Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... ·...

27
Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3 Siirt RAM tarafından siirtram.meb.k12.tr sayfasından ayda bir olarak yayımlanır.

Transcript of Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... ·...

Page 1: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3

S

iirt

RA

M t

ara

fın

dan

sii

rtra

m.m

eb.k

12.t

r sa

yfası

ndan

ayd

a b

ir o

lara

k y

ayı

mla

nır

.

Page 2: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT REHBERLİK VE ARAŞTIRMA

MERKEZİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ

VE GENEL YAYIN MÜDÜRÜ

Onur YILDIZ / Kurum Müdürü

EDİTÖR

İsa KARS/Müdür Yardımcısı

YAYIN KURULU

Mehmet Fatih Onay/Özel Eğitim Bölüm Başkanı

Ercan SİYAH/Rehber Öğretmen

Nesim AKIN/Rehber Öğretmen

İNCELEME KURULU

Sümeyya KAYA/Rehber Öğretmen

Nihat KAYAR /Özel Eğitim Öğretmeni

Mehmet TEKİN/Özel Eğitim Öğretmeni

TASARIM

Mehmet Emin ÖREN/PDR Bölüm Başkanı

Kadir ECİK/Rehber Öğretmen

Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3

Adres: Batı mah.

Mithat Öktüren Cd.

14 Eylül Ortaokulu

Yanı No:9/A

SİİRT/MERKEZ

Tel: 0484-223-86-97

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN 1

GÜNDEM ÖZEL YETENEKLİ BİREYLER

2

AİLE KÖŞESİ ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLMAK

7

PSİKOLOJİ PSİKOJENİK FÜG

10

ÖZEL EĞİTİM GÖRME ENGELLİLER

13

OKULLARIMIZDAN FARK YARATANLAR

17

SERBEST KÜRSÜ HER ÇOCUK ÖZELDİR

20

PSİKO SANAT KİTAP DÜNYASI

21

SIKÇA SORULAN SORULAR

23

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

24

Page 3: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

İsa KARS

Mavi Editörü

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Merhaba sevgili okur…

Sanırım yine kocaman bir teşekkür borcumuz var sana. Başladığımız bu heyecanlı maratonda bize pozitif ve

güç verici geri bildirimlerin için.

Bir kocaman teşekkür de, kocaman bu dünyada küçük bir iz bırakma kaygısıyla yola çıkan bu dergimize, yazı-

larıyla bize destek olan kurumumuz dışındaki meslektaşlarımıza.

Ve son bir kocaman teşekkürde tüm kurum çalışanlarımıza. Bu güçlü içerik için…

Emeğinize yüreğinize sağlık…

Milli Eğitim Sistemimizin amaçlarından biri; Bireylerin, beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından den-

geli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya gö-

rüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı,

yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir.

Eğitim Sisteminin bir parçası olarak bizler de bu yayınla iyiyi, güzeli, mutluluğu, umudu ve her şeyden önem-

lisi sevgiyi sizlerle paylaşmayı amaçladık.

Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”

sözünden yola çıkarak bu sayımızda yeni konular ve paylaşımlarla karşınızdayız.

Bir sonraki sayımızda; mavi bir zaman, mavi bir mekan ve mavi olan senle buluşmak umuduyla…

Mavi kal…

Page 4: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3 ÖZEL YETENEKLİ BİREYLER

PSİKOLOJIK DANIŞMAN MEHMET FATİH ONAY

ÖZEL EĞİTİM BÖLÜM BAŞKANI

Ö zel gereksinimli veya özel eğitime ihtiyacı olan bireyler denildiğinde

genelde zihin, işitme, görme vb. alanlarda yetersizliği olan bireyler

akla gelmektedir. ‘Özel eğitime ihtiyacı olan birey’ in tanımına baktığı-

mızda; çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısın-

dan yaşıtlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireyi ifa-

de etmektedir. Özel yetenekli bireyler de yaşıtlarına göre bireysel özellikle-

ri ve eğitim yeterlilikleri açısından farklı gelişen ve desteklenmesi gereken

bireyler olduklarından özel eğitime ihtiyacı olan bireyler içerisinde yer almaktadırlar.

Literatürde “üstün yetenek” kavramı kullanılmasına rağmen, 15 Ocak 2013 tarihinde Bilim ve Tekno-

loji Yüksek Kurulu’nca (BTYK) yayınlanan Strateji ve Uygulama Planı’nda aynı kavrama karşılık gel-

mek üzere daha az kategorize edici olarak “özel yetenek” kavramı tercih edilmiştir. MEB Özel Eğitim

ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan ilgili grup başkanlığının adı da “Özel

Yeteneklerin Geliştirilmesi Grup Başkanlığı” şeklinde düzenlenmiştir.

Özel yetenek kavramı genel zihinsel yetenek, özel akademik yetenek, dil, matematik, fen bilimleri, sos-

yal bilimleri, liderlik, yaratıcılık, görsel ve işitsel sanatlar ve psiko-motor becerileri kapsamaktadır.

Özel yetenekli birey de bu becerilerde yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren bireyi ifa-

de eder.

Özel Yetenekli Bireylerin Eğitimi Neden Önemlidir?

Özel yetenekli bireylerin yetenek ve özelliklerine uygun eğitimi almaları, yetenek, yaratıcılık liderlik

gibi özelliklerini ortaya koyabilmeleri, kendileri ile

barışık ve çevreleri ile uyumlu bireyler olabilmeleri

açısından önemlidir. Bu bireylere, yeteneklerini ge-

liştirme, kendilerini gerçekleştirme imkânı verilme-

diği takdirde onların potansiyel enerjilerini gayri-

meşru ve illegal zeminlerde tüketme riski taşıdıkları,

hazır bulunuşluk düzeylerine uygun eğitim fırsatları

sunulmaması halinde de çabuk sıkılma, kolay öğren-

menin verdiği rehavete kapılma ve bir müddet sonra

başarısızlığa düşme tehlikeleriyle karşı karşıya kala-

bildikleri görülmektedir.

Özel yetenekli bireyler okul içinde ve okul dışındaki uygun eğitim ortamlarında yetişmiş uzman perso-

nel ve geliştirilmiş programlar ile bireysel farklılıklarının saygıyla karşılanması, kendileriyle ve çev-

reyle barışık olmalarının sağlanması, bir de kendileri gibi farklı yetenekleri, ilgi ve özellikleri olan ya-

şıtları ile çalışmaları, projeler üretmeleri halinde, onların zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan sorunlar

yaşamaları engellenmiş; mutlu bireyler olarak yetilerini insanlık için değerlendirip kullanan bireyler

haline gelmeleri sağlanmış olacaktır.

Özel yetenekli bireyler liderlik özellikleri, motivasyonları, kararlılıkları, hızlı düşünme ve yaratıcı

problem çözme yetenekleri ile toplumlara yön veren, gelişme ve değişmeyi hızlandıran unsurlardır.

Toplumların yaklaşık % 2-3‘ünü oluşturan bu bireylerin eğitilmesi, üretken hale getirilmesi ve potansi-

yellerini toplumsal gelişme için kullanmaları toplumun refahı, geleceği ve dünya ülkeleri içindeki yer-

lerini belirleme açısından önemlidir.

Page 5: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Özel Yetenekli Bireylerin Tanılanma Süreci

Okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve lise dönemlerinde farklı gelişim gösteren bireyler, ailenin ve öğretmen-

lerin gözlemi ve yönlendirmesi ile Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde değerlendirmeye alınmakta-

dır. ‘Bilim ve Sanat Merkezi’ bulunan illerde bu kurumlara yönlendirme amacıyla yapılan tanılama iş-

lemleri belli bir takvim çerçevesinde yapılmaktadır.

Bilim ve Sanat Merkezlerine yönelik birkaç yıl öncesine kadar sadece

ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin alındığı tanılamaya bu yıl ilkokul 2. ve 3.

sınıflar da dahil edilmiştir. Sınıf öğretmenleri zihin, resim ve müzik alan-

larında akranlarına göre farklı özellikler gösterdiğini gözledikleri öğren-

cilerini e-okul sistemi üzerinde gözlem formu doldurarak aday göster-

mektedirler. ‘Zihin’ alanında aday gösterilen öğrenciler Özel Eğitim ve

Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün düzenlediği grup tarama tes-

tine alınmaktadır. Bu testin sonucunda yeterli performans gösteren öğ-

renciler Rehberlik ve Araştırma Merkezince bireysel değerlendirmeye

alınmaktadır. Bireysel değerlendirme standart ölçme araçları ile yapılmaktadır. Müzik ve resim alanında

aday gösterilen öğrenciler için de yine Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde oluşturulan, ilgili branş

öğretmenlerinin de yer aldığı komisyonlarca değerlendirmeye alınmaktadır. Bu değerlendirmeler sonu-

cunda Bilim ve Sanat Merkezine yerleşmeye hak kazanan öğrenciler genel müdürlük tarafından ilan

edilmektedir.

Özel Yetenekli Bireyler İçin Eğitim Seçenekleri

Özel Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planında orta ve uzun vadeli planlamaya göre her tür ve

kademede mümkün olan en fazla sayıdaki özel yetenekli öğrenciye erişim sağlanarak, bu bireylerin ye-

tenekleri doğrultusunda eğitim almalarını sağlayacak çeşitli eğitim modelleri üzerinde durulmaktadır.

Bunlar BİLSEM uygulamalarının yanı sıra, okul içi ve okul dışı zenginleştirme, destek eğitim program-

ları, yetenek atölyeleri, destek eğitim odaları, eğitim bölgeleri yetenek grupları, uzaktan eğitim, mentor-

lük (danışmanlık) desteğidir.

Mevcut uygulamalara göre Rehberlik ve Araştırma Merkezince yapılan bireysel değerlendirme sonu-

cunda özel yetenekli olduğu belirlenen öğrenciler devam ettikleri okullarda zenginleştirme eğitimine

alınmaktadırlar. Bu öğrenciler için, bireysel özellikleri ve yetenekleri dikkate alınarak Zenginleştirilmiş

Eğitim Programı (ZEP) hazırlanmakta, sınıf içi uygulamalarla ve açılan destek eğitim odalarında des-

teklenebilmektedirler.

Özel yetenekli bireyler için bir diğer seçenek ise Bilim ve Sanat Merkezleridir.

Bilim ve Sanat Merkezleri

Bilim ve sanat merkezleri, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki özel yetenekli öğrencilerin

bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını

sağlamak amacıyla açılmış olan özel eğitim kurumlarıdır.

Bilim ve sanat merkezlerinin bulunduğu illerde rehberlik ve araştırma merkezlerinin tanılama süreci so-

nucunda genel müdürlük tarafından duyurulan özel yetenekli olduğu belirlenen öğrenciler bir sonraki

eğitim-öğretim yılı başında bilim ve sanat merkezlerine yerleştirmesi yapılır.

Bilim ve Sanat Merkezlerindeki eğitim-öğretim etkinlikleri;

Okul öncesi eğitimi çağındaki özel yetenekli çocuklar tam gün, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki öğ-

renciler örgün eğitimleri dışındaki zamanlarda bireysel yeteneklerinin farkında olmaları ve kapasiteleri-

ni geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak olan eğitim-öğretim, merkezlerce verilir.

Page 6: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Bilim ve Sanat Merkezlerinde Eğitim Programları:

Kayıtları yapılan okul öncesi eğitimi, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki öğrenciler hazır bulunuş-

luk düzeyi ölçüldükten sonra merkezlerce;

a) Uyum (Oryantasyon),

b) Destek Eğitimi; 1) İletişim Becerileri, 2) Grupla Çalışma Teknikleri, 3) Öğrenme Yöntemleri,

4) Problem Çözme Teknikleri, 5) Bilimsel Araştırma Teknikleri, 6) Yabancı Dil, 7) Bilgisayar, 8) Sosyal

Etkinlikler,

c) Bireysel Yetenekleri Fark Ettirme,

ç) Özel Yetenekleri Geliştirme,

d) Proje Üretimi/Yönetimi

alanlarında düzenlenmiş eğitim programlarına alınırlar. Programları tamamlayan çocuk/

öğrencilere tamamladığı her programın sonunda merkez müdürlüğünce Tamamlama Belgesi verilir.

Bilim ve Sanat Merkezinin Birimleri

Bilim Etkinlikleri Birimi Bilim etkinlikleri birimi, bir ana eğitim birimi olup bu birim de; fen bilimleri, matematik, sosyal bilimler

ve benzeri bilim dallarında özel ilgi ve yeteneği olduğu belirlenen üstün yetenekli çocuk/öğrencilerin

bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını

sağlayacak etkinlikleri uygulama imkânı sağlanır.

Sanat ve Spor Etkinlikleri Birimi Sanat ve spor etkinlikleri birimi, bir ana eğitim birimi olup bu birim-

de; resim, grafik, fotoğrafçılık, sinema, seramik, heykel, hat, vitray,

ebru, bale gibi görsel; müzik, tiyatro, drama, edebiyat gibi sözel ve

işitsel; güzel sanat ve spor dallarında özel ilgi ve yeteneği olduğu be-

lirlenen üstün yetenekli çocuk/öğrencilerin bireysel yeteneklerinin far-

kında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullan-

malarını sağlayacak etkinlikleri uygulama imkânı sağlanır.

Destek Etkinlikleri Birimi Destek etkinlikleri birimi, Türkçe, doğru ve güzel konuşma-yazma, bilgisayar, yabancı dil, satranç, çev-

re koruma, sağlık bilgisi, kişiler arası iletişim ve benzeri alanlarda çocuk/öğrencilere genel kültür, ileti-

şim ve günlük yaşamla ilgili temel bilgiler kazandırma imkanı sağlanır.

Araştırma, İzleme, Geliştirme ve Dokümantasyon Birimi Araştırma, izleme, geliştirme ve dokümantasyon biriminde; merkezlerde üretilecek olan proje çalışmala-

rı planlanır, koordine edilir ve desteklenerek değerlendirmeleri yapılır.

Üstün yetenekli öğrencilerin eğitim-öğretim ve eğitim modellerine yönelik ülke genelinde ve uluslarara-

sı düzeyde inceleme ve araştırmalar yapılır veya yaptırılarak sonuçları merkez yürütme kuruluna sunu-

lur.

Araştırma, izleme ve geliştirme birimi, merkezlerden eğitim-öğretim sürecini tamamlayarak ya da başka

bir nedenle ayrılan çocuk/öğrencilerin takibini yapar ve veri tabanını oluşturur. Bilgileri e-mezun modü-

lüne işler.

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Rehberlik ve psikolojik danışma birimi; merkezlere alınan öğrencilerin eğitsel ve gelişimsel yönde izlen-

meleri, çeşitli yardım hizmetleri, uygulanan programların geliştirilmesi ve değerlendirilmesi konusunda

çalışmaların ve çocuk/öğrencilerin eğitsel değerlendirmelerinin yapıldığı, bireyselleştirilmiş eğitim prog-

ramları (BEP) ve bireyselleştirilmiş öğretim programlarının (BÖP) hazırlandığı, disiplinler arası yakla-

şımla öğrencinin performans düzeylerinin tespit edildiği rehber öğretmen, sınıf öğretmeni, okul öncesi

eğitimi öğretmeni ve özel eğitim öğretmeninden (üstün zekalılar bölümü mezunu veya ilgili sertifikas-

yon programını tamamlamış) oluşan birimdir.

Page 7: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Okul Öncesi Eğitimi Birimi Okul öncesi eğitimi çağındaki üstün yetenekli çocuk/öğrencilerin bilimsel düşünme ve davranışlarla es-

tetik değerleri birleştiren, üretken, problem çözen, bağımsız, yenilikçi, girişimci, değişikliğe açık, alter-

natif düşünce üreten, nitelikli, yurtsever, hoşgörülü bireyler olarak yetişmelerini sağlayan birimdir.

Bilim ve Sanat Merkezlerinin en önemli işlevlerinden bir tanesi; özel yetenekli öğrencilerin kendisi gibi

özel yetenekli öğrencileri tanıması, bir araya gelmesi ve bu öğrencilerle etkinlikler ve proje çalışmaların-

da bulunmasıdır. Bu durum özel yetenekli öğrencilerin örgün eğitimde yaşayabileceği sorunların azal-

masına ve eğitim hayatlarının devam etmesine de katkıda bulunmaktadır.

Özel Yetenekli Çocukların Özellikleri

Özel yetenekli çocukların bir veya birden çok alanda daha hızlı gelişim gösterdikleri ve bu çocukların

bazı ortak özellikler taşıdıkları ileri sürülmektedir (Smutny, 1998).

Özel yetenekli çocukların erken dönemlerinde gözlenen özellikler: Bebeklikte olağan dışı ataklık

Uzun dikkat süresi

Geniş hayal ve imgeleme gücü

Uykuya daha az ihtiyaç duyma, enerjik olma

Gelişimsel dönüm noktalarına daha hızlı ilerleme

Keskin gözlem yapma

Aşırı merak duyma

Güçlü bellek

Erken ve olağanüstü dil gelişimi

Hızlı öğrenme yeteneği

Aşırı duyarlılık

Akıl yürütme ve problem çözme becerisi

Mükemmelliyetçilik

Sayılar, bulmacalar ve yap-bozlar ile oyun becerisini geliş-

tirme

Kitaplara aşırı ilgi duyma

Soru sorma

İlgi alanının oldukça geniş olması

Gelişmiş mizah duygusu

Eleştirel düşünebilme

Aynı anda birkaç işi yapabilme, yoğunlaşabilme

Yaratıcılık (Jackson & Klein, 1997; Davis & Rimm, 1998).

Bir çocuğun özel yetenekli olarak görülmesi için yukarıda adı geçen bütün özelliklere sahip olması ge-

rekmemektedir. Özel yetenekli bir çocukta öne çıkan bir özellik, bir başka özel çocukta hiç görülmeyebi-

lir. Dolayısıyla bireysel farklılıkların olabileceği dikkate alınmalıdır (Metin, 1999).

Özel yetenekli çocuklarda gözlemlenen özellikler tüm çocuklarda belli ölçülerde gözlemlenebilen özel-

liklerdir. Özel yeteneğin bir göstergesi olabilmesi için bu özelliklerden birçoğunun ilgili yaş grubunun

doğal olarak gösterdiği ölçülerin üzerinde bir düzeyde çocukta gözleniyor olması gerekmektedir

(Akarsu, 2001).

ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUKLARIN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ

Özel yetenekli çocukların gelişimsel özellikleri; fiziksel özellikler, bilişsel özellikler ve sosyal özellikler

olarak üç başlıkta incelenebilir. Bu özellikler kalıtım yoluyla geçmemektedir. Özelliklerin birçoğu özel

yetenekli çocukların sosyal çevresinde var olan olanaklar ve etkileşimler sonucunda kazanılmaktadır.

Özel yeteneğin gelişmesi, uygun çevresel ortamın ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile müm-

kün olmaktadır.

Fiziksel Özellikler

Geçmişte, çocukların fiziksel gelişimleriyle özel yeteneklilik arasında bağlantı kurulmasına karşın, gü-

nümüzde, fiziksel gelişim ile özel yeteneklilik arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağı genel kabul

görmektedir. Daha da önemlisi ayırt etme ve tanılamada fiziksel özelliklere ait bir tanılama biçimi kulla-

nılmamaktadır.

Page 8: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Bilişsel Özellikleri

Özel yetenekli çocuklar; Çok meraklıdırlar.

İlgilendikleri konuya karşı dikkatlerini yoğun bir şekilde yönlendirir.

Problem çözme becerileri son derece gelişmiştir (Tucker &Hafenstein, 1997).

Neden-sonuç ilişkisi kurarlar.

İlgi alanları hakkında detaylı bilgi sahibidirler, bağımsız çalışmayı daha çok tercih ederler (Smutny, 1998).

Genelleme yapmada, ilişkileri görmede, bilgilerin transferinde yaşıtlarından ileri düzeydedirler. Orijinal fikirler geliş-

tirirler, yaratıcıdırlar (Metin, 1999).

Çok hızlı öğrenirler. Duydukları ve gördüklerini uzun zaman belleklerinde tutabilirler. Kendi sınıf düzeyinin üstünde

kitaplar okumaktan hoşlanırlar. Zihinden işlem yapmada çok başarılıdırlar (Özsoy, Özyürek & Eripek, 1988; Charles,

1992).

Rutin ve tekrarlayıcı işlerden hoşlanmazlar. Genellikle okulda karşılaştıkları uyarıcılar onlara yetersiz gelir, dolayısıy-

la canları çok çabuk sıkılır. Zaman, ölüm vb. soyut kavramların ne demek olduğunu yaşıtlarına göre daha çabuk kav-

rarlar. Oyun kurallarını hemen kavramakta, hatalarından ders almakta, istediklerini yapmak veya yaptırmak için diğer-

lerini ikna edici fikirler öne sürmektedirler (Porter, 1999).

Sosyal Özellikleri

Clark (1992) ve Silverman (1994), üstün yetenekli çocukların; Gelişmiş ahlaki değerlere sahip,

Başkalarının duygu ve düşüncelerine karşı hassas,

Mükemmelliyetçi,

Beklentileri yüksek,

İdealist,

Duygusal derinliği olan,

Farkındalığı yüksek çocuklar olduğunu belirtmektedirler.

Her ne kadar araştırmacı ve eğitimciler, bu özelliklerin üstün

yetenekli çocuklar arasında sıklıkla rastlanan durumlar olduğunun altını çizseler de bu özellikleri bütün

özel yetenekli çocuklara genellemek doğru değildir (Webb, 1993).

Özel Yetenekli Çocuğu Olan Ailelere Öneriler Çocukta fark edilen akademik ve sosyal becerilerdeki farkı anne baba birlikte gözleyip değerlendirmeli, sınıf öğretme-

ni bu durum hakkında bilgilendirilerek yardım talebinde bulunulmalıdır.

Çocuğun özel yetenekli olduğu tespit edildiğinde çocuk bundan haberdar edilmemelidir. Bu özelliğinden dolayı kar-

deşleri ve sınıf arkadaşlarıyla kıyaslanmamalı ve kıyaslama yapılıyorsa da bu, çocuğa yansıtılmamalıdır.

Anne-babalar çocuğa özel yetenekli olduğunu söyleyip etiketlendirmemelidirler. Yaşına uygun özelliklerine göre söy-

lemlerde bulunup çocuğun sahip olduğu özelliklerinden kaynaklanan (kendini üstün görme, önde olma isteği, inatçılık,

bencillik vb.) durumlar ortaya çıktığında onun diğer yaşıtlarından farklı olduğunu; her çocuğun iyi yapabildiği şeyler

olduğu ve onun da bu yüzden bazı şeylerde daha iyi olduğu ifade edilerek açıklanmalıdır.

Anne-babalar çocuğu sevdiğini ona açıkça belli edip normal bir çocuk gibi davranmalıdır. Özel yetenekli oluşuna göre

değil yaşının özelliğine göre sevgisini belli etmelidir.

Özel yetenekli çocuğa sahip ailelerinin bazlarında gereksiz bir gurur gelişebilir. Anne baba olarak özel yetenekli bir

çocuğa sahip olmak muhakkak iyi bir şeydir. Ancak aşırı gurur, çocuğun daha iyi yetişmesini engeller. Anne babada

gelişen gurur, zamanla çocuğa da yansımaktadır. Üstünlük duygusu, aşağılık duygusu kadar zararlı olabilir.

Çocuğun zekâsı ve yeteneğini kullanabileceği, yaratıcılığı ortaya koyan, geliştiren oyun ve etkinlik malzemeleri alın-

malı, rahatlamasını sağlayıcı fiziksel etkinliklere teşvik edilmeli, ( sinema, tiyatro, resim, müzik, v b.) kültürel etkin-

liklerde bulunması sağlanmalıdır.

Çocuğun sorduğu sorulara kesin ve net cevaplar verilmeye çalışılmalıdır. Kaçamak, doğru olmayan cevaplardan kaçı-

nılmalıdır.

Çocuğunuzun zekâ işlevleri ve yetenekleri bakımından normalden farklı olduğu için özel eğitime muhtaç olduğu unu-

tulmamalıdır.

