BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ ...docs.neu.edu.tr/library/6539333610.pdfBİPOLAR...

92
BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ HASTALARDA İÇGÖRÜ, TEDAVİ UYUMU VE YAŞAM KALİTESİ MERİH GÜRMEN YÜKSEK LİSANS TEZİ LEFKOŞA 2018 YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI

Transcript of BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ ...docs.neu.edu.tr/library/6539333610.pdfBİPOLAR...

  • BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ

    HASTALARDA İÇGÖRÜ, TEDAVİ UYUMU VE YAŞAM

    KALİTESİ

    MERİH GÜRMEN

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    LEFKOŞA 2018

    YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

    KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI

  • BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ HASTALARDA İÇGÖRÜ, TEDAVİ UYUMU

    VE YAŞAM KALİTESİ

    MERİH GÜRMEN

    20165715

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    TEZ DANIŞMANI PROF. DR. EBRU ÇAKICI

    LEFKOŞA 2018

    YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ

    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI

  • I

    Merih Gürmen tarafından hazırlanan “Bipolar ve Şizofrenik bozukluk tanısı almış ayaktan tedavi gören hastalarda İçgörü, Tedaviye Uyum ve

    Yaşam kalitesi arasındaki İlişkinin İncelenmesi” 11/06/2018 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz tarafından

    Yüksek Lisans Yeterlik Tezi olarak kabul edilmiştir.

    KABUL VE ONAY

    JÜRİ ÜYELERİ

    Prof. Dr. Ebru ÇAKICI (Danışman)

    Yakın Doğu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Bölüm Başkanı

    Yard. Doç. Dr. Deniz ERGÜN (Başkan)

    Yakın Doğu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi

    Yard. Doç. Dr. Ayhan EŞ

    Yakın Doğu Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü

    Öğretim Üyesi

    Doç. Dr. Mustafa SAĞSAN

    Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

  • II

    BİLDİRİM

    Hazırladığım tezin, tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt ederim. Tezimin kağıt ve elektronik

    kopyalarının Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım.

    Tezimin tamamı her yerden erişime açılabilir.

    Tezim sadece Yakın Doğu Üniversitesinde erişime açılabilir.

    Tezimin iki (2) yıl süre ile erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım taktirde tezimin tamamı erişime açılabilir.

    Tarih

    İmza

    Ad, Soyad

  • III

    TEŞEKKÜR

    Bu araştırmanın oluşum aşamasında ve gerçekleştirilmesinde bilgi, tecrübe, zaman

    ve desteğini esirgemeyen, mesleki gelişim sürecimde bana yol gösterici olan Saygıdeğer

    danışman hocam Prof. Dr. Ebru ÇAKICI’ya sonsuz teşekkür ederim.

    Bu çalışmanın uygulama aşamasında yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen Barış

    Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesi Değerli Psikiyatristlerine , Sevgili Meslektaşlarıma ve

    çalışan tüm Personel’e sonsuz teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışmanın asıl kahramanları olan

    tüm hastalara sonsuz teşekkür ediyorum.

    Araştırmanın istatistiksel analiz sürecinde yardımları ve desteği için Sayın Sedat

    Yüce’ye teşekkür ederim.

    Yaşamım boyunca bana olan inançları, destekleri ve cesaretlendirmeleri ile daima

    koşulsuz yanımda olan Sevgili Annem’e ve Babam’a ayrıca teşekkürü bir borç biliyor, sevgi

    ve saygılarımı sunuyorum.

  • IV

    ÖZ

    BİPOLAR VE ŞİZOFRENİK BOZUKLUK TANISI ALMIŞ

    HASTALARDA İÇGÖRÜ, TEDAVİ UYUMU VE

    YAŞAM KALİTESİ

    Bu araştırmanın amacı bipolar ve şizofrenik bozukluk tanısı almış ayaktan tedavi

    gören remisyonda olan hastalarda içgörü, tedavi uyumu ve yaşam kalitesini etkileyen

    sosyodemografik ve klinik faktörlerin belirlenmesi ve içgörü, tedaviye uyum ve yaşam

    kalitesi arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Çalışmaya 50 hasta (34 bipolar ,16 şizofrenik

    bozukluk) alınmıştır. Hastalar İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği (İÜBDÖ)

    ,Morisky Tedavi Uyumu Ölçeği (MTUÖ) ,Yaşam Kalitesi Ölçeği (SF-36), Sosyodemografik

    Bilgi Formu (SDBF) ile değerlendirilmiştir

    Çalışmaya alınan hastaların %68,0’i bipolar, %32,0’si şizofren tanısı almıştır.

    Hastaların 27’si (%54) kadın, 23’ü (%46) erkektir. Şizofreni tanılı hastaların bipolar tanılı

    hastalara göre İÜBDÖ puanları istatistiksel olarak yüksek tespit edilmiştir (p

  • V

    ABSTRACT

    INSIGHT, TREATMENT ADHERENCE AND QUALITY OF LIFE IN PATIENTS

    WİTH SCHIZOPHRENIA AND BIPOLAR DISORDER

    The purpose of this study is to explore the sociodemographic and clinical factors

    impacting on the insight, treatment adherence and the quality of life (QOL) in outpatients

    with bipolar and schizophrenia disorder who were in remission and to examine the

    relationship among insight, treatment adherence and QOL. Fifty patients (34 diagnosed with

    bipolar, 16 diagnosed with schizophrenia) were included in this study. Patients were assessed

    by the Schedule for Assessing the Three Components of Insight(SAI), Morisky Treatment

    Adherence Scale(MTA), Quality of Life Scale(SF-36) and the Sociodemographic information

    Form was administered.

    68% of the patients had diagnosed with bipolar, 32% had diagnosed with

    schizophrenia. 27 of the patients were female (54%) and 23 (46%) were male. There was a

    statistically significant difference between the SAI scores of schizophrenic patients compared

    to bipolar patients . The scores of the male patients were significantly higher in the physical

    function subscale of SF-36 compared to the female patients (p

  • VI

    İÇİNDEKİLER

    KABUL VE ONAY…………………………………………………………………………..i

    BİLDİRİM…………………………………………………………………………………...ii

    TEŞEKKÜR…………………………………………………………………………………iii

    ÖZ…………………………………………………………………………………………….iv

    ABSTRACT…………………………………………………………………………………..v

    İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………………...vi

    TABLO DİZİNİ……………………………………………………………………………...ix

    KISALTMALAR…………………………………………………………………………......x

    1.BÖLÜM

    GİRİŞ

    1.1. Problem Durumu……………………………………………………………………..1

    1.2. Araştırmanın Amacı………………………………………………………………….2

    1.3.Araştırmanın Önemi…………………………………………………………………..2

    1.4. Sınırlılıklar…………………………………………………………………………….3

    1.5. Varsayımlar……………………………………………………………………………3

    1.6. Tanımlar………………………………………………………………………………..4

    1.6.1.Bipolar Bozukluk…………………………………………………………………...4

    1.6.1.1.Bipolar Bozukluk Tanı Kriterleri……………………………………………..4

    1.6.1.2.Bipolar Bozukluk Ayırıcı Tanı………………………………………………...7

    1.6.2.Şizofrenik Bozukluk………………………………………………………………..7

    1.6.2.1.Şizofrenik Bozukluk Tanı Kriterleri…………………………………………8

    1.6.2.2.Şizofrenik Bozukluk Ayırıcı Tanı…………………………………………….9

  • VII

    1.6.3.İçgörü………………………………………………………………………………..10

    1.6.4.Tedavi Uyumu………………………………………………………………………11

    1.6.5 Yaşam Kalitesi..……………………………………………………………………..13

    2.BÖLÜM

    KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR……………………………14

    3.BÖLÜM

    ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ……...………………………………………………........19

    3.1.Araştırmanın Modeli..……………………………………………………………...19

    3.2.Evren ve Örneklem………………………………………………………………….19

    3.3.Verilerin Toplanması………………………………………………………………..20

    3.4.Veri Toplama Araçları………………………………………………………………20

    3.4.1.Sosyodemografik Bilgi Formu(SDBF)……………………………………….....20

    3.4.2.İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği(İÜBDÖ)……………………..21

    3.4.3.Morisky İlaç Uyumu Ölçeği(MTUÖ)…………………………………………...21

    3.4.4.Yaşam Kalitesi Ölçeği(SF-36 Kısa-Form)………………………………………21

    3.5. Verilerin İstatistiksel Analizi………………………………………………………..22

    4.BÖLÜM

    BULGULAR………………………………………………………………………………...23

    5.BÖLÜM

    TARTIŞMA…………………………………………………………………………………51

  • VIII

    6.BÖLÜM

    SONUÇ VE ÖNERİLER………………………………………………………………….56

    6.1.SONUÇ………..………………………………………………………………………..56

    6.2.ÖNERİLER…………………………………………………………………………….57

    KAYNAKÇA……………………………………………………………………………….58

    EKLER………………………………………………………………………………….......67

    EK 1.Aydınlatılmış Onam…………………………………………………………………67

    EK 2.Bilgilendirme Formu………………………………………………………………...68

    EK 3.Sosyodemografik Bilgi Formu……………………………………………………....69

    EK 4.İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği……………………………………71

    EK 5.Morisky İlaç Uyumu Ölçeği…………………………………………………………73

    EK 6.SF-36 Kısa-Form……………………………………………………………………..74

    EK 7. ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………….............76

    EK 8. İZİNLER……………………………………………………………………………..77

    EK 9.ETİK KURUL ONAYI………………………………………………………………78

    EK10.İNTİHAL RAPORU………………………………………………………………...79

  • IX

    TABLO DİZİNİ

    Tablo 1. Hastaların Tanıtıcı Özelliklerine Göre Dağılımı………………………………….23

    Tablo 2. Hastaların Yaş gruplarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………..24

    Tablo 3. Hastaların Cinsiyetlerine göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...26

    Tablo 4. Hastaların Çalışma durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...28

    Tablo 5. Hastaların Medeni durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...30

    Tablo 6. Hastaların Eğitim durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...32

    Tablo 7. Hastaların Klinik Özelliklerine Göre Dağılımı…………………………………….34

    Tablo 8. Hastaların Psikiyatriye başvuru yaşlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği

    puanlarının Karşılaştırılması…………………………………………………………………36

    Tablo 9. Hastaların Tanılarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...38

    Tablo 10. Hastaların Tanı aldıkları sürelere göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği

    puanlarının Karşılaştırılması…………………………………………………………………40

    Tablo 11. Hastaların hastaneye Yatış yapma durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36

    ölçeği puanlarının Karşılaştırılması…………………………………………………………..42

    Tablo 12. Hastaların Tedavi sürelerine göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçeği puanlarının

    Karşılaştırılması……………………………………………………………………………...44

    Tablo 13. Hastaların tedaviye düzenli gelme durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36

    ölçeği puanlarının Karşılaştırılması…………………………………………………………..46

    Tablo 14. Hastaların İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 puanlarına ait tanımlayıcı istatistikler…….48

    Tablo 15. Hastaların İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 puanları arasındaki korelasyonlar………...49

  • X

    KISALTMALAR

    APA: American Psychiatry Association

    DSM-V: The Diagnostic and Statistical Manual Of Mental Disorders

    DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü

    ICD-10: International Classification of Diseases

    İÜBDÖ: İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği

    MTUÖ: Morisky Tedavi Uyumu Ölçeği

    SDBF : Sosyodemografik Bilgi Formu

    SF-36KısaForm:YaşamKalitesiÖlçeği

  • 1.BÖLÜM

    GİRİŞ

    Psikiyatride klinik içgörünün anlamı, kişinin ruhsal hastalığı tanıması ve kabul etmesi,

    semptom belirtilerini farkında olma ve tedaviyi kabul etmesi olarak tanımlanmaktadır.

