.. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf ·...

32
Emperyalistler ve onların işbirlikti-uşakları, içinde bulundukları ekonomik krizi aşmak için saldırganlıklarını artırırlarken, ülkemiz de bun- dan payını alıyor. TC devleti, bir yandanAvrupa Birliği yerine Şanghay İşbirliği Örgütü’nü tercih etme beyanları verirken, diğer yandan emperya- lizme bağımlılığının ödülü olarak patriotlarına ka- vuşuyor ve ülke içinde ve dışında halka karşı saldı- rısını artırıyor. Kürt ulusuna, her türlü devrimci de- mokratik muhalefete gözaltı ve tu- tuklama, işten atma, örgütsüzleş- tirme saldırısı tüm hızıyla sürüyor. Emperyalist saldırganlığa ve kat- liamlara, faşizmin zulmüne ve sömü- rüye karşı komünizm ve devrim şe- hitlerimizden aldığımız güçle dire- nelim, mücadele edelim. S Sa ay yı ı: : 5 51 1 Y Y a ay yg gı ın n s sü ür re el li i 3 30 0 O Oc ca ak k- -1 12 2 Ş Şu ub ba at t 2 20 01 13 3 * * F Fi iy ya at tı ı: : 1 1. .5 50 0 T TL L * * I IS SS SN N: : 1 13 30 07 7- -8 87 78 8X X özgür gelecek özgür gelecek Paşêroja Azad Paşêroja Azad Ö Öz zg gü ür r G Ge el le ec ce ek kt te en n E Em me ek kç çi in ni in n G Gü ün nd de em mi i G Gö öğ ğü ün n Y Y a ar rı ıs sı ı E Ev vr re en ns se el l B Ba ak kı ış ş . . S Sa ay yf fa a 2 2 . . S Sa ay yf fa a 5 5 . . S Sa ay yf fa a 1 12 2 . . S Sa ay yf fa a 2 22 2 Parti kuruldu, Kongre bitti mi? HDK’ye dair politikamızı henüz bir bütün olarak yete- rince yaşama geçirmiş değiliz. Bu bağlamda kuruluşunu kon- grede deklare eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve özellikle kongre sonrasında gi- derek artan parti tartışmaları konusunda tavrımızın yeniden dile getirilmesine ihtiyaç vardır. “Bu çadırda devrimci oldum” Çorlu’da Daiyang, Bursa’da Cargill, Tuzla’da İSMACO ve Ka- raca Deri, Zeytinburnu’da Kuzu Deri, Hey Tekstil, Teknopark, DHL, Koşuyolu ve diğerleri... İşçi-emekçiler hak gasplarına karşı direnişteler. İşçilerle di- renişleri üzerine röportajlar gerçekleştirdik. Patriotlar Türkiye’ye kuruldu! Patriotlar olası hava saldırılarına karşı sadece bir savun- ma aracı şeklindeki yaklaşım, bir savaş hazırlığının kodla- masıdır. Bu hazırlık bu sonucu doğurur mu süreç göstere- cektir. Ancak bu somut adımın bir askeri saldırganlık ve emperyalist politikanın sembolü olduğu unutulmamalıdır. Mesele bu “masum savunma hamlesinin” gerçek şifrelerin- dedir. Bu da açıktan topluma kanıksatılarak, onlara dayatı- larak bir hazırlık evresinin işletilmesine hız verilmesidir. Eylem gözlü kadın gerillaların toplu olarak okudukları şarkılarında yankılanan Zazaca ve Kürtçe sesleri şimdi Dersim’in katliam yaşa- mış her bir toprak par- çasında, uçurum diple- rinde ve ulaşılması zor olan zirvelerinde duyulu- yor. Acıya isyan yükleyen direniş sesli emekçi ka- dınlarımız şimdi gerilla üniformaları ve omuzla- rındaki tüfekleriyle Der- sim’in dağlarında, yoksul emekçi damlarında ve sokaklarında dolaşıyor. TMMOB, torba yasa ile yapılan yasal değişiklikler- le tasfiye edilmeye çalışılı- yor. Konu ile ilgili TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz ile bir röportaj yaptık. www.ozgurgelecek.net Umutlu olmak için çokça neden var En yakınımızdan başlamak... 2-3 Şubat’ta buluşma kestik, sizi de bekliyoruz Emperyalizm, savaş ve işgal demektir . . S Sa ay yf fa a 1 16 6 . . S Sa ay yf fa a 8 8 . . S Sa ay yf fa a 4 4- -5 5- -6 6- -7 7 . . S Sa ay yf fa a 2 26 6- -2 27 7 . . S Sa ay yf fa a 2 29 9 Eylem gözlü ölümsüz kadınlara... Tasfiye saldırılarının hedefi TMMOB Zulme, sömürüye,katliamlara karşı Örgütlenelim!

Transcript of .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf ·...

Page 1: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Emperyalistler ve onların işbirlikti-uşakları,içinde bulundukları ekonomik krizi aşmak için

saldırganlıklarını artırırlarken, ülkemiz de bun-dan payını alıyor. TC devleti, bir yandan AvrupaBirliği yerine Şanghay İşbirliği Örgütü’nü tercihetme beyanları verirken, diğer yandan emperya-

lizme bağımlılığının ödülü olarak patriotlarına ka-vuşuyor ve ülke içinde ve dışında halka karşı saldı-

rısını artırıyor.Kürt ulusuna, her türlü devrimci de-mokratik muhalefete gözaltı ve tu-tuklama, işten atma, örgütsüzleş-

tirme saldırısı tüm hızıyla sürüyor.Emperyalist saldırganlığa ve kat-

liamlara, faşizmin zulmüne ve sömü-rüye karşı komünizm ve devrim şe-hitlerimizden aldığımız güçle dire-nelim, mücadele edelim.

