Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

238
8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 1/238 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt MEMLEKET HIKAYELERI HAKKİNDA YAZİLANLAR  Ben edebiyata biraz meraklıyımdır. Eskiden bu merakım estetiğin s ı n ı ı  içinde kal ı rd ı , şimdi biraz daha derine gidip kitaplardan yazarlar ına, yazarlardan devirlerin zihniyetine ve toplumlar ın davranışlar ına doğru uzanmak ister. Meselâ çok eskiden büyük üstad  Refik Halid'in Memleket Hikâyeleri'ni, sadece bir güzel yazı okumak keyfi katkısız bir edebi zevk için hatmetmi ştim, şimdi  onlar ı yeniden okuyor ve her birinde, o edebi keyfin ötesinde, bambaşka hazineler keşfediyorurn. Bana onlar, vatan  Anadoln'nun yar ım asır içinde değişen ve değişmeyen davranışlar ına en keskin ışığı tutuyor. Onlar sayesinde üstad Refik  Halid'in öze varmaktaki büyük kudretine ve zamanı yenen eşsiz görüş ve anlayışına bambaşka bir idrakle hayran oluyorum.  Bana o hikâyeler, bugün, Anadolu'nun insan ve cemiyet hayatı hakkında yazılmış ve yazılaçak en azametll psikoloji ve sosyoloji  eserlerinden daha etraflı, daha derin, daha dolu ve daha gerçek geliyor. Öyle sanıyorum ki, bu hikhyeleri okumadan Anadolu'yu anlamanın, anlatmaya başlamanın imkânı yok. Bavuluna kamerasına, not defterini, Mahmut Makal ve Fakir Baykurt'un Sayfa 1

Transcript of Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

Page 1: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 1/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtMEMLEKET HIKAYELERI HAKKİNDA YAZİLANLAR  Ben edebiyata biraz meraklıyımdır. Eskiden bu merakımestetiğin sınır ı içinde kalırdı, şimdi biraz daha derine gidipkitaplardan yazarlar ına, yazarlardan devirlerin zihniyetine vetoplumlar ın davranışlar ına doğru uzanmak ister. Meselâ çokeskiden büyük üstad  Refik Halid'in Memleket Hikâyeleri'ni, sadece bir güzelyazı okumak keyfi katkısız bir edebi zevk için hatmetmiştim,şimdi  onlar ı yeniden okuyor ve her birinde, o edebi keyfinötesinde, bambaşka hazineler keşfediyorurn. Bana onlar,vatan  Anadoln'nun yar ım asır içinde değişen ve değişmeyendavranışlar ına en keskin ışığı tutuyor. Onlar sayesindeüstad Refik  Halid'in öze varmaktaki büyük kudretine ve zamanı yeneneşsiz görüş ve anlayışına bambaşka bir idrakle hayranoluyorum.  Bana o hikâyeler, bugün, Anadolu'nun insan ve cemiyethayatı hakkında yazılmış ve yazılaçak en azametll psikolojive sosyoloji  eserlerinden daha etraflı, daha derin, daha dolu ve dahagerçek geliyor. Öyle sanıyorum ki, bu hikhyeleri okumadanAnadolu'yu anlamanın, anlatmaya başlamanın imkânı yok.Bavuluna kamerasına, not defterini, Mahmut Makal ve FakirBaykurt'un

Sayfa 1

Page 2: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 2/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt  eserlerini doldurarak Anadolu'yu keşfe hazırlananlara,haritaya bakmadan ve yola çıkmadan önce, o yar ım asırlıkMemleket  Hikâyeleri'ni okumalar ını tavsiye ederim. Ne yalınsöyleyeyim, ben insanlar ı iyi anlatan ve sevdiren edebiyatıntaraflısıyım.  Hâdiselere ve zamana, asıl o duru kafa ve engin insanaşkıyle yazılmış eserler dayanabiliyor da, ondan.Prof. Sabri Esad SIYAVUŞGIL 1964  Türk endüstrisi yenidir ve son yıllarda kurulmuştur. Dahabir işçi problemi yokken Refik Halld 1920 de yayınladığı

Memleket Hikâyelerinde - bu hikaye kitapta 1909 tarihinitaşımaktadır - Ilk sosyal hikâyeyi yazdı.Refik Halid'in Memleket Hikâyeleri'nde ulaştığı yüksek sanatörneğine bir daha erişilmemiştir. Dil, üslupve edebi yönden bugün de aşılamayan bu hikayeler modernTürk Edebiyatının en güzel mahsulleridir.Profesör Otto SPIES Bonn 1963  Refik Halid'in Memleket Hikâyeleri'nde yer'alan YatıkEmine, Cer Hocası, Sari Bâl vesaire Anadoluyu ve orada  yaşayan yerli tipleri özel havası içinde o zamana kadargörülmemiş bir canlılık ve aydınlıkla bize tanıtır.  Bunlar hep bizim hayatımızın hikâyeleridir.Agâh Sırr ı LEVEND  Refik Halid Memleket Hikâyeleri'nde hiçbir siyasi akidegözetmeden serapa beşerin ıstıraplar ını tahlil etmiştir. Yatık

Sayfa 2

Page 3: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 3/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtEmine, Koca Öküz, Hakkı Süküt, Kuvvete Kar şı, Cer Hocası

ayr ı ayr ı birer ıstırap tahlilleridir.Refi' Cevad ULUNAY  Memleket Hikâyeleri Türk Edebiyatında Anadolu'nun ilkhakiki hikâyeleridir. Anadolu Memleket  Hikâyelerinde bütün gerçek varlığı ve iç âlemi ilekar şımıza getirilmiştir.Nihad Sami BANARLI  Memleket Hikâyeleri gerçekten öz hikAyelerdir. Ondansonra ne kadar gayretliler çıktı. Bu yolda uğraştılar,  fakat gözlerindeki kalın perdeyi sıyıramadılar. kabuktakaldılar, cevhere varamadılar.  Refik Halid'in san'at menşurundan süzdüğü manzaralar,tabiat ve şahıslar altın suyuna batır ılmış zincirler gibi  âteşin kıvılcımlı bir par ıltı ile göz alırlar.  şeftali Bahçeleri, Sar ı Bal, Yatık Emine hikâyeleri,hikâyeye memleketin girişidir. Bunlarda yazıldığı çağın  manzarası, psikolojisi, mantığı, iç, ve dış varlığı ile bütünmemleket yaşar.Hakkı Süha GEZGİN

YATIK EMİNE  Akşam üzeri, geç vakit, jandarma mülâzımı (teğmen)kalemden çıkarken çavuş odaya girdi: selâm verip bir kâğıtuzattı:  Merkezi vilâyette mütevali vak'alar hudusuna sebebiyet

Sayfa 3

Page 4: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 4/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtveren uygunsuz takımından Yatık  Emine, kaza dahilinde ikâmet ettirilmek ve âhar birmahalle azimetine muhalefet olunmak üzere edildiğinden

icrayı icabı emrediyordu. Kaymakam bu tezkereninarkasına lâal mürekkebe batmış kamış kalemle yazdığı havalede  Kasabanın ahlâk-ı umumiyesini ifsada meydanverilmemek için lâzım gelen tedabirin jandarma  bölük kumandanlığınca ittihazı» demişti.  Mülazım daha yeni mektepten çıkmış, pembe, sar ışın,tüy gibi ince, güzel endamlı bir delikanlıydı.  Mektepte adı Dal Sabri idi. Bunu okuyunca garip birutangaçlıkla hafifçe kızardı; daha bu cinsten bir işe ilkrastlıyordu. Fakat  çavuşa acemiliğinden renk vermemek ve çapkıngörünmemek için kaşlar ını biraz çatarak çok ciddî yapmakistediği bir sesle:- Getirin onu buraya!  Dedi. Ne yapacağını kendisi de pek iyi bilmiyordu. Önceşu kadını bir görecekti; sonra, sonra da belki korkutacak,ona bazı

  emirler verecekti. Dirseklerini masasına dayadı, önünekâğıdı çekti ve bekledi.  Burası Ankara'ya iki gün öte, ana yollardan aykır ı küçükbir kasabaydı. İki gün bitmez tükenmez yokuşlar çıkılarakbin

Sayfa 4

Page 5: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 5/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt  zahmetle takatı tüken miş ve eıilmiş bir halde gelindiğihalde orada oturulacak bir kahve, yatacak bir han bulunmaz;şuçıplak kuru memlekete varmak için neden bu kadar yollaraşıp zahmetler çekildiğini insan bir türlü anlamazdı. Soğuk,bar ınılmaz  bir kışı; susuz,: dayanılmaz bir yazı vardı. Civara nisbetleo kadar yolsuz ve yüksekti ki, sanki buraya insanlar   yokuşlar ı tırmana tırmana değil, gökten serpilerekgelmişler ve inmeğe iz bulanıayarak öyle, dünyadanalâkasız bir küme  halinde kalmışlardı. Haymana ovasının ortasında, enyüksek bir yerde gözcü gibi bekleyen kasaba, kerpiç evlerive  ağaçsız sokaklar ıyle ne kadar zevksiz, kasvetliydi. Bütünömürlerini netice vermiyen davalar arkasında büyükümitlerle  koşa didişe geçirip nihayet umduklar ını bulamadan yıkılıpölen adamlar gibi buraya nihayet tırmananlar da hiçşüphesiz  arayıp beklediklerini bulamamaktan ileri gelme birkederle düşüp kalmışlardı.  ilk insanlar o, yanık ovalar ı, sarp dağlar ı aşarak burayaçıkmaya neden lüzum görmüşlerdi? Tufan gibi nasıl birtehlike  önünden kaçarak bura ya yerleşmişlerdi? O, şimdi

Sayfa 5

Page 6: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 6/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbilinmiyordu, fakat her halde, bu derece zorluğakatlanabilmek için  mühim sebepler olmalıydı. Zaten civardaki halk Hekolayca buluşup münasebete girişememek yüzünden buhesaba gayetgeri, gayet uyuşuk, şevksiz kalmıştı. Ne gençlerin dehayatın ilk tadlar ını duymaktan gelen bir iştah, bir sıcaklık;ne de  ihtiyarlar ında rahat bir yaşlılığın verdiği çubuklu, hikâyelibir keyif... Kadınlar ise taş gibi hissiz, kütük kadar hareketsizve  dönuktular; fakat hepsinin de ne kadar gürbüz, ne dinç,ve sağlam vücutlar ı vardı... sıtmalar ın tırmanamadığı,hastalıklar ın  bar ınamadığı bu dağ sırtında çınarlar gibi gelişegenişleye uzun, bıktır ıcı bir ömür sürüyorlardı. Ne kadarheyecansız, ne  derece uyuşuk bir ömür! Hayatın aşağı tabakalardainsanlar ı kavuran,. çarpışıp didiştiren f ırtınalar ı burasını tutmuyordu.  Burada mâneviyat itibariyle de durgun, tahavvülsüz(Değişikliksiz) bir hava, karlar ı lapa lapa yağan, sakin birdağ iklimi vardı. Köylerinde ahali apaçık, kaç göçsüz gezipyaşadıklar ı halde bu kasabada kadınlar ın iki gözünü birdengörmek  imkânsızdı. Gelin bir evde, kayın babasından kaçar,

Sayfa 6

Page 7: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 7/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgüvey baldızının yüzünü tanımazdı. Sazsız, sözsüz;düğünsüz derneksiz  bir ölü hayatı geçiriyorlardı. Bol bol evlenmekten ve sıksık doğurmaktan başka ömürlerinin tadı, acısı yoktu.Kadınlar ında  ne oynaklık, erkeklerinde ne bir haşar ılık.. Kaçma,kaçırma gibi hâdiselere tektük rastlanırdı; ahlâksızcavak'alar da binde  bir görülürdü. İşte vilâyet merkezinde bitip tükenmezuygunsuzluklara sebebiyet veren Yatık Emine ahlâkını ıslâhetmek için  bu donuk kasabaya gönderilmişti. Jandarma kumandanı kapının önünde sesler duyunca tavr ını büsbütünciddileştirdi. İçeri,  arkasında rengi atmış siyah bol çar şaf, yazma peçesi inik,elleri pelerininin altında saklı ufak tefek, mahçup ve korkakbir   kadın girdi; hemen oracıkta, eşiğin yanında durdu.11  Mülâzım bunu beklemiyordu. O zannediyordu ki, İstanbulsokaklar ında bazan rasgeldiği gibi sigarası parmaklar ında,  allıklar ı yüzünde, peçesi açık, dişleri çürük, yürüyüşükıvr ımlı, tıknaz bir kadın girecek, yayvan yayvan hemenkonuşmaya  başlıyarak nihayet jandarmalarla tutturulup dışar ı attır ılacaktı. Kar şılıklı duruyorlardı. Mülâzım bekleyip

Sayfa 7

Page 8: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 8/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthazırlandığının  çıkmamasından dolayı büsbütün durgunlaşıp kızardı;neden sonra, okur gibi yaptığı kâğıda başını eğerek sordu:  - Emine sen misin?... Yatık Emine!...Obürü hiç cevap vermedi; kımıldamıyordu bile... Sıkı sıkı yüzüne çekip çenesinin altından iğnelemiş olduğu, üzeri mor ve beyaz  dallı yazma peçesinin arkasında gözlerinin canlılığı,dikkatli dikkatli baktığı farkolunuyor, bu gergin tülbendinbastırdığı

  burnunun ucu da beyaz, toparlak bir benekle yüzününtam ortasında göze çarpıyordu:Sabri şimdi yan gözle onu tetkik ediyor; o kadar kapalı,şekilsizdi ki insana ne iğrenme, ne beğenme, hiç bir hisvermiyordu.  Ökçeleri çarpık, uçlar ı kalkık yamru yumru ayakkabılar ı toz içindeydi; çar şaf ının kumaşı da yer yer akmış veburuşmuştu.- Söylesene be!... Sen misin?  Kadın biraz kımıldadı, sonra o vücuttan çıktığınainanılmayacak kadar boğuk, kalın bir ihtiyar, şişman Lehlikadın sesiyle:

  - Benim, dedi, adım Emine, babamın adı Abdullah,anamınki Hürmüz... Üç yüz yirmide doğmuşum, rum! hesap,  hamidiyemde öyle kayıtlıymiş, kağıdıma Yanık Emineyazmışlar amma o yanlış, bana Yatık Emine derler...

Sayfa 8

Page 9: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 9/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt  Karakoilarda, mahkemelerde tekrar ede ede öğrenmiş,ezberlemiş olduğu bu sözleri bir bir arasından kayıtsızca  söylüyordu. Mülâzım sözünü keserek: - Bana bak dedi. Yatık Emine misin, Yanık Emine mi, herne herze ise, bana onun lüzumu yok; burası Ankara değil,aklını

 başına al, uslu slu otur, ufak bir münasebetsizliğiniduyarsam seni karakola çeker, eşek sudan gelinceye kadardöverim, kemiklerin kır ılır anladın mı? Şimdi ar ş!  Kadın hiç cevap vermedi; ezile büzüle, sıska bir yavruköpek gibi duvara, kapının pervazına sürünerek dışar ı çıktı.  İyi mal olsa buraya gönderirler miydi ?Kavruk murdar ınbiri... Çavuşu çağırdı: Alın onu, kadınlar hapisanesinemisafir   edin! emrini verdi, kı lıcını taktı, avluya yürüdü. Emineorada etraf ını alan yılışık jandarma halkası ortasında sırtını duvara  verip çömelmiş, peçesini açmış, hararetli hararetlikonuşuyor:  - Taşlar ayaklar ımı daladı, bu ne cehennemin bucağı yermiş... Diye yılgın bir tavırla yolda çektiği sıkıntılar ı anlatıyordu.  Kasabada kimse Yatık Emine'ye ev vermek istemiyor, hiçbir mahalle onu almaya katlanamıyordu. Memlekette içteniçe

Sayfa 9

Page 10: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 10/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt  kaynayan bir hiddet, bir hoşnutsuzluk vardı. Kahvelerdetoplanan erkekler, çeşme başlar ında biriken kadınlar hep buişi  konuşuyorlar:  - Hele hükümatın ettiğine bak, kötü kar ılar ı gönderecekbizim memleketi mi bulmuşlar?...1213  Diye söyleniyorlardı. Vilâyetin bu kirli hediyesi onurlar ınadokunmuştu. Hatta halkın sıkıştırması üzerine Belediyeâzası

  kaymakamın yanına çıkıp şikâyet bile etmişlerdi. Fakataldıklar ı cevap sertti; mademki vilâyetin emriyle gelmişti,geri  çevrilmesine imkân yoktu; hem bu memleketleri için birşerefti; vali burasının ne kadar ahlâklı bir kasaba olduğunu  bildiğinden ıslahı haletsin diye onu göndermişti. Hiçşüphe yoktu ki günah yoluna sapan bu kadın,memleketlerinde ahlâkını

  değiştirecek, doğru yolu bulacaktı; bunun hayr ı, sevabı onlara idi. Kirk yıl kötü, bir gün tövbekâr...Bu izahat eşraf ı pek de  ikna edemedi, daha ziyade zorlamaya çekinmişlerdi.«Hele bir zaman bekleyelim! » karariyle dağıldılar. Ahalihala sert,  merhametsiz davranayordu,. Kaymakam, Yanık

Sayfa 10

Page 11: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 11/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtEmine'nin kadınlar hapishanesinde usul dışı uzun müddetkalmasından  ürküyor, jandarmaya «ille eve çıkmalı» diyordu.  Bir gün Emine'yi kanlar içinde hapishanenin avlusundayatar buldular. Emine oradan memnundu; dostunubaltalayan bir   yörük kar ısıyla komşusunun sandığından beşibiryerdeleraşıran bir göçmen kadını arasında külfetsiz, zahmetsizyaşıyor,  başını dinliyor, yorgunluğunu alıyordu. Lakin bir gün,hapishane bahçesindeki ağaçta dutlar doldu. Yar ı ham, yar ıolmuş  silkip yere düşenlerin beraberce yenmesine önce sesçıkarmadılar, fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti.Hepsi girmeğe hakkı olmadığı halde aralar ına sokulupkısmetlerini yiyen bu kadın da kimdi? İki mahpus başbaşaverip konuştuktan sonra hiç  yoktan bir kavga çıkardılar; Emine'yi bir iyidövdüler.Vak'a haberini alan kaymakam, mülâzımı çağırttı:  - Haspa orada rahat durmamış, bir gün yörük kar ısı kızıpgırtlağından sıkarsa neden hapishanede duruyordu diye bizimes'ul  ederler. Bugün çıkacak, anlaşıldı mı? Emrini verdi Eminesokak ortasında kaldı. Nerede yatıracaklardı? Nihayet kalem  odacılar ından bir ihtiyar, evinde alıkoymağa razı oldu.Kasaba kadınlar ı bunu haber alınca kafile kafile yollara

Sayfa 11

Page 12: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 12/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdüzülüp  seyre, odacının evine geliyorlardı.Orak biçmek içinkasaba cıvar ında çadır kuran çingene kadınlar ı bile kulaktankulağa işi  duymuşlar, onlar da bir kafile olarak odacının evinemisafir gelmişlerdi. Evi dolup dolup boşalıyor, bir düğünegelir gibi  feslerine inci, boyunlar ına beşibiryerde takmış, yüzlerinedüzgünler sürmüş irf kuvvetli ve bu, yeni dişiye kar şı kıskanç  kadınlar arasında Yatık Emine, şakağındaki taze yarası,sol ayağına topallık veren beresi ile dolaşıyor, kovulmamak,dışar ı  atılmamak için her şeye razı, kendini seyrettiriyordu.Kadınlar ona baktıkça şaşır ıyorlardı. Ankara'da bu cılız,sıska için mi  adamlar birbirini vurmuş, kocalar kar ılar ını boŞamış,kasaba karmakar ışık olmuştu? Manalı manalı birbirineişaretler yaparak, göz kaş süzerek Emine'ye uzun uzunbakıyorlar, fiskos gülüşüyorlardı. Erkeklerde merak dahafazladır: «Acep ne biçim kar ıymış ki bu... diye toplaştıklar ı dere boyunda konuşurlar, fakat evlerinde sormaya cesaretedemiyerek zihinlerinde  Emine'yi 1415büyütürlerdi. Işi gidip jandarmalardan tahkike kadar varandaha meraklılar ı ise:

Sayfa 12

Page 13: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 13/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt  - Kor gibi sıcak ama bir sıkımlık canı var... dan başkadaha tafsilâtlı cevap alamamışlardı. Emine, zayıf çelimsiz bir   kadındı; fakat çirkin değildi. Duru beyaz, birbirine uygun,ufacık çehresi üstünde insanı şaşırtacak kadar kara,kapkara ve  par ıl par ıl iki gözü vardı. İnsan gözünden ziyade bunlarkafese konmuş vahşi, yırtıcı hayvanlar ın içleri hırs, haşinlikve  ürkeklikle dolu heybetli, fakat zebun (zayıf,güçsüz)gözlerine benziyordu.Bu gözlerin en ehemmiyetli hassası dişiliği idi;  hırsını bir türlü yenemiyen, bir türlü cinsiyetibastır ılamıyan bir kısrak bakışıyle erkekleri süzerkeninsanın, damarlar ına bir   ılık duygu yayardı. Bu tesiri kendinde duymıyan yoktu.Serseri müşterilerinden sık sık işinin düştüğü komiserlerle

 jandarmazabitlerine (subay) ve hatta mutasarr ıf (Kaymakam ile valiarası idare amiri) valilere kadar kimin kar şısına çıkarsapeçesinikaldır ınca gözlerinin izini bırakır, birkaç gün arasıra kendinidüşündürür, hatırlatırdı. O harap, hasta, zebun vücudununüstünde bu gözler ne kadar sağlam, ne kadar sıhhatli vekudretli dururdu... İnsan, onlar ın böyle bir kadına nasipoluşunaacır, bayıltıcı olması lâzım gelen keyiften ancak birtakım

Sayfa 13

Page 14: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 14/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtserserinin tattığına kızardı. Emine'nin dudaklar ı dakendiliğindenfazla kırmızı, âdeta boyalı gibiydi. Dudağa allık sürmesinibilmeyen bu memlekette duru beyaz çehre üzerindekikırmızılıkda çok tesirli oluyordu. Sonra onun endamsız, zayıfvücudunda ısınmış bir tuğla gibi çok âdi, fakat işleyici,devamlı, bir sıcaklık da vardı. Hülâsa, hangi tabakadan olsalar köylüveya memur, bütün erkekler Emine'nin kar şısında, yürekleriüzerine arzunun bir kanat gibi sürünüp geçtiğini duyarlardı.  Odacının kar ısı şimdi memlekette şöhretli, mevkiliydi.Sokaklardan geçerken her kapıdan bir kadın f ırlıyor, onulâfa tutarak  Emine hakkmda, malûmat alıyordu. İçlerinden bazılar ı dakocasınâ mukayyed olmasını, kara gözlü büyücü kadına  görünmemesini söylüyorlardı. Bu nasihatlerin tesirinetutulan kadın artık gelip giden misafirlerin şerefinden,Emine'nin  gördüğü işlerden de vazgeçmeğe razı oluyordu. Bir gün,kendi de evde yokken, hiç âdeti olmadığı halde kocası kalemi  bırakıp eve gelmişti. Bunu komşulardan haber alıncakıyamet koptu; hırsından pencereleri açıp sokağa bağır ıyor,üstünübaşını parçalıyordu. Fakat öğle üzeri olduğundan erkekler

Sayfa 14

Page 15: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 15/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtişte idi; kapının önü, başına döşemesini (Bir çeşit baş örtüsü)şöyle iğreti örtüp evinden f ırlamış kadınlar, entarilerininetekleri yerlerde sürünen çocuklarla, doldu. Bir aralıkkadınlar hep,bir ağızdan:- Hele at dışar ı, at dışar ı!..Diye bağırdılar. İçeri girenler oldu.Biraz sonra Emine'nin bohça gibi dışar ı f ırlatıldığı görüldü.  O hiç ses çıkarmıyor, elleriyle başını esirgemeğe alışarakyerde yatıyordu. Öbürleri, sanki bu sessiz, hareketsiz vücut  onlar ı ısır ıyor, sokuyormuş gibi korka korka haykır ışarak,ara vermeden nalınlı ayaklar ıyle vuruşturuyorlardı.  1617  Bereket Hükûmet konağı uzak değildi; haber aldılar, gelipEmine'yi kaldırdılar. Nereye götüreceklerdi? Hapishanede  ölmesine razı olmıyan kaymakam şimdi:- Geberseydi de kurtulsaydı!Diyordu. Nihayet hastahaneyimuvaf ık buldular.  Bu karar verilinceye kadar Emine, eczanenin kapısı önünde peçesi inik, inliye inliye sekiz saat beklemişti. İhtiyarRum  eczacı yaralar ını yıkayıp sarmıştı. Eczacı parasını nereden alacaktı? Belediyenin vereceği şüpheliydi;hapishanenin çoktan  tahsisatı bittiğinden zaten artık ölüm halindeki

Sayfa 15

Page 16: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 16/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtmahpuslara bile ilâç verilemiyordu. Nihayet akşama doğruelinde pusulasıyle  bir jandarma geldi, kımıldamıya mecali olmıyan Emine'yiite, söve önüne kattı, şehrin dışındaki hastaneye götürdü.Yolda iki  defa düşmüş, fakat jandarmanın akıl almaz birahlâksızlıkla şurasına burasına attığı çizmelerin tekmelerialtında, kamçı

  zoruyla kalkan bir lâğar (Acıma) at gibi burnundankorkunç sesler çıkar ıp soluyarak kendini toparlıyabilmişti.Daha iki saat  evvel, içinde ölü yatan temizlenmemiş bir yatağa onusoktular. Bayıldı, kaldı... Işte bunun için böyle her zorakatlanıp ne  yapılsa sızıltısız r ıza gösterdiğinden dolayı Emine'yeYatık Emine derlerdi. Hükûmet memurlar ınca âdetti; akşamüstü  kalemden çıkanlar eczanede toplaşırlar, memlekete veişlerine dair sonu gelmez dedikodular yaparlardı.Kaymakamın  yolsuz icraatı, hususi hayatı hep burada konuşulur,kasabanın olup biten işleri hep burada öğrenilirdi. Rumeczacı, biri  kırmızı, diğeri mor boyalı ve şiş kar ınlı iki cam kavanozarasında yar ı gizlenerek gözlüklerinin ardında dikkat kesilen  gözleriyle bu lâkırdılar ı dinler, sigara yakmak istiyenlere

Sayfa 16

Page 17: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 17/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkibrit yetiştirir, kendi eliyle yaptığı zencefil liköründen arasıra  ikramlarda bulunurdu. Lâkin memlekette her türlüfenalıklar ın artmasını beklediği halde lâkırdıya kar ışmaz,ufak bir mütalâa  yürütmez, pek mecbur kaldığı zaman da sade:- Çok şaştı bu ise!..  Derdi. Bu cümle her yeni habere, her yeni dedikoduyayaraşır ve ona hiç bir mes'uliyet getirmezdi. Gene böyle birakşam  kaza kodamanlar ı eczaneye toplaşmışlardı. İki ay evvelizinli gittiği vilâyetten yeni dönen tapu memuru bir aralıksordu.  - Ayol, dedi, buraya bir kadın göndermişler, Emine mi,Ayşe mi, ne... Merkez komiseri Hacı Bekir Efendi bana, «Gitde  gözü onda gör, adamın yüreğini gıcıklıyor!» dedi, doğrumu?  Jandarma zabiti hastahane memuruna döndü.- Sahi ne oldu Emine'ye, hala yatıyor mu? diye sordu.Hastane idare memuru sürmeli gözlü, yanık yüzlü Urfalı birkırklık adam,  hafifçe kızardı. Sonra arap şivesine uygun sıcak birsesle:  - Yok, kalktı, fakat hastanede; hademe kadın çocukdüşürdü de onun işlerine bakıyor! dedi. Eczanede herkes,  birdenbire, şüphe ve tereddütle dolu bir ağır sükûta daldı.

Sayfa 17

Page 18: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 18/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtAcaba hastane memuru 18Yatık Emine'ye mi tutulmuştu? Kâfir Urfalı, daha yeni deevlenmişti, fakat ona bir kar ı, beş kar ı yetişir mi?  Dal Sabri'nin yüreği âdeta burkuldu; «Sıcağa, faydalıdır,hararet keser diye eczacının uzattığı zencefil likörünü birhamlede  yutup kalktı; kılıcını daha azametle, âdeta bir tehdit gibişakırdatarak askerce selâm verdi, çıktı. Bir şeye canı sıkıldığı

  zaman o böyle yapar, selâmını askerce verir, kılıcını şakırdatırdı. Eczanede kalanlar bir müddet daha sustular;sonra tapu  memuru, gitti çubuk sahibi mihnetsiz bir yerli:  - Ne oldu bu tüysüze? Canı sıkıldı, hele hastaneci söylebakalım. Emine'ye takılıyor musun? Çocuğu  şüphelendirdin...Diye alay etti. Urfalı:  - Yok a canım, benim o tarafa uğradığım yok, gardiyanGürcü Server meşgul. İkisini de atacağım ya biryakalarsam... dedi.  Dal Sabri o hiddetle çar şı boyunu geçti; etraf ınabakmıyor, bir vak'aya yetişir gibi acele acele yürüyordu.Yolda  rasgelenlerin selâmını bile görmezliğe geliyordu. Burada

 jandarma zabiti olsun da daha bir defa, Ankara'da  şöhret salmış olan o, gözleri görmesin... Hay aptal hay,işte hastane memuru işini yoluna bile koymuştu; hem bana

Sayfa 18

Page 19: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 19/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthaber   vermeden, danışmadan nasıl oluyor da jandarmanezareti altında bulunan bir kadını iyileştiği hald hastanedealıkoyuyordu: Yar ın kaymakama müzekkere (Bir iş hakkındaamire sunulan yazı) verecekti...  Önlerinde, ev boyunda gübre yığılı, bahçelerine çit yerineölmüş hayvan kemikleri örtülü dış19mahallelere gelmişti. Hazır hastane de şurada idi. Bir defauğrasa, tahkikat yapsa fena olmazdı. Fakat ilk önce erkekler taraf ınagirdi. Lâf yaparlar diye korkmuştu; şöyle, çabuk çabukodalara baktı, havasız, kirli yerlerdi; batmaya başlayangüneşin ışıklar ısık demir parmaklıklı küçük pencerelerden içerigiremediğinden her taraf ı loşluk bürümüştü. Avlu birazasitfenik, biraz daaptesane ve çirkef kokuyordu; hava değiştirmeğe gelenaskerlerden ölen çoktu; delik tıkandığından teneşirinsabunlu sular ıetrafa taşıyor, her zaman yenisi döküldüğünden batak bukızgın güneş altında bile kurumuyordu. Sabri karsısındaellerinigöğüslerine kapayıp bir nevi divan duran hastabakıcılara!«Açın! Süpürün Yıkayın.. gibi emirler verdikten sonra bahçeiçindeki

Sayfa 19

Page 20: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 20/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttel kapıdan öbür tarafa geçti, merdivenleri çıktı. Sofada,çar şaf ının pelerinini omuzlar ına atıp başına beyaz bir tülbentörtmüş,yüzü açık bir kadın vardı; iskemleye oturmuş, hareketsizduruyordu, ayağa bile kalkmadı, acaba Sabri'nin çizmesesleriniduymamışmıydı? Yoksa uyuyormuydu? Evet uyuyordu. Ağzı

biraz çarpılmış, gözünün biri yar ı açık, rahat bir teneffüslederinderin uyuyordu. Kapıdan giren kızıl bir aydınlık altında hiçde fena görünmüyordu; yüzü ne kadar beyaz ve dudaklar ı ne kadar kırmızıydı, haspa burada bile muhakkak düzgününüsürüyor, allığını unutmuyordu. Sabri'nin üzerine dikip kalanbakışlar ı altındaEmine uyandı; hemen ayağa kalktı. Gözleri şaşkınlıkla,korkaklıkla doluydu, kendisini çar şaflı2021zannederek elini hemen peçesine attı; fakat hatırlayaraktülbendin ucunu çekti; ağzının üstüne kapattı;Sabri dik, ürkütücü bir sesle:- Başka kimse yok mu burada? Diye sordu. Emine'ye,nedense, doğrudan doğruya bakamıyor ve bunu sorarkeniçeriye,boş bir koridora sesleniyordu. Öbürü, kalın, boğuksesle anlattı:  - Hanife kadın hastalandı; şimdi, o gelinceye kadar işlerini

Sayfa 20

Page 21: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 21/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtben yapıyorum; çamaşır yıkadım da yorulmuşum, şöyle içim  geçmiş...Sabri, etraf ın sessizliğinden, binanınloşluğundan cesaret aldı, birden başını çevirip gözleriniEmine'nin tâ gözlerine  dikerek:- Nasıl, artık iyileştin mi? Dedi. Bu cümlede, bu sesteistemiyerek fazla bir rikkat (samimiyet) vardı; hemendeğiştirdi.- Bir dayak daha yersen geberirsin ha..! Diye ilâve etti.Mülâzımın yüreğinden geçen bu rikkat Emine'nin gözündenkaçmamıştı. Tecrübelerinin bilgisiyle şimdi kar şısındaki şuince, güzel delikanlının kendisine istemiye istemiyesokulduğunu,sokulmaya mecbur kaldığını, anlamıştı. Yüzünün gül destesigibi ne de elvan renkleri vardı... Ya endamı? Emine istekli,açgözleriyle şimdi, korkusuzca, zevk ala ala bakıyordu;kar şılıklı bakışıyorlardı. Bu, iki taraf için de sıcak, sokulganbir bakıştı. Sabri fazla ileri gittiğini an'ladı, başını kapıyadöndürüp:- Hastane memuru sık sık gelir mi buraya? Diye sordu.Konuşa konuşa, biri arkada itaatli, ezgin, öbürü önde hâkimvedik, merdivenleri indiler. Kapının önünde Sabri döndü,tesirini duyduğu o iştahlı gözlere şimdi bir daha,

Sayfa 21

Page 22: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 22/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkaçamaksızcabaktı sonra hiç bir şey demeden, yeni bir karar almış gibisert, çıkıp gitti.Kaymakam ertesi günü hastane memurunu çağırdı:

  - Hani, dedi; Ankara'dan gelme bir kadın vardı; jandarma dairesi ona bir ev bulmuş, artık hastanede kalması

caiz  değil, elin aşiftesini biz mi besliyeceğiz; onu gönderin deyerine namus ehli bir başkasını kullanın!  Emine'ye bu karar ı bildirdikleri zaman gene, âdeti üzere,hiç itiraz etmedi. Fakat yüreği sızlamıştı. Ömründe bu kadar,hiç  bir yerde rahat görmemişti, vücudu yerlerdesürüklenmeden, hırpalanmadan Allah r ızkını veriyordu.İçinden:  «Ah o jandarma, diyordu, beni hastane memurundankıskandı da buradan attır ıyor! »  Ona bulduklar ı ev kasabanın ucunda, göçmenlereayr ılmış ücra mahallenin en izbe bir köşesindeydi.Bomboştu, ne minder,  ne şilte, ne perde... İçeri girdi; komşunun kuyusundantaşma bir su ayağından kuvvet alan bodur kabaklar dizili birbahçesi  ve iki yer odası vardı. Ne yiyip ne yakacak, nasılgeçinecekti? Kenarda hasır eskileri kalmıştı, onlar ı bahçeyebakan pencereden önüne çekti, üstüne kıvr ıldı, düşündü. Ah

Sayfa 22

Page 23: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 23/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthastane! Ne rahat, amma ne rahattı... Şimdi, bu saatte,çorba ve ekmek  dağıtılırdı. Gürcü gardiyan Server duvardan.- Emine, kâseleri yakala da gel!22MEMLEKET HiKAYELERİ

YATIK EMİNE 23  Diye seslenir, sonra onun tabağına bir kepçe fazladökerek:  -Ye de biraz et, can tut, yüreğim gibi kavrulup gidiyorsunbe kız... Diye takılırdı.  Şimdi, güneş kaybolduğundan bu çukur odaya karanlık,batan bir geminin ambar ına su nasıl dolarsa, öyle hertaraftan  taşkın bir halde giriyor; koyulaşıp ağırlaşıyordu. Emine,rahatın tadını aldıktan sonra ilk defa şu değişiklikten, şu  yoksulluktan eza duymuştu! Sabri'yi hatırlayarak:-Ah gidinin köpeği! Dedi; fakat tesirinden de kendisinikurtaramıyarak:  «Amanın ne körpe çocuk...» diye söyleniyor,düşünüyordu.-IV-  Hükûmet konağının yan sokaklar ında bir sıra ufak dükkânvardı, arzuhalci ve avukat dükkânlar ı... Küçük birçekmecenin  önüne geçip bol sigara ve çay içerek sohbet eden budükkâncılara arasıra köylüler uğrar, arzuhal yazdır ır, dâva

Sayfa 23

Page 24: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 24/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthavale  ederlerdi. Bunlar ın çoğu arazi sahibi, zengince adamlardı;eşraf ile düşer, kalkar, onlarla bir teşrifata tâbi olur, itibarlı  yaşarlardı; fakat memurluktan ayr ılma arzuhalciler devardı ki kalem odalar ından kovula atıla, azarlana sövüleşunun bunun  işini kurtar ıp beş on para çıkarmaya çalışırlar, bu parayı da içki ile bitirirlerdi.Emine, günlerce beklemiş, ne komşulardan,ne debaşvurduğu jandarma çavuşundan bir yardım görmüştü. Neyapacaktı? Bir gün sıkıca örtündü, arzubalcilere birer birer baş vurdu.İtibarlılar ı derhal bu yabancı ve çar şaflı kadının kimolduğunu seziyorlardı

ve mevkilerinin şerefini korumak için daha lâkırdı söylemesine meydan vermeden (Başka dükkâna, bizimvaktimiz dar! »bahaneyle başlar ından savuyorlardı öbürleri ise halknazar ında kirlenip söylenmekten, müşteri kaçırmaktankorkarak:  -Fayda etmez kadın, pul parasına yazık... nasihatiyleatlatıyorlardı. O, böyle bir cevap alınca hiç sızlanmadan,kızmadan  dükkândan çıkıyor, sabırla öbürüne dalıyordu. Nihayetbirisi:-Üç kuruş pul parası, on para kâğat, bir çeyrek de yazma

Sayfa 24

Page 25: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 25/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthakkı, hadi çıkar, ben sana okunaklı bir arzuhalyazıvereyim... Dedi.  Bu, reji kantarcılığından kovulmuş serseri ve yar ı meczupbir adamdı. Emine göğsünün altından çıkardığı rutubetli birmeşin  çantanın orta gözünü açtı, hesapladı; kırk paraçıkışmıyordu. Öbürü ısrar ediyordu, başka türlü yazamazdı;canı isterse, hem  onun yazacağı çok tesirli, firakla (Acıklı) olurdu,muhakkak istediğini yaparlardı. Kadın, iri, derin gözlerinikar şısındaki bu  göğsü açık, bıyıklar ı dağınık kaba herife dikmiş:  -Ne etsek ki, vallahi yok, olsaydı saklar mıydım ayol! diyesöyleniyordu. Dükkânda yalnızdılar; sokak öğle güneşinin  altında tenhalaşmış; gübreleri eşen serçelerle arasırahaykıran horozlardan başka meydanda canlı kalmamıştı.Erkek24düşünüyor. Emine de merhamete getiririm, diyemütemadiyen anlatıyordu:- Dört gündür sıcak yemek yemedim, günah değil mi, beniburaya gönderdilerse açlıktan ölsün demediler a; Ankara'dahiç olmazsakarnım doyardı... Gözlerim karar ıyor!Bir aralık arzuhalci düşündü:- Haydi git, put getir!

Sayfa 25

Page 26: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 26/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtDedi; sonra tuttu, uzun bir dilekçe yazdı,Emine kalan parayı vermek istiyordu; öteki almıyordu;«Sende kalsın, kebap ye! » diyordu. İki serseri bu merhamethissiylebirbirlerine ne kadar yaklaşmışlardı... Emine çıkmakta aceleetmedi; tahta kanepenin bir kenar ına ilişti, arzuhalci demürekkebin kurumasını bekledi. Konuşuyorlardı. Kadın :- Bu memleketten misin?Diye sordu. Öbürü Rumeli'nden geldiğini, dört yüz kuruş aylıkla rejide çalışıp giderken kafasına bir sızı yapıştığını,hastalanıpkaldığını, şimdi, işte gördüğü gibi, arzuhalcilikle geçindiğinianlattı. Hükûmet konağını işaret ederek:- Bunlarda akıllıca iş arama... Seni sürerler, nasılgeçineceğini düşünmezler; açlık bu, ne yapacaksın, geneönüne gelenle düşüpkalkacaksın... Yar ın hadi bir vak'a buradan da bilmemnereye; oradan da başka bir cehennemin bucağına...Diye söyleniyordu. Nihayet: «Hele götür bakalım şu kâğıdı,ne buyuracaklar?» cümlesiyle bir türlü kalkıp gitmeye arzugöstermiyenEmine'yi harekete getirdi.Kâğıt, tekrar, aidiyeti cihetiyle, jandarmaya25havale edilmişti. Emine'nin kapıdan içeri girdiğini görünceDal Sabri:

Sayfa 26

Page 27: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 27/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt- Gene ne var, artık her iş bitti, Yatık Emine'yle uğraşacağız!Diye haykırdı; arzuhali okuduktan sonra büsbütün kızdı:- Ne o, dedi, hastane hoşuna mı gittiydi? Ye, iç, keyfini degetir, âlâ... Ben sana bir şey söyliyeyim mi? Bir dahahükûmet taraf ınaayağını attığını duyarsam karakola tıkar ım! Çamaşıra git,hizmetçilik et, çorap ör, dikiş dik, geçin, anlaşıldı mı? Yallah!Sabri, âdeta hoşlandığı Em ine'ye için için kızgındı; gözleriniunutamıyordu; fakat o kadar seviyesi düşük, âdi bir kadındı ki, elinisürebilmesine imkân yoktu; işte bu imkânsızlık onu böylehain ve hasetçi ediyordu.Emine çıktı; beş, altı senelik sokak kahpesi ömründe ne acı zamanlar geçirmişti... İşte bu da onlardan biriydi; bu daelbettegeçecekti. Fır ına uğradı, kocaman, has bir pide aldı; kalanparanın yar ısını peynire, yar ısını da karpuza verdi; yolununüstünde bir bostan vardı; sulak, serin, gölge bir yere geçip oturdu, iştihaile karnını doyurdu. Henüz yemeğini bitirmişti, arkadan biri:- Ne o, Emine, seyrana mı çıktın kız!Diye seslendi. Bu, hastanedeki Gürcü Server'di; meşe gibisağlam, gürbüz bir delikanlı... Hiç pervasız (çekinmeksizin)gelip setinüstüne, Emine'nin yanına oturdu. O, ne şehirler görmüş,sergüzeştler (serüven) geçirmiş, yiğit bir adamdı; bu

Sayfa 27

Page 28: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 28/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtmemlekettezevksizlikten bunalmıştı; kaçıp başka bir tarafa gidecektiamma askerliğini bitirememişti. Emine dedi ki:- Bizi görürler, lâf olur...Server:- Öyle ise gel, nah şuracıkta kireç ocağı var, siper yer, rahatrahat konuşuruz...Kalkıp yürüdüler; hakikaten orası hem izbe, hem de serindi.Server bir sigara da Emine'ye sardı. Dumanlar ı savurasavura sıcaktanbunalmış bir tabiat ortasında, akşama, hatta geceye kadarkonuşup kaldılar.Ertesi gün Gürcü Server Ermeni kuyumcuya uğradı, o güneyetişmek üzere savatlı bir bilezik ısmarladı; sonra çar şıyı dükkân dükkândolaştı, pembe papatyalı, kocaman dallı ince bir kumaştandokuz endaze entarilik (orada fistanlık derlerdi) birkaç gazboyaması aldı,biraz da nevale (Yiyecek, içecek) düzdü; bunlar ın hepsini ikiçıkın yaparak akşam karanlığında Emine'nin evine götürdü.Kapıyı çaldığı vakit kadın çoktan uyumuştu; bir türlüduyuramıyordu; geri dönecek değildi ya, elini aralıklardansokarak mandalıçevirdi, açtı, bahçeye girdi. Cama evvelâ fiskeyle vurdu;işittiremedi, sonra parmaklar ının tersiyle sert sert, birdarbuka gibi öttürdü.

