. Amcası, Doğan’a bayrağın kır-mızı renginin neyi anlattığını söylemiş?

    A) Şehitlerimizi B) Gazilerimizi C) Atalarımızı

    4. Doğan’ın Bayrak Tepesi’nde son olarak hissettiği duygu neymiş?

    A) Üzüntü B) Mutluluk C) Gurur

  • 172. SINIF

    ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK

    Sercan:– Kültür merkezine gidelim mi, dedi.Kültür merkezinde ne işimiz vardı? Tiyatro oyununa mı gidecek-

    tik? Merak ederek sordum:– Sercan, kültür merkezinde ne yapacağız?Sercan gülümsedi. Şaşırdığı çok belliydi:– Mert, bugün dünyaca ünlü bir bilim insanı şehrimize geliyor,

    kaçıramayız.Bilim insanı mı? Şimdi onun konuşmaları beni çok sıkar, saatlerce

    orada vakit geçmez, diye düşünüyordum. Sercan’a:– Sercan, ben gelmesem olur mu? Çok sıkılırım orada, dedim.Ne dediysem olmadı. Sercan sabırsızlanı-

    yordu:– Mert, ben birkaç kez gittim. Konuşacak

    bilim insanı hiç sıkıcı biri değil.Sercan’ı kıramazdım. Gönülsüz, ayaklarımı

    sürükleye sürükleye gitmek zorunda kaldım.Kültür merkezine vardığımızda adım ata-

    cak yer yoktu. Sanki bir sanatçı gelmişti. Zar zor bir yere oturduk.

    Bilim insanı sahneye davet edildi. Sahnenin arkasından geleceğini düşünüyordum. Oysa sağımdaki koltuktan kalkan adam sahneye iler-ledi. Şaşırıp kaldım. Koca koca okulları bitirmişti. Ama o, bizden biri

    gibi yanımda oturuyordu.Sahnede hayatını, yaşadığı zorlukları an-

    lattı. Çok etkilenmiştim. Saatler nasıl geçti an-lamadım. Bizlerle vedalaşırken bile alçak gö-nüllüydü.

    Sercan etkilendiğimi fark etmişti: – Etkileneceğini biliyordum. Alçak gönüllü

    olmak böyle bir şey, dedi.

    Ne dediysem olmadı. Sercan sabırsızlanı-

  • 18 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Alçak gönüllü olmak ne de-mektir? Bu özelliğe sahip in-sanlarla arkadaşlık yapmak ister misiniz? Nedenleriyle ya-zalım.

    Ünlü biri olsanız hayranları-nıza karşı nasıl davranırdınız? Onları mutlu etmek için neler yapardınız? Yazalım.

    1. Sercan, niçin Mert ile kültür merkezine gitmek istiyormuş?

    A) Ünlü bir sanatçı geleceği için B) Ünlü bir bilim insanı gele-

    ceği için C) Ünlü bir yazar geleceği için

    2. Mert’in kültür merkezine git-mek istememesinin sebebi ney-miş?

    A) Sıkılacağını düşünmesi B) Kültür merkezinin uzakta

    olması C) Başka bir yere gitmek iste-

    mesi

    3. Bilim insanı sahneye nereden çıkmış?

    A) Sahnenin arkasından B) Sercan’ın yan koltuğundan C) Sahnenin ön kapısından

    4. Sercan, bilim insanının hangi özelliğinden etkilenmiş?

    A) Güler yüzlülüğünden B) Alçak gönüllüğünden C) Açık sözlülüğünden

  • 192. SINIF

    BALIKLI GÖL

    Doruk, annesine:– Balıklı Göl’e gidelim mi, diye sordu. Doruk, tarihe çok meraklıydı.

    Tarihle ilgili kitapları okumayı çok severdi. Tarihî eserleri gezmekten de keyif alırdı.

    Doruk’un annesi:– Nereden çıktı şimdi bu, dedi.Doruk, Şanlıurfa ile ilgili bir kitap okuyordu. Kitapta en çok Ba-

    lıklı Göl ilgisini çekmişti. Doruk, elindeki kitabı masanın üzerine bıraktı:– Anne, madem gidemiyoruz o zaman sana Balıklı Göl’ü anla-

    tayım mı, diye sordu bu kez.Annesi, Doruk’un ellerinden tuttu. Onun başını okşadı. Hadi, an-

    lat bakalım, der gibi başını salladı.Doruk, bir tur rehberi edasıyla anlatmaya başladı:– İbrahim Peygamber’i devrin zalim kralı ateşe atmak istemiş.

    Halkına odunlar toplatmış. Her yerden görülecek bir ateş yaktırmış. Urfa’ya hâkim bir tepeden İbrahim Peygamber’i bu ateşe atmış. Ateş bir göl, ateşin içindeki odunlar da balık olmuş. O zamandan beri

    Urfa halkı bu kutsal göle ve balıklara gözleri gibi bakı-yormuş.

    Doruk, Balıklı Göl’ün hikâyesini anlattıktan sonra:– Anne, lütfen gidelim, dedi.– Tamam, baban gelince söy-

    leyelim, bir Balıklı Göl planı ya-palım, dedi.

    Akşam Doruk’un babası eve geldiğinde bu konuyu konuştular. Yaz tatilinde ailece Urfa’ya git-meye karar verdiler.

    – Balıklı Göl’e gidelim mi, diye sordu.

  • 20 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Tarihî eserler geçmişte yaşa-yan insanların hangi özellikleri hakkında bilgi edinmemizi sağ-lar? Düşünüp yazalım.

    Ülkemizde en çok görmek iste-diğiniz tarihî eser ya da mekân hangisidir? Nedenleriyle yaza-lım.

    1. Doruk ne tür kitaplar okumayı severmiş?

    A) Tarihî eserlerle ilgili B) Tarihle ilgili C) Doğal güzelliklerle ilgili

    2. Doruk, annesine ne anlatmak istemiş?

    A) Şanlıurfa’nın güzelliklerini B) Uzungöl’ü C) Balıklı Göl’ü

    3. Doruk’un anlattığı hikâyede göl ve balık olanlar nelermiş?

    A) Ateş ve odunlar B) Su ve taşlar C) Kral ve halk

    4. Doruk ve ailesi ne zaman Ba-lıklı Göl’e gitmeye karar ver-mişler?

    A) Okulların kapandığı hafta B) Sömestir C) Yaz tatilinde

  • 212. SINIF

    BENİM BİRİCİK YURDUM

    Canımdan çok severim. Al bayrağın altında, Huzurla gezerim.Benim biricik yurdum.

    Her köşesi cennet, Taşı, toprağı servet, Bu sevgi hiç bitmez. Benim biricik yurdum.

    Laz’ı, Türk’ü, Çerkez’i Herkes birbirinin kardeşi, Dünyada yoktur eşi. Benim biricik yurdum.

  • 22 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    “İnsan vatanını sever çünkü...” cümlesini nasıl sürdürürsü-nüz? Yazalım.

    Ülkemizde farklı kültürlerden insanlar bir arada yaşar. Bu durumun kültürümüze katkı-ları nelerdir? Düşünelim, ya-zalım.

    1. Şiirin ana duygusu aşağıdaki-lerden hangisidir?

    A) Yurt sevgisi B) Vatan özlemi C) Doğa sevgisi

    2. “Taşı, toprağı servet” dizesiyle anlatılmak istenen nedir?

    A) Yurdumuzun gezilecek yer-leri olduğu

    B) Yurdumuzda zengin insan-ların yaşadığı

    C) Yurdumuzun verimli top-rakları olduğu

    3. Şiirde ülkemizde yaşayan han-gi topluluktan söz edilmemiş-tir?

    A) Çerkezlerden B) Trakyalılardan C) Lazlardan

    4. Şiirde her dörtlüğün sonunda tekrarlanan dizede hangi söz-cük geçmektedir?

    A) cennet B) biricik C) severim

  • 232. SINIF

    BU KİMDİR? NE YAPMIŞTIR?

    – Çocuklar, bugün sizlerle bir oyun oynamak istiyorum. Oyunumuzun adı “Bu kimdir? Ne yapmış-tır?” Haydi, hazırsanız başlayalım. Korkmayın. Bile-mezseniz ben size yardımcı olacağım. İlk sorunuz şu: Mustafa Kemal Atatürk kimdir? Ne yapmıştır? Ayşe, soruların cevabını bize söyler misin?

    – Vatanımızı düşmanlardan kurtarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına öncülük etmiştir. İlk cumhurbaşkanımızdır.

    – Fatih Sultan Mehmet kimdir? Ne yapmıştır?– İstanbul’u fethetmiştir.

    – Aferin Ali, bildin! Birazcık daha bilgi vereyim mi? Osmanlı padişahlarındandır. Biliyor musunuz, aynı zamanda şiirler de yazmıştır.

    – Osman Gazi kimdir? Ne yap-mıştır? Söz sende Murat:– Osmanlı Devleti’nin kurucu-

    sudur. Kabri Bursa’dadır. – Kocaman aferin sizlere çocuklar! Devam

    ediyoruz. Sultan Alparslan kimdir? Ne yapmıştır? Elif, sen söyler misin?

    – Selçuklu hükümdarıdır. Anadolu’nun Türk yur-du olmasını sağlamıştır.

    – Bravo! Bakalım, bu soruyu da bilebilecek mi-siniz? Hazır mısınız? Soruyorum. Mete Han kimdir?

    Ne yapmıştır? Sessizliğe bakılırsa bu bi-raz zor oldu. O zaman ben cevaplayayım çocuklar: Tarihteki ilk Türk devletinin hükümdarıdır.

    – Aferin çocuklar. Sizlerle gurur duyuyorum. Neredeyse bütün soruları bildiniz. Ders ne çabuk geçti. Hadi bakalım, teneffüse. Diğer ders devam ederiz, olur mu?

  • 24 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Türk tarihine damgasını vuran kişilerden hangisiyle tanışmak isterdiniz? Nedenleriyle yaza-lım.

    Geçmişe yolculuk yapan bir aracınız olsaydı hangi döneme gitmek isterdiniz? Nedenleriyle yazalım.

    1. Öğretmenin öğrencilerle oy-nayacağı oyunda hangi soru yokmuş?

    A) Bu kimdir? B) Bu nedir? C) Ne yapmıştır?

