Uluslararası AfeDliina Sempozyıımu...

30
1 AfeDliina Bildirileri

Transcript of Uluslararası AfeDliina Sempozyıımu...

1 Uluslararası AfeDliina Sempozyıımu Bildirileri

Birleşmiş Milletler 2007 Eğitim, Bilim ve Kültür Mevlana Celaleddin Rümi

Kurumu 800. D~um Yıl Oönümü

United Nations Educational, Scientific: and 800:ıı Anniversaıy of

Culturaı Organization the Birth of Rumi

Sempozyum tertip heyeti Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç (Bşk.) Celil Güngör Ekrem Işın Nuri Şimşekler Tugrul İnançer

Bu kitap, 8- ı 2 Mayıs 2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlıgı himayesinde ve Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun katkılanyla İstanbul ve Konya'da düzenlenen illuslararası Mevlana Sempozyıımu bildirilerini içermektedir.

Yazılann bilimsel sorunılulugu yazarianna aittir.

Cilt: ı

Motto Project yayını

İstanbul, Haziran 2010

ISBN 978-605-61104-0-5

Editörler Mahmut Erol Kılıç Celil Güngör Mustafa Çiçekler

Katkıda bulunanlar Bülent Katkak Muttalip Görgülü Berrin Öztürk Nazan Özer Ayla İlker Mustafa İsmet Saraç Asude Alkaylı Turgut Nadir Aksu Gillay Öztürk Kipmen YusufKot Furkan Katkak Berat Yıldız Yücel Daglı

Kitap tasanmı Ersu Pekln

Baskıya hazırlayan

Kemal Kara

Yayıniayan

Motto Project Mtt İletişim ve Reklam Hizmetleri Şehit Muhtar Cad. Tan Apt. No: ı3 /13 Taksim 1 İstanbul Tel: (212) 250 ı2 02 Fax: (212) 250 12 64 www.mottoproject.com [email protected]

Baskı

Mas Matbaacılık A.Ş. Hamidiye Mahallesi, Soguksu Caddesi, No. 3 Kagıthane - İstanbul

. Tel. 0212 294 10 oo

Mevlana'da iktisada dair görüşlerden: Fakirlik ve zenginlik

Adem Esen 1 Türkiye

Giriş

FAKiRLiK ve zenginlik iktisat biliminin üzerinde durduğu kavram­

lardır. Milli gelir, kişi başına milli gelir, iktisadi gelişme ve kalkınma bu kavram­

larla ilgilidir. İktisat zihniyeti çalışmalannda Doğunun fakirlik anlayışı üzerinde

sıkça durulur. Özellikle tasavvufta ele alınan fakirlik, dolayısıyla zenginlik en

çok tartışılan konular arasındadır. Ancak burada, bu kavranılar üzerinde durul­

mayacak ve bu konudaki yorunılara yer verilmeyecektir.

Mevlana'nın fakidikle ve fakirlerle ilgili görüşleri yanında fakiriere yardı­

mı teşviki ve zenginliğe ve zenginlere bakışı aşağıda ele alınmaya çalışılmıştır.

Konuya iktisat literatürü açısından çok, Mevlana'nın eserlerindeki yaklaşınıla ha­

kılmaya çalışılmıştır.

İlk başlıkta fakir ve fakirlik ile zengin ve zenginlik kavranılan incelenmiş­

tir. İkinci başlıkta Mevlana'nın yaşadığı dönemde Anadolu'daki iktisadi hayat kı­

saca ele alınmıştır. Üçüncü başlıkta Mevlana 'nın eserlerinde konuya yaklaşım

tarzı ve fakiriere yardıma yer verilmiştir. Fakiriere yardım, günümüz anlamında

sosyal yardınılaşmaya karşılıktır.

1. Fakirlik ve zenginlik kavramlan

Fakirlik ve zenginlik kavranılan birbirlerinin mukalıili olduklan için beraber de­

ğerlendirilmesi gerekir.

Fakirlik göreceli bir kavram olup, mal ve servet azlığını ifade eder. Fakir-

446 lik, iktisadi anlamda asgari ihtiyaçlan karşılamaya yetecek bir gelire sahip olma­

mak, toplumun normal kabul ettiği bir geçim standardının altında olmaktır. 1 Bu­

na göre fakirliğin tam olarak ölçülmesi zordur. Zira bu, ülkenin iktisadi şartlan­

na göre değişmektedir. Ülke içinde gelirin dengesiz dağılımı, eğitim düzeyi, elek­

trik tüketimi, kırsal nüfus oranı gibi bazı kriteriere göre gelir düzeyi belli bir dü­

zeyin altında kalan ülkeler fakir kabul edilir. Ülkeler arasındaki karşılaştırmalar­

da genellikle kişi başına gelir esas alınır. "Fakirliğin temeli fakirliktir", sözüne

göre azgelişmiş ülkelerdeki düşük milli gelir, düşük tasarruflara sebep olur. Bu

da, yatınmlann artınıamamasma yol açar. Verimlilik düşük kalır. Böylece eko­

nomi, kısır döngüde döner. Bunu kırmanın yolu iç tasarruf yetersizliğinin dış

yardımlada desteklenerek ekonominin dinamik bir yapıya kavuşturulmasıdır.2

İslami literatürde hem fakihler, hem de tasavvuf erbabı fakir ve zengin kav­

ramlan üzerinde durmuştur. Fıkıhta fakir (çoğulu fukara) muhtaç alan, zengin ol­

mayan yani ihtiyacından fazla bir mala sahip olmayan kimse demektir.3

Kur'an-ı Kerim'de "miskin" (çoğulu mesakin), "bais" ve "mahrum" kelime­

leri de fakir anlamına kullanılmıştır. Manevi manada tüm insanlar fakirdir, ha­

kiki zengin Allah'tır. Çünkü bütün insanlar Allah'a muhtaçtır; O ise kimseye

muhtaç değildir. Maddi anlamdaki fakirlik ise Allah'ın insanlan imtihan yolla­

nndan birisidir. Sabredenler bu imtihanı kazanmış olur.4 Yine Kur'an-ı Kerim'de

zekat gelirleri içinde fakir ve miskinlere zekat verilmesinin ifadesi vardır.5 Mis­

kin, hiçbir malı olmayan ve ihtiyacını dışa aksettiren kimse, fakir ise yeterli mik­

tarda malı ve geliri bulunmamakla beraber bu haliyle geçinmeye çalışarı kimse

demektir. Başka bir görüşte fakir malı, mesleği ve sanatı olmayan, miskin ise ma­

lı, mesleği ve sanatı olmakla beraber geçimini sağlayamayan kimse demektir. 6

1 Seyidoğlu, Halil. Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük. s. 252. Ankara, 1992. 2 Ülkenin gelir dağılımı ile yakından ilgili olan fakirlik problemi hakkında şu eser­Iere bakılabilir:

Chapra, Umer. islam ve iktisadi Kalkmma. Terceme: Adem Esen. Cantaş yayınları, istanbul, 2002. Aksu, Ömer. Gelir ve Servet Daği11m1. istanbul, 1993; Muhammed ikbal Encum. "islam'da Gelir ve Servet Dağılımı". islami Sosyal Bilimler Dergisi. c. 3, 1995, Sayı: 3. s. 83-98. 3 Kal'acı, M. Rawas; Kuneybi, H. Sadık. Mu'cem Lügat'ii-Fukaha. Daru'n-Nefais, Beyrut, 1985. s. 349; Zekat bakımından fakir ve miskin kavramları için bakınız: ei­Karadavi, Yusuf. F1khu'z-Zekat. Müessesetü'r-Risale, 16. baskı, 1986. c. 2, s. 544. 4 Bakara suresi, 155. 5 Tevbe su resi, 60. 6 Osman Eskicioğlu, "Fakir", Türkiye Diyanet Vakfi islam Ansiklopedisi. c. 12, s. 130.

Adem Esen Mevlıiıui 'da iktisoda dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

Bazı hadislerde fakirierin olgunluklarını, bazıları ise taşkınlığa sebep olabi­

leceği belirtilmiştir (Nesai, İstiaze 14, 16; Ebu Davud, Edeb, 101,) Bazı hadisler­

de fakirliğin ve zenginliğin hem faydalı, hem zararlı yönleri olduğu belirtilir (Tir­

mizi, Zühd 3, 6). Yine Peygamberimiz fakirlik fitnesinden Allah'a sığınmıştır (Ebu

Davud, Edeb, 101, Müsnet, 2, 540). Fakirliğin istenmeyen bir durum olduğunu

belirten hadisler (Müsnet 2, 231; İbn Mace, Vesaya 4; N esai, Vesaya 1) Hz. Aişe, Peygamberimizin uykudan uyandığında yaptığı zikirler arasında, "Allah'ım, dün­

ya sıkıntısından ve ahiret günü sıkıntısından sana sığınırım." olduğunu rivayet

eder.7 Cennet ehlinin çoğunluğunun sabırdan dolayı fakirlerden oluşacağı riva­

yetleri de vardır (Müsnet, 3, 224; Buhari, Bed'ulhalk 8; Müslim, Zikr, 94).

Alılak kitaplarında da malın faydalan yanında zararlanndan bahsedilmiş­

tir. Malın faydalan; sadaka verilmesi, mürüvvete vesile olması, insanı dışarıdan

gelecek kötülüklere karşı koruması, istihdam oluşturması ve hayırlı işlere sarfe­

dilmesidir. Malın zararlan arasında şunlar sayılmıştır: Günah işlemeye meylettir­

mesi, şüpheli işlere sevketınesi, Allah'ı zikirden alıkoymasıdır.8

Tasavvuf lügatinde, kendi ve bütün varlıklann gözünde fani olan kimseye,

madden zengin olsa bile fakir denilir. Tasavvuftaki fakirlik, kendisinin hiçbir şe­

yi olmadığını, mal, menal (sahip olunan) hatta varlığının Allah'a ait olduğunu

bilmektir. "Fakirlikle iftihar ederim." mealindeki hadis bu anlamdadır.9 Fakirliğin

zıddı, ğınadır yani, zenginliktir. Tasavvuftaki zenginlik ise, kalp zenginliğidir.

Bunun anlamı, bütün sebepleri Allah'tan bilmektir (ğına billalı). Bu sebeple fakir

olana, dünya malı zarar vermez. 10

Maddi anlamdaki faknn zenginlikten üstün olduğunu benimseyen bazı su­

filer insanların Allah'a muhtaç olduklarını (fakr ilalllah) insanın özelliği olduğu­

nu belirtir. İlk sufiler, yoksulluk anlamına gelen fakr ile Allah'a muhtaç olma an­

lamına gelen fakn birleştirmişler ve bunu gayeleri haline getirmişlerdir. Bunlara

göre dilencilik yapmadan, halinden şikayet etınemeli, yoksulluğa razı olur, hat­

ta hoşlanır, fakir olduğu için Allah'a şükreder, böylece huyu ve ahlakı güzelleşir,

7 ibn Kayyım ei-Cevziyye. Zad'üi-Mead. 13, baskı Beyrut, 1986. c. 2 s. 365. 8 ibn Kudame ei-Makdisi. Muhtasar Minhac ei-Kasidin. Ta'lik: Şuayb ei-Arnaud, Abdülkadir ei-Arnaud. Beyrut, 1978. s. 197. 9 isınail Ankaravi, Hadisler/e Tasawufve Mev/evi Erkam, Mesnevi Beyit/eriyle K1rk Hadis Şerh i. Yayma hazırlayan: Semih Ceyhan. Darulhadis, istanbul, 2001. s. 261. 10 isınail Ankaravi, age, s. 199.