Sayfa 28

Page 29: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 29/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtEmine:- O kim? Ne istersin? Diye soruyordu. Beriki:- Benim, Server, al şunlar ı... Diyordu.

YATIK EMİNE 27Fakat kadın başka başka adamlar taraf ından sık sıkuyandır ılmaya alışık olduğundan ve kafasında birbirinekar ışmış birçok erkekisimleri dolaştığından birden gelenin kim olduğunu venerede bulunduğunu hatırlıyamıyor, hâlâ Server'itanıyamıyordu Nihayet anladı,kapıyı açmıya cesaret edemiyerek pencereyi sürdü.Dışar ıda çok yıldızlı bir gecenin, yüksek dağ gecelerinindurgun, huzurluaydınlığı vardı. Odanın ve uykunun karanlığından çıkanEmine'ye bahçe âdeta sabah alacası içinde gittikçe açılırgibi göründü, gittikçekıyıyı, köşeyi, Server'in yüzünü daha iyi seçiyordu. Orada,komşülara duyurmamak için f ısıl f ısıl konuşmıya başladılar.Ne Server içerigirmek arzusu gösteriyor, ne de öbürü gelmesini teklifediyordu. Çıkınlar pencereden uzanınca Emine şasaladı,sevinçli bir sesle:- Neye masraf ettin a kız! Diye söylendi.O, böy le sevindiği zaman erkeklere de tıpkı kadınlarlakonuşur gibi «A kız!» diye hitap ederdi. Memnun,koruyucutavırla:

Sayfa 29

Page 30: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 30/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt- Paranı tüketmişsin sen... Neler var bunlar ın içinde?.. Diyehem fazla masrafa taraftar olmadığını anlatıyor, hem de çokmemnunolduğunu, meraktan çatladığını gösteriyordu. Server:- Kaç kuruşluk iş ki... Ye,kuşan! Diye cevap veriyordu.Pencereden içeriye yıldızlı gecenin keskin soğuğudoluyordu. Bir aralık söz bitti, gökteki yıldızlar gibi bunlar ında gözleri karanlığıniçinde keskin bir aydınlıkla par ıldaşıyor, birbirlerinden almaışıkla yanıyordu.28ikisi de zihinlerinden geçen asıl düşüncelerine dalmış öyle,sessiz duruyorlar, bekliyorlardı. Server omuzlar ını oynatarak: «Ayazyapıyor be!) diye söylendi. Emine bu f ırsatın üzerine bir kedigibi atılarak:-Gir içeri, kendini soğuklatırsın!..Diye cevap verdi. Sanki soğuk birden, yıldır ım süratiyleServer'in üzerine düşerek, ve onu yakacakmış gibi telâş ederek hemen koştu,iç kapının sürmesini çekti. Şimdi Emine'nin sıcaknefesleriyle âdeta ılıklaşmış olan odada kapalı, emin biryerde idiler. Lamba yoktuki yaksın... Server bir kibrit çaktı; fakat etraf ına,, odaya değil,kar şısındaki kadına, daha doğrusu kadının derin karagözlerine baktı.Sonra birden tekrar karanlığa, daha koyu, daha kapanık bir

Sayfa 30

Page 31: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 31/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkaranlığa gömüldüler. Gecenin sesleri büyülten durgunluğuiçindepencerenin yavaşcacık indiği duyuldu. Server, Emine'ye iyibakıyordu. Tütün kaçakçılığyila hastane mutfağındanhissesine düşen kâr ıhep ona sarfediyor, şurada burada ne bulursa hemen çikınyapıp gece, bir yavrulu köpek gibi duvarlara sürüne sürünezehiren miskinve korkak, fakat için için azılı ve hücuma hazır, hep onataşıyordu. Tereke ve mezadlardan minder, şilte gibi, çanakçömlek gibi eveşyası da almıştı. Şimdi oda, döşeli, pencere perdeliydi;ocakta ateş, duvarda lâmba vardı. Emine ne kadar rahattı...Bohçasını

hazırlayıp sık sık hamama gidiyor, bir koca kalıp sabunlayıkandığını, fildişi tarakla tarandığını gören kadınlar ı kıskanıyordu. OnaServer, hamamdan başka, dışar ıya çıkmasını menetmişti.Bütün gün yapayalnız canı sıkılıyordu, ama, katlanmaktanbaşka çarebulamıyordu. Lâkin eve gelip gitmesini aleniyete vuranServer'e düşmanlar peyda olmuştu. Komşu Tatarlar kendicinslerinden olmıyanbu iki uslu insanla çok meşgul olmuyorlardı, ama arasıra deelinde dolu sepet ve mendil ile Gürcü uşağın içeri girdiğinigördükçe

Sayfa 31

Page 32: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 32/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtalınıyorlardı. Bereket güz mevsimi gelmişti; kasaba kışlıktedarikiyle uğraşıyordu. Bu sırada hastanedeki çavuş, birgece Server çekilip gittikten sonra, yüreğindeki kıskançlığın arttığını duydu, yanındaki arkadaşına açıldı:-Hele ettiğine bak Gürcünün... Bizi, çağırsa ya!.Diye söylendi. O gün, kasabadan gelirken yan sokaktahamamdan dönen Emine'ye rastlamıştı; salına salına, oynakoynakgidiyormuş, onu tanımış ama aldırmamış... Öbürü çavuşunhoşuna gitsin diye kızar görünüyor:-İndireydin kafasına kasaturayı:Diyordu. Böyle saatlerce söyleştiler. Sonra bölük eminine(Bölük yazıcısı) işi haber vermek karariyle yattılar. Ertesigün Server köprünöbetçiliğiyle iki günlük uzağa atıldı; Emine'yi görmesine bilemeydan vermemişlerdi; vak'ayı haber alan Dal Sabri:-Kahpe bize de göz yumdurttu be, hele bir payını vereyim!...Diye bağırmış, Emine'yi çağırtmıştı. İki jandarmaya tutturupkılıcının kabzasile onu bir iyi döverken:30-Geldiğin gün sana uslu otur, yoksa kemiklerini kırar ımdedimdi; al işte...Diye söyleniyordu. Her vuruşta biraz daha sakinleşiyor,yatamadığı bu kadını dövmekten lezzet alıyordu. Sızıltısız,sessiz dayağı

yedikten sonra Emine'yi bıraktılar, doğru arzuhalciye gitti;Sayfa 32

Page 33: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 33/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtonu kendisine candan bir ahbap sayıyor, o günküdostluğunuunutamıyordu. Kollar ını bacaklar ını acele acele, açarakberelerini gösterdi.-Bak, bana ne etti o oğlan?..Dedi. Fakat memnun gibiydi, sesinde keder yoktu, sankikendisine eziyet ettiği halde elinde olmayarak hoşlandığı bugüzeldelikanlıdan dayak yemek ona lezzetli gelmiş, sinirleriniyatıştirmıştı. Bunu yar ı yar ıya farkeden öbürü, filozoftavriyle:-Onlar öyledir, adamın posasını çıkar ırlar. Dedi. Emine,iyiliğini gördüğü bu adamı mükâfatsız, mukabelesizbırakmıya razı değildi;çantasından iki çeyrek çıkardı, cömertliği, keyfi üzerindeydi:«Al borcunu, yar ın ahrette Allah benden sorar!» dedi.Arzuhalci hâlâinad ediyordu:-Geç kız, var işine, ben para mara istemem! Diye söyleniyor,gözlerini yumuyordu. Lakin kadın dayağın lezzetinden âdetaşımarmıştı. Donuk yüzü pembeleşmiş, o her zamankikıpkırmızı dudaklar ı ise aksine uçuk bir renk alrnıştı,gözlerinin siyahlığı şimdiyorgun, dumanlı, fakat ateşliydi; yari sarhoş gibiydi,arzuhalciye:-Alıver be kız! ...

Sayfa 33

Page 34: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 34/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtDiye israr ediyor, arasıra da kendi kendine söylenir gibi;-Hay gidinin oğlanı, bedenimi bere etti... Diyordu. Bunusöylerken sanki tatlı bir şeyden bahseder gibi süzülüyor,yutkunuyordu.Çoktandır erkek dayağı yememişti. Onu şimdi çok lezzetlibulmuştu... Arzuhalci birden kızdı; ikindiden çıkanlardan üçdört kişidurmuş, yazıhanenin camekânından bunlar ı seyrediyordu.Maskara olacaktı, bu ne belâlı kar ıydı, yerinden f ırladı, onunböyle birdenbiretutan delilikleri vardı. Emine'yi yakaladı, kapının önünegötürdü omuzlar ından tuttu, sonra bacağını olancakuvvetiyle kaldır ıp nişanlıyaraktâ arkasına bir tekme vurdu... Bu vak'a, sözü kahveleredüşürdü. Gürcü Server'in işinden haber alan yerlilerinayaktakımı bir zamandır geceleri Emine'nin evi önünde dolaşmayı Adet etmişlerdi.Hatta güpegündüz iki delikanlının kapıyı zorlayıp içerigirdiklerini iddia edenler vardı. Güya eve dadananlar sade bunlardan ibaret dedeğildi; o, Urfalı memur da arasıra. uğruyordu. Halbukibunlardan Emine'nin haberiyoktu, hepsi yalandı. İşin doğrusu bir gün kendisi yokkenTatar kar ılar ı eve girmişler, bulduklar ı eşyayı minderlerekadar aşırmış, taşımışlardı. polis şikâyet, dinlemiyordu:«Hangi eşya be? Sende

Sayfa 34

Page 35: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 35/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtmal ne arar, jandarmanın önünde kolunu sallıya sallayageldiğini daha unutmadık!» diyorlardı. Emine, Sabri'ninyanına girmek istedi,fakat devre çıktığını haber aldı. Evi soyulduğu zaman yar ı kederlenmişti, fakat bu f ırsatla jandarma mülâzımının yanınagireceğinidüşünmüş, sevinmişti. Şimdi bu ümidin boşa çıktığını anlayınca birden ye'se kapıldı: Kuru tahtada kaldım. Fildişitarağı da aşırmışlar,asıl buna canım yandı! diye tutup jandarmalara bir 32müddet derdini döktü; hiç acımayarak hatta alay ederekdinliyorlardı. Nihayet, kalemlerin boşalmıya başladığını,memurlar ın birer birer çıktığını görünce korktular. Emine'yi kovdular.Boş evde sıkıntılı bir gece geçirdi. Arasıra, bir teselli gibi:«Mü'lâzım gelince çıkar anlatır ım, isterse beni genedövsün..» diyesöyleniyordu. Fakat mülâzım bir türlü gelmiyor. Emine de busefer büsbütün aç çıplak, f ır ınlar bakkallar önünde çar şıyı

kovula, sövüle dolaşıyor, bazan da bostanlarda, kırlardayatıp kalkıyordu. Arasıra sataşanlar oluyordu; açlıktangözleri kararan bumecalsiz, bitkin kadına sadaka vereceklerine laf atıpgeçiyorlar, gülüşüyorlardı.Artık soğuklar da başlamıştı; yağmurlar ın ardı arkası 

Sayfa 35

Page 36: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 36/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkesilmiyor, bazan sulu sepken kar biledüşüyordu. Mahalle aralar ında dolaşan Emine f ır ını tütenevlerin kapısını çalıyor, ekmek dileniyordu; 'lâkin ekmekyerine «Dahaçıkmadı», yahut «Fır ına salmadık» gibi ters cevaplaralıyordu. Bir gün sabahtan akşama kadar polis komiserininkapısında bekledi.Kapı, aralığından, Yatık Emine'nin şekli gözüne iliştikçe herif içerden:-Kirk gün beklesen nafile... diye haykır ıyordu.Bir aralık polislerden biri, yeni kaydolmuş bir delikanlı,merhamete geldi çantasını açtı, bir kuruş çıkardı. Bir kuruş koca bir ekmekdemekti. Lâkin nasılsa bu sadaka hazırlığı komiserin gözüneilişti; tutuşmuş gibi bir hamlede gözleri dönmüş, kendisinidışar ı attı:-Verme, verme! diye bağırdı...33Emine'nin uzattığı el boşta kaldı. Hayatın dayanılmaz birsarsıntısı bu kadını bir defa yere kapatmış, sonra herhalkası başka biçim eza ve mihnetlerden yapılma bir uzun,ağır zincir vücuduna dolanarak onu yaralıya, bereliyesürüklemiş, paramparça etmişti. Bu,manevi değil âdeta maddi bir zincirdi.. Bu, teşbih değil,vak'a idi. O bunlara ne derin bir tevekkülle katlanmıştı.Fakatbu derece hainliğe daha rasgelmemişti. Gözlerini çevirdi,

Sayfa 36

Page 37: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 37/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtiçinden on beş senelik müsibetlerin hazmedilmemiş acısı taşan bir bakışlakomiseri uzun uzun seyretti. Sonra gene bir şey demeden,aç bir kurt gibi atılıp ısırması iktiza eden bu vücuda kar şı hâlâ isyanetmek arzusu duymadan salına salına hükûmet avlusundançıkıp gitti.Emine'nin böyle çar şıda, pazarda düşe kalka, dilene kovulagezdiğini gören eşraftan bazı nüfuzlular sar ıklar ını bastırapkaymakamaçıktılar. Burası namuslu bir kasabaydı, o kar ı açlıktangeberir, fakat kimseden yardım görmezdi; günahtı, başka bir yere defetmekiçin bir defa vilâyete yazılsa muvaf ık olurdu... Kaymakam:«Nasıl olur canım? diyordu, ben nasıl kendiliğimdenyazar ım.» Maamafih,başka çare olmadığını görerek razı oldu. Mutasarr ıflığatezkere yazıldı, kâğıt buradan vilâyete gidecek, sonra geneuğraya uğraya,kimbilir kaç ayda, o da izin çıkarsa buraya gelecekti.Devirden dönen Dal Sabri bir aralık merhamete geldi, kenditayınından günde bir ekmek yemek üzere f ır ıncıya emir gönderdi. Emine,mülâzımın 3435bu ekmeğinden sanki ayr ı bir lezzet buluyordu. Önünegelene, tablakâra, çıraklara:

Sayfa 37

Page 38: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 38/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Bir yiyip bin şükür ediyorum, ömrüne ömür bereketi, yavuzçocuk...Diye şükranını anlatıyordu. Fakat tablakâr hile ediyor, f ır ınauğrayan Emine'ye bazı günler:-Kız demin verdik ya, ne arsız şeysin, defol!...Diye haykır ıyordu. Etraftaki adamlar da buna inanarak: (Hayçirkef hay, sıkılmasa f ır ını götürecek! » diye ona sahabet(Arka çıkma)ediyorlardı. Gitgide,vermediği günler çoğalıyordu. Emine'deitiraz, şikâyet hakkı, müdafaa kudreti yoktu. Böyle bir cevapalınca dönüpgidiyordu. Bir gün cesarete geldi, iki gündür, komşusununbahçesinden çaldığı lâhana yapraklar ından başka midesinebir şeygirmemişti; f ır ıncının:-Demin aldın ya, günde beş çift mi yiyeceksin?Demesi üzerine elini uzattı, tezgâhın üzerinden sıcak, beyazbir okkalık yakaladı, ortasından böldü, iri bir parçayı hemenağzına attı.Çıraklar,koştular elinden almıya, ağzındakini çıkarmıya.uğraşıyorlardı. O sırada biri yetişti, çocuklara birkaç tokatattı f ır ıncıya bir küfür f ırlattı:-Hele itlere bak, aç olmasa kar ı ekmeği kaparmıydı be...Diye bağırdı. Bu, arzuhalci idi, geçerken görmüş,dayanamamış, işe kar ışmıştı. Emine, elinde kalan ekmeği

Sayfa 38

Page 39: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 39/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsıkıca yakalamış, şimdikaçıyordu. Ahali delişmen bir adam olduğundanarzuhalciden çekinirdi; sessizce dinliyorlardı; o muttasılbağır ıyor:-Ulan ambarlar ınız zahire dolu; bir ordu beslenir, elin sıskakar ısına bir dilim ekmek vermez misiniz? Siz ne alçakadamsınız!Diye söylemediğini bırakmıyordu. Nihayet daha ileri gitti,bütün halka sövdü. O zaman sar ıklılardan biri:-Hadi nene lâzım, İsmail efendi, bizi de belaya Sokma...Diyerek arzuhalcinin arkasını sıvaya sıvaya, yar ı tehdit, yar ı nezaket sokaktan çıkardı. Meydanı boş bulan f ır ıncı şimdi:-Kahpenin gözlerine mi tutulmuş ne, Sahabetçi çıkıyor, ahauyuz, küreği kafana indirirdim amma Hatip Efendi'ye dua et!Diyordu.Biraz sonra peştemalını toplayıp kuşak gibi beline doladı,doğru jandarma kumandanına çıktı, izzetinefsi kır ılmış biradam edâsıyle:-Paşam, dedi, affet, o kötü kar ıya, ben artık ekmek mekmekvermem, çar şı ortasında haysiyetimi bir paralık ediyor.Dal Sabri o sırada eşkiya işleriyle çok meşguldü; öfkeliydi:-Kes, dedi, gebersin kahpe!Ertesi gün süklüm püklüm f ır ına uğr ıyan Emine'ye bağırdılar:-Başka kapıya, senin tayınını kestiler Ekim ayı içinde yağmurun kar parçalar ına dönerek rüzgârlar önünde savrula harmanlana yağdığı sert bir geceydi.

Sayfa 39

Page 40: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 40/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtServer'in evvelceyattığı koğuştaki çavuşla arkadaşı önlerine mangalı çekmişler, karanlığında sigara içerek konuşuyorlardı;38nefeslerinin buhar ı kömürlerin kızıl ışığı üzerinden geçerkenpembemsi bir çiçek gibi açılıyor,,sonra birbirlerine yüzlerineçarpıpdağılıyordu. Doğruca gidip kapıyı çalsalar sanki ne lâzımgelirdi? Gürcünün girdiği gibi bunlar da girerlerdi, elinkahpesi, ne diyecektiki? Bu kararla kalktılar, başlar ına örtülerini sıkıca dolayaraksokağa çıktılar. Bastıklar ı yeri görmüyorlar, bataklara, subirikintilerine dala çıka, konuşmadan acele aceleyürüyorlardı. Nihayet soğuğa ragmen terlemiş bir halde evinönüne geldiler; çavuş kapıya abandı;mandalı bile inik değildi, acaba iç kapı ne tarafta idi?Elleriyle duvar ı yoklaya yoklaya biraz gittiler; çehrelerine iriiri, yumuşak kar parçalar ı çarpıyor, yapışıyordu.-Sabaha kadar bastıracak...Diye söylendiler. Sonra ellerine kerpiçin yerine tahta iliştiğinianlayınca:

-Hah, kapıyı bulduk... Dediler; kancasını yokladılar. Bu daaçıktı, acaba kar ı evde değil miydi? İçeri girdiler. Nefeslerinitıkayanrüzgârdan burada eser yoktu.-Behey, Emine! ... Diye içlerinden birisi seslendi; fakat cevap

Sayfa 40

Page 41: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 41/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtveren olmadı. Çavuş, kibrit kutusunu bulmak içinceplerini kar ıştır ıyor, tütün tabakasına anahtar veya çakı gibişeylerin çarptığı duyuluyordu. Nihayet yar ı boş bir şamalı kutusununyoklandığı kibritin zimpara kâğıdına sürtüldüğü duyuldu;rutubet aldığından galiba yanmıyordu. Böyle dört beş kibritsürttüler,fosfordan birkaç çizgi kapkaranlık odanın ortasında maviyeyakın bir aydınlıkla ışıldıyordu.37Nihayet tembel, isteksiz; çok dumanlı bir alev belirdi...Köşede, ikiye katlanmış bir hasır parçası üstünde bir şekiluzanmış,yatıyordu. Sevinçle:-Hah, burada!... Dediler, Kibrit sönmüştü, fakat artık lüzumvar mıydı ya? Çavuş, karanlıkta hesapladığı köşeye yürüdü,elini uzattı, fakat ürkek bir sesle:-Aha, kar ı buz kesmiş!...Diye haykırdı. Yatık Emine açlıktan ve soğuktan öleli galibagünler geçmişti. Tüh, bu ne aksi işti... Nefer de, işi dahaziyade sağlam tutmak için, bir defa yokladı:-Yetişemedik be, gebermiş!..Dedi. Bir müddet, zihinIerinden fena şeyler geçirerekdurdular. Sonra «Hadi, gidek!» ikaziyle birbirlerini iterekgecenin karlırüzgârlar ına kar ışıp küfür ede ede uzaklaştılar.Feneryolu, 191J

Sayfa 41

Page 42: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 42/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt39ŞEFTALİ BAHÇELERİIrmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğineuzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi. Haziraniçinde biletaşkın dere ayaklar ının çamuru, ıslak tuttuğu bu gölgeliyerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer,kızgın güneş,ağaçlar ın tepelerinde meyvalar ı pişirirken, rutubetli topraktabirbiri arkasına yoncalar f ışkır ır, çayırlar kabar ırdı. Sular ınserinliği, taze otkokusu, gölgelik ve bereket içinde bahar bu bahçelerde tâkışa kadar uzanıp giderdi. Her tarafta taşkın bir şeftali

rayihasının (koku)dolup silindiği durgun sıcak günlerde işsizler takım takımkasabadan inerler, ırmakta yıkandıktan sonra gelip gölgeliçimenlerdeyatarlardı. Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftalilersaplar ından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere,çimenler içine,yatanlar ın üzerine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü.Toplamakla biter tükenir şey değildi; mahsülün yar ısı ağaçlarda kalır,böyle, pişip oldukça âheste, âheste toprağa düşer, kar ışır,kaybolurdu.Kasabanın çocuk çığlığıyla dolu, gübre kokulu kızgın

Sayfa 42

Page 43: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 43/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsokaklar ından kurtulanlara; bu kuytu, log, rayihalı yerler netatlı gelirdi. Akşamüzerleri hükûmet memurlar ı heybelerine rakılar ını koyar,merkeplere binip bu bahçelere gelirlerdi... Yer yer içkisofralar ı kurulur,sohbetler edilir, gazeller okunurdu. şeftali bahçelerinin zevkitâ uzak diyarlara bile şöhretini salmış, dillere destanolmuştu. Onun içinne kadar zevkine düşkün, keyfine meraklı memurlar varsahep burasını ister buraya yerleşirdi. Çapkın mutasarr ıflarla(vali ilekaymakam arası mülkiye amiri) rind meşrep (hoşgörülü)kadınlar ın uğrağı olmaktan kasaba öyle serbeslemiş, ahalisiöyle açılıpzevke, safaya dalmıştı ki artık mubah (yapılması uygun)görülmeyen günah kalmamıştı.Burası Anadolu'nun Saadâbadı idi. Tıpkı Saadâbad gibiburada da mütemadiyen sazlar çalınıp çengiler oynar;gazeller okunup şiirler yazılırdı. İçki düşkünü mutasarr ıflar, müdürler içinde çoğuşairdi. Nedimnâme gazeller yazarlar; aruzdan tasavvuftanbahisler ederler,mevlevilikten melâmilikten dem vururlardı. Ömürleri sazla,sözle tatlı geçerdi. Bu keyif düşkünü memurlar suya sabunadokunanişlere kar ışmadıklar ından senelerce yerlerinde kalırlar,

Sayfa 43

Page 44: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 44/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtâdeta kasabayı benimseyip evler yaptır ırlar, havuzlar açtır ıpkameriyeler kurdururlardı. Zaten ekserisi devrin hog görmediği, başındansavdığı kimselerdi. Terfi ümidinde olmadıklar ından resmîişlereehemmiyet vermezler, zevklerine bakarlardı, Sıcak, ağır biryaz günü idi. Yeni gelen Tahrirat Müdürü (özel kalemmüdürü) ikindi vaktikalemlerin boşalıp dairelerde kimsenin kalmadığına pekşaştı, hükûmetkonağının iç avlusuna dizili kadife palanlı,dinç, gürbüz40merkeplerden birine atlıyan şeftali bahçelerinin yolunututuyordu. Kâtiplere kadar herkes, böyle birbirlerine selâmlar dağıtarak, lâtifeler yaparak, kabar ık, taşkın heybelerinin ortasına gömülü,keyifli, keyifli, koşa koşa uzaklaşıp gidiyarlardı. Şehrinaçığında, tâ ova ilebahçeler arasında güneşe kar ışmış, gittikçe büyüyen,genişleyen bir toz bulutu geçtikleri yolu gösteriyordu.Agâh Bey dünya ahvalinden habersiz, nazariyatla büyümüş dik başlı, kuru zevkli bir adamdı. Mülkiyeden çıktıktan sonraAvrupa'yakaçmış, fakat nüfuzlulardan birinin tavassutile (aracılık)İstanbul'a dönmüştü. Tam dört ay zaptiye Nezareti (emniyetgenel müdürlüğü)tevkifhanesinde sebepsiz alıkonulduktan sonra nihayet

Sayfa 44

Page 45: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 45/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtburaya Tahrirat Müdürlüğüyle atılmıştı.Anadolu içinden hanlarda kalıp köylerde yatarakmemuriyetine gelirken yüreğini keder, gam kaplamış,memlekete ciddî hizmetetmek karar ını almıştı. Başının içinde kasabaya indiği günıslahat, teşkilât, imarat gibi ağır düşünceler doluydu. Buküçük beldedekocaman işler göreceğini, herkese parmak ısırtacak eserlerçıkaracağını zannediyordu. Durmıyacak, dinlenmiyecek,çalışacaktı.Cür'et lâzım diyordu, mutasarr ıftan tutarak âmir vememurlar ın hepsini yola getireceğine emindi. Memleketikaplıyan tembelliği,durgunluğu kafası almıyordu. (Bu uyuşukluk, bu kayıtsızlıkne?» diye kendi kendine soruyor, cevabını bulamıyordu.Hayır, kendisi büsbütün başka türlü bir memur, Avrupalı birhükûmet adamı olacaktı...41Işte şu ufak memuriyet ne iyi bir deneme meydanıydı. Fakatilk günü ümitsizliğe düştü. Mutasarr ıf ona bu memleketteişlerin azolduğundan, rahatına bakmasından, yorgunluk alrnasındanbahsetti. Kadı Yahya'dan beyitler okuyarak yerdentemennalar, gevrekkahkahalar arasında vesile getirip kuru üzümden ikiçekilmiş, yirmi iki grado sert rakısını methetti. Bal ileyapılmış baklavanın envaını

Sayfa 45

Page 46: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 46/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsayıp döktü. Evkaf memuru daha ileri varmış, bekârolduğunu anlayınca burada yokluk çekilmeyeceğinimüjdelemişti. Alaybeyi,(albay) altmış beşlik iri yar ı bir bunak, kötü, kaba lisaniyleonu; «Safa âmedi, safa âmedi! (hoşgeldiniz) » diye peklaübali kar şılamış,hiç sebepsiz, birdenbire saat meydanındaki mermerdengeniş göbek taşlı, yüksek kubbeli selâtin hamamını tarifetmişti. Önünegelen de şeftali bahçelerini söylüyor, keyiften zevkten demvuruyordu. Agâh Bey şaşkına dönmüştü. MuhasebecininArzubuyurursanız bahçelere gidelim, merkep hazırlattık,eğleniriz! » teklifini derhal sert bir yüzle reddetti. Hükûmetkonağında bir başınakalmıştı. Ikindi güneşinin gözler alan çiy aydınlığı içindebilmediği sokaklar ı yabancı yabancı dolaşmaya nıecburoldu. Kasabanın içmahalleleri şenlik günlerine mahsus bir boşlukla sessiz,durgundu. Çeşmelerden su taşıyan tek tük adamlarla birkaçihtiyar ninedenbaşka kimseye rasgelmemişti. Onlar da kendisine acayip bir gözle bu saatte, herkes42bahçelerde iken neden kızgın, dumanlı bir gurup oldu; ezansesleri arasında buralarda dolaştığına şaşar gibibakmışlardı... Sonra

Sayfa 46

Page 47: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 47/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkısık, uyuşuk lâmbalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli birgece sardı. Erkenden yatmıştı... Lâkin aradan birkaç saatgeçmişti kiuykusundan şen seslerle uyandı, pencereye koştu. Darsokaklar ı kızıl alevli meşaleler aydınlatıyor, gündüz hükûmetavlusundagördüğü kadife palanlı merkeplerde memurlar yar ı keyifşakalaşa gülüşe geçiyordu. Geç kalanlar ın uzaklardangürültüsü duyuluyordu.Agâh Bey öfkelendi. Zevk, safa bu adamlar ı bir deniz gibi,gırtlaklar ına kadar sarmıştı, içinde rahat, sakin bir balıkhayatı geçiriyorlar,dünya ile meşgul olmuyorlardı. Ertesi günden itibaren dahaciddi daha azimli görünme, bu bayağı duygulu, âdi ömürlüadamlara daha sert daha kaba muamele etmek karariyleyumruklar ı kısılı, yüreği kinli, tekrar uyudu...Her gün bir düğün evi neş'esiyle çalkalanan bu şehirde yeniTahrirat Müdürü sıkıntıdan boğuluyordu. Evvelâ işiyleuğraşıp boş vaktikalmayacağını zannetmişti, fakat vazifesi kıttı. Esniye esniyeodasında gevşiyor, uyuyordu. Mutasarr ıfa ilk heveslebeldenin imar ına,sapan ve tırpanlar ının ıslâhına, kağnı arabalar ınındeğiştirilmesi lüzumuna dair mufassal lâyihalar vermişti. Hiçbir netice çıkmıyordu.Daima terakkiden medeniyetten lâkırdı açıp uzun, sinirli,

Sayfa 47

Page 48: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 48/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyeisle dolu nutuklar ını erkân, nezaketin bile örtemediği öylemanasız, hiçtenbakışlarla uyuşuk dinliyorlardı ki ağlıyacağı geliyordu. Hayır,hiç bir iş yapmak, bir hizmet görmek kabil olamıyacaktı..43Tahsisatın azlığı, arkadaşlar ının tembelliği her teşebbüseengeldi. Yüreğinde köpüren gayret, hizmet arzusu yavaş yavaş sönüyor,yatışıyordu. Bu, tahammül edilmez bir ömürdü... Zatenhükûmetteki arkadaşlar ı da ondan bezmişler; yola gelmiyen,zevktenanlamıyan bu adamdan yüz çevirmişlerdi. Eski tahriratMüdürü gözlerinde tütüyordu. Ne çapkın bir İzmir'liydi...Kasabaya ilk geldiğigece onu bir ziyafete götürmüşlerdi. Içip içip öyle coşmuştuki parmaklar ına tahta kaşıklar takmış, daha yeni tanıdığı adamlar arasında takırdata takırdata saatlerce «Adanalıyı»«Konyalıyı» oynamıştı. Şairdi de... Sabahleyin geceki âlemitasviren «kat ender kat» matla'lı (kaside veya gazelin ilk beyiti) gazelyazıvermiş, mutasarr ıf ın takdirine nail olmuştu, hatta kadı:«Aziz, sen devrinFuzulî'sisin!» hitabiyle onu gözlerinden öpmüştü: Şimdimüdür ne gazelden anlıyordu, ne de rakıdan... Nereden deburaya gelmiş,âlemin başına dert kesilmişti? Aradan iki ay geçtiği halde,

Sayfa 48

Page 49: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 49/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthâlâ şeftali bahçelerinin akşamcılığına onugötürememişlerdi. Kafasınazevk, eğlence düşüncesi sokamıyorlardı. Muhasebecibeyhude yere yirmi iki grado şeftali rakısını ballandır ıyor,Evkaf memuru arasıra evine aşırdığı benâtı Havva'yı (kadın)» beyhude yere methediyordu.Bir gün muhasebeci ısrar etti, hatır ını kırarsa gucenecekti,pek geç kalmazlar, onu rahatsız etmezlerdi; şöyle bir kırgezintisi yapacaklardı. Kadı, evkaf memuru, posta müdürü,dört, beş kişi, kalabalık değil. Artık büsbütün kabalık olurdiye Agâh Bey korktu44«peki» dedi. Kasabada kimsesizlikten, işsizlikten deboğuluyordu. Bir defa eğlenip şu âlemi görmesi elbettemuvaf ık olurdu. belki deeğlenirdi; tabiatın güzelliğine bu kadar çekingen durmaksaçmaydı., .İkindi üzeri merkeplere bindiler, rahvan yürüyüşlü, yumuşakpalanlı rahat hayvanlardı; kendilerine mahsus ufak adımlaacele vemuntazam salıntılı tuhaf bir yürüyüşleri vardı. Agâh Beyhoşlandı. İlle şeftali bahçelerinin arasına girip de tozdan,güneştenkurtulduklar ı zaman yosun gibi koyu yeşil, yar ı ıslakyoncalar ve su sesi büsbütün keyfine gitti. İğdeler,böğürtlenlerle örtülü ikiyüksek çit arasından dolana dolana uzun bir yol gittiler.

Sayfa 49

Page 50: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 50/238

Page 51: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 51/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyükseliyordu; arka kafilede biri«Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir diyehaykır ırken daha uzaklardan, Boğaziçi'nin durgungecelerinde sular ı döven bir uskur sesi gibi davulun gümbürtüsü vakit vakit duyuluyordu.Agâh Bey, yar ı keyifti, onu evine kadar getirdiler. Hemensayundu yattı. Her gecekine benzemiyen bu kur şun gibi ağır uyku, dimağındeğil, midenin vücudun yorgunluğunu dinlendiren bu kabauyku ne hoştu...Ertesi gün cuma idi. Erkenden arkadaşlar ı habergönderdiler, ırmağa, yıkanmaya gideceklerdi. Dönüştedeğirmende öğle yemeğiyiyecekler, akşam rakısını mutasarr ıf ın yeni yaptırdığı havuzbaşında içeceklerdi. Gitmemek istedi. Fakat bu gübreli, tozlukasabadatek başına uzun bir gün nasıl geçerdi? Hem de ırmağakadar inmemişti. Yıkanmasa bile bir kere görmek lâzım değilmiydi? Merkeplere atladılar, şeftali bahçelerinden geçtiktensonra tımar g'örmemiş, sık gür bir ayvalığa daldılar. Suyuniki taraf ında dadallar ın örgülerle çevrilip gölgeleriyle kuytulaşmış birçokufak havuzlar vardı. Yüksekten dökülen su, buralar ı oymuş,derinleştirmiş,sanki yıkanması kolay olsun diye özenip hazırlamıştı, AgâhBey yıkanmak fikrinde değildi. Bir zaman yalnız seyretti.

Sayfa 51

Page 52: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 52/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtFakat baktı46ki bu hiç te fena bir iş değil; akşamki ispirto ile zehirlenmiş şu sıcak terli vücudu serin Sudan elbette zevk duyacak,fayda görecekti.Ona ince kumlu, kapanık derin bir havuz buldular, ferahferah, zevkli zevkli yıkandı,şimdi dönerlerken, iştihayagelmiş olan derisindenbu güzel kokulu hava kolayca giriyor, sanki kanına bilerayiha katıyor, ciğerlerini şeftalili serin bir nefis havadolduruyordu.Değirmende, daha sabahtan gönderilip hazırlanan yağlı biroğlak çevirmesini tam kıvammda buldular. Daha beş ontürlü yemekyaptır ılmıştı. O kadar yemişlerdi ki yola çıkmaya mecallerikalmamıştı. Dere kenar ında, dallar ı sarkık koca söğütlerinaltında birer birer serilip uyudular. Mutasarr ıf ın evinde gece, dahakibarca, daha zarifce geçmişti. Rakı billûr sürahilerle kesmekadehlerdensunuluyor, balık yumurtası, siyah havyar gibi Anadolu içinnâdide mezeler yeniliyordu. Izinle livaya (kazaile il arası idaribölümümutasarr ıflık) gelen bir malmüdürü güzel keman çalmış, birtapu memuru da İstanbul'daki Mahmutpaşa başının(mahmutpaşaçar şısının giriş kısımlar ı) mükemmel bir taklidini yapmıştı.

Sayfa 52

Page 53: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 53/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtÇok eğlenmişlerdi. Agâh şimdi hemen her eğlentiyegiriyordu. Nihayet ona,kendisi için bir merkep alması lâzım geldiğini söylediler.Köylere, pazarlara adamlargönderildi. İri boylu, sağlamyürüyüşlü, rahat bir eşek bulduruldu, bir de kadifeli, mor püsküllü,şeritli, saçakhyeni palan yaptır ıldı. Akşamlar ı, Tahrirat Müdürünün demerkebiöbürleriyle artık hükûmet konağmın iç avlusunasıralanıyordu. Lâyihalar, kararlar çoktan ihmal edilmişti.Zaten çalışmıya, kendisinidinlemeğe vakti kalmıyordu. Ağustos içinde av başladı,erkenden kalkıp bağlara yayılıyorlar, çil, keklik vuruyorlardı.Bütün kasaba,memurlar ının zevkine hizmetle mükellef idi... Günlerceköylerden jandarmalarr, şöhretli ağalar getiriyorlar, kış içintavşan avına tazılar peyliyorlardı. Bu mükemmel bir damat hayatıydı. Eğlencemeclislerinde bir kenara çekilip kahve fincaniyle yar ı gizlirakı atıştıranCeza Reisi, Agâh'ı zorluyor. «Seni evlendirelim oğlum,bumemlekette bekâr durulmaz! » diyordu. Sahi, bu güç işti.!Için için eridiğini,zorluk çektiğini o da duyuyordu. Karanlık bir gecede, Evkafmemuru onu arka kapıdan evinin zemin katında basık birodaya soktu.