    2. Öğretmen ilk olarak kimi sor-muş?

    A) Osman Gazi’yi B) Atatürk’ü C) Mete Han’ı

    3. Öğretmenin sorduğu Selçuklu hükümdarı kimmiş?

    A) Sultan Alpaslan B) Fatih Sultan Mehmet C) Sultan Melikşah

    4. Öğretmen kimi sorunca sınıfta sessizlik olmuş?

    A) Mehmet Akif Ersoy B) Murat Han C) Mete Han

  • 252. SINIF

    ORMANDA YANGIN

    Yangın, ormanın büyük bir bölümünü yok etmişti. Birçok barınak da yangınla yok olmuştu. Ormanda büyük bir kargaşa vardı.

    Aslan, orman yönetimini acil bir toplantıya çağırdı. Toplantı, göl kenarında yapılacaktı.

    Aslan:– Büyük bir felaket yaşadık. Bu durumdan birbirimize yardım

    ederek kurtulabiliriz, dedi.Sonra hayvanlar tek tek sorunları sıraladılar:

    Baykuş:– Sağlık ekiplerimiz yeter-

    siz kalıyor, buna bir çözüm bulmalıyız.

    Tilki:– Yuvaları yok olanlara

    barınacak yer ayarlamayız.Fil:– Yiyecek ve içecek soru-

    numuz çok büyük.Aslan, bu sorunları kâtibi ceylana bir bir not aldırdı. Yöneticilere

    çözüm önerilerini sordu. Kaplan söz aldı:– Arkadaşlar, her sorun için bir ekip kuralım. Bu ekiplere hepimiz

    yardımcı olalım. Yardımlaşırsak sorunlarımızı çabucak çözeriz, dedi.Bu teklif herkes tarafından kabul edildi. Ekipler kuruldu. Yangın-

    dan zarar gören hayvanlara planlı bir şekilde yardım edildi. Birkaç hafta sonra ormandaki kargaşa sona erdi. Yaralar bir bir

    sarılıyordu.Aslan, orman halkını bir araya topladı:– Sevgili halkım, zor günleri atlattık. Birbirimize yardım ettiğimiz

    sürece her güçlüğü yeneriz, dedi.Orman halkı, liderlerine hak verdi. Zor günler yardımla atlatı-

    lırdı.

  • 26 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    “Birlikten kuvvet doğar.” sözün-den anladıklarımızı yazalım.

    Yardımlaşmanın okul yaşamın-daki önemini açıklayan kısa bir yazı yazalım.

    1. Ormandaki kargaşanın sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

    A) Hayvanların birbirleriyle an-laşamamaları

    B) Ormanda çıkan yangın C) Ormanın insanlar tarafın-

    dan kirletilmesi

    2. Ormandaki yiyecek ve içecek sorunundan söz eden hayvan hangisidir?

    A) Baykuş B) Tilki C) Fil

    3. Kaplan, hangi öneride bulun-muş?

    A) Yuvaları yok olanlara ka-lacak yer bulmak

    B) Her sorun için bir ekip ku-rup yardımlaşmak

    C) Yeni sağlık ekipleri oluştur-mak

    4. Ormandaki kargaşa ne zaman sona ermiş?

    A) Bahar gelince B) Aslan ormana dönünce C) Birkaç hafta içinde

  • 272. SINIF

    23 NİSAN

    Okul bahçesinde büyük bir hazırlık vardı. Ayaz ve arkadaşları öğretmenleriyle bekliyorlardı.

    Ayaz, gelen otobüsü görünce:– Öğretmenim, otobüs geldi, diye bağırdı.Bütün çocuklar otobüse doğru koştular. Bir an önce yola çıkmak

    istiyorlardı. Öğretmenleri ile otobüse bindiler. Aileler çocuklarının bu ilk yolculuğunda çok heyecanlıydılar.

    Öğretmenleri:– Çocuklar, biliyorum içiniz kıpır kıpır. Sizlere yarın gezeceğimiz

    yerleri ve oralarda neler yapacağımızı anlatacağım, dedi.Öğretmenleri çocuklara 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal ve

    arkadaşlarının Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisini açtıklarını anlattı. Burada alınan kararlarla yurdumuzun düşmanlardan kur-tulduğunu söyledi.

    Yolculuk güle oynaya bitmişti. Dinlenmek için otellerine yerleş-tiler. Sabah bütün çocukların coşkusu gözlerinden okunuyordu. İlk durakları olan 1. Meclisin salonunu ziyaret ettiler. Oradaki yetkili, çocuklara bu meclisin önemini anlattı.

    Ayaz ve arkadaşları buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine geç-tiler. Hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Meclis salonundaki milletvekili sırala-rına oturdular. Meclis kürsüsünden konuşuyormuş gibi yaptılar.

    Son durakları Anıtkabir oldu. Vatanımıza demokrasiyi armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’ü zi-yaret ettiler.

    Günün sonunda hepsi çok mut-luydu. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın önemini çok iyi anlamışlardı.

    tiler. Sabah bütün çocukların coşkusu gözlerinden okunuyordu. İlk durakları olan 1. Meclisin salonunu ziyaret ettiler. Oradaki yetkili, çocuklara bu meclisin önemini anlattı.

    Ayaz ve arkadaşları buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine geç-tiler. Hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Meclis salonundaki milletvekili sırala-rına oturdular. Meclis kürsüsünden

    ve Çocuk Bayramı’nın önemini çok iyi

  • 28 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Millî bayramlarda neler hisset-tiğimizi maddeler hâlinde ya-zalım.

    19 Mayıs günü nereyi gezmek isterdiniz? Nedenleriyle yaza-lım.

    1. “Öğretmenim, otobüs geldi.” diye bağıran kimmiş?

    A) Emre B) Ayhan C) Ayaz

    2. Ayaz ve arkadaşları hangi ili-mize gezmeye gidiyorlarmış?

    A) İzmir B) Ankara C) İstanbul

    3. Çocuklar en son nereyi ziya-ret etmişler?

    A) Anıtkabir’i B) 1. Meclisi C) Türkiye Büyük Millet Mec-

    lisini

    4. Gezi yılın kaçıncı ayında yapıl-mış?

    A) 2. (ikinci) B) 3. (üçüncü) C) 4. (dördüncü)

  • 292. SINIF

    ÇORBA ÇEŞMESİ

    Zehra her sabah mutlaka sokağın köşesindeki çeşmeden çorba içerdi. Çorba içmek çok hoşuna gidiyordu. Ancak çeşmeden çorba ak-ması da garibine gitmiyor değildi. Annesinin yaptığı çorbalardan çok

    farklıydı. Çeşmeden akan bu çorbadan farklı ve güzel tatlar alıyordu. Çorbanın parasını kim veriyordu, onu hiç bilmiyordu.

    Sabah evden her zamankinden erken çıktı. So-kağın köşesine geldiğinde çeşmenin başında birileri-ni gördü. Koşarak yanlarına gitti. Gördükleri onu şaşırtmıştı. Çeşmeye çorba dolduruyorlardı. Zehra merakla sordu:

    – Çorbaları nereden getiriyorsunuz?Çeşmenin başındaki yetkili gülümseyerek:– Vakıf binasından, dedi.Vakıf ne demekti? Bilmiyordu. Zehra tekrar sordu:– Vakıf ne demek?Vakıf yetkilisi vakıfların ihtiyacı olanlara,

    kimsesizlere, hastalara, yaşlılara yardım etti-ğini söyledi. Zehra anlamıştı. İnsanlar bir ara-ya geliyor, az çok demeden maddi yardımda bulunuyorlardı. Çorbanın parası buradan ge-liyordu.

    Zehra, okulda öğretmenine gördüklerini anlattı. Öğretmenleri bir kutuyu kumbaraya çevirdi. Zehra ve arkadaşları harçlıklarından biriktirdikleri paraları bu kutuya atacaklardı.

    Kumbaraları dolmuştu. Çıkan paraları saydılar. Öğretmenleriyle vakıf binasına gittiler. Topladıkları parayı verdiler. Vakıf yetkilisi bu koca yürekli çocuklara çok teşekkür etti.

    Çorba çeşmesinden çorba bugün daha da tatlı akıyordu. Küçücük kalplerindeki sevgi çorbanın tadını artırmıştı.

    Bağış

    ması da garibine gitmiyor değildi. Annesinin yaptığı çorbalardan çok farklıydı. Çeşmeden akan bu çorbadan farklı ve güzel tatlar alıyordu. Çorbanın parasını kim veriyordu, onu hiç bilmiyordu.

    kağın köşesine geldiğinde çeşmenin başında birileri-

  • 30 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Birine yardım ettiğinizde ne hissedersiniz? Düşünüp yaza-lım.

    Eğitim, sağlık ve sosyal yar-dımlaşma alanlarından hangi-siyle ilgili bir vakıfta çalışmak isterdiniz? Nedenleriyle yaza-lım.

    1. Zehraların sokağında bulunan çeşmenin özelliği neymiş?

    A) Çorba akıtması B) Suyunun sıcak olması C) Çikolata akıtması

    2. Zehra’nın çeşmenin başında gördüğü kişiler nereden gel-diklerini söylemişler?

    A) Hayır kurumundan B) Vakıf binasından C) Kızılaydan

    3. Hangisi vakıf yetkilisinin yar-dım ettiklerini söylediği kişiler-den değildir?

    A) Hastalar B) Yaşlılar C) Öğrenciler

    4. Zehra ve arkadaşları vakfa yardım etmek için ne yapmışlar?

    A) Çorba dağıtımında görev almışlar.

    B) Harçlıklarından para birik-tirmişler.

    C) Ailelerine yemek yaptırmış-lar.

  • 312. SINIF

    PEHLİVAN YUSUF

    “Alta düştüm diye üzülme,Üste çıktım diye sevinme,Alta düşersen apış,Üste çıkarsan paça kazıktan yapış.”İki yiğit, cazgırların tekerlemeleriyle meydana çıkmıştı. Bir tarafta

    Koca Yusuf, diğer tarafta Kurtdereli Mehmet vardı. Kıyasıya bir mü-cadele yaşanıyordu. Vücutla-rına sürdükleri yağ, gözlerini yakıyordu. Birbirlerine oyun kurmaya çalışıyorlardı.