448 kimseden bir şey istemez ve beklentisi de olmaz. Sufiler fakn ikiye ayım: Birin­

cisi maddi varlığa sahip olmamak anlamında şekli (zahiri} fakirliktir. Fakir bir şe­

ye sahip olmadığı gibi sahip olmayı da istemez. Bu anlamdaki fakirliğe ehl-i tec­

rid veya ehl-i terk denilir. İkincisi ise Batıni fakirlik denilen ve sonralan önem

kazanan anlayıştır. Buna göre insan, Mevlanın (Allah'ın} kuludur. İnsamn sahip

olduğu her şey aslında Mevlasına aittir. İyi bir kul, aslında sahip olduklannın

gerçek sahibinin Mevlasının olduğunu bilir. Böylece kul, fena mertebesine ulaşır.

Fakr (fakirlik}, bu noktada tevhidin en yüksek noktasıdır. Mutasavvıflar zengin­

liği öven hadisleri de gönül zenginliği olarak yorunılamışlardır. Bazı İslam bil­

ginleri ise dünya işlerinden uzak durmayı fazilete engel olarak görerek, dünyayı

bırakaniann kaçınılmaz olarak başkalanna muhtaç olacaklarını ileri sürer1 1•

ll. Anadolu'da iktisadi hayat

Selçuklu komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman'ın kurduğu Anadolu Selçuk­

lulan, 1074 yılında Konya'yı merkez yaptılar. Anadolu'da Selçuklularm süratli

yayılması Batı dünyasında haçlı seferlerini başlattı. XID. yüzyılın ilk yansında

Anadolu'nun kuzeyde Sinop, güneyde Alaiye'den (Alanya} denizlere açılması ile

yurtiçi ticaret yamnda denizaşın ticaretin gelişmesi sağlanmıştır12

Anadolu Selçuklulannda fertler devlet idaresinden çok iktisadi alanlara yö­

neldik:lerinden, bazı dönemlerde siyasi kurunılarda zaafiyet görülmüştür. 13

Bu dönemde sosyal kademelenmeye şekil veren doğrudan siyasi kurumlar

olup servetin etkisi fazla değildir. Fertlerin refah ve zenginlikleri, siyasi ve top­

lumsal tabakalaşmadaki konumlanna bağlıydı. Buna göre şehirde sultanlar, zen­

ginlikte birinciydiler. Sahip olduklan gayn menkuller hem iktisadi, hem de siya­

si güçlerini göstermekteydi. İkinci kadernede bulunan emirler, a'yan denilen hü­

kümet nezdinde halkı temsil eden iğdişler14 ile üçüncü olarak büyük ticaret han-

11 Uludağ, Süleyman, "Fakr", Türkiye Diyanet Vakfi islam Ansiklapedisi. c. 12, s. 133-134. 12 Yalçın, Aydın. Türkiye Tarihi. Ankara, 1979. s. 25. 13 Akdağ, Mustafa, Türkiye'nin iktisadi ve içtimai Tarihi, Barış Kitabevi, Ankara, 1999. c. 1, s. 54. 14 iğdişler, halkın ve ordunun yiyecek ve mal ihtiyacını karşılamışlar, küçük üretimle meşgul olmayıp büyük üretimle uğraşmışlar veya dışarıdan mal

Ade m Esen M evliimi 'da iktisoda dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

lanndaki odalannda ticareti yöneten tüccar gelmekteydi. Şehrin sanayici (imalat)

kesimi olan zanaat sahipleri dördüncü kesimi oluştunnaktaydı. 15

Maveraünnehir'den Akdeniz sahillerine kadar uzanan "şahrah", (imparator

yolu) dönemin iktisadi hayatına hakim olmuştur. Bu yolun doğu kısmı Ceyhun

(Amuderya)dan Sultaniye'ye, batı kısmı ise Sultaniye'den Tebriz, Erzurum, Erzin­

can, Sivas üzerinden Konya'ya kadar uzanmaktaydı 16

1243 yılında Selçuklu ordusu yenilince Moğollar Anadolu'yu işgal etınişler

ve İlhanlıların himayesine girmiştir. Selçuklu sultanlan bir tür eyalet valisi hali­

ne gelmişlerdi. Devlet hazinesi tamamen Moğollar tarafından kontrol altında tu­

tulmaktaydı. Ancak bu dönemde de Anadolu'daki canlı ticari hayat devam etıniş,

Alaaddin Keykubad'ın 1236 yılında ölümünden sonra Anadolu'da siyasi durum

kötüleşmeye başlamış ve Moğol hakimiyeti artınıştır. Haydan gibi bazı akınılar

ülkede yayılmış, bu da Moğolların işini kolaylaştırmıştır.

Mevlana'nın yaşadığı dönemde medrese hocalarına her gün için yarını di­

nar verilmekteydi. Hatta Mevlana'nın günlüğe ihtiyacı olmadığını söyleyen Şeyh

Sadreddin (Konevi), fakiriere günlük vermenin daha uygun olacağını belirtir. Ay­

nı kaynakta Mevlana'nın günlük yanın dinar geliri olduğu halde, Şeyh Sadred­

din'in masrafının daha çok olduğu belirtilmektedir. 17 Mevlana'nın maddi anlam­

da fakirlik çektiği, hanımının şikayetinden anlaşılmaktadır. 18 Mevlana'nın son

günlerinde elli iki dirhem borcu vardı. Alacaklıya birkaç altın kınntısı verilip

kendisinden helallik dilenınesini istedi. Alacaklı da bunu Mevlana'ya bağışladı.

Bunun üzerine Mevlana "Hamdolsun bu korkunç beladan kurtuldum." dedi. 19

getirmişlerdir. Bunlar devlet görevlileri dışında şehir halkını da temsil eden en yüksek görevlilerdi. iğdiş teşkilatının başında olanlar Türki erdi. Baykara, Tuncer. Türkiye Selçuklulan Dev(inde Konya, 2. baskı, Konya Valiliği il Kültür Müdürlüğü, Konya 1998. s. 88. 15 Akdağ, Mustafa. age, c. 1, s. 15. 16 Togan, Zeki Velidi, "Reşideddin'in mektuplarında Anadolu'nın iktisadi ve Medeni Hayatına Ait Kayıtlar", istanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuasi, c. YN Ekim 1953-Temmuz 1954, No:1-4, s. 45. 17 Ahmed Eflaki. Ahmed Eflaki. Ariflerin Menkibeleri (Mevlana ve Etrafındakilerı çeviren: Tahsin Yazıcı. 4. basım, istanbul, 1983 c. 1 s. 314. 18 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 316; Yine kadın hizmetçilerinden birisi malının ve parasının azlığından şikayet edince Mevlana ona şöyle sorar: "Eğer sana bin dinar verip, kulağını burnunu ve diğer organlarını kesseler razı olur musun?". O da, hayır diye cevap verir. Ve ona "AIIah'ın nimetlerine şükrediniz" ayetini hatırlattı. Ahmed Eflaki. age, c. 1 s. 322. 19 Ahmed Eflaki, age, c. 2 s. 42.

450 Mevlana'nın medrese hocalığı dışında bir mesleğinin olmadığını kendi söz-

lerinden öğreniyoruz: "Tann herkesi bir iş için getirir dünyaya; bizi de işsizlik,

hünersizlik sanatı için getirdi. Her gün zerreler gibi o ışığın önünde oynar duru­

ruz; her gece yıldızlar gibi ay yüzlü sevgilinin çevresinde döner dolaşınz".20

Türkler, Anadolu'da şehirlere ve kasabalara yerleşerek ileri bir toplumun

tüm kurumlannı oluştıırmakta gecikmemişlerdir. Devlet teşkilatlanması bir kav­

me veya aşirete göre değil, millet esasına göre,21 iktisadi hayat da tanm, sanayi

ve ticaret üzerine kurulmuşturY Selçuklu Türkiye'sinde Türk köylüler ile bazı Hı­

ristiyan halk köylerde ekim yapmışlar, çiftlik sahibi devlet adamlan ile a'yan ge­

niş meralarda hayvan yetiştirmişlerdir. Kasaba ve şehirlerde bağcılık yapılmıştır.

Hayvancılık ve ekim işiyle köylüler, göçebe ve yan göçebeler uğraşmışlardır. Bağ

ve bahçecilik sadece iktisadi amaçlı yapılmayıp eğlence amaçlı da olmuştur. Ta­

nın arazilerinin devlet yapısı ile yakından ilgisi de bulunmaktaydı. Konya ve

Kayseri'de dergah mensuplannın bağlara eşek veya katır ile gezintiye çıktıklan

belirtilir.23 Selçuklular döneminde kış aylannda bile insanlar hamama giderlerdi.

Nitekim Ahmed Eflili, Mevlana'nın hamama gittiğini pek çok kere ifade eder.24

Bunlar Mevlana'nın günlük yaşantısını yansıtınaktadır.

Türkler Anadolu'ya geldiklerinde sanayi, ticaret, tanm usulü ve ürün türle­

ri konusunda Hıristiyanlardan birçok şey almışlardır. Dokumacılık, maden işçili­

ği gibi alanlarda Hıristiyarilar işlerine devam etınişler ve Türkler de bir süre on­

lara çırak olmuşlardır.25

Sanayi kollannda dokumacılık ve dericilik yapılmaktaydı. Madeni sanatlar

ise daha çok Müslüman olmayanlar arasında rağbet görmüştür. Geniş halk kitle­

lerinin ihtiyacı yurt içinde karşılanmakla beraber, zenginlerin lüks eşya ve baha­

rat ihtiyacı daha çok Doğudan geliyordu. Ülke içi ticareti şehirlerin meydan pa­

zarlannda, ticaret hanlannda ve dükkanlarda gerçekleşiyordu. Şehir içi ticaret,

devlet tarafından kontrol edilmekteydi. Dış ticaret ise daha çok Bizans ve Arap

ülkeleri ile yapılmaktaydı. Mısır ve Şaş ipekleri meşhurdu.26

20 Mevlana, Divan-1 Kebir. c. 1. 1-73. 21 Akdağ, Mustafa, age, c. 1, s. 53. 22 Akdağ, Mustafa, age, c. 1 s. 25-31. 23 Ahmed Eflakl, age, c. 1 s. 1 18. 24 Ahmed Efliiki, age, c. 1 s. 151, 262. 25 Akdağ, Mustafa, age, c. 1 s. 10. 26 Ahmed Efliiki, age, c. 2 s. 149.

Adem Esen M evliimi 'da iktisada dair görüşlerdeıı: Fakirlik ve zenginlik

Ticari işlemlerde ölçü olarak dirhem kullanılmıştır. Bir sikkenirı alışılan tar­

tısı 1252 yılına kadar, 16 krat (3,21 gr) olup, bu şer'i dirheme (3,1-2,89 gr) çok

yakındır. Moğol hakimiyeti ile bu ölçü düşürülmüştür. Gümüş ufaklık olarak kul­

lanılan nısfiye genellikle 7,5 veya 7,25 kırat (0,47-0.45 dirhem, 1,5-1,4 gr) ağır­

lığındaydı. Selçuklu Sultanlığının dağılmasından sonra Beylikler ll kıratı kendi­

lerine ölçü almışlardır. Sikkenirı ağırlığını azaltarak daha küçük kesme zorunlu­

luğu gümüş madeninin kıymeti ile satın alma gücündeki artıştan kaynaklanmış­

tır. Bu durumda gümüş paranın, eski ağırlığını korumada ısrar edilirse kenarları

bazı insanlar tarafından kesilmekteydi. Bu usul Bizans'ta da bulunmaktaydı.27

Bazı malların fiyatları da şöyledir: Bir testi bir dinar; bir yemek türü olan

hatabın sinisi bir dirhem; Mevlana'nın kemerini hediye ettiği birinden diğer bir

mürid yüz dirheme almak istemiş; iki kağıt tabaka yazım ücreti dört dirhem;

Mevlana'nın feracesi ise altı yüz dirheme satılmıştı.28

Mevlana'nın yaşadığı dönemde askeri ikta topraklan vakıflara geçmeye

başlamıştır. İktisadi yönden gerilernede köylünün ekim gücünün azalması önem­

li rol oynamıştır. Moğollara karşı başlatılan çarpışmalarda ekim yapılamamış ve­

ya tahrip edilmiştir. Aynca sık sık görülen kuraklık ve çekirge afeti ülkeyi ağır

bir sefalete maruz bırakmıştır. Bazı görüşlere göre vakıflar, Batıni hareketlerin­

den sonra tembellerin sığınağı olmuştur. Zenginlerin ciddi servet sahibi alınala­

nna karşılık sefil insanlar artmış, buna karşılık tarikat şeyhlerinin fakirlerle ilgi­

lenmeleri sonucu vakıflar gelişmiştir.29 Ancak vakıfların günümüzdeki sosyal gü­

venlik kurumu görevini üstlendiklerini de unutmamalıyız.

