TÜM YÖNLERİYLE BELEDİYE GELİRLERİbekad.org/imgs/files/Tüm Yönleriyle Belediye...
Transcript of TÜM YÖNLERİYLE BELEDİYE GELİRLERİbekad.org/imgs/files/Tüm Yönleriyle Belediye...
TÜM YÖNLERİYLE BELEDİYE GELİRLERİ
Erkan KARAARSLAN
Maliye Bakanlığı
Muhasebat Kontrolörü
I. GİRİŞ
Belediyelerimiz, ilk kuruluşundan bu yana amaçlananın aksine mahallî kamu hizmetlerini yürütme
yetki ve sorumluluğuna sahip yerinden yönetim kuruluşları olarak değil, verilen görevleri yerine getiren
ve merkezî idarenin uzantısı birimler olarak algılanmışlardır. Bu anlayış belediyenin yapılanmasında da
kendini göstermiştir. Belediyeler başkan eksenli merkezî bir yapıda teşkilâtlanmışlar ve bu yapı hep
süregelmiştir. Bu durum merkezî idaredeki yetersizliklerin ve diğer sorunların mahallî idarelere aynen
yansımasına da yol açmıştır. Bu nedenle zaman içinde pek çok mahallî nitelikli görev ve hizmet, merkezî
idare kuruluşlarına aktarılırken belediyelerin niçin var olduğu adeta unutulmuştur.
Bu gelişmelere karşı köklü bir değişim 5393 sayılı Belediye Kanunuyla getirilmiş bulunmaktadır.
Bu Kanun belediyeleri Anayasanın ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının gereklerine uygun
gerçek bir yerinden yönetim kuruluşu olarak düzenlemiştir. Bu kuruluşların yetki ve görevleri de bu
anlayış çerçevesinde ele alınmıştır.
Bu çalışmada, Belediye Kanunun hükümlerine göre, belediye gelirleri ve bunlardan
haczedilemeyecek olanlar, haczedilebilecek olanlar, belediye kanunun bütçe gelirleriyle ilgili maddeleri,
iller bankası payının hesaplanmasında kullanılan belediye gelirleriye il özel idaresi ve belediye gelirleri
kanun tasarısı değerlendirilecektir.
II. BELEDİYE GELİRLERİ
a. Tanımı ve Önemi
Türkiye’de yerel yönetim birimlerinin gelirleri üç temel kaynağa dayanmaktadır:
1- Yerel yönetimlerin öz gelirleri,
2- Yerel yönetimlerin merkezi yönetim bütçe gelirlerinden aldıkları pay,
3- Yerel yönetimlere merkezi yönetim tarafından yapılan transferler.
Belediye Kanununa göre belediye gelirleri şunlardır;
a) Kanunlarla gösterilen belediye vergi, resim, harç ve katılma payları.
b) Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay.
c) Genel ve özel bütçeli idarelerden yapılacak ödemeler.
d) Taşınır ve taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek
gelirler.
e) Belediye meclisi tarafından belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler.
f) Faiz ve ceza gelirleri.
g) Bağışlar.
h) Her türlü girişim, iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler.
i) Diğer gelirler.
Büyükşehir belediyelerinde büyükşehir sınırları ve mücavir alanları içinde belediyelerince tahsil
edilen emlak vergisi tutarının tamamı ilgili ilçe ve ilk kademe belediyeleri tarafından alınır. Bunlardan
büyükşehir belediyesine veya özel idareye ayrıca pay kesilmez.
Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrasına göre, belediyenin;
- Proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri,
- Şartlı bağışlar,
- Kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları,
- Belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri,
haczedilemez.
b. Belediyelerin Öz Gelirleri
i- Yerel vergi gelirleri
Yerel vergiler 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda
düzenlenmiştir.
Belediye Gelirleri Kanununda sayılan ve doğrudan beledilerce toplanan vergiler şunlardır; İlan ve
Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi, Yangın
Sigorta Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisidir.
Ayrıca, belediyeler 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre Emlak Vergisi ve Arazi Vergisi de
tahsil etmektedirler.
ii- Yerel harçlar
Türkiye’de belediyelerin tahsil ettiği yerel harçlar İşgal Harcı, Tatil Günleri Çalışma Harcı,
Kaynak Suları Harcı, Tellallık Harcı, Hayvan Kesimi Muayene ve Denetim Harcı, Ölçü ve Tartı Aletleri
Muayene Harcı, Bina İnşaat Harcı, Kayıt ve Suret Harcı, İmar ile İlgili Harçlar (Parselasyon Harcı, İfraz
ve Tevhit Harcı, Plan ve Proje Tasdik Harcı, Yapı Kullanma İzni Harcı ve Zemin Açma İzni Harcı), İşyeri
Açma İzin Harcı, Muayene, Ruhsat ve Rapor Harcı ve Sağlık Belgesi Harçlarından oluşmaktadır
iii- Harcamalara katılım payı
Türkiye’de belediyeler yaptıkları altyapı hizmetleri karşılığında Yol Harcamalarına Katılım Payı,
Kanalizasyon Harcamalarına Katılım Payı ve Su Tesisleri harcamalarına Katılım Payı adı altında katılım
payları tahsil etmektedir.
