Dört Duvar Emekçi Kadınlar Bülteni
-
Upload
doert-duvar -
Category
Documents
-
view
235 -
download
0
description
Transcript of Dört Duvar Emekçi Kadınlar Bülteni
Ekim-Kasım / 2012 [email protected]
www.ydicagri.net
S endikalarda kadınların durumu sık sık gündeme gelen, üzerine birçok şey söylenen, ancak bir o kadar da az şey yapılan bir konu. Kadınların yoğun
olarak örgütlü oldukları sendikalarda ve şubelerde bile yöneticiler hep erkek. Acaba yönetme/yürütme işi erkeklere özgü bir iş mi? Biz kadınlar bu işi beceremez miyiz? Bu iki soruya da hemen yanıt verelim: Yönetme/yürütme işi erkeklere özgü bir iş değil ama kapitalist sistem erkek egemenliği üzerine kurulmuş ve ikincisi biz kadınlar bu işi en az erkekler kadar iyi yapabiliriz…
devamı 2. sayfada G üven Elektrik Fabri-kasının Çorlu’ya ta-şınması sürecinde iş
akitleri feshedilen, tazminatla-rı ödenmeyen Birleşik Metal İş üyesi 265 işçinin direnişi sürü-yor. 265 işçi içinde 90 kadın işçi var. Direniş yerinde kadın işçiler ile söyleştik.
devamı 4. sayfada K adına yönelik cinsel taciz, istismar ve tecavüz olaylarının
yaş sınırı 3 yaşına kadar indi. Siverek'te 3 yaşındaki D.B. tecavüz sonucu yaşamını yitirdi. Arnavutköy'de küçük bir kızın yaşadığı taciz dehşe-ti, televizyon kanalında bir dizinin tanıtım görüntülerin-deki tecavüz sahnesi saye-sinde ortaya çıktı. 9 yaşında-ki N.V., ailesinin bakıcılık yaptığı Arnavutköy’de bir çiftlikte yaşıyordu. Küçük kız,
televizyonda bir tecavüz sahnesi görünce, çığlıklarla odadan kaçtı.
devamı 9. sayfada
İçindekiler
2. Sendikalarda Kadınlar
4. “İşçi olursa sermaye olur, olmazsa olmaz.”
7. İç çamaşırı saldırısı
8. Sağlık Köşesi
9. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz organize yapılıyor
11. “Dört Duvar”’a sahip çıka-lım
12. Güncel haberler
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI * Emekçi Kadınlar Özel Sayısı * Fiyatı 50 Krş.
Yıl: 1 Sayı: 2
2
(Devamı ön sayfada)
Sendikalarda kadın temsili
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Ocak 2007 verilerine göre, 3.043.732 sendika üyesinin % 15,2’si kadın. Temmuz 2009’da sendikalı işçi sayısı 3.232.679 olarak belirtildi ancak bu veride kadınların oranı açıklanmadı.
Her fırsatta ismindeki “Devrimci” ibaresinden dem vuran Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 15-17 Şubat 2008 tarihleri arasında yapılan 13. Olağan Genel Kurulu'nda 9 kişilik Genel Yönetim Kurulunda tek bir kadına bile yer verilmedi. DİSK’in 10-12 Şubat 2012 tarihleri arasında 14. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Tablo yine değişmedi. DİSK’in Yönetim, Disiplin ve Denetleme Kurullarında tek bir kadın bile yok.
Başkanlar kurulunda ise, kongrede yönetime girmesine bir anlamda izin verilmeyen Dev Sağlık-İş Sendikasının Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu dışında kadın yok. Yani DİSK’e bağlı sendikaların sadece birini kadın başkan yönetiyor.
Türk-İş’in de Yönetim Kurulu hep erkek. Denetim ve Disiplin kurulları arasında sadece bir kadın üye var. Bölge temsilcilerinin de tamamı erkek.
Türk-İş’e bağlı sendikalar arasında mücadeleci çizgisi ile tanınan bazı sendikalara da bakalım. Petrol-İş Sendikasının 5 kişilik Yönetim ve 3’er kişilik Disiplin ve Denetleme Kurullarında tek bir kadın bile yok. TÜMTİS’in 9 kişilik Yönetim Kurulu’nda tek bir kadın bile yok.