Bahauddin Veled'in Belli'ten hicret etmesinin en büyük sebebi Tatar ordusu­

nun merhametsizliği ve kan dökücülüğüdür. Konya'ya geldiğinde, Sultan Alaad­

din Keykubad, onu sarayında misafir etmek istemiştir. O da "İmamlara medrese,

şeyhlere hankah, emirlere saray, tüccarlara han .. münasiptir" demiştir.30 Mevlana,

medrese hacası olduğundan oradan aidat almıştır. Hatta kendi aidatının helal ol­

ması için kendisine soru sormaya gelenlere engel olunmamasını tenbih etmiştir.31

27Akdağ, Mustafa, age, c. ı s. 37; Konya'da kesilen sikkeler için bakınız: Baykara, Tuncer, age, s. ıo2-ı04. 28 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 280, 282, 376, c. 2 s. 54. 29 Akdağ, Mustafa, age, c. ı s. 33. 30 Ahmed Eflaki, age, s. ı o ı; Merçil, Erdoğan, Türkiye Selçuklularmda Meslekler, Türk Tarih Kurumu yayını, Ankara, 2000. s. ı5ı. 31 Ahmed Efliiki, age, c. ı s. 255. Bir rivayete göre, Bir gün Hacı Bayram müritlerini etrafına toplayarak Mevlana ile Yunus Emre'den hangisinin makamının daha

452 Konya'da Alaadilin tepesinin hemen doğusunda bezzazistan (bezciler çarşısı),

esb pazar (at pazarı) tabakçılar, kürkçüler, attarlar pazarı, kasaplar pazarı, şekerci­

ler (şekerfün1şan)32 ham, (pamukçular -penbefünlşan- içinde medreseden bahsedi­

lir)33 vardır. Anadolu Selçukluları döneminde pek çok handa meslek isminin olma­

sı o dönemdeki ticari canlılığı ve hayat seviyesini göstermesi bakımından önemli­

dir. Yine o dönemde meslek sahipleri arasındaki gayrimüslim oranının az olduğu

anlaşılmaktadır. Tespitiere göre 19 Müslüman tüccara karşı 2 Avrupalı vardı. Bu

durum, Anadolu'da Türk-İslam toplumunun iş hayatında etkili olduğunu göster­

mektedir.34 Mevlana'nın eski müridierinden Celaleddin Kassab, Arap atlarının tay­

larını satın alıp yetiştirir ve satardı.35 Meram civarında değirmen vardı.36

Mevlana döneminde Konya'nın refah seviyesinin yüksek olduğunu onun şu

sözlerinden anlıyoruz: "Bu yıl, bahçeye gir de seyret, o kuru dallar, ne meyveler

vermede, ne meyveler. Makas ortada, boyuna elbiseler biçiliyor, başından tacı gi­

dene kemerler bağışlanıyor. Hiç kimseye minnet edilmeden, hiç kimseye zahmet

verilmeden gümüşler basılıyor, müsadere eziyeti olmaksızın altınlar veriliyor".37

Mevlana'nın ölümünün ertesi senesinde Konya'da kıtlık yıllan görülmüştür.

yüksek olduğunu sorar. Kimisi Mevlana, kimisi de Yunus Emre diye cevap verir. Fatih'in hocası olan Akşemseddin "Emeği ile geçinmiş olmasından dolayı üstünlüğünü" ifade edince Hacı Bayram onu tasdik eder. Kozak, i. Erol, ibn Haldun'a Göre insan, Toplum, iktisat. Pınar yayınları, istanbul, 1989, s. 75, 264. Bu rivayeti doğrulayan birincil bir kaynak elde edemedi k. Mevlana, geçimini medrese hocalığından aldığı maaşla sağlamıştır. Yoksa başkalarının veya sarayın yardımiarına iltifat etmemiştir. 32 Şems-i Tebrizi Konya'ya geldiğinde şekerciler hanında bir dükkan tutmuştur. Halk kendisini büyük bir tüccar sansın diye iki-üç dinar kıymetinde nadir bir kilit takmış, anahtarını da kıymetli bir atkının ucuna düğümleyerek omzuna atmıştır. Halbuki hücresinde eski bir hasır, kırık bir ibrik ve tuğla bir yastık vardı. Bu hana saygın yabancı tüccarların indiği rivayet edilir. Ancak bu hanın ilim ve irfan meclisi olduğu de belirtilir. Nitekim Tebrizli bir tacir, amacının sırf ticaret olmayıp ulu bilginleri bulmak olduğunu belirtir. Yine Frenkistan'dan gelen bir tacir Mevlana'ya selam getirmiştir. Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 136. 33 Merçil, Erdoğan, age, s. 14, 31, 34, 38, 42, 56, 151; Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 131. Konya'da halen Şekerfürüş mahallesi vardır. 34 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 133; Merçil, Erdoğan, age, s. 194, 195; Baykara, Tuncer, age, s. 84-102. 35 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 135. 36 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 279. 37 Mevlana, Divan-/ Kebir, c. 2 s. 326; Türklerin 1069 yılında Konya'ya geldik­lerinde nüfusu 1 500 dolayındı idi. 13. yüzyıl ortalarına kadar 60 000 nüfuslu bir şehirdi. Selçuklulada birlikte islam dünyasının en büyük merkezlerinden birisi olmuştur. Ancak payitaht olma özelliğini kaybedince, şehrin nüfusu gerilemiştir. Baykara, Tuncer. age, s. 128.

Adem Esen Mevliiııii 'da iktisoda dair göriişlerden: Fakirlik ve zenginlik

Ancak insanlar Mevlana'nın feracesini alarak yağmur duasına çıktıklan ve yağış

olduğu rivayet edilir. Hatta bir bağın üriinü dokuz bin dirheme satılmıştır. Bu ra­

kamın gayet iyi olduğu belirtilmiştir.38

Orta ve Doğu Anadolu ticaret yollannın 15. ve 16. asra kadar önemli oldu­

ğu bilinmektedir. Bunun için kervan yollannın üzerinde bulunan geniş bir alan

üzerinde alım ve satım gelişmiştir. Ancak Ortaçağın sonlanndan beri bu alanda

aynı hızla bir gelişme olmamıştır.39

Anadolu'da Türkmenlerin hayvan üriinlerini sattıklan ve ihtiyaç sahipleri­

nin satın aldıklan Türkmen pazarlan mevcuttu. Selçuklu döneminin en önemli

pazan olan Yabanlu, Mesnevi'yi tercüme edenler tarafından "köylü pazan" ola­

rak belirtilmiştir.40

Anadolu'ya göç eden Türkler, Hıristiyan şehirliler için tüketici kitle olarak

göriildüğünden ticari hareketlilik artmıştır. Şehirlerde Hıristiyan halk sanayiye ve

şehir içi ticarete, Türkler daha çok emlak (gayrimenkul) ve şehirlerarası ticarete

yönelmişlerdir. Köy topluluğu ise şehirden hayli farklı bir statüye tabiydi.41

Selçuklu sultanlan ülkedeki ticaret yollannın açık olması ve taeirierin za­

rar görmemesine önem vermişlerdir. Anadolu tüccarlan İstanbul ve diğer mer­

kezlerle ticaret yapmaktaydılar. Hatta Şeyh Salahaddin'irı zengin tacir müridi,

Konya'dan İstanbul'a gitınişti. Mevlana, ona İstanbul civannda bir papazın otur­

duğunu ve ona selam söylemesini istedi. Bu tacir de, papazı ziyaret etti. Papaz

bulunduğu yerdeki tekfıırun tacire zorluk çıkarmaması için bir mektup temin et­

ti.42 Yine o dönemde Anadolu şehirlerinde Cenevizliler, Yahudiler, Volga bölge­

sinden Bulgarlar, Suriye ve el-Ceztre'den Müslüman tüccarlar bulunmaktaydı.

Konya'da birçok Avrupalı (Frank) tüccar oturmakta idi. Hatta biri Venedikli, di­

ğeri Cenevizli iki tüccar şirket kurarak Selçuklu devletinden şap satışını tekelle­

rine almışlardı. Bu s~beple şapın fiyatı 15'den 50'ye çıktı.43 Akdeniz sahilinde

Antalya ve Alaiye'nin (Alanya'nın), Karadeniz sahilinde Sinop'un fethi ile Mısır

ile Güney Rusya ticari ilişkileri canlanmıştır. Keyhüsrev'den sonra I. Keykavus ile

38 Ahmed Efliiki, age, c. 2 s. 54. 39 Ülgener, Sabri, iktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyasi, Der yayınları, ikinci baskı, istanbul, 1981, s. 133. 40 Mevliinii, Mesnevi, beyit 24692-24697; Merçil, Erdoğan, age, s. 158. 41 Akdağ, Mustafa, age, c. 1, s. 13, 14, 23. 42Ahmed Efliiki, age, c. 1 s. 156, Merçil, Erdoğan, age, s. 149. 43 Merçil, Erdoğan, age, s. 150.

454 II. Keykubat zamanında İtalyan sitelerine ticaretin geliştirilmesi için pek çok ko­

laylık sağlanmıştır. Venediklilerin getirecekleri ithal mallarda resim ya hiç alın­

mamış veya çok az alınmıştır. Konya ve Sivas'ta Cenevizli ve Venedikli tüccar­

lar iş yapmışlardır.44 Kıymetli taş ticareti Kiş ve Bahreyn ile yapılmaktaydı.45

Mevlana'nın mürltıeri arasında terzi, bakkal gibi çeşitli meslek sahipleri bu­

lunmaktadır.46 Türkiye'de, 12. yüzyılda ticari hayatın genişlediği görülüyor. Sel­

çuklu sultanlan Anadolu'yu kalkındıran politikalar izlemişlerdirY

Şeyh Haccac-i Nessac, Balıa Veled'in ölümünden sonra dokumacılıkla uğ­

raşıyordu. Fakirierin kuru ekmeklerini satın alır, onlarla iftar ederdi. Sonra birik­

tirdiği iki, üçyüz kadar parayı dergaha verirdi.48 Mevlana vakfının yönetimiyle

Büsameddin Çelebi ilgilenmiş, kendisi vakfın gelirlerinden almadığı halde tüm

gelirleri bölüştürmüştür. Mevlana, Çelebi Hüsameddin'e devarnlı güvenmiş ve

"Dünya malı Çelebi Hüsameddin'e zarar vermez, zira helal ve hayırlı mal, dini

bütün kimseye ne de yakışır." diyerek taltif etmiştir. 49

Selçuklu dönemi, İslammedeniyetiiçin olduğu gibi Avrupa medeniyetinin

doğuşu bakımından büyük önem taşımaktadır. Bir görüşe göre, Rönesans ve re­

form hareketlerine Bizanslılar değil, Selçuklu dönemi Müslümanlan etkili olmuş­

lardır. İslam'ın etkisiyle ticaretin önündeki kilise engelleri aşılmış ve ayni müba­

dele yerine nakdi mübadeleye geçilmiştir.50 Selçuklu dönemi, iktisadi bakımdan

Abbasilerden geri olmayıp, daha ileri düzeydedir.51 Bununla birlikte Moğol isti­

lası, İslam medeniyetinin gerilemesinde esas role sahiptir. Moğollann katliamıy­

la birlikte iktisadi hayatta ciddi bir gerileme olmuştur.52

Selçuklularda tüccarların zararlarını tazmin ile ticaretin gelişmesi sağlan­

mıştır. 53 Ülkenin zenginliği şu sebeplerle açıklanmaktadır: Ticaretin genişliği,

44 Yalçın, Aydın, age, s. 25. 4s Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 278. Hatta bu tacirler, Mevlana dergahına hediyeler vermişlerdir. 46 Merçil, Erdoğan, age, s. 16, 44. 47 Ta neri, Aydın, Türkiye Selçuklulan Kültür Hayati (Menakibü'I-Arifın Değerlendirilmesi), Bilge yayınları, ikinci baskı, Konya, 1977, s. 92. 48 Ahmed Eflaki, age, s. 108. 49 Ahmed Eflaki, age, c. 2 s. 129, 131.

so Tur~n. Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-islam Medeniyeti, Dergah yayınları, 3. baskı, Istanbul, Aralık 1980. s. 428-432, 439

sı Turan, Osman, age, s. 479.

sı Turan, Osman, age, s. 481-485.