    (Reddy,2015;Semple ve Smyth, 2013). David (1990) ise içgörüyü üç ayrı boyut olarak

    tanımlamıştır. Bu boyutlar: belirtileri tanıma, ruhsal hastalığı kabullenme ve önerilen

    tedaviye uyumdur. Buna ek olarak, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), psikiyatrik tanı almış

    popülasyonda içgörüde bozulmanın yaygın ve ayırt edici bir semptom olduğunu belirtmiştir.

    Literatür incelendiğinde içgörü kavramı tanım olarak kompleks bir kavramdır. Birçok bileşen

    içermekte, ölçümler genellikle subjektif hastanın sözel bildirimine dayalı olduğundan

    geçerlilik ve güvenilirliği kritik edilen bir kavram olmasına karşın psikiyatrik hastalıklarda ve

    tedavide önemli bir bileşendir.

    Araştırmalar, içgörü varlığının veya kısmi oluşunun tedaviye uyumunu bozarak

    yaşam kalitesine etki edebileceğini vurgulamıştır. Buna ek olarak, içgörü düzeyi terapi ve

    ilaç tedavilerinin etkilerini izlemek adına bir yöntem olarak kullanılabileceği önerilmiştir

    (Henry ve Ghaemi, 2004). Bununla birlikte, içgörü yoksunluğu hospitalizasyon oranının

    artması, olumsuz klinik sonlanım, psikososyal işlevsellikte azalma ve tedavi işbirliğinde

    bariyer oluşturması açısından önemlidir (Margariti, Ploumpidis, Economou, Christodoulou,ve

    Papadimitriou, 2015).

    Araştırmacılar, farmakoterapi becerisi yanında hastalara semptomlarını tanıma, içgörü

    kazandırılması ve başaçıkma becerilerinin arttırılmasının nüksleri önlemede başarı

    sağlayacağını vurgulamışlardır. Bunun yanında içgörü eksikliği ile tedavi uyumsuzluğu

    paralellik göstermekte ve hastalığın kötü seyrine sebep olmaktadır. Yapılan bir çalışmada

    şizofrenide hastaların %50 -80 aralığında düşük içgörü düzeyine sahip oldukları ve tedaviyi

    olumsuz etkilediğini belirtmiştir (Cuesta ve Peralta 1994). Buna ek olarak psikotik bozukluğu

    olan hastaların zayıf içgörü düzeyi olduğunu diğer bir araştırmada vurgulamaktadır (Amador

    ve Strauss, 1993). Yapılan diğer bir araştırmada hastalık şiddeti ile içgörü arasında negatif

    korelasyon bulunmuştur (Markova ve Berious,1992) buna karşın yapılan diğer

  • 1

    araştırmada belirti şiddeti ve içgörü düzeyi araştırılmıştır. İçgörü düzeyi ile psikopatoloji

    şiddetinin pozitif ve negatif belirtilerle ters bağıntılı olduğu fakat istatiksel olarak anlamlılık

    taşımadığı belirtilmiştir (Mintz, Dobson ve Romney, 2003). Ayrıca şizofrenide içgörü

    eksikliğinin şiddet davranışı ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcut olmasına karşın

    (Buckley, Hasan, Friedman ve Cerny, 2001; Ekinci ,2012) bağıntılı olmadığını gösteren

    araştırmalarda mevcuttur (Yen ve diğerleri.,2002; Lincoln, 2007).

    İçgörü sadece tek bir psikopatoloji(şizofreni)ile ilişkili olmamakla birlikte

    duygudurum bozuklukları ile ilgili yapılan araştırmalarda bipolar bozuklukta içgörü azalması

    bilinen bir durumdur ve bipolar bozuklukta kötü prognoz ile bağıntılıdır (Amador ve

    Strauss.,1993). Yapılan araştırmalar manik atakta olan hastaların depresif atakta olan

    hastalara göre daha ağır içgörü kaybı olduğunu göstermiştir (Ghaemi, Stoll ve Pope, 1995).

    İçgörüde bozulma manik dönemdeki hastalarda depresif hastalara göre daha ağır seyrettiği

    çalışmalarla desteklenme birlikte ,başka bir araştırmada manik grupta içgörü gelişme

    gösterirken depresif tanılı grupta içgörü minimal düzeydedir (Michalakaes ve diğerleri,

    1994).

    Ruhsal bozukluklarda iyileşmenin yada semptom remisyonunun sağlanabilmesi için ,

    öncelikle kişinin farmakolojik tedavide işbirliği ve uyum içerisinde olması ve hastalığını

    kabul etmesi gerekmektedir bunun sağlanabilmesi ise içgörü kazandırılması ile mümkündür

    (Lysaker, Pattison, Leonhardt, Phelps ve Vohs, 2018).

    İçgörüyü arttırmanın tedavi uyumunu arttırmak, relaps oranını azaltmak ve hastanın

    yaşam kalitesini arttırmak açısından önemli olduğu vurgulanmaktadır. Mevcut yazında bu

    konuda yapılan araştırmalar artmakla birlikte bazı çalışmalar bu ilişkiyi desteklememektedir.

    Bu değişkenlerin arasındaki kompleks ilişki, yapılan çalışmalarda çelişik sonuçlar bulunması

    bu araştırmanın yapılmasında etkendir.

    1.1 Problem Durumu

    Ruhsal bozukluklarda tedavi uyumsuzluğu diğer kronik hastalıklara oranla daha

    yüksek orandadır ( Velligan ve diğerleri, 2010). Literatürde, tedavi uyumsuzluğunu yordayan

    en önemli faktörlerden birinin içgörü kavramı olduğu vurgulanmaktadır. İçgörü geniş bir

    kavram olmakla birlikte, kısaca hastanın hastalığını ve tedaviyi kabul etmesi olarak

    tanımlanabilir. Psikiyatrik bozukluklarda tedavi sürecinde karşılan en önemli sorunlardan

  • 2

    biride hastaların çoğunlukla, tedaviyi yarım bırakmasıdır. Bunun sonucu olarak, relaps oranı

    artmakta, tedavi maliyetleri yükselmekte, suisid riski artmakta, yaşam kalitesi düşmekte ve en

    önemlisi hastanın işlevselliğinde bariyer oluşmaktadır.

    İyileşmenin veya remisyon sürecinin sağlanabilmesi için öncelikle kişinin hastalığını

    kabul etmesi ve tedavi sürecinde işbirliği içerisinde olması gerekmektedir. Farklı tanı

    gruplarında, içgörü ve tedavi uyumunu etkileyen olası risk faktörleri ve değişkenleri

    belirleme, tedavi sürecinde hastaların tedaviye katılımını sağlama ve yaşam kalitesini

    arttırmak açısından faydalı olacağı düşünülmektedir.

    1.2 Araştırmanın Amacı

    Bu araştırmanın birincil amacı, bipolar ve şizofrenik bozukluk tanısı almış ayakta

    tedavi gören remisyonda olan hastalarda içgörü, tedaviye uyum ve yaşam kalitesini etkileyen

    sosyodemografik değişkenlerin ve klinik faktörlerin belirlenmesidir. İkincil amacı ise içgörü

    tedaviye uyum ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkisinin araştırılmasıdır.

    1.3 Araştırmanın Önemi

    İçgörü terapi ve ilaç tedavisinin etkisini izlemek açısından önemli ve kötü prognoz ile

    ilişkilidir. İçgörü hastanın tedaviyi kabul etmesi ile ilişkili olduğundan hastalığın tedavi seyri

    açısından önemlidir. Yapılan bazı çalışmalar içgörünün tedaviye uyum ile istatiksel olarak

    ilişkili olduğunu bulmuştur ,buna karşın yaşam kalitesi üzerindeki etkisi tedaviye uyum ile

    bağıntılı olabileceği vurgulanmıştır. İçgörü, kavram olarak tartışmalı, kompleks bir

    fenomendir. Literatürde bu değişkenleri yordayıcı sosyodemografık ve klinik faktörlerin

    farklı tanı gruplarında belirlenmesinin klinik pratikte önemine vurgu yapılmıştır, buna karşın

    bu üç değişkenin araştırıldığı bilinen sınırlı sayıda çalışma mevcuttur. Buna ek olarak bazı

    çalışmalar bu ilişkiyi desteklememektedir, birçok değişkenin rol oynayabileceğine vurgu

    yapılmaktadır. Bu araştırma ileri ki çalışmalara ışık tutması açısından önemli olduğu

    düşünülmektedir.

  • 3

    1.4 Sınırlılıklar

    Bu çalışma kesitsel korelasyon çalışmasıdır .Örneklem amaca dönük ölçüt örneklem

    yöntemi ile oluşturulduğundan örneklem büyüklüğü sınırlı, poliklinik koşullarında yapılmış

    olup, kesitsel olarak değerlendirilmiş olması, uzun süreli izlem çalışmasının yapılmaması bu

    çalışmanın bipolar ve şizofrenik bozukluk tanısı almış tüm hastalara genellenmesini

    kısıtlamaktadır. Buna ek olarak bu çalışmaya sadece remisyonda olan hasta grubu alınmıştır.

    Ayrıca çalışmanın tek merkezli olmasıda sınırlılıkları arasındadır.

    1.5 Varsayımlar

    1.Bipolar ve Şizofrenik bozukluk tanısı almış hastalarda içgörüyü etkileyen

    sosyodemografik değişkenler ve klinik faktörlerin belirlenmesi.

    2.Bipolar ve Şizofrenik bozukluk tanısı almış hastalarda tedaviye uyumu etkileyen

    sosyodemografik değişkenlerin ve klinik faktörlerin belirlenmesi.

    3.Bipolar ve Şizofrenik bozukluk tanısı almış hastalarda yaşam kalitesini etkileyen

    sosyodemografik ve klinik faktörlerin belirlenmesi.

    4.İçgörü , tedaviye uyum ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin araştırılması.

  • 4

    1.6 Tanımlar

    1.6.1 Bipolar bozukluk

    Manik depresif bozukluk, iki uçlu bozukluk, bipolar duygudurum bozukluğu yada

    bipolar spektrum bozukluk olarak adlandırılan mani/hipomani atakları ile depresif ve psikotik

    semptomların eşlik ettiği veya etmediği dönemlerle karakterize farklı şiddette seyreden

    mortalite ve komorbidin yüksek risk olduğu, disabiliteye yol açan affektif bozukluktur

    (Semple ve Smyth, 2013). Bipolar bozukluk hastalık ve iyilik dönemleri ile giden, uzun

    süreli, psikososyal işlevsellikte bozulma ve yeti yitimine yol açmaktadır

    (Vieta,2014).Yükselmiş ve irritabl duygudurum mani olarak adlandırılır, benlik saygısında

    abartılı artış uykuda azalma ,artmış libido, grandiyozite, fikir uçuşmaları hızlı konuşma ile

    karakterizedir (Semple ve Smyth, 2013). Hastalar genellikle remisyon yaşayabilirler fakat

    düşünce içeriğinde bozulma ve psikotik özellikler gösteren vakalar daha ağır

    seyredebilmektedir. İntihar riski yüksek, sıklıkla alkol-madde bağımlılığı ve anksiyete eşlik

    etmektedir (Semple ve Smyth, 2013).

    1.6.1.1 Bipolar bozukluk tanı kriterleri

    DSM-V bipolar bozuklukları dört alt tip olarak sınıflandırmıştır:

    1.Bipolar I bozukluk

    En az bir mani dönemi yada karma dönem bulunmalıdır, depresif ataklar görülebilir

    fakat mutlak değildir. Daha şiddetli çoğunlukla yatış gerektirmektedir.

    Mani dönemi sırasında aşağıdaki tanı ölçütlerinden en az üçünün bulunması gerekir.

    Manik Dönem Ölçütleri

    1.Benlik saygısında abartılı artış ,büyüklük düşünceleri.

    2.Uyku gereksiniminde azalma.

    3.Daha konuşkan olma.

  • 5

    4.Düşünce uçuşması.

    5.Distraktibilite (Dikkat dağınıklığı).