Tez Koop-İş Sendikasının örgütlü bulunduğu alanlarda kadın işçi sayısı oldukça fazla. Ama 7 kişilik Yönetim
Tez Koop-İş Sendikasının örgütlü bulunduğu alanlarda kadın işçi sayısı
oldukça fazla. Ama 7 kişilik Yönetim Kurulu içerisinde tek bir kadın yok. 5
kişilik Denetim ve 3 kişilik Disiplin kurullarında da hiç kadın yok. Tez Koop
-İş Sendikasının 18 şubesinden sadece birinde, Adana Şubesinde şube
başkanı kadın; Hülya Özcan.
Kurulu içerisinde tek bir kadın yok. 5 kişilik Denetim ve 3 kişilik Disiplin kurullarında da hiç kadın yok. Tez Koop-İş Sendikasının 18 şubesinden sadece birinde, Adana Şubesinde şube başkanı kadın; Hülya Özcan. Şube Başkanlar Kurulu toplantısında onlarca erkeğe karşı, binlerce kadın üyeyi sadece bir şube başkanı temsil ediyor.
Yani kısaca sendikaları erkekler tamamen ele geçirmiş durumda.
Sendikalarda neden kadınlar yok!
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (KESK’e bağlı Eğitim-Sen) 2010 yılı sonlarında yaptığı “Sendikalarda Kadın Temsili” araştırmasına göre kadınların sendika yönetimlerinde yer almamasının esas nedeni ''sendikal zihniyet ve toplumda, ailede mevcut olan cinsiyetçi anlayış". Yani sendikalarda cinsiyetçi
3
yaklaşımlar kadınların sendika yönetimlerine girmelerini önemli derecede engelliyor.
Ne yapılmalı?
Dünyanın yarısı olan kadınlar sendika yönetimlerinde de mutlaka yer almalılar. Çünkü kadınların sorunları bizzat onların temsilcileri ile çözülebilir. Bunun için öncelikle sendikalarda bilinçli bir mücadele yürütülmelidir. Bugünün en önemli mücadele araçları da kadınlar için pozitif ayrımcılık ve cinsiyetçilikle mücadeledir. Sendika yönetimlerinde en az sendikada örgütlü kadınların oranı kadar kota uygulanmalıdır. Kadınların yönetime girmeleri ve seçilebilmeleri için bilinçli bir mücadele yürütülmelidir. Ancak ne yazık ki bugünün sendikalarının çoğunluğu bu perspektiften uzak durumdalar.
Örneğin Birleşik Metal-İş Sendikasının son Genel Kurulunda kadınlar için pozitif ayrımcılık kararı alındı. Ancak kadınların önergesi olan “Kadının Beyanı Esastır” kararı kabul görmedi. Geçtiğimiz yıllarda “Kadının beyanı esastır” ilkesini
savunan KESK içerisinde bunun nasıl uygulanmadığını gördük.
Petrol-İş Sendikası ise 17-18 Eylül 2011 tarihlerinde gerçekleştirdiği son Genel Kurulunda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık, kadın komisyonlarının kurulması, cinsel tacizin suç olarak tanımlanması ve kadının beyanı esastır kararlarını aldı.
Elbette sendikal hareket ve kadınların mücadelesi
açısından bu kararlar oldukça önemlidir. Yine de bu kararların ne derece uygulanabildiğini süreç gösterecektir. Mesela Kadın dergisi çıkaran nadir sendikalardan olan Petrol-İş Sendikasında en azından gelecek dönemde yönetim kademelerinde kadınların görülmeye başlanması önemli bir gösterge olacaktır.
Nasıl yapılmalı?
Tüm bunların yanında erkeklerin hakimiyetinde olan sendikaların
kendiliğinden değişmesi beklenemez. Eğer bu değişim olacaksa sendikalar içerisinde bulunan kadınların örgütlü mücadelesi ile olacaktır. Sendikalarda işçiler bir bütün olarak patronlara ve sermayeye karşı mücadele ederken, içte de kadınlar erkek egemenliğine ve cinsiyetçiliğe karşı mücadele etmelidirler. Bunun için ister resmi ister gayri-resmi olsun mutlaka kadınlar komisyonlar
ve komiteler oluşturmalı, kendi sendikalarında nelerin yapılabileceğini tartışmalı ve yapmalıdır. Temsilcilik
seçimlerinden Genel Merkez
Yönetim seçimlerine kadar mutlaka kadın adaylar
gösterilmeli ve tüm kadınların desteklemesi için çaba harcanmalıdır. Eğer yönetimlerde değilsek yönetimde bulunanlar zorlanmalı ve kadınların sendikalardaki önü açılmalıdır. Bu mücadele kadınların mücadelesidir. Ama kendine devrimci, sosyalist diyen her erkekte bu mücadele içerisinde kadınları desteklemelidir.