Adem Esen Mevltiıui 'da iktisuda dair göriişlerdeıı: Fakirlik ve zenginlik

gümrüklerin azlığı, üretimin bolluğu, otlann ve hayvanlann çokluğu ve ülkenin

denizlerle çevrili olması.54 Bu dönemde şehirler surlann dışına taşmış; büyük ti­

caret merkezleri kurulmuştur. Her meslek erbabı kendisine ait çarşı ve malıalle­

lere yerleşmiştir. Sultanlara, beylere ve zenginlere ait düğün55 ve ziyafetler o dö­

nemdeki refah düzeyini göstermesi bakımından öneınlidir. Devlet adamiannın

gelirleri ve ikta sistemi onlara yüksek bir hayat seviyesi sağlıyordu. Devrin zen­

ginleri de büyük servetiere sahipti. Nitekim bir kişinin öldüğünde oğluna eınlak,

ev eşyası yanında yüz bin altına yakın servet bıraktığı rivayeti vardır.56 Yahudi­

lerin tefecilik ve sarraflıkta yer aldıklan biliniyordu. Bununla birlikte Türkler de

para ticaretinde önemli idiler. Selçuklu Türkiye'sinin zenginliği günümüze kadar

intikal eden abidelerden de anlaşılmaktadır.57 Moğol istilasından sonra öneınli

bir gerileme başlamıştır.58 Devrin Avrupa gezginlerine göre İlhani payitalıtı Teb­

riz şehrinin bütçesi o dönem Fransa veya İngiltere krallıklannın gelirlerine denk

geliyordu.59 Selçuklular, ticareti teşvik yanında, sağlam bir para politikası takip

ediyorlardı. Nakit paraların hudut dışına çıkanlmasına izin verilmiyordu. Selçuk­

lu akçalan halis olduğundan yabancı ülkelerde rağbet görmekteydi.

Alaaddin Keykubat, daha önce İslami öğretide bir merkez niteliği olmayan

Konya'ya aralannda Mevlana'nın babasının da bulunduğu birçok İslam bilgini

çağırmıştır. Konya'da Farsça konuşan bir mistik çevre oluşmuştur. Mevlana,

Şam'da ve Halep'te Arap kültür çevresi ile bir araya gelmiştir.60 Bu sebeple Ana-

53 Turan, Osman, age, s. 342. 54 Turan, Osman, age, s. 363. 55 Örnek olarak; bir sünnet düğünü otuz iki gün sürmüş, bu düğüne Mevlana da katılmıştır. Son on altı günde nefıs yemekler yenilmiştir. B k. Ahmed Eflaki. age, c. 1 s. 252. Yine Sultanı n haznedarı Şerafeddin, Tavus hanımla evlenmek için başlık olarak elli bin dinar ve pek çok hediye vermiştir. Bk. Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 281. Ayrıca biri başka düğünde çeyiz olarak kat kat çamaşırlar, küpe, yirmi kıymetli yüzük, inci gerdan lık, bilezikler ve yetmiş bin dirhem i sultani değerinde altın eşya olmuştur. Bk. Ahmed Eflaki. age, c. 2 s. 118. 56 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 177. 57 Turan, Osman, age, s. 368, 370, 373, 375, 380. 58 Akdağ, Mustafa, age, c. 1 s. 34. 59 Turan, Osman, age, s. 375. 60 Lewis, Franklın, D. Rumi, Post and Present, East and West. Oneworld publica­tions, Oxford, 2001, s. 397; Arasteh, A. Reza, Rumi The Persian, The Sufı, Routledge and Kegal Paul, London, 1974. s. 156; Gölpınarlı, Abdülbaki, Mevlana, Hayatt, Sanatt, Yaptt/anndan Seçme/er, Varlık yayınları, 7. basım, 2004, s. 8; Fürüzanfer, B, Mevlana Celaleddin, çeviren: F. Nafız Uzluk, Konya Valiliği il Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya, 2005, s. 82.

456 dolu kültür çevresini İslam-Türk-İran olarak adlandırmak mümkündür.61 Yine

cami, kişilerin sosyal prestij kazanmalannda önemli rol oynamaktaydı.62

Mevlana'nın yaşadığı dönemde kölelik kalkmadığından, earlyeler vardır.

Ancak düğün vb. sebeplerle bunlann azat edilip evlendirildiği bilinmektedir63 .

Mesela Mevlana, kızı Melike Hatun'un earlyesini azarlamasına kızmış, bunun so­

nunda o da cariyeyi azat etmiş ve üzerinde ne varsa ona giydinniştir64.

lll. MevH!na'ya göre fakirlik ve zenginlik

Anadolu'da 13. yüzyıldaki tasavvufi akımlar iki ana kaynaktan gelmekteydi: Bi­

rincisi, orijini Horasan Melametiyesinden alan ve Moğol akımlan ile Anadolu'ya

gelen aristokrat tasavvufi akımlar, diğeri ise aynı orijinden gelmekle beraber Bu­

dizm ve Hinduizmin tesiri olan Yesevilik, Kalenderilik ve Haydaıilik akımlan­

dır.65 Melamilik, Mevleviliğin kurulmasında önemli rol oynamıştır. MevH!na'nın

babası kanalı ile Kübrevilik, Şems-i Tebriz! kanalı ile de Melil.milikten etkilenmiş­

tir.66 13. yüzyıl Anadolusundaki tarikatlar; Yesevilik, Ahilik, Kalenderilik, Hay­

darilik, Babailik ve Bektaşiliktir.67

Bir görüşe göre, 13. asnn sonlanna doğru Anadolu'daki tarikatlan iki züm­

re hillinde toplamak da mümkündür. Birisi Hacı Bektaşi Veli'nin şalısında sem­

bolize edilen dalıa çok işsiz olan ve esnaf teşkilatı içinde geçinemeyenlerin oluş­

turduğu gruptur. İkinci zümre ise Mevlana Celil.leddin-i Rumi'nin rehberliğinde

temsil olunan medreselerin asabiyetini teskin eden ve siyasi otoritelerin desteği­

ni kazanan gruptur.68

61 Akdağ, Mustafa, age, c. 1, s. 11. 62 Lewis, Franklın D. age, s. 398. 63 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 282. 64 Ahmed Eflilki, age, c. 1 s. 297. 65 Ceran, Ahmet Şeref, 13. Asnn Sosyal ve Kültürel Ya ptsmda Hz. Mevlana'nm yeri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1987, (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, s. 23). 66 Gölpınarlı, Abdülbaki, Melamilik ve Melamiler, Devlet Matbaası, istanbul, 1931, s. 14; Fürüzanfer'e göre, Mevlana, Şems ile halvetinden sonra yolunu değiştirmiştir. Namaz kılma, vaaz meclisi yerine sema girmiş ve raksa başlamıştır. Fürüzanfer B, age, s. 105. 67 Ceran, Ahmet Şeref, age, s. 22-35. 68 Akdağ, Mustafa, age, c. 1, s. 43.

Ad em Esen Mevltimi 'da iktisoda dair görüşlerdeıı: Fakirlik ve zeııgiıılik

Mevlfına'nın mürltıeri arasında Konya'nın eşrafı ve ileri gelenleri vardı.

Kendisi halk tarafından da benimsenmişti. Daha sonra Mevlevilik 16. asırdan iti­

baren yavaş yavaş köylerden şehirlere yönelmiş, tarikata girenler halktan ziya­

de, beyzadeler, devlet ricali ve hatta padişahlar olmuştur. Mevlevilik Ortadoğu,

Balkanlar, Güney Asya gibi değişik iklimlerde yayılmıştır. Mevlevilik, sünni

inançlara taraftar, sosyal, siyasi ve ekonomik düzenin korunmasından yana ol­

muştur. Hatta Mevlevilik bınjuva tarikatı olarak bile görülmüştür.69

a. Fakir Mevlana, Mesnevf'sinde fakirliği şöyle tarif etmiştir: "Fakat bahsedilen fakirlik

dünyaya sarılmak için değildir; belki nazannda Haktan başka bir şey olmayan

kimse içindir. "70 "Her kim fakirlik dünyasına girmek istiyorsa, önce dünyanın

dörtte birini terk etsin ve her kim fakirliğin sımnı anlamak ve orada dolaşmak

istiyorsa, dünyanın yansını terk etsin; her kim başını Muhammed'e yaraşır fakir­

liğin yakasından çıkarmak isterse, bütün dünyayı tekmeleyip çıkarsın. Her kim

Muhammed'in fakirlik halinin olgunluk derecesine ulaşmak isterse, dünya ve

ahireti terk etsin ki, sonunda Tann hazretlerine ulaşabilsin ve katıksız bir kul gi­

bi Yüce Tann'dan başka şeyleri terk edince de dünya, ukba ve onlann içinde ne

varsa böyle katıksız ve muhlis bir kula feda olur".71

Fakir ne malik, ne de memlı1k olur, şeklinde tanımlallilliştır. Mevlana, Abe­

se suresi kendileri için nazil olduğundan fakirleri övmüştür: "O latif ve nefesleri

hoş fakirler ki Abese suresi onlann tazimi için nazil olmuştur".72 Dervişler, mal

ve mülkten başka Allah'ın nzkıyla geçinirler. Dervişte cisim fakirliği olur; yoksa

sual fakirliği değil.

69 Yalçın, Aydın, age, s. 39, 232. 70 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 7431. 71 Ahmed Eflakl, age, c. 1 s. 143. 72 Mevlana, Mesnevi, 2/3496; Kureyş müşriklerinin bazıları Peygamberimizin yanına gittiler. Peygamberimiz, iman ederler diye onlarla meşgul oldu. O sırada ama olan Abdullah b. Ümmi Mektum da geldi. Kendisi, görmediğinden Peygamberimizin yanında olanları görmedi. Peygamberimiz onun, böyle bir anda gelmesi hoşuna gitmeyince başını çevirdi. Bunun üzerine, Abese 1-5: "A'ma (görmeyen) huzuruna geldi diye Peygamber kaşlarını çattı ve yüzünü çevirdi. Ey peygamber, ne bilirsin, belki o günahtan temiz olmuştur. Veya işitir de işittiğinin kendisine faydası dokunur" ayetleri indi. Bundan sonra Peygamberimiz, bu sahabiyi gördüğünde, "Ey kendisinden dolayı Rabbimin bana itab ettiği (uyardığı) kişi, merhaba!" derdi. ismail Ankaravi, age, s. 197.