    Koca Yusuf, Kurtdereli’nin paça kazığından yapıştı. Yere yatırdı. Saatler süren bu gü-reşi Koca Yusuf kazandı.

    Yusuf, dedesinden sürekli bu hikâyeleri dinliyordu. Güreşmek onun hayatıydı. Hayali, Kırkpınar Güreşleri’ne katılmaktı. Dedesi hep ona, “Benim torunum da pehlivan olacak.” diyordu.

    Arkadaşları dedesini tanıdıkları için Yusuf’a güreşle ilgili sorular soruyorlardı. Yusuf, arkadaşlarını keyifle cevaplıyordu.

    Elif, Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ni merak ediyordu. Yusuf anlatma-ya başladı:

    – Kırkpınar Güreşleri her yıl Edirne’de yapılır. Tarihi çok eskiye dayanır. Altı yüz elli sene önce başlandığı söylenir.

    Berk, söze girdi:– Peki, güreşçiler neden yağ sürüyorlar?Arkadaşlarının geleneksel sporları merak etmeleri Yusuf’un çok

    hoşuna gidiyordu. Büyük bir gururla cevap verdi:– Güreşçilerin mücadele sırasında birbirlerini tutmaları zorlaşsın

    diye yağ sürülür, dedi.Yusuf, çok mutluydu. Ata sporlarımızdan olan güreşle uğraşı-

    yordu. Üstelik arkadaşları bu sayede geleneksel sporumuzu öğreni-yorlardı.

  • 32 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Ata sporlarımızdan birini yap-mak isteseydiniz hangisini se-çerdiniz? Nedenleriyle yaza-lım.

    Ata sporlarımızla günümüzde yapılan sporları karşılaştırdı-ğımızda neler söyleyebiliriz? Yazalım.

    1. Metinde yağlı güreşle ilgili hangi ayrıntıdan söz edilme-miştir?

    A) Güreşçilerin vücutlarına yağ sürdüklerinden

    B) Güreş başlamadan önce tekerleme söylendiğinden

    C) Güreş sonunda güreşçile-rin yaşadıkları zorluklardan

    2. Yusuf’un dedesinin hayali ney-miş?

    A) Torununu güreşçi yapmak B) Kırkpınar Güreşleri’ne ka-

    tılmak C) Ünlü güreşçilerle tanışmak

    3. Yusuf, Elif ’e Kırkpınar Güreş-leri’yle ilgili hangi bilgiyi ver-miş?

    A) Hangi ilimizde yapıldığı B) Kimlerin katılabileceği C) Neden yağ sürüldüğü

    4. Yusuf neden mutluymuş?

    A) Spor yaptığı için B) Dedesiyle yaşadığı için C) Güreşle uğraştığı için

  • 332. SINIF

    DEDEKTİF ORÇUN

    Orçun’a herkes ahlaklı bir çocuk diyordu. Ne demekti bu ahlak? Ahlaklı nasıl olunurdu?

    Orçun bu gizemi çözmek istiyordu. Bir dedektif gibi iz sürecekti. Eline bir kâğıt ile kalem aldı. Macera başlıyordu.

    Orçun apartmanda Nevin teyzeyle karşı-laştı:

    – Nasılsınız teyzeciğim, yardım edeyim mi, diye sordu.

    Nevin teyze, Orçun’a teşekkür etti: – Aferin ahlaklı oğluma, dedi.Orçun, ilk ipucunu bulmuştu. Hemen kâğıdına yazdı.Okul servisi kapıda onu bekliyordu. Biraz gecikmişti:– Özür dilerim, biraz geç kaldım, dedi.Şoför Kemal ağabey:– Önemli değil Orçuncuğum. Bakın çocuklar, ahlaklı olmak böyle

    bir şey, dedi.Orçun, ikinci ipucunu da yakalamıştı. Bunu da hemen not etti.Servisten inerken arkadaşlarını bekledi. Sakince sırasına girdi. Ar-

    kadaşının kaleminin yere düşmüş ancak bunu arkadaşı fark etmemişti. Yere eğilip kalemi aldı:

    – Mert, kalemini düşürdün, buyur, dedi.Mert, arkadaşının sırtını sıvazladı:– Canım arkadaşım, dedi.Orçun bir ipucunu daha yazdı.Ders başlamıştı. Öğretmeni bir soru sordu. Orçun sessizce par-

    mağını kaldırdı. Kibarca soruyu cevapladı.Öğretmeni:– Aferin Orçun, davranışlarınla herkese örnek oluyorsun, dedi.Orçun, ahlaklı olmanın ne demek olduğunu anlamıştı. Bir insan,

    karşısındakilere karşı davranışlarıyla ahlaklı oluyordu.

    DEDEKTİF ORÇUN

    Orçun’a herkes ahlaklı bir çocuk diyordu. Ne demekti bu ahlak? Ahlaklı nasıl olunurdu?

    Orçun bu gizemi çözmek istiyordu. Bir dedektif gibi iz sürecekti. Eline bir kâğıt ile

    Orçun apartmanda Nevin teyzeyle karşı-

    – Nasılsınız teyzeciğim, yardım edeyim mi,

    Nevin teyze, Orçun’a teşekkür etti:

  • 34 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Orçun’un ahlaklı olmanın ne demek olduğunu öğrenmek için yakaladığı ipuçlarından hangi-sini daha çok beğendiniz? Ne-denleriyle yazalım.

    Ahlaklı olmak başkalarıyla iliş-kilerimizi nasıl etkiler? Düşü-nüp yazalım.

    1. Orçun’un çözmek istediği gi-zem neymiş?

    A) Dedektiflerin nasıl çalıştığı B) Ahlaklı olmanın anlamı C) Yardımlaşmanın önemi

    2. Orçun’un bulduğu ikinci ipucu neymiş?

    A) Zor durumda olanlara yar-dım etmek

    B) Hatalarından dolayı özür dilemek

    C) Söz alarak konuşmak

    3. Orçun, aşağıdakilerin hangisin-den bir ipucu yakalamamıştır?

    A) Komşularından B) Öğretmeninden C) Annesinden

    4. Orçun, ipuçlarından sonra ah-laklı olmayı nasıl tanımlamış?

    A) Kendimize olan saygımız B) Başkalarına karşı davranış-

    larımız C) Arkadaşlarımıza yardımcı ol-

    mamız

  • 352. SINIF

    GÖNÜL

    Hava buz gibiydi. Yavru köpek çok üşümüştü. Pastanenin kapısın-daki hasırın üzerine kıvrılıp yatmıştı. Titriyordu.

    Gönül, içeride arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Akşam olmuştu. Eve gitmeliydi. Pastaneden çıkarken yavru köpeği gördü, hâline üzül-dü. Üzerindeki şalı çıkarıp yavru köpeğin üzerine örttü.

    Kaldırımda yürürken vicdanı çok rahattı. Evden içeri girdi. Annesi Gönül’ün şalının olmadığını fark etti:

    – Kızım, şalın nerede, bir yerde mi unuttun, diye sordu.

    Gönül, ne cevap vereceğini bilemedi. Yutkundu:

    – Anne, ben onu sokakta üşüyen bir yavru köpeğin üzerine örttüm, dedi.

    Annesi, duyduklarına inanamamıştı. “Ne yaptın?” diye tekrar sor-du.

    – Yavru köpeğin üzerine örttüm, dedi Gönül.Annesinin gözleri doldu. Kızı, sokaktaki bir yavru köpeği bile dü-

    şünüyordu. Herkes kızı gibi vicdanlı olsa dünya ne güzel olurdu!Annesi:– Gel buraya, deyip Gönül’e sımsıkı sarıldı. Sen, benim kalbimsin!Gönül, annesinin sözlerine ve hareketlerine bir anlam vereme-

    mişti. Yaptığı şey çok normaldi. Yavru bir köpek üşürken başka ne yapılabilirdi ki?

    Akşam Gönül’ü arkadaşı aradı. Sosyal medyada haber olduğu-nu söyledi. Pastanenin sahibi, kamera görüntülerini sosyal medyaya yüklemişti. Herkes Gönül’ü konuşuyordu.

    Onun için sıradan bir davranış koca bir ülkeye örnek olmuştu.

  • 36 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Gönül’ün yerinde siz olsaydı-nız yavru köpek için aynı şeyi yapar mıydınız? Nedenleriyle yazalım.

    Pencerenize yaralı bir kuş kon-duğunu görseniz ne hisseder, neler yaparsınız? Düşünüp ya-zalım.

    1. Gönül, pastaneden çıkarken titreyen bir yavru köpek gö-rünce ne yapmış?

    A) Yavru köpeği kucağına alıp ısıtmış.

    B) Üzerindeki şalı çıkarıp kö-peğin üzerine örtmüş.

    C) Köpeği alıp evine götür-müş.

    2. Annesi, Gönül’ün yavru köpek için yaptığı şeyi öğrenince ona nasıl davranmış?

    A) Kızıp bağırmış. B) Söylenip küsmüş. C) Duygulanıp sarılmış.

    3. Annesi, Gönül’ün davranışı kar-şısında onu nasıl tanımlamış?

    A) Hoşgörülü B) Vicdanlı C) Cesur

    4. Pastanenin sahibi Gönül’ün gö-rüntülerini nereye yüklemiş?

    A) Televizyona B) Kendi internet sitesine C) Sosyal medyaya

  • 372. SINIF

    GÜVEN DOLABI

    Davut amcanın dükkânı küçücüktü. Dükkânın ortasında bir dikiş makinesi vardı. Makinenin solunda bir dolap duruyordu. Dolabın üzerinde dikiş iplikleri sıralıydı. Makinenin sol tarafına ise iki küçük tabure yerleştirmişti.

    Davut amca yıllarını bu dükkânda geçirmişti. Kasabalılar onun dükkânına uğramadan işe gitmezlerdi. Bir sorunları olduğunda onun nasihatleriyle çözüm bulurlardı.

    Davut amcanın pantolonunun tek cebi vardı. Bu cebinde hep on beş lirası olurdu. Bunu, bütün esnaf bilirdi.

    Kasabanın en zengini Servet Bey, bir iş için İstanbul’a gidecek-ti. Her şeyini sakladığı kasanın anahtarını teslim edecek kimse bulamıyordu.

    Bir gün Davut amcanın yanına geldi. Ona derdini anlattı:

    – Kasanın anahtarını teslim edebileceğim, güvenebileceğim hiç kimse yok, dedi.