Daha fazla cesaret! Sadece sendikaları değil, dünyayı da yönetebiliriz…
16.10.2012 / Dört Duvar
4
(Devamı ön sayfada)
Direnişiniz nasıl başladı?
İşimize 30 Haziran’da son verildi. Anlaşmaya göre Ağustos’un 15’inde senetlerimiz yatacaktı, yatırmadılar. Arkadaşlar da, biz de Karaköy’de merkez önüne gidelim dedik.
Karaköy’de patron kaçmış. Bizde yeniden bir
toplantı yaptık. Şimdi de buradayız. Cankurtaran Holding önündeyiz. Burada da bize 100 TL vermeye kalkıştı, bizde bunu kabul etmedik, o günden buyana başladık direnişe. 24 gündür buradayız. Kapılarda sürünüyoruz. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Biz sadaka istemiyoruz. Biz hakkımızı istiyoruz.
Bu direnişte kaç kişi var? Kaçı kadın ve kaçı erkek?
Toplam 265 kişi var. Kadın arkadaşlar 70, bunların hepsi katılmıyor. Bugün 30 kadın arkadaş, herkes kendine, gelseler destek verseler, burada kimse babasının hayrına gelmiyor. Herkes kendi
tazminatı için geliyor.
Aileniz ve yakınlarınız size destek oluyor mu?
Benimkiler memlekette haberleri bile yok. Söylesem de hayırlısı neyse o olsun derler.
Eşim ve çocuklarım beni destekliyor. Ekmeğin peşinde koşacaksın diyor. Hatta eşim geçen Küçükçekmece CHP ilçe binasına gitmiş. Biz de geleceğiz demişler, ama şimdiye kadar kimse gelmedi. Biz de kime dayanacağız? Kime güveneceğiz? Bende şaşırdım. Kime sesimizi duyuracağız da bize yardım etsin?
Birde böyle şeyler yaşamadığımız için sadece televizyon da görüyorduk.
5
Bugün böyle. Yarın ne olacağı bilinmez.
Tekel işçilerini geçtik bizde. Onları da bir ara televizyonda görüyorduk. Tayyip insanların geleceği iyi olacak diyordu. Kendisini kötüleyeceğiz diye o gazetelerden kimse gelmedi.
Polisin tutumu nasıl oldu?
Geldi yetkililerle görüştüler. Her gün sivil polis var burada. Biz taşkınlık yapmayalım diye.
Sendikanızdan memnun musunuz?
Allah razı olsun bizi satmadı. Yılmaz Bayram’dan işçiler memnun. Bizi satmadı.
Direnişin amacına ulaşması için neleri yapmaya hazırsınız?
İşKur’a başvurduk. Onlar daha iyi bilir gereken yerlere başvuruldu. Sonuna kadar direneceğiz.
Burjuva Medyadan gelen var mı?
Evrensel’den, Hayat TV’den geldiler. Ulusal
Kanal’da çıkmışız. Ne kanal D, ne Show TV gelmedi.
İlla ki asmalı köprüden kendimizi atmamız mı gerekiyor ATV’nin gelmesi için. Bir kedi çukura düşse ATV, Kanal D, Show TV’si de gelir.
Sorularımıza yanıt veren bir başka kadın işçi ile söyleşi...
Süreci biraz anlatabilir misin?
Süreci anlatayım kısaca. Müzakere yaptığımızda, işveren maddi durumu iyi olmadığı gerekçesi ile 13 taksite böldü tazminatımızı. Bunu da arkadaşlar kabul etti. Çünkü biz her şeyi arkadaşlarla konuşarak ve beraber karar verdik. Ağustos’un 15’inde
ödemesi geldiğinde, ödeme yapmadı. Eylül’de ödeme yapmadı. Bugün direnişimizin 24. günü. Bugüne kadar herhangi bir şey yok. Biz elimizden geleni yapacağız. Yılgınlık yok. Paramızın son kurşunu alana kadar mücadeleye devam. Burada arkadaşlar gereken desteği
sağlıyorlar. Gelmeyenler de gelseler, daha iyi olacak. Burada hepimizin çıkarları için buradayız.
Birlikte hareket etmek zorundayız. Örgütlüyüz
sonuna kadar da örgütlü kalacağız.
Susturamayacak Cankurtaran Holding itleri bizleri. Eğer işçi varsa, işyerleri de vardır. Yoksa yoktur. Sermaye, sermaye olarak kalır. İşçi olursa sermaye olur, olmazsa olmaz.
Direnişte şu an kaç kişi var?
Su an 70 kişi var. 30’u kadın. Bu sayı bazen çoğalıyor, bazen azalıyor. Çünkü insanların yatırması gereken faturaları oluyor. Grev
6
yerine sabah saat 06’da evden çıkıyoruz. Aksam saat 21’de tekrar evde oluyoruz. Hafta içi her gün buradayız.
Aileniz ve yakınlarınız bu direnişe nasıl bakıyor ve destek veriyor mu?
Ağabeylerim destekliyorlar. Sonuçta benim emeğimin karşılığını aramaktayım. Şu an kiramı ağabeylerim ödüyor. Annem burada yok, ama beni Artvin’den destekliyor. Annem Artvin’den gelince onu da buraya getireceğim.
Direnişte olduğunuz sürece devlet ya da polisin tutum nasıldı size karşı?
Polis bir şey yapmadı. Bizim haklı olduğumuzu gördü. Bazen panzerler ile geliyorlar, ama sonuçta biz emeğimizin karşılığını almak için buradayız. Kavga yapmak için değil. Onun için tutumları sert olmadı. Sert olursa da bizde veririz cevabını.
Sendikanızdan memnun musunuz? Gereken desteği sundu mu sizce?
İyi ki sendika var. İyi ki sendikalıyız. Yaşasın
Birleşik Metal İş! İyi ki Disk’imiz var. Her zamanda memnunum.
Diğer sendikalardan ya da dergilerden destek geldi mi?
Diğer sendikalardan herhangi bir destek gelmedi. Şişli Belediyesi TKP geldi ve 120 kişiye TKP sağ olsun yemek verdi.
Kendilerine teşekkür ediyoruz. İnsanların destek çıkmasını bekliyorum. Birbirlerine kenetlenmesini bekliyorum. Her şeye boyun eğmesin. Susmasın, çünkü sustukça sıra ona da gelecek.
Burjuva medyadan gelen oldu mu?
Bir televizyondan bir destek geldi, ama yayınlanmadı. Ben de merak ediyorum, neden yayınlamadılar?
Geçen Çarşamba Borsa
önünde basın açıklaması yaptık. Cankurtaran Holding işçiye düşman diye. Yetmedi Çalışma Bakanlığı önünde yaptık.
Direnişinizin amacına ulaşması için neler yapıyorsunuz. Başka neler yapmayı düşünüyor sunuz?
Bugün bu kapıda direniyorsak, yarın dördüncü katta onlara hesap sormaya çıkacağız. Yetmedi yarın Çorlu’yu işgal edeceğiz. Çünkü ekmeğimiz için. Onun sermayesi varsa, bizimde örgütlülüğümüz var.
Direnişiniz size hangi tecrübeleri kazandırdı, neler öğretti?
Direniş bize hayatın ne kadar zor olduğunu ve gerçeklerin nasıl olduğunu. Biz burada soğan ekmek yerken onlar orada milyarları yiyorlar. Biz burada direnirken, onlar orada yan gelip yatıyorlar. Biz burada emek sarf ederken onlar sefasını sürdürüyorlar. Onların hepsinin hesabını tek tek verecekler. Yılmayacaklar işçiler.
05.10.12 / Dört Duvar
7
K aşık düşmanı, eksik etek, saçı uzun aklı kısa;
daha bin bir türlü deyim yerleşmiştir dilimize biz kadınları aşağılayan, küçük düşüren. Hele o küfürler, ağızlara pelesenk olmuş analar, bacılar, karılar, avratlar… Sokağa çıktığınızda, iki erkeği yan yana yürür ve sinirli sinirli konuştuklarını duyarsanız bir kulak kabartmanız yeterlidir, küfür torbalarındaki analar ya da bacılardan birkaç tane seçip savurmalarına…
B iz kadınları bu gibi yollarla aşağılamanın bir
yöntemi daha keşfedildi. Çarşıda, pazarda yürürken iç çamaşırı (tabi ki erkek iç çamaşırları) satan tezgâhlarda ya da yine iç çamaşırı satan mağazalarda rastlamışsınızdır baskılı erkek çamaşırlarına. Çamaşırların baskılı olmasında ne sorun var diyeceksiniz. Elbette ki bunda sorun yok ya da sorun olmazdı, eğer ki bu baskılar biz kadınları aşağılayan iğrenç sözler ya da imalardan oluşmasalardı.
Birkaç örnek: “Kuşum kafeste”, “Fatmagül’ün suçu ne, asıl suç bende”, “Sabah akşam bir posta”, “Saksafon çalar mısın”, “Muz yer misin” vb. Gördüğünüz üzere erkek egemen anlayış biz kadınlara iç çamaşırları üzerinden bile saldırıyor.
S özde analık üzerinden kutsallaştırılan,
ayaklarının altına cennetler serilen biz kadınların “ihtiyaç anında” küfür torbalarından ilk çıkarılanlar olmamız çelişkili gibi görünse de aslında anlaşılır bir yanı var. Bu küfürler, biz kadınları mal gibi gören erkek egemen anlayışın yansımalarıdır.
B u durumdan erkekler ne kadar besleniyorlarsa, biz
kadınlar da, hadi erkekler kadar olmasa da bu anlayışın etkisinde kalıyoruz. Ne yazık ki cinselliğimiz üzerinden bize yöneltilen bu saldırıları kanıksamış durumdayız. Bir kadının ağzından, başka bir
kadını hedef alan, aşağılayıcı küfürler
duymak ender bir durum değil maalesef. Çok kolay bir biçimde bir kadını “erkeklere kuyruk sallayan”, “yollu” vb. biçimlerde nitelendirebiliyoruz. Yahu küçük kız çocuklarını severken bile “seni şırfıntı seni” diye sözde sevgi gösterisi yapan kadınlar var. Bunu biz kadınlar yapıyoruz.
Ö ncelikle kendi dilimizi temizlememiz
gerekiyor sevgili kadınlar. Erkek egemen anlayışın egemenliğini ortadan kaldırmak için önce kendi dilimizi temizlememiz gerekiyor. Ancak o zaman erkek egemen anlayışla ve bu anlayışı yaşatan sistemle hesaplaşabilir, ancak o zaman yolda yürürken birilerine koya koya yürüyenlerden hesap sorabiliriz.
02.10.2012/Dört Duvar
8
S erviks (Rahim ağzı) kanseri özellikle az gelişmiş ülkelerde
en çok ölüme neden olan kadın kanserlerinin başında yer almaktadır. ABD’de meme, kalın bağırsak, yumurtalık ve rahimiçi (endometrium) kanserinden sonra en çok görülen kanserdir. Ülkemizde ise en çok görülen kanserler arasında 7. sırayı almaktadır.
Rahim ağzı kanserinin ortalama görülme yaşı 52’ dir. Araştırmalar kanserden 10-15 yıl önce kanser öncüsü hastalıkların sık görüldüğünü göstermektedir. Rahim ağzı kanserinin en önemli nedenlerinden biri olan HPV enfeksiyonları ve siğiller ise daha genç (30 yaş civarında) kadınlarda görülmektedir.
Belirtileri:
En klasik belirti tüm kadın cinsel organ
kanserlerinde olduğu gibi vajinal kanamadır. Cinsel ilişkiden sonra ortaya çıkan kanamaların rahim ağzı kanserinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı gösterilmelidir.
Diğer önemli belirti klasik olarak et suyu şeklinde akıntıdır. Ancak kanlı bir akıntı olmasa da her türlü uzun süreli akıntı rahim ağzı, rahim , tüp ve vajina kanseri açısından araştırılmalıdır.
Rahim ağzı kanseri nedenleri veya risk faktörleri:
Başlıca risk faktörü HPV’dir. HPV insanda değişik dokularda yerleşerek genellikle örtücü zarlar ve deride siğillere neden olur. Rahim ağzı kanseri olan hemen tüm hastalarda özel laboratuar yöntemleri ile HPV DNA’sı gösterilebilirken, HPV DNA’sı taşıyan veya siğil geçiren hastaların ancak küçük bir kısmında kanser görülmektedir.
Son zamanlarda diğer bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkların kanser
gelişimini kolaylaştırıcı rol oynadığını bildiren araştırma sonuçları artmaktadır. Kısaca; Cinsel ilişkiye erken başlama, HPV enfeksiyonları ve genital siğiller, sigara kullanımı ve çok eşlilik başlıca risk faktörleri olarak özetlenebilir.
Tedavi yöntemleri:
Başlıca tedavi yöntemleri Cerrahi müdahale, Radyoterapi (Işın), İlaç tedavisi ve Kemoterapidir.
Erken kanserlerde çok özel durumlarda (genç ve çocuk isteği olan hastada) küçük operasyonlar yapılabilir. Ancak kanser komşu organlara yayılmamış hastalıkta cerrahi tedavi ile rahim ve etrafındaki bağlar, tüpler, yumurtalıklar, vajinanın üst kısmı ve karından bir kısım lenf bezeleri çıkarılır. Eğer komşu organlara yayılma tespit edilirse radyoterapi uygulanır. İlaç tedavisinin yeri az olup bu konuda yeni çalışma ve araştırmalar sürmektedir.
Dört Duvar
Sevgili kadınlar, aşağıdaki e-posta adresinden bizimle iletişime geçebilir,
eğer dilerseniz yazı, makale veya haber gönderebilirsiniz.
9
(Devamı ön sayfada)
N .V’nin 72 yaşındaki
çiftlik sahibinin
defalarca tacizine
uğradığı ortaya çıktı.
Sakarya Ferizli ilçesinde 8
yaşındaki bir kız çocuğu 19
yaşındaki E.D.’nin
tecavüzüne uğradı.
Tutuklanan E.D. polise
verdiği ifadesinde 7-8 yıl
önce 45 yaşındaki N.D.’nin
tecavüzüne uğradığını
söyledi. Olayın ikinci
mağduru 16 yaşındaki
çocukta N.D.’nin kendisine 6
yıldır istismarda
bulunduğunu söyledi. Zanlı
N.D. mahkemede, E.D. ile 2
yıl, 16 yaşındaki çocuk ile 6
aydır ‘gönüllü’ ilişki içinde
olduğunu iddia etti.
Mahkeme, N.D.’yi tutuksuz
yargılanmak üzere serbest
bıraktı.
Zonguldak’ta, 14 yaşındaki
S.B.'ye tecavüz ettikleri
iddiasıyla tutuklu yargılanan
4 sanık ilk duruşmada tahliye
edildi. Tahliye haberi adliye
önünde bekleyen sanık
yakınları tarafından sevinçle
karşılandı. Sanık yakınları,
'Adalet sen bizim her
şeyimizsin' sloganı atarak
tahliyeleri kutladı. S.B.’ye ilk
tecavüzde bulunan kişi ise
üvey amca 28 yaşındaki S.S.
Son dönemlerde kadına
yönelik artan taciz, tecavüz
ve cinayet olaylarına ilişkin
yargılanan sanıkların serbest
bırakılması olağan bir durum
haline geldi. En son Ö.C.
davasının tutuklu 19
sanığının tahliye edilmesi ve
Urfa'nın Siverek İlçesi'nde 3
yaşındaki D.B.'nin tecavüz
sonucu yaşamını yitirmesi,
deyim yerindeyse bardağı
taşıran son damla oldu. Taciz
ve tecavüzcülerin
mahkemelerde serbest
bırakılması, tacizcileri ve
tecavüzcüleri daha da
cesaretlendirmekte, bu
temelde şiddet, taciz ve
tecavüz olayları artarak
devam etmektedir. Taciz ve
tecavüzcüler üç beş serseri
değil. Kadına yönelik şiddet
ve cinsel istismar vakalarını
işleyenler arasında doktor,
asker, öğretmen ve diğer
birçok kesimden bireyler var.
Kadına yönelik şiddet bitmek
bilmiyor. Ağustos-2012
döneminde 16 kadın
öldürüldü, 31 kadın
yaralandı, 18 kadın da
tecavüze uğradı. Türkiye’de
birçok kadın çeşitli
bahanelerle göz göre göre
öldürülüyor. İşte o
ölümlerden biri. Eski eşi
tarafından başından vurulan
Iraz Ekinci. Hayatını
kaybeden 28 yaşındaki Iraz
Ekinci, sadece evliliği
sırasında değil, evliliği
bittikten sonra da şiddete
maruz kalıyor. Iraz
öldürülmeden önce,
çocuklarını görmek
istediğinde eski eşi
tarafından dövülerek
hastanelik ediliyor. Iraz’ın
kardeşini ve eniştesini
döven, amcasının oğlunun
burnunu kıran, Iraz’ın
amcasına bilerek ve
isteyerek arabayla çarptığı
ileri sürülen Iraz’ın katili
10
Yalçın E., öldürmeye
teşebbüsten 5 yıl, tehditten
7 ay, darp etmekten de 15
ay ceza aldı. Bu bir ceza
değil, kadın cinayetlerini
mükafatlandırmaktır.