SSaayyıı:: 5511 YYaayyggıınn ssüürreellii 3300 OOccaakk--1122 ŞŞuubbaatt 22001133 ** FFiiyyaattıı:: 11..5500 TTLL ** IISSSSNN:: 11330077--887788XX

özgür geleceközgür gelecekPaşêroja AzadPaşêroja Azad

ÖÖzzggüürr GGeelleecceekk’’tteenn

EEmmeekkççiinniinn GGüünnddeemmii

GGööğğüünn YYaarrııssıı

EEvvrreennsseell BBaakkıışş

.. SSaayyffaa 22

.. SSaayyffaa 55

.. SSaayyffaa 1122

.. SSaayyffaa 2222

Parti kuruldu, Kongre bitti mi?

HDK’ye dair politikamızıhenüz bir bütün olarak yete-rince yaşama geçirmiş değiliz.Bu bağlamda kuruluşunu kon-grede deklare eden HalklarınDemokratik Partisi (HDP) veözellikle kongre sonrasında gi-derek artan parti tartışmalarıkonusunda tavrımızın yenidendile getirilmesine ihtiyaç vardır.

“Bu çadırda devrimcioldum”

Çorlu’da Daiyang, Bursa’daCargill, Tuzla’da İSMACO ve Ka-raca Deri, Zeytinburnu’da KuzuDeri, Hey Tekstil, Teknopark,DHL, Koşuyolu ve diğerleri...İşçi-emekçiler hak gasplarınakarşı direnişteler. İşçilerle di-renişleri üzerine röportajlargerçekleştirdik.

Patriotlar Türkiye’ye kuruldu!Patriotlar olası hava saldırılarına karşı sadece bir savun-

ma aracı şeklindeki yaklaşım, bir savaş hazırlığının kodla-masıdır. Bu hazırlık bu sonucu doğurur mu süreç göstere-cektir. Ancak bu somut adımın bir askeri saldırganlık veemperyalist politikanın sembolü olduğu unutulmamalıdır.Mesele bu “masum savunma hamlesinin” gerçek şifrelerin-dedir. Bu da açıktan topluma kanıksatılarak, onlara dayatı-larak bir hazırlık evresinin işletilmesine hız verilmesidir.

Eylem gözlü kadıngerillaların toplu olarakokudukları şarkılarındayankılanan Zazaca veKürtçe sesleri şimdiDersim’in katliam yaşa-mış her bir toprak par-çasında, uçurum diple-rinde ve ulaşılması zor

olan zirvelerinde duyulu-yor. Acıya isyan yükleyendireniş sesli emekçi ka-dınlarımız şimdi gerillaüniformaları ve omuzla-rındaki tüfekleriyle Der-sim’in dağlarında, yoksulemekçi damlarında vesokaklarında dolaşıyor.

TMMOB, torba yasa ileyapılan yasal değişiklikler-le tasfiye edilmeye çalışılı-yor. Konu ile ilgili TMMOBİstanbul İl KoordinasyonKurulu Sekreteri SüleymanSolmaz ile bir röportajyaptık.

www.ozgurgelecek.net

Umutlu olmak için çokçaneden var

En yakınımızdan başlamak...

2-3 Şubat’ta buluşma kestik, sizi de bekliyoruz

Emperyalizm, savaş ve işgal demektir

.. SSaayyffaa 1166

.. SSaayyffaa 88

.. SSaayyffaa 44--55--66--77

.. SSaayyffaa 2266--2277 .. SSaayyffaa 2299

Eylem gözlü ölümsüz kadınlara... Tasfiye saldırılarınınhedefi TMMOB

Zulme, sömürüye,katliamlara karşı

Örgütlenelim!

Page 2: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

MerhabaYine tansiyonun hiç düşmediği bir atmosferdeyeni sayımızla karşınızdayız.

KCK adı altında yurtsever, ilerici avukatlarıgözaltına alarak tutuklayan TC devleti, bu kezilerici, devrimci avukatları hedef aldı. HalkınHukuk Bürosu ve ÇHD’ye yönelik operasyondabir kez daha polis terörüne tanık olduk. İşçilerinve emekçilerin davalarına bakan, halktan yanatavır alan avukatlara AKP hükümetinin “İleriDemokrasi”si içinde elbette yer yoktu. Hiçbirmuhalif sese tahammülü olmayan TC devleti,belki de bize anlatıldığı kadar güçlü değildi…

İşçi ve emekçilere yönelik saldırganlıktatempoyu her gün biraz daha artıran AKP’nin deelbet bir sınırı olacak. Kuşku yok ki bu sınır çiz-gisi yığınların “sabrına” ve devrimci, yurtsevergüçlerin müdahalesine bağlı. Birçok bölgede de-ğişik iş kollarında, parça parça açığa çıkan ey-lem ve direnişler bu yönde bir sinerjinin birikti-ğini gösteriyor. Çorlu ve Tuzla’da direnişte olanişçilerin neler yaşadığını gazetemizde bulacaksı-nız. Lokal düzeyde ortaya çıkan bu direnişler ge-lecek adına bizi umutlu kılıyor.

Üç yurtsever kadının Paris’te katledilmesinekarşılık Kürt halkında yükselen öfke ve açığa çı-kan sahiplenmede umutlu olmak için çokça ne-den olduğunu bir kez daha gösterdi. Kürt halkı,dünyanın dört bir yanında ve elbette Amed, Ma-raş, Mersin ve Dersim’de şehitlerini görkemlibir şekilde uğurladı. TC devleti ise zavallı bir iki-yüzlülükle bir yandan barış masalları anlatırkenöte yandan şehitler üzerinden yürüttüğü pole-mikle Kürt halkını aşağılamayı sürdürdü. Biliyo-ruz ki Kürt ulusunun mücadelesi, yaşamlarınıusulca feda eden sayısız yurtseverin, devrimci-nin ödediği bedeller olmadan bugünlere ulaşa-mazdı. Şehitler kavgaya ve zafere olan inancınbillurlaşmış birer örneğidir. Onlar bizim tarihi-miz, bugünümüz ve aynı zamanda yarınımızdır.