    Davut amca gülümsedi:– Şurada bir dolap var, oraya

    koy, dedi.Servet Bey dolabı açtı. Gördükleri

    onu hayrete düşürmüştü. Dolapta o kadar çok anahtar vardı ki... Kendi-si de anahtarını oraya bıraktı. Huzur içinde dükkândan ayrıldı.

    Birkaç hafta sonra Servet Bey ka-sabaya döndü. Davut amcaya uğradı. Dolabı açıp anahtarını aldı, teşekkür etti.

    Davut amca gülümseyerek:– Servet Bey, o dolap güven dolabıdır. Dolabın kapağı da her-

    kese açıktır, dedi.

    ti. Her şeyini sakladığı kasanın anahtarını

    Bir gün Davut amcanın yanına

    – Şurada bir dolap var, oraya

    Servet Bey dolabı açtı. Gördükleri onu hayrete düşürmüştü. Dolapta o kadar çok anahtar vardı ki... Kendi-si de anahtarını oraya bıraktı. Huzur

  • 38 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Başkalarının güvenini kazana-bilmek için hangi huy ve dav-ranışlara sahip olmak gerekir? Yazalım.

    Biri güveninizi sarstığında ne-ler hissedersiniz? O kişiye tek-rar güvenmeniz kolay olur mu? Nedenleriyle yazalım.

    1. Dükkânının özelliklerine bakıl-dığında Davut amcanın hangi mesleği yaptığı söylenebilir?

    A) Marangoz B) Terzi C) Kırtasiyeci

    2. Davut amca nasıl biriymiş?

    A) Herkesin sevip saydığı B) Para harcamayı sevmeyen C) Herkesin işine karışan

    3. Servet Bey, Davut amcaya hangi eşyasını teslim edeceği kimse olmadığını anlatmış?

    A) Evinin anahtarını B) Arabasının anahtarını C) Kasasının anahtarını

    4. Servet Bey, Davut amcanın dolabını açtığında neden şaşır-mış?

    A) Dolabın içinde çok miktar-da para olduğu için

    B) Dolapta pek çok anahtar olduğu için

    C) Dolap bomboş olduğu için

  • 392. SINIF

    GÜZEL TÜRKÇEMİZ

    Leyla kırmızı, upuzun bir elbise giymişti. Altın sarısı saçları kıvır kıvırdı. Konser salonundaki sesler kulise kadar geliyordu. Bu, onun heyecanını bir kat daha artırıyordu.

    Sonunda Leyla’nın sırası gelmişti. Konserin sunucusu Leyla’yı sah-neye davet etti. Leyla sahneye çıkınca büyük bir alkış koptu. Leyla salondakileri:

    – Moshimoshi, ogenkidesuka, diyerek selamladı.Seyirciler, Leyla’nın ne dediğini anlamamışlardı. Ama içlerinden

    biri, Akira, onun bu sözlerine karşılık gülümsedi. Akira yıllar önce ülkemize yerleşmiş bir Japon mühendisti. Türkçemizi çok güzel konu-şuyordu. Yanındaki arkadaşlarına:

    – Leyla, benim dilimle sizleri selamladı, dedi.

    Japoncada “moshimoshi” “merhaba”, “ogenkidesuka” “nasılsınız” demekti. Akira, ana dilinden birkaç kelime duyduğu için çok mutlu olmuştu.

    Leyla, billur gibi sesiyle türküler söyle-meye başladı. Âşık Veysel’den, Mahsuni Şerif’ten birçok türkü söyledi. Gece-nin sonunda Âşık Veysel’in:

    Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz geceBilmiyorum ne hâldeyimGidiyorum gündüz gece

    mısralarıyla selamladı seyircilerini.Leyla’nın seyircileri Japonca selamlaması aslında bir tepkiydi. Gü-

    nümüz şarkılarındaki Türkçemize çok üzülüyordu. Şarkılardaki Türkçe, bizim dilimiz değildi. Bizim dilimiz Âşık Veysel’in şiirlerindeki gibiydi. Japonların dillerine olan saygılarına hayrandı. Bu nedenle seyircileri Japonca selamlamıştı.

    meye başladı. Âşık Veysel’den, Mahsuni Şerif’ten birçok türkü söyledi. Gece-

    – Leyla, benim dilimle sizleri selamladı,

    Japoncada “moshimoshi” “merhaba”, “ogenkidesuka” “nasılsınız” demekti. Akira, ana dilinden birkaç kelime duyduğu için çok

    Leyla, billur gibi sesiyle türküler söyle-

  • 40 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Bir caddede ya da alışveriş merkezinde dolaşırken pek çok iş yeri adının Türkçe olmadı-ğını fark etmişsinizdir. Bunun sebebi ne olabilir? Düşünüp yazalım.

    Dilimizi yabancı dillerin etki-sinden korumak için neler ya-pabiliriz? Noktalı yerlere ya-zalım.

    1. Leyla’nın sahneye çıkınca söy-lediklerini izleyiciler neden an-lamamışlar?

    A) Kısık sesle konuştuğu için B) Başka bir dilde konuştuğu

    için C) Alkış sesleri sesini bastırdığı

    için

    2. Metinde Akira ile ilgili olarak hangisinden söz edilmemiştir?

    A) Mesleğinden B) Ülkesinden C) Ailesinden

    3. Leyla, sahnede hangi tür mü-zik söylemiştir?

    A) Türk sanat müziği B) Türkü C) Pop müzik

    4. Leyla’nın seyircileri başka bir dilden selamlamasının sebebi neymiş?

    A) Farklı kültürleri tanıtmak B) Günümüz şarkılarında kul-

    lanılan Türkçeye dikkat çek-mek

    C) Japonlara olan hayranlığı-nı anlatmak

  • 412. SINIF

    HAYAT ANNE

    Hayat Hanım yıllar önce işe burada başlamıştı. Bu dükkân onun ilk göz ağrısıydı. Diktiği ilk elbiseyi Öğretmen Nadire Hanım almıştı. Sonrası çorap söküğü gibi gelmişti.

    İşler büyüdükçe dükkânı büyütme ihtiyacı duydu. Eşi Yüksel Bey ile daha büyük bir atölyeye geçtiler. El ele verip gece gündüz çalış-tılar.

    Hayat Hanım’ın çocuğu yoktu. O da annesi ve babası olmayan çocuklara yardım ederek hayatındaki bu boşluğu dolduruyordu. Oku-ma imkânı bulamayan kız çocuklarını okutuyor, onların çeşitli ihtiyaç-larını karşılıyordu. Ancak bu çocuklar Hayat Hanım’ın sadece adını ve işini biliyorlardı. Kendisini hiç görmemişlerdi.

    Hayat Hanım, yaşla-nınca iş yerini başka biri-ne devretti. Bir gece çok rahatsızlandı. Apar topar doktora götürdüler.

    Doktor Jale Hanım, hastasının adını sordu:

    – Hayat, dedi.Doktor Jale Hanım

    bu ismi duyunca ürperdi. İşini sordu:

    – Terziyim, dedi.Jale Hanım, Hayat Hanım’ın ellerine sımsıkı sarıldı:– Hayat Anne, diye kulağına fısıldadı.Hayat Hanım’a ilk kez “anne” diye hitap edilmişti. Sadece gülüm-

    seyebildi. Sonra uyuyakaldı. Uyandığında baş ucunda onlarca kız var-dı. Jale Hanım, Hayat Anne’sine diğer kızlarını da getirmişti. Hepsinin gözlerinin içi gülüyordu.

    Yıllar sonra onlar annelerine, Hayat Anne kızlarına kavuşmuştu.

  • 42 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Sevgiyi sürdürmeye ve sevgi ile dostluk bağlılığına vefa de-nir. Vefalı olmanın insan ilişki-lerindeki önemi nedir? Düşü-nüp yazalım.

    Yaptığınız bir iyiliğin unutul-ması sizi üzer mi? Nedenleriy-le yazalım.

    1. Hayat Hanım’ın mesleği ney-miş?

    A) Öğretmenlik B) Terzilik C) Moda tasarımcılığı

    2. Hayat Hanım’ın kız çocuklarına hangi alanda yardımda bulu-nuyormuş?

    A) Eğitim B) Sağlık C) Beslenme

    3. Doktor Jale Hanım, Hayat Ha-nım’ın kim olduğunu nasıl an-lamış?

    A) Sesini duyunca B) Ailesini tanıtınca C) Adını ve mesleğini öğrenince

    4. Jale Hanım uyandığında kim-leri görmüş?

    A) Jale Hanım’ın çocuklarını B) Yardım ettiği kız çocuklarını C) Akrabalarını

  • 432. SINIF

    MASADAKİ EKMEK

    Esra, masadaki ekmeği üçe böldü. Ekmeğin bir parçasını masa-nın üzerine koydu. Diğer iki parçayı kardeşlerine verdi. Kardeşlerine sordu:

    – Paylaşmak nedir?Kardeşleri ellerindeki ekmeğe baktılar. Ablaları bir ekmeği arala-

    rında paylaştırmıştı. Talha, ablasına:– Abla, paylaşmak bu değil mi, diye sordu.Esra kardeşlerine sevgiyle baktı:– Evet, bir ek-

    meği bölüşmek pay-laşmaktır, dedi.

    Esra, paylaşmayı çok severdi. Hayat paylaştıkça güzelle-şiyordu. Mutluluklar paylaştıkça artıyordu. Hüzünler paylaştıkça azalıyordu. Talha, masanın üzerindeki ekmeğe baktı. Ablasına:

    – Abla, neden ekmeğin bir parçasını masanın üzerine koydun, diye sordu.

    Esra, meraklı kardeşine sarıldı. Yanına oturan diğer kardeşine de sarılarak:

    – Belli mi olur, bu akşam soframıza bir misafir gelir, dedi.Tam bu sırada evin kapısı çaldı. Talha koşarak kapıyı açtı. Gelen

    yan komşuları Hatice ablaydı. Hatice abla çok güzel tarhana çorbası pişirirdi. Talha:

    – Abla, Hatice abla tarhana çorbası getirmiş, dedi.Esra, Hatice’yi içeri çağırdı. Birlikte sofraya oturdular. Esra, kar-

    deşlerine dönerek:– Bakın, gördünüz mü? Masadaki ekmeği paylaşabileceğimiz bir

    misafirimiz geldi, dedi.

