SERVET SOMUNCUOĞLU’NUN AZİZ HATIRASINA
Satranç Taşları ve Tahtasının Biçim ve Tasarımı Üzerine
DüşüncelerArslan Küçükyıldız
Satranç’ın KökeniSatrançla ilgili olarak zihinlerimize yerleştirilen köken bilgisi, doğru olarak kabul edilmiş bazı rivayetlerden ibarettir:M.S. 380: Satrançla ilgili bulunan ilk yazılı belgelere, Hint hükümdarı II. Chandragupta zamanında ve "Çaturanga" adlı Sanskritçe oyunda rastlanmaktadır.M.S. 531-579: Bu dönemde yaşayan İran Şahı I. Hüsrev'e satranç takımı hediye edildi ve oyun "Çatrang" adını aldı.M.S. 600: Hindistan'ın Pencap bölgesinde oyunun kuralları son halini aldı. Aynı yıl Araplar'ın İran'ı istila etmesi ile oyun Arap ve İslâm dünyasında kabul gördü ve adı "Satranj" olarak değişikliğe uğradı. Yine bu yıllarda satranc, Çin'de "Sat-RanÇu" adıyla oynanmaya başladı.
Satrancın Kökeni ve Yayılması
• Satranç tartışmalı bu rivayetlere göre Hindistan’da doğmuştur.
• Halbuki satrançla ilgili ilk somut bulgular; ilk satranç taşları (Afrasiyap, M.S. 760) ve ilk satranç takımı (Nişapur) Türkistan’da bulunmuştur. Satranç taşına benzer taşlar M.S.100. yıl Kuşhan Devleti başkenti Dervazintepe’de bulunmuştur. Tarafsız kaynaklar satrancın Hindistan’a Kuşhan Türklerince getirildiğini bildirmektedir. Asya’dan İran, Arabistan, İspanya / İtalya üzerinden Avrupa’ya gitmiştir. Kuzey Avrupa ve Bizans üzerinden gittiğine dair rivayetler de bulunmakla beraber, kesin olan satrancın Türkistan coğrafyasından Avrupa’ya taşındığıdır.
Satrancın Avrupa’ya Göçü• Satranç 800 yıllarında Emevi Devleti döneminde
Araplar tarafından İspanya'ya taşındı. • Avrupa’ya buradan yayıldı. Aynı dönemlerde
İtalya yolu ile de yayılmalar mevcut. • Arnavutluk taşına istinaden Bizans üzerinden
yayıldığına dair tahminler de vardır. • Kaynaklar Avrupa’daki ilk satranç takımının
Halife Harun Reşid tarafından Fransa Kralı Charlemagne'ye hediye edilen satranç takımı olduğunu kaydetmektedir.
• (Nedense kaynaklarda satrancın Avrupa’ya Kuzey Avrupa yolu ile de gelmiş olabileceği üzerinde fazla durulmamıştır.)
Satranç Setleri• Avrupa'nın ve Asya’nın çeşitli yerlerinde
birçok Ortaçağ satranç setleri veya müstakil satranç taşları bulunmuştur: İspanya, Katalonya, Fransa, İtalya, Floransa, Sicilya, Polonya, İngiltere, Almanya, Hollanda, Norveç, Danimarka, İskandinavya, Arnavutluk, Rusya, Özbekistan, İran, Afganistan’dır.
• Müzelerdeki bazı eserlerin bulundukları yerler belirsizdir. Bazı eserler de sadece bir heykelcikten ibarettir. (Bunların Satranç taşı olduğu tartışmalıdır.) Bu satranç takımı ve taşları buluntuları 9 ila 14.yy. arasında tarihlendirilmiştir.*
* http://history.chess.free.fr/first-european.htm
Soru
• Satranç taşlarının biçimi, süslemeleri ve derin görüntüleri (sembolleri) nereden geliyor? Satranç taşları ile meselâ Türk Balballarının; Çadır geleneği veya Kümbet mimarisinin bir ilgisi olabilir mi?
• Çünkü bu taşların biçimi ve tasarımı mutlaka bir “şey”den esinlenmeli. Mutlaka bir “şey”e benzemeli, Ya somut, ya da soyut bir nesneye, eşyaya dayanıyor olmalı...
• Peki satranç tahtası?
Satranç taşları ve Satranç tahtasının biçim ve tasarımında Türk Medeniyeti’nde önemli bir yeri olan balbal, çadır, kümbet ve at kültürü gibi kültürlerin büyük rol oynadığını düşünüyoruz.
Satranç Taşlarının Biçimi• Satranç taşlarının biçimini, soyut ve somut olarak
ikiye ayırmak mümkündür. • En eski somut biçimli satranç taşları 5-6. yy.a ait
Afrasiyap taşlarıdır; Semerkant’ta bulunmuştur. • Soyut satranç taşlarına ait ilk buluntular ise
Nişapur’da bulunmuştur. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Nişapur’da bulunan satranç taşlarına (neredeyse eksiksiz korunabilmiş olan 12.yy.a ait Selçuklu satranç takımına) benzer satranç taşları bulunmuştur.
• Bu soyut ve somut satranç takımı ve Türk Satranç taşı biçimi, yüzyıllarca korunmuş, yeni biçimlere buradan geçiş yapılmıştır. (Batılılar bu tarzı Mozarab, Arap tarzı veya İslâm tarzı olarak adlandırmıştır.)
Günümüz satranç taşları biçimini ortaçağ soyut Türk Satranç taşlarından almıştır.