Bilindiği gibi Ocak ayının son haftasında ko-münizm ve devrim şehitlerini anıyoruz. Bu haf-tayı takip eden günlerde 2 Şubat’ta (2011) Der-sim’de Sefagül Kesgin, Fatma Acar, NurşenAslan, Gülizar Özkan, Derya Aras; anılarınıve özlemlerini; kavga hünerlerini ve geleceğedair düşlerini bize bıkarak aramızdan ayrıldı.Onları anmak, uğruna yaşamlarını feda ettiklerimücadeleyi büyütmekten geçiyor. Daha yakına,daha ileriye ve daha hızlı adımlarla, cüretle vecesaretle ilerlemek yapmamız gerekendir.

Bu kapsamda birçok ilde ve bölgede okurla-rımız şehitlerimizin ailelerini ziyaret etti ve on-ların yanında olduklarını dile getirdi. Bu anlam-da 2 Şubat günü İstanbul Bakırköy Hava-İşKonferans Salonunda düzenlenecek olan YeniDemokrat Kadın Kurultayı da özel bir an-lam kazanıyor.

5 kadın Partizan, duruşları, sınıf mücadelesi-ne yaklaşımları ile kadına biçilen role saplanmışbirer hançerdi. Onlar belki fiilen aramızda yok-lar ama bıraktıkları bayrak bugün onların yo-lundan yürüyen kadınların elinde.

Mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt olmak, kav-gayı büyütmek, örgütlenmek ve elbette örgütle-mek için. 2 Şubat şehitleri bize mücadeleninherkesin görevini en iyi şekilde yapmasıyla bü-yüyeceğini anlattı. Örgütlenmenin ve örgütle-menin yolu da buradan geçiyor…

Başarılar/Serkeftin

UUmmuuttlluu oollmmaakk iiççiinn ççookkççaa nneeddeenn vvaarr

MerhabaBir ÖG okuru olarak bir süredirgazetemizde yer alan abonelikkampanyasıyla ilgili olarak fikir-lerimi paylaşmak istedim. Bulun-duğumuz alanda yürüttüğümüzçalışmalardan biraz bahsedeyimönce. Alanımızda gazete dağıtı-mı yapıyoruz uzun bir süredir.Belli bir istikrar da var. Çevre-mizde eskiden beri gazetemiziokuyan birçok okurumuz var.Bunun yanında çeşitli iş kolların-da çalışan genç okurlarımız var.Elimizden geldiğince gazetemiziokurlarımıza ulaştırmaya çalışı-yoruz.

Gazeteyle birlikte yürüttüğü-müz tartışmalarla okur bilincioluşturmada ve sahiplenmedebelli bir düzey yakaladık. Amabence bu da yeterli değil. Bu bi-lincin sürekli ileri taşınmaya ihti-yacı var. Yani biz gazeteyi götür-mediğimizde onlar gazetemiziarayıp sormalı, bizi bulmalı.

Şu an geçmişe göre daha iyiolsa da “bana gazete gelir, oku-rum” anlayışının hala etkileri var.Abonelik bence bu sorunun aşıl-masına katkıda bulunacak bir ça-lışmadır. Gazeteye abone olanokurlarımız da gazeteyi sahiplen-me bilinci daha fazla artacaktır.En azından bir yıllık ya da 6 aylıkgazetenin bedelini peşinen öde-diği için bile olsa gazeteyi arayıpsoracak, bizden hesap soracaktır.Ya da kendisi bir şekilde gazeteyibürodan temin etmeye çalışa-caktır. Büroyu arayıp gazetesinisoracaktır.

Bunlar gazetemizin okurları-mızın yaşamına daha fazla gir-mesi anlamına gelir. Bizi tanıyançevremizdeki tüm okurlarımızıayrıca ilerici, duyarlı insanları ga-zetemize abone yapabiliriz. Böy-lece hem gazetemizin ulaştığı in-san sayısı artmış olur hem dedaha geniş bir çevreye gazete-mizi taşımış oluruz.

Abone olan okurlarımıza ga-zeteyi elden ulaştırmak mümkündeğilse posta ile göndermeliyiz.Ama önceliğimiz elden ulaştır-mak olmalı bence. Abone olduk-ları içinde her sayı onlara düzenligitmenin koşulları oluşmuş ola-caktır. Böylece birebir diyalogkurma, süreç hakkında sohbetetme imkânı yakalayabiliriz.

Mesela bulunduğumuz alan-da iyi bir abonelik çalışması yü-rütürsek azımsanmayacak birmaddi imkân da yaratmış olaca-ğız. Bu da gazetemizi, yayınevi-mizi besleyecektir.

Bir Özgür Gelecek okuru ola-rak yayınevimizin basıma hazır-ladığı birçok kitap olduğunu dabiliyorum. Bu sayede kitaplarınbasılmasına da katkı sunabiliriz.“Abone ol abone bul” şiarıylaÖzgür bir Gelecek için daha hızlıadımlar atalım! Tüm yoldaşlaraselamlar.

(Bir ÖG okuru)

Gazete değerlendirmesi bizimaçımızdan çok güzel geçmekte-dir. Oldukça verimli olan ve ikihaftada bir yaptığımız gazete de-ğerlendirme toplantılarında dahaçok birikime sahip oluyoruz; hiçsıkılmadan ve her konuyla ilgilitartışma yürütebiliyoruz. Heryoldaşa verilen doğal muhabirlikkonulu görev ve dağılımlarınısorumlulukla yerine getirilmesive yoldaşların bu konuya çokduyarlı olduğunu göstermesiöne çıkmıştır.