    6.Amaca yönelik etkinliklerde artma.

    7.Kötü sonuçlar doğuracak etkinliklere katılma.

    8.Bu belirtiler mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır.

    9.Mesleki ve sosyal işlevsellikte bozulmaya yol açar, hastaneye yatış gerektirecek denli ağır

    olabilir ve psikotik özellikler gösterebilir.

    10.Bir maddenin ya da genel bir tıbbi durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

    Karma Dönem Ölçütleri

    En az bir hafta boyunca manik ve depresif semptomlar ile karakterizedir, disforik manik

    epizotlar ve en iki dönem tipik semptomlar eşlik eder (Vieta, 2014).

    Major depresif atak döneminde ise iki haftalık dönem süresince çökkün duygudurum, ilgi

    kaybı yada zevk almama (anhedoni) gibi belirtilerden en az birinin olması ve aşağıdaki

    belirtilerden en az beşinin bulunması gerekir.

    Depresif Dönem Ölçütleri

    1.Günün çoğunluğunda çökkün duygudurum.

    2.Etkinliklere karşı ilgide belirgin azalma.

    3.Değersizlik aşırı suçluluk duyguları.

    4.Bitkinlik,halsizlik, içsel gücün azalması.

    5.Aşırı uyuma yada uyumama.

    6.Ajitasyon yada yavaşlama.

    7.Kronik ağrı yada fiziksel hastalığın eşlik etmediği bedensel semptomlar.

    8.Çok kilo verme yada alma.

  • 6

    9.Odaklanmada güçlükler.

    10.Yineliyici ölüm ve intihar düşünceleri.

    2.Bipolar II bozukluk

    En az bir hipomanik ve major depresif belirtiler bulunmalıdır. Manik ve karma ataklar

    görülmez.

    Hipomani dönemi en az dört gün sürmelidir ve mani döneminde görülen semptomlar hafif ve

    orta şiddette eşlik eder.

    Hipomani Ölçütleri

    1.En az dört gün süren sürekli taşkın ya da irritabl döneminin olması.

    2.Epizod sırasında işlevsellikte belirgin farklılıklar görülebilir fakat hastaneyi yatış

    gerektirecek kadar ağır değildir.

    3.Mani epizotları ile aynı seyreder.

    4.Bir maddenin yada tıbbi durumun fizyolojik etiklerine bağlı değildir.

    3.Siklotomik bozukluk:

    En az iki yıl boyunca depresif(hafif şiddette) ve hipomanik semptomlar ile karakterizedir.

    Major depresif belirtiler yada mani görülmez.

    4.Başka türlü adlandırılamayan bipolar bozukluk:

    Semptomlar bipolar ve ilişkili bozukluklara benzemekle birlikte tanı ölçütlerini karşılamaz

    (Nussbaum, 2015; Vieta, 2014).

  • 7

    1.6.1.2 Bipolar bozukluk Ayırıcı tanı

    Mani dönemine benzeyen semptomlar başka ruhsal hastalıklarda görülebilmektedir.

    Şizofreni ve şizofreniform bozukluklar, şizoaffektif bozukluk, paranoid bozukluklar,

    deliryum, psödopsikoz, dikkat eksikliği yada davranım bozuklukları, alkol madde kötüye

    kullanım, ve kişilik bozukluklardır (Öztürk ve Uluşahin, 2016).

    Ruhsal hastalıkları sınıflama sisteminden bir diğeri olan ICD-10 sınıflama sisteminde

    ise bipolar tanısı için en az bir mani yada hipomani dönemi(her iki dönemde) görülmelidir.

    Buna ek olarak ICD-10 bipolar bozukluğu alt tiplere (bipolar I ve II) ayırmamıştır.

    Buna ek olarak genellikle erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar ve 15-25 yaş

    aralığında artış gösterir (Öztürk ve Uluşahin,2016;Vieta,2014). Yaşam boyu prevelans oranı

    bipolar I bozuklukta %0.8 ,bipolar II için ise %0.5’ dir. Kadınlarda bipolar II bozukluk tanısı

    daha sık görülebilmektedir (Vieta, 2014). Buna ek olarak ,ruhsal hastalıklar içinde alkol

    madde kullanımının en fazla komorbid olduğu bozukluktur (Öztürk ve Uluşahin, 2016) .En

    yaygın görülen ek tanılar ise anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, sosyal fobiler ve obsesif

    kompulsif bozukluktur.

    1.6.2 Şizofrenik Bozukluk

    Delüzyon ve halüsinasyonların varlığı ile gerçeği değerlendirme yetisinin ve

    kognisyonların bozulduğu, disorganize düşünce, duygu ve konuşma ile karakterize kronik

    seyreden ağır yeti yitimini yol açan psikotik bozukluktur (Nussbaum, 2015).

    1.6.2.1 Şizofrenik bozukluk tanı kriterleri

    DSM-V şizofreni kapsamında ve psikozla giden diğer bozukluklar başlığı altında

    şizofreni tanı kriterlerini aşağıdaki gibi tanımlamıştır.

  • 8

    DSM-V Şizofreni tanı ölçütleri

    1.Ayırdedici belirtilerden: sanrılar, varsanılar ,dağınık konuşma yada sapmalar ,katatonik

    davranış ve duygusal katılımda azalma pasivite gibi negatif belirtilerin bulunması iki yada

    daha fazla belirtinin sanrı varsanı yada darmadağın konuşma olması koşuluyla en az bir ay

    süreyle sürmüş olması. Belirtiler sağaltımla düzelirse en az bir ay koşulu geçerli olmayabilir.

    2.Hastalık semptomları en az 6 ay sürmelidir. En az bir ayında ayırdedici belirtilerden en az

    ikisi vardır ve bu belirtilerden en az biri sanrı ,varsanı yada darmadağın konuşma olmalıdır.

    3.Klinik açıdan belirgin bir sıkıntı sosyal işlevsellik, kendine bakım, iş gibi işlev alanlarında

    bozulmalar olmalıdır.

    4.Şizoafektif yada başka bir duygulanım bozukluğu bulunmamalıdır.

    5.Belirtiler bir maddenin(ilaç yada kötüye kullanılan bir madde) yada tıbbı bir duruma bağlı

    fizyolojiyle ilgili bir duruma bağlanabiliyorsa tanı dışlanır.

    6.Otistik spektrum bozukluğu varsa en az bir ay süre ile sanrı ve varsanıların bulunması ile

    şizofreni tanısı konabilir (Nussbaum, 2015; Öztürk ve Uluşahin,2016).

    Diğer bir sınıflama sistemi olan ICD-10 ise aşağıdaki gibi tanımlamıştır.

    ICD -10 Şizofreni tanı ölçütleri

    A. Aşağıdaki kriterlerden en az biri olmalıdır;

    1.Düşünce sokulması, çekilmesi, yankılanması.

    2.Hastanın davranışlarını kontrol eden işitsel varsanılar.

    3.Mümkün olmayan kültüre uygunsuz nitelikte devamlı sanrılar.

    4.Kontrol edilme etkilenme sanrıları .

    B, Aşağıdaki kriterlerden en az ikisi olmalıdır;

    1. En az bir ay süreyle sanrı ve sürekli aşırı değerlilik fikirleriyle giden işitsel, görsel,

    dokunsal varsanılar .

  • 9

    2. Negativizm , stupor ,balmumu esnekliği, postur alma ile giden katatonik davranış .

    3. Neolojizm ,enkoheran konuşmaya neden olan düşünce kopuşları.

    4. Apati emosyonel uygunsuzluk veya körelme gibi negatif belirtiler.

    C. Semptomların bir ay yada bir aydan fazla devam ediyor olması ve semptomların bir yıl

    süreğen olması.

    D. Dışlama kriterleri; Manik yada depresif semptomların varlığında affektif bozulmalar

    gözönünde bulundurularak şizoaffektif tanısı düşünülmelidir. Bozukluk organik beyin hasarı

    ,alkol ilaç entoksikasyonu yoksunluğu yada bağımlılığına bağlı değildir (İnternational

    Classification of Mental and Behavioural Disorders,1992).

    Ayırıcı tanı aşağıda gösterilmiştir.

    1.6.2.2 Şizofrenik bozukluk Ayırıcı tanı

    1.Psikotik veya katatonik özellikli Major Depresif ve Bipolar bozukluk

    2.Şizoaffektif bozukluk

    3.Kısa Psikotik bozukluk ve Şizofreniform bozukluk

    4.Hezeyanlı bozukluk

    5.Şizotipal Kişilik bozukluğu

    6.Obsesif Kompulsif ve Beden Dismorfik bozukluk

    7.Posttravmatik Stres bozukluğu

    8.Otistik Spektrum bozukluk

    9.Psikotik semptomların eşlik ettiği diğer mental bozukluklar(delirium ve benzeri)

    (DSM-V, 2013)

    DSM-V sınıflama sisteminde alt türler kaldırılmıştır. Belirleyici tanı olarak eşlik eden

    katatoni belirtileri varsa katatoni tanısı eklenebilmektedir. Ayırıcı tanı ölçütlerine ek olarak

    uygunsuz duygulanım, disforik duygudurum, anksiyete, uykuda bozulmalar, yemeyi

  • 10

    reddetme gibi belirtiler mevcuttur. Depersonalizasyon, derealizasyon veya somatik belirtiler

    ortaya çıkabilir. Kognitif defisitler sonucu bellekte bozulmalar ve sosyal kognitif defisitler

    sonucu başkalarının davranışlarını farklı anlamlandırma görülebilmektedir (DSM-V, 2013).

    Buna ek olarak yaşam boyu prevelans oranı yaklaşık olarak %0.3-0.7’dir. Başlangıç

    yaşı geç ergenlik veya otuz yaş civarındadır. Suisid riski yüksektir. Komorbid tanı genellikle

    eşlik etmektedir. Madde kullanımı, depresif semptomlar, obsesif kompulsif bozukluk, panik

    bozukluk yaygın eşlik eden tanılardır (Tandon ve diğerleri, 2013; Öztürk ve Uluşahin,2016).

    Şizofrenide içgörü yoksunluğu yada hastalığı farkında olmama yaygındır

    (Lysaker,2018). Hastalığı farkında olmama şizofrenide başaçıkma stratejisinden çok

    semptom olarak değerlendirilmektedir. İçgörü yoksunluğu tedavi uyumsuzluğunu, istek dışı

    tedaviler, yüksek relaps oranını azaltmak açısından önemlidir.

    1.6.3 İçgörü

    Lewis içgörüyü ‘kişinin kendinde ortaya çıkan morbid değişkenleri doğru biçimde

    algılayabilmesi’ olarak tanımlamıştır (aktaran, Altınöz ve Aslan, 2010). David (1990) ise üç

    ayrı boyut olarak ele almıştır. Bu boyutlar:

    1.Mental bir hastalığı olduğunu bilme ,tanıma (farkındalık).

    2.Hezeyan yada halüsinasyonlar gibi zihinsel durumları olağandışı olarak yeniden

    değerlendirebilme (kendinin yada başkalarının davranışlarının nedenlerini tekrar

    yorumlayabilme süreci ,atıf ).

    3.Tedaviye ihtiyacı olduğunu kabul etme (aktaran, Reddy, 2015).

    Buna ek olarak, içgörü kavramı şizofrenik bozuklukta daha geniş değerlendirilmesi

    gerektiği vurgulanarak beş boyut olarak genişletilmiştir. Bu boyutlar:

    1 Mental bir hastalığı olduğunu farkına varma.

    2 Bu ruhsal hastalığın sonuçlarını farkına varabilme.

    3 Hastalığın semptomlarını tanıma ve farketme.

  • 11

    4 Semptomları hastalığa atfedebilme.

    5 İlacın etkilerini farkında olma olarak tanımlanmıştır (Amador ve David, 2004).

    İçgörü yoksunluğuna, neuropsikolojik defisitler, psikiyatrik hastalığın bir semptomu

    olarak yada savunma mekanizması (inkar, stigma yada hastalığın yarattığı stres ) gibi

    etkenlerin yol açtığı vurgulanır (Reddy, 2015). Bununla birlikte, içgörünün içsel ve dışsal

    faktörlerden etkilendiği belirtilmiştir. Ayrıca sosyokültürel farklılıklardan etkileneceği

    vurgulanmıştır. Klinik uygulamada mental durum değerlendirmesinde ise, hastalığı tam

    inkar, kısmi olarak hastalığı olduğunu ve tedavi ihtiyacını olduğunu farkında olmasına

    rağmen aynı zamanda reddetme, hastalığı farkında olup başkalarını suçlama eğilimi (dışsal

    atfetme), entellektüel içgörü yada emosyonel içgörü olarak tanımlanmaktadır (Reddy, 2015).

    Entellektüel içgörü, hastanın ruhsal bir hastalığı farkında olması ve semptomlarının

    ruhsal hastalıktan dolayı olmasına bilmesine karşın içsel olarak hezeyanın gerçekliğine

    inanmasını tanımlamaktadır(Altınöz ve Aslan, 2010). Daha çok bilgi düzeyinde bilmektedir

    fakat içsel olarak inanmamaktadır. Emosyonel içgörü ise, içsel dünyaya atıf yapar.

    Buna ek olarak DSM-IV, şizofreni bozuklukta zayıf içgörünün, hastalığın inkarından

    çok hastalığın manifestosu olarak tanımlamıştır. Buna karşın DSM-V içgörü kavramını

    boyutsal olarak değerlendirmeye almamıştır (Fıstıkçı, Keyvan ve Cesur, 2016).

    Bipolar bozuklukta içgörü “duruma bağlılık” fenomeni ile açıklanmaktadır ve hasta

    epizodik olarak tam bir iyileşmeden sonra içgörü kazanabileceği vurgulanmaktadır. Buna

    karşın şizofreni bozuklukta içgörü kavramı “özellik” olarak değerlendirilmekte, remisyon

    sürecinde görülebileceği vurgulanmaktadır (Reddy, 2015).

    1.6.4 Tedavi Uyumu

    DSÖ, tedavi uyumunu kısaca “Sağlık profesyonellerinin tedaviye yönelik önerilerini,

    kişinin doğru bir şekilde takip etmesi ve uygulaması’ olarak tanımlamıştır (“Adherence to

    Long term Therapies”, 2003).

    Tedavi uyumu (ilaca uyum ) kısaca , önerilen ilaç dozunun uygun oranda

    kullanılması, düzenli tedavi kontrollerine katılımı, ve tedaviyi kabul etmeyi içermektedir

  • 12

    Uyumsuzluk, önerilen tedaviye uymama, ilacın kesilmesi veya dozunun kötüye kullanımı

    olarak tanımlanabilir (Demirkol ve Tamam, 2016).

    Tedaviye uyumsuzluk ise literatürde genellikle istemli ve istemsiz uyumsuzluk olarak

    iki grupta incelenmiştir. İstemli uyumsuzluk hastanın kendi seçimine vurgu yapmakla birlikte

    ,istemsiz uyumsuzluk genellikle tedavi sürecindeki objektif bariyerlere vurgu yapmaktadır

    (Velligan vd., 2010).

    Literatürde uyumu etkileyen faktörler aşağıdaki başlıklarda toplanmıştır.

    1.Hastanın özellikleri (hastalığa ve ilaca karşı tutumlar).

    2.Tedavi yeri ,ortam (özel klinik ,hastane ,yatarak veya ayaktan tedavi görme gibi).

    3.İlaca bağlı özellikler (yan etkiler ,karmaşık ilaç rejimi).

    4.Hastalığın klinik özellikleri (kronik seyreden ).

    5.Klinisyenin özellikleri (farmakoloji bilgisi, empati, terapötik işbirliği )

    (Fawcett, 1995).

    Tedaviye uyum prognozu ve tedavi maliyetlerini düşürmesi açısından önem arz

    etmektedir. Buna ek olarak, literatürde klinik pratikte subjektif değerlendirmeler (öznel iyilik

    algısı, hekimin gözlemi ,hastanın ifadesi gibi) ile hastanın uyumu ölçüldüğünden kritik edilen

    bir kavram olmasına karşın subjektif faktörlerin belirlenmesinin hastanın motivasyonunu

    sağlamak adına daha efektif olduğu vurgulanmaktadır (Beck ve diğerleri, 2011). Objektif

    ölçümler için, ilacın plasma seviyesi, elektronik kayıtlar, laboratuvar testleri gibi ölçümlerin

    yapılmasının gerekliliği vurgulanırken pratik zorluklardan dolayı gözlemsel ölçümler ve

    ölçekler ile değerlendirmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte, tedavi uyumsuzluğu yüksek

    hospitalizasyon, yüksek tedavi maliyetine, intihar riskine ve yaşam kalitesinde azalma gibi

    faktörlerle korele olduğu vurgulanmaktadır Buna ek olarak Bipolar bozuklukta uyumsuzluk

    %20-50 aralığında, Şizofrenide ise, %20-72 aralığında seyretmektedir (Dubin, Julius ve

    Novitsky, 2009).

  • 13

    1.6.5.Yaşam Kalitesi

    Yaygın anlamıyla yaşam kalitesi tanımı “bireylerin yaşadıkları kültürel ve değerler

    sistemi içerisinde amaçlarını ,beklentilerini, standartlarını ve ilgi alanlarına ilişkin yaşamdaki

    pozisyonların algılamalarıdır“ (Who, 1995). Diğer araştırmacıların sağlıkla ilişkili yaşam

    tanımı ise, hastanın sağlık yada hastalığının fiziksel, mental ve sosyal hali üzerindeki etkisine

    ilişkin görüşüdür (Testa ve Simonson, 1996). Yaşam kalitesi geniş bir kavramdır. DSÖ ,

    kısaca “fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik hali” olarak tanımlamıştır ve fiziksel, psikolojik,

    sosyal işlevsellik, çevre, maneviyat ve bağımsızlık düzeyi gibi bileşenleri içine alan bir

    kavram olduğu vurgulanmaktadır (aktaran, Top, Özden ve Efe Sevim, 2003). Buna ek olarak

    kişinin hastalığa yönelik subjektif algısı ve objektif algıları (yaşam standardı gibi) olarak da

    tanımlanabilir. Klinikte yaşam kalitesi, tedavinin sonuç ölçütü, sağlık ihtiyaçlarını

    değerlendirme, bireysel tedavi planı oluşturmada bir ölçüt olarak kullanılabileceği

    vurgulanmaktadır ( Albrecht ve Fitzpatrick, 1994).

    Ruhsal hastalıklarda yaşam kalitesi iyilik hali ve hastalık hali, semptomun yarattığı

    stres, depresif duyguduruma bağlı enerji ve motivasyonda azalma gibi semptom

    belirtilerinden etkilenmekle birlikte, sosyal ilişkiler ve psikopatolojide yaşam kalitesini

    etkilemektedir. Sosyal ilişkiler, aidiyet duygusu, destekleyici bir çevre, sosyal etkileşimler ve

    aktiviteler otonomi, umut ve umutsuzluk gibi faktörlerin yaşam kalitesi algısında önemli rol

    oynadığı vurgulanmaktadır ( Connell, Cathain ve Brazier, 2014).

  • 14

    2. BÖLÜM

    KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

    Psikiyatride içgörü ruhsal hastalığı tanıma ve belirtilerini farkında olmadır (Jaspers,

    1990; Semple ve Smyth, 2013). DSM-IV ve ICD-10 ruhsal hastalıklarda sınırlı farkındalık ve

    klinik içgörü kaybı görülebileceğini vurgulamıştır (APA, 2013). İçgörü bütünsel bir kavram

    olmamakla birlikte birçok bileşen içermektedir ve üç ayrı boyut olarak tanımlanmıştır

    (David,1990). Bu boyutlar: ruhsal hastalığı kabullenme ve farkında olma, belirtileri tanıma ve

    değerlendirebilme yetisi ve tedaviye uyumdur. Jaspers (1997) içgörüyü klinik olarak

    tanımlayan ilk araştırmacılardan biridir. Diğer bir araştırmacı içgörüyü “kişinin kendinde

    ortaya çıkan morbid değişkenleri algılayabilmesi” olarak tanımlamıştır (aktaran, Aslan ve

    Altınöz, 2010). Bunun dışında içgörü kavramı tek bir model ile açıklanamayacağı

    vurgulanmıştır (Cooke, Peters, Kuipers ve Kumari, 2005).

    Hastalığa içgörü daha çok psikotik bozukluk tanısı için önem taşıdığı düşünülürken

    diğer birçok psikiyatrik bozukluk için önem arz ettiği ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak

    hastalığa içgörü klinik olarak yaşam kalitesi, psikososyal işlevsellik, semptomoloji, iyi bir

    terapötik uyum ve düşük tekrar yatış ile ilişkilidir (Dias, Brissos, Frey ve Kapsinzki,2008).

    Tedavi boyunca temel hedeflerden birinin içgörü kazandırılması olması gerektiği ayrıca

    araştırmacılar tarafından vurgulanmıştır (Lincoln, 2003).

    Literatür araştırmaları incelendiğinde öncü bir araştırmada, şizofreni hastalarında

    içgörü derecesi ile psikopatoloji şiddeti arasında bir ilişki bulunmamıştır (aktaran:Aslan ve

    Altınöz,2010) buna karşın, diğer bir çalışmada semptom şiddeti arttıkça içgörünün azaldığı

    entellektüel düzey, kişilik özellikleri, geçmiş yaşantıların içgörüyü etkileyen faktörler olduğu

    sonucuna varılmıştır (Markova ve Berrios,1992). Bazı çalışmalar aslında içgörü

    yoksunluğunun hastanın savunma mekanizması olan inkarı kullanarak hastalıkla başetme

    şekli olduğu görüşündedir( aktaran, Margariti vd., 2015). Buna ek olarak yapılan araştırmalar

    hastalığın farkında olmamanın tedavi uyumu, sosyal ve mesleki işlevselliği, prognozu ve

    tedavi sonucunu olumsuz etkilediği görüşündedir (Amador ve Strauss,1993; David,1990

    Lincoln, 2007). Bunun yanında içgörünün yaşam kalitesi üzerindeki etkisi çelişkili

    görünmekte ve bu “İçgörü paradox” olarak tanımlanmaktadır (Lysaker, Roe ve Yanos, 2009)

    örneğin; depresif belirtiler gösteren hastalar yaşam kalitelerini düşük olarak değerlendirebilir

  • 15

    bunun yanında manik belirtiler gösteren hastalarda olduğundan daha fazla olarak

    değerlendirebilirler. Diğer bir çalışmada akut, kronik ve stabil psikoz hastalarında iyi

    içgörünün pozitif olarak depresif semptomlarla ilişkili olduğu bulunmuştur( Cooke, Peters,

    Kuipers ve Kumari, 2005). Bununla birlikte yapılan bir başka çalışmada bu ilişkiyi

    desteklemektedir (Mintz, Dobson ve Romney, 2003). Depresyonun psikopatolojik parametre

    olarak en fazla öne çıkan bozukluk olduğu da araştırmalar ile desteklenmiştir. Buna ek olarak

    yapılan diğer bir çalışma azalmış içgörünun zayıf kognisyon ve tedavi uyumu ile ilişkili

    olduğunu bulmuştur (Nair, Palmer, Aleman ve David, 2014). Buna ek olarak neurokognisyon

    klinik içgörü, semptom şiddeti ile güçlü şekilde bağıntılı bulunmuştur (Chan, 2016).Ayrıca,

    semptom tedavisi ve tedavi uyumunun içgörüyü arttırabileceğini böylece kişinin yaşam

    kalitesinde düzelmeler görülebileceğini vurgulanmaktadır.