Satranç Taşları Tasarımları
• Batılıların kabulüne göre Soyut satranç taşı tasarımı Müslüman tasarımından ilham almıştır. Aslında Avrupa'da bulunan birçok soyut satranç takımları Müslüman imalatıdır.*
* http://history.chess.free.fr/first-european.htm
Sanat Faaliyeti
• Sanatçının bütün malzemesi tabiat ve insandır. Sanat faaliyeti, bir sanatçının hangi sanat dalında olursa olsun daha önce var olan malzemeden ve almış olduğu kültür biçiminden hareket ederek, daha önce var olmayan bir forma bir biçime, bir yoruma ulaşmasıdır. Sanatçının ortaya koyduğu eser artık bir estetik objedir. Sanatçının eldeki malzemeye getirdiği yorum ve yorumundaki farklılık sanat eserinin de türlerini oluşturur. Farklılık veya benzerliklerin kaynağı sanatçıdır.
Benzerlikler
• En eski satranç setleri ve taşlarına bakarak bunların biçiminin nereden gelmiş olabileceğini söylemenin zorluğu açıktır. Satranç taşları birçok şeye benzeyebilir / benzetilebilir. Bu zayıf benzerliklere birkaç örnek:
• Harran evleri / Şanlıurfa • Nemrut Dağı Heykelleri / Adıyaman • Paskalya Adası Heykelleri / Şili
Harran Evleri / ŞanlıurfaYan yana dizilmiş piyonlar mı?
NemrutAdıyaman
Nemrut / Adıyaman
Paskalya Adası / Şili
Satranç Taşlarının Biçim ve Tasarımı
Bulunan ilk satranç taşları ile Türk Kültür dünyasındaki varlıkların benzerlikleri üzerinde durulmalıdır.
Balbal-Çadır-EğerKanaatimizce satranç taşları, Türk gelenek ve felsefesine göre şekillenmiştir.
• Somut satranç taşları At kültürümüzden esinlenmiştir.
• Soyut satranç taşları ise birçok yönden Türk Dünyasının çeşitli bölgelerindeki:
• Balballara ve Mezar Taşları’na• Çadır’a; günümüzde de kullanılmaya devam
eden Eski Türk Evi’ne ve çadırdan gelişen Kümbet’e
• Eyer’e• Satranç tahtası da çadır duvarına (kareli)
benzemektedir.• Soyut ve Somut biçimler arasında da
geçişler görülmektedir.
Türk Dünyasının çeşitli bölgelerindeki balballar:
İrlanda BalballarıJaponya Balbalları / Go-hyaku Rakan Denizli BalballarıKuman Kıpçak, Nogay balballarıGüney Kore BalballarıArabistan BalballarıŞatırçulu Mezarlığı / Moğolistan HeykelleriAhlat Mezar Taşları
Türk DünyasıBalbalları
Go-hyaku Rakan / Japonya
Denizli’de Salur Boyu Damgalı Balballar
Ukrayna / Kıpçak Balbalları
Kıpçak Balbalları
Lugans Kıpçak Balbalları
Ukrayna / Kıpçak Balbalları
Kıpçak Balbalları
Güney Kore Balbalları
Arabistan antik balbalı. El-Maakir-Qaryat al-Kaafa, near Ha’il, Suudi Arabistan balbalı, En boy: 92 x 21 cm. Riyad Milli Müze, 997 Arap yarımadası
Arabistan Balbalları
Arabistan antik balbalı.M.Ö.4000, En boy: 57 x 27 cm Milli Müze, Riyad
Yoop. 3.yy. Rajasthan, Hindistan
Türkiye’den Sibirya’ya Balballar
Moğolistan, Her iki resimdeki balbal da 6.yy.a tarihleniyor.
Şatırçulu (Satranç Mezarlığı) / Moğolistan
(Hun-Göktürk Dönemi Anıt Mezarlık)
Not: Şatır, Şatra, Şator Türkçe bir
kelimedir ve satranç anlamındadır.
Şatırçulu Mezarlığı / Moğolistan
Şatırçulu Mezarlığı / Moğolistan
Ahlat Mezar Taşları; (Taşların üst kısmındaki çıkıntıya dikkat!)
Ahlat Mezar Taşları ve Kümbetleri / Van
Öz-Biçim
• Soru:• Satranç ile çadır arasındaki benzerlik veya
ilişki nedir?• Cevap:• Öz-Biçim ilişkisi: Şekil, hat, çizgi, süsleme,
şangrak derin görüntüsü vb. bakımından çadıra benzeyen satranç taşlarının her biri, savunulacak ev veya yurt da denilen çadırı temsil eder. Bu yüzden çadırdaki bütün bu bilgileri üzerinde taşır.
Çadır - Ev
• Soyut satranç taşını biçim ve öz itibarıyla benzettiğimiz Çadır’ı biraz yakından tanıyalım:
• Satranç taşları ve oyununun daha iyi anlaşılabilmesi için Çadır’ın Türk kültürü, felsefesi, devleti, ailesi için ne anlam ifade ettiğine bakılması gerekir.
Buluşlar ve Çadır
• Buluş, uygarlığın gerçek temelidir; insan ilişkilerinde en önemli itici güçlerden birisidir.
• Buluşlar hakkında bilgi sahibi olmadıkça geçmişi ve bugünü anlamak, gelecekle ilgili öngörülerde bulunmak neredeyse imkansız hale gelir.
• İlk buluşlar büyük ihtimalle rastlantılar sonucu ortaya çıktı. İlkel insanlar değişiklikleri ve buluşları benimsemek açısından muhafazakardı.
• Yaklaşık 40.000 yıl önce insanlar çadır/kulübe (ilkel ev) yapmayı öğrendiler.
Kızılderili Çadırı
Kızılderili Evi
Çadır Nedir?• Kalın bezden veya keçe, deri yahut kıl
dokumadan yapılan, bir veya daha fazla direklerle çatılıp kurulan barınma yeridir.
• Çadırlar, tarih öncesi devirlerinde bile, insanların mağaralarla aynı zamanda kullandıkları bir barınaktı.