Harcamalara katılma payları, Belediye Gelirleri Kanununun 89 uncu maddesine göre, bir program
dahilinde veya istek üzerine doğrudan doğruya yapılan işlerde, bu hizmetler dolayısıyla yapılan giderlerin
tamamıdır. Yani ilgili belediyeden belli bir istekle bir hizmetin yapılmasını talep edenler o hizmetin yerine
getirilmesi için belediye tarafından yapılan giderlerin tümünü karşılamaktadırlar. Eğer yapılan giderler
peşin ödenirse giderlerin %75’i ödenmektedir. Eğer yerine getirilen hizmet için özel olarak devlet yardımı
alınmış, karşılıksız fon tahsis edilmiş veya bağış ve yardım alınmış ise bu şekilde elde edilen tutarlar
giderler toplamından indirilmektedir. Her durumda hesaplanan hizmet giderlerinin toplamı Bayındırlık ve
İskan Bakanlığınca belirlenen rayiç ve birim tutarlarını geçememektedir. Harcamalara katılım payları bina
ve arsalarda bunların vergi değerinin %2’sini geçememektedir. Belediyelerin görüşü alınmak suretiyle
harcamalara katılım paylarını ½’ye (peşin ödemelerde 1/3’e) kadar indirmeye, pay çeşitlerine göre
farklılaştırma yapmaya, payların ödenecek miktarını birlikte veya pay çeşitlerine göre ayrı ayrı olmak
üzere İçişleri Bakanlığınca bildirilecek son genel nüfus sayımı sonuçlarını da dikkate alarak belediyeler
itibariyle tespit etme konusunda Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir.
iv- Ücrete tabi işler
Belediyeler Belediye Kanunun sayılan harç ve katılım payı konusu yapılmaya ve ilgililerin
isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için ücret alabilirler. Hangi hizmet için ne kadar ücret
alınacağı belediye meclislerince belirlenir.
Belediye tarafından yapılacak bir hizmetin ücret konusu yapılabilmesi için öncelikle o hizmet için
bir harç veya katılım payı belirlenmemiş olması ve hizmetten yararlanacak kişi veya kişilerin bizzat
belediyeden hizmetin yapılmasını talep etmiş olmaları gerekmektedir.
v- İştirak gelirleri
Belediyeler, kendilerine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere
göre yetkili organlarının kararı ile sermaye şirketi kurabilmektedir. İktisadi işletme kurma imkanı olan
belediyeler bu imkanı bir gelir elde etme aracı olarak kullanmaktadırlar.
Belediye Kanununun 70 inci maddesine göre, bu idareler, kendilerine kanunla verilen görev ve
hizmet alanlarında şirket kurabilmektedir. Bu hükümler uyarınca, mahalli idarelerin kendi hizmet ve görev
alanıyla ilgili olmayan; ithalat, ihracat, market, pazarlama, muhtelif malzeme üretimi ve benzeri ticari
konularda faaliyette bulunmak amacıyla şirket kurmalarına imkân bulunmamaktadır.
4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununun 4 üncü maddesine göre Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu (EPDK)’ndan dağıtım lisansı alan şehir içi dağıtım şirketi, yetki aldığı şehirde bulunan belediye
veya belediye şirketini sermaye koyma şartı aramaksızın, yüzde on nispetinde dağıtım şirketine ortak
olmaya davet etmek zorundadır. Ayrıca, il özel idareleri, belediyeler ve büyükşehir belediyeleri ile
bunların kurdukları birlikler tarafından ticari amaçla faaliyette bulunmak üzere ticari kuruluşlar kurulması,
mevcut veya kurulacak şirketlere sermaye katılımında bulunulması, 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 26 ncı maddesine göre Bakanlar Kurulu'nun iznine tabi bulunmaktadır.
6
Belediyelerin Öz Gelirleri
Öz Gelirler
41%Diğer
59%
c. Merkezi Yönetimin Topladığı Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Yerel Yönetimlere
Aktarılan Paylar
Genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere pay verilmesi ve kesintilere ilişkin esas ve
usuller temel olarak 02.02.1981 tarih ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesine İlişkin Kanun ile 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda düzenlenmiştir1.
Yerel yönetim birimlerinden büyükşehir belediyelerine, belediyelere ve il özel idarelerine Kanunla
belirlenen oranlarda genel bütçe gelirlerinden pay ayrılmaktadır. Daha önce de ifade edildiği üzere, 2380
sayılı Kanuna göre Türkiye genelinde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinden il, ilçe ve belde
belediyelerine %6, il özel idarelerine ise %1.12 oranında pay verilmektedir. Bu paylar, her ay Maliye
Bakanlığınca, genel bütçe vergi gelirlerinden pay ayrılmayacak gelir kalemleri ve istisnalar çıkarıldıktan
sonra, hesaba dahil edilecek matraha %6 ve %1.12 oranları uygulanarak hesaplanmakta ve tahsilatı
izleyen ayın sonuna kadar İller Bankasına aktarılmaktadır. İller Bankası da 15 gün içinde sadece nüfus
kriterini esas alarak bu payları belediyelere ve il özel idarelerine dağıtmaktadır.
d. Merkezi Yönetim Bütçesinden Yapılan Transferler
Merkezi yönetimin yerel yönetimlere yaptığı transferler genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan
paylarla sınırlı değildir. Her yıl bütçe kanunlarında yer alan belediyelere yardım koduna konulan
ödenekten Maliye Bakanı tarafından ihtiyacı olan belediyelere yardım yapılabilmektedir. Ancak bütçe
imkanları ile yapılan bu transferler son yıllarda içinde bulunulan ekonomik koşullar dolayısıyla oldukça
sınırlı ölçüde kalmaktadır.