458 Tasavvuf erbabı fakirliği tercih eder:

"Bir safi, fakr u zamretten nasıl olur da gam ve kedere uğrar? Çünkü fakr

u zaruret, onun hakkında mürebbi ve bir nevi taam olur. Çünkü cennet, nefse ke­

rih gelen şeylerden meydana gelmiştir. Merhamet ise kalbi kınk acizin nasibidir.

Mevkiinin yüksekliği ve servetinin çokluğundan acizlerinirı başını yaralayan

kimse Hakkın da, halkın da merhametine nail olmaz".73

Mevlana, kendisini Fir'avna değil, "fakirlerin sultanı" diye isimlendirdiği

Peygamber ailesine mensup göriir. 74

Mevlana'ya fakirliğin ne olduğu soruldu. O şöyle cevap verdi:

"Fakirlik cevher, fakirlikten başkası arazdır; Fakirlik sağlığa kavuşma, fakir­

likten başkası hastalıktır. Dünya baştanbaşa aldatma ve aldanmaktır. Fakirlik bu

alemden bir hazinedir ve her şeyden maksat odur." Yine, "Riyazet nedir?" diye so­

rulunca şöyle cevap verdi: "Namaz kılana az bir yemek yeter. Çok yemek uyku ge­

tirir. Acıktığım zaman bir dilim ekmekle Fırat nehrinden bir avuç su bana yeter" ?5

Şems-i Tebrizi'nin bir yıllık masrafının bir dinar olduğu belirtilir. Çünkü

yedi günde bir ekmeği baş suyu ile tirit yapıp yerdi.76 Böylece tasavvuf erbabı­

nın çok az yiyecek ve içecekle yetindiklerini görüyoruz.

Mevlana, üzerinde tartışılan bir sözü (hadisi) belirterek zenginin toplum için­

deki rağbet sebebini anlatır: "Fakirlikle iftihar ederim.77 Mal ve altın, baş için kü­

lah mesabesindedir. Külaha sİğınan bir kafa ise kel demektir. Kıvırcık ve güzel saç-

73 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 14278-14280. 74 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 151. 75 Ahmed Eflaki, age, c. 2 s. 45. Mevlana, etrafından "Bugün evde bir şey var mı? diye sorard ı. Hiçbir şey yok, denildiğinde sevinir ve "Hamdolsun, evimiz Peygamberimizin evine benziyor." derdi. Eğer "Mutfak hazır ve eksik bir şey yok." denildiğinde, kızar ve "Bu evden Firavn kokusu geliyor." derdi. Hatta mu m krallara, çerağ fakiriere has diyerek beziryağı çerağından başka asla mum yakmazdı. Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 313. 76 Ahmed Eflaki, age, c. 2 s. 68. 77 "Fa kirlikle iftihar ederim, Fakirlik medarı iftiharımdır." sözü ile ilgili hadisçilerin yorumu şöyledir: Mübarekfuri, ibn Hacer ve diğer alimiere dayandırdığı görüşlerle rivayetin aslının olmadığını ifade eder. ibn Teymiye'nin de bu rivayet hakkında: "Bu, Müslümanların rivayet eserlerinde bulunmayan yalan bir sözdür." dediğini, Sağani'nin de bu rivayetin uydurma olduğunu dile getirdiğini bildirir. Bk. Tuhfetü'I­Ahvezi, Vll/17; Suyıiti derivayetin zayıf olduğunu söyler. Bk. e/-Ciimi's-Sağir, H. no:6193. Ancak bu söz, tasawufı metinlerde çok kullanılmaktadır. "Az kaldı ki yok­sulluk, küfür sayılacaktı. Yani fakiri ik, kafidik olacaktı." hadisi için, Bk. Kudai, Müsnedü'ş-Şihiib, 1/342, H. no:586; Mübarekfuri, hadisin çok zayıf olduğunu söyler. Bk. Tuhfetü'l-ahvezi, Vll/17; Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 18979-80.

Adem Esen M evliina 'da iktisada dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

lı bulunan, killahını çıkannca daha güzel görünür ... Zengin efendi, kulağına kadar

ayıp içindedir. Lakin onun mal ve milki, o ayıplan örter. Bir tamalıkar serapa ku­

sur olan bir zenginde ayıp görmez. Çünkü ondan bir şey koparmak tamahındadır.

Tamalı ise gönülleri tamamen kaplamıştır. Fakir bir adam altın gibi kıymetli sözler

söylese de, onun kumaşı dükkanda yer bulamaz. Fakr yani fakr-i manevi senin an­

layacağın iş değildir. Bunun içinfakreve fakiriere hor bakma"?8 Buna göre fakir­

lik insanlara göre bir kusurdur, ama kıyamet gününde Allah indinde bir ziynettir.

"Yoksulun gönlünü kebap edip yiyen yönetici iyice dikkat ederse görür ki,

kendi hudunu kızartıp yemektedir."79 diyen Mevlana, yöneticilerin fakiriere iyi

davranması gerektiğini belirtir. Yine hadislerde fakirleri sevenler övülmüştür:

"Her şeyin bir anahtan vardır. Cennetin anahtan ise fakirleri ve düşkünleri sev­

mektir. Zira onlar kıyamet gününde Allah ile arandadırlar."80 "Allah'ım beni mis­

kin olarak dirilt ve miskin olarak canımı al. Beni miskinler zümresiyle haşr et."81

Mevlana yukandaki hadisi tekrar hatırlatır: "Fakirlik medar-ı iftiharımdır,

hadisi manasız bir söz müdür? Hayır, onda binlerce izzet ve naz gizlidir."82

"(Fakr, benim medar-ı iftihanmdır) hadisi, onun için yüce bir söz oldu, tamah­

karlardan gani Tannya kaçınama yol açtı. Hazine ve defineleri, mamurelerde

oturaniann hırsından kurtarmak için harabelere saklarlar. "83

İnsan hem varlık, hem de yokluk hallerinde sıkıntı çeker. Mevlana burada var­

lıklı halde sıkıntının diğerine göre daha ehven olduğunu söyler: "Öyle de öyle, pa­

ra-pul varken de gamlar içindesin, para-pul yokken de; bari paran varken gamlara

bat, bu, daha iyi; mademki yola düştün, bari seni köye kadar götürecek yola düş. "84

Mevlana, fakirliğin verdiği sıkıntılan da belirtir: "Zira fakirlik ve ihtiyaç,

insanı helilk edecek bir küf:re yakındır. Ey zengin, sen toksun, aklını başına al da

78 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 2347-2357; Sultan Veled. ibtida-Name, Çeviren: Abdülbaki Gölpınarlı, Konya, 2001. age, s. 139. 79 Mevlana. Mecalis-i Seb'a, s. 23. 80 Suyüti, ibn Lal'in Mekarimü'I-Ahlak isimli eserine nisbet ettiği ibn Ömer'den nakledilen bu hadisin "zayıf' olduğuna işaret etmiştir. Bk. ei-Cami's-Sağir, H. no: 7322. Münavi de ibn Adiy'e de nisbet ettiği hadisin zayıf olduğunu vurgular. Bk. Feyıu'I-Kadir, IV/367-368. 81 ismail Ankaravi, age, s. 100-102. Hakim, Müstedrek, IV/358, H. no: 7911 (isnadı sahih); Enes'ten nakledilen rivayet de vardır. Bk. Tirmizi, Zühd, 37, H. no: 2352 (garib); Bu hadis ibn Kuteybe tarafından çelişkili rivayetler arasında ele alınmış olup kaynağı belirtilmemiştir. Bk. Te'vilü Muhtelifı'I-Hadis, s. 167. 82 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 2362. 83 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 16890-91. 84 Mevlana, Divan-ı Kebir c. 2 s. 176.

460 dertli bir fakirin çarpık ve yanlış hareketine gülme."85 "Hazreti Peygamber bu­

yurdu ki: Zengin iken fakir düşen kimseye acıyın!"86 "A konuk, yoksullar gibi ek­

mek için, yoksullukla yüzünün suyunu yerlere dökme".87

Mevlana, çoluk-çocuk sayısının fazlalığı ve mülkün az olmasının devlete

dua etmeye, böylece kutluluk elde etmeye engel olduğunu belirterek "Az kaldı ki

yoksulluk, katirlik olayazdı." hadisini de hatırlatır.88 Öte yandan birisi, Mevla­

na'ya malının azlığından şikayet eder. O da "Git! Bugünden sonra beni sevme de,

dünyanı elde edesin." demiştir.89

b. Mevlana'nın yoksullara desteği

İslam tarihinde, devlet adamlannın fakirlerle özel ilgileri övgüyle anlatılır. Bun­

lara bir örnek de Mevlana'nın eserlerinde görülmektedir. O, padişahlann hayır

ehlini görüp gözetmesi ve hayır yapmalannı teşvik etmektir. Bu hususa önem

vermemeleri, bunu ihmal etmeleri, halkı hayırlarda bulunmaktan alıkoymaktadır;

onlann hayra önem vermemelerine sebeptir.90

Mevlana, padişahlann ve emirlerin itibannı kazandığı halde O, daha çok fa­

kir ve düşkünlerle düşüp kalkmaktaydı. Mürltıerinin pek çoğu alt tabaka dan, hor

görülen insanlardı. Onlan eğitirdi.91

Mevlana, zenginlerin fakiriere destek olmalan, onlan doyurınalarını sıkça vur­

gulamaktadır: "Peygamberin ·sözünü duy, 'Sadakayla altın ve gümüş azalmaz' bu­

yurdu,92 hadi bir şeyler ver yoksullara. Bir tohum ekersen yüz başak biçersin; peki,

ne diye kulağını kaşıyorsun? Hadi bir şeyler ver yoksullara. Az ver, çok karşılığı sey­

ret. Gönül yap, övülmeyi gör, müşkülleri aç, müşküllerin açılışına bak; hadi bir şey

ver yoksullara. Sadakan Tanrıya gitmiş, ulaşmış da o darmadağın gecede sen rahat­

ça uykuya dalnıışsın, o seni bekleyip duruyor; hadi, bir şeyler ver yoksullara."93 Bu­

rada aynca sadakanın insanı kötülüklerden koruduğu belirtilmektedir.

as Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 4496, 4497.

as Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 16994.

a7 Mevlana, Divan-ı Kebir, c. 6, s. 120

aa Mevlana, Mektuplar, s. 63.

a9 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 147. 90 Mevlana Celaleddin, Mektuplar, s. 90. 91 Fürüzanfer, B, age, s. 176. 92 Nevevi, age, c. 3, s. 509. "Sadaka vermekle mal eksilmez." 93 Mevlana, Divan-ı Kebir, c. 2, s. 147.

Adem Esen Mevlami 'da iktisada dair görüş/erden: Fakirlik ve zeııgiıılik

Unutulmamalıdır Id, sosyal sigorta mekanizmasının olmadığı dönemlerde

ve yerlerde, bu fonksiyon zenginlerin transferleriyle yerine geliyordu.

Mesela bazılarının yoksul olmasının sebebini, çoluk-çocuğun fazlalığı ile

irtibatlandınr.94 Leysüddin adlıldşinin soylu-soplu olduğu halde yoksul düştüğü

ve dünyalığa sanlacak sebeplerinin azaldığı belirtilir. "Mal, yel gibi eser-gelir,

eser-gider. Mala aldanma, yaşayışa sevinme; çünkü mal, akarsudur; ömürse yel­

den ibaret." beytini söyler. Yoksul düşenlere yardım etmek gereldr. Çünkü Pey­

gamber buyurmuştur Id; Halk Allah'ın ayalidir; halkın en üstünü de ayaline en

faydalı olandır. "Faydanın tümü hayırlıdır", ancak kızıl altın ile gümüşün fayda­

sı bir değildir. Faydadan faydaya arada fark vardır.95

Mevlana'nın çoluk çocuk sahibi faltir birisinin kendisinden yardım istemesi

üzerine "ağzını aç" der ve eliyle yirmi altın sikkesi koyar. Bunların yeni basılan para­

lar olduğu belirtilmiştir.96 Bu onun kerametiydi. Yine Mevlana, medresede ders verir­

di. Her hücrede ili üç talebe vardı. Her birisinin keçesinin altına on, yirmi, otuz adet

para koyardı.97 Yine Mevlana bir defasında bin yedi yüz sultani gümüş hibe etıniştir.98

Mevlana, Kemaledilin adlı birinin evrad okumak ve ahireti düşünmekle ka­

zancı düşmesi dolayısıyla borçlannın arttığı ve çocuklarının çokluğu sebebiyle

ödemesi gereken vergilerin bağışlanınasım ister. "Umanm Id, herkese konan ver­

giden onu bağışlarsınız o da devletinize dua etmeye koyulur; bu duacınıza da

sonsuz bir lütufta bulunmuş olursunuz, geçmişteld sayısız lütuflarınıza bu lütuf

da katılmış olur. Daimi olarak ilisanda bulunmanızı dilerim".99 Hatta birisinin ili

üç bin dinara yakın borcu olmuştu. 100

94 Mevlana, Mektuplar, s. ı3ı. 95 Mevlana, Mektuplar, s. ı34, ı47. 96 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 224. 97 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 247. 98 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 253. 99 Mevlana, Mektuplar, s. 29; Aynı dönem Avrupasında evlilik yaşı yüksekti. Hatta orada bekarlık övülmüştü. Ekonomik sebeplerden evlilikten kaçınılmaktaydı. Çünkü evlilik kişisel masrafları artırıyordu. Ayrıca kadının evlilik yaşının ileri olması meşru doğurganlığı azaltıyordu. Bk. Gü ran, Tevfik, iktisat Tarihi. istanbul, ı993 s. 46. Bu anlayış, Mevlevilikte olmamıştır. Nitekim Mevlana'nın dedesi Celaleddin Hüseyin daima bekarlığından dolayı üzülmüş ve "insanların en kötüsü bekarlardır." sözünü düşünerek evlilik sünnetini yerine getirmeye çalışmıştı. Ayrıca Mevlana, onsekiz yaşında evlendi. Bk. Ahmed Eflaki, age, s. 9ı, ıoo; Fürüzanfer B., age, s. 68. 100 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. ı98. Aynı yerde Konya'daki bir problemi Mevlana'nın çözdüğünü bu dertten kurtulmak için insanların on bin dinarı bile gözlerinden çıkardıkları belirtilir.

462 Mevlana, mektuplannın çoğunda hayır elılinin yoksullara yaptıklan iyilik-

leri övmekte ve teşvik etmektedir. Bazılannın yoksul düşmesini dile getirmekte­

dir. " ... Her inişin bir yokuşu, her yoksulluğun bir kolaylığı vardır" diyerek dün­

ya hayatını anlatmaktadır. 101 İlim tahsili sebebiyle geçim sıkıntısı çeken birinin

durumunu anlatarak, onun için yardım ister. 102

Mevlana, dönemin emirine (valisine) yazdığı mektupta, mektubu getiren

kinıse yoksul olduğu için ona iş vermesini istemiştir. 103

Mevlana, sıkıntılı (sarp) günlerde dua ile meşgul olanlardan para ve mal is­

tenmemesini de ister. 104

Mevlana, "Biz, ancak Allah nzası için doyururuz sizi; sizden ne bir karşılık

isteriz, ne bir şükür.'' 105 ayetinin iniş sebebinin yoksul birisinin, kıtlık yılında her

gün bir sornun ekmeği vermeyi adet edinınesi karşısında kıskançlık duyanların

sözlerine karşılık onun her gün iki ekmek vermeye başlaması olduğunu belirtir. 106

Zenginlerin mal ve mülklerinin az olması ayıp olduğu gibi "Dervişlere

ululanmak, mal-mülk ıssı olmak ayıptır; ululanmak, mal-mülk ıssı olmak, on­

lann gönüllerine yüktür", onlann nzıklan sel gibi gelir; bu, halk yüzünden gel­

mez. Mevlana, rehin ve borcun sekiz bini bulduğunu hatta arttığını söyleyerek

Türklerin (Moğollan kastediyor) katır istediklerini belirtir. 107 Mevlana, dünya

ehli olan zenginlerle sohbetin aydın gönülleri kararttığını belirterek lağımın pis

kokusunu koklamanın, ruhu kokmuş zenginlerle sohbetten kat kat daha iyi ol­

duğunu söyler. 108

Beş yüz dirheme bağ satın alan bir kimsenin borcunu ödemekte zorluk çek­

tiği, alacaklının da hemen istediğinden dolayı Mevlana, borçlu adına destek is­

temektedir. 109 Yine dervişlerin vergilerinin bağışlanmasını ister. 1 10

Mevlana'nın maddi anlamda fakirlik çektiği, hanımının şikayetinden anla-

101 Mevlana, Mektuplar, s. 167. 102 Mevlana, Mektuplar, s. 212. 103 Mevlana, Mektuplar, s. 30. 104 Mevlana, Mektuplar, s. 54. 105 insan, 9. 106 Mevlana, Mektuplar, s. 66. 107 Mevlana, Mektuplar, s. 64. 108 Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 220. 109 Mevlana, Mektuplar, s. 125. 110 Mevlana, Mektuplar, s. 129. 111 Ahmed Eflaki. age, c. 1 s. 316; Yine kadın hizmetçilerinden birisi malının ve parasının azlığından şikayet edince Mevlana ona şöyle sorar: "Eğer sana bin dinar

Adem Esen Mevltimi'da iktisada dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

şılmaktadır. 111 Mevhlna'nın son günlerinde elli iki dirhem borcu vardı. Alacaklı­

ya birkaç altın kınntısı verilip kendisirıden belailik dilenınesini istedi. Alacaklı da

bunu Mevlana'ya bağışladı. Bunun üzerine Mevlana "Hamdolsun bu korkunç be­

ladan kurtuldum." dedi. 112

Dünyadaki nesnelerin yaratılış amacı, ihtiyaçlann giderilmesidir: "Hak

Teaıa gökleri, hacetleri (ihtiyaçlan) gidersin diye yaratınıştır. Her nerede bir dert

varsa, deva oraya gider; nerede bir fakirlik ve zamret (gereksinim) varsa nzık

oraya gider." 113

Hırsın bir sebebi ilıtiyaçlar ve fakirliktir: "İşte halk fakr u zaruretten kaç­

mak ister, ondan dolayı da hırs u emelirı lokması olur." 114 "Hırs üstün geldi. Sab­

n zayıfladı. Ekmek sevdası nice boğazlan kesmiştir. Bu sebepledir ki kendisine

hakikatler, gerçek bilgiler verilmiş olan Hz. Peygamber: "Az kaldı ki yoksulluk,

küfür sayılacaktı. Yani fakirlik, kafirlik olacaktı 115 buyurdu".

Mevlana, dünyayı ahiretin tarlası olarak görmektedir. Bunun için insan dün­

yada ne ekmiş ise ahirette onu bulur. Bir kimsenin bir takım işleri olur, masraf

eder, bunu herkes görür; fakat mühimmat! içirı azar azar topladığı iradı görmez­

ler ve bilmezler. Halbuki asl olan iraddır (gelirdir) ve masraf o iraddan doğar. 1 16

"Ölümü çokça anın. Zira bu, günahlan silip süpürdüğü gibi dünyada za­

hid kılar. Şayet ölümü zenginlikte anarsanız, onu tahrip eder. Fakirlikte anar­

sanız, sizi hayatınızdan razı eder". Ölümü anmaktan maksat ölüme hazır ol­

maktır. Yani "Dünyada garib veya yolcu imişçesine yaşa. Kendini kabir ehlin­

den say" 117 hadisi gereğince ölmeden önce ölmeyi ve ahiret için gerekli tedbir­

leri almayı gerektirir.

verip kulağını burnunu ve diğer organlarını kesseler razı olur musun?" O da, hayır diye cevap verir. Ve ona "AIIah'ın nimetlerine şükrediniz" ayetini hatırlattı. Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 322. 112 Ahmed Efliiki. age, c. 2 s. 42. 113 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 10878-79. 114 Mevlana, Mesnevi, beyit 955. 115 "Az kaldı ki yoksulluk, küfür sayılacaktı. Yani fakirlik, kiifırlik olacaktı" hadisi için, Bak. Kudai, Ebil Abdullah Muhammed b. Selame b. Ca'fer Müsnedü'ş-Şihab, 2. baskı, Beyrut, 1986, c. 1, s. 342, hadis no:586; Mübarekfuri, Mübiirekfilri, Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahim, Tuhfetü'I-Ahvezi Şerhu Camii't-Tirmizi, 2. baskı, tasih: Abdulvehhiib Abdullatif, Kahire, tarihsiz. , c. VII, s. 171, hadisin çok zayıf olduğunu söyler. Mevlana, Mesnevi, beyit 18979-80. 116 Mevlana, Fıhi mafıh, s. 47, 49. 117 Buhari, Rikak, 3; Tirmizi, Zühd, 25; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 24, 41; ismail Ankaravi, age, s. 117-119.

464 O'na göre insanda mal ve mülke rağbet etmek yanında nzık endişesi de var-

dır. Buna rağmen nzık konusunda endişe etmemek gerekir. "Eğer fakirlikten kor­

kacaklan yerde Allah'tan korksalardı kendilerine arz üzerinde defineler ve hazi­

neler keşfolunurdu" 1 18

Çünkü yakin (hakiki iman) sahibi olmayan birini şeytan, "Venne fakir dü­

şersin", diye korkutur. 119

"Eğer sizden onlann hepsini ister de sizi çıplak bırakacak olursa cimrilik

eder dayatırsınız, bütün kinleriDizi de meydana çıkarır. İşte siz şunlarsınız: Allah

yolunda harcamaya davet olunuyorsunuz da yine içinizden kimisi kıskanıyor,

halbuki kim kıskanırsa kendine kıskanmış olur, Allah gani (zengin), fakirler sis­

siniz. (İhtiyaç sizin) ve eğer tersine giderseniz başka bir kavmi tutar, yerinize ge­

tirir de onlar sizin gibi olmazlar." (Muhammed 37-38) "Bilin ki, dünya hayatı

oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi

olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitki­

ye benzer; sonra kurur, sapsan olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin

azap da vardır. Allah'ın hoşnutluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise

sadece aldatıcı bir geçinmedir." (Hadid, 20)

Mevlfma'ya fakirliğin ne olduğu soruldu. O şöyle cevap verdi: "Fakirlik cev­

her, fakirlikten başkası arazdır. Fakirlik sağlığa kavuşma, fakirlikten başkası has­

talıktır. Dünya baştanbaşa aldatma ve aldanmaktır. Fakirlik bu alemden bir ha­

zinedir ve her şeyden maksat odur." Yine riyazet nedir? diye sorulunca şöyle ce­

vap verdi: "Namaz kılana az bir yemek yeter. Çok yemek uyku getirir. Acıktığım

zaman bir dilim ekıllekle Fırat nehrinden bir avuç su bana yeter." 120

118 Baka ra, 268: "Şeytan sizi fa kirlikle korkutur (fakir olursunuz diyerek sadaka vermenize engel olur) ve sizin cimri olmanızı emreder. Allah ise size katından bir magfıret ve lütuf vaad eder. Allah, her şeyi kuşatan ve her şeyi bilendir. " A'raf, 96: "0, 'peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (AIIah'ın azabından) korunsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket (ve bolluk kapılarını) açardık, fakat yalanladılar, biz de kazanmakta oldukları kötülük­ler yüzünden onları yakalıverdik"; Mevlana, Mesnevi, beyit 9890. 119 Bakara, 267-268. "Ey iman edenler! infakı gerek kazandıklarınızın gerekse sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın, kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız fenasını vermeye yelten m eyin ve Allah'ın gani (zengin) hamid olduğunu bilin. Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik ediyor. Allah ise lüt­fundan bir mağfıret ve fazla bir kar va'd buyuruyor. Allah'ın kudreti geniş ilmi çok. " Şeytan, fakirlik bahanesiyle hayır yapmayın yoksa züğürt olursunuz der. Cimriliğe sevkeder, malları kötülüğe ve isyanlara sarf için teşvik eder. (Yazır, Hamdi, age c. 2, s. 913) "Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah'a güvenen kimseye O yeter." Talak, 2-3. 120 Ahmed Eflaki, age, c. 2 s. 45. Mevlana, etrafından "Bugün evde bir şey var mı? diye

Ade m Esen Mevliiıui 'da iktisuda dair göriişlerdeıı: Fakirlik ve zenginlik

c. Zenginlik

Mevlana, zenginliği gönül zenginliği olarak görür. Zenginliği altın ve gümüşü el­

den ele dolaştıranlan açgözlülükle niteleyen Mevlana, bunlan tilkiye benzetir.