• Mimarlık birçok unsurlarını çadırdan almıştır. Bu bakımdan, sanat ve mimarlık tarihinde çadırın çok önemli bir yeri vardır.
Alaska / İnyupikler
Samiler / İsveç
Eskimo Evi
En Eski Çadır• En eski çadır tipine, Abakan
bölgesindeki Boyarı dağı kaya resimlerinde rast gelinmektedir.
• Günümüzde de çadır biçiminde fazla bir değişiklik olmadan aynı bölgelerde kullanılmaya devam etmektedir.
Duhalar
Sibirya
Evenkler Yaz Evi
Evenk Kış Evi
Tıva
Altay Evi Önce-Sonra
Altay Evi (Ressam Çoros Gurkin)
Hakas
Kırgız Boz Üyü (Evi)
Topakev Türkiye, Burhaniye
BilecikEmirdağ
Ev-Yurt-Otağ
Çadır’ın Gelişimi
• Başlangıçta en ilkel haliyle karşımıza çıkan çadır daha sonra gelişerek otağ’a ve çok zengin çadır çeşitlerine, daha sonra da Kümbet’e dönüşmüştür. Balbal’ın mezar taşlarına (örn. Ahlat Mezar Taşları)dönüşmesi gibi...
Ev-Çadır Çeşitleri
Yürüyen Ev / Otağ
Cengiz Hanın yürüyen otağı
Timur’un üçüncü oğlu Miran Şah’ın torunu Babür Devletinin kurucusu Babür Han Otağında. Babür'ün henüz 12 yaşında bir çocukken tahta geçişini gösteren Babürnâme'den bir sahne.
Çadır Çeşitleri• Türklerin çok çeşitli çadırları vardı.
Osmanlı devrinde kullanıldıkları çeşitli yerlere göre şöyle adlandırılırdı:
• Hünkar Çadırı (Otağ-ı Hümayun) • Paşa Çadırları • Divân Çadırı (Otağ-ı Asafi)• Halvet Çadırı• Kurba Çadır • Hastane Çadırı • Çile Çadırı (Ceza Çadırı)
Osmanlı Çadırları• Paşa Çadırları. — Geniş ve birkaç direkli olurdu. İçi, dışı nakışlı
sayvanlarla süslüydü. Duvar ve tavanları iki katlıydı, pencere ve perdeleri bulunurdu.
• Divân Çadırı (Otağ-ı Asafi). — Burada serdar-ı ekremler (başkomutanlar) ve sadrazamlar resm-i kabullerde bulunurdu, savaş plânları görüşülür, yemek yenirdi.
• Halvet Çadırı. — Sadrazamlara mahsustu. Padişah çadırlarında olduğu gibi bu çadırların da soğuk havalara mahsus tok bezden yapılmış bir cinsi daha vardı. İçerisi görülmesin diye dış etekliği önünde bir de kapısı bulunurdu.
• Kurba Çadır. — Ortasında çadır direği bulunmayan bu çadırlar hamam olarak kullanılırdı.
• Hastane Çadırı. — Gayet büyük olan bu çadırlara sıra sıra karyolalar yerleştirilir, hasta olan kimselere, yaralılara burada bakılırdı.
• Çile Çadırı (Ceza Çadırı). — Bir direkli ve kenarları açık çadırdır. Burada suç işleyenler cezalandırılır, etrafı açık olduğu için de, suçluya verilen ceza her taraftan görülürdü.
Osmanlı Çadırları
Hünkar Çadırı (Otağ-ı Hümayun)
Padişahlara mahsustur.Gayet geniş bir salon şeklinde çok direkli çadırlardı. İçi bölmelerle iki kısma ayrılırdı. İç içe iki çadır şeklinde olan bu çadırlarda padişahın oturduğu kısım etrafında gene perde ile ayrılmış bir gezinti yeri bulunurdu. Burada muhafızlar ve muharipler beklerdi. Padişahlar sefere gittikleri vakit bu çadırlarda otururlar, yanlarında da vezirlerin ve paşaların çadırları bulunurdu. Hünkâr çadırlarının duvar ve tavanları iki katlı olur, gene bez ve ipten yapılmış pencereleri, parmaklıkları ve bunları örten perdeler bulunurdu. İçi atlas, kürk ve halılarla döşenirdi.
Vezir Otağı / Çadırı
Türk odası (Türckische Cammer) / Dresden / Almanya
Rütbeye Göre Çadır
• Osmanlı dönemindeki bu çadır çeşitliliği, tarihteki bütün Türk hanedanlarında (devletlerinde) görülür.
• Sahiplerinin rütbeleri ve verilen önem derecelerine göre çadırların biçimi değişir.
• Han Çadırları, Vezir Çadırları uzaktan bakıldığında kendini gösterirdi.
• Savaş dönemlerinde kullanılan çadırlar farklılık gösteriyordu.
Çadır Adları
• Yüzyıllar boyunca göçerek yaşamak zorunda olan Türklerin kullandıkları, kurulup sökülen ve kolayca taşınan çeşitli şekillerdeki bu meskenlere, çadırdan başka şu adlar da verilmiştir: Oba, otak, otağ, kapa, kerekü, keregü, gereke, gergi, alaçık(loçik), iv, iy, üy, ev, topak ev, curt, yurt, çum, çerge, çergi, çatır ve çetir...
Not: Hakanların üzerine tutulan şemsiyelere de çetr adı verilmiştir.
