Analiz seta -...

24
DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK EKSENİNDE MHP seta Analiz . SETA | Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı | www.setav.org | Şubat 2009 DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK EKSENİNDE MHP HÜSEYİN YAYMAN 22 TEMMUZ’DAN 29 MART’A SİYASAL PARTİLER

Transcript of Analiz seta -...

Page 1: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

seta Analiz.

S E T A | S i y a s e t , E k o n o m i v e T o p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı V a k f ı | w w w . s e t a v . o r g | Ş u b a t 2 0 0 9

DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK EKSENİNDE MHPHÜSEYİN YAYMAN

22 TEMMUZ’DAN 29 MART’A SİYASAL PARTİLER

Page 2: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

HÜSEYİN YAYMAN

S ayı: 5 | Şubat 2009

S E T A A N A L İ Z

DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK EKSENİNDE MHP

2 0 0 9 © Y a y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r

seta Analiz.

İÇİNDEKİLER

ÖZET | 3

GİRİŞ | 4

MİLLİYETÇİ HAREKETE TARİHTEN BAKMAK | 6

SEÇİMLER VE MİLLİYETÇİ HAREKET | 7

1980 SONRASI PARADİGMANIN DEĞİŞİMİ | 8

DEĞİŞEN MHP Mİ, SEÇİM COĞRAFYASI MI? | 9

3 KASIM 2002’DE NE OLDU? | 11

22 TEMMUZ 2007: TABAN DEĞİŞTİREN PARTİ | 12

DENİZLERE ULAŞAN MHP | 13

İDEOLOJİ DEĞİŞİKLİĞİ Mİ STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ Mİ? | 14

MHP, YEREL SEÇİMLER VE GELECEK | 17

SONUÇ | 19

CİH

AN

22 TEMMUZ’DAN 29 MART’A SİYASAL PARTİLER

Page 3: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

3

ÖZET

Milliyetçi Hareket Partisi siyasi hayatının 40. yılına girmiş bulunuyor. Sağ yelpazedeki partilerle önemli oranda kesişen bir tabana sahip olan MHP, bu partilerin başarı veya başarısızlığından etkilenerek, 1980 sonrasında inişli-çıkışlı bir oy grafiğine sahip oldu. Seçim öncesi estirilen ulusalcı dalga aracılığıyla, 22 Temmuz’da özellikle Marmara ve Ege bölgesinde belli oranda CHP tabanından da MHP’ye destek geldi. Ayrıca Irak işgali, AB süreci ve terör odaklı tartışmalar 22 Temmuz seçimlerinde milliyetçi hareketin farklı partilerden sağladığı geçişken oylarla yeniden meclise gelmesini sağladı.

2007 seçimleri sonrası meclise dönen MHP bir çok açıdan farklı bir profil çizdi. Öncelikle MHP’nin vitrini sayılabilecek birçok yeni isim geleneksel milliyetçi hareket çizgisinin uzağında isimlerden oluştu. Bu dönemde MHP, Kürt Sorununa yönelik yaklaşımında radikal bir değişime gitmeksizin, DTP ile kamuoyu önünde çatışmayı tercih etmedi. Aynı şekilde “millet iradesi” eksenli tartışmalarda Devlet Bahçeli benzer bir politika izledi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 367 tartışması ve başörtüsü meselelerinde sorunları “milletin sıkıntıları” şeklinde kodlayarak açılımlara destek verdi. AK Parti kapatma davası sonrası Bahçeli’nin takındığı tavır, AK Parti’nin davaya verdiği tepkiden çok daha radikal bir demokrasi vurgusu ve anayasal değişim arzusu taşıyordu. Son yıllarda, Devlet Bahçeli’nin itidalli ve pozitif siyaset çizgisinin bir yansıması olarak ortaya çıkan bu tutum, Türk siyasetinde yeni açılımlar sağlayabilir mi?

Elinizdeki çalışma, bir tarihsel analiz yaparak, MHP’yi soğuk savaş siyasal dünyasından çıkartıp Türkiye’nin bugününe taşıyabilecek vizyon arayışının MHP’nin kaderinde belirleyici olacağını savunmaktadır.

Page 4: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

GİRİŞ

9 Şubat 2009’da 40. kuruluş yılını kutlayan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Türkiye’nin

en güçlü siyasi hareketlerinden biridir. Milliyetçi fikriyatın MHP çatısı altında siyasi

bir partiye dönüşmesi 9 Şubat 1969 tarihinde olsa da, Parti’nin köklerinin daha

eskilere gittiği bilinmektedir. Çünkü milliyetçi ve Türkçü fikriyatın tarihi, Osmanlı

İmparatorluğunun son dönemlerine kadar uzanırken, “siyasi ve hükmi bir şahsiyet”

haline gelmesi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve MHP ile başlamaktadır.

MHP’nin kısa tarihi, aslında yakın dönem Türkiye’sini başka bir pencereden okumak

bakımından oldukça anlamlı veriler içermektedir. Soğuk Savaş döneminin en yoğun

yaşandığı yıllarda kurulan MHP, aldığı oylardan daha çok, temsil ettiği misyon ve

takındığı tavırlarla tartışılan bir parti olmuştur. MHP üzerine yaptığı çalışmalarıyla

bilinen Mustafa Çalık partiyi şu şekilde tanımlamaktadır:

MHP hareketi 1950’lerde hızlanan sosyo-kültürel ve politik değişme

sürecinde, yerleşik sosyo-kültürel yapıdaki muhtelif sembol, değer ve

davranış kodlarının reaksiyonel bir ideolojik politizasyonla buluşarak

eyleme dönüşmesidir. MHP hareketi genel anlamda Türk toplumundaki

anti-komünizm, dini ve kültürel temellerden güç aldığı kadar, sosyolojik

bir tepki olarak değerlendirilebilir.1

1. Mustafa Çalık, MHP Hareketi (1965–1980), (Ankara: Cedit Yayıncılık, 1995), s. 201-203.

4

DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK EKSENİNDE MHP

22 TEMMUZ’DAN 29 MART’A SİYASAL PARTİLER

Page 5: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

MHP ilk zamanlarında Turancı bir ideolojiyi benimsemişse de, daha sonra bu

ideolojiyi terk etmiştir. Parti, süreç içerisinde kendisini daha çok karşısındakilere

göre tanımlayarak konumlandırmıştır. Hem anti-kapitalist hem de anti-komünist

bir söylem benimseyen Milliyetçi Hareket, “mili devlet” kavramına aşkın bir anlam

yüklemiştir. MHP, çoğunlukla “merkezi, güçlü bir devlet” fikrini içselleştirmiş ve zaman

zaman kendisini bu aşkın devlet kavramıyla özdeşleştirmiştir. Diğer bir ifadeyle, MHP

daha çok “devletçi bir milliyetçilik” anlayışını benimsemiştir.

Özgül ağırlığı, sahip olduğu seçmen desteğinden ve yürüttüğü görevlerden daha

fazla olan Milliyetçi Hareket, kendisini devletin doğal bir müttefiki olarak görmüştür.

Nitekim % 2’lerden başlayan oy oranını % 18’lere taşıyan hareket, aldığı oydan daha

çok yaptığı çıkışlarla öne çıkmıştır. Bu anlamda Milliyetçi Hareketin serüvenini sayısal

bir değerlendirme kadar, siyasal ve toplumsal bir analizle de okumak gerekmektedir.

Türköne’nin ifadesiyle, “MHP’yi siyasi partiler yelpazesinin sağ kenarına yakın bölümüne

yerleştirmekle ve diğer partilerle mukayese etmekle yetinenler, toplumun derinlerinde

işleyen birçok farklı kırılma hattını da gözden kaçırmış olurlar.”2 MHP’lilik, kamuoyu

için, salt bir partili olmanın ötesinde anlamlar taşımaktadır.

MHP ideolojisinde özel bir anlam ve önem atfedilen unsurlardan biri de “devlet ve

milliyetçilik” kavramıdır. MHP’nin örgütlenmesinde ve siyasal duruşunda önemli bir

yer tutan milliyetçi söylem, ortaya koyduğu “yüksek ve ihtiraslı hedeflerle” eziklik

içindeki kitleler için bir umut olmuş ve bu kitleler hızla Parti’ye katılmışlardır. Parti,

1980 öncesi dönem propagandalarında Türk milletinin “lider ve efendi millet” olduğu

tezini işlerken, sıklıkla yeniden Büyük Türk Devleti’nin kuruluşundan söz etmektedir.3

Bu bakımdan, MHP’nin 1980 öncesi milliyetçilik anlayışı, daha çok reaksiyoner bir

nitelik arz etmektedir.