III. HACZEDİLEBİLECEK BELEDİYE GELİRLERİ
Belediye gelirlerinin çeşitleri, Mahalli İdareler Detaylı Hesap Planında 800- Bütçe Gelirleri
Hesabının ve 600- Gelirler Hesabının detaylarında yer almaktadır. Bu gelir çeşitlerinden;
- Merkezi yönetim bütçe gelirlerinden yerel yönetimlere aktarılan paylar,
- Merkezi yönetim tarafından yerel yönetimlere yapılan transferler,
- Belirli bir proje karşılığı olmadan elde edilen borçlanma gelirleri,
- Belediyenin kendisi tarafından tahsil edilmeyen vergi, resim ve harç gelirleri,
- Şartsız bağış ve yardımlar,
- Teşebbüs ve mülkiyet gelirleri,
- Faiz gelirleri,
- Kişi ve kurumlardan alınan paylar,
- Para cezaları,
- Taşınmaz satış gelirleri,
- Taşınır satış gelirleri,
- Diğer sermaye satış gelirleri,
- Alacaklardan yapılan tahsilat
- Diğer çeşitli gelirler,
Haczedilebilir.
Belediyenin; Proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri; Şartlı bağışlar; Kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılan malları; Belediyenin kendisi tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirleri; ise haczedilemez.
Bu nedenle haczedilemeyecek gelirler ile haczedilebilecek gelirler aynı banka hesabında ve banka
1 Bilindiği üzere 3030 sayılı Kanunun yerini 2004 yılının Temmuz ayında çıkarılan 5216 sayılı Kanun almıştır.
hesabının aynı yardımcı hesap kodunda izlenmemelidir. Bu gelirler birbirinden ayrılarak izlenmelidir.
IV. BELEDİYELERİN ÖZ GELİRLERİNİ DOLAYISIYLA HACZEDİLEMEYECEK
GELİRLERİNİ ARTIRMA İMKANLARI
Yukarıda da anlatıldığı üzere belediyelerin merkezi yönetimden aldığı belediye payları ve
transferler haczedilebilmekte ancak belediyelerin kendisi tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirleri haczedilememektedir. Bu nedenle belediyelerin öz gelirlerini artırmaları son derece önemlidir.
Belediyelerin öz gelirlerinin olması gerekenden daha düşük noktada bulunmasının nedenleri şunlardır;
1 Belediyelerin öz gelirlerinin olması gerekenden daha düşük bir noktada bulunmasının başlıca
nedeni, bazı vergi ve harçların maktu olarak belirlenmesi ve zaman içinde bunların
güncelleştirilmemesidir.
2 Belediyelerin öz gelirlerinin düşük olmasının bir başka nedeni de, vergi, harç ve ücretlerinin
güncellenmemesi yanında tarh, tahakkuk ve tahsil için gerekli altyapının oluşturulmamasıdır.
3 Gerekli altyapının oluşturulmasına ilave olarak belde halkına vergi bilincinin anlatılması;
vatandaşlık ve yönetime katılma ve maliyeti paylaşma sorumluluğunun ve bilincinin anlatılması
da gereklidir.
4 Ayrıca bazı fiyatlandırılabilir belediye hizmetlerinin belirlenmesi ve bu hizmetler karşılığında
belirli ücretlerin toplanması belediye gelirlerini artırabilecek bir unsurdur.
5 Tüm bunların yanında belediyeler kaynak yaratabilecek yeni vergi ve pay kaynakları üzerinde
çalışılabilir. Özellikle turistik bölgelerde uygulanabilecek konaklama vergisi ile belediye sınırları
içinde maden ve orman işletme gelirlerinden belediyelere pay verilmesi veya artırılması üzerinde
düşünülebilir.
V. BELEDİYE KANUNUNUN BÜTÇE GELİRLERİ İLE DOĞRUDAN İLGİLİ
HÜKÜMLERİ
Burada Belediye Kanununun bütçe gelirleri ile doğrudan ilişkili olan 2 maddesinden söz etmek
gerekmektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nu önceki yıl belediye bütçe gelirleri ile belediye personel
istihdamı ve belediyenin borçlanması arasında doğrudan ilişki kurulmuştur.
a. Belediye Gelirleri ile Personel İstihdamı Arasındaki İlişki
Belediyenin yıllık toplam personel giderleri, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin 213 sayılı
Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak
miktarın yüzde otuzunu aşamaz.
Nüfusu 10.000'in altında olan belediyelerde bu oran yüzde kırk olarak uygulanır. Yıl içerisinde
aylık ve ücretlerde beklenmedik bir artışın meydana gelmesi sonucunda personel giderlerinin söz konusu
oranları aşması durumunda, cari yıl ve izleyen yıllarda personel giderleri bu oranların altına ininceye
kadar yeni personel alımı yapılamaz.
Yeni personel alımı nedeniyle bu oranın aşılması sebebiyle oluşacak kamu zararı, zararın oluştuğu
tarihten itibaren hesaplanacak kanunî faiziyle birlikte belediye başkanından tahsil edilir. Personelin her
türlü alacakları zamanında ve öncelikle ödenir.
