Paradigma Şubat 2013

32
Haber Analiz paradigma/şubat 2013 1 Şubat 2013 Yıl:3 Sayı:7 Aylık süreli yayın Aksamalara rağmen Kosova ve Sırbistan diyaloğu sürüyor. Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova: Dış Politikası ve Kat Ettiği Yol PDK ile AAK arasındaki yakınlaşma yeni bir koalisyon habercisi mi? Paradigma

description

www.paradigmarc.org

Transcript of Paradigma Şubat 2013

Page 1: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 1

Şubat 2013 Yıl:3 Sayı:7 Aylık süreli yayın

Aksamalara rağmen Kosova ve Sırbistan diyaloğu sürüyor.

Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova:Dış Politikası ve Kat Ettiği Yol

PDK ile AAK arasındaki yakınlaşma yeni bir koalisyon habercisi mi?

Paradigma

Page 2: Paradigma Şubat 2013

2 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

İçindekiler

Taner Boynik Kosova’nın son 5 yıldaki gelişmelerini sayfa 4’te değerlendiriyor.

Kosova ve Sırbistan arasındaki diyalog Mediha Yarımhoroz’un kaleminden sayfa 6’da.

İbrahim Ömer sayfa 13’te Kosova’nın son dönemdeki yasa karmaşasını inceliyor.

Dr. Erhan Türbedar Sırbistan Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretini Sayfa 18’de ele alıyor.

Barış Goriça “Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova’nın Dış Politikası” makalesiyle sayfa 21’de.

Page 3: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 3

Paradigma Research Center’ın süreli yayınıdır. Ayda bir yayınlanır. Yayın hakları Paradigma RC’ya aittir.

Genel Yayın Yönetmeni: Taner Boynik

Editörler: Dr. Erhan TürbedarEsin Muzbeg

Haber & Röpörtaj:Mediha Yarımhoroz

Mizanpaj:Davut Şala

Hesap no: BKT Pejton Şubesi 1901447372031126Yıl 3, sayı 7; Şubat 2013 Adres: Shpend Berisha 11 Prizren/KosovaTel: +377 44 201 497 Faks: +381 29 623 [email protected] www.paradigmarc.org

Yayına hazırlanış tarihi: 15.02.2013

Yazılarda ileri sürülen görüşler Paradigma’nın resmi görüşü değildir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Paradigma © 2013

Paradigma

Paradigma Taner [email protected]

Merhabalar,

Siz değerli okuyucularımıza geçen sayımızda ifade ettiğimiz gibi, Paradigma Dergisinin devamını sağlamış olmamızın mutluluğu içerisindeyiz. Yedinci sayısına ulaşan dergimizi hazırlarken, sizlerden geçen ay içerisinde gelen çok sayıdaki olumlu geri beslemeleri ve tavsiyelerinizi dikkate almış bulunuyoruz.

Fırsat oldukça ifade ettiğimiz gibi, alanında uzman veya uzmanlaşma yolundaki saygıdeğer dostlarımızı makale ve analizleriyle aramızda görmekti. Yapılan çalışmalar sonucu bizimle temasa geçen doğrudan ve ya dolaylı olarak tanıdığımız çok değerli dostlarımızdan yazı taleplerinde bulunduk. Bu tutumumuz siz değerli okuyucularımıza farklı alanlarda bilgi sahibi olmanıza imkan yaratacağı gibi, değerlendirmeleriyle katkı sunan herkese birikimlerini paylaşmak ve toplumumuzu ilgilendiren önemli konulara yardımı dokunmalarına bir ortam sağlamaktadır.

Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılını da kutladığı bu ayki sayımızda, Barış Goriça Kosova’nın Dış Politikası üzerindeki makalesiyle analiz ve değerli görüşlerini bizlere aktarmaktadır. Dr. Erhan Türbedar, Kosova’yı da yakından ilgilendiren Sırbistan ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının Ankara’daki görüşmelerini bizlere analitik bir değerlendirmeyle sunmuştur. İbrahim Ömer Kosova’nın son dönemlerdeki yasa karmaşıklığı üzerindeki analiziyle karşımıza çıkmaktadır. Mediha

Yarımhoroz Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalogun gelişim sürecinin ayrıntılı değerlendirmesini sizlerle paylaşmaktadır. İlaveten, Paradigma ekibi olarak Kosova gündeminde öne çıkan ve özellikle bağımsızlık ilanından sonra bugüne kadar olan ekonomik ve diğer gelişmeleri sizlere sunmaktayız

Biz, Paradigma ekibi olarak siz değerli okuyucularımıza, eğer varsa değerli analizleriniz ve uzmanlık alanlarınızla ilgili olarak bizlerle temasa geçmenizi ifade etmek isteriz. Geçen sayımızda da olduğu gibi, dergimizi Paradigma Research Center internet sitemiz üzerinden paylaştığımız gibi, elektronik posta yoluyla da ulaşabildiğiniz herkese ulaşmaya çalışıyoruz. Beklentimiz, en kısa zamanda ilgili çalışmalarımızın tamamlanması ardından, dergimizin hem elektronik hem de baskılı halini sizlerle paylaşmak olacaktır.

Paradigma ekibi olarak bizlere katkılarını esirgemeyen herkese ve dergimize göstermiş olduğunuz yüksek ilgileriniz için sizlere teşekkürlerimizi sunmayı borç biliriz.

Saygılarımla.

Page 4: Paradigma Şubat 2013

4 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Beşinci Bağımsızlık Yılında Kosova

17 Şubat 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılını kutlarken bugüne kadar kaydettiği gelişmeler değişik açı ve seviyelerden değerlendirilmesi gereklidir. Uzun süre gündemde kalmış ve halen belirli çevrelerde ortaya atılan Kosova’nın tek taraflı olarak Sırbistan’dan ayrılması üzerindeki tartışmalara rağmen, Kosova bir devlet olma yolunda yavaş yavaş ilerleme kaydetmiştir.

Bu ilerlemelerin belki de beklendiğinin aksine daha yavaş gelişmesi, özellikle Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin uluslararası boyutu çerçevesinde yaşanan mücadeleden nasibini almıştır. Bunun sonucu olarak siyasi, sosyal ve ekonomik zorluklar Kosova’da önemli düzeylerde boy göstermektedir. Bir taraftan Kosova özellikle uluslararası alandaki ilişkileri ve kendi konumunu güçlendirmeye çalışırken, diğer taraftan da ülke içindeki düzenlemelerini ve politikalarını düzenleme çabasındadır. Konuyla ilgili olarak, özellikle istihdamın kötü seyir sergilediği ve istikrarlı bir ekonomik büyüme ve sürdürülebilirliğine gerek duyulduğu her geçen gün artarak vurgulanan unsurları oluşturmaktadır. Kosova’daki ilgili çevrelerin ve özellikle de sıradan vatandaşın değerlendirmelerine dayanarak, özellikle ekonomi, mülkiyet, sosyal, kültürel vs gibi alanlardaki bu tür gelişmelerin istenen seviyelerde olmamasıdır. Kimi durumlarda bu, Kosova’nın yetmişli yıllardan

başlayıp özellikle 1999 yılından bu yana maruz kaldığı geçiş dönemlerine dayandırılmaktadır. Bunun belirgin bir örneği, bazı hukukçuların da istenmeyen durum olarak tespit ettiği, bir yasa karmaşasının aslında var olduğu ve dolaylı da olsa günlük yaşama etki etmesidir.

Bunların haricinde, Kosova’nın ilerleme kaydettiği veya halen tam anlamıyla geliştiremediği alanlarla ilgili olarak ifade edilebilecek daha birçok sayıda unsurun etki ettiği söylenebilir. Yukarıda da belirtildiği gibi, tüm engel ve kolaylıkların sadece Kosova’nın 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden sonraki döneme atfedilemeyeceği gibi, çözüm arayışlarında geçmiş dönemleri de göz ardı etmemek gereklidir. Yeni devletlerin inşası süreçlerinde ekonomik, siyasi, bölgesel işbirliği, uluslararası konum, tarihi, kültürel vs gibi unsurların dikkate alındığı göz önünde bulundurulursa, uzun vadede istikrarı sağlamak için yeni kurulan devletlerin diğer devletlere rağmen daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalacağı söylenebilir. Dolayısıyla, mevcut durumu değerlendirmek amacıyla çok yönlülük bir anlayış içerisinde Kosova’nın konumu ve gidişatını değerlendirmek gereklidir

Tüm bu belirtilenler çerçevesinde, 2008 yılı bağımsızlık ilanı sonrasında, özellikle bağımsızlık denetimini gerçekleştiren uluslararası yapılanmalar,

Taner [email protected]

Page 5: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 5

Kosova’nın ilerlemesi gerektiği çizgiyi belirtmeye çalışmıştır. Devlet olarak varoluşunun daha ikinci yılına girerken, özellikle Uluslararası Sivil Ofis ve yabancı ülke temsilcileri reform, uzlaşma ve istikrarı Kosova’nın üzerinde durması gereken temel öncellikler olarak ifade etmişlerdir. Bunları yerine getirmek için Kosova makamlarına rüşvetçilikle mücadele etmesi, hukuk üstünlüğü geliştirmesi, güçlü bir ekonomi kurması çağrıları gerçekleştirilmiştir. Bağımsızlığın ilk yılları ve konuyla ilgili olarak en son dönemdeki gelişmeleri karşılaştırmak açısından mevcut durumdaki değerlendirmelere bir göz atmak gereklidir. Kosova, bu çağrılar yanıt olarak ilgili mevzuatlar çıkartmış ve devlet Ajansları kurmuştur. Her ne kadar rüşvetçilikle mücadelede bu tür adımlar olumlu adımlar olarak görülse de, Avrupa Komisyonunun 2012 Kosova İlerleme Raporu, rüşvetçilikle mücadelede Kosova’nın halen çok ciddi zorluklarla kaşı karşıya olduğunu tespit etmektedir.

Ekonomi alanındaki gelişmeleri değerlendirirken, bağımsızlık sonrası dönemde Kosova’nın yapmış olduğu çalışmalar serbest rekabet unsuru içeren açık piyasa ekonomisi ilerletmek yönünde olduğu söylenebilir. İlaveten, sürdürülebilir bir ekonomi için gerekli ekonomik, sosyal ve mali politikalar üzerinde çalışmalar da gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar bunların göz ardı edilmemiş ve geliştirilmeye çalışılmış unsurlar olduğu söylenebiliyorsa da, Kosova’nın uzun vadeye yönelik istikrarlı bir çizgi sergilemediği görülmektedir. Bu ekonomik durumun genel bir değerlendirmesi veya bir başka deyişle bağımsızlık sonrası yılların karşılaştırılması yapılırsa, ekonomik durumun sıkıntı verici bir vaziyette olduğu ifade edilebilir. Bağımsızlık

döneminin belirli bölümlerinde yaşanan bütçe açıkları ekonomik büyümeyi teşvik edemez halde bırakmıştır. Ancak, Kosova’da neredeyse inşaatı tamamlanmış otoyol çalışmaları, yeni enerji tesislerinin kurulma planları, önemli özelleştirme çalışmalarının Kosova’daki durumun aslında bir geçiş içerisinde olduğunu ve gelişmelere kucak açabileceği yönünde de değerlendirilmektedir.

Kurumsallaşmak ve anayasal düzeni sağlamlaştırmak ve korumak ile yargı sistemindeki reformlara adım atmak amacıyla, bağımsızlık sonrasında yapılan önemli çalışmalardan bir diğeri Anayasa Mahkemesinin 2009 yılında kurulmasıdır. Anayasa Mahkemesinin başarılı bir çizgi sergilediği önemli bazı konularla ilgili olarak almış olduğu kararlarda görülebilir. Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse, Prizren Belediyesi logosundaki tüm toplulukları kapsayıcı olmayan unsurların mevcut olduğuna hüküm getirmesi. Keza, eski Cumhurbaşkanı olan Fatmir Sejdiu’nun Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Kosova Demokratik Birliği LDK’nın siyasi partisini liderliğini de elinde bulundurmasının anayasa aykırı olduğunu belirlemiştir. Buna rağmen, Kosova’nın yargı sistemi üzerinde bazı olumlu çalışma ve uygulamalarda bulunmuş olmasına rağmen, yargı sistemini halen zayıf olduğu açıkça denetim raporlarında ifade edilmektedir. Buradaki en büyük engel olarak yargıya yapılan müdahalelerin mevcut olduğu belirtilmektedir.

Kosova’nın istihdam, sosyal politikalar ve kamu sağlığı alanında bazı gelişmelerine gerçekleştirildiği söylenmektedir. Ancak, bunların yetersiz kaldığı ve ivedilikle üzerinde durulması gereken önemli alanları teşkil ettiği ifade edilmektedir. İş

kanunu, sendikalar kanunu ve sağlık bilgi sistemi stratejilerinin kabul edilmeleri gibi yasal çerçeve önemli ölçüde geliştirildiği söylenmektedir. Fakat bu alanlarda mevcut idari kapasitelerin yetersiz olduğu ve mevzuat uygulamalarının acil eylem gerektirdiği de açıkça belli olmaktadır.

Kosova’nın uluslararası alanda ve dış politikasını belirleyen unsurlardan biri devlet olarak tanınmasıdır. Beşinci yılına girerken, Kosova’yı şimdiye dek (yazının hazırladığı andaki Dışişleri Bakanlığının resmi kaynaklarına göre) 98 ülke tanımıştır. Türkiye, Amerika ve Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmının Kosova’yı tanıdığı gibi, özellikle Sırbistan’la olan sorunlardan dolayı Rusya, Çin gibi ülkelerin de engelleriyle halen istenen tanınma düzeyine ulaşılmış değildir.

Tüm bu belirtilenlere rağmen, Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılına girerken sadece olumsuz gelişmelerle karşı kaşıya kaldığı söylenemez. Kosova birçok gelişmiş demokrasilerin aksine, mevzuat ve sağladığı haklar açısından ile kültür, spor, iletişim imkanları gibi faklı alanlarda sergilemiş olduğu azim ve adımlar, Kosova’nın dış dünyaya tanıtılması ve gelişmesine katkı sunduğu açıktır. Burada ifade edilenler, belki bir değerlendirmeden ziyade, Kosova kurumlarının üzerinde ciddiyetle durması gerektiği alanlarının bir tespiti olarak değerlendirilebilir. Zira, gelecekte Avrupa Birliği üyeliğini hedefleyen bir ülke olarak Kosova’nın mutlaka bu konular üzerindeki gelişmelerini katlayarak artırması kaçınılmazdır.

Page 6: Paradigma Şubat 2013

6 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Başlangıçtan Bugüne Kosova ve Sırbistan Arasındaki Diyalog

Sırbistan’da Mayıs 2012’de yapılan seçimler nedeniyle verilen sekiz aylık bir aranın ardından Priştine ve Belgrat heyetleri Ekim 2012’de yeniden bir araya geldi. Bundan maada 3 görüşmede bulunuldu. Tarafların Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) temsilcilerin arabuluculuğunda teknik müzakereler altında bir yılı aşan bir sürede devam eden görüşmelerinden somut sonuçlardan diploma denklikleri ve tapu kayıtlarının iadesi gibi konuların dışında sonuçların çıktığını söylemek mümkün değil. Sorunlu dahi olsa entegre sınır yönetimi gibi konularda da kısmi ilerlemeler kaydedildi.

Geçtiğimiz yılın yaz aylarında iki ülke arasında yapılan görüşmelerin başbakanlar arası yapılacak bir diyaloga dönüştürülüp Kosova Başbakanı Hashim Thaçi ile Sırbistan Başbakanı Ivica Dačić’in, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ortaklaşa hazırladıkları “Kosova-Sırbistan ilişkilerinin normalleşmesi” diyalogunda bir araya gelmesi üzerinde durulmaya başlandı.

Bu yönde açıklamalar geldiğinde her iki tarafta da görüşmeleri onaylayan ve görüşmelere karşı çıkan sesler yükseldi. Kosova tarafı Sırbistan’daki seçimlerden sonra Belgrat’ta iktidara milliyetçilerin

Mediha Yarımhoroz

Kosova ile Sırbistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla gündeme getirilen diyalog konusu zaman zaman aksamalarla da olsa devam ediyor. Önce teknik düzeyde başlayan diyalog, teknik ekipler nezdinde devam etse de siyasetin zirvesindeki isimleri de bir araya getirdi. Ağır ve temkinli müzakerelerde somut olarak çok büyük gelişmelere imza atılamadı. Ancak diyalogun sürdürülme ve meseleleri adım adım takip etme süreci gerek taraflar, gerekse uluslar arası camia tarafından bir başarı olarak değerlendirildi. Bu analizde, ana hatları ile başlangıçtan bugüne kadar diyalogda yaşanan süreçleri ve bir yandan diyalog devam ederken, diyalogu dışarıdan takip eden siyasi ve toplumsal odakların görüş ve eylemlerini bulabilirsiniz.

Page 7: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 7

gelmesiyle daha da kışkırtıcı bir söylemle konuya yaklaşacakları tedirginliğini yaşıyordu.

Eylül ayının başında Kosova, Başbakan Hashim Thaçi’nin kuzeyin entegrasyonu planını Washington ve Brüksel’e teslim ettiğini söylemesine rağmen Meclis, Hükümet’in kuzeyle ilgili nasıl bir entegrasyon planı hazırlandığını tartışıyordu.

Hükümet yetkilileri kuzeye dair girişim planının mevcut olduğunu duyursa da, siyasi partiler Sırbistan ile yapılacak olan diyalogun Meclisten çıkacak ortak bir konsensüs doğrultusunda yapılması gerektiğinin üzerinde duruyordu ve kuzeyle ilgili planın meclise sevk edileceği konusunda başbakana olan güvensizliklerini dile getiren açıklamalarda bulunuyorlardı.

Genel Sekreter olmasına rağmen, parti başkanı Thaçi ile anlaşmazlığa düşmesi üzerine Kosova Demokratik Partisi (PDK) ile arası açılan Kosova Meclis Başkanı Jakup Krasniqi, Kosova’nın müzakerelere nasıl gideceği ve neyi görüşeceğiyle ilgili bir planının olup olmadığı konusunda Meclisin bilgisi olmadığını savunurken muhalefetteki Kosova Demokratik Birliği (LDK) Başkanı İsa Mustafa, Sırbistan ile siyasi diyaloga karşı olduğunu, Sırbistan ile siyasi müzakerelerin Viyana’da sona erdiğini artık görüşülecek hiçbir konunun kalmadığını Sırbistan ile diyalog için halkın sorulması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Kosova Başbakan yardımcısı Hajredin Kuçi, LDK başkanının bu önerisini düşüncesiz ve çok popülist olarak değerlendirdi.

LDK ayrıca Ahtisaari Planı’ndan taviz verilmemesi gerektiğini aksi halde Kosova’nın yeni

bir Bosna’ya dönüşebileceği uyarısında bulundu. Görüşmelere başından beri karşı çıkan “Vetëvendosje” lideri Albin Kurti, Kosova’nın bağımsızlığını tanımayan Sırbistan’la görüşmenin neden yapıldığına anlam veremediğini söylüyordu.

Başbakan Thaçi ve iktidardaki siyasiler ise diyalogun başlaması taraftarıydı ancak Kosova’nın toprak bütünlüğünün tartışılacak konular arasında olmayacağını gibi önkoşulun da Sırbistan’ın kuzeyde illegal, polis ve milis (paramiliter) güçlerini lağvetmesi ve bu doğrultuda her çözüm Anayasa ve Ahtisari Planı kapsamında olması gerektiğini savunuyordu.

Belgrat müzakerelere Priştine’den farklı noktalardan yaklaşıyordu. Sırbistan Başbakanı İvica Dačić, teknik diyalogun devam etmesinin gerekli olduğunu ancak yeterli olmadığını ve Sırbistan’ın “ne doğrudan ne de dolaylı yoldan” Kosova’yı tanımayacağına da vurgu yapıyordu. Dačić, Brüksel’in Kosova bağımsızlığını kabul etmesi için Sırbistan’ı mecbur edemeyeceğini ve Kosova’nın bölünmesini olası en iyi ve en reel çözüm olarak gördüğünü ifade eden açıklamalarda bulunuyordu.

Daçiç’in Kosova’nın bölünmesiyle ilgili görüşünü ortaya atmasının ardından Kosova’da yaşayan Sırplar, kuzeyde yaşayanların bölünmeye olumlu, güneyde yaşayan Sırpların da buna karşı tavır sergilediği ve Sırbistan Hükümeti’nin konuyla ilgili referandum ilan etmesi gerektiğine işaret ettiler. Sırbistan Cumhurbaşkanlığı da Kosovalı Sırplarla aynı görüşü paylaşarak Sırbistan’ın AB entegrasyonu karşılığında, Kosova’yı tanımasının şartlandırılması

halinde, Sırbistan’da ‘Kosova veya Avrupa mı?’ referandumun yapılması ihtimali üzerine durdu.

Diğer taraftan Sırbistan Başbakanlığı Kosova Ofisi Müdürü Aleksander Vulin ülkesinin Kosova hususunda taviz vermeye hazır olduğunu ve ‘’Görüşmeler bir devlet olarak Kosova ile değil, Arnavut halkının temsilcileriyle yapılacak’’ açıklamasında bulundu.

Sırbistan’ın Kosova Bakanlığı eski Genel Sekreteri olan Oliver İvanoviç ise Kosova sorunu için çözüm yollarının bulunmasının aceleye gelmemesi düşüncesindeydi ve Sırbistan’ın AB’ye katıldıktan sonra Arnavutlarla bir uzlaşma sağlanabileceği görüşünü ileri sürüyordu.

Sırbistan ve Kosova’daki Arnavut temsilcilerinin düşünceleri bu yöndeyken Sırbistan ve Kosova arasında kalan Sırbistan’ın güneydoğusundaki Preşova Vadisi’nde yaşayan Arnavut temsilciler, Priştine ve Belgrat arasında yapılan müzakerelere katılmak istediklerini belirten açıklamalarda bulundu. Bujanovac Belediye Başkanı Junus Musliu, Preşova sorununa da çözüm getirmek istediklerini ve Arnavutluk’un 100. kuruluş yıl dönümünde Preşova Vadisi’nin üç belediyesinin Kosova’yla birleşmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.

Uluslararası Temsilciler de bu süreçte diyalogu destekleyen ve her iki tarafa da uyarılar içeren cümleler kurdu. Koha Ditore Gazetsine demeç veren Martti Ahtisaari, sınırlar konusunun diyalogda yer almayacağını ve Kosova’nın bağımsız bir devlet olduğunu yineledi. Güney-Doğu Avrupa İstikrar Paktı’nın eski koordinatörü

Page 8: Paradigma Şubat 2013

8 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Erhard Busek ise Belgrat’ın “Novosti” Gazetesine yaptığı açıklamada “2014 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde tüm Balkanların Avrupa ailesinde olacaklarını söylemişizdir. İyi ama bu galiba böyle olmayacak. Kesin olarak bilinen ise, Sırbistan’ın AB-ye girmesinden önce Kosova’yı tanımasının mecbur olduğudur” ifadelerinin kullandı. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen Batı Balkanların Avroatlantik entegrasyonlarının bölgede barış ve istikrarın sağlanması için en etkili yol olduğu yönündeki görüşlerini dile getirdi.

Ekim ayının başında Kosova ile Sırbistan arasındaki geçiş noktaları gerginliklerin odak noktasıydı. Dobrosin sınır kapısında Sırp polis kontrol noktasında ateş edildi fakat olayda ölen ya da yaralanan olmadı ancak bu durum ortamın gerilmesine neden oldu.

İki ülkenin başbakanı ilk olarak 19 Ekim 2012’de Brüksel’de Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton arabuluculuğunda bir araya geldi. Ashton, Kosova’nın kuzeyinde yaşayan ve Priştine yönetimini kabul etmeyen Sırpların ağırlıkla yaşadığı bölgedeki sınırlar üzerinde anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Yapılan görüşmenin ardından Kosova Başbakanı Hashim Thaçi diyalogun ‘yapıcı bir ruhla’ yapıldığını ve ‘önemli ölçüde konuların görüşüldüğünü’ söyledi. B92 televizyon kanalına verdiği demecinde İvica Daciç ise diyalogu iyi ve yararlı olarak değerlendirdi.

Görüşmede Niş ve Priştine kentlerini birbirine bağlayacak bir otoyolun fizibilite çalışmasını

yürütecek ortak bir çalışma grubu üzerinde de anlaşmaya varıldı.

Brüksel’de iki başbakan arasındaki görüşmeler devam ettiği saatlerde Priştine’de Vetevendosje gösteriler düzenledi. Polisin göstericilere biber gazıyla müdahale etmek zorunda kaldığı protestolarda 18 polis ve dört gösterici yaralandı, aralarında milletvekilleri de bulunan 26 kişi tutuklandı.

Kasım ve Aralık ayında gerçekleşen görüşmeler öncesi ve görüşme sırasında yine protesto gösterileri düzenlendi. Belgrat yönetimi ile yürütülen görüşmeler, Kosova kamuoyunda halen tepkiyle karşılanıyor.

Görüşmelerin ilk somut anlaşması Kosova ve Sırbistan arasındaki iki sınır noktasında entegre sınır yönetiminin uygulanmasıyla başladı. AB yetkilileri memnuniyetlerini dile getirirken Kosova Arnavutları ve kuzeydeki Sırplar da anlaşmadan memnun değildi.

Muhalefet kuzey fonunun oluşmasıyla uniter gümrük sisteminin ihlal edildiğini ileri sürüp karşı çıkarken kuzeydeki Sırplar da, Kosova’ya gümrük vergilerini ödemek istemediklerini, bunun Kosova’nın bağımsızlığının kabulüne doğru atılan ilk adım olarak değerlendirdiklerini açıkladılar.

Her iki taraftan sürekli olarak varılan anlaşmalar hakkında farklı açıklamalar geldiği bu dönemde Sırbistan’ın Kosova ile hazırladığı platformu ve Preşova Vadisindeki UÇPMB’ye ait anıtın kaldırılması yönünde Sırbistan hükümetinin aldığı karar gündeme oturdu.

Kosova muhalefeti görüşmelerin hemen durdurulması gerektiğini talep ediyor, UÇPMB anıtına dokunulması halinde Preşova Vadisi’nde durumun patlak verebileceğine işaret eden Vetëvendosje Hareketi Milletvekili Rexhep Selimi, Arnavutları korumak adına savaşı dışlayanların hata ettiklerini, PDK milletvekili Nait Hasani Kosovalı Arnavutların Preşovalı Arnavutları korumaya hazır olduklarını duyurdu. Aynı dönemde Arnavut Ulusal Ordusu (AKSH) Kurmayı, Preşova’daki Arnavutları korumak için tüm mensupları ile subaylarının seferber edilmesi kararını aldı. Kosova’nın farklı yerleşim yerlerinde gösteriler düzenlenerek anıtın yıkılması ya da başka bir yere taşınması protesto edildi.

Kosovalı ve Preşova Vadisindeki Arnavutların tüm karşı çıkışlarına rağmen 20 Ocakta anıt kaldırılınca, Kosova’da Sırp mezar taşları ve kültürel mirasına saldırılar başladı. Yaşananlar her iki tarafı germiş ve diyalogu olumsuz etkileyeceği yönünde açıklamalar gelmişti. Kosova yetkilileri de saldırıları kınayan bildiriler yayınlamıştı.

Her iki taraftan da karşı çıkmalar ve milliyetçi unsuları içeren görüşmelerle ilgli belge hazırlanmış olsa da şimdiye kadar yapılan ve Şubat ayı sonunda da devam etmesi beklenen görüşmeler, her iki tarafın taviz vermesiyle ve AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ortaklaşa hazırladıkları “Kosova-Sırbistan ilişkilerinin normalleşmesi” plan ve programında ilerlemeye devam ediyor….

Page 9: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 9

Tek Koltuğa İki Başbakan Sığmıyor

Kosova’nın Geleceği İçin İttifak (AAK) Partisi lideri Ramush Haradinaj’ın Lahey Mahkemesinden beraat kararının çıkacağının sinyallerinin alınmasından itibaren Kosova Demokratik Partisi (PDK) ile başlayan yakınlaşma koalisyon ümitlerini gündeme taşımıştı. 100 gün süreyle Başbakanlık yapan ve görevi başında iken 2005 yılında Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesince suçlanması üzerine Lahey’e giden Ramush Haradinaj, tüm ithamlardan aklanmış bir lider olarak tekrar Başbakanlık koltuğuna oturmayı umuyordu. Haradinaj’ın umuduna PDK’dan da olumlu sinyaller verilmiş olmalı ki, AAK Haradinaj’ın dönüşünü adeta iktidar koltuğuna oturacak bir başbakan olarak ilan ettiler.

AAK bu süreçte diğer muhalefet bloğuna mesafe koyarak adeta bir iktidar partisi olarak hareket etmeye başladı. Haradinaj’ın 29 Kasım 2012 tarihinde Lahey’den dönüşünde kendisini havalimanında Başbakan Thaçi’nin karşılaması bu ihtimali daha da güçlendirdi. PDK’dan verilen olumlu sinyal muhtemelen şöyle bir gelişmeyi varsayıyordu: Cumhurbaşkanlığı ve seçim sistemi konusunda yapılacak anayasal ve yasal değişiklik ile Kosova bir yandan yarı başkanlık sistemine doğru kayarken

PDK lideri Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak, Başbakanlık koltuğu da AAK lideri için boşalacaktı.

Ancak iki partinin siyasi hesabının dışında, seçim ve anayasal reformu 2011 yılından beri iktidarla müzakere eden muhalefetin de bir hesabı vardı ve Kosova’da siyasi dengeler olası bir seçim sistemi değişikliği ile cumhurbaşkanlığı konusundaki anayasal reformun kısa zamanda sonuçlanmayacağını ortaya koyuyordu. Siyasi analistler göre, Thaçi, AAK’yi nötr hale getirmek ve muhalefet bloğuyla uyum içinde hareket etmesini önlemek maksadıyla Haradinaj’a başbakanlık umudunu verdi. Başbakan olacağı iddiasıyla sahneye çıkan Ramush Haradinaj, bugün PDK ile koalisyon konusunda son derece zayıf ihtimallerden bahsetmeye başladı.

Başbakan İken Lahey’e giden Haradinaj Başbakan Olarak Dönmek İstiyordu

Haradinaj 1998 – 1999 yıllarında UÇK ile Sırp güçleri arasında yapılan çatışmalar sırasında etnik temizlik ve savaş suçu işlemekle ithal ediliyordu. Mahkeme, insanlığa karşı suç işlendiğine dair kanıtın olmadığına hüküm verdi. Haradinaj 2005

Paradigma

PDK ile AAK arasındaki yakınlaşma ikinci Thaçi hükümetine yeni koalisyon ortağı olarak değerlendirilmişti. Haradinaj’ın Başbakanlık koltuğunda ısrar etmesi, Thaçi için ise Cumhurbaşkanlığı yolunun açılamaması üzerine bu koalisyon hayal oldu. Bu yakınlaşma gerçekten bir koalisyon ihtimalinin sinyali miydi yoksa Thaçi’nin AAK’yi nötr hale getirmek için siyasi bir oyunu muydu merak konusu…

Page 10: Paradigma Şubat 2013

10 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

yılında Kosova Başbakanı iken söz konusu suçlama gelmiş ve kendisi istifa ederek gönüllü olarak Lahey Mahkemesine teslim olmuştu. 2008 yılında mahkeme sonuçlanmış ve Haradinaj beraat etmişti. Ancak dava temyiz edilmiş ve Haradinaj bir kez daha yargı önüne çıkmıştı. Beratına ilişkin nihai karar 29 Kasım 2012 tarihinde geldi. Haradinaj, Başbakanken bıraktığı göreve gene Başbakan olarak dönmeyi arzuluyordu. Thaçi, AAK’nin desteğini önemsedi

Kosova medyasında yer alan spekülasyonlara göre Thaçi, Haradinaj ile ittifaka girip koalisyon hükümetini güçlendirmeyi, başbakanlık koltuğunu Haradinaj için boşaltırken, kendisi Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmayı hedefliyordu. Thaçi’nin parti içindeki muhalefeti kontrol edemez oluşu ve hükümetin Parlamento desteğinin azalışı AAK’nin vereceği desteği daha stratejik bir konuma oturttu. Her iki açıdan da AAK’nin ikinci Thaçi hükümetine desteği önem arz ediyordu. Ancak AAK lideri Ramush Haradinaj, hükümete başbakan olarak gireceği üzerinde ısrarlı olması nedeniyle, Thaçi bu koltuğun bir sahibinin olduğunu hatırlatmak durumunda kaldı. Başbakanlık koltuğunun kendisine seçmenin verdiğini hatırlatan Thaçi, seçmene rağmen bir karar alamayacağını, bir sonraki seçimde halkın iradesini beklemenin en doğru olacağını belirtti.

Reform süreci zaten tıkanmıştı

Thaçi, AAK’ye havucu uzatırken içeriğini tam olarak sunmuyordu. Çünkü hem seçim süreci hem de Thaçi’ye cumhurbaşkanlığı yolunu açacak anayasal reform süreci zaten tıkanmıştı. 2011’den beri 4 parti lideri Hashim Thaçi, Isa Mustafa, Behgjet Pacolli ve Albin Kurti tarafından

yürütülen müzakerelerden sadece seçim kampanya süresinin 15 güne indirilmesi ve Kosova’nın tek seçim bölgesi olması konusunda uzlaşmaya varıldı. Listeler, seçim barajı, Merkez Seçim Komisyonunun oluşumu gibi konularda bir ilerleme kaydedilemediği gibi, cumhurbaşkanlığı seçiminde düzenleme yapmayı öngören anayasal reform tamamen unutuldu. Cumhurbaşkanı Jahjaga, Anayasa Mahkemesi kararı ile de konumunu güçlendirerek 2016 yılına kadar görevinin başında olacağını açıklaması üzerine liderler, Cumhurbaşkanlığı meselesine girmeme konusunda uzlaşmaya vardı.

Koalisyon İhtimali Kalmadı

Thaçi başbakanlık koltuğunun müzakere edilemeyeceğini açıkça ilan etmesi üzerine AAK’nin ikinci Thaçi hükümetine dahil olmasının ihtimali kalmadığı gibi karşı tavır da almaya başladı. Siyasi analistler PDK’nin AAK’ye yakınlaşmasını Thaçi’nin siyasi bir oyunu olarak değerlendiriyor. Amaç: AAK’yi nötr hale getirmek ve diğer muhalif blokla hareketini önlemek. Thaçi’nin toplumda etkisi olan kişilere önemli kamu kurumlarında pozisyon vererek havuç yöntemi ile nötr hale getirme taktiklerini Adem Demaçi örneğinde olduğu gibi daha önce de uyguladığı biliniyor. Ancak her şeye rağmen AAK’nin hükümete desteği Thaçi için önemli idi. Thaçi hükümette AAK için yer açmaya çalıştı ancak başbakanlık koltuğunu değil. Maliye Bakanı Bedri Hamza’nın Merkez Bankası Başkanlığı müracaatı nedeniyle boşalan koltuğu Thaçi doldurmadı. Başbakan yardımcılığı ve birkaç bakanlık AAK’ye sunulmaya hazırdı. Fakat Haradinay, Başbakanlığa talipti.

Thaçi, hükümetteki pozisyonların bireylerin talepleri doğrultusunda

değil, seçimde elde edilen güçle belirlendiğine dikkat çekerek, halkın iradesine saygı göstereceğini söyledi. Halkın kendisini istediğini ima ederek, Haradinaj’a bu koltuğu bırakamayacağının net sinyalini verdi. PDK’nın bu tutumu karşısında AAK’nin iktidar olma hayali son buldu. Haradinaj, PDK ile koalisyon ortağı olmak için çok az iyimserlik kaldı diye konuştu. Koalisyon için olumlu sinyaller yok. AAK’nin bu yöndeki tutumu Thaçi’nin başbakanlık koltuğunu Haradinaj’a bırakmaya niyetli olmadığını açıklaması üzerine geldi.

Bir sonraki seçim sonrası PDK – AAK koalisyonu olur mu?

UÇK’nın siyasi varisleri olan PDK ve AAK arasındaki yakınlaşma parti tabanlarında da olumlu bir tepkiyle karşılandı. PDK’nın tabanında da AAK ile bir koalisyon istediği yönünde sinyaller geliyordu. Hem PDK hem de AAK tabanı böyle bir koalisyon için hazırlandı. Ancak Thaçi için Cumhurbaşkanlığı koltuğunun boşalmaması üzerine iki başbakan bir koltuğa sığamaz oldu.

PDK – AAK koalisyonunun seçimlerden sonra oluşacağı üzerine duran siyasi analistler var. Ancak Haradinaj’ın hayal kırıklığının ardından AAK’de bu koalisyona isteklilik de tartışma konusu oldu. Yeni bir koalisyon ihtimalini seçim sonrası dengelerin belirleyeceği kesin. AAK’nin başka bir ortakla başbakanlık koltuğunu alabilme ihtimalinin doğması durumunda bu fırsatı hiç çekinmeden değerlendireceği de bir o kadar kesin.

Page 11: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 11

Vize Serbestliği Süreci Ağır İlerliyor

Kosova’nın kısa zamanda Avrupa Birliği’nin vize serbestliği şemsiyesine dahil olacağına dair siyasi vaatlerin biraz daha erteleneceği belli oldu. Avrupa Komisyonunun, Avrupa Parlamentosuna ve Konseyine sunduğu, Kosova’nın vize serbestliği yol haritasında ilerleme raporu taslağı, Priştine yönetiminin oldukça geride olduğunu ortaya koydu. AB’li bazı diplomatların 2013 yılında Kosova’nın vize serbestliği alıp alamayacağına ilişkin soruya, cevabı hak etmeyecek kadar gayrı ciddi bir soru olduğu yönünde değerlendirmelerde bulundukları ileri sürüldü.

Vize Serbestliği Süreci

Avrupa Komisyonu 19 Ocak 2012 tarihinde Kosova ile vize serbestliği için diyalog sürecini başlattı. Bu süreçle ilgili olarak 14 Haziran 2012’de Kosova için yol haritası verildi. Kosova diyaloga başlamadan önce, vize serbestliğinin gerektirdiği temel reformları 2010 ve 2011 yılında yapmaya başlamıştı. Geri kabul ve yeniden entegrasyon konularının müzakereleri ise

2012 yılına kaldı. Avrupa Komisyonu, ilerleme raporunda yol haritasının gereklerini sıralarken eksiklere de vurgu yaptı.

Rapor, Kosova’ya yeniden entegrasyon konusunda oldukça eleştiri getirdi. AB ülkelerindeki verilerle Kosova’nın sunduğu veriler arasında uyumun olmadığına dikkat çekilen raporda, yeterli düzeyde bilgi paylaşımının olmadığı vurgulandı. AB ülkelerinden Kosova’ya dönen vatandaşların yeniden entegrasyonu için 2010 yılında 500 bin € olan fonun, 2012’de 3.2 Milyon €’ya çıkarıldığı ama bu fonun kullanımına ilişkin şeffaflık problemi dile getirildi. Kosova açısından en büyük sorunlardan biri de yolsuzluk ve organize suç olarak görüldü. Afganistan’da üretilip Türkiye üzerinden Kosova’ya buradan da AB ülkelerine iletilen eroin ve Latin Amerika’da üretilip Arnavutluk ve Karadağ üzerinden Kosova’ya buradan da AB ülkelerine iletilen kokain ticaretinin önlenmesi konusunda Kosova’nın daha fazla çaba sarf etmesi istendi. Yol haritasında belirtilen mevzuatın AB ile uyumlaştırılması veya eksik olanların

Paradigma

Tüm bölge ülkeleri vize Avrupa Birliği’nden vize serbestliğini aldıktan sonra Kosova’nın da çok kısa zamanda buna kavuşacağı dile getirildi. Ancak beklenenlerin aksine süreç oldukça ağır ilerliyor. Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosuna sunduğu taslak ilerleme raporunda ilerlemelerden çok engellerden bahsetti. Kosova’nın önüne yapılması gerekenlerle ilgili spesifik bir liste ve 70 kadar tavsiye sundu.

Page 12: Paradigma Şubat 2013

12 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

hazırlanması gerektiği bildirildi. Genel yasaların olmasına rağmen ikincil mevzuatın uyumlaştırmasında sıkıntılara değinildi. Kosova’dan istenenler arasında ortak sınır yönetimi ve insan ticaretiyle mücadele yasasının çıkartılmasının yanı sıra isimler, yabanılar, iltica, sınır kontrolleri, siyasi partilerin finanse edilmesi gibi birçok yasada ve mevzuatta reformlar talep ediliyor.

Kosova vize serbestliğinden uzak!

Başbakan Hashim Thaçi, Avrupa Komisyonu yetkilileri ile yaptığı görüşmede Kosovalıların Avrupa’ya yakınlaşma ve hayat şartlarının iyileştirilmesi konusunda gerekli görülen her reformu ve şartı yerine getireceğini belirterek bu konuda hem Avrupa Komisyonundan hem de EULEX’ten yardım istedi. Avrupa Entegrasyonları Bakanı Vlora Çitaku ise raporu genel olarak olumlu olarak değerlendirdi. Çitaku, raporda

hem yerine getirilen şartlara hem de beklenenlere vurgu yapıldığını söyledi. Ancak Kosova’nın bu serbestliğe ne zaman kavuşacağına dair bir açıklama yapmaktan çekindi. Kosova hükümetine 12 Şubat 2012 tarihinde raporu teslim eden Avrupa Komisyonu İç İşleri Komisyon Başkanı Stefano Manservisi, Kosova’nın vize serbestliğini alabilmek için daha çok sayıda kriteri yerine getirmesi gerektiğini bildirdi. Manservisi, 70 kadar tavsiyenin bulunduğu ve yerine getirilmesinin öncelikli olduğu spesifik listenin Priştine yönetimine teslim edildiğini ifade etti. Manservisi’ye göre bu tavsiyeler ve listeler yapılması gereken daha çok şey olduğunu fazlasıyla gösteriyor.

Hükümetin tepkisi

Kosova hükümeti Avrupa Komisyonunun bu raporuna ilişkin çok detaylı yorum ve açıklama getirmemekle birlikte önce memnuniyet duyduğunu

belirtti. Thaçi, talep edilen kriterleri yerine getirmek konusunda her şeyi yapacağını söyledi. Ancak özellikle muhalif partilerden vize serbestliği konusunda ciddi eleştirilerin gelmesi üzerine Thaçi, Avrupa’yı da eleştirmeye başladı. 14 Şubattaki Parlamento oturumunda milletvekillerine hitap eden Başbakan Thaçi, Kosova’nın vize serbestliğini hak ettiğini, sorunun Priştine yönetiminde olmadığını, asıl problemin Kosova’nın statüsü konusunda birlik oluşturamayan Brüksel’de yaşandığını söyledi. Thaçi, Brüksel’in eski Yugoslavya ve Sırbistan döneminden kalma bir alışkanlığı ile Avrupa’daki Arnavutları ikinci sınıf vatandaş olarak görme alışkanlığını sürdürdüğünü dile getirdi.

Avrupalı bazı diplomatların 2013 yılında Kosova’nın vize serbestliği alıp alamayacağına ilişkin soruya, cevabı hak etmeyecek kadar gayrı ciddi bir soru olduğu yönünde değerlendirmelerde bulundukları ileri sürüldü.

““

Page 13: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 13

Kosova’nın Yasa Karmaşası: Nedenleri ve Sonuçları

Hukuk güvenliği ilkesi, günümüzde vazgeçilmez evrensel hukuk kurallarından biridir. Birçok boyutu olmakla birlikte, bunlardan biri de, belirli bir toplumda yönetilenlerin hangi kurallara tabii olduklarını, dolayısıyla hak ve yükümlülüklerini önceden bilmelerini ifade eder. Gerek bireyler, gerekse tüzel kişiler davranışlarını ve uygulamalarını buna uygun olarak yaparlar. Bu ilkenin pratikteki yansımalarından biri, belirli bir yasal düzenlemenin yasa koyucu mecliste kabul edilmesinin akabinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesidir. Böylelikle aleniyetin sağlanmış olduğu ve toplumdaki herkesin ilgili yasayı öğrendiği kabul edilir. Sözgelimi, ceza kanunun suç saydığı bir eylem işlendiğinde, bu eylemin suç oluşturduğunun bilinmediği yönünde herhangi bir gerekçe öne sürülemez. Dolayısıyla, yasayı bilmemek mazeret sayılmamaktadır.

Kosova’da yasal sistemin karmaşık bir yapıya sahip olduğu dikkate alınırsa, bunun yakın siyasi tarihinde yaşadığı karmaşık süreçle doğrudan ilişkili olduğu ifade edilebilir. Bilindiği üzere 17 Şubat 2008

tarihinde Kosova bağımsızlığını ilan etmiş ve bu çalışmanın yapıldığı an itibariyle dünyanın 96 ülkesi tarafından devlet olarak tanınmıştır. Ancak yasal mevzuatında tam bir düzenden ziyade halen bir karmaşanın devam etiği de görülmektedir. Bunun nedenlerini idrak edebilmek için kısa çizgilerle de olsa Kosova tarihine bir göz atmamız gerekir.

Kosova, 2. Dünya Savaşından sonra kurulan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nde bir özerk bölge statüsünde idi. Cumhuriyet olmamasına rağmen 1974 Kosova Sosyalist Özerk Bölgesi Anayasası gereğince oldukça geniş düzenleme yetkisi bulunan bir meclisi vardı. Mecliste dönem için önemli hukuki düzenlemeler kabul edilmişti. Gerek federal düzeyde kabul edilen yasalar, gerekse bölge meclisinde kabul edilen yasalar geçerli idi. Ancak federal düzeyde kabul edilen yasaların geçerli olabilmesi için Kosova Meclisinin onayından geçmesini gerektiren kendine has bir sistem vardır.

1990’lı yıllarda Doğu Avrupa’da yaşanan

İbrahim Ömer İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk Yüksek Lisans Öğrencisi

Kosova’nın beşinci bağımsızlık yılını kutladığı şu günlerde belki de üzerinde en fazla durulması gereken konulardan biri, hukukun üstünlüğünün sağlanması konusunda Kosova’nın kat ettiği seviyedir. Bununla ilgili olarak öne çıkan ve doğrudan veya dolaylı olarak hukukun üstünlüğünü etkileyen bir diğer husus, Kosova’da belirgin bir yasa karmaşasının mevcut olduğudur.

Page 14: Paradigma Şubat 2013

14 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

sosyopolitik dönüşümden Yugoslavya da nasibini almış, ekonomik kriz ve aşırı milliyetçi akımların da etkisiyle parçalanmıştır. Özerk bölge olan Kosova’nın da ayrılmasından endişe eden Sırbistan yönetimi, Kosova parlamentosunu feshetmiş, bölgenin özerkliğini önemli ölçüde kısıtlayan anayasa değişiklikleriyle bölgeyi merkezi yönetime daha bağlı hale getirmiştir. Bunun dışında 1989 yılından sonra, Kosova’daki Sırplara ayrıcalıklı konum sağlayan bir takım yasalar çıkarmıştır. Sözü edilen bu yasalar daha sonra ayrımcılık yasaları olarak ifade edilmiştir.

Bu duruma tepki olarak zaten 1981 yılında öğrenci gösterileriyle kaynamaya başlayan ve Kosova’da, dönemin rejimi tarafından tek taraflı ve ayrılıkçı olarak nitelendirilen parlamento seçimleri sonucu belirlenen meclis üyeleri Kaçanik kentinde bir araya gelerek Kosova Cumhuriyetini ve yeni Anayasayı ilan etmiştir. O dönemde Arnavutluk dışında bu devleti tanıyan olmamış, etkisini artıran Sırbistan yönetimi karşısında ise Arnavutların sivil itaatsizlik süreci başlamıştır. Etnik gerilimin iyice artması ile çatışmalar başlamış ve bu durum 1999 yılında NATO’nun Yugoslavya’ya müdahalesine kadar sürmüştür.

Savaşı sona erdiren anlaşmayla birlikte, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararı uyarınca Kosova, Birleşmiş Milletler Misyonu(UNMIK) yönetiminde bir geçiş dönemi içerisine girmiştir. Karar gereğince, Birlemiş Milletler Genel Sekreteri Kosova Özel Temsilcisi(yaygın tabiriyle UNMIK Şefi) atanmış ve kendisine verilen oldukça geniş yetkiler çerçevesinde göreve başlamıştır.

Söz konusu yetkilerin arasında kuşkusuz en önemlilerinden biri, tek taraflı olarak “yasa” veya “düzenleme” çıkarma yetkisiydi. Bu yasalar UNMIK Regulation adında Kosova genelinde geçerli olmuştur. Türkçeye kimi yayınlarda bunlar “UNMIK Yönetmeliği” şeklinde tercüme edilmiş, fakat bazı hukukçular bunun pek de doğru bir ifade olmayabileceği belirtilmektedir. Zira, yaygın Türkçe kullanımda yönetmelik kavramı, yasaların altında bulunan normlardır. Bu çalışmada, UNMIK Regulation veya UNMIK Düzenlemesi tabirinin kullanılması tercih edilmiştir. Ancak, belirtilmesi gereken husus, BM’nin Kosova’daki tesis etmiş olduğu bu misyonun bir idari misyon olmasından ve dolayısıyla “yasal normlar” çıkartmada hukuki dayanağının neler olduğunu, bir başka araştırma ve değerlendirme konusu olduğudur.

UNMIK Şefinin çıkardığı 1999/1 sayılı ilk düzenleme yürürlükteki yasalara ilişkindir. Kosova’nın halen yaşadığı yasa karmaşasının miladı sayabileceğimiz bu düzenleme uyarınca Kosova’da geçerli olacak yasalar tespit edilmiştir. Buna göre; 1989 öncesinde

kabul edilen Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ve Kosova Sosyalist Özerk Bölgesi yasaları UNMIK düzenlemelerine aykırı olmadıkları ölçüde geçerlidir. 1989 yılından 1999 yılına kadar kabul edilen yasalar yine aynı şekilde UNMIK düzenlemelerine aykırı olmamak, ayrıca “ayrımcı karakter taşımamak” kaydıyla geçerlidir. Bunların yanında UNMIK Şefinin tek taraflı iradesiyle çıkarılan düzenlemeler da geçerli olacak ve uygulanacaktır. (1)Dolayısıyla, buna benzer birçok yasa UNMIK yönetimi tarafından çıkartılıp uygulamaya konmuştur.

2001 yılında UNMIK Şefi Hans Haekkerup, Anayasal Çerçeve’yi ilan etmiş ve yapılan parlamento seçimleriyle savaş sonrası ilk Kosova meclisi oluşturulmuştur. 2001 Anayasal Çerçevesi ilginç bir düzenlemedir ve bir geçiş sürecine işaret etmektedir. Seçimle oluşacak Kosova kurumlarına Geçici Öz Yönetim Kurumları adı verilmiştir. Bunların ve UNMIK Şefinin sahip olduğu yetkiler tek tek belirlenmiştir.(2)Bu anlamda, Anayasa hukukunda kabul edilen, egemenlikten kaynaklı olarak meclisin, dilediği alanda, dilediği ayrıntıda düzenleme yapabilmesini, konu itibariyle sınırlı olmamasını

Page 15: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 15

ifade eden “yasama yetkisinin genelliği” ilkesinden söz etmek mümkün değildir.(3) Yetkiler zamanla kademeli olarak Kosova Meclisine devredildiyse de, meclisinin bu dönemde egemen bir yasa koyucu gibi yasa koyamadığı, sadece belirlenen alanlar konusunda yetkili olduğu açıktır. Sonuç itibariyle bu dönemde belirli yasal düzenlemeler meclis tarafından kabul edilmiş ve UNMIK tarafından yayınlanmıştır.

Nihayet, Marti Ahtisaari’nin çözüm paketi uyarınca Kosova Meclisi 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmiş ve çözüm paketinde getirilen hükümler doğrudan Kosova Cumhuriyeti Anayasası şeklinde kabul edilmiştir. 2008 sonrası Meclisin kanunlaştırma çalışmaları devam etmiş ve halen etmektedir. Ancak bir yandan da sorun sürmektedir.

Çünkü Kosova’da bugün itibariyle, Kosova Meclisinin 2008’den sonra kabul ettiği yasaların yanında, 2001-2008 arası kabul edilen ve UNMIK tarafından yayınlanan yasalar, UNMIK Şefinin kendi iradesiyle çıkardığı UNMIK düzenlemeleri ve ayrımcı karakter içermeyen Yugoslavya SFC ve Kosova SÖB yasaları halen geçerlidir. Yani 4 çeşit yasa yürürlüktedir dememiz yanlış olmayacaktır.(4) Bu durum, yazının başlangıç kısmında belirtilen hukuk güvenliği ilkesine uygun değildir. Şöyle ki, somut bir olay karşısında bir hukukçunun dahi hangi yasal düzenlemenin geçerli olacağı hususunda karar verip hareket etmesi zaman alacaktır. Kaldı ki, sıradan insanların bu durumu anlamasını ve davranışlarını buna uygun düzenlemesini beklemek oldukça zordur.

Bağımsızlık sonrası dönemde

kanunlaştırma alanında önemli adımlar atılmış, İş Kanunu, Ceza Kanunu, Yükümlülüklere İlişkin Yasa gibi hukuk sisteminin temel kodları Kosova Meclisi tarafından kabul edilmiştir. 2012 tarihinde kabul edilen Yükümlülüklere İlişkin Yasa’nın yürürlük ve ilgayı düzenleyen 1058. maddesi bize yasa karmaşasının halen devam ettiği mesajını vermektedir. İlgili maddeye göre, Malların Satımına Dair UNMIK düzenlemesi yürürlükten kalkmaktadır. Ancak belirli maddelere ilişkin gerekli diğer yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar konuya ilişkin Y.S.F.C. yasaları yürükte kalmaya devam edecektir.(5)2010 tarihinde kabul edilen İş yasasının 99. maddesindeki yürürlük hükümlerinde ise, 2001 UNMIK Temel İş Kanunu Düzenlemesi, 1989 Kosova SÖB İş ilişkileri Kanunu, 1977 Yugoslavya İş Kanunu’nun yürürlükten kalktığı düzenlenmiştir.(6) Demek ki, yasanın kabul edildiği 2010 öncesinde, bu üç eski yasanın aynı anda uygulandığı yönünde bir yorum yapılabilir.

Toplumda hukuka uyma kültürünün egemen olabilmesi için atılması gereken ilk adım kuşkusuz, tek bir yasal mevzuatının oluşturulmasıdır. Geçiş sürecinde bir yasa karmaşası belki anlayışla karşılanabilir. Ancak Kosova artık bağımsız ve egemen bir ülke olduğuna göre, hukuken mevcut olmayan bir ülkenin geçmişteki yasaları veya uluslar arası bir misyonun tek taraflı düzenlemelerinin hala yürürlükte kalmasının anlamını yitirdiği söylenebilir. Kamu yararı bunu gerektirdiği için bir süre daha yürürlükte kalmaya devam etmeleri gerekiyorsa, pekala yeni yasal düzenlemeler yapılarak aynı veya benzer hükümler tekrar konulabilir.

Burada amaç zaten Yugoslavya veya UNMIK yasalarını içerik anlamında eleştirmek değil, bu şekilde yürürlükte kalmasının sorunlarına işaret etmektir. Sonuç olarak, ciddi bir sorun teşkil eden bu durumun bir an önce giderilmesi için yasa koyucu organ olan Kosova meclisinin yoğun bir mesai harcaması gerekir. Kuşkusuz yapılacak olan yeni yasal düzenlemeler hukukun evrensel ilkeleri, uluslararası sözleşmeler ve Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum içinde olmalıdır.

Kaynaklar:(1) ht tp ://www.sol idar.org/IMG/pdf/mpdl_protection_of_rights_in_kosovo.pdf. (2) h t t p : / / w w w .unmikonline.org/regulations/unmikgazette/06turkish/CF_Turkish_Anayasal_Cerceve.pdf.(3) http://www.anayasa.gen.tr/yasamafonksiyonu.htm. (4) ht tp ://www.sol idar.org/IMG/pdf/37_kosovo_labourlaw_albanian.pdf. (5) http://gazetazyrtare.r k s - g ov. n e t / D o c u m e n t s /L i g j i % 2 0 p e r % 2 0m a r r e d h e n i e t % 2 0 e % 2 0detyrimeve%20(turkish).pdf. (6) http://gazetazyrtare.r k s - g ov. n e t / D o c u m e n t s /Ligji%20i%20Punes%20(turkish).pdf.

Page 16: Paradigma Şubat 2013

16 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Kosova’nın Ekonomik Kalkınma Görünümü

Özellikle, 2008 ve 2012 yıllarında dünya genelinde yaşanan küresel krizin etkileri ve kriz sonrasında gelişmiş ülkelerin uyguladığı mali politikalar küresel ekonomiye yön vermeye devam etmektedir. Bu sürece, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmelerin aksine (Avrupa Birliğine (AB) üye bazı ülkelerin ekonomik yapılarındaki sorunlar ve artan siyasi belirsizlikler küresel ekonomik krizi olumsuz yönde etkilemiştir. Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostats) verileri, Avrupa’da birçok ülkenin borçluluk oranındaki artış, ekonomik kalkınma ve işsizlik verilerinin kaygı verici düzeyde olduğunu göstermektedir. Günümüz dünya ekonomisinde küreselleşmeyle birlikte ekonomide rekabetçilik de hızla artmaktadır. Böylesi zor bir rekabet ortamında ülke ekonomileri için hedef, yalnızca günü kurtaran ekonomik politikalar üretmek değil de mevcudu koruyarak uzun vadeli kalkınma planlarını daha fazla geliştirmektir.

Kosova, ekonomik kalkınma alanında bağımsızlığını ilan ettiği 17 Şubat 2008 tarihinden itibaren çok kısa bir süre içerisinde makroekonomik istikrarın sağlanması ve piyasa ekonomisine geçiş için gerekli yasal düzenlemeleri tamamlama konusunda önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bu bağlamda Kosova Hükümetinin orta ve uzun vadeli hedefleri arasında, ekonomik ve sosyal kalkınma ile sürdürülebilir makroekonomik politikaların geliştirilmesidir.

Küresel krize rağmen, Kosova ekonomisi 2008 yılından bu yana yıllık ortalama % 4,4 oranında büyüme kaydetmiştir. 2012 yılında ise dünyada yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar nedeniyle, hükümet olarak yaptıkları planlama çerçevesinde büyüme hızının yaklaşık % 3,6 ile 3,8 arasında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ekonomik büyüme, temel olarak özel tüketim ve kamu yatırımlarındaki artışlardan kaynaklanmaktadır. Ekonomik büyümenin büyük bir kısmı, çoğunluğunu

Paradigma

Ekonomik kalkınma, temel anlamıyla ekonomik alanda kaydedilen gelişme ve ilerleme esaslı olarak ekonominin bir bütün olarak ele alınması ile istenilen kalkınmışlık seviyeysine ulaşılmasıdır. Kalkınmanın bir diğer özelliği de toplumdan topluma farklılıklar göstermesidir. Gelişmekte olan ülkeler için kalkınma sosyal, kültürel ve ekonomik alanda yapılan gelişmeler iken, gelişmiş ülkelerde sosyal, kültürel ve ekonomik seviyenin daha da ileriye taşınmasıdır. Biz bu analizde bağımsızlığını yeni ilan eden ve devletleşme süreci içinde olan Kosova’nın ekonomik olarak kalkınma seyrini ele alağız. Kosova’nın bağımsızlığının ilanı ile global ekonomik krizinin meydana gelmesindeki paralellik Kosova’daki ekonomik kalkınma seyrini değerlendirirken dünyadaki gelişmelere de göz atmayı zorunlu kılıyor.

Page 17: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 17

küçük ve orta ölçekli işletmelerin oluşturduğu özel sektör faaliyetlerinden meydana gelmektedir. Gayri safi yurtiçi hasılayı büyük oranda bankacılık sektöründeki kaynaklar, dışardan gelen işçi dövizleri, yabancı yardımlar ve artan bütçe harcamaları oluşturmaktadır.

Dünya Bankası, Kosova’nın 2013 yılında diğer bölge ülkelerine göre %3,3’lük büyüme ile en fazla büyüyen ekonomi olacağını tahmin etmektedir. Geçtiğimiz yıllar ile kıyaslandığında 2013’ün % 3,3’lük büyüme hedefi düşük görünebilir ama dünyanın geneli, Avrupa’ya ve özellikle bölge ülkelerine bakıldığında bu oran bulunduğumuz yıl için ciddi bir büyüme hedefi olarak değerlendirilebilir. 2013 yılı ekonomik büyümeyi tüketim, yatırımlar ve ihracatın en fazla etkilemesi beklenmektedir.

Ekonomik kalkınmayı etkileyen bir diğer unsur da yatırımlardır. Kosova yurt dışı yardım ve yatırımlara ciddi bir ihtiyaç duymaktadır. 2011 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) %12,2’si Almanya ve İsviçre gibi ülkelerde yerleşik Kosovalı çalışanların gönderdiği dövizler oluşturmaktadır. Fakat yapılan araştırmalara göre yurt dışından gönderilen dövizlerin büyük bir bölümünün yatırım olarak değil de tüketim ağırlıklı olarak kullanıldığı açıklanmıştır. Kosova’da 2000-2012 yılları arasında 4.000’in üzerinde yabancı veya yabancı ortaklık şirketi kurulmuştur. 2011 yılı sonu itibariyle Doğrudan

Yabancı Yatırım (DYY) miktarı 2.2 milyar Euro’nun üzerindedir. DYY’lar ekonomik kalkınmayı doğrudan etkilemekte ve hükümetin yatırımları artırıcı ekonomi politikaları üretmesini gerektirmektedir. En fazla DYY yapan ülkeler sırasıyla; Almanya, İngiltere, Türkiye ve Slovenyadır.

Küresel krize rağmen Kosova’da son üç yılda DYY’larda birçok ülkenin aksine artış kaydedilmiştir. 2009 yılında vergi oranlarında yapılan indirimler ve Kosova’nın Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) üyelik süreçleri ile yabancı yatırımcılar açısından Kosova’nın güvenli ve yatırım potansiyeli olan bir ülke imajı ile DYY’ların artırılması hedeflenmektedir. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında, uygulanan politikalar yetersiz olduğu görülmekte ve yatırımları artırıcı yeni teşviklere ihtiyaç duyulmaktadır.

Bağımsızlıktan bu yana işsizlik, Kosova’nın temel ekonomik sorunu olmaya devam etmektedir. Kosova ekonomisi kayıt dışı bir ekonomi olduğu için bu işsizlik rakamları tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. 2013 yılı özellikle yatırımların artırılması ile üretimin artması ve işsizliğin azalması beklenmektedir.

Kosova’da işsizlik ve milli gelir rakamları ile halkın yaşayış ve tüketim alışkanlıkları karşılaştırıldığında, kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutta olduğu ve halkta büyük ölçüde nakde dayanan bir varlığın bulunduğu anlaşılmaktadır. Yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi diğer gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi, Kosova için de son beş yılda temel ekonomik sorunlardan birisini oluşturmaktadır. Yolsuzluk konusu, ekonomik büyüme ve kamu harcamaları üzerindeki

etkilerinden dolayı son yıllarda yolsuzluğun ekonomik büyümeyi kamu ve yabancı yatırım harcamalarını olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Yolsuzlukla mücadelede mali politikaların etkin bir biçimde uygulanması gerekmektedir. Sonuç olarak geleceğe yönelik ekonomik kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için; büyümenin kalitesini artırarak ekonomiyi canlandırmak, işsizlik, enerji ve sağlık konularındaki temel ihtiyaçları karşılamak, var olan zengin doğal kaynaklarının etkin kullanılması ve karar verme sürecinde daha hızlı adımların atılması gerekmektedir. İş gücü piyasasında yeni reformlar ve özellikle enerji başta olmak üzere önemli altyapı yatırımlarının gerçekleştirilememesi rekabet gücünü azaltacağı gibi ekonomik kalkınmayı da yavaşlatacaktır.

Kosova Hükümetinin önümüzdeki dönemde ekonomik büyüme tahmini; enerji, telekomünikasyon ve maden gibi birçok sektörde büyük projelerin hayat geçirilmesi, özelleştirmeler ve yabancı yatırımların artması ile büyümenin devam edeceği yönündedir. Fakat ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkileyen en önemli etken ihracat seviyesinin düşük oluşudur. Kosova ekonomisinin ithalata dayalı bir ekonomi olması ve ihracatın ithalatı karşılama oranının çok düşük olması ekonomik büyümenin önündeki temel sorundur. Dolayısıyla sürdürebilir bir ekonomik kalkınma programı için temel hedef, önümüzdeki dönemde ihracat oranının artırılmasına yönelik mevcut üreticileri teşvik edici politikalar geliştirmek ve yeni yatırımcıları Kosova’ya çekmek olmalıdır.

Dünya Bankası, Kosova’nın 2013 yılında diğer bölge ülkelerine göre %3,3’lük büyüme ile en fazla büyüyen ekonomi olacağını tahmin etmektedir.

Page 18: Paradigma Şubat 2013

18 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Nikoliç’in Türkiye Ziyareti ve Türk-Sırp İlişkileri

Balkanlar’la ilgilenenler, Yugoslavya Kralı Aleksandar Karacorceviç ile Atatürk arasında özel dostluk ilişkisinin var olduğunu bilirler. Kral Aleksandar, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu’nun İtilaf Devletleri’nce işgali planlarına katılmayı reddetmekle Atatürk’ün gönlünü kazandığına inanılıyor. Aleksandar 1934 yılında Marsilya’da öldürüldüğünde, Atatürk Belgrat’a gönderdiği telgrafta değerli kardeşini yitirdiğini söylüyordu. Komünist Yugoslavya’nın önderi Yosip Broz Tito’nun 1954 yılındaki Ankara ziyareti de oldukça görkemliydi. Neticede, Ankara ile Belgrat arasındaki dostluk kapıları çoktan açıldı. Ancak, Soğuk Savaş dönemine ait ideolojik ayrım çizgilerinin etkisiyle 1955 sonrasında Ankara - Belgrat ilişkileri eski heyecanı yitirmeye başladı.

1990 sonrası dönemde Ankara - Belgrat ilişkileri eski Yugoslavya coğrafyasında yaşanan olaylardan yakından etkilendi. 1992-1995 yılları arasında Bosna’da ardından da 1999’da Kosova’da yaşananlar, Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin dalgalı seyir izlemesine neden oldu. Ekim 2000’de Sırbistan’da demokratik güçlerin iktidara gelmesinin ardından, Türkiye-Sırbistan ikili ilişkileri düzelme sürecine girmiştir. Ancak, Kosova’nın 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını

ilan etmesinin ardından, Türkiye’yle Sırbistan arasındaki ilişkilere yine soğukluk hakim olmuştur. Bilindiği gibi, Türkiye Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ilk dalga ülkeleri içinde yer almıştır.

Son dört yıldır, Ankara ile Belgrat ikili ilişkilerin düzeltilmesi ve geliştirilmesi konusunda kararlı adımlar atıyor. Türkiye ile Sırbistan üst düzey yetkilileri arasında kişisel dostluklar yeniden kuruluyor. Türkiye, Balkanlar’daki barış ve güvenliğin pekiştirilmesi çabalarında Sırbistan’ı adeta bir ortak ülke olarak seçmiş bulunuyor. Ne var ki Ankara-Belgrat arasındaki yakınlaşma kimi zamanlar Boşnaklar ve Arnavutlar içinden tepkilerin gelmesine neden olabiliyor. Oysa Ankara ile Belgrat yakınlaştıkça, kuşkusuz bunun Balkanlar’ın geri kalanına da olumlu yansımaları olacaktır. Ancak son dönemde Türkiye ile Sırbistan arasında görünen yakınlaşma daha çok hükümetler arası bir yakınlaşmaydı. Oysa iki ülke halkında karşılıklı önyargılar devam ediyor. Kamuoyu yoklamalarına göre Sırbistan halkı Türkiye’yi yeterince dost ülke olarak görmediği gibi, Türkiye halkı da Sırpları çoğunlukla Bosna Savaşı’nda Boşnakların uğradığı dramla hatırlamaya devam ediyor. Bu yöndeki resmin düzeltilmesi için sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor.

Dr. Erhan TürbedarTEPAV, Dış Politika Analisti

Page 19: Paradigma Şubat 2013

Haber Analiz paradigma/şubat 2013 19

Mayıs 2012’deki seçimlerin ardından Sırbistan’da, Türkiye medyasının aşırı milliyetçi duruşuyla hatırladığı bir hükümet işbaşına geldi. Bunun üzerine, yeni hükümetin kilit isimlerinden Başbakan Yardımcısı Aleksandar Vuçiç Türkiye ile Sırbistan arasında iyi ilişkiler sürdüreceklerini, ayrıca iki ülke arasında imzalanan bütün anlaşmalara riayet edileceğini açıklamıştı. Ne var ki Bosna-Hersek’te yayın yapan BN televizyonunun “Puls” isimli programına 25 Mayıs tarihinde konuk olan Sırbistan’ın yeni Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç, Türkiye’ye ilişkin daha farklı açıklamalarda bulunmuştu. Sırbistan’ın eski cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in Türkiye ile geliştirdiği iyi ilişkileri sürdürüp sürdürmeyeceğine dair soruya Nikoliç, Ankara açısından düşündürücü nitelikte bir cevap vermişti. Türkiye’yi kastederek, yabancı ülkelerin Sırbistan’da yatırım yapmalarına, yardım etmelerine ve gelir elde etmelerine karşı olmadığını belirttikten sonra, Nikoliç, hiç kimsenin Sırbistan üzerinde siyasi etkinliğinin olamayacağını, ayrıca Sırbistan’ı dış siyasi etkilerden koruyacağını ifade etmişti. Nikoliç Türkiye’nin geliştirdiği Üçlü Balkan Zirvesi’ne de değinerek, Ankara’nın bu girişimine karşı tavrını Bosnalı Sırpların iradesine göre belirleyeceğini söylemişti. Oysa Bosnalı Sırpların lideri Milorad Dodik, Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlarının katılımıyla gerçekleşen Üçlü Balkan Zirvesi’ne karşı son derece olumsuz bir tavır içindedir.

4-5 Şubat tarihlerinde Nikoliç Türkiye’ye resmi ziyaret

düzenledi. Bosna medyası Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Nikoliç arasında gerçekleşen ikili görüşmenin son anda Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlık üyesi Bakir İzetbegoviç’in de katılımıyla bir Üçlü Balkan Zirvesi’ne dönüşüp dönüşmeyeceğini merak etmişti. Böyle bir şey olmadı, ama Ankara’daki temasları esnasında Nikoliç Mayıs ayında düzenlenmesi planlanan Üçlü Balkan Zirvesi’ne katılmaya ikna edilmiş bulunuyor. Nikoliç’in cumhurbaşkanlık görevinde belli bir deneyim elde ettikten sonra, daha yapıcı bir tutum içine girdiği ortadadır.

Nikoliç’in ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi vurgusuyla Türkiye’ye geleceği daha önceden de duyurulmuştu. Yine de, Nikoliç’in Ankara’ya ilettiği diğer mesajlar da Balkan medyasında merak ediliyor. Her şeyden önce Nikoliç, Kosova bağımsızlığının daha fazla ülke tarafından tanınması konusunda Türkiye’nin ön planda olmamasını Ankara’dan istemiş olabilir. Zaten Sırbistan Başbakanı İvica Daçiç de Ocak ayının sonlarına doğru Türkiye’den Kosova konusunda daha çekimser davranmasını açıkça talep etmişti. En son olarak Kosova’nın Pakistan tarafından tanınması ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) üyeliğine kabul edilmesi noktasına Ankara’nın önemli girişimleri olduğu biliniyor. Belgrat’ın beklentilerin aksine, bundan sonra da Türkiye’nin Kosova’yı her platformda destekleyeceği söylenebilir.

İkinci merak edilen mesele, Sırbistan sınırları içindeki Sancak bölgesinde devam eden baş müftülük krizine ilişkindir. Sancak bölgesinde

yaşanan siyasi çekişmelerin sonucunda bölünen İslam Topluluğu’nun yeniden birleştirilmesi doğrultusunda Türkiye’nin başlattığı girişim tam sonuç almak üzereyken, Belgrat süreci geçen yıl durdurdu. Bütün bu süreç boyunca Ankara, Belgrat’tan gelen talep doğrultusunda Sancak’taki baş müftülük krizine müdahale ettiğine inanıyordu. Oysa Sırbistan’daki söylentiye göre Belgrat Ankara’dan böyle bir talepte bulunmadı ve dolayısıyla Türkiye bu konuda Sırbistan’ın içişlerine karışmış gibi oldu. Büyük ihtimalle Türkiye’nin Sancak konusundaki inisiyatifleri devam edecek. Ancak diplomatik kaynaklara göre Nikoliç’in Ankara ziyaretinde Sancak konusu pek görüşülmedi.

Söylentileri bir kenara bırakarak, Sırbistan ile Türkiye arasında yaratılan dostluk ortamından nasıl istifade edileceğine odaklanılmalıdır. Nikoliç’in ziyareti her şeyden önce, son bir yıldır Balkanlar’da sessiz kalan Türkiye’yi yeniden bölgede daha aktif hale getirebilir. Yeni Sırbistan hükümeti de Türkiye’yle ilişkileri geliştirmeye sıcak bakıyor, ancak Ankara’yı bölgedeki sorunlara karşı daha dengeli yaklaşması için ikna etmeye çalışıyor. Sırbistan halkına gelince, son zamanlarda Sırpların kalbini en çok fetheden, ülkelerine yatırım yapan yabancılardır. Mesela Azerbaycan’ın iki milyon Avroluk yardımı ve petrol ile doğalgaz konularındaki sözü karşılığında Belgrat’ın en işlek yerlerinden birinde Haydar Aliyev’in heykeli dikilmiş bulunuyor. Geçen ayın ortalarında yatırım planlarıyla Sırbistan’ı ziyaret eden Abu Dabi Veliaht Prensi ve Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetler

Page 20: Paradigma Şubat 2013

20 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Başkomutan Yardımcısı Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan ise, ülke gündeminin en belirleyici konusu olmuştu. Bu tür örnekler Balkanlar’a daha çok “ekonomi diplomasisi” ile yaklaşmanın faydalarına işaret ediyor.

Türkiye-Sırbistan İlişkilerinin Ekonomik Boyutu

Nikoliç’in Türkiye ziyareti kapsamında İstanbul’da bir Sırbistan-Türkiye İş Forumu da düzenlendi. Forumda diğerleri arasında Sırbistan’ın sunduğu ekonomik imkanlar da Türk işadamlarına tanıtıldı. Türk işadamları Sırbistan’ın tekstil sanayisi, inşaat sektörü ve gıda sanayine özel ilgi gösteriyor. Ayrıca önümüzdeki dönemde Türkiye, Sırbistan’da önemli yatırımlar gerçekleştirmeyi de planlıyor.

Türkiye ile Sırbistan arasında ortak sınır olmada da Türk yetkilileri her seferinde bu Balkan ülkesini komşuları olarak gördüklerini dile getiriyor. Ankara Sırbistan’ı Balkanlar’daki barış ve istikrarın kilit ülkesi olarak niteliyor. Sırbistan açısından bakıldığında, bazı altyapı projelerinin geliştirmesi bakımından Belgrat’ın son zamanlarda Türk sermayesiyle yakından ilgilendiği anlaşılıyor. Türk işadamlarının Sırbistan’a yönelik ilgisi de daha önce görülmemiş seviyededir. Yine de Sırbistan ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çabaların oldukça yeni odluğu söylenmelidir.

2010 yılında Türkiye’nin 10 Balkan ülkesiyle gerçekleştirdiği dış ticaret hacmi içinde Sırbistan’ın payı ihracat yönünden yüzde 4,28, ithalat

yönünden ise yüzde 1,51 idi. Sırbistan’ın Türk toplam dış ticareti içindeki payı ise çok daha sembolik düzeydedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerinden hareketle 2010 yılında Türkiye’nin toplam ihracatı içinde Sırbistan’ın payı % 0,27, toplam ithalatı içindeki payı ise % 0,06 olarak hesaplanabilir. Sırbistan’ın dış ticaret hacmi bakımından da durum benzerlik arz ediyor. Nitekim Sırbistan İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2010 yılında Sırbistan’ın toplam ihracatı içinde Türkiye’nin payı yüzde 0,9; Sırbistan’ın toplam ithalatı içinde ise Türkiye’nin payı yüzde 1,9 olmuştur. Bu veriler, Balkan ülkeleri içinden Sırbistan’ın Türkiye açısından önemli bir ticaret ortağı henüz olamadığını gösteriyor.

Eylül 2011 itibariyle Sırbistan’daki Türk yatırımlarının kümülatif değeri 31 Milyon dolar gibi sembolik sayılabilecek bir düzeydeydi. Aynı dönem içinde Sırbistan’daki Türk müteahhitlik projelerinin değeri ise 120 milyon dolar civarındaydı. Türk sermayesini Sırbistan’a çekmek maksadıyla, Ekim 2009’da iki ülke arasında altyapı projelerinde işbirliği anlaşması imzalandı. Sırbistan’da yüz binlerce dolarlık Türk yatırımının yapılmasını amaçlayan bu anlaşmada, Sancak bölgesinde bazı yolların onarılması, Belgrat-Boljare otoyolunun bazı bölümlerinin inşa edilmesi, bir endüstri bölgesinin ve havaalanlarının inşa edilmesi gibi öncellikli projeler yer alıyor. Bunun dışında, Türkiye ile Sırbistan havayolu şirketleri arasında işbirliğinin geliştirilmesi, ayrıca Sırbistan’daki özelleştirmelere Türk şirketlerinin de katılımının teşvik edilmesi üzerinde

duruluyor. Türkiye ile Sırbistan arasında sanayi, enerji, tarım ve turizm gibi alanlarda da ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi potansiyeli bulunuyor.

Türk işadamları Sırbistan üzerinden üçüncü ülkelerle ticaret yapabilir. Sırbistan’ın Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ile Kazakistan gibi ülkelerle ve Avrupa Birliği’yle sahip olduğu serbest ticaret anlaşmaları sayesinde, bu Balkan ülkesi üzerinden, yaklaşık 1 milyar nüfuslu bir pazarı oluşturan üçüncü ülkelere ticaret yapmanın avantajları bulunuyor. Türk işadamları Sırbistan üzerinden özellikle Rusya Federasyonu’na daha avantajlı koşullarda ihracat yapma imkânına sahiptir.

Ne var ki işadamları, sermayelerinin güvenli olacağı ülkelerde yatırım yapmayı tercih eder. Oysa öyle gözüküyor ki, Türk işadamların Sırbistan’a yönelik güveni henüz yeterince gelişmiş değildir. Nedenine gelince, Sırbistan medyasında Türkiye ve Türklere yönelik olumsuz haberler hala yer bulabiliyor. Gallup’un araştırmalarına göre, son dört yılda Sırbistan halkının % 20’sinden daha azı Türkiye’yi dost ülke olarak görüyor. Bu durum, Türkiye ile Sırbistan arasındaki mevcut dostluğun, daha çok hükümetler düzeyinde kaldığının açık göstergesidir. Gelecekte iki ülke arası ekonomik işbirliği, ikili siyasi ilişkilerdeki gelişmelerden yakından bağlantılı olacaktır.

Page 21: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 21

Bağımsızlığının 5. Yılında Kosova’nın Dış Politikası

Kosova’nın Bağımsızlığına Giden Süreç

Josip Broz Tito‘nun ölümünden sonra Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC)’nde 1980’lerin başındaki etkisini gösteren ekonomik depresyon ile artan etnik çekişmeler ardından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşü Doğu Avrupa’da dengelerin değişmesine neden olmuştur. Bu doğrultuda YSFC içindeki cumhuriyetler, ekonomik sorunlar karşısında federal çarelerden ziyade farklı çözümlerle ortaya çıkmaya başlamışlardır. Slovenya Komünist Partisi 11. Kongresi’nde çok partili sisteme geçeceğini bildirerek Yugoslav Komünist Partisi’yle bağlarını koparmıştır. 1990’daki bu gelişmeler federasyonun işlevselliğini kaybetmeye başladığını göstermektedir. Slovenya Hırvatistan ve Bosna Hersek’te komünist olmayan hükümetler varken, Makedonya’da komünistler koalisyonun azınlığını oluşturuyordu. Ancak Sırbistan ve Karadağ’da komünistler hala iktidardaydılar. 1992’ye gelindiğinde bağımsızlık ilanları başlamıştı. Bu da YSFC‘nin dağılmaya başladığı anlamına geliyordu. Nitekim sırasıyla Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ ve son olarak Kosova bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Kosovalı Arnavutlar memnuniyetsizliklerini dile getirmek amacıyla kesin bir tavırla 1989 yılı itibarıyla Belgrad Hükümeti’nin Kosova’ya ilişkin politikalarına karşı çıkmaya başladı. 1989 yılında kurulan ilk Arnavut siyasi partisi Kosova Demokratik Birliği (LDK) Arnavutların haklarını savunmaya başladı. Ancak sonraki yıllarda LDK ve onun genel başkanı olan İbrahim Rugova’nın Sırp rejimine karşı pasif direnişi, dış kamuoyunda çok fazla ses getirmedi. 1990 yılında Kosovalı Arnavutlar tarafından ilan edilen bağımsızlık da aslında pek ilgi görmedi. Arnavutluk haricinde hiçbir ülke Kosova’yı tanımadı. Öte yandan, 90’lı yılların ikinci yarısında Belgrad Hükümeti, Kosova’ya yönelik izlediği siyasi tutumunu daha da sertleştirerek, psikolojik baskılarla birlikte Arnavutların çoğunlukta yaşadığı bazı yerleşim birimlerinde sivillere karşı saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) aynı yıllarda kurulması, kırsal bölgelerde faaliyetlere başlaması da Sırp rejiminin saldırılarını arttırmasına sebep oldu. ABD’nin girişimleriyle Fransa’da Rambouillet Şatosu’nda soruna çözüm bulmak maksadıyla Sırp ve Arnavut siyasiler bir araya geldi. Görüşmelerde ABD Kosova’ya NATO askerlerinin yerleştirilmesi ve Kosova’nın bağımsızlığının 3 yıl sonra oylanmasını önermiş, Yugoslavya’nın bu hükümleri

Barış GoriçaGazi Üniversitesi, SBE, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi

Page 22: Paradigma Şubat 2013

22 paradigma/şubat 2013 Makale

kabul etmemesiyle müdahale kaçınılmaz olmuştu. Batı ülkeleri Bosna’da yaşanan katliamların tekrarlanmaması için operasyon kararı aldı ve NATO 24 Mart 1999’da Yugoslavya’da hava harekâtına başladı. 9 Haziran 1999’da Makedonya’nın Kumanova kentinde, NATO, Yugoslav Ordusu ve Sırbistan İçişleri Bakanlığı temsilcileri arasında bir Askerî-Teknik Antlaşma imzalanarak savaş fiilen sona erdi ve 13 Haziran 1999’da NATO’nun 50.000 kişilik ilk birlikleri Kosova’ya girdi. NATO’nun 1999’da gerçekleştirdiği hava harekâtından sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1244 sayılı kararı ile Birleşmiş Milletler Geçici Yönetimi (UNMIK) tarafından 2008 yılına kadar idare edilen Kosova, 17 Şubat 2008 tarihinde uluslararası toplumun da desteğini alarak bağımsızlığını ilan etti. Kosova’nın Dış Politikası

Kosova kurumları 2000 yılından itibaren devletleşme yolunda çalışmalarını sürdürürken, bağımsızlıktan sonraki devletleşme süreci de aynı istikamette ivme kazanmıştır. Bu süreçte Kosova’nın dış politikasının oluşturulması da ciddi önem arz etmekteydi fakat bağımsızlık ilan edilmeden önce Dışişleri Bakanlığını kurmak mümkün olamamıştır. Nitekim Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra Dışişleri Bakanlığı faaliyete geçebilmiştir. Avrupa’nın en genç ülkesi olan Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra her alanda olduğu gibi dış politika alanında da zorlu bir sürece girmiştir. Kosovalı politikacılar ile Batılıların verdiği destekle Kosova’nın dış

politika öncelikleri belirlenerek, bu doğrultuda uygulamaya geçilmiştir. Bu çerçevede; Kosova’nın Tanınma Sürecinin Sonlandırılması, AB’ye üye İspanya, Yunanistan, Romanya, GKRY ve Slovakya’nın Kosova’yı Tanınmasının Sağlanması, Avrupa ve Atlantik Kurumları ile Bütünleşmesi, Kosova’nın Bölgesel, Avrupa ve Küresel Örgütlere Üye Olmasının Sağlanması, Bölgesel İşbirliğinin Geliştirilmesi, Stratejik Ortaklık, Kamu ve Ekonomi Diplomasisi, Kosova’yı Tanıyan Ülkelerle Diplomatik İlişkilerin Kurulması gibi konulara önem verildiği görülmektedir. Hâlihazırda Kosova Dış Politika yapıcıları Tanımalar Meselesi, Avrupa ve Atlantik Kurumları ile Bütünleşme, Bölgesel, Avrupa ve Küresel Örgütlere Üyelik Konusu, Bölgesel İşbirliği konularına yoğunlaşmış durumdadırlar.

Kosova’nın bağımsızlığını hiçbir şekilde tanımayan Sırbistan, Kosova’nın dış politikasındaki en önemli sorunlardan bir tanesidir. Kosova’nın kendi toprağı olduğunu iddia eden Sırbistan, Kosova’nın BM üye ülkeleri tarafından tanınması, bölgesel ve küresel örgütlere üye olması, uluslararası sportif etkinliklere katılması gibi süreçlerde tıkayıcı bir rol oynamış ve bu konuda kısmen başarılı olmuştur. Diğer taraftan, bağımsızlığını ilan ettikten sonra 98 BM ülkesi tarafından tanınan Kosova, üç önemli uluslararası kuruluşa üye olabilmeyi başarmıştır.

Dış Politikada Sorunlar – Engeller

Kosova’nın dış politikasını olumsuz etkileyen en temel konular; Bağımsızlığın Sırbistan tarafından tanınmaması, uluslararası kuruluşlara üyelik, BM’ye üye ülkeler tarafından

tanınma, ekonomik sorunlar, AB’ye üye beş ülkenin Kosova’yı tanımaması, Kosova’nın kendi dış politikasını geliştirmesinde önemli engeller olarak değerlendirilmektedir.

Komşu Sırbistan’ın tavrı nedeniyle Kosova’nın, BM, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi uluslararası kuruluşlara üye olması engellenmekte ve Kosova’nın uluslararası camia içerisinde aktif rol almasına mani olunmaktadır. Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)’nin BM’de, Sırbistan ve RF’nin AGİT’teki vetoları Kosova’nın bu iki örgüte girmesini engellemektedir. Sırbistan Kosova’nın çeşitli bölgesel örgütlere üyeliklerini, uluslararası sportif etkinliklere katılımını da engellemeye devam etmektedir. Nitekim Kosovalı judo şampiyonu Majlinda Kelmendi, 2012 Londra Olimpiyatlarına Arnavutluk adına katılmak zorunda kalmış, dolayısıyla Kosova’yı temsil edememiştir. Uluslararası Olimpiyat Komitesi, UEFA, FIFA ve FIBA gibi uluslararası spor kuruluşları Kosova’nın üyeliğini, BM üyeliği şartına bağlamaktadırlar.

Kosova’nın tanınması sürecinde yapılan lobi faaliyetlerine karşın Sırbistan da karşı faaliyetlerini yoğun olarak sürdürmektedir. Bu çerçevede Başbakan Yardımcısı Behgjet Pacolli’nin Afrika ülkeleri nezdinde Kosova’nın tanınması için yapmış olduğu çalışmalardan sonuç alınmakla birlikte, Sırbistan’ın kıta ülkeleri üzerinde karşı lobi faaliyetlerinin bazı durumlarda daha efektif olduğu görülmüştür. Nitekim BRICS Ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, ÇHC, Güney Afrika) ile Endonezya, Arjantin, Meksika ve Mısır

Page 23: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 23

gibi diplomatik olarak etkin ülkelerin Kosova’yı tanımaması, Kosova’nın uluslararası arenada yeterli düzeyde temsil edilmesini engellemektedir.

Kosova’nın dış politikası incelendiğinde iç ve dış dinamiklerin de gözden kaçırılmaması gerekir. Nitekim kuzey Kosova konusu ile ekonomik sorunları Kosova’yı uluslararası arenada zor durumda bırakmaktadır. Kosova Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Mitroviça’nın içinden geçen İbar Nehri’nin kuzey tarafında kalan ve kuzey Kosova olarak adlandırılan bölge fiilen Sırbistan’ın kontrolündedir. Mitroviça, Zveçan, Zubin Potok ve Leposaviç’de Sırbistan’a bağlı faaliyet yürüten belediyeler, Priştine’nin bölgeyi kontrolü altına almasına engel olmaktadırlar. Belgrad, bölgedeki etkinliğini devam ettirebilmek amacıyla Kosovalı Sırplar için 1999’dan bu yana yaklaşık 6 Milyar Avro harcamada bulunmuş ve bağımsızlık ilanı sonrasında da bölgede kendi idari mevzuatını uygulamayı sürdürmüştür. Bölgenin merkezi hükümete yaşattığı siyasi sorunların yanında, elektrik faturaları ve vergilerin ödenmemesi Kosova’nın zayıf olan ekonomisine ayrı bir yük getirmektedir. Kosova ekonomisinin hâlihazırdaki zayıf durumu Kosova’nın uluslararası düzeyde oluşturulmakta olan itibarını zedelemektedir. Hem iç refahın sağlanması hem uluslararası arenadaki algıları yönetebilmek açısından ülkenin kalkındırılması noktasında ciddi ekonomik kalkınma programlarına ihtiyaç duyulmasına karşın yolsuzlukla mücadelenin yetersiz kalması

doğrudan yabancı yatırımları engellemektedir. Bunun yanında organize suçlar, insan kaçakçılığı, ülkenin uyuşturucu ticaretinde geçiş işlevi görmesi ülkenin imajına negatif anlamda etki etmektedir. İsviçreli Raportör Dick Marty tarafından hazırlanan ve başında Hashim Thaçi’nin bulunduğu bir UÇK’lı grubu Sırp ve Arnavutları kaçırıp organ ticareti yapmakla itham eden rapor Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komitesi tarafından kabul edilmiştir . Raporun yayınlanması Avrupa’nın en genç ülkesi olan Kosova’nın itibarına gölge düşürmüş, raporun Kosova’nın imajında sorunlara yol açtığını Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj da kabul etmek zorunda kalmıştır.

Dış Politikada Elde Edilen Başarılar

Batı’nın Kosova’ya verdiği destek bağımsızlık ilan edildikten sonra da devam etmektedir. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler dışında Türkiye de Kosova’nın bağımsızlığını güçlü bir şekilde destekleyen ülkeler arasında yer almaktadır. Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra aynı yıl içinde toplam 53 ülke tarafından tanınmıştır. Bu ülkeler arasında ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, Türkiye ve Japonya gibi ülkeler de yer almaktadır. Kosova Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, Kosova 2009 yılında 11, 2010 yılında 8, 2011 ile 2012 yılında 13’er BM ülkesi olmak üzere toplamda 98 ülke tarafından tanınmaktadır. 27 AB ülkesinden 25’i, 28 NATO ülkesinden 25’i, 5 BMGK ülkesinden ise 3’ü Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmektedir. Kosova makamları ülkenin 98 BM üyesi ülke tarafından tanındığı belirtirken, Uganda ve Nijerya’nın tanıma mektuplarının akıbeti henüz

belli değildir. Bunun yanında Sao Taome ve Principe’nin tanıma kararını geri çekmesiyle tanıma mektubu ulaşmış ülke sayısı 95 olarak ifade edilebilir.

Tanınmaların sağlanması noktasında Kosova Afrika ülkelerinde de lobi faaliyetlerini sürdürmekte, istediği sonuçları elde edemese de Afrika ülkeleri tarafından da tanımalar gerçekleşmektedir. Afrika ülkeleri tarafından tanınmak için yapılan lobi faaliyetlerinden başka, Kosova’nın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye ülkeleri tarafından tanınması için de çalışmalar yürütülmektedir. Nitekim Kosova Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj’ın gerek İİT üye ülke temsilcileriyle yaptığı görüşmeler, gerekse Arap ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaretler lobi faaliyetlerinin bir ayağını oluşturmaktadır. Kosova’nın İslam ülkeleri tarafından tanınma sürecinde Türkiye’nin göstermiş olduğu çabalar da göz ardı edilmemelidir. Nitekim Türkiye’nin yoğun diplomatik temasları sonucunda Pakistan Kosova’yı tanımıştır. Kosova ayrıca, üç önemli uluslararası kuruluş olan Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD)’na üye olmayı başarmıştır. Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nın Temmuz 2010’da “Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuka aykırı olmadığı” yönündeki kararı, Kosova’nın uluslararası arenadaki zaferi olarak değerlendirilebilir. Kosova bu kararla, iki konuda kazançlı çıkmıştır. Sırbistan’ın, UAD’nin danışma görüşüne başvurup istediği cevabı alamaması Kosova’nın çıkarına olmuştur.

Page 24: Paradigma Şubat 2013

24 paradigma/şubat 2013 Makale

Kosova dünyada çeşitli spor federasyonlarına da üyelik başvurusunda bulunmuş ve bazılarına üye olmaya hak kazanmıştır. Kosova hâlihazırda Avrupa Mini Golf Federasyonu, Uluslararası Okçuluk Federasyonu, Uluslararası Judo Federasyonu, Uluslararası Yelkencilik Federasyonu, Uluslararası Softball Federasyonu Uluslararası Halter Federasyonu’na üyedir. AB ve NATO ile İlişkiler

AB ile İlişkiler - Kosova’yı tanımayan 5 AB ülkesi Kosova’nın dış politikasında önemli sorunlara yol açmakta, birlik içinde Kosova’ya ilişkin net politikaların izlenememesi ise Priştine’de rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir. AB içinde Kosova’ya ilişkin fikir birliği olmaması Kosova – AB ilişkilerinin gerektiği hızda gelişmesini engellemektedir. Öte yandan, Kosova makamları Kosova’yı tanımayan 5 AB ülkesi Dışişleri Bakanları ile düzenli görüşmeler gerçekleştirmekte bu çerçevede Dışişleri Bakanı Hoxhaj da söz konusu ülkelerin dışişleri bakanları ile bir araya gelmektedir. Buna karşın Avrupa Parlamentosu’nda 8 Temmuz 2010’da yapılan oylamada Kosova’yı tanımayan AB üyesi ülkelere Kosova’yı tanımaları çağrısında bulunulmuştur. Karar Kosova tarafında memnuniyet uyandırmasına karşın bu çağrıya olumlu yanıt veren ülke olmamıştır. 5 AB üyesi ülkenin Kosova’yı tanımamasının, ülkenin AB’ye entegrasyonu sürecinde ciddi sorunlar yaşanmasına sebebiyet vermesi beklenmektedir.

Avrupa kurumları ile bütünleşme

konusu Kosova dış politikasının stratejik hedefleri arasında yer almaktadır. Kosova’da AB Kosova Özel Temsilcisi (EUSR), AB Hukukun Üstünlüğü Misyonu (EULEX) ve AB Ülkeleri Büyükelçilikleri faaliyetlerine sürdürmektedir. Bu çerçevede AB ile ilişkilerde 2012 yılında önemli gelişmeler olmuştur. Bu anlamda Kosova’ya vize serbestîsi yol haritası verilmiş, İstikrar ve Ortaklık Anlaşması Fizibilite Raporu yayınlanmıştır . 16 Kasım 2012 tarihinde Kosova Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın 66. üyesi olmuştur. Hukukun üstünlüğü, azınlık haklarının korunması, kamu yönetimi ve ticaret gibi önceliklerin karşılanması noktasında gelişme gösterildiği takdirde İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’nın müzakerelere açılması beklenmektedir.

Kosova’nın Avrupa Kurumları ile bütünleşmesi noktasında olumlu bir gelişme de 22 Ocak 2013’de meydana gelmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 11’e karşı 115 evet oyu ile Kosova ve Avrupa Konseyi arasında doğrudan ilişkilerin kurulmasını öngören kararı onaylamıştır. Diğer taraftan AB Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için de yapıcı bir rol üstlenmiştir. Kosova ile Sırbistan arasında yürütülen müzakerelerde AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton arabuluculuk etmektedir. Kosova AB ilişkilerinin ekonomik boyutuna bakıldığı zaman şu ana kadar Kosova’ya en fazla doğrudan yabancı yatırımın AB’den geldiği görülmektedir. Kosova’nın kalkınması noktasında da ABD’den sonra en fazla yardım AB tarafından sağlanmaktadır.

NATO ile İlişkiler - Kosova NATO’ya entegrasyon istikametinde ciddi adımlar atmaktadır. Bu çerçevede Kosova Güvenlik Güçleri’nin 2013 yılı içinde düzenli orduya geçmesi beklenmektedir. Kosova’nın düzenli orduya geçmesiyle birlikte Kosova Güvenlik Güçleri Bakanlığı (KGG)’nin temel hedefleri arasında yer alan NATO kurumlarına entegrasyonun daha da kolaylaşacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, Kosova’nın NATO Barış için Ortaklık Programı (BİO)’na katılması KGG Bakanlığı’nın 2011-2014 temel hedefleri arasında yer almaktadır. Nitekim Başbakan Thaçi 11 Temmuz 2012’de BİO’ya katılmak için resmen başvuruda bulunmuştur. Diğer taraftan, GKRY hariç olmak üzere Kosova’yı tanımayan diğer 4 AB ülkesinin NATO üyesi olmaları, Kosova’ya NATO ile bütünleşmesi konusunda da sorun yaratabileceği göz ardı edilmemelidir. Kosova NATO ile bütünleşme istikametinde Adriatic Charter’a üyelik başvurusuna bulunmuş olup şu an gözlemci üye statüsünde yer almaktadır.

ABD ile İlişkiler - Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Bosna’da yaşananlar karşısında başlangıçta sessiz kalan ve geç müdahalede bulunan ABD, Kosova konusunda daha hızlı hareket ederek, reaksiyon göstermiştir. Kosova’daki olayların, Arnavutluk ve Makedonya’daki Arnavut nüfusun varlığı sebebiyle bu bölgelere de sıçramasından endişe duyan ABD, bölgedeki gelişmeleri yakından takip ederek, çatışmaları sona erdirebilmek amacıyla silahlı

Page 25: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 25

müdahalede bulunmaktan çekinmemiştir. AB’nin Bosna krizinde etkisiz ve yetersiz kalması da ABD’yi, Kosova’da silahlı müdahaleye iten etkenlerden birisidir. Bu çerçevede ABD, NATO şemsiyesinde yapılan müdahaleye hem asker sayısı hem lojistik olarak en fazla katkı sağlayan üye devlet olmuştur.

NATO Müdahalesi üzerine Miloşeviç’in pes etmesi ve Sırp askerlerinin Kosova’dan çekilmesiyle birlikte zaferlerini kutlayan Kosovalıların evlerini, Arnavutluk bayrağının yanında ABD bayrağı da süslemeye başlamıştır. Gerek NATO Müdahalesi öncesindeki siyasi mesajları, gerek müdahale sırasında üstlendiği aktif rolden ötürü Arnavutlar, ABD’yi ve dönemin Başkanı Bill Clinton’u Kosova’nın kurtarıcısı olarak kabul ederek, yardımlarına karşılık bir teşekkür olarak Başkent Priştine’nin merkezine B.Clinton’un heykeli dikilmiş, aynı caddeye anılanın ismini vermiştir. Bunun yanında resmi kurumlarının neredeyse tamamında Kosova, Arnavutluk ve ABD bayrakları dalgalanmaya başlamıştır. Bazı Arnavutlar daha da ileriye giderek, müdahale sonrasında dünyaya gelen çocuklarına Bill Clinton veya Hillary adını vermekte beis görmemiştir. ABD Kosova’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birisi olmanın yanında BM üyesi ülkelerin de bu yeni devleti tanımaları için açıkça çağrıda bulunmuştur. Bunun yanında Clinton’ın halefi Başkan Bush, Kosova’yı, gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerden ithal edilen ürünlerin ülke pazarına gümrüksüz girişine imkân sağlayan Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi’ne (Generalized

System of Preferences) Aralık 2008’de dâhil etmiştir. 2009’da Kosova’yı ziyaret eden Başkan Yardımcısı Joe Biden ise, Kosova’nın bağımsızlığının ABD’nin öncelikleri arasında yer aldığını ve bunun ülkesi için geri dönüşü olmayan bir mesele olduğunu vurgulamıştır.

Kosova’daki günlük hayattan en üst düzeydeki siyasete kadar uzanan geniş bir yelpazede etkinliği olan ABD’nin elde ettiği bu avantaj, dayatmalardan ziyade Kosovalıların minnet duygusuyla ABD’ye hayranlıklarından k a y n a k l a n m a k t a d ı r . 2011 başında yaşanan cumhurbaşkanlığı krizi sonrasında yeni devlet başkanının seçilmesi sürecinde devreye giren ABD Priştine Büyükelçisi Christopher Dell’in önerdiği Atifete Jahjaga, koalisyon ortakları ile muhalefetin mutabakatıyla parlamento tarafından bu makama seçilmiştir. Kosova Dışişleri Bakanlığı da özgürlükler ile demokrasinin bayraktarı olarak tanımladığı ABD ile ilişkilerin kendileri için öncelikli olduğunu ve ABD’nin yeri doldurulamaz bir müttefik olarak değerlendirildiğini vurgulamaktan geri kalmamaktadır. Bunun yanında ABD ile yapılan işbirliği ile ortaklığın sürekli olarak geliştirilmesi stratejik hedefler arasında gösterilmektedir. Daha önceki temaslarında iki ülke arasındaki ilişkileri kutsal olarak nitelendiren Hoxhaj, John Kerry’nin ABD Dışişleri Bakanlığı görevine getirilmesi vesilesiyle kaleme aldığı mektupta Kosova’nın bugüne kadar elde ettiği başarıları ABD desteğine bağlaması Kosovalı siyasilerin ABD’ye bakışını göstermesi bakımından önem

arz etmektedir.

Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla AB arabuluculuğunda başlatılan müzakerelere destek veren ABD, teknik diyalog sürecine gözlemci statüsünde katkı sağlamanın yanında, siyasi diyalogda belirleyici bir rolü üstlenmektedir. Bu çerçevede Ahtisaari Planı kapsamında Kosova’nın bağımsızlık sürecini denetlemek üzere oluşturulan Uluslararası Yönlendirme Grubu (International Steering Group - UYG) içinde de aktif bir rol üstlenmiştir. ABD Başkanı Barack Obama, Denetimli Bağımsızlık Süreci’nin sona ermesini müteakip Kosova’nın göstermiş olduğu ilerlemeleri övmüş, komşularıyla ve özellikle Sırbistan’la sorunlarını çözmesi tavsiyesinde bulunmuştur.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Balkan ülkelerine ziyareti çerçevesinde ve iki ülke arasında başlayan siyasi görüşmelere destek vermek amacıyla Belgrad temaslarından sonra 29-31 Ekim 2012 tarihleri arasında Kosova’yı da ziyaret etmiştir. Diyalog sürecine destek verdiğini ve iki ülke arasında başlatılan diyalogun bölgede barışa hizmet edeceğini belirten Clinton’ın yaptığı konuşmada, Kosova’nın statüsü, egemenliği ve toprak bütünlüğünün tartışılamayacak konular olduğunu belirtmesi ABD’nin Kosova bağlamında takındığı tutumu göstermesi açısından önem teşkil etmektedir.

Kosova Entegrasyon Bakanlığı Yardım Yönetim Platformu (Aid Management Platform)’nun 2008-2012 yılları arasında Kosova’ya yapılan doğrudan yardımlara ilişkin elde ettiği veriler incelendiğinde, ABD

Page 26: Paradigma Şubat 2013

26 paradigma/şubat 2013 Makale

Kalkınma Ajansı (USAID)’nın ilk sırada bulunduğu görülmektedir.

Türkiye ile İlişkiler

Kosova’da 90’lı yılların başında artan etnik çekişmeler ve sivil Arnavutların öldürülmesiyle sonuçlanmaya başlayan çatışmalar Batılı ülkelerin tepkisini çekmeye başlamıştır. Slobodan Miloşeviç ise Kosovalı Arnavutların taleplerine ve uluslararası toplumun mesajlarına kulaklarını tıkayarak, Türk siyasilerin mesajlarını da ciddiye almamıştır. İbrahim Rugova 1992’de Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret çerçevesinde ilk defa bir Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan bağımsızlığın tanınmasını talep etmiştir. Batı’yla birlikte hareket eden Türkiye ise bağımsızlık ilanını kabul etmemiş ancak Rugova’ya siyasi anlamda destek vereceğini taahhüt etmiştir. Türk dış politikasının önemli aktörlerinden biri olan Sekizinci Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1999’da Arnavutluk’a yaptığı ziyaret kapsamında uluslararası topluma Bosna’da yaşananların Kosova’da tekrarlanmaması için çağrıda bulunmuş, Türkiye’nin BM barış gücü dahil alınacak tüm uluslararası önlemlere katılmaya hazır olduğunu ifade etmiştir.

Türkiye NATO’nun 1999 Kosova Müdahalesi’ne aktif olarak katılım sağlayarak, Yugoslavya’ya hava müdahalesi amacıyla kendi hava üslerini de NATO’nun kullanımına açmıştır. Ancak NATO Kuvvetleri, operasyon için bölgeye yakınlığından ötürü İtalya’daki Aviano Üssü’nden yararlanmayı tercih etmiştir.

Bosna ile kıyaslandığında Kosova’ya yönelik tutumunda daha temkinli davranan Türkiye, NATO Müdahalesi sırasında söylemini sertleştirmekten çekinmemiş, Cumhurbaşkanı Demirel, Miloşeviç’e “Kosova’ya dönük heveslerinin kursağında kalacağını” açıkça ifade etmekten kaçınmamıştır. NATO Harekâtı sırasında Kosova’ya yönelik aktif bir politika izleyen Türkiye, harekâttan sonra da silahlı kuvvetlerini Kosova’ya göndererek askeri, siyasi, ekonomik, kültürel ve insani alanlarda yardımlar yapmaya devam etmiştir.

Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle iki ülke arasındaki ilişkiler en üst düzeye çıkmıştır. Bağımızlığını ilk olarak tanıyan ülkeler arasında yer alan Türkiye, Kosova’nın egemenliğine, toprak bütünlüğüne, Avrupa ve Atlantik yapılarıyla bütünleşmesine ve kalkınmasına önem verdiğini her vesileyle dile getirmektedir.

Prof. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görevine gelmesiyle birlikte reaksiyoner dış politikadan proaktif diplomasiye geçiş yaşanmış, bu kapsamda Ankara Balkanlardaki etkinliğini ekonomik, siyasi, kültürel ve insani alanlarda arttırmıştır. Dış politikada yaşanan dönüşümden sonra, Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında ilk defa Yunanlılar tarafından kullanılan Neo Osmanlıcılık terimi Kosova’da da kullanılmaya başlanmıştır. Neo Osmanlıcılık jargonunu kullanan çevreler, Türkiye’nin Kosova’daki yatırımlarını ekonomik, Türk dizilerinin ulusal TV’lerde yayınlanmasını ise kültürel istila olarak değerlendirmişlerdir. Bunun yanında Kosova eğitim kurumlarında okutulan tarih kitaplarında Osmanlı

ile Türkiye’ye ilişkin olarak kullanılan kin ve nefret ifadelerinin kaldırılması için başlatılan çalışmalar da Kosova kamuoyunu meşgul etmiş hatta bazı akademisyenler ile köşe yazarlarının Türkiye’yi tarihi gerçekleri değiştirmekle suçlamalarına neden olmuştur. Yapılan suçlamalar üzerine Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Songül Ozan, tarihi gerçeklerin değiştirilmesinin söz konusu olamayacağını ancak tarih kitaplarında yer alan ve iki ülke halkı arasındaki olumlu ilişkilere zarar verebilecek nefret ifadelerinden kaçınılması gerektiğini belirterek, eğitim kurumlarında kullanılan kitaplarla ilgili olarak Almanya ile Fransa arasında uygulanan modelin örnek alınması tavsiyesinde bulunmuştur.

Buna karşın Kosova’da kamuoyunda Türkiye’ye ilişkin algıların zaman içinde pozitif yönde değiştiği görülmektedir. Bu algının değişmeye başlamasında, Kosova’nın BM’ye üye ülkeler tarafından tanınması ve uluslararası örgütlere katılımı amacıyla Türkiye’nin izlediği dış politikanın etkileri göz ardı edilmemelidir. Türkiye’nin bu doğrultuda sürdürdüğü lobi faaliyetleri Kosova makamlarınca memnuniyetle karşılanmıştır. Bu çerçevede Kosovalı siyasetçilerin, kardeşlik bağlarına vurgu yaparak Türkiye ile siyasi ilişkilerin stratejik önemde olduğunu çeşitli vesilelerle ifade etmeleri bu algının değişmesine müspet katkılar sağlamıştır. Dışişleri Bakanı Hoxhaj’ın Türkiye’yi “stratejik ortak“, Bakan Yardımcısı Petrit Selimi’nin ise “kardeş ülke“ olarak nitelendirmeleri buna örnek teşkil etmektedir.

Page 27: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 27

Bunun yanında Kosova’nın bağımsızlık ilanından sonra Büyükelçilik açacağı ilk 10 ülkenin içinde Türkiye’nin olması ve İstanbul’da başkonsolosluk açılması için gerekli çalışmaların tamamlanma aşamasına gelmesi, ikili ilişkilere verilen önemi açıkça ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Kosova’nın yurtdışında faaliyete geçireceği ilk kültür merkezinin İstanbul’da açılacak olması, diplomatik münasebetlerin yanında iki ülke arasındaki sosyo-kültürel ilişkilerin de ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerek Kosova kamuoyu gerek sivil toplum kuruluşları gerekse de siyasi çevrelerce “büyük ve önemli bir lider” olarak görüldüğü bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda Erdoğan’ın 2010’da yapmış olduğu resmi ziyaret, Kosova halkı tarafından coşkuyla karşılanmış, Başbakanın Kosova’nın bölünmez bütünlüğüne vurgu yapması ise hem vatandaşlar hem de siyasi çevrelerde memnuniyet yaratmıştır. Öte yandan bağımsızlık ilanından sonra Türkiye’den, Kosova’ya yapılan resmi ziyaretlerin sayısı her geçen gün artarak devam etmiştir. Türkiye’den 2012 yılı içinde Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı, Maliye Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı, Dışişleri Bakan Yardımcısı yanı sıra birçok milletvekili Kosova’yı ziyaret ederek, Kosova’nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne destek vermişlerdir.

İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerde kat edilen mesafe ekonomik ilişkilere de

yansımakta olup, Türkiye’nin Kosova’ya yapmış olduğu doğrudan yatırım 250 milyon Euro, altyapı yatırımlarının değeri ise 800 milyon Euro seviyelerine ulaşmıştır. Türkiye, Kosova’da doğrudan yatırım yapan yabancı ülkeler arasında üçüncü sırada bulunmaktadır. Kosova ile Arnavutluk’u birbirine bağlayan otoyolun yapımı, Priştine Uluslararası Havalimanı’nın yeniden inşası ve işletilmesi ile Kosova Elektrik Tedariki ve Dağıtımı ihalelerinin Türk şirketleri tarafından kazanılması ekonomik ilişkilerin boyutunun hangi seviyede olduğunu göstermektedir.

Kosova’nın her alanda kalkınmasına katkı sağlamak noktasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA)’da 2004 yılından beri ülkedeki faaliyetlerine devam etmektedir. Son yıllarda özellikle tarihi ve kültürel mirasın korunmasına ilişkin projeler gerçekleştiren TİKA, kamu yönetimi, sağlık, eğitim, kültür ve tarım vb alanlarda 200’den fazla projeyi hayata geçirmiştir. Yunus Emre Kültür merkezi de iki ülke arasındaki kültürel ilişkilere önemli katkılar sağlamaktadır.

Kosova Parlamento’sunda üç milletvekili, bir Bakan ve üç Bakan Yardımcısı ile temsil edilen ve nüfusları yaklaşık 20 bin olan Kosova Türk Toplumu da iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerde önemli bir köprü görevi üstlenmektedir.

Komşu Ülkelerle İlişkiler

Balkanlarda yaşanacak güvenlik riskleri ile tehditlerin, AB’nin güvenliğini direkt olarak tehdit edebilecek özellikte olması Batı Balkan ülkelerinin AB’ye üye olmasını zorunlu kılmaktadır.

AB ile bütünleşme çalışmaları kapsamında bölgesel işbirliğine önem veren Kosova, Sırbistan dışında tüm bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler tesis etmeye çalışmaktadır.

Arnavutluk ile İlişkiler

Ülke nüfusunun çoğunluğunu Arnavutların oluşturduğu dikkate alındığında Kosova ile Arnavutluk arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin üst düzeyde olması normal görülmektedir. Arnavutluk, 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı hemen ertesi günü 18 Şubat’ta tanımıştır. İki ülke siyasileri yaptıkları açıklamalarında ilişkilerin stratejik nitelikte olduğu ve Avrupa ile Atlantik yapılarıyla bütünleşme noktasında daha da ileriye taşınması gerektiğini ifade etmeye özen göstermektedir. Bölgedeki etkinliği sınırlı olan Arnavutluk’un, Kosova’nın tanınması, bölgesel ve küresel örgütlere üye olması için yürüttüğü lobi faaliyetlerden ciddi sonuçlar alınması mümkün olamamaktadır.

İkili ekonomik ilişkilere bakıldığı zaman Kosova, en fazla ihracatı İtalya’dan sonra Arnavutluk’a yapmaktadır. İki ülke arasında CEFTA üzerinden serbest ticaret anlaşması mevcut olmasına karşın dış ticaret rakamlarının düşük olduğu görülmektedir. Başbakan Yardımcısı Behgjet Pacolli’nin, iki ülke arasında ekonomik birlik kurulması gerektiği yönündeki çıkışı bu düşük rakamlar nedeniyle yaptığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan Kosovalı işadamları da iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin çok alt düzeyde olduğundan yakınmaktadırlar. İki ülke arasında 2011 yılında patates,

Page 28: Paradigma Şubat 2013

28 paradigma/şubat 2013 Makale

soğan ve çimento ticareti ile ilgili yaşanan sorunlar ekonomik ilişkilerde yaşanan sorunları göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Arnavutluk Yönetimi kendi patates ve soğan üreticisini korumak maksadıyla Kosova’dan ithal edilen aynı ürünlere yüzde 20’lik geçici bir vergi uygulama kararı almış ve uygulama sezon boyunca yürürlükte kalmıştır. Bu durum Kosova tarafında ciddi rahatsızlıklara sebep olmuştur. Diğer taraftan Arnavutluk’un Kosova ürünlerine uygulamış olduğu vergiye cevaben Kosova tarafı da yurtdışından ithal edilen çimentoya Haziran 2012’de yüzde 35’lik geçici koruma tedbiri vergisi koymuş ve bu tedbir 31 Ağustos 2012’ye kadar devam etmiştir. Çimento ithalatının büyük bir bölümünün Arnavutluk’tan ithal edildiği dikkate alındığında Kosova’nın, Arnavutluk’a ekonomik mütekabiliyet uyguladığı açıkça görülmektedir.

Büyük Arnavutluk, Etnik Arnavutluk, Doğal Arnavutluk gibi ideallerin çeşitli akademisyenler ve siyasilerce zaman zaman dile getirilmesi bölge ülkelerinde, özellikle Sırbistan’da endişelere sebebiyet vermektedir. Koço Danaj ve Kreshnik Spahiu gibi Arnavutluk’taki akademisyen ve siyasilerin ulusal birlik söylemlerinden ziyade üst düzey siyasilerin bu tarz mesajları da Sırbistan dışındaki komşu ülkeler ile Batı’da rahatsızlık yaratabilmektedir. Arnavutluk Başbakanı Sali Berisha’nın dile getirdiği ulusal birlik mesajları ve Arnavutluk dışında yaşayan tüm Arnavutlara, Arnavutluk pasaportu verilmesi yönündeki açıklamalar, iki ülke diplomatik misyonlarının aynı binalarda hizmet vermesine ilişkin imzalan

anlaşma, ilköğretimde ortak müfredatın oluşturulması gibi gelişmeler rahatsızlıklara sebebiyet vermiştir. Büyük Arnavutluk ideali Kosova içinde en fazla Vetevendosje Hareketi tarafından dile getirilmektedir. Arnavutların, AB çatısı altında birleşeceklerini ifade eden ve Sali Berisha kadar ulusal birlik fikirlerini savunmayan Kosova Başbakanı Hashim Thaçi’nin, Balkanlarda sınırların değişmesi tartışmalarının ortaya çıktığı bir dönemde “sınırların değişmesi halinde Arnavut ulusu için bir arada yaşamanın en iyi çözüm olacağı“ yönündeki açıklaması dikkat çekmiştir.

Berisha’nın ulusal birliğe yönelik açıklamalarının popülist bir söylem olduğu değerlendirmesi yapılabilir. Nitekim Kosova ile Arnavutluk arasında yerli üreticileri koruma amacıyla alınan tedbirler, Kosova ve Avrupa Konseyi arasında doğrudan ilişkilerin kurulmasını oylandığı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi oturumunda Arnavutluk temsilcilerinin bulunmaması, Shengjin Limanı’nın söz verilmesine rağmen halihazırda Kosova’ya tahsis edilmemesi, ekonomik ilişkilerin istenen seviyeye çıkarılamaması birlik söylemlerinin gerçekçi olmadığını göstermektedir. Öte yandan iki ülke arasında ulusal birliğin sağlaması için gerekli siyasi, ekonomik ve askeri gücün yetersizliği, AB ile ilişkiler ile AB’nin ve bölgedeki komşu ülkelerin bu birliğe yaklaşımları dikkate alındığında Berisha’nın açıklamalarının popülist bir retorikten öteye geçemediği, Doğal Arnavutluk idealinin de kısa ve orta vadede gerçekleşmesinin mümkün görünmediği değerlendirilmektedir.

Sırbistan ile İlişkiler

Slobodan Miloşeviç rejiminin izlediği baskıcı politikalar üzerine Avrupa’nın göbeğinde ikinci bir Bosna felaketi yaşanmasını istemeyen uluslararası toplum, Kosova’daki olaylara NATO Harekâtıyla erken müdahale etmiştir. NATO Müdahalesi sonrasında Belgrad, Kosova’daki siyasi kontrolünü kaybetmeye başlamış, UNMIK tarafından idare edilmeye başlayan Kosova’nın siyasi statüsü hakkındaki görüşmeler Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari arabuluculuğunda 2006-2007 yılları arasında yapılmıştır. Görüşmelerden sonuç alınamamasıyla birlikte Ahtisaari tarafından 26 Mart 2007’de hazırlığı tamamlanan ve daha sonra Ahtisaari Planı olarak adlandırılan “Kosova İçin Genel Kapsamlı Çözüm Önerisi” hayata geçirilmiştir. Bu gelişme Sırbistan’ın, Kosova üzerindeki siyasi kontrolünü kaybettiğini açıkça ortaya koymuş, nitekim Ahtisaari Planı’nda Kosova’ya denetimli bağımsızlık önerilmiştir. Plana göre ülkenin tam bağımsızlığının uluslararası kuruluşlar tarafından bir süre denetlendikten sonra gerçekleşmesi öngörülmüştü. Çözüm planında ayrıca Kosova’daki Sırp azınlığa parlamentoda temsil konusunda ayrılacak kotalar, yerel yönetimler konusunda yapılacak pozitif ayrımcılıklar ve Sırbistan’ın bölge Sırplarına belli başlı alanlarda kaynak temin edebilmesi imkanı hakkında öngörülen düzenlemeler de bulunmaktadır.

NATO Müdahalesi öncesinde statü görüşmelerinin sonuçsuz kalması neticesinde hazırlanan Ahtisaari Planı’yla siyasi

Page 29: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 29

olarak Kosova’yı kaybeden Sırbistan, hukuki yollara başvurmuş ancak yine başarısız olmuştur. BM içinde ciddi lobi faaliyetleri sonucunda Sırbistan, Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’dan Kosova’nın bağımsızlığının Uluslararası Hukuka uygun olup olmadığına ilişkin danışma görüşü talep etmiştir. UAD’ın 22 Temmuz 2010’da yayınladığı görüşte, “Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuka aykırı olmadığını” belirtmesi Belgrad’ı şoka uğratırken, Kosova’ya çok önemli bir zafer kazandırmıştır. Hukuki yollarla Kosova’nın statüsü hakkında istediği kararı alamayan Sırbistan, statü meselesinin yeniden müzakerelere açılması ve bağımsızlığın geçersiz kılınması amacıyla 28 Temmuz 2010’da BM Genel Kurulu’na bir karar tasarısı sunmuştur. Ancak Washington ile Brüksel’in yoğun baskıları sonucunda bu tasarı Sırbistan tarafından geri çekilmiş , AB ile birlikte UAD’ın görüşü dikkate alınarak hazırlanan ve Kosova ile Sırbistan arasında diyalog yapılmasını öngören yeni karar tasarısı 9 Eylül 2010’da kabul edilmiştir.

Tasarı çerçevesinde iki taraf arasında 9 Mart 2011’de başlatılan teknik diyalog sürecinde Serbest Dolaşım, Nüfus Kütükleri Nüshalarının Teatisi, Diplomaların Karşılıklı Tanınması, Entegre Sınır Yönetimi (ESY), Gümrük Mühürleri, Kadastro Kayıtları ve Bölgesel İşbirliği konularında mutabakata varılmıştır. Bahsi geçen anlaşmaların uygulamalarında sorunlar yaşanmakla birlikte uygulamalara ilişkin sorunların aşılması için iki ülke uzmanları tarafından oluşturulan çalışma grupları faaliyetlerine devam etmektedirler.

Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla yapılan diyalogun daha üst düzeye çıkarılmasına karar verildikten sonra Kosova Başbakanı Hashim Thaçi ile Sırbistan Başbakanı Ivica Daçiç’in 19 Ekim 2012’de AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton arabuluculuğunda ilk defa Brüksel’de bir araya getirilmesi uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. İki ülke Başbakanları arasında şu ana yapılan kadar dört görüşmede; teknik diyalog sürecinde varılan anlaşmaların uygulanması, Priştine-Merdare-Niş Otoyolu’nun İnşası, Kayıp Kişilerin Akıbeti, Sırp Kültürel Mirası’nın Korunması, ESY’nin Uygulanması, Kosova’nın kuzeyinin kalkınması için bir fon oluşturulması ve her iki ülkede irtibat ofisleri açılması konuları değerlendirilmiştir. Bu çerçevede ESY’nin uygulanması, irtibat ofislerinin açılması kuzey Kosova’nın kalkınması için bir fon oluşturulması konularında taraflar arasında mutabakata varılmıştır.

İlişkilerin normalleşmesi süreci iki ülke arasındaki sorunların yanında AB ile bütünleşme çabalarına da katkılar sağlamaktadır. Bu bağlamda Sırbistan diyalogla birlikte AB’den üyelik müzakereleri için tarih almayı, Kosova ise İstikrar ve Ortaklık Anlaşması müzakerelerine başlayarak, Vize Serbestisi’nden istifade etmeyi amaçlamaktadır.

Cumhurbaşkanı Atifete Jahjaga ile Sırp mevkidaşı Tomislav Nikoliç’in, 6 Şubat 2013 tarihinde Ashton arabuluculuğunda Brüksel’de bir araya gelmesi bazı

çevrelerce sembolik olarak değerlendirilmesine karşın bahse konu buluşmanın, ilişkilerin normalleşmesi sürecini destekler nitelikte olduğu ve sürece pozitif katkıları olacağı düşünülmektedir.

Makedonya ile İlişkiler

Kosova’nın bağımsızlık ilanı Makedonya tarafından 8 Ekim 2008’de tanınmış, Kosova ise Makedonya’yı sorunlu olan kendi anayasal ismiyle, Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımıştır. Sınır hattının çizilmesine ilişkin 2009 yılında yapılan anlaşmadan sonra iki ülke arasında diplomatik ilişkiler başlatılmıştır. Sınır hattının belirlenmesi çalışmaları, Sırbistan makamlarını oldukça rahatsız etmiş ve Dışişleri Bakanlığı’nın Makedonya’ya protesto notası göndermesine sebep olmuştur. Kosova Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj da 2012’deki Üsküp temasları kapsamında Makedon muadili Nikola Poposki ile yaptığı görüşmede Makedonya’yı Kosova’nın siyasi, ekonomik ve stratejik ortağı olarak nitelendirmiştir. İlişkilerin ekonomik boyutu irdelendiğinde ise Kosova’ya en fazla ihracat yapan ülkenin Makedonya olduğu görülmektedir.

Makedonya Kosova’nın toprak bütünlüğünü en sıkı şekilde savunan ülkeler arasında yer almaktadır. Kosova’nın kuzeyinde herhangi bir ayrılık veya statü değişikliğine gidilmesi, Makedonya’nın Batı’sındaki Arnavutların yeni taleplerde bulunmasına sebep olabilecek, böylece etnik gerginliklerin çok da eksik olmadığı Makedonya’da 2001 yılında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması ile

Page 30: Paradigma Şubat 2013

30 paradigma/şubat 2013 Makale

sona eren çatışmalar yeniden alevlenebilecektir. Bu durum ise iki ülke arasındaki mevcut ilişkileri ileri safhalarda kırılganlaştırabilecektir.

Karadağ ile İlişkiler

Karadağ Kosova’nın bağımsızlığını 8 Ekim 2008’de tanımıştır. Kosova’nın IMF’ye üye olması için olumlu oy kullanan Karadağ Kosova’nın Dünya Bankasına üyeliğini de desteklemiştir. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler ise 15 Ocak 2010 tarihinde başlatılmıştır. Kosova ile Karadağ arasındaki ilişkilerde her iki ülkede Büyükelçilik açılamaması ve büyükelçilerin atanamaması ilişkilerin olması gereken seviyeye çıkarılmasına en büyük engel olarak değerlendirilmektedir. Karadağ Yönetimi, karşılıklı olarak büyükelçilik açılmasını, Kosova’da yaşayan Karadağlıların azınlık olarak tanınması ve Kosova Parlamento’sunda temsil edilmesi şartına bağlamaktadır. Bu çerçevede 2013 yılı içerisinde yapılacak anayasa değişikliği ve seçim reformu kapsamında ülkede yaşayan Karadağlılara Kosova Parlamentosu’nda bir milletvekiliyle temsil edilebilme imkanı verilmesi planlanmaktadır. Yapılacak düzenlemeleri müteakip ise iki ülkede karşılıklı olarak büyükelçiliklerin açılması beklenmektedir.

Bölgesel İşbirliği

Kosova’nın en önemli dış politika öncelikleri ve hedefleri arasında bölgesel işbirliği yer almaktadır. Bölgesel işbirliğinden amaçlanan hem komşu ülkelerle olumlu ve yapıcı ilişkiler geliştirilmesi hem de bölgesel kuruluşlara üyeliktir.

Priştine ile Belgrad arasında yapılan teknik görüşmeler çerçevesinde 24 Şubat 2012 tarihinde Bölgesel Temsil ve İşbirliği konusunda varılan anlaşmadan sonra Kosova European Common Aviation Agreement, Investment Compact, Regional Environmental Centre for Southern and Central Europe gibi 27 bölgesel kuruluş veya foruma üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bunlardan 15’inden olumlu yanıt alınmış olup 4’üne olumsuz cevap verilmiştir. Geri kalan yapılanmalarla ise ya görüşmeler devam etmekte ya da cevap beklenmektedir. Kosova ayrıca, Regional Cooperation Council, CEFTA, Energy Community ve South East Europe Transport Observatory’da UNMIK adı altında temsil edilmektedir. Bölgesel Temsil ve İşbirliği konusunda varılan anlaşmaya göre Kosova’nın bölgesel toplantı ve forumlara * ibaresiyle katılımı konusunda mutabakata varılmıştır. Bu çerçevede yapılacak bölgesel toplantılarda Kosova adının yanında * ibaresi yer alacak olup, dipnotta “Bu isim, statüyle ilgili tutumlara önyargı oluşturmamakta ve BMGK’nin 1244 sayılı Kararı ile UAD’ın Kosova’nın Bağımsızlık İlanıyla İlgili Görüşüne uygundur.” ifadesinin yer alması kararlaştırılmıştır. Yapılan anlaşma tarihinden bu yana toplam 76 bölgesel toplantı gerçekleşmiş olup, Sırbistan görüşmelerin 18’ini ya terk etmiş ya da hiç katılmamış, 13’üne Kosova davet edilmemiş, 45’inde ise Kosova ve Sırbistan temsilcileri aynı toplantılarda yer almışlardır.

Sonuç

Bağımsızlığını yeni ilan eden

Avrupa’nın en yeni ülkesi Kosova, Sırbistan ile yaşadığı sorunlar sebebiyle dış politikasını geliştirmekte ciddi sorunlar yaşamaktadır. Dış politika yapıcıları enerjilerinin neredeyse tamamını yeni tanımalara, bölgesel ve küresel örgütlere üye olmaya harcamaktadırlar. Yeni tanımaların beklendiği seviyede olmaması, AB’ye üye beş ülkenin Kosova’yı tanımaması, BM ve AGİT gibi siyasi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi, FIBA, FIFA gibi sportif kuruluşlara üye olunamaması Kosova’nın uluslararası arenada kendini daha iyi gösterebilmesini engellemektedir. BRICS ülkeleri ile Güney Afrika, Endonezya, Arjantin, Meksika ve Mısır gibi ülkelerin de Kosova’yı tanımaması, uluslararası siyaset bağlamında dezavantajlarla karşılaşılmasına sebep olmaktadır.

Bağımsızlığın kazanılması ve ilan edilmesinin Kosova dış politikasının en önemli başarısı olduğu düşünülmektedir. Bağımsızlık ilanından sonra gelen tanımalar, UAD’ın Kosova’ya ilişkin görüşü, WB, IMF ve EBRD ile bazı spor federasyonlarına üye olunması Kosova’nın dış politika alanındaki diğer önemli başarıları olarak kabul edilebilir. Denetimli bağımsızlığın 2012’de sona ermesi ise Kosova’nın uluslararası arenadaki algısına pozitif katkılar sağlamıştır.

ABD ile her zaman yapıcı ve iki ülke münasebetleri ötesinde bağlar kuran Kosova’nın, önümüzdeki dönemde de ABD politikasına aynı şekilde devam edeceği ve ilişkilerini daha da derinleştireceği söylenebilir. Türkiye ile tarihi bağlara sahip olan Kosova, yükselen bir güç olan Türkiye ile ikili ilişkilerini de

Page 31: Paradigma Şubat 2013

Makale paradigma/şubat 2013 31

her alanda geliştirmeye devam etmekte, Türkiye ise tanımalar konusunda Kosova’ya her anlamda destek vermektedir.

Kosova’nın komşu ülkelerle bölgesel işbirliği kapsamında kurduğu ilişkiler bölge istikrarına katkı sağlayacak niteliktedir. Zaman zaman gündeme gelen Büyük Arnavutluk fikri ise iki ülke dinamikleri ele alındığında kısa ve orta vadede gerçekleşmesi zor bir hayal olarak gözükmektedir.

Sırbistan ile yürütülen müzakerelerin, 2008 – 2011 yılları arasında yaşanan durağan halin aksine iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine hizmet edeceği değerlendirilmektedir.

Kaynaklar:

1. Oral Sander, Siyasi Tarih, 1918 – 1994, Ankara, İmge Kitabevi, 2007, s.5782. Gökçen Alpkaya, “NATO Müdahalesi Üzerine”, Tartışma Metinleri, 15. 06. 1999, http://80.251.40.59/politics.ankara.edu.tr/alpkaya/kosova.htm#9, (Erişim Tarihi 25.01.2013)3. İlhan Uzgel, “Kosova Sorunu”, Oran, Türk Dış Politikası, s. 509.4. Pavlos I. Kokstidis ve Caspar T. Dam, “A succes story ? Analysing Albanian Ethno-Nationalist Extremism in the Balkans”. East Europen Quarterly, XLII, No.2, 2008, s.125. “Hoxhaj prezantoi prioritetet e MPJ-së para Komisionit për Punë të Jashtme të Kuvendit të Kosovës”, 27.04.2012, http://www.mfa-ks.net/?page=1,4,1218, (Erişim Tarihi 20.01.2013)6. Petrit Selimi,” The Wider Europe: Petrit Selimi on Kosovo and the Eu”.podcast.The Institute of International and European Affairs,27 01 2012. http://www.iiea.com/events/Petrit-selimi-on-Kosovo--the-eu. (Erişim Tarihi: 30.01.2013).7. “Majlinda Kelmendi’s Road to Olympics”, 19.07.2012, ”http://www.bbc.co.uk/sport/0/olympics/17551921, (Erişim Tarihi 31.01.2013)8. “Jeremić: J. Afrika ohrabrenje za Srbiju”, 30.08.2010, http://www.vestionline.com/Vesti/Srbija/78190/Jeremic-J-Afrika-ohrabrenje-za-Srbiju, (Erişim Tarihi 25.01.2013)9. Erhan Türbedar, “Kosova’nın Önündeki Temel Meydan Okumalar”, Paradigma, Ocak, 2013, s.26, 10. “Korrupsioni Pengon Ecjen e Kosoves”, 11.02.2012, http://www.kosovasot.info/politike/kosove/korrupsioni-pengon-ecjen-e-kosoves. (Erişim Tarihi 22.01.2013)11. “Inhuman treatment of people and illicit trafficking in human organs in Kosovo”, 12.12.2010, http://www.assembly.coe.int/CommitteeDocs/2010/ajdoc462010prov.pdf (Erişim Tarihi:01.02.2013).12. “Reagimet pas rezolutes se Keshillit te Evropes per raportin Marty”, http://lajme.shqiperia.com/lajme/artikull/iden/1046986507/titulli/Reagimet-pas-rezolutes-se-Keshillit-te-Evropes-per-raportin-Marty, 26.01.2011, (Erişim tarihi 01.02.2013)

13. “Who Recognized Kosova as an Independent State?”,http://kosovothanksyou.com/, (Erişim Tarihi 20.01.2013)14. “Sao Tome i Principe povuklo priznanje Kosova”,11.01.2013, http://www.politika.rs/vesti/najnovije-vesti/Sao-Tome-i-Principe-povuklo-priznanje-Kosova.lt.html (Erişim Tarihi 21.01.2013)15. “Hoxhaj kërkon johjen nga Egjipti dhe vendet e ligës Arabe”, 14.01.2013, http://www.gazetaexpress.com/?cid=1,13,101388, (Erişim Tarihi 03.02.2013)16. “Erdogan kerkon njohjen e Kosoves nga Tunisi”, 26.12.2012, http://www.zeri.info/artikulli/1/1/64939/erdogan-kerkon-njohjen-e-kosoves-nga-tunisi/ (Erişim Tarihi 03.02.2013)17. “Presidentja Jahjaga u takua me kryediplomatin turk, Davutoglu”, 03. 02.2013, http://www.kohaditore.com/?page=1,13,133496,(Erişim Tarihi 05.02.2013)18. “Hoxhaj prezantoi prioritetet e MPJ-së…”, 27.04.2012, http://www.mfa-ks.net/?page=1,4,1218, (Erişim Tarihi 24.01.2013)19. “Parliament calls on all EU countries to recognise Kosovo”, 09.07.2010, http://www.euractiv.com/enlargement/parliament-calls-eu-countries-re-news-496185, (Erişim Tarihi 25.01.2013) 20. “KE miratoi studimin e fizibilitetit për Kosovën” 10.10.2012, http://www.dw.de/ke-miratoi-studimin-e-fizibilitetit, (Erişim Tarihi 30. 01.2013) 21. “Kosovo To Become Member Of The EBRD”, 16.11.2012, http://www.ebrd.com/pages/news/press/2012/121116a.shtml (Erişim Tarihi 04.02.2013)22. “Kosovo and the EU: Political and Economic Relations”, http://eeas.europa.eu/delegations/kosovo/eu_kosovo/political_relations/index_en.htm, (Erişim Tarihi 02.02.2013)23. “Prioritetet e Ministrisë së Forcës së Sigurisë së Kosovës për periudhën 2011-2014”, 28.02.2011, http://www.mksf-ks.org/?page=1,163, (Erişim Tarihi 31.01.2013)24. Kosovo Seeks to Join International Organizations, 19.07.2013, http://www.turkishweekly.net/news/138718/kosovo-seeks-to-join-international-organisations.html, (Erişim Tarihi 04.02.2013)25. Adriatic Charter için bkz. http://www.state.gov/p/eur/rls/fs/112766.htm 26. “Kosovo to Honor Bill Clinton with Statue”, 23.07.2007, http://www.reuters.com/article/2007/05/23/us-serbia-kosovo-clinton-idUSL2316200920070523, (Erişim Tarihi 31.01.2013)27. “Kosovo: Current Issues and US Policy”, US Congressional Research Service,23.01.2013 28. “No going back for Kosovo, says US”, 21.05.2009, http://news.bbc.co.uk/2/hi/8061218.stm, (Erişim Tarihi 29.01.2013)29. “The Foreign Policy Objectives”,Republic of Kosovo, Ministry of Foreign Affairs30. “Hoxhaj: Lidhjet e Kosovës me SHBA-të Janë të Shenjta” http://www.gazetaexpress.com/index.php?cid=1,13,88172, 02.08.2012, (Erişim Tarihi 30.01.2013)31. “Kosovo: Current Issues and US Policy”, US Congressional Research Service, 23.01.201332. İ.Uzgel, “Kosova Sorunu ve Türkiye. . .”33. Birgül Demirtaş Coşkun, “Kosova’nın Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990-2008)”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 7, Sayı 27 (Güz 2010), s. 62.34. “Demirel ve Kosova krizi”, 12.04.1999, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=-73145, (Erişim Tarihi 01.02.2013) 35. Kemal H. Karpat, “Studies on Ottoman Social and Political History: Selected Articles and Essays”, BRILL, 2002, s. 52436. “Ndryshimi i Historisë Zbut Perandorinë Osmane”, 17.12.2012, http://gazetajnk.com/?cid=1,964,4133, (Erişim Tarihi 29.01.2013)37. “Kosovo after Supervised Independence: Interview with Petrit Selimi” 05.10.2012, http://www.balkanalysis.com/kosovo/2012/10/05/kosovo-after-supervised-independence-interview-with-petrit-selimi/, (Erişim Tarihi 05.12.2013)38. “Hoxhaj: Turqia partner strategjik i Kosovës” 18.12.2012, http://www.koha.net/?page=1,13,127970 (Erişim Tarihi 02.02. 2013)

39. “Hapët në Stamboll Qendra e Parë Kulturore Jashtë Vendit”05.02.2013, http://www.kohaditore.com/?page=1,5,133810, (Erişim Tarihi 07.02.2013)40. “Five Quick Questions to Songül Ozan - Kosovo’s New Diplomat”, Sept/Oct 2012, s.241. Kosova Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Verileri42. “Turkey’s Ambassador to Kosovo Looks to Deepen Relations”, 17.05.2012, http://setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/en_GB/features/setimes/features/2012/05/17/feature-03, (Erişim Tarihi 04.02.2013)43. “Türkiye Kosova Siyasi İlişkileri”, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-kosova-siyasi-iliskileri-.tr.mfa (Erişim Tarihi 07.02.2013)44. “Marrëdhëniet Kosovë-Shqipëri Model për Rajonin” 14.01.2012, http://www.zeri.info/artikulli/1/1/41948/marredheniet-kosove-shqiperi-model-per-rajonin/, (Erişim Tarihi 02.02.2013)45. 2008-2011 Dış Ticaret Verileri, Kosova İstatistkik Ajansı ve Kosova Gümrükleri46. “Pacolli: Bashkim ekonomik Kosovë-Shqipëri”, 09.07.2011, http://www.panorama.com.al/2011/07/09/pacolli-bashkim-ekonomik-kosove-shqiperi/ 47. “Kosovë -Shqipërı, Përplasje Për Çimenton”, 14.06.2012, http://www.gazetaexpress.com/?cid=1,14,83936, (Erişim Tarihi 01.02.2013)48. “Formalni protest Srbije zbog Berišine izjave”, 19.08.2009, http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/sr_Latn/features/setimes/newsbriefs/2009/08/19/nb-01, (Erişim Tarihi 06.02.2013)49. “Thaçi: Nëse preken kufijtë, shqiptarët bashkohen në një shtet të vetëm”, http://www.botasot.info/kosova/158791/thaci-nese-preken-kufijte-shqiptaret-bashkohen, (Erişim Tarihi 05.02.2013)50. Comprehensive Proposal for the Kosovo Status Settlement, UN Security Council, 26.03.200751. Request for Advisory Opinion - Accordance with International Law of the Unilateral Declaration of Independence by the Provisional Institutions of Self-Government of Kosovo, 8.10.2008,52. Accordance with International Law of the Unilateral Declaration of Independence in Respect of Kosovo, ICJ-Reports of Judgments, Advisory Opinions and Orders, 22.07.201053. E. Türbedar, “Kosova’nın Önündeki Temel Meydan Okumalar…”, s.2654. Dialogu Kosovu Kosovë – Sërbi, Larg Qytetarit Afër BE-së, Development Group, Priştine, Mayıs 2012, , s.1055. “Takimi Thaçi-Daçiç mirëpritet në Prishtinë”, 20.10.2012, http://www.dw.de/takimi-tha%C3%A7i-a%C3%A7i%C3%A7-mir%C3%ABpritet-n%C3%AB-prishtin%C3%AB/a-16320323, (Erişim tarihi 06.02.2013)56. “Makedonija sprema odgovor na protest Beograda”, 07.07.2008, http://www.rts.rs/page/stories/sr/story/9/Srbija/4535/Makedonija+sprema+odgovor+na+protest+Beograda.html, (Erişim Tarihi 01.02.2013)57. “Македонија и Косово треба да си помагаат”, 25.06.2012, http://www.utrinski.com.mk/default.asp?ItemID=8A694B83631A6340AF5CD360CF4EC4F4, (Erişim Tarihi 05.02.2013)58. Bilateralni Odnosi – Kosovo, Ministarsto Vanjskih Poslova i Evropskih Integracija Crne Gore, http://www.mip.gov.me/index.php/Bilateralni-odnosi/izaberite-drzavu-bil-odnosi.html, (Erişim Tarihi 05.02.2013) 59. Status Report on Membership into Regional Organizations 01.10.2012, Ministry of Foreign Affairs of the Republic of Kosovo60. Marrëveshja për Përfaqësim Rajonal, Rezultatet – Statistikat, Ministrija e Punëve të Jashtme e Republikës së Kosovës

Page 32: Paradigma Şubat 2013

32 paradigma/şubat 2013 Haber Analiz

Paradigma

www.paradigmarc.org