Sayfa 53

Page 54: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 54/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtİçeride iki kadın vardı. İkisi de şöhret kazanmış, güzel,dolgun kadınlardı, erkeğe alışkın görgülü tavırla sigaraiçiyorlar, uzun bir memur nesline böyle yar ı gizli hizmet etmekten şivelerinazikleşmiş, ince lisanlar ıyle ferah ferah konuşuyorlardı. Biriesmer, uzunboylu, endamlıydı; göğsü dar yeleğinin altında genç, gürbüzduruyor, insan dalgın tatlı gözlerle derin derin bakıyordu.Öbürü sar ışın,büsbütün iri, gösterişliydi. Uzun saçlar ını elli altmış örgüyapıp sırtından aşağı, nâdide bir atkı gibi koyuvermişti.Başlar ına oyalar ıaynı örnek yemeniler bağlamışlar, üzerlerine kenarlar ı aynı gergef iğnesiyle işlenmiş gömlekler giymişlerdi;48ayaklar ında da gülresimli çoraplar, sari meşinden kunduralar vardı. Esmeritemkinli, tok, dolu bir sesle türküler söyledi, sar ışanı kır ıladöküle, çocuksutavırlarla oyunlar oynadı. Agâh Bey, bu âlemi ümidindenfazla iyi bulmuştu. «Vallahi hoş, lâtif şeyhı diye arkadaşınateşekkürler ediyordu. Öbürü, kasabaya ait tafsilât veriyordu. Bazanazılılar bu cins kadınlar ın evleri önüne toplaşırlar, ağızdandolma pis barutluhantal tabancalar patlatarak gece yar ısı mahalleyi korkuyaverirlerdi. Ertesi günü jandarmalar kabahatlileri yakalar,

Sayfa 54

Page 55: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 55/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkoğuşta bir temizdöverlerdi; mesele de kapanmış olurdu. Kış gelince gecetopluluklar ı başladı. Helva sohbetleri yaparlar, arasıra da omeşhur, ihtişamlıhamamı halvet (tenhalaştırmak yabancılar ı uzaklaştırmak)edip tur şulu yemekler yerlerdi. Payıtahtta, vilâyetmerkezinde yasak olaniçtimalara, eğlencelere burada mesağ (imkan) vardı...Herkes ucuza, kolayca eğlenebildiğinden başkasının keyfiniçok görmüyor,çekememezlik etmiyordu. Agâh Bey yavaş yavaş ihtiyatlar ını (alışkanlık) değiştirmişti. Simdi rakısızyapamıyor, gözü önünde toprakbir imbikten halis cibre çektiriyordu. Kadınsız daduramamıştı, sık sık arka kapıdan eve ziyaretçiler girerdi.Entari ile püfür püfür, rahatrahat gezmeğe vücudu alışmıştı; eve gelir gelmezsoyunuyor, bahçe üstündeki odaya nargilesini kurup köşeyegeçiyordu. Gelsinsohbet... Kabar ık şilteli rahat köşe minderlerinin, yanyastıklar ının, arasında vücudu gevşiyor; gitgidegenişliyordu.49İşe gönlünde hiç de arzusu kalmamıştı. Hattâ Kadı Efendi ilesatranç oynamak, f ıskıyeli kahvede muhasebeci beyle tavlaatmak gibieğlenceleronu ekseriya dışarda alakoyuyor, daireye

Sayfa 55

Page 56: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 56/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgitmesine mâni oluyordu. Kış, zaten Akdeniz sırtındaki bunmemlekettesonbahar gibi hafif geçerdi. Biraz rüzgâr soğukça essetavan boyu ocaklara kuru zeytin kütükleri atıyorlar, hindilerdoldurarak, kazlar kızartarak kışın da zevkini çıkar ıyorlardı Bu gamsız, geniş ömür yüreğinin ateşini söndürmüştü. Şimdi geçengünlerdeki hizmet, imar ıslaYıat gibi fikirlerini hatırladıkça nargilesini gürleterekgülüyor, arkadaşlar ına kendini mazur göstermek için:-Toyluk, ne yaparsın?... Diyordu...Zaten ikinci yaz gelmişti. Sinirleri gevşeten olgun bir meyvakokusu sıcak rüzgârlara kar ışarak pencereden odayadoluyor, herkesigöz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçelerineçağır ıyordu: Daha geçen sene dar redingotu sırtındauyuşukluk aleyhine nutuklar veren Agâh bey şimdi bu rayihalı havayı ciğerlerine kadarderin derin çektikten sonra yenleri sıvalı bol entarisi içinderahat rahatgeriniyor, yeni atılmış minderin üzerine yan gelip:-Gel kayfim gel!... diye söyleniyordu.Feneryolu, 1919KOCA ÖKÜZ50Yatsidan çıkan ihtiyarlar, uzaktan sessizce birkaç karaltınınköye yaklaştığını gördüler. Haziran içinde mehtaplı gibi

Sayfa 56

Page 57: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 57/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtparlak bir geceydi. Gökte aydan veya güneşten değil, kendi içinden;bir kaynak gibi âheste âheste taşan, süzülmüş, tatlılanmış bir aydınlıkvardı; yıldızlar bunun içinde sönük, şavksız kalıyordu. Sankisabah oluyordu: uykulu bir alacakaranlık içinde göz ötelereuzanıyor,çeşmenin söğütleriyle çit boyundaki yabani iğdeleribirbirinden seçebiliyordu. Anadolu'nun yüksek yaylalar ınahas sessiz, pussuz,boz renkli gecelerden biriydi. Köylüler lâkırdıyı kesipgözlerini yola diktiklerinden şimdi gelenlerin ayak sesleriduyuluyordu. Ortadayayvan, geniş, kocaman bir gölge vardı. Bu galiba, biröküzdü; iki taraf ında birer adam yürüyordu. Birden anladılar:Ham Mustafa ağapazardan, her seneki gibi yedek hayvan almış, oğlu ileberaber önlerine katmış, getiriyorlardı. Onun adetiydi;harman başında gider,kart, hurda bir, öküz alırdı; ekini kaldırmak, dövenidöndürmek, malı ambara taşımak gibi işlerde bunu iyicekullandıktan sonra güzedoğru götürüp satardı. Çok defa aldığı fiyatla müşteribulduğundan boğaz tokluğuna hayvana iş gördürmüş olur,kışın, işsiz aylarca,boşuboşuna beslemekten kurtulurdu. Mustafa vaktiyle

Sayfa 57

Page 58: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 58/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtİstanbul'da jandarmalık etmiş bir süre emini (Hacmevsiminde Hicaz'agönderilen para ve hediyelerin başındaki memur) yanındaHicaza gitmiş, hacı olmuş, gözü açık, hilekâr bir adamdı.Malmüdürü, vergikâtibi, evkaf memuru gibi her zaman işinin düşeceği nüfuzluadamlarla senlibenli konuşan odalar ına uğradıkça baş köşede ikramgörürdü. Zira haftada bir, kasabanın pazar ında bunlardanher birisinin kapısını çalar, içeriye «Fır ıni iyi our, afiyetleyeyiniz!» diye bir yağlı oğlak, yahut «Küçük paşamızı eğlendirsin, maskaraşeydir! » diyerek kuyruğu kara, vücudu ak bir kuzu bırâkır,giderdi. Kışortasında karlar yağarken rengi kaçmadan, derisiburuşmadan kuruttu'ğu kayısıdan, yahut da çürütmeden,suyunu çektirmedensaklıyabildiği armutlardan bir sepet dolusu bıraktığı daolurdu. Her işin elıli, meraklısıydı. Gider Kayserilimuhacirlerden sucuk,pastırma yapmayı beller, Çerkez köylerinde peynirciliköğrenirdi; bütün bunlara kendinden ziyade hediye vermekiçin merak salardı.Bakracını doldurup kasabaya indiğini gören köylüler: «Hacı Mustafa bir tas götürür, bir tulum getirir! » derlerdi..Hakikaten de

Sayfa 58

Page 59: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 59/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtöyleydi... Uğrayıp içeriye canlı cansız her hafta bir hediyebıraktığı kapılar ın himayesiyle tarlalar ını başkalar ınınzarar ına genişletmiş,su vakf ına mütevelli olmuş, eski vergi borçlar ını kapatmıştı.Mustafa'nın evine tahsildar uğramaz, jandarmasokulamazdı. Herkes,sevmiyenler, çekemiyenler bile ondan saygıyla bahsederler,«Hacı ağa» derlerdi. Toprak damlı, kavruk yüzlü yıkık köyünortasında kırmızı kiremitli, çam tahtalı, yeni yapı evi;değirmenlerin hakkından çalınıp yaz, kış gürül gürül akansular ın feyziyle f ışkırmış gür ağaçlarla dolu bir bahçesi vardı. 52Evinin önünde bir taraf ı tamamıyle açık; boyiu boyunca kocabir sundurma yaptırmıştı. Burası, yaz gecelerinde yıldızlar ınışığı,böceklerin sesiyle dolduğu zaman ne hoş olurdu. Hacı ağaömrünü orada geçirirdi. Kasabanın, evi basıla taşlanadillenmiş en namlıkahpesini, Çiçek Emine'yi bir gece atına almış, köyegetirmişti. Asıl kar ısı beşik, ocak başında, gübreler içinde,öküzler, mandalar arasında evin kaba işlerini görürken Çiçek Emine Hacı'nındizleri yanında kötürüm olmuş bir kart kedi gibi esniye uyuyatembeltembel vakit geçirir, başında altın dizili, inci işlemeli fesi,ayağında servi, karanfil resimli çoraplar ı, sırtında bir yolu

Sayfa 59

Page 60: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 60/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsari bir yolu pembekumaş fistanı gelin gibi yaşardı. Bu münasebete ne köyhalkı, ne oğlu ses çıkarabiliyordu.Hacı ağa, önünde öküzüyle çardağa yaklaşınca ihtiyarlarhep birden, dua eder gibi: «Hayr ını göresin, hayr ını göresin!» diyeseslendiler. Yar ı aydınlık içinde hayvanı seçmiyeçalışıyorlardı. Kuru kafalı, kocaman boynuzlu, kemikleriçıkık, kart olduğu uzaktanbelli bir öküzdü. Yorulmuş, bezmiş görünüyor, çökecek biryer ar ıyordu. Şimdi durmuşlar konuşuyorlar, kasabadanhaber alıyorlardı.Köylülerden biri Hacı'ya yaranmak için yerden bir avuçdolusu toprak almış, hayvanın kulaklar ına sürüştürüyor,muayene ediyordu;fakat öküz başını ovanın nihayetsiz derinliğine çevirmiş,uzak uzak bakıyor, derin derin düşünüyordu.Köylü, yine Hacı'nın hatır ını yapmak için:53-Çok cevherli öküzmüş bol yedir de hele bak, ne yavuz malolur... Diye söylendi.Susuyorlardı, uzak ağıllar ın birinden tok sadalı kocaman birkeçi çanının hüzünlü sesi geldi. Uyuyan genişlikler içindebütün eşyaya,bütün ruhlara yakından dokunarak, sürtünerek uzun uzunher tarafta dalgalandı. Ayr ıldılar.İşe koşulduğunun üçüncü günü koca öküzü ahırda

Sayfa 60

Page 61: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 61/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçalışmaya isteksiz bir yatışla yan gelmiş, geviş getirirbuldular. Yanaşma dürttü,vurdu, tekmeledi, yerinden kımıldatamadı. Hacı'ya haberverdiler. Boynuzlar ına geçirdikleri bir kalın ipi, varkuvvetleriyle ikisi çekiyor,biri küreğin keskin tarafiyle vuruyordu. Öküz etrafmdaki bugürültüye, ipe, küreğe; kuvvete, acıya kar şı kayıtsız, güyarahatta,yalnızmış gibi aynı yatışı, aynı ağır başlığıyle duruyordu.Gözlerinde ne şaşkınlı, ne hiddet vardı. Yanaşma ikidebirde:-Acaba marazlandı mı ki?... Diye söyleniyordu. Hacı, kızdı:-Kahpenin eniği, başka lâf bilmez misin? Ne marazlanacakki... Önündeki yulaf ı, samanı bitirekoymuş, dırlanacağına çalküreği! Diyehaykırdı. Bu doğruydu; öküzün iştihası yerindeydi. Nihayetbaşa çıkamadılar, biraz kendi haline bırakmak, öğleye doğruyanaşmayı

gönderip getirtmek karar ıyle öbür öküzleri önlerine kattılar;yeni doğan güneşin keyifli aydınlığı içinde isteksiz, neşesizbir yürüyüşle ağır ağır gittiler. Hacı; (Bu da ne iş ki... Yesin,içsin; işe gitmesin, keserim domuzu!» diye arasıramır ıldanıyordu.54Oğleyin yanaşmayı köye gönderip tarlada baba oğulkaldılar. Burası, olgun, dolu başaklar ın baştanbaşa sapsariettiği dümdüz

Sayfa 61

Page 62: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 62/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttümseksiz, tepesiz, çıplak bir ova idi. Güneş vurmuş birbakır tepsi gibi sıcağın altında coşkun, keskin bir aydınlıklaparlıyor, yorgungözler önünde gökten is gibi, yanmış kâğıt parçalar ı gibi birtakım gölgeler dökülüyordu. Başlar ı yere eğilmiş, dalgınduruyor,bekliyorlardı. Sıcak toprak üzerinde iri, çevik kar ıncalar ınkoştuklar ı görülüyordu. Bunlarm içinde kanatlılar ı da vardı;Hicazyolculuğunun lâkırdısını etmeden yapamıyan Hacı:Çölde kar ıncalar tosbağalar ı taşır, bunlar nedir ki... Diye biryalan uyduruyor, oğluna,yutturuyordu. Birden ovanın tâucunda, gökleyolun birleştiği yerde bir şey kımıldayıverir:-Aha Ali geliyor, dediler. Lâkin yalnızdt. Baba oğul öküzünölmüş olması korkusuyle sarardılar; Ali'nin lâkırdısınameydan vermeden:-Geberdi mi ki?... Diye sordular. Hayır, öküz canlıydı,sabahki yerinde geviş getirip yatıyordu. Çok vurmuştu fakatkaldıramamıştı;Fatma teyzeyi, Emine'yi çağırmış, üçü birleşmişler,dövmüşler, sövmüşler, hatta boş böğrüne çivi ilekakıştırmışlar, yinekımıldatamamışlardı. Hacı Mustafa bağır ıyor, ömründeböyle işe çatmadığını söylüyordu. Hiç bir meselenin birvak'anın söze

Sayfa 62

Page 63: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 63/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkar ıştırmadığı oğlu- için için uyur, çilli yüzlü dudâklar ınınetraf ı daima tükürüklü bir de kanlı - kederli bir yüz alıpsusuyordu. Altındaoturduklar ı cılız ahlatın gölgesi doğu taraf ına uzanıpgidiyordu. Bekleyip ne duruyorlardı? Baba: «Ya Allah!))nidasiyle yerinden zorla,oğluna abanarak kalktı. Bacaklar ında sızılar vardı. İlle ÇiçekEmine eve geleli Mustafa büsbütün çökmüştü; arasırâ soldizine bir ağr ıgiriyor, ayağının parmaği filizlenmeye başlamış, yamr ı yumru bir patates gibi şişiyordu. Haftalarca yattığı, inlediğioluyordu.Hediye götürdüğü memurlar ın zoruyle kendisini muayeneeden doktor :-Biraz nefsini yen be adam, gürleyip gideceksin ! .. Diyordu.Lâkin Hacı Mustafa «Atın ölümü arpadan olsun beyim, öyledegözümüzü yumacağız, böyle de. Aldırma sen!» Cevabıylereçeteleri sar ığının arasına sıkıştır ıyor, eczahaneye adımını atmıyordu.Soranlara : «Gavur ilâcından Müslümana fayda olur mu be!)diyordu. Lâkin afyon mizanının (kantar) köşesindeki aktarBuhara'lı Bekir Efendiye sık sık uğruyor, onun küçük bir mermer havandadöğüp yaptığı amber kokulu, ballıbaharatlı haplardan kutukutu alıyordu. Bu

Sayfa 63

Page 64: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 64/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtilâçlar, Çiçek Emine'ye:-Kudurdun mu, ki Hacı?... Güllük (at, eşek, yük hayvanı) gibine tepreşiyon?.. Dediriyordu.Akşam dama dönüşlerinde öküzü sabahki yerinde, aynihalde buldular. Artık bu akşam önüne samandökmiyeceklerdi, belkiacıkınca işe giderdi. Lâkin bu'da fayda vermemişti. Hayvan,bütün geceyi aç geçirmiş, lâkin yerinden kımıldamamıştı.56Gene yedeksiz gittiler. Öğleyin tahkikat için eve gönderilenAli dönüşünde tuhaf bir şey anlattı : Ahıra girmeden evvelkapının budakdeliklerinden içeriye, usulca bakmıştı; öküz yerindenkalkmış, öbür bölmelere geçmiş, çiftlerden arta kalansamanlar ı ayakta yiyordu.Lâkin, sonra mandalın gürültüsü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine dönmüş, yatmış, kalıp kesilmişti.Kar ılar da yardım ettiğihalde gene kaldıramamışlardı. Ham Mustafa :-Bu ne hileci öküz, beni matedecek be! dedi. Oğlü başıyletasdik etti. Çare yok, satmak lâzım, fakat ahır ından çıkmıyanhayvanı kimalırdı? Kasaba bile gidecek olsa hiç olmazsa kasabayakadar yürümesi lâzımdı. Acaba birkaç gün iyice besleseler,tıkabasadoyursalar canlanır, kalkar mıydı?... Nihayet buna kararverildi; o akşam önüne yar ım şinik yulaf; iki kalbur dolusu

Sayfa 64

Page 65: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 65/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsaman döküldü.Köylüler;-Ham ağa da yeni öküzü işe koşmuyor; besleyippastırmasını mı yapacak?... Diyorlar, merak ediyorlardı.Mustafa dışar ı sir sızdırmıyordu; lâkin üzüntüden deeriyordu. Koca öküzün önüne ambar ı dökseler tüketecekti,iştihasında kusur yoktu; çalışmak istemiyordu, buna azmetmişti. «Ambar ımı kül edecek, nasıl deflesek be?)) diye Mustafa arasıra, ahırauğradıkça,yar ı karanlık içinde, gözleri şimşek çakarak, haykır ıyordu.Aç bırakmak da işine gelmiyordu, hayvan büsbütün zayıfdüşecek,büsbütün ahıra bağlanacaktı. Nihayet bir sabah erken kalktı,kasabaya indi.Cavga Riza derler, yar ı sersem bir kasap vardı; onu buldu :-Geçen gün bir öküz aldım, hurdaymış, işe yaramadı, sanaaldığım paraya satayım... dedi. Cavga Riza - cavga, bir cinsaptalkarganın oralarca ismiydi -, iki mecidiye eksiğine razı oldu.Yalnız bir şartı vardı; Hacı, tarlasından ayr ılamıyordu,yanaşması da, oğluda öyle... Riza kendisi gelip ahırdan alacak götürecekti.-Sana ahırda öküzü sattım, ben ötesine kar ışmam ha!Diyordu. Kasap razı oldu, paralar ı saydı.Ham Mustafa sevincinden köye doğru uçuyordu. «Neme

Sayfa 65

Page 66: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 66/238

Page 67: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 67/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsürenyorgunluklardan sonra bir bıçakta ebedi rahatakavuşturacak olan bu adama saklamıştı. Çalışmayagitmiyecekti; fakat ölülne hazırdı;büyük bir filozof gibi başı yerde, ağır ağır, gözlerindekayıtsızlık, yürüyor; uyluklar ı arasında dolaşan, gölgearayan yalnız kanatlı,ufak, inatçı sineklerin üzerinden arasıra kuyruğuyle incitınekistemiyen bir yelpaze geçiriyordu. Hacı Mustafa hiddetlendi.Onunyürüyeceğini bilseydi iki mecidiyeyi kaybeder miydi? Bu neuğursuz hayvandı, bir haftadır bol bol yemiş, iliklerinidoldurmuş,kesilmeye gidiyordu. Dünyayı çeviren Hacı, öküzün oyununagelmişti. Öfkesinden, yanaşmaya, hiç sebepsiz bir tokat attı.Kar ısınınbaşına o iri savatlı gümüş tabakasını f ırlattı. Oğlunu gecetarlada yatırdı; Çiçek Emine'ye bile surat etti. O, bunlarladidişirkenkasabada tellâllar çar şı pazar dolaşıyor :«Cavga Rıza'nındükkânında bugün ikindiden sonra öküz kesilecek, isteğiolanlar buyursun,hey!) diye haykır ıyordu.Kadıköy, 1918VEHBI EFENDININ ŞÜPHESIVehbi Efendi bu ufak kazanın Düyunu Umumiye idaresinde

Sayfa 67

Page 68: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 68/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkantar kâtibiydi. Lâkin bir türlü yerli ahaliye mahsus kisveyi(kıyafet)üzerinden atamamış, bir türlü, memur kılığını alamamıştı.Şal yeleğinin içinde yar ı gizli kocaman bir kuşağı, abapoturu altında beyazyün çoraplar ını meydanda bırakan ökçeleri basık yemenilerivardı. Bunlar ın üzerine de vaktiyle siyah olması lâzım gelenhavı

dökülmüş, soluk bir redingot geçirirdi. Durgun, bön, ürkek bir adamdı. Kaleminde basılı kâğıtlar ı doldurmaktan başkaelinden bir işgelmez, sorulmadıkça kendiliğinden konuştuğu görülmezdi.Cuma ile bayram günleri ya balık avı için Karasu kenar ınainen, yahut dabuz gibi kaynaklarda karpuz çatlatmak üzere kirazyaylalar ına çıkan arkadaşlar ına katılmaz; pazar dönüşü birsari gaz boyamasına,bir cam bileziğe viranelere çekilen çingene kızlar ınasataşmazdı. Akşam, kalemden çıkınca, doğruca Tabakhanesemtindeki evinegelir, erken yatar, erken kalkıp tekrar aynı yollardandairesine dönerdi. Ömrünün günlerini böyle, daire ile evininarasında, değişiksiz,pürüzsüz bir makara gibi sarmak, tüketmek onu memnunediyordu. Doğuşundan o kadar beceriksiz, bezgindi kiotuzunu geçtiği, dört

Sayfa 68

Page 69: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 69/238

Page 70: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 70/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyumuşak, sıcak görünen dolgun vücudunun yürürken güzelbir çalkalanışı vardı. Ille ağaçlara çıkıp inerken düz entarili,belindenkuşaklı, bu süssüz, dolgun ve baskısız vücut ne güzel birbiçim alıyor, eğilirken ne hoş bir kıvılcım yapıyordu. VehbiEfendi, gönlündearzular, iştihalar duymuyor değildi. Göze gelirse gülüşler,dudak büküşler, hatta dil çıkar ışlarla Hanife o kadar ilerivar ıyor,görülmekten, bakılmaktan keyiflendiğini anlatan öyle cür'etliişaretler yapıyordu ki, Vehbi Efendi sersemleşiyor,pencereden61uzaklaşıyordu. Artık öksürükler, cumbadan seslenişler,cama taş atmalar bile başlamıştı. Vehbi Efendi, doluyatutulmuş bir adamgibi rahat nefes alamıyarak, ne yapacağını bilemiyerek,kurtulmıya çare bulamıyarak, ortada şaşkın, ürkekbekliyordu. Kıza cesaretverecek bir harekette bulunmuyordu. Hatta, bazen, bölmeyivurup da komşu kadına :«Ayıptır yahu, kızına bak; bu ne aşiftelik!» demek arzular ını duyuyordu, halbuki onun yerinde bir başkası, meselâTabaklar ın Kâmil,mahalleyi altüst eden şu çapkın olsaydı, çoktan atılır,tehlikesiz, zahmetsiz bir maceraya meydan verilirdi. LâkinVehbi Efendide o

Sayfa 70

Page 71: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 71/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtcür'et yoktu. Bir midye gibi, yapıştığı yerde bekliyordu.Mayıs içinde mehtaplı bir geceydi: Penceresinin önündeuzun uzun oturduktan, iki üç sigara içtikten sonra henüzkomşudandönmiyen annesini beklemeğe lüzum görmedi, yattı. Ay,duvarlar ı, kafeslerin büyümüş gölgeleriyle nakışlamış,süslemişti. Odayatoz gibi, duman gibi tavandan döküldüğü zannolunan tatlı,mavi bir aydınlık iniyordu. Salhane önünde durup tâ yukar ı mahalledekiseslere cevap yetiştiren köpeğin inatçı, üşenmezhavlamalar ı arasında birden yan duvar, öbür evin bölmesivurulur gibi oldu, sonravaktiyle yan tarafa açılan, şimdi destekli, mıhlı duran kapınınönünde biri, yalancı öksürüklerle üç kere seslendi. VehbiEfendiyatağından başını kaldırdı, dinledi. Öksürük kesilmişti, lâkinanahtar deliğine yapıştır ılmış olması lâzım gelen bir ağıziçeriye derin,uzun, yanık ahlar yolluyordu. Bu, çabuk, amansız bir tesiryaptı; Vehbi'nin uyuşuk damarlar ında kezzap gibi yakıcı,işletici bir kan 6263dolaşıyordu. Oracıkta, elinin altında, Hanife'nin beklediğini,istediğini, yana yakıla yalvardığını bildiği, duyduğu haldenasıldayanacaktı? Kendisini hayatının o değişiksiz itiyadına

Sayfa 71

Page 72: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 72/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdüğümleyen bağlar ın gevşediğini, çözüldüğünü duyar gibioldu; boğuk bir sesle, tanımadığı, bilmediği, bir yabancı, bir korkutucu sesle: «Kız ne oluyorsun? Git işine! » diye bağırdı. Hanife şimdi,ilk defadoğrudan doğruya kendisine çevrilen bu erkek sesindenayr ılmak istemiyerek konuşuyor, «Anam komşuda da,korkuyorum...»başlangıcıyla birçok şeyler söylüyordu. Öbürü, yatağındançıkmış, duvara yaklaştıkçabüyüyen gölgesine doğru, boğuşacak bir pehlivangösterişiyle yürüyor, kapının önüne gidiyordu. Ortalıkkorkutmıyacak, ürkütmiyecekkadar aydınlık, durgun ve tenha idi. Aralar ında yar ı çürük,yar ı çapık bir kapı vardı. Vehbi Efendi beceriksiz, korkakadamlarda görülenaç bir hayvan cesaretiyle gözleri dönmüş, kulaklar ınınuğultusu, yüreğinin çarpıntısı içinde, kapının kilidini,sürmesini çevirmeyeçivilerini sarsmaya çalışıyor, acele bir oradan, bir buradantutuyor, çekiyor, oynuyordu. Öbür tarafta Hanife, sessiz,bekleyipduruyordu.. Lâkin kapı, zıngırdıyan kilidine, esniyenaynalar ına rağmen dayanıyor, bir türlü açılmıyordu. Ozaman kız, yol göstermeklüzumunu hissederek : «Yukar ı kaldır, kancalar ından

Sayfa 72

Page 73: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 73/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkurtulur! » dedi. Sahi, en doğrusu bu idi; Vehbi Efendiçömeldi, bir eliylealtından, öbürü ile de devrilmesin diye ortasından tutarakkaldırdı. Sürgüler gıcırdadı, biraz daha, dayandı, biraz. dahaitti. Sonraçivilerden kurtarmak için kendisine doğru kuvvetle çekti.Birden kapı, olanca ağırlığıyle elleri üzerinde kalıverdi. Neyapacaktı? Aradaengel kalmayınca yüreğine bir bezginlik düştü. Kanında aynı

ateşi duymuyorum zannetti. Usulcacık kapıyı yan tarafadayadı, İçeriye,öbür odaya adımını çekine çekine attı. Beyaz bir şekil,horozunu bekliyen bir tavuk gibi, ortada hazır duruyor, hiçkımıldamıyor, bir şey söylemiyor, uçurumdan düşecek bir adam gibi elleriylegözlerini kapamış, soluksuz bekliyordu. Vehbi Efendi deduruyor,düşünüyordu. Birden, zihninin yüklü bulutlar ı içinden birşimşek çaktı. Korkunç, dehşetli bir fikir önünde aydınlandı,canlandı,arzular, hırslar ile hareketlenmiş vücudunu olduğu yeremıhladı. Ya bir çocuk olursa, bir defa alışan ayaklar ı onu her akşam burayaçeker, bir gün, beş gün, sonra... Sonrası tehlikeli idi,ömrünün o pürüzsüz, engelsiz yürüyüşü arasında bu nezaman bir set, davalar,

Sayfa 73

Page 74: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 74/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdedikodularla donanmış salkım saçak ne çirkin bir kepazelikolurdu... Evet, bu bir kepazelikti ki, kasabanın aylarcasermayesiolacak, aylarca kahvelerde, kırlarda bunun lâkırdısı edilecekti. Ev hâlâ sessiz, sokak tenha idi. Ay, beyaz patiskaperdeli kafessiz odayı güneş vurmuş bir deniziçi gibi, durgunbir ışıkla mavi, sakin aydınlatıyor, şimdi, ellerini yüzündençeken Hanife'nin gözlerigölgeli gölgeli yüzünün ortasında par ıl par ıl yanıyordu.Vehbi Efendi lâkırdı etmeden, daha ziyade bakmadandöndü, kapıyı

sürgülerine sokup yerine indirdi. Sürmeyi çekti. Geniş birnefes aldı. Kurtulmuştu..64. Lâkin dizlerinde öyle birdermansızlıkduyuyordu ki yatağına kadar yürümek ona zor, imkânsızgöründü; hemen oraya şiltenin ayak ucuna oturdu; dizlerinedayadığı

dirsekleri ayni zamanda, başının yükünü de taşıyor,tepesinden dökülen mehtap altında iki büklüm düşünüyordu.Öbür odada da ses,hareket yoktu, belki Hanife de böyle bir kesiklikle rasgeleçömelmiş, anlıyamadiğı bu dönekliği kavramaya çalışıyor,şaşır ıyordu... Ta sabahleyinden başlayan yüklü, dumanlı birsıcak kasabanın kızgın kayalar arasındaki bu çukurmahallesini ateşi çekilmiş bir f ır ın içigibi kapalı bir hava ile doldurmuş, boğmuştu: Sokaklar ın her 

Sayfa 74

Page 75: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 75/238

Page 76: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 76/238

Page 77: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 77/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbiteviye soruyordu. Öbürü nihayet kızdı :-Yoo canım, diye gürledi, kızı hem gebe koy, hem de böyleanlamazlıktan gel, bu bana, cin imama yutturulmaz. Sensorguyu sualibırak da ben vak'ayı olduğu gibi, baştan anlatayım... Bak,yanlış var mı, yok mu? Meğerse Vehbi Efendi, kıza gözetmiş, olur a,gençlik. Pencereden ayr ılmaz, ne zaman raslarsa işareteder, söz atar, her akşam kalemden dönünce kapınınönünde öksürür,gözlerini kafese, cumbaya çevirirmiş. Böylece işi ilerletmiş eh, öbürü de daha çocuk, cahil kız, yavaş yavaş gönlüçelinmiş, sonra bir gece, bundan üç ay evvel, anası evde yokken iki evi bölenkapılardan birini çıkar ıp... Kabahat amma, bir defa olmuş...Vehbi Efendi«Yalan, yalan» diye birdüziye mır ıldanıyordu. imam: «Yalanı

var mı ya; çivileri: sökülmüş, menteşeleri oynamış, kapıyı dün gittim,,gözümle gördüm... Vallahi , birader; sen bilirsin, yar ınkadıya gidecekler. Ben bir rezaletin önünü alayım diyesavaşıyorum!» dedi.Hava gittikçe ısınmış, şimdi artık bir çelik gibi kızgınkiremitlerin çizıkolar ın; etraf ındaki kayalar ın sıcaklığıyle hertaraf, hatta bu gölge,bu serin, sulak avlu bile yanmıya başlamıştı. Vehbi,

Sayfa 77

Page 78: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 78/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtEfendinin dimağı ise sanki haşlanmış, erimiş, büsbütün yok,büsbütün hiçolmuştu. Anlamıyor,, kavramıyor. Yalnız imamın kızılsakalına bön,, bön, ahmak ahmak bakıyordu.67

Kadı, müdür, imam hep birlik olup Vehbi Efendininandlar ına, yeminlerine, gözyaşlar ına, (Ben namusluadamım! » iddialar ınaaldırmıyarak nikâhın kıyılmasında, pürüzün ancak bu yoldatemizlenmesinde inat ediyorlardı. Illâ daire müdürü, Bitlislibir Kürt, bangır bangır bağırarak. (Ya nikâh, ya istifa, yoksa başmüdüreyazar ım ha!) diyordu. Hepsi, herkes kız taraf ını tutmaklabirbirlerinigeçiyordu. Hanife, biraz kendini göstermeğe başlıyankarnını büsbütün çakararak kapı kapı, memur, eşraf evlerinidolaşıyor, ışıldakmavi gözlerinden tükenmez parlak yaşlar dökerek başınagelenleri anlatıyordu. Herkes (hay alçak herif» diyordu.Vehbi Efendinin bukadar kargaşalığa, bu kadar üzüntüye tahammülü yoktu;yatakta kalıp gibi uzanmış, hareketsiz, ümitsiz yatıyor, dışariçıkmıyordu.Hem onda da yavaş yavaş bir şüphe, bir tereddüt hasıloluyor, «acaba farkında olmıyarak öyle bir şey miolduydu?...» diyedüşünerek bütün kabahatin, bütün mes'uliyetin kendisinde

Sayfa 78

Page 79: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 79/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtolabileceğine ihtimal vermeğe başlıyordu. Nihayet,memuriyetini eldenkaçırmak korkusu kararsızlığına son verdi. «Peki» dedi.Terziye götürülüp tersine çevirilen redingot artık güneşlekar şılaşınca par ılpar ıl yanmıyordu. Nikâh günü davetliler hep yeni sandılar.Yavaş yavaş mesele sohbetlerin sermayesi olmaktankurtuluyor,unutuluyordu. Vehbi Efendi memnundu. Yalnız, altı aysonra, kundağı kucağına koyduklar ı zaman, daha kendisi depekiyianlıyamadığı babalığın esrar ını bulup çıkarmak istiyen birdüşünceyle çocuğa uzun uzadıya baktı: fakat bu kapalı,buruşuk, yumuk yüzden hiç bir mana çıkaramayarak«fesubhanallah! » dedi. Tabaklar ınKâmil, Vehbi Efendinin dalgın, ciddi şekli; ağır ağır kahveninönünden geçerken, arkadaşlar ına manalı manalı işaretlerediyor.-Yutturduk öküze!... Diyordu...Bilecik, 1918SARİ BALKapının tunç tokmağı bu karlı gecenin sesleri sağır edendurgunluğu, dolgunluğu içinde kof bir uğultu çıkardı. Bunaiçeriden havlamaile uluma arasında bezgin bir köpek derhal cevap verdi.Sonra bir kapının gıcırdayarak açıldığı, f ısıltılar, telâşlı 

Sayfa 79

Page 80: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 80/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyürüyüşler içinde, bir ikikişinin gidip geldiği duyuldu. Tokmak muttasıl (devamlı olarak) dövülüyordu. Nihayet bir kadın sesi :-O kim? dedi. Burası kasabanın dışar ısında, elekçilerinoturduğu alçak damlı, dar sokaklı, murdar, ışıksız birmahalle idi. Hovardalıketmek istiyenler geceleri, böyle geç vakit gelirler, uyumuş kızlar ı uyandır ırlar, oynatırlardı. Liralar serpildiği, tabancalarboşaltılıpkamalar çekildiği, kanlar döküldüğü de olurdu. EşraftanKulâhçızade Hilmi Ağa bu akşam iki ahpabiyle içip içipcoşmuş, saat beşe(Alaturka saat, gün batışından 5 saat sonra) doğru : «Neduruyoruz be, haydin gidip Sari Bali oynatalım!» demişti.İşte bunun içingelmişler, kapıyı dövüyorlardı. ıçeride hala f ısıltılar, kararsızyürüyüşler, birbirinden soruşlar vardı. Hilmi Ağa kızdı,rakının büsbütünyayık, peltek ettiği bir sesle :-Kız, açıver, bizik, ne duruyonuz!...70diye bağırdı. Kasabanın bu adlı sanlı mirasyedisi, bu yar ı çılgın hovardası bir eve girmek ister de hiç önüne geçilirmiydi?... İçeride bir müddet, tanılan bu sesin verdiği bir korku ile her şey sustu;sanki taş kesilmişlerdi. Artık Hilmi Ağa beklemedi; «Abanın

Sayfa 80

Page 81: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 81/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbehe! »emriyle yanındakileri ileri sürdü; dayandılar. Lâkin zorahacet kalmadı. Acele acele biri yetişti, sürmeleri çekti. Şimdiözür diliyorlardı.Birden tanıyamamışlardı. Onüne gelen buraya uğruyordu daiyice anlamadan, emniyet etmeden içeri almıyorlardı. Yoksabilselerdi,bir dakika bekletirler miydi? Keşke, daha evvel biriyle birhaber gönderselerdi, hazırlanırlardı.. Külâhçıoğlu cevap bilevermiyordu.Karanlık bir avluyu geçtiler. Yar ı açık kalmış bir kapınınışıktan dört çizgisi birden genişledi. Dışar ıya kızıl bir aydınlıktaşırdı. Gelenler başlar ı lâz başlıklı, arkalar ı çerkes yamçılı, haddinden fazlairi, korkunç görünen üç kişiydi. İki basamaklı bir toprakmerdivendenindiler. Odaya girmişlerdi. Burası, penceresi, nefesliğiolmıyan çukur, basık, loş bir yerdi; ahıra benziyor ve ahırkadar kokuyordu.Dışar ıdan yeni girince keskin ve ekşi bir yaşlık, gözlerlsulandıran bir sirkeleşmiş hava insanı tıkıyor, değişmiyedeğişmiye çürümüşzannolunan sıcak, fena bir yağ gibi çehreye yapışıyordu.Duvarda lekeler, sepetler asılıydı; tavandan torbalar, soğandizileri, ayvahevenkleri sarkıyordu. Bir tarafta iki yatak seriliydi, Üç, dört

Sayfa 81

Page 82: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 82/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbaş görülüyordu. Bunlar, galiba, uyuyan çocuklardı.Kenarda yeşil boyalıtahta sandıklar diziliydi; oda tıka basa idi. Yalnız ortada ufakbir meydan vardı ki biraz sonra şenlenecek, sazlar ın,teflerin,71zillerin sesleri altında bükülüp kıvr ılan çengilerin rakslariyleşereflenecekti. Hilmi Ağa, etraf ına şüpheli, huylu nazarlaratarak ortadaduruyordu. Çenelerinin altından uçlar ı sıkıca bağlı yemenilerle yar ı yüzleri örtülü birkaç kadın ortaya çekidüzen veriyor, ocağın tâyanına bir ayı postu, bir kebe seriyordu. Yar ı karanlık içindeyüzleri farkolmuyordu; ihtiyar görünüyorlardı. Aralar ında biri,hemçalışıyor, hem Külâhçıoğlu'nun gönlünü alacak, şüphesinigiderecek sözler söylüyordu. Ne kadar zaman vardı kigelmemişti. ArtıkSari Bali unutmuştu; kale dibindeki kasaba kahpeleriyle mivaktini geçiriyordu? Her zaman onun lâkırdısını ediyorlardı.Hattâ geçenakşam babasını gönderip çağırtacaktı. Canı oynamak,içmek, zevk etmek istemişti; en iyi âlem kiminle yapılabilirdi;Hilmi Ağadankeyifli delikanlı değil bu memlekette, vilâyet içindeyoktu...Şimdi herkes oturmuştu. Yamçılar ının altından birerbinlik çıkar ıp ortaya

Sayfa 82

Page 83: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 83/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkoyan misafirler başlıklar ını attılar... Kadehler, mezelerdiziliverdi. «Safa geldiniz, safa geldiniz! » sözleriylemüşteriler selâmlandı.Kadınlar mânasız mânasız gülüşüyorlar, yerlerinde soğukedâlarla kıvraşıyorlardı. Hilmi Ağa :-Birer atalım!... Dedi. Sar ı Bal hemen yerinden kalktı, kadehidoldurdu. Götürüp Külâhçıoğluna uzattı. Aynı kadın, aynı kadehleodadakilerin hepsine sunuyor;«Afiyetler olsun! » diyor. Ensonra da kendisi içiyordu. Ocaktaki kuru çam kütükleri şimdialev alev bir deniz gibi hışıldayarak yandığından duvara asılı haşhaşyağı

lâmbası sarara sarara ufalıyor, aydınlığın bolluğiyleörtülüyordu.72Etraflar ı servi resimleriyle süslenmiş bakır tabaklar, binliklerkütüklerin kızıl ve oynak ışıklar ı altında parlıyor, sanki gözegör'ünmez bir f ırça mütemadiyen dolaşarak, silip parlatarak üzerlerinecilâlar, renkler sürüyor, süslüyor, uğraşıyordu. Misafirlerdenkısa boylu zayıf biri :-Be herif, ne duruyonuz? diye haykırdı. Bu emri odanın hertaraf ından çıkan başka bir çalgı sesi takip etti. Çuhaelbiseler giymiş,sakalı gayet biçimli kesilmiş güzel yüzlü genç bir elekçisazını kuruyor, alnı çatkılı kart bir kadın zilsiz tefini

Sayfa 83

Page 84: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 84/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtuğuşturuyor ayakta,kendilerine çeki düzen veren iki taze zillerini vuruyordu. Aynı

zayıf adam, itiraz etti :-Hele bakın... Fistanlar ınızı kime saklıyorsunuz? Değişinonlar ı... Dedi.Dört peşli, şalvarlı kumaş entarileri, dar yelekleriyle çengilerocağın alevi altında hiç de fena görünmüyordu. Meyaşlıcası, birazağırlaşmış kalçalar ına, fazla dolgun baldırlar ına rağmengözleri alıyordu. Işte (Sari Bal» bu idi. Çatık kaşlar ı altındaşurup gibi tatlı,rayihalı (hoşkokulu) zannolunan, insana öpmek, koklamak,içmek iÇtihası veren iri, rnavi gözleri vardı. Bunlar, birkaynak gibi, daimaparlak ve nemli duruyordu. Zaten gözleriyle kaşı, bir deminimini, sivri bir sıra mermer beyazlığındaki dişin dizildiği irive kırmızı ağzı

güzeldi; başka seçme hiçbir yeri yoktu. Yalnız bütünvücudünde, o iri, endamlı dökme kehlibar vücudünde öylebir sokulmak,sürtünmek, bir kedi gibi mır ıldana mır ıldana yaltaklıklaretmek istidadı göze çarpardı ki işte bu hal, kasabaçapkınlar ının uykular ını

kaçır ır, akıllar ını alırdı. Belki «Şehriban» kadar «Fadik»kadar oyunda hünerli değildi. Fakat sesi kulaklara değil,doğru yüreğe çarpar;

Sayfa 84

Page 85: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 85/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyüreğe işlerdi. Saz ve oyun başladı. Ağır, uyutucu birhavaya uydurulmuş yayık şiveli bir mânasız türkü,kasabanın en seçme türküsü, şimdi bu ahır ın, tozlu bir eşyagibi oynatıldıkça insanın nefesini tıkayan kirli havasını sar ıyorduGezi bağlar ında bir top gülüm var Hey Allah'tan korkmaz sana bana ölüm var...Bu memlekette de öyle pek oynak, pek değişik f ıkır f ıkıroyun makbul değildi. Temkinli, ağır hareketler hoş görülüyor,daha tesir yapıyordu. Yalnız boğuk, kaba sesli ziller bu tembel saz vetembel oyun içinde bir elektrik cereyanına tutulmuş gibimütemadiyençırpınır, çınlardı. Sari Bal'ın zilleri, her çingeneninkindendaha kıvrak, daha kahkahalı aksediyordu; zira altındandı.Tahmisoğlu Feyziona sade altın zil değil, inci işlemeli, sim telli ne de fistanlaryaptırmıştı... Zavallı delikanlı parayı yeyip bitirince Rejikolcusu (tütüntekeli bekçisi) yazılmış ve Çerkezlerle olan bir kavgadabelkemiğinden vurularak tam yedi sene kötürüm yaşamış,sonra veremimdadına yetişip kurtulmuştu.74Sar ı Bal, , kasabanın felâketiydi. Sık sık taşıp köprülerigötüren Deliçay, damlar ı çökerten karayel, bağlar ı soyandolu, kadar,

Sayfa 85

Page 86: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 86/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtzararlıydı. Onun da götürdüğü çiftlikler; çökerttiği damlar,soyduğu bağlar vardı. Hemen her mirastan hakkı, herkazançtan hissesiolurdu. Bu işsiz, eğlencesiz, ücralar ı zaman içer, içer, SariBal'ın kapısını çalardı. Acaba bu murdar yer odasına kimlermisafir olmazdı? Yerliden, yolcudan, memurdan her çeşit müşterisivardı. Bir malmüdürü, Sar ı Bal'ın uğruna kasasında açıkvererek perişanolmamış mıydı? Şimdi Akkâda kalebenddi (sürgün )ahbaplar ına gönderdiği mektuplarda hâlâ onu soruyor, onunhatırasını

kaydediyordu. Camükebirin o azametli sofu imamını bile birgece burada basıvermişlerdi. Lakin şimdiki kaymakam sertdavranıyordu.Polise şiddetli emirler vermiş, «İçeride yakaladığınızı tıkınhapse! » demişti. Galiba geceleri kendisi de devriyeçıkıyordu ki geç vakit,bu mahalleden, yüzü sar ılı geçtiğini, hattâ Sari Bal'ın evietraf ında dolaştığını görmüşlerdi. Lâkin böyle kardanyollar ın örtüldüğü öbür gecede koldan (devriye polis) korku yoktu. Rahatçaeğlenebilirlerdi. Bunlar ı zihinden geçiren Hilmi Ağa :-Yaşa Sar ı Bal! diye haykırdı. Sar ı Bal bu alkışa kar şılık tatlı,şımar ık bir gülüşle ve o akıllar alan sokulganlığıyle geldi,Külâhçıoğlunun önünde biraz çalkaladı; uzaklaştı; sonra

Sayfa 86

Page 87: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 87/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgene gelip tersine diz çöktü; başını arkaya yatır ıpmemelerini âdeta yerindensarsan bir göğüs oyunu ile, elleri havada, zillerini ağır ağırdöverek durdu. Şimdi alnında parlıyan bir altın lira ilekalkmış; hediyesinekıymet vermez görünerek oynuyördu. Lâkin misafirlere rakrbu gece ne kadar sık, arasız ve insafsız sunuluyordu...Külâhçızadeşimdiden yar ı ayıktı; öbürleri de ispirtonun fasılasız mideyedolmasından esniyorlardı. Bir aralık farkına vardılar :-Ne oluyoruz be, ardımızdan cellât mı kovalıyor?. İtirazıyleuzatılan kadehi içmediler, Elekçilerde her zamankindenbaşka türlü bir şaşkınlık, neş'esizlik vardı. Bunu, hayal meyal seçenmisafirler düşünüyorlar, anlayamıyorlardı, belki sorarlar,gürültü çıkar ırlar, hattakar ılara bir de sopa çekerlerdi. Amma rakı keskin, fazlagelmişti; uyuşmuş, gevşemişlerdi. Boşalan binlikler elekçioğlanlar ındanbirinin eline tutuşturularak meyhanecinin evine gönderilmişti.Böyle gece yar ısı, uyandır ılmaya alıştır ılmış olan Taşçı Ligor hiç şikâyetetmeden sıcak yatağından bir don bir gömlek çıkar, uzun bir bahçeyi geçtikten sonra kapıyı açardı. Gelenin elindemecidiyeler varsaşişeyi doldururdu; yok, veresiye bir aksata ise küfürler

