GSCimbom FANZİN 34. Sayı

39

description

GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Transcript of GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Page 1: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 2: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

GSCimbom Fanzin 34. SAYI İÇİNDEKİLER

• GSCimbom5Yaşında!.................................................................3• ArtıkŞapkalarıÖneKoyupDüşünmeZamanı(Mahmut Demir)..5• ElanoRalphBlumerAnaliz(Cem Kılıç).......................................10• MertAydınRöportajı(Muhammet Gülhan).................................12• Babasıkadarolamayanlar;JordiCruyff(Muhammet Gülhan)...16• SineBüyükailesöyleşi(Sertaç Murat Kılıç)...............................18• YaprakDökümü(Kansu Vargün)................................................24• TeknosaTürkiyeKupasıŞampiyonu;GALATASARAY!..............27• AyınfotoğrafıveAyınüyesi........................................................29• GSCimbomüyelerdenseçmelerbölümü...................................30

Page 3: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

GSCimbom 5 Yaşında!

2006 yılının Nisan ayında yayın hayatına başlayan GSCimbom.com 4 yılı geride bırakmış ve 5. yaşına girmiştir.

2006 yılından beri içinde olduğum bu güzel oluşum umarım önümüzdeki senelerde büyüyerek yoluna devam edecek. Sitenin Galatasaraylılara ulaşmasında ve tamamen bir Galatasaray Platformu olmasında maddi manevi çok büyük emekleri olan Abdullah ve Mustafa abilere, tüm yöne-tim kurulumuza ve üyelerimize birkez daha teşekkür ediyoruz.

Yönetim kuruluna, üyelerimize, misafirlerimize ve tüm Galatasaray camiasına yeni yaşımız hayırlı olsun.

Page 4: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Üyelerimizden GSCimbom’un 5. yılı ile ilgili mesajları;

Devrim Akın: Nice 5 yıllara.Yaklaşık 4 senedir bu forumdayım.Bağımlısı oldum.Emek verenin verecek olanın eline sağlık.

Emre Gürkan Turan: Hayırlı olsun... forumun kuruluşunda ve bugüne kadar gelişinde emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.Nice 5 senelere 10 senelere inşallah.

Meric Babacan: Hayırlı uğurlu olsun. Daha da fazlasını görebiliriz umarım. Bugüne kadar çok fazla emekleri olan Abdullah abi ,Mustafa abi , Kansu , Murat ,Anıl , Tamer gibi isimleri hiç unutmamak gerekir. Forumun Saidou’larıdır.

Refik Akkülah: Efsane Denizlispor maçı öncesi Eric Gerets ‘li 16. şampiyonluğa inanıyoruz topiğine mesaj yazan ben de bu forumla 5. senemi yaşıyorum. Bu forum-da benden eski 20 kişi ya vardır ya yoktur, hey gidi günler. Nice 5 yıllara GSC.

Semih Akpınar: Hayırlı uğurlu olsun,bu forumu sıfırdan buralara getiren yönetim ku-rulumuza sonsuz saygılar..

Yiğit Aslantürk: nice sarı-kırmızı yıllara..inşallah ileride daha etkili bir platform olu-ruz.

T.Cem Maral: Nice 5. Yillara İyi ki Bu foruma katılmısım.. Herkese Hayırlı olsun..

Yiğit Çıkıkçı: Ben daha aranıza yeni katılabildim.Forum gerçekten çok güzel.Daha nice yılları geçirmeyi hak ediyor..

Tugay Arslan: Daha çok uzun yıllar birlikteyiz inşallah.

Hakan Uslu: Bu oluşumun bir parçası olduğum için mutluyum.

Emrah Çekil: Hayırlı uğurlu olsun. Daha nice yaşlara... Hep böyle kaliteli olmak dileğiyle...

Ertuğrul Yılmaz: Hayırlı olsun. Bu günde 1 milyonuncu mesajın gelmesi de güzel bir tesadüf oldu açıkçası.

GSCimbom Ailesi

Page 5: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

ARTIK ŞAPKALARI ÖNE KOYUP DÜŞÜNME ZAMANI….

Mahmut Demir

Koca sezon geride kalıyor ve süper ligdeki konumumuz,oynadığımız futbol ve bazı olaylar neticesinde ister istemez şapkamızı önümüze koyup düşünmeye başlıyoruz.Polyanacılık oynamanın artık bize bir faydası yok zira atı alan üsküdarı geçiyor ve biz hala yerimizde saymaya devam ediyoruz.Belli başlı bazı satır başı konular şuanki düşüncelere sevk ediyor beni.Kendi şahsim düşüncelerim belki bazı arkadaşlara ters gelebilir ancak unutulmamalıdırki sürekli devam eden hatalara onay vermekde hataların en büyüğü sayılmalıdır.

İşte benim persfektifimden hafta sonu oynadığımız ve kaybettiğimiz Fenerbahçe derbisinin perde arkasında kalan tarafları…

Sezon başında büyük bir değişim göstererek Frank Rijkaard’ı getirdik.Ancak Rijkaard’ın bizim çok özlediğimiz ofansif 4-3-3 oyununa özellikle yerli oyuncularımız bir türlü adapte olamadı.Ardadan ayhana,Mustafa sarpdan Mehmet topal’a bu sistem orta alana oyuncularına ağır geldi.İleri geri oyunun çok önemli olduğu 4-3-3 sisteminde maçlarımız direnci düşük takımlara karşı çok etkili olurken,orta sahada pres yapan rakiplere karşı adeta döküldük. Rijkaard’ın bence eldeki kadroya göre bir planlama yapması daha mantıklı olurdu düşüncesindeyim zira bir-iki maçda taktiksel değişim hamlelerinde bu-lunan Rijkaard takımı toparlayabilmişdi ancak yine bildiğinden dönüş yapmayarak 4-3-3 de ısrarcı bir tavır sergiledi ve çoğu maçda puan kaybetmemize neden oldu.

Taktiksel Yanlışlar

Page 6: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Rijkaard uzun vadede 4-3-3 ü bize oynatabilir,ancak şuan için bu sistem bize uymuyor. Çoğu maçda tabiri caiz ise kanser olup oynana oyundan zevk almayacak hale geliyoruz.Bunun elbette çeşitli nedenleri var,sakatlıklar ve cezalar ciddi sorunlar ancak elinizde 4-3-3 e uygun adam yoksa neden bu sisteme uygun olmayan adamlarla oynatma ısrarını sürdürüyor anlamış değilim.Bence bir teknik adamın tek düze taktik stratejileri olmamalı,bu tür sorun-larda yada maç içerisindede taktiksel değişimlere gidebilmeli. Rijkaard bu anlamda bence çok zorlanıyor.Sürekli ısrarcı tutumu artık takımdan ayrı kendisinede zarar vermeye başladı.

Fener maçındaki yanlış taktiksel yönlendirmeleride maçı kaybetmemize neden oldu.Maçın tek golünü atan fenerli selçuk’un attığı şutta en az 15-20 metrede tek bir oyuncumuzun olmaması ve çok rahat gol atması bariz bir takım defansı hatalarındandı.

Özellikle son maçlara baktığımızda takımda ciddi bir disiplin sorunlarınıda görmeye başladık.Keitanın vurdum duymaz tavırları,yeni gelen jo un gece yaşantısı gibi yabancı oyuncular kısımı biraz problemli.Bu noktada reijkaard’ın otorite sıkıntısı çektiğinide düşünüyorum ben zira 1-2 maçlık bir durum olsa belki tamam derdim ancak bu disiplinsizlik hali maç boyunca hissedilmeyede başlandı. Rijkaard ’ın bazı dönemler disiplin adına keita ve diğer oyunculara yaptığı cesur uygulamalar taktirle karşılandı ama devamı gelmeyince işler gene karıştı.

Rijkaard ’ın bu noktada eksik olan tarafları tatik varyasyonlarda çeşitlilik sağlayamaması ve tek düze bir oyun stilinde kalması ile zaman zaman otorite sıkıntısı çekmesi olduğunu düşünüyorum.

Oyuncularımız Taraftara Oynamaya Başladı...

Bakıyoruz ki takım ali samiyende hiç yenilgi almamış,ama deplasmanlarda büyük hüsran yaşamış. Şayet deplasmanda galip gelemiyor iseniz zaten ligde şampiyon filan olamassınız.Geçen ilk yarı ankaragücüne son 10 dakika 3 gol yememiz ile başlayan bu fobi artık kabusa dönmüş vaziyette.Son deplasman maçlarımıza bakıyoruz ve ya beraberlik yada mağlubiyet almışız.Son Trabzon maçı saç baş yolacak cinsden bir maçdı.Yahu 4 forvet maç oynuy-orsunuz ama gol atamıyorsunuz.Artık şu dakikadan sonra futbolun bir önemide yok,skor önemli.Basit bir hatadan gol yeniyor ama buna rağmen çok gol fırsatı yakalanıyor ancak atılamıyor.Takım disiplini deplasmanlarda ayrı ali sami yende ayrı işliyor maalesef.

Ali sami yende oyuncularımız taraftarı önünde coşarken neden deplasmanlarda yokları oynamakda bu anlaşılır bir durum değil.Bir hafta önce evimizde coşan takım bir hafta sonra deplasmanlarda tel tel dökülmesi büyük bir soru işareti.Bu dengesizlik içerisinde futbolu-muzun da kötü olması ilerisi için beni bir hayli endişelendiriyor.

En önemli haftalarda eli boş dönmemiz bizi şampiyonluk yolunda ciddi yaralar almamıza neden oluyor.Son fener maçı ile lider bursa ile aradaki puan farkı 8e çıkarken şampiyonluk ümitlerimiz giderek azalmaya başladı.

Page 7: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Fenere Yenilmemiz artık Normal Karşılanmamalı

Şu noktadan sonra fenere yenilmemizin normal karşılanmaması lazım,tam tersine bunun nedenlerini irdelemek gerekli zira bu derbi futboldan çok artık iki büyük kulübün imaj savaşı halini aldı.