    Psikiyatrik bozukluklarda tedavi uyumsuzluğu diğer kronik hastalıklara göre daha

    yüksek orandadır (Velligan ve diğerleri, 2010). Psikofarmakolojik tedaviye kısmi yada tam

    uyumsuzluk değişkenlik göstermekle birlikte %40-50 gözlenmektedir (Velligan, Sajatovic,

    Hatch, Kramata ve Docherty, 2017). Tedaviye uyumu inceleyen bazı araştırmalar istemli ve

    istemsiz uyumsuzluk olarak iki grupta incelemiştir. İstemli uyumsuzluk hastanın kendi

    seçimine vurgu yapmakla birlikte ,istemsiz uyumsuzluk genellikle tedavi sürecindeki objektif

    bariyerlere vurgu yapmaktadır. Tedaviye uyumsuzluk(ilacı bırakma yada tam doz almama)

    şizofren hastalarda hospitalizasyonu arttırmaktadır. Buna ek olarak şiddet, tutuklanmalar

    sosyal kayıplar ile birlikte hastaların yaşam kalitesi düşmektedir (Velligan vd., 2017).

    Yapılan sistematik bir çalışmada ruhsal bozukluklarda ilaç tedavisine karşı

    uyumsuzluk nedenleri ile ilişkili literatüre taranmıştır ve %55.6 içgörü neden olarak

    saptanmıştır (Velligan vd, 2017). Buna ek olarak madde kullanımı, ilaca karşı negatif tutum,

    ve ilaca bağlı yan etkilerin yordayıcı olduğu bulunmuştur. Özellikle ilaca karşı negatif tutum

    ve madde kullanımı çalışmalarda tutarlı şekilde tedaviye uyumsuzluk ile ilişkili bulunmuştur.

    Buna ek olarak içgörü ile ilgili yapılan çalışmalar şizofrenik bozuklukta zayıf içgörünün

    tedavi uyumsuzluğunu yordayıcı olduğunu bulmuştur .Ayrıca ilaca karşı tutumlar, terapötik

    işbirliği, ilaca bağlı yan etkiler, özellikle kilo alımı, kognitif defisitler gibi nedenlerinde

    tedavi uyumunu yordayabileceği bulgulanmıştır (Velligan vd., 2017).

    Yapılan diğer bir takip çalışması bipolar bozuklukta zayıf içgörünün tedavi

    uyumsuzluğu ile ilişkili olduğunu saptamıştır (Novick ve diğerleri, 2015). Şizofren ve

    bipolar bozukluk karşılaştırıldığında bipolar bozuklukta tedavi uyumu daha yüksek

  • 16

    bulunmuştur. Buna ek olarak içgörü, terapötik işbirliği ve tedavi uyumu yüksek oranda ilişkili

    olduğu saptanmıştır (Novick vd., 2015). Bunu destekler çalışmalarda ise bipolar ve şizofreni

    bozuklukta zayıf içgörü, ,zayıf terapötik ilişki ile tedavi uyumunun ilişkili olduğunu

    bulmuştur (Karaytuğ ve diğerleri,2017 ; Sendt, Tracy ve Bhattacharyya, 2015). Bununla

    birlikte, şizofren hastalarında yapılan diğer bir çalışmada ise zayıf içgörü, sosyal işlevsellikte

    bozulmalarla ilişkili olduğunu ve klinik içgörünün sosyal bağları yordayıcı olduğunu

    vurgulamıştır (Montemagni ve diğerleri, 2014). Buna ek olarak tedavi uyumunu inceleyen bir

    araştırmada ise kişilik bozukluğunun olmaması, günlük ilaç doz sayısının az olması gibi

    etkenlerin uyum üzerinde etkili olduğu, tedavi uyumunu azaltan etmenlerin ise major depresif

    bozukluk terapötik işbirliği olmayışı, sosyal çevre desteğinin minimal olması, olumsuz bakan

    eş varlığı gibi faktörlerin uyumsuzluğu arttırdığı vurgulanmıştır (Demirkol ve Tamam, 2016).

    Buna ek olarak, uyumsuzlukta risk faktörler olarak genç yaş, ilaç tedavisinin ilk yılı olması,

    geçmişte tedaviye direnç, yükselmiş duygudurum olarak bulunmuştur. Bunun yanında

    psikotik bozuklukta uyumu etkileyen faktörlerin bakıldığı bir çalışmada hastalık şiddeti,

    içgörü, kognitif bozukluk gibi nedenlerin uyumu etkileyebileceği vurgulanmıştır (Fenton,

    Blyler ve Heinssen, 1997). Hastaların yarısının tedaviyi tamamlamadan sona erdikleri

    bilinmektedir ve uyumu etkileyen faktör olarak depresif bulgular ön plana çıkmaktadır ve

    tedaviye uyumu bozan etkenin içgörü olduğu vurgulanmıştır (Lincoln, 2007). Buna karşın,

    içgörü ve tedavi uyumu arasındaki ilişki araştırmalarla desteklenmesine ve örtüşen yanları

    olmasına karşın ,David (1990) , içgörü düzeyi yüksek olan bir kişinin tedaviye uyuma direnç

    gösterebileceğinin altını çizmiştir. Buna ek olarak ,içgörü düzeyi düşük olmasına karşın

    tedavi uyumu görülebilmektedir (aktaran, David, 1990).

    Bunun yanında şizofreni bozuklukla ilgili yapılan bir araştırmada, içgörü kaybı yada

    kısmi içgörü oranı yaklaşık 50%’ dir ( Lincoln, Lullmann ve Rief, 2006). Yapılan birçok

    çalışma içgörü düzeyinin yaşam kalitesini etkilediğini vurgulamış, içgörüde iyileşmenin

    sosyal işlevselliği arttırabileceğinin altına çizmiştir( Yen ve diğerleri , 2002). Buna ek olarak

    içgörü azlığı yada kaybı tedaviye uyumu bozduğu, hospitalizasyon oranını arttırdığı

    ,psikososyal işlevsellikte düşüş ve kötü prognoz ile ilişkili olduğu bir çok araştırma

    tarafından belirtilmiştir.(Yen vd.,2002 ; Buckley ve diğerleri, 2007). Buna ek olarak yapılan

    diğer bir araştırmada şizofreni tanısı almış hastalarda hastalık süresi uzadıkça belirtiler

    artmakla birlikte , özellikle depresif ve negatif belirtiler, buna karşın içgörü ve ilaç uyumu

    pozitif bulunmuştur. (Sağlam Aykut, 2017). Literatür incelendiğinde, duygudurum

    bozukluklarında içgörünün araştırıldığı bir çalışmada manik veya depresif atakta olan

  • 17

    hastaların içgörü değerlendirmesinde, manik atakta olan hastaların depresif hastalara oranla

    daha ağır içgörü kaybı olduğu, remisyon sürecinde bile içgörü gösteremeyebileceği (Ghaemi,

    Stoll ve Pope, 1995) bunun yanında psikotik özellikli depresif hastaların psikotik

    semptomların eşlik etmediği hastalara göre daha ağır seyrettiği çalışmalarla desteklenmesine

    karşın, başka bir araştırmada ise manik tanılı grupta içgörü gelişme gösterirken depresif

    tanılı grupta içgörü minimal düzeyde korunmuştur (Michalakaes ve diğerleri, 1994). Buna ek

    olarak bipolar hastalarda içgörüsü olan hasta grubunun remisyona girme oranı daha yüksek

    bulunmuştur. Literatürde, bipolar bozuklukta relapse sebebi genellikle tedaviye uyum ile

    ilişkili olduğu vurgulanmıştır ve en önemli faktörlerden birinin içgörü fenomeni olduğu

    belirtilmiştir. Buna ek olarak içgörü azlığının kötü prognozla ilişkili olduğu

    vurgulanmaktadır (Ghaemi, Boiman ve Goodwin, 2000). Araştırmalar benzer sonuçları

    göstermesine karşın özellikle bipolar bozuklukta içgörüyü etkileyen sosyodemografik

    değişkenlerle ilişkili yazın artmakla birlikte sonuçlar değişkendir.

    Bunun yanında, yaşam kalitesine ilişkin literatür incelendiğinde yaşam kalitesi

    tedavinin sonucunu değerlendirme açısından önemlidir. Klinik araştırmalarda artan şekilde

    yaşam kalitesi sonuç değişkeni olarak ele alınırken özellikle somatik tıpta yaşam kalitesi

    ölçümü güvenilir bir ölçüm olabileceği vurgulanırken, mental bozukluklarda hastanın

    subjektif perspektifindeki bozulmalardan ötürü kritik edilen bir kavramdır, örneğin :depresif

    hasta iyilik halini depresif duygudurum sonucu olarak daha kötü değerlendirebilirken, manik

    hasta için tam tersi endikedir. Bu ölçümlerin tek başına yeterli olmayacağı hasta yakınlarının

    ve klinisyenlerin değerlendirmeleri gerektiği üzerinde vurgu yapılır (Katschnig, 2006).

    Literatür incelendiğinde, bireyin kendi algısının rolü üzerine vurgu yapılmıştır.

    Duyguduruma ilişkin en çok atıf yapılan kavram olan ”affektif bias” semptomların abartılı

    yaşam kalitesi algısına yol açabileceğine vurgu yapar. Bununla birlikte bipolar bozuklukta

    yaşam kalitesinde iyileşme ve sosyal işlevsellikteki artış tedavi sonucunu değerlendirme

    açısından önemli bir göstergedir (Gitlin ve Miklowitz, 2017). Yapılan diğer bir çalışmada

    öyküde mental bozukluğun varlığı yaşam kalitesi ile anlamlı şekilde ilişkili bulunmuştur,

    bunun yanında, şimdiki semptomoloji ve işlevselliğin yaşam kalitesi üzerinde etkisi olduğu

    sonucuna varılmıştır (Schechter, Endicott ve Nee, 2007). Semptomatik gelişme ve

    iyileşmenin yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkisi olduğu araştırmalar ile desteklenmiştir

    (Ruta ,Garratt, Leng, Russell ve MacDonald, 1994). Yapılan diğer bir çalışmada ise depresif

    duygudurumun şizofren hasta grubunda olumsuz şekilde yaşam kalitesini etkilediğini

    bulmuştur ( Margariti vd., 2015).

  • 18

    Literatürde, şizofreni ve diğer mental bozukluklarda yaşam kalitesini etkileyen

    değişkenlere ilişkin birçok bilimsel çalışma mevcuttur. Yapılan çalışmada şizofreni

    hastalarının yaşam kalitesi skorlarının duygudurum ve nevrotik bozukluklara göre daha

    lehinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır ve bütün tanı gruplarında yaşlı ve çalışan popülasyonun

    yüksek yaşam kalitesi olduğu saptanmıştır. Bunun yanında semptom düzeyi, duygudurum

    bozuklukları ve şizofreni hasta grubuna göre nevrotik hasta grubunda güçlü düzeyde yaşam

    kalitesi ile ilişkili bulunmuştur. Ayrıca şizofreni hasta grubunun diğer tanı gruplarına göre

    pozitif yaşam kalitesi skorları olduğu, bu sonucun şizofreni tanılı hasta grubunun hastalıkları

    ile yaşamaya daha farklı adapte oldukları düşük beklenti düzeyinin yüksek doyuma yol

    açabileceği duygusal geri çekilme ve kognitif defisit sonucu yaşam kalitesi skorları

    artabileceği belirtilmiştir (Atkinson, Zibin ve Chuang, 2018). Birçok çalışma

    sosyodemografik özellikler ve klinik faktörler ile yaşam kalitesini ölçmüştür (Sullivan,Wells

    ve Leake,1992; Lehman Rachuba ve Postrado, 1995). Eğitim düzeyi ve yaşam kalitesi

    arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur buna ek olarak şizofreni ve duygudurum

    bozukluklarında yaşam kalitesi üzerinde yapılan çalışmalarda çelişik sonuçlar bulunmuştur

    (Atkinson vd., 1997) buna karşın bütün tanı gruplarında semptom derecesinin düşük yaşam

    kalitesi ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Yapılan diğer bir çalışmada bipolar

    bozuklukta psikopatolojinin şiddeti ile yaşam kalitesi arasında ilişki bulunmamıştır (Dias,

    Brissos, Frey ve Kapszinski, 2008). Tüm tanı gruplarında benzer sosyodemografik ve klinik

    faktörlerin etkileyebileceği vurgulanırken bu değişkenlerle ilişkili mevcut literatür çalışmaları

    sınırlı, çelişik sonuçlar bulgulamıştır. Buna karşın yaşam kalitesi klinikte önemli bir tedavi

    ölçümü olarak değerlendirilebileceği bazı araştırmalarla desteklenmektedir.