  • 44 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    “Eğer paylaşmayı bilirseniz ek-meği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.” sözünden anladık-larımızı yazalım.

    Bir arkadaşınızla bir eşyanızı ya da yiyeceğinizi paylaştığı-nızda neler hissedersiniz? Dü-şünüp yazalım.

    1. Esra, her bir kardeşine ekme-ğin ne kadarını vermiş?

    A) Çeyreğini B) Üç parçasından birini C) Yarısını

    2. Esra’ya göre paylaştıkça aza-lan neymiş?

    A) Ekmek B) Mutluluk C) Hüzün

    3. Esra, neden masanın üzerine bir parça ekmek koymuş?

    A) Yarın yesinler diye B) Belki bir misafir gelir diye C) Ekmek israfı olmasın diye

    4. O akşam Esralara misafir ola-rak kim gelmiş?

    A) Hatice halaları B) Komşuları Hatice abla C) Hatice teyzeleri

  • 452. SINIF

    HER ŞEHİR BİR KALP

    Mutlu’nun odasının duvarında kocaman bir Türkiye haritası var-dı. Mutlu, gezip gördüğü şehirlerin üzerine kalp çizerdi.

    Bu yaz Sivas’ı gezmeyi planlıyordu Mutlu. Bir şehre gitmeden önce mutlaka o şehir hakkında bilgi toplar, kitaplar okurdu.

    Mutlu, yolculuk için gerekli hazırlıkları tamamladı. Havaalanına gitti. Uçakla yolculuk iki saate yakın sürmüştü. Mutlu’yu Sivas’ta ar-kadaşı Kaan karşıladı. Birlikte şehir merkezine gittiler.

    İlk gün şehir merkezini gezeceklerdi. Kaan, Mutlu’yu önce Sivas Kalesi’ne çıkardı. Kale, şehre hâkim bir tepedeydi. Sur duvarları za-manla kaybolmuştu. Sonra Çifte Minare’yi ve Şifahiye Medresesi’ni gezdiler. Son durakları 4 Eylül Kongre Müzesi oldu. Mutlu, cumhu-riyetin temellerinin atıldığı bu müzeye hayran kalmıştı.

    İkinci gün Kangal Balıklı Kaplıcası’na gittiler. Mutlu, doktor balıkları görünce çok şaşırdı. Bu balıklar deri hastalıklarına iyi geliyordu. Dün-yanın birçok yerinde hastalar burada şifa buluyordu.

    Üçüncü gün Divriği Ulu Cami’yi ziyaret ettiler. Ulu Cami dün-yaca ünlüydü. Üzerindeki taş oymalar çok meşhurdu.

    Kaan, Mutlu’yu yolcu etmeden önce ona Sivas köftesini de tattır-dı. İstanbul’a dönüş vakti gelmişti. İki arkadaş tekrar buluşmak üzere vedalaştılar.

    Mutlu için her şehir bir kalpti. Mutlu’nun odasındaki haritada artık bir kalp daha vardı.

  • 46 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Yaşadığınız şehir dışında hangi şehri gezip görmek istersiniz? Nedenleriyle yazalım.

    Farklı şehirler görüp bu şe-hirlerin önemli yapılarını, kül-türlerini, doğal güzelliklerini tanımak bizlere neler kazan-dırır? Yazalım.

    1. Mutlu haritada hangi şehirle-rin üzerine kalp çizermiş?

    A) Gitmek istediği B) Gezip gördüğü C) Hakkında kitap okuduğu

    2. Hangisi Mutlu ile Kaan’ın ilk gün Sivas’ta gezdikleri yerler-den değildir?

    A) Şifahiye Medresesi B) Sivas Kalesi C) Ulu Cami

    3. Mutlu’yu kaplıcada şaşırtan neymiş?

    A) İnsanları tedavi eden balık-lar

    B) Camideki taş oynamalar C) Müzedeki eserler

    4. Kaan ile Mutlu, Sivas’ta son olarak ne yapmışlar?

    A) 4 Eylül Kongre Müzesi’ni gezmişler.

    B) Sivas köftesi yemişler. C) Kaleye çıkıp şehri izlemiş-

    ler.

  • 472. SINIF

    İKİ İYİ DOST

    Salih yeni taşındığı mahallede kimseyi tanımıyordu. Bu yüzden kendini çok yalnız hissediyordu. Bir gün yine apartmanlarının bahçe-sinde tek başına otururken biri yanına gelip:

    – Merhaba, ben Kartal, dedi.Salih, karşısında yaşıtı birini görünce çok sevindi.– Ben de Salih, dedi. Buraya yeni taşındık. Seni tanıdığıma se-

    vindim, diye sıraladı sözlerini heyecanla.Kartal’ın elinde top vardı. Kartal top

    oynamayı çok severdi.– Birlikte top oynayalım mı, dedi.Salih buna çok sevineceğini söyleyin-

    ce oynamaya başladılar. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Salih, annesinin sesiyle kendine geldi. Yemek hazırdı. Artık eve dönmeliydi. Kartal’la vedalaştılar. İkisi de evlerine gitti.

    Salih ile Kartal gün geçtikçe birbirlerine daha çok alışıyorlardı. Artık biri olmadan diğerinin canı sıkılıyordu.

    Bir gün Salih, Kartal’ı bahçede üzgün bir şekilde otururken gör-dü. Arkadaşını ilk kez böyle gören Salih, ona neyi olduğunu sorunca Kartal hüzünlü bir sesle:

    – Biz Ankara’ya taşınıyoruz, dedi.Salih’in yüzüne bakmadan evine doğru koştu. Kartal ağlıyordu ve

    ağladığını Salih görsün istemiyordu.Ayrılık günü gelmişti. Salih, arkadaşına oyuncak arabasını verdi.

    Kartal da ona oyuncak ayısı Maki’yi hediye etti. İki dost birbiriyle ku-caklaştılar. Vedalaştılar.

    Aradan yıllar geçmişti ama bu onların dostluklarını eskitmemişti. Salih ile Kartal sık sık telefonla konuşuyorlar, tatillerde bir araya geliyorlardı. O gün de Salih, Kartal’ı görmek için Ankara’ya gidecekti. Ankara onun için dostu Kartal demekti. Bu dostlukları belli ki ömür boyu sürecekti.

  • 48 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Arkadaşlarımızın ve dostları-mızın değerini hangi durum-larda daha iyi anlarız? Düşü-nüp yazalım.

    Her şeyinizi paylaştığınız az sayıda dostunuz mu yoksa çok sayıda arkadaşınız mı olmasını istersiniz? Nedenleriyle yaza-lım.

    1. Salih, neden mahallede kim-seyi tanımıyormuş?

    A) Kardeşleriyle oynadığı için B) Evden çıkmadığı için C) Yeni taşındıkları için

    2. Kartal ile Salih nerede tanış-mışlar?

    A) Okulda B) Apartmanlarının bahçesin-

    de C) Sokaklarındaki parkta

    3. Kartal, Ankara’ya taşınacakla-rını söyledikten sonra neden Salih’in yüzüne bakmadan git-miş?

    A) Salih’ten utandığı için B) Salih’e verdiği sözü tuta-

    madığı için C) Ağladığını Salih’in görme-

    mesi için

    4. Hangisi Kartal taşındıktan son-ra olanlardan biri değildir?

    A) Birbirleriyle telefonda ko-nuşmaları

    B) Birbirlerine hediyeler gön-dermeleri

    C) Birbirlerini ziyaret etmeleri

  • 492. SINIF

    ABLAMIN MUTLU GÜNÜ

    Ablam çok heyecanlıydı. Dolabındaki bütün elbiseleri giyip çıka-rıyordu. “Akşam gelecekler.” deyip duruyordu. Annemler de en az ablam kadar telaşlıydı.

    Akşam olunca kapı çaldı. Kalabalığın içinde elinde çiçek ve çikolata olan biri vardı. Ablam onun elindekileri aldı. Büyüklerin ellerini öptü. Mutfağa geçti. Ben ise bir oraya, bir buraya gidip geliyordum.

    Dedemler gelenlerle sohbete başladılar. Meraktan çatlıyordum. Teyzemin eteğini çekiştirerek sordum:

    – Teyze, bu gelenler kim? Ablam neden garip davranıyor, de-dim.

    Teyzem yanağımı sıktı. Gülmemek için kendini zor tutuyordu:– Sibel ablanı istemeye geldiler, dedi.Ablamı neden istiyorlardı? Anlamamıştım. Bu arada ablam kahve

    pişiriyordu. Kahve fincanlarının birine tuz koydu. Teyzem:– Fazla koy, diyordu.Ablam, kahveleri ikram etti.

    Tuz koyduğu kahveyi o adama verdi. Kahveyi içer içmez adamın gözleri yaşardı. Yüzü kıpkırmızı oldu. Ama kahvenin hepsini içti. Ablamlar mutfakta, misafirler de salon da gülüşüyorlardı.

    Dedem:– Allah mesut etsin, dedi.Bu kargaşada anneme sor-

    dum:– Anne, içerideki adam kim?Annem:– Enişten oğlum, dedi. O gün ablamı istemeye gelmişlerdi. Gelen adam da o sene ab-

    lamla evlenen eniştemdi.

  • 50 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Kız isteme, geleneklerimizden biridir. Geleneklerin toplum yaşamındaki önemi nedir? Kı-saca yazalım.

    Asker uğurlama da Türk ge-leneklerindendir. Bu özel gün-de neler yapıldığını yazalım.

    1. Çocuğun ablasının “Akşam ge-lecekler.” dediği aşağıdakilerden hangisidir?

    A) Apartmandaki komşuları B) Ablasının evleneceği kişi ile

    ailesi C) Okuldan arkadaşları

    2. Çocuk, merakını gidermek için ilk olarak kime soru sormuş?

    A) Teyzesine B) Ablasına C) Annesine

    3. Tuzlu kahve ikram edilen adam ne yapmış?

    A) Kahveyi geri vermiştir. B) Kahvenin hepsini içmiştir. C) Kahveyi içer gibi yapmıştır.

    4. Çocuk, annesine adamı sor-duğunda annesi gelen kişinin kim olduğunu söylemiş?