Tilkinin biri, bir arınanda ağacın dalına asılmış bir davul görür. Yel vurup, ağa­

cın dalı saliandıkça davulun kuvvetli sesi tilkinin kulağına gelir. Bunun üzerine

tilki eti, derisi de cüssesinin, sesinin miktanncadır, diye tamaha düşer. Bütün zor­

luklarla ona ulaşınaya çalışır; davulu yırtar; içinde yelden başka bir şey bulamaz.

Hani dünyaya aşık olanlar gibi; onlar da gece bastı da ölüm çağı gelip çattı ını

feryada başlarlar. 121

Mevlana, servetlerine güvenerek doğru yolda olmayanlara Karun'u örnek

olarak verir. 122

"A gönül, gönlünü hoş etmek için altın toplamada, hüner göstermedesin;

fakat altından, hünerden zenginleşmiş de sonucu yere geçmemiş bir Karun gör­

dün mü hiç? O para, o pul, görünüşte güzel görünür amma güzelliğe yol yoktur

ona; güzelim panzehir içinde gizli bir zehirdir, dağ yılanının zehiri adeta. Yahut

da kafirlerin mezarlan gibi mihnetlerle, ağır yaralarla dopdolu; fakat dışandan

bakarsan atlaslarla, ağır siyah kumaşıara bürürımüş, bezenıniş." 123

Böylece kibir ve gösterişe dayanan zenginliğin içi ile dışının farklı olduğu

ima ediliyor.

"Siz verdiğiniz ekmeği resim, adet, belki gösteriş olarak veriyordunuz. Eli­

nizi Allah rızası için açıp da infak ve tasaddukta bulunmuyordunuz. V erdiğiniz

iftihar içindir, boş yeredir, naz içindir. Allah korkusu takva ve niyaz için değil­

dir. Mal, tohum gibidir. Onu çorak yere atma ki, aynen yol kesen haydudun eli­

ne kılıç vermek gibidir."124

Mevlana, burada zengin kimselerde bazı özelliklerin aranınasma temas et­

mektedir. Zengin kimsenin Allah katında değerli olması "Nefsiniz için önce gön-

sorardı. Hiçbir şey yok, denildiğinde sevinir ve "Hamdolsun, evimiz Peygamberimizin evine benziyor." derdi. Eğer "Mutfak hazır ve eksik bir şey yok." denildiğinde, kızar ve "Bu evden Rravn kokusu geliyor." derdi. Hatta mum krallara, çerağ fakiriere has diyerek beziryağı çerağından başka asla mum yakmazdı. Bk. Ahmed Eflaki, age, c. 1 s. 313. 121 Mevlana, Mecalis-i Seb'a, s. 51. 122 Kalemli, ismail, Mevlana'nın Divan-ı Kebiri'ndeki Büyük Tarihi Olaylar ve Yorumları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1990, (Yayınlan­mamış yüksek lisans tezi s. 5). 123 Mevlana, Divan-ı Kebir c. 1 s. 189. 124 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 3708, 3709.

466 derdiğiniz haynAllah yanında bulacaksınız." 125 ayetinin gereği, malın günahsız

olarak ahirete gönderilmesi üzerinde durulur. 126

Cömert, hakiki zengindir:

"Kalbinde, doğuştan bir cömertlik yoksa yüce mevkilere ermek, mal-mülk,

hazine-define sahibi olmak, onu zenginleştirmez. Zenginsen, zenginliğini de giz­

liyarsan ne çıkar bundan? Nice yılan vardır ki meydana çıkmak için fırsat göze­

tir. A mücevherler, inciler, taşlar isteyen, karanlıklarda hangisini elde ettin, ner­

den bileceksin?". 127

ibadetler insanı korur. Mevlana da, mali ve bedeni ibadetlerin insana sağ­

ladığı faydalan şöyle belirtir:

" ... Kurtuluş ve saadet sultanı Mustafa, (Ey zenginler, ey nimet sahipleri, bi­

liniz ki cömertlik kazançtır, kardırjl28 diye buyurmuştur. Mal, sadakalar vermek­

le hiç eksilmez, hayırlarda bulunmak, malı kaybolmaktan, zayi olmaktan korur.

Altın, zekat vermekle fazlalaşır, artar. Namaz da, insanı kötülükten, fenalıktan

çirkin hareketlerden korur, kurtanr. Verdiğin zekat, kesene bekçilik yapar, onu

korur. Kıldığın namaz da, sana çobanlık eder, seni kurtlardan kurtanr." 129

Zenginlerin mal ve mülklerinin az olması ayıp olduğu gibi "Dervişlere ulu­

lanmak, mal-mülk ıssı olmak ayıptır; ululanmak, mal-mülk ıssı olmak, onların

gönüllerine yüktür", onlann nzıklan sel gibi gelir; bu, halk yüzünden gelmez.

Mevlana, rehin ve borcun sekiz bini bulduğunu hatta arttığını söyleyerek Türk­

lerin (Moğollan kastediyor) katır istediklerini belirtir. 130 Mevlana, dünya ehli

olan zenginlerle sohbetin aydın gönülleri kararttığını belirterek lağımın pis ko­

kusunu koklamanın, ruhu kokmuş zenginlerle sohbetten kat kat daha iyi oldu­

ğunu söyler. 131

125 Müddessir, 20. 126 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. ı47. 127 Mevlana, Divan-ı Kebir, c. 2 s. 369 128 ibn Ömer'den (ra) nakledilen rivayette Rasülullah (sav) şöyle buyurdu: "Kolaylaştırmak/Anlayış göstermek kazanç; zorlaştırmak ise uğursuzluktur 1 kayıptır." Kuzai, Müsned'i Şihab, 1/48, H. no:23; Deylemi, ei-Müsnedü'l-firdevs, 11/347, H. no: 357ı. Aclüni Deylemi 'nin Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayet ettiğini söylemiştir. Bk. Keşfu'l-hafô, 11/474, H. no:ı489; Suyuti hadisin hasen olduğunu belirtti. Bk. ei-Cômiu's-sağir, H. no:4824; Elbani de zayıf olduğunu belirtti. B k. ei-Cômiu's-sağir ve Ziyôdôtühü, 1/71 O, H. no:7097. 129 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 23978-23980. 130 Mevlana, Mektuplar. s. 64. 131 Ahmed Eflaki, age, c. ı s. 220.

Adem Esen Mevliiııô. 'da iktisoda dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

Mevlana, dünya hevesinin insan ruhundaki birikme ve boşalmalannı her­

kesten güzel anlamış ve anlatmıştır. 132 Çözülme döneminde normal geçim yolla­

nnı kullanamayanlar türlü yollarla zenginleşme merakına kapılmışlardır. Define,

altını toprağa çevirme merakı, simya ve astroloji, dua-keramet bunlardandır. 133

Mevlana'nın sözleriyle: "Arşunla ölçerler ve bazerganlara satarlar ve anın muka­

bilinde ... Bu güna sanattan ve sarmaşık dolaşık hile ve hadiyatla bazerganın sim

ve zerrin kaparlar. 134

"Herkes bir hayale kapılmış, o hayalin maskarası olmuş, yine o hayal sev­

kiyle ve define bulmak ümidiyle köşeyi, bucağı kazmaya kalkışmıştır. Bir şa­

hıs, hayal sevkiyle olan teşebbüsünü büyük tutar, dağlardaki madeniere tevec­

cüh ederek onlan işletmeye kalkar. Diğer biri inci aviama hayaliyle denize da­

lar, kunılara yapışık istiridyeleri bıçakla kesip boynunda asılı torbaya doldur­

mak için birçok meşakkat çeker. Üçüncü bir şahıs, papaz yahud tarik-i dünya

olmak için kiliseye manastıra kapanır, dördüncü kimse de hırs ile çiftçilik ta­

rafına gider." 135

Zenginlerin zekat ve sadaka vermemelerinin şikayet edilmesi üzerine Mev­

lana: "Endişe etmeyin. Mademki kendi rızalan ile çok kutlulara (kuddusi) vermi­

yorlar, eli topuzlular (debbusiler) gelip zorla onlardan bunlan alırlar" dedi. 136

Mevlana'nı bu tespiti, devletin yeterli vergi toplayamamasının sonucunda olabi­

lecek sıkıntılan ifade etmesi bakımından ilginçtir.

Mevlana, bilginleri, dervişleri ve manevi nüfuzlu olan kimseleri toplum­

sal yapının ayakta durmasını sağlayan kimseler olarak görür137 ve dört sınıf

üzerinde durur: Zengin, fakir, orta sınıf ve köleler. Sanat sahipleri orta sınıf­

tır. Mevlana'daki para ve ~al kavramlan sosyal tabakalaşmadaki ekonomik

kriterlerdir. Zenginlerin genellikle dine karşı fazla ilgili olmadıklannı, buna

karşılık fakirierin daha çok tercih edildiğini söyler. 138 Arıcak o toplumdan ka­

çıp ferdi bir hayat yaşamayı tasvip etmez. Nitekim kendi hayatında da top-

132 Ülgener, Sabri, iktisadi Çözülmenin ... s. 1 16. 133 Ülgener, S. Çözülmenin s. 163-165. 134 Mevlana, Mesnevi, c. 5, s. 134. Mevlana'nın altın ve gümüş para ile uğraşan müritleri olmuştur. Ahmed Eflaki. age, c. 1 s. 186. 135 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 16514-17. 136 Ahmed Eflaki. age, c. 1 s. 331. 137 Tekin, Mustafa, age, s. 82. 138 Tekin, Mustafa, age, s. 84.

468 lurndan uzaklaşmamış, eserlerinde çarşılar, pazarlar başta olmak üzere ikti­

sadi hayattan örnekler vermiştir. Ancak o, toplum hayatında dinin başat rol

oynadığını ifade eder. 139

Mevlana döneminde Konya'daki evlerin büyüklüğü sosyal kategoriyi de

belirlemektedir. Mevlana, oğlu Veled'e hitabında taeirierin ve iğdişterin evle­

ri zanaat erbabının evlerinden; emirlerin saraylan tacirlerin; sultan ve melik­

lerin köşkleri ve taklan bunlann hepsinden yüzlerce derece yüksek ve büyük

olduğunu söyler. Oğluna tavsiyesinde göklerin bu evler ve saraylardan daha

yüksek olduğunu öğreterek Peygamber nurunun varisliğinin üstünlüğünü be­lirtir. 140

Fakirlik, mal ve servet azlığı anlamına gelmekle beraber tasavvufta kendi

ve bütün varlıklann gözünde fani olan kimseye, madden zengin olsa bile fakir

denilir. Mevlana, kendisini Firavn'a değil, fakirierin sultanı dediği peygamber

ailesine mensup görür. O, maddi anlamdaki fakirliğin sebeplerini de çocuklann

sayısının fazla olmasına bağlar. Fakirlikle iftihar ederim, hadisini hiçbir şeyin

insana ait olmayıp Allah'a ait olduğunu bilmek şeklinde yorumlamıştır. Mev­

lana, etrafında olan fakiriere kendisi destek olduğu gibi zenginleri de destek ol­

maya teşvik etıniştir.