Fenere karşı en kötü ve en eksik kadroları zamanında bile varlık gösterememişiz.Geçen sezon ali sami yende oynanan son fener maçının rezaletliğini söylememe gerek yok sanırım.Aynı şekilde kadıköydeki çirkeflikler cabası.Fener her daim bize karşı en kötü zamanlarında büyük üstünlük kurdular zira onlar hala 6-0’ın psikolojik mirasını yiyorlar.Enteresan olarak aradan 8 yıl geçmesine ve kadroların tamamiyle değişmesine rağmen bu psikolojiyi bizim takım hala yenemiyor.Bence adı konulmamış basiret bağlanması olayı maalesef bu ve bunu inkar ettiğimiz sürecede fenere karşı ciddi zaferler alamayacağız.Fenerliler ise tam tersi “her hafta cim bom maçı olsun” diyebilecek kadar rahatlar zira fener ne zaman kötü bir dönem yaşamıssa o dönemi Galatasaray galibiyeti ile aşmışlar buda bizim için acı bir durum teşkil ediyor.Şimdi ise aynı şeyler tekrarlanıyor zira fener yine aynı girdapların içerisinde.Takımları tel tel dökülüyor,yönetimde ciddi sorunlar yaşanıyor.Teknik direktörleri sallantıda ve şampiyonluk düğümünü bu derbi çözer mantığı ile hareket ediyorlar.

Fener bu maçda ne kadar kötü bir oyun oynasalarda bu maç için çok büyük özveri ile sahada oldular,bu hep böyle olmuşdur.İlk golü yememek adına sert oynayıp bizi yıldırdılar,zaten bizimde hastalığımız ilk golü bulana kadar olduğunu bildiklerinden biz golü bulamadığımız zaman oyunumuzun bozulacağını çok iyi biliyorlardı dolayısı ile bu maçdada aynı taktikle oynayıp bizi bozdular.

Bizim oyuncularımız ise fenerden daha çok stresli oldular çünki hem kendi sahamızda maçı oynuyoruz hemde galibiyetten başka çaremiz yok dolayısı ile oyun disiplininden kop-malar sık sık yaşandı zira sezon başından beridir zaten beceremediğimiz ciddi olaylardan biride oyun disiplini oldu.Kısaca hata yapmaya o kadar evlerişliyizki fener bu tuzakları maç başlamadan önce kurmaya başladı.Hafta başında kaybettiğimiz eski başkanımız Özhan Canaydın’ın fenerli taraftarlardan bile alkış alarak uğurlanması belki derbi tarihinde tan-siyonu ve stresi en düşük maçını izlettirdi bize.Bütün bunlara rağmen saha ve taraftar desteği,tansiyonun düşük olması bile bu maçı almamıza yetmiyor zira psikolojik olarak fenere karşı hep 1-0 geriden başlıyoruz..

Ben her ne kadar bunları dile getirsemde “bunları oyuncularımız iyi bilir kafana takma sen” diyenleriniz olacakdır ama trabzonda yada es-esde veyahut ankarada oyuncularımız anlay-abildilermi ?

Page 8: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Umarım Ben Yanılırım Ama Fener Bizi Yenecek Demişdim,Öylede Oldu…

Forumumuzda maç haftasında fenerin bizi yeneceğini çünki bunun zeminini hazırladıklarını dile getirmeye çalışmışdım.Elbetteki maç öncesi böylesi bir başlığa rağbetin olması anormal olacakdı ancak maç sonrasında yukarıda yazdığım olayların tek tek gerçekleşmesi bir anda söyle-diklerimin doğruluğunu ortaya koydu.Birçok arkadaşımdan mail aldım bu konuda ancak hayatımdaki en üzücü tebrikleri kabul etmek durumunda da kaldım zira yenilgiyi bilmek kadar üzücü bir şey yok ve bunu yaşamak durumunda kaldım.

Aslında fenerin bizi yenmesi sürpriz değildi zira taraftarımız bile başka dilden konuşurken ben daha mantıklı ve gerçekçi olmaya çalışdım.Artık polyanacı olmamak ve daha sağlıklı düşünmek adına böylesi bir başlık atma isteğim oldu.

Keşke ben yanılsaydım…

Bundan Sonra Neler Olur?

Başkan Polat Reijkaard ile devam kararı aldık diyor ama ilk 2ye kalamaz isek Reijkaard’ın bizde kalacağını ben pek düşünmüyorum.Zaten kendisine devre araında milandan ciddi bir teklif geldi ,takım şampiyonlar ligine kalamaz ise Reijkaard’ın sadece Türkiye liginde oynamak isteyeceğini sanmıyorum.Biz her ne kadar kalmasını istesekde Reijkaard kalmak istemeyecekdir.Birazda kalması veya gitmesi kendi elinde Reijkaard’ın,ya bindiği dalı kesicek yada büyük bir çıkış yaparak bizi ilk 2de bitirerek devam edecek.Şayet Reijkaard devam etmez ise yerine kim gelir onu daha sonraki haftalarda detaylı olarak konuşma imkanımız olacakdır..

Page 9: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Başkan Polat Fark Attı…

Derbi öncesi Galatasaray’ın bir diğer önemli konusuda başkanlık seçimleriydi.Başkan polatın karşısında liseli kanadın destek verdiği Adnan öztürk vardı.Canaydının yası ile geçen seçim havası gayet olumlu bir şekilde devam etti ve sonucunda başkan Polat tekrardan 2 yıllığına başkan seçildi.

Başkanımız Adnan Polat’ı kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz zira hala yapılacak çok iş bulunmakda ve geçen dönemden yarıda kalanbu işlerin gelecek dönem tamamlanması gerekmekde.

Son Söz;Seni Unutmayacağız Büyük Başkan..

Geçen hafta aniden rahatsızlanarak aramızdan ayrılan eski başkanımız ,efendiliği ile taraflı tarafsız herkezin gönlünü kazanan büyük insan sevgili Özhan Canaydını saygıyla anıyoruz.Gerçek Galatasaray beyfendiliği nasıl olunur herkeze gösterdi.Şahse başkan olduğu dönemi hiç beğenmesemde beyfendiliği ile takdir ettiğim bir insandı.

Özellikle aslantepe stadı için her şeyinden fedakarlık etti.Başkanlık döneminde onu sırtlayacak yöneticiler olsaydı beklide bu düşüncelerimiz olamaycakdı ama tarih onu yinede en centilmen ve en beyefendi başkan olarak hatırlatacak bize….

Güle güle büyük başkan…seni unutmayacağız…

Page 10: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Elano Ralph Blumer; AnalizCem Kılıç

Elano Ralph Blumer. Brezilya milli takımının değişilmez oyuncusu…Geldiği haberini aldığımızda geldiğine inanamadığımız isim. Şimdilerde o kadar çok eleştiriliyor ki bu isim kalitesinden bile söz ediliyor neredeyse. Peki durum niye buralara kadar geldi ? Elano takıma uyum sağlayamadı mı ? Sistemimize mi uymadı ? Hepsini detaylı bir şekilde inceleyelim…

Öncelikle Elano ofansif yönü çok iyi olan fakat bunun yanında defansif özellikleri de bulunan bir oyuncudur. Bizde oynadığı süre içerisinde ofansta yapabileceklerinin yanı sıra defansta da neler yapabileceğini gösterdi zaten. Yani tam olarak bir Gerrard gibi box-to-box oyuncu olmasa da bu kategoriye girebilen bir oyuncudur Elano. Bunun dışında Elano’nun oyun karakterinden bahsedecek olursak Elano takımla oynayan bir oyuncudur, sistem adamıdır. Bireysel işlerde yapar ancak genele aldığımızda performansı yanındaki adamlara da bağlıdır biraz. Mesela bu noktada bu tarz adamların en iyisi olarak gösterilen Xavi’den örnek verecek olursak Xavi’de takımla oynayan bir oyuncudur mesela. Takımın pas organizasyonunun lideri konumundadır. Sürekli bir pas alış-verişi içindedir. Topu arkadaşına attığı anda boşa kaçar ve top anında kendisine geri gelir ve maç içinde bu tür varyasyonlarla takımın ataklarını yönlendirir. Bu örneği neden verdim konusunda ise şöyle düşünecek olursak iyi olacak. Mesela Xavi topu atıp boşa kaçtı, top kendisine gelmedi. Bu şekilde maçın devam ettiğini düşünürsek Xavi çok etkili gözükür mü maç içinde ? Gözükmez, en azından şuan ki oynadığı performansın baya bir aşağısında gözükür ve tam etkili olamaz…

Page 11: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Bunun dışında Elano’nun en çok tartışılan yönü de mevkiisidir. Bu konuya da değinecek olursak Elano orta sahanın ortasında oynayan ofansif yönü kuvvetli çift yönlü orta saha oyuncusudur. Bunun yanı sıra ön libero, sağ, sol, forvet arkası gibi mevkiilerde de oynar. Fakat bizde genelde Rijkaard onu kaleden 50 metre uzakta sol içte defansa yakın oynattığı için maç içinde pek etkili gözükmüyor Elano. Xavi gibi de olamıyor yani sürekli bir pas alış-verişi de yapamıyor, topta ayağına az geliyor ve o az gelen topları genelde dikine oynamaya çalışıyor. Tabii bu da pas yüzdesine yansıyor doğal olarak. Çünkü top ayağına çok gelmediği için maç içinde, kaleden de 50 metre uzakta bir yerde oynadığından dolayı ayağına gelen az topları öz kullanmaya çalışıyor. Genelde başarılı da oluyor fakat genelde top alış-verişi tam olarak gerçekleşmediğinden böyle bir durum ortaya çıkıyor ve performansına yansıyor. Tabii burada oynamasının asıl nedeni de köprü görevini üstlenmesidir.

Geride oynayarak topu alıp oyunu açacak, oyunun sıkıştığı anlarda uzun toplarla takımı pozi-syona sokacak veya bunları yapabilecek tek orta saha oyuncusu Elano olduğu için takımda bu görevi o yapmak zorunda kalıyor. Tabii bazı maçlarda serbest oynadığı zamanlarda vardır Elano’nun ve ne hikmetse bu serbest tarzda (yani sol içte çok kalmadan sürekli ileriye de çıkan) oynadığı tüm maçlarda en iyi performanslarını göstermiştir. Ve bu yüzdendir zaten Elano’nun yanına adam lazım dememiz. Mesela Elano’nun yanında bu görevi yapabilecek bir orta saha oyuncusu olsa Rijkaard Elano’yu daha serbest oynatacak ve ondan daha çok yararlanacağız. Elano’nun dışında bir de direkt takımın performansını da %60 arttıracaktır. Çünkü sistemimizin en kilit noktası orta sahadır ve bizde de orta saha sorunu yaşanmaktadır. Elano’nun yanında görev alan Mustafa, Barış gibi isimler ön libero özellikli isimler olduğu için bu göreve uygun değiller ne yazık ki. Zaten dediğim tarzda bir adam daha olsaydı şuan çok çok daha iyi oynardık takım olarak. Zaten Elano’nun gelişindeki nedenlerinden en büyüğü sisteme uygun olmasıydı. Elano takıma gelmeden de bu takımda Tobias, Ayhan gibi isimler vardı. Tobias bu görevi yapabilecek en iyi oyunculardandı takımda. Fran Rijkaard, Tobias’ın sağlık sorunları olsa da sağlık ekibinden gelen raporlarla ve kulübün yeteri kadar transfer yapması sebebiyle Elano’nun yanında Tobias’ı düşündü ve Elano alındı bu yüzden. Çünkü Tobias bu sisteme zaten uygun bir oyuncuydu. Zaten Tobias’ın da oynadığı maçlarda bu görevi yapabilecek kapasitede oyuncu olduğunu hepimiz gördük fakat onun da başı sakatlıklardan bir türlü kurtulamadığı için gön-derilmek zorunda kaldı, devre arası da orta saha transferi yapılmadı, bunun yerine Emre Çolak A takıma çıkarıldı felan derken bu durum yüzünden Elano aradığı partneri bulamadı, orta sa-hada yalnız kaldı. Bu nedenden dolayıdır ki Elano geride oynatılıyor çoğu maçta ve bu yüzden ofansta çok etkinlik gösteremiyor. Bu işin özeti budur…

Page 12: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Mert Aydın Röportajı...

- Dilerseniz derbi ile başlayalım. Son yılların en centilmen derbisi oldu diyebiliriz; Alex’e atılan pet şişe dışında. Özhan Canaydın ölümünde bile Türk Futboluna önemli şeyler verebiliyor. Bir vesile oldu herhalde. Elimizden geldiğince dış basını da takip etmeye çalışıyoruz. Bu derbiye sadece Ma-car basınının ilgi göstermesi ve bizim bu maçları çok büyütmemiz birbiriyle çelişmiyor mu? Derbiye dışardan baktığınızdan sizce nasıl bir havada geçti?Bizim kendi değerlerimizi yüceltmemiz yanlış değil. Ama zaman zaman da ipin ucunu kaçırıyor kendi söylediğimize kendimiz inanıyoruz. Lig TV muhabiri büyük bir heyecanla Van Basten’e maçtan önce derbiyi soruyor. “Fikrim yok” yanıtını alıyor. Sorma bekle maç sonunda sorarsın. Dedim ya kendimiz söyleyip kend-imiz inanıyoruz. Derbinin havasına gelince... Rahmetli

başkanın değerini en azından öldükten hemen sonra anladık. Bu bile mutluluk verici. Bir şeyin başlangıcı olur mu? Umarım. Bu biraz da medyanın tavrına bağlı. İliştirilmiş (em-bedded) medya varolduğu sürece işin bir tarafı arızalı olacaktır. Maçtan önceki alkıştan öte Sabri’nin Fenerbahçeli futbolculara yaptığı jest ve saha içi dostluğu güzeldi. Biraz gazı kaçmış mıydı derbinin? Evet. Centilmenlik tabii ki olsun ama azıcık gerilim de ol-sun.

- Şampiyonluk yolunda çok önemli bir virajdı. Futbol olarak ele alalım. Beklediğiniz gibi miydi derbi? Nasıl değerlendiriyorsunuz karşılaşmayı?Maçtan önce ben böyle bir derbiyi öngörüyordum. Çevremdeki bol gollü, pozisyonlu derbi tahminlerini de anlayamıyordum. Çünkü bu sezonki mücadeleye bakınca bu iki takımın maçında iyi futbol beklemek doğru olmazdı. Daum’un bu tip deplasmanlarda savunmaya ağırlık verir hep. Bir de eksikler olunca Fenerbahçe’nin defansif anlayışla sahada olacağı kesindi. Galatasaray da bu tip rakiplere karşı zorlanıyor. Az pozisyon buluyor. Düşünün maçtaki tüm pozisyonlar gol olsa toplam en fazla 3 gol atılabilirdi ki hiçbir takım yüzde yüzle oynayamaz.

- Galatasaray’ı ve Frank Rijkaard’ı genel performanslarıyla nasıl buluyorsunuz Mert bey? Lider konumundayken birden 4.sıraya gerilemek düşündürücü olsa gerek. Gaa-tasaray ligin ikinci yarısında gösterdiği performansla istikrarsız bir takım görünümü veriyor. Özellikle deplasmanlarda. Bireysel hatalar Galatasaray’a pahalıya mâl oluy-or. Düşüncelerinizi alalım...

Muhammet Gülhan

Page 13: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Rijkaard göreve geldiğinde düşüncem belliydi. Zor bir sistemi oturtmak için zamana ihtiyacı var. Aslında sezon öncesi Avrupa Ligi’ndeki iyi sonuçlar ve ilk 6 hafta alınan 18 puan Galatasaray’ın aleyhine oldu. “Sabırlıyız, ilk yıl şampiyon olmasak da olur” diyen taraftar şimdi kaleci yuhalıyor. Zaman ilerledikçe ve doğal puan kayıpları geldikçe Ri-jkaard enteresan hamleler yaptı. B planı yok dendikten sonra yolundan dönüp bazı ma-çlarda sistem değiştirdi. Maç sonraları teknik yorumları bırakıp basının sevdiği hakem ve rakip eleştirilerine başladı. Savunma ve orta saha, Rijkaard’ın sistemine uyacak düzeyde değil. Daha doğrusu bazı tip oyuncuların fazlalığı var. Aynı anda hem Topal hem Sarp hem Barış oynadığında Rijkaard’ın istediği oyun oynanamıyor. Buna bir de devre arasında yapılan transfer şovunu ekleyin. Bire bir bakıldığında gelenler iyi tercih. Ama topyekün bakıldığında Galatasaray’a gelenler arasında Neill dışında verimli olabilecek kimse yok. Sistem mükemmel işlemediği için bireysel haralar fazlalaşıyor. Neill topu baskı yiyen Emre’ye atıyor. Ama Emre, Neill kıvamında topla haşır neşir ya da baskı anında hızlı karar verebilen bir oyuncu değil. Rijkaard’da sıkılma alametleri görüyorum. Yönetimin ve taraftarın bir an evvel onu bu zor durumda sahiplenmesi gerek. Sezon başı hatırlansın. Şampiyonluk gelmese bile kalmalı, ki hala Galatasaray için biten bir şey yok.

- Bireysel performanslara değinelim. Leo Franco özellikle derbiden sonra çok tartışıldı, maçta ıslıklandı ve tesislerde hakaretler vardı. Sizce hata yapan bir insana bu denli yaklaşmak ve olaylara körü körüne gitmek doğru mu?

Leo Franco olayı maalesef Türk futbol taraftarının geldiği noktanın bir eseri. İstanbul kulüplerinde oynayıp kendi evinde rahat pas atamayan oyuncular var. Fenerbahçe, Bursa-spor önünde 2-0 öndeyken seyircinin saçmalamasıyla 3-2 yenildi. Bursaspor’un başarısını küçümsemiyorum ama o maçta en az Bursalı oyuncular kadar Fenerbahçe seyircisinin de etkisi var. Leo Franco bundan sonra nasıl kaleyi koruyacak? Baklava mı verilecek kend-isine?

- Galatasaray ekonomik olarak şampiyonluğa bel bağlamıştı diyebiliriz. Oradan gel-ecek paralara güveniliyordu. Sportif başarısızlık Galatasaray’ı ekonomik olarak ne derece etkileyebilir?

Polat’ın kazanacağını düşünmek dışında bir beklentim yoktu. Galatasaray’ın şampiyon olamaması durumunda evet gelir kaybına uğrar ama bu tarihinde ilk kez olmayacak. Se-zon başından böyle bir ihtimal düşünülmüştür herhalde.

- Fırsat buldukça bol bol Avrupadan da konuşmakta isteriz, fakat Türkiye ile devam edelim. Bursaspor önemli bir fırsatı tepti fakat şu an halâ avantajlı durumdalar. Siz Anadoludan bir şampiyon çıkmasını ister misiniz? Bursaspor’un şampiyonluk şansını yüksek görüyor musunuz?

Anadolu’dan şampiyon çıkmasını isterim. Zaten bu sezon Bursaspor olmasa bile 3-4 yıl içinde bir Anadolu takımı bunu başaracak. Bursaspor hala avantaja sahip. Bunu kullan-mak ellerinde.

Page 14: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

- Basketbol’dan devam edersek, NBA’de Mehmet Okur önemli işlere imza atıyor. Son performansında double-double yapma başarısı gösterdi. Bu sezon performansını nasıl buluyorsunuz? Hido’ya gelirsek, Toronto play-off şansını zora soktu ve Hido “İyi durumdaydım” demesine rağmen son maçta süre alamadı. Hido’nun Orlando’dadan ayrılması yanlış bir karar mıydı?

Mehmet Okur belli bir istikrar yakaladı. Zaman zaman normal olarak formu düşüyor ama takım içindeki rolü değişmiyor. Hido ise takım ve sistem değiştirdi. Belli ki birtakım sorun-lar var. Ama Orlando’dan ayrılma kararının yanlış olduğunu düşünmüyorum.