Memur olan katil Yalçın E.
Iraz’ı öldürene kadar
memurluğa
devam edip elini
kolunu sallayarak
geziyordu.
Geçen sayımızda
gözaltında,
cezaevlerinde
taciz ve tecavüz
olaylarından da
bahsetmiştik. Bu
tecavüzcülerden
biri devlet
tarafından
ödüllendirilerek
İstanbul Terörle
Mücadele Şube
Müdür Yardımcılığına atandı.
Sedat Selim Ay’dan
bahsediyoruz. Devletin tüm
eleştiriler karşısında
korumaya aldığı Ay gibi nice
işkenceci ve tecavüzcüler bu
devletin koruması altında
aramızda dolaşıp duruyorlar.
Pozantı Cezaevindeki
tecavüz uygulamalarının
mağdurlarından olan B.E.
Adana’nın Şakirpaşa semti
Obalar mahallesinde
amcasının evinin 4. katından
atlayarak intihar girişiminde
bulundu. B.E.’nin
Almanya’da yaşayan
amcasının kızı da ANF’ye
yaptığı açıklamada,
“Cezaevinden çıktığından
beri, iki intihar
teşebbüsünde bulundu.
İntihar etmeden iki saat
önce babasıyla konuşmuş,
‘Ben çok kötü muamelelere
maruz kaldım, her türlü
işkence gördüm, taciz ve
tecavüz dahil. Ben artık
yaşamak istemiyorum’
demiş” diye konuştu. Devlet
Pozantı vahşetini kamuoyu
önünde teşhir ederek öne
çıkan İHD Mersin Şube
Başkanı Ali Tanrıverdi’yi, KCK
üyesi olmakla suçlayıp
tutuklayarak Pozantı’nın
intikamını almaya
çalışmaktadır.
Erkek kadını öldürmediği
sürece elini kolunu
sallayarak gezebiliyor. Şiddet
uyguladığı kadına her an
tekrar şiddet
uyguluyor. Kadın
her ne kadar
ölümü göze
alarak şikayetçi
de olsa erkek kısa
bir sorgulamanın
ardından serbest
kalabiliyor. Bu
durumu bilen
binlerce kadın
uğradığı şiddeti
gizleyerek erkeğe
boyun eğip
yaşamaya devam
ediyor. Devlet
erkeği korumaya devam
ediyor. Erkek vuruyor devlet
koruyor.
Kadınlar, erkeklerin bu
şiddet, taciz, tecavüzü
karşısında “ben ne
yapabilirim ki” demeyin.
Gücümüzü birleştirelim,
örgütlenelim. Erkek egemen
kapitalist sisteme karşı
devrimci saflarda mücadele
edelim.
08.10.2012/Dört Duvar
11
“Dört Duvar”’a Sahip Çıkalım
K avgamız uzun bir patika yol misali, etrafımız dikenler
ile çevrili ama biz birbirimize ne kadar sahip çıkarsak; dikenler batsa da çıplak ayaklarımıza kanatamayacaktır bizleri.
Yeni bir mevzi açıldı bugünlerde sınıf mücadelesinde. Aslında yeni değil bu sürekli olan bir çalışmanın ete kemiğe bürünmesinin ilk adımları atıldı. Dört Duvar dergisi… Emekçi kadınların yeri yani kavganın yeri…
Bize düşen bir görev var. Bu dergi sadece kadınların bir dergisi olarak görülmemeli aksine biz erkek yoldaşlarında okuması, okutması gereken bir dergidir. Çünkü kadın
sorunu çözülmeden erkekler özgürleşmeyecektir. Bu bilinçle Dört Duvar dergisine/dergimize elimizden geldiğince sahip çıkmalı onu geliştirmek için bizlere çok büyük bir görev düşmektedir.
Sadece Dört Duvar özgülünde değil YDİ Çağrı, YİD, Güney ve Yeni Dünya Gençliği dergilerini elimizden geldiğince okumalı, okutmalı ve bu dergilerimizi işçilere emekçilere ulaştırmak için elimizden geleni hatta elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız.
Birkaç Öneri Dört Duvar ilk sayısı evet
doğru düşünülmüş bir çalışmadır. Aynı zamanda geç kalınmış da bir dergi çalışmasıdır. Şimdi bu çalışmayı ilerletmek adına bir okuyucu olarak birkaç önerim olacak. Dergi öncelikle biçim olarak
zenginleştirilmelidir. Çıkarılan boyutta Yeni Dünya Gençliği dergisinin boyutu ve sayfa sayısı biçiminde çıkarılabilir. Bunun yanında süreli olması çalışmayı daha da ilerleteceği kanısındayım. Yerelden ziyade bu çalışma merkezi bir çalışma olması ayrıca önemlidir.
Dört Duvar dergisinin çıkışını selamlıyor ve kadının kurtuluşu gerçekleşmeden erkekler özgürleşmeyecektir. Erkek bir yoldaşınız olarak bu dergiye sahip çıkılması gerektiğini vurguluyor ve sadece Dört Duvar değil diğer tüm dergilerimizi okumalı ve okutturmalıyız.
Yaşasın Sınıf Dayanışması Yaşasın Emekçi Kadınların Örgütlü Mücadelesi
Dört Duvar, Yeni Dünya Gençliği, Ydi Çağrı, Güney ve
YİD okuyucusu…
Bunu biliyor muydunuz?
S oğuk havalarda ısınmak için alkol almak
son derece tehlikelidir. Yüzeysel
damarlarda genişlemeye yol açan alkol
bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol
açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. Bu da
donmayı çabuklaştırır.
12
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI’nın
Emekçi Kadınlar Özel Sayısı
İki ayda bir yayımlanır.
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI
Sahibi: Aziz Özer Sorumlu Yazı İşleri
Müdürü: Metin Yoksu Yönetim Yeri
ve Adresi: Fatih Mh. Bahçeyolu Sk.
Ülbeği İş Merkezi No:9 Kat:4 İstanbul
Tel/Fax: (0212) 620 67 57 Yeni Dünya
İçin Çağrı Sayı 159’in Emekçi Kadınlar
Özel Sayısı Ekim-Kasım/2012 Fiyatı:
Türkiye 50 Krş. Yurtdışı 1,00 Avro
Yayın Türü: Yerel Süreli
www.ydicagri.net
Bilgisayar oyunu ölüm getirdi…
T ayvan’da bir internet kafede 40 saat boyunca
Diablo 3 adlı oyunu oynayan 18 yaşındaki bir genç öldü.
18 yaşındaki Ghuang adlı genç oyun oynamak üzere bir oda kiraladı. 40
saat boyunca oyun oynayan, bu sürede yemek yemeyi de ihmal eden genç odaya giren kafe görevlisi tarafından baygın halde bulundu. Hastaneye kaldırılan genç, kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi.
Ölüm sebebi olarak uzun süre hareketsiz kalmaktan kaynaklanan kalp ve damar sorunları gösterildi.
Tayvan’da geçtiğimiz Şubat ayında da bir başka genç 23 saatlik oyundan dolayı kalp krizi nedeniyle
ölmüştü.
Uzmanlar uzun süre hareketsiz olarak bilgisayar başında durma konusunda uyarıyor. Özellikle bilgisayar oyunları aşırı derecede stres yaratarak kalp krizlerine vb. neden olabiliyor.
Dört Duvar
İ ngiltere Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmellik
Enstitüsü yaptığı açıklamada fazla ağrı kesici kullanımının baş ağrısını azaltmak yerine artırdığını belirti.
Uzmanlara göre şiddetli ağrılar ve migren tedavisinde ağrı kesiciler genellikle işe yarıyor ancak bu ilaçların fazla miktarda kullanımı fazladan baş ağrısı yaratıyor. Açıklamada asprin, paracetamol ve benzeri ağrı kesicileri bir ay içinde 15 günden fazla
kullanmanın sakıncalı olduğu belirtildi.
Baş ağrısını önlemenin asıl yolu stresten uzak durmak. Ancak kapitalizmin yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle yüz milyonlarca insan her gün yoğun stresli bir yaşam sürüyor.
Dört Duvar
Ağrı kesiciler baş ağrısını arttırıyor...