Ev-Çadır’ın Kurulması
• Çadır, en kolay şekliyle uçları tepede bir halka (şangrak) etrafında birleştirilmiş sırıklardan veya açılıp kapanabilen ahşap kafeslerden meydana getirilmekteydi. Sırıkların veya kafeslerin üzeri keçe veya kıl dokumayla örtülmekteydi. Evdeki rahatlık, çadırda da vardı. Sıcağa ve soğuğa karşı korunaklı idi. Sökülmesi ve kurulması Türk ailesinin en fazla bir saatini alıyordu. Çadırların renkleri, Türk ailesinin sosyal ve ekonomik durumunu göstermekteydi. Mesela, beylerin çadırı, ak renkte oluyordu.
Türkmen Çadır İskeleti
Kırgız Çadır İskeleti
Çadır Yapımında en başta iskeleti tutacak olan
Şangrak yukarı kaldırılır. Sonra çubuklar bu
merkezde birleştirilir.
Çadır Tepesi
Çadırın Tepesi;Şangrak
Kırgızistan Bayrağı
Çadır Tepesi-Şangrak
Çadırın Bölümleri• Çadırın tek kapısı vardı ve o da doğuya açılıyordu.
Tepesinde bir duman deliği bulunuyordu. Dolayısıyla, çadırın tam ortasında ısınmada ve yemek pişirmede kullanılan “ocak” yer alıyordu. Ocakta bir “saç ayağı”, üzerinde yemek pişirilen büyük bir tencere durmaktaydı. Ocağın hemen arkası, evin yaşlılarına, reisine ve misafirlere ayrılmaktaydı. Bu kısma “tör” (baş köşe) deniliyordu. Bu,Töre anlayışı ile yakından ilgilidir. Sedir veya kanepe şeklindeki tör, çeşitli renk ve desenlerde yapılmış keçeler, halılar, kilimler ve değerli hayvan postlarıyla döşeniyordu. Tör’ün üst kısmındaki çadır kafeslerine, aile efradına ait silâhlarla binit ve koşum takımları asılmaktaydı. Orta direğinde keçeye sarılmış bir kımız tulumu asılı idi.
Evin İç Düzeni
Çadırın Bölümleri
• Çadırın zeminine keçeler, halılar, kilimler ve hayvan postları serilmekteydi. Çadır kapısının sağ tarafında bulunan kısım kadınlara aitti. Burada deri tulumlar, ahşap kaplar, kovalar, yemek tasları ve kepçeler (çömçe), üç ayak (üç yak veya çak), ekmek teknesi ve ibrik (ıvrık) bulunmaktaydı. Çadırların bir köşesine de içinde çeşitli malzemelerin konduğu çuvallar, heybeler ve torbalar yerleştirilmekteydi.
Kareli İç Duvar
Kırgız Yurtları
Sibirya Evleri
Çadır-Gökyüzü • Türkler ve akrabaları gökyüzünü, yeryüzüne
gerilmiş bir çadır gibi düşünürlerdi. Bunun için de Göktürk yazıtlarında “Göğün basmasından ve yıkılmasından” söz açılmaktadır. Yer, nasıl Tanrının yarattığı bir varlık ise; Gök de onun yarattığı, Göktürklerin dili ile kıldığı kutsal bir varlık idi. Aynı zamanda gök kubbesinin, bugünkü anlayışımızla, uzay gibi bir sonsuzluğu da yoktu.Atlı Türkler, göğü kendi çadırlarına benzetmişlerdi. Bu, tam manası ile bir Orta Asya düşüncesi idi. Çünkü ne Babillilerin ve ne de İsraillilerin çadırları, Orta Asyalılarınki gibi kubbe şeklinde değildi.
Göğün Kapısı / Küçük Dünya• Hem eski Türkler ve hem de bugünkü
Sibirya’daki Türk kavimleri, “Çadırı bir gök kubbesi, çadırın direğini Gök direği ve bacasını da göğün kapısı gibi” düşünmüşlerdi.
• Hem eski Türklere ve hem de Altay Türklerinin Şamanlarına göre, “Çadır, küçük bir Dünya idi”. Bu sebeple Şamanların çadırlar içinde yaptıkları din törenleri, kültür tarihi bakımından her zaman için, büyük bir önem taşırlardı.
Göğe Çıkma-Göğün DireğiŞamanların “Göğe çıkma” törenleri, özel olarak kurulmuş bir çadır içinde yapılıyordu. “Törene başlarken ellerindeki davulu çalarak dua eden Şamanlar, göğe çıkmak için adım adım çadır direğine tırmanıyorlardı. Bazen de çadır içine bir kayın ağacı dalı getirilip, konuyor ve ucu, çadırın bacasından dışarıya çıkarılıyordu. Ağacın dallarına basan Şaman, her üst dala geldikçe, yeni dualar ediyor ve içkiler sunuyordu. Çadırın bacasına eriştiğinde de artık göğün kapısına gelinmiş oluyordu. Bazı bölgelerdeki Şamanlar çadırın bacasında dururlar ve daha öteye gitmezlerdi. Bazıları da, bacayı da aşarlar ve çadırın üstüne çıkarlardı.”
Gök Kapısı• Göğe çıkma törenlerinde en doğru sayılan
hareket, şüphesiz ki Şamanların bacayı aşmadan durmaları idi. Çünkü burası, Kutup Yıldızı’nın meydana getirdiği “Gök kapısı” idi. Bundan sonra artık, Tanrının aydınlık ülkeleri ile ruhlar âlemi başlıyordu.
• Şamanların çoğu, kişisel güçlerini göstermek için, bu çizgiyi aşıyor ve dinin esas prensiplerinden birini, bu yolla çiğnemiş oluyorlardı.
• Bazı yerlerde de, “Çadırın içinden çıkarılan bu sırıklar, bayrak direği şeklinde yukarıya doğru uzatılır ve üzerine de bezler asılırdı”.