Sayfa 87

Page 88: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 88/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtederek dönüp yatardı.Artık oda dumanla dolmuştu. Rakınınverdiği bir ihtiyaçlamisafirler sık sık dışar ı çıkıp geliyorlardı. Kapı her açılışındaüzerine basılmış bir köpek yavrusu gibi yürekten, tiz ıstıraplibir figan(bağırma) kopar ıyor, bu ses çalgının da oyunun dayükseğine çıkıyordu.76Kadeh gene fasılasız dönüyordu. Oda dışar ıdaki dondurucuayaza rağmen artık öyle ısınmıştı ki çengiler terlemeye,seyirciler üzerlerindekini birer birer atmaya başladılar. Sari Bal, alnınatoplanan dizilen ter tanelerini sildirmek üzere ikide birde tefçalankocakar ının önüne zillerini vurmaktan vazgeçmiyerek,eğiliyor, kirli çevreye yüzünü uzatıyordu. Arasıra vakit bulupkenara seriliyataklara yaklaşıyor, yatan çocuklar ın üzerine eğilerekgaliba uyuyup uyumadıklar ına, açılıp açılmadıklar ınabakıyordu... Hattâ HilmiAğa :-Sari Balın bu gece ânalığı tutmuş... Diye alay ediyordu.Birden dışar ıdan kesik, telâşlı düdükler aksetti; kapınıntokmağı

kopar ılırcasına çalınıyor, köpeklerin uluduğu, yüksek seslebirinin bağırdığı duyuluyordu. Saz, zil, oyun, lâkırdı hepdurdu. Hiç şüphe

Sayfa 88

Page 89: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 89/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyok, yeni gelen komiser, sabaha kadar süreceği anlaşılanbu meclisi dağıtmaya gelmişti. Huysuz aksi bir adamdı;kara, f ırtınayabakmaz, gece, gündüz demez, kasabayı dolaşır, kahpelere,çapkınlara kırbaç atardı. Külâhçızade «Açın be, gelsin!»diye haykırdı.Onun pervası(çekinme) yoktu. Memleketin o kadar eski,itibarlı hükümetinden daima yumuşak, geçiştirici muamelegörür, fakat bunakar şı Hicaz şimendiferi ianesinde, eşkiya takibinde tesirliyardımcı olurdu; dayılar ından biri de Yıldız'da (yıldız sarayı)bekçibaşı idi.Komiser, kocaman sakallı, upuzun boylu, yanık bir Çerkez,içeri girince saygı ile ayağa kalkan oda halkına bakmadı bile... Yanındakisivil polise:-Al isimlerini şunlar ın... Dedi. Kimse konuşmuyor,kımıldamıyordu. Ocaktaki odunlar kor haline geldiğinden buderin sessizlik içindebirer birer devrilerek odayı büsbütün karanlığa gömülüyordu.Komiser : «Arayın her taraf ı» emrini verdi. Böyle meclislerdeekseriyasandıklar ın, eşyalar ın arkasına gizleniveren açıkgözlerolurdu. Bir elektrik feneri bütün köşelere beyaz ışıklı çıplak,toparlak gözleriniuzatıyor, aranıyordu. Hayır, kimse yoktu... Komiser :

Sayfa 89

Page 90: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 90/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Dağılın!... Diye bağırdı. Aynı zamanda elindeki kamçıyı Sari Bal'ın sırtı üzerinde şaklattı. Kimse ses çıkaramıyordu.Hilmi Ağabaşına sargısını doladı. Ağır ağır yamçısını örtündü, çıkmaküzere idi. Lâkin durdu. Komiser gözleri şimdi de seriliyataklara dikilisoruyordu :-Bu yatanlar da kim? Sari Bal yürüdü, eğildi; yataklardanbirinin yorganını çekti. İki küçük şekil, iğri büğrü uzanmış,dünyadanhabersiz yatıyor uyuyordu. Külâhçıoğlu düşündü Sari Bal'ıniki oğlundan başka çocuğu yoktu, o halde yan yatakta birtümsek yapanne idi? Sari Bal'a döndü:. gizli bir işaretle sordu : «O ne?»dedi. Kadın dudaklar ına parmağını götürerek daha gizli birişaretle; «Sus!»diyordu; gözlerinde mütemadiyen büyüyen bir korku,renginde artan bir sar ılık vardı; âdeta yalvar ıyordu. İş şimdianlaşılmıştı; kapınıngeç açılmasında, rakının sık verilmesinde, meclisinneş'elenmemesinde hep bu tümseğin dahili vardı. Sebeporadaydı.78Hiç şüphesiz bunlar eve girdikleri zaman giyindirilipkaçırmaya vakit bulamadıklar ı birini şu yorganın altındasaklayıvermişlerdi. Öyleya, gelenler elbette yar ı sarhoş bulunacaklardı. Sık sık

Sayfa 90

Page 91: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 91/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsunulan bir binlik rakı çabucak tesirini gösterince artıkkorkacak bir şeykalmıyacaktı, bir aralık, hattâ gözleri önünde onuaşır ıvermek daha kolay olacaktı. Hilmi Ağadan başkası olsaydı belki kapıyı

açmıyabilirler, oynamamak, bir hastalık bahanesiyleeğlenceye yanaşmamak isterlerdi. Lâkin Külâhçızadeylebuna imkân yoktu.Ancak bu çareyi bulmuşlardı. Acaba bu saklanan kimdi?Sakın şu Gebeci'nin tüysüz oğlan olmasın! Sari Bal,gençlere musallattı;cebinden para bile verir, ayartırdı. Yar ın kahvelerde bahsigeçerek Külâlıçızadeyi şu kopil mi maytaba alacaktı? Artıktahammüledemedi, yürüdü, yatağa yaklaştı. Sari Bal ne yapacağını şaşırarak : «Açma, Hilmi. Ağa! » diye yalvardı. Bütün gözlerorada kirliörtüsü, kabar ık şekliyle bekliyen yatağa çevrilmişti. Komiserbile yar ı şaşkın:-Aç, aç!.., diye teşvik ediyordu. Hilmi Ağa, tekmesiyleyorgana vurdu, bir tarafa f ırlattı. Ufak tefek bir adam, başını yastığa sokmuş,kamburunu çıkarmış, yüzükoyun yatıyor, kımıldamıyordu.Hayır, bu Eşref değildi. Memur, fenerini o tarafa çevirdi.Aydınlık bir daireortasında yatan adamın doğrulduğu görüldü. Bu herkese

Sayfa 91

Page 92: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 92/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtâşina bir çehre idi; fakat bir noksanı vardı ki kimsetanımıyordu. Şaşkın,sessiz duruyor, dik dik bakıyordu. Birden tanıdılar... Evet, oidi, tâ kendisi... Fakat hep kırmızı fesli, siyah setreli (ceket)vakarlı,azametli görmeğe alıştıklar ından derhal seçipçıkaramamışlardı, kimse gözlerine inanamıyordu. Neyapacaklardı? Nihayet memur ileâmirini şu müşkül,vaziyetten kurtarmak için oda halkı birerbirer dışar ı çıktı. Çoban köpekleri hiddetli, sert havlamalarlabu gidenleriyolcu ediyorlardı. Yataktaki adam hâlâ kımıldamamış,konuşmamıştı; hâlâ komiserle gözgöze dimdikbakışıyorlardı. Ertesi gün istifaeden kaymakam İstanbul'da. kendisini himaye eden sarayamensup bir eski dostuna yazdığı mektupda : «Durulur birkasaba değil...işret, zina, fisk u fücur(günah işleme), ben tahammül.edemedim,» diyordu. Lâkin sür'atli vasıtalarla hakikattenhaberdar edilen buzat, verdiği cevapta : «Şu sırada başka bir mahalletayininize imkân yoktur. Oradan ayr ılmamalıydınız; bolluk bir memleketmiş;yağının, peynirinin nefasetini söyliye söyliye bitiremiyorlar.Kasabaya hâs bir nevi Sari Bal'ın methi ise tâ burayakulağımıza geldi!»

Sayfa 92

Page 93: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 93/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdiyordu.Çorum 1916ŞAKAArtık âdet etmişlerdi, işi evvel biten öbürünün kalemineuğrar, sonra odacı ile tüccar Şakir Efendiye habergönderirler, hep birleşipkonuşa konuşa Rum mahallesinde yerli ahalinin Yalı dedikleri aşağı çar şıya, Balıkpazar ı'na inerlerdi. Kepenkleriyar ı kaldır ılmış loş,meyhaneleri müşterisiz, boş dükkânlar ı, sessiz, uykuluevleriyle gündüzleri hareketsiz, şamatasız duran bu sokak,akşama doğru,meydana balık sergileri kurulduktan, istiridye işportalar ı dizildikten sonra ahali ve uğultu ile dolar; satıcılar ınçığırtkanlar ı, alıcılar ınkavgacı pazarlıklar ı ve bunlar ın arasında dolaşıp pavuryasatan yalınayak Rum çocuklar ının kulaklar ı çınlatanyaygaralar ıyle kalabalık,gürültü, hareketli bir pazar meydanı halini alırdı. Kasabanınher taraf ından gelen elleri sepetli, sırtlar ı zembilli, karnı acıkmış, acelecibir halk, önüne gelen tezgâha eğilerek, rasgeldiği balığı kavrayıp koklıyarak, her dükkâncıdan fiyat sorarak uzunuzun, zevkli zevklidolaşırken balık kızartan bakkallar ın mangallar ı etrafa veinsanlar ın üzerine zeytinyağı ve deniz kokular ına kar ışmış 

Sayfa 93

Page 94: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 94/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtiştahverici bîr duman, bir tütsü yayardı. Servet Efendi, tombul,yuvarlak, lâübali bir adam, balıklar ın serildiği, tavalar ıncızırdadığı,durgun ve kirli denizin keskin kokusuna kar ışmış ispirtolu bir havanın ciğerlere hücum ettiği bu sokaktan yutkunmadan,ımrenmeden«oh, ne âlâ, mis gibi! ... » demeden geçemezdi. Sabahtanberi, iyice kar ın doyurmaya vakit bulamadan çalışan bu üçarkadaşasokağın havası, bastır ılmaz bir açlık, âdeta midelerineezâya yakın derin bir eziklik veriyordu... Bunlar bakınabakına ağır ağır yürürlerken meyhaneler mütemadîyen doluyor, denize doğruuzatılmış harap taraçalara, çürük iskelelere, tuzlu balıkdepolar ına kadar her yer, her köşe, içen, yiyen yaygaracı, şamatacı insanyığınlariyle kaynıyordu. Tokuşan bilardo toplar ının evvelâkuru, sonra gır ıltılısesleri kadeh şıkırtılar ıyle birleşerek sokağın uğultusundatiz, sert akisler yapıyor, çığırtkanlık ediyordu. ... Şakir efendi,vaktin dahaerken olduğunu söyliyerek şöyle, deniz kenar ını birazdolaşmalar ını teklif etti, «Hayhay!» dediler. Bu gezintidenasıl memnun olanNedim Beydi. Zira biraz daha ileride, denizin, dükkânsız,

Sayfa 94

Page 95: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 95/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtşamatasız kıyılara çarptığı , sakin, hülyalı yollarda birbirininkollar ına girmiş,saçlar ı kordelâlı, omuzlar ı atkılı genç, olgun Rum kızlar ı yavaş sesle türküler mır ıldanarak aşağı yukar ı dolaşırlar,arasıra durupuzaktan çar şının, akseden boğuk gürültüsünü, yar ı sarhoş erkeklerin kaynaştığı bu uğultuyu bir dişi zevkiyle dinler,aralar ında sırlar ını

söyleşirlerdi. Üç arkadaş da havası, suyu, yemeği arzularuyandıran bu nmemlekette kadınsızlıktan şikâyetçiydiler. Veİstanbul'unkülhanbeyi âlemlerinde uzun müddet düşüp kalktıktan sonraşimdi, Anadolu'nun inziva ve tahassür(Tenha ve hasretdolu) illerinde82dolaşan Servet Efendi ikide birde (Bu nasıl da yermiş,canına yandığımın.» diye başlar, arasıra, şöyle iki ahbapgidip de biraz içki,biraz çalgı arasında bir parça muhabbet edecek bir evolmamasına uzun uzun küfürler ederdi. Elinde gümüş bastonu, arkasında balrenkli pardesüsü, penıbe kravatında zümrüt iğnesiylekendini iyi giyinmiş bir adam, bir şık farzeden Nedim Bey«Geç öyle bir evi,yanıma hizmetçi bulamıyorum.. Ne mutaassıp şey bunlarhep kendi aralar ında,» diye arkadaşına iştirak ediyor, buhayata otuz

Sayfa 95

Page 96: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 96/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsenedir tahammül ede ede artık alışmış görünen tüccarŞakir Efendi mintanlı, kocaman gümüş köstekli, cılız uçlar ı bir yerli sözekar ışmayarak yalnız gülümsüyordu. Yürüye yürüye şimdi,büsbütün tenha, evlerden, ocaklardan uzak, yatkın birkumsalagelmişlerdi. Orada sahile çekilmiş bir battal balıkçı kayığı yan yatmış, denizin kıyıya attığı bir leş gibi insana çürümüş,kokmuş vehmi(aldanış) veriyor, denizin durgun, süprüntülü kokusu sankihep ondan, bir kaburgadan çıkıyordu. Dayandılar,dinlendiler... Sıcak bir ağustos akşamının kızıl kızgın bir gurubu uzakta, körfezinortasında gittikçe kızıllaşarak tamam oluyordu; sular buakşam serpintisiz,akıntısaz, bir pelte gibi tek parça, yeni boyanmış kadaryağlı, cilâlı öyle durgun, ölgündü ki nefes bile almıyor,kabarmıyor, yalnızgüneşin şulelerini (ışık) göğsünde toplıyarak için içinyanıyor, kızar ıyordu. Sanki ısınan bir cam gibi insana,birden ortasından

çatlıyarak, . parçalanacak, içerisinde kaynıyan denizif ışkırtacak hissini veriyordu. Nedim Bey, «Amma güzel birgurup... » diyesöyledi... Servet Efendi sigarasından şişkin, koyu, kocamanbir bulut uçurarak: «LAtif, lâtif!..» diyordu Tüccar Şakir

Sayfa 96

Page 97: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 97/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtEfendi pekehemmiyet vermiyerek ve: «Hadi bakalım, vakt-i kerahet,saçmayı bırakm. Dönelim!» ihtariyle arkadaşlar ını çevirdi.Yavaş yavaşdöndüler... Denize, renk renk guruplara alışkın bu ikiIstanbul çocuğu güzel manzaranın cazibesinden kendilerinihâlâ kurtaramıyorlar,içlerinde geçen bin tatlı hatıraya dalmış, ağır, neş'esizyürüyorlardı. Şakir Efendi, gittikçe yaklaştıklar ı meyhanemasasının keyfiyleşimdi gevezeleniyor, geçtikleri sokakta takım takım dolaşankızlar ı, açık kapılardan içerisi görünen avlularda oturupdenizi seyredenkadınlar ı göstererek; «Nasıl bu tombalak? Fena mı şuküçük?» gibi sözlerle arkadaşlar ının dalgınlığını gidermeğeuğraşıyordu. BirdenServet Efendi, yanında dimdik, ağır, vakur yürüyen şıkarkadaşının koluna bir dirsek vurdu: «İşte benimki! Helebak, ne şeker şey...»

dedi. Kar şıdan siyah prostelâ (önlük) takınmış sağlamyapılı, iri uzun bir kız geliyordu. Bal renginde tatlı. saçlar ını aynı renkte iri,enli bir kordelâ ile âdeta bir serpuş (başlık) gibi örtmüş,süslemişti. Dar fistanının meydana çıkardığı iri kalçalar ını beğenildiğini bilenbir edâ ile biraz fazla oynatarak yanlar ından kayıtsızca geçti.

Sayfa 97

Page 98: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 98/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtBoynunda ince bir zincire takılı minimini gümüş bir hag vardı

ki güneşin84 son kızıltılar ıyle bir mercan gibi kıpkırmızı parlıyordu.Nedim Bey : ((Ay, bu mu seninki? Tanr ım, diyordu,Makariyos'un kızı

Despina, mahallede ona Pandispanya derler... Bu tabirgaliba yumurta sar ısı renginde saçlar ıyle yumuşak, gevşekvücudundankinaye olacak... Mektep hocası, hani şu çapkin Rum yokmu? O anlatıyordu, her gece el ayak çekildikten sonrabirkaç kız dahatoplanıp evlerinin önünde denize girerlermiş... Bir kahkaha,bir keyif, bir âlemmiş ki... » Servet Efendi : ((Hay canına,hay canına»diye mır ıldanıyor. Şakir de: «Hoş şey! » diye arkadaşınayardım ediyordu. Şimdi tekrar Balıkpazar ı'na girmişlerdi.Mangallar ıntütsüleri tek tük yanmaya başlıyan lâmbalar ın aydınlıklar ı içinde daha koyu, daha keyifli yayılıyor, meyhanelerin içerisi,par ıldayankadehler, renk renk donanmış masalar, bira ilânlar ınınsüslediği resimli duvarlar, daha canlı, daha cazibeligörünüyordu. Barbanıngazinosu bunlar ın en iyisi, denize uzanmış geniş taracasıylemanzarası en güzel olanıydı. Önde yuvarlak, katmer katmervücuduyle

Sayfa 98

Page 99: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 99/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtServet Efendi, arkasında dimdik yürüyüşüyle Nedim Bey,geride kuru, kavruk Şakir Efendi, içeri girdiler; halkınselâmlar ı, garsonuntelâşı arasında bilârdolu kısmı geçip dışar ıya, taraçayaçıktılar. Güneşi çekilen ufuk şimdi lâmbası kısık bir abajurgibi belirtisiz, tozpembe bir ışıkla âdeta soluk, sönüktü. Yalnız göğün buparçasında birçok ince, uzun, kar ışık damarlar vardı ki; içtenbir aydınlık, bir sedef parlaklığıyle henüz yanıyor; renkli ziyalı(ışık)görünüyordu. Suya aksederek denizin de taraçaya getirdiğikifayetsiz (yetersiz)lâkin tatlı bir ışık içinde bu gölgeli, gürültülü halk söylüyor,içiyör, gülüyordu. Tâ uzaklarda bir lâternanın (Koluçevrilerek ses verençalgı) zili, tefli musikisi çalkalanmaktaydı. Birbiri üzerine üçkadeh atan Servet Efendi Samatya meyhaneleri üzerineiştahlı, tafsilâtlıhikâyeler anlatıyor, bir gece kendilerini kapı dışar ı atanmeyhaneciden intikam almak için sandalla nasıl yanaşıpgizlice içerigirdiklerini ve sabaha kadar içtikten sonra bira f ıçılar ını nasıldöktüklerini külhanbeyi tabirleriyle ballandıra ballandıranaklediyordu.Zaten etraftaki mâsalarda da böyle geveze kimselerispirtonun tesiriyle durmamacasına konuşuyor, içmekten,

Sayfa 99

Page 100: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 100/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsöylemektenbıkmıyorlardı. İnsanın her türlü ihtiyacını taşıran, ihtirası,açlığı kabartan deniz, engin Karadeniz ise bütün bu sefilhalkın ayaklar ıaltında taraçanın yenik direklerine sar ılarak, süprüntülükenarlara sürünerek, f ırlatılan artıklar ı kaparak mes'utmır ıldanıyor,yaltaklanıyordu. Geç vakte kadar içtiler. Artık kelimelerikolaylıkla bulamıyorlar, uzakta, yaya, dilleri ağızlar ındabüyüyerekkonuşuyorlardı. Deminki gürültülü sahilde birkaç ölgünfenerle dört beş gecikmiş sarhoştan başka ışık, ses, hayatkalmamıştı..Meyhanenin iri lâmbalar ı çoktan söndürüldüğü için taraçabüsbütün loşlaşmış, terkedilmiş masalar ı, birbiri üzerineyığılmış8687iskemleleri ve etraf ında f ışırdıyan deniziyle karaya vurarakparçalanmış bir gemi enkazına dönmüştü. Artık kalkmakzamanı gelmişti.Bir idare lâmbasını tezgâhın üzerine koyarak paranınhesabını yapan meyhaneciye borçlar ını verdiler. Salonuniçinde berbat bir koku,artık mezelere, tütün zifirine, lâmba isine kar ışmış çürük,gazlı bir hava vardı. Şakir Efendi: Amma çok içmişiz ha, onaltı şişe!» dedi. Servet Efendi sıcaktan şikâyet ediyordu.Hakikaten kızgın bir geceydi. Dar, kuytu sokaklar insanı 

Sayfa 100

Page 101: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 101/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyakıyor, soluğunu kesiyor,terletiyordu. Nedim Bey meze ile kar ınlar ını doyurduklar ından, hiç aç olmadıklar ından bahsetti. ServetEfendi, evlerin ne kadar sıcakolduğunu söyliyerek şöyle, biraz hava almak lüzumunu ilerisürdü. Şakir Efendi: Gündüz geçtikleri yollardan neş'eliolmaktan ziyadeümitleri kır ılmış, bacaklar ı dermansız; zevksiz geçiyorlar,denizin tâ yanında, yalılar arasından birbirine abanmış,lâkırdı etmiyerekyürüyorlardı. Her taraf sustuktan, siyahlaştıktan sonrasularda daha kuvvetli bir ses tâ derinden gelen hoş, belirsizbir aydınlık hâsılolmuştu. Etraf ın hareketsizliği ve karanlığı içinde denizebedi bir hayatla canlı, ziyalı, sesli idi. Birden üç arkadaş gevrek kadıngülüşü, Rumca birkaç cümle, sularda bir çapınma, çırpınış duydulâr. Daha anlamadan Servet Efendi arkadaşlar ınınakşamki sırr ını bir sarhoş zekâsiyle derhal hatırladı : «Pandispanya yıkanıyor!» dedi. Orada, denize bir iskele gibi sokulmuş harap bir evvardı ki irigölgesiyle önündeki sular ı büsbütün karartmıştı. Yıldızlar ınkar ıştığı denizin yüzeyinde sessiz sahiller ışıldıyor,seçiliyordu. Lâkinorası bir kuyu gibi karanlık ve sariki her yerden' daha derin,

Sayfa 101

Page 102: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 102/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtâdeta bir uçurumdu. Servet Efendi : «Bir şey görülmüyor!»diyordu. Evetbir şey görülmüyordu; yalnız sular ın çırpınışı, kısık, kesikkahkahalar, bir cıvıltı bu karanlık yerde neşeli birsergüzeştin (macera)geçtiğini anlatıyordu. Servet Efendi bir müddet öyle, fermaeden bir köpek gibi gözleri sesin geldiği yerde, hareketsiz,baştan aşağı

dikkat kesilerek durdu. Sonra arkadaşlar ını kollar ındançekerek : «Hele gelin, çabuk! » dedi. Şimdi onlar ı sürüklüyor, daha ötelerekoşturuyordu. Nihayet akşam üstü gurubu seyrettiklerisandalın olduğu yere geldiler. Burası Despina'nın yıkandığı yerden yüzellimetre kadar uzaktı; fakat ince kumlu küçük bir koy teşkilediyor, kayık iyi bir siper oluyordu.Servet Efendi hiç bir şeysöylemeden,izahat vermeğe lüzum görmeden karanlığın içinde eğilekalka acele acele soyunmaya başlamıştı. Arkadaşlar ı : «Neyapıyorsun?Çocuk mu oldun yahu! Şimdi denize girilir mi? Yar ın sabah,hep beraber Gümrük kulübesinin önünde girerdik...»diyorlardı. Fakatöbürü dinlemiyordu; denizden hiç bir vakit korkmamış, geceveya gündüz, soğuk veya sıcak diye bir gün itiraz ettiğigörülmemişti. Tâ

Sayfa 102

Page 103: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 103/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtküçük yaşındanberi Samatya'da vaktini mektepten kaçarakdenizde geçirirdi. Ne maharetler yapmazdı. Suyun altındanbir balık88gibi uzun müddet, nefes almağa lüzum görmeden gider,ümid edilmeyen bir noktadan uzak bir yerden çıkıverirdi.İstanbularkadaşlar ınca adı Torpil Servet'ti. Karnını çekip ellerini,bacaklar ını oynatmadan denizde saatlerce, bir yatakta gibirahat, emin,zevkli yatışı vardı ki seyredenlere arzular verirdi. Hülâsa yüztürlü yüzmek bilir, dalgıçlara meydan okurdu. Artık çırçıplakolmuştu.Karanlık içinde elbisesiz vücudu seçiliyor, iyice görünüyordu: «Hele bakınız ne yapacağım! » dedi. Ne yapacaktı?Öbürlerianlamıyordu. O zaman kızdı : «Amma kaz şeylermişsinizha! dedi, bunda anlamayacak ne var : Suyun altından oraya,Pandispanya'nın yanına gideceğim... Kalçasına bir şimdikbasayım da çığlığını buradan işitiniz! Diğerleri gülüyordu.Sahi tuhaf bir şey olacaktı... Ötede, Despina'nın denize girdiği yerde hâlâsesler, şıpırtılar vardı. Rıhtımın taşı üzerine konmuş ufacıkbir fener,oynayan, çırpınan suda uzayıp yayılan çemberler, aydınlıkhalkalar yapıyordu. Servet Efendi sığ sularda yürüyerekbiraz gittikten

Sayfa 103

Page 104: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 104/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsonra durdu, eğilip kulaklar ını ıslattı:-İstikamet kız, mar ş mar ş! Dedi, kendisini sessizce suyabıraktı. Karanlığa alışan gözleriyle arkadaşlar ı suyunüzerinde bir karaltınınilerlediğini gördüler. Sonra denize daldığından veyauzaklaşıp karanlığa kar ıştığından mı, nedir, artık bir şeyseçemez oldular. Oraya,kayığın bordosuna dayanıp, patlayacak bir topu bekler gibidikkatli, açılıp kapanan ışık halkalar ının oynaştığı noktayabakıyorlardi. BuServet de ne yaman bir külhanbeyi, ne cesaretli ne kabınasığmaz bir adamdı; şu çapkınlık nereden de hatır ınagelrnişti; ne tuhaf olacaktı; suyun içinde kıskaç gibi bir şey, şöyleyakalayıverince kız kimbilir nasıl haykıracak, nasıl korkacak,r ıhtıma nasıl çırpınarakkaçacaktı. Şimdi her ikisi de dudaklar ında beğenen, şaşangülümseyiş, yüreklerinde kıskançlığa kar ışmış bir merak,lâkırdısızbakıyor, kulak veriyorlardı. Aradan hayli bir zaman geçtiğihalde beklenilen çığlık kopmadı. Şakir Efendi : «Yapmadı,dönecekti! dedi.

Halbuki dönmüyordu da... Uzaktaki fener, çoktanyerinden gitmiş, nicedir kahkahalar çırpıntılar dinmiş,iştihasız bir uyku kasabayı kaplamıştı. Yalnız ayaklar ı ucunda deniz, isteksiz bir edâ ile geri geri, yavaş yavaş 

Sayfa 104

Page 105: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 105/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçekiliyor, biraz ayr ıldıktan sonra,pişman olmuş gibi dönerek geliyor, hafif bir mır ıltı içindesahile vuruyor, kumlar ın, otlar ın arasında emilipkayboluyordu; sonra tekrar toparlanarak bu harekete ara vermeden, inatçi devamediyordu. Nedim Bey : «Nerede kaldı, sakın bir kazayauğramasın! » diyesöylendi. Deniz şimdi tehditkâr bir karanlıkla onlara korkunçgörünüyor; hud'alı (hile) bir zekâ gibi içlerine emniyetsizlik,şüpheveriyordu. Önlerinde elbise ve çamaşırlar ın küçük, dağınıkyığını, iki arkadaş bir müddet beklediler, sonra, artık dönüş ümidininkesildiğini anlayarak kâbuslar ın, hayaletlerin kovaladığı birer ürkek at gibi bastıklar ı yeri görmeyerek kalblerinde, ezâ,gözlerinde90korku karakala doğru koştular. Fenerli sandallar ın dolaştığı,denizi arayıp tarakladığı bu gecenin sabahıtıda ServetEfendi'nin nâşını

dalyanın ağlar ına dolanmış buldular. Anlaşılan suyunaltından giderken çıkmak istemiş, fakat kocaman ağ nereden başvursa önüneengelolmuş zavallıyı şaşırtmış, öldürmüştü. Gecekiaraştırmalar hakkında arkadaşlar ına tafsilât veren komiser,üzerine bir jandarmakaputu örtülü ıslak nâşa arasıra dönerek :

Sayfa 105

Page 106: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 106/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Behey mübarek adam; gece yar ılar ı denizin dibinde near ıyordun? Diye soruyor, âdeta kar şısına bir suçluçıkarmışlar gibiçıkışıyordu.KİUŞ Ö14ERZehra gittikçe dar gelmeye başlayan yeleğinin n iki ortadüğmesini çözmeden çalışamıyordu. Bu yaz, göğsükabarmış, katılaşmış,yürüyüşüne bir ağırlık, bakışına bir derinlik gelmişti. Artıkçeşme başlar ında bakraçlar ı bir yana bırakarak komşuçocuklariyle yayık

yayık şakalaşmıyor, mezarlık arasında beştaşoynamıyor, gaz bezi yar ı düşük, göğsü yar ı açık çıplakayaklar ında takunyalar,leblebici önlerinde eğlenmiyordu. Tenha sokaklarda erkeğerasgelince duvar taraf ına dönüp durmayı, meydanda yalnızbir tek gözünübırakarak bununla mütecessis, mütecessis (merak) bakmayı

öğrenmişti. Artık kapalı ellerini döşemesinin (örtü) ucuylaörtmedendükkâncılara uzatmıyor, uzun pazarlıklar, şımar ıklıklaretmiyordu. Zira, Kandil hamamında hiç bir şeyden habersizbir elinde tas,öbüründe kil dalgın dalgın göbektaşının önünden geçerkenSemercilerin Hürmüz, peştamalının ucundan tutuncaçekmiş, herkesin içinde onu çırçıplak bırakmıştı. Zehra,

Sayfa 106

Page 107: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 107/238

Page 108: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 108/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthırpalayıcı gıcırtılar ıhep birleşerek sokaklarda, bir kovan ağzı gibi korkunç aravermez bir uğultu dolaştır ıyordu. Havalar da o kadarrüzgârsız, sakin, âdetabaygın geçiyordu ki bacalar üzerinden bir türlü savrulupgidemeyen dumanlar birbiri üzerine nasıl birikiyorsa busesler de öyle, göğüsboşluğunda toplanıyor, kolay kolay dağılmıyordu. Zehra buılık güneşten içine bir tad, bu herkesin katıldığı çalışmadandamarlar ına bir kuvvet kar ıştığını duyarak, her senekinden daha gayretli, birhaftadır uğraşıyor, anasının iş görmesine, kızkardeşininyorulmasınameydan bırakmıyordu. Nihayet bezgin müezzinlerinvazifelerini bitirivermek için minareye kadar çıkmaya lüzumgörmeden soncemaat yerlerinde acele acele okuyuverdikleri ezanlarlaberaber her yerde iş bitiyor; tokmak sesleri, kağnı gıcırtılar ı,kadın sesleri budinî nidâlarla beraber sönüp gidiyordu. O zaman şevksiz,ışıksız bitkin bir gece başlıyordu; yalnız, en ufak patırtıdanhuylanan kazlar vakit vakit kümeslerinde hep bir ağızdan nâra atıyorlar veuzak mahallelerden cevap alıyorlardı. Zehra, bu geceyorgunluğuna rağmen,muttasıl dönüyor, uyuyamıyordu. Şiltede yerini değiştirerek

Sayfa 108

Page 109: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 109/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbiraz serinlik ar ıyor, bacaklar ını yataktan çıkararak yere, alçı

serilidöşemelere uzatıyordu. İçinin harareti kar şıdaki pınar ınserin ve ferah şıkırtısından zevk alıyor, sanki bu ses, damladamla yüzünedökülüyor, bir serinlik yayılıyordu. Gönlündeki eziklik, bubayılır gibi oluş nedendi? Yüreğinin ateşinde bir azgınlıkvardı ki bazen, elinibasmadan dindiremiyordu. Bir hafta sonra, ayni gecede,yanında ipiri bir adam sımsıcak vücuduyle, kocamannefesleriyle ona sar ılıpyatacaktı da ondan mı? Bunu düşünüş damarlar ındatuzruhu gibi haşlayıcı bir sıcaklık dolaştırdı. Ömer herkesebenziyen bir adamdeğildi ki meraklanmasın, korkmasın... Evvelleri arabacılıkederdi. Lâkin, bir defa, muhacir Hüsmen'in... doru atlar ı onunkileri geçmişve bu vak'a eve dönüşte ahıra sokmadan beygirleri de,yaylıyı da pazara çıkarmaya, bir daha eline araba dizginialmamaya sebepolmuştu. Çocukluğunda, güreşirken, sırtım yere geldi diyebaşını alıp bütün bir yaz, kasabaya uğramadan bir başınakırlardadolaştığını, bağlarda çakal gibi yatıp kalktığını, adam yüzügörmediğini bilenler hikâye ederdi. Zaten bunun için adma«Küs Ömer»,

Sayfa 109

Page 110: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 110/238

Page 111: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 111/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkısrağına atlar,gecenin karanlıklar ı içinden adı, sanı belirsiz yollardan aşargiderdi. Sonra, gene bir gece hiç korkusuz, yükü heybesindekaldır ımlar ıçatırdatarak evine dönerdi. İşte, Zehra, bu gece, pınarşıpırtısını dinleyerek bunlar ı düşünüyor; Küs Ömer'iküstürmemek için nasılyaşıyacağını bir türlü kestiremiyerek sağdan sola dönüyor,göğsünü yumruklar gibi döven yüreğine taze kınalı ellerinibastır ıyordu.Bu, kadınlar için, mahalleyi ayağa kaldıran çeng ve çağanalıbir düğün sayılırdı. Kına gecesinden başlayıp üç gün elekçikar ılar ı zilsizdeflerini gümbürdeterek, parmaklar ını şakırdatarak elâsalar,yaşalarla camlar ı zıngırdattılar. Erkeklerin bu şenliktehissesi yoktu.Ömer kendisinin de dahil olması lâzım gelen her külfeti, birhuysuzluk çıkarmaktan korkarak, kaldırmış (Biz yaşımızı aldık! » bahanesiyle gürültüsüzce işin içinden kendinisıyırmıştı. Bir aydır evliydiler. Zehra bu iri, kuvvetli adamıntazyike benzeyenokşamalar ıyle vücudunun gevşediğini, sertliğindenkaybettiğini duyuyor, çekingen, ürkek bir sevgi ile gündengüne kocasınaısınıyordu. Kız evinden eşyasiyle beraber kazlarrnı dagetirmişti. Hel bir pehlivan kazı vardı ki, bütün memlekette

Sayfa 111

Page 112: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 112/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtnamlıydı; güreştiğiiki senedir daha yenildiğini gören yoktu; kale dibindekimeşhur Kör kazın yavrusuydu. Kör kaz, artık ihtiyarolduğundan güreşekendisini pek atmıyor, çok defa tıslayıp bezgin bezgingeçiyordu. Zehra'nınki hasmını görür görmez bütün tüyleridimdik olaraksilkiniyor, soluk aldırmadan, atmaca gibi atılıyordu. İki altındeğeri vardı. Sabah olunca, kocasının evinde de Zehra'nınilk işi, önlerinebol yem verdikten sonra kapıyı açıp kazlar ı dışar ıya, sokağasalıvermek olurdu.96Hayvanlar, eleklerde bulgur temizlerken çıkan hışıltıyabenzer bir sesle, acele acele, kar ınlar ını doyurup yangözlekapıyı kollarlar,gırtlaklar ından kesik, kısık kısık sesler, şikâyetler çıkararak,ağır ağır, salına salına, ufak daireler çizip dolaşırlar,bekleşirlerdi.Nihayet Zehra, kapıya doğru yürüyünce pesten, sevinçliseslerle söyleşerek arkasından giderler ve kol demirininkalkışını seyrettiktensonra hep birden kanatlar ını bütün genişlikleriyle açarak vehançerelerinden ne kadar gürültü çıkmak kabilse o kadarhaykırarak,şamata kopararak, yar ı havada, yar ı yerde koşup kendileriniçeşmenin yalaklar ına atarlardı. Bunu, şakırtılı, serpintili,

Sayfa 112

Page 113: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 113/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttelâşlı bir yıkanma takip ediyordu. Zehra'nın en zevk aldığı seyir de buidi; uzaktan, hayran bakar, buz gibi sabah suyunun yağlı tüylerden pır ılpır ıl kayıp aktığını, bazen de bir kanat darbesiyle çatlayıpgelin başından kişniş saçılır gibi dağıldığını seyr eder,bakmakladoyamazdı. Lâkin, bazan, kış sonuna doğru, pehlivan kazınyıkanışlar, haykır ışlar, şakalar arasında birdenbire doğruluphükümdarcabir edâ ile dişilerin sırtlar ına binişi, enselerinden yakalayıp,zoru altında onlar ı iki kat edişi vardı ki Zehra, eskiden hayalmeyalanladığı bu zorbalığın, vücudu Ömer'in ağırlığıyla ezildiği buvakitte mânasını ne iyi biliyor, sırtında ürpermeler duyaraknasılhelecanla, kızara kızara seyircisi oluyordu. Arkadaşlar ı kahvede, etraf ına dizilip nargile savururlarken Ömer'izorluyorlar : Senin kazı

bir dövüştür de seyredelim» diyorlardı. Hem yeneceği ,demuhakkaktı. Kürkçüzadelerin tâ Çorum'dan getirttiği Bozkazı bile yedidakikada kaçırmış, dört palaz kazanmıştı. Aktar ın Abbasiddialaşıyor (Benim Hödük'ü yenemez diyordu. Yenemezmi? Değil onunlaKör kazla tutuşsa kaçır ırdı. İşte avcı Tahir bile (Ben de bir

Sayfa 113

Page 114: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 114/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkaz korum!» diyor hepsinden iyi anladığı bu sanatta Ömertaraf ını

tutuyordu. Bu lâkırdı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesioldu; Zehra bile cilveli gülüşlerle kocasını Kapıştır da birbakıver, nasılkaçırtır» diye kazına güveniyor, kavgaya teşvik ediyordu.Ömer hala kararsızdı. «Vazgeçin canım, iş mi yok?» diyesavsaklıyordu.Lâkin Kürkçüzâde Eşref Ağa da bir gün «Ziyafet benden,toplaşır bir yârenlik yapar ız!» deyince artık karar verdi. OnunEşrefoğullar ınabir başka türlü rabıtası (ilişki, bağlılık) , itaat vardı. Şimdi bir

haftadır, pehlivan kaz, dişilerden uzak, yumurtasar ısı yutarak kümesinyar ı karanlığı içinde şaşkın şaşkın dolaşıyor, pınar başındayıkanan eşlerinin seslerine kulak kabartarak tahassürle(özlem)bekliyordu. İkindiden sonra, Saathane meydanında, havanınbozukluğuna bakmayarak elli, altmış kişi toplanmıştı.Yağmur bir pusgibi kasabaya sar ılmış her yeri ıslatmış, kışı hatırlatan birsoğuk, ilk soğuk meydanı gocuklu, şallı insanlarladondurmuştu. Ömer ısrar ediyor, tenha bir sakakta, meselâ Gugukluk'takiköprünün önünde dövüştürelim diyordu; öbürleri razı oluyorgörünüyorlar, sonra

Sayfa 114

Page 115: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 115/238

Page 116: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 116/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbenzeyen dişligagalariyle birbirlerinin kanat başlar ından tutmuşlar, yerdenkalkıp sert, keskin kanat darbeleriyle vuruşuyor,dövüşüyorlardı. Dişiler ise erkeklerinin arkasına bir sıraya dizilmişler, boyunlar ını aynı yükseklikte uzatmışlar, sersem edici bir şamata ilemuttasıl (devamlı)bağır ıyorlar, erkekleri kavgada cesurlaşmıya teşvikediyorlardı. Avlu, toplaşan adamlar ı artık alamıyordu.Medresenin sıra odalar ındansari benizli, fersiz gözlü çömezler, ince kirli sar ıklı kafalar ını sallaya sallaya birer birer çıkıyor, «Meydan açın, meydanaçın! » diyebağıran adamlardan çekinerek gerilere sokuluyorlardı. Biraralık Hödük yediği darbelerden sersemleşir gibi oldu,sendeledi, gagasını

çekti, hemen kaçmak üzere idi; hattâ çocuklar güreşinbittiğini sanarak haykıraştılar. Lâkin dişilerden biri, bir zayıfkaz sırasındanayr ıldı kendisini oraya, pehlivanlar ın arasına attı. Bu, aktar ınkazına kendini toplamak için vakit kazandırdı. Tekrartutuştular. Halk«Aferin dişiye, nasıl kurnazmış, kişisini kurtardı» diyesöyleşiyorlardı. Ömer, kenarda, yüzü kıpkırmızı, ağzı kilitazbakıyor, ortadabirbirine girift olan şu iki kazdan kendisininkini ayırt

Sayfa 116

Page 117: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 117/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtedemeyerek «Ne dedim de kar ıştım?» diye üzülüyor,pişman oluyordu.Hükûmetten çıkan vergi memuru, muhasebe kâtibi bile,duyan koşuyordu. Yolun ortasında arabalar ını bırakankağnıcılar üvendirelerine dayanarak seyre geliyorlar, şadırvanındireklerine sıralanan çocuklar «Hele bre! nidalariylehaykır ıyorlardı. İki kaz ondakikadır, evvelâ dişilerin, sonra da halkın çizdiği daireortasında altalta, üstüste dövüşmekte devam ediyorlarken,avlunun ulu100dutlar ı soğuktan kavrulmuş yapraklar ını bu heyecan içindekiadamlar ın tepesine sakin sakin, büyük bir huzur vevakarla(ağırbaşlılık)mütemadiyen serpiyorlardı. Artık kazlarda mecalkalmamıştı. Kanat vurmak için kalkışlar ında sendeleyipdüşüyorlar, sonra zorluklatekrar tutuşuyorlardı. Feryattan dişiler de yorulmuştu.İçlerinden bazısı neşidecilikten (pohpohlamak) vazgeçerekkuruyan gırtlaklar ını çamurlu sularla yudum yudum ıslatıyor,uzaklaşıyorlardı. Hödük kaçmak üzere idi! Kanatlarmı açamıyor, gagasını tutturamıyor, inensilleler altında nefes alamıyordu. Şimdiye kadar meydanı bırakmayışına herkes şaşıyordu. Bu aralık yere bir deve gibigöçtü, oturdu, dinleniyordu. Ömer'in kazı işi bitirivermek içintepesinde horozlanmış, kanat indiriyordu. Bu, yanlış bir

Sayfa 117

Page 118: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 118/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthareketti, o da dinlenmeliydi.Eşref Ağa Ömer'in yanına yakalşıp; (Bu ne acemilik!) dedi.Şimdi Hödük kalkıyordu, ya kaçmak, yahut da son kuvvetinisarfetmekistiyordu. Döğüşün en meraklı yeriydi; halk nefesinitutuyordu. Bu ne mecalsiz, ne dermansız bir kalkıştı. İkikanat yeryemezkaçacağı belliydi. Ömer'in kazı da bunu anlamış, tepesindebekliyordu. Lâkin öyle olmadı, deminki dişi, pehlivanınsevgilisi - zira her döğüşen kazın candan bir dişisi vardı -gene gayret, fedakârlık gösterdi, ortaya atıldı, erkeğinesokulup haykırdı. Bu, bir ikaz nidasıydı. Hödük damarlar ındakalan son kuvvetle gagasını hasmının gırtlağma yapıştırdı,birbiriarkasına üç kanat vurdu. Halk bağr ıştı. Ömer'in kazı,boynunu uzatmış acele adımlarla kaçıyor, lâkin Hödükgalebesinden büsbütünkuvvetlenerek ardından koşuyor, araya girmek istiyordu.Nihayet yetî şti, yere bastırdı, tâ tepesinden dört beş tüyyolup bıraktı. Şimdigagasının testeresine takılıp kalmış bir tüyle Hödüksorguçlanmış gibi gururlu dönüyor, iki sürünün de, kazadetince kendiliklerinden,kazananın arkasına eklenen dişilerini peşine takmış şadırvana doğru bir zafer alayında gibi gidiyordu. Ömeryüzüne f ışkıran bir kanla

