Solunum sistemi nedir?
GEVAŞ YİBO
Nisan 2011 Solunum sistemi
Solunum sistemi,
kandaki karbondioksit (CO2)
gazının oksijen gazı (O2) ile
yer değiştirmesini sağlayan
sistemdir.
Kan hücrelere besin
ve oksijen taşır. Hücrelerde
taşınan bu besinler oksijenle
yakılır.Besinlerin bu şekilde
oksijenle birleşerek enerji
açığa çıkarması olayına solu-
num denir. Solunum olayı so-
nucunda su, karbondioksit
gibi atık maddeler açığa çıkar.Oluşan enerji vücutta kullanılır.Su ve karbondiok-
sit ise dışarı atılır. Solunum organları (Solunum sistemi), akciğerlerle, havayı
dışardan alıp akciğerlere taşıyan burun, yutak, gırtlak ve soluk borusudur. Deri
de yardımcı solunum organıdır. Hücrelerimizde gerçekleştirilecek solunum olayı
için gerekli oksijeni dış ortamdan alan ve karbon dioksitin dış ortama verilmesi-
ni sağlayan sisteme solunum sistemi denir.
Solunum sistemimizi oluşturan organlar; burun, gırtlak, soluk borusu ve
akciğerlerdir. Yutak ve deri, solunuma yardımcı organlardır.
1.Burun: Solunum havasının alınmasını ve nemlendiril-
mesini sağlar. İçerisinde bulunan kıllar ile solunum
havasının temizlenmesini sağlar. Aynı zamanda koku
alma organıdır.Sümüksü sıvı sayesinde havadaki toz-
l a r ı v e y a b a n c ı m a d d e l e r i t u t a r .
2.Yutak: Burun ve ağız boşluğunun yemek ve soluk
borusuna açıldığı bir yol ağzı gibidir. Burun ve ağız-
dan alınan havanın soluk borusuna iletilmesini sağlar.
3.Gırtlak: Soluk borusunun üst kısmının genişlemiş bölümü-
dür. İçerisinde konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur.
4.Soluk Borusu:Yutak ve akciğer-
leri birbirine bağlar. Üst üste
dizilmiş yarım yay şeklindeki kı-
kırdak halkalarından oluşur. So-
luk borusu dördüncü sırt omuru
hizasında ikiye ayrılarak bronşları, bronşlar da akci-
ğer içerisinde dallanarak bronşcukları oluşturur.
Bronşçuklar da alveol (hava keseleri) ile sonlanır.
5.Akciğerler : 2.Sayfada
SOLUNUM SĠSTEMĠ ORGANLARI
Soluduğumuz hava normalde
%21 oksijen, %78 azot, %1 oranında
diğer gazları içermektedir.
İnsan soluduğumuz havada bulunan %
21 oranındaki oksijenin sadece %5-%6
sını kullanırız.
Bu sayıda:
Solunum sistemi nedir 1
Solunum Sistemi Or-
ganları 1
Solunum sistemi hasta-
lıkları 2
Suni solunum sistemi 3
Solunum ve fotosentez 2
Akut bronĢit 5
Soluk alıp verme nasıl
olur 3
Akciğer kanseri, Astım 5
Pnömoni (zatürre) 5
Bronkoskopi 6
Yenilikçi Öğrenciler
Zahir BAYEZĠT 8-A
Yakup MEġE 7/A
A.Hadi AKTAR 6/C
www.fenveteknoloji.org
a) Akciğerlerin yeri ve yapısı: Akciğerler göğüs boşluğunda
bulunur. Kalple birlikte göğüs boşluğunu doldurur. Göğüs ve
karın boşluğunu ayıran diyafram denilen zarın üzerindedir.
Arası özel bir sıvı ile dolu iki katlı zarla
çevrilmiştir. Akciğerlerin yapısı süngere
benzer. Hacmi büyüyüp küçülebilir. Rengi
açık pembedir. Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 bölümden yapılmıştır.
Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin 3. lobunun yerini kalp almıştır.
Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla
devam eder. Bronşçukların ucunda üzüm
salkımına benzeyen alveol denilen hava
keseleri bulunur. Alveoller kılcal kan da-
marları ile çevrilidir. Oksijen ve karbondioksit değişi-mi alveol-
lerde gerçekleşir. Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan
damarlarına geçer. Kirli kandaki karbondioksit de yine alveol-
Akciğerler
Solunum ve Fotosentez
Akciğerlerin
sağlığının
korunması için;
Soluduğumuz
hava, olabildiğince
temiz ve nemli ol
malı. Terli iken soğuğa
çıkılmamalı Kapalı
yerlerde fazla
kalmamalı. Toz, toprak,
duman (sigara akciğer
kanserinin er önemli
nedenidir) gibi
maddeler solunum
havasında bulunmamalı.
Sayfa 2 Bülten Başlığı
Bir nefes almada 500 -700 cc
hava akciğerlere dolar. Diyafram
kası,omurga kasları ve boyun
kasları tam fonksiyonel kullanıl-
dığında akciğerlere
2500 – 3000cc hava doldurulur.
b) Akciğerlerin görevleri: Akciğerlerin çok önemli olan iki görevi vardır. Dışarıdaki
havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan da-
marlarına geçmesini sağlamak. Organlardan kirli kanla gelen karbondioksiti alveollere
alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlamaktır.
Solunum Olayı: Temiz kandaki oksijen, vücut hücrelerine geçerek şekerle (glikoz) re-
aksiyona girer. Bu olaya hücre içi solunum denir. Hücre içi solunum bir yanma olayıdır.
Yanma sonucunda enerji, karbondioksit ve su açığa çıkar. Enerjiyi vücudumuz kullanır.
Su ve karbondioksit kana verilir. İnsanlarda solunum olayı, göğüs ve akciğerlerin dara-
lıp genişlemesiyle sağlanır. Bu olay, göğüs ile karın boşluğunu ayıran düz kaslardan yapı-
lı diyafram ile kaburgalar arası kasların kasılıp gevşemesi sonucu oluşur. Hücre içi solu-
numun denklemi; Oksijen + Besin —> Karbondioksit + Su + Enerji
Diyafram kası: Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı
kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu ne-
denle akciğerlere hava giriş-çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kas-
ları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akci-
ğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar. Diyafram aşağıya doğ-
ru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kal-
kacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava
dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalarımızı
hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümüzün hacmi küçülür.
Bu durumda dışarıya hava verilir. Dakikada 16-18 defa soluk alıp
veririz.
Bir insanda alveol sayısı yak-
laşık 300 milyon kadardır.
Alveollerin hava ile temas
eden yüzeylerinin alanı 55-
100 m arasındadır.
Fotosentez olayını gerçekleştirerek kendi besinini kendisi yapan tek canlı grubu yeşil bitkilerdir. Bunlar üretici canlılar-
dır. Fotosentez olayı sonucunda oluşan besin, diğer canlıların besin kaynağıdır.
Solunum olayı için gerekli oksijen de fotosentez olayı sonucu ortaya çıkar. Besinlerin yanması ancak oksijen sayesinde
gerçekleştiğinden fotosentezin önemi çok büyüktür.
Solunum sonunda çıkan karbon dioksit gazı da fotosentez için gereklidir. Bu iki olay birbirinin tersidir.
Solunum olayı gece gündüz boyunca sürekli olan bir olaydır. Fotosentez ise güneş ışığı (ışık enerjisi) karşısında oluşur.
Fotosentez => Karbondioksit + Su + Enerji —> Oksijen + Besin
Solunum => Oksijen + Besin —> Karbondioksit + Su + Enerji
Diyafram: Soluk alıp verme olayında görevli yapılardan biri diyaframdır. Diyafram,
akciğerlerin çalışmasını destekleyen güçlü bir kastır.
Soluk Alma: Yandaki şekilde görüldüğü gibi diyaf-
ram, soluk aldığımız zaman kasılarak düzleşir ve
akciğerlerin tabanını aşağıya doğru çeker. Bu sıra-
da kaburgaların arasında bulunan kaslar kasılarak
göğüs kafesinin genişlemesine yardımcı olur. Böyle-
ce akciğerler soluk borusundan gelen havayı içine
alır.
Soluk Verme: Diyafram ve kaburga kasları gevşe-
diği anda göğüs kafesi daralır. Akciğerler eski hâli-
ne döner. Böylece akciğerlerdeki hava da dışarı
çıkmış olur. Bu olay yandaki şekilde görülmektedir.
Soluk alıp verme nasıl olur?
SOLUNUM SĠSTEMĠ HASTALIKLARI Solunum sistemi insan vücudunda mevcut olan yaklaşık 70 trilyon hücreye oksijen taşı-makla görevli olan sistemdir. Sadece oksijen taşımakla kalmaz, hücrelerin metabolizma faaliyetleri sonucu oluşan karbondioksitin uzaklaştırılması ve kanın pH’ sının ayarlanması gibi önemli görevleri üstlenmektedir. Solunum sistemi elemanları burun, gırtlak, nefes borusu ve akciğerlerdir. Bu organlardan en ciddi rahatsızlıkların meydana geldiği organ ise akciğerlerdir. Özellikle akciğere bağlı önemli hastalıklarda kişi her nefeste yeterli miktarda oksijen alamaz, bunun sonucunda hayattan zevk alamaz duruma gelirler.
Sayfa 3 Solunum sistemi
Ağzımız yerine burnumuzdan
nefes almaya dikkat etmeliyiz
Solunum yolları hastalıkları sizinde tahmin etmekte zorlanmayacağınız gibi kirli havadan kaynaklanmaktadır. Sağlıklı bir hayatın temelleri sağlıklı havadan geçer. Havanız sağlık-sız olursa, o kirli hava, geçtiği bütün organlara zarar vermeye başlar. İlk etapta vücut bu arızaları giderebilecek yetenektedir lakin uzun ve ısrarcı bir şekilde solunan kirli hava sonucu vücut yenik düşecek, hastalıklar en zayıf anınızda sizi yakalayacaktır. Be vesile ile hastalıklara yakalanmadan önce ortamımızın nezih ve ferah olmasına özen gös-termek gerekmektedir. Solunum sisteminde meydana gelebilecek olası arızalar şunlar-
LARENJĠT: Gırt-lak iltihabı olarak da isimlendirilmektedir. Ses tellerinin iltihap-lanması sonucu ses kısılır, boğuk çıkar veya bazen de ses hiç anlaşılmaz. Hasta bo-ğazında bir şey varmış gibi sürekli gırtlağını temizleme ihtiyacı hisseder. Gıdıklanma duygusu meydana ge-lir. Tedavi sebep olan etkenin çeşidine göre değişir. Alerjiden k a y n a k l ı i s e antihistaminik ilaçlar kullanılır, bakteri kay-naklı ise antibiyotik ve ya virüs kaynaklı oldu-ğu teşhis edilirse bu-har solunması öneril-mektedir.
ASTIM: Astımlı kişilerin solunum yolları çok duyarlıdır. Da-
ralan hava yolları havanın akmasında sorun çıkarır ve nefesin
alınıp verilmesine neden olur. Astımda, hava sınırlı hava yollarını
geçmeye zorlanır. Zorlandığı zaman ise hırıltı ile sonuçlanır.
Astım atakları hava kirliliği, sigara dumanı, fabrika dumanları,
solventler, enfeksiyonlar, polen, yiyecek, soğuk hava, egzersiz,
kimyasallar ve temizlik ilaçlar gibi tetikleyiciler tarafından
getirilebilir. Birçok astımlı toz veya polen gibi ortak alerjenlere
karşı alerjik değildir.
Astımdan korunmak için evden kimyasal maddeler, evcil hayvan
ve halı temizleme gibi alerjenleri çıkarın. Halılarınızı alerjen
geçirmeyen şiltelerle kapatın. Haftada bir tüm nevresim, bat-
taniye, yorgan ve yorgan yüzlerini sıcak su ile yıkayın. Dikkat
edilmelidir ki temizlik esnasında astımla hasta evde bulunma-
malıdır. Evde sigara içmeme politikası uygulanmalıdır. Astım
tedavisinde genellikle steroid ilaçlar kullanılmaktadır.
Steroidler astım ve KOAH gibi solunum koşulları için kullanılan
en iyi en güçlü ve en bilinen anti-inflamatuar ilaçlardır.
Steroidler etkili olmalarına karşın, uzun süreli kullanımı kata-
rakt, iştah artışı ve kilo alma, şişlik ve böbreküstü bezi fonksi-
yon bozukluğu gibi ciddi yan etkilere yol açabilir.
PNÖMONĠ: Pnömoni, her yıl bir virüs ya da bakteri nüfusunun yaklaşık yüzde biri kadar miktarının yol açtığı akciğer solunum yolu enfeksiyonudur. Pnömoni hafif bir solunum iltihabı olabilir veya hastanede yoğun bakım gerektirebilir. Çoğu hasta 2-3 haf-ta içinde iyileşir rağmen, bazı komple solunum yetmezliğinde ölümler olabilir. Özellikle yaşlılar zatürreye daha hassastırlar.
Pnömoni belirtileri şunları içerebilir: Öksürük, nefes darlığı, sarı, yeşil veya kanlı balgam, göğüs ağrısı, yorgunluk, üşüme ve ateş. Tedavi-de yapılması gereken sıvı alımı artırılmalı, solu-num bakım ilaçları (antibiyotik, ekspektoran) kullanılabilir, zatürre aşısı yapılabilir, ev nem-lendiriciler kullanılabilir.
SOLUNUM SĠSTEMĠ HASTALIKLARI
Sayfa 4 Solunum sistemi
İlaçlar solunum sistemini
KRONĠK OBSTRÜKTĠF AKCĠĞER HASTALIĞI(KOAH) Akciğer hastalıkları KOAH, genellikle kronik bronşit ve amfizem dahil olarak anılacaktır. KOAH’lı bireylerde nefes darlığı, kronik öksürük ve kronik mukus üretimini darlığı gibi belirtiler sergilenmektedir. Diğer belirtiler arasında artan mukus veya balgam, boğazın sık sık temizlenmesi, sarı, yeşil veya kanlı balgam, ayak bileği veya bacak şişliği, uyku zor-lukları, genel yorgunluk, unutkanlık ve konuşmada güçlük belirtilmektedir. KOAH vakaları-nın çoğu sigara içme alışkanlığı nedeni ile oluşmaktadır. Diğer nedenler arasında başka tarz duman, hava ve mesleki kirlilik, kalıtım, solunum yolu enfeksiyonları tarihçesi ve eği-limli olma, kronik ya da tedavisi eksik astım, kistik fibrozis (miras) sayılabilmektedir. KOAH tedavisinde önlemin yanısıra ilaç tedavisi uygulanmaktadır. İlaç tedavisine destek niteliğinde kardiyovasküler egzersiz, sağlıklı, besleyici bir diyet, düzenli check-up yani kontrol, oksijen terapisi, ev hava temizleyicileri, ev nemlendiriciler kullanımına ya da ya-pılmasına özen gösterilmeli, iyileşmek için çalışılmalıdır.
AKUT BRONġĠT: Akut bronşit genellikle viral veya bakteriyel kaynaklıdır. Bronş tüplerinin ilti-haplanmasına verilen isimdir. Bir solunum yolu enfeksiyonu belirtile-ri bireyin direncini düşürdükten sonra kendini belli eder. Direnç düşürüldükten sonra öksürük, ne-fes darlığı, göğüs ağrısı, balgam ya da mukus, artan yorgunluk sayıla-bilir. Mukus ve ya balgamın sarı veya yeşil renkte ol-ması durumunda anti-biyotik kullanılmalıdır. Antibiyotik doktoru-nuzun tavsiyesine göre kronik bronşitin aksi-ne, akut bronşitte dört ile altı hafta ara-sında sürer.
SĠNÜZĠT: Her yıl yaklaşık 40 milyon kişide solunum yolu hastalıklarından biri olan sinüzit gelişmektedir. Sinüzit, her sene sinüs boşluklarının, genellikle soğuk algınlığı veya alerjik reaksiyonlar sonrası gelişmesidir. Sinüs boşluklarının açıklığının küçük bir miktar kadar engellenmesi sonucu her zaman oluşabilir. Bağışıklık sistemi hastalıkları olan kişilerde ilk gelişen sinüzit bertaraf edilebilmektedir. Tuzlu spreyler burun tıka-nıklığının açılmasında işe yarıyor olmasına rağmen üç günden fazla kullanılması öneril-memektedir. Çünkü, uzun süreli kullanılan burun spreyleri burun dokusuna zarar verir. Sinüzit hızlı ve eksiksiz tedavi edilmesi gereken bir problemdir. Tam yapılamayan me-nenjit tedavi, sinüs apseleri ve kronik sinüzit gibi solunum sistemi komplikasyonlara neden olabilir. Sinüzit belirtileri şunlardır: Baş veya yüz ağrısı, burun tıkanıklığı, yeşil veya sarı burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, yorgunluk. Bu belirtiler görüldüğünde
büyük ihtimalle sinüzit hastalığından şüphele-nilmelidir. Sinüzitte hasta olmadan önlem almak, hastalık sonrası tedaviden daha kolay-dır. Peki nasıl önlem alabiliriz sinüzit için. Sigara dumanından ve kirli havadan kaçınız, odanızın havasını nemlendirin, alerji ve solu-num yolu enfeksiyonlarında derhal bir dokto-ra görünüp antibiyotik alın. Tedavinizi sonuna kadar devam ettirin, yarı bırakmayın.
SOĞUK ALGINLIĞI: Soğuk algınlığı son derece bulaşıcı üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Grip virüslerinden farklı ola-rak soğuk algınlığı rhinovirüsler adı verilen yüzlerce virüsten kaynaklanır. Virüsler hapşırma ve öksürme ve ya kirlenmiş nesnelere dokunarak yayılır. Çoğu insan vitamin ve mineral bileşimli ilaçlar ile solunum yolu enfeksiyonu semptomları tedavi edilerek iki hafta içinde iyileşebilmektedir. Soğuk algınlığına virüsler neden olduğu için antibiyotik kullanımının virüsler üzerinde etkisi yoktur. Ağır soğuk algınlığı durumlarında mukus rengi sarı ya da yeşil olur. Bu aşamada bir doktora uğrama-nızda fayda vardır. Soğuk algınlığı belirtileri şunlar olabilir: Hapşırma, burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, tıkanıklık, dü-şük dereceli ateş, baş ağrısı, kas ağrıları. Soğuk algınlığında beslenmeye dikkat edilmeli, sık sık eller yıkanmalı, sıvı alımı artırılmalı, aspirin veya ibuprophen gibi ağrı kesiciler kullanılabilir, öksürük baskılayıcılar kullanılabilir.
GRĠP:Influenza virüsünün neden olduğu ciddi solunum yolu enfeksiyonudur. Grip, insandan insana yayılan, son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Grip virüsleri çok sayıda ve kendilerini değiştirme yeteneğine sahip oldukları için salgınları önlemek mümkün değildir. Yeni bir anti-viral ilaç ve grip aşıları birçok kişide başarılı olmaktadır. Semp-tomları şunlardır; burun akıntısı, ateş ve titreme, öksürük, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı, üst solunum yolu tıkanıklığı, bulantı, kusma ve ishal. Gripi önlemek için yıllık grip aşıları yapılabilir, eller sık sık yıkanabilir, kas ve eklem ağrıları için analjezikler kul-lanılabilir ve sıvı alınımı artırılmalıdır.
ASTIM: Yunanca’da ―soluksuzluk‖ veya ―ağzı açık solumak‖ anlamına gelen astım çok eski
çağlardan bu yana bilinen bir hastalıktır. Astım geri dönüşümlü hava yolu tıkanıklarına ne-
den olan bronşların kasılması, aşırı mukus salgılanması, mukus ödemi ve hava yollarının kro-
nik inflamasyonu ile karakterize olan bir hastalıktır. Duyarlı kişilerde hava yollarındaki bu
inflamasyon nöbetler şeklinde gelen öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkış-
ma hissine neden olur (Şekil 2). Yakınmalar özellikle gece ve sabaha karşı ortaya çıkmakta-
dır. Hastada görülen bu semptomlar, hava yolu tıkanıklığına bağlıdır. Hava yolu tıkanıklığı
değişik derecelerde olup genellikle geriye dönüşlüdür. Kendiliğinden veya tedavi ile düzele-
bilir.
Astım OluĢumunu Etkileyen Etmenler
Astım pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen bir hastalık olup, gelişiminde genetik,
immünolojik ve çevresel etmenler büyük önem taşımaktadır. Hava kirliliği ve ortamdaki
sigara dumanının fazlalığı, alerjenlere maruz kalma ve beslenme, çevresel etmenlerin en
önemlilerindendir. Astımın oluşumunu ve şiddetini etkileyen genetik ve çevresel etmenler
şu şekilde sıralanabilir:
• Coğrafik yerleşim, mevsim ve yükseklik • Besin ve besin katkı maddesi alerjileri
• Hava kirliliği
• Sigara içimi
• Alerjenler • Enfeksiyonlar
• Mesleksel faktörler
• İlaçlar
• Psikolojik faktörler
• Hormonal faktörler
• Derin soluk alma ve soğuk hava
• Gastroözefajiyal reflü
• Noktürnal ataklar
• Egzersiz
Sayfa 5 Solunum sistemi
Astımda Tedavi İlk zamanlarda astımın tedavi-
si ilk olarak bitkilerden ve
hayvan ürünlerinden elde edilen maddelerle ve bun-
ların karışımı ile yapılmaya çalışılmıştır. Günümüzde ise astımın primer tedavisinde
tetikleyici faktörlerden uzak durma ve antipasmodik veya
anti inflamatuar kortikosteroidler kullanılarak atakların baskılanması hedef-
lenmektedir.
Sigara içmek solunuma
zararlı faktördür
AKCĠĞER KANSERĠ
Akciğer Kanseri, anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalma-
sıyla nitelenen bir durumdur; en sık rastlanan akciğer
kanseri tipi olan bronkojen karsinomadır. Hücrelerin mik-
roskop altındaki görüntülerine dayanarak başlıca iki tip
akciğer kanseri vardır: küçük hücreli akciğer kanseri ve
küçük hücreli olmayan akciğer kanseri.
Akciğer Kanseri Ne Kadar Sıklıkta Ortaya Çıkar?
Akciğer kanseri günümüzde bir salgın hastalıktır ve erkeklerde, tüm dünyada en çok öldü-
ren kanser türüdür. Kardioyvasküler hastalıklardan sonra ölüm nedenleri arasında 2. sıra-
da yer almaktadır. Her yıl yeni ortaya çıkan hasta sayıları tüm dünyada artmaya devam
etmektedir.
Akciğer Kanserinin Risk Faktörleri Nelerdir?
Akciğer kanserinin başlıca nedeni sigaradır. Tüm akciğer kanserlerinin %80-90’ı tek başı-
na sigaraya bağlıdır. Risk sigara içme süresi, toplam içilen sigara, başlama yaşı ve içilen
sigaranın tipine göre değişir. Ayrıca, asbestos denen tozlara ve çeşitli kimyasal maddele-
re maruz kalan çalışanlarda, akciğer kanseri riski artmaktadır. Aşırı yağlı, tuzlu besinlerin
ve basit karbonhidrat içeriği yüksek olan (şeker) besinlerin tüketimi ve fiziksel aktivite
yetersizliğinin de akciğer kanseri riskini etkileyebileceği bilinmektedir.
Akciğer Kanseri ve Beslenme: Akciğer kanserinden gerek korunma, gerekse de tedavi-
sinde yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uygun beslenme
programının uygulanması gerekir. Özellikle de, C vitamininin en
iyi kaynağı olan taze sebze ve meyvelerin tüketiminin arttırıl-
ması önemlidir. Buna ek olarak, fazla yağlı besinlerin tüketi-
minden kaçınılmalı, kavurma-kızartma gibi pişirme yöntemleri
kullanılmamalıdır. Kemoterapi ve radyoterapi alan hastalarda,
beslenme yetersizlikleri sıklıkla görülmektedir. Bu durumdaki
hastalara beslenme desteği uygulanmalıdır.
― Akciğer kanserine yakalanan
bir hasta, bronş nakli ameli-
yatıyla tedavi edildi. İlk kez
gerçekleştirilen bu operasyon
sayesinde 78 yaşındaki hasta-
nın hayatı kurtarıldı. „ Fransa’nın başkenti Paris’in Bobigny banliyösünde gerçek-leştirilen bronş nakli ameliya-tıyla, 78 yaşındaki akciğer kanseri hastanın hayatı kur-tarıldı. Bu yeni tür ameliyat sayesinde akciğer kanserine yakalanan hastalar, kanserli akciğerin tümünün alınmasına gerek kalmadan iyileştirilebi-lecekler.
PNÖMONĠ (ZATÜRRE)
Halk dilinde zatürre ya da akciğer enfeksiyonu olarak bilinen
pnömoni, genellikle nazokomiyal enfeksiyon veya katı – sıvı gıdala-
rın, tükürük gibi salgıların sürekli aspirasyonu nedeni ile oluşur.