- Messi son 1-2 haftada inanılmaz işlere imza attı. Son açıklamasında “Barcelona’da bedava oynarım” diyordu. Ronaldo ve Messi sürekli kıyaslanırdı. Messi’nin günü-müzde futbol efsaneleri ile bu yaşta kıyaslanması aslında onun daha değerli olduğunu göstermez mi? Son olarak Johan Cruyff’un bir açıklaması vardı. “Maradona-Messi kıyaslamaları saçma. Çünkü aynı dönemin futbolcuları değiller” diyordu. Sizin görüşleriniz neler?

Ben bu tür kıyaslamaları sevmiyorum. Böyle yapınca taraf oluyorsunuz ve karşı tarafa sevgiyle bakmıyorsunuz. Ben Maradona’yı da keyifle izledim Messi’yi de, Ronaldo’yu da keyifle izliyorum. Cruyff’un dedikleri de tamamen doğru.

- Real Madrid, Madrid derbisinde Atletico’yu 3-2 yenmeyi başardı. Görünen o ki; Bu işin kaderini El Clasico belirleyecek. Keita’nın bir açıklaması var; “Rakiplerinin Real Madrid’e karşı tüm güçleriyle oynadığından şüphesi duyuyorum” dedi. Sizce İspanya’da terazi kimi daha ağır basacak?

Keita eğer bunu bir suçlama amacıyla söylediyse doğru yapmıyor. Şu olabilir. Geçen sezon 6 kupa kazanan bir takıma karşı daha çok motive oluyor olabilirler. El Clasico belki bir eşik olabilir. Ama yine de kalan maçlarda derbiyi kazanan puan kaybedebilir. Ancak geçen sezonki gibi farklı ve ezici bir sonuç kaybedeni yıkabilir. Şu anda formda olan Real ama on-lar da savunmada açıklar veriyor. El Clasico’da Messi ve İbrahimoviç karşısında önemli bir sınava girecekler.

- Barcelona ve Arsenal 2-2 berabere kaldılar. Pas futbolunun en önemli iki temsilcisi. Avantaj kimde size göre?

Barcelona kazanma şansını elinin tersiyle itti. Ne var ki avantajlı olduklarını söyleyebiliriz. Arsenal aynı hataları Nou Camp’ta yaparsa yarı finalist Barcelona olur.

- Serie A’da Inter önemli puan kayıpları yaptı ve Milan onlara biraz daha yaklaştı. Mourinho hakemleri suçladı. 3 yıllık kontratı olmasın rağmen nereye gideceği konuşuluyor. İngiltere’ye döneceği ya da İspanya’da görebilir miyiz onu?

Page 15: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Mümkün. Çünkü İtalya’da istenmeyen adam ilan edilecek yakında. Ülke futbolunun tüm değerlerine saldırıyor. Hele hele medyayla arası kötü olunca işle onun için zorlaşıyor. Ligde şampiyonluk zora girdi. Ama Şampiyonlar Ligi’ni kazanırlarsa o başka.

- İngiltere’de Arsenal son dakikada yediği gol ile şampiyonluk yarışında yara aldı. Chelsea’nin Blackburn karşısındaki puan kaybıda kırmızı şeytanlar için bir avantaj haline dönüştü. Liverpool ilk 4’te yer almak istiyor. İngiltere liginde şampiyonluk için kimi favori görüyorsunuz?

Bu hafta sonu Manu ve Chelsea zorlu bir maça çıkacak. Ama ben son haftaya kadar heyecanın süreceğini düşünüyorum. Rooney’nin ne kadar sahalardan uzak kalacağı da belirleyici bir faktör olacak.

- Dünya futbolunda hayranı olduğunuz bir takım, bir futbolcu var mı? Var ise sizde neden hayranlık uyandırdığını bizimle paylaşabilir misiniz?

Gol için oynayan her takımı severim. Barcelona’yı her zaman desteklerim. Ama bunu yaparken bu sezon göze hoş gelen bir futbol oynayan Real Madrid’i es geçmem. Futbol-cu olarak birden fazla isim var. Messi’den Cristiano Ronaldo’ya, Higuain’den Xavi’ye, Robben’de Rooney’ye, Milito’dan Lampard’a kadar uzun bir liste. Daha fazla isim de eklenebilir bu listeye.

- Sizinle devam edelim. Sporun her dalı ile ilgilisiniz ve bu daha fazla bilgili olduğunuz anlamına geliyor. Sanırım yorum yapamayacağınız bir spor dalı yoktur. Bu da bizim gibi medya kuruluşlarına malzeme çıkarıyor. Daha fazla şey soruyoruz ve öğreniyoruz. Bu ilginiz nerden geliyor acaba?

Ben 39 yaşındayım. 6-7 yaşlarından itibaren televizyonlardaki tüm spor müsabakalarını dikkatle izlemeye başladım. Babam da spor delisidir. Eskiden sadece tek kanal vardı. İster istemez artistik patinaj, atletizm, yüzme, jimnastik ne varsa seyrettim. Bi-zim kuşak böyledir zaten. Carl Lewis’ten Jayne Torvill-Christopher Dean çiftine, Michael Gross’tan Vladimir Salnikov’a, Mary Lou Retton’dan Sebastian Coe’ya çok kahramanımız oldu kuşak olarak.

- Son olarak sitemizi ya da fanzimizi gezme imkanı bulduysanız gözlemleriniz ne yönde?

Sizin gibi gençlerin varlığı umut veriyor. Bir takımı tutmak ve desteklemek başka şeydir. Olaylara körü körüne bakmak ve tek taraflı olmak başka şeydir. Aradaki farkı yakalamak kolay değildir.

Page 16: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Babası kadar olamayanlar; Jordi Cruyff

Muhammet Gülhan

Pele, Cruyff, Beckenbauer, Zico, Dalglish gibi efsane futbolcuların, oğullarıyla ilgili hayalleri vardı; Futbolda kendilerinin elde ettiği başarıların, onlar tarafından da tekrar edilmesini arzuluyorlardı. Olmadı, armut dibine düşmedi. Oğullar, babalarının isimleri altında ezildi; kimi uyuşturucu bağına sürüklendi kimi de dördüncü lig futbolcusu olarak jübile yaptı. Kısacası, genetik avantaj, yetenekle bir türlü buluşmadı.

Ivan Sergeyeviç Turgenyev, “Babalar ve Oğullar” adlı muhteşem kitabında; nihilist oğul Bazarov’un geleneksel değerlerin tümünü karşısına alıp, muhafazakarlıkla devrimciliği karşı karşıya getirmesini konu eder. Yabani eski usulcü, kendini yenilemeyen baya karşı, yenilikçi ve ilerici bir oğul sözü konusudur kitapta. Bu noktada oğul, babasının kazandığı başarıların üstüne yenilerini eklemekle meşguldür. Turgenyev’in sosyolojik ve felsefi çıkarımları, babalar ve oğullar için bir rehber niteğindedir ama karşılaşılan gerçekler genellikle, bu kitaptakinden farklıdır. Futbol dünyası, bu muhteşem kitapta anlatılanların tam tersi örneklerle dolu; tıpkı, müzik ve sinemada olduğu gibi... Futbolda, başarılı olan devrimci babalar ve onların bu devrimini devam ettiremeyen oğulları söz konusu-dur. Boynuzun kulağa geçtiği Paolo Maldini gibi az sayıdaki örneği saymazsak; babaları ünlü birer futbolcu olan oğullar, aynı mesleği icra ettiğinde, babalarının kazandığı başarılarının yarısını dahi elde edememiştir. Sorun, genellikle; şöhret altında ezilme, ra-hat yaşamaya alışma ya da ulaşılamayacak kadar büyük bir hedef belirleme olarak görül-ebilir. Ancak yine de, onların cehennemi, babalarının yaptıklarıyla kıyaslanmak olmuştur. Kimi bu duruma “Ben babam değilim.”diye isyan eder kimi de baskıyı kaldırmadığı için, kurtuluşu, uyuşturucunun sağladığı sahte bir dünyada arar. Örnekler o kadar çoktur ki; her biri neredeyse birer dosya konusudur.

Page 17: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Barcelona’nın Uçan Hollandalısı: Johann Cyruff

Başarılı futbol hayatından uzun uzun bahsetmenin anlamı yok; onun başarılarını anlatmak için fut-bolcu ve teknik direktör olduğu dönemde, kazanılabilecek her kupayı kazandığını söylemek yeterli olur. Ancak Cyruff’ın asıl sihri; Rinus Michelts’ten devraldığı, “Total Futbol” olarak adlandırılan oyun sistemini, Barcelona’da hem futbolcu hem de teknik adam olarak başarıyla uygulamasaydı. Aslında Cyruff, Barcelona’da tam bir ‘baba’ gibiydi. Ona, Barcelona’nın Don Corleone’si demek bile mümkün. Çünkü futbolu bıraktığı halde, kulüp ve başkanlar üzerindeki etkisi hiçbir zaman eksilmedi. Çoğu zaman, başkanları resmi başdanışmanıydı. Şimdi ise Onursal Başkanlık görevi yapıyor. Bu başarılı futbol hayatındaki tek şansızlığı ise,kariyeri için sürekli destek olmak zo-runda kaldığı, oğlu Jordi’ydi. Jordi babasının etkisi sayesinde, Barcelona ve Manchester United’ta oynadı. Bu iki takımda da, hatırda kalır bir performans sergileyemedi. Örneğin Manchester United’ta, dört sezon boyunca, sadece 38 maçta forma giydi. Bu maçların büyük çoğunluğu ise, ni-speten önemsiz ya da zayıf rakiplere karşı oynanan kupa maçlarıydı. Futbolda geldiği en üst nokta, Alaves’te oynayıp kaybettiği Uefa kupası finaliydi. Alaves’ten sonra kariyeri düşüşe geçti. Espan-yol, Metalurg Donetsk ve son olarak Valetta’da oynadı. Kendisinden bekleneni bir türlü veremeyen Jordi, halen Valetta’da hem oyuncu hem antrenör olarak görev yapıyor.