Sayfa 118

Page 119: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 119/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkulaklar ının yandığını duyuyordu. Kazı, Zehra'nın nuhuset(uğursuz) kazı, hâlâ çömeltildiği yerde duruyor, toparlakgözlerini saga solaçevirerek kendisine bir göz atmadan uzaklaşan kahpedişilerin arasından şaşkın bakıyordu. Ömer (Hay gidimiskin!) diye koştu,hayvanın tam başından sımsıkı tuttu. Sıktı, sonra yerdençekerek havada çevirdi, çevirdi. Kaz, iki misli uzayanboynunun ucuna asılıkocaman, iri yağlı vücudiyle f ır ıl f ır ıl dönüyor. Birden Ömer'inavucu açıldı, kaz yayından kurtulan bir ok gibi f ırlayarak gitti,şadırvanınmermer oluğuna hareketsiz, cansız düştü. Ömer,yanaşmıya, yetişmeye korkan halkı arkasında hayrettebırakarak çiseliyen102yağmurun altından, süratli süratli yürüyor, çıkmazzannedilen dar, izbe, dolambaç sokaklar ın birinden öbürünegeçerek gidiyor,koşuyordu. Küs Ömer eve gelince bir kelime söylemedenahırdan kısrağını çıkarmış, heybesini vurmuş, hüzünlü ezansesleriarasında kaldır ım taşlar ını çatırdatarak başını alıp gitmişti.Zehra, el'an (şimdiki haldo), bir senedir, kocasından doğrubir haber alamıyordu. Yalnız dört vilâyet uzak memleketlerden dönenaskerler, bazan, yollardaÖmer'e rastgeldiklerini söylüyorlar,

Sayfa 119

Page 120: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 120/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt«Gidinin küskünü!» diyorlardı.Çorum, 1916BOZ EŞEKIrmaktan su taşıyan çocuklar dağ yolunda ihtiyar bir adamınyattığını haber verdiler: Bir boz eşek de, başıboş, aralardadolaşıyordu.Hüsmen hoca «Var ıp bakalım» dedi. Akşam yakındı. İkiderenin birleştiği bu batak, çukur, sıtmalı araziye çeltiklerdenkalkan kokulu,ağır bir duman yayılıyor; gövdeleri yar ılmış, yanmış, beş onyaşlı, cansız söğüt arkasında güneş bulanık bir ışık uzatarakarklar ındurgun sular ını yeryer parlatıyordu. Bu aydınlık parçalar, külrenkli rutubetli ova ortasında bulutlu bir göğğün yar ıklar ınabenziyor;yavaş yavaş bulanıyor, sönüyor, örtülüyordu. Üç köylü,âr ızalı, uçurumlu bir patikadan ağır ağır birbiri arkasındançıkıyorlardı;içlerinden biri, sakağılı at gibi, fena fena öksürüyordu.Evvelâ boz merkebi gördüler. Fundalar ın ortasında, tozlutopraklı bir yer bulmuş, galiba birçok tepinmiş yatmış, oynamış, şimdi,memnun bir edâ ile yan gelip oturuyor, batan güneşikayıtsızcaseyrediyordu. Hoca «Hadi nerdesin yolcu!» diye seslendi.Ötede, arkasını kuru bir ahlata dayamış, ihtiyar, mecalsiz bir 

Sayfa 120

Page 121: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 121/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtadam, sık sıksoluyor, gelenlere fersiz gözleriyle bakıyor, elleriyle göğsünügöstererek işaretler ediyordu. «Nen var, ne oldun dayı?»suallerinesesten ziyade nefese, soluğa benziyen üfürüklü bir hır ıltı ileanlaşılamıyan cevaplar veriyordu. Köylüler, ölüyorsanarak,104çömelmişler, bekleşiyorlardı. Lâkin hasta iyileşiyor,canlanıyordu. Abani sar ıklı, mor cübbeli f ıkara kılıklı birihtiyardı. Sert, kır bir sakalın örttüğü çehreden meydanda duran kısmı, sıcakovalar ın güneşiyle kavrulmuş, buruşukluklar, kıvr ımlar içindekalmıştı. Sarkık,şiş kapaklar ının altında beyaza yakın açık mavi, ufacıkgözleri vardı ki insana bir çocuk bakışiyle dimdik bakıyordu.Yavaş yavaş buçehreye bir renk, bu gözlere bir fer geliyordu Ayni vaziyette,sırtı ahlata dayalı, ölgün sedasiyle bir şeyler söylüyor, galibauzaklardangeldiğini, uzaklara gideceğini anlatıyordu. Hüsmen Hocanın«Odaya götürün, yatsın teklifi üzerine yardım edip, eşeğebindirdiler. İki taraftan tutarak düşmesine meydanvermiyorlar, taşlar topraklar kaydırarak, bin zorluklainiyorlardı. Güneş gitmiş,arkalar ındaki sular parlamaz olmuştu. Etraf ı kapatan dik,sivri dağlar duman ve bulut sar ılı başlar ını birbirine

Sayfa 121

Page 122: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 122/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdayıyarak çoktan uykuyavarmışlardı. Köy, kayalar ın kat kat gölgelerine gömülü, nepenceresinden bir ziya ne yollar ında bir ses, karanlıktabekliyordu.Gecelerin şamatası üzerine kapılardan tek tük çehreleruzandı. Ahırlarda inekler böğürdü. Hüsmen bağır ıyor;«Neredesiniz be, heleçıkın, misafir geldi! » diye haber veriyordu. Şimdî ellerindekiyanar çıralarla her taraftan beyaz bez donlu bir çok insançıkıyor, dumanve ışıktan bir hâle içinde, karanlık köşelere aydınlıklardağıtarak, gübre yığınlar ında hareler koşturarak şaşkınşaşkın misafir odasınageliyorlardı. Burası, en yakın kasabaya iki gün uzakta,,Anadolu'nun çıplak, yolsuz, viran bir köyü idi. Bir vilîyettendiğerine geçenarabasız yolcular, bazan, havalar çok kurak gidip Kızılırmakgeçit verirse, şoseyi bırakırlar ve kestirmeden bu köyeuğr ıyarak ikigünlük yol kazanırlardı. İşte senede bu vesile ile beş on kişi;beş on fakir, böyle hüzünlü bir saatte yorgun argın gelir,kapılar ı vururdu.O zaman muhtar Hüsmen köylülerden ikram kimin sırası iseona haber gönderir, kendisi de, ocağında, yaz kış,sönmemecesine çırakütükleri alevlenen misafir odasına yolcuyu yerleştirirdi. Köy,

Sayfa 122

Page 123: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 123/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdünya ahvalini bu gelip geçici, cahil insanlar ın getirdikleriyalan yanlışhaberlerle öğrenirdi. Hasta sakinleşmişti. «Göğüs, diyordu.Böyle,, ikide bir tutar.» Köylülerden biri ocağın çengeline birbakraçasmıştı. Çıralar ın alevi vurmuş, içindeki bir sabun köpüğügibi renk renk kabar ıyordu. İndirdiler; ihtiyara bir tas verdiler.Üfüre üfürezevkle içiyordu. Süt henüz bitmişti ki, inatçı bir hıçkır ık tuttu.Bütün vücudunu sarsıyordu. O, her sarsıntıda birElhamdülillâh»diyordu. Köylüler, tam kar şısına. bağdaş kurmuşlar,konuşmaya f ırsat ar ıyarak sabırsızca bekliyorlardı; gençlerkapı önünde, ayaktadizilmişler, uyku istiyen gözleri küçülmüş bu sessiz, marizmisafirlerden bir şey anlamıyorlardı. Hıçkır ık kesilmiyor,bilâkis sıklaşıyor,sertleşiyordu... Hasta bir aralık elleriyla «Gelin, yaklaşın!»diye işaret etti. Hüsmen önde öbür ihtiyarlar arkada etraf ını aldılar. Gençler merak içinde, fakat yaklaşmıya cesaret edemiyerek kapıdaduruyorlardı; galiba yolcu zorlukla bir iş anlatıyordu.106Belki de vasiyet ediyordu. Hüsmen'in ikide birde «Meraketme, gönlünü ferah tut, biz bakar ız» dediğini duyuyorlardı.Birden ihtiyarlar yere mindere eğildiler. Sonra sessiz kalktılar.Hüsmen

Sayfa 123

Page 124: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 124/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt«Hakka kavuştu! »diye mır ıldandı. Ocakta kütüklerden biriçarpıldı, keskin bir aydınlıkla ölünün yüzünü parlattı, söndü. Dışar ıda bir inekuzun uzun böğürüyordu. Yolcu, son arzusunu anlatmayavakit bulmuştu.Kemerinde dizili sekiz altıniyle altındaki boz merkebiMekke'ye vakfediyordu. Mezarlıktan dönen köylüler,ellerinde kalan bu liralarlamerkebi ne yapacaklar ını, bu emri yerine nasılgetireceklerini kestiremiyorlar, asmanın altında birleşipsöyleşiyorlardı. Nihayet, bir defa kazaya var ıp hâkimden danışmaya karar verdiler. Haftaiçinde Hüsmen merkezi yanına alıp yola çıkacaktı. Hayvanbir ehemmiyet kesbetmişti; önüne bol yem dökülüyor, mısırsaplar ı yığılıyordu. Bu dini bir vazife gibi, şikâyetsizce,hürmetle saatisaatine yapılıyordu. Köylüler sık sık hatırlatıyorlar; «Bozeşek suya götürüldü mü, arpası döküldü mü?)) diyebirbirinden soruyorlardı.Bir sabah, Hüsmen Hocayı alaca karanlıkta hep birdendeğirmenin önüne kadar götürdüler; selâmetlediler. Bozeşek, hocanınmerkebine bağlı kuyruğunu oynatarak ferah, yüksüz arkadagidiyor; yeni doğan sırma telli bir güneş palanının solukkeçesini kadife

Sayfa 124

Page 125: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 125/238

Page 126: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 126/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkalpaksız bir 

 jandarma çavuşu ne istediğini sordu. Hoca tâ baştan,ırmaktan su taşıyan çocuklar ın gelip nasıl haberverdiklerinden tutturarakanlatıyordu. Hikâyesi daha yar ıyı bulmadan kar şısındakiuzaklaşmış, derede yüzen ördeklere ekmek atıyor, köşedeçardağın altındanargilesini höpürdeten bir sar ıklıy a «Ne o, hacı efendisabah keyfi mi!» diye sesleniyordu. Kadı'nın izinle İstanbul'agittiğini108öğrenen Hüsmen, bir defa da kaymakama işini anlatmakistedi. Kunduralar ını kapıda çıkar ıp, parmaklar ını meydandabırakan yırtıkçoraplı ayaklariyle, çekine çekine, elleri karnında yürüdü,hikâyeye başladı. Kaymakam, arkasında çividi dalgalanmış bir keten ceket,bıyıklar ı boyalı, dişsiz, hımhım bir adamdı. İşin tamamını dinlemek tahammülünü göstermeden «Çağır ın çavuşu! »diye seslendi. Beşgündür, Hüsmen Hoca önüne gelen adama derdinianlatarak, kasabada dolaşıyordu. Jandarma çavuşu nemerkebi alıyor, ne dekendini bırakıyordu. Nihayet haline acıyan biri çıktı : «Gitsinde, iki hafta sonra gelir, işi kadıya bırakalım! » dedi,kandırdı. Zatenburanın kadısı namlıydı, «Kabak Kadı derlerdi. Her işi

Sayfa 126

Page 127: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 127/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthalleder, her kördüğümü çözerdi. Arkasına turuncu birmaşlah giyerek, kırmızı

şemsiyesiyle çar şıdan bir geçişi, kocaman gövdesini tutarakolur olmaz şeylere bir gülüşü vardı ki halk bayılırdı. Ayniyollardan, aynihalde boz merkep terkiye bağlı döndüler. Hüsmen Hocanınve iyi beslenmesi icabeden eşeğin boğazına orada, katığınve arpanınpahalı olduğu kazada hayli masraf edilmişti. Meclis kuranköylüler bunu : «Mübarek yere bağlı, bakmak borcumuz! »diye çokgörmediler. Hüsmen de yorgunluğundan şikâyet getirmiyor,,hak uğruna çalışmak ona yol mihnetlerini(zorluk)unutturuyordu. Lâkin,  ikinci seferin haftasında, gene merkep ardında dönmeğemecbur oldu. Kadı henüz gelmemişti; jandarma çavuşuhocayaçıkışmış [Hödük herif, acelen ne!]demişti. Köylüler,vakfedilmiş bir hayvanın işe kullanılıp kullanılmıyacağındanşüphe ediyorlar, bozeşeğe ilişmiyorlardı. Üçüncü yolculuğun avdeti(dönüş) geneöyle, merkep arkada oldu..Uzaktan, keskin gözüyle biri bozeşeğin gerigeldiğini görmüş, köye yaymaştı. Halkşimdi şaşırmış,merakla bekliyordu. Hüsmen daha inmeden, ferahlı bir sadaile: [Ne ettik be, şehit götürecektik] diye bir hamlede

Sayfa 127

Page 128: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 128/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtmeseleyi anlattı. [Sahi nasıl düşünmemişlerdi? Ziyanı yok,merkebi kadı kabul edecek, hüccetini(belge) yapacaktı ya, haftaya üç kişi giderler, icap ederseyemin de ederlerdi...] Boz eşek, arasıra yaptığı yüksüzseyahatlara kar şı

önüne dökülen bol yemden yiye yiye semiriyor, suyagötürülürken kancıklar ın üzerine koşuyor, hırçınlaşıyordu.Böyle iki buçuk aygeçmişti. Nihayet son sefer hazırlandı. Değirmenin önündeselâmetlenirken yeni doğan güneş bu küçük kafileninkaldırdığı tozlar ıparlatıyor, yıldızlı bir bulut içinde yokuşa tırmanan köylülergeride kalanlara sanki yükseliyor, göklere kalkıyor gibigörünüyordu. Bozeşek bir daha dönmedi. Köy halkı, yapılan hüccetlere,basılan mühürlere bakarak merkepin ikramlar göre göre,yavaş yavaş yüksüz veeziyetsiz tâ Hicaz'a kadar gideceğine, orada zemzemtaşıyacağına inanmışlardı. Hatta Hüsmen, bir gecerüyasında eşeğin palanını

yeşil bir kadifeyle kaplı görmüş, itikadı pekleşmişti.110Zaten, hepsi, vazifelerini yapmaktan mütevellit (Doğan)bir sevinçle sık sık merkebin lâfmı ediyorlar, kancıklarapertav (Saldırdığını)ettiğini unutmuş görünerek ahırda, kendi kendine kalınca, ikitarafa başını sallayıp zikre başladığını anlatıyorlar,

Sayfa 128

Page 129: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 129/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbirbirlerinikandır ıyorlardı. Lâkin vak'anın yılında, kasabaya pirincinisatmaya giden Hüsmen Hoca aptallaşmış gibi dönmüştü;Pazar yerinin tamkalabalık zamanında uzaktan bir [Savulun değmesin!] nidası

duyulmuş, halk ikiye ayr ılmış ve Kabak Kadı, altında bozmerkeparkasında mahut turuncu maşlâh (Bir nevi cüppe, üstlük) irigövdesini sarsan bir süratle etrafa selâmlar dağıtarak geçipgitmişti.Silecik, 1919YATİRHarman sonunda ambarlar ını zahire ile doldurup kilerlerinepastırmalar ını, avlular ına odunlar ını istif eden halk, hükûmetkonağı

altındaki sıra kahvede toplanır, gevezelik ederek kışı tasasızca kar şılarlardı. Yenecek ve yakacak ne lâzımsaeylül içinde hazırlamak,soğuk aylara kaygusuz bir zihin, rahat bir yürekle girmekmemleketin âdetiydi. [Etlik] dedikleri bu müddet kırk günsürer, kırk günkasabada peri, dev masallar ındaki şehzade düğünlerinihatıra getiren bir hazırlıktır giderdi. Bacalar ın boğula tıkanatüttüğü,kazanlar ın tap köpüre kaynadığı, evlerin sucuk dizileriyleçepeçevre donandığı bu gürültülü, telâşlı günlerin

Sayfa 129

Page 130: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 130/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtarkasından ortalığa,derhal, güz yağmurlariyle beraber derin bir uyuşuklukçökerdi. Artık satır sesleriyle değirmen taşlar ının uğultusudiner, baltalar ınçalışması biterdi. Dolu ambarlar ı ve tavana kadar yetmiş odunluklariyle vücutlar ının, ocaklar ının yiyeceğini hazırlamışolan bu halkkahvelere dolarak vakitlerini nargile höpürdetmek,öksürükler, tıksır ıklarla sık sik fasılaya uğrayan mânasızsohbetlere dalmaklageçirirlerdi. Dışar ıda ister kış bir sonbahar gibi ılık geçsinKânunlar (Aralık, ocak aylar ı) içinde kızılcıklar sapsar ı donanıp asmalar filizversin; ister kar adam boyu yığılıp yollar ı örtsün, f ırtınalartelgraf direklerini devirip kasabanın dünya ile alâkasını kessin, onlar iri112sag sobalar ın nar gibi kızardığı kahvelerde toplaşarak,ocaklar ında kütükler alevlenen yer odalar ında hindi doldurupbirbirine ziyafetler çekerek kendi âlemlerinde kaygusuz yaşarlar, hudutlar ındanötesini düşünmezlerdi. Lâkin bu sene çoktan beri başlıyanodun sıkıntısı

artık kıtlık derecesini bulmuştu; sobalar ın kızaracağı,odunlar ın parlıyacağı şüpheliydi. Zira girdiği köyde boynuzlubir çift hayvan bilekoymıyan yaman bir vebâ, bu civar ı ile böğründe bırakmış,

Sayfa 130

Page 131: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 131/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txther işi yüzükoyun sermişti. Onsekiz saat ötedekiormanlardan kasabayaodun indirecek acar öküzler nerede? Derileri tulum,kemikleri tarlalar ın etraf ına çit olmuştu... Muharebeyetesadüf eden bu yılda,zaten delikanlılar da azalmış, köyler boşalmıştı.Merkeplerinin sırtına beş, on çürük dal vuran kadınlarvaktiyle bir arabaya istedikleriparayı alamayınca mallar ını satmıyorlardı. Daha kimseodununu alamamış, bir çare bulamamıştı. Bu sene odunkıtlığı çok canyakacak, çok ocak söndürecekti. İki sene için peşin para ilekiraladığı hamamı, yakacak bulamadığından kapatmayamecbur olanİlistir Nuri:-Ah şu Maslaktaki orman!... Ne etsek de köylüyü kandırsak?Kasabaya dört saat... Benim hamama da yeter, sizin evlerede!..Diye ikide birde söyleniyor, kimse bunun çıkar bir iş olduğuna kanmıyordu. Zira içinde bir yatır, yani bir mezar,bir evliya ve manevî silâhlariyle bu ormanı hükûmetin korucular ından veyasaklar ından daha iyi koruyordu. Bir dalı kopmamış, birufak kütüğüne baltadokunmamıştı. Dağlar ın ağaçlarla örtülü olduğu feyizzamanlar ından yadigâr gibi kalmış; çıplak tepeler, kayalı 

Sayfa 131

Page 132: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 132/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyamaçlar arasındagözleri dinlendiren yayvan gölgesiyle bütün ovaya bir şirinlikvermişti. Yanındaki köy halkı, Maslaklılar, iki gün ötedenodun getirir,tezek kurutur, saman yakar, yatır ın malikânesine dokunmayı

hatır ından geçirmezdi. Mescidin mimberini yakmakla buormanınağacını baltalamak arasında bir fark görmüyorlardı. Helebiri, bir yabancı ilişsin alimallah, hükûmet zindana atacakolsa: bile geneparçalarlardı. Bu, küçük bir çam ormanı idi. Yazın kasabanınboğucu sıcağından kaçanlar gelirler, çadır kurarakgölgesinde seringünler geçirirlerdi. Tam ortasında minimini bir kaynak yazkış artıp azalmıyan reçine kokulu berrak sızıntısiyle buziyaretçilere iştah,şifa verirdi. Suyun yanında dedenin kabri vardı. Halközenmiş, bezenmiş, mezar ın etraf ına yeşil boyalı bir tahtaparmaklık çekmişti.Gül dikmişler fener de koymuşlardı. Tam baş taraf ındagüneşsizlikten büyüyemiyen cinsi belirsiz, cılız, bücür birağaç yeşermişti.Renk renk paçavralarla donanmış olan iğri büğrü dallar ı onu, sıcak memleketlerin yaz kış çiçeğini dökmiyen tuhaf bir fidanınabenziyordu. Fenerin altındaki taş, çıra isinden kararmış 

Sayfa 132

Page 133: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 133/238

Page 134: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 134/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbulurlar, bildiklerini ona söylerler anlıyacaklar ını ondanöğrenirlerdi. Etraftaki üç vilâyetin haberlerini fazla, fazlailâvelerle büyütüpkahve kahve yayan hep Nuri idi. Kirk yılda bir, iş tutayımdemiş; hamamcılığa karar vermiş, fakat odun yokluğunarasgelerek buaksilik onu bir daha kâr peşinde koşmaktan vazgeçirmişti.Bir care bulamazsa hamam, ona tarlalar ıni sattıracak, İlistir'ibatıracaktı.Haftalardan beri çare ar ıyor, dalgın dalgın dolaşıyordu.Arkadaşlar ı şakalaşıyorlardı:-Şeytanın bilmediğini bilirdin sen İlistir, hâlâ ormana bir çarktakamadın mı?Diyorlardı.Teşrinievvel (ekim ayı) içinde f ırtınalı bir yağmur iki gündeağaçlar ı yapraklar ından soymuş, civar dağlar ın tepelerinekardan beyaztakkelerini giydirmişti. Tüten soba borular ı, buğulanancamlar, gocuklu insanlarla kasaba kış halini almıştı. Galiba,bu sene, soğukaman dedirtecekti. Bu taraflarda, bazan, ne sürekli, ne inatçı

bir kış olurdu. Bembeyaz, dümdüz ova ortasında kasaba her gün birazdaha gömülerek insana âdeta, böyle örtüle ezile, siline ufalabitecek, bahar gelince eriyen karlar ın içinde bulunmazolarak hissiniverirdi. Nisan yağmurlar ına kadar böyle yar ı saklı, yar ı canlı 

Sayfa 134

Page 135: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 135/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbir ömürle bekleyen kasabanın dolambaç, dar sokaklar ında,dört, beş ayhayat, hareket kesilir; ne kağnılar geçer, ne manda sürüleridolaşır, ne at şakırtılar ı duyulurdu. Yalnız, bazı günler birtabut arkasındamezarlığa yollanan ufak bir kalabalık karlar ı hışırdatarak,öksüre öksüre isteksiz, lâkırdisız geçip giderdi. Sonra genesükût, karlar ınbüsbütün derin, korkunç ettiği bir durgunluk, deniz gibi gelir,bu sisli izi çarçabuk örterdi. Kasabaya, böyle günlerde, birhayat, birazcan veren bacalardı. Rüzgâran önüne katılarak yassılanauzana, genişl'ıye serpile daima hereket eden dumanlar,uzaktan, budonmuş ova ortasında kem'ıklerinin içi titreyen garipyolculara ne keyifli görünürdü116.Halbuki bu sene bacalar eskisi gibi taşa taşa tütmiyecek,ocak içleri rüzgârlara kar şı meydan okuyarak alevlenealevlenehomurdanmıyacaktı. Bir gün Nuri sevinçli bir yüzlekahveden içeri girdi, oturan halkı çekmece başındaki malsahibine şöyle bir daireişaretiyle göstererek:-Yap ağalara benden birer kahve!.. Dedi. Ne olmuştu?Soranlara : Hiç diyordu, öyle de battık, böyle de, bari ahbapkazanalım!...

Sayfa 135

Page 136: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 136/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtÖbürleri şüpheleniyorlar : [Bir iş çevirdi amma nasıl anlasak]diye düşünüyorlardı. Anlaması uzun sürmedi; ertesi güngelen bir haber kahvelerde çalkalandı, halkı dışar ı uğrattı: Maslakormanından, hemen de yatır ın tam etraf ından beş at çamkütüğü gelmiş, doğrucaİlistir'in hamamına istif edilmişti. İşitenler :-Etme be, gerçek mi? Diye şaşarak f ırlıyorlar, bakmayagidiyorlardı. Haber doğruydu. Külhanın iştihasını getirecekkadar çıralı, kalın,sağlam kütükler birbirlerine dayanmış; çiseleyen yağmurunaltında yağlı vücutlar ından güzel bir koku bırakarakbekliyorlardı. İlistir kasabanın pazar yerinde bir sabah Abdi Hocaya rasgelmişti.Abdi Hoca, Maslak köyünden aksakallı, yeşil sar ıklı, titiz,sofu bir adamdı. Elinden tesbih, ağzından dua düşmezdi. Ahalininbüyük bir kayıtsızlıkla [Çiçek] ismini verdikleri frengiye nefeseder, tütsüyapardı. Zelzele gibi, kolera ve muharebe gibi felâketlerievvelden haber vermek, kışın şiddetini yazdan, yazınkurağını kıştan anlamakgibi kerametimsi halleri onu yalnız köyde değil, kazadahilinde bile nüfuzlu bir mevkiye çıkarmıştı. İstanbulzelzelesini ayni gün, aynı

saatte gûya hissetmiş, kahvedeki minderli, postekili hususîSayfa 136

Page 137: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 137/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtköşesinden yar ı uyku, yar ı vecid (Kendinden geçme) içindesessizdururken birden :-Aha yazık oldu gözüm yere... Diye haykırmıştı. Belki bunukasabada Belediyenin yıktırdığı eski kadı köşkünühatırlıyaraksöylemişti; fakat ertesi günü vak'ayı öğrenen köylülergezdikleri yerde Abdi Hocanın :-Aha yazık oldu gözüm memlekete... Dediğini yaymışlardı.Onlar hocalar ıyie övünürlerdi. İşte İlistir'in rasgeldiği AbdiHoca böyle yar ıermiş bir köylüydü. Hemen koşup elinden öptü, boynunubüküp durdu. Hoca bu hürmete mukabil tesbihsiz sol eliyleİlistir'in arkasını

sıvadı, geçti. Fakat bu tesadüf Nuri'nin zîhninde derhal birzıydınlık hâsıl etti; sanki haftalardan beri kafasının içiniçekmez bir ocakgibi dolduran işler, dumanlar sıyr ılıp gitti, bir açıklık oldu.[Acaba, diyordu, kandırabüir miyim?] Geri döndü, pazaryerini altüst ediyor,aranıyordu, nihayet gördü. Abdi Hoca, halkın selâmlar ınayar ıbuçuk cevaplar vererek ağır ağır gidiyordu. Koştu, birşey söylemekister gibi önünde durdu. Elleri göğsünde, gözleri yerde,korkar gibi bekliyordu.-Ne var İlistir, bir müşkülün mü var?118

Sayfa 137

Page 138: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 138/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtİlistir arasıra, alay çıksın diye hocaya leyleklerin hakikatenhacı olup olmadıklar ına, domatesin hınzır eti kadar günahsayılıpsayılmıyacağına dair zor sualler sorar, tâ köye kadaryollanarak ırmak boyunda bu sene kırağı yağacaksa boş yere bağlar ı belletmişolmamak için danışmaya geldiğini söylerdi. Fakat bunlar ı okadar ustalıkla, belirsiz yapardı ki hoca kanar, İlistir'i kendikerametineinananlar ın en sadığı sayardı. Bu gün :-Söyle bakalım, ne danışacaksın? Sualine kar şı birazkekeledikten, öksürerek vakit kazandıktan sonra anlattı : Üçgecedir biteviyerüyasında kendisini karanlık, sık bir orman içinde kaybolmuşgörüyormuş; amma ne orman?.. Sağına dönüyor, ağaçlarönünükapatıyor, soluna koşuyor, dallar ayaklar ına dolanıyormuş...Kan ter içinde böyle uğraşırken birden kar şısında beyazarakiyeli, yeşilcübbeli, nur yüzlü bir ihtiyar peyda oluyor :-Bekle oğlum, Abdi Hoca yakında seni de refaha çıkaracak,beni de... Diyormuş... Böyle uyanıyor, bakıyormuş ki sabahezanlar ıokunuyormuş. Merak etmiş, Kadirî şeyhine uğramış anlatmış! bir iyi dinledikten sonra demiş ki :-Bunu git ehlinden, hocandan sor; elbette Maslak Dede

Sayfa 138

Page 139: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 139/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbenden, senden evvel o cennetlik zata malûm olmuştur.Evliyalar karanlık,izbe yerlerden, illâ çam korusundan hiç hazzetmezler. Onlar servi ile gül severler; vaktiyle ben Malatya'da dervişken birvelihepimizin rüyasına girer, [Ferahlatın beni !] diye seslenirdi.Türbesinin etraf ındaki ağaçlar ı baltalamadıkça bizi rahatbırakmadı: Belki bu da öyle bir şeydir, Allahü âlembissevab... Ben de üç gecedir ayni rüyayı görüyorum... YineAbdi Hoca bilir...Abdi Hoca şaşalıyarak dinliyordu. İlistir vakit kaybetmedensaf bir çehre ile hemen sordu : [Hocaya da malûm olmuş muydu?] Bunumerak ediyordu. Ilistir Nuri'nin bu sade, fakat cevap istiyensuali kar şısında hoca yutkundu; düşündü. Hayır, diyemezdi,İlistir'e, Kadirî şeyhine, belki de daha başkalar ına görünen vElinin onadaha evvel görünmesi icap etmez miydi? Hem mademkionlara da AbdiHocanın ismini vererek zâhir olmuştu, vukufsuz görünmekdalbudak salan şöhretine tâ dibinden bir balta vurmakdemekti... İyisi mi,baltayı ormana vuracaktı; hem çoktandır köylünün şuradaburada yapıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir kerâmetgöstermemişti,arasıra kendisinden bahsettirmezse unutulacağı şüphesizdi;

Sayfa 139

Page 140: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 140/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbu bir vesile idi; istifade etmeliydi. Mânalı yapmıya çalıştığı bir tebessümle, vakar ını bozmadan İlistir'in arkasını bir dahasıvadı :-Sen rahat ol, oğul. Ben dedenin emrini çoktan aldım!...Dedi; dudaklar ında tehlil, parmaklar ında tesbih, uzaklaştı,İlistir, sevincindenbastığı yeri görmiyerek koştu, kahveye kendini attı vebildiğimiz gibi .-Yap ağalara benden bir kahve!... Diye haykırdı. Ertesi gün,

Maslak köylüsü, Abdi Hocanın :120[Haydi evlâtlar, bize vazife göründü!] mukaddemesile(Başlangıç) verdiği emri, itirazı hatır ından geçirmeden yerinegetirmeğekoşmuşlar, asırlar görmüş azametli çamlarla, dini birtevekkül ve sevinçle baltalar ını sallamışlardı. Akşamamezar ın etraf ında ikidönüm kadar yer açılmıştı. Odunun fazlasını sataraktürbeye bir lâhit yaptırmayı düşünürlerken İlistir yetişmiş,hemen pey sürerek elliat yükünün pazarlığını bitirmişti. Işte külhanın önüne yığılanodunlar ın hikâyesi bu idi. Lâkin bir defa kudsiliği ve ruhaniliğikaybolanmezar, artık eski kuvvetini gösterememiş, baltalar ınhücumundan bu yakın ormanı kurtaramamıştı. O güzel çamkorusundan üç sene

Sayfa 140

Page 141: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 141/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçıplak bir tepe He çıplak bir mezar kalmıştı. Kaynak biledamlalar ını azalta azalta nihayet, bir temmuz içindekurumuş, kaybolmuştu;sanki o reçine kokulu parlak suyunu çamlar ın damarlar ındançekip çıkar ıyör, çamlar ın usaresini topluyordu. Hatta Rumelimuhacirleri daha ileri varmışlar, bir karlı gecede türbeninyeşil parmaklar ını da sökmüşlerdi. Bunu işiten Abdi Hoca :-Dünyanın şerri arttı, Maslak Dede artık bizden elini çekmek,nam ü nişanını kaybetmek istiyor. Diye tevile kalkmıştı amma, şöhretigittikçe azaldığından buna kulak asan olmadı.Ankara, 1916KOMŞU NAMUSUAğır muşamba perdeler "ikindi güneşine kar şı indirilinceufak kalem odasına biraz gölge, biraz serinlik yayıldı. Şimdiher taraf esmer bir renkte idi. Yalnız pervaz aralar ında uzanan tozlu siyahçizgileri şurada bir kâğıt makası, ötede bir kutu raptiye,köşede bir boşbardak bulup parlatıyor ve yar ı karanlık içinde bu ufak tefek,hazin. ışıklar çoğu kandilleri sönmüş bir minare şerefesi gibikasvetli,eksik gözüküyordu. Herkes köşesinde, kanapesinde bitkin,birbirine sanki yabancıydı; kimse işiyle meşgul olmuyordu.Yalnıztemmuz geldiği halde henüz kıvrilıp kaldır ılmamış aba perde

Sayfa 141

Page 142: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 142/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkapının yanında, her gün Eyüp'teki Hamidiye köyündengelen ve daimaboynunda bellâdon yağlı kirli bir tülbent taşıyan mukayyit(evrak kaydeden) Mümtaz Efendi büyük bir deftere rakkamdöküyor, yanınaçömelen bir odacı, mümeyyiz (servis şefi) efendiden artan

şerbete galeta kır ıklar ını batırarak sessizce emiyordu.Dehlizde arasıraçıngıraklar çalınıyor, bunu ayak sesleri takip ediyor, avluyabakan pencerenin altında iki gün evvel bir araba tekerleğininkötürüm ettiğiköpek yavrusunun iniltileri işitiliyordu. Boş kalan birsandalyeye ayaklar ını uzatarak rahat bir vaziyet alan ŞakirEfendi yeleğini,pantolonunun kopçasını açmakla da kalmıyor, göziylemümeyyize bakarak, usul usul hilâhi gömleğinin öndüğmelerini çözüyor, elinisiper alarak kıllı göğsünü üflüyordu. Bu sırada iyice birdalgınlık geçiren hülefadan (memur vekili) Osman Bey,çenesini kolunadayayıp mahmur tavandaki yelkenlerini şişirmiş, mor denizeyan yatmış bir istampa gemi resmine hasretle baktıktansonra ona eğildive ikinci mümeyyiz Baki Efendinin kadife koltuğunu göziyleişaret ederek: [Bu akşam meseleyi açar ız, yazık canım,acıyorum dedi:

Sayfa 142

Page 143: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 143/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtÖteki alâkadar göründüğü bir bahis üzerine artık göğsünüüflemekten vazgeçerek : [Peki amma, kim söyliyecek?]-Ben, fakat bu hususta emin misin? Gözlerinle gördün mü?-Elbet, elbet, her şeylerini öğrendim; kırmızı beyaz işaretlermi? Parolalar mı? Neler varsa... Kadın çok akıllı şey;şimendiferlerdegördüğün işaretleri rengi rengine tatbik ediyor. Beyaz mendilpencereden uzandı mı [Gel, seninim, teslimim] demek; hersabah bir kerecik bakar ım; kırmızı ise nafile hiç rahatsız olmam,seyredeceğim diye pencerelerde beklemem; fakat beyaz iseyatsıyı kılar,gazımı söndürür, kafesi yar ı indirir beklerim. O gece zavallı Baki, ya Beykoz'da, ya Osman Paşanın köşkündedir. Üçeyakın(günbatımından üç saat sonra) herifin gölgesi köşebaşını döner, kapının hizasında içeriye giriverir. Benim de uykumgelir, bilmemsonra ne olur?... Osman Bey elliden fazla işittiği buhikâyeden her defa ayr ı bir lezzet aldığından yüzündekimahmurluk alâmetleriniartık attı, çapkın bir tebesümle [Öteki malûm, canım!] dedi.Birbirlerine bakıştılar; her ikisinin gözlerinde de çok ihtiraslı bir istek vardı;bunun farkına varan Şakir Efendi, ahlâklı bir zat tavr ıylesöylendi:

Sayfa 143

Page 144: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 144/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Allah muhafaza etsin. Çok güç şey!.. Baş mümeyyiz masaarkasında otururken gayet uzun boylu gibi duran, fakatayağa kalkıncakısacık kalan bir Tatar, serili gazetesi üzerinde adetauyuyor, sabahleyin taze mürekkeple doldurulmuş hokkalarlagüneşli perdeler üzerinde gölgelerini gezdiren sineklerin arasıra vuku bulanhamleleri altında uyanacak gibi bir ses çıkar ıyor, parmağınınucunu,omuzbaşını, dudaklar ının birini oynatıyor, sonra genedalıyordu; Osman Bey onu seyrediyor, âdeta bir oyunda gibieğleniyordu.Birden dışarda, koca dairenin tayin edilemez bir taraf ındanikindi ezanı okunmıya başladı. İki arkadaş bunu vesileederek kalktılar;sandık, heybe yığılı merdivenlerden cami katına geldiler.Orada poyraza kar şı açık bir pencere vardı, sıcak bir rüzgâresiyor, Şakir Efendinin ıslak fanilasını teninden çekiyordu. Osman Beyhala [Aman yanlış bir işi yapmıyalım; refikaya (eş, kar ı)soruyorum, gayetiyi kadındır, diyor. Bilmem amma, bizimki de biraz anlar]diye söyleniyordu. Bunun üzerine Şakir Efendi hiddetlendi :-İnanmazsa bu akşam gizlice bizim eve gelsin, sabahleyinişaret beyazdı, demek Baki eve gitmiyecek ve herif gelecek,gözleriyle

Sayfa 144

Page 145: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 145/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgörür. Osman Bey artık inandı. Yavaşça indiler ve akşamkalemden çıkarken Baki'yi bir birahaneye götürerekmeseleyi kendisineaçmayı kararlaştırdılar. Saat onu geçiyordu. Başmümeyyizyerinden kalktı; o sabahleyin oturduğu bu iskemledenakşam üzerigitmek için ayr ılır ve hiç bir işe yaramadığından âmirleribütün gün onu rahat bırakırdı. Baki Efendi, pencereye astığı ıslak mendilininkuruduğunu anlayınca katladı, cebine koydu, yeleğininkatmerleri arasına biriken mavi r ıhlar ı silkti, gidiyordu; hazırduran Şakir Efendi ile Osman Bey, arkasından yetiştiler ve pekteklifsizce [Canım, şurada bir tek atalım, serinleriz,konuşuruz] dediler. Şakir Efendinin Sirkeci'de tanıdığı bir birahane vardı. Gündüzleridört tabak yemeği beş kuruşa feda eden, bu kalabalıkticarethanenin sahibivaktiyle Tokatlıyanda aşçılık ettiğinden kendisi her gelişindeondan yemek pişirmeğe dair malûmat alır, cuma günlerievde mutfağagirer, tecrübeler yapardı. Birçok masaya oturup kalktıktan,her defasında hoşnut kalmıyarak köşelere göz attıktansonra gittiler,tenha bir bölmenin arkasına yerleştiler. Bir müddet hiçlâkırdı olmadı. Şakir Efendi; gözleri, kendine pek benziyen

Sayfa 145

Page 146: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 146/238

Page 147: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 147/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtpatlayıp kaybolduğunu düşünüyor; sanki onlar ı dinlemiyordu. Neden sonra çok durmuş, paslanmış birsesle, gözlerini arkadaşlar ınaçevirmekten korkarak sordu :-Söylediklerinden emin misin? Her ikisi de haykırdılar:-Ne demek, elbette, elbette!... O akşam son trenle gidip arzuederse Şakir Efendinin evine gizlenerek gözleriyle görmesiniteklif 

ediyorlardı. Baki : [Peki, öyle olsun] dedi.126Şimdi âheste âheste ağlıyor, kar ısından ayr ılmış gibi mazisigasiyle bahsederek: [Ah, bilmezsiniz, ben ona ne iyibakardım, onuniçin nasıl rahatımı feda ettim] diyordu; sonra anlatıyordu :-Aldığım zaman on dört yaşında idi, on senedir beraberyaşıyorduk. Elbise der yapardım, para der verirdim,hizmetçi, aşçı der tutardım; onun rahatı için aldığım aylığı hep sarfederdim.İşte biliyorsunuz, ne evim var, ne bir iradım! Şakir Efendihâlâ Salvatorunpapazına bakıyor, bir âşık gibi kar şısında göğsünüşişiriyordu. Gazlar (lamba) yanmıştı; çıktılar; paralar ı OsmanBey verdi. Sirkecicaddesi kalabalıktı çok âdiydi mangallar ını yol ortasınakoyup midye tavası, ateş balığı pişiren bakkal dükkânlar ı yanında kahveiçenler„ gramofon dinleyerek nefesleniyor, ferahlıyorlardı.