Her yoldaşın iki hafta boyun-ca aldıkları konular üzerine araş-tırma yapması ve bilgi toplaması,meseleyi işini ciddiye aldığını

göstermiştir. Kentsel dö-nüşüm, çeteleşme, yoz-laşma, öğrenci sorunları,toplu taşıma araçlarınadair yazılan haberler bi-zim açımızdan çok olum-lu ve geliştirici olmuştur.

Gazete değerlendirmetoplantılarına katılan yol-daşlara, görev ve sorum-luluk verilmesi gerekir.Çünkü görev ve sorumlu-luk bizleri geliştirecek,eğitecek bir araçtır. Bu te-mellerde gazete değer-lendirme toplantılarımızgitgide boyutlanarak biz-leri ileriye taşıyacaktır.

Özgür gelecek/51

Özgür Gelecekʼten

22

ABONELİK NEDEN GEREKLİ?

“Gazete değerlendirmesi bizi eğitecek bir araçtır

Abone oldukları içinde her sayı onlara düzenli gitmenin koşulları oluşmuş olacaktır. Böylecebirebir diyalog kurma, süreç hakkında sohbet etme imkânı yakalayabiliriz.

Özgür Gelecek 6 Aylık 30 TL 12 Aylık 60 TL

Yeni Demokrat Gençlik 6 Aylık 18 TL 12 Aylık 36 TL

Partizan 6 Aylık 23 TL 12 Aylık 46 TL

Bu gazete sizin! Sesinize ses katın!

Bafra T TipiHapishane’deTKP/MLdavasından tutsakbulunan okurumuzSüleyman Rüya vegazetemiz çalışanı

Kemal Rüya’nın babası Eşref Rüya,24 Ocak günü yakalandığı hastalığayenik düşerek yaşamını yitirmiştir.Her daim bizlere kucak açanİbrahim Amcamızı saygıyla anıyor;ailesine başsağlığı diliyoruz.

Özgür Gelecek GazetesiPartizan Şehit ve Tutsak Aileleri

BAŞSAĞLIĞI

Page 3: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Yeni yılla birlikte bilhassa Kürt ulusalmeselesinde yeni adımlar atılacağı,A. Öcalan’la yapılan görüşmelerle so-runun çözüleceği beklentisi yaratıldı.Bir yandan gerilla güçlerine saldırılarve sınır ötesi bombalamalar, tutukla-malar hız kesmeden devam ederken,diğer yandan sorunun çözümüne dairiyimser bir hava yaratıldı. Paris’te üçyurtsever kadının katledilmesi ve ar-dından başta Amed olmak üzere yüzbinlerce kişinin katıldığı cenaze tören-leriyle uğurlanması bile bu amaç doğ-rultusunda kullanıldı.

Türk hâkim sınıfları Kürt meselesi-ne dair yeni bir “çözüm” önermeme-lerine rağmen ortalığı böylesine birhava kaplamasının arka planında hiçkuşkusuz ki Öcalan ile yapıldığı söyle-nen görüşmeler yer almaktadır. T. Er-doğan’ın “biz değil devlet yetkililerigörüşüyor.“ (02.01.2013, Basın) şek-lindeki bir hayli “ilginç” açıklamasındada belirttiği üzere, TC devleti, Öca-lan’la pazarlık yapıyor. Öcalan’ın me-seleye yaklaşımı ve “çözüm” önerisibilinmiyor değildir. Ve devlet ilk kezkendisiyle görüşmüyor da!

Buna rağmen estirilen “barış” ha-vasını neye yormalı? Üstelik son dö-nemde çeşitli vesilelerle T. Erdoğan’ınyaptığı açıklamalarda da meseleyebakışında değişiklik olmadığı açıkken.Erdoğan’ın, “terörle müzakere değilmücadele edilir”den (27.09.2011, Ba-sın) “terörle mücadele ederiz, siyaset-çiyle müzakere ederiz‘’e (07.01.2013 )evrilen bir “değişiklik” içinde olması-nın, kimi çevrelerce bir “çözüm umu-du” olarak propaganda edilmesininarkasında yatanlar iyi kavranmalıdır.

“Kürtler Türkiye’yiBölmeyecek, TürkiyeKürtlerle Büyüyecek”Başlıktaki cümle ABD destekli bir ge-rici olan ve ulaştığı ekonomik, siyasalve toplumsal güç bağlamında “feodalkomprador” tanımlamasını hak eden,F. Gülen’e yakınlığı bir sır olmayan,Eyüp Can Sağlık’ın genel yayın yönet-menliğini yaptığı Radikal’de kalemealdığı iki yazısında (22 ve 23.01.2013)kullandığı bir ifade. Kendisi bu yakla-şımın MGK’da tartışıldığı ve Türk hâ-kim sınıflarının önümüzdeki süreçteKürt ulusal sorununu ele alışlarındabir paradigma değişikliğine neden ol-duğu iddiasında bulunuyor.

Gerçektende 2012 yılının son top-lantısından sonra yayımlanan bildiri-de, toplantının gündemine dair ipuç-larını bulmak mümkün. (26.12.2012,Basın) Yayımlanan bildiride özellikleOrtadoğu ve Kuzey Afrika bölgesin-de meydana gelen gelişmelerin de-ğerlendirildiği ve bu kapsamda Suri-ye ve Irak’ta yaşananlara dair TCdevletinin belli bir politika oluşturdu-ğu anlaşılıyor.

Kısa bir süre öncesine kadar Kürtulusal sorununa yaklaşımı “onların daaltlarını üstlerine getir, birlikleriniboz, evlerine ateş sal, feryad u figansal, köklerini kes, kurut ve işlerinibitir” (“Terör ve Izdırap”, Bamteli,24.10.2011) fetvasından ibaret olanTürk hâkim sınıflarının bu “güzide”sözcüsünü; günümüzde “sulh hayır-dır, hayır sulhtadır” çizgisine getirenve gerekirse “el de öpülebilir etek deöpülebilir” dedirten (8. 01.2013, YeniŞafak) bir “politika değişikliği” olduğuson derece açıktır.

Hedef Daha Fazla BaskıKatliam Ve SömürüdürÖnce şu; Türk hâkim sınıflarının bupolitika “değişikliği”nde belirleyici et-ken, Kürt halkının devrimci dinamiği-ni arkasına alan, reformist talepleruğruna da olsa silahlı mücadeledentaviz vermeyen, Kürt Ulusal Hareke-ti’nin mücadelesidir. Kürt halkının TCfaşizmi karşısında tavizsiz direnişi,evlatlarını bu uğurda toprağa verişi-dir onları böyle kıvrandıran! Onlarıen fazla korkutan ve rahatsız eden si-lahlı mücadele pratiğidir. Kürt halkı-nın haklı ve meşru mücadelesinin,bu mücadelenin gerilla savaşına da-yanan pratiğidir!

Kürt ulusal hareketinin direngentavrı ve mücadelesi hakim sınıfları sı-kıştırdığı içindir ki “adım atıyorlar” ve“cambaza bak siyaseti” izlemeye de-vam ediyorlar. Bir yandan ulusal ha-reket önder kadro ve savaşçılarınasaldırılar gerçekleştirirken, diğer yan-dan bizzat Erdoğan’ın ağzından “ba-rış” lafzını ediyorlar. (19.01.2013, Ba-sın) Aslında aynı oyun tekrarlanıyor.AKP yerel seçimlere hazırlanıyor. Bu-nun için bütün amaçları ülke içindekisilahlı güçlerin tasfiyesi, mümkünsesınır dışına çıkarılmasıdır.

Bir diğer etken, hem ülkemizdekiKürt ulusal hareketinin, hem de Suri-ye, İran ve Irak Kürdistanı’nda faaliyetsürdüren Kürt ulusal hareketlerininmücadeleleri, sürece yaklaşımları vekimi son derece önemli kazanımları,beraberinde Türk hâkim sınıflarının,bölgeye yönelik “farklı” bir söylemiçine girmesine neden olmuştur.

Ama Türk hâkim sınıflarının Kürtulusal sorununda “özde aynı, sözdefarklı olan” tavırlarının arka planındayatan ve kanımızca da son MGK top-lantısında da mevzubahis olan, baştaABD olmak üzere emperyalistlerinbölgeye yönelik çıkarları ve bunu daarkalayan biçimde Türk hakim sınıfla-rının rol kapma yarışıdır.

Bir süreden beri Suriye’de yaşa-nan gelişmeler; Esad diktatörlüğünündış destekli saldırganlara, yine dışdestekli yardımların da katkılarıyla ce-vap vermesi ve belli bir avantaj eldeetmesi emperyalistler nazarında TCdevletini gözden düşürmüş görünü-

yor. TC devletinin ilk dönemdeki per-vasız tutumundan uzak bir görüntüvermesinin nedeni budur. Buna karşı-lık Türk hâkim sınıfları, Suriye Kürdis-tanı’ndaki Kürt oluşumundan endişeduyuyorlar. Bu nedenle Kürt ulusalsorununa dair söylemlerinde bir deği-şikliğe ihtiyaç duyuyorlar.

Benzer şekilde Irak Kürdistanı’ndayaşananlar ve özellikle de Irak merke-zi yönetimi ile Irak Kürdistanı Bölge-sel Yönetimi arasında yaşanan ger-ginliğin temelinde, Kerkük merkezlipetrol kaynaklarının denetimi olduğubir sır değil. Ve yine bir sır olmayan,bu pastadan pay almak isteyen Türkhâkim sınıflarının olduğudur. Ve hiçkuşkusuz ki bu kesimler içinde varlığı-nı Türk hâkim sınıflarıyla bir kılan birkısım Kürt burjuvaları ve toprak ağa-ları da vardır. Onlar da Irak Kürdista-nı’nda “iş tutuyorlar”(!) Bu minvaldeA. Davutoğlu’nun Kerkük deyince“gözyaşlarına boğulması” tesadüf de-ğildir! En son Davos’ta bölgeye yöne-lik Türk hâkim sınıflarının temsilcisi A.Davutoğlu ile Kürdistan Bölgesel Yö-netimi Başkanı M. Barzani’nin teşrik-imesaisinin ana gündemlerinden birisiyine enerjiydi. (24.01.2013, Basın)

Özetle; Türk hâkim sınıflarınınKürt ulusal sorununa dair attıklarıadımlar “Kürt kardeşlerini” düşün-düklerinden değildir. Asıl olarak Öca-lan’ı “bebek katilliği”nden, “muha-tap” aşamasına getiren, tam da böl-gede yaşanan gelişmeler ve açığa çı-kan kimi olanaklardır. TC devleti buimkânları ileriye sürerek, Kürt ulusuüzerindeki hakim imtiyazını “yeni”söylem etrafında yeniden üretmeninhesaplarını yapıyor. Ne yazık ki Kürtulusal hareketinin kimi önderlerininaçıklamaları da ezilen bağımlı Kürtulusunun bu konumunun değişme-den devam etmesi yönündedir. Onlar“Kürtleri tanıyın”, “bazı kırıntı haklarverin ve birlikte Ortadoğu fethede-lim” anlayışı içindeler. Hal böyleolunca Türk hâkim sınıfları, “büyü-mek”ten bahsediyorlar, bölgeye yö-nelik “gündüz düşleri” görüyorlar.

Her Türlü Silahlı MücadeleAnlayışı Hedefte!Aslında Türk hâkim sınıflarının pekçok düşü var ama onları şu anda enfazla ilgilendiren ve sabırsızlandıranKürt ulusal hareketinin silahlı güçleri-nin tasfiyesidir. Bunu her fırsatta tek-rar ediyorlar.

Amaçlananın esas olarak silahlımücadele anlayışını savunan ve sem-pati duyan, bu temelde mücadele yü-rüten her türlü muhalefet odağının fa-şist bir saldırı furyası altıda bastırılma-sı olduğu, sadece ulusal harekete de-ğil onunla birlikte devrimci hareketeyönelik tutuklama saldırısında da apa-çık görülüyor. Faşizm bu “çözüm” sü-recinde yol kazasına uğramak istemi-

yor. Bu nedenle kendince her türlü“ayrık otunu” temizlemeyi bir biliyor.Bu politikayla birlikte önce DHF taraf-tarları ve Halkın Günlüğü okurlarıylabirlikte, hemen ardından Yürüyüşokurları, Halkın Hukuk Bürosu veÇHD’li avukatların da aralarında bu-lunduğu onlarca kişi tutuklandı.

Kızıldere Sadece TeslimOlmamak Değildir!Bilinmelidir ki “Komünizm ve DevrimŞehitlerini” andığımız bu günlerde,kimi güncel politik gelişmelerin ışığın-da ve polemikler vesilesiyle devrimcidayanışmayı bir kez daha hatırlatmakgerekiyor. ’71 silahlı devrimci çıkışınınönder kadrolarından Mahir Çayan veyoldaşlarının, devrimci dostlarının Kı-zıldere’de yükselttikleri devrimci dire-niş yolumuzu aydınlatıyor.

Çünkü THKP-C’nin önder kadrola-rıyla birlikte, THKO savaşçılarının Kı-zıldere’de yükselttikleri mücadelebayrağı sadece onların “feda” ruhuylaaçıklanamaz. Onlar “biz buraya dön-meye değil ölmeye geldik” derkenaynı zamanda devrimci dayanışmanınen güzel örneğini sergilediler. Silahelde toprağa düşerken, kanları birbiri-ne karıştı ve böylelikle devrimci daya-nışmanın pratiğini bize bıraktılar. Budeğerli ve anlamlı pratikten öğrenme-liyiz. Biz Kızıldere’yi, Kızıldere direnişi-ni bu açıdan da örnek alıyoruz. Dola-yısıyla her alanda tıpkı Halkın Günlü-ğü okurlarıyla olduğu gibi, Yürüyüşokurlarıyla dayanışma içinde olmak,devrimci dayanışmayı büyütmek dev-rimci bir görevdir.

Önümüzde zorlu mücadele günlerivar. Faşizmin saldırganlığının hedefin-de komünist hareketin olmaması dü-şünülemez. Özelikle son dönemdeKürt ulusuna yönelik saldırıların ya-nında, Alevi mezhebinden halkımızayönelikte fiili ve psikolojik saldırılarınarttığına tanık oluyoruz. Bunlar artıkvaka-i adiye’den olduğu için önemsizgörülebilir. Ama son dönemde burju-va-feodal basında ve özelliklede “sa-bıkalı” kimi kalemlerce Alevilere yö-nelik uyarılar dikkat çekici. (“Sünnî Al-evî kavgası çıkartmak isteyen kripto-lar”, Mehmet Şevket Eygi,16.01.2013, Milli Gazete ve “Alevilerdikkat”, Mümtaz’er Türköne, Zaman,24.01.2013 vb. örnekler çoğaltılabilir.)Bu türden yayınların arka planındaSuriye’ye yönelik saldırgan tutum var-sa da Türk hâkim sınıflarının kendi po-litikalarını hayata geçirmek için halkayönelik saldırganlığı bilinmiyor değil.

Bu nedenle her türlü faşist saldırı-ya hazırlıklı olmak, başta Kürt ulusalhareketine dayatılan tasfiye politikasıolmak üzere devrimci hareketlere yö-nelik fütursuz saldırganlığa karşı safla-rımızı sıklaştırıp, örgütlü mücadelemi-zi yükseltip, devrimci dayanışmayıbüyüterek yanıt olabiliriz.

Özgür gelecek/51

Gündem

33

Safları sıklaştıralım! Örgütlü mücadeleyi yükseltelim!Devrimci Dayanışmayı Büyütelim!

Page 4: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/51

İşçi-Köylü

44

İstanbul: Çorlu’da 2007 yılından itiba-ren Avrupa Serbest Bölgede faaliyetgösteren Daiyang-Sk Metal fabrika-sında Birleşik Metal-İş Sendikası üye-si işçiler hakları için toplu iş sözleş-mesinde yaşanan anlaşmazlıktan kay-naklı 70’i aşkın gündür direniyor. 120işçiyle greve çıkan sendika bu süreç-te birçok eylem gerçekleştirdi. Ve ger-çekleştirdiği son eylemde polis saldı-rısına maruz kaldı. Ancak direniş de-vam ediyor. İşçiler Çorlu’da Cumhuri-yet Meydanı’nda direnişte. Biz de di-reniş çadırını ziyaret ettik.

- Fabrikada kaç yıldır sendikalmücadele var?

Bayram Balıkçı: 2 yıldır var. Benifabrikaya, taşeron olarak, sendikayakarşı mücadeleyi kırmak için işe aldı-lar. Ama ben sendikaya üye olduğumiçin onların bu oyunu boşa çıktı. Sü-rekli mücadele içerisindeyiz. Bu sen-dikalaşma sürecinde 17 arkadaşımızıişten attılar. Sendika, davasını sürdür-dü. 4 ay önce işe iade davaları kaza-nıldı. Bu süreçte sendika da yetki ka-zandı, fabrikaya girdi.

- Grev sürecinden bahsedermisiniz?

- Sendika, toplu sözleşme için gö-rüşme yapıyordu. Talebi % 6 zamdı.

Bize “servisiniz, sosyal si-gortanız yatacak, yemekvar, bundan iyisi can sağ-lığı” dediler, biz kabul et-medik. Sonra toplu iş söz-leşmeleri için masayaoturduk, onda da anlaşa-madık. Sürekli eve tehditmektupları gönderiyorlar-dı. 14 Kasım’dan itibarengreve başladık. Bugün 72.gün (24 Ocak). Fabrika bu

sürede kaçak ve taşeron işçi çalıştırdı.Bu işçiler Türkiye’ye turist vizesiylegetiriliyor. Biz bunu protesto ettik.Orada polisin saldırısına maruz kal-dık. Müfettişler suçüstü yakaladılarKoreli işçilerin kaçak çalıştırıldığını.

- Polisin saldırısını nasıl yo-rumluyorsunuz?

- Biz sadece kaçak işçilerin oradaçalışmasına karşı eylem yaptık. Yasa-dışı bir şey yapıyorlar, biz buna karşıçıktık. Yine devlet, polisler göz yum-du buna, ama biz göz yumamazdık.Gittik fabrika önüne. Polis, jandarma,çevik kuvvet gelmişti. Korkmadık on-lardan. Nedense bunlar hep patronunyanında oluyorlar. Biz o malları çıkar-malarına engel olamadık, ama yinede sesimizi duyurmaya devam ettik.Çünkü biz sustukça, onlar devamedecekti. Belki de fabrikayı kaçak işçiile dolduracaklardı. O zaman da işçiiçin hak-hukuk diye bir şey kalmazdı.Polis, savcı bizim karşımızda. Çok ya-vaş ilerliyor süreç. Onlar üretimi ya-pıp satıyorlar. Başvurduğumuz müfet-tişler gelene kadar 3 ay geçiyor.

- Şu an açlık grevindesiniz de-ğil mi?

- Açlık grevimizin 3. günündeyiz.

Dönüşümlü yapıyoruz açlık grevini.Eğer süreç böyle devam ederseölüm orucuna başlayacağız. Bir yan-dan da imza kampanyası yapıyoruz.Çorlu halkının % 70’i işçi olduğu içinbizi anlayacaklarını düşünüyoruz. Buimzaları Çalışma Bakanlığına gönde-receğiz. Bakanlıklar biraz görevleriniyapsınlar istiyoruz.

- Direnişle ilgili ne düşünüyor-sun?

- Direniş çadırına ilk defa girdim.Daha önce görüyordum, ama dışarı-dan bakıyordum. Bu direniş banaçok şey öğretti. Belki on yaş büyü-düm. Buraya girince direnen tarafınne çektiğini gördüm. Ezilmenin ne ol-duğunu öğrendim, direniş ruhunugördüm. Açıkçası sosyalist, devrimcioldum. Çünkü haksızlıklara karşı sus-muyoruz. Bir okul gibi… Dışarıdanbakıldığı gibi değil, bunu yaşamakgerekiyor. Benim yanıma herkes geli-yor, oturuyor. Dışarıdan bir sarhoşda, hiç tanımadığım biri de geliyor.Bizim halimizden onlar anlıyor amadevlet anlamıyor.

Kartal: Sendikal faaliyet yürüttükleriniiçin “performans düşüklüğü” bahaneedilerek işten çıkarılan ISMACO işçileridirenişlerine devam ediyor. Daha önceyaptığımız ziyaretten bu yana dermeçatma olan çadırlarını “evleri” halinegetiren işçiler, “işe gider gibi sabahınerken saatlerinde buraya geliyoruz. İş-çilerin ve patronların bizim kararlılığı-mızı görmesi önemli” diyorlar.

Direnişin patronlar üzerinde nasılkorku yarattığını bize Fikriye Akgül an-lattı. Patronun direnişten oldukça ra-hatsız olduğunu söyleyen Akgül, “işçi-lere onları sendikaya zorla üye yap-mak istediğimiz için bizi şikâyet etme-leri konusunda baskı uyguluyorlar” di-yor. “Bizleri Serbest bölgenin dışında

tutarak içerdeki bağımızı engelledilerve bizi suçlu gibi göstererek işçilere‘bakın buraya giremiyorlar’ diyerekyalan haberler yayıyorlar” diyen Ak-gül, patronların korkudan her “yola”başvurdukları söyledi.

“Bizim avukatlarımızı datutuklayabilirler!”

ÇHD’ye yönelik ope-rasyonu konuştuğu-muzda Akgül’ün tepkisi“İşçilerin hak arama ey-leminde o avukatlarıgördüm, dedim ‘bizimavukatlarımızı da böylesuçlayabilirler’. Hakkınıarayan herkesin hedeftahtasında olması me-

selesi var” oldu. Ardından işçilerdenCengiz Taşkesen, amaçlarının İSMA-CO’ya sendikayı sokmak olduğunu vebu anlamda direnişin zafere evirilme-sinin önemli olduğunu dile getirdi.

Eğitim-Sen Pertek Temsilciliği tarafın-dan 22 Ocak günü yapılan sendikanın18. kuruluş yıldönümü etkinliğine Per-

tek Kaymakamlığı talimatıyla baskındüzenlendi. Etkinliğin yapıldığı kafeniniçki ruhsatı olmadığı bahanesiyle sivilve özel harekat polisleri tarafından ya-pılan baskınla, etkinlik, sabote edilme-ye çalışılmış; ancak Eğitim-Sen üyele-

ri ve etkinlik vesilesiyle orada bulunanyurtsever ve devrimcilerin tepkisi üze-rine polis kafeyi terk etmek zorundakalmıştır.

Bu saldırıyı kınamak amaçlı Eğitim-Sen Pertek Temsilciliği 24 Ocak günü

Pertek Belediyesi önünde bir basınaçıklaması yaptı. Açıklamaya araların-da Partizan’ın da bulunduğu birçokdevrimci, demokrat ve yurtsever ku-rum destek verdi.

(Pertek Partizan)

H. Merkezi: İstanbul TicaretOdası önünde direnişte olanTeknopark işçileri 15 Ocakgünü darp edilerek gözaltınaalındı. İşçiler serbest bırakılma-larının ardından direniş alanıolan İTO önüne gelerek eylemyaptı. “Uzunlar İnşaat aylardırücretlerimizi gasp ediyor. Üc-ret hakkımız söke söke alırız”yazılı pankart açan işçiler adınaBurçin Kuz bir açıklama yaptı.

Kuz; yeni bir çadır kurarakdirenişlerine devam edecek-lerini açıklayarak, haklarınıalana kadar İTO’nun ve Uzun-lar İnşaat’ın sahibi AdnanUzun’un yakasını bırakmaya-caklarını belirtti.

Pertekʼte Eğitim-Senʼe saldırı

Teknopark işçilerigözaltına alındı

İstanbul: Yaklaşık 1 yıldır de-vam eden Hey Tekstil direnişi ilkgünkü kararlılığı ile devam edi-yor. Neredeyse her gün eylemyapan işçiler kazanana kadardevam edeceklerini açıkladılar.

Direniş ile ilgili bilgi aldığı-mız Hey Tekstil işçileri; geçtiği-miz günlerde 35 işçinin ücretle-rini alabilmek için bir liste hazır-ladıklarını, ancak bu görüşme-nin ardından henüz bir cevapalamadıklarını belirtiyorlar.

“Avukatlarımızın tutuklanmasını

kınıyoruz”

H. Merkezi: 23 Ocak günüÇalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı önünde çadır kurmakisteyen Dev Sağlık-İş Sendikasıüyesi işçilere polis saldırmıştı.Devrimci Sağlık-İş GenelBaşkanı Arzu Çerkezoğlu’nunda içinde olduğu 27 kişi gözaltı-na alınmıştı.

Bu terörü protesto etmekiçin 24 Ocak günü bir kez dahaÇalışma Bakanlığı önündeeylem yapan işçiler sendikalhaklarına sahip çıkacaklarınıhaykırdı. Gözaltına alınan veaçıklamaya kolu sargılı katılanÇerkezoğlu, yaşanan saldırıyatepki göstererek, taşeron işçi-lerin sendikasızlaştırılmasınaizin vermeyeceklerini vurguladı.

“Sendika hakkımızengellenemez”

“İşe gider gibi direniş çadırına gidiyoruz”

“Çadırda devrimci, sosyalist oldum”

Page 5: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Ülkemizde sınıf mücadelesi günümüzde sendikaların marji-nalleştiği, devrimcilerin ise sınıftan önemli oranda koptuğubir dönemde hayat bulmaktadır. Özel sektörde sendikalıoranının yaklaşık % 2 olduğu ülkemizde, bu % 2’nin de bü-yük çoğunluğunun temel sendikal bilinçten uzak olduğunuhesaba kattığımızda, sınıf içinde devrimci çalışma yapan ha-reketlerin de oldukça zayıf olduğunu tespit ettiğimizde, ül-kenin dört bir yanında yoğun sömürüye ve kölece çalışmaşartlarına karşı çeşitli yöntemlerle tepki gösteren işçilerinmücadelesinin zayıf yanlarını anlamak mümkün olmaktadır.Bu gerçekliğe karşın Antep, Adana, Gerede örneklerinde ol-duğu gibi binlerce işçinin toplu eylemleri ve grevleri yaşanı-yorsa, binlerce metal işçisi Bursa, Sakarya, Eskişehir’deprotestolara katılıyorsa, ülkenin dört bir yanında iş bırakma,direniş, yürüyüş gibi çeşitli yöntemlerle işçiler tepkilerini or-taya koyuyorsa ve sendikalaşmaya olan ilgi gelişiyorsa sınıfmücadelesinin işleyen yasalarına sınıf bilinçli devrimcilerinnasıl müdahil olması gerektiğine dair verimli ve somut poli-tikalar belirlememiz gerektiği de açığa çıkmaktadır.

Mevcut halde işçilerin temel talepleri ekonomik-demo-kratik mücadelenin sınırlarını doğal olarak aşamamaktadır.Mevcut tepkiler bir birikim sürecinin sonucu olmaktadır. Bubirikim süreci yoğun işsizlik, kuraldışı çalışma, örgütlenmebilincinin zayıflığı, kredi borçları gibi çok çeşitli sebeplerleuzun bir süreci kapsamaktadır. Biriken öfke patladığında iseartık gemiler yakılmakta, iş kaybetme korkusuna set çekil-mektedir. Dayatılan çalışma koşulları nefes almaya dahi za-man bırakmamakta, işçiler en temel insani taleplerle tepki-sini açığa sermektedir.

Mücadele eden işçilerle sendikaların ve sendikalar vası-tasıyla devrimcilerin bağ kurması ve öncü işçilere siyasal sı-nıf bilincinin aşılanması günün öncelikli görevidir. Ancak buçalışmaları yaparken de aslında garipsenmesi gereken birolgu ile sıkça karşılaşmaktayız. Devrimci demokratik düşün-celeri bilen, çeşitli eylem ve etkinliklere katılan, devrimcidemokratik basını takip eden işçilerin fabrikalarındaki sendi-kalaşma amaçlı mücadelelere soğuk yaklaştığını veya dahilolsa da öncülük etme ve örgütlü güçlerle bağı kurmada is-teksiz veya yetersiz kaldığını görmekteyiz. 2012 yılı süresin-ce İstanbul’dan Bursa ve Trakya’ya kadar birçok şehirdesendikal mücadele veren fabrikalarda okurlarımızın dahi sü-rece girmediğini, girse de DDSB ile bağ kurmayı aklına ge-tirmediğini, kendisine böylesi bir misyon biçmediğine tanıklıetmekteyiz. Normalde sahip olduğu devrimci bilinçle çalış-ma arkadaşlarını bilinçlendirmesi, sendikalaşmaya öncülüketmesi ve fabrikasına dair örgütlenme çalışmalarının dev-rimci demokratