Antalya Literary Express 5

16
Yayın Kurulundan Değerli okuyucular, beşinci sayımızı beğeninize sunuyor, uğraşlarınızda kolaylıklar diliyoruz. Faka Basmaz Olay yıllar önce, afyon ekimi yapıldığı yıllarda meydana gelir. Kasabamızda Hakim lakaplı *** Burdur’a afyon sütü (sakızı) satmaya gider. Eksper sırası gelen vatandaşın sütünü alır parasını öder. Afyon sütleri miktarına göre yumruk büyüklüğünde, biraz büyük veya biraz küçük top haline getirilirdi. Sıra bizim Hakim’e gelince, onun sakız topunu eline alır, Onun topu diğerlerinden büyüktür. Şöyle bir evirir çevirir, tartar. Hesaplar. Kasayı ve masanın çekmeceleri karıştırır. Para arar. Bulamaz. Bizimkine döner ve: - Maşallah senin sütün çok fazla. Kasada kalan para yetmiyor. Benimle gel senin parayı ana kasadan ödeyelim. Der. Eksper önde bizimki arkada giderler. Eksper, ara sıra, geriye döner döner konuşur, sorular da sorar. - Tarlan çok mu, kaç dönüm yer ektin? - Hamdolsun bir hayli var. - Güzel bakmışsın herhalde. Çok süt almışsın. - Güzel baktım. - Nerelisin? - Askeriye Köyü’ndenim.(!) - Bu parayı ne yapacaksın? - …… (konuşma sürer) Bizimki afyon sütüne hile yapmış. Yumurta ve başka şeyler karıştırmış. Eksper hileyi sezer. Bizimkini arf ile (çaktırmadan) karakola götürmektedir. Kontrol için soru sormaktadır. Bizimki olayı anlar ve fırsat kollar. Amaç paçayı kurtarmak. İpi kırmak. Zaten köyün adını da yanlış vermiştir. Üstelik dönüşte kolay kaçmak için tam aksi istikameti göstermiştir. Dar bir kapıdan geçerek uzun bir merdivene doğru gidecekler. Bizimkinin beklediği an gelmiştir. Eksper merdivene yaklaşınca, döner kaçar, izini kayıp ettirir. Kısa anda, eşeğine biner, tenha yollardan köye doğru yolculuk başlamıştır. O ara tellallar ellerindeki huni gibi özel aletlerle başlar bağırmaya: Askeriye Köyü’nden, kısa boylu, bir gözü kör, kara çakşırlı, kara çoraplı, kara cepkenli, eski şapkalı, vatandaş gelsin. Afyon sütü parasını alsın! Devletin ve bir borçlunun tellalla veya ilan yoluyla, alacaklı kişiyi aradığı hiç görülmüş müdür? Bu tellal bel li ki emniyet güçlerine haber verme amaçlı bir şifredir. Hakim faka basar mı? Bizimki faka basmadan soluğu köyde alır. Olayı da yıllar sonra ballandıra ballandıra anlatır. Adil Yüksel Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 59 21 Şubat 2013 Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 5 21 Şubat 2013

description

Antalya Literary Express 5

Transcript of Antalya Literary Express 5

Yayın Kurulundan Değerli okuyucular, beşinci sayımızı beğeninize

sunuyor, uğraşlarınızda kolaylıklar diliyoruz.

Faka Basmaz

Olay yıllar önce, afyon ekimi yapıldığı

yıllarda meydana gelir.

Kasabamızda Hakim lakaplı *** Burdur’a

afyon sütü (sakızı) satmaya gider. Eksper sırası

gelen vatandaşın sütünü alır parasını öder.

Afyon sütleri miktarına göre yumruk

büyüklüğünde, biraz büyük veya biraz küçük

top haline getirilirdi.

Sıra bizim Hakim’e gelince, onun sakız

topunu eline alır, Onun topu diğerlerinden

büyüktür. Şöyle bir evirir çevirir, tartar.

Hesaplar. Kasayı ve masanın çekmeceleri

karıştırır. Para arar. Bulamaz. Bizimkine döner

ve:

- Maşallah senin sütün çok fazla. Kasada kalan

para yetmiyor. Benimle gel senin parayı ana

kasadan ödeyelim. Der.

Eksper önde bizimki arkada giderler.

Eksper, ara sıra, geriye döner döner konuşur,

sorular da sorar.