Sayfa 147

Page 148: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 148/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtTramvay borular ı, vapur düdükleri arasında. zurna sesi, birYahudi taklidinekar ışıyor, daha ötede Karmen'in Toreador'u çalınıyordu.Etrafta zelzeleden korkarak sokaklara dökülmüş bir sefilmemleket hali vardı.Baki Efendi her akşam kar ısına ait ufak tefeklerle dolupaketi elinde, tozlu, sıcak ayakkaplar ını sürterek geçtiği,yollar ın şimdiyabancısı idi.. Garip bir şaşkınlıkla etraf ına bakıyor, her yeribaşka türlü, yeni, kederli görüyordu. Bir saatte kendisi okadar değişmiş,eski benliğinden o derece çıkmış, uzaklaşmıştı ki sanki bugece bütün saadetini gömdüğü uzun, felâketli bir seyahattendönüyor,hatırasında dünkü bu saati yirmi sene evvelki bir mes'udgün gibi ona uzak, erişilmez görünüyordu. Bundan sonra neyapacaktı?Eğer sahi ise kar ısını terkedecek, fakat üç ufak çocuğununasıl besleyecek, nasıl terbiye edecek, onlara analar ını nasılunutturacaktı.Hem bütün bu ayralmalar,. yalnızlıklardan sonra, uzun birkararsızlık, bir kargaşalık, ne tahammül edilmez birrahatsızlıktı!... Birdenher şeyi unutarak âşıkın kim olabileceğini düşündü, bununlao kadar meşgul oldu ki ne Osman Beyin ayr ıldığını, ne trenebindiklerini,

Sayfa 148

Page 149: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 149/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtne de Yedikule'ye yanaştıklar ını farketti. Kar ısının bu rakibedaha şehvetli, daha taşkın görüneceğini düşünerek kızdı.Yanyanagidiyorlardı. Baki, Şakir Efendiye sokulmuş, öksüz tavr ı almıştı. Demek bu gece evine girmeğe hakkı yoktu. Ârtıkkendi fikriyle değil,arkadaşlar ının ihtariyle yaşamıya, hareketinden, onlaraizahat vermeğe mecburdu. Şimdi her şeyi unutarak gidipkendi kapısını

çalmasına şu koca kar ınlı hiçten adam mâni oluyor,tesadüfen öğrendiği bir sir onu hâkim, kendisini mahkûmediyordu.. Bu işekar ışmak. hakkını ona kim veriyordu? Bu, komşusuna,kalemdeki arkadaşma ait bir mesele, umumî bir mesele,miydi? O zamandüşündü ki insanlar yalnız kendi saadetlerini iyice duymakiçin yalnız başkalar ının felâketini arar, vehodbinliklerinin(Egoistlik) böylebazı nevilerine fazilet unvanı vererek meselâ aldatılan birkocayı ikaz etmeyi [ahlâk] addederler. Halbuki bunun aslı,başkasınınfelâketinden duyulan vahşi zevk, kendisini ondan mesutgörmek için hazırlanmış garip bir delildir. Köşeyidönmüşlerdi; evinin yukar ıkısmında ışık yoktu; yalnız bodrum katındaki yemekodasının pencereleri biraz, pek hafif, âdeta bir idare

Sayfa 149

Page 150: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 150/238

Page 151: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 151/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Bakkalın sırasından... Bir müddet sonra tıknaz bir şeklinağır ağır, komşudan evine dönen bir adam gibi sakin,ortadan ortayayürüdüğü görüldü.-Bu mu?-Evet. Yabancı korkusuzdu. Evin hizasını bulunca döndü,yaklaştı, çıngırağa dokunmadan açılan kapının karanlığındabirdengörünmez oldu. Artık şüphe yoktu, kar ısı kötülemiş, ŞakirEfendinin asıl fikrine komşu namusu heder (kayıp) edilmişti.Şimdi de,komşuluk hakkına bu işe kar ışmış olmaktan memnundu.-Nasıl, gördün mü?-Evet.-Ne yapacaksın?-Boşıyacağım!... Her ikisi de, bu karardan hoşnut,susuyordu. Birden Baki ayağa kalktı, ceketinin düğmeleriniilikledi, hiç bakmadanŞakir Efendiye bir [Allahaısmarladık!] f ırlattı ve merdivenleredoğru yürüdü. Öbürü [Nereye?] diye acele acele soruyor,fakat Bakikapının demirini açmakla pek meşgul görünerek cevapvermiyordu. Yere bir şey vurdu, madenî bir ses çıktı, sonraanahtar ın iki defadöndüğü işitildi. Şimdi Şakir Efendi sokaktan akseden yar ı bir aydınlık içinde merdivene yaslanmış, ne olacağını 

Sayfa 151

Page 152: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 152/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbekliyordu. Kapı

açık halmıştı. Baki doğru kendi evi hizasında yürüdü, eli zileuzandı. Şakir efendi artık ne gözlerine inanıyor, ne degürültüsüne130iyice duyduğu çıngırak seslerine... Yukar ıdan bir lâmbaaydınlığı kapı camına uzandı. Bir ses [Kim o?] diye sordu;Bakinin [Ben,ben!... dediği de iyice duyuldu... 5imdi sokak boştu. ŞakirEfendi bir feryat, bir silâh sesi işiteceğine katiyen emin yar ı asılı,bekliyordu. Bir iki dakika gürültüsüz geçti; o zamansabırsazlanarak yerinden ayr ıldı, başını uzatarakkomşusunun evini dinledi. Hiçbir şey duyulmuyördu. Yalnız bu gece kümeslerinde rahatetmiyen tavuklar ın mütemadiyen kanatlar ını vurduklar ı işitiliyordu. Şakir Efendi tam bu sırada onlar ı, tavuklar ını, kendi malını düşünüyor : [Sıcaktan, belki de pireden...] diyordu. Nihayetayakta beklemektenusandı; kapıyı usulca örttü, odasına çıktı, Artık hemenhemen yatmıya hazırlanıyordu, sokakta bir ses oldu; baktı;Baki Efendininkapısını, tutulan bir ufak lâmba ile aydınlanmış gördü,hayretle göz kapaklar ını açtı. Arkadaşı biraz evvel girenadamla, o her geceninadamiyle selâmlaşıyor ve [Zahmet oldu, size; çok zahmet

Sayfa 152

Page 153: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 153/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtoldu!] diyordu. Hâlâ farkedemediği öbürü nazikâne cevaplarveriyor,ayr ılmakta acele. ediyordu. Şakir Efendi biraz sonra derin bir sessizliğe gömülen komşusunun evine şüpheli nazarlaratarak

söyleniyor : [Olur şey değil vallahi!] diyor,. izahatalmak için sabırsız, ertesi günü bekliyordu.. Baki Efendibugün kalemde çokmeşguldü, geceki vukuattan bahse iştahlı görünmüyordu.Fakat Şakir Efendi halledemediği bu muamma kar şısındaçok üzülüyordu.Nihayet hattâ hakaret görmeğe de razı, yerinden usulca,resmî bir şey soracak gibi kalktı: Masanın kenar ınakocaman tüylü ellerinidayadı, eğildi. Baki gözlüğünün üzerinden arkadaşına; bu,kendinden ufak memura nefretle bakarak :-Ne istiyorsunuz? dedi. Öbürü cevap bulamadı, şaşırdı,Neden sonra, bacağı ezik köpeğin hâlâ, devam edeniniltilerinden istifadeederek:

-Şu zavallı hayvanı, oradan kaldırtsak... dedi, sonra birdencesaret bularak ehemmiyetsizce ilâve etti :-Ha, dün gece merakta kaldım, iş ne oldu? Baki kızardı;rahatını feda etmemek, alıştığı rahattan, sakin gürültüsüzhayattanayr ılmamak için her şeye katlanmış bir adam vaziyetiyle, en

Sayfa 153

Page 154: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 154/238

Page 155: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 155/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyatağından taşan şakırtısını dinlerdi. Tesalyalı değirmenciBekir, tekneye biriken sıcak ve çakmak kokulu unlar ı itiyat(alışkanlık)sevkile bir defa avuçladıktan sonra durdu ve çuvala doldurulmasını ertesi güne bırakarak gitti, derenin köpükleriçinde çevirdiğipervaneyi durdurdu. Şimdi serbsst kalan sular, birdenkesilen gürültüden kurtularak aşağı akıyor, iki taraf ı, sar ı susamlar ın altındasimsiyah kaldığı halde köpüksüz, kır ışıksız ve yağ gibiparlak olan, ortasında akşamın nereden aksettiğifarkedilmeyen alacaaydınlığı bir çatlak kubbe gibi göğü gösteriyordu.Sıcak,dumanlı bir gece başlıyacak, biraz sonra kavaklar ın tepeleribile güçfarkolunacaktı. Bekir içeri giriyordu, uzaktan bir ses duydu;dinledi, bakındı, sonra değirmene doğru birkaç kişiningeldiğini farketti.Seyretmek için biraz yüksekte olan patikaya tırmandı. Kalınve örtülü şekillerini iyice farkettiği iki kadin gölgesiarkasından dörtköylü, dört efe sigaralar ının alevlerini parlatarak ve yükseksesle konuşarak yolu takip ediyordu. Onlar dağa kadinoynatmaya giden[Alaylı] çapkınlar ıydı. Beş on dakika sonra Aydın'a has iniltili,âhenksiz zurna sesleriyle nâra, zil sadalar ı ücra dağlar ı 

Sayfa 155

Page 156: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 156/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttitretecek,gecenin kara çehresi üstünde yanan fundalar ın ateşiparlıyacaktı. Bekir'in göğsü hasretle, haşin ve kindar birkadin ihtiyaciyle kalktı,gözlerinde kıvılcımlar parladı; incir ağacını siper alarak yeresindi, gençlere, kadınlara baktı. Senelerdenberi onlar ınmuhtacıydı,senelerdenberi bu uzak çukur değirmenine tane getirenkocakar ılardan başka kimseyi görmüyor; Tesalya'nın birköyünde bıraktığı

kar ısının hatırasiyle biraz ahmaklaşmış, bilmem neyibekliyordu. Bazen böğürtlenlerle yabani susamlar ın fazlakoktuğu çok sıcakgecelerde kadınsızlıktan o kadar harap oluyordu ki,uyuyamıyor, başı açık, sırtı çıplak, Adem gibi Havva'sınakavuşmak için Hind'leriaşacak bir kudretle dağlara tırmanıyordu. ışıklar ı sönmüş köyler etraf ında uyumuşlar ı düşünerek, ziynet liralarlasüslenmiş135gerdanlar ı tahayyül (hayal) ederek kıvranıyor; nihayetf ırtınalar ın devirdiği bir kuru ağaç yanında kendisiniuyanmış, güneşi hayliyükselmiş buluyordu. Genç, kuvvetliydi. Memleketinde ikeno da kızlar ı yakalar adam boyu yükselmiş başaklar ınarasına taşırdı.Sonra güneşin altında terledikleri zaman gider, yabani zeytin

Sayfa 156

Page 157: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 157/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtağaçlar ıyle örtülü dereciklerde sevgilisinin yıkandığını, uzun,ıslaksaçlar ını parmaklariyle taradağını seyrederdi. Köylü kızlar ınbiraz yağlı ciltleri üzerinden su damlalar ı kürer kırağı gibitoparlak,yuvarlanır; birden belleriyle bacaklar ının birleştiği yerdedurur, orada durgun, belki de ılık su birikintisi teşkil ederdi.Tesalya'dakadınlar, eğlenceler boldu. Ateş gecesi köylüler toplanır,defne yığınlar ının rayihalı (hoş koku) alevleri üzerindenatlarlardı; gençkızlar ın zaten parlıyan mavi gözlerinde tatlı ateşin tatlı akisleri durgun denizlere vurmuş kandiller gibi tâ derinlerdeoynar, kollar ındakicam bilezikleri renkleri tırnaklar ını sedeflerdi. Sonra yavaş yavaş ateşler küllenir, kararan ovada nişanlılar ın kolkolaevlerine döndüklerigörülürdü. Böyle gecelerde papazlar karanlık, gölgeliyerlerden geçerlerken adımlar ını sıklaştır ırlar, kulaklar ını elleriyle örterlerdi. Dahasonra kış gelir, kar eğlenceleri başlar; uzünı vakti bağlardayatılır; baharda tarlalara toprak, çiçek kokan küme kümetaze otlar yığılırdı. Ve bunlar ın hepsi gençleri birbirine yaklaştıransebepler olurdu.köylüler çoktan geçip gitmişti; şimdi büsbütün yalnızdı. Bir

Sayfa 157

Page 158: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 158/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtzaman onlar ı takip etmeği, bir haydut gibi vuruşmayı düşünürdü; sonrabunun tehlikesinden ürkerek en yakındaki köye doğruyürümek istedi, fakat nihayet gene her zamanki gibibeceriksiz biçare, kapınınönündeki kerevete uzandı Uyumıya çalışti. Biraz sonrakalktı, dereye doğru çamurlar ın rutubetini duymaktan lezzetalarak yalınayakyürüdü, gecenin içinde büsbütün kayboldu. Ertesi sabahinsan sesleriyle uyandı ve her sene gelip değirmenin birazötesinde yirmidört saat kadar dinlenen çingenelerin döndüğünü gördü.Kadın erkek birçok kişi henüz kurulmamış beş altı siyahçadır yığını etraf ındadolaşıyor; yeni doğan sari bir güneş altında köpekler uyuyor,şurada burada âheste dumanlar ı yükseliyordu. Kar şıkiyamaçlar ınsırtında kısrak sürüleri çanlar ını sallıyarak otluyor,yükseklerde keçiler haykır ıyordu. Bekir, ömürleri yollardageçen ve her çadır kurduklar ı yerlerde bir mal sahibi vaziyetini alan bu göçebeinsanlar hakkında pek çok şey bilınezdi. Onlar ı daimaçalışır, hemen hiçbir işini kendi görmeğe alışık olmıyan yerli ahaliye hizmeteder görürdü. Şimdiye kadar Aydın'ın en ümit edilmez tenhaköşelerinde

Sayfa 158

Page 159: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 159/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçadırlar ına tesadüf etmişti. Onu asıl memnun edenâdetleriydi. Kadınlar örülü ipek saçlar ını meydana bırakırlar,başlar ına boyunlar ıaltından bağlanmış zarif oyalı yemeniler bağlarlar, fesgiyerlerdi. Dar yelekleri, iki taraftan ayr ık şalvarlar ı altındangöğüslerinin,136

kalçalar ının   şekligörünürdü. genç kızlar,delikanlılarla serbest oynaşırlar, dağ tepelerindekikaynaklardan su getirmek içinberaber yola çıkarlardı. Tâ ıssız kayalara vahşi dereiçlerinde rastgelinen yağmurlardan solmuş yemeniler,sırmalar ı kur şun renginegirmiş, çürük çevreler şüphesiz bu gibi seyranlar ındeğirmenciyi çok düşündüren alâmetleridir. Bekir, şimdidentahlil edemediği bir sevinç duyuyordu... Or ılara doğru yürüdü. Selâmlaştılar,tanıştılar. Biraz sonra çeribaşı..., [Değirmen işliyor mu?] diyesordu, [Evet]cevabını alınca oradan geçen bir kıza bağırdı :-Elif, dedi, dayının çuvallar ını eşeğe sırtla da değirmenegötürüver.Derenin kış yaz kurumıyan sular ı böğürtlen fidanlar ını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu yeşil çit çekmişti.Elif, eşeğinarkasından çıplak ve kirli ayaklar ını çamurlara basarakkoşuyor, sonra arasıra durup fidanlara sokularak iştaha

Sayfa 159

Page 160: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 160/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtveren yemişlerdenkopar ıyordu. Bekir, daha ilride, kulaklar ında bir uğultu,miskin bir hayvan gibi başı sarkık yürüyor, sinirlerininuyuştuğunu duyuyordu.Sanki uykusu gelmişti; esniyordu. Sıcak, dumanlı güneş derenin tam değirmene yakın genişleyen yüzündesallanıyor, susamlar arasında şimdiden öğle böcekleri ötüyordu. Taşlar dönmeğebaşlamıştı. Elif, pencerelerden birinin kenar ına oturmuş,odanınortasındaki kır ık tahta altından suyun uğultulu ve köpüklüakıntısını seyrediyordu. Bekir, kollar ı sıvalı, başı açık,dünden dolan unçuvallar ını köşeye sıralıyor, bunu sonra kadının altınbakışlar ı kar şısında işsiz kalıp sıkılmamak için gayet ağıryapıyordu. Kalbinde bir üzüntü, bir arzu, vücudunda teskin edilmek istenilen bir açlıkvardı. Biraz sonra nefeslerinde garip bir düzensizlikleçuvallar ı bıraktı. Oda bir pencereye oturdu. Şimdi yalnız kızı seyrediyordu. Kızda yalmz erkeğe bakıyordu; hırslı gözleri değirmencininpazular ı şişkinkollar ında, sert tatlı yüzünde, sağlam şeklinde lezzetledinleniyordu. Bundan cesaret alan Bekir, kar şısındaki gençkızın başına,sonra garip bir ateşle yanan gözlerine tekrar baktı, bu

Sayfa 160

Page 161: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 161/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbakıştan hoşnut gibi açılan dudaklar ın iltifatına kapılarakgülümsedi. Nihayetboğuk bir sesle:-Kız, dedi; öyle ne bakıyorsun? Elif, gerinir gibi kollar ını ilerigeri hareket ettirdi. Pek yorgun gibi altın gözlerini süzdü.Sonra bir yeriacıyormuş gibi dudaklar ını kıstı; ağır ağır cevap verdi:-Seni seyrediyorum... Tekrar gülüştüler, Bekir yerindendoğruldu. Kaçırmaktan korkar gibi pek hafif adımlar, peksokulgan bakışlarlaonadoğru yürüdü. Elif hareketsiz duruyordu. Kollar ındançekti; öbürü kar şi koymadı. Beraberce yükledikleri eşekfazla ilerlemişti. Kız,Bekir'in kollar ından tekrar kurtulmak istiyerek:-Canım, bırak, diyordu, geciktim. Öbürü soruyordu:  -Ne zaman geleceksin, bir daha ne zaman?-Gene demet vakti, bir yıl sonra, biz daima bu yoldangeçeriz.138Kızın ince kaşlar ı kıvr ılıyor, [Ne çok, ne uzun!] diye söylenenadamın kederine aldırmıyordu. Nihayet ayr ıldılar. Elif,böğürtlentoplıyarak gidiyor, süslü başı çitin üzerinde iri bir kelebekgibi havanın buhar ı ve maviliği arasında görünmez oluyordu.Koca bir yıl,yağmurlar ı, karlar ı, tenhalığiyle uzun bir sene onubeklemeğe mahkûmdu. Ta gelecek demet vakti, diyordu,

Sayfa 161

Page 162: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 162/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtacaba o kadar beklemekmümkün olur mu? Akşama doğru, serinlikte yol almak için,çingeneler toplandılar ve dağın eteğinden öbür ovayaindiler. Güneşçekildi, her tarafa gölgeler doldu; kavaklar ın yüksekyapraklar ı tekrar aydınlandı. Leylekler gagalar ını vuruyor,tüneklerinde tavuklar,sıcaktan şikâyetçi kanatlar ını çarpıyordu. Bekir'in kulaklar ı etraf ında sivrisinekler dönüyordu. Bu ilk geceyi, değirmenciderin bir uykuiçinde geçirdi; mes'uddu, sakin bir tevekkül içinde onu,daima sıkılmayarak, şikâyet etmiyerek bekliyecekti. Ovadayeniden işler başlamıştı. Tarlalar tekrar sürülüyor, taneler atılayor,yağmurlar yağıyordu. Derenin sular ı incirlerin yapraklar ınakadar yükseldiğindendeğirmen işleyemiyordu. Bir gün artık leylekler dönmedi,f ırtına yuvalar ını düsürdü. Nihayet karlar yağdı, her tarafdondu, geceleri tâyakından kurtlar ın sesleri duyuldu... Bir gün güneş çiktı,haftalarca, aralıksız, bulutlardan kurtuldu. Ova yeşilleniyor;sıcaklar başlıyordu. Komşu çiftliklere kafile kafile orakçılar gidiyorBekir bunlar ın geçtiğini gördükçe [Yaklaştı, gelecek] diyordu.Hemen gecegündüz hiç tepelerden aşağı inmiyor değirmende işleri olan

Sayfa 162

Page 163: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 163/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkocakar ılar onun ansızın dişar ıya doğru uzaklara baktığını gördükçeşaşıyorlar [Delirecek!] diye düşünüyorlardı. Bir gece seslerduyuldu, yerinden f ırladı. Köpekler haykır ıyordu. Şüphesizgelmişlerdi.Kapıyı usulca açtı, çıplak ayak yürüdü. Karanlığa sokulangözleri birçok oynak gölgeler farkedinceye kadar uzaklardadolaştı.Başıboş köpeklerden karkuyordu; yoksa şimdiden orayagiderdi. Ertesi günü Elif geldi, gene pencerelere oturdularyeniden başlar gibi birbirlerine uzun uzun baktılar. Bu sene kız daha çapkın,daha tecrübeli olmuştu; gülüyor, artık gözlerini koluylaörtmüyordu. Bir sene sonra çingeneler gene unlar ını o değirmendeöğüttüler. Bu defa Bekir, Elif'in vücudunda kapanmış birbıçak yarası gördü;parmağını oraya dokundurdu, [Nedir bu?] diye sordu. Busualde hakkı yenilmiş bir adamın hiddeti vardı. Kadın güldü.Gözlerinin altınrenkli esrar ı içinde gülümser bir yıldız parladı hiç cevapvermedi. Ertesi yıl, Bekir, gene dönen çadırlara sokulduğuzaman Elif'e  raslamadı. Merakla sordu. Çeribaşı kayıtsız cevap verdi:-Ha o mu? Kasabada kaldı, kötülendi... Sonra ayakta işsizduran ihtiyar, pek ihtiyar bir kadına haykırdı:140

Sayfa 163

Page 164: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 164/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Keziban nine, çuvallar ı eşeğe sırtla da değirmene çekgötürüver...Darmara çiftliği, 1910,HAKKI SÜKUTSaatçızadelerin i'pek fabrikası bu rüzgârsız öğle güneşialtında ağırlaşan havayı uzaklarda dönen bir uskuruğultusuyla sarsıyor; minimini çocuklar ateşler içinde yanan fakir mahallenin bunöbetli nabzını dinliyerek tahta beşiklerinde uyukluyordu.Aşağıda, Bursa'da,müezzinler ezanlar ını okumuşlar, bu taraflarda fabrikalarkalın düdükleriyle öğle paydosunun bittiğini habervermişlerdi. Artık tâakşama kadar işleyen çarklardan başka bir sesduyulmayacak, yalnız bacalar ateşli nefesleriyle sıcak sıcaksoluyacaktı. Amelekâtibi Hasip Efendi her taraf ı bir defa dolaşmış, kaynar subuharlar ının, sıcak hava borular ının ısıttığı kırk derecedebunalan gençkızlara bir iki haykırdıktan sonra odasına gelmiş, köşeminderine uzanmıştı. Fakat muşamba perdeleri kızdırarakdöşemeye aksedengölgesiz çıplak güneşten rahat edemiyor; yeleğinindüğmeleri çözülmüş patiska mintanı pantalonundan taşmış perişan bir haldedışar ıya bakıyordu. Keşişdağının (Uludağ) vakarlı şekli bir

Sayfa 164

Page 165: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 165/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthavagazı deposu gibi sanki geriliyor, şişiyor; patlıyacak birbarut mahzeni,hir taşocağı gibi koparacağı gürültülerden evvelki o korkunçsükûtuyle tehditkâr, bekliyordu. Aşağılarda fabrikalar ın ziftleboyanmışsaç bacalar, ağızlar ından hemen koparak aydınlıâa kar ışanduman dilleriyle boşluklar yalıyor; koza saklamış mahsusböcekhaneler geniş menfeslerinden içerilerinin gölge ve serinliğigöstererek bu sıcak muhit içinde sakin, tatlı tatlı bir uyku iledinleniyordu. HasipEfendi böcekhanelerden birine çekilerek şu kızgın odadan,cehennem nefeslerini duyduğu mancınıklardan uzakta bir ikisaatdinlenmeğe karar verdi. Yoluna raslayan pencerelerden içerigöz gezdirerek yürüdü. Avluda çemberinden ayr ılmış f ıçılar,gaztenekeleri, üzerinde yeni kesilmiş karpuz kabuklar ı ısınangübre yığınlar ı vardı; köşedeki maden kömürlerine askedengüneş,kaldır ımlarda hareleniyor, sineklerin ince zar kanatlar ını göstermiyen parlak bir ziya ile kayarak tâ aşağıya, ovayadoluyordu. Oralar ıdaha sıcak, daha havasızdı; Yıldır ım Beyazıt camüningeçen f ırtınalardan kur şunu kalkan kubbesi parça parça,gaz dökülmüş bir 

Sayfa 165

Page 166: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 166/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthavuz gibi parlıyor, gökte ışıktan mızraklar dolaşıyordu.Böcekhane serindi; üst katta kozalar ı boşaltılmış bir bölmevardı. HasipEfendi oraya upuzun yattı, serinliğe koşan sineklerdenrahatsız olmamak için yüzüne mendilini örttü; uykuyubekledi. Hasip Efendikırk senedir böcekçiliğe hasrettiği hayatını, şimdi hastayatan Fotikâ'sını, bu katil fabrikalar ın öldürdüğü, öldüreceğikızlar ıdüşünüyordu. Şüphesiz görüyordu, inanıyordu, artık kani idi(inanmış), her ay bir genç kız zayıflayarak, öksürerek,terlemişşakaklar ına saçlar ı yapışarak, sabırlı, tahammüllü eriyor, birgün artık evinden çıkamıyarak köşesinde ölüyordu. Kirksenedir böylekaç gencin acıklı ölülerini seyretmiş, kaç genç tabutununarkasından yürümüştü. Üç dört kuruşa kar şı on dört saatkaynar sular başında, pis kokular, hasta nefesler emerek zehirlenen,taravetinden(tazelik), kızlığından, gözlerinin pır ıltısından hergün bir zerrekaybederek toprak olan vücutlara şüphesiz acıyor, budertlere alışamıyordu. Hususile bugünlerde, sevgilisinin dehastalandığı bukorkunç haftalarda fabrikanın cinayetlerine ne kadar lânetokuyor, biraz da kendisi vasıta, olduğundan dolayı ne

Sayfa 166

Page 167: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 167/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtderece ıstırapçekiyordu. Artık iyice farkediliyordu : O geçerken, torunlar ını gömmüş ihtiyar nineler başlar ını çeviriyorlar, sonra birintikamlı gözlekendisini uzun ıızun tetkik ediyorlardı. Bu beyaz hâleleriçinde fersiz, kirpiksiz hasta gözler! Onlar ın ne acıklı birbakişı, ne sessiz bir feryadı vardı; bunlar ı hissettiği, bakışlar ından yeis (dert,üzüntü) içinde kaldığı halde [Öldüren ben değilim diyehaykırmamak ne kadar gücüne gidiyordu. Hasip Efendi uyuyamıyordu; amelesinidüşünüyordu. Ah zavallılar!... Bir gün kırmızı kordelâsınınsüslediği ipeksaçlar altında sevine sevine, neş'eli, kuvvetli gelen yenilerbir iki sene sonra kuvvetsiz ayaklar ını, nalçalı kunduralar ını taş kaldır ımlar üstünde zorla sürükliyerek kulübelerine çekilirlerdi. Ağr ıyanbaşlar ını, yanan göğüslerini dinlendirmek için yalnızaltı saat vakitleri vardı; gülmek ve konuşmak için değil! Kimbilir ertesi sabah bu hasta, yorgun gözler ne kadar güçaçılır, her kemiğiayr ı sızlıyan bu zavallı vücutlar, fabrikanın düdüğüne nezorlukla itaat ederdi? Kim bilir bu hastalıklı sabahlar nekadar göz yaşlar ıdöktürürdü, bu halsiz vücutlar ı sürüklemek ne zordu. Birden,hep düşündüklerini bıraktı, Fotika'yı hatırladı. O da artık

Sayfa 167

Page 168: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 168/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthastalanmıştı.O da artık yatağından pek nadir çıkıyordu. Bu kızcağızı çokseverdi; Balıkesir zelzelesinde ölen kar ısına benzeterekhattâ bazı

akşamlar, mancınıklar boşalınca, ağlardı. Onun fabrikaya ilkgirdiği gün narin endamına, biraz nazik ve itaatli nazarlar ı (bakış) zebun

(düşkün) hareketleri kar şısında rikkatı (acıma) yavaş yavaş sevgi derecesini bulmuştu. Bir buçuk senedir onunlameşgul oluyor,kalbi yalnız onun üzerine titriyor, onu yanında, yakınındabuldukça her iş kolay ve zahmetsiz geliyordu. Fotika bazanevindençıkmaz, şehre, yahut köydeki akrabasına inerdi. O günlerHasip Efendi'ye karanlık, kederli gelir; çalışamaz, işsizdalgın gözleriylepenceresinden uzaklara bakardı. Zaten bu mesele biraz daetraftan duyulmuş, koza ayıran mahalle ihtiyarlar ı birbirlerinebunuf ısıldamışlardı. Amele kâtibi, başka kızlardan görmediğişeyleri Fotika'da buluyor, gözleri uzun müddet onun iki maviboncuklasüslenmiş ayakkaplar ında, taşlar ı düşmüş tarağındadinleniyordu. Bazı vesileler olurdu ki işçiler hep birden güler,yahut bir yerebakardı; Hasip Efendi bu sırada yalnız sevgilisini, onun

Sayfa 168

Page 169: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 169/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtparlak dişlerini, koyu elâ gözlerini seyreder, o ne kadarlezzet alırsa ve yahutşaşarsa kendisi de o kadar memnun olur, onun kadarşaşardı. Bu aşk bazı güzel geceler tatlı bir rüya gibi onunhasretle, iştiyakla(arzu, heves) yanan göz kapaklar ını dinlendirir, bazı zamanlar ise bir sancı gibi uykular ını kaçır ırdı. Nihayet birbuçuk senedir nedenbeklediğini halledemiyerek evlenmeğe karar vermişti. Birhafta başı, amelenin ücretlerini dağıtırken usulca ona doğrueğilmiş,hazırladığı dört çil çeyreği Fotika'nın sıcak sular içindeteravetini kaybetmiş yumuk avucuna sıkıştırarak [Bu dafazlası, benimbahşişim!] demişti. Kız, zaten bunu bekliyormuş gibi almış,şüphesiz pek iyi duyduğunu, bu aşktan nefret etmediğinigöstermek içingözlerini kaldırarak ona bakmıştı. Hasip Efendi bu teşekkürkar şısında anlıyamadığı bir sebeple kızarmış; ertesi günFotika'nınyanından geçerken onun koluyla kendisine süründüğünüfarkedince sevinçli bir gece geçirmişti. O sırada aşağı fabrikada hastalananbir genç kız, iki ayın içinde ölüvermişti. Hasip Efendi bununüzerine Fotika'yı her gün bin korku ile süzüyor, her gün birazdaha halsiz

Sayfa 169

Page 170: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 170/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgörüyordu. Sonra iyice farketmişti: Fotika rahatsızdı, Fotikasarar ıyor, eriyordu; Fotika ölecekti... O zaman uykular ını harap edendüşüncelerle karar vermiş, onu kozahaneden alarak dahakolay, daha temiz havalı bir işe, iplikhaneye koymuştu. Kızartık146lâübalileşmiş, hiçten bahanelerle işini bırakarak onunlakonuşmaya, yüzüne gülmeye başlamıştı. Hattâ bir sabahpek erken, karanlıkodada, âmirinin neş'escinden, şakalar ından pek çokhoşlanarak, şımararak kendisini zorla öptürmüştü. HalbukiFotika birdenhastalanmıştı; Hasip Efendi onun gelmediğini görereksordurduğu vakit: [Çok başı ağr ıyor» cevabını almıştı,[Eyvah! » diyordu. Artıkkız yatıyordu. Ninesi iyi olur ümidiyle fabrikaya gelerek,kovmasınlar diye amele kâtibine yalvar ıyordu. Hasip Efendi,teminat veriyor,para gönderiyor, fakat onun her hafta biraz dahafenalaştığını, biraz daha mezara yaklaştığını haber alarakfabrika sahiplerine küfürler ediyordu. İşte bu sabah, gene ninesi gelmiş, onunladertleşmişti. Hasip, doktor getirilmesini söylemiş, [Parasını ben veririm, ilâçlar ını

da yaptır ır ım!» demişti. Akşam işi bittikten sonra Mecidiyecaddesindeki Ermeni doktoru bulacak, korkular ını 

Sayfa 170

Page 171: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 171/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthalledecekti.. Acabakurtulabilir miydi? Gene pek yakında narin. endamıyla, elâgözleriyle dolaşarak karanlıklarda; ona ateş gibi yananyanaklar ını

uzatacak mıydı? Tahta sedirden yavaşça kalktı geniş nefesliğin önüne geidi. Aşağıda, Mudanya'ya inen tenha vegüneşli yol üzerindebir duman koşuyor. Fildar köyünün teneke damlar ı bıçaksırtı gibî keskin akislerle parlıyordu. Şimdi ovanın hemen her yolu üzerindeçırpınan bir toz bulutu vardı; rüzgâr çıkacaktı. Birdenyapraklar şiddetli bir titreme içinde hışırdadı; bacanın altındabiriken tozlar dahahenüz her yerde hissolunmayan bir rüzgâr parçası savurdu,topladı, sonra mintanını kabartan, yüzünü sıcak bir nefesleyakan havaher tarafa hücum etti. Saat dokuza (günbatımından üç saatönce) yaklaşmış olmalıydı; meltem çıkmıştı. Uzun karlı günleri takip edenyıldızlı bir gök altında, bu gece, gene fakir mahailede bir ölüvardı. Nihayet Folika, aylarca öksürdükten, sızlandıktansonra artıksusuyordu; ölmüştü. İhtiyar ninesi, avucunda tuttuğu elinsoğuduğunu hissedince hastanın, suya gömülü yuvarlakvapur camlar ı gibikirli şeffaflıkta dumanlanan gözlerinin dikilip kaldığını gördü.

Sayfa 171

Page 172: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 172/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtUsulcacık, incitmekten korkarak kapaklar ını indirdi, sonraağır ağır gitti,Meryem'in resmi önünde diz çöktü. Evet, Fotika ölmüştü.Yar ın akşam, bu saatte; yar ım senedir köşeyi dolduranyatağı artık boştur;ocakta yanan çıralar, şakaklar ı terlemiş zayıf yüzüne artıkrenk veremez, Meryem Ana kandilinin inatçı gözü artıkhastadan duadilenemez. Sobanın buğular ıyle pembeleştirdiği beyazgözkapaklar ı artık daima kapalıdır; artık daima odanınesrarlı ağzı o zavallıöksürüklerden şikâyet getiremeyecektir. Hasip Efendi, ertesisabah bu haberi alınca o kadar müteessir oldu ki yerindenkımıldamadı;buğulu gözlerinden süratli iri birçok yaşlar döküldü. İpekçikızlar birer ikişer kömür tozlari,yle kirlenmiş karlara basarakfabrikayagiriyorlar kümeslerine dönen bir ördek sürüsü gibi kalçalar ını

sallayarak islerine dağılıyorlardı. Kapıdan çıkarken papazatesadüf etti.Bu ihtiyar, uzun simalı, iri kemikli bir adamdı, gırtlağındaoynıyan sivri çıkıntısiyle haddinden uzun, kirli, çürük dişleriile148konuşurken kar şısındakilerin gözlerini alır, ayr ıldıktan sonrabile insanın hayalinde bir zaman bunlar canlı kalırdı. Aceleişler 

Sayfa 172

Page 173: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 173/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtarkasında koşmakla geçen ömrü onu coştururdu. Yürürken,en sakin havalarda bile uzun, lekeli eteklerini havalandıranbir rüzgâr yapardı. Selâmlaştılar, konuşmalar ı lâzım gelirmiş gibidurdular, Hasip Efendi dedi ki:-Çok acıdım zavallı kıza... Öbürü cevap verdi:-Evet, ben de... Gene durdular; ayr ılamıyorlardı. Her ikisi desanki bu geçen vak'a üzerine birbirlerinden izahatistiyeceklerdi. Geneamele kâtibi Hasip Efendi söze başladı:-Ben, elimden geleni yaptım, dedi. Doktor getirdim, ilâçlar ını verdim; nafakalar ını yolladım. Papaz, ihtilâçlı (titreme) birsesle söylendi:-Doğru, fakat bunlar fayda vermedi; onu da, hepsi gibi sizinfabrikalar ınız öldürdü; daha da çok öldürecek...Hasip Efendi hiddetle kar şısındakine baktı; kendisinin deteslim ettiği bir hakikati şu adamdan işitmek, suçlu bulunmakona ağır geliyordu. Papaz şimdi Avrupa fabrikalar ını anlatıyor;muhatabının cehaletine kar şı hakimane (bilgin) bir tavıralarak, çalışma saatleri,ücretleri, bütün bu yol daki kanunlar ı, kavgalar ı, isyanlar ı hepsini birer birer, mühim kelimelerin üzerinde dura duraizah ediyordu.Sonra hâlâ devam eden kayıtsızlığa kar şı duyduğunefretlerini, şüphelerini söyledi; fabrika sahiplerinin bugünkü

Sayfa 173

Page 174: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 174/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthalde kalmak içinmüracaat ettikleri desiseleri (hile, oyun), tarafgirlikleri (tektaraf tutan) anlattı; sonra ayr ılırken:-Daha çok öldüreceksiniz! diye söylendi.Hasip Efendi bugüne kadar zannederdi ki hükûmetin bu işemüdahaleye hakkı yoktur. Bunlar yalnız fabrika sahiplerinintakdirine,merhametine; halkın ricasına, niyazına, bağlıdır; amelehâmisizdir, ölüme mahkûmdur, âmir daima, zenginlerdir.Şimdi anlıyordu kimilletin menfaatleri üzerine titreyen kuvvetli bir kalp lâzımdır,onu ikaz etmeli, icbar etmeliydi. Birden fabrika sahiplerinihatırlayarak;[Hainler,] dedi, [acaba siz ameleyi bu himayeden mahrumbırakmak için hangi tedbiri buldunuz?]Ertesi gün Fotika gömüldü. Çan kulesinin sadasına hertaraftan koşan ameli salipler (hac) tasvirlerle dolu günlükkokular ıyle mumdumanlar ına boğulmuş loş kilisede birleşiyorlar, işlerineyetişmek için duanın bitmesini bekliyorlardı. Dışar ıda, nalçalıayak işleriniörten halim (yumuşak) bir kar dökülüyordu. Mahalleninmezarlığını ilk kış f ırtınalar ı harap etmiş, duvarlar ın bazı yerleri çatlamış,haçlar ı eğrilmişti. Onun cesedini getirenler ziyaretten istifadeetmişler, aile mezarlar ı üzerine eğilerek yerlerinden çıkan

Sayfa 174

Page 175: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 175/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttahta haçlar ı,kayıtsızca düzeltmişlerdi.150Hasip Efendi, akşamı, fabrika sahibi Saatçızade HidayetBeyin gelmesini bekledi. Saat on birdi, bermutad(alışageldiği gibi)gibizeytuni kupası (kupa arabası) kaldır ımlar üzerinde, kararağmen, gür bir ses çıkararak dairenin önünde durdu. Sahi one sevimsizbir adamdı; şimdiye kadar bunu niçin bu derecefarketmemişti? İri karnı, yassı vücudiyle, sonra kavun kafası,mini mini kirpiksizgözleriyle Hidayet Bey, kur şunkalemleri üzerindeki hayvanresmine, timsaha benziyordu. Hesaplara baktılar, iş üzerinebirçokkonuştular, gidiyordu. Hasip Efendi kayıtsız gibi penceredenbakarak garip bir sesle [Fotika öldü!] dedi; sonra odadagarip âhenkleinleyen kendi sesine de yabancı kaldı. Öbürü hatırlamadı :[Fotika mı, dedi, kim o?... Hasip, ateş gibi kızardı, hiddetlecevap verdi:-Burada çalışan bir kız, güzel bir kız, altı aydır yatıyordu...Hidayet Bey : [Ya? öyie mi?] dedi, kapıya doğru yürüdü.Amele kâtibiyerinden kımıldamadı, fakat hâkim bir sesle söylendi:-Onu burası, bu fabrika öldürdü; her sene bir iki kurbanveriyoruz, günahını çekeceğiz. Fabrikacı döndü, hayretle,

Sayfa 175

Page 176: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 176/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtesefle memurabaktı, sonra mır ıldandı:-Buna biz ne yapabiliriz, hastalık, eceli-Yok, Efendim, yok, ecel değil, hastalık değil... Şimdianlatıyordu! dün öğrendiklerini, düşündüklerini, hiçsaklamıyarak, en şiddetlikelimeler kullanmaktan çekinmeyerek söylüyordu, ötekiayakta; susuyor, dinliyordu. Mangalı küllenmiş, bir soğuk,karanlık, odadaHasip daima camdan yağan kara, Fotika'nın mezar ını örteniri kara bakıyordu; Saatçızade bir cevap bulmak, bir şeysöylemekarzusiyle hâlâ duruyor, ar ıyordu, Hasip'i kolundan tutup birişçi kızı gibi sokağa atmak kolay değildi; zira iş zamanı fabrika ustasızkalacaktı; zira bu fikirlerle, bu isyan fikirleriyle kovulanadamlardan daima çekinmek lâzımdı. Şimdi yapılacakmuamele uysallık,sükûn ve intizardı (bekleme). İşte bu düşünce ile döndü,kapıyı açtı ve sükûnetle dedi ki:-Çok hiddetlenmişsin, Hasip Efendi, yar ın akşamakonuşuruz; ben sana, maaşına dair iyi bir habergetirecektim...Amele kâtibi yerinden f ırladı:-Yok, dedi, benim hesabunı verin, çıkacağım.Halbuki öbürü hiç dinlemedi, yürüdü, paltosunun yakasını 

Sayfa 176

Page 177: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 177/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkaldırarak avluyu geçti. Orada arabacı, kapıcı ve makinistduruyor, onuniltifatını bekliyorlardı. Hasip Efendi artık cesaret edemedi,hattâ yaptıklar ına biraz nadim (pişman), dehlizde kaldı.Bütün bugürültülerin üzerinde tamir edilmez yalnız bir şey vardı;Fotika'nın ölümü.Iki gün Saatçizade Hidayet Bey fabrikaya uğramadı. Hattâevinde de yoktu, çiftliğe gitmişti. Amele kâtibi uykusuz biruzun gecedensonra âdeta sükûnet bulmuştu. Öbürünün yumuşaklığı kendisinin şiddeti arasında birçok mukayeseler yaptı, bazı vesileler buldu,152kabahati her tarafa dağıttı, garip bir nedametle (pişmanlık)işine başladı. Dört gün sonra maaşı artmıştı; şimdi sekiz lirakazanıyordu;işçi kızlar, ölenin yerine geçmek için, o dolaşırken hafif hafifsürtünüyorlar, gülüşüyorlar, kırmızı kordelâ, cam bileziktakıyorlardı.Hayat gene evvelki durgunluğuyle, gene evvelkiiezzetsizliğiyle başlamıştı. Bir yıldızlı gece ovada kurbağasesleri duyuluyordu, ılık bir bahar karanlığı altında havada olgun bir meyva kokusuvardı; yaz geliyordu. Hasip Efendi kırlarda dolaşmaya çıktı;dağa tırmananşosede yükseldikçe aşağıda, şehrin aydınlık kısmı 

Sayfa 177

Page 178: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 178/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttoplanıyor, daraldıkça daha ziyadar (ışıklı) , daha canlı görünüyordu. Saat dördedoğru fabrikaya dönerken, dar, ar ızalı sokakta aceleci birgölge ile kar şı kar şıya geldi, bakıştılar; Papaz, galiba bir ölüevineyetişiyordu. Hasip Efendi birden Fotika'sını düşündü, onudaima sevdiğini anlıyarak geçmiş günleri hatırladı; sonrakendisini bu aşkarağmen fabrikaya bağlıyan kuvveti, artan maaşının ağırlığını

düşündü. Bu bir hakk-ı sükûttu. Işte susturuyordu; halbukionun zalim vekuvvetli tesiri altında değil yalnız kendisi, asıl dahayüksektekiler susmuşlardı; daha yükseklerde bile tesirinigösteren bu tedbir sermayedarlara altın, mezarlara ölü yetiştiriyordu. HasipEfendi bu fikirlerle biraz teselli buldu, gene bunlar ı düşünerek fabrikanınönüne geldi, arka kapıdan içeri girdi. Çok lâtif bir geceydi,hattâ avlunun her zaman ham ipek ve çirkef kokankaranlığında bileovadaki o olgun meyva rayihası dolaşıyordu. Şüphesiz„Bursa'nın bu yıldızlı bahar seması altında bir şeftali bahçesigibi rayihalıuzanan sık dutluklar ında sevdikleriyle buluşanlar bu aşktan,tadıyorlardı.Erenköy, 1903

Sayfa 178

Page 179: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 179/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtKUVVETE KARŞİAmerikan Sefareti maiyet(elaltında tutulan, bağlı) vapurunamensup dokuz gemici idiler. Her pazar gecesi, ceplerinidolduran İngilizliralar ını Tarlabaşı'nın karanlık sokaklar ıyle Tokatlı'yan'ınbuğulu camlar ı arkasında dağıtırlar, tâ sabaha kar şı sandıksepet birbiriüstüne dolarak murdar kira arabalar ıyle Fındıklı'ya, r ıhtımainerlerdi. O zaman soğuk sular üzerinde sisleri, yağmurlar ı iterek esen kışrüzgâr ı, uykusuzluktan kızaran gözlerini, işretten (içki içme)kuruyan dudaklar ını serinletir; biraz evvel Yeniçar şıdangeçerken yalnızçerçeve hizalar ı parlıyan, pencerelere kar şı at, öküz sesleriçıkararak, ıslıklar, düdükler çalarak çılgınlıklar yapandimağlar ına denizhavası bir sükûnet verirdi. Kendilerini gemiye götürensandalın içinde hepsi sakin ve halim dalgalara bakarak iyişeyler düşünürler,memleketlerini hatırlarlar, mecnunluklar ına çıkışan gizli bir

ses duyarlardı. Onlar, zengin ve başka tabaadandı (uyruk) . Bizimaskerlerimizin çevreleri ucuna bağlanmış zavallı silikmecidiyelerine (gümüş 20 kuruş ) alışan halkımız, onlar ınyelek ceplerinde dizililiralar ı kar şısında küçülür, bunlar kadar

Sayfa 179

Page 180: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 180/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsarfedemediklerinden müteessir, izzetinefislerinden bir şeyineksildiğini duyarlardı. Buhaşar ılar, zabıtanın yalnız onlara verdiği hürriyetten, köyeinmiş şehirliler gibi, Rum kızlar ına büyük caddede [diavolooşarkısını

söyleterek, mutasarr ıflığın(Beyoğlu Kaymakamlığı) önündebağır ışıp koşuşarak istifade ederler, en temiz gazinolar ı gemicimeyhanelerine çevirirlerdi. Bir Ermeni bankerin, bir Rumdükkâncının, bir gazete müdürünün azametle kurulupoturduğu, ciddî görünmek, ciddî bulunmak istediği tiyatroda onlar panayırpalyaçolar ına benzer tuhaflıklara başlarlar, birbirlerinin açıkbaşlar ınagizliden silleler atıp sonra saklanarak, arkalar ına ilânlariğneliyerek, sahnedeki aktrise soğuk lâflar atarak kendihususiyetlerindeyaşarlardı. Bazen seyircilerden bir itiraz yükselmek ister,fakat neticede herkes hazmetmeyi tercih ederek susardı.Bunu gemiciler de pek iyi farkederdi. Her hafta, meselâ değişmiş birşapkası, rutubetten kurtulmuş rugan iskarpinli ayaklar ı, işçiellerini örtenmanşonlar ı, çürük boyunlar ına sar ılan boalariyle yenileşen,kibarlaşmıya başlıyan Rum kızlar ı, Yani'nin namuslumüşterileri yanında

Sayfa 180

Page 181: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 181/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtneş'elenmedikçe viski, bira kadehlerini arttıran bu adamlartenhada olmak için arabalar ile tâ Kâğıthane tepesine kadaruzanan geceseyranlar ına başlarlar, bundan aldıklar ı zevki tamamlamakiçin bir müddet ıssız sokaklar, fenersiz yokuşlar, kapılar ı farkedilmeyenmahalleler içinde kaybolurlardı. Bazı geceler ise kadınsızTokatlıyan'a gelirler, âdi hareketler, şimendifer, vapur,düdüklerini takliteden seslerle herkesi kaçır ırlardı. Suphi, Tepebaşı'nda iyibir piyes oynanacağını sabahleyin geçerken görmüş veizmaro'ya156uğr ıyarak akşam beraber tiyatroya gideceklerini söylemişti.İkisi de, üç aydır, sevdikleri birkaç oyun vardı ki hertekrar ında kaçırmakistemezler, gündüz en önde biletlerini alarak akşam tamdokuzda yerlerine gelirlerdi. İzmaro, Hamalbaşı sokağındabir evdeoturuyordu; hiç sert olmayan teyze dediği ihtiyar kadın, evinpek eski ve en kibar müdavimi (devamlı gelip giden) olanSuphi ile onuher zaman bir metres gibi serbest bırakırdı. Tiyatrokalabalıktı. Amerika'lı gemiciler hep lâcivert sivil elbisegiymişler, bir sıra dokuzkoltuğa yerleşmişlerdi; onlar ın etraf ında gürültüler,kahkahalar, hayvan sesleri vardı, yakın olanlar ın

Sayfa 181

Page 182: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 182/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçehrelerinde menedememektengelen bir husumet kır ışıyordu; zavallılar dinleyemiyorlardı;pipo dumanlar ı arasında çıplak kafataslar ı, traşlı esmersimalar ı, ufak yeşilgözleri farkedilen bu koca adamlar ı tokatlamak ihtiyacıyleyanan, bükülen eller kuvvete kar şı, ezilmek korkusu içinde,hareketsizkalıyordu. Suphi de böyle idi. Sık sık arkasına dönüyor,dişlerini kısıyor, etraftan yardımçı bekliyordu; onun en çokümidi en arkasıralarda idi. Halbukf susuyorlardı; en ufak vesilelerleşımar ıklık yapan bu büyük kitlenin, düşündü ki, kuwet belinibüküyordu; o,yalnız acze kar şı kabar ıyordu, yalnız galebe ümidinigörünce hücum ediyordu. Bu gece hiç rahat değildi,gülemiyordu, hattaİzmaro'nun sözlerine bile cevap veremiyordu, ta. kalbininsızladığını dimağının şiddetli bir baskı altında vazifesinigöremiyecek kadar ezili kaldığını duyuyordu. Gemiciler perde aralar ında, hattabazen biraz evvel çıkıyorlar, birbir üstüne birçok ispirtoyuttuktan sonra atcambazhanesi sahnesine giren bir palyaço kafilesigürültüsüyle kanapelerine düşüyorlardı. Bunlar her haldefena adamlardı,hükûmetin aczinden insafsızca istifade ediyorlar, bu aczin

Sayfa 182

Page 183: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 183/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthükmünde yaşıyan insanlar ı hiç, hiç addediyorlardı. Suphifena şeyler düşünüyor, fena misaller buluyordu. Biz, diyordu, şimdiburada ağıla çekilmiş bir koyun sürüsü gibiyiz; bu gemicilerköyünmeyhanesinde şişeleri doldurup ahır ımızda seyahatehazırlanan eşkiya çetesine benziyor; bağıracaklar,gülecekler, biz zavallıgözlerimizi sahneye dikerek, kulaklar ımızı doldurangürültülerden baygınlaşarak, o koyunlar gibi esir, mecburuyuklıyacağız. Şimditiyatro gözünden silinmişti. Ücra dağlar başında siyahkiremitli bir karanlık ağıl görüyordu; dışar ıda şimşekler,yağmurlar vardı; içerideıslak, yorgun hasta koyunlar başlar ını birbirindençevirrnişler, uyumak istiyorlardı. TA kenarda kocaman birateş yanıyor, fena kıyafetlibirçok adamlar yaygâralar kopararak tanımadığı vahşi birlisanla türkü söylüyorlardı. Yukar ıda, çitten bir yataklıküstünde vücudugölgelere kar ışmış ihtiyar bir çoban, eşkiyanın yaktığı ateşinışığıyle yüzü tutuşmuş, söküklerini dikiyordu. Bu garip birhülyaidi.İzmaro hissiz duruyor, galiba da alışmış olduğundan buhali ehemmiyetsiz görüyordu; yüksek sesle gülmemek içinkendisini

Sayfa 183

Page 184: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 184/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtzorladığından bütün vücudunu titreten gizlenilmiş çapkınkahkahalariyle Suphi'ye sokuluyor:158 -Ah ne güzel, negüzel!- diyordu.Halbuki sahnedeki komik bile hiddetli duruyor, gemicilerdençıkan her garip sada ile kocaman yüzü kızar ıyorkanlanıyordu.Hareketleri, dudaklar ı tuhaflıklar eden bu adamın zihnindengeçen ciddi düşünceleri halle uğraşan Suphi, bütün bukızar ışlar ın, zebun(düşkün) bir milleti güldürmeğe tenezzül etmesinden ilerigeldiğini zannediyor, hiddetinden titriyordu. Halbuki iştekendisi deonlardandı. Susuyordu, kıvranıyordu; fakat yapamıyordu.Artık iyice rahatsızlanmıştı, sapsar ıydı. Oyun bitip çıkarkengözlerindeintihar ederken kurtar ılan adamlar ınki gibi memnuniyetlekar ışık bir esef kalmıştı. Memnundu, zira sonra pişmanolacağı bir vak'ayameydan vermemişti, fakat aynı zamanda, müteessirdi, ziraçaresizliğini duyuyordu. İzmaro kalabalık içinde sordu:-Tokatlıyan'a gideceğiz değil mi Suphi? Evet, dedi, yürüdü,zira endişelerini, hislerini anlayamayan bu kadınla birdenbirekar şı kar şıyagelmekten, ona uymaya mecbur olmaktan, onunla yalnızkalmaktan korkuyordu. Tiyatrolardan çıkanlar koşmuş,birahaneyi

Sayfa 184

Page 185: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 185/238

Page 186: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 186/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtzengin aileleremensup olduklar ı söylenen bu adamlar ı gurbet değiştirmişti.Belki onlar Çin'de, Singapur'da, Filipin adalar ında seyahatedenvatandaşlar ının hikâyelerini burada tatbik etmek istiyorlar,burada da o çılgın, şımar ık sergüzeştlerle(macera) yaşamâkarzuediyorlardı. Suphi bunlara o kadar yakındı ki tütün, ispirtokokular ından rahatsız oluyor, hiddetinden ağlıyacak kadarsinirleniyordu.Gemicilerden kırmızisaçlı, sar ı çıplak gözlü bir adam,sandalyesini iterek Izmaro'ya sokuluyor, İngilizce birtakımsesler çıkar ıyor,sahte bir âşık tavriyle başını arkaya sarkıtarak [Oh!... Oh!...n diyordu. Öbürleri -lâmbalar ı titreten kahkahalarlagülüyorlar, dişisine160eziyet edilen bir bağlı köpeğe çevrilen nazarlarla Suphi'yebakıyorlardı. Beş dakika içinde sarhoşluk o derece arttı kiİzmaro bile bir tehlike çıkacağını anlıyarak kalkmak istedi; Suphi paltosunugetirtti, gidiyorlardı. Bu sırada gemicilerden biri yerindenf ırladı, masaüzerinde duran fesi, Suphi'nin fesini kaptı, başına geçirdi,arkadaşlar ının alkışlar ı arasında öbürünün bıraktığı sandalyeye oturdu. Oayakta idi; İzmaro dönmüş, korkmuş, gözlerinde dökülmeğe

Sayfa 186

Page 187: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 187/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthazır yaşlarla etraf ına bakıyor, her kadın gibi yardımbekliyordu. Suphibile evvelâ imdat istiyen nazarlarla bakındı ve herkesinkendisini seyrettiğini görerek tâ kalbinden yaralandı:[Birpolis yok mu? Burezalettir! ] diye haykırdı. Bu ses, durmuş çatal bıçaksedalar ı üzerinde, susmuş dudaklar, dikilmiş gözlerkar şısında korkunç veacıklı bir inilti gibi aksetti. Hiç kimse kımıldamadı, bir şeysöyliyemedi. Herkes başını önüne eğdi; belki gülenler bilevardı. O zamaniçlerinden biri, artık bu maskaralığa nihayet vermek için fesikaptı, masaya f ırlattı, sonra sar ı herifi kolundan yakalıyarakaralar ına aldı.Suphi serbest kalınca, İzmaro'yu çekti, etrafa hiçbakmıyarak, yüzlerce sandalye arasında dar, kar ışık yollarbularak yürüdü,adamlara çarparak, ayaklara basarak sokağa f ırladı.Kuruyan boğazından bir kelime söylemeğe mecal yoktu,İzmaro mütemadiyenağlıyor, önce koşarak âdeta kaçıyordu. Eve girdikleri zamanuzaktan başka kimseye rastlamadılar, doğru odaya çıktılar.Birahanedenkaçtıklar ındanberi ikisi de bir kelime söylememişlerdi. Suphi,kapı perdelerinin yanından mahcup duruyor, çarçabuksoyunan, daha

Sayfa 187

Page 188: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 188/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgeniş ağlamak için yatağa girmeğe hazırlanan kadınabakıyordu. Ne bir kelime, ne bir ufak davet... İzmaro dekolte,koltuğa kapanmışve elleriyle yüzünü örtmüştü. Suphi şimdi bu sakin odadazilleti daha iyi duydu. Hareketinden dolayı nedamet etti.Müthiş bir kinlegemicileri düşündü; uğuldıyan kulaklar ında onlar ınkahkahasını duydu. Yumruklar ını sıkarak, durduğu yerlerdekıvranarak Türklüğünememleketine acıdı; bütün gazino halkını mermer gibi yerindedonduran, kendisini dilsiz, ölü eden kuvvete kar şı büyük birgazapduyuyordu... Sonra kanepede ağlıyan Rum kızına baktı,onun nazar ında bile bir hiç olduğunu düşünerek, [Eyvah!]dedi. Gemicileringene orada içip kudurduklar ını düşündü. Beynini yakan birşimşekle karar verdi. [Şimdi gelirim! dedi, merdivenleridörder dörder atladı,kapıyı açtır ıp sokağa f ırladı. Tokatlıyan'ın camına dayandı,kendisini öldüren haksız, sefil kuvvete bir anar şist kiniylebaktı. Onu büyükve azametli gördü, etraf ını çeviren ufak düşmanlar ı kayıtsızbuldu. Zamanı gelmiş olduğundan içerde bazı lâmbalarsöndürülüyordu.Suphi ellerini kilitleyerek bir iki adım yürüdü, onlar ın neredendönebileceklerini düşündü, sonra gitti, Yeniçar şı'nın

Sayfa 188

Page 189: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 189/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtköşesinde durdu.Büyük Cadde'ye koca bir dumanın yayıldığını, €;azinonunirn4nü göstermiyecek kadar ağırlaştığını görüyor, başka birşeyfarketmiyordu. Hattâ şimdi ne evini, ne İzmaro'yu, ne dekendisini düşünüyor, dimağı yalnız bir noktaya dikilmiş [Ahgelseler!]162diyordu. Aşağı doğru yürüdü döndü, birden gemicilerikendisine çok yakın gördü; havagazı lâmbasının altınagelmelerini bekledi,sonra kırmızı herifi aralar ında farkedemeyince f ırsatkaybetmek korkusuyla gerildi, kolunun olanca kuvvetiyleiçlerinden birine koca bir yumruk indirdi. Şimdi elleriyle, bacaklariyle, yandan,arkadan tekmeleriyle hepsine, önüne gelene vuruyor,gözlerini kapayarak bir eli,sert bir yumruğu ısır ıyordu. Daha sonra nasıl oldu,.farkedemedi, ensesine inen bir yumruğun tesiriyle yerekapandı, her tarafmıntekmeler altında ezildiğini, kır ıldığını duydu; çırpındı,kalkmaya uğraştı; fakat muvaffak olamadı; keskin bir şeyinbeyn'i üzerindengeçtiğini anlar gibi olurken yüzüstü çamurlara düştü, kaldı.İzmaro bir çok bekledi; nihayet gecelik gömleği altındakollar ının çıplakkaldığını, üşüdüğünü. hissederek yatağına girdi. Sahi, artık

Sayfa 189

Page 190: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 190/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthavalar serinleşiyor, kış geliyor.Erenköy, 1908CER HOCASİMektebi Mülkiyenin 320 senesi mezunuydu;mabeyincilerden(Sarayın özel kalemi, personeli) birininakrabası olduğu için maarifte bir memuriyet bulmuş, fakat meşrutiyet ilân olununca ilktensikatta (kadro azaltılması) açığa çıkar ılmıştı. Bin kuruş maaş alıp konaktayattığı, kalktığı, her taraftan kolaylık gördüğü eski devirdebile iyi kalbi onu fenalıklara âlet olmaktan kurtarmış, durgun,halimahlâkiyle o kadar dikkate çarpmıyarak rahat yaşamıştı. Sırf[mensup] diye iktidar ına, ahlâkına rağmen memuriyetindenkovulması ilemabeyincinin anlaşılmıyan bir maharet seviyesinde yirmibeş kişilik ailesiyle İstanbul'dan firar ı aynı zamana tesadüfedince; gidecekköyü, bu millî taassup (gericilik) esnasında mensubiyet(adamı olmak) lekesiyle müracaat edilecek kimsesi olmıyanzavallı Asım, ongünde serseri halini aldı. Orta bir otelde yatmıyabaşladığının sekizinci günü cebinde bir mecidiye kaldı; osabah yağmurlar yağdı,gümüşi elbisesi, beyaz iskarpinleri ile şemsiyesiz fena birgün geçirdi. Saatini sattı, sıcaklar devam ettiğinden

Sayfa 190

Page 191: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 191/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtmütemadiyen kirlenenkoltuklar ını, yakalığını, gömleğini değiştirdi; yemeğinden,sigarasından ufak bir iktisat yaptı, otelini ucuzlattı, fakatnihayet yine aç,yersiz, kimsesiz, büsbütün ümitsiz kaldı. O zamanVezirhanında oturan hemşerilerine müracaat etmeyidüşündü. Paşanın164Bebek'teki yalısında, Fındıklı'daki konağında,Erenköyü'ndeki köşkünde yatar kalkar, izzet, ikram görürkenbu hocalara ufak tefekiyilikler eder, para, erzak gönderir, diş kirası verdirir, hattâbirisine müezzinlik ettirirdi.Son akşam üç buçuk kuruşla sokakta kaldı, saat altıyakadar bir kahvede oturdu, sonra çıktı, güneş doğuncayakadar sokaklarda,evine dönen bir adam sür'atiyle gezindi, henüz dükkânlaraçılmadan uykusuzluktan kan içinde kalan gözleri, açlıktansararan siması,kirli yakalığı, buruşuk elbisesiyle sefil bir halde hana girdi.Kaleme girerken iki ayda bir uğrayıp hatırlar ını aldığı buadamlar ın ne ileyaşadıklar ını hiç merak etmemişti; yalnız her zaman parayamuhtaç olduklar ını biliyordu. Avluyu geçti; merdivenleri çıktı,kirli hücreyeyaklaştı. Açık kapının önünde müezzin olan arkadaşı,Osman, çömelmiş, küçük bir ibrikten sıvanmış kollar ına su

Sayfa 191

Page 192: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 192/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdöküyor, abdestalıyordu. İçeride Ahmet, hazırlanmış iki heybeden bir şeyçıkarmağa uğraşıyor, köşeye yakın bir yerde daha genç veablak çehrelibiri, Feyzi sar ığını devşiriyordu. Kibar hemşerilerinin buvakitsiz gelişi hepsini hayrete düşürdü. Asım uzun birmüddet nefsiyle didişti,hattâ gördüğü bu sefalet, bu hayât kendisini korkuttu; bir şeysöylemeden, geldiğinden daha hasta, ümitsiz savuşmayı düşündü.Nihayet uykuya, bir mindere o kadar muhtaç olduğunuanladı ki, dışar ıda bunu da bulamıyacağını hatırlıyarakhikâyesini anlattı,onlarla hayatını birleştirmeye gelmiş gibi değil, hemşerileriolduğu için derdini döker gibi göründü; belki öbürleri onugene her zamankigibi biraz sonra gidecek zannediyorlardı. Kendilerinde böylebir zannın vücudunu düşününce kıpkırmızı oldu; genekaçmak, ayr ılmakarzu etti; halbuki en zekileri, en iş bilenleri olan Osman herşeyi anladı ve [Ne yapacaksın?] diye sordu. Bu sual, buanlaşılmak,daha ziyade tafsilât vermekten kurtulmak Asım'ı memnunetti: [Bilmem ki ne olacak, işte böyle kaldım! ] dedi, sonraağlar gibimindere kapandı. O zaman üçü de etraf ına geçip çömelerek

Sayfa 192

Page 193: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 193/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkaba, hiçten kelimelerle, duaya benziyen anlaşılmazezberlemecümlelerle onu teselliye başladılar. Kır ışıklıklar içinde kalmışsimasından iri yaşlar kilitlenmiş ellerine düşüyor, hıçkır ıklararasında:[Ne yapacağım, ne yapacağım?] diye söyleniyordu.Hemşerileri halli mümkün olmayan bu muamma kar şısındaşaşkın, kendiliğindenaçılması lâzım gelen bir baygın kar şısında gibi seyirci,bekleşiyorlardı. Böyle bir yar ım saat geçti. Osman, kazayakalan namazını

daha ziyade geciktirmekten korkarak ayağa kalktı; hemengeleceğini söyliyerek kar şıdaki mescide gitti. Ahmet üzüm,peynir almakiçin sokağa f ırladı. Odada Feyzi ile yalnız kalmıştı. Nekadar, ne kadar seneler vardı ki han köşelerinde böyleadamlarla yaşamamış;yağ, mumu, lâpçin, heybe kokan yerlerde küf, is içindebulunmamıştı. Onun sefaleti İstanbul'a sekiz yaşındagelmesiyle bitmiş, sonhan gecesi, Trabzon'a vapura bineceği gece olmuştu. Bugünden itibaren hep iyi, temiz, ihtiyaçsız yaşamıştı. Yalıdaayr ı odası,civarda komşular ı hattâ seviştiği bir de kolacının kızı vardı.Bu felâket zamanı, geldi. İstematina'sını daha çokdüşünmeğe başlamıştı.

Sayfa 193

Page 194: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 194/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtAh, o ne kadar çapkın, fakat paraya düşkün bir kızdı; şimdionu böyle kirli gömleğiyle han köşesinde görse yüzüne bilebakmaz,166artık ütü masasını siper ederek dizlerinin üstüne usulcaoturmazdı. Yerinden doğruldu; yaşıyacağı yeri daha iyianlamak için dehlizebaktı; öteye beriye sabah çayı götüren acemler; öksüretüküre gezinen softalar, sıvası dökülmüş duvarlar, dizi dizikapılar kendisinebir seyahatte bulunuyorum hissini verdi. Odadan çıkarakparmaklığa dayandı, aşağıdaki avluyu seyretti. Iki îri dallı,dökük, hastayapraklı bir çınara birkaç eşek bağlanmıştı; onlara yakın biryerde dört kişi kahve içiyor, sohbet ediyordu; köşede birayak berberisakil bir herifin kafasını traş ediyor, beş, altı köpek, kimiyukar ıda, kimi aşağıda kenardaki süprüntü arabasını eşeliyor, aralar ında daserçeler dolaşıyordu. Kar şıki odalar ın açık kapılar ındaniçerleri görünüyor, namaz kılan, iş gören çömelerekdertleşen adamlar ınkaranlık şekilleri seçiliyordu. Damdan aşan bir güneş parçası binanın yüzünü yalıyarak açık kapılardan içerigiriyor, tozlar ı parlatarakavluya, süprüntü arabasına aksediyordu. Dışar ıda muhacirarabalar ının sallayıcı kır ık dökük sesleri, köpeklerin

Sayfa 194

Page 195: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 195/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtferyatlar ı, kavga edenadamlar ın gürültüleri işitiliyordu. Ne yapacaktı? Burada mı yaşıyacaktı? Zaten bu bile mümkün değildi. Zira hemşerileriiki gün sonracerre çıkıyorlar, beş on mecidiye koparabilmek ümidiyleköyleri dolaşmıya başlıyorlardı. Ufak kasabalara, köylereyayılan bu softalar her sene ramazan sonunda beş on para elde edebilirler,bedava yerler, içerlerdi. Bunlar ın içinde mescitlerde vaazedenden, imamefendiye, köylüye hizmet edene kadar vardı; talih neçıkarsa... Bazen iyi iş yapılırsa beş on para sahibi olurlardı,hatta yerleşilirdi.Mescitten dönen Osman, bu bahse dair tafsilât verirkenAsım gözlerini kapamış, düşünüyor;Aç kalmak, yersizkalmak, sonra kendinitanıyan velev cahil, velev aptal bu adamlardan da uzakbulunmak onu korkutuyordu; hususiyle açlık, serserilikdolayısiyle kendinibunlara o kadar yakın, o kadar candan buluyordu kiayr ılmamaya bir bahane ar ıyordu. Birden söylemeye cesaretedemiyerek:[Ben ne yapacağım, sizsiz ne olacağım?] diye sordu; sonracevap alamayınca [Beraber gitsek, olmaz mı?] diye ilâveetti. Osman,imkân veremediği bu söze inanamıyor gibi öbürlerinin

Sayfa 195

Page 196: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 196/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyüzüne bakıyor, anlamaya çalışıyordu. Asım, fikrini birçoksözlerlesağlamlamıya uğraşırken arada [Olmaz mı? Ne dersiniz?]gibi sualler soruyor, cevap istiyordu. Uzun bir müşavere(Kar şılıklıdanışma) başladı, bir saat sürdü, Asım hiç bir yere müracaatedemeyecekti; ne tanıdığı taraf ne bildiği adam, ne decandan arkadaşı

vardı; bütün o tanıdıklar ı şimdi o kadar vatanperver vemeşrutiyete âşık olmuşlardı ki kendisini kovmayahazırlanmışlardı; bunu pek iyihissediyor, onlardan bütün bu taassup ve sarhoşluk devresigeçiren İstanbul halkından iğreniyordu... Nihayet kararverildi, Asım daberaber gidecekti. Üzerindeki bu elbise hemen satılacak,yerine cübbe, sar ık, mintan alınacaktı; şayet para artarsa oda yalda168nafakaya sarfolunacaktı. Şimdi, bu karardan sonra sert vedik konuşmaya başlıyan Osman diyordu ki:-Yol uzundur, sefer güçtür, hep yürüyeceksin, oralaragelince de gözünü açıp bir yer bulmaya çalışacaksın! Bak,ben kar ışmam,köyümü bulunca senden ayr ılır ım, dargınlık olmaz, açlıkbelâsı... Anlaşıldı mı?... Asım hep kabul ediyor, ne derse, nedenirse [Peki]diyordu. Köylerde ne yapacağını sordu; anlattılar. Namaz

Sayfa 196

Page 197: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 197/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkıldırmalı, Kur'an okumalı, vaaz etmeli, köylünün işineyaramalı, kendinisevdirmeli, asıl imamla iyi geçinmeli..., Hattâ onun ayağınakarpuz kabuğu koymalı; o zaman iş âlâ insan ölünceyekadar geçinir,gider... zavallı adam, uyuyup istirahat etmesi için odadayalnız bırakıldı. On beş gün evvel Bristol otelinde temiz birgece geçirenAsım, başının altına heybeyi alarak mindere uzandı, ateş gibi yanan gözlerini dinlendirmek için göz kapaklar ını indirdi.Şimdidüşünüyordu : Bu uzun sefere, bu garip yolculuğa nasıl razı olmuştu. İstanbul'da on beş gün içinde beceriksiz vemahçup aç kaldığı,bir iş yapamadığı, hattâ ufak bir tecrübede bulunmadığı halde cer mollası olmaya kadar nasıl cüret göstermişti. Buhal, bütünmaneviyatının bir anda değiştiğini, heybeleri hazırhemşerilerinin kar şısında hariçteki bir milyon yabancının,düşmanın, fena adamlar ınonu tersliyen suratlar ını düşünerek birdenbire on yaşındakieski köy çocuğu olduğunu anlatıyordu. Demek İstanbul'dageçen on beşsenesi, onbeş senelik terbiyesi onu tekrar, evvelki halinedönmekten alakayamıyacak kadar eksik ve kuwetsizdi. Buhükmü verdikten

Sayfa 197

Page 198: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 198/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsonra artık arkadaşlar ı kadar cür'etli olmıya karar verdi.Biraz sonra uyanır gibi oldu. Mektebi Mülkiye'ye pek yakınolduğunu düşündüve yalıda çekmenin gözünde kalan şahadetnamesini(SiyasalBilgiler diplaması) hatırladı. Etraf ına göz gezdirdi; köşederahle üzerindebir mushaf duruyordu; hayret ve ünsiyetle (alışkanlık) ona,bu sefil hücre içinde ulvî ve pâk olarak teselli vadedenkitaba uzun uzunbaktı... O zaman ve bunca gündür iki defa açkalmıyacağınaemin, tekrar gözlerini kapadı. Kartal ve Gebze'ye uğrayarakon bir günde,yaya, Izmit'i buldular ve Osman'ın gayretiyle hâkimefendiden birer izinname aldılar. Asım şimdi bir rekâtını bilekaçırmıyarak,muntazam beş vakit namazını kılıyor ve uğradıklar ı küçükköy mescidinde kendisini buralara sevkeden meşrutiyetedair iyi vaazler veriyordu. Onun gayet tatlı ve ahenkli bir lisanı, açık Türkçeifadesi vardı. İki dizinin üzerine oturup etraf ında halka teşkileden köylüyecana yakın, tahassürlü (Hasret dolu) tiz sesi, az Arapçalı vegürültüsüz ifadesiyle nutka başlayınca dinleyen, camilerdebu yoldavaaz edilmesine hayret ediyor, bütün bu güzel sözlerdenpek iyi anladığı halde bir vaazın esrarlı ve karanlık lezzetini

Sayfa 198

Page 199: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 199/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbulamıyarak yeniyenilen bir yemeğin tadına bakar gibi bir onu, bir de kendinidinliyor, fakat bir müddet sonra, senelerden beri işitmediğibir ana170sesine kavuşur gibi tâ kalbinden duygulu ve memnunzevkine var ıyordu. Biraz daha cer mollası oluyor veOsman'ın takdirinikazanıyordu. Izmit'ten bindikleri bir körfez vapuru onlar ı parasız Karamürsel'e bıraktı, tekrar yolculuk başladı.Lâcivert renkli funda vekocayemiş örtülü dağlar arasında kırmızı topraktan yollarvardı ki belki bu dolaşık ve kumsal patikalar ı kış selleri, karsular ı, f ırtınalar aşmış, geçen köylünün, arabanın, sürünün izi buralar ı yolyapmıştı. Sonbahar sabahlar ı yamaçlar ı sise boğuyor, geceyıldızlı gökteninen bir rutubet, fakir evlerin damlar ını gümüşlüyordu.Tarlalar yeşillenmek için bir yağmur daha bekliyordu. Hayliiçlerine girmişlerdi.Türklerin istilâ başlangıcında bu yerler, vatandan uzakkalmış kaplan şaşkınlığıyle çadırlar ı etraf ında kulaklar ı tetikte dolaşancengâverlere hizmet etmişti. Bir gece, gök gürültüleriyleyağmur başladı dağlardan seller, taşlar aktı, üç gün sürdü,bu üç gün vakitkazanmak ümidiyle durmamacasına yola devam eden ufak

Sayfa 199

Page 200: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 200/238

Page 201: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 201/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtistedi. imam, ellisini pek geçkin, sag ve sakal içinde, kısaboylu, oynak sari, sevimsiz gözlü bir adamdı. Asım kırkayakın ateşle veİstanbul hasretiyle yanarken odaya girdi, korkutucu birsesle:-Bana bak, dedi, iyi olunca, yar ın, öbür gün, buradan çekil,işine git! Bizim köyümüz hoca, molla istemez, çoluk çocuğaparavermez!... Asım, eğer başını kaldıramıyacak kadar hastaolmasaydı, bu gece muhakkak intihar ederdi, muhakkak buâzaba nihayetverirdi. Sayıklamalar ı, kâbuslar ı arasında zehirler tertip etti.Konakta başağaya hediye ettiği rövolverini hatırladı. Üç günhummadevam etti. Havalar ın açılmasıyle beraber ateş de azaldı,ağr ılar durdu; ertesi günü kalkacak bir hale geldi, imamavedâ etti, çıktı.Burası köyün ortası idi, bir meydandı. İleride çardaklı ikikahve, bir bakkal dükkânı, bir de nalbant görünüyor, bütünadamlar peykelerinde, iskemlelerinde uyumuş, oturuyorlardı. Dörtbeş köpek, gezinen tavuklar arasında yere yatmış uyuyor,,etrafa kümeküme yığılan gübrelerle pis bir lâğım yatağı kenar ındaördekler, kazlar ı dolaşıyordu. Bu köy, nisbeten zengin,sevimliydi. Küçük172 bir ormanı, yağmur sular ıyle şimdi

Sayfa 201

Page 202: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 202/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbüsbütün coşmuş hoş bir deres'ı, önünde kocaman yeşil birmer'ası vardı. Elvan elvan renkleriylebir ressam paletine benziyordu. Evlerinin bacalar ındanaheste dumanlar çıkıyor, kafessiz camlar arkasında beyazperdeler görünüyor,bunlar zavallı Asım'a istirahat ihtiyacı, burada kalmak veayr ılmamak arzusu veriyordu. Yavaşça yürüyerek, selâmvererek kahveyegirdi, önüne gelen ilk iskemleye oturdu. Merhabalaştılar.Herkes susuyor, kimi eliyle bacağını yakalamış, kimiensesiyle duvar arasına kilitlenmiş ellerini bir yastık yapmış, köşesinebüzülmüş, esneye esneye gözleri ufalmış, uyur gibidüşünüyordu. Dışar ıda datavuklarla ördeklerden başka her şey, tâ ilerilere kadarhareketsiz, fakat yağmurlardan sonra gelen tazelik ile parlakduruyordu.Sessizlik uzun bir zaman devam etti. Nihayet köyün arkataraf ından öğle ezanı sesi geldi. Bugün cuma idi. Köylülernamazı

bekliyordu. Bu sırada Asım'ın, kalemdeki odacıya benzettiğietraf ı ustura ile beyaz şerit gibi kesilmiş çember sakallı kısaboylu bir adam ona seslendi : [İmamın evinde yatan molla senmisin?] dedi. Asım cevap verdi ve sözün arkası gelsin diyesordu.

Sayfa 202

Page 203: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 203/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txt-Burası ne köyüdür?-Pınarlı. Sen nerelisin?-İstanbul'luyum, dersten mezunum. Her sene orada vaazaçıkardım. Bu sene köyleri dolaşıyorum.-Ahmet hocayı tanır mısın? Süleymaniye camünde.. .-Evet, benim hocamdır. Asım yalan söylüyordu, fakatköylülerin dikkatini celbediyordu. Gene o çember sakallı adam dedi ki .- Bugün bizim imam cumadan sonra kasabaya gidecek; çıkda bize vaaz et!...Asım, memnun kabul etti. Şimdi konuşuyorlar, birer ikişerrnescide doğru gidiyorlardı. Yollar ı üzerinde mütemadiyengübre yığınlar ı,hep bir örnek tavuklar, açık kapılardan karanlık tavantahtalar ı görünen ahırlar, gezinen çocuklar vardı. Bir çeşmebaşında belipeştemallı; başı siyah bir örtü ile tamamiyle kapalı üçdörtkadın şekli duruyor, erkekler geçerken bunlar arkalar ını dönüyor, kafalar ını

biribirine yaklaştır ıyordu; kocaman çıplak bacaklar ı tâdizkapaklar ına yakın, meydanda kalıyordu. Ağaçlar içindekaybolan ahşapmescidin şadırvanı bile yoktu. Sar ıklı ve odun bedenlikuyudan çekilen su bir kütüğün oyulmasıyle yapılmış olanyalağa dökülüyor,sular taşarak etrafta bir hayli yeri çamurluyordu. Bütün bu

Sayfa 203

Page 204: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 204/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthalk oraya gelince sağa sola sıçr ıyor, zıplıyor, şikâyetediyordu. Asım, bir ufak hendek kazılarak halledilecek bu zorluğun idrakolunmamasına şaşıyor, acıyordu. Namaz kılındı ve bitincegençler dışar ı çıktı.Vaazı duyan halkın ekserisi tahta çekmenin, rahleninetraf ında dizildi. Asım mindere oturdu, bir müddetsarmaşıklarla örtülü yeşilpencerelere, süzülerek içeri sokulan güneşe, açık kapıdanilk ağaçlar ı görünen koruya baktı. Sonra o güzel Türkçesi,halim, tatlıâhengiyle vaaza başladı. Her zamanki gibi o ilkanlaşılamamazlık burada da görüldü; yüzler hayret içindekır ıştı. Bir müddet bu haldekaldı; sonra kır ışıklar açıldı, açıldı, merak içinde kalmış birsima halini aldı. Köyün muhtar ı, âyanı olduğunu haber aldığı

çember sakallı - bu sefer dikkat etti - çuha şalvarlı adam, gözlerinikapamış, her beğendiği, iyi anladığı sözün arkasındanbaşını sallıyor, içiniçekiyordu. Bu vaıza Meşrutiyetin meşrutiyetinden başladı,çeşitli saflara girdi ve bir buçuk saat sürdü. Asım zatenâkaide(Dinselkuramlar) ait birçok kitaplar okuduğundan, bir hayli f ıkralarbildiğinden bunlar ı birer birer sarfetti. En parlak, en iyi biryerinde hiç

Sayfa 204

Page 205: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 205/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbakmadığı, bir sayfasını bile kımıldatmadığı kitabı kapadı,sustu. Çember sakallı adam, Lâzoğlu, onu yanına çağırdı vekat'î bir ifadeHe [Ramazanı burada geçirr, benim evimde yat, kalk! ] dedi.Asım hemen kabul etti. O akşam kasabadan dönen imam,cer mollasıniLâzoğlu'nun yanında, kahve köşesinde, oldukça kalabalıkbir halkaya riyaset eder gördü. Sözlerine dikkat etti: Bu gençadam sahitatlı anlatıyordu.Akşam güneş kapanırken sürüler dönüyor,inek, buzağı sesleri gurbet acılığını kalbe bir hançer gibisaplıyordu. Gecebeyaz ve kapalı perdeler arkasında gölgeler dolaşıyor,mehtapta çınarlar ın artık yapraksız kalan dallar ı bulevhalarda akislerinisallıyordu. Ramazan bitmişti. Onu gene bırakmadılar.Mektup yazıyor, herkes onunla istişare (danışma) ediyor,asıl imamın hükmü,nüfuzu hep buna, bu cer mollasına dönüyordu. Jandarmakolu gelince bununla konuşuyor, öşürcüler buna dertanlatıyor, kolcular tarlada rastlayınca evinden kmak istemeyen imama vekâletediyordu. Bir gün nahiye müdürü köye geldi. O gün Asımeski bir mekteparkadaşına benzettiği bu adamın yanına çıkmadı,penceresinden, jandarma ile dolaşan bu redingotu yağlı,

Sayfa 205

Page 206: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 206/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttüysüz çocuğa hırslabaktı. Nihayet bir akşam heyet-i ihtiyariye, kendisininimamlığa tâyini için bir kâğıt mühürlediklerini Asım'amüjdelediler. Asım, onuartık buraya, bağlamak isteyen haber kar şısında şaşırdı :[Nasıl, artık daima mı böyle, burada...] diye düşündü, kendikendine:[Olmaz, kabil değil! ] dedi. Fakat bütün bir gece yağan karlaesen rüzgâr ın tehditlerini duyarak işe razı oldu. Bir gecesonra, imamınküçük oğlu onu kahveden çağırdı ve babasının yanınagötürdü. Zavallı adam, yatağında hasta idi. Yüzünde öylederin bir keder gölgesi vardı ki, ocakta yanan köklerin ışığı yüzüne vurduğuzaman ölü bir kafayı aydınlatır gibi oluyordu. Kurumuş gırtlağından bir hır ıltı çıktı. Sonra yavaş yavaş anlaşılmaya başlıyan birsesle yalvardı:-Oğlum, diyordu, sen gençsin, ilmin var, hünerin var, heryerde geçinir, kendini sevdirirsin.. Bak, ben ihtiyar ım, altı çocuğum, iki kar ımaç kalıyor, çoluğum, çocuğum sokağa düşüyor. Bu karda bukışta ben ne yapar ım? Nasıl para bulurum? Bana acı,buradan git,yerimi kapma, ekmeğimi alma,,, beni sokakta bırakmayasebep olma... Sonra, tekrar hır ıltılara gömülerek: Yaptığın

Sayfa 206

Page 207: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 207/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtgünahtır,cezasını çekersîn! dedi. Asım; hayret, esef içinde kaldı,cevap bulamadı. Yan odalardan çocuk sesleri geliyor,dışar ıda f ırtına kıyametkopar ıyordu; kar şısındaki ise gittikçe korkunç bir halalmaktaydı. Bir iki kelime söyledi, çıktı. Artık kahveyeuğramıyarak odasına176dönmüştü. Vezirhan'ındaki arkadaşlar ını düşündü, bir dahakendisini aramıya gelmediklerine şaştı. Sonra Istanbul'a,İstamatina'sınahasret çekerek bütün gece ağladı. Ruhunda bütün rahatarağmen şu vesile ile bu köyden ayr ılmaya, cebindeki otuzmecidiyesiyleİstanbul'a dönmeye bir ihtiyaç duydu. Sonra imamı, açlığını,hastalığını, çocuklar ını düşündü, bu biçare adamı, bu sefil,muhtaç fakir ihtiyar ı feda eden köy halkını ayıpladı. Bu sırada kendiniböyle sokağa atan hükûmeti hatırladı, insan kalbinde daima,yer bulanhiyanete, zulme kar şı uzun müddet şaştı, düşündü,halledemedi. Sonra imamı kovan köy halkiylememuriyetinden kovulmasınasebep olanlardan büyük bir intikam almak arzusu duydu.Sabah olurken kalktı, cübbesini giydi, yüzüne atkısını sardı,heybeningözünde saklı mecidiyelerini aldı, sokağa f ırladı. Aşağıda,

Sayfa 207

Page 208: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 208/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txttarlalar içinde kömür arabalar ı yola koyulmuştu. Bir horozöttü, yakınevlerden bir, iki öksürük duyuldu; sonra gene her şey sustu.Asım, gecenin bütün şiddetine ragmen karin pek az âdetaçamuruancak örtecek kadar yağdığını, hafif bir buz tabakasiylederenin, bataklar ın kapandığını gördü. Gittikçe mavileşengöğe, artık hiçesmiyen rüzgâra baktı. Sonra yokuşu indi. Bir hasta kadarateş içinde, ne düşündüğünü, ne yapacağını bilmiyerek yolaçıktı.Tarlalar, kar altında çok geniş nihayetsiz sanılıyor, telgraftelleri binlerce işaret parmağı gibi bir noktaya dikili; onaİstanbul'un, açlığı,

zulmün yolunu gösteriyordu. Prenköy, 1909GARİP BİR HEDİYEÇar şıdaki kuyumcu dükkânlar ı önünde Feridun iki saattirdolaşıyor, hiç birine girmeğe cesaret edemiyordu. Satacağı bir şeyikalmamıştı; yalnız cebinde bir traş f ırçası vardı ki onun birdeğeri olup olmadığını sormak istiyordu. Velev ki fildişi saplı,nakışlı,işlemeli olsun, bir traş f ırçasının kıymeti ne olabilirdi? Bunusormaktan utanıyordu. Hem sade utanmak değil, biraz dakorkuyordu.Muhakkak beş para etmiyecekti: Ona vaktiyle bunu hediye