Aspirasyon zayıf, sürekli öksürük spazmı yaşayan, besinleri çiğne-
me veya yutma sorunları yaşayan veya yemek sırasında baş ve
boyun hareketlerini yeterince kontrol edemeyen bebek, çocuk ve
yetişkinlerde daha sık görülür. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerde,
beslenme yetersizliği olan çocuklarda ve anne sütü almamış çocuk-
larda pnömoni ve pnömoni nedenli ölüm riski daha yüksek olduğu
bilinmektedir.Bireye uygulanacak en iyi beslenme yöntemi ile bu
solunum yolu enfeksiyonundan korunma amaçlanır. Özellikle erken
çocukluk döneminde pnömoni nedenli ölüm riski yüksek olduğundan
bu dönemdeki çocukların beslenmelerine dikkat edilmelidir. Yapı-
lan çalışmalarda pnömoni teşhisi konmuş bireylere çinko verilme-
sinin hastalığın iyileşme sürecini arttırdığı gösterilmiştir. Özellik-
le düşük doğum ağırlıklı olan çocuklarda çinko ge-reksinmesi daha
yüksektir. Günlük 10-20 mg’lık çinko verilmesinin yeterli olacağı
söylenmektedir. Çoklu
doymamış yağ asitleri
de vücutta savunma
mekanizmasında görev
aldıklarından diyetin
omega-6 ve omega-3 yağ
asitlerinden zengin ol-
ması da pnömoni riskini
azaltmaktadır.
TÜBERKÜLOZ
Tüberküloz Mikobakterium tuberculosisin neden
olduğu bakteriyel bir hastalıktır. Çoğunlukla akci-
ğerleri tutar. Belirtileri, akciğer dokusu iltihabı,
ateş, doku kaybı, öksürük ve balgam çıkarmadır.
Hasta güçsüzdür. Bu hastalık genellikle gelişme-
miş ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük toplumlarda
veya toplu yaşayan gruplarda (hapishane, askeriye
gibi) görülmektedir. Hastalık bakterilerce
enfekte olmuş insanın salya, tükürük gibi salgıla-
rıyla çevreye yayılabilir. Bu nedenle sağlık çalışan-
ları ve savunma sistemleri baskılanmış kanser,
kronik böbrek yetmezliği, AIDS gibi hastalıkları
olan bireyler yüksek risk altındadırlar. Tüberkülo-
zun beslenme ile ilgili etkileri kişilerde beslenme
yetersizliğine, ağırlık kaybına, gece terlemelerine,
aşırı yorgunluğa, nefes darlığı ve hemoptiziye (kan
tükürme) neden olmasıdır.
BRONKOSKOPĠ : Endoskopi vücut boşluklarının (içi boş organların) küçük ısık kay-
nakları ile aydınlatılarak endoskop denen aletler ile gözle doğrudan incelenmesi işlemi-
dir. Bu alet hem görüntülemeyi hem de biyopsi gibi bazı işlemleri yapmaya olanak sağlar.
Akciğerlerin, bronş ağacının görüntülenmesine yönelik işleme BRONKOSKOPİ bunun için
kullanılan cihaza da BRONKOSKOP adı verilir. Yani bronkoskopi işlemi havayollarının
(bronş ağacının) içerden görüntülenmesidir. Bu işlem sırasında bronş ağacının yapısı
incelenir ve başta akciğer kanseri olmak üzere birçok hastalığın tanısı konulabilir.
Bronkoskopi İlk kez 1897 yılında Gustav
Killian tarafından uygulanmıştır. O tarihte rigid -sert boru şeklinde-
bronkoskoplarla uygulanmaya başlanan işlem 1970'li yıllarda Ikeda tarafın-
dan geliştirilerek cihazın (bükülebilir) fleksibl olmasından sonra günümüzde
özel durumlar haricinde bu şekilde bükülebilir bronkoskoplarla ve lokal
anestezi altında uygulanmaktadır. İşlem öncesi hastaya bronkoskopinin ne-
den gerektiği, nasıl yapılacağı hakkında gerekli bilgiler verilmelidir.
Fiberoptik bronkoskoplarda bronş ağacına giren kısım oldukça ince (3.5-
6mm çaplı) dir. Cihazın uç kısmında yer alan mercek ile nefes borusu ve
bronşların içinden alınan görüntü fiberoptik sistem ve bu sisteme eklenen
bir kamera ile monitörden izlenir. Bronkoskopun havayoluna ilk girişinde ve
uygulama sırasında zaman zaman öksürük olabilir Öksürüğü baskılamak için
bronkoskop içinden lokal anestezik madde verilerek uygulamaya devam edi-
Sayfa 6 Solunum sistemi
Top Related