- Tarlan çok mu, kaç dönüm yer ektin?

- Hamdolsun bir hayli var.

- Güzel bakmışsın herhalde. Çok süt almışsın.

- Güzel baktım.

- Nerelisin?

- Askeriye Köyü’ndenim.(!)

- Bu parayı ne yapacaksın?

- …… (konuşma sürer)

Bizimki afyon sütüne hile yapmış.

Yumurta ve başka şeyler karıştırmış. Eksper

hileyi sezer. Bizimkini arf ile (çaktırmadan)

karakola götürmektedir. Kontrol için soru

sormaktadır. Bizimki olayı anlar ve fırsat

kollar. Amaç paçayı kurtarmak. İpi kırmak.

Zaten köyün adını da yanlış vermiştir. Üstelik

dönüşte kolay kaçmak için tam aksi istikameti

göstermiştir.

Dar bir kapıdan geçerek uzun bir

merdivene doğru gidecekler. Bizimkinin

beklediği an gelmiştir. Eksper merdivene

yaklaşınca, döner kaçar, izini kayıp ettirir. Kısa

anda, eşeğine biner, tenha yollardan köye

doğru yolculuk başlamıştır.

O ara tellallar ellerindeki huni gibi özel

aletlerle başlar bağırmaya:

­ Askeriye Köyü’nden, kısa boylu, bir gözü kör,

kara çakşırlı, kara çoraplı, kara cepkenli, eski

şapkalı, vatandaş gelsin. Afyon sütü parasını

alsın!

Devletin ve bir borçlunun tellalla veya

ilan yoluyla, alacaklı kişiyi aradığı hiç görülmüş

müdür? Bu tellal belli ki emniyet güçlerine

haber verme amaçlı bir şifredir.

Hakim faka basar mı? Bizimki faka

basmadan soluğu köyde alır. Olayı da yıllar

sonra ballandıra ballandıra anlatır.

Adil Yüksel

Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 59 21 Şubat 2013

Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 5 21 Şubat 2013

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2868

Teknoloji ve Yaşam

İletiyi gönderen Âdem kardeşim sağ olsun,

aşağıdaki fotoğraflar günümüzün bir gerçeğini

çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Bugünkü Cumhuriyet'in 12. sayfasında da

"nomofobi"den söz ediliyor. "Nomobile

fobia"dan kısaltılmış; cep telefonundan

yoksun, uzak kalma, konuşamama korkusu

imiş.

Aynştayn "Bir gün teknolojinin insan

ilişkilerinin önüne geçmesinden, bir aptallar

kuşağının ortaya çıkmasından korktuğunu"

söylemiş. Gidişat Aynştayn'ı haklı çıkaracak

gibi görünüyor!

Galip Büyükyıldırım

Cep Telefonu Çılgınlığı

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2869

Taşkışla 1972 listesinden

Yayın Dünyası Antalya’da bu yıl ikincisi düzenlenen 2. Kitap

Fuarı vesilesiyle ülkemizde yeni basılan

kitaplara (kitap sayısı ile türlere göre dağılımı)

değinmek istiyorum.

Son yıllarda bir artış olsa da, nüfus başına

yayınlanan kitap sayısına göz attığımızda

karamsarlığa kapılmamak elde değil.

Türkiye’de son yıllarda (2011, 2012), her yıl 40

000 – 45 000 arasında kitap basılıyor. Bu

rakamın on yıl kadar önce (2000-2002) 10 000

– 15 000 arasında olduğunu düşünürsek, 3

kattan fazla bir artış var demektir. Diğer

taraftan kişi başına düşen kitap rakamında da

bir artış gözleniyor. 2009 yılında 5 olan bu

rakam 2011 yılında 7’ye (6,6) çıkmışken, 2012

yılı rakamı 6,5 dolaylarında gerçekleşti.

KONULARINA GÖRE KİTAP BAŞLIK SAYISI

2011 2012 Genel Konular 531 452

Felsefe ve Psikoloji 1347 1137

Din 2834 2726

Toplum Bilimleri 13 983 14 342

Dil ve Dil Bilim 585 504

Doğa Bilimleri ve Matematik

425 461

Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler

2665

1954

Güzel Sanatlar 1431 1270

Edebiyat ve Retorik 15 034 15 034

Coğrafya ve Tarih 3062 2664

Diğer Konular 1293 2082

43 190 42 626

Edebiyat ile toplum bilimleri konuları, basılan

kitap başlıklarının üçte ikisini oluştururken, en

az başlık doğa bilimleri ve matematik ile dil ve

dil bilim konularında.

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2870

Nuhun Gemisi (2)

Nuh Tufanı Mavalı ve Gerçekler

Tarihteki eski toplumların çoğunda tufan ve

benzeri efsaneler yer alır. Tevrat ve Kuran’da

geçen tufan’ın ise onlardan önce Sümer

efsanesi olarak yazıldığı ortaya çıkmıştır. Ve

aradaki benzerlik şaşırtıcı ölçüdedir. Önce

Gılgamış destanını Muazzez İlmiye Çığ’dan

görelim:

GILGAMIŞ DESTANINDA TUFAN

Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı

ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı

hikâyesinin, yalnız ilk kutsal kitap Tevrat’ta

yazılı olduğu sanılıyordu. Fakat geçen yüzyıl

içinde Ninive’de yapılan kazılarda çıkan Asur

Kralı Asurbanipal’ın Kütüphanesi içindeki bir

tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük

bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden

sarsılmıştı. Gılgamış Destanı’nın son kısmını

oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan

Gılgamış’a, tufandan kurtulup Tanrılar

tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim

tarafından anlatılmıştı.

Buna göre kısaca:

İnsanlar öyle çoğalmıştı ki, Tanrılar onların

gürültü ve şamatasından uyuyamaz olmuşlar.

Bunun üzerine dört büyük Tanrı, bu insanları

bir Tufan ile yok etmeye karar veriyorlar.

Bilgelik Tanrısı Enki, yarattıkları insanların

ortadan kaldırılmasına çok üzülüyor ve

Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim’in

evinin duvarından seslenerek, Tanrıların bir

tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi

yapmasını söylüyor. Geminin tarifini veriyor.

Adam söylendiği şekilde gemiyi 7 günde

tamamlıyor. Gemi yapıldığı müddetçe çeşitli

hayvanlar kesiliyor; beyaz, kırmızı ve su

katılmamış şaraplar nehir suyu gibi bol olarak

içiliyor, adeta yılbaşı törenlerine benzer

şenliklerle işler yapılıyor. Utnapiştim geminin

içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, kırların

evcil ve yaban hayvanlarını dolduruyor. Bu

arada altın da almayı unutmuyor. Geminin

kapısı kapanır kapanmaz şiddetli bir fırtına ile

birlikte yağmur boşanıyor. Sular yalnız gökten

boşanmakla kalmıyor, Yer Tanrıları da yerden

fışkırtıyor suları. Tufan öyle azgınlaşıyor ki, onu

yaptıran Tanrılar bile korkuyor. Bu kıyamet 6

gün 6 gece sürdükten sonra yedinci gün gemi

Nisir Dağına oturuyor. 7 gün bekledikten sonra

Utnapiştim bir güvercin salıyor dışarı. O

konacak yer bulamadığı için geri dönüyor.

Daha sonra bir kırlangıç gönderiyor, fakat o da

geri geliyor. Son olarak uçurduğu kuzgun geri

dönmeyince dışarı çıkıyorlar. Utnapiştim dağın

tepesine kurbanlarla içkiler sunuyor. Altlarında

çeşitli ağaçların odunları yanan ocaklara 7

kazan konarak kurban etleri pişiriliyor. Onların

tatlı kokusunu duyan Tanrılar üşüşüyorlar.

Tufanı yaptıran Tanrı Enlil gelip gemiyi ve

insanları görünce çok kızıyor, kim bunları

kurtardı diye. Bilgelik Tanrısı ona karşı çıkarak,

günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır

ama bu kadar ağır ve ölümcül olma diye onu

yatıştırıyor. Böylece Utnapiştim ve karısı

ölümsüz bir yaşam ile nehrin ağzındaki Tanrılar

bahçesine yerleştiriliyorlar.

TEVRAT’TA TUFAN

“Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri,

kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi,

“Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”

Tanrı Nuh’a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi,

“Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla

doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok

edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi

yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.

Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir

erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.

Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ

kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına

hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne

varsa al, ilerde yemek üzere depola.”

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2871

Nuh Tanrının emirlerini yerine getirir. Nuh,

oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak

için hep birlikte gemiye bindiler. Tanrı’nın

Nuh’a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her

tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi

olmak üzere birer çift Nuh’a gelip gemiye

bindiler.

Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının

on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları

fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne

kırk gün kırk gece yağmur yağdı. Sular

yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun

üzerinde yüzmeye başladı. Sular öyle yükseldi

ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su

altında kaldı. Yeryüzünde yaşayan bütün

canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl

hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan

bütün canlılar öldü. Sular yüz elli gün boyunca

yeryüzünü kapladı. Sonra Tanrı Nuh’u ve

gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı.

Yeryüzünde bir rüzgâr estirdi, sular alçalmaya

başladı. Sular yeryüzünden çekilmeye başladı.

Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı. Gemi

yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına

oturdu. Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı.

Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.

Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin

penceresini açtı.

Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular

kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.

Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden

çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini

gönderdi. Güvercin konacak bir yer bulamadı,

çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un

yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve

gemiye, yanına aldı. Yedi gün daha bekledi,

sonra güvercini yine dışarı saldı. Güvercin

gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla

akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların

yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı. Yedi

gün daha bekledikten sonra güvercini yine

gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.

Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın

birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh

geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın

kurumuş olduğunu gördü.

Tanrı Nuh’a, “Karın, oğulların ve gelinlerinle

birlikte gemiden çık” dedi. “Kendinle birlikte

bütün canlıları, kuşları, hayvanları,

sürüngenleri de çıkar. Üresinler, verimli

olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar.” (Tevrat,

Yaratılış: 6, 7, 8. Bölüm)

Mitolojilerdeki tufanlarla Tevrat’taki tufanın

benzerliği bir şekilde izah edilebilir. Gerçekten

büyük bir tufan olduysa mitolojilerde de yer

bulmuş olabilir. Ancak gemi dağa oturduktan

sonra suların çekildiğini anlamak için kuş

gönderilmesine kadar bir benzerlik izah

edilemez. Anlaşılan o ki Tevrat’ı yazanlar tufan

hikâyesini Sümerlerden almışlardır, kaynağı

Sümerlerdir.

Tabi Kuran’ın kaynağı da Tevrat’tır. Şimdi de

Kuran’daki tufanı görelim:

KURAN’DA TUFAN

Ayrıca Nuh’a şöyle vahyettik: “Bil ki

kavminden şimdiye kadar iman etmiş

olanlardan başka artık kimse iman

etmeyecektir. Onun için yaptıkları şeylerden

dolayı kederlenme.”

Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre

gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana

bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda

boğulacaklardır.

Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen

gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla

alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: “Bizimle

eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle

eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz.”

Nihayet emrimiz geldiği ve sular kaynamaya

başladığı zaman dedik ki; “Erkeği ve dişisi olan

her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm

verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2872

olanları geminin içine yükle”. Zaten

beraberinde iman edenler çok az idi.

Nuh dedi ki; “Allah’ın adıyla binin içine. Onun

akışı da, duruşu da (O’nun adıyladır). Hiç

şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok

esirgeyicidir.

Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar

arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere

çekilmiş olan oğluna bağırdı: “Yavrucuğum,

gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber

olma!”

O, dedi ki; “Ben, beni sudan koruyacak bir

dağa çıkacağım”. Nuh da “Bu gün Allah’ın

merhamet ettiğinden başkasını, Allah’ın bu

emrinden koruyacak kimse yoktur.” dedi.

Derken dalga aralarına giriverdi. O da

boğulanlardan oldu.

Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu

yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular

çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi

dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece

dünyadan uzak olun denildi. (Hud: 36-44)

FARKLILIKLAR

Tevrat’ta Nuh’un gemisinin Ararat Dağına,

Kuran’da ise Cudi Dağına oturduğu yazılıdır.

Tevrat’ta açıkça tufanın tüm dünyaya geldiği

yazılmışken, İslamcılar sadece Nuh kavmine

geldiğini öne sürer. Hâlbuki Yunus-73 ayetinde

şöyle der:

Fakat onu yalanladılar. Sonra Biz, onu ve

gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ve

onları, halifeler kıldık ve ayetlerimizi

yalanlayan kimseleri, (suda) boğduk. Artık bak,

uyarılanların sonu nasıl oldu.

“Halifeler kıldık” ifadesi geride onlardan başka

insan kalmadığını belirtir. Fakat şu nokta göz

önüne alınmalıdır ki Tevrat’a göre Nuh kavmi,

insan neslinin ilk kuşaklarındandır. Dolayısıyla

o dönemde insanlar aynı bölgede yaşıyor

olabilirler. Ve tufan bu bölgeyi etkilemiş,

böylelikle gemidekiler haricindeki tüm

insanları yok etmiş olabilir.

Tufan konusunda Tevrat ile Kuran arasındaki

diğer farklar da şunlardır:

Tevrat, geminin ölçülerine varıncaya kadar

tüm teferruatıyla tufanı anlatır. Kuran ise

detaylara girmez, yüzeysel olarak değinir. Ama

Kuran’da Nuh’un müşrik oğlundan ve gemiye

binmeyip boğulmasından söz eder. Tevrat’ta

ise bundan bahsedilmez.

Tevrat’ta gemiye sürüngenler ve kuşlara

varıncaya kadar her cins hayvandan bir çift

alındığı yazılıdır. Kuran’da ise “Her şeyden bir

çift” şeklinde ifade edilir ki; Tevrat’tan daha

geniş bir muhteva içerir. Binlerce çeşit

canlıdan birer çiftin nasıl toplandığı ve gemiye

nasıl sığdırıldığının, bunca canlının 1 yıl

boyunca neyle-nasıl beslendiğinin bilimsel

olarak izah edilmesi mümkün değildir. Zaten

Tevrat’a göre her çeşit hayvanın kendiliğinden

gelip gemiye toplanması anlatımından, diğer

bilim dışılıkları da normal görmek gerekir.

Sonuçta ne de olsa efsanedir. Tufanın bir

gerçeklik tarafı olsa bile efsanenin tamamının

doğru olduğu düşünülemez.

Ankebut suresi 15. ayetinde “Ve gemiyi

âlemlere bir ibret kıldık.” denmesine rağmen

bugüne dek izine rastlanmış ve ibret

alınabilmiş değildir.

Zaman zaman Nuh’un gemisinin bulunduğuna

dair sansasyonel haberler yayınlanır ama bir

müddet sonra bunların gerçek olmadığı ortaya

çıkar. Efsanenin belki gerçek bir yanı olabilir.

Bölgede büyük bir tufan yaşanmış ve tufandan

sonra kurtulanların anlattıkları efsaneleşerek

tabletlere ve kitaplara yansıtılmış olabilir.

Böyle bir geminin kalıntılarının bulunması,

gerçekten bir tufanın yaşanmış olduğunu

gösterir. Ama bu keşif, efsanenin tamamen

doğru olduğunu kanıtlamaz.

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2873

Briç

Haftanın Eli – Dünyanın En Zor Problemi

Ivar Andersson (SWE) tarafından kompoze edilen

ve 1924 yılında Svenska Dagbladet gazetesinde

yayınlanan aşağıdaki problem dünyanın en zor

problemi olarak sayılıyor.

♠ A 3

♥ D 6 4

♦ —

♣ R V 3

♠ D 4

♥ R 7

♦ —

♣ 10 6 5 2

K

B

D

G

♠ 10 6 2

♥ A 9 3

♦ 9 3

♣ —

♠ V 8 5

♥ 10 5 2

♦ V 6

♣ —

Koz kör. Güney elden oynar ve 6 el alır.

Haberler

Türkiye Briç Federasyonu Başkanı Dr Nevzat

Aydoğdu ile Kış Briç turnuvası esnasında kısa bir

söyleşi gerçekleştirme olanağı bulduk. Dr Aydoğdu,

yeni seçildiklerini ve göreve yeni geldiklerini

belirterek, ilk iki önceliklerinin briç yönergelerinin

(talimatnamelerinin) yenilenmesi (revizyonu) ile

federasyon bütçesinin artırılması çalışmaları

olduğunu söyledi. Spor federasyonları arasında en

düşük bütçeli federasyonun Briç Federasyonu

olduğunu ifade eden Dr Aydoğdu, hâlihazırdaki

bütçenin neredeyse Dünya Briç Federasyonu ile

Avrupa Briç ödentilerine hasredildiğini, kalan

miktarın da yurtdışı yarışmalara milli takımların

katılmasında kullanıldığını söyleyerek, 100 000 TL

civarında olan 2012 yılı bütçesini, bu yıl, Spor Genel

Müdürlüğü nezdindeki temaslarla artırmaya

çalışacaklarını bildirdi. Briç müsabakalarına

destekleyici (sponsor) bulmanın zorluğunu dile

getiren Dr Aydoğdu, birçoklarınca kart oyunu ve

kumar olarak algılanan briç sporunun bir düşünme

sporu olduğu vurgulayarak, bricin toplumdaki

imajını düzeltme çabalarını sürdüreceklerini anlattı.

Federasyonun her yıl düzenlediği en önemli 3

turnuvadan biri olan Türkiye Açık Şampiyonalarının

bu yıl Antalya Talya Otelinde 4-12 mayısta

gerçekleşeceği haberini verdi. Federasyon

masterpoint sisteminin düzeltmelerle yeniden

devreye girdiğini muştuladı. Bilindiği gibi, çevrimiçi

masterpoint sisteminde kayıtlı sporcu sayısı 10

000’i (on bin) aşmıştır ve giderek artmaktadır.

Antalya Briç İhtisas Kulübü başkanı Mehmet Nacak,

kulüpte, hafta içi her gün briç turnuvalarının

sürdüğünü ve briç severleri ağırlamaktan büyük

mutluluk duyacaklarını söyledi. Bilindiği gibi,

Antalya Briç Kulübü, Antalya’da en fazla

masterpoint dağıtan kulüplerdendir.

Söyleşiler ve haber: Dr mult Harun Taner, D Sc

Briççilere Öğütler 3 – Briç Oyuncusuna

Tavsiyeler

Aşağıdaki bilgiler kural niteliğinde olmamakla birlikte, uzun seneler boyunca elde edilen tecrübelere dayanılarak derlenmiş, bilhassa briç yarışmalarında oynayan deklaran ya da savunma oyuncuları için, yararlı bilgileri içermektedir. 1. Kozlu oyunda ilk iş olarak kayıplarınızın neler

olduğunu belirleyin. 2. Kaç ele ihtiyacınız olduğunu ve bunları size

kazandıracak renginizin hangisi olduğunu ilk aşamada belirleyin ve oyun plânınızı buna göre yapın.

3. İlk elde rakibin ortağının verdiği sinyale dikkat edin. Bu sinyal, size o rengin dağılışı yanında onör kâğıtların yeri hakkında da önemli ipuçları verecektir.

4. Eşit olarak dağıldığı tahmin olunan veya bilinen kısa renklerde empas yapmamanın yollarını her zaman araştırın. Empastan önce kullanılabilecek başka seçeneklerin de olduğu

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2874

ellerde empas yapmakta acele etmeyin. Oyun içerisinde çıkan kartlar ve verilen sinyaller, onörlerden birinin yerini öğrenmek, diğer onörlerin yerini belirlemek konusunda size yardımcı olacaktır.

5. Kozlu oyunda size oyunu kazandıracak olan, iki yan rengin ruasına empas yapmayı düşünürken, varsa, ilk önce tekli renge atak yapın ve ruayı çakarak düşürmeyi plânlayın. Bunda başarılı olamazsanız, diğer renkte empas yapabilirsiniz. Her iki renkte de tekli (singleton) kâğıt yoksa uzun olan rengin asını çekin ve devam edin, eğer rua düşmezse diğer renkte empas araştırın.

6. Uzun bir yan rengi olmayan ellerde, genellikle avantajı rakiplere verecek bir kağıt çıkmak (strip) veya çatala düşmek (end play - throw in) durumlarıyla karşılaşmaktan kaçının. Örneğin sizde rua ve vale kalmış iken, rakipte as ve dam kalmış olması ve sizin rakibe doğru oynamak zorunda kalmış olmanız gibi.

7. Pas geçmiş bir rakipte 8 ya da 9 puan çıkarsa, puan dağılımını yeniden hesaplayın.

8. Pas geçmiş olan bir oyuncu, sonradan kuvvetli 5-6 kartlı ve büyük onörleri olan bir renkle artırmaya katılırsa, bu oyuncunun elinde yan renklerden as ya da rua olamayacağı kesindir. Bunu unutmayın!

9. Rakibin atak yaptığı renkteki alıcı kâğıdı kullanmayarak eli almamaya bağışlama (hold-up play) adı verilir. Bağışlama rakiplerin (bilhassa kozsuz oyunda) birbirlerine dönüşünü engellemek (iletişimi koparmak) için çok yararlı bir tekniktir. Ancak rakiplerden birinde oynanan renkten kâğıt kalmadığında, daha fazla bağışlamaya gerek yoktur ve el hemen alınmalıdır.

10. Oyundaki kâğıtların dağılımını hesaplamak için rakiplerin yapmış olduğu konuşmalardan ve kullanmış oldukları sinyallerden yararlanın. Rakiplerden biri durdurucu (preemptive) bir konuşma yaptıysa, bu hesaplama daha da kolay olacaktır.

11. Öncelikle, kesin olarak hesaplayabileceğiniz renkleri oynayın. Şüpheli olduğunuz kritik bir renk varsa, bu kritik rengi oynamayı (ve de empas yapmayı) sonraya bırakın ve böylece o renk hakkında daha fazla bilgi elde etme şansınızı artırın. Zamanınızı iyi kullanın.

12. Elde ve yerde kısa renkler varsa, her zaman el-çaka-yer-çaka (cross-ruff) oyunu kurmayı plânlayın. El-çaka-yer-çaka oyununa başlamazdan önce, yan renklerden alıcı olan kâğıtlarınızı çekerek sağlam ellerinizi alın.

13. Kozsuz oyunda ilk iş olarak kazanacağınız elleri belirleyin ve sayın. Sorun yaratacak gibi

görünüyorlarsa, yer-el ilişkisini sağlayacak olan geçiş kartlarınızı (antre-entry) iyi kullanın.

14. Öncelikle ihalenizi çıkarmayı hedefleyin, oyunu fazla çıkarmayı sonraya bırakın ve de sükse yapmayı hiç düşünmeyin.

15. Kendi elinizle yerdeki (dummy) kâğıtları müştereken tek bir el gibi değerlendirmeyi öğrenin. Sadece tek bir renge konsantre olmamaya çalışın.

16. Kozsuz oyunda rakip damı açtıysa ve sizde o rengin ası ve ruası varsa, ruayı saklayarak, rakibin damını asla kazanmak çok doğru bir hareket olacaktır. Zira rakip ruanın kimde olduğu hakkında belirsizlik ve şüphe içerisinde kalacaktır. Tehlike yaratacak bir renk veya ele (rakibe) çok dikkat edin, eli o rakibe kaptırmamaya gayret edin.

17. Kritik bir renk olduğunda, rakibi bu renkten çatala getirmek için (end play - throw in) aynı uzunluktaki diğer bir rengi kullanın. Çatal işine girişmeden önce, elde ve yerde en az birer koz kalacak şekilde, kozları ve rakibin diğer çıkış (exit) kartlarını çekerek alın (eliminate).

18. Kozları çekerken, yerde (dummy) çalışan uzun bir renk var, ancak başkaca bir yere geçiş kâğıdı yoksa, bu rengi kullanabilmek için en son kozla yerde kalmayı plânlayın. Benzer şekilde yerde veya elde sağlam kalmış elleri alabilmek için gerekirse sağlam bir kâğıda çakmayı dahi düşünmelisiniz.

19. Rakiplerin kazanması kesin olan (loser) bir kâğıdı oynarken, elden veya yerden dışarı verilmesi kesin diğer bir kâğıdı boşaltarak (loser on loser play) aynı elde bir yerine iki kayıp kâğıttan kurtulmanın yollarını araştırın ve bu ihtimal varsa mutlaka kullanın.

20. Sadece tek bir renkten kayıp kartlarınız) varsa rakiplerin ellerindeki çıkış kartlarını temizleyin ve böylece rakiplerinizi çaka bir renk oynamaya zorlayarak kayıp olan rengi bu çakaya boşaltmayı (discard) plânlayın. Tabii ki bu durumu gerçekleştirebilmek için yerde ve elde yeterince koz olmasından emin olmalısınız.

21. Deklaran olarak, elinizde olduğu bilinen kâğıtları, size el kaybettirmeyecekse, süratle oynayın ve böylece rakiplerin çıkış kartlarını ellerinden almış olun.

22. Büyük bir koz çakmanın mahzuru olmayan durumlarda, asla küçük bir kozla çakmayın.

23. Empas yapmadan büyük bir onörü kullanarak oyunu çıkarabiliyorsanız, öyle yapın, empas yaparak oyunu tehlikeye atmayın.

Briç Köşesi iletişim bilgileri: Süleyman Özel e-

posta: [email protected]

Sanat

Anna Kostenko’nun (1975) resimleri (1)

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2876

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2877

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2878

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2879

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2880

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2881

Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5

2882