Belediyenin personel gideri toplamı, tüm kurumsal kodlar için analitik bütçe sınıflandırmasındaki
ekonomik kodlamanın birinci düzeyinden bulunabilir. ABS de 01.Personel Giderleri toplamı belediyenin
toplam personel giderini verir. Gerçekleşen en son yıl bütçe gelirleri içinde gelir kesin hesap cetveline
bakılmalıdır. Gelirlerin tespitinde bütçe gelirlerinden ret ve iadeler bir indirim kalemi olarak mutlak
suretle dikkate alınmalıdır.
b. Belediye Gelirleri ile Borçlanma Arasındaki İlişki
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 68. maddesi borçlanma ile ilgilidir. Söz konusu madde de;
“Belediye, görev ve hizmetlerinin gerektirdiği giderleri karşılamak amacıyla aşağıda belirtilen usûl ve
esaslara göre borçlanma yapabilir ve tahvil ihraç edebilir:
a) Dış borçlanma, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun hükümleri çerçevesinde sadece belediyenin yatırım programında yer alan projelerinin finansmanı
amacıyla yapılabilir.
b) İller Bankasından yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan belediye, ödeme plânını bu bankaya
sunmak zorundadır. İller Bankası hazırlanan geri ödeme plânını yeterli görmediği belediyenin kredi
isteklerini reddeder.
c) Tahvil ihracı, yatırım programında yer alan projelerin finansmanı için ilgili mevzuat hükümleri
uyarınca yapılır.
d) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip
oldukları şirketlerin, faiz dâhil iç ve dış borç stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının 213
sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarını aşamaz. Bu
miktar büyükşehir belediyeleri için bir buçuk kat olarak uygulanır.
e) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip
oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre
belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onunu geçmeyen iç
borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onunu geçen iç borçlanma için ise meclis üye tam sayısının
salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yapabilir.
f) Belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddî kaynak gerektiren alt yapı yatırımlarında
Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen projeleri için
yapılacak borçlanmalar (d) bendindeki miktarın hesaplanmasında dikkate alınmaz. Dış kaynak gerektiren
projelerde Hazine Müsteşarlığının görüşü alınır.
Yukarıda belirtilen usûl ve esaslara aykırı olarak borçlanan belediye yetkilileri hakkında, fiilleri
daha ağır bir cezayı gerektirmeyen durumlarda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun görevi kötüye
kullanmaya ilişkin hükümleri uygulanır.
Belediye, varlık ve yükümlülüklerinin ayrıntılı bir şekilde yer aldığı malî tablolarını üçer aylık
dönemler hâlinde İçişleri Bakanlığına, Maliye Bakanlığına, Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarlığına ve
Hazine Müsteşarlığına gönderir.” denilmektedir.
Bu hükümlere göre Belediyenin toplam borç stoku (iç borç, dış borç ve diğer borçlar toplamı)
kesin hesaptaki bütçe gelirleri toplamının Yeniden Değerleme oranı ile çarpımının 1,5 katını
geçemeyecektir.
Yıl içinde yapılan iç borçlanmalarda ise kesin hesaptaki bütçe gelirleri toplamının Yeniden
Değerleme oranı ile çarpımının yüzde onuna kadar olan kısmı belediye meclisinin kararı ile yüzde onunu
geçen iç borçlanma ise meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı
ile yapabilecektir.
Yıl içinde yapılabilecek iç borçlanmalarda meclis kararı ile yapılabilecek kısım son derece net ve
kesindir. 2007 yılı bütçe geliri 100 birim olan belediye ancak 10,72 birim belediye meclisi kararı ile
borçlanma yapabilir. Bu borçlardan bir kısmının ödenmiş olması meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı olmadan sadece meclis kararı ile borçlanma
yapılmasına imkan sağlamaz.
VI- İLLER BANKASI PAYININ HESAPLANDIĞI GELİR ÇEŞİTLERİ
a.Giriş
İller Bankası, Cumhuriyet döneminde kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çalışmalarının
bir ürünü ve bu dönemde yerel yönetimlere verilen önemin bir göstergesi olarak oluşturulmuştur. 1933
yılında kurulan Belediyeler Bankası'nın 1945 yılındaki yeniden yapılanması şeklinde oluşturulan İller
Bankası, belediyelere sadece finansman desteği sağlamakla kalmamış, altyapı yatırımlarının ilgili
belediyeler adına uygulanmasını sağlayarak, özellikle küçük ölçekli yerleşim birimlerindeki belediye
hizmetlerinin daha etkin yürütülmesine önemli katkılar sağlamıştır.2
İller Bankası, kuruluşundan bu yana teknik uygulamaya dönük görevlerinde belediyelerin temel
destekleyicisi olmuştur. Kentsel yatırımların finansmanını sağlayan ve bu yatırımların gerçekleştirilmesini
doğrudan üstlenen Banka, yerel yönetim maliyesi sisteminde yönetici, yönlendirici, üretici, yüklenici,
denetleyici gibi çeşitli işlevleri de üstlenerek, süreç içerisinde etkinliğini artırarak sürdürmektedir.
b. İller Bankasının Görevleri
İller Bankasının Görevleri 4759 sayılı İller Bankası Kanunu’nun 7. maddesinde sayılmıştır. Söz
konusu maddeye göre Bankanın görevleri şunlardır:
a) Mahalli kamu hizmetleriyle ilgili tesisler, yapılar ve diğer işler vücuda getirmelerini
kolaylaştırmak,
b) İdare ve kurumların istemleri üzerine harita, plan, proje, keşif ve etütleri yapmak veya
yaptırmak, idare ve kurumların vücuda getirecekleri tesis ve yapılardan mahallince yaptırılmasına imkan
olmayan veya Banka tarafından toplu olarak yapılmasında fayda bulunanları, yatırım programları içinde
meydana getirmek, idare ve kurumların istemleri aranmaksızın bunların Banka yatırım programında yer
alan işlerinden hibe veya fon yardımlarının katkısıyla gerçekleştirilecek olanları Banka eliyle yapmak
veya yaptırmak;
c) Bankadan alınan kredilerle yapılan işlerden 13/7/1972 tarihli 1609 sayılı Kanunla yapım ve
denetlemeleri Bayındırlık Bakanlığına verilenler dışında kalanların isteme ve imkana göre fenni nezaret ve
denetlenmesini üzerine almak;
d) İdare ve kurumlara gerekli olacak makine, aletler ve edevat, gereç ve eşyadan temin
edebileceklerini bu idare ve kurumlara satmak veya kiralamak;
e) Şehir, kasaba ve köylerin kuruluş ve imarı yolundaki plan ve programların gerçekleştirilmesini
desteklemek amacıyla bunlara, kendi tüzüğünde yazılı esas ve şartlara göre kredi sağlamak,
f) İdare ve kurumların banka aracılığıyla sigorta ettirmek isteyecekleri menkul ve gayrimenkul
malları sigorta ettirmektir.