    A) Eniştesi olduğunu B) Dayısı olduğunu C) Amcası olduğunu

  • 512. SINIF

    KADER’İN KALBİ

    Aman Allah’ım, ne güzel kar yağıyordu! Kader, kardeşi Betül’e:– Hadi, bahçeye çıkalım, dedi.En kalın giysilerini, montlarını, çizmelerini giydiler; atkı, bere ve

    eldivenlerini taktılar. Dışarı çıkıp neşe içinde oynamaya başladılar.Kader sıkı giyinmesine rağmen çok üşümüştü. Kardeşiyle koşarak

    eve girdiler. Odun sobası yanıyordu. Ev sıcacıktı. Sobanın üzerinde ellerini ısıttılar. Neneleri onlara patates közlemişti. Kış, bu eve gü-zellikleriyle uğruyordu.

    Kader, gece sıcacık yata-ğında uyurken bir ses duydu. Pencereden dışarı baktı. Ka-ranlıktı. Bahçedeki lambanın cılız ışığında bir tilki gördü. Yemek aradığı her hâlinden belliydi. Kader bu duruma çok üzüldü.

    Sabah yatağından kalkar kalkmaz babasının yanına koştu. Babası kızını çok iyi tanıyordu:

    – Bir tanem, yine o güzel aklına ne düştü, diye sordu.Kader gözlerini küçülttü. Dudaklarını büzerek:– Babacığım, merhamet nedir, dedi.Babası şaşırmıştı:– Peki güzel kızım, senin için nedir merhamet, diye sordu.Kader, gece olanları babasına anlattı. Kış evlerine uğramıyordu.

    Oysa doğadaki canlılar kışın yiyecek bulamıyordu. Merhametli bir kalp, sadece kendini değil başkalarını da düşünürdü.

    Babası, Kader’i öptü. Haklıydı. Ertesi gün babası köylülerle konuş-tu. Köylüler, yaban hayvanlarının gezdiği yerlere yiyecek koydular. Kış geçene kadar her gün bunu yapacakları konusunda birbirlerine söz verdiler.

  • 52 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Yazın çok sıcaklarda sokak hay-vanları nelere ihtiyaç duyar-lar? Bu ihtiyaçlarını karşılamak için neler yapabiliriz? Yazalım.

    Sizin için “merhamet” nedir? Mer-hametli insanlar hangi davra-nışları sergilerler? Yazalım.

    1. Hangisi Kader ile kardeşinin karda oynamak için yaptıkları hazırlıklardandır?

    A) Hava durumuna uygun kı-yafetler giymek

    B) Kızaklarının iplerini bağla-mak

    C) Kardan adama takmak için atkı ve bere almak

    2. Gece duyduğu sese uyanan Kader pencereden bakınca ne görmüş?

    A) Soğukta titreyen bir köpek B) Yemek arayan bir tilki C) Ağaca çıkmış bir kedi

    3. Kader, babasına ne sormuş?

    A) Kışın hayvanların nasıl bes-lendiğini

    B) Merhametin ne demek ol-duğunu

    C) Tilkilerin nerede yaşadığını

    4. Babası, Kader’in üzüldüğü du-rum için kimlerden yardım is-temiş?

    A) Belediyeden B) Köylülerden C) Akrabalarından

  • 532. SINIF

    KIRIK VAZO

    – Eyvah! Vazoyu kırdım, dedi Naz.Annesinin özenle sakladığı vazoydu bu. Ne

    olacaktı şimdi? Bir anda aklına Hayri amca gel-di. Apar topar üstünü giyip dışarı çıktı.

    Hayri amca her zamanki gibi tezgâhın ba-şında seramik boyuyordu. Naz’ı görünce:

    – Hoş geldin kızım, dedi.Naz utana sıkıla kırık vazoyu çıkarınca Hayri

    amca:– Kırıldı mı, dedi.Naz, vazoyu yanlışlıkla kırdığı-

    nı söyledi. Annesi bu vazoyu çok seviyordu. Naz:

    – Hayri amca, bunu tamir edebilir misin, diye sordu.Hayri amca:– Annenin haberi var mı, deyince Naz utanarak:– Kırdığımı söyleyemem, dedi.Hayri amca, Naz’ı bir tabureye oturttu. Her ne olursa olsun

    doğruları söylemek gerektiğini anlattı. Dürüst olmanın önemini gü-zelce ifade etti. Kırılan, bir vazoydu. Yerine yenisi gelebilirdi. Ama doğruları saklamak çok şey kaybettirirdi.

    Naz, söylenenleri anlamıştı:– Peki, ne yapacağız Hayri amca, dedi.Hayri amca, kırık parçaları bir poşete koydu. Vazonun aynısından

    dükkânda vardı. Vazoyu hediye paketine yerleştirdi. Naz’a verdi.Akşam annesi işten döndüğünde Naz, annesine her şeyi anlattı.

    Annesi kızını öptü:– Aferin benim dürüst kızıma, dedi. Hayatın boyunca benden bir

    şey saklama, olur mu?

  • 54 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Yalan söylemek, gerçeği sakla-mak başkalarıyla ilişkilerimizde ne gibi sorunlara sebep olur?

    Dürüst olmayan biriyle ar-kadaşlık yapmak ister misiniz? Nedenleriyle yazalım.

    1. Naz, vazoyu kırınca ilk olarak ne yapmış?

    A) Vazoyu yapıştırmaya çalış-mış.

    B) Vazoyu Hayri amcaya gö-türmüş.

    C) Vazonun kırıklarını toplayıp çöpe atmış.

    2. Naz, Hayri amcadan vazo-yu tamir etmesini istediğinde Hayri amca ona ne sormuş?

    A) Vazonun kırıldığından an-nesinin haberi olup olma-dığını

    B) Vazoyu nasıl kırdığını C) Vazoyu nereden aldıklarını

    3. Hayri amca Naz’a hangisinin önemini anlatmış?

    A) Hoşgörülü olmanın B) Dürüst olmanın C) Sabırlı olmanın

    4. Annesi eve döndüğünde Naz ne yapmış?

    A) Yeni vazoyu vermiş. B) Olanları anlatmış. C) Ağlayıp özür dilemiş.

  • 552. SINIF

    MERAK EDİLEN SORU

    Eskiden yollardaki arabaların hiçbiri yoktu. İnsanlar atlarla, de-velerle yolculuk yaparlardı. Ulaşım yolları da şimdiki gibi değildi. Derelerden, tepelerden geçerek bir yerden bir yere gidilirdi. Peki, bu yolculuklar esnasında insanlar nerede kalıyorlardı?

    Öğretmenleri bu sorunun cevabını ev ödevi olarak vermişti. Ne-riman’ın dayısı ilçelerindeki oteli işletiyordu. Bu soruyu bilse bilse o bilirdi.

    Annesi, evlerinin bahçesinde Neriman’ı bekliyordu. Neriman, an-nesini görünce:

    – Anne, dayımın yanına gitmeliyiz, dedi.Neriman’ın annesi:– Kızım, eve yeni geldin. Acelen ne? Akşam gideriz, dedi. Neriman’ın hiç vakti yoktu. Hemen gitmeliydi. Annesi mecbur ka-

    bul etti. Birlikte dayısının işlettiği otele gittiler.Neriman’ın dayısı otelin kapısında oturuyordu. Kardeşini ve yeğe-

    nini görünce ayağa kalktı. Neriman koştu, dayısına sarıldı. Hiç vakit kaybetmeden öğretmeninin verdiği ödevi dayısına sordu. Dayısı:

    – Haydi, binin arabaya, gidiyoruz, dedi.Dayısı onları nereye götürüyordu? Neriman’ın hiçbir fikri yoktu.

    Yarım saat sonra tarihî bir mekânın önünde durdular. Arabadan indiler. Dayısı:

    – Neriman, bak burada kalıyorlarmış, dedi.Geldikleri yer, Sultan Han Kervansarayı idi. Dayısı ona

    kervansarayı gezdirdi. – Neriman, bu kervansaray eski zamanların oteliydi, dedi.Merak edilen soru, bu kervansarayda cevabını bulmuştu.

    552. SINIF

    Merak edilen soru, bu kervansarayda cevabını bulmuştu.

    Geldikleri yer, Sultan Han Kervansarayı idi. Dayısı ona kervansarayı gezdirdi.

    – Neriman, bu kervansaray eski zamanların oteliydi, dedi.Merak edilen soru, bu kervansarayda cevabını bulmuştu.

  • 56 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Tarihî mekânları gezmek han-gi konularda bilgi sahibi olma-mızı sağlar? Düşünüp yazalım.

    Tarihî mekânları tanıtmayla ilgili bir ödeviniz olsa hangi mekânı seçer, nasıl tanıtırdı-nız?

    1. Öğretmen ev ödevi olarak ço-cuklardan hangi bilgiyi öğren-melerini istemiş?

    A) Eskiden insanların nelerle yolculuk yaptığını

    B) Eskiden insanların hangi ulaşım yollarını kullandığını

    C) Eskinden insanların yolcu-luk sırasında nerede kal-dıklarını

    2. Neriman’ın dayısı hangi mes-leği yapıyormuş?

    A) Otel işletmeciliği B) Turizm rehberliği C) Öğretmenlik

    3. Neriman, dayısı ve annesi ta-rihî mekâna nasıl gitmişler?

    A) Yürüyerek B) Arabayla C) Otobüsle

    4. Bugünkü hangi yapının adı es-kiden kervansaraymış?

    A) Otel B) Tatil köyü C) Okul

  • 572. SINIF

    OLTA

    Ahmet amca, evinin geçimini balıkçılıktan sağlıyordu. Sabahın kör karanlığında sandalıyla göle açılırdı. İskelede oğlu Kerem onu beklerdi.

    Koca gölün ortasında tek başınaydı. Elinde oltası bekliyordu. Kaç saattir oradaydı, balık tutabilmiş miydi? Sandal iskeleye yanaşana kadar kimse bilmezdi bunları.

    İlk kez bu kadar gecikmişti. Oğlu, babasını merak etmeye başla-dı. Yerinde duramıyordu. Babası sıkı sıkı tembihlemişti. Gelene kadar onu bekleyecekti. Akşam karanlığı çökmek üzereyken babası sandalıyla iskeleye yanaştı.