Türkiye’nin ve dünyanın yaşadığı değişimlere bağlı olarak MHP de ciddi değişimler

ve dönüşümler geçirmiştir. MHP’nin ve temsil ettiği siyasi düşüncenin daha iyi

anlaşılabilmesi için Parti tarihinin üç döneme ayrılarak incelenmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, bu çalışmada MHP’nin ve milliyetçi hareketin tarihsel serüveni, 1980

öncesi dönem, 1980 sonrası Alparslan Türkeş dönemi ve Devlet Bahçeli liderliğindeki

dönem olarak sınıflandırılarak ele alınacaktır. Çünkü bu tarihsel süreç boyunca

Parti’nin ideolojik duruşu, siyasal dili, sosyolojik karşılığı ve söylemi önemli ölçüde

farklılaşmıştır. Parti, sağ uçtan merkeze doğru evrilmeye yüz tutmuş ve bu

doğrultuda belirli bir yol kat etmiştir. MHP, bir anlamda muhafazakâr dünya görüşü

içerisinde gelişerek dönüşmüş ve siyasal dilini zaman içinde yenilemiştir.

2. Mümtaz’er Türköne, “MHP’nin ‘Ergenekon’u”, Zaman, 8 Şubat 2008.3. M. Ali Ağaoğulları, “Milliyetçi Hareket Partisi”, CDTA, C. 8, İletişim Yayınları, 1983, s. 2114–2115.

Her zaman özgül ağırlığı, sahip olduğu seçmen desteğinden ve yürüttüğü görevlerden daha fazla olan Milliyetçi Hareket, kendisini devletin doğal bir müttefiki olarak görmüştür.

5

Page 6: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

Temel ideolojisini, Alparslan Türkeş’in kaleme aldığı Dokuz Işık Doktrini’nden

alan MHP, yeni bir devlet düzeni fikriyle ortaya çıkmıştır. Bu düzen, kapitalizmden

ve komünizmden ayrı olan “ülkücü yol” olarak adlandırılmaktadır. Bu yol, “Her şey

Türk Milleti için, Türk’e doğru ve Türk’e göre” ilkelerini benimseyerek, Türk milletini

kısa sürede güçlendirecek bir yol olarak tanıtılmaktadır.4 Her fırsatta komünizme,

kapitalizme ve bunların bir türevi olarak faşizme ve nasyonal sosyalizme karşı olduğunu

dile getiren Parti, milli devlet doktriniyle “Büyük Türkiye’yi” yeniden canlandıracağını

ileri sürmektedir.

MİLLİYETÇİ HAREKETE TARİHTEN BAKMAK

7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti (DP)’nin resmen kurulmasıyla, Türkiye çok

partili siyasi hayata ilk adımını atmıştır. DP’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra, Parti

içinde başlayan tartışmalar, 20 Temmuz 1948’de Millet Partisi (MP)’nin kurulmasına

yol açmıştır. 1953 yılında hükümet kararıyla kapatılan MP’nin yerine, 10 Şubat 1954’te

Osman Bölükbaşı liderliğinde Cumhuriyetçi Millet Partisi kurulmuştur. 19 Mayıs 1952

tarihinde kurulmuş olan Türkiye Köylü Partisi, 16 Ekim 1958’de Cumhuriyetçi Millet

Partisine katılmış ve yeni partinin ismi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)

olmuştur.

Osman Bölükbaşı’nın 13 Haziran 1962’de 29 milletvekiliyle birlikte CKMP’den ayrılarak

yeniden Millet Parti’sini kurmasından sonra Ahmet Oğuz, CKMP Genel Başkanlığına

seçilmiştir. CKMP’nin 22–23 Şubat 1964 tarihinde yapılan kongresinde Alparslan

Türkeş’e yakınlığıyla bilinen altmıştan fazla politikacı partiye girmiş ve parti içinde

Türkeş’in etkinliği artmaya başlamıştır. 27 Mayıs ekibi içinde yer alan Türkeş, daha

sonra Milli Birlik Komitesiyle anlaşmazlığa düşüp yurt dışına çıkmak zorunda kalınca

parti kurma veya bir partiyi ele geçirme fikrini ciddi biçimde düşünmeye başlamış

ve kendisine hedef olarak CKMP’yi seçmiştir. CKMP içinde hızla güçlenen Türkeş

ekibi, kısa bir müddet sonra partiyi olağanüstü kongreye zorlamış ve 1 Ağustos 1965

tarihinde yapılan olağanüstü kongre, Alparslan Türkeş’i genel başkanlığa getirmiştir.

CKMP, 8–9 Şubat 1969 tarihinde Adana’da yapılan kongrede Milliyetçi Hareket

Partisi (MHP) adını alırken, parti amblemi de kırmızı zemin üzerine üç hilal olarak

değiştirilmiştir. İslam’ın sembolü olan hilal, “üç hilal” olarak Osmanlı medeniyetini ve

tarihini temsil ediyordu. Bununla birlikte, aynı kongrede Türkçülüğün sembolü olan

bozkurt da ihmal edilmemiş ve parti gençlik kolları için hilalin kucakladığı bozkurt

amblemi benimsenmişti.5

4. Alparslan Türkeş, Temel Görüşler, (İstanbul: Kamer Yayınları, 1994).5. Çalık, a.g.e., s. 93.

Temel ideolojisini, Alparslan

Türkeş’in kaleme aldığı Dokuz Işık

Doktrini’nden alan MHP, yeni

bir devlet düzeni fikriyle ortaya

çıkmıştır. Bu düzen, kapitalizmden ve

komünizmden ayrı olan “ülkücü yol”

olarakadlandırılmaktadır.

6

Page 7: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

1970’li yılların ortalarına kadar, daha çok okuma ve kendini “komünizme karşı”

yetiştirme gayreti içinde olan ülkücüler, 1970’lerin ikinci yarısından itibaren hızla

sokağa inmiş ve devleti komünizmden kurtarmaya soyunmuşlardır. Bu dönemde ülke,

kısa zamanda cephelere ve kamplara ayrılmıştır. Parti içinde tek ve değişmez liderlik

statüsü kazanan Türkeş, yükselen karizmasıyla kitleleri etrafında toplamayı başarmıştır.

Türkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi fikriyatın hem siyasi hem

de ideolojik temsilciliği, önce CKMP’de, sonra da MHP’de toplanmıştır.

SEÇİMLER VE MİLLİYETÇİ HAREKET

Türkiye’de milliyetçi hareketin seçim tarihini 1965 seçimleriyle başlatmak mümkündür.

Bu seçimlerde milliyetçi oylar, Osman Bölükbaşı liderliğindeki Millet Partisi ile Türkeş

liderliğindeki CKMP arasında bölünmüştür. Millet Partisi % 3,7 oranında oy alıp 19

milletvekili çıkarırken, CKMP % 2,2 oranında oy alarak 11 milletvekili elde etmiştir.

1969 genel seçimlerine gelindiğinde, artık Milliyetçi Hareket Partisi adını almış

olan parti % 3,0 oranında oy almış ve -seçim sisteminin değişmesi sonucu- sadece

bir milletvekili çıkarabilmiştir. Ancak MHP asıl oy patlamasını, üretim ve bölüşüm

ilişkilerinin farklılaştığı 1970’li yıllarda yapmıştır. 12 Mart 1971 askeri muhtırası sonrası

demokratik düzene ara verilmiş ve siyasal istikrarsızlığın hüküm sürdüğü uzun bir

dönem başlamıştır. 1970’li yıllarda iki partili sistem sona ererken, bu dönem küçük

partilerin altın çağlarını yaşadıkları ve siyasetin kaderini ellerinde tuttukları bir dönem

olmuştur. Toplumun hızla kamplara bölündüğü ve sokak çatışmalarının yükseldiği

70’lerin ikinci yarısında MHP daha operasyonel bir karaktere bürünmüş ve özellikle

mezhep farklılıklarının yoğun yaşandığı illerde oylarını belirgin bir biçimde ve kısa

sürede artırmıştır. Komünizmle mücadelede kendisini devletin yanında konumlayan

Türkeş, bu dönemde gençlik teşkilatıyla sokağı kontrol altında tutmaya çalışmıştır.

1973 genel ve yerel seçimlerinde istediği başarıyı yakalamayan Türkeş, genel

seçimlerde % 3,4, il genel meclisi seçimlerinde ise % 1,3 oranında bir oy almıştır. Buna

karşılık, 1977 genel seçimleri, MHP için tam bir çıkış olmuştur (bkz. Tablo1). MHP

% 6,4 oranında oy alarak 16 milletvekiliyle parlamentoya girmiştir. Türkeş, Süleyman

Demirel başkanlığındaki koalisyon hükümetinde yer alarak beş bakanlık elde etmiştir.

Bu sayı, milletvekili sayısının neredeyse üçte birine denk geliyordu. MHP, 1977 yerel

seçimlerinde ise % 6,6 oranında oy almıştır.

Yakın dönem Türkiye tarihinin en karanlık ve kaotik dönemi olarak tarih sayfalarına

geçen 1970’lerde, yaklaşık beş bin kişi hayatını kaybetmiştir. Sovyet Sosyalist

Toplumun hızla kamplara bölündüğü ve sokak çatışmalarının yükseldiği 70’lerin ikinci yarısında MHP daha operasyonel bir karaktere bürünmüş ve özellikle mezhep farklılıklarının yoğun yaşandığı illerde oylarını belirgin bir biçimde ve kısa sürede artırmıştır.

7

Page 8: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tehdidine karşı Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin “ileri

karakolu” konumunda olan Türkiye, Soğuk Savaşın laboratuarı işlevini görmüştür. Bu

dönemde ülkücüler sokağa inmiş ve kendilerini devletle özdeşleştirerek, komünizme

karşı mücadelenin ön saflarında yer almaya başlamışlardır. Bu tutum, Milliyetçi

Hareketin her geçen gün toplumcu milliyetçilikten uzaklaşmasına ve devletçi bir

karaktere bürünmesine neden olmuştur. Hareket özeleştirisini ancak 1980 darbesi

sonrası yapabilmiş ve daha rafine bir hüviyet kazanmıştır.

Tablo 1. 1980 Öncesi MHP’nin genel ve yerel seçimlerde aldığı oylarMHP’nin genel seçimlerde

aldığı oy% MHP’nin yerel seçimlerde

aldığı oy (İl Genel Meclisi)%

1965 2.2 1968 1.0

1969 3.0 1973 1.3

1973 3.4 1977 6.6

1977 6.4

1980 SONRASI PARADİGMANIN DEĞİŞİMİ

12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle diğer siyasi partiler gibi MHP’nin de faaliyetleri

durdurulmuş ve Parti bir yıl sonra kapatılmıştır. MHP ve onun yan örgütleri hakkında

“Anayasal düzeni zor yoluyla değiştirmeye teşebbüs”, “Türkiye ahalisini birbirinin

aleyhine toplu kıyıma yönlendirme” ve “silahlı örgüt oluşturma” suçlarından dava

açılmıştır. Uzun süren mahkeme ve yargılama safahatından sonra başta Genel

Başkan Alparslan Türkeş olmak üzere, çok sayıda MHP’li çeşitli cezalara çarptırılmıştır.

Askeri yönetimin MHP’ye bakışı ve partililere uygulanan muamele, tabanda ciddi bir

rahatsızlığa yol açmıştır. MHP’liler uzun bir özeleştiri süreci sonunda, ciddi bir varoluş

sorunu yaşamaya başlamış ve devletle aralarına bir hat çekme gereği duymuşlardır. 12

Eylül rejimi, Milliyetçi Hareket tarihinde ciddi bir kırılmaya ve dönüşüme yol açmıştır.

Bu dönüşüm sonunda Milliyetçi Hareket, kendini “devletin sahibi olarak” gören anlayışı

terk etmiştir. Önce Muhafazakâr Parti (MP) daha sonra Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP)

ismini alan hareket, tabanda süren tartışmaları Parti bünyesine taşıyamayınca, tabanın

dinamizminden uzun süre yoksun kalmıştır. Cezaevinde İslamcı bir kimlik benimseyen

MHP kadroları, Parti içindeki Türkçü akımı ve Türkeş’i eleştirmeye başlamışlardır.6

6 Eylül 1987’de yapılan referandumla siyasi yasakları kalkan eski parti liderleri gibi

Alparslan Türkeş de partisinin (MÇP) başına dönmüştür. 1987 genel seçimlerine giren

Parti, tam bir hayal kırıklığı yaşamıştır. Henüz 12 Eylül’ün etkisini üzerinden atamayan

6. Tanıl Bora, “MÇP/MHP”, CDTA, C. 15, İletişim Yayınları, 1996, s. 1276–1277.

12 Eylül rejimi, Milliyetçi Hareket

tarihinde ciddi bir kırılmaya

ve dönüşüme yol açmıştır.

Bu dönüşüm sonunda Milliyetçi

Hareket, kendini “devletin sahibi

olarak” gören anlayışı terk

etmiştir.

8

Page 9: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

ve tabanı toparlayamayan MÇP, % 2,9 oranında bir oy almış ve barajı aşamadığı için

parlamentoya girememiştir. MÇP için sıkıntılı sayılabilecek günler, yeni kadroların ve

özellikle “Türk-İslam Ülkücülerinin” partiye girmesiyle kısa sürede atlatılmıştır.

1991 genel seçimlerine Refah Partisi (RP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) ile ittifak

yaparak giren MÇP, bu ittifaktan 19 milletvekili sağlayarak parlamentoda temsil

edilmeye başlamıştır. Parti içindeki gruplaşma gittikçe su yüzüne çıkarken, Muhsin

Yazıcıoğlu liderliğindeki kadro, sonunda MÇP’den ayrılmış ve hareket böylece ilk

bölünmesini yaşamıştır. Bu arada parti, yeniden MHP adını almış ve siyasi duruşunu

tashih etme gereği duymuştur. MHP yeniden devlete yaklaşırken, Türkeş özellikle

“Güneydoğu’da terörün bitirilmesinde” her türlü göreve hazır olduklarını ilan etmiştir.

1991 sonrası yükselen terör nedeniyle ciddi bir bölünme endişesi yaşanırken, bu süreç

MHP’yi doğal olarak büyütmüş; bu arada MHP aynı zamanda RP ile de arasına kalın bir

çizgi çekerek, daha laikçi ve Türkçü bir duruş sergilemeye başlamıştır.

DEĞİŞEN MHP Mİ, SEÇİM COĞRAFYASI MI?

1990’lı yıllarda PKK terörü ve Kürt meselesi karşısında gördüğü destek MHP’yi, hiç

olmadığı kadar güçlendirmiş ama bu arada aşırı laikçi ve İslam’a mesafeli tutumu da

yeni sorunlara yol açmıştır. Türk ve Kürt milliyetçilikleri birbirini besleyerek büyürken,

MHP popüler bir milliyetçilikle ilk defa kentli bir hüviyet kazanmaya başlamıştır. 1990’lı

yılların başından itibaren elde ettiği toplumsal desteği oya tahvil edemeyen MHP için

1995 seçimlerinden sonraki gelişmeler, sıkıntılı günlerin ilk işaretlerini oluşturmuştur.

Bu süreçte tabandaki değişim talepleri yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştır.

Alparslan Türkeş’in halefinin kim olacağına ilişkin tartışmaların yoğun olarak yapıldığı

bir dönemde, Türkeş’in vefatı bu değişikliği zorunlu kılmış ve Devlet Bahçeli genel

başkanlık görevine seçilmiştir.

Devlet Bahçeli’nin Türkeş sonrası MHP’de genel başkanlık yapıp yapamayacağı

tartışmaları, ancak 18 Nisan 1999 seçimleriyle son bulmuştur. Aslında MHP’nin

1990’lardaki seçim haritası irdelendiğinde, bu dönemde Parti’nin geleneksel oy

tabanını önemli ölçüde değiştirdiği gözlenmektedir. MHP Orta Anadolu’daki

“milliyetçi–muhafazakâr kaleleri”ni elinde tutmaya devam ederken, bu coğrafyaya

Akdeniz’in önemli bir kısmını da eklemeyi başarmıştır. Nitekim MHP, 1999

seçimlerinde, tarihindeki en yüksek oyu almıştır. Seçimlere “Lider Ülke Türkiye”

sloganıyla giren MHP, aldığı % 18’lik oyla iktidar ortağı olmuştur. Parti’nin 1987

seçimlerinde % 2,9 oranında oy aldığı göz önüne alındığında, on yılda takdire değer

bir noktaya ulaşıldığı görülmektedir (bkz. Tablo 2).

1990’lı yıllarda PKK terörü ve Kürt meselesi karşısında gördüğü destek, MHP’yi hiç olmadığı kadar güçlendirmiş ama bu arada aşırı laikçi ve İslam’a mesafeli tutumu da yeni sorunlara yol açmıştır.

9

Page 10: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

Tablo 2. 1980 Sonrası MHP’nin genel ve yerel seçimlerde aldığı oylarMHP’nin genel seçimlerde

aldığı oy% MHP’nin yerel seçimlerde

aldığı oy (İl Genel Meclisi)%

1987 2.9 1989 4.1

1991 16.9 1994 7.9

1995 8.2 1999 17.1

1999 18.0 2004 10.4

2002 8.4

2007 14.3

18 Nisan 1999 seçim sonuçlarını “Türkiye Harekete Geçti” afişi ile karşılayan

MHP’de, seçim sonuçları parti yönetiminin dahi beklemediği büyük bir sürpriz

olarak değerlendirilmiştir. Seçimlerden hemen sonra yapılan analizlerde MHP’nin

seçim başarısı, yükselen milliyetçilik dalgası, Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye

getirilmesi ve 28 Şubat süreci ile izah edilmeye çalışılırken, MHP’nin yenilenen yönetim

yapısında, “yapıcı-uzlaşmacı yeni siyaset dili” ihmal edilmekteydi. 28 Şubat süreci

sonrasında yapılan 18 Nisan 1999 seçimlerine “ürkek değil, erkek” söylemini yaygın

biçimde kullanarak giren MHP, seçmene RP’nin yapamadığını kendisinin yapacağını

vaat ediyordu. Bu sahici söylem, muhafazakâr-milliyetçi kesimde ciddi bir karşılık

bulurken, MHP de tarihinde almadığı oyu almıştır.

MHP’nin 18 Nisan 1999 seçimlerinde aldığı oyu sadece konjonktürel bir başarı olarak

görmek kolaycı ve eksik bir yorum olacaktır. MHP’nin başarısında, Parti’nin 1980 sonrası

geçirdiği değişimin, Bahçeli yönetiminde “başkalaşmadan değişen” temel yapının,

politikalarını daha rafine haline getirmesinin,7 toplumsal değerlerle beslenen açık,

özgürlükçü, ahlaki meşruiyeti esas alan tutumunun etkisini göz ardı etmemek gerekir.8

1990’lı yıllarda seçmen davranışında yaşanan değişim neticesinde, seçmen kitlesinin

dörtte birini oluşturan bir grubun, bütün partilere karşı mesafeli bir tutum geliştirmesi

ve kararlarını oldukça kişiselleşmiş bir muhakeme sonucunda vermesi ile son olarak

bu grubun daimi temsilcisi olan bir partinin olmayışı dikkatleri çekiyordu. Bu

kitlenin önemli bir kısmı 1995 seçimlerinde “Refahlılaşmadan” Refah Partisini, 1999

seçimlerinde ise “MHP’lileşmeden” MHP’yi desteklemişlerdi.9 Bu “özgür seçmen”ler,

1999 seçimlerinde MHP’nin seçim başarısında önemli bir rol oynarken, MHP’nin de

süreci hızlandırması ile 2002 seçimlerinde MHP’yi de terk ederek Adalet ve Kalkınma

Partisi (AK Parti)’ne yönelmişlerdi.

7. Metin Heper, Metin, “‘Başkalaşmadan’ Değişen Milliyetçi Hareket Partisi”, Türkiye Günlüğü, 1999, 55, s. 12.8. Vedat Bilgin, “18 Nisan Seçimleri Üzerine” Türkiye Günlüğü, 1999, 55, s. 9–10.9. Naci Bostancı, “Seçimler ve Ülkenin Geleceği”, Türkiye Günlüğü, 1999, 55, s. 48.

MHP’nin 18 Nisan 1999 başarısında,

Parti’nin 1980 sonrası geçirdiği

değişimin, Bahçeli yönetiminde

“başkalaşmadan değişen”

temel yapının, politikalarını

daha rafine haline getirmesinin,

toplumsal değerlerle

beslenen açık, özgürlükçü, ahlaki

meşruiyeti esas alan tutumunun etkisini göz ardı

etmemek gerekir.

10

Page 11: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

28 Şubat sonrası, çerçevesi askerler tarafından çizilen siyaset sahnesinde dar alanda

sıkışan ve 18 Nisan seçimleri öncesi verilen seçim vaatlerinin altında kalan MHP, bu

ikircikli tutumu sonucunda “Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilmiş” ve 3 Kasım 2002’de

barajın altında kalmıştır.10 MHP’nin 18 Nisan seçimlerinde başarı kazanmasının nedeni

olarak gösterilen “devletçi merkez-toplumcu merkez” dikotomisi, 3 Kasım seçimlerinde

yaşanan başarısızlığın da nedeni olmuştur. Milliyetçi hareketin başlangıç yıllarında

da tartışma konusu olan “toplumcu milliyetçilik-devletçi milliyetçilik” düalizmini

bu seçimlerde MHP, bunaltıcı bir biçimde yaşamış ve bu tarihsel sorun karşısında

tercihlerini netleştirememiştir.

3 KASIM 2002’DE NE OLDU?

3 Kasım seçimleri sonrası yapılan değerlendirmelerde, çoğunlukla Parti’nin 18 Nisan

seçimleri sonrası koalisyon hükümetinin kuruluş aşamasından başlayarak, başörtüsü

konusunda yapılan hataların, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşananların, 18

Nisan öncesi slogan haline getirilen “ürkek değil, erkek siyaset” tavrının unutulmasının11

etkisi olduğu öne sürülmektedir. 18 Nisan öncesinde önüne gelen altın değerindeki

fırsatı iyi bir biçimde değerlendirip 1991 seçimleri sonrası RP’ye terk ettiği muhafazakâr

kesimlerle yeniden barışan MHP, seçim sonrasında bu tavrını değiştirmiştir. İktidarı

döneminde başarılı bir sınav veremeyen MHP, bu kesimlerle irtibatını kaybetmiş ve

yeni bir sosyolojik kırılma yaşamıştır.

İktidar pratiği içinde MHP, seçmen tabanının aksine heyecansız, donuk, statükoyu

korumayı amaçlayan bir politika tercihi içinde olmuştur. 18 Nisan seçimleri öncesi

merkez sağ partilerin seçmenle kuramadığı “sahih ilişkiyi” ve sıcak teması kurarak

toplumsal merkeze oturan MHP, iktidarında bu ittifakı devam ettirememiş ve tabanını

küstürmüştür. 3 Kasım 2002 tarihine alınan seçimlerde yeniden barajın altına düşen

MHP için bu sonuç, tam bir şok etkisi yapmıştır. % 8.4 oranı kimseyi tatmin etmemiş

ancak merkez sağ partilerin tasfiyesi, MHP’deki krizin hafif atlatılmasını sağlamıştır.

MHP, 3 Kasım 2002 seçimlerinde klasik oy oranının en alt seviyesine inerken, 22

Temmuz 2007 seçimleriyle yeniden Orta Anadolu ve Doğu Akdeniz bölgelerine

de dönmüştür. 2002’de Parti’nin gelişmiş batı bölgelerindeki oyları azalırken, bu

bölgelerde MHP yerini Genç Parti’ye bırakmıştır. MHP seçmeni ve Genç Parti seçmeni

çok kaba bir gözlemle aynı gibi gözükse de, sosyolojik referanslar bakımından farklılık

taşıyorlardı. MHP’nin, 18 Nisan 1999 seçimlerinde, yeni seçmenlerle kurulan ilişkinin

10. Bilgin, . Bilgin, a.g.e., s. 8.11. Ahmet Turan Alkan, “Seçimlerin Ruhu”, . Ahmet Turan Alkan, “Seçimlerin Ruhu”, Türkiye Günlüğü, 2002, 70, s. 11-12.

MHP’nin 18 Nisan seçimlerinde başarı kazanmasının nedeni olarak gösterilen “devletçi merkez-toplumcu merkez” dikotomisi, 3 Kasım seçimlerinde yaşanan başarısızlığın da nedeni olmuştur.

11

Page 12: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

ve oya tahvil edilen desteğin, neden 3 Kasım 2002 seçimlerinde tekrarlanamadığı ve

özellikle İç Anadolu bölgesindeki klasik seçmenin neden AK Partiye yöneldiği sorusunu

cevaplaması gerekmektedir. MHP’nin cevaplaması gereken bir diğer soru ise, 18 Nisan

1999 seçimlerinde kendisine yönelmiş olan % 5 oranındaki bir seçmen kitlesini neden

kalıcı hale getiremediğidir.

22 TEMMUZ 2007: TABAN DEĞİŞTİREN PARTİ

3 Kasım 2002 seçimlerinde % 8,4 oranında oy alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)

dışında kalan MHP, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde oylarını % 85 oranında artırarak

% 14,3 oranına ulaşmıştır. Seçim öncesinde yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimi kriziyle

ilgili olarak da MHP, TBMM’nin önemine vurgu yaparak pozitif bir tavır takınmıştır.

Dolayısıyla 18 Nisan seçimleri sonrasında parlamento dışında kalmasına sebep olan

“Cumhurbaşkanlığı seçimi” konusu bir kez daha MHP’nin önüne gelmiş ve Parti yönetimi

bu defa süreci daha iyi yöneterek Parti’yi barajın üstüne taşımayı başarmıştır.

AK Parti ile birlikte seçimin galipleri arasında yer alan MHP, Akdeniz, Orta Anadolu ve İç

Batı Anadolu gibi klasik oy tabanından daha çok Ege, Marmara ve Trakya bölgelerinden

Türkiye ortalamasının üzerinde oy almıştır. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç

büyük ilde MHP 2002 seçimlerine göre oylarını iki katına çıkarmıştır. Bu seçimlerde

MHP, 1999 seçimlerinde Demokratik Sol Parti (DSP)’ye, 2002 seçimlerinde Genç Parti

(GP)’ye oy veren kentli kesimlerin desteğini almayı başarmıştır. MHP 2002 seçimleri

ile birlikte klasik tabanını AK Partiye kaptırmış görünürken, seçim coğrafyasını batı

bölgelerine doğru ilerletmiştir. Seçim sonuçları gazetelerde “MHP’yi sol oylar meclise

taşıdı” şeklinde yer almıştır.

MHP 22 Temmuz seçimlerinde sadece seçim coğrafyasını değiştirmekle kalmamış,

listelerini de değiştirmiştir. Kısmen camianın dışında olan Gündüz Aktan, Füsun

Koroğlu, Deniz Bölükbaşı gibi isimleri Parti’ye davet ederken, “ulusalcı cepheyi” de

küstürmemeye dikkat etmiştir. Parti, yeni bir vitrin düzenlemiş ve yaşadığı değişimi

somut olarak aday listelerine yansıtmıştır. Bu vitrin tercihi ve yaşanan değişim, Parti’nin

geleneksel oy depoları olarak bilinen Orta Anadolu’da zayıflamasına neden olurken,

batıda oylarını yükseltmesini sağlamıştır. GP’den dönen bu oyların yanında, MHP’nin

22 Temmuz seçimlerinde özellikle CHP tabanından önemli bir destek sağladığı da

gözlenmektedir. CHP’nin güçlü bir seçmen desteğine sahip olduğu Ege ve Marmara

bölgelerinde, Türkiye ve Orta Anadolu ortalamasının üzerinde bir oy alan MHP, bu

seçim bölgelerinde CHP tabanından önemli bir oy almıştır.

AK Parti ile birlikte seçimin galipleri arasında yer alan

MHP, Akdeniz, Orta Anadolu ve

İç Batı Anadolu gibi klasik oy

tabanından daha çok Ege, Marmara

ve Trakya bölgelerinden

Türkiye ortalamasının

üzerinde oy almıştır.

12

Page 13: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

Kampanya döneminde sert bir mizaç takınan Devlet Bahçeli’nin bu tavrı ve özellikle

de miting alanına “urgan atması”, MHP tabanında önemli bir destek görmüştür. Sınır

ötesinden yapılan kışkırtıcı ve sert açıklamalarla adım adım yükselen milliyetçi dalga,

22 Temmuz seçimlerinde MHP’de ifadesini bulmuştur. Bununla birlikte Demokratik

Toplum Partisi (DTP)’nin seçimlere bağımsız adaylarla girmesiyle birlikte, TBMM

içerisinde bu partiyi dengeleyecek bir unsur olarak MHP’nin görülmesinin ve MHP’nin

parlamento içerisinde yer alması gerektiği yönündeki algının, MHP’nin bu seçimlerdeki

başarısının temel faktörleri arasında sayılması gerekmektedir.

Burada vurgulanması gereken bir diğer nokta, AB üyelik müzakereleri ile başlayan

dönemde, üye ülkelerin Türkiye’den akla hayale gelmez isteklerinin ve iç kamuoyunun

hassasiyetlerinin fazlaca dikkate alınmamasının yol açtığı milliyetçi reflekstir. Bu

refleks, ulusalcı bir çizgide duran CHP’den çok MHP’ye yönelmiştir. MHP’nin 2002–

2007 oy değişim haritası incelendiğinde, bu partinin AK Parti’nin oy oranın görece

düşük olduğu yerlerde oyunu önemli ölçüde artırdığı görülebilir.

DENİZLERE ULAŞAN MHP

3 Kasım 2002’den 22 Temmuz 2007’ye gelindiğinde, belirli yerlerde MHP’nin oylarının

düştüğü, buna mukabil bazı yerlerde de yüksek oy artışları sağladığı görülmektedir (bkz.

Harita 1 ve Harita 2). Oy değişimi haritasında, MHP oylarının en çok arttığı iller kırmızı

ile renklendirilmiş, ülke ortalamasına yakın artış gösteren iller ise, beyaz bırakılmıştır.

Oyların ülke ortalamasına göre daha az arttığı iller açık mavi, oy oranlarının mutlak

olarak düştüğü iller ise koyu mavi ile renklendirilmiştir.12

22 Temmuz 2007’deki oy dağılımı, seçimlerden sonra MHP’nin denizlere ulaştığı

şeklinde yorumlansa da aslında bu gelişme, yeni bir gelişme olmayıp, ilk defa 1995

seçimlerinde görülmüş ve günümüze kadar artarak devam etmiş bir eğilimdir.

MHP’nin seçim coğrafyasında 1980 sonrası yaşanan değişimler, Parti’nin ağırlık

merkezini Orta Anadolu’dan Akdeniz’e taşımıştır.

1990’ların başında % 3 dolayında oy alan MHP, bu oyların büyük çoğunluğunu sadece

belirli bir bölgeden alabiliyordu. Zeyneloğlu bu durumu şöyle değerlendirmektedir:

MHP’nin görece en güçlü olduğu ve mutlak oy oranını % 5’in üzerine çıkarabildiği

az sayıda ilin tümü, Türkiye’deki “Alevi kuşağının” içinde veya hemen bitişiğinde

yer almaktadır. 12 Eylül öncesi dönemden kalan bir “gelenek” ile MHP, Alevilerin

12. Sinan Zeyneloğlu, “MHP Ege ve Akdeniz’de”, Aydınlık Dergisi, 2007, 1047.. Sinan Zeyneloğlu, “MHP Ege ve Akdeniz’de”, Aydınlık Dergisi, 2007, 1047.

MHP’nin seçim coğrafyasında 1980 sonrası yaşanan değişimler, Parti’nin ağırlık merkezini Orta Anadolu’dan Akdeniz’e taşımıştır.

13

Page 14: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde “Alevi olmayanların” kanalize oldukları bir

parti konumundadır.13

2007 seçimlerinde bu taşınma neredeyse tamamlanmıştır. Bunun yanında MHP, Ege

ve İç Batı Anadolu’dan ülke ortalamasının üzerinde bir oranda oy alır hale gelmiştir.

MHP, 22 Temmuz’da ülke genelinde kayıtlı seçmenlerin % 14,3’nün oyunu alırken, bu

oy artışını salt şehit cenazelerine ve seçmenin Kuzey Irak konusundaki hassasiyetine

bağlamak çok doğru değildir. Zira aynı hassasiyetin güçlü olduğu diğer bölgelerde,

örneğin Karadeniz bölgesinde MHP’nin oyu, ülke ortalamasının altında kalmıştır.

İDEOLOJİ DEĞİŞİKLİĞİ Mİ STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ Mİ?

Devlet Bahçeli’nin MHP lideri olması, basit bir isim değişikliğinden öte, tesirleri

bugün de devam eden önemli bir siyaset değişikliğinin işaretiydi. Bahçeli’nin Parti’ye

kazandırdığı vizyon, onun Grup Toplantısında söylediği şu sözlerde daha net biçimde

görülmektedir:

Türk milliyetçileri, aziz Cumhuriyetimizin büyük tehditlere maruz kaldığı karanlık

yıllarda gözlerini kırpmadan mücadele ederken ve bu mücadelenin akabinde

en ağır haksızlıklara uğrarken, bugün Milliyetçi Hareket’ten devlet adına tavır

bekleyenlerin, o günlerde hangi görevlerde bulundukları ve milliyetçi gençlere

hangi gözle baktıkları bizce çok iyi bilinmektedir.14

Bu sözün arka planında MHP’nin artık devletle olan ittifakını bozduğu ve Parti’nin

daha sivil ve toplumsal merkezi esas alan bir siyasete doğru evrildiği gözlenmektedir.

MHP’nin bu tavrını ne kadar devam ettireceği ve özellikle Kürt meselesi, Avrupa Birliği

(AB), Kuzey Irak, Kıbrıs, Anayasa değişikliği gibi sıcak bir gündemle karşılaştığında

nasıl bir tepki vereceği tam olarak bilinmemektedir. Bunun yanında bu değişimin

mevzii bir değişiklik mi yoksa ciddi bir paradigma değişikliği mi olduğu hususunda da

farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bunların ötesinde, MHP’de yaşanan bu değişikliğin

“ideolojik bir değişiklik mi yoksa stratejik bir değişiklik mi” olduğu sorusunun cevabı

da henüz netleştirilmiş değildir.

MHP’nin merkeze doğru hareketinin bir diğer önemli göstergesi, MHP’nin DTP’lilere

yaklaşımı meselesinde yaşanmıştır. TBMM’de DTP ile MHP arasında yaşanacak

muhtemel gerginlik senaryoları, Bahçeli’nin DTP’lilerle el sıkışmasıyla boşa çıkmıştır.

MHP’nin giderek bir bölge partisi haline geliyor olmasının ve geleneksel tabanını

13. Zeyneloğlu, . Zeyneloğlu, a.g.e.14. “MHP, Ergenekon’un dışında nasıl kaldı”, . “MHP, Ergenekon’un dışında nasıl kaldı”, Hürriyet, 23 Ağustos 2008.

Devlet Bahçeli’nin MHP lideri olması,

basit bir isim değişikliğinden

öte, tesirleri bugün de devam

eden önemli bir siyaset

değişikliğinin işaretiydi.

14

Page 15: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

kaybetmesinin, orta vadede önemli bir kimlik krizinin yaşanmasına neden olup

olamayacağı zamanla anlaşılacaktır. Bunun yanı sıra, 2007 seçimlerinde camianın

dışından devşirilen ve ülkücü tabanın benimsemediği adayların parti vitrinine

çıkarılması gibi hususların ne tür sonuçlar doğuracağını görmek için de beklemek

gerekmektedir.

Soğuk Savaşın zirvede olduğu 1980’li yıllarda dahi Doğu ve Güneydoğu Anadolu

bölgelerinden yana dengeli bir oy dağılımına sahip olan MHP’nin bugün geldiği

nokta, toplumsal barışın tesisi bakımından aslında hem parti hem de ülke için ciddi bir

sıkıntı oluşturmaktadır. MHP’nin seçmen desteği bakımından bir bölge partisi haline

dönüşmesi, uzun vadede Parti’nin önemli bir varoluş sorunu yaşamasına neden olacak

bir gelişmenin işaretlerini vermektedir.

Başörtüsü meselesinin çözümünde CHP’nin oynadığı role benzer bir misyonu, Kürt

meselesinin çözülmesinde elinde bulunduran MHP’nin bu meselede alacağı tavır,

meselenin akıbetini de tayin edebilir. MHP’nin bu tavrını ne kadar devam ettireceği

ve yukarıda da değinildiği üzere, Anayasa değişikliği gibi sıcak bir gündemle

karşılaştığında nasıl bir tepki vereceği bilinmemektedir. Türkiye’nin “yüzyıllık meseleleri”

arasında yer alan sıcak gündem maddeleri hakkında MHP’nin statükoya teslim olan

“dar milliyetçi” bir bakış açısı mı geliştireceği yoksa daha kuşatıcı ve stratejik derinliği

olan bir politika mı benimseyeceği, Parti’nin önümüzdeki dönemde yol haritasını da

tayin edecektir. Bu meselelerden yana MHP’de akılların hayli karışık olduğu ve birtakım

ortak düşüncelere ve politikalara henüz ulaşılamadığı izlenimi edinilmektedir. Kürt

meselesi gibi sıkıntılı bir meselede Alparslan Türkeş’in yaklaşımı yer yer daha kapsayıcı

ve kucaklayıcı iken, Bahçeli’nin bu sorunda ikircikli bir tutum içinde olduğu rahatlıkla

tespit edilebilmektedir. “Çiçek bahçesi” terimi camiada yoğun eleştirilere maruz kalsa

da, Devlet Bahçeli, MHP’nin siyasetinin “toplumsal merkezin siyasal izdüşümü” üzerine

inşa edileceğinin önemli işaretlerini vermiş bulunmaktadır.

MHP’nin, milliyetçi düşüncenin ülkemizdeki kurucu babalarından Diyarbakır’lı Ziya

Gökalp’in “Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir. Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir”

sözündeki derinlik yerine, dar bir bakışla millet kavramını ‘etnisite’ üzerine inşa

etmeye çalışması, imparatorluk bakiyesi bir ülkede doğal olarak sorunlara yol

açmaktadır. Oysa MHP, ilk belediye başkanlıklarını Bingöl ve Malatya’da kazanmış

bir partidir. Geçmişte yoğun itirazların dile getirildiği Kürtçe televizyon meselesinde

yapılan eleştirilerin bugün çok da anlamlı olmadığı görülürken, MHP’nin bu meseledeki

yaklaşımının “Ankara merkezli değil, İstanbul merkezli” olması icap etmektedir.

Başörtüsü meselesinin çözümünde CHP’nin oynadığı role benzer bir misyonu, Kürt meselesinin çözülmesinde elinde bulunduran MHP’nin bu meselede alacağı tavır, meselenin akıbetini de tayin edebilir.

15

Page 16: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

AB ve Kıbrıs meselelerinde reddiyeci bir tavır içinde olan MHP’nin bu sorunların

çözümsüzlüğe mahkûm edilmesinin Türkiye’nin çıkarına olmadığını görüp ona göre

çözüm yolları bulması ve bunu topluma anlatması gerekmektedir. AK Parti’nin bu

konularda inisiyatif alması karşısında, kendisini doğrudan muhalefet cephesinde

konumlandıran MHP’nin bu tavrı, sosyolojik gerçekliklerle de çelişmektedir. Kaldı ki,

ideolojik duruştan öte, pratik olarak bu meselelerin çözülmemesi, Türk dış politikasını da

ipotek altına almaktadır. Bu meselelerde “küçük Türkiye milliyetçiliği”nin sorgulanması

gereklidir15 ve MHP’nin jeopolitiğin ve coğrafyanın tayin edici gücüne inanması

gerekiyor.

MHP programında ve seçim bildirgelerinde Anayasa ve devletin düzeni konusu uzun

biçimde ele alınmaktadır.16 Bu metinlerin yok sayılması, milliyetçi tabanın talepleriyle

de örtüşmemektedir. Özellikle, MHP’yi iktidar yapan ve hareket için tabiri caizse siyasal

bir manifesto olan 18 Nisan 1999 seçim bildirgesi, gerçekten önemli bir metindir.

Bu bildirgenin başlangıç kısmı dâhil, “nasıl bir parti, nasıl bir devlet, nasıl bir siyaset”

bölümleri ve “demokratikleşme” bahsinin ele alındığı kısımlar yeniden okunduğunda,

MHP’nin anayasayı “gerçek bir toplum sözleşmesi belgesi” olması için yeni baştan ele

alacağı vaat edildiği görülecektir. Dolayısıyla MHP’nin bu sıcak gündem maddeleri

karşısında statükoya teslim olmadan, milletin tarihinden aldığı güçle daha özgüvenle

hareket etmesi, hem ülke menfaatleri hem de milliyetçi tabanının “tarihsel talepleri”

bakımından büyük önem arz etmektedir.

Bahçeli’nin MHP’yi toplumsal merkeze taşımak isteyen tavrının 2002’den bu yana

yaşananlar göz önüne alındığında ne kadar manidar olduğu aşikârdır. Bahçeli, Genel

Başkan olduğundan bu yana, Parti’yi “operasyonel bir örgüt haline getirmek isteyenlere”

ısrarla karşı durmuş ve ülkücüleri sokaktan uzak tutmuştur. Bahçeli’nin TBMM’nin açılış

törenleri sırasında DTP’lilerin elini sıkması ve daha sonra Hasip Kaplan’ı yanına alarak

oturması, devlet adamı ciddiyeti kadar toplumsal barışın sağlanması bakımından da

önemli bir tavırdır.

Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Ülkücü kardeşlerim

ve milliyetçi Türk gençliği, hain tahrikler karşısında sokaklara çıkmayacak, bölücülerin

Türkiye için tezgâhladığı oyuna alet olmamaya azami dikkat gösterecek ve hiçbir şart

altında bir kardeş kavgasının tarafı haline gelmeyecektir”17 diyerek, MHP’yi sokağa

çekmek isteyenlere en yetkili ağızdan cevap vermiş ve bir anlamda milliyetçi hareketin

de yönünü belirlemiştir.

15. Mümtaz’er Türköne, “‘Küçük Türkiye’ milliyetçiliği”, . Mümtaz’er Türköne, “‘Küçük Türkiye’ milliyetçiliği”, Zaman, 20 Şubat 2009.16. Lider Türkiye’ye Doğru, Milliyetçi Hareket Partisi Seçim Beyannamesi, 18 Nisan 1999; Türkiye’nin Onurlu Geleceği, Milliyetçi Hareket Partisi Seçim Beyannamesi, 3 Kasım 2002.17. “Bahçeli: Ülkücü kardeşlerim hain tahrikler karşısında sokağa çıkmayacak”, . “Bahçeli: Ülkücü kardeşlerim hain tahrikler karşısında sokağa çıkmayacak”, Milliyet, 19 Eylül 2006.

16

Bahçeli, Genel Başkan

olduğundan bu yana, Parti’yi “operasyonel

bir örgüt haline getirmek

isteyenlere” ısrarla karşı durmuş ve ülkücüleri

sokaktan uzak tutmuştur.

Page 17: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

Bahçeli zaman zaman bu serinkanlı ve mutedil tavrını değiştirse de, ülkenin son on yılı

mercek altına alındığında, Bahçeli’nin ne kadar önemli bir işlev icra ettiği net olarak

görülebilir. Bahçeli’nin “illegalite”yle MHP arasına kalın bir çizgi çekerek partisini

provokasyonlardan uzak tutan tavrı, Türkiye’de demokrasinin olgunlaşması bakımından

hayati önem taşımaktadır. Son seçimlerde parti bünyesine kattığı ulusalcı figürlere

rağmen Bahçeli’nin, MHP’yi bilinçli bir biçimde “ulusalcı dalganın” dışında tutması ve

yapılan onca kampanyaya rağmen bu tavrından vazgeçmemesi, milliyetçi hareketin

geleceği açısından olumlu gelişmelerdir. MHP’nin merkeze açılım stratejisini devam

ettirip, Alevi meselesinde olduğu gibi Kürt meselesinde de ezber bozan bir açılım

yapması, partinin sahiciliğini artıracak ve sosyolojik karşılığını tahkim edecektir.

MHP, YEREL SEÇİMLER VE GELECEK

28 Mart 2004 yerel seçimlerinde İl Genel Meclisinde % 10,4, Belediye Başkanlığı

seçiminde % 10,1 ve Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde % 5,5 oy alan MHP, aslında

2007 seçimlerinde nasıl bir oy alacağının işaretini üç yıl önceden vermiştir. İl Genel

Meclisi ve Belediye Başkanlığı seçimlerinde aldığı oy birbirine yakın olan MHP’nin

Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oylarının yarı yarıya azaldığı görülmektedir.

Bu rakamlar, MHP’nin gelişmiş batı bölgelerine doğru bir atılım içinde olsa da, son

tahlilde metropollerde hala ciddi sorun yaşadığını ortaya koyuyor.

1999 seçim sonuçları ile 2004 seçim sonuçları mukayese edildiğinde, MHP oylarının

önemli ölçüde azaldığı gözlenmektedir. 2004 yerel seçimlerinde MHP, büyükşehir

belediyelerinden hiç birini kazanamazken; 65 il belediyesinden 4’ünü, 847 ilçe

belediyesinden 125’ni, 2.281 belde belediyesinden 336’nı kazanmıştır.

2002 seçimleri sonrası ortaya çıkan iki partili sistemde, CHP ayağının zayıf kalıp

iktidar alternatifi olamaması dolayısıyla 2007 seçimlerinde AK Parti karşısında sistemi

dengelemek üzere MHP parlamentoya girmiştir. Önemli bir desteğe sahip AK Parti

karşısında, CHP ve MHP blokunun iktidar alternatifi olması, bir siyasal mühendislik

olarak tasarlanmış olsa da, beklenen sonucun ortaya çıkmadığı bilinmektedir. AK

Parti’nin siyasal alanı tamamen kapatan duruşu, CHP ve MHP’nin ciddi bir temsil krizi

yaşamasına neden olmaktadır. Bu krizin, özellikle yerel seçimler öncesi en fazla CHP’de

yaşandığı gözlenmektedir.

AK Parti’nin siyasi tekelini kırmak ve en azından iktidara alternatif olabilmek için hem

MHP’nin hem de CHP’nin yerel seçimler öncesi önemli açılımlar yapmaya başladıkları

bilinmektedir. CHP’nin muhafazakâr kesimlere karşı “çarşaf açılımı” ile MHP’nin “Alevi

açılımı”, bu sürecin tipik adımlarından olduğu söylenebilir.

17

MHP’nin merkeze açılım stratejisini devam ettirip, Alevi meselesinde olduğu gibi Kürt meselesinde de ezber bozan bir açılım yapması, partinin sahiciliğini artıracak ve sosyolojik karşılığını tahkim edecektir.

Page 18: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

MHP, 1995 seçimlerinden bu yana sürdürdüğü “denizlere açılma” eğilimini 2009

seçiminde de sürdürecek gibi gözükürken, özellikle son dönemde “ulusalcı kesimle”

arasına koyduğu mesafe nedeniyle oylarında bir miktar düşme yaşayabilir. MHP’nin

ulusalcılığı dışlayan ve geleneksel değerlere vurgu yapan ‘Türk-İslamcı’ siyasal çizgisi

batı bölgelerinde MHP’nin işini zorlaştırırken; Orta Anadolu ve Akdeniz gibi

geleneksel MHP seçmenin olduğu yerlerde işini kolaylaştırmaktadır. Öte yandan,

özellikle mezhep farklılıklarının yoğun yaşandığı yerleşim birimlerinde, Kürt ve Türk

nüfusun birlikte yaşadığı yerlerde, MHP görece daha yüksek bir seçmen desteğine

sahiptir.

Parçalı bir seçim coğrafyasına sahip olan MHP’nin bu haritayı kısa vade değiştirerek,

ülke genelinde dengeli bir seçmen desteğine sahip olması halen zor gözükmektedir.

Özellikle Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde

MHP’nin desteği, tarihinde olmadığı kadar düşmüş durumdadır. Parti’nin bu

bölgelerdeki oy ortalaması, ülke genelinin oldukça altında seyretmektedir.

MHP’nin batı bölgelerinde, il düzeyinde olmasa dahi, birçok ilçede bu seçimlerde

belediye başkanlıklarını kazanması sürpriz olmayacaktır. Özellikle Doğu ve

Güneydoğu Anadolu illerinden yoğun göç alan yerleşim yerlerinde yükselen milliyetçi

dalgaya karşı MHP’nin sistemin sigortası olarak görülmesi, bu partiye olan teveccühü

yükseltmektedir.

Bu seçimlerde MHP yönetimini zorlayacak önemli bir gelişme, partinin geleneksel

oy tabanının hâkim olduğu İç Anadolu bölgesinde istediği düzeyde bir destek

bulamaması durumunda yaşanacaktır. MHP’nin Kırıkkale, Kırşehir, Çankırı, Çorum,

Yozgat, Kastamonu, Niğde gibi geleneksel olarak güçlü seçmen desteğine sahip

olduğu illerde belediye başkanlıklarını kazanamaması, parti içi tartışmaların

yoğunlaşmasına neden olacaktır. Bunun yanında 2004 seçimlerinde kazanılan Niğde,

Kastamonu, Iğdır ve Gümüşhane illerinde belediye başkanlıklarının kaybedilmesi ise,

diğer partilerin harekete geçmesi için yeter sebep olacaktır.

18

Bu seçimlerde MHP yönetimini

zorlayacak önemli bir

gelişme, partinin geleneksel oy

tabanının hâkim olduğu İç Anadolu

bölgesinde istediği düzeyde

bir destek bulamaması durumunda

yaşanacaktır.

Page 19: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

SONUÇ

MHP’nin 9 Şubat 1969’da başlayan serüveni, 40. yılını tamamlamış bulunmaktadır.

% 2’lerle başladığı siyasi yolculuğunda % 18’lere ulaşan MHP’nin yakın dönem tarihi

irdelendiğinde, Parti’nin bir kriz sarmalı içinde hareket ettiği tespit edilebilir. 1991

seçimlerinde RP ile kurduğu ittifak neticesinde parlamentoya giren Parti, Muhsin

Yazıcıoğlu ve ekibinin ayrılmasıyla önemli bir kayıp yaşamıştır. Bu kayıp, Muhsin

Yazıcıoğlu’nun büyük bir seçmen desteğine sahip olmasından ziyade, temsil ettiği

misyondan kaynaklanmaktadır.

Bu ayrışma, Parti’nin favori olarak girdiği ve tüm toplumsal ve siyasal sürecin lehinde

olduğu 1995 seçimlerinde barajın altında kalmasına neden olmuştur. Parti 1999

seçimlerinde tarihindeki en yüksek oyu alırken, yaşanan ekonomik kriz ve deprem

felaketi nedeniyle alınan erken seçim kararı sonrasında yeniden barajın altında

kalmıştır. Bu dönemde MHP, yeni bir kriz dönemine girmiş ve parti içi muhalefet,

genel başkana karşı eleştirilerini yükseltmeye başlamıştır. 2004 yerel seçimlerinde MHP

barajın üstüne çıkarak kısmen de olsa bu krizi aşarken, bu defa da Orta Anadolu’daki

kalelerini tek tek kaybetmeye başlamıştır. MHP 2004 ve 2007 seçimleriyle birlikte bir

bölgesel güç olmaya başlamış ve ülke genelindeki dengeli oy dağılımını kaybetmiştir.

MHP’nin bugün geldiği noktada, toplumsal merkeze doğru açılımlarını devam

ettirmesi sürpriz olmayacaktır. Baykal yönetimindeki CHP’nin ciddi bir iktidar alternatifi

olamaması, mevcut şartlarda önemli bir değişiklik olmadığı takdirde, orta vadede

CHP’nin yerini MHP’nin alacağının işaretini vermektedir. Ancak bu noktada, daha önce

de ifade edildiği gibi, MHP’nin fazla ihtiyatlı bir tutum geliştirdiği gözlenmektedir. AK

Parti karşıtlığı üzerine inşa edilen parti politikalarının, Tayyip Erdoğan’a duyulan sevgi

ve Erdoğan’ın yüksek popülaritesi nedeniyle, MHP oylarını artırmak yerine azaltması

muhtemeldir.