Page 18: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Sine Büyüka ile Söyleşi...

Sertaç Murat Kılıç

- Söyleşimize derbiyle başlayalım. Süper Lig’in 27. haftasında oynanan Galatasa-ray-Fenerbahçe mücadelesini bildiğiniz gibi Fenerbahçe 1-0 kazandı. Genel kanı maçta iki takımında iyi futbol oynamadığı yönündeydi. Siz neler söyleyeceksiniz derbiyle ilgili?

Derbiyle ilgili genel görüşe katılmamak mümkün değil. Derbi öncesinde spor yorumcuları ve futbolseverler ikiye ayrılmıştı. Bir taraf her iki takımın da kontrollü oynayarak gol atmaktan çok gol yememeyi düşüneceğini, bu yüzden son zamanların en kısır derbilerinden biri olacağını düşünüyordu. Benim de dahil olduğum diğer taraf ise şampiyonluk adayı iki ezeli rakibin karşılaşmasının sert bir mücadeleye sahne olacağını ve bol gol izleneceğini savunuyordu. Maalesef ikinci grup, öngörümüzde yanıldık. Seyir zevki derbiye yakışmayacak kadar kötüydü. İlk 20 dakikayı bir kenara koyarsak, maçta izlenmeye değer fazla birşey yoktu. Golü atanın kazanacağı bir maç olacağı kısa za-manda belli oldu. Puan kaybetmek istemedikleri bir gecede, izleyicinin seyir zevkini ön plana almadıkları için iki takımı da suçlayamayız tabi ki ama ekran başındaki herke-sin az ya da çok hayal kırıklığına uğradığını tahmin ediyorum.

- Derbide en az futbol kadar hakem de konuşuldu. Sizce Cüneyt Çakır nasıl bir maç yönetti?Penaltıyı verebilir miydi, veremez miydi şeklinde tartışmalar oldu ama Cüneyt Çakır’ın daha önce yönettiği derbileri düşününce bu sefer oldukça başarılı bir maç çıkardığını söyleyebilirim!

Page 19: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

- Bu derbi ligde birçok dengeyi değiştirdi. Bursaspor’un kaybettiği haftada önemi 2 kat artmıştı şampiyonluk yarışında. Bu maçın şampiyonluk yarışına nasıl tesir edeceğini düşünüyorsunuz?

Bu maç tabi ki Fenerbahçe’nin elini güçlendirip hem lider Bursaspor’la arasındaki puan farkını azalttı, hem de takipçisi Beşiktaş’la baş başa gelmelerini sağladı. Galatasaray ise şampiyonluk yarışından kopmamış olsa da büyük bir yara aldı ve bir yandan bundan sonra hata yapmaması gerekirken, bir yandan da rakiplerinin puan kaybı yapmasını beklemek durumunda kaldı. Bunlar futbolun güzelliği. Hem Bursaspor’un puan kaybetmesi, hem de derbi, şampiyonluk yarışını iyice kızıştırdı.

- Galatasaray bu sezon Fenerbahçe’ye ikinci kez yenildi. Size göre Ali Sami Yen’deki maçta mağlubiyetin en büyük nedeni neydi?

Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye karşı aldığı yenilgilerin hatırı sayılır bir bölümünde strese bağlı hataları görebiliriz bence. Galatasaray’ın, Şükrü Saraçoğlu’na ne kadar stresli çıktığı zaten ortada. Eski Galatasaraylı Hasan Şaş’ın Saba Tümer’e yaptığı açıklamalar da bu yönde zaten. Kendi evinde daha rahat olacağını bekliyordum bu sefer ama zannedi-yorum hem rövanşı almak istemenin baskısı, hem de ligin son haftalarında şampiyonluk yarışı iyice kızışmışken rakibe puan kaptırmama stresiyle yine istedikleri oyunu ortaya koyamadılar. Ayrıca Galatasaray’ın hücumda fazla adam tutmak istemesi, orta alanda boşluklar bırakmasına neden oldu. Fenerbahçe de bu hatayı değerlendirdi.

- Ligin genel tablosuna dönecek olursak; Galatasaray Kasımpaşa maçı sonrası çok büyük avantaj elde etmişti. 5 puanlık bir fark konuşuluyordu. O dönemden sonra Galatasa-ray son 4 maçta 3 mağlubiyet aldı. Bu periyottaki yenilgileri puan farkındaki rehavete bağlayabilir miyiz?Galatasaray takımının ligde iyi oynamadan çok gol bulduğu maçların sayısı hayli yüksek. Dolayısıyla takımın ‘nasıl olsa gol buluyoruz’ gibi bir düşünceye kapılmış olma olasılığı da var. Aslında Kasımpaşa maçından sonra Galatasaray’ın kopup gitmesi ve rakipleri-yle arasındaki puan farkını iyice açması gibi bir durum söz konusu değildi. Bursaspor bir puanlık farkla ensesindeydi. Diğer rakipler Fenerbahçe ve Beşiktaş’la 5 puanlık fark oluşmuş olabilir ama daha 23. haftada sarı-kırmızılıların bu farkı kapanmaz olarak gö-receklerini düşünmüyorum. Sakatlıklar, belki aşırı kendine güven, belki takım içerisinde bazı oyuncuların disiplinsizliği hakkında konuşulanlar ve omuzlarında çok yük olan bazı oyunculardan istenilen verimin alınamaması, Galatasaray’a puan kaybı olarak geri dönmüş olabilir.

- Şampiyonluk şansını Galatasaray açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Hâlâ şampiyonluk potasında olduğunu düşünüyor musunuz?Bir cümleyle özetlersek, Galatasaray bundan sonra puan kaybetmeyip rakiplerinin hata yapmasını beklemek zorunda. Galatasaray bazı oyuncularından istediği performansı alamıyor olabilir ama her şeye rağmen çok kaliteli bir kadroya sahip. Şampiyonluğun uçup gitmesine kolay kolay izin vermeyeceklerdir. Pazartesi akşamı Sivasspor deplasmanından 3 puanla dönmeleri şart. 31. haftada evlerindeki Bursa maçına kadar ligin alt sıralarındaki Diyarbakır ve Manisa’yı mutlaka mağlup etmeleri gerek. Eğer evlerinde Bursaspor’a puan kaybettirirlerse hem en büyük şampiyonluk adayına darbe vurmuş, hem de iyice

Page 20: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

morallenmiş olurlar. Ondan sonrası ise işleri kolay değil çünkü İstanbul BB ve Gençlerbirliği gibi zorlu deplasmanlara çıkıp Antalyaspor’u ağırlayacaklar. Şampiyonluk şanslarının devam etmesi için önce önlerindeki Sivas, Diyarbakırspor ve Manisaspor maçlarından puan kaybet-meden çıkmaları şart. Ondan sonra zaten potada kalıp kalmayacakları belli olmuş olur.

- Biraz da başkanlık seçimine değinmek isterim. Bildiğiniz gibi 27 Mart’da Galatasa-ray yeni yönetimini belirledi. Seçim sonucunda Adnan Polat tekrar koltuğa oturdu ve 2 yılda Galatasaray’ın başarısı için mücadele edecek. Sizce bu periyotta Galatasaray’ı nasıl bir dönem bekliyor?

Kulübün mali işlerini derinlemesine bilmek mümkün değil ama dışarıya yansıdığı kadarıyla Galatasaray maddi sıkıntılarından arınmaya başlamış gibi görünüyor. Aslantepe’nin devr-eye girmesi, Riva’ya inşaat izninin çıkması, her şeye rağmen elde kaliteli bir kadro olması Adnan Polat’ın elini rahatlattı. Bu sene ligde istenilen sonucun alınamaması halinde bile, önümüzdeki sezonlarda bu şartlar altında Galatasaray’ın hem ligde, hem Avrupa’da, hem de mali konularda çıkışa geçmemesi için bir sebep yok.

- Eğer Adnan Öztürk seçimi kazansaydı Galatasaray’da ne gibi değişiklikler olurdu? Mev-cut yönetimden daha başarılı bir grafik çizeceğini düşünüyor musunuz?

Bir benzetme yapmak gerekirse Galatasaray, başkanlık sistemiyle değil parlamenter sistem-le yönetilen bir ülke gibi. Kulübün çok köklü bir geleneği var ve şahısların, yönetimlerin bu geleneklere aykırı politikalar izlediğine çok tanık olmuyoruz. Dolayısıyla Adnan Öztürk de seçimi kazanmış olsaydı, üç aşağı beş yukarı mevcut projeleri geliştirerek kulübün başarısı için şu anki yönetim ne yapıyorsa benzerini yapacaktı.

- Turkcell Süper Lig’in şu anki lideri hâlâ Bursaspor. Sizce ligdeki şampiyonluk şansları nedir?Öncelikle Bursaspor hemen her futbolseverin takdirini kazanmış durumda, tüm takımı ser-giledikleri futbol ve gayretleri için tebrik etmek lazım. Rıdvan Dilmen bir keresinde 100% Futbol’da “Anadolu’dan şampiyon çıkacağına hiç inanmadım, Sivas’a bile inanmamıştım ama ilk defa Bursa’ya göz ucuyla bakıyorum” demişti. Bence hem şu an ligdeki konu-muna, hem de kalan maçlarına bakıldığı zaman şampiyonluğun en güçlü adayı. Kimileri Anadolu’dan hiçbir takımın şampiyon yapılmayacağı konusunda komplo teorileri üretiyor. Böyle konuşanların bir bildikleri vardır mutlaka ama ben buna inanmıyorum. Eğer Bursa şampiyon olamazsa bunun en büyük nedeni stresi kaldıramamaları ve stres yönetimini iyi yapamamaları olur. Sadece bu sene değil, önümüzdeki senelerde de istikrarlı bir şekilde Bursa’nın üst sıralarda yer alacağını düşünüyorum.

-Bursaspor’un bu başarısının yanı sıra ligin ilk yarısında Kayserispor’un da bir dönem liderlik koltuğunu oturduğunu hatırlıyoruz. Birçok Anadolu kulübü de Türk futbolunda artık ciddi rakipler konumuna geldi. Ligin kalitesini nasıl görüyorsunuz? Yavaş yavaş Avrupa liglerinin seviyesine ulaşıyor muyuz?

Turkcell Super Lig tabi ki kalitesiz bir lig değil. Çok önemli, çok yetenekli oyuncuların top koşturduğu, Avrupa’da önemli başarılar kazanmış ekiplerin mücadele ettiği bir lig. Daha önce televizyonlardan hayranlıkla izlediğimiz isimlerin artık görev yapmakta

Page 21: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

tereddüt etmediği bir lig. Anadolu takımlarının kendilerine sıklıkla üst sıralarda yer bulması, üç büyük dediğimiz takımların neredeyse hiçbir deplasmana ‘kesin kazanırız’ düşüncesiyle çıkamaması, ligin alt sıralarındaki Anadolu takımlarının bile zirvedeki isimlere sürpriz puan kayıpları yaptırarak sıralamayı değiştirmesi, ligimize apayrı bir heyecan kattı; orası kesin. Ama hem futbol kalitesi açısından, hem de fiziki şartlar açısından La Liga ya da Premier Lig gibi devlere yaklaşması için daha çok eksiği var.

- Biraz da sizden bahsedelim dilerseniz. Spor hayatınızda nasıl bir noktada bulunuyor?Spor hayatımın olmazsa olmazı. Hem takip etmeye, hem de kendim düzenli olarak yapmaya çalışıyorum. Futbol kadar basketbol, voleybol ve buz patenini de zevkle izliyorum. Vakit buldukça maçlara gitmeye özen gösteriyorum. Arkadaşlarla toplanıp hep beraber maçlara gittiğimizde çok eğleniyoruz. Ayrıca sık sık toplanıp Euroleague F4’u ya da NBA play-offlarını beraber izliyoruz. Spor hem işimiz, hem eğlencemiz, hem de sosyalleşme aracımız. Ben de düzenli olarak aksatmadan haftada 4-5 gün sporumu yapar, düzenli olarak yüzerim. İnsanın psikolojisine müthiş pozitif etki yapıyor.

- Herkesin de bildiği gibi babanız Türk sporunun en önemli isimlerinden birisi. Herkesin saygı duyduğu, değer verdiği bir isim. Sporun içinde yer almanızda size manevi olarak nasıl bir desteği oluyor?

Güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Babam aslında bu işe başlamamı hiç istemedi ve beni karşısına alıp nedenlerini de uzun uzun anlattı. Ama ben kararımı verip spor spikerliğine başladığım günden itibaren de desteğini hiç esirgemedi. Babam beni en ağır ve en objektif şekilde eleştiren kişidir. Yanlış bir şey yaptığımda, saçımı başımı dahi beğenmediğinde he-men uyarır. Başarılı bulduğu zamanlarda da mesaj atar, güzel sözlerle motive eder, moral verir. Maçları onunla ve erkek kardeşimle beraber izlemek her zaman zevktir. Ayrıca kendisi-ni sorularımla çok bunaltmışlığım olmuştur. Bir kere kızım, işim var dememiş, sabırla anlatıp izah etmiştir. Onun kadar bilgili ve bu sektörde olup bitenleri de yakından bilen bir babaya sahip olmak, tabi ki benim için büyük şans.

- Futbol ülkemizde birçok insan için çok önemli bir eğlence. Bazen bu eğlence abartılarak fanatikliğe dönse de hayatımızda vazgeçilmez bir yere sahip. Sizin futbola bakış açınız ve hayatınızdaki önemi nedir?

Futbol benim için her şeyden önce iş. Eskiden hobimdi. Artık işim olduğu için daha farklı ve daha profesyonel bir gözle izliyorum karşılaşmaları. Ayrıca bir sosyalleşme aracı da. Maçlara gitmek, arkadaşlarla toplanıp maçları beraber izleyerek pozisyonlar üzerinde tartışmak büyük keyif. Maalesef bazı insanlar hayatlarındaki birtakım eksiklikleri futbolla doldurunca ve aidiyet duygusunu sağlıksız boyutlara taşıyınca, iş fanatikliğe varıyor. Çok şükür ben bu işi yaparken de yapmazken de her zaman o noktaya çok uzak oldum. Etrafımdaki insanlar da öyle...

Page 22: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

- Türk spor kanallarında bildiğiniz gibi her geçen gün bayan sunucu sayısı artıyor. Bayan-lar spora ve futbolun içine daha da giriyor. Bu durum herkes tarafından memnuniyetle karşılanıyor ve spor kanallarının da bu sayede renklendiği söylenebilir. Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Kadınları spor kamuoyu kolay kabullenmedi. Daha doğrusu bu sektörde, kadınlara hala saygı duymakta zorlanan erkekler var. Uzun süre konu mankeni olarak görüldük ve kendimizi kanıtlamak için canımızı dişimize takmamız gerekti. Erkekler 1 çalışırken, bizim 11 çalışıp aynı saygıyı göremediğimiz zamanlar oldu. Sadece görsellik nedeniyle, spor haberlerini renklendirmemiz için bir süre ekranda yer aldık belki ama zamanla bu algı değişti. Sadece haber okumakla kalmadık, programlar yapmaya, güzel söyleşilere imza atmaya, yazılar yazmaya başladık. Kadınların niceliği ve niteliği arttıkça, bu önyargılar ortadan kalktı. Kadın meslektaşlarımın çoğunun bilgi birikimleriyle bulundukları yeri sonuna kadar hak ettiklerini ve ekrana zarafet kattıklarını düşünüyorum.

- Tekrar Galatasaray’a dönmek istiyorum. Devre arasında çok önemli transferler yaptı tıpkı sezon başında olduğu gibi. Bunlara rağmen beklenen performansı bir türlü yakalayamadı. Size göre bu kadar çok yıldız transferin yapılması takımı olumsuz mu etkiliyor?

Yıldız oyuncular eşittir büyük takım gibi bir formülün geçerli olmadığını tüm futbolsever-ler kabul eder. Galatasaray da buna örnek teşkil ediyor. Ama Lucas Neill, Jo Alves Da Silva, Giovani Dos Santos gibi isimler takıma devre arasında geldiler ve ne kadar yetenekli oyuncu olurlarsa olsunlar, uyum süreci denen bir durum var. Yeni bir kültüre, dilini konuşmadıkları yeni bir ülkeye, yeni takım arkadaşlarına, her şeyden önemlisi de yeni bir hoca ve o hocanın oturtmaya çalıştığı sisteme ayak uydurmaları kolay değil. Üstelik basın ve taraf-tar da bu konuda sabırsız davranabiliyor. Bu da üzerlerine ekstra bir yük bindiriyor. Tabi bir de Türkiye’de oyuncu alınırken genelde sadece saha içerisinde yaptıklarına bakılıyor, saha dışarısındaki davranışları göz ardı ediliyor. Bakınız Jo, bakınız Lincoln. Bu da sonradan takıma olumsuz geri dönüyor. Takım içerisinde alınan ücretlerde de dengesizlik varsa bu-radan huzursuzluk da doğuyor. Dolayısıyla transferleri çok iyi düşünerek ve dozunda yapmak lazım. Ayrıca çok uzun vadeli bir çözüm olsa da altyapıya biraz daha önem vermek ve Türk oyuncu sayısını belli bir rakamın altına düşürmemekte fayda var bana göre.

- Rijkaard’ın Galatasaray’a aşılamak istediği sistem ve oynatmak istediği futbol konusun-da takım sizce ne aşamada? Belirli bir mesafe katledildiğini düşünüyor musunuz?

Rıjkaard’ın futbol anlayışını ve oturtmaya çalıştığı sistemi çok beğeniyorum. Uzun toplarla ileriye çıkmak yerine ayağa pasla süratle ilerleyen mücadeleci ve seyir zevki yüksek bir takım kurmaya çalışıyor. Bir süre bunu başarır gibiydi takım. Klasik 4-3-3 sistemi içerisinde çok pas yapan, ofansif, etkili olamadığı karşılaşmalarda bile rahat gol bulan bir Galatasaray vardı bir süre ama bu kez de savunma çok aksadı. İlk yarıdaki Eskişehirspor maçından sonra sakatlıklar da devreye girince, savunma zaafına gol yollarındaki üretkensizlik de eklendi ve takım üst üste puan kayıpları yapmaya başladı. Şimdi yeni transferler ve Baros’un da takıma dönmesiyle Rijkaard’ın eli rahatladı ama bu sefer de oyun kurucu mevkiinde istediği üretkenliği bulamaz hale geldi. Aslında fikir var ama zikir nedense tam istendiği gibi

Page 23: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

olmuyor. Bireysel performanslar da beklentilerin altında ama en azından oyuncular kend-ilerinden ne istendiğini anladı. Bunu sahaya yansıtma konusunda ise eksik olsalar da çaba sarf ediyorlar. En azından takıma belli bir anlayış oturdu diyebiliriz.

- Son olarak da derbi haftası Galatasaray bir büyüğünü, eski başkanını, Özhan Başkan’ı kaybetti. Galatasaray’da 6 yıl boyunca başkanlık yapmış bir isim camiadan ayrıldı. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Özhan Canaydın beyefendi bir insandı. Hatta kimileri için fazla beyefendiydi. Gala-tasaray Kulübü başkanlığını hayatında yaptığı en önemli iş olarak gördü ve buna uygun olarak bu titri büyük bir zarafetle taşıdı. Ben de kendisini tanıma şansına erişenlerdenim. Galatasaray’dan bahsederken gözlerinin nasıl parladığına bizzat tanık oldum. Ayrıca ciddi görüntüsünün altında ne kadar sıcak ve esprili bir insan yattığına da şahit ol-dum. Başkanlık döneminde sportif nedenlerle eleştirildiği dönemler olmuştur ama aklıselim bütün taraftarlar her zaman kendisine büyük saygı ve sevgi duymuştur. Za-ten Fenerbahçe’nin Manisaspor maçı öncesinde, üstelik derbi yaklaşırken ve tansiyon hayli fazlayken ezeli rakiplerinin vefat eden başkanına gösterdiği saygı, dünyada sahip olunması en zor şey olan ‘adamlık’ sıfatının içini nasıl sonuna kadar doldurduğunu gö-zler önüne serdi. Gerçekten vefatına çok üzüldüm. Ama Galatasaray kulübü, böyle bir başkana sahip olduğu için çok şanslı. En azından bununla avunabilirler.