Çadır - BayrakTürkler arasında bu adet, İslamiyet’ten sonraki çağlarda da devam etmişti. Doğu Türkistan’da bol miktarda görülen, mezar ve camiler üzerindeki bayrakların anlamı, henüz daha izah edilmiş değildir. Sibirya Soyot’ları arasında dolaşan Danimarkalı bir etnoğraf önemli bir çadır bulmuştu.
“Çadırın bacasından yukarıya doğru direkler uzatılmış ve bu direkler üzerine de, türlü renkte bezler bağlanmıştı. Bezlerin çoğu da mavi, beyaz ve sarı renkteki paçavralardan çıkarılmıştı. Mavi beyaz ve sarı renkler (Altay kavimlerinin) kutsal renkleri idi.”
Türk Kültürü’nün iki ana öğesi: Balbal ve Çadır
Çadırda Satranç; Avrupa’nın satrançla tanışması
Soyut Satranç Taşları
• Somut Satranç taşları da biçimleri, çizgileri, hatları, desenleri ve üzerlerinde taşıdıkları motifler açısından değerlendirildiğinde, At’ı evcilleştiren bir milletin yaptığı heykellerin gelişmesi ile somut satranç taşlarının oluştuğu görülür.
• Buluntularda, geriye doğru gidildiğinde, Kuşhanlar, Hunlar, Uygurlar ve Sakaların uygarlıkta geldikleri aşamalar görülür.
Satranç Arkeolojisi• Arkeolojik ilk kanıtlar• En eski açıkça tanınabilir satranç taşları İddia edilenin aksine
satrancın kökeni Hindistan’da değil, eski Afrasiyab (antik Semerkand) kazılarında bulunmuştur. Hind kültür alanlarında satranç taşlarının bulunmamasına tezat! Afrasiab 712. beri senin İslam egemenliği altında idi. Yine Dalverzin Tepe, (Güney Özbekistan'daki 2.yy.dan günümüze kalan antik kalenin 1972 yılında yapılan kazılarda satranç taşları bulundu. Rusya Satranç tarihi uzmanı Linder bunların satranç taşları olmayabileceğini, ancak satrancın öncüsü olabileceğini söyler. Bu buluntu satrancın tarihini kabul edilenden daha öne çekmektedir.
• Sonraki Satranç taşları (üç figürler, ki bunlar soyut satranç taşlarıdır) Nişabur’dan geliyor ve sonraki zamanlarda, 9. veya 10. yüzyıla ait olsa da 11. yy.a ait başka bir fildişi takım keşfedildi. Selçuklu satranç takımı dediğimiz bu takım öncekilerin de satranç takımı parçası olduğunun ispatı oldu.
Afrasiyap / Semerkant / 7.yy.
Afrasiyap / Semerkant / 7.yy.
Satranç parçası, 7.yy. Afrasiyap kazılarında bulundu, muhtemelen Hakan, fildişi, Ermitage, St Petersburg, Rusya
KuşhanlarM.S 1. - 2. yy.
Tarihin ilk satranç taşları, Özbekistan'daki Delverzin Tepe kazılarında bulunmuştur. MS 100'lü yıllara tarihlidir. Yani Hintlilerin çaturangasının başlatıldığından 500 yıl öncesine ait bu satranç taşları, Türk coğrafyasında bulunmuştur Delverzin Tepe, Kuşhan Türklerinin başkentidir. Her ne kadar bu iki taşın satranç taşı olduğu konusunda kuşkular varsa da, yaygın kanı, bunların satranç taşları olduğu biçiminde. Satrancı Kuşhan Türklerinin yarattığını söyleyen bir kuram da vardır ve bu taşlar da bu kuramı destekler niteliktedir. (Kaynak: İskender Altındiş)
At / 7.yy AfrasiabBuluntuları
Vezir / 7-8.yy. Sakkızabad / İran
Göktürk Atlısı
Hun Atlısı
Doğu Türkistan Uygur Sanatı
Fergana 8-10.yy. Kale
PazırıkM.Ö.252-238 Pazırık M.Ö.5-6.yy.
• Rusya’nın çeşitli yerlerinde Türk medeniyetine dair yerleşim yerlerinde satranç taşları bulunmuştur. Ruslar bu taşların ve satrancın Hazar Volga boyu yolu ile geldiğini söylemektedir. Bu taşlar Afrasiyap taşlarıyla benzerlik arz etmektedir.
Fil, fildişi. Sarkel arasında Eski Hazar kalesinde bulunan 8-10.yy. tarihli. Ermitage, St Petersburg, Rusya. Satrancın Hazar-Volga yoluyla Rusya'da geldiğini kanıtlıyor.
Kraliçe, fildişi, 12.. yy. Lukoml, Beyaz Rusya, Belarus Devlet Müzesi
Kral, fildişi, 12. yy. Slutsk, Belarus Bilimler Akademisi Bielorussian, Minsk
Buluşlar ve Soyutlama
• Şüphesiz ki insanoğlu önceki bilgilerini geliştirip üzerine yeni bilgiler ve buluşlar ilave ederek ilerliyor. İcat ve yeni tasarımlarında mutlaka bilgilerini, görgülerini, fikirlerini; tabiatı, nesneleri, biçimleri, süslemeleri, çizgileri, derin görüntüleri kullanıyor. Bilgileri kaybetmiyor, üstüne ilavelerde bulunuyor. En azından önceki bilgilerini soyutlayarak geleceğe aktarıyor.
• Bir kavramın bilgi içeriğini azaltma veya indirgeme sürecine denir. Çoğunlukla belirli bir amaç için gerekli olan bilginin daha rahat elde edilebilmesi için yapılır. Felsefi anlamda fikirlerin nesnelerden uzaklaştırılması sürecine denir. Bir basitleştirme stratejisi olarak kullanılabilir.
• Herhangi bir maddenin, obje ya da alete dönüştürülme süreci, onun en küçük anlamlı yapı taşına inmek ve o cismi soyutlamakla başlar. Objenin tasarımı için maddenin şekillendirilmesi sürecinde anlam, şekillendirilecek objenin ya da aletin, kullanılış amacıyla ilgili düşüncelerin toplamıdır. Kullanım amacı önceden düşünülmüş yani kurgulanmış bir madde ya da nesne, şekillendirildiğinde alet adını alır.
Soyutlama
Soyutlama- Somutlama• Somutlama yeteneği ve gözlemler sayesinde işe yaramayan
madde, soyut düşünce, maden, obje, belki de başka amaçla tasarlanmış aletler, aletlerin bileşenleri ya da bileşimleri, başka şeyleri soyutlamak için olduğu kadar somutlaştırmak için de kullanılır. Somutlaştırmak işi biçimlendirmenin bir üst düzeye taşınmasıdır.
• Soyutlama derinleştikçe, soyutlanan alet, düşünce ve yapılar farklı amaçlara da hizmet etmeye başlayabilir. Portakal kasalarına oturan pazarcı aslında portakal taşıma aletini,başka bir alete dönüştürerek onu soyutlamış olur. Bu durumda portakal kasası aslında soyut olarak bir sandalyedir. Birbirine bitişik sandalyeler ise koltuk tasarlamak için bir soyutlamaya gitme ihtiyacı doğurmuş olabilir. Kütükte oturan Neandertaller gün gelip de koltukta oturmaya başlamışsa, bu soyutlama sayesinde olmuştur. Soyutlama sayesinde cisim, araç, alet, düşünce ya da sistemler farklı amaçlarla da kullanılabilir.
• Büyük meydanlarda oynanan tepük(futbol), hülü (polo) gibi meydan oyunlarının yanında Satranç oyununun öncülü denebilecek; dışarıda ve evde oynanabilen çocuk oyunları, kuyu-taş-tahta oyunları, üç taş, dokuztaş, kurt koyun, dama, mangala, tavla gibi oyunlar Türkler arasında çok yaygındı.
Soyut Satranç Taşları• Türkler arasında her yerde, her zaman
oynanan zeka oyunları ve satranç çok yaygındı. Yanlarında satrançlı(kareli) mendil taşıyorlar veya yere çizgilerini çekiveriyorlardı. Satranç taşlarını yanlarında taşımıyor, tıpkı Kuyu(Mangala) oyununda yerdeki taşlardan yararlanıldığı gibi, tabiattaki nesnelerden satranç taşı yapıyorlardı. Mesela bir dal parçasını düzeltip, satranç taşları yapıyorlardı. Soyutlamanın kökeni bu kolaycılığa dayanır.
Mendilden Satranç TahtasıTahtadan Satranç Taşları
• Türklerin en fazla ilgi gösterdiği oyunlardan biri de satranç oyunuydu. Sadece Anadolu’da değil Orta Asya Türk topluluklarında da satranç yaygın olarak oynanan bir oyundu. Fransız gezgin H. Blocgueville 1860 yıllarında o bölgeleri gezmiş. Orada edindiği izlenimlerini “Türkmenler Arasında” adlı bir kitapta toplamıştır. Bu anılara göre, ‘Türkmenlerin, boş zamanlarında en çok sevdikleri şey satranç oynamaktı. Üzerinde satranç oynadıkları şey siyahlı beyazlı karelere boyanmış mendil, taşlar da tahtadan oyulmuştu. Türkmenler bunu daima yanlarında taşırlardı’.
• Türkler erken dönemde soyutlamayı öğrenmişlerdi. Sanatlarında soyut şekilleri kullanıyorlardı.
• Pazırık Kurganları’ndan bir İskit Türk halısı çıkarılmıştır. Dünyanın en eski halısı olan bu halının motifleri satranç tahtasını hatırlatan kare dilimler şeklindedir.
Pazırık M.Ö. 252-238
Pazırık İskit Kurgan Halısı(Kareli / Satrançvari düzen)
Pazırık İskit Kurgan Halısı(Kareli / Satrançvari düzen)
Timur tahtında bir eğlenceyi izlerken.Kaynak: Orjinali Zafername’de olan Turks: A Journey of a Thousand Years, Royal Academy of Arts, London 2005, s 220 isimli kitaptan ayrı baskı minyatür.
Timur’un Ağustos 1403’de Gortin Kalesi’ni kuşatması. Hakanın üstünde tutulan şemsiye Türk Hakanlarının hakimiyet sembolü Çetr’dir. (Çadır)
Çadır ve saray duvarı karelidir (satrançlıdır)
BabürÇadırda
Timur Çadırda
Baklava
Bir Şiir Türü• Satranç, örneği az olan Aruz kalıplı bir şiir
türümüzdür. Soldan sağa, yukarıdan aşağıya okunduğunda da kelimeler değişmez. Bilinen ilk örneği İngilizlerin Mugal Sultanı! dediği Timur ahfadından Babür’ündür. En meşhuru ise Yavuz Sultan Selim’e aittir:
• sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur herkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur sâdıkane / belki ol / alemde bir/ dîdar olur yâr olur / ağyar olur / dîdar olur / serdar olur
• Böyle şiirlere satranç denilmesinin sebebi, meşhur satranç oyununun tahtasındaki kareli şekil gibi, sözlerin soldan sağa-yukarıdan aşağıya okunabilecek şekilde dizilmiş olmasının benzerliğidir.
Satrançlı (Kareli)
• Satranç: Satranç tahtası gibi haneli(TDK. Türkçe Sözlük. TTK Basımevi. Ankara. 1969. 5. bsk. sf. 643)
• Satrançlı: Satranç tahtası gibi dördüllere ayrılmış bir şekilde basılmış olan: Satrançlı kumaş (TDK. Türkçe Sözlük. TTK Basımevi. Ankara. 1969. 5. bs. sf. 643)
• Satrançlı: Satranç tahtası gibi karelere ayrılmış bir şekilde yapılmış veya çizilmiş olan: Satrançlı kumaş, satrançlı mendil.(Sabah Meydan Larausso. 17.c, 353.sf.)
SATRANÇ USULÜElin yazma hususunda aciz kalacağı derecede iri olan celiler önce küçük nisbette yazılır, sonra satranç usulü ile (kareleme) büyütülür. Usulü şöyledir: Hattatı zorlamayacak boyutta önceden yazılan hat numunesinin her tarafı karelere bölünür. Yazı ne büyüklükte olacaksa o kadar misli büyük karelere ayrılmış bir başka kağıda karelerin mukabili bulunarak gereken yerlerinden dikkatle çizilmek suretiyle aktarılır. Celinin tekamül etmediği devirlerde bu gibi yazılar beyaz renkli sağlam kağıtlar üzerine siyah is mürekkebiyle yazılır, düzeltmeler tashih kalemtıraşı ile yapılırdı. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren önceden siyaha boyanmış kağıtlar üzerine zırnıktan yapılmış sarı mürekkeple yazma usulü yerleşmeye başlamıştır. Koyu (bilhassa siyah) renkli kağıda yazmakta kullanılan zırnığın yegane kusuru güneşte, hatta gün ışığında solabilmesidir. Zırnık, siyah kağıda yazıldığında bir kalınlık teşkil etmeyişi, ayrıca tashih için kapatılması gereken kısımların is mürekkebiyle kolayca örtülebilmesi sebebiyle tercih edilmiştir.
Satranç Usulü• Türk Şehir Mimarisinde de satranç
usulü kullanılmaktadır: Türk şehirleri, özellikle çarşıları kareli sokaklara ayrılır.
Kareli (Satranç)
• Kırgısiztan’da kareli defter için “Çatıraş” kelimesi kullanılmaktadır.
• Tatarca’da “Şatraşlı” sözü kareli anlamında kullanılmaktadır.
• Satrancın doğduğu topraklarda satranç kelimesi için “Şatra”, “Şatıra”, “Şıdıra” veya “Şator” kelimeleri kullanılmaktadır.
• Hun, Göktürk, Etrüks kaya resimlerindeki güneş şeklindeki sembol veya süsleme daha sonra Göktürk Alfabesindeki bir harfe dönüşmüştür. Bu süslemeye (güneş) ilk satranç buluntularında da tesadüf edilmektedir. Çok farklı yerlerde bulunan Satranç taşlarının bu süsleme ile süslendiği görülmüştür.
Göktürk /Orhun Alfabesi Üstte j, altta f harflerine dikkat!
Satranç taşlarının üzerindeki Göktürkçe harf Güneşi temsil etmektedir.
Satranç Taşları 12.yy. Malting, Museum of St Albans Hertfordshire, İngiltere
Macaristan
Kale, 978-1070, Pineuilh, Gironde, France
Kayseri, Kültepe Alabastar Taşından idolM.Ö. 1950 - 1740
Osmanlı Hakan kaftanlarında Çintomanî Süsleme
Masa Örtüsü
Güneş Saati
Kırgızistan
Antalya
Tunceli
ORTA ASYA M. S. 700-100. Güneş sembolü süslemeli At
Güneşli Kilim, Türkiye
• Çadır’ın tepesine (Şangrak) benzeyen motife, Türk Kültür coğrafyasında, sıkça rastlanmaktadır. Bunlardan biri de satranç taşlarıdır. Erken satranç taşlarında bu motife (Güneş) rastlanmaktadır.
İtalya, Venafro buluntusu (Teatro Romano yakınındaki S. Aniello içinde) 8-10,yy tahmin ediliyor.
Harabati Baba Tekkesi mezar taşları (Güneş sembolü )
Sümerler
(Bosna) Sancak-Yeni Bazar
Kazarman / Kırgısiztan
Sümerler
ETRÜKSLER
Erzurum Sivil Mimari
Sandomiers (Polonya) Satranç taşlarının üst kısmında bulunan daire ve ortasındaki artı işareti Sümer metinlerinde Utu, yani Gün Tanrısını işaret eder.
Güneş Motifine
Türk Kültür coğrafyasında
sıkça rastlanır.
İskit / Efes
Tunceli Koç boynuzlu Mezar Taşı
Selçuklu Satranç Takımı
• Nişapur’da bulunan ve Büyük Selçuklu Devleti dönemine ait şu muhteşem soyut satranç takımı Asya, Avrupa ve Afrika’da bulunan bazı parçaların; kendinden önceki buluntuların bir satranç takımı parçası olduğunu doğrulamaktadır.
• Neredeyse eksiksiz (bir taşı yoktur) bu satranç takımı satranç tarihinde ve Türk satranç tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Nişabur / 11-12.yy. Selçuklu Satranç Seti Metropoltan Müzesi
(İran) Nişabur, 9. yy.
Sandomierz Seti, 11-12.yy.Disctric Museum, Sandormiertz, Polanya
Venafro, Campania, İtalya / 10.yy. Museo archeologico di Napoli (Gianfelice Ferlito)
İskandinav taşları / 11-12.yy. Nuremberg, Germanisches Nationalmuseum / Almanya
Satranç Taşları Nişabur’dan
Topkapı Sarayı, Harem-i Hümayun Murassa Satranç TakımıAjur ve firuzekârî tekniğiyle yapılmış, çeşitli motiflerle bezenmiş. Tepelerinde altın yuvalı kabaşon yakut veya firuze taşlar var. Taşlardan dokuzunun tepesi yakutlu, altısı firuzeli. Satranç takımlarının 16. yüzyıldan günümüze ulaşabilmiş küçük, zarif parçalarının birbirine benzeyenleriyle bir yarım set oluşturulmuş. Satranç, pek çok Doğu ve Batı kültüründe olduğu gibi, Osmanlı Sarayı’nda da sevilerek oynanan bir oyundu.
•Bodrum Serçe Limanı Cam Batığı buluntusu Türk tipi satranç seti, satranç setlerinin yalnız Araplar üzerinden değil doğrudan Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçtiğini göstermektedir.
Serçe Limanı Cam Batığı Kazısı, Türkiye / 11.yy, Satranç seti parçaları gemi batığında bulundu. Geminin kıçında bulunan satranç taşları yanında yay ve bir tavla parçası da vardı. Satranç Setleri kara veya deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşıyordu.
Cam Batığı, Bodrum, Serçe Limanı, TürkiyeBir gemi batığında, geminin kıç bölgesinde bir tavla zarı ile birlikte bulundu.
Batılıların Mozarab, Arap veya İslam tarzı dedikleri Türk tarzı satranç taşları. Saint Genadio taşları olarak biliniyor. 10. yy.başlarına tarihlendiriliyor. Mozarabik (Muzdarip) Manastır / Leon / İspanya
Çadır(Kümbet)-Satranç
Satranç:• Biçimi• Hatları• Çizgileri• Süsleme• Derin Görüntü(sembol)
açısından Çadır’a benzemektedir.
Sandomierz satranç seti. Bu satranç setinde, çadırdan kaynaklanan çoğu benzerlikler bulunmaktadır: Sol üstteki taşın tepe görünüşü çadır tepesi şeklinde. Alt çizgiler Çadır kuşakları şeklinde. Kaynak: Sandomierz museum
Sandomierz Taşı, Polonya
Kırgız Boz Evi Şangrak
Ev-Yurt / Satranç
• Türkler çadırlarına yaygın olarak ev veya yurt adını verirler. Türklerde ev ve evin ocağı kutsaldır. Evin çatısı olan Şangrak çöktüğünde ise evin / yurdun da yıkılacağına inanılır. Bu yüzden yurt adı da verilen ev’in veya çadırın korunması ve güvenliği için yöntemler geliştirilmiş, bu yöntemlerin soyutlanması ile de satranç oyunu doğmuştur. En eski soyut satranç taşları bu yüzden Türk evine, çadırına benzemektedir.
Piyon(?), Nassington, Tithe Barn Museum, İngiltere
Charlemagne Seti denilen Satranç takımı (Harun Reşid’in Charlemagne’ye gönderdiği takım.)
At, 12. yy, Malting, Museum, St Albans Hertfordshire, İngiltere
Sandomierz, Polonya
Sibirya
Süslü bir çadır gibi;Museo Nazionale del Bargello,Floransa, İtalya
12.yy Türk tarzı satranç taşı: (İspanya veya Sicilya.) Metropolitan Müzesi
KırgızBoz Üyü
Satranç Taşları, Mısır(British Museum)(Kölemenler / Tolunlar / Memlükler Sanatı)
Kırgız Çadırı
Şekil, hat, çizgi, süsleme ortak!
Fildişi Satranç Taşları 12.yy ortaları,Musée du Louvre, Paris / Fransa
Nogay BalbalınınDönüşümü
ORTA ASYA M. S. 700-100. Güneş sembolü süslemeli At
ORTA ASYA M. S. 700-100.
Güneş sembolü süslemeli At
Kale, 9.yy.Nişabur,
Bodrum, 11.yy.
Kale, York-İngiltere
ORTA ASYA M. S. 700-100.
Güneş sembolü süslemeli At
Rusya Ermitaj Müzesi Osmanlı padişahının hediye ettiği at eyeri.
Çadırdan Kümbete
Satranç-Çadır (Kümbet)
• Bazı satranç taşlarının biçimi kümbetlere benzer. Celal Esat Arseven, Sanat Ansiklopedisi’nde Kümbet mimarisinin çadıra dayandığını etraflıca açıklamıştır.
Arap Tarzı denilen Satranç Taşları, 8-10.yy. Metropolitan Müzesi
Çadırın Mimarî Takipçisi Kümbet
Sırçalı Kümbet / Kayseri
Zeynel Bey Kümbeti Batman
Floransa İtalyaSatranç taşı
İtalya
Piyon (Kale) / Floransa /İtalya
Erzurum / Üç Kümbetler
Nurenberg Satranç Taşları Almanya
Batılıların Mozareb(muzdarip), İslâm veya Arap tarzı dedikleriTürk tarzı muhteşem bir satranç seti. (11,12. yy.) Nişapur’da bulundu. Halen Metropolitan Sanat Müzesinde..
Sonuç
• Somut ve soyut Satranç Taşları ile satranç tahtası, Türk medeniyetindeki çadır, güneş, balbal, kümbet, mezar taşı, at ve eğer kültürünün izlerini taşımaktadır. Bu da satrancın Hindistan kökenli değil Türkistan kökenli olduğunun belgesidir.
Satrancın Kökeni• Satrancın Kökeninin Hindistan, Kuşhanlar, İran,
Mısır, Çin, Arap, Truva, Roma, Arnavutluk olduğu iddiaları vardır. Bu iddiaların en güçlüsü Hindistan ve Kuşhanlar’dır.
• Hindistan Milattan önceki asırlardan beri kadim bir Türk Yurdudur. Kuşhanlar Türk Devletidir.
• Kanaatimizce Kuşhanlar’a önceki Türkistan’da kurulan Türk Devletlerinden geçmiştir.
• Satranç taşlarının ve tahtasının biçim ve tasarımındaki benzerlikler, Satrancın kökeninin Türkler olduğunu göstermektedir.
Dikkatiniz için teşekkürler.
Top Related