MHP’nin 2007 seçimleri öncesi çizdiği yapıcı ve pozitif tavrını, seçimlerden sonra da

devam ettirirken özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı karar, “kriz yaratan

değil, kriz çözen” bir parti algısının güçlenmesine neden olmuştur. MHP, CHP’nin “katı

laikçi” yaklaşımına karşı, AK Parti ile birlikte hareket eder bir görüntü vererek tabanı

elinde tutmayı başarmıştır. Bu siyasi tavır, MHP’nin mevzi kazanmasına sebep olmuş

ancak bu tavrın devam ettirilmesinde yaşanan sorunlar, Parti’yi yeniden eski konumuna

döndürmüştür.

Devlet Bahçeli, son dönemde MHP’nin siyasi eksenini “muhafazakâr milliyetçiliğe”

kaydırmak istemektedir. MHP, TBMM’nin iradesini bürokratik seçkinlere karşı

19

MHP 2004 ve 2007 seçimleriyle birlikte bir bölgesel güç olmaya başlamış ve ülke genelindeki dengeli oy dağılımını kaybetmiştir.

Page 20: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

savunurken, aslında bir nevi kitle partisi gibi davranmaktadır. Parti bazı konularda

milletin önüne AK Parti’nin benimsediği çözümleri koymaktadır. MHP, son dönemde

yaptığı hamlelerle, genişleme alanı olarak AK Parti’nin tabanını görmekte ve AK Parti

tabanına seslenmek istemektedir. Bu çerçevede Bahçeli’nin, partisini Ergenekon

hadisesinin dışında tutması gerçekten önemli bir başarıdır. Bu pozitif tavrın “ulusalcılık,

anayasa değişikliği, asker-siyaset ilişkilerinin normalleşmesi” gibi konularda da

devam ettirilmesi gerekmektedir. Ancak bu hamlelerin beklenen olumlu desteği

sağlayabilmesi için, günübirlik olarak değil, uzun vadeli bir biçimde kurgulanması icap

etmektedir.

MHP, CHP’yi denklemin dışına itecek ve kendisini merkeze taşıyıp orta vadede iktidar

alternatifi yapacak bir strateji izleyebilir. Bu noktada MHP’nin Alevi açılımında olduğu

gibi, saman alevi gibi yanıp sönen münferit hamleler değil, istikrarlı ve sürekliliği olan

bir strateji geliştirmesi gerekmektedir. Burada MHP’nin hem kendisini hem de AK

Parti’yi aşacak bir siyasi tavır geliştirmesi icap etmektedir. Bu bağlamda MHP’nin iktidar

yürüyüşü için ayrıntıları belirlenmiş bir takvim doğrultusunda çalışmalarına devam

etmesi, kadrolarını yetiştirmesi ve yeni bir program ortaya koyması gerekmektedir.

Bu hazırlıkların görülmediği MHP’de asıl sorun, bu çalışmaların yapılmamasından

ziyade, Parti’nin “toplumdaki değişim ve reform talebini” okuyamamasından

kaynaklanmaktadır.

Siyasetini, sistemin yapısal sorunları üzerine doğrultan bir MHP, yerli ve milli değerlere

bağlı kalarak da değişimin öncüsü olabilir. MHP’nin bunu yapabilmesi için sistemle

arasına bir mesafe koyması gerekiyor. MHP’nin seçimlerden bir süre sonra politikalarını

AK Parti karşıtlığına oturtması, millet nezdinde popülaritesi sürekli artan bir AK Parti

karşısında gerilemesine neden oluyor. Oysa temel hürriyetler ve yapısal sorunlar

konusunda AK Parti’nin CHP engelini aşmasında MHP desteği hayati rol oynayabilir ve

böylece CHP’nin ana muhalefet pozisyonu MHP’nin olabilir. MHP, Cumhurbaşkanlığı

seçimi ve başörtüsü meselesinde olduğu gibi bu hedefe yönelik iki doğru hamle yaptı

ancak gerisini getiremedi. MHP, AK Parti’ye karşı doğrudan sert bir tavır geliştirmek

yerine, daha yapıcı bir siyaset izleyebilse önümüzdeki dönemde alternatif bir güce

dönüşmesi mümkün olabilir. Kaldı ki, MHP’nin pozitif bir katkı sunacağı yapısal

meseleler karşısında, bu süreçlerden daha da güçlenerek çıkacağı tezi karşısında

Parti yönetiminin, yer yer CHP benzeri bir muhalefete yönelmesi, partinin sosyolojik

karşılığını kaybetmesine neden olmaktadır.

MHP’nin zaman zaman ikircikli hale dönüşen ve çıkışını tam olarak tamamlayamayan

siyasi tavrı, Parti’nin tam olarak ne yapmak istediği sorusunun sorulmasına da neden

oluyor. Özellikle 367 tartışmaları, Cumhurbaşkanlığı krizi ve başörtüsü meselesinin

çözümü noktasında alınan olumlu tavrın sürdürülememesi, beklentilerin boşa

20

MHP’nin zaman zaman ikircikli

hale dönüşen ve çıkışını tam olarak tamamlayamayan

siyasi tavrı, Parti’nin tam

olarak ne yapmak istediği sorusunun

sorulmasına da neden oluyor.

Page 21: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

D E Ğ İ Ş İ M V E S Ü R E K L İ L İ K E K S E N İ N D E M H P

çıkmasına yol açmıştır. AK Parti’nin üstesinden gelemediği temel sorun alanlarında

MHP, çözümden yana olup merkeze oturabilir ve AK Parti, DP ve ANAP gibi partilerden

kopan seçmenler için umut olabilirdi. Fakat 22 Temmuz sonrası ortaya konan şüpheci

ve fazla ihtiyatlı yaklaşım, şimdilik, bu imkânı ortadan kaldırmış bulunuyor.

MHP’nin yerel seçimlerde 2007’de AK Parti’ye bıraktığı muhafazakâr Orta Anadolu

seçmenini geri alabilmesi şimdilik şüpheli görünüyor. MHP’nin geleneksel tabanından

kopması yanında, Parti elitlerini değiştirmesi, son seçimde yerini “seçmen

değiştirmeye” bıraktı. MHP’nin önümüzdeki dönemde gelişmiş batı bölgelerinde

daha şehirli bir seçmen tabanına oturması, uzun vadede parti için olumlu bir etki

yaratacaktır. Yalnız bu noktada Parti’nin seçim coğrafyasını ülke geneline dengeli bir

biçimde yayması gerçekliği unutulmamalıdır.

MHP’nin önümüzdeki dönemde “dar milliyetçilik” anlayışı ile “kapsayıcı milliyetçilik”

anlayışı arasında bir tercihte bulunması gerekiyor. Bu tercih, bir bakıma MHP’nin bundan

sonrası için de bir yol haritası olacaktır.

21

Page 22: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi
Page 23: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

Kaynak: Sinan Zeyneloğlu, “MHP Ege ve Akdeniz’de”, a.g.e.

Harita 1

Harita 2

Page 24: Analiz seta - file.setav.orgfile.setav.org/Files/Pdf/20140311162801_degisim-ve-sureklilik-ekseninde-mhp-pdf.pdfTürkeş’in liderliği ele almasından sonra Türkçü ve milliyetçi

S E T A A N A L İ Z

Hüseyin Yayman, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi

Bölümünden mezun oldu. Yüksek Lisansını Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve

Kamu Yönetimi Bölümünde yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde

“Türkiye’nin İdari Reform Politiği” isimli doktora tez çalışmasıyla, Siyaset Bilimi ve Kamu

Yönetimi Doktoru unvanını aldı. Halen Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi

Kamu Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi siyasi hayatının 40. yılına girmiş bulunuyor. Sağ yelpazedeki partilerle önemli oranda kesişen bir tabana sahip olan MHP, bu partilerin başarı veya başarısızlığından etkilenerek, 1980 sonrasında inişli-çıkışlı bir oy grafiğine sahip oldu. Seçim öncesi estirilen ulusalcı dalga ve Irak işgali, AB süreci ve terör odaklı tartışmalar 22 Temmuz seçimlerinde milliyetçi hareketin yeniden meclise girmesini sağladı.

Bu dönemde MHP birçok açıdan farklı bir profil çizdi. Kürt Sorununa yönelik geleneksel yaklaşımında radikal bir değişime gitmeksizin, DTP ile kamuoyu önünde çatışmamaya özen gösterdi. Aynı şekilde “millet iradesi” eksenli tartışmalarda Devlet Bahçeli benzer bir politika izledi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 367 tartışması, başörtüsü düzenlemesi ve AK Parti’ye yönelik kapatma davasında yaşanan gerilimleri, “milletin sıkıntıları” şeklinde kodlayarak bürokratik dirence karşı millet iradesi ekseninde yer aldı.

Elinizdeki çalışma, bir tarihsel analiz yaparak, MHP’yi soğuk savaş siyasal dünyasından çıkartıp Türkiye’nin bugününe taşıyabilecek vizyon arayışının MHP’nin kaderinde belirleyici olacağını savunmaktadır.

w w w . s e t a v . o r g