Page 24: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

YAPRAK DÖKÜMÜKansu Vargün

Son geçirdiğimiz 1 ay,hepimiz için büyük üzüntülere,büyük hayalkırıklıklarına neden oldu.Baktığımızda son 4 maç sadece 3 puan.Kaybedilen 9 puan ile liderin sadece 5 puan gerisinde olduğumuzu görünce insanın daha da sinirlenmiyor değil. Takımın ise genel olarak sorunsalı ortasaha problemi.Hücumda hala yaratıcı olduğumuzu Ankaragücü’nü.O maçta iyi futbol oynadığımız söylenemez ancak bu puan kayıplarında en büyük suçun onlarda olmadığını gösterdi.Ankaragücü defansif olarak gerçekten zayıf bir takım.Bunun dışında yaptığımız maçlar ise zorlu deplas-manlar.Önce ciddi bir Anadolu deplasmanı olan Eskişehir’e gittik,3 puanı ellerimizle teslim ettik.Yavaş yavaş gelen bahar Ankaragücü maçıyla kendisini hissettirse de Tra-bzon maçı havaların hala alengirli olduğunu bize hatırlattı.Fenerbahçe maçı ise hasta olduğumuzu bize gösterdi.

Elano’nun bekleneni yeterince veremediği bir gerçek.Ancak sezon başı antremanlarını gerçek anlamda yapamadığından özellikle 2. yarılarda performans kayıpları görüyoruz.Biraz da toptan korkarak oynuyor bence,sanırım ligdeki sertliğe hala alışamamış olsa gerek.Buna rağmen yine de zaman zaman iyi top dağıttığını ve öldürücü paslar atabildiğini görüyoruz.Ancak hala beklenen,olması gereken sevi-yede değil.Elano’nun yanı sıra onun yanında oynayan ikilinin hücum güçleri çok zayıf olduğundan Elano’ya ekstra bir yük düşmesi ve bu yüzden beklentilerin artması bu hayalkırıklığını yaratabiliyor.Ancak az önce dikkat çektiğim üzere ortasahada oynayan ve Elano’nun yükünü hafifletecek bir oyuncu olmaması da çok büyük bir sıkıntı-

Page 25: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

yaratıyor.Son 4 maç serisinde ortasaha Elano’nun yanında görev yapan Barış,Mustafa ve Mehmet hücum yönleri gerçekten kısıtlı olan oyuncular.Özellikle iyi kapanan takımlarda bu yükü üstlenen bir oyuncu daha olabilmesi takımın alacağı sonuçlara çok büyük etki yapardı.Akıllara Ayhan ismi gelmesine rağmen,Ayhan’ın fizik olarak kalitesinin artık iy-ice düşmesi Rijkaard’ın onu tercih etmemesine sebep oluyor.Ayhan dripling yapabilen bir oyuncu olmasına rağmen yaptığı pas hataları ve nefesinin çabuk tükenmesi sebebiyle büyük dezavantaja da dönüşebiliyor.Oynadığımız sistemde ortasaha üçlüsü çok önem-li.4-3-3 oynayan bir çok takım var,taktiğimiz 4-3-3 ama oynamaya çalıştığımız sistem total futbol.Bazılarınıza komik gelecek olsa bile Alanzinho-Colman-Ceyhun üçlüsünün yapabil-dikleri şu anda bizim ortasahamızın yapabildiklerinden daha yüksek.Belki de hala ligin en iyi top oynayan takımıyız.Ama kapanan savunmaları açamama huyumuz devam edi-yor.Özellikle iyi kapanan takımlar,bir de ön tarafta basmaya başlayınca çok daha büyük sıkıntılar oluyor.Eskişehir ve Trabzonspor maçları bunun en büyük örnekleri oldu.Bu iki ma-çtada rakip takımdan daha iyi hücum organizasyonları sergilememize rağmen ortasahadaki kontrolü elimize alamamamız bu sonuçları getirdi.Sene başında önde basan,rakibini bunal-tan ve oyunu rakip sahaya yıkan takımdan eser kalmadı maalesef.İlk 7 hafta gösterdiğimiz performansın yarısını tüm sezona yayabilseydik bugün şampiyonluğun açık ara favorisiydik.

Mart ayı ise Turkcell Süper Lig tarihinin karanlık aylarından birisi daha oldu.Özellikle Diyarbakırspor’un aldığı cezalara bunun maalesef büyük etkeniydi.Ancak burada benim dikkatimi çeken bir takım olaylar oldu,buraya uzun uzun yazmak nasip oldu.Türkiye Fut-bol Federasyonu mart ayı içerisinde aldığı kararlarla futbolu değil,durumu idare eden bir yönetim olduğunu gösterdi.Tabiri caizse ne şiş yansın ne kebap politikası.14 Mart günü biri-si Ali Sami Yen stadında diğeri de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda olan iki gelişme baş gösterdi.Galatasaray bunun için 185 bin TL ceza aldı.Bu cezanın 85 bin TL’lik kısmına denilecek bir şey yoktu.Tribünlerden yapılan kötü tezahuratlar vs. vs.Peki ya geri kalan 100 bin TL’lik kısım.Gerekçesi komedi; “taraftarların neden olduğu saha olayları”.Bu kadar bir köşe vuruşunda paraya atılan bir pet şişe için değil,çünkü kurallarda onun 85 bin TL’lik kısımda olması gerektiği yazıyor.Ne kaldı geriye?Kapalı tribünden kendini yere atan bir taraftar.Yani tribünde olmuş bitmiş bir olay,saha ile alakası yok.Atlayan kişinin Beşiktaş’lı olması ve o tribünde ne işinin olduğu ise antiparantez.Eğer bu ceza kurallara ciddi anlamda sadık kalınarak veriliyorsa sahamızında 1 maç kapatılması gerekirdi.Ancak önümüzde derbi maçı olduğundan en esnetilebilecek olan para cezası kararı çıktı.Peki “özgür basın” sorabildi mi,bu tribünlerin neden olduğu saha olayları nedir?” diye.Durumu hep beraber gördük.

İBB’ye verilen 50 bin TL’lik cezanın gerekçesi oturup incelendiğinde ise büyük bir dehşet karşımıza çıkıyor.Gerekçesi;”Turkcell Süper Lig futbol müsabakasınıda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi ile ilgili talimat hükümlerine aykırı eylem”miş.Çok komik,sezon başından beri İBB o stadda karşılaşmalarını yaparken sadece bu maçta mı yerine get-irmedi bu talimatları?O maçta seyirci sahaya atlamasaydı İBB’nin bu talimatları yerine getirmediği görülebilecekmiydi acaba?Federasyonun gözlemcisinin tek işi,tribünden maç izleyip hakeme puan vermekten mi ibaret?Sordu mu “özgür basın” İBB’nin o maça kadar uyguladığı ancak o maçta uygulamadığı güvenlik talimatlarını?Hep beraber gördük.

Page 26: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Madalyonun 2.yüzü ise ayrı bir komik.Diyarbakırspor-Bursaspor maçı saha olayları sebebi ile tamamlamamıştı.Ceza;Bursa lehine hükmen 3-0 ve üç maç tarafsız sahada seyircisiz oynama cezası.İBB maçı aynı sebeple tamamlanamamış,ceza sadece 3 maç seyircisiz.Ev sahibi ya da deplasman takımı olmak kuralların uygulanış şeklini mi değiştiyor?Eğer öyle ise İBB’nin yerine getirmediği talimatları Diyarbakır’da yerine getirdi mi?Öyleyse Diyarbakır’a verilmesi gereken ceza İBB maçı sebebiyle verilen cezaların toplamı olması gerekmez miydi?Yani 3 maç seyircisiz + 50 bin TL.Ama neydi verilen ceza;hükmen 3-0 mağlubiyet ve 3 maç tarafsız-seyircisiz sahada oynama.Arada ki farka bakarmısınız?Aynı takım taraftarının sebep olduğu iki olay ve uygulanan çifte standart.Bu kararların ligin dengesini nasıl bozduğundan kimsenin haberi yok mu?Peki “özgür basın” bu cümlereri TFF başkanı için kurabildi mi?Tabi ki hayır. Eğer o maçta o sırada İBB önde olmasaydı görecektik TFF’nin ne taklalar atacağını.Benim göstermek istediğim kime ne kadar ceza verilmesi gerektiği de değil,sadece biraz tutarlılık. Atletico maçına ise değinmek istemiyorum.Zaten sıkıntılı bir ortasahadan Arda’da forvete kaydırılıp eksilince iki maçı da deplasmanda oynar gibi olduk.Denilecek pek birşey yok.Bu kadar eksikle buraya kadardı,oldu bitti.Ancak forumda ve çeşitli diğer taraftar sitelerinde de gördüğüm genel bir kanı,taraftarın artık “sorunlu” yıldız istemediği.Çok talihsiz olsa da Linderoth,Baros ve Neill transferlerinde gösterilen vizyonu,ileride yapılan transferlerde de bekliyor taraftar.Kewell her nekadar büyük bir oyuncu,inanılmaz bir kişiliğe sahip olmasına rağmen bu onun her sakatlandığında takımdan en az 1 ay eksik kalması ve hücum gücü-müzde büyük bir sıkıntı yaşanması gerçeğini de değiştirmiyor.Rakip takımlar bu ay içerisinde iç transferlerini bitirirken Kewell ile hala sözleşme imzalanmaması da sezon sonu yolların ayrılacağı konusunda bir işaret belirtiyor.