c. İller Bankasının Sermaye Yapısı ve İller Bankasına Pay Ayrılmayacak Belediye Gelirleri
İller Bankasının sermayesi aşağıdaki kaynaklardan toplanır.
2 Ahmet BERK, “İller Bankası ve Yerel Yönetimler,” Sayıştay Dergisi, sayı.48: 75.
a) İl özel idareleri ve belediyelerin, yıllık gelirleri tahsilatı ile bu idarelere genel bütçe vergi
gelirlerinden verilen payların yüzde beşi;
Bu pay bir önceki bütçe yılı içinde elde edilmiş bulunan kesin tahsilat üzerinden
hesaplanmaktadır. Ancak hesaplama yapılan tahsilata aşağıda belirtilen kalemlerden yapılan gelir
tahsilatları dahil edilmemektedir:3
Her türlü taşınır ve taşınmaz mallarının satış bedelleri,
Geri alınan paralar,
Devlet tarafından belli işlere sarf edilmek üzere tahsisen yapılan yardımlar,
Bayındırlık Bakanlığı emrinde toplanan fonlardan yapılan bağış ve yardımlar,
Her türlü avanslar ve borçlanmalar,
Giderlere katılma karşılıkları,
Geçen yıllardan devreden nakit mevcutları,
Yatırımlar için ayrılan paralardan artan miktarlar,
Kanunlarda veya tüzüklerde tahsisi mahiyette kullanılacağı belirtilen paralar.
b) İl özel idareleriyle belediyelere bağlı tüzel kişiliği haiz olan veya olmayan ve katma bütçeli
idare ve kurumların ve birliklerin, bağlı bulundukları idare bütçelerine intikal etmeyen gelirlerinden
kazanç vergisi çıktıktan sonra kalan safi kazançlarının yüzde beşi;
c) İl özel idarelerince, arazi ve bina vergileri tahsilatından köy idareleri sermaye payı adı ile
ayrılacak yüzde üçler;
d) Bankanın yıllık safi kazancından köy idareleri sermaye payı olarak ayrılacak yüzde otuzlar;
e) Bütçeden veya diğer herhangi bir yerden yapılacak her türlü yardımlar;
f) Belli bir tahsis yeri gösterilmeksizin veya sermayeye katılmak üzere yapılacak bağışlar;
g) Özel kanunlarla banka sermayesine eklenmek üzere sağlanacak para ve ayınlar.
a, b, c ve d fıkralarında yazılı sermaye paylarının ayrılmasına esas olacak gelir tahsilatı ve safi
kazanç, sonuçları belli olan son bütçe yılı içinde elde edilmiş bulunan tahsilat ile son bilançodaki safi
kazançtır. d,e,f,g fıkralarında belirtilen gelirler, banka sermayesi tamamlandıktan sonra, ihtiyat akçesi
hesabına geçirilir.
Bankanın başlangıç sermayesi tümüyle yerel yönetimler tarafından sağlanırken, borç sermayesinin
tamamına yakın bölümü de merkezi yönetimin verdiği fonlardan oluşmaktadır. Kanunun 19. maddesine
göre genel kurul tarafından onanan bilançoya göre meydana çıkan safi kazanç;
% 10 adi ihtiyat akçesine
% 5 Olağanüstü ihtiyat akçesine,
% 30 Köy sermaye payı olarak sermaye hesabına,
% 55 Köy kalkınmalarına yardım etmek üzere Köy kalkınma payına
3 Erkan Karaarslan, “İller Bankası Paylarının Muhasebeleştirilmesi,” Mali Kılavuz Dergisi, sayı.35 (Ocak - Mart
2007), 44
ayrılmaktadır. İlgili yardım yapılacak köyler Bayındırlık ve İskan Bakanlığı talimatı ile yönetim
kurulu tarafından kararlaştırılır
VII- MUHASEBE TEKNİĞİNİN VERDİĞİ İMKANLARLA BELEDİYE BÜTÇE
GELİRLERİ DAHA FAZLA GÖSTERİLEBİLİR Mİ?
a. Giriş
Yeni muhasebe sisteminde, nakit esasında bütçe gelirlerini kayıt ve takip etmek için “800-Bütçe
Gelirleri Hesabı” ve Bunlardan yapılan ret ve iadeler içinde “810- Bütçe Gelirlerinden Ret ve İadeler
Hesabı” ve bu hesaplar karşılığında kullanılan “805- Gelir Yansıtma Hesabı” kullanılmaktadır.
Tahakkuk esasında gelirleri takip etmek için “600-Gelirler Hesabı” kullanılmaktadır.