    Kerem, babasını görür görmez:– Baba, nerede kaldın? Çok merak ettim seni, dedi.Ahmet amca şapkasını düzeltti. Balık dolu kovaları iskeleye çıkar-

    dı. Oğlunun sırtını sıvazladı:– Oğul, bekle-

    meyi öğrenmen ge-rek, dedi.

    Kerem beklemeyi öğrenmeliydi. Dedesi de babasını yıllarca iskelede bekletmişti. Beklemeyi öğrendi-ğinde sandala geçe-bilmişti.

    Yolda yürürken konuşmaya başladılar:– Kerem, ben yaşlanınca balık tutmaya sen gideceksin. Bu yüzden

    sabırlı olmayı öğrenmelisin. Balık oltaya vurur, gider. Bekleyeceksin. Sabırla işine devam edeceksin. Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır. Bedenin ne zaman sabretmeyi öğrenirse sandal senindir, dedi.

    Kerem, babasını dikkatlice dinledi. Babasına hak veriyordu. Sab-retmeyi öğrenmeliydi. Öğrendiğinde çok istediği oltayı eline alacağına emindi.

  • 58 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Bir konuyla ilgili aceleci dav-randığınızda mı yoksa sabırlı olduğunuzda mı daha iyi so-nuçlar elde edersiniz? Neden-leriyle yazalım.

    “Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.” atasözünden anladıklarımızı ya-zalım.

    1. Ahmet amca ile ilgili olarak hangisinden söz edilmemiştir?

    A) Mesleğinden B) Fiziksel özelliklerinden C) Kişilik özelliklerinden

    2. Babası, Kerem’i hangi konuda tembihlemiş?

    A) Gölden dönene kadar ken-disini beklemesi konusunda

    B) Sandalı kıyıya geçmesi ko-nusunda

    C) Balık dolu kovaları iskeleye çıkarması konusunda

    3. Ahmet amca, oğluna neyi öğ-renmesi gerektiğini söylemiş?

    A) Balık tutmayı B) Sabırlı olmayı C) Sandal kullanmayı

    4. Kerem, sabretmeyi öğrendi-ğinde hangi güzel sonuca ula-şabilecekmiş?

    A) Babası gibi balık tutabilmek B) Sandalla gezintiye çıkabil-

    mek C) Babasının tuttuğu balıkları

    pişirebilmek

  • 592. SINIF

    BU VATAN İÇİN

    Sarp’ın babası yine nöbete gidecekti. Nöbete git-meden önce mutlaka babası onu öper, koklardı. Sarp babasına sarılır:

    – Baba, bu gece gitmesen olmaz mı, diye sorardı.

    Babası, oğlunun gözlerinin içine bakar: – Gitmem gerek oğlum, derdi. Sarp’ın babası bazen aylarca evine gelemez-

    di. Sarp, arkadaşlarının babalarını çocukları ile oynarken gördüğünde üzülürdü.

    Bazen gece geç saatlerde annesinin sesine uyanırdı:

    – Sarp, oğlum, kalk, kardeşin hasta.Sarp kalkar, üzerini giyinir, annesiyle

    hastaneye giderdi. Küçücük yaşında babasının sorumluklarını üstlenmişti.

    Sarp, bir türlü anlam veremiyordu. Neden babası diğer babalar gibi değildi? Neden onun işi de sabah başlayıp akşam bitmiyordu?

    Günlerden bir gün Sarp’ın öğretmeni derste bir şiir okudu. Sarp, şiiri dikkatle dinledi:

    ...Ardına bakmadan yollara düşen,Şimşek gibi çakan, sel olup coşan,Huduttan hududa yol bulup koşan,Cepheden cepheyi soranlarındır....Bu şiir babasını anlatıyordu. Babası bu vatan için sınırlarda nö-

    bet tutuyordu. Vatan topraklarında insanlar rahat uyusun diye o uyumuyordu.

    Sarp, şerefli bir askerin oğluydu. Bu vatan için Sarp’a da baba-sını beklemek düşmüştü.

    Sarp’ın babası yine nöbete gidecekti. Nöbete git-meden önce mutlaka babası onu öper, koklardı.

    – Baba, bu gece gitmesen olmaz mı, diye

    Sarp’ın babası bazen aylarca evine gelemez-di. Sarp, arkadaşlarının babalarını çocukları ile

    Bazen gece geç saatlerde annesinin sesine

    hastaneye giderdi. Küçücük yaşında babasının

  • 60 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Bir yerde ya da televizyon-da asker gördüğünüzde neler hissedersiniz? Düşünüp yaza-lım.

    Büyüyünce hangi mesleği yap-mak istersiniz? Nedenleriyle yazalım.

    1. Hangisi Sarp’ın babası nöbet-teyken yaşadıkları arasında sayılmamış?

    A) Annesiyle birlikte kardeşini hastaneye götürmesi

    B) Babalarıyla oynayan ço-cukları görüp üzülmesi

    C) Televizyonda askerleri gö-rüp ağlaması

    2. Sarp’ın bir türlü anlam vere-mediği neymiş?

    A) Babasının neden asker ol-duğu

    B) Babasının neden sabah gi-dip akşam geldiği bir işi ol-madığı

    C) Babasının neden bazı gün-ler eve gelmediği

    3. Sarp’ın sınıfta dinlediği şiirde kimlerden söz edilmektedir?

    A) Askerlerden B) Sporculardan C) Doktorlardan

    4. Sarp şiiri dinledikten sonra hangi duyguyu hissetmiş?

    A) Korku B) Gurur C) Üzüntü

  • 612. SINIF

    ÖMER’İN İLK BAYRAMI

    Evde büyük bir telaş vardı. Bütün aile seferber olmuş, arı gibi çalışıyordu. Ömer bütün bu olanlara anlam veremiyordu.

    Dedesine sessizce sordu:– Dedeciğim, bizimkiler neden böyle davranıyorlar?Dedesi bembeyaz sakallarını sıvazladıktan sonra:– Ömer, bugün ramazan ayı başlıyor, dedi.Aylardan mayıstı, ramazan değildi ki? Ömer tekrar sordu dede-

    sine. Dedesi:– Oğlum, bu ay bildiğimiz aylardan değil, bu ay dinî bir ay, dedi.Annesi, Ömer’i kucağına oturttu. Oğlunun dilinden ancak kendisi

    anlardı. Ömer’e her şeyi güzelce anlattı.Koca bir ay bereketiyle gelip geçmişti. Yarın bayramın ilk günüy-

    dü. Annesi bayramda giymesi için Ömer’e çok güzel giysiler almıştı. Ömer yeni giysilerini baş ucuna koyup uyudu. Bir an önce sabah olsun istiyordu.

    Sabah erkenden uyandı. Evin erkekleri bayram namazına gitmişti. Bahçenin kapısında dedesini görünce hemen yanına koştu:

    – Dede, elini öpeyim, dedi.Dedesi Ömer’i kucağına aldı. Birlikte eve

    geçtiler. Bayram sofrası kurul-muştu. Bütün aile neşe içerisinde yemeklerini yedi.

    Büyüklerin elleri öpüldü. Kü-çükler ufak he-diyelerle mutlu edildi. Bayram ne güzel şeydi! Ömer bu bayramı asla unutmayacaktı.

  • 62 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Dinî bayramlarımız hangile-ridir? Bu bayramlarda neler yapar, neler hissedersiniz? Yazalım.

    Dinî bayramların paylaşma ve dayanışmaya etkisini kısaca yazalım.

    1. Ömer, evdeki telaşın sebebini ilk olarak kime sormuş?

    A) Annesine B) Dedesine C) Ağabeyine

    2. Ömer, neden bir an önce bayram sabahının olmasını is-tiyormuş?

    A) Tatile gitmek için B) Yeni giysilerini giymek için C) Dedesini görmek için

    3. Hangisi bayram sabahı yaşa-nanlar arasında anlatılmamış-tır?

    A) Evin erkeklerinin bayram namazına gitmeleri

    B) Büyüklerin ellerinin öpül-mesi

    C) Komşuların ziyaret edilmesi

    4. Bayramda küçükler nasıl mut-lu edilirmiş?

    A) Gezmeye götürülerek B) Ufak hediyeler verilerek C) Tatile götürülerek

  • 632. SINIF

    DAYANIŞMA GÜNÜ

    Mina ve arkadaşları okul yolunda tek sıra hâlinde birbirlerinin ayak izlerini takip ederek yürüyorlardı. Yaşadıkları köyde kış çok çetin geçerdi. Günlerce kar yağar, yollar kapanırdı. Okul yolu onlar için bir oyun alanıydı. Kar topları havada uçuşuyordu.

    Okula vardıklarında kardan insanlara benzemişlerdi. Ali Öğret-men onları sobanın başında ısıttıktan sonra derse başlardı hep. Bir köy okulunda okumak hem çok zordu hem de çok eğlenceliydi.

    Ders başlayınca öğretmenleri bu derste dayanışma oyunu oynayacaklarını söyledi. İlk sözü Mina aldı:

    – Dayanışma, birlikte olmaktır.Veli arkadan ona destek verdi:– Dayanışma el ele vermektir.Alper ısrarla söz istedi:– Dayanışma yardımlaşarak başarmaktır.

    Öğretmenleri öğrencilerinin bu sözlerinden çok mutlu oldu. Ertesi günü “Dayanışma Günü” ilan etti. Bu anlamlı günde köylüler birleşip oku-

    lun yolunu kardan temizleyeceklerdi.Sabahın ilk ışıklarıyla köylüler el-

    lerinde küreklerle okul yolundaydılar. Hep birlikte yoldaki karla-

    rı temizlemeye başladılar. Okul yolu, oyun yoluydu. Güle eğlene okul yo-

    lunu kardan temizlediler.Ali Öğretmen sınıfta öğrencilerini bekliyordu.

    Okulu süslemişti. Sınıftaki sıraları birleştirmişlerdi. Eşiyle yaptıkları yiyecekler sıraların üzerindeydi.

    Dayanışma Günü’nü bir bayram gibi kutladı-lar. Herkesin yüzünde güller açtı.

    Hep birlikte yoldaki karla-rı temizlemeye başladılar. Okul yolu, oyun yoluydu. Güle eğlene okul yo-

    Ali Öğretmen sınıfta öğrencilerini bekliyordu.