Uzun bir süreden sonra tekrardan aranızda oldum,bundan sonra da analiz ve yorumlarımla yanınızda olmaya devam edeceğim.Sağlıkla ve sevgiyle kalın.Ve birazcık sabır efenim.Güzel günler bizi bekliyor.

Page 27: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Teknosa Türkiye Kupası; Şampiyon GALATASARAY!

Hayri Pekergin

Galatasaray 18. Teknosa Bayanlar Türkiye Kupası’nı kazanarak, 12 yıllık kupa has-retine son verdi. Bandırma’da oynanan final maçında, Sarı-kırmızılı takım Türk bayan basketbolunun son 10 yılını domine eden Fenerbahçe’yi 57-55 mağlup etti. Sarı-Kırmızılıların bu şampiyonluğunun arkasında Zafer Kalaycıoğlu’nun imzasını görüyoruz. 1990’lı yıllarda Galatasaray’da, 2000’li yıllarda Fenerbahçe’de 20’den fazla şampiyonluk yaşayan deneyimli teknik adam Galatasaray bayan basketbol takımının 10 yıldır beklediği lig ya da kupa hasretinde başrole çıkarak övgüyü hak etti.

Sezon başında, daha önceki dönemde yapılan uzun vadeli oyuncu kontratları nedeni ile kendi kurmadığı bir takımın başına geçen Kalaycıoğlu, en çok kendi taraftarları tarafından eleştiriliyordu. Galatasaray bayan basketbol takımının kadro dengesi, istikrarı ve kalitesi açısından Fenerbahçe’den daha zayıf olması işleri daha da güçleştiriyordu.

Galatasaray takımının geçmiş yıllarda dengesiz kurulması, bazı pozisyonlarda gereğinden çok sayıda oyuncu varken forvet ve pivot bulunmaması, ümitler sevi-yesinde Avrupa’da MVP seçilen yetenekli Bahar Çağlar’ın yıllardır kenara mahkum edilmesi, Euroleague mücadelesinin getirdiği yoğunluk sırasında takım içinde ger-eken teknik dengenin adaletli şekilde sağlanması çözülmesi gereken problemlerdi.

Page 28: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Sezona sabırla ve eleştirileri sineye çekerek başlayan Kalaycıoğlu’nun işi Galatasaray’da sezon ortasında yapılan değişiklikler ile kolaylaştı. Tamika Catch-ings transferi ile takıma denge aşılandı. Sezonun 2. yarısından sonra Bahar Çağlar’ın dakikaları artınca rekabetin altın kuralı işledi ve Yasemin Horasan’ın da performansı yükseldi. Horasan bugünkü, finalin kilit isimlerinden biriydi.

Sezon içinde alınan Mersin B.Ş.Belediyesi ve Fenerbahçe yenilgilerinin yarattığı trav-malara direnen ve takımını toplayan Zafer Kalaycıoğlu, önce 18. Teknosa Türkiye Kupası’nda yarı finalde Mersin B.Ş.Belediyesi’nin silahlarını kilitledi. O maçta rakibin önemli silahları Turner ve Scott potaya yaklaşmazken, sol tarafı kapatılan Larkins etki-siz hale gelmişti.

Final maçında geriye düştüğü dakikalarda takımının kırılgan dengelerini iyi koruyan Galatasaray, rakibinin oyunun temposunu belirlemesine olanak vermedi. Savunması ile rakibi yavaşlattı ve çok fazla top kaybetmeye zorladı. Kalaycıoğlu bu kez de Fenerbahçe’nin silahlarını kilitlemeyi başarmıştı. Bu maçta Galatasaray sadece bir faul atışı buldu. Bu stratejinin bir parçasıydı. Zafer Kalaycıoğlu takımını fizik olarak ezileceği bire birlerden uzak tutarak rakibin yardımlaşmaya dayanan savunmasını aşmayı başardı.

Kupa mücadeleleri üç etaplı bir bilgisayar oyunu gibidir. Kazanırken enerji seviyesinin çok düşmemesi de önem taşır. Bu nedenle oyuncuların enerji seviyesini iyi korumak belirleyici faktör konumundaydı. Sarı kırmızılı takımda finale damga vuran Yasemin Horasan, Leuchanka, Catchings, Douglas ve Young’un yanı sıra çeyrek ve yarı finalde belirleyici olan Bahar Çağlar, Tuğba Palazoğlu, Esra Şencebe ve Nilay Yiğit’inde hakkını vermek gerekiyor.

Fenerbahçe yüksek atmosferli bir maçta ilk kez son çeyrekte geriye düşmenin ve kon-trolü kaybetmenin sıkıntısını yaşadı. İstediği savunma sertliğini uygulayamayan sarı lacivertliler, Hoffmann’ın etkisizliğine yapılan top kayıplarını ekleyince oyunun kırılma anlarında öne geçme şanslarını kullanamadı. Her maçta aynı silahların aynı şekilde kullanılması sarı lacivertlileri daha kolay tahmin edilebilir bir takım haline getiriyor.

Önceki hafta yayınlanan yorumda aynı isimlere çok yüklenerek yoluna devam eden Fenerbahçe’yi sezon sonu yorgunluğu tehlikesinin beklediğini belirtmiştim. Sarı-lacivertliler play-off lara daha dinç ve dinlenmiş girmenin yollarını bulmalı.

Hayri Pekergin

Page 29: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

AYIN FOTOĞRAFI

Ayın fotoğrafı yarışmasının kazanan üyesi; Necati Şen

AYIN ÜYESİ

Ayın Üyesi; Emre Barış

Öncelikle beni böyle bişeye layık gördüğünüz için teşekkür edi-yorum. GSCimbom; gerek üyeler olsun, gerek yöneticiler olsun çok mütevazi bir site. Üyelerimizin ve sizin güleryüzlülüğünüz ve anlayışınız takdire değerdir.Bu sitenin bir parçası olmak beni her zaman mutlu etmiştir. Forumu okumaktan inanılmaz zevk alıyorum. İyi kötü günlerimiz oluyor, ama her zaman takımının arkasında duranlarız. Sonuçta aşkımızın adı GALATASARAY.

Page 30: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

ÜYELERDEN SEÇMELER

Çocuğunuz olsa adını ne koyardınız;Murat Kılıç: Faaliyet esnasında düşünürüm.

Çarşı şova hazırlanıyor;Murat Berkcan: Kesin soyunacaklar.

En son ne zaman taraftarimiz bize mac kazandirdi;Meriç Babacan: Elin taraftarı golcü ağlatıyor. Biz?

Yeni başlattığımız “Kim Bu Üye?” oyununda kendisini bulamayan Metin arkadaşımız;Metin Eren: vay arkadaş bende 2 saattir arıyorum meğerse kendimi bulamadım iyi mi.bu arada ismail kardes beni benden önce buldun tebrikler

Tema değiştikten sonraki üye şaşkınlıklarından birisi;Caner Akdemirci: 2 defa siteye girdim çıktım. Yanlış yere girdim diye. Güzel olmuş tebrikler.

Kendini tribünden aşağı atan taraftarın yaratabileceği etkiler;Oguz Han Hemdal: yakında ‘’iki taraftar yanyanayken birinin gaz çıkarması sonucu ötekinin korkup çatıdan atlamasıyla’’ da pfdk’ya sevkedileceğiz.

Kızların birbirine kanka demesi konusuna;Deniz Özer: Kanka değil aşkım diyorlar ya!

Bakkal: Zoru başaracağız konusuna;Murat Çakır: Hayırdır süpermarket mi açacan?

Leo Franco konusuna;Emrah Oktay: Adını duyduğum zaman bir burç adı geliyor aklıma. Savunulacak bir tarafı yok..

Page 31: GSCimbom FANZİN 34. Sayı

Julio Cesar Beşiktaş’a doğru;Murat Kara: Lig Tv alt yazı geçti. Tabata + 6 milyon euro + 2 sanayi 1 piknik tüpüne anlaşmışlar.

Umut Bulut: ‘’Kendimi Drogba’ya Benzetiyorum konusuna;Mert Erak: Sadece hırçın tavırların benziyor zaten onun dışında benzetirsen futbolu icat eden adamın kemikleri sızlar.

Can Sak: Sinan engin’in bu hayattaki en büyük hatası seda sayan gibi bir kadını ortaya çıkartıp sanatçı diye sunmasıdır.

Alkan Gültekin: Nonda’da değirmen gibi bel varken anca Belenenses’te oynar.

Merthan Yusuf: Alex sazı eline aldı ve başladı ÇAY ELİNDEN ÖTEYE…

Meriç Babacan: Fener’i yenen İBB’yi değil , Fenerbahçe’yi konuşuyorlar. Kasımpaşa’yı yenen Galatasaray’ı değil Kasımpaşa’nın futbol -defans anlayışını konuşuyorlar. Ceketin yansın Gökmen.

Göksel Aksoy: ev arkadaşımla aynı evde senelerce yaşasam bir kere bile başıma gelmeyeceğini adım gibi bildiğim durum...

zira aylardan beri yatağından kalktığına şahit olmadım. sanırım harekette etmiyor. öldü mü lan yoksa. ben bi arkadaşımın nabzına bakıp geliyorum.

Osman Korkmaz: C’den ses yok henüz daha. Ölüm grubu dedik hepsi öldü herhalde.

Yunus Can DUBLEN: Geçenlerde bir kız arkadaş napıyorsun diye sorduğunda “pes” oynuyo-rum dediğimde pes’i pen.s anlayan ve pen.s ilemi oynuyorsun diye çıkıştığı aklımdan hiç çıkmayacak oyun.

Sercan Horozcu: Ben sadece ilk yarıyı izledim Osasuna atak yapıyordu hep dedim böyle Bar-celona mı olur Schalke Bayern maçını izlemişim.

S.Serhat Türkel: Kaka da iyi değil ki zaten. Brezilyalı o da malum.

Page 32: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 33: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 34: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 35: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 36: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 37: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 38: GSCimbom FANZİN 34. Sayı
Page 39: GSCimbom FANZİN 34. Sayı