İslam'da ruhhanlık yoktur, 141 hadisini Mevlana şu beyitlerinde açıklamak­

tadır: "Kuş dedi, yapayalnız oturma, Ahmed'in dininde [İslam'da] ruhhanlık iyi

değildir". 142 "İsa'nın tariki, mücahede ve halvet ve şehvetten ictinabtır (kaçın­

maktır). Tarik-i Muhammed! ise kadının ve erkeğin cevr (eziyet) ve gussalannı

(keder, tasa) çekmektir". 143 Çünkü İslam'da dünyadan kaçmak yerine ona karşı

sürdürillecek mücadele aranmaktadır.

139 Tekin, Mustafa, age, s. 112. 140 Ahmed Eflaki, age; c. 1 s. 208; Ülgener, bu tür görüşleri tasawufun toplum düzenine en büyük katkısı olarak görür. Böylece dünya beylerinin üzerinde bir din ve ma na aristokrasisi meydana getirilmiş olmaktaydı. Sabri F., Zihniyet ve Din, s. 100. 141 Nevevi, age, c. 1, s. 531; c. 6, s. 1 06; Nicholson, R. A. Mevlana Celaleddin Rumi. Terceme: Ayten Lermioğlu. s. 76; Ülgener, ruhbanlığın reddinin ilk yıllarda ikiliğe fırsat vermediğini, ancak zamanla tasawufla beraber zirve ile taban arasında bir ikiliğin çıktığını belirtir. Ülgener, Sabri F, Zihniyet ve Din, s. 37. 142 Mevlana, Mesnevi, (T. Mevlevi) beyit 20881. 143 Mevlana, Fihi Ma Fıh, s. 82.

Ad em Esen Mevlaıui 'da iktisada dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

Sonuç

Fakirlik ve zenginlik iktisat biliminin üzerinde durduğu kavramlardır. Milli gelir,

kişi başına milli gelir, iktisadi gelişme ve kalkınma bu kavramlarla ilgilidir. İkti­

sat zihniyeti çalışmalannda Doğunun fakirlik anlayışı üzerinde sıkça durulur.

Özellikle tasavvufta ele alınan fakirlik, dolayısıyla zenginlik en çok tartışılan ko­

nular arasındadır.

Mevlana, "Dünya, mal, mülk, altın ve kadın değil, Allah'ı unutmaktır" di­

yerek maddi zenginliği reddetmez. Çünkü İslam dininde ruhhanlık yoktur. Yani

din adamı sınıfı yoktur ve dünyadan el etek çekmek doğru değildir. Yine mal ve

mülk insaru Allah'tan uzaklaştırmamalıdır. Zira dünya, ilhiretin tarlasıdır. Bunun

için Mevlana, nefis terbiyesi üzerinde durmuştur.

Meşru olmak kaydıyla servet ve zenginlik sınırlaması yoktur. Zenginlik,

hem dinen hem de sosyal olarak bir takım sorumluluklan gerektirir. Bu sorum­

luluklan herkesin hakkıyla yapabilmesi çok güçtür. Toplumsal huzur, zenginle­

rin de görevlerini yapmasıyla gerçekleşir. Aksi takdirde görevlerini yapmayan

zenginlerin başına pek çok musibet gelebilir.

Mevlana, Mesnevi'sinde fakirliği şöyle tarif etmiştir: "Fakat bahsedilen fa­

kirlik dünyaya sarılmak için değildir; belki nazannda Haktan başka bir şey ol­

mayan kimse içindir."

Mevlana döneminde Konya'run refah seviyesinin yüksek olduğunu onun şu

sözlerinden anlıyoruz: "Bu yıl, bahçeye gir de seyret, o kuru dallar, ne meyveler

vermede, ne meyveler. Makas ortada, boyuna elbiseler biçiliyor, başından tacı gi­

dene kemerler bağışlaruyor .. Hiç kimseye minnet edilmeden, hiç kimseye zahmet

verilmeden gümüşler basılıyor, müsadere eziyeti olmaksızın altınlar veriliyor."

Maddi anlamdafakirlik yani mal-mülk azlığı objektif bir husustur. "Fakir­

lik az kaldı küfür olayazdı." hadisi bunu ifade etmektedir. "Fakirlikle iftihar ede­

rim." ifadesi ise subjektif fakirliği belirtir. İslam, fakidikle mücadele ve fakirierin

konınup gözetilmesi konusunda gösterdiği gayretle yoksulluk karşısında sabır ve

metanet gösterilmesi konusunda uyum vardır.

Selçuklular döneminde serbest piyasa anlayışı hakimdir. Zira Mevlana'ın

eserlerinde piyasada fiyat kontrolleri (narh) konusuna rastlanmamaktadır.

Mevlana, zenginlerin fakiriere destek olması üzerinde sık olarak durmaktadır.

Bu aynı zamanda sosyal sigorta sisteminin olmadığı bir toplumda, sosyal gü­

venlik hizmetleri de sağlandığını ve bunun varlıklı kimseler üzerinde gerçek-

470 leştiğini göstermektedir. Böylece birincil gelir dağılımı yerine ikincil dağılım

üzerinde durulmaktadır. Bu açıdan vakıflan, sadece tembellerin sığınağı gör­

mek doğru değildir.

Toplumda zengin ile fakir bir vakıa olarak kabul edilmekle beraber, sınıfsal

bir ayının benimsenmemiştir. Meşru yollardan kazanılmak kaydıyla mal ve ser­

vet biriktirilmesine Mevlana da hoş bakmıştır. Aynca çalışma ve meşru kazancı

teşvik etmiştir. Dilenıneye izin vermemiştir.

Kaynaklar

Ahmed Eflili, Ariflerin Menkibeleri (Mevlana ve Etrafındakiler) çeviren: Tahsin Yazıcı. 4. basım, c.1-2, İstanbul, 1983.

Akdağ, Mustafa, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Banş Kitabevi, c.I, II. Ankara, 1999.

Aksu, Ömer, Gelir ve Servet Dağılımı, İstanbul, 1993.

Arasteh, A. Reza, Rumi The Persian, The Sufi, Routledge and Kegal Paul, London, 1974.

Baykara, Tuncer, Türkiye Selçuklulan Devrinde Konya, 2. baskı, Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü, Konya 1998.

Ceran, Ahmet Şeref, 13. Asnn Sosyal ve Kültürel Yapısında Hz. Mevlana'nın yeri, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1987 (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi).

Chapra, Umer, İslam ve İktisadi Kalkınma, Terceme: Adem Esen. Cantaş yayınlan, İstanbul, 2002.

el-Karadavi, Yusuf, Fıkhu'z-Zekat, Müessesetü'r-Risale, 16. baskı, 1986.

Esen, Adem, Mevlana Celaleddin Rumi'nin İktisat Anlayışı, Konya, 2007.

Fürfızanfer, B, Mevlana Celaleddin, Çeviren: F. Nafiz Uzluk, Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya, 2005. s.82.

Adem Esen Mevliiıui 'da iktisada dair görüş/erden: Fakirlik ve zenginlik

Gölpınarlı, Abdülbaki, Mevlana, Hayatı, Sanatı, Yapıtlanndan Seçmeler, Varlık yayınları, 7. basım, 2004.

Göl pınarlı, Abdülbaki, Melanıilik ve Melamiler, Devlet Matbaası, İstanbul, 193 ı.

Güran, Tevfik, İktisat Tarihi, İstanbul, 1993.

İbn Kayyım el-Cevziyye, Zad'ül-Mead, 13. baskı, Beyrut, 1986.

İbn Kudanıe el-Makdisi, Muhtasar Minhac el-Kasidin, Tiı'lik: Şuayb el-Arnaud, Abdülkadir el-Arnaud, Beyrut, 1978.

İsmail Ankaravi, Hadisleri e Tasavvuf ve Mevlevi Erkanı, Mesnevi Beyitleriyle Kırk Hadis Şerhi, Yayma hazırlayan: Semih Ceyhan, Darulhadis, İstanbul, 2001.

Kal'acı, M. Ravvas; Kuneybi, H. Sadık, Mu'cem Lügat'il-Fukaha, Daru'n-Nefais, Beyrut, 1985.

Kozak, İ. Erol, İbn Haldun'a Göre İnsan, Toplum, İktisat, Pınar yayınları, İstan­

bul, 1989.

Lewis, Franklın, D. Rumi, Pastand Present, East and West, Oneworld publica­tions, Oxford, 200 ı.

Mevlana Celaleddin. Divan-ı Kebir. Hazırlayan: Abdilibaki Gölpınarlı, 2. baskı, Kültür Bakanlığı yayını, Ankara, 1992.

Mevlana Celaleddin, MecaZis-i Seb'a (Yedi Meclis), Çeviren ve hazırlayan: Abdülbaki Gölpınarlı, 2. baskı, Kent Basımevi, İstanbul, 1994.

Mevlana Celaleddin, Mektuplar, Türkçeye çeviren ve hazırlayan: Abdilibaki Gölpınarlı, İnkılap, İstanbul, 1999.

Mevlana Celaleddin-i Rumi~ Fihi Md Fih, Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: Selçuk Eraydın, İz Yayıncılık, İstanbul, 2001.

Mevlana Celaleddin-i Rumi, Şerh-i Mesnevi, Tercemeve şerhedenler: Tahir-ul Mevlevi, (1-14 cilt), Şefik Can (15-18 cilt) Şamil yayınevi, İstanbul, tarihsiz.

Mevlana, Mesnevi, Çeviren: Veled İzbudak, gözden geçiren: Alıdülbaki Gölpınarlı, Konya Büyükşehir Belediyesi yayını, İstanbul, 2004.

Muhammed İkbal Encum, "İslanı'da Gelir ve Servet Dağılımı", İslami Sosyal Bilimler Dergisi, c.3, 1995, Sayı: 3. s.83-98.

Osman Eskicioğlu, "Fakir", DİA. c.12, s.130.

Schimmel, Annemarie, Rumi's World, A Study of the Works of Jalaluddin Rumi, Fine Boks London.

472 Seyidoğlu, Halil, Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, s.252, Ankara, 1992.

Sultan Veled, lbtida-Name, Çeviren: Abdilibaki Gölpınarlı, Konya, 2001.

Taneri, Aydın, Türkiye Selçuklulan Kültür Hayatı (Menakibü'l-Arifin Değerlendirilmesi), Bilge yayınlan, ikinci baskı, Konya, 1977.

Togan, Zeki Velidi, "Reşideddin'in mektuplannda Anadolu'nın İktisadi ve Medeni Hayatına Ait Kayıtlar". İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası c.XV, Ekim 1953-temmuz 1954, No:1-4, s.45.

Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Dergah yayınlan, 3. baskı, İstanbul, Aralık 1980.

illudağ, Süleyman, "Fakr", DİA. c.12, s.133.

Ülgener, Sabri, İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası, Der yayınlan, ikinci baskı, İstanbul, 198 ı.

Yalçın, Aydın, Türkiye Tarihi, Ankara, 1979.

Adem Esen Mevlana 'da iktisuda dair görüş lerden: Fakirlik ve zenginlik