Bütçe gelirleri hesabının alacak bakiyesi ile bütçe gelirlerinden ret ve iadeler hesabının borç
bakiyesi arasındaki fark her zaman gelir yansıtma hesabının borç bakiyesine eşit olmak durumundadır.
Genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri gereği tahakkuk ettirilen her türlü gelir işleminin tahsil
edilip edilmediğine bakılmaksızın “600 Gelirler Hesabı”na kaydı gerekmektedir. Tahakkuk eden gelirlerin
tahakkuk ve tahsilatı arasında genellikle bir zaman farkı olduğundan bütçe gelirleri hesabı ile gelirler
hesabı birbirinden farklılık arz etmektedir. Gelirler hesabı ile bütçe gelirleri hesabı arasındaki diğer bir
fark da bütçe geliri olarak tanımlanan her işlemin gelirler hesabında; gelirler hesabında tanımlanan her
işlemin de bütçe gelirleri hesabında tanımlanmamış olabileceğidir. Mesela bütçedeki ödeneğine
dayanılarak verilen bir alacağın tahsili bütçe geliri olarak tanımlanmakta iken, bu durum genel kabul
görmüş muhasebe ilkelerine göre bir gelir işlemi olarak değil varlık unsurları arasındaki bir akım olarak
tanımlanmaktadır. Aynı şekilde döviz cinsinden takip edilen varlıklarda kur değişikliğinden kaynaklanan
artışlar gelir işlemi olarak tanımlanırken, bu durum bütçe kanunlarına göre bütçe geliri olarak
tanımlanmamaktadır.
Gelirlerin tahakkuku “120 Gelirlerden Alacaklar Hesabı”na borç kaydı yapılmak suretiyle yapılır.
Bu hesap nakit esaslı muhasebede “Gelir Tahakkuklarından Borçlular Hesabı”na tek düzen muhasebe
sisteminde ise “Alıcılar Hesabına” karşılık gelmektedir. İlgili servislerce tahakkuk bordroları ile ya da
tahakkuk fişleri veya diğer bir doküman ile muhasebe servisine bildirilen gelirlerden alacak tahakkukları,
düzenlenecek muhasebe işlem fişiyle “120-Gelirlerden Alacaklar Hesabı”na borç kaydedilerek tahakkuk
kayıtları yapılır. Burada unutulmaması gereken gün içindeki gelirlerden alacak tahakkuklarının mutlaka
gün sonuna kadar muhasebe servisine bildirilmesinin gerekliliğidir.
İlgili servislerce muhasebe servisine bildirilen takibe alınmış alacaklar, düzenlenecek muhasebe
işlem fişi ile gelirlerden takipli alacaklar hesabına borç, ilgisine göre gelirlerden alacaklar hesabı veya
gelirlerden tecilli ve tehirli alacaklar hesabına alacak kaydedilerek takip kayıtları yapılır. İlgili servislerce
takibe alma işlemi gün sonuna kadar muhasebeye bildirilir.
Mevzuatı gereğince vergi, vergi dışı gelir ve sermaye geliri alacaklarından içinde bulunulan mali
yılsonunu geçmeyen bir süre ile tecil veya tehir edilen tutarlar ile dönem sonunda tecil ve tehir süresi bir
yılın altına inen tutarlar “122-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabı”nda izlenir. Gelir olarak
tahakkuk eden tutarlardan kaynaklanan alacaklardan bir yıl veya normal faaliyet döneminden daha uzun
bir sürede tahsili öngörülenler ise “222-Gelirlerden Tecilli ve Tehirli Alacaklar Hesabı”nda izlenecektir.
b.Muhasebe Tekniğinden Yararlanarak Bütçe Gelirlerini Fazla Gösterme İmkanları
i- Bağış ve yardımlar
5018 sayılı Kanunun Bağış ve Yardımlar Başlıklı 40. Maddesinde; “Kamu idarelerine yapılan her
türlü bağış ve yardımlar bütçelerine gelir kaydedilir. Nakdi olmayan bağış ve yardımlar, ilgili mevzuatına
göre değerlemeye tâbi tutularak kayıtlara alınır.
Kamu yararına kullanılmak üzere kamu idarelerine yapılan şartlı bağış ve yardımlar, dış
finansman kaynağından sağlananlarda 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, hizmeti yapacak idarenin üst yöneticisi tarafından uygun görülmesi halinde, bütçede açılacak bir
tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedilir. Bu ödenekten
amaç dışında başka bir tertibe aktarma yapılamaz.
Bu ödeneklerden malî yıl sonuna kadar harcanmamış olan tutarlar, bağış ve yardımın amacı
gerçekleşinceye kadar ertesi yıl bütçesine devir olunarak ödenek kaydedilir. Ancak, bu ödeneklerden
tahsis amacı gerçekleştirilmiş olanlardan kalan tutarlar, tahsis amacının gerçekleştirilmesi bakımından
yetersiz olanlar ile yılı bütçesinde belirlenen tutarı aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayan
ödenekleri iptal etmeye genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu
idarelerinde üst yönetici yetkilidir.
Bağış ve yardımlar, kullanılmadığı veya amaç dışı kullanıldığı için geri istenildiği takdirde,
bütçeye gider kaydıyla ilgilisine geri verilir. Şartlı bağış ve yardımın zamanında kullanılmaması nedeniyle
doğacak zararlar ile amaç dışı kullanım nedeniyle yapılan harcamalar sorumluluğu tespit edilenlere
ödettirilir.” denilmektedir. Söz konusu hükme dayanılarak geliştirilen muhasebe tekniği gereği bağışı alan
kamu idaresi bunun karşılığında bütçe geliri kaydı yapmakta yapan kamu idaresi ise herhangi bir bütçe
gideri kaydı yapmamaktadır.
Konu trajik bir örnekle açıklanacak olursa Bir Büyükşehir Belediyesi bağlı idaresine 50 milyon
YTL değer biçtiği arsayı şartsız devretmiş bir müddet sonra bağlı idare aynı arsayı aynı bedelle
Büyükşehire devretmiştir. Yapılacak kayıtlar şunlardır;
Büyükşehir belediyesinin arsa devrindeki kaydı;
------------------------------------ / ------------------------------------
630- Giderler Hesabı 50.000.000.
250- Arsa ve Araziler Hesabı 50.000.000.
------------------------------------ / ------------------------------------
Bağlı idarenin arsa devrinin kaydı;
------------------------------------ / ------------------------------------
250- Arsa ve Araziler Hesabı 50.000.000.
600- Gelirler Hesabı 50.000.000.
805- Gelir Yansıtma Hesabı 50.000.000.
800- Bütçe Gelirleri Hesabı 50.000.000.
------------------------------------ / ------------------------------------
Bağlı idarenin arsayı devrettiğinde yapacağı kayıt;
------------------------------------ / ------------------------------------
630- Giderler Hesabı 50.000.000.
250- Arsa ve Araziler Hesabı 50.000.000.
------------------------------------ / ------------------------------------
Büyükşehir belediyesinin arsayı devraldığında yapacağı kayıt;
------------------------------------ / ------------------------------------
250- Arsa ve Araziler Hesabı 50.000.000.
600- Gelirler Hesabı 50.000.000.
805- Gelir Yansıtma Hesabı 50.000.000.
800- Bütçe Gelirleri Hesabı 50.000.000.
------------------------------------ / ------------------------------------
Görüldüğü gibi hiç karşılıksız bir bütçe gideri olmadan her iki idarede çok önemli bir bütçe
gelirini hesaplarına yazma imaknlarına sahiptir. Bu bütçe geliriyle personel istihdamının, borç stoğunun
ve yeni borca girmenin önündeki tüm engelleri aşabileceklerdir. Bunun gibi muhasebe sisteminde farklı
gelir kodlarına olsa dahi mükerrer gelir yazma imaknları da vardır. Bu son derece yanlış muhasebeleştirme
tekniklerinden biran önce vazgeçilmesi gerekmektedir.
b.Payların Bütçe Gelirlerinden Düşülmemesi
5018 sayılı Kanunun Gelirlerin Dayanakları Başlıklı 37. Maddesinde; “Genel yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin topladığı vergi, resim, harç ve benzeri gelirlerden diğer idare, kurum ve
kuruluşlara verilecek paylar, geliri toplayan kamu idaresi bütçesine bu amaçla konulacak ödeneklerden
karşılanır. Malî yıl içinde kullanılabilecek ödenek miktarı, ilgili kanun hükümleri uyarınca tahsil edilen
miktar dikkate alınarak hesaplanacak pay miktarını geçemez. Hesaplanan pay tutarının, bu amaçla tahsis
edilen ödenek tutarını aşması halinde, aradaki farkı geçmemek kaydıyla ödenek eklemesi yapmaya genel
bütçe kapsamındaki idarelerde Maliye Bakanı veya tarh ve tahakkuka ilgili mevzuatına göre yetkili
idareler diğer idarelerde üst yöneticiler yetkilidir.” denilmektedir.
Bu hüküm gereği önceki muhasebe uygulamalarında gelirden düşmek suretiyle muhasebeleştirilen
paylar bütçe gideri haline dönüştürülmüş ve bu konuda ödenek kullanımında üst yöneticiye
imkanlar tanınmıştır. Bu uygulama net bütçe gelirlerini artırmaktadır.
VIII- BELEDİYE GELİR KESİN HESAP CETVELİ
Kamu hizmetlerinin cinsi ve tutarı ile bu hizmetleri karşılayacak kamu gelirlerinin toplanması
hakkında karar verme yetkisine “Bütçe Hakkı” denilmektedir. Bir devletin tam egemenliğe sahip
olabilmesi için, ülkesinin tüm mali işlemlerinin devlet elinde merkezileşmesi, tüm gelirlerin devlet
bünyesine girmesi ve tüm harcamaların da devlet tarafından yapılması gerekmektedir
Bütçe hakkı, demokrasilerin tarihi oluşum ve gelişim sürecinde, ulusların egemenliklerini, kamu
gider ve gelirleri üzerindeki yetkilerini parlamentonun kullanımına devretmesiyle sistemleşmiş ve mali bir
müessese olarak Anayasalarla düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde nerelere hangi kamu hizmetleri
için ne miktarda harcama yapılması gerekeceğine ve bu harcamalar nedeniyle halka ne gibi mali
yükümlülükler yükleneceğine millet adına karar verilmekte, meclisler ön izinle yürütme organına bütçe ile
öngörülmüş gelirleri toplama, masrafları yapma ve borçlanma iznini vermekte, bu iznin sağlıklı bir şekilde
yerine getirilip getirilmediği ise kesin hesap sürecinde denetlenmektedir.
Belediyelerde “Gelir Kesin Hesap Cetveli”ni sağlıklı bir şekilde elde etme ile ilgili ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. Aşağıda gelir kesin hesap cetvelinin muhasebe hesaplarından hangi formül kullanılarak
elde edileceği verilmektedir. Bu yöntem dışında gelir kesin hesabını elde etmek de mümkün değildir.