Sayfa 208

Page 209: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 209/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txteden Yahudi [Değerlidir, kadrini bil, sakın atma, zamanındaişe yarar! ]dediği zaman muhakkak eğlenmişti; bu bir azizlikti. Şimdiona güvenerek nasıl soracaktı. Bir aralık içine öyle birhüzün, bir ümitsizlikdoldu ki hemen oraya çökmek ve ağlaya ağlaya erimek,tükenmek istedi... Zaten aylardan beri dertler, endişeleriçinde garip bir baygınlık âr ız oluyor, yüreğinde bir erime, bir tükenme haliseziliyordu; bu belki bir kalp illetiydi, beklenmiyen birzamanda ölebilirdi.Ne iyi olacaktı. Keşke şimdi, şuracıkta düşüp kalsaydı,kurtulsaydı... Cebinden f ırçayı bir kere daha çıkardı, baktı:Alelâde,herkesteki gibi, beş on kuruşluk bir maldı, buna bir kıymetverebilmek için insan ya mecnun olmalı, yahut kendisi gibiartık, açlık vesefalet içinde şuurunu yar ı kaybedip hayallere kapılmış bulunmalıydı. Dönmeğe karar verdi, sonra vazgeçti, büyükmağazalara178giremiyeceğini anlıyarak camekânında sekiz, on gümüş halka, bir kaç kâse, Yemen taşı duran ufacık bir dükkânınkapısını itti, bir çıngırak öttü, içeride, mavi ışıklı bir ispirto lambasınınüzerine eğilmiş yandan gözlüklü, keten önlüklü, kart, kırçılbir kuyumcu,

Sayfa 209

Page 210: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 210/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtloşluğa gömülü işiyle meşguldü. Gözlerini kaldır ıp gelenadamı süzdü, sonra, isteksiz, hattâ biraz da ürkekçe: [Nedir,ne istersin?]diye sordu. Feridun f ırçayı uzattı: [Vaktiyle birisi hediyeetmişti, dedi, kıymetli olduğunu, söylemişti, acaba hakikatenbir değeri var mı? Bakar mısınız?] Öbürü merakla eline aldı, evirdi, -çevirdi, salladı, tırnağıyle kazıdı, sonra geri verdi:-Beş para etmez, mezat malında eşi çok, dedi. Feridunkekeliye kekeliye, özür diliyerek çıktı... Kendi kendisine:[Hain Yahudi,diyordu, beni meğerse aldatmış, az daha onun uğrundaölüyordum da...] Filvaki öyle de oluyordu ya... Bundan, onsene evveldi,Feridun, Mısır'dan Selâniğe dönüyordu, limana demiratmışlardı. Yolculardan kıyafetsiz bir ihtiyar Yahudi,güvertede dünyadanhabersiz, hırs ve heyecan içinde eşyalar ını istif etmeklemeşgul iken vincin altına girmiş ve tam o sırada, demirkancadan kurtulan bir iri denk olanca ağırlığiyle herifin başına inerken o, emsalsizbir çeviklikle hemen f ırlamış, kucaklayınca Yahudiyiölümden kurtarmıştı.Fakat yük Feridun'un tam omuzunun yanından askerîkaputunu yırtarak geçmişti. Kendine gelen Yahudieşyalar ının arasından bir 

Sayfa 210

Page 211: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 211/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkocaman kutu açmış, sıra sıra dizilmiş traş f ırçalar ından, birtanesini ayırmış ve ona uzatarak:-Değerlidir, kadrini bil, sakın atma, zamanında işine yarar;demişti. Ufak tefek eşya satan bu fakir adamdan zaten nebeklenirdi?Fakat niçin öyle söylemiş, neden bu oyunu etmişti? Hoş,Feridun da o zaman bu söze ehemmiyet vermemişti ya!Fırçayı almış, bir tarafa atmış, hattâ bavuluna koyarak, harpte, esarette, üçsene mütemadiyen kullanmış; kıymeti olacağını hatır ınagetirmemişti.Fakat bugün uzun bir cenk, bir esaret ve felAketdevresinden sonra İstanbul'a dönüp de yar ı sakat, işsizparasız kalınca ve bütünmalını, eşyasını elinden çıkar ıp bir dilim ekmeğe muhtaç birhale düşünce bu vakayı ve Yahudinin mânalı sözlerihatırlanmış, nihayetişte gelip f ırçanın kıymetini sormuştu. Demek beş paralık birdeğeri yoktu ha... Atmak için hazırlandı, köşeyebırakıverecekti, lâkin neolsa bir traş f ırçasına ihtiyaç olabileceğini düşünerek bufikrinden vazgeçti, cebine soktu, yürüdü. Serencebeyyokuşundaki kocamanevlerini elden çıkar ıp Ahırkapı feneri arkasına düşen çukurve rutubetli f ıkara mahallelerinden birine taşındıklar ı gündenberi sefalet

Sayfa 211

Page 212: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 212/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbüsbütün yakalar ına yapışmıştı. Ana oğul ıslak ve kasvetlibir evde solucan gibi kıvr ılarak ne eziyetli, ne matemli birömür sürüyorlardı. Bu akşam, çar şıdan dönüşünde Feridunzaruretin bütün kasvetini yüreğine bir tortu gibi çökmüş buldu, annesine,kısaca:

-Beş para etmiyor, nafile hülya kurmuşuz! ...]Dedikten sonra yukar ıya, boş odaya çıktı, kafesi sürdü,nefes almak ihtiyaciyledışar ıya sarktı. Belliydi ki yüksek yerlerde henüz güneş,neşe ve hayat vardı. Fakat buradan, çukur bostanlarla yıkıkkale180duvarlar ı arasına gömülü şu, izbe mahalleden renk ve ışıkçoktan elini çekmiş, bodur, sarsak ve kara evler tepesindekiazametli camikubbelerinin yüklü gölgesi altında çoktan seçilmez olmuştu.Henüz lâmbalar ın bile yanmadığı şu erken saate bir bodrumkapanıklığı

duyulan sokaklara karanlık başka türlü, yüreğe gam dolargibi çöküyor, ağızlar ına kadar taşkın bostan kuyular ındanetrafa kemirici bir yaşlık yayılarak vücuttan evvel ruha işliyordu. Bu sarnıçkadar kapanık ve ıslak mahalleye şu satte hiç bir köşedenaydınlık sızmıyor,hiç bir yerden ışık damlamıyordu. Halbuki denizin öbür

Sayfa 212

Page 213: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 213/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyakasında Kadıköy, gurup eden güneşin ışıklar ına boyalı çehresini, aynayaeğilmiş bir şuh kadın gibi, uzatmış, renkler içinde bahtiyar bir gülüşle parlıyor, için için kizar ıyordu. Bu kuytu, karanlıkdehlizinkar şısında orası hayalî beldeler gösteren bir sinema şeridigibi revnaklı (rengarenk) inanılmıyacak kadar şen, aydınlıkgörünüyordu,Feridun şimdi bunu seyrederek, vücudunda mahalleninkaranlığı ve gözlerinde Kadıköyü'nün ışıklar ı öyle ölüvermekarzusiyleyanıyordu. Birden kızdı, elini tekrar cebine soktu;haftalardanberi kendisinde hiç olmazsa ufak bir kıymetfarzederek bütün ümitlerinibağladığı hediye onu âdeta yakıyordu: Yahudinin uzun veseyrek sakallı, buruşuk, kirpiksiz çehresi karanlığın içindedehşetli bir vuzuh (açık) ile canlanarak hain hain gülüyor, ırkınınkandırmağa pek elverişli olan yayvan şivesiyle:-Aldattım seni... diyordu... Evet, aldatmıştı, en muhtaç, enperişan zamanında... Fakat insan bir traş f ırçasından medetummak, bir define beklemek için ne kadar aptal olmalıydı... Kıllar ındanyakalayıp pencereden uzattı; aşağıda kale duvarlar ına yakınbir iri yalaktaşı vardı; ortasını nişanladı, parmağını sokmuş bir akrebi

Sayfa 213

Page 214: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 214/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtsilker gibi hızla attı ve görmek için dikkat kesilip baktı.Fırçanın kemik sapı

sert bir ses çıkardı. Sonra büsbütün çökmüş, koyulaşmış olan karanlığın içinde yanyana iki göz nokta parladı. Feridunbunlara, bumaviye yakın bir renkle ışıldıyan şeylere uzaktan bir müddetşaşarak baktı, sonra birden yüreğini akıl almaz bir ümidinkapan gibisıktığını duydu; merdivenleri dörder dörder atlıyarak aşağıyakoştu, sokağa f ırladı, eğildi, göğün bellirsiz aydınlığını yüreğindetoplıyarak süprüntüler içinde hâlâ pır ıl pır ıl yanan bu iki ufakşeyi, iki küçük taş parçasını ellerine aldı, gene koşarakiçeriye döndü.Idarenin (küçük gaz lambası) ölgün ışığına tutup baktığı zaman bunlarm birer elmas parçası olduğunu anlamıştı.Fakat acaba sahtemiydi? Yahudinin burada da bir hilesi, bir ihaneti mi vardı?Bütün gece gözüme uyku girmedi, sabahleyin alacakaranlıkta gitti, birgünevvel uğradığı dükkânın önünde bekledi, kart ve kırçılkuyumcu görününce hemen, dükkânı açmasını bilebeklemiyerek taşlar ı çıkardı:-Bunlar ne eder? Dedi. Öbürü, iptida (önce) kayıtsızca birgöz attı, sonra gözlüğünü taktı, dikkatlice muayene etti,güneşe tuttu182

Sayfa 214

Page 215: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 215/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtelinden bırakmamak ister gibi biraz tereddütlü ve nazik dediki:-Temiz maldır, müşterisini bulursa iyi para eder, hele girindükkâna bir daha görelim, bir paha biçelim! Feridun nedendolayı

Yahudinin bir adi traş f ırçasını böyle girandaba (pahabiçilmez) iki taş saklamış olduğunu bir müddet anlayamadı,fakat bir güntesadüfen öğrendi ki gümrükten mal kaçırmak için bazan enakla gelmez hilelere müracaat edilir ve işte böyle bir traş f ırçasınınsapına biner liralık iki pırlanta konulduğu da olurmuş!Feneryolu, 1919BİR TAARRUZBoğaziçinin Anadolu kıyısındaki tenha, bayır ve yar ı boş köylerinden birinde hırçın bir kış akşamıydı. Ayr ıca yağmuryağıyordu. Fakatrüzgâr öyle ıslak esiyor ve her taraf ı öyle sırsıklam ediyorduki yokuşlardan mütemadiyen seller akıyor ve oluklardanmütemadiyensular boşanıyordu. Bir haftadan beri sürüp giden bu kapanıkve yaş hava altında ahşap evler sünger gibi rütubetiçekmişler, şişipdoymuşlardı; artık sular ı ememiyorlar, dışar ıya veriyorlardı.Harap yalılar, şişmiş ve çürümüş cesetler gibi sular ınkeyfine uymuş

Sayfa 215

Page 216: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 216/238

Page 217: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 217/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyan yollara saptılar,gözden kayboldular. Hayrullah Efendi her akşamki gibi,bayır ına tek 'başına tırmanmağa başladı. Aklı İnebolu'yagönderdiği kerestekayıklariyle motorunda idi; bu f ırtınanın kendisine zararlı olabileceğini düşünerek endişe ediyordu, canı sıkılmış birhalde, etraf ındanhabersiz, başı muşambasının kukuletasına gömülü,. elindekielektrik fenerini yoluna aksettire ettire, ağır ağır çıkıyordu.Tam f ıstığınaltına, dok ve dolambaç yere gelmişti, birden gırtlağına birelin yapıştığını ve alnına soğuk bir demirin dayandığını duydu, gerilemekistedi, yapamadı; ilerleyeyim dedi, kımıldanamadı;mütevekkil ve âciz, durmağa mecbûr oldu, bekledi. Rüzgâr ınuğultusu içindebozuk bir ses: [-Cüzdanını) Diye emretti. Hayrullah Efendişakağına uzanan tabancaya rağmen canına ilişmekistenilmediğinianlayınca, bu ümitle pür helecan:[- Aman, dedi, peki,vereyim] Fakat gırtlağı  hala o demir kıskaç içinde sıkışmış olduğundan bucümlesinin işitilip işitilmediğini anlıyamadı; yalnız bir eliylecüzdanını çıkardı ve ötekine uzattı. Hemen serbest kalmakve uzaklaşmakistiyordu. Cüzdanda altı tane yüzlük ve bir çok da beşlik

Sayfa 217

Page 218: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 218/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbanknotlar vardı. Yedi yüz liradan fazla idi. Fakat canındaniyi miydi? Sağlıkolsun, gene kazanırdı, tek hayatına ilişmesin de... Hırsız,karanlığın içinde telâşla, cüzdanı açtı. Hayrullah Efendininelinden elektriklâmbasını kapıp bir atkı ile sar ılı olan yüzünü göstermemiyeçalışarak içini acele acele yokladı. Kâğıtlar ın ûzerindeki yüzrakamını bukeskin ışık altında daha cazibeli ve daha manalı görüyor,büyür gibi canlı duruyordu. Herif, vahşi sesiyle:-Kımıldarsan vururum! Dedi. Eli bir müddet, kâğıtlar ınüzerinde örümcek gibi korkunç, kararsız, şaşkın düşüncesizdolaştı, parmaklar büküldü, tereddüt eder gibi durdu, sonra yalnız bir tanesini,bir beş liralığı çekti, cüzdanı kapadı ve geri, sahibine,Hayrullah Efendiyeuzattı. Şimdi ışık sönmüş ve hırsız yokuştan aşağı çılgın gibikoşarak arkasına bakmadan, kaçmaya başlamıştı. HayrullahEfendikorkaktı; fakat hem dinç, hem de çok meraklı, mütecessisbir adamdı. Şu. acemi ve acaip hırsızı, geçirdiği korkuyarağmen,kovalamak arzusuna kar şı koyamadı, ferah koşmak içinkukuletasını indirdi ve daha fazla düşünmeden merakın vememnuniyetinverdiği bir cesaret ve bir şevkle kaçanın arkasına düştü;

Sayfa 218

Page 219: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 219/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyuvarlanır gibi sür'atle bayır ı indi, karaltılar içinde, bastığı yeri görmiyerek,koşuyor, yetişmeye çalışıyordu. Aşağı inmişti, birdenaydınlık bir pencere altında ötekinin hızlı hızlı çar şıya doğrugittiğin'ı gördü,takip edüdiğinin farkında değildi; artık koşmuyor ve telâş göstermiyordu. O önce, bu arkada çamurlu ve selli sokaklar ıdöndüler, ,186nihayet iki açık bakkal dükkâniyle bir kahvenin şevklendirdiğiaydınlık bir meydanlığa, köyün ufacık çar şısına geldiler.Hırsız dosdoğrubir bakkala girdi. Hayrullah Efendi, duvar dibinden sinsi sinsiyürüyerek cama yaklaştı ve eğilip iki tur şu kavanozununarasındaniçerisine göz attı. Herif atkısının ucu ile terlerini siliyordu,beti, benzi uçmuş, hasta yüzlü, traşı uzun, zayıf, perişan biradamdı,arkasında asker kaputu bozmasından yar ı palto, yar ı hırkagarip bir elbise vardı. Sık sık soluduğu ve etraf ına şaşırrnış gibi baktığı

dışar ıdan bile farkolunuyordu. Bakkal raftan bir okka ekmekaldı ve ona uzattı; öteki bunu derhal kaptı, bir ucundankopar ıp koca bir lokmayı hemen ağzına attı. Bir taraftan yiyor, bir taraftankâh zeytin çanağını, kâh sucuk halkasını göstere gösterebaşka şeyler 

Sayfa 219

Page 220: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 220/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtistiyordu. Bu ne acemi, ne aç, ne zavallı bir hırsızdı.Hayrullah Efendi yüreğinin ezildiğini duyarak ve kendisinigöstermiyerek herifinçıkmasını bekledi. Müsterih (Rahatlamış) gibi telâşsızuzaklaştığı zaman artık arkasından gitmeyi lüzumsuz buldu,dükkâna girdi:-Bu çıkan adam kimdir? Diye sordu. Aldığı cevaptan anladı ki ona bu gece, bayırda, f ıstığın dibinde tabanca uzatıpgırtlağına yapışanve sonra yediyüz liranın içinden beş lirasını alarak kaçan birhırsız değil, namuslû bir aç adamdı. Kimbilir ne vicdanazaplar ından, nemücadelelerden ve kaç günün açlığından sonra, herteşebbüsü, her müraçaatı ümitsiz, eli böğründe kalıp butaarriıza karar vermişti...Zira mütareke senelerinde bulunuyorlardı; cepheden veyaesaretten kadit (sıska) halinde dönen, hastahanedentedavisi bitmedensakat ve illetli olarak kapı dışar ı edilen nice ihtiyat zabitlerivardı ki ne maaş alabiliyorlar, ne iş bulabiliyorlardı.Senelerce tahassürünü(hasret) çekerek yaşadıklar ı hudutlardan evlerine dönünceaçlıktan ve sefaletten bir nebze saadet ve rahatakavuşamamışlardı. Bu bir devir idi ki, yalnız askerî bir felâkete inhisar etmiyordu;içtimaî (sosyal) cihetten de dünyanın en korkunç, usandır ıcı 

Sayfa 220

Page 221: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 221/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtve kemirici bir devresi idi; koca bir insan nesli, mecalsiz babalar, ezginanalar, gıdasız çocuklarla bilhassa bozulan bir ahlâk Hekavruk, yatkınçürük kalrnıştı. Demin gırtlağına sar ılan adam, kendisiburada kâr ına bakıp işini yoluna koyduğu sıralarda, dörtsene, göğsünü; o işinrahatça görülmesine, tâ uzaktan, harp meydanlar ında siperyapmıştı. Zorla aldığı para bir hisse, bir hak idi. HayrullahEfendi, ertesigün bir kayık erzak hazırlattı ve onun evine gönderdi;götüren adam avdetinde anlatıyordu:[-Kapıyı bir kadın açtı, [Olamaz, bizim efendinin şimdibunlar ı alacak vakti yok, yanlış getirdiniz! ] diyordu. O sıradakocası geldi,[Kim gönderdi?] diye sordu, biz söylemedik fakat anlamış olacak ki, israr etmedi, başını öte yana çevirdi, pek iyigöremedim ammagaliba ağlıyordu!AYŞE'NİN TATILIAnası, Antikacılar ın evini ovmak için gittikten sonra yalnızkalan Ayşe bahçedeki çıkr ıklı kuyudan çektiği suyusabahtan beri ocağınüstünde duran kazana döktü ve patiska entarisinin eteklerinikuşağına sıkıştır ıp çömeldi; sepetteki çamaşırlar ı çitilemeyebaşladı.

Sayfa 221

Page 222: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 222/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtAna kız [Abdinin köşkü] denilen , bu harap, korkunç,

yalnız kovukta bekçi gibi oturuyorlardı. Bundan kırk seneevvel, kimbilir nasıl bir eğlence fikrine hizmet için yapılmış, fakat ozamandanberi metruk (terkedilmiş) kalmış bu ev, yıkıkduvarlar ı, çökmüş çatısı,dökülmüş kafesleri, her taraftan ayr ılmış sıvalar ıyle eski birmezar gibi ölümü düşündüren bir renk, her geçene: [Siz de,herkes debenim gibi olacaksınız, yıkık duvarlar kirli yosunlu, iğri birtaş; üzerinde eşinen bir iki köpek, o kadar! ] diyen bir sesvardı. Her taraf ından deve dikenleri f ırlamış olan bahçesinde, daimaaçık kapısından mahzen gibi karanlık bir oyuk içinde tavantahtalar ıfarkolunan ahır ında samanlı gübreler yığılmıştı; üzerinde birsürü tavuk mütemadiyen eşiniyordu. Kuyunun yanındakiincir ağaçlar ı buharabenin noksanını tamamlıyor, her sene daha ziyadekuvvetlenerek nankör dallar ıyle eve yaslanıyordu. Uzakta,bir taraftan denizedoğru çoğu zaman sisler, buğular içinde kalan şehirgörünüyor, geniş bir çiftlik arazisi olan öbür yanında, ileridekidağlara kadar isebir ağıl bile göze çarpmıyordu. Ayşe'nin önündeki leğendesabun köpükleri taşıyor, bembeyaz buruşuklarla büzülmüş 

Sayfa 222

Page 223: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 223/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtolan ellerininher hareketinde saçlar ına, çıplak bacaklar ına, bazengözlerine f ırlıyordu; bunlar ın içinden bazı inatçılar ı damütemadiyen karnınadüşüyor, soluk entarisini pembe etine yapıştır ıyordu.Kazandaki su kaynadıkça kireç gibi bir renk alıyor, içindekihabbeler (subaloncuğu) irileşerek şişiyordu. Dışar ıda hararetli bir güneş iki gün evvelki yağmurlar ın rütubetini bu süprüntülüktençekiyordu. Şimdi,hiç bir tarafta bir nefes bile yoktu; f ırtınadan önceki ağır,dertli durgunluk içinde gübreleri kar ıştıran serçelerin cıvıltısı işitiliyordu. Ayşemutfağın demir parmaklıklı yüksek penceresinden, arasıradoğrularak göğe bakıyor, semanın bir tarafdan barut renklişişkin kulatlar vadide gölgelerini sürükliyerek yürüyorlar ve yürüdükleriyerleri daima siyaha boğuyorlardı. Üzerlerindeki siyahlığınkanatlar ına aksiylekarasineklere dönen ar ılar, ahır ın teneke kaplı penceresininyanındaki delikten içeri kaçıyordu. Ayşe nalınlar ını sürükliyerekbahçedeki çamaşırlar ı topladı, elbisesi benek benek çıplakvücudüna yapışıyordu; ocağın ateşini çekti, yağmurubekledi. Evvelâavlunun su birikintisine bir iki damla düştü, sonra gök

Sayfa 223

Page 224: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 224/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtşiddetle çatladı, incirin yapraklar ında bir gürültü koptu,yağmur dökülmeyebaşladı. Yağıyor, yağıyor, sonu gelmiyordu. Her taraf ocağıniçi gibi simsiyah olmuştu. Bir kenarda ya nan odunlarxngittikçe parlıyanziyası kirli sularda altın menevişlerini gezdiriyordu. Ayşe biryere vuruluyor gibi bir ses duydu, pencereye koştu; kapınınsiperinde bir erkek gördü; başında kalpak, arkasında aba vardı. Kolundaasılı duran tüfeğin ağzı, yanındaki iri köpeğ'ın kulaklar ınadokunuyordu.Birden anladı, Antikacının oğlu avdan dönerken yağmuratutulmuş, evlerinde daima çamaşır yıkayan, tahta silen bukadınınkulübesine sığınmıştı. Hatır ına hiç bir şey gelmiyerek: ((Kimo, ne istersin?], diye sordu. Öbürü beklemediği bu ince,genç sestenşaşırarak: [Fatma Hanım burda değil mi?] dedi. Ayşe hemencevap verdi:-O size gitti, tahtâ silmeye, ne yapacaksınız Avcı yağmuratutulduğundan yoluna devam etse sır ılsıklam olacağındankapıyı açmasını

söyledi, Ayşe ipi çekti, mutfağa kâçtı. Yağmur saçma gibiyapraklara vuruyor; camlara serpiliyor, oluksuz damın hertaraf ındançar şaf gibi dökülüyordu. Ali Bey, sofranın yıkık yerinden

Sayfa 224

Page 225: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 225/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtyağmur altında garipleşen, çamurlar ı açılan yola bakıyordu.Ayşe kapınınaralığından onu seyrediyordu. Erkek dönünce kızı, oradaaçık saçık kendine bakar gördü; iki iri siyah gözün lezzetlebakışlar ındanbir şey; gururunu, şehvetini kışkırtan bir tesir buldu, gülerekdedi ki:-Kız sen, burada yalnız korkmuyar musun? O, belki yalnızdeğildir diye bir tecrübe ediyordu; Ayşe cevap vermeden,vahşi bir utançiçinde kaçtı, Ali Bey arkasından atıldı. Kız, elleriyle yüzünükapamış, üzerinde ıslak entarisi, ayağında nalınlar ı, kazanadayanmışduruyordu. Vücudunda. yabancı bir elin sıcak temasını duyunca korkarak bağırdı, öbür köşeye kaçtı. Ali Bey buyağmurdan, bukaranlıktan, bu çıplak, ateş gibi yanan vücuddan daimaartan bir haz bularak takip etti, kollar ını açarak hücumakoştu. Fakatmutfağın bir köşesinden yavaş yavaş dışar ı sızan çirkefüzerinde ayaklar ı kaydı, başı ocağın sivri taşlar ına doğruyüzüstü, bir korkuluk gibi devrildi. Öbürü dışar ı f ırladı, bir müddet evdeyağmurun şakırtısından. başka bir şey düyulmadı.. Ayşe buuzunbekleyişten bir şey anlamayarak, fakat bir korku duyarak

Sayfa 225

Page 226: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 226/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkapıya yaklaştı, aralıktan baktı... Ali Bey arkasında abası,ayağındapoturlar ı, çirkef içinde, o halde upuzun yatıyordu. Kız, kalbibir canavar pençesi altında boğulmuş, her taraf ı titreyerekevvelâ hilesanmak istediği bu yatışta bir ölü hali gördü, içeri koştu.Yerdeki çirkef üzerinden pembe bir yol açılıyordu.Dokunmağa korkarakuzaktan baktı. Bu şu, çirkefe Ali Beyin çatlamış beynindensızıyordu. Artık bir ölü idi. Ayşe'nin gözleri bulandı,yüreğinden sanki bir şey koptu; sapsar ı, halsiz, orada bir yere dayandı..İnanamıyordu inanmak istemiyordu. Korktu. Kelimenin bütünmânasiyle korktu,gözünün önünde bir halk bir kalabalık gördü; onun içindeaskerler vardı, tüfekler parlıyordu, kılıçlar çekilmişti. Hemenyerinden f ırladı,bir sevki tabiîye (refleks) uyarak bu mundar cesedi oradankaldırmağı düşündü; nasıl? Etraf ına bakıyor, her taraf ı dinliyor, korkuyordu.Yağmur deminki şiddetle kaplamalara çarpıyordu. Camdandışar ıya uzandı; daha ilk bakışta ahır ı, açık kapısından birmezar gibi192karanlığı kendine bakıyor gördü. Bunda bir davet farketti:Yerini bulmuştu, iş onu oraya kadar götürmekten ibaretti.Kendinde, on

Sayfa 226

Page 227: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 227/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdokuzunu bulmamış bu soluk, sıska vücudu taşıyabilecekbir kuvvet hissetti; nefretle ellerini sürdü, sırtüstüsürüklemeğe cesaretedemiyerek onu çevirdi. Ölünün açık duran gözleri buhareketle kendi kendine kapandı. Bu sırada sokak kapısını biri salladı, sonratırmalanmağa başladı. Ayşe deli gibi pencereye koştu.Ölünün köpeği iki ayağı üzerine kalkmış, sahibini ar ıyor,sabırsızlık alâmetigösteriyordu. Kız, cesareti bütün bütün kır ılarakdonakalmıştı; peki onu ne yapacaktı? Cesedi ahıragötürmek için bahçedengeçecekti, köpek sahibinin böyle çamurlar içindebacaklar ından sürüklenerek taşınmasına razı olacak mı?Hayvana tekrar baktı,kulaklar ını dikmiş, içeriyi dinliyor, kısık sesler çıkar ıyor, gözleri kapınınaralığında bekliyordu... Ayşe şakaklar ına doğrumütemadiyen bir ağırlıkçöktüğünü, ensesindeki damarlar ın şiştiğini duyuyordu.Kalbi parçalanacak gibi vuruyor, gözlerinin önünde sinekgibi bir şeyler ağır ağır uçuyordu. Ölmeğe hasret etti. Fakat artık karar ını vermişti, anası dönmeden her şeyi, hepsini temizliyecekti.Bakır maşrapayı

mutfaktan kaptıktan sonra kapıyı iki parmak aralık etti,Sayfa 227

Page 228: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 228/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtköpek koklıyarak burnunu uzattı; yavaş yavaş üç parmak,sonra bir o kadar daha açtı, mengene içinde gibi uzanan bu müthiş başakuvvetinin bütün müsaadesiyle bir darbe indirdi; maşrapa bir tarafa düştü,köpek de oraya devrildi, bir müddet çabaladıktan sonrakaskatı kaldı. Yağmur şiddetini azaltmıştı, gene deyağıyordu. Evvelâ ahırdapaslı, kır ık bir kürekle muvakkat (Geçici) bir çukur kazdı,sonra iki cesedi oraya sürükledi. Ölünün cebindeki saatdaha işliyordu, onualıp almamak için tereddüde düştü, sonra bıraktı; gübre ileüzerin'i örttü, iliklerine kadar ıslanmıştı. Mutfağı temizledi,ocağa tencereyiastı; su kaynadıktan sonra fasulyeleri attı. İşi bitmişti;anasını bekledi. Ertesi gün, sabahtan akşama kadar ahırdakalıp derin bir çukur kazdı, Ali Beyle köpeğini oraya sakladı, üzerine gübreçekti ve gece vücudunun yorgunluğu sayesinde fikriûyuşmuş ölü gibiuyudu. Köpeğiyle beraber kaybolan Ali Beyin bu esrarlı kayboluşu her zaman olduğu gibi bir müddet hayattakilerimeşgul etti, sonrayavaş yavaş silindi, gitti. Bir ay sonra, genç bir köylü, yoldaAyşe'nin anasını hizmete gider gördü; o anda evde yalnızkalan kızını

Sayfa 228

Page 229: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 229/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtdüşündü; hemen koştu, harabenin yıkık bir deliğinden içeriatladı. Ayşe mutfakta odun kır ıyordu. Kapının gıcırtısı üzerine başını

çevirdi, ayakta kendine bakarak sır ıtan köylüyü gördü; eliylegözlerini kapadı; onu da düşürmemek, öldürmemek, o azabı

ve ıstırabı

bir daha çekmemek için., müdafaasız kendini terketti.Erenköy, 1909GARAZAnası, bir köşeye büzülüp melûl melûl oturan kızına baktı baktı; acıyacağına öfkelendi. Öfkelenince memleket tâbiriylebedduaederdi:-Kızıl kızıl bişesin de kızıl ataşa düşesin! İstanbul'agideceğine aklının bardağı kır ılaydı da senden kurtulaydık!Diyee çıkıştı, Nebilecevap vermedi. Kavga edecek halde değildi; bitkindi.İşitmezlikten geldi, tekrar düşünmeğe daldı. Küçükkasabanın elektriği üçgündür bozuktu; zaten ikide bir bozulurdu; bozulmadanişlediği, var mıydı ki? İşte gene odada ufacık bir lâmbayanıyordu. Sankiaydınlatmak için konulmamıştı; çıplak duvarlar ı gölgelerledoldurmağa, girip çıkanlarda, oturanlardan ziyade onlar ıngölgeleriniseyrettirmeğe yar ıyordu. ilk soğuklar ve ilk sürekli yağmurlar 

Sayfa 229

Page 230: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 230/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbaşladığı için de ışıksızlık kızın büsbütün hüzünedokunmuştu. Yüreğiher akşamkinden şişkindi. Artık hep böyle, burada.,kasabada mı yaşamağa mahkûmdu? Taksim meydanı gözünün önüne geldi.Şimdi sağnak altında asfalt yollar şıkır şıkır parlıyordur;otomobiller nasıl koşuyor, halk nasıl kaynaşıyordur!Tramvay çanlariyle kornaseslerini âdeta duyuyor, dir ıliyordu. Pencereden bakıverse omanzarayı görecekti, sanki... Halbuki dışar ıda, duvarardlar ına sinmişkerpiç evleriyle her dönemeçte çıkmaz sanılan iğri büğrü,çoktan el ayak kesilmiş dar sokaklariyle zifiri karanlık, çürükbir kasaba195lâşesi (leş) yatıyor. Gözleri doldu; Beyoğlu caddesi omahşer kalabalığı ve iki keçeli ışıltılı vitrinleriyle hatır ınagelince içiniçekmekten kendini alamadı. Geçen yıl, bu mevsimde ve busaatlerde sinema çıkışı kız, erkek bir sürü arkadaşlapastacılara uğrayıpne isterlerse atıştırmış, üstelik kutu kutu doldurupapartımana götürmemişler miydi? Ya, dadandığı muhallebici... Keşkül üzerinedondurma yerler ve tekrar sinemaya koşarlar, geceseansına yetişirlerdi.Geçti o günler, bitti o bolluk! İstanbulçok uzakta... İçinde

Sayfa 230

Page 231: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 231/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtkendisi bulunmadığı İstanbul'un gene eskisi gibi bildiğiparlaklığı ve kalabalığiyle yaşamakta devam ettiğine âdetainanamıyordu.Nebile harp başlangıcında babasının hem yolda katık, hemşehirde azık olur, masraf ı azaltır diye heybelerine kuru dut,cevizli sucuk,bastık, erik pestili doldurarak İstanbul'a, gidişini gayet iyihatırlıyordu. Kasabadaki küçücük dükkânı için mai satinalacak, üç haftasonra dönecekti. On altısına basmış, boy atmış, bakışlar ı dişileşmiş esmer kıza, f ırçalanmamaktan paslı bakır rengineçalan kocakoca, yüksük kalınlığında bir sıra dişlerini gösterip sır ıtarak:-Sana da fistanluk getiririm! ...Demişti. Fakat aylar geçmiş,geri dönmemişti. Gönderdiği mektuplarda eski harflerleyazdığı içinNebile ortaokulun son sınıf ında olduğu halde bunlar ı mahkeme kâtibine okuturdu işlerinin bitmediğini, yeni işleregirdiğini bildiriyor,196sonuncularda da artık oraya yerleşmek, yakında kendilerinialdırmak niyetinde olduğunu söylüyordu. Kasabayayayılmıştı:-Çerçi Halil işini düzmüş... Haydi, o da çıksa bir tahta,salınsın bir kaç hafta! Nihayet bir gün yolcu oldular;Haydarpaşa gar ına indiler.Anası da, kendisi de yeldirme biçimi uzun mantolu, siyah

Sayfa 231

Page 232: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 232/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbaşörtülü idiler; birbirlerine sokularak ve Kavaf Ahmetustanın nalın sesiçıkaran kaba kunduralar ını parkeler üzerinde acayipçetakırdatarak köstekli adımlarla yürürlerken Nebilebabasındaki değişikliğinfarkına vardı; Kasketi atmış, başına siyaha yakın, kadifemsibir şapka geçirmişti; pantalonu, baldırlar ından kopçalı vebüzmeli değildiartık... Mintanı da bırakmış kravatlı gömlek giyiyordu.Ayakkabılar ı iki renkli, pır ıl pır ıldı. Fakat asıl değişmetavırlar ında: Kaymakambeyin kasabada gezisini hatırlıyor; eşraftan Kollukcu'nunoğlu gibi göğsünü çıkar ıp ensesini şişirerek azametle birgidiyor ki... Daha ogün denizden, vapurdan, otomobilden başlıyarak Nebilesonu gelmiyen bir heyecan Alemine girivermişti. Helebabasının TaksimMeydanı kar şısında tuttuğu apartmanın asansörüne binip deyükseliverdikleri zaman salavat getiren anasına sar ıldığını hiçunutmamıştır. Ama sonralar ı bu acemiliğin yüzünevurulmasından kızar ıyordu; babası eve beş yüzlük banknotdesteleriyle döndüğüakşamlar yarenlik olsun diye o vak'ayı hatırlatınca çıkışıyor,aksilik ediyordu. Şehirli görünmek gururu kasaba kızınınİstanbul'dan

Sayfa 232

Page 233: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 233/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtaldığı ilk kötü huy oldu ve, birkaç hafta geçince babasiyleanasının yeni hayata kendisi gibi uyamayacaklar ını, daimakaba, geri,taşralı kalacaklar ını anlayınca hırçınlaştı. Onlarla beraberbulunmaktan, insan içine çıkmaktan utanmağa başlâdı. Olukgibi akanparayı nasıl sarfedeceklerini bilemiyorlardı. Zaten birmüddet ana, kız büyük mağazalar ın sadece vitrinleri önündedurup bakmışlar,içeriye girmek cesaretini bulamamışlardı. Fakat apartmanınbodrum katındaki kiracı Fitnat hanımla ahbap olunca iş değişmişti,kadın, taşralılar ı peşine takmış, bu mağaza senin, o dükkânbenim, ikisini de alış verişe, gezip tozmaya, terziler bularak,işçi kızlar tutarak giyim kuşama alıştırmıştı; kâhyalıklar ını ediyordu.Derken yeni dostlar peyda olmuştu. Altı ay geçmemişti kiayaklar ındamantar ökçeli iskarpinler, başlar ında tüllü şapkalar, Beyoğlukalabalığına gülünç bir ana-kız daha katılmıştı. Nebile yalnızbaşınaçantalar, eşarplar, eldivenler ne bulursa alıyordu. Bir çokşoför, tezgâhtar, dükkâncı kız veya pastacı taraf ındantanınan, [Küçükhanımefendi] diye çağır ılan sayılı tiplerdendi artık...Hacıağanın. kızı muhitinde nam salmıştı. Komşular [Kabak

Sayfa 233

Page 234: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 234/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtçiçeği gibi açıldı. Nemalmış meğer! diyorlardı. İkinci sene plâjlara da dadandı;yüzüyor, kumda yatıp güneşleniyor, dans ediyor, kürekçekiyordu. İşsizgüçsüz delikanlılar ın etraf ında dönüp dolaştıklar ı Nebile birşımarmış, bir arsızlaşmıştı ki... Anasını durmadan, nefesaldırmadan198azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzmı açarkensusturuyordu. Hele birlikte sokağa çıktılar mı etraf ındakileri,onlardanölmadığına inandırmak için muhakkak ya ileride, ya gerideyürüyor, eve dönünce de [Beni yerin dibine geçirdiniz! Rezilettiniz! diyekıyametler kopar ıyordu. Saçlar ını sar ıya boyatmış,perçemlerini bir gözünün üstüne indirerek Veronica Lake'ebenzediğine inanmıştı.Ayak tırnaklar ına kadar boyanıyor, bütün tuvalet eşyasını markalar ından tanıyordu. İki kere nişanlandı; ikisinde deyüzükleri geri verdi;nişan bozmak modasından bile geri kalmamıştı. Herseferinde çeyiz düzülüyor, piyasaya yeni kumaşlar, modeller çıktığı için onlar bir yana atılıp tekrar yenileri yaptır ılıyordu. Anasının kollar ı kalın, kakmalı ve okkalı altın bileziklerle yerinden kalkmazhalde idi; kürklerinbirini çıkar ıp ötekini giyiyorlar, bakmağı bilmediklerinden

Sayfa 234

Page 235: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 235/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthepsini her yaz güvelere yediriyorlardı. Beş sene, bütünçılgınlıklariyle,sonradan görmüşlüğün en kaba, zevksiz, tuhaf sahneleriylebu hayat böyle sürdü. Son aylarda idi. Nebile bir delikanlıyagönül verdi;fakat nişanı bu sefer erkek taraf ı bozmuştu. Zira hacıağanınbir çoklar ı gibi ancak sermayesini kurtar ıp memleket yolunututacağını

öğrenmiyen kalmamıştı. Çerçi Halil tam son günlerde,birdenbire eskisinden hasis, meteliğin hesabını arar, sorarbir hale geldi. Nevarsa sattı; kürklerinden başlıyarak apartımanın perdelerine,kadınlar ın iç çamaşırlar ına kadar... İlle üçüncü mevkivagonla dönmekistiyordu; Ağlıya bayıla, saç baş yolarak ikinciye zor razı edebildiler. Tren dolu idi; bulabildikleri tek yeri Nebile'yeveren ana babaseyahatini koridorda, heybeler, bavullar, torbalar üzerindeyaptı. Kadın bir türlü benimseyemediği, daima kasabahasreti çektiği, taşdibekte tokmaklarla bulgur dövemediğine yandığı hayattanayr ıldığına âdeta memnundu. Erkek kederliydi ama belli kiyıkılmıyacak,küçük dükkânına yeniden ısınacak, çok küçük ölçüdeolmakla beraber gene beş, on kuruş kâr etmekle tesellibulacaktı. Beş yılın

Sayfa 235

Page 236: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 236/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtbeyliği katı, yalçın ruhlar ında çatlaklık değil, iz bilebırakmamıştı. Asıl çöken Nebile idi ve ana baba için asılkaybedilen ne servet, neümit idi; taze kızlar ıydı. Nebile'nin her çeşit zevkini ala alaheylerle en debdebeli şekilde sürdüğü İstanbul'dan ayr ılarakyirmi bir yaşında, kasabadaki dört duvarla çevrili, helâsı sokak kapısı

yanında, bir tek kavak ağacı zor besliyen kavruk bahçeliizbe kasabaevine dönüşü pek hazin olmuştu. Hele bir kere saat kulesimeydanında eski ardiyeden bozma sinemaya gidip de katı iskemleüzerinde kasaba halkına kar ışarak dakikada bir kopankovboy filmi seyrettiği günün akşamı bayılmıştı. İstanbul'udaha ziyadekokular ı ile düşünüyordu: Otomobillerin benzin kokusu,sinemalar ın lâvantalı kadın ve briyantinli erkek kokusu,pastacı Zar ın vanilyalıhamur ve rendelenmiş badem kokusu ile! Geceleripencereden dışar ıya ürke ürke göz atınca coşkun insankalabalıklar ını aydınlatankeskin elektrik ışıklar ını bulamamak, otomobil ve tramvaygürültülerini işitememek, aksine kasabanın kerpiç kesmiş sükûtunu, buztutmuş hareketsizliğini yatağının içinde bile karlı geceimişçesine duymak... Nebile'yi bitirmişti. Kendisi İstanbul'da

Sayfa 236

Page 237: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 237/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txthar vurup harmansavururken yar ı aç, yar ı tok Fakülteye devam ederekyakında doktor çıkacak olan komşu polisin kızı Hanife'yerastlamaktankorkuyordu. Bütün heyecanlar ının tükendiği bu genç kızyüreğinde artık bir tek his hüküm sürüyordu: Babasına kar şı hudutsuz bir kin, bir garaz! Küçücük kasabasında, mavi gözlü mahkemekâtibine gönlünü kaptırarak yerine getirilmesi kolay bir takımbasitemellerle memnun yaşarken ve daima böyle yaşayacak ikenİstanbul debdebesini tanıtan, sonra hepsini elinden alan bubabayadüşman kesilmişti. . Gerçi Halil işin farkında idi; ikide birkar ısına dert yanıyordu:-Hele şu kancığa bak! Ayağına mıh batasıca! Öz babasınagaraz bağlamış. Ben nideyim? Yeldim yeldim yol verdim,emeklerimi seleverdim. Dünyadır bu. Başımıza geldi işte bir kelli. Malımı ityediği yetmiyormuş gibi şimdi de bağr ımı bit yiyor! O, böylesızlanırkengün geçtikçe süzülüp solan Nebile'nin ufacık kalmış yüzünde büsbütün iri görünen yaşli siyah gözleri akşamüstüyağmur altındakiTaksim Meydanı gibi sırsıklam, par ıl par ıldı. Babasınınsesini işittikçe,garazdan yüreği burkularak ve öğrendiği

Sayfa 237

Page 238: Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

8/9/2019 Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri

http://slidepdf.com/reader/full/refik-halit-karay-memleket-hikayeleri 238/238

Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleriuu.txtİstanbul lehçesiniunutarak memleket ağzıyle söyleniyordu:-Sakalın teneşirde sabunlana!Şişli, 1947SON