Çocuğun ruhsal ve duygusal özellikleri için bir uzmanla ( çocuk psikiyatristi, çocuk psikoloğu, psikolojik danışman,

psikolog vb. ) her zaman diyalog halinde bulunulmalıdır.

Anne-babalar özel yetenekli çocuklarının gelişimlerini desteklemek için mutlaka kendilerini de yenilemeyi ve geliştir-

meyi düşünmelidirler.

KAYNAKÇA

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü okul RPD Servisi Çalışma Kılavuzu

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Özel Yetenekli Bireylerin Eğitimi Strateji ve Uygulama Kılavuzu

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Özel Yetenekli Çocuklar Aile Kılavuzu

Page 9: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

MERVE DEMİRHAN

ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3 ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUĞA SAHİP OLMAK

A ile toplumun çekirdeği ve temelidir. Ailenin en önemli görev ve so-

rumluluklarından biri sahip olduğu çocuklarını en iyi şekilde yetiştir-

mektir. “Anne olmak” dünyaya bir can armağan etmek, giyiminden uykusu-

na, mutluluğundan açlığına çocuğunu düşünmek onun için en iyisini istemek-

tir. “Baba olmak” çocuğuna güven vermek, huzur kaynağı olmak, annenin

en önemli yardımcısı olmaktır. Her çocuk; anne, baba ve yakın çevredekilerin

zihinlerinde olanı daha doğmadan yaşamaya başlar. Zihinlerde beklentiler,

kaygılar, önyargılar aslında çoktan şekillenmiştir. Beklentileri, idealleri, zihinlerdeki bu tasarımları belir-

leyen en önemli etkenler belki de kişinin kendi beklentileri, idealleri, yapmak isteyip yapamadıklarıdır.

“Ben kızımı mutlaka okula göndereceğim.”,

“Benim oğlum doktor olacak.”,

“Torunum kız olsa keşke.” gibi beklentiler…

Ancak her çocuk bir sürprizdir. Çünkü biriciktir. İlk

başlarda her şey yolundadır. Çünkü henüz konuşmuyor, yürü-

müyordur, ama “dünyanın en tatlı yaratığıdır”, “mükemmeldir”.

Daha sonra, çocuğunda bir özür veya kronik hastalık olduğunu

öğrendiklerinde yeni bir serüven başlar. Genellikle bu yolculuk

güçlü duygular ve zor seçimleri de beraberinde getirir. Çok sa-

yıda uzmanla ilişki kurmak, bilgi edinmek ve yardım almak ge-

rekebilecektir. İlk başlarda ebeveyn kendisini oldukça yalnız ve

çaresiz hisseder. Durumun ne olduğunu, nereden bilgi alacağı-

nı, kimden destek alması gerektiğini bilemez olur.

Örneğin: Bir anne, “ 2 yaşına kadar Emir’de bir sorun yoktu. Ancak, bu yaştan sonra oğlumda bazı farklı-

lıklar görmeye başladım. 2 yaşına geldiğinde Emir’in konuşmaması beni rahatsız etti. Seslendiğimde ba-

na bakmıyordu, ama bir reklam müziği duyduğunda koşa koşa televizyonun başına gidiyordu. Geceleri

kâbus gibiydi. Saat 03.00′te uyanıyor, 06.00′ya kadar birlikte oturuyorduk. Gecemiz gündüz, gündüzü-

müz gece olmuştu. Ama anlayamıyorduk, her şey normal geliyordu. Çocuk doktoruna gittik. Hemen ço-

cuk psikiyatristine gitmemizi söyledi.” diye anlatır.

“Çocuğumun zihinsel bir özre sahip olduğu söylendiğinde kendimi çok kötü hissettim. Öyle kar-

makarışık duygular hissettim ki, tanıdan sonraki ilk günler için, kalbimdeki bir acı hissinden başka bir şey

hatırlamıyorum.” diye devam eder. Başka bir anne, “Tanı söylendiğinde sanki başıma bir çuval geçirilmiş

gibi hissettim. Duyamıyor, göremiyor, hissedemiyordum.” der. Diğer bir ebeveyn, “Çocuğumun zihinsel

özrü olduğunu duyduğum anda sanki kalbime bir bıçak saplandı.” diye duygusunu ifade edebilir. Normal-

den farklı bir çocuğa sahip olmak ebeveynleri birbirlerinden farklı şekillerde etkileyebilir. Farklı yetersiz-

likleri olan çocuklara karşı ebeveynlerin davranışları aynı olmamasına rağmen benzerdir. Ebeveynler de-

ğişen sıralarla, her evrede farklı zaman ve enerji harcayarak birçok kez çeşitli evrelerden geçebilirler. Ba-

zı evreleri hiç yaşamayabilirler.

Ailelerde kabullenme süreci ve evreleri şu şekilde gözlenir:

ŞOK: Ailenin çocuklarının bir problemi olduğunu duyduklarında yaşadıkları ilk duygu şoktur. Bu durum

sanki her şeyin bir an için durması ve o anda söylenen hiçbir şeyin duyulup anlaşılamaması gibi bir hal-

dir. Özellikle anne ağlama krizleri içinde gerçek bir trajedi yaşar. Bu şok evresi çok kısa veya uzun süre-

bilir. Bu evrede ebeveyn yakın çevresi ile etkileşimini tamamen kesmiş durumdadır.

İNKÂR: Çocuklarına tanı konulduğunda ailenin tepkisi genellikle duymazdan gelmektir.

Anne baba şok durumundan çıktıktan sonra etraftan bu problemin nasıl bir şey olduğu ile ilgili bilgi top-

lama işine girişir. Ve günümüzde en popüler bilgiye ulaşma aracı internette bu konu ile ilgili milyonlarca

dokümana ulaşılabilmektedir. Bu bilgiler çocuğun gösterdiği özellikler ile kıyaslanır, bazen benzerlikler

bulunup hayal kırıklıklarına kapılırken, bazen de uymayan noktaların olduğu görülüp doktorun yanlış

teşhis koymuş olabileceği düşünülür. “Yok benim çocuğum olamaz.” “Yanlış bilgidir.” “Benim çocu-

ğumun da diğer çocuklardan bir farkı yok.” diyerek bu inkarı yansıtırlar. Yani bu savunma mekanizması

eğer ben bunu duymazsam inanmazsam bu durum yok olabilir anlamını taşımaktadır.

Page 10: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

KIZGINLIK: Bu anne babaların en sık yaşadıkları duygulardan biridir. Kızgınlık bazen eşine bazen de

problemli çocuğa yönelebilir. Anneler bazen çocuklarının bildiklerine emin oldukları şeyleri yapamadık-

larını gördüklerinde son derece sinirlendiklerini ifade ederler. “Bu neden benim başıma geldi. Bunu hak

etmek için ne yaptım?” soruları bitmek bilmez.

DEPRESYON: Aileler çocuğun problemi ile yaşamaya biraz

alıştıktan sonra, kendilerini tükenmiş, yorgun ve gelecekle

ilgili olarak ümitsiz hissetmektedir. Bu dönemde aileler, çev-

resiyle ilişkilerini en alt düzeye indirir ve normal çocuk özle-

mi duyarlar.

KABUL: Bir kez aileler tüm bu karışık duyguların girdabın-

da dönüp durduktan sonra çocukların problemini kabul edip

daha gerçekçi planlar yapabilmektedir. Bunun sonucunda ço-

cuk için yüksek ama ulaşılabilecek hedefler koymak ve bun-

lar üstünde çalışmaya başlamak en doğrusudur. Ailelerin ihti-

yacı olan somut hedefler konulmuş bir eğitim programı için-

de çocuklarını güvenli olarak bırakabileceklerini ve eğitime faydası olduğuna inandıkları eğitim kurumla-

rıdır. Bu aileler için somut gelişmeleri görmek kadar faydalı bir şey yoktur.

AİLE PAYLAŞIMLARI

Soru: Çocuğunuzun durumunu ilk öğrendiğinizde neler hissettiniz?

Çok mutsuz oldum.

İleride daima ilaç kullanmak zorunda kalacak olmasının zekâsına zarar verip vermeyeceğini düşün-

düm.

O zamanki mutsuzluğumun yanında ölüm bile az kalırdı, ölümden bile büyük acıydı.

Niye benim kızım diye isyan ettim.

Dünyamın karardığını hissettim. Başka ne hissedebilirim, siz söyleyin?

Geçici bir durum olduğunu düşündüm.

Yıllarca bunu hep kötü bir rüya sandım.

Soru: Çocuğunuzun durumu aile ve toplum içindeki ilişkilerinizde değişikliğe neden oldu mu? Bu deği-

şiklikler nelerdir?

En yakın dost ve arkadaşlarımız çocuğumuzun iyileşemeyeceğini, ömür boyu böyle kalacağını söy-

lediler. Umudumuzu kırmaya çalıştılar. Yaşamımızda değişiklikler oldu tabi. Kızımı sürekli kontrol

altında tutmam gerektiği için, değişik konularla ilgileniyorum ve onunla gittiğim yerlerde uzun za-

man oturamıyorum.

Çocuğumun durumu bütün ailede büyük bir üzüntü yarattı, tüm aile sanki bunalıma girdi.

Değişiklikler oldu, şimdi diğer insanlarla daha az görüşüyoruz. Bu insanlardan kaçmak değil çocu-

ğumuzun diğer rahatsızlıkları (bronşit vb.) yüzünden, çünkü dışarıya her çıktığımızda hastalığı tek-

rarlıyor.

Hayata tamamen küstüm, hiçbir yere gitmek ve hiç kimseyle görüşmek istemiyorum. Beni hiçbir

şey mutlu etmiyor.

Hayatımda hiçbir değişiklik olmadı.

Akıntıya kürek çekmek çok zor.

Toplum içindeki ilişkilerimizde değişiklik oldu. Herkes oğlumun neden böyle olduğunu sormaya

başladı. Çocuğumun davranışları bazı insanların ilgisini çekiyor ve çeşitli sorular soruyorlar.

Kafa karışıklığı da sürece hâkim olur. Olan biteni anlayamama, bir türlü karar verememe, uyku uyuyama-

ma, önerileri doğru bir şekilde akılda tutamama, karmaşık duygular içinde olma, duygularını adlandıra-

mama, eğitim sürecine katılmama gibi sık görülen örneklerdir. Güçsüzlük hissi ve hayal kırıklığı yaşanır.

Bazı şeyleri değiştirememe, beklentilerin, hayallerin gerçekleşmemesi, aciz hissetme ve sonrasında değer

yargılarının (“normal” olan, “güzel” olan, “iyi” olan, “başarılı” olan, vs.) sorgulanması, değişmesi görüle-

bilir. Bazen çocuğu duygusal anlamda reddetme yaşanabilir. Başa çıkılamayan hayal kırıklığı duyguları

bazen “çocuğun kendi çocuğu değilmiş” gibi algılanmasına yol açabilir. Bazen “keşke ölmüş olsaydı”

diye düşünülebilir. Arkasından gelen “suçluluk” hissi nedeniyle bu duygu, düşünce genellikle bastırılır.

Ancak, çok da normal olan bu duyguyu yeterince ifade etme fırsatı bulamama farkında olmaksızın çocu-

ğun ihtiyaçlarını ihmal etmeye, ya da suçluluğu bastırmak için aşırı bir “sevgi” ve “bağlılık” göstermeye

neden olabilir.

Page 11: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Ebeveyn Olarak Biz Ne Yapabiliriz? Nasıl Davranalım?

1. Mutlaka profesyonel bir yardım alın! Çocuk doktoru, çocuk psikiyatristi, çocuk nöroloğu, çocuk psikologu, özel eğitim uzmanı, sosyal

hizmet uzmanı, öğretmen vs. sizin profesyonel destekçileriniz olacaktır.

2.Bilgi edinin!

Çocuğunuzun durumu hakkında, doğru kaynaklardan (profesyonellerin önerdiği kitap, dergi, internet

sitesi, eğitim toplantısı vs.) bilgi edinin. Her çocuk farklıdır, o nedenle genel bilgilerin çocuğunuz

için geçerli olabilmesi için doktorunuzla konuşun. Özel eğitim uzmanınızdan bilgi alın, becerileri ev

ve sosyal yaşamda sürekli tekrarlayın.

3. Bilginin kaynağına dikkat edin!

İnternet, kitaplar, gazete, eczacı, komşu vs., sizi yanıltabilir, eğitim sürecini kötü yönde etkileyebilir,

hatta zarar verebilir. Bilginin kaynağını mutlaka araştırın ve mutlaka özel eğitimcinizle paylaşın. Ko-

nusunda uzman, ikinci bir eğitimci görüşü almaktan da çekinmeyin.

4. Benzer sorunlara sahip çocuğu olan ebeveynlerle tanışın! Çevrenizde varsa, aile gruplarına katılın. Böylece, yalnızlık duygusuyla baş etme, hiç de akla gelme-

yen yöntemler keşfetme, duruma farklı bir bakış açısından bakabilme, aşırı, rahatsız edici duygularla

baş edebilme, sizi anlayan birilerinin var olduğuna emin olma fırsatı yakalayabilirsiniz.

5. Eğitimine destek olun! Çocuğunuzun özel eğitim gereksinimi konusunda bilgi edinin. Eğitim tekniklerini mümkün olduğun-

ca öğrenin. Sınırları ve süresi belirli, günlük/haftalık programlar halindeki bir eğitim paketini kendi-

niz uygulayabilmek için eğitimcinizden destek alın. Böylelikle, eğitim sürecini hızlandırır, çocuğu-

nuzla daha da pozitif bir ilişki kurabilir, “üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirmiş olma” hissini

daha fazla yaşama fırsatı bulabilirsiniz.

6. Duygularınızı paylaşın! Güvendiğiniz arkadaşlarınız, akrabalarınız, ailenizle içinizden geçenleri uygun zamanlarda dile getir-

mekten çekinmeyin. Eşinize, diğer çocuklarınıza duygularını paylaşmaları için fırsat verin. Devam

ettiği okul veya kurumun psikolojik danışmanı/psikoloğu ile sorunlarınızı paylaşın.

7. Kendinizi unutmayın!

Kendi ihtiyaçlarınızı, zevklerini ihmal etmeyin. Arkadaşlarınızdan uzaklaşmayın. Sosyal etkinliklere

mutlaka zaman ayırın. Kendi bakımınıza ve sağlığınıza dikkat edin. Unutmayın, çocuğunuza

“sağlıklı” ve “mutlu” iken daha fazla yardımcı olabilirsiniz.

8. Aşama aşama plan yapın! 10 yıl sonrasına değil 1 ay sonrasına, bugüne odaklanın. “Eğer şöyle olursa, ya böyle olduysa” gibi

düşünceler yerine gerçeklere konsantre olun. Planınızı gerçekçi, uygulanabilir temeller üzerine otur-

tun.

9. Çekingen olmayın!

Bilgi almaktan, sormaktan çekinmeyin. Sosyal ortamda garipsenmekten, yanlış anlaşılmaktan kaygı

duymayın. Çevrenizdekilere her şeyi açıklamak zorunda değilsiniz, ancak çocuğunuzun durumunu

soranlara, merak edenlere (eğer güvendiğiniz kimselerse) doğruyu söylemekten, anlaşılır bir dille

anlatmaktan çekinmeyin.

10. Diğer çocuklarınızı unutmayın!

Diğer çocuklarınızın maddi (giyim, yemek, uyku vs) ve manevi (birlikte zaman geçirme, sarılma,

konuşma, ödüllendirme vs.) ihtiyaçlarını ihmal etmeyin. “Engelli” çocuğunuzu “yaz kampları”,

“geziler” gibi aktivitelere gönderebilirsiniz. Bu size yenilenme, süreci gözden geçirme, güç toplama

ve diğer çocuğunuzla daha fazla zaman geçirme fırsatı sunar.

Aileniz ve çocuğunuz ile birlikte güzelliklerle dolu bir yaşam sürmenizi, aydınlık bir bakış açısına

sahip olmanızı dilerim.

KAYNAKÇA

SOS-OTİZM; İNCİ VURAL

OTİZM; DR.Yeşim FAZLIOĞLU, UZM.Meral EŞME YURDAKUL

Doç. Dr. Nihal VURAL Aile Eğitimi

meb.gov.tr

www.psikodünya.com

Page 12: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

PSİKOJENİK FÜG

PSİKOLOJİK DANIŞMAN KADİR ECİK

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

S anki biri seslenmiş gibi uyandım. Kendime geldiğimde hala karanlığın

içindeydim. Kulaklarımda o bildik uğultu, bedenimde o tanıdık rahatla-

ma… Zihnim, irademin görünmeyen ağırlığından kurtulmuş, o derin huzurla bir

kez daha sarhoş olmuştum. Başıboş bir rüzgar gibi dolaşıyordum sınırları silin-

miş bir labirentin içinde. Etrafa bakacak oldum, başım döndü. Düşmemek için

tutunacak bir yer arandım, sağ elim ahşap bir tırabzana tutundu. Karın ışığı

sızıyordu bir yerlerden. Eski bir apartmanın içindeydim; geniş, mermer bir mer-

divenin basamaklarında…

Yeniden etrafı seçmeye çalıştım, tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum.

Bir yerlerde elektrik düğmesi olmalı. Bulmakta zorlandım, yarı yarıya açılmış

demir kapının sağ tarafındaydı. Hala hafifçe dönen başıma aldırmadan, basamakları inerek, duvarda-

ki düğmeye dokundum. Tavandaki fersiz lambanın sarıya çalan kırmızı ışığı, binanın uzun zamandır

boyasız kalmış kirli duvarlarını, ahşap asansörünü aydınlatınca tanıdım; Sahtiyan Apartmanı’nday-

dım. Nüzhet’ in dedesi tarafından yaptırılan, belki de bu semtin en eski binasında.

Üçüncü kezdir aynı şey oluyordu işte. Bilincimi yitirdikten birkaç saat sonra bir yerlerde bulu-

yordum kendimi. Emin olduğum tek şey, bulunduğum yerlerin, unutma krizine kapılmama neden olan

kişilerle ilgili olmasıydı. O kayıp zaman sırasında neler olduğu ise tamamıyla meçhuldü. Ne bir görün-

tü, ne bir ses, ne bir koku… O zaman süresinde, neler yaptığıma dair hiçbir iz bulunmuyordu hafızam-

da.

Aynı apartmanda oturduğumuz, hem teyze kızım, hem de iyi psikiyatr olan Şaziye, “Seni hipno-

tize ederek olan biteni anlayabiliriz.” dese de derinliklerinde neler gizlendiğini bilmediğim bilinçaltı-

mın açığa çıkmasından korkarak, bu metodu kesinlikle reddetmiştim. Hem o kadar sık da gelmiyordu

ki bu tuhaf olay başıma.

İlk krizi Nüzhet beni terk ettikten bir ay sonra yaşamıştım, yirmi bir küsur yıl önce… Üniversi-

tedeki odamda otururken, o uğultuyu hissetmiş, yaklaşık iki saat sonra da Fatih Sultan Mehmed’ in

türbesinde, sandukanın başucunda otururken bulmuştum kendimi. Nüzhet’ ten kurtuluşun Fatih’e yo-

ğunlaşmaktan geçtiğine inanmış olmalıyım. Aşktan kurtulmak istersen zihnin işle meşgul et prensibi…

İkinci kriz, bu olaydan on yıl sonra, annemin ölümünün beşinci gününde gelmişti. Gecenin bir yarısı

Haydarpaşa Gar Lokantası’nda açmıştım gözlerimi. Yanımda rimelleri akmış, yaşlı bir fahişe… Oksi-

jen sarısı saçlarını okşuyordum. Kadının yüzünde dünyayı umursamayan bir ifade... Onu, ne zaman,

nerede, nasıl bulduğum konusunda hiçbir fikrim yoktu. Hatırladığım son görüntü, annemin gençlik fo-

toğraflarına baktığımdı. Annem, üzerinde karpuz kollu, çiçekli bir elbise ile, konağımızın bahçesindeki

gümrah manolya ağacının altında gülümsemişti kameraya. Annemin ışıldayan, genç yüzüne bakarken

ne kadar da Nüzhet’ e benziyor diye düşünmüştüm, ondan sonrası meçhuldü.

“Psikojenik füg,” demişti Şaziye… “Geçici unutkanlık türle-

rinden biri. Aşırı üzücü olaylar nedeniyle bu unutma nöbetlerini ya-

şıyor olabilirisin.”

Demir kapının ararlığından sızan rüzgarın içime işleyen so-

ğuğu toparladı düşüncelerimi. Telefonda söz verdiğim gibi Nüzhet’ i

görmeye gelmiş olmalıydım. Aslında hiç de garip bir yanı yoktu bu

durumun; tabii evden nasıl çıktığımı, Bahariye’ den Kadıköy’e nasıl

indiğimi, vapura ne zaman bindiğimi, Karaköy’ den Şişli’ ye nasıl

geldiğimi de bir hatırlayabilsem… Neyse olan olmuştu işte. Kolum-

daki baba yadigarı, camı sararmış Nacar saatime baktım: 19.42 idi.

Yemek zamanı… Aklım başımdayken planlasaydım da aşağı yukarı

bu saati seçerdim, Nüzhet’in evine gelmek için.

Ahmet Ümit’in “Sultanı Öldürmek” adlı romanının kahrama-

nı Müştak Bey’in, başından geçenlerin bir bölümünün anlatıldığı bu

parçada, kendisine sorununun “psikojenik füg” olduğunu söylemişti

Şaziye... Peki nedir psikojenik füg? Buyrun isterseniz psikolojinin

zihnimizde tozlanmış kavramlarından biri olan psikojenik fügün bi-

raz tozlarını alalım…

Page 13: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Amerikan Psikiyatri birliği, Ruhsal Bozukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü Baskısı (DSM-

4) Tanı ölçütleri el kitabında, Dissosiyatif füg tanı kriterleri aşağıdaki gibidir;

A. Başlıca bozukluk, geçmişini unutup, birden, beklenmedik bir biçimde evinden veya alışageldiği

işyerinden gitmedir.

B. Kişisel kimlik konfüzyonu ya da yeni bir kimliğe bürünme (kısmen ya da tamamen).

C. Bu bozukluk sadece Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu sırasında ortaya çıkmamaktadır ve bir mad-

denin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir du-

rumun (örn. temporal lob epilepsisi) doğrudan fizyolojik etkilerine sahip değildir.

D. Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki, alanlarda ya da önemli

diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.

Dissosiyatif füg olarak da adlandırılan psikojenik füg, dissosiyatif bozukluklar içinde yer almaktadır.

Füg kelimesi, Latince “kaçma” anlamına gelmektedir. Dissosiyatif füg tanısı konmuş kişiler, geçici

olarak kişisel kimliklerini unutup, dürtüsel olarak evlerinden ya da iş yerlerinden uzaklaşıp başka yer-

lere giderler. Genellikle kim oldukları konusunda akılları karışmıştır hatta kendilerine yeni kimlikler

yaratabilmektedirler. Dışarıdan bakıldığında bu kişilerde, garip davranışlar veya tuhaf dış görünüş gibi

rahatsızlık belirtisi göze çarpmamaktadır.

Dissosiyatif bozukluklarda, hafızada, bilinçte ya da farkındalıkta, kimlik ya da algıda bozulma, kayıp

veya çökme meydana gelmektedir. Bu işlevlerin birinde veya birden fazlasında kayıp yaşanıyorsa, be-

lirtiler ortaya çıkacaktır. Bu belirtiler de kişinin, sosyal ve iş yaşamı, ilişkileri de dahil olmak üzere,

genel işlevselliğinde bozulmalara yol açmaktadır.

Belirtileri

Fügün diğer insanlarca fark edilmesi oldukça zordur çünkü kişinin dış görünümü oldukça normaldir.

Dissosiyatif füg belirtileri aşağıda sıralandığı şekilde gözlemlenebilmektedir:

Ani ve planlanmamış seyahatler.

Kişinin kendi hayatıyla ilgili geçmiş olayları veya önemli olayları hatırlayamaması.

Kişinin kendi kimliği ile ilgili anıları hatırlayamaması ya da kafa karışıklığı. Kaybedilen kimli-

ğin yerine bir başkasını yaratma.

Yoğun stres ve sıkıntı, günlük hayattaki işlevsellikle çatışan problemler.

Sebepleri

Dissosiyatif füg, kişinin yaşadığı ya da tanık olduğu savaş, istismar, şiddet, doğal afet gibi travmatik

olaylar sonucu oluşan yoğun stres ile bağlantılıdır. Alkol ve bazı uyuşturucu maddelerin kötüye kulla-

nımı da füge benzer haller ortaya çıkarabilmektedir.

Yaygınlık

Dissosiyatif füg, diğer dissosiyatif kimlik bozukluklarına nispeten daha nadir rastlanılan bir durumdur.

Dissosiyatif fügün genel görülme sıklığı ise, savaş zamanları ya da doğal bir felaket sonrası gibi stresli

ve travmatik olaylar yaşanırken artmaktadır.

Tedavi

Tedavinin hedefi, kişide füg ortaya çıkmasını tetikleyen stres ya da travmanın çözülmesidir. Ayrıca

ileride başka fügler oluşmasını önleyebilmek için de kişiye baş etme metodlarının öğretilmesi de he-

deflenmektedir. En uygun tedavi yaklaşımının seçilmesi kişiye ve gözlenilen belirtilerin ağırlığına bağ-

lıdır. Tedavi aşağıdaki öğeleri içerebilmektedir:

Psikoterapi

Bilişsel Terapi

İlaç Tedavisi

Aile Terapisi

Yaratıcı Terapiler (sanat, müzik terapileri)

Klinik Hipnoz

Page 14: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Gidişat

Füglerin çoğu kısa sürer. Bir gün içinde sonlanabileceği gibi birkaç ay da sürebilir. Genellikle kendi

kendine biter ve gidişat da iyileşme yönündedir. Ancak altta yatan probleme yönelik tedavi edilmediği

taktirde, fazladan füg atakları yaşanabilmektedir.

Önlenme

Dissosiyatif fügün önlenmesi mümkün gözükmese de, kişilerde belirtiler gözlemlenmeye başlar baş-

lanmaz tedaviye başlanması çok faydalı olacaktır. Travmatik bir olay ya da strese sebep olan bir tecrü-

benin ardından erken müdahalede bulunulması, dissosiyatif bozuklukların ortaya çıkma riskini azalt-

maktadır.

KAYNAKÇA

Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı,Dördüncü Baskı(DSM-

lV), Tanı Ölçütleri El Kitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara,2014.

http://hayatinicinden.org/dissosiatif-bozukluk-nedir-dissosiatif-bozuklukların-belirtileri-nelerdir/

http://www.kesfetkendini.com/News/psikoloji/dissosiyatifkisilikbozuklugunedir-10914/

http://www.msxlabs.org/forum/psikoloji-ve-psikiyatri/432822-dissosiyatif-fug-psikojenik-

fug.html#ixzz3S0BhvHwz

Ümit,A.(2002).Sultanı Öldürmek.İstanbul:Everest yayın.

Page 15: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

GÖRME ENGELLİLER

ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ AYŞE ÇALIŞ

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Görme fonksiyonunu tamamen veya kısmen yitirmiş çocuk, görme güçlüğü yaşamaktadır. Görme

engelli kişi, görme yetersizliğinden çok ağır derecede etkilenen görsel duyu ile alması gereken uyarıcı-

lardan yoksun kalan kişidir.

Sınıflandırma: Görme engellilerin sınıflandırılmasını üçe ayırarak inceleyebi-

liriz:

1-)Total: Normal gören kişinin 6 metre uzaklıktan görebildiği büyüklükteki

bir şeyi yaklaşık 60 santimetre ya da daha kısa bir uzaklıktan gören ya da hiç

bir uzaklıktan göremeyen kişi, yasal tanıma göre totaldir.

Eğitsel Açıdan Total, eğitimde dokunsal ve işitsel materyallere ihtiyaç duyan

kişidir. Birey okuma için kabartma alfabe veya konuşan kitaplara ihtiyaç du-

yar.

2-) Az Gören Yasal Tanım: Normal gören bireyin 6 metre uzaklıktan gör-

düğünü, az gören birey 2 metre ile 60 santimetre arasındaki mesafeden göre-

bilmektedir.

Eğitsel Açıdan Az Gören, görme duyusunu öğrenme amacıyla kullanabilen

kişidir. Az gören bireyler gözlük, büyüteç gibi araç gereçlere, büyük puntolu

yazı, aydınlatma gibi materyal ve çevre düzenlemelerine ihtiyaç duyarlar.

3-) Görme Yetersizliği Olanlar: Tüm düzeltmelere rağmen çocuğun görmesindeki bozukluğun eğitim

performansını olumsuz yönde etkilemesidir. Bu tanım az gören ve görmeyen tüm çocukları kapsamak-

tadır.

Yaygınlık: Yapılan son araştırmalara göre ülkemizde 700.000 civarında görme engelli kişinin olduğu-

nu ve insanların pek çoğunun özellikle görme engeli olmaktan çok korktuğunu göstermektedir. Görme

yetersizliğinin sıklığı diğer engellere oranla daha az olduğu bilinmektedir.

GÖRME ENGELİNİN NEDENLERİ

Görme engelinin nedenlerini doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası olarak üç ana başlık altında

toplayabiliriz.

Doğum öncesi sebepler;

Doğum öncesi dönemde çocuğun görme özürlü olmasında, annenin hamilelik döneminde geçirdiği çe-

şitli hastalıklar, irsiyetle intikal eden hastalıklar ve kazalar başta gelen sebeplerdir.

Göz küresinin küçüklüğü, göz küresinin yokluğu, konjenital glokom(göz tansiyonu), retinaya, optik

sinire, lense ait (katarakt) sebepler ve metabolik bozukluklar gibi. İrsiyet yolu ile geçen hastalıklar gör-

me engelli olmaya sebep olabilmektedir.

Hamilelik döneminde annenin geçirdiği kızamıkçık, ateşli ve bulaşıcı virüslü hastalıklar beslenme bo-

zuklukları çocukların görme özürlü olmasına sebep olabilmektedir.

Annenin hamilelik döneminde geçirdiği düşme, çarpma vb. ev kazaları, trafik ve iş kazaları gibi kaza-

lar çocuğun görme sinirlerini veya görme duyusunu etkilemesi görme yetisinin kaybına sebep olabil-

mektedir.

Doğum sırasındaki sebepler;

Doğum anı travmaları çocuğun görme özürlü olmasında başta gelen sebeplerdendir. Annede havsala

darlığı doğumun güç ve geç olması, normal doğumun mümkün olmaması durumunda forsepsin yanlış

kullanılması çocuğun görme özürlü olmasına sebep olabilir.

Doğum sonrası sebepler;

Doğum öncesinde görme özürlü olmaya sebep olan kalıtımla geçen bazı hastalıklar ilk çocukluk çağın-

dan bir süre sonra gelişerek çocuğun engelli olmasına sebep olabilmektedir. Doğum sonrasında genel-

likle dört yaşın altında olan çocuklarda görülen hastalığı “A” vitamini eksikliği ve kötü beslenmeden

kaynaklanmakta olup görme engelli olmayı büyük ölçüde etkilemektedir. Ayrıca frengi, kızamıkçık,

menenjit gibi iltihabı hastalıklarda görme özürlü olmaya sebep olmaktadır.

İlk çocukluk döneminde daha çok keskin ve sivri uçlu oyuncaklar, mantar tabanca, tüfek ve diğer pat-

layıcı eşyalarla oynarken, yanma, zehirlenme, elektrik çarpması, düşme, gibi ev ve oyun kazaları ile

trafik kazaları sonucu görme özürlü olabilirler.

Page 16: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

BELİRTİLERİ

Çocuğun gözle ilgili bir probleminin olup olmadığının anlaşılması için ebeveynlerin ve öğretmenlerin

dikkat etmesi gereken konular 3 grupta toplanmıştır.

Çocuğun görme ile ilgili şikâyetleri:

Çocuğun gözünde yanma ve kaşıntı vardır.

Çocuk gözlerinin iyi görmediğini söyler.

Çocukta baş dönmesi, baş ağrısı vardır veya yakından bakmayı gerektiren işlerden sonra midesi

bulanır.

Çift görme veya bulanık görme vardır.

Çocuğun görünüşü :

Çocukta göz kayması vardır.

Göz kapağı şiştir ya da gözleri çapaklıdır.

Sık sık gözleri yaşarır.

Çocuğun gösterdiği davranışlar:

Gözlerini sık sık ve aşırı şekilde ovuşturur.

Başını sallar veya öne doğru uzatır.

Gözlerinden birini kapatır veya eliyle kapatır.

Okumada zorluk çeker, başarısız olur.

Yakın çalışması gereken işlerden rahatsız olur. Gözlerini olduğundan daha fazla kırpıştırır.

Kitap veya elinde yaptığı herhangi bir işi gözüne yakın tutar.

Uzaktaki nesneleri açık bir şekilde tanımlayamaz.

Gözlerini kısarak bakar, kaşlarını çatar.

Gözle İlgili Hastalıklar

Kırma Kusurları: Kırma gücü çeşitli nedenlerle farklılaşabilir. Düzeltilmezse yalnızca görme keskinli-

ğinde azalmaya yol açarlar. Başlıca kırma kusurları miyop, hipermetrop, astigmattır.

Diğer Görme Bozuklukları:

Albinizm: Kalıtımsal bir hastalıktır. Deride, saçta ve gözde renk pigmentlerinin olmaması durumudur.

Şaşılık: Göz kaslarındaki sorun nedeniyle her iki gözün içe veya dışa dönük olması durumudur. Bu

nedenle gözler aynı nesneye odaklanamazlar.

Göz Tembelliği (amblyopia): Gözde herhangi bir zedelenme olmasına karşın görmenin zayıf olması-

dır. Katarakt: Göz merceğinin saydamlığını yitirmesiyle oluşur.

Göz Tansiyonu (Glokom): Göz içi basıncının artması ve bu basınç nedeniyle retinadaki sinirlerin etki-

lenmesi sonucunda oluşur.

Prematür Retinopatisi: Erken doğan bebeklere kuvözde fazla oksijen verilmesi sonucu oluşur. Fazla

oksijen retinada zedelenmeye yol açar.

Retinitis Pigmentara (Gece Körlüğü): Kalıtımsal nedenlere bağlıdır. En önemli belirtisi gece görme

zorluğudur.

Optik Sinir Atrofisi: Optik sinirin zedelenmesi ile olur. Renk görmede ve geceleyin görmede güçlük

yaşanır.

Maküler Dejenerasyon: Makülanın yani gözün arka tarafindaki sarı noktanın zedelenmesiyle oluşur.

Merkezi görmede azalma görülür.

Aniridia: İrisin tam olarak gelişememesiyle ortaya çıkar.

Trahom: Mikrobu, bir virüstür. Trahom, göz kapaklarının iç yüzünde yerleşerek bütün göze yayılan ve

körlüğe götüren bulaşıcı bir göz hastalığıdır. İlk belirtiler gözün üst kapağının iç yüzünde darı tanesine

benzer, kabartılar halindedir. Trahom tedavi edilse dahi görme eski halini alamaz ve trahomluların ço-

ğu kör olur.

Page 17: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

GÖRME ENGELLİ OLAN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ

Görme problemi olan çocuklar aynı noktaya uzun süre bakma, ilgisini çekebilecek bir eşyayı

fark edememe, nesneyi gözleriyle takip edememe, renkleri ayırt edememe, sık sık eşyalara çarpma, sık

sık düşme ya da sağa sola amaçsız uzanma gibi sorunlarla karşılaşabilirler.

Görme engelli çocuk göz teması kuramaz, mimik ve jestlerle kendini ifade edemez. Yetişkinle-

rin dikkatini çekmek için stratejilere sahip değildir. Bu nedenle öfke nöbetleri geçirebilir huysuz ola-

bilir. Bu yola çevrenin dikkatini çekebildiğini keşfettiğinde sözlü iletişim yerine ağlama ve mızıkla-

mayı seçebilir.

Konuşmaya yeni başlayan görme engelli çocukların konuşmalarında ekolali (sözcüklerin an-

lamsız şekilde tekrarı) denen bir özellik gözlenir. Bunun nedeni çocuğu iletişim anlamı taşımayan dil

yaşantılarına maruz kalmasıdır. Ortada işitsel girdi var ancak anlamlı işitsel girdi olmadığı için anlam-

sız sözcük tekrarları yapmaktadırlar.

OKUMA VE YAZMALARI: Görme engeli olan öğrencilerden öğrenme amacıyla öncelikli olarak

dokunma duyusunu kullanan öğrenciler Braille alfabesi ile öğrenirler. Bu alfabe iki sütunda yer alan

altı noktanın çeşitli kombinasyonları ile harflerin, rakamların, noktalama işaretlerinin matematik işa-

retlerinin, müzik notalarının oluşturduğu bir alfabe sistemidir. Görme yetersizliği olan çocuklar Brail-

le alfabesi ile yazılmış yazılara parmak uçları ile dokunarak okurlar. Braille alfabesini kullanarak yazı

yazmak için iki tür araç vardır. Bunlar: · Braille daktilosu, · Tablet ve kalemdir. Az gören öğrenciler

için etkili okuma – yazma aracının seçimi (çocuğun görmesine göre uygun puntoda yazı ve uygun

ebatlarda resimler renkte zıtlık-ve ortam düzenlemesi- ışığın arkadan gelmesi) çok önemlidir. Göz he-

kiminin az gören olarak belirlediği çocuklar mutlaka eğitsel değerlendirmeden işlevsel görmesinin

değerlendirmesi yapılarak basılı materyali okul çalışmaları ve günlük yaşamda etkili olarak kullanabi-

lecek çocuklara basılı materyalle okuma yazma öğretilmelidir.

BAĞIMSIZ HAREKET BECERİLERİ

Uzun Beyaz Baston: 1944’te Richard Hoover tarafından geliştirilmiştir. Bağımsız dolaşmada en çok

kullanılan araçtır. Uzun beyaz baston yürürken zemine hafifçe dokundurularak sürüklenir. Kullanan

kişi, zeminin pürüzlülüğü, delikler, merdivenler ve diğer engeller hakkında dokunma ve yankı aracılı-

ğı ile bilgi edinerek harekete geçmektedir. Görme engelli bireylerin güvenli hareket edebilmesi için

baston kullanmaları çok önemlidir

Rehber Köpek: Kişinin başka bir özrü yoksa 16 yaşından önce kullanımı önerilmemektedir. Bununla

birlikte bastonla yürümeye göre muhtemel tehlikelere karşı daha hızlı tepki verme imkânı sağlamakta-

dır.

Gören Rehber Kişiler: Gören rehber, harekette önemli bir özgürlük imkânı sağlamaktadır. Görme ye-

tersizliği olan bireye rehber olmak için nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bilinmesi önemlidir.

Elektronik Cihazlar: Bağımsız hareketi kolaylaştıracak birçok elektronik cihaz geliştirilmiştir. Ses dal-

gaları ile yol üstündeki engellerden kişiyi haberdar eden lazerli bastonlar, standart bastona tutturulan

lazer araçları bunları arasında sayılabilirler.

AİLEYE ÖNERİLER

Çocuk hiç göremiyorsa ona becerileri sözel olarak açıklayarak ve birlikte yaparak kazandırınız. Çocuk

sizi dinlerken yapmış olduğu beceriyi de parmaklarıyla yoklamasına her defasında izin ve fırsat veri-

niz. Çocuk az görüyorsa görmesinden yararlanarak becerileri kazandırınız.

Page 18: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Bağımsız olarak yapabildiği beceriler varsa nasıl yapabildiğine bakınız. Bundan sonra yapacağı

becerileri öğretirken bunlardan yararlanabilirsiniz. Bağımsız olarak becerileri yapmasını teşvik

ediniz, zaman ve fırsat veriniz.

Beceri veya işi ne kadar yapabildiğini belirleyerek bağımsız olarak yapamadığı yerlerde sadece

yardım ediniz.

Çocuğa sadece her defasında bir beceri veya bu becerinin bir bölümünü öğretmeyi deneyiniz.

Önceki beceri veya becerinin kolay bir bölümü tamamen öğrenildiğinde becerinin izleyen güç

bölümünü öğretmeye çalışınız.

Becerileri tamamladığında mutlaka ödüllendirin. (Aferin, çok güzel vb.)

Görme engelli bir çocuğun tüm gün evde bulunması, evden dışarıya çıkmaması onu topluma

hazırlamaz. Görme engelli çocuğun okula gitmesi yaşadığı toplumla daha fazla bütünleşmesini

sağlayacaktır.

Görme engelli çocuğun takılacağı veya çarpabileceği eşyaların ve engellerin ayakaltından kal-

dırılması gerekir. Çocuğun eşyaların yerlerini kolayca bulmasına yardım edecek düzenlemeler

yapılmalıdır.

Yerleri sabit olan eşyaların dışında yaptığımız değişiklikleri her defasında göstermeli ve yerle-

rini öğretmelisiniz.

Görme güçlüğü ne kadar erken teşhis edilirse, çocuğa o kadar fazla yardım edilir. (Örn: erken

ameliyat veya ilaçla tedaviyle çocuğa çok fazla şey kazandırmak mümkün olabilir.)

GÖRME YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLARIN KAYNAŞTIRMA YOLUYLA EĞİTİMİ

VE SINIF ÖĞRETMENİNE ÖNERİLER

Görme engelli olan çocuklara, yazılı yoklamalarda soru ve cevaplarını kabartma yazı ile yaz-

malarına ve yazılı yoklamalarda biraz daha fazla zaman kullanmalarına müsaade edilecek; kabartma

olarak verilen cevaplar, imtihandan hemen sonra öğretmenin öğrenciye okutturmasıyla değerlendiri-

lebilecektir.

Az gören öğrenci tahtayı rahatça görebileceği bir yere oturtulmalıdır. Sınıfta beyaz tahta kulla-

nılıyorsa öğrencinin oturduğu yerden tahtanın parlayıp parlamadığını kontrol etmelidir. Eğer sınıfta

kara tahta kullanılıyorsa tahtanın her zaman temiz olmasına dikkat edilmelidir.

Az gören öğrenciler okudukları materyali daha iyi görebilmek için gözlerine yaklaştırmak

isteyebilirler. Burada dikkat edilecek en önemli konu, başın sayfa üzerine eğilmesi değil sayfanın

göze yaklaştırılmasıdır. Öğrenci okurken sık sık satırı kaybediyor veya alt satırda okumaya devam

edeceği yerde alt satıra geri dönüyorsa koyu renkli fon kartonundan hazırlanacak bir okuma pencere-

si kullanılabilir.

Öğrenciye kitap okurken zaman tanımak gerekir. Öğrencinin kullanmış olduğu defter, koyu

renk çizgilerle belirginleştirilmiş olmalıdır. Öğrencinin kalemi de koyu renkli yazan kurşun veya tü-

kenmez kalemler kullandırılmalıdır.

Öğrenci tahtadaki yazıyı tüm düzenlemelere rağmen göremiyorsa yazdığımız yazının bir foto-

kopisi öğrencinin masasına konup ondan yazması istenebilir.

Öğretmen tahtaya yazı yazarken yazdıklarını sesli olarak tekrarlaması az gören öğrenci için

fayda sağlayacaktır.

Sınıfta eğer öğretmeni görsel birtakım materyaller kullanıyorsa görme problemi olan öğrenci-

nin yakından bakmasını sağlamalıdır.

Ders yılı başında okul binası ve öğrenci için önemli bölümleri (tuvalet, kantin, yemekhane, kü-

tüphane), bu bölümlerin okul içindeki yerleşimleri öğrenciye tanıtılmalıdır.

Görme yetersizliği olan çocukların sınıftaki her etkinliğe katılması cesaretlendirilmelidir. Sı-

nıftaki etkinliklere katılmaları mümkün olmuyorsa, ek etkinlikler düzenlenmelidir.

Page 19: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

FARK YARATANLAR

PSİKOLOJİK DANIŞMAN ENES SEVGİN

EVLİYA ÇELEBİ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

B undan 8 sene önce bir hayalim vardı. Psikolojik danışman olmak, insanlara ve özellikle bu böl-

genin, bu şehrin insanlarına bir yarar sağlamak için yola çıktım.

İlkokulu ve liseyi Siirt’te okumuş ve Amasya Üniversitesi’ne P.D.R alanında okumaya gitmiş-

tim. 4 sene boyunca hep aklımda, mezun olduktan sonra Siirt’te bir okula gidip o okulda hayal ettiğim

her şeyi gerçekleştirmek vardı.

4 sene geçti, mezuniyet, diploma, KPSS derken tercihler sonucunda 1.tercihim olan Evliya Çelebi

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne atandım; tıpkı hayal ettiğim gibi.

Lisede üçüncü sınıftan itibaren tüm öğrencilik hayatım boyunca hep okulun basketbol takımında oyna-

dım. Takımımız şampiyonluklar, birincilikler elde etti. En çok istediğim şeylerden biri de gittiğim

okulda basketbol takımının çalışmalarına katkı sağlamak ve öğrenciyken kazandığım başarıları kendi

öğrencilerime de tattırmaktı.

İlk olarak bunun için atandığım okulun iki beden eğitimi öğretmeniyle konuştum. İkisinin de asıl bran-

şı basketbol değildi, onların da izni ve desteğiyle basketbol takımını kurmak için kolları sıvadım ve

tüm sınıfları dolaşarak gönüllü öğrencile-

rin isimlerini aldım. Turnuvalara kısa bir

zaman kalmıştı, bir hafta içinde seçmeleri

yaparak 12 kişilik bir takım kurduk ama

bununla da bitmiyordu iş, çalışacak salo-

numuz, toplarımız ve hepsinden öte saha-

ya çıkacak formamız, antrenman yeleği-

miz bile yoktu.

Öyle bir heyecanla başlamıştım ki bunları

dert edecek kadar zamanım yoktu. Ka-

zandığım ilk parayla 4 top aldım ve her-

kesin kendi isminin yazılı olduğu forma-

lar yaptırdım.

Salon için Siirtli olmamın avantajını kul-

lanarak, bazı yetkililerden rica ettim ve

kapalı spor salonunda takımımız için id-

man saati ayarladık. Artık geriye hiçbir engel kalmamıştı. Kalpleri heyecanla atan 12 genç, isimleri

yazılı formalar ve ben; hepimiz hazırdık artık.

1 ay kalmıştı artık turnuvaya, hemen idmanlara başladık. Hızlı ve sürekli bir şekilde çalıştık. Son hafta

5 hazırlık maçı yaptık ve hepsinden mağlup olarak ayrıldık. O zaman bile hiç birimizin heyecanı da

hevesi de basketbol aşkı da bir nebze bile azalmadı. Her maça “SÖZZZ!” diyerek başladık ve bitirdik.

Ve nihayet maçlar başladı. 12 Aralık günü ilk maçımız için kura çekimine gittim. Oradaki tüm hocalar

bir zamanlar ya öğretmenimdi ya da rakip takımın öğretmeniydi, çoğunu tanıyordum. Kurayı çektik ve

ilk maçımız belli oldu. Yavuz Sultan Selim Lisesi hocalarından Fadıl Evin’i gördüm -ki kendisi eski

beden eğitimi öğretmenim ve lisede basketbol oynarkenki koçum olur- düşündüm ki sadece bunun için

bile öğretmenlik yapılabilir. O meşhur deyimle sizin yetiştirip geliştirdiğiniz bir insanı “adam” olmuş-

ken görmek için… Heyecanım bin kat daha arttı tabii.

İlk defa bir müsabakada basketbol oynarken koçum olan öğretmenimle beni sahaya sürdüğü salonda,

aynı heyecanla fakat ona rakip olarak ve onunla aynı mevkide bulunup karşı karşıya gelmek... Yazaca-

ğınız o kadar duygu var ki hiçbirini en başa yazamazsınız:

Gurur, şeref, mutluluk, heyecan, saygı, sevgi, coşku…

Maçtan önce öğrencilerime bu maçın benim için ne kadar önemli olduğunu ve nasıl bir gurur yaşattığı-

nı anlattım ve yine “SÖZ” vererek sahaya çıktık, hocama kalbim heyecandan tir tir titrerken şans dile-

dim ve kulübeye geçtim. Maç başladı. 1.Periyot, 2.Periyot, 3-4 derken maçı bitirdik ve 34-29 aldık ilk

maçı. Mutluluktan ağlayabilirdim. Sizi bu yola sevk eden, sizi yetiştiren insanın karşısında aldığınız

başarıdan duyduğunuz bu “gurur” tabi ki tarifi imkânsızdı. Hocam tebrik ederken sarıldı bana sımsıkı

ve “Eline sağlık dostum, finale kadar mutlulukla…” dedi.

Page 20: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Öyle de oldu. Önce Hatem okul-

larını, sonra da ismi basketbolun

geçmişinde altın harflerle yazılı

olan Selami Değer Lisesi’ni ye-

nerek gruptan lider olarak çık-

tık. Yarı finalde rakibimiz Si-

irt’in dev çınarı 40 yaş üstü in-

sanların %90’ının oradan mezun

olduğu Siirt Lisesi’ydi. Son pe-

riyota kadar nefes kesen bir mü-

cadele oldu ve beraberlik bozul-

madı. Son periyotta koca yürekli

oyuncularım, kazanma isteğiyle

12 dev adam gibi oynayarak fi-

nale kaldılar.

Artık daha farklıydı hisler, inanıyorlardı kazanacaklarına ve istiyorlardı bunu. Şampiyon olacaklardı.

Finaldeydik artık ve son maçtı.

“SÖZ” vermiştik her maçta şampiyonluğa.

Final günü gelmişti artık tüm favoriler elenmişti, o gün anladık. Karşımızda Atatürk Anadolu Lise-

si’ni görünce. Çünkü turnuva başlamadan önce ismi final için anılan hiç kimse yoktu finalde. Bir ta-

rafta Evliya Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bir tarafta da Atatürk Anadolu Lisesi vardı;

ikisi de turnuva başlarken favori değildi.

Maç başladı. 1.periyot 8-6, 2.periyot 23-20, 3.periyot 33-29 son periyottaydık artık kazanabilirdik ve

3 periyot boyunca kazanmıştık da.

Ama son periyotta o tüm bir ayın yorgunluğu geldi de çöktü sanki o koca yüreklilerin ayağına. Attık-

ları hiçbir şut sayı olmuyordu. Ve artık zaman kısalmıştı, bu filmlere konu olacak hikâye son periyot-

ta takılmıştı. Tüm o mutlu sonla biten hikâyelerin tersine, zaman durdu sanki. Maç bitmişti ve mağ-

lup olmuştuk 39-35 gibi bir skorla…

Her şeye rağmen kazandığımız çok şey vardı: Tarihinde ilk defa bir basketbol kupasıyla dönecekti

okulumuza bu takım.

Tam olarak istediklerini alamadılar o koca yürekliler belki, ama kalpleri güm güm atıyordu heyecan-

dan. Ben mi? Sadece köşede durup mutluluklarını izledim.Hayallerimi yerine getirmiş olmanın bana

verdiği gurur ve zevkle onları izledim sonra da yanlarına gidip kollarımı açabildiğim kadar kucakla-

dım onları.

Teşekkür ettim hepsine, teker teker gözlerim doldu. Bir hayalim vardı ve gerçek oldu...

Page 21: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

TEŞEKKÜRLER KOCA YÜREKLİ ADAMLAR…

MUHAMMED ALİ İHSAN ÇELEBİ 6

YILMAZ NAS 7

SEFA ÇOKTU 5

ABDURRAHMAN BUĞDACI 10

CEMAL BATUR 15

EMİN ÇOKTU 13

KADİR KEZER 8

VEYSEL TEYFUR 0

OKTAY TİMURTAŞ 9

FURKAN KELEŞ 12

SÜLEYMAN AÇIKGÖZ 4

METEHAN KANDEMİR 11

Page 22: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3 HER ÇOCUK ÖZELDİR

PSİKOLOJİK DANIŞMAN EBRAR YILMAZ

KURTALAN ERTUĞRUL GAZİ İLKOKULU

Z amandan geri kalanlar… Zamana ölene kadar yetişe-

meyecek olanlar vardı aramızda. Oysa yoklukla değil, varlıkla

imtihan olanlardan daha mutlu, daha ümitli yaşarlardı. Gülüm-

semek için sebep aramadan gülerdi bu özel insanlar. Yüzyıllar

boyunca biz normal insanlar(!) onları hep “korku ve acıma un-

suru” olarak gördük, böyle tanıttık çocuklarımıza. Sandık ki

bunu anlamazlar, fark etmezler, onlar hissetmezler. İçimizden

biri olduklarını yeni yeni anlamaya başladık, mahcubuz belki bu

gecikmiş farkındalıktan ötürü ve inanıyorum ki hemfikiriz şim-

di kucak açma konusunda. “İyi de nasıl, ne yapabiliriz onlar

için?” diyor belki içimizden bir ses.

Ben ne yapabilirim diye düşünürken bu köşeden kucak açma fırsatı buldum; çocuk olanlarına dokunabilmek

için, gücüm yettiğince eğitimcilerin gönül kapılarını tıklamak için.

Öncelikle bilmeliyiz ki her çocuk özel… Ama onlar biraz daha özel… Özel eğitime, diğer insanlara,

ilgilerin en özverilisine, güzel yüreklere muhtaç onlar.

Bir bakın etrafınıza anneler hep korkar, kucaklarına doğan minik yavruları için: “Acaba duyuyor mu,

acaba görüyor mu, diğerleri gibi oynayabilecek mi, yaramazlık yapıp kızdırabilecek mi beni…” Dedim ya

anneler hep korkar. Yersizdi bu korkular birçoğu için, insan muhteşem olarak dünyaya geliyordu ne de olsa…

Ama maalesef annelerden bazıları istisnaydı: korkuları yersiz olmayan anneler… Onların şanssız doğan ço-

cukları vardı, farklı yerlerinden kırpılmıştı hepsinin şansı.

Yüreğimin sesini duyanlara sorabilirim şimdi: Onların şanslı yanı olmak istemez misin? Onlar hakkında

bilgi edindikçe, gözlemledikçe anlayacağız ki; onlara dokunabilmek bir şanstır.

Tanışalım mı önce, kim onlar?

Bazılarımızın “kör, sakat, aciz, sağır, işe yaramaz, cüce...” gibi en acımasız etiketlerle tanımladığı, bazılarımı-

zın ise empati çizgisinde kalamayıp sempati havuzuna atlamasına sebep olan bu “özel güzeller” kim?

Özel eğitime muhtaç çocuklar…

Beden, zihin, ruh, duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumundaki olağandışı ayrılıkları sebebiyle normal

eğitim hizmetlerinden yararlanamayan 4-18 yaş grubundaki çocuklar.(2916 sayılı özel eğitime muhtaç çocuk-

ları koruma kanunu)

Mental retardasyonlu, epilepsili, serebral palsili, disleksili olanlar, duygusal, sosyal uyum güçlüğü olan-

lar, otistikler, ortopedik engelliler… ve daha bir çok muhatabımız var, bu işe gönül vereceksek. Bu çocukları

toplumdan soyutlamak, onlara bir fanusun içinde eğitim vermek yerine, kaynaştırma eğitimi gibi bir alternatif

karşımıza çıkmakta. Bu eğitimin çift taraflı avantajı olduğu bir gerçektir. Şöyle ki; bildiğimiz üzere ilköğretim

düzeyinde öğretmenlik yapan bir öğretmenin toplumsal sorunlara duyarlı bireyler yetiştirmesi eğitim sistemi-

mizin amaçlarından biridir. İşte engelli olarak tanımlanan öğrencilerimize sosyalleşme ve etiketlenmeden ya-

şama imkanı sunan kaynaştırma eğitimi; diğer öğrencilerin de toplumsal sorunlara duyarlı birey olarak yetiş-

mesine katkı sağlar. Saygılı yaşamak ve yardımlaşmak yaşantı halinde öğrencilere kazandırılabilir.

Aramızda kaynaştırma eğitimine karşı olanlar vardır mutlaka ve itiraz topları buraya doğru yola çıkmış-

tır. Belki bu yazdıklarımdan sonra -şahsi kanaatim o ki- gelişimi her yönden normal olan bir öğrenci “Engelli

birey ne demek, onlara nasıl davranmalıyız?” sorularına sadece kitaplarda cevap bulabildiyse, onlarla hiç bu-

luşma fırsatı bulamadıysa durum vahim. Engelli bireyler hayatın gerçeğiyse, bu gerçekten habersiz öğrenci

yetiştirmek, ortamı yapaylaştırmaktır. Diyebiliriz ki kaynaştırma eğitimi bir engelli öğrenci için “şans”sa, di-

ğer öğrenciler için de “birinin şanslı yanı olma” fırsatıdır.

Hazırlanan eğitimlerin daha verimli hale gelebilmesi için engel grupları belirlenmiştir. Bu grupları tek

tek ele almalı, özelliklerini ve engel derecesini iyi bilmeliyiz. Yüreklerinin sesini kaybetmeyen eğitimciler ve

öğrenciler, diğer insanlardan farklı olarak bu çocuklara hayattan güzel kareler sunabilir. Aamir Khan’ın yönet-

menliğini yaptığı “Taare Zameen Par” (Her Çocuk Özeldir) filmini izlemediyseniz tavsiye ederim. Kesinlikle

harika bir başlangıç olacaktır.

Düşünmek ve hissetmek… Bu ikisi kavuştuğu gün engellilere dokunmak için hiçbir engeliniz yok.

Page 23: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

KİTAP DÜNYASI

PSİKOLOJİK DANIŞMAN NEJLA ÇEKMEK

ŞEHİT ORGENERAL EŞREF BİTLİS İLKOKULU

“Her kitap size yeni bir dünya açacaktır.” diye giriş yapmıştık önceki sayıda. Amacım meslek yaşan-

tımızda bize fayda sağlayacak ve öğrencilerimize ulaşmamızı kolaylaştıracak kitapları bir nebze de

olsa ortaya çıkarmak. Bilmeden yardım edemeyiz ve araştırmadan, okumadan da bilemeyiz.

Bu amaçla yola çıkmışken nisan ayında kütüphane haftasının kutlanmasını da bir hatırlamak lazım.

Kitapları çok sevenler için kitaplar evi, kendi evi haline gelir. En çok orada huzur bulur kişi. Aynı

zamanda kültür aktarımının en ulaşılır kaynağıdır kütüphaneler. Her ne kadar günümüzde eskisi ka-

dar etkisi sürmese de, bilgiye ulaşmanın en kısa yolunu kullanıyor olsak da eski çağlardan günümüze

köprü kuran kütüphanelerin etkisini yok sayamayız. Belki de bu etki bu kadar çok kitap okumamı ve

kitaplara bu denli sevgi ile yaklaşmamı sağladı. Ayrıca bu yazı, kütüphane havasını soluyarak, arada

kafamı kaldırıp kitaplara gizli gülümseme ve göz kırpmalarımla oluştu.

Bu sayıda ele alacağım kitapların –kendim de kullandığım için- psikolojik danışmanların işine yara-

yacağını düşünüyorum.

Örnek Grup Rehberliği Etkinlikleri-Serdar Erkan

Yazar Hakkında: Serdar Erkan, 1959 yılın Ankara doğumlu. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri

Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü mezunu. Daha sonra sırayla yüksek lisans, doktora

ve doçent derecelerini alan yazar yabancı üniversitelerde de alan çalışmalarında yer almaktadır. 2002

yılında Manas Üniversitesi, 2004 yılında da Gazi Üniversitesinde profesör olan yazar halen akade-

mik çalışmalar yapmakta ve bu konuda literatürde bir hayli yer kaplamaktadır.

Kitap Hakkında: Örnek Grup Rehberliği Etkinlikleri kitabı psikolojik danışmanların meslek yaşa-

mında yararlanabileceği etkinliklerden oluşmaktadır. Kitapta 125 tane etkinlik bulunmaktadır. İlko-

kul, ortaokul ve lise düzeyinde kullanılan etkinlikler bütün öğretim kademelerindeki danışmanların

işine yarayacak niteliktedir. Her etkinlikten önce etkinliğin hangi düzey için olduğu, amacının ne ol-

duğu ve kullanılacak materyaller belirtilmiştir. Daha sonra da etkinlik

uygulama süreci ayrıntılı olarak basamak basamak açıklanmıştır.

Etkinliklerin en iyi yönlerinden biri esnek yapıda olmalarıdır. Amaca,

imkâna ve öğrenci seviyesine göre psikolojik danışmanlar düzenlemeler

yapabilir. Özellikle ilkokul ve ortaokul da rehberlik saatinin kademeli

olarak kaldırılmasından dolayı psikolojik danışmanların sınıflarda uygu-

ladığı etkinlikler daha da azalmış durumda. Aynı zamanda öğrenciyi

tanımak ve olumsuz davranışlar ortaya çıkmadan öğrencilere olumlu

davranışlar aşılamak nedeniyle psikolojik danışmanların önleyici reh-

berlik yapmaları büyük önem taşımaktadır. Çoğu zaman neyi nasıl vere-

ceğimiz konusunda tereddüt yaşayabiliriz. Bu kitap bize grup rehberliği

yapma noktasında amacımıza yönelik seçenekler sunmaktadır. Aynı za-

manda etkinlikleri uygulama noktasında gereken materyaller zorlayıcı olmamakla birlikte etkinliğin

uyarlanabilir olması büyük avantaj sağlamaktadır.

Page 24: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

Öğrencilerle iletişimimin güçlenmesinde büyük rol oynadığını düşündüğüm kitabı özellikle tavsiye

ediyorum.

Öğrenciyi Tanıma Teknikleri ve Sınıf İçi Rehberlik Etkinlikleri- Muharrem YILDIZ

Yazar Hakkında: Yazar hakkında çok fazla bilgi bulunmamakla beraber bir iki kaynak yazarın eği-

tim durumundan söz etmiştir. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesinde öğretim görevlisi olan yaza-

rın Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı mezunu olduğu ve

ardından Ege Üniversitesinde Kurumlar Sosyolojisi okuduğu bilgisi mevcuttur.

Kitap Hakkında: “Sınıf Öğretmenleri İçin” alt başlığı ile piyasaya çıkan kitap psikolojik danışman-

ların ve sınıf öğretmenlerinin işine yarayacak niteliktedir.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ile ilgili sorunlar ve bu sorunların çözümünün merkezi

psikolojik danışmanlar olsa da rehberlik hizmetleri sadece Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

tarafından yürütülüp, uygulanan çalışmalar değildir. Okul-

lardaki bütün personelin koordineli çalışması gerekmekte-

dir. Ama maalesef birçok öğretmen neyi nasıl ve niçin uy-

gulayacağı konusunda bilgi sahibi değil. Aynı zamanda öğ-

retmenlerimiz rehberlik hizmetlerinin önemini kavramış

değiller. Öğrenciyi Tanıma Teknikleri ve Sınıf İçi Rehber-

lik Etkinlikleri kitabı özellikle sınıf öğretmenlerine yardım-

cı olacak kaynak kitap niteliğinde.

Kitabın içeriğine bakacak olursak; kitap beş bölümden

oluşmaktadır. İlk bölümde psikolojik danışma ve rehberlik

ile sınıf öğretmenleri üzerine bilgi verilmiş. İkinci bölüm

bireyi ele almış. Uygulamayı düşündüğümüz kitleyi göz

önüne aldığımızda bu bölüm yeteri bilgiyi bize vermiş olu-

yor. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise ilkokul öğrencile-

rinin tanınması ve tanıma teknikleri ele alınmış durumda. İlk dört bölüm bu konuda eğitim almamış

olsa dahi sınıf öğretmenine birey kavramını, öğrenciyi tanımayı ve bunun önemini, psikolojik danış-

ma ve rehberliğin ne olduğunu ile önemini teorik olarak tanıtacak düzeydedir. Son bölüm olan beşin-

ci bölümde ise sınıf öğretmeninin sınıf içinde uygulayabileceği bazı rehberlik etkinlikleri örnek ola-

rak verilmiş.

Çoğu zaman sınıf öğretmeni öğrencilere, bir davranışı kazandırmak istemektedir. Örneğin

“Sorumluluk” kavramını anlatmak ve bu davranışı kazandırmak isteyen öğretmen salt bir anlatımla

istediği etkiyi veremeyebilir. Bunun için kullanacağı etkinlikler olması amacını gerçekleştirmesini

sağlayacaktır. Kitabın dilinin çok ağır olmaması bizim kaynak kitap olarak kullanmamızın yanı sıra

önereceğimiz sınıf öğretmenleri tarafından da daha kolay kabul edilmesini sağlayacaktır.

Page 25: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

REHBER ÖĞRETMEN ERCAN SİYAH

ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ NİHAT KAYAR

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

1-Özel eğitime ihtiyacı olduğunu

düşündüğüm bir öğrencim var. Ne

yapmalıyım?

Özel eğitime ihtiyacı olduğu düşünülen

ve ilk kez eğitsel değerlendirmesi yapıla-

cak olan öğrenciler için “eğitsel değer-

lendirme isteği formunun” ilgili bölüm-

leri ve açıklama kısımları öğrencinin okulundaki sınıf/sınıf rehber öğretmeni, okul

rehber öğretmeni ve velisi/vasisi tarafından doldurur ve diğer bölümlerin ilgili kişi-

lerce doldurulmasını ve imzalanması sağlanır. Form eksiksiz doldurulduktan sonra

Rehberlik ve Araştırma Merkezine resmi evrak usulüyle gönderilir. Rehberlik ve

Araştırma Merkezi tarafından randevu verilir. Öğrenci, velisi/vasisi ile birlikte ran-

devu tarihinde Rehberlik ve Araştırma Merkezinde hazır bulunması gerekmektedir.

Randevu tarihinde eğitsel tanılaması yapılan öğrencinin Özel Eğitim Değerlendirme

Kurulu raporu velisi/vasisinin kurumumuza gelip raporu imzalamasından sonra bir

nüshası kayıtlı olduğu okula gönderilir.

2-Kaynaştırma eğitiminde okul idaresinin görev ve sorumlulukları ne-

lerdir?

Okuldaki personel, diğer öğrenciler ve onların aileleri, kaynaştırma öğrencisi

hakkında BEP birimince bilgilendirilir.

Okul idaresi, kaynaştırma yoluyla eğitim alacak öğrencilerin bir sınıfta en fazla

iki öğrenci olacak şekilde dağılımını sağlamalıdır. (Okul öncesinde on öğrenci-

ye kadar 2 kaynaştırma öğrencisi, yirmi öğrenciye kadar bir kaynaştırma öğren-

cisi olacak şekilde, diğer kurumlarda 2 öğrencinin bulunduğu sınıflarda 25, bir

öğrencinin bulunduğu sınıflarda 35

öğrenciyi geçmeyecek şekilde düzen-

lenmelidir.)

Bazı öğretmenlerin engelli bireylerin

diğer çocukların başarısını düşürdüğü

önyargısını ortadan kaldırmaya yöne-

lik çalışma yapması gerekmektedir.

Engelli öğrencilere yönelik plan ve

müfredatta değişiklikler yapılmalı ve

uygun metot ve materyal sağlanmalı-

dır.

Çocukla ilgili her kişi ve kurumun ko-

ordineli çalışmasını sağlamalıdır.

Page 26: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENLERİ NİHAT KAYAR-İHSAN DAMAR

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

l Nisan şakasının kökeni nedir?

Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar)

milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak

ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına ka-

dar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının

başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde

başlardı.

1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştire-

rek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların

bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler. l

Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.

Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip

bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu

günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılma-

yacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün

olmayan haberler ürettiler.

Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayı-

nın yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan

gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye

başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek

ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, ora-

dan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı.

l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Gü-

neş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.

ÜNLÜ KİTAPLAR HAKKINDA İLGİNÇ GERÇEKLER

Kitaplar ve yazarları ile ilgili az bilinen gerçekler fazlasıyla şaşırtıcı olabiliyor. İşte az bilinen ger-

çekler:

1) SEFİLLER – VİCTOR HUGO

Romantik akımın kurucusu Victor Hugo’nun en etkileyici romanla-

rından “Sefiller” (Les Miserables) eserini okursanız çok uzun bir

cümle ile karşılaşacaksınız. Bu cümlenin içinde tam 823 kelime var!

Cümle kitabın 3. Bölümünde yer alıyor ve tam tamına 3 sayfa sürü-

yor. İlgili cümlenin, Fransız Edebiyatının en uzun cümlesi olduğu

kabul ediliyor.

2) GADSBY – ERNEST VİNCENT

Ernest Vincent’ın 1939 yılında yazdığı “Gadsby” isimli ro-

man tam 50.110 kelime içeriyor. Buraya kadar her şey nor-

mal görünüyor. Ancak romanın ilginç yanı 50.110 kelimenin

hiçbirinde ‘e’ harfinin bulunmaması! Buna inanabiliyor mu-

sunuz?

Page 27: Nisan 2015 YIL:1 SAYI:3mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/01/196828/dosyalar/... · 2015-04-02 · yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmektir. Eğitim Sisteminin bir

SİİRT RAM E-DERGİ YIL: 1 SAYI : 3

3) TOM SAWYER’IN MACERALARI – MARK

TWAIN

Ünlü mizah yazarı Mark Twain, Remington firmasının

daktilo alan ilk müşterilerinden biridir. 1987 yılında dak-

tilosunda ilk yazdığı ünlü eseri de “Tom Sawyer’in Mace-

raları” adlı meşhur kitaptır. Bu kitap aynı zamanda dün-

ya edebiyatında daktiloda yazılan ilk kitap olarak bilini-

yor.

4) SHERLOCK HOLMES – SIR ARTHUR CONAN

DOYLE

Efsanevi roman Sherlock Holmes’un yazarı A. Conan Doyle

aslında bir göz doktoruydu. Ancak tıbbi çalışmaları karşılığın-

da iyi bir gelir elde edemeyen Doyle, günlük ihtiyaçlarını kar-

şılamak için yazar oldu. Şu an tüm zamanların en iyi yazarla-

rından kabul edilen Doyle, geçim sıkıntısı çekmeseydi belki de

bugün “Sherlock Holmes” olmayacaktı.

5) SAVAŞ VE BARIŞ – LEO TOLSTOY

Leo Tolstoy’un yazdığı “Savaş ve Barış” isimli klasik

eser en önemli başyapıtlardan kabul ediliyor. Henüz kop-

yalama makineleri ve bilgisayarların icat edilmediği dö-

nemde yazar tarafından kaleme alınan bu eserin el yaz-

masını, Tolstoy’un eşi yedi kez elle yazarak kopyaladı.

6) GÜLİVER’İN GEZİLERİ – JONATHAN SWIFT

İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden olan Jonathan

Swift, “Gulliver’in Gezileri” isimli kitabında mars gezegeni-

nin iki uydusu olan Phobos ve Deimos’u tam boyutları ve

dönüş hızlarıyla yazdı. Gökbilimciler isimleri kitapta geçen

bu uyduları kitabın yazılışından yaklaşık 100 yıl sonra buldu-

lar. Swift’in bu bilgileri nasıl öğrendiği ise hala bir sır.

7) KUMARBAZ – DOSTOYEVSKI

Ünlü Rus edebiyatçısı Dostoyevski, kumar borcunu öde-

yebilmek için “Kumarbaz” isimli eserini yirmi beş gün-

de yazdı. Acelesi yüzünden romanı kendi eliyle yazma-

yan Dostoyevski, bir stenograf tuttu ve Anna Grigoryev-

na adlı bu genç kadın ile daha sonra evlendi.

Dünya Kitap Günü ve Kütüphaneler Haftası Kutlu Olsun

KAYNAKÇA http://www.eskimeyenkitaplar.com/unlu-kitaplar-hakkinda-ilginc-gercekler/http://m.friendfeed-

media.com/fc08a552be922bec4bcfbae2266e54627cf762eb