AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü...

12
4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı 11-13 Ekim 2017 ANADOLU ÜNİVERSİTESİ ESKİŞEHİR AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN ÖNEMİ Oğuz Gündoğdu 1 ,Özden Işık 2 ,Turgut Uzel 3 Ahmet Y. Ürüşan 4 ,Fuat Agalday 2 1 İstanbul Üniversitesi, [email protected] 2 DOHAD Yönetim Kurulu Eğitim Koordinatörü. [email protected] 3 İstanbul Kültür Üniversitesi, Geomatik Uygulama ve Araştırma Merkezi [email protected] 2 DOHAD Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] 3 Araştırmacı 4 Fizikçi [email protected] ÖZET: Ülkemizde yaşanan, 1999(Kocaeli-Gölcük-Düzce) yıkıcı depremlerinden sonra, 2009 yılında çıkartılan, Afet ve Acil Durum Yasasıyla Başbakanlığa bağlı kurulan Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) ile ilgili tüm kurumların tek çatı altında toplanması amaçlanmıştır. Böylelikle, çağdaş anlamda yeniden yapılanan afet yönetimi, zararların azaltılması yönündeki çalışmalarına hız vermiştir. 1999'dan bu yana karşılaşılan sorunlar farklılaşmış, planlama ve önlemlerin içerikleri değişmiştir. Afet Yönetiminin zarar azaltma ve hazırlık aşamalarını kapsayan risk yönetimi aşaması daha çok önem kazanmıştır. Bu aşamada erken uyarı sisteminin bir çok alanda kullanılabileceği ön görülmektedir. Bu konuda çalışmalar olmasına rağmen henüz sonuç alınamamıştır. Marmara Denizinde 7'nin üzerinde en az bir depremin olacağı bilim insanlarınca kabul edilmektedir. Erken uyarı sistemine, afet yönetim kapsamında bakıldığında, afet oluşmadan önce zarar azaltma ve hazırlık aşamalarında yapılması gerekenler son derece önem taşımaktadır. Bu aşamada yapılanlar ne kadar iyi ise afet olduktan sonra müdahale ve iyileştirme safhaları da o kadar başarılı olacaktır. Afetlerde kullanılan terim ve kavramlarda, ilgili herkesin aynı dili konuşması önemlidir. Erken Uyarı(early warning) kavramı ise sıklıkla Depremi Önceden Belirleme (earthouake predection), Deprem Tahmini(earthquake forecasting) kavramlarıyla karıştırılan kavramlardır. Tehlike ve risk kavramları da zarar azaltmada bilinmesi ve ortaklaştırılması gereken kavramlardır. Erken uyarının afete hazırlık çalışmaları içinde çok önemli bir yeri vardır. Amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıda insana hızla ulaşarak onları tehlikelere karşı, zamanında ve gerektiği gibi davranmalarına imkan tanıyacak şekilde haberdar etmek, can kayıpları ve yaralanmalar ile ekonomik kayıpları azaltabilmektir. Bu bağlamda havalanlarında hava trafiğinin durdurulması, Marmaray ve metroda trenin yavaşlatılması, metrobüs ve Avrasya geçişlerinde trafiğin durdurulması veya yavaşlatılması mümkündür. Bunun yanı sıra doğal gaz ve elektrik kesilmesi depremin akabinde oluşacak yangınları önemli ölçüde engelliyecek önlemlerdir. Bu çalışmada deprem riskinin azaltılmasında erken uyarı sisteminin uygulanabilirliği tartışılmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Sismoloji, Sismotektonik, Afet, Erken Uyarı, Risk IMPORTANCE OF EARLY WARNING SYSTEM IN DISASTER MANAGEMENT ABSTRACT: After the devastating earthquakes of 1999 (Kocaeli-Golcuk-Düzce) in our country, it was aimed to collect all the institutions related to Disaster and Emergency Presidency (AFAD), which was established in 2009 with the Disaster and Emergency Act under the Prime Ministry, under a single roof. Thus, the reconstruction of disaster management in a contemporary sense has accelerated its efforts to reduce losses. The problems that have arisen since 1999 have diverged and the contents of planning and measures have changed. The risk management phase, which includes disaster management's mitigation and preparation phases, has become more important. At this stage, it is predicted that early warning system can be used in many areas. Although there are studies on this subject, the results have not yet been achieved. It is accepted by scientists that there will be at least one depreciation over 7 in the Sea of Marmara. Early warning system, disaster management, damage reduction and preparation stages before disasters are very important. The better this stage, the more successful the intervention and recovery phases will be after disaster. In terms and concepts used in disasters,

Transcript of AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü...

Page 1: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN ÖNEMİ

Oğuz Gündoğdu1 ,Özden Işık2 ,Turgut Uzel3 Ahmet Y. Ürüşan4,Fuat Agalday2

1 İstanbul Üniversitesi, [email protected] 2 DOHAD Yönetim Kurulu Eğitim Koordinatörü. [email protected]

3 İstanbul Kültür Üniversitesi, Geomatik Uygulama ve Araştırma Merkezi [email protected]

2 DOHAD Yönetim Kurulu Başkanı [email protected]ştırmacı 4 Fizikçi [email protected]

ÖZET:

Ülkemizde yaşanan, 1999(Kocaeli-Gölcük-Düzce) yıkıcı depremlerinden sonra, 2009 yılında çıkartılan, Afet

ve Acil Durum Yasasıyla Başbakanlığa bağlı kurulan Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) ile ilgili tüm

kurumların tek çatı altında toplanması amaçlanmıştır. Böylelikle, çağdaş anlamda yeniden yapılanan afet

yönetimi, zararların azaltılması yönündeki çalışmalarına hız vermiştir. 1999'dan bu yana karşılaşılan sorunlar

farklılaşmış, planlama ve önlemlerin içerikleri değişmiştir. Afet Yönetiminin zarar azaltma ve hazırlık

aşamalarını kapsayan risk yönetimi aşaması daha çok önem kazanmıştır. Bu aşamada erken uyarı sisteminin

bir çok alanda kullanılabileceği ön görülmektedir. Bu konuda çalışmalar olmasına rağmen henüz sonuç

alınamamıştır. Marmara Denizinde 7'nin üzerinde en az bir depremin olacağı bilim insanlarınca kabul

edilmektedir. Erken uyarı sistemine, afet yönetim kapsamında bakıldığında, afet oluşmadan önce zarar

azaltma ve hazırlık aşamalarında yapılması gerekenler son derece önem taşımaktadır. Bu aşamada yapılanlar

ne kadar iyi ise afet olduktan sonra müdahale ve iyileştirme safhaları da o kadar başarılı olacaktır. Afetlerde

kullanılan terim ve kavramlarda, ilgili herkesin aynı dili konuşması önemlidir. Erken Uyarı(early warning)

kavramı ise sıklıkla Depremi Önceden Belirleme (earthouake predection), Deprem Tahmini(earthquake

forecasting) kavramlarıyla karıştırılan kavramlardır. Tehlike ve risk kavramları da zarar azaltmada bilinmesi

ve ortaklaştırılması gereken kavramlardır. Erken uyarının afete hazırlık çalışmaları içinde çok önemli bir yeri

vardır. Amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıda insana hızla ulaşarak onları tehlikelere karşı, zamanında ve

gerektiği gibi davranmalarına imkan tanıyacak şekilde haberdar etmek, can kayıpları ve yaralanmalar ile

ekonomik kayıpları azaltabilmektir. Bu bağlamda havalanlarında hava trafiğinin durdurulması, Marmaray ve

metroda trenin yavaşlatılması, metrobüs ve Avrasya geçişlerinde trafiğin durdurulması veya yavaşlatılması

mümkündür. Bunun yanı sıra doğal gaz ve elektrik kesilmesi depremin akabinde oluşacak yangınları önemli

ölçüde engelliyecek önlemlerdir. Bu çalışmada deprem riskinin azaltılmasında erken uyarı sisteminin

uygulanabilirliği tartışılmıştır.

ANAHTAR KELİMELER: Sismoloji, Sismotektonik, Afet, Erken Uyarı, Risk

IMPORTANCE OF EARLY WARNING SYSTEM IN DISASTER

MANAGEMENT

ABSTRACT:

After the devastating earthquakes of 1999 (Kocaeli-Golcuk-Düzce) in our country, it was aimed to collect all

the institutions related to Disaster and Emergency Presidency (AFAD), which was established in 2009 with

the Disaster and Emergency Act under the Prime Ministry, under a single roof. Thus, the reconstruction of

disaster management in a contemporary sense has accelerated its efforts to reduce losses. The problems that

have arisen since 1999 have diverged and the contents of planning and measures have changed. The risk

management phase, which includes disaster management's mitigation and preparation phases, has become

more important. At this stage, it is predicted that early warning system can be used in many areas. Although

there are studies on this subject, the results have not yet been achieved. It is accepted by scientists that there

will be at least one depreciation over 7 in the Sea of Marmara. Early warning system, disaster management,

damage reduction and preparation stages before disasters are very important. The better this stage, the more

successful the intervention and recovery phases will be after disaster. In terms and concepts used in disasters,

Page 2: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

it is important that everyone speaks the same language. The concept of early warning is often confused with

the concept of earthquake prediction, earthquake forecasting. Hazard and risk concepts are also concepts that

need to be known and shared in harm reduction. Early warning has a very important place in crime prevention

studies. The aim is to reach as many people as possible and to inform them in a way that will allow them to

behave in a timely and appropriate manner, and to reduce loss of lives and injuries and economic losses. In

this context, it is possible to stop air traffic in airports, to slow the train on Marmaray and the subway, to stop

or slow down the traffic in the Metrobus and Eurasia passages. In addition to this, natural gas and electricity

cuts prevent significant fires that will occur in the aftermath of the earthquake. In this study, the applicability

of the early warning system in reducing the risk of earthquake was discussed.

KEYWORDS: Seismology, Seismotectonics, Disaster, Early Warning, Risk

1. GİRİŞ

Afet anlayışı 1999 Gölcük Depreminden sonra değişmiş, yeni bir kurumsal yapılanma süreci başlamıştır. Afet

ve Acil Durum yasasıyla birlikte 2009 yılında afet çalışmalarını tek çatı altında toplayan T.C. Başbakanlık

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı(AFAD) kurulmuştur. AFAD örgütlenmesine bağlı olarak 81

ilde AFAD müdürlükleri kurulmuştur. Bu önemli gelişmenin yanısıra, açıklamalı afet yönetimi terimleri

sözlüğü, içlerinde Sayın Oktay Ergünay‘ın da bulunduğu bir komisyon tarafından hazırlanmıştır. Bu ise

kavram kargaşasını önlemeye yönelik önemli bir katkı sunmuştur. “Günümüzde afet yönetim sistemi açısından birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de yaşanan en büyük

sorun, doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayış ve dil birliğinin

oluşturulamaması sorunudur. Bu konuda Birleşmiş Milletlerin yıllardır yoğun çabaları olmasına karşın kendi

farklı organlarında dahi afet yönetimi ile ilgili terminolojide ve daha önemli olarak ta farklı disiplinler arasında

farklı tanım ve yaklaşımların olduğu görülmektedir…” (Ergünay 2009). Bu bağlamda, erken uyarı konusunda

ilgili kavramların anlaşılması önemlidir.

Afet tehlikesi (İng. disaster hazard)

Can ve mal kayıpları ile fiziksel, sosyal, ekonomik, politik ve çevresel kayıp ve zararlara yol açan doğa,

teknoloji ve insan kaynaklı olayın belirli bir yerde ve zaman aralığında olma olasılığı.

Afet riski (İng. disaster risk)

Belirli bir tehlikenin, gelecekte belirli bir zaman süresi içinde meydana gelmesi hâlinde, insanlara, insan

yerleşmelerine ve doğal çevreye, bunların zarar veya hasar görebilirlikleri ile orantılı olarak oluşturabileceği

kayıpların olasılığı.

Erken uyarı (İng. Early Warning)

Gelmekte olan tehlike veya tehdidin kaynağı, yeri, zamanı, şiddeti veya büyüklüğü, olasılığı, muhtemel

etkileri belirlenerek, resmî kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan duyurular. Erken uyarının afete hazırlık

çalışmaları içinde çok önemli bir yeri vardır. Amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıda insana hızla ulaşarak

onları tehlikelere karşı, zamanında ve gerektiği gibi davranmalarına imkân tanıyacak şekilde haberdar etmek,

can kayıpları ve yaralanmalar ile ekonomik kayıpları azaltabilmektir.

Depremi önceden belirleme (Earthquake Prediction) (Deprem Öndeyi)

Gelecekte olabilecek bir depremin yeri, zamanı ve büyüklüğünün bilimsel olarak kabul gören çok disiplinli

yaklaşım ve yöntemler kullanılarak büyük bir doğrulukla belirlenmesine yönelik çalışma.

Deprem tahmini (Earthquake Forecasting)

Belirli bir bölgede, belirli büyüklükteki bir depremin öngörülen belirli bir zaman içerisinde meydana gelme

olasılığının bilimsel olarak kabul gören yaklaşım ve yöntemlerle tahmin edilmesi süreci (Afad Sözlük 2014).

Page 3: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

1.1. Kent Depremleri

Afet Yönetiminin temel amacı, afete uğrayan insanları kurtarmak ve en kısa sürede normal yaşam koşullarını

sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmenin olmazsa olmaz koşulları; gerekli bilgi ve deneyim, planlama ve

eşgüdümdür. Ülkemizde çağdaş anlamda “Afet Yönetimi’nin tartışılmasına 1992 Erzincan ve 1995 Dinar

Depremlerinden sonra başlanmıştır. 1992 Erzincan ve 1995 Dinar Depremleri ile 17 Ağustos 1999 Gölcük ve

12 Kasım 1999 Düzce Depremleri dışmerkezleri, faylanma özellikleri ve etkileri açısından ‘’Kent

Depremleri’’ niteliğindedir (Gündoğdu,1996). Hızlı ve düzensiz kentleşme afet tehlikesine karşı oluşa riskleri

de arttırmıştır. 17 Ağustos Gölcük Depremi yıkık ve ağır hasar ile can kaybı sayılarının, bu depreme kadar

olan verilerle karşılaştırıldığında, yıkık ve ağır hasarlı yapı oranı %14; can kaybı %18’dir. Tek bir depremde

ortaya çıkan bu tablo riskin ne kadar büyük olduğunu göstermesinin 17 Ağustos Gölcük Depreminde farklı

boyutlarda etkilenen insan sayısı yaklaşık 20 milyon dolayındadır, bu da kent depremlerinin farklı bir

özelliğini de ortaya koymaktadır (Işık ve Gündoğdu,2017).

1.1.2 Afet Zararlarını Azaltmada Öncelikler

Ergünay’a göre afet yönetimi; afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması, afetlere karşı hazırlıklı olunması

ve afet anında hızlı ve etkili bir kurtarma, ilk yardım, geçici barınma ve yeniden inşa faaliyetlerinin

yürütülebilmesi için toplumun tüm imkan ve kaynaklarının (insan gücü, malzeme, ekipman ve para) afet

öncesi ve sonrasında iyi yönlendirilmesi ve rasyonel kullanımıdır (Ergünay, 2009). Afet yönetimi birbirinden

ayrı ama birbirini tamamlayan iki yönetim sisteminden oluşur.

a) Zarar Azaltma (Risk) Yönetimi

b) Acil Durum (Kriz) Yönetimi

Ülkemizde özellikle zarar azaltma konusunda önemli eksikliklerimiz vardır, hızlı plansız kentleşme, denetim

eksikliği, afet konusunda eğitim noksanlığı, erken uyarı sistemlerinin ve kentsel dönüşümdeki önemli

uygulamaların olmayışı riskleri arttırmaktadır. Kökenleri ve gelişim hızları ne olursa olsun, tüm afet olayları

ile ilgili faaliyetler, aşağıdaki dört ana aşamaya ayrılmaktadır.

1-Zarar azaltma

2-Hazırlıklı olma

3-Olaya müdahale

4-İyileştirme

Bu aşamalardan ilk ikisi afetler olmadan önce, diğer ikisi ise afet anı ve sonrasında yapılan faaliyetleri

kapsamaktadır. Bu aşamalarda yapılması gereken faaliyetler, birbirlerinden bağımsız olmayıp, birbirlerini

takip etme zorunluluğu olan ve bir önceki aşamada yapılan çalışmaların etkinliği, bir sonraki aşamadaki

çalışmaların başarı ve verimliliğini büyük ölçüde etkileyen ve süreklilik göstermesi gereken faaliyetlerdir.

2. TÜRKİYE VE YAKIN ÇEVRESİNİN SİSMOTEKTONİK ÖZELLİKLERİ

Etkileri açısından bakıldğında, insanın emeği ile ürettiği herşeyi saniyeler içinde yok etme özelliğinden

dolayısı ile afet türler, arasında deprem başta gelmektedir. Depremlerin oluşumunun dünya genelinde ve

ülkemizde belirli bir düzeni vardır. Levha tektoniği ile açıklanan bu düzen birçok gözlemle kanıtlanmıştır.

Manto dediğimiz yer katmanının üzerindeki kabuk birçok levhadan oluşmakta ve bu levhalar hareket

halindedir Bu hareketler sırasında levha kenarlarında ve levha içlerinde enerji birikmekte ve kabuk

mukavemetinin yenildiği anda enerji açığa çıkmakta ve depremler oluşmaktadır.

Türkiye hasar verici depremlere uğrayan birinci ülkedir, bunun nedeni bulunduğu coğrafya ve tektonik

yapıdır. Türkiye’nin güneyinde Afrika ve Arap Levhaları vardır. Her iki levha da kuzeye doğru hareket ederek

Anadolu bloğunu sıkıştırmaktadır. Arap Levhasının sıkıştırma hızı daha fazladır. Kuzeyde ise Avrasya olarak

Page 4: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

isimlendirilen Avrupa-Asya Levhası vardır ve hareketi son derece azdır. Bu durumda Anadolu bloğu batıya

doğru hareket etmek zorunda kalmakta ve bunun sonucunda Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) ve Doğu

Anadolu Fay Zonu (DAFZ) oluşmaktadır (Şekil 1).

Şekil 1. Türkiye ve Çevresinin Levha Tektonik Modeli ( Barka, 1992 ).

Bu iki ana fay zonu Ülkemizde olan yıkıcı depremlerde temel rolü oynamaktadır, 1939 yılında Erzincan

Depremi ile aktif hale gelen KAFZ, 1999 Gölcük Depremi ile Marmara Denizine ulaşmıştır, sıra Marmara

Denizi fazına gelmiştir. Doğu Anadolu Fay Zonu ise suskunluğunu muhafaza etmektediri. Ege Bölgesi açılma

rejimine uygun olarak ve Doğu Anadolu Bölgesi sıkışma rejiminden dolayı yıkıcı nitelikte depremlerle

karşılaşmaktadır. Levhaların sıkışması sonucu, levha - içi (intra - plate) depremlerde oluşabilmektedir, 1938

Kırşehir (Ms=6.8) ve 1976 Çaldıran (Ms=7.1) depremleri bu tür depremlere örnektir (Gündoğdu,1986).

Son yıllarda GPS (Global Positioning System, Küresel Konum Belirleme Sistemi) teknolojisindeki

gelişmelere paralel olarak, levhaların yerdeğiştirme hızlarının ölçülmesi, Türkiye ve yakın çevresini etkileyen

gerilme kuvvetlerinin yönü, büyüklüğünü veri temelinde belirlenmesine neden olmuştur (Şekil 2).

Page 5: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Şekil 2. 1988-1997 Döneminde Doğu Akdeniz İçin GPS Hızları (Mc Clusky ve diğerleri, 2000).

Anadolu bloğunun batıya doğru hareketi Marmara Denizinde yılda 2-2.5cm olarak belirlenmiştir. Bu gerilme

sonucunda oluşan Kuzey Anadolu Fay Zonunun (KAFZ) etkisi ile yaklaşık Doğu-Batı doğrultuda sağ yönlü

doğrultu atımlı hareketlerin oluştuğunu görmekteyiz. Türkiye ve çevresinin levha tektoniği dinamiğine bağlı

olarak, Kuzey-Güney doğrultulu genişleme rejimi düşey hareketlere ve İznik, Gemlik, Bursa, Manyas gibi

birçok çek-ayır (pull-apart) havzalarının oluşmasına neden olmuştur (Barka,1992). Bölge içinde oluşan

depremlerin mekanizma çözümleri ve saha gözlemleri bu olguyu doğrular niteliktedir. Bir başka dikkati çeken

olgu, Girit Dalma Batma Zonunda, yıllık yerdeğiştirmenin 3.5-4.0 cm’e ulaşmasıdır, neredeyse Marmara

Bölgesinin iki misline ulaşan bu hareket, yakın bir gelecekte Ege ve Akdenizde büyük depremlerin habercisi

olarak algılanmalıdır. Türkiye ve çevresinin genel tektoniğini oluşturan güç, Asya Levhasının ve azda olsa

Afrika levhasının kuzeye doğru yaptığı itme hareketidir. Genel anlamda bir tektonik hareketin veya olgunun

açıklanmasında, bu levha hareketlerine uymayan açıklamalar anlamlı değildir.

MTA tarafından 1912 yılında yapılan Türkiye Diri Fay Haritası 2012 yılında yenilenmiştir (Şekil 3).

Burada yapılan en önemli değişiklik; Marmara Denizinde yapılan araştırmalar sonucu bulunan yeni diri

fayların eklenmesidir.

Şekil 3. Türkiye Diri Fay Haritası (MTA, 2012).

Kalın çizgilerle gösterilen diri faylar, üzerinde1900 yılından beri deprem olan fayları göstermektedir. Yıkıcı

depremlerin pekçoğu Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde olmuştur, 1999 Gölcük Depreminden sonra sıra

Marmara Denizin’deki enerjinin boşalmasına gelmiştir. Elde edilen veriler, Marmara Denizi’nin kuzeyinde

tek parça halinde devam eden fayın birkaç depremle kırılma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir,

özellikle Yeşilköy açıkları ile orta basen arasında kalan kısım büyüklüğü 7’ nin üzerinde deprem üretebileceği

tahmin edilmektedir. Yoğun nüfus ve nitelikli sanayinin bulunduğu Marmara Bölgesi ciddi tehdit altındadır.

3. DEPREM DALGALARI

Yeraltında biriken enerjinin kırılma sonucu aniden ortaya çıkması ile depremler meydana gelir. Bu enerji

partikülden partiküle deprem dalgaları ile taşınır. Yer içerisinde meydana gelen bir deprem ya da patlatma

anında çok büyük miktarda enerji açığa çıkar, bu enerjinin bir kısmı faylanma ile kayaçların deformasyonu

için kullanılırken, kalan kısmı ise ortamın özelliklerine bağlı olarak yer içerisinde elastik dalgalar şeklinde

yayılır. Sismik dalgalar olarak bilinen bu elastik dalgalar, depremi oluşturan kırılma ve faylanma nedeniyle

kaynaktan uzaklaşacak şekilde tüm yönlere doğru farklı türlerde yayılırlar. Deprem esnasında başlıca iki dalga

türü açığa çıkar, bunlar Cisim Dalgaları ve Yüzey Dalgalarıdır (şekil 4, 5).

3.1 Cisim Dalgaları.

Page 6: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Şekil 4. Cisim Dalgaları, P ve S.

Yer içerisinde en hızlı yayılan ve deprem kayıt aletleri tarafından ilk algılanan dalgalardır. P dalgalarında,

titreşim hareketi yayılma doğrultusu ile aynıdır. P dalgaları, hareketleri sırasında kayaları itip çekerek,

dalgaların ilerleyiş yönüne paralel olarak hareket ederler. P dalgaları, yaptıkları bir çeşit itme-çekme

hareketinden dolayı, geçtikleri ortamın hacimsel değişimine neden olurlar. Ortam üzerinde herhangi bir şekil

bozukluğu gözlenmez. P- Dalgaları, hem katılar, hem sıvılar hem de gazlar içerisinde kolayca yayılabilirler.

Yayılım hızları, S- dalgası hızının yaklaşık 1.7-1.8 katı kadardır.

S Dalgaları kayıt aletlerinde ikincil olarak görülen ve titreşim hareketi yayılma doğrultusuna dik olan

dalgalardır. S- Dalgaları yayılırken tanecikler, yayılma doğrultusuna dik, aşağı-yukarı veya sağdan-sola doğru

titreşirler. Şekil değişimine neden olan S Dalgaları, ancak şekil değişimine direnci olan ortamlardan

geçebilirler. Sıvı ve gazların şekil değişimine karşı herhangi bir direnci olmaması nedeniyle, S dalgaları bu

ortamlardan geçemezler.

3.2 Yüzey Dalgaları.

Yüzey dalgaları cisim dalgalarına göre daha yavaş yayılırlar, ancak genlikleri daha büyüktür. Sismik dalgaların

ikinci türü olan yüzey dalgaları, en yavaş ilerleyen sismik dalgalar olmakla birlikte, genelde cisim

dalgalarından daha fazla hasara neden olurlar. Bu dalgalar daha fazla yer hareketi yaratır, daha yavaş hareket

ettiği için de etkisi daha uzun sürer. Yüzey dalgaları, cisim dalgalarından daha düşük frekans içeriğine sahiptir.

Düşük frekansa ve büyük genliklere sahip olmalarından dolayı yüzey dalgaları birçok depremde yapılara zarar

veren dalga türüdür. Hızı daha fazla olan Love ve genliği daha büyük olan Rayleigh dalgaları olarak ikiye

ayrılırlar.

P Dalgası S Dalgası

Page 7: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Şekil 5. Yüzey Dalgaları, Love ve Rayleigh.

Love dalgaları, Rayleigh dalgalarından daha hızlıdır. Bu yüzden sismogramlarda Rayleigh dalgalarından daha

önce görülür. Bu iki dalga arasındaki hız farkı sismogramlar üzerinde gözlenemeyecek kadar küçüktür. Love

dalgalarının geçtiği ortamda tanecikler tamamen yayılma doğrultusuna dik yatay düzlemde titreşirler.

Rayleigh dalgaları tıpkı bir su birikintisinde (göl, deniz) yayılan dalgalar gibi yerin yüzeyi boyunca

yuvarlanarak ilerleyen dalgalardır. Rayleigh dalgaları yerkürenin yüzeyi boyunca yayılırken bir çeşit

yuvarlanma hareketi yaptıklarından dolayı, geçtikleri ortam içerisinde bulunan tanecikler, yayılma doğrultusu

boyunca ters bir elips hareketi çizerler (Şekil 5).

5. ERKEN UYARI

Giriş bölümünde açıklandığı gibi erken uyarı; gelmekte olan tehlike veya tehdidin kaynağı, yeri, zamanı,

şiddeti veya büyüklüğü, olasılığı ve muhtemel etkileri belirlenerek, resmî kurum ve kuruluşlar tarafından

yapılan duyurulardır. Erken uyarının afete hazırlık çalışmaları içinde çok önemli bir yeri vardır. Amaç,

mümkün olduğu kadar çok sayıda insana hızla ulaşarak onları tehlikelere karşı, zamanında ve gerektiği gibi

davranmalarına imkân tanıyacak şekilde haberdar etmek, can kayıpları ve yaralanmalar ile ekonomik kayıpları

azaltabilmektir.

Dünyada gelişen teknoloji, özellikle uydu teknolojisiyle birlikte; meteorolojik kökenli afet türlerine karşı,

erken uyarı yapabilme imkanları gelişmiştir (aşırı yağış, kasırga, fırtına vb.). Bunun yanısıra jeolojik kökenli

afetlerde de (heyelan, deprem, tsunami volkan patlamaları vb.) erken uyarı sistemleri kullanılmaktadır.

Amerika ve Japonya gibi gelişmiş ülkeler, kurdukları deprem istasyonları ağlarından elde edilen verilerle

özellikle dünya çapında oluşan tsunamilerin erken uyarısını yapabilmektedirler. Ancak 2004 yılında Sumatra

Adasında (Endonezya) yaşanan 9.0 büyüklüğündeki depremin oluşturduğu tsunami uyarısında

bulunmamışlardır. Çok sayıda insanın hayatını kaybettiği tsunaminin haber verilmemesi ulaslararası afet etiği

ve hukuku açısından tartışılmalıdır. Ülkemizdeki duruma bakıldığında ise meteorolojik kökenli afetlerde hava

tahmin raporları ile başarıyla erken uyarı yapılabilmektedir. Ülkemizin, dünyaca bilinen iki büyük fay; Kuzey

Anadolu Fay Zonu, ve Doğu Anadolu Fay Zonuna ( KAFZ ve DAFZ) sahip oluşu ve levha tektoniği açısından

bulunduğu yer deprem tehlikesini öne çıkartmaktadır (Şekil.1).Tarihsel belgelere bakıldığında Ege ve

Akdeniz’de ciddi tsunamilerin yaşandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık Kandilli Rasathanesi tarafıdan Ege ve

Akdeniz Ülkeleriyle işbirliği yapılarak tsunami erken uyarı ağının kurulmaya başlanması Ülkemiz açısından

önemli bir gelişmedir.

Love Dalgası Rayleigh Dalgaları

Page 8: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

5.1. Deprem Erken Uyarı Sistemleri

Deprem erken uyarı; hasar yaratabilecek düzeyde bir deprem oluşumunu, kaynağına en yakın konumlarda

gerçek zamanda tespit edilmesi ve bir uyarı sinyalinin üretilmesidir. Sinyalinin otomatik olarak ilgili

kurumlara iletilmesi; yüksek gerilim hatlarındaki akımın kesilmesi, fabrika, nükleer santral ve rafinerilerin

faaliyetlerinin durdurulması, metro, tramvay ve tren gibi toplu taşıma araçlarının durdurulması gibi birçok

önemli tedbirlerin alınmasını mümkün kılar.

Bir deprem sırasında oluşan sismik dalgalar farklı hızlarda hareket ettiklerinden deprem kayıt istasyonlarına

da belirli sıralarda ulaşırlar (Şekil 6).

Şekil 6. Cisim ve Yüzey Dalgalarının Yayınımı

Öncelikle hızı, kabuğun yapısına göre 1,5 km/s ile 8 km/s arasında değişen P dalgası, ardından da hızı P

dalgasının hızına göre değişen ve yaklaşık 1 km/s ile 6,4 km/s arasında olan S dalgası gelir. P ve S dalgalarının

bir istasyona varış zaman farkı, depremin odağından uzaklaştıkça da artar. Bu artış erken uyarı anlamında

zaman kazanmaktır (Şekil 6).

Şekil 7. P ve S Dalgalarından Deprem odak uzaklığının belirlenmesi.

Page 9: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Olası zararların en aza indirgenebilmesi P-S deprem dalgalarının arasındaki zaman farkından hesaplanarak

erken uyarı yapılması mümkündür. Odak noktasını depremin oluş yeri, B noktasını da stratejik bir merkezin

olduğu nokta olarak kabul edelim (Şekil 4).. P dalgası en hızlı fakat enerjisi az olan, S dalgası hızı, az enerjisi

fazla yıkıcı olan dalgadır, önemli olan P ile S arasındaki zaman farkını kullanabilmektir.

Depremin olduğu yerin tam olarak saptanmasında sismogramlardan yararlanılır. Bunun için aynı depremi

kaydeden birkaç sismograf istasyonu gerekmektedir. Depremin odak noktasından tüm sismik dalgalar aynı

anda yayılmaya başlar. Ancak farklı hızda hareket ettiklerinden, zaman içinde birbirlerinden ayrılırlar.

Deprem sonrası merkeze yakın bir sismogramda ilk olarak P Dalgası belirir ve ardından S Dalgası ulaşır.

İstasyon deprem merkezine ne kadar uzaksa, P ve S Dalgalarının bu istasyona ulaşma zaman aralıkları o kadar

uzun olur ve sismogramda da bu dalgaların kayıtları birbirinden o kadar ayrı görünür. P ve S Dalgalarının

istasyona ulaşma zaman aralığı, depremin odağından uzaklaştıkça arttığı için bu aralık sismograf istasyonunun

depremin yerine olan uzaklığını bulmak için kullanılır. P ve S Dalgalarının ulaşma zaman aralığındaki artış

ölçülebilir, dolayısıyla sismik dalgaların istasyona ulaşma zamanının uzaklığa göre bir yol-zaman grafiği

çizilebilir. Bir sismograf istasyonunun yaptığı, depremin odağından gelen P ve S Dalgalarını kaydedip bu

dalgaların yol-zaman grafiğini standart bir yol-zaman grafiğiyle karşılaştırmaktır. Bu karşılaştırma sonucu

ortaya çıkan grafikten, depremin istasyona ne kadar uzak olduğu hesaplanır. Bu saptama çok kısa sürede

yapılabilir. Hatta yer hala sallanmaktayken bile deprem bölgesinin uzaklığı belirlenmiş olabilir. Ancak tek

bir istasyon, depremin tam olarak nerede olduğunu değil, yalnızca depremin olduğu merkeze istasyona

uzaklığını saptayabilir (Şekil 7).

Deprem erken uyarı sistemleri, sismik cihazların ve olası depremin dışmerkez konumuna bağlı olarak birkaç

saniye ile onlarca saniye öncesinden bir tesisin, alanın veya bölgenin uyarılmasına ve gerekli görülen

otomasyon sistemlerinin kapatılmasına olanak sağlarlar. Bir deprem erken uyarı sistemi şu bileşenlerden

oluşur (Alçık, 2011), (Şekil 8).

Page 10: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Şekil 8. Deprem Erken Uyarı Sisteminin Temel Bileşenleri (Alçık, 2011).

5.2. Türkiye’deki Deprem Erken Uyarı Sistemi

Türkiye’de erken uyarı sistemlerine verilecek ilk ve tek örnek ‘….Bakanlar Kurulu’nun 05/Nisan/2001 tarihli

kararı ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından İstanbul

Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Projesi’ nin erken uyarı ayağı kapsamında 10 adet kuvvetli yer

hareketi sistemidir. İstasyonların yerleri istasyon güvenliği, veri nakil emniyeti, fay hattına yakınlık gibi

kriterler göz önünde bulundurularak Adalar, Tuzla, Yalova, Gebze ve Marmara Ereğlisi vb. mahallerde

belirlenmiştir (Şekil 9). Uydu vasıtasıyla istasyonlardan gelen sürekli veriler ana merkezde otomatik olarak

değerlendirilir. Ayarlanabilir bir zaman penceresi içinde en az 3 istasyon tarafından eşik seviyesinin aşılıp

aşılmadığı Sistem tarafından sürekli kontrol edilir. Eşik seviye değerinin aşılmasının ardından “deprem”

kararı verilir ve yazılım tarafından otomatik olarak alarm mesajı üretilir. Uydu vasıtasıyla istasyonlardan gelen

sürekli veriler ana merkezde otomatik olarak değerlendirilir. Ayarlanabilir bir zaman penceresi içinde en az 3

istasyon tarafından eşik seviyesinin aşılıp aşılmadığı Sistem tarafından sürekli kontrol edilir. Eşik seviye

değerinin aşılmasının ardından “deprem” kararı verilir ve yazılım tarafından otomatik olarak alarm mesajı

üretilir….’’ (Şekil 9), (Alçık 2011).

Page 11: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Şekil 9. İstanbul Deprem Erken Uyarı İstasyonlarının Konumları ve Sistemde Kullanılan

Eşik Seviyesi Yönteminin Grafiksel Tasviri (Alçık, 2011).

6. DEĞERLENDİRMELER

Önceden önlem almak bir bilimsel kültür ve bilimsel eğitim meselesidir. Bilim insanının rolü bu anlamda çok

daha önemli hale gelmiştir. Bilimin tanımı gereği, bilinmeyeni araştırmak ve açıklamak, sonuçlarını anlaşılır

şekilde kamuya ve halka anlatmak, dolayısıyla günlük yaşamın bir parçası yapmaktır. Bu misyon içinde bilim

insanın daha doğru tanımıyla aydınların öncülük yapması gerekli hale gelmiştir. Deprem ve diğer afetlerde

temel sorun bilime ve mühendislik kurallarına uyulmadan yerleşime açılan yaşam alanlarıdır. Yani yaşanan

büyük felaketler ve riskler yine insan eliyle oluşturulmaktadır.

Havaalanlarında, depremlerin zararlarının azaltılması yönünde, erken uyarı sisteminin kullanılabilirliği

yaşamsal önemdedir. Ülkemiz, 2013 verilerine göre; 118 havaalanı ile dünya ölçeğinde 58. sıradadır. Bir

deprem sırasında uçakların iniş ve kalkışlarında, olası zararların en aza indirgenebilmesi P deprem

dalgalarından hesaplanacak bir sistemle erken uyarı yapılması mümkündür. Stratejik yapı özelliğini de

taşıyan havaalanlarımızın acil eylem planları hazırlanırken bu durum gözardı edilmemelidir. Atatürk

Havalimanı alınmıştır deprem riskinin azaltılmasında erken uyarı sisteminin uygulanabilirliği tartışılmıştır.

Örneğin, günlük hava trafiğinin 1437 uçak iniş ve kalkışının gerçekleştiği Atatürk Havalimanında yaptığımız

araştırmada uçak tiplerine göre, ortalama 4 saniyelik bir süre içinde inişe geçen uçakların tekrar

havalanabileceği (pas geçebileceği) buna karşılık erken uyarı sisteminin olmadığı belirtilmiştir. Özellikle,

deprem olmadan hemen öncesinde yaklaşma, ve iniş anında neler yapılabileceğinin bilinmesi ve önlemlerin

alınması büyük ölçüde zararları azaltacaktır. Stratejik yapı özelliğini de taşıyan havaalanlarımızın acil eylem

planları hazırlanırken bu durum gözardı edilmemelidir. Bu konudaki çalışmalar çok disiplinli, eşgüdümlü ve

kapsamlı olmalıdır. Yıkıcı bir depremde çalışması gerekli olan havaalanlarının bu durumu da gözönüne alarak

afet planlalamaları yapılmalıdır.

Ülkemizdeki deprem erken uyarı sistemi, 5,2. bölümünde belirtildiği gibi, 2002 yılından bu yana, Boğaziçi

Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından kurulmasına karşın, üretilen

sinyalin alıcılarının halen olmadığı görülmüştür. Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik,

sistemin 8 yıldır hala hayata geçirilememesinde suçun kurumlarda olduğunu belirtmiştir. www.haberturk.com

Page 12: AFET YÖNETİMİNDE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN … doğası gereği çok disiplinli ve çok aktörlü olan bu konuda, ortak bir anlayıú ve dil birliğinin oluturulamaması sorunudur.

4. Uluslararası Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı

11-13 Ekim 2017 – ANADOLU ÜNİVERSİTESİ – ESKİŞEHİR

Yine İstanbul özelinde erken uyarı konusuna baktığımızda, saatte 70 km. hızla giden metrobüs, 100km. hıza

ulaşabileceği belirtilen Marmaray, ve diğer metro sistemlerinde erken uyarı ile hızlarını düşürecek bir sistemin

kurulmadığı anlaşılmaktadır. Depremden sonra gazı kesecek, elektriği kesecek sistemlerinde henüz yeterli

düzeyde olmadığı bilinmektedir. Elde olan erken uyarı sinyali fakat kullanımı ile ilgili bir gelişmenin

olmadığıdır, depremden geçen 17 sene sonra gelinen bu nokta İstanbul ve Marmara Bölgesinin beklenen yıkıcı

deprem için ne kadar savunmasız durumda olduğumuzu göstermektedir.

Türkiye genelinde ise, gelecek için büyük risk oluşturan Doğu Anadolu Fay zonu ve yakın çevresi, Ege ve

Akdeniz Bölgesi yıkıcı deprem ve tsunami tehditi için erken uyarı sistemlerinin kurulması gereklidir.

Afet yönetimi açısından bakıldığında, risk azaltma ve hazırlıklı olma aşamalarında, erken uyarının önemli bir

etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Bugün bulunduğumuz düzeyin ise çok yetersiz olduğu görülmektedir, bir an

önce yapılması gereken, afet planlamalarında yasal zorunluluklar getirilerek bu sorun çözülmelidir

KAYNAKLAR

“Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü” 2014. T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi

Başkanlığı Ankara.

Alçık, H., A, 2011. ‘Deprem Erken Uyarı Sistemleri’ Van Depremi ve Deprem Özel Sayısı, 2011 Jeofizik

Bülteni, Jeofizik Mühendisleri Odası, Ankara.

Barka, A.,1992. ‘ The North Anatolian Fault Zone’ Anneles Tectonica, Special Usue Suply to vol. 1

p.164 – 195.

Gündoğdu, O., 1996. “ Türkiye’de Yıkıcı Depremlere Karşı Alınması Gereken Önlemler ve İstanbul Örneği.”

Erzincan ve Dinar Depremleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, TÜBİTAK

Deprem Sempozyumu, (Der.: T. Tankut), Sayfa:85-92, Ankara.

Ergünay, O., 2009. “ Doğal Afetler ve Sürdürülebilir Kalkınma.” Deprem Sempozyumu, 11-12 Kasım 2009,

Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu.

Işık, Ö.ve Gündoğdu, O., 2017. ‘1999’dan Günümüze Afet Yönetiminin Ülkemizdeki Gelişimi.’ 1.

Disiplinlerarası Afet Yönetimi Sempozyumu (DAYSEM)” 12-13 Mayıs 2017, 9 Eylül Üniversitesi, İzmir.

Maden Tetkik ve Araştırma Enstitüsü (MTA) Genel Müdürlüğü 2012 Yenilenmiş Türkiye Diri Fay Haritaları

MTA Ankara.

McClusky S., Balassanian S., Barka A., Demir C., Gergiev I., Hamburger M., Kahle H., Kastens K., Kekelidse

G., King R., Kotzev V., Lenk O., Mahmoud S., Mishin A., Nadaria M., Ouzounus A., Paradisissis D., Peter

Y., Prilepin M., Reilinger R., Sanlı I., Seeger H., Teableb A., Toksöz N., Veis G., 2000. ‘GPS Constraints on

Crustal Movements and Deformations for Plate Dynamics,’ J. Geophy. Res. 105, 5695–5720.