IX- İL ÖZEL İDARELERİ VE BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU TASARISININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu 1981 tarihli olup, o günün koşullarına göre düzenlenmiştir.
Ayrıca bu kanunda yer alan maktu vergi ve harç tarifeleri güncellenmeyerek belediyelerin öz gelirler elde
etmelerinin önünde önemli engeller çıkarılmıştır. Zaman içerisinde belediyelerin bu konudaki
organizasyonları da yok olmaya yüz tutmuştur.
Ayrıca, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki görev bölüşümünün yeniden
düzenlenmesi, yerel yönetimlere yeni görevler verilmesi, belediye kanununda yeni görev alanları ortaya
çıkması coğrafi büyümeler güncelleme konusunu daha da zorunlu hale getirmiştir.
Bilindiği üzere mevcut gelir yapısında genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar yerel
yönetimlerin en önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. Ancak bu payların dağıtımında sadece nüfusun
kriter olarak kullanılması önemli sorunlara yol açmaktadır. Zaten salt nüfusa dayalı çağdışı bir merkezi
idareden pay aktarma sistemiyle belediyelere pay aktarılıyor olması da son derece hatalı bir uygulamanın
yıllardır devam ettirilmesidir. Pay ayrılmasında nüfus elbette bir kriterdir ve önemli bir kriterdir ama bu
kriterin yanı sıra gece nüfusu gündüz nüfusu, yaz nüfusu kış nüfusu, gelirin elde edildiği yer, sosyolojik ve
coğrafik öncelikler, Coğrafik büyüklük, imkanlar ve sıkıntılar, sanayi ve turizm özellikleri gibi çok sayıda
değişken dikkate alınarak bir pay hesabı yapılmalı ve mutlak surette yerel yönetimlerin merkezi yönetim
bütçesinden aldıkları pay artırılmalıdır. Ayrıca pay hesabı sadeleştirilmeli herkesin hesaplayacağı bir
yöntemle saydam ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun bir şekilde hesaplanmalıdır. Bunların yanı sıra
pay hesabına dahil olmayan merkezi hükümet gelirleri pay hesabına dahil edilmelidir. Bunlar yapılacak
olursa belediyelerin bugün aldıkları merkezi hükümet payı 3-4 katına çıkacak ve kanunlarla ortaya
konulan işleri gerçekleştirecek adil bir gelir yapısı oluşacaktır. Çeşitli iyileştirmeler olsa dahi İl Özel
İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanun Tasarısı burada ifade edilen düzenlemeleri ve iyileştirmeleri
kapsamamaktadır.
Belediyelerin öz gelir imkanları artırılmalı, belediye meclislerine alt ve üst limitleri belirli olmak
kaydıyla vergi koymak yetkisi tanınmalıdır. Tasarıda bu adımlar atılmaktadır. Konaklama vergisi gibi
etkin yeni gelir kaynakları sağlanmaktadır. Ancak vergi koyma yetkisinin kullanımının mutlak surette
denetlenmesi gereklidir.
2464 sayılı kanunun vergi ve harç tarifelerinin tespiti başlığını taşıyan 96. maddesinde “Bakanlar
Kurulu bu kanunda yer alan maktu vergi ve harçların en az ve en çok miktarlarını belirleyen hadleri
birlikte veya ayrı ayrı yahut her vergi ve harçla ilgili tarifelerde yer alan en az ve en çok hadleri birlikte
veya ayrı ayrı on katına kadar attırmaya ve Kanunda yazılı hadlerden az ve bu hadlerin on katından çok
olmamak üzere yeni hadler tespit etmeye ve 21. maddede yazılı Eğlence Vergisi nispetlerini birlikte veya
ayrı ayrı bir katına kadar arttırmaya veya sıfıra kadar indirmeye yetkilidir” diyerek belediyelerin mali
özerkliğini gereksiz yere sınırlandıran bir hüküm getirmekteydi. Taslakta bu hüküm kaldırılarak, “Bu
kanunda alt ve üst maktu miktarları yazılı vergi ve harçların tarifeleri her yıl yetkili idare meclislerince
belirlenir..........” hükmü getirilmiştir. Bu değişiklik mali özerklik açısından önemli sayılabilecek bir
değişikliktir.
Ancak, taslağın mali özerklik açısından yeterli düzenlemeleri içermediği düşünülmektedir.
Taslakta yerel yönetimlerin öz vergileri incelendiğinde daha önceki düzenlemede olduğu gibi yerel
yönetimler yalnızca İlan ve Reklam Vergisi ile Eğlence Vergisi için (biletle girilmesi zorunlu olmayan
yerler için) kanunda alt ve üst sınırları belirlenen tarife çerçevesinde verginin belirlenmesinde takdir
hakkına sahiptir. Halbuki yerel yönetimler mali özerkliklerinin bir gereği olarak kanunda belirlenen alt ve
üst sınırlar çerçevesinde tahsil ettikleri öz vergilerin oranlarını da belirleyebilme yetkisine sahip olmalıdır.
Bu konuda anayasal bir engel bulunmakla birlikte, Anayasa’nın 73. maddesinde yapılacak bir değişiklikle
kanunda sınırı belirlenmek koşuluyla yerel yönetimlere böyle bir yetki tanınabilir. Nitekim son yıllarda
gelişmekte olan ülkelerde bile bu yönde düzenlemeler yapılmıştır. Bunun yanı sıra, harcamalara katılma
payları konusunda da yukarıda belirlenen konularda merkezi yönetimin vesayeti devam etmektedir.