    Öğretmenleri öğrencilerinin bu sözlerinden çok mutlu oldu. Ertesi günü “Dayanışma Günü” ilan etti. Bu anlamlı günde köylüler birleşip oku-

    lun yolunu kardan temizleyeceklerdi.

    rı temizlemeye başladılar. Okul yolu,

  • 64 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Evimizdeki hangi durum ve olaylarda aile bireylerimizle dayanışma içinde oluruz? Ya-zalım.

    Sizin yaşamınızda “Dayanışma Günü” olarak ilan edeceğiniz gün hangisidir? Bu günün an-lam ve önemi nedir? Yazalım.

    1. Metinde, Mina’nın yaşadığı kö-yün hangi özelliğinden söz edil-miştir?

    A) Yer şekilleri B) İklimi C) Tarihî eserleri

    2. Hangisi çocukların “dayanışma” ile ilgili söylediklerinden değil-dir?

    A) Yardımlaşarak başarmak B) El ele vermek C) Destek olmak

    3. Dayanışma Günü için köylüler ne yapmışlar?

    A) Yaşlılara ve hastalara ye-mek vermişler.

    B) Okulun yolunu kardan te-mizlemişler.

    C) Okula kitap yardımında bu-lunmuşlar.

    4. “Yüzünde güller açtı.” sözüyle anlatılmak istenen duygu nedir?

    A) Korku B) Merak C) Mutluluk

  • 652. SINIF

    YENİ KRAL

    Bir varmış, bir yokmuş. Göl kenarında bir ülke varmış. Bu ülkenin kralı çok yaşlanmış. Tahtını bı-rakma zamanının geldiğini düşünüyormuş.

    Kralın üç oğlu varmış. Kral, oğulları arasında bir yarışma düzenlemeye karar vermiş. Yarışmanın birincisi kral olacakmış. Günler günleri kovalamış, yarışma günü gelmiş. Kral:

    – İlk göreviniz su içmeden Geçilmez Çölü’nü aşıp çöl çiçeğini buraya getirmektir, demiş.

    Prensler, birbirlerine başarı dilemişler. Çölde yürümeye başla-mışlar. Çölün sıcağı çok bunaltıcıymış. Haftalarca yürümüşler. Çok susamışlar. Batur, dayanamayıp su içmiş. Kalan iki prens çöl çiçeğini babalarına getirmişler. Kral, kalan iki oğluna:

    – İkinci göreviniz Çıkılmaz Dağı’ndaki ak keçiyi ge-tirmektir, demiş.

    İki prens, kimsenin çıkamadığı dağa tırmanma-ya başlamış. Günler sonra Çakır dayanamamış. Görevi bırakmış. Geriye sadece Poyraz kalmış.

    Görevi bırakmayıp ak keçiyi almış ve babasına ge-tirmiş. Poyraz, kral oldum, diye içten içe seviniyor-muş.

    Kral, Poyraz’ı tebrik etmiş. Herkes yeni kralın Poyraz olduğunu düşünü-

    yormuş ancak son bir görev daha varmış. Kral:– Son görevin, bayrağın karşında üç gün boyun-

    ca durmak, demiş.Poyraz, üç gün boyunca sabırla beklemiş bay-

    rağın karşısında. Diğer görevler zor gibi görünse de aslında en zoru beklemekmiş. Kral, bütün görevlerini tamamlayan Poyraz’a huzurlu bir şekilde tahtını dev-retmiş.

    – İkinci göreviniz Çıkılmaz Dağı’ndaki ak keçiyi ge-tirmektir, demiş.

    Görevi bırakmayıp ak keçiyi almış ve babasına ge-tirmiş. Poyraz, kral oldum, diye içten içe seviniyor-muş.

    yeni kralın Poyraz olduğunu düşünü-

  • 66 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Zorluklar karşısında yılmadan çalışmak bize neler kazandırır? Yazalım.

    Okulda ya da evde size verilen görev ve sorumlulukları yerine getirdiğinizde neler hissedersi-niz? Yazalım.

    1. Kralın düzenlediği yarışmayı ka-zanan kişi ne ile ödüllendirile-cekmiş?

    A) Bir kese altınla B) Krallık makamıyla C) Yeni bir sarayla

    2. Babaları, çocuklarından ilk ola-rak ne yapmalarını istemiş?

    A) Çölü geçip çöl çiçeğini ge-tirmelerini

    B) Dağa tırmanıp ak keçiyi ge-tirmelerini

    C) Ormanın sonundaki altın kuşu getirmelerini

    3. Kralın, Poyraz’a verdiği son gö-rev nerede üç gün durmakmış?

    A) Sarayın kapısında B) Bayrağın karşısında C) Kafesin içinde

    4. Poyraz’ın kral olmasını sağla-yan özelliği hangisi olamaz?

    A) Azimli olması B) Sabırlı olması C) Kararsız olması

  • 672. SINIF

    SİZCE SERKAN CİMRİ Mİ?

    Arkadaşları Serkan’a sürekli çok cimrisin diyorlardı. Serkan da her seferinde buna karşı çıkıyordu:

    – Hayır, ben cimri değilim, tutumluyum!Serkan, eve gidene kadar düşündü. Cebindeki parayı gereksiz

    yerlere harcamamak cimrilik miydi? Cömert olmak için illa çok para mı harcamak gerekti? Durdu. Manavdaki portakalları gördü. İki kilo portakal aldı.

    Sokakta yürürken oynayan çocukları gördü. Kaldırım taşına otur-du. Portakalları soyup çocuklara verdi. Kendisi de bir tane yedi. Kalktı, yürümeye devam etti. Eve geldiğinde hiç portakalı kalmamıştı.

    Dinlenmek için koltuğuna uzandı. Yan taraftaki kitaplığında oku-duğu birçok kitap vardı. Birdenbire:

    – Bu kitapları neden okula bağışlamıyorum, ben zaten okudum, dedi.

    Kolilediği kitapları ertesi gün arabası-na taşımaya başladı. Bu sırada arkadaşı Dündar evinden çıkıyordu. Serkan’ı görünce onun yanına gitti:

    – Serkan, bu kolilerle ne yapıyorsun, diye sordu.

    Serkan okuduğu kitapları taşıdığını söy-ledi. Dündar, Serkan’ın bu kitapları satacağını düşün-dü. Birlikte arabaya bindiler.

    Bir süre sonra Serkan, okulun önünde durdu. Dündar:

    – Neden burada durduk, diye sordu.Serkan, tebessüm etti:– Kitapları okumaları için çocuklara vereceğim,

    dedi.Dündar, çok mahcup olmuştu. Serkan’a sadece tebessümle ba-

    kabildi.

    ledi. Dündar, Serkan’ın bu kitapları satacağını düşün-

    Bir süre sonra Serkan, okulun önünde durdu.

    – Kitapları okumaları için çocuklara vereceğim,

  • 68 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Tutumlu olmakla cimri olmak arasındaki fark nedir? Düşü-nüp yazalım.

    “Gönlü zengin” sözü hangi in-sanlar için kullanılır? Bir ör-nekle anlatalım.

    1. Serkan, arkadaşlarının kendi-siyle ilgili hangi düşüncesine karşı çıkıyormuş?

    A) Tutumlu olduğu düşünce-sine

    B) Cimri olduğu düşüncesine C) Savurgan olduğu düşünce-

    sine

    2. Serkan, manavdan aldığı por-takalları ne yapmış?

    A) Sokakta oynayan çocuklar-la paylaşmış.

    B) Eve götürüp hepsini yemiş. C) Arkadaşlarına dağıtmış.

    3. Dündar, Serkan’ın arabasına koyduğu kitapları ne yapaca-ğını düşünmüş?

    A) Yakacağını B) Satacağını C) Atacağını

    4. Serkan, kitaplığındaki kitapları ne yapmış?

    A) Okuması için Dündar’a ver-miş.

    B) Köydeki çocuklara gönder-miş.

    C) Bir okula bağışlamış.

  • 692. SINIF

    SILA

    Siz nerelisiniz? Ben Samsunluyum. Ama şimdi İzmir’de yaşıyorum. İzmir’i de çok seviyorum ama Samsun’un yeri benim için çok başka.

    İzmir’de ne mi yapıyorum? Ben burada üniversite okuyorum. İle-ride doktor olacağım. İzmir’e geleli üç yıl oldu. Aramızda kalsın ama hâlâ alışamadım buraya. İnsanın memleketi gibisi yok!

    Bu arada biz tanıştık mı? Ben Sıla. Adımın anlamının ne oldu-ğunu biliyor musunuz? Sıla, özlediğin yer demek. Ben şimdi gurbet-teyim. Anlamadınız mı? O zaman şöyle anlatayım: Samsun, ailemin olduğu şehir yani sıla. İzmir ise ailemden uzak olduğum şehir, başka bir deyişle gurbet.

    Gurbette olmak çok zor. Her şeyi çok ama çok özlüyorsunuz. Kardeşimle didişmelerimi bile özledim. Annemin “Kızım, haydi kalk ar-tık. Okula geç kalacaksın.” sözleri hep kulaklarımda. Babamın “Rahat bırak kızı Nebahat.” demesinden sonra annemin “Avni, bu kızı çok şımartıyorsun.” sözlerini de çok özledim.

    A! Özür dilerim. Gözlerim yaşardı. Bir an kendimi Samsun’da gibi hissettim. Keşke şimdi orada olsaydım. Babam bize hamsi tava yapardı. Acıktım sanırım.

    Ben bir ailemi arayayım. Seslerini duyayım. Sizler de ödevlerinizi yapın. Olur mu?

  • 70 KALİTELİ EĞİTİM YAYINLARI

    ANLIYORUM YORUMLUYORUM

    Sıla gibi herhangi bir sebep-le ailenizden uzakta yaşamak zorunda kalsanız en çok neleri özlersiniz? Düşünüp yazalım.

    Adınızın anlamı nedir? Aileni-zin size neden bu adı verdiğini biliyor musunuz? Öğrenip ya-zalım.

    1. Sıla neden İzmir’de yaşamak-taymış?

    A) Ailesi istediği için B) Okuduğu üniversite İzmir’de

    olduğu için C) İzmir’i çok sevdiği için

    2. Sıla’nın adının anlamı neymiş?

    A) Bir kişinin yaşadığı yer B) Bir kişinin özlediği yer C) Bir kişinin hayalindeki yer

    3. Hangisi Sıla’nın özledikleri ara-sı