  • 19

    3. BÖLÜM

    YÖNTEM

    3.1 Araştırmanın Modeli

    Bu araştırma bipolar ve şizofreni bozukluk tanısı almış ayaktan tedavi gören

    hastalarda içgörü, tedaviye uyum ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla

    yapılmış, nicel bir yöntem olan tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırma ilişkisel tarama modeli

    kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma deseni ‘kesitsel korelasyon yöntemi’dir. Zaman,

    maliyet açısından düşük kısa sürede yapılabilir ve sonuçlanabilir olması, tüm toplum yerine

    belirlenen örneklemde tanı yöntemleri ve ölçekler kullanılarak bir sağlık durumunun

    boyutunu değerlendirmek, çoklu değişkenler arasındaki ilişkiye bakmaya olanak

    sağlamasından dolayı bu yöntem seçilmiştir.

    3.2 Evren ve Örneklem

    Araştırmanın çalışma evrenini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Barış Ruh ve Sinir

    Hastalıkları hastanesine 2017-2018 tarihleri arasında polikliniğe başvuran, 18-65 yaş

    aralığında, bipolar ve şizofrenik bozukluk tanısı almış ayaktan tedavi gören hastalar

    oluşturmaktadır.

    Araştırmanın örneklemi, amaca dönük örnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Yapılan

    araştırmaya bağlı olarak belirli ölçütleri karşılayan veya belirli özelliklere sahip bireyler

    araştırmaya alınmıştır. Karşılaştırma olanağı sağlaması, bir durum hakkında detaylı bulgu

    edinme gibi nedenlerle örneklem seçilimi bu yöndedir.

    Araştırmanın örneklemini 01 Eylül 2017-15 Nisan 2018 tarihleri arasında polikliniğe

    başvuran, psikiyatri uzmanı tarafından bipolar bozukluk veya şizofrenik bozukluk tanısı

    verilmiş, çalışmaya alınma kriterlerine uyan gönüllü hastalar oluşturmaktadır. Alınma

    kriterleri : DSM-V tanı ölçütlerine göre bipolar bozukluk veya şizofrenik bozukluk tanısı

    almış olmak, en az ilkokul mezunu olmak, yaş aralığı 18-65 yaş aralığı olarak belirlenmiştir

    ve bilgilendirme sonucunda çalışmaya onam vermesi gerekmektedir. Mental retardasyon

    tanısı, okuma-yazma bilmemek, DSM-V tanı ölçütlerine göre herhangi bir kognitif bozukluk

  • 20

    tanısı almak, alkol ve madde kullanımı eşlik eden ve çalışmaya katılma esnasında akut

    dönemde olan hastalar dışlanmıştır.

    3.3 Verilerin toplanması

    Araştırmaya başlamadan önce Yakın Doğu Üniversitesi etik kurulundan onay

    alınmıştır. Ayrıca KKTC Sağlık Bakanlığı’ndan ve Barış Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesi

    başhekimliğinden gerekli izinler alınmıştır. Bilgilendirilmiş onam ile hastalar klinik

    çalışmaya alınmadan önce araştırmanın amacı ve koşulları açıklanmıştır ve yazılı onam

    alınmıştır. Araştırma sırasında etik kurallar gözetilerek hastanın herhangi bir tereddütünde

    araştırmadan çekilebileceği belirtilmiştir.

    Araştırma verileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları

    hastanesi 01 Eylül 2017-15 Nisan 2018 tarihleri arasında polikliniğe başvuran alınma

    ölçütlerine uyan Bipolar ve Şizofren tanılı hastalardan araştırmacı tarafından toplanmıştır.

    Araştırmaya 50 hasta alınmıştır. 34 hasta bipolar bozukluk tanısı almıştır, 16 hasta ise

    şizofreni bozukluk tanısı almıştır. Araştırmacı tarafından 40 dakika süren görüşmeler

    yapılarak veriler toplanmıştır.

    3.4 Veri Toplama Araçları

    Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu, İçgörünün Üç

    Bileşenini Değerlendirme Ölçeği, Morisky Tedavi Uyum Ölçeği ve Yaşam Kalitesi Ölçeği

    olmak üzere 4 bölümden oluşan anket formu kullanılmıştır.

    3.4.1 Sosyodemografik Bilgi Formu(SDBF)

    Araştırmaya dahil edilen hastaların, yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum

    çalışma durumu gibi bilgilerin sorulduğu tanıtıcı bilgiler ile psikiyatriye ilk başvuru yaşı

    yakınmalar, tedavi süresi, hastaneye yatış sayısı, tedaviye düzenli devam etme gibi klinik

    faktörlerin saptanması amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanmıştır.

  • 21

    3.4.2 İçgörünün Üç Bileşenini Değerlendirme Ölçeği (İÜBDÖ)

    Bu araştırma da araştırmacı tarafından uygulanan içgörüyü niceliksel olarak ölçen

    İÜBDÖ kullanılmıştır. Tedaviye uyum, hastalığı farkında olma, psikotik yaşantıları doğru

    olarak tanımadan oluşan üç bileşenden oluşmaktadır. Sekiz sorudan oluşmaktadır ve yarı

    yapılandırılmış bir ölçektir. İlk 7 sorunun en yüksek toplam puanı 14’tür. Sekizinci soru ,

    hipotetik olarak eklenmiştir, sorunun sorulması araştırmacıya bırakılmıştır. Bu soru ile

    birlikte en yüksek toplam puan 18’dir. Hastanın yüksek puan alması yüksek içgörü düzeyini

    gösterir. Bu ölçek David tarafından geliştirilmiştir (David,1990). Türkçe geçerlilik ve

    güvenilirlik çalışması Arslan ve arkadaşları (2001) tarafından yapılmıştır.

    3.4.3 Morisky Tedavi Uyumu Ölçeği (MTUÖ)

    Donald E. Morisky (1986) tarafından geliştirilmiştir. İlaç uyumunu ölçen hastanın

    kendisinin doldurduğu bir ölçektir. Ölçek dört adet iki seçenekli evet/hayır şeklinde kapalı

    uçlu sorudan oluşmaktadır. Evet 0 ,hayır ise 1 olarak değerlendirilmektedir .Soruların tümüne

    hayır cevabı verilmişse ilaç uyumu yüksek bir yada iki soru evet ise uyum orta, üç yada dört

    soruya evet olarak cevaplandırılmış ise uyum düşüktür. Geçerlilik ve güvenilirlik çalışması

    Yılmaz (2004)tarafından antipsikotik tedaviye uyumu ölçmek için yapılmış daha sonra

    Muslu (2010) şizofreni hastalarında tedaviye uyumu değerlendirmek amacıyla kullanmıştır.

    İki uçlu bozuklukta ise geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Bahar (2014) tarafından

    yapılmıştır.

    3.4.4 Yaşam kalitesi (SF-36 )

    Bu araştırmada hastaların yaşam kalitelerinin belirlenmesinde Ware ve Sherbourne

    tarafından geliştirilen ve Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Koçyiğit ve arkadaşları

    (1999) tarafından yapılan Yaşam Kalitesi Ölçeği (SF 36) kullanılmıştır.

    Yaşam kalitesi ölçeği fiziksel fonksiyon (10 madde), sosyal fonksiyon (2 madde),

    fiziksel fonksiyonlara bağlı rol kısıtlılıkları (4 madde), emosyonel sorunlara bağlı rol

    kısıtlılıkları (3 madde), mental sağlık (5 madde), enerji/ vitalite (4 madde), ağrı (2 madde) ve

  • 22

    sağlığın genel algılanması (5 madde) olmak üzere 8 alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçekte O-100

    puan aralığında değerlendirme sağlanır ve yüksek puan daha iyi sağlık düzeyini

    göstermektedir.

    Araştırmacı tarafından yapılan iç tutarlılık testi sonuçlarına göre ölçekte yer alan alt

    boyutlara ait Cronbach alfa değerlerinin 0,71 ile 0,79 arasında değiştiği tespit edilmiştir.

    3.5 . Verilerin İstatistiksel Değerlendirilmesi

    Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel olarak analiz edilmesinde Statistical

    Package for Social Sciences (SPSS) 24.0 paket programından yararlanılmıştır.

    Araştırmaya dahil edilen bipolar ve şizofrenik bozukluk tanısı almış ve ayaktan tedavi

    gören hastaların tanıtıcı ve klinik özelliklerine göre dağılımı frekans analizi ile belirlenmiş

    olup, sonuçlar frekans dağılım tabloları ile gösterilmiştir.

    Hastaların İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 puanlarına ait ortalama, standart sapma, en

    küçük ve en büyük değeri gibi tanımlayıcı istatistikler verilmiştir.

    Araştırmaya dahil edilen hastaların tanıtıcı ve klinik özelliklerine göre Hastaların

    İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 puanlarının karşılaştırılmasında kullanılacak hipotez testlerinin

    saptanması amacıyla veri setinin normal dağılımı Shapiro-Wilk testi ile incelenmiştir. Buna

    göre hastaların ölçeklerden aldıkları puanların normal dağılıma uymadığı saptanmış ve

    araştırmada parametrik olmayan hipotez testleri kullanılmıştır.

    Hastaların cinsiyet, çalışma durumu, hastaneye yatma durumu ve tedaviye düzenli

    olarak gelme durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 puanları Mann-Whitney U testi

    kullanılarak karşılaştırılmıştır. Hastaların yaş grubu, medeni durum, eğitim durumu,

    psikiyatriye başvurma yaşı, yakınmaları, tanı süresi ve tedavi süresine göre ölçek puanlarının

    karşılaştırılmasın Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Kruskal-Wallis testi sonucunda gruplar

    arası fark çıkması halinde farkın hangi gruplardan kaynaklandığının saptanmasında Mann-

    Whitney U testi kullanılmıştır. Hastaların ölçeklerden aldıkları puanlar arasındaki

    korelasyonlar Spearman korelasyon analizi ile belirlenmiştir.

  • 23

    4. BÖLÜM

    BULGULAR

    Tablo 1

    Hastaların tanıtıcı özelliklerine göre dağılımı

    Tanıtıcı Özellikler Sayı (n) Yüzde (%)

    Yaş Grubu

    40 yaş ve altı 13 26,0

    41-50 yaş arası 20 40,0

    51 yaş ve üstü 17 34,0

    Cinsiyet

    Kadın 27 54,0

    Erkek 23 46,0

    Çalışma durumu

    Çalışan 10 20,0

    Çalışmayan 40 80,0

    Medeni Durum

    Bekar 17 34,0

    Evli 25 50,0

    Boşanmış/Dul 8 16,0

    Eğitim durumu

    İlkokul 19 38,0

    Ortaokul/Lise 23 46,0

    Üniversite 8 16,0

    Tablo 1.’de araştırma kapsamına alınan hastaların tanıtıcı özelliklerine göre dağılımı

    verilmiştir. Tablo 1. incelendiğinde, hastaların %26,0’sının 40 yaş ve altı, %40,0’ının 41-50

    yaş arası ve %34,0’ünün 51 yaş ve üstü yaş grubunda yer aldığı, %54,0’ünün kadın ve

    %46,0’sının erkek olduğu görülmüştür. Hastaların %80,0’inin çalışmadığı, %34,0’ünün

    bekar, %50,0’sinin evli ve %16,0’sının boşanmış/dul olduğu saptanmıştır. Hastaların

    %38,0’nin ilkokul mezunu, %46,0’sının ortaokul/lise ve %16,0’sının üniversite mezunu

    olduğu saptanmıştır

  • 24

    Tablo 2

    Hastaların yaş gruplarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 puanlarının karşılaştırılması

    Yaş Grubu n �̅� s M

    Sıra

    Ort.

    X2 p

    İçgörünün Üç

    Bileşenini Değerlendirme

    Ölçeği

    40 yaş ve altı 13 10,38 2,69 10 29,88 3,228 0,199

    41-50 yaş arası 20 9,70 2,58 10 26,73

    51 yaş ve üstü 17 8,59 2,48 9 20,71

    Morisky Tedavi

    Uyum Ölçeği

    40 yaş ve altı 13 3,15 1,28 4 27,23 0,486 0,784

    41-50 yaş arası 20 2,90 1,33 3 23,98

    51 yaş ve üstü 17 3,24 0,83 3 25,97

    Fiziksel Fonksiyon

    40 yaş ve altı 13 86,54 16,38 95 31,35 3,140 0,208

    41-50 yaş arası 20 72,02 22,18 67,5 22,33

    51 yaş ve üstü 17 75,00 22,84 85 24,76

    Fiziksel Rol Güçlüğü

    40 yaş ve altı 13 44,23 50,16 0 27,23 0,598 0,742

    41-50 yaş arası 20 30,00 44,87 0 23,90

    51 yaş ve üstü 17 39,71 49,26 0 26,06

    Emosyonel Rol Güçlüğü

    40 yaş ve altı 13 41,03 49,35 0 28,54 1,574 0,455

    41-50 yaş arası 20 21,67 40,86 0 23,18

    51 yaş ve üstü 17 33,33 47,14 0 25,91

    Enerj / Canlılık / Vitalite

    40 yaş ve altı 13 44,62 14,78 45 25,96 0,117 0,943

    41-50 yaş arası 20 42,75 11,86 45 24,65

    51 yaş ve üstü 17 44,12 13,95 45 26,15

    Ruhsal Sağlık

    40 yaş ve altı 13 55,69 9,01 60 27,35 0,313 0,855

    41-50 yaş arası 20 52,60 13,06 54 25,20

    51 yaş ve üstü 17 52,71 12,27 56 24,44

    Sosyal İşlevsellik

    40 yaş ve altı 13 56,73 24,27 62,5 30,65 2,735 0,255

    41-50 yaş arası 20 49,38 20,87 50 25,10

    51 yaş ve üstü 17 44,12 18,28 50 22,03

    Ağrı

    40 yaş ve altı 13 67,12 21,26 67,5 33,42 5,299 0,071

    41-50 yaş arası 20 50,25 26,79 55 22,33

    51 yaş ve üstü 17 51,91 16,97 55 23,18

    Genel Sağlık Algısı

    40 yaş ve altı 13 46,54 7,18 50 25,58 0,007 0,996

    41-50 yaş arası 20 47,25 5,95 47,5 25,30

    51 yaş ve üstü 17 47,35 7,73 50 25,68

  • 25

    Tablo 2.’de araştırma kapsamına alınan hastaların yaş gruplarına göre İÜBDÖ,

    MTUÖ ve SF36 puanların karşılaştırılmasına ilişkin yapılan Kruskal-Wallis testi sonuçları

    verilmiştir.

    Tablo 2. incelendiğinde araştırmaya katılan hastaların yaş gruplarına göre İÜBDÖ

    puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). 40 yaş

    ve altı yaş grubunda yer alan hastaların İÜBDÖ puanları diğer yaş gruplarındaki hastalara

    göre yüksek olsa da anlamlı düzeyde değildir.

    Hastaların yaş gruplarına göre MTUÖ’den aldıkları puanlar arasında istatistiksel

    olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). 41-50 yaş grubunda yer alan

    hastaların tedavi uyum puanları diğer hastalara göre düşük bulunsa da, bu fark istatistiksel

    olarak anlamlı değildir.

    Araştırma kapsamına alınan hastaların yaş gruplarına göre SF-36’da yer alan fiziksel

    fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü, enerji/canlılık/vitalite, ruhsal sağlık,

    sosyal işlevsellik, ağrı ve genel sağlık algısı alt boyutlarından aldıkları puanlar arasında

    istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).

  • 26

    Tablo 3

    Hastaların cinsiyetlerine göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 puanlarının karşılaştırılması

    Cinsiyet n �̅� s M

    Sıra

    Ort. Z p

    İçgörünün Üç Bileşenini

    Değerlendirme Ölçeği

    Kadın 27 9,33 2,20 10 24,93 -0,305 0,760

    Erkek 23 9,70 3,08 9 26,17

    Morisky Tedavi

    Uyum Ölçeği

    Kadın 27 2,89 1,28 3 23,59 -1,078 0,281

    Erkek 23 3,30 0,97 4 27,74

    Fiziksel Fonksiyon Kadın 27 69,64 23,22 60 20,67

    -2,564 0,010* Erkek 23 85,22 15,99 90 31,17

    Fiziksel Rol Güçlüğü Kadın 27 36,11 46,68 0 25,37

    -0,079 0,937 Erkek 23 38,04 48,77 0 25,65

    Emosyonel Rol Güçlüğü Kadın 27 29,63 44,66 0 25,22

    -0,176 0,861 Erkek 23 31,88 46,58 0 25,83

    Enerj / Canlılık / Vitalite Kadın 27 42,22 10,86 45 23,81

    -0,896 0,370 Erkek 23 45,43 15,44 50 27,48

    Ruhsal Sağlık Kadın 27 53,04 12,58 56 25,48

    -0,010 0,992 Erkek 23 53,91 10,85 60 25,52

    Sosyal İşlevsellik Kadın 27 49,07 19,59 50 24,87

    -0,339 0,735 Erkek 23 50,00 23,23 50 26,24

    Ağrı Kadın 27 55,19 23,83 55 25,43

    -0,039 0,969 Erkek 23 55,22 22,79 55 25,59

    Genel Sağlık Algısı Kadın 27 46,11 6,25 45 23,50

    -1,092 0,275 Erkek 23 48,26 7,33 50 27,85

    *p0,05). Kadın ve erkek hastaların

    İÜBDÖ puanları benzer bulunmuştur.

  • 27

    Hastaların cinsiyetlerine göre MTUÖ’den aldıkları puanlar arasında istatistiksel

    olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Erkek hastaların MTUÖ aldıkları

    puanlar kadın hastalara göre yüksek olsa da, bu farkın anlamlı olmadığı görülmüştür.

    Hastaların cinsiyetlerine göre SF-36 yer alan fiziksel fonksiyon alt boyutundan

    aldıkları puanlar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir

    (p0,05). Kadın ve erkek hastaların bu alt boyutlardan

    aldıkları puanlar benzer bulunmuştur.

  • 28

    Tablo 4

    Hastaların çalışma durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 ölçeklerin puanlarının

    karşılaştırılması

    Çalışma

    durumu n �̅� s M

    Sıra

    Ort. Z p

    İçgörünün Üç Bileşenini

    Değerlendirme Ölçeği

    Çalışan 10 10,70 1,95 10 32,05 -1,607 0,108

    Çalışmayan 40 9,20 2,70 9 23,86

    Morisky Tedavi Uyum Ölçeği Çalışan 10 3,30 0,67 3 26,05

    -0,143 0,886 Çalışmayan 40 3,03 1,25 3,5 25,36

    Fiziksel Fonksiyon Çalışan 10 86,00 17,61 92,5 31,70

    -1,518 0,129 Çalışmayan 40 74,51 21,96 80 23,95

    Fiziksel Rol Güçlüğü Çalışan 10 47,50 50,62 37,5 28,05

    -0,714 0,476 Çalışmayan 40 34,38 46,58 0 24,86

    Emosyonel Rol Güçlüğü Çalışan 10 33,33 47,14 0 26,70

    -0,350 0,726 Çalışmayan 40 30,00 45,17 0 25,20

    Enerj / Canlılık / Vitalite Çalışan 10 42,50 18,45 45 23,75

    -0,429 0,668 Çalışmayan 40 44,00 11,72 45 25,94

    Ruhsal Sağlık Çalışan 10 52,40 13,26 58 24,85

    -0,159 0,873 Çalışmayan 40 53,70 11,45 56 25,66

    Sosyal İşlevsellik Çalışan 10 51,25 25,31 56,25 26,90

    -0,348 0,728 Çalışmayan 40 49,06 20,29 50 25,15

    Ağrı Çalışan 10 68,00 21,92 61,25 32,25

    -1,649 0,099 Çalışmayan 40 52,00 22,54 55 23,81

    Genel Sağlık Algısı Çalışan 10 46,00 7,75 47,5 24,35

    -0,290 0,772 Çalışmayan 40 47,38 6,60 50 25,79

    Hastaların çalışma durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 puanların

    karşılaştırılmasına ilişkin yapılan Mann-Whitney U testi sonuçları Tablo 3.’de verilmiştir.

    Araştırmaya katılan hastaların çalışma durumlarına göre İÜBDÖ puanları arasında

    istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Çalışan hastaların

    İÜBDÖ’den almış oldukları puanlar, çalışmayan hastalara göre daha yüksek bulunmuş ancak

    bu farkın anlamlı düzeyde olmadığı saptanmıştır.

  • 29

    Araştırmaya dahil edilen hastaların çalışma durumlarına göre MTÜÖ’den aldıkları

    puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Çalışan

    hastaların SF-36 puanları, çalışmayan hastalara göre yüksek bulunmasına rağmen bu farkın

    anlamlı düzeyde olmadığı görülmüştür.

    Araştırma kapsamına alınan hastaların çalışma durumlarına göre SF-36’da yer alan

    fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü, enerji/canlılık/vitalite, ruhsal

    sağlık, sosyal işlevsellik, ağrı ve genel sağlık algısı alt boyutlarından aldıkları puanlar

    arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).

  • 30

    Tablo 5

    Hastaların medeni durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 ölçeklerin puanlarının

    karşılaştırılması

    Medeni

    Durum n �̅� s M

    Sıra

    Ort. X2 p

    İçgörünün Üç

    Bileşenini Değerlendirme

    Ölçeği

    Bekar 17 9,00 3,35 8 22,74 2,925 0,232

    Evli 25 10,12 2,05 10 28,92

    Boşanmış/Dul 8 8,63 2,26 9 20,69

    Morisky Tedavi

    Uyum Ölçeği

    Bekar 17 3,41 1,06 4 30,15 3,153 0,207

    Evli 25 2,88 1,30 3 23,58

    Boşanmış/Dul 8 3,00 0,76 3 21,63

    Fiziksel Fonksiyon

    Bekar 17 77,94 18,21 85 24,82 0,929 0,628

    Evli 25 74,02 24,60 80 24,52

    Boşanmış/Dul 8 83,13 18,11 87,5 30,00

    Fiziksel Rol Güçlüğü

    Bekar 17 39,71 49,26 0 26,06 2,219 0,330

    Evli 25 30,00 45,07 0 23,38

    Boşanmış/Dul 8 53,13 50,78 62,5 30,94

    Emosyonel Rol Güçlüğü

    Bekar 17 31,37 46,35 0 25,82 0,035 0,983

    Evli 25 30,67 46,07 0 25,18

    Boşanmış/Dul 8 29,17 45,21 0 25,81

    Enerj / Canlılık / Vitalite

    Bekar 17 41,76 10,45 40 22,44 1,757 0,415

    Evli 25 43,40 13,21 45 25,98

    Boşanmış/Dul 8 48,75 17,88 47,5 30,50

    Ruhsal Sağlık

    Bekar 17 54,82 9,36 60 26,85 0,231 0,891

    Evli 25 52,96 13,18 56 24,90

    Boşanmış/Dul 8 52,00 12,47 60 24,50

    Sosyal İşlevsellik

    Bekar 17 45,59 20,22 50 22,50 4,606 0,100

    Evli 25 47,50 20,09 50 24,44

    Boşanmış/Dul 8 64,06 22,60 68,75 35,19

    Ağrı

    Bekar 17 56,03 20,92 55 26,38 2,037 0,361

    Evli 25 50,60 23,72 55 23,06

    Boşanmış/Dul 8 67,81 23,51 60 31,25

    Genel Sağlık Algısı

    Bekar 17 47,06 6,86 50 25,76 0,044 0,978

    Evli 25 47,20 7,37 50 25,62

    Boşanmış/Dul 8 46,88 5,30 47,5 24,56

  • 31

    Tablo 5.’de araştırma kapsamına alınan hastaların medeni durumlarına göre İÜBDÖ,

    MTUÖ ve SF36 puanların karşılaştırılmasına ilişkin yapılan Kruskal-Wallis testi sonuçları

    verilmiştir.

    Tablo 5. incelendiğinde araştırmaya katılan hastaların medeni durumlarına göre

    İÜBDÖ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05).

    Hastaların medeni durumlarına bakılmaksızın İÜBDÖ’den benzer puanlar aldığı görülmüştür.

    Hastaların medeni durumlarına göre MTUÖ’den aldıkları puanlar arasında

    istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Bekar olan hastaların SF-

    36 puanları diğer hastalara göre yüksek bulunmuştur ancak bu fark anlamlı değildir.

    Araştırma kapsamına alınan hastaların medeni durumlarına göre SF-36’da yer alan

    fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü, enerji/canlılık/vitalite, ruhsal

    sağlık, sosyal işlevsellik, ağrı ve genel sağlık algısı alt boyutlarından aldıkları puanlar

    arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).

  • 32

    Tablo 6

    Hastaların eğitim durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 ölçeklerinin puanlarının

    karşılaştırılması

    Eğitim

    durumu n �̅� s M

    Sıra

    Ort. X2 p

    İçgörünün Üç

    Bileşenini Değerlendirme

    Ölçeği

    İlkokul 19 8,95 2,99 9 23,13 3,592 0,166

    Ortaokul/Lise 23 9,48 2,11 9 24,41

    Üniversite 8 10,88 2,85 11 34,25

    Morisky Tedavi

    Uyum Ölçeği

    İlkokul 19 3,37 0,96 4 29,05 2,681 0,262

    Ortaokul/Lise 23 3,00 1,21 3 24,41

    Üniversite 8 2,63 1,41 3 20,19

    Fiziksel Fonksiyon

    İlkokul 19 67,92 24,43 65 20,13 5,955 0,051

    Ortaokul/Lise 23 78,91 19,19 85 26,78

    Üniversite 8 91,88 7,53 95 34,56

    Fiziksel Rol Güçlüğü

    İlkokul 19 31,58 47,76 0 24,03 1,199 0,549

    Ortaokul/Lise 23 45,65 49,23 0 27,59

    Üniversite 8 25,00 40,09 0 23,00

    Emosyonel Rol Güçlüğü

    İlkokul 19 28,07 44,81 0 24,89 0,447 0,800

    Ortaokul/Lise 23 34,78 46,58 0 26,65

    Üniversite 8 25,00 46,29 0 23,63

    Enerj / Canlılık / Vitalite

    İlkokul 19 43,42 11,91 45 25,39 0,036 0,982

    Ortaokul/Lise 23 43,70 15,17 45 25,28

    Üniversite 8 44,38 10,84 47,5 26,38

    Ruhsal Sağlık

    İlkokul 19 53,89 11,73 60 26,42 0,295 0,863

    Ortaokul/Lise 23 54,09 11,24 56 25,57

    Üniversite 8 50,50 14,01 58 23,13

    Sosyal İşlevsellik

    İlkokul 19 49,34 20,19 50 25,08 0,041 0,980

    Ortaokul/Lise 23 50,00 20,98 50 25,93

    Üniversite 8 48,44 26,25 50 25,25

    Ağrı

    İlkokul 19 50,26 24,68 55 22,05 1,839 0,399

    Ortaokul/Lise 23 57,50 21,62 55 27,13

    Üniversite 8 60,31 24,33 61,25 29,00

    Genel Sağlık Algısı

    İlkokul 19 46,58 5,54 50 25,03 0,117 0,943

    Ortaokul/Lise 23 47,61 8,24 45 26,22

    Üniversite 8 46,88 5,30 47,5 24,56

  • 33

    Araştırmaya dahil edilen hastaların eğitim durumlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-

    36 puanların karşılaştırılması amacıyla yapılan Kruskal-Wallis testi sonuçları Tablo 5.’de

    verilmiştir.

    Hastaların eğitim durumlarına göre İÜBDÖ puanları arasında istatistiksel olarak

    anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05). Üniversite mezunu olan hastaların ölçekten

    almış oldukları puanlar ilkokul mezunu ve ortaokul/lise mezunu hastalara göre yüksek

    bulunsa da, bu fark anlamlı düzeyde değildir.

    Araştırma kapsamına alınan hastaların eğitim durumlarına göre MTUÖ aldıkları

    puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05).

    Üniversite mezunu olan hastaların MTUÖ’den aldıkları puanlar diğer eğitim düzeylerindeki

    hastalara göre düşük puan alsa da, bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görülmüştür.

    Hastaların eğitim durumlarına göre SF-36’da yer alan fiziksel fonksiyon, fiziksel rol

    güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü, enerji/canlılık/vitalite, ruhsal sağlık, sosyal işlevsellik, ağrı

    ve genel sağlık algısı alt boyutlarından aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı

    bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Eğitim durumlarına bakılmaksızın hastaların

    Yaşam Kalitesi Ölçeğinde yer alan alt boyutlardan aldıkları puanlar benzerdir.

  • 34

    Tablo 7

    Hastaların klinik özelliklerine göre dağılımı

    Klinik Özellikler Sayı (n) Yüzde (%)

    Psikiyatriye başvuru yaşı

    30 yaş altı 24 53,33

    30-39 yaş arası 16 35,56

    40 yaş ve üzeri 5 11,11

    Tanı (n=50)

    Bipolar 34 68,00

    Şizofren 16 32,00

    Tanı yıl

    10 yıl ve altı 13 29,55

    11-20 yıl arası 21 47,73

    21 yıl ve üzeri 10 22,73

    Yatarak Tedavi

    Yatış var 23 57,50

    Yatış yok 17 42,50

    Tedavi süresi

    10 yıl ve altı 11 26,19

    11-20 yıl arası 21 50,00

    21 yıl ve üzeri 10 23,81

    Tedaviye etki eden faktörler

    İlaç 11 22,91

    Doktor 15 31,25

    Aile üyeleri 12 25,00

    Diğer 10 20,83

    Tedaviye düzenli gelme durumu

    Düzenli gelen 45 90,00

    Düzenli gelmeyen

    Toplam-50 5 10,00

    Sosyal destek alınan kişiler

    Aile üyeleri 19 61,29

  • 35

    Eş/Partner 10 32,26

    Arkadaşlar 2 6,45

    Tablo 7.’de araştırmaya dahil edilen hastaların klinik özelliklerine göre dağılımı

    verilmiştir Tablo 7. incelendiğinde araştırmaya katılan hastaların %53,33’ünün 30 yaşından

    önce psikiyatri kliniğine başvuruda bulunduğu, %35,56’sının 30-39 yaş arasında ve

    %11,11’nin 40 yaşından sonra psikiyatri kliniğine başvurduğu saptanmıştır. Hastaların

    %68,0’inin bipolar, %32,0’sinin şizofreni tanısı aldığı saptanmıştır Araştırmaya dahil edilen

    hastaların %29,55’i 10 yıl ve daha kısa süre önce, %47,73’ü 11-20 yıl arası süre önce,

    %23,81’i 21 yıl ve daha uzun bir süre önce tanı almıştır. Hastaların %22,91’i ilaçların,

    %31,25’i doktorun, %25,0’i aile üyelerinin tedavilerine etki ettiğini ifade etmiştir.

    Araştırmaya dahil edilen hastaların %90,0’ının tedaviye düzenli olarak geldiği, %10,0’unun

    ise düzenli olarak gelmediği saptanmıştır. Hastaların %61,29’u aile üyelerinden, %32,26’sı

    eş/partnerinden ve %6,45’i arkadaşlarından sosyal destek aldıklarını belirtmiştir.

  • 36

    Tablo 8

    Hastaların psikiyatriye başvuru yaşlarına göre İÜBDÖ, MTUÖ ve SF-36 ölçek puanlarının

    karşılaştırılması

    Psikiyatriye

    başvuru yaşı n �̅� s M

    Sıra

    Ort. X2 p

    İçgörünün Üç

    Bileşenini Değerlendirme

    Ölçeği

    30 yaş altı 24 10,21 2,64 10 25,23 1,672 0,434

    30-39 yaş arası 16 9,50 2,61 9,5 21,06

    40 yaş ve üzeri 5 9,20 0,84 9 18,50

    Morisky Tedavi

    Uyum Ölçeği

    30 yaş altı 24 3,04 1,20 3 22,15 1,464 0,481

    30-39 yaş arası 16 3,00 1,26 3,5 22,34

    40 yaş ve üzeri 5 3,60 0,89 4 29,20

    Fiziksel Fonksiyon

    30 yaş altı 24 80,83 23,58 90 25,81 2,512 0,285

    30-39 yaş arası 16 70,96 18,86 65 19,25

    40 yaş ve üzeri 5 74,00 19,81 65 21,50

    Fiziksel Rol Güçlüğü

    30 yaş altı 24 35,42 47,16 0 21,94 3,301 0,192

    30-39 yaş arası 16 51,56 50,39 62,5 26,59

    40 yaş ve üzeri 5 15,00 33,54 0 16,60

    Emosyonel Rol Güçlüğü

    30 yaş altı 24 30,56 46,02 0 22,48 0,937 0,626

    30-39 yaş arası 16 41,67 49,44 0 24,81

    40 yaş ve üzeri 5 20,00 44,72 0 19,70

    Enerj / Canlılık / Vitalite

    30 yaş altı 24 45,42 12,76 45 23,52 1,680 0,432

    30-39 yaş arası 16 41,56 13,38 45 20,41

    40 yaş ve üzeri 5 51,00 8,94 45 28,80

    Ruhsal Sağlık

    30 yaş altı 24 52,50 12,33 56 22,85 1,515 0,469

    30-39 yaş arası 16 52,00 10,63 54 21,22

    40 yaş ve üzeri 5 58,40 12,52 64 29,40

    Sosyal İşlevsellik

    30 yaş altı 24 47,92 21,39 50 22,23 0,605 0,739

    30-39 yaş arası 16 48,44 20,85 50 22,88

    40 yaş ve üzeri 5 55,00 6,85 50 27,10

    Ağrı

    30 yaş altı 24 55,83 22,43 55 24,48 1,033 0,597

    30-39 yaş arası 16 48,13 22,52 55 20,34

    40 yaş ve üzeri 5 54,50 19,87 55 24,40

    Genel Sağlık Algısı

    30 yaş altı 24 46,04 7,07 47,5 22,19 5,249 0,072

    30-39 yaş arası 16 45,94 6,38 45 20,44

    40 yaş ve üzeri 5 54,00 6,52 50 35,10

  • 37

    Tablo 8.’de araştırmaya alınan hastaların psikiyatri kliniğine başvurma yaşlarına göre

    İÜBDÖ, MTUÖ ve SF36 puanların karşılaştırılmasına ilişkin yapılan Kruskal-Wallis testi

    sonuçları verilmiştir.

    Araştırmaya dahil edilen hastaların psikiyatri kliniğine başvurma yaşlarına göre

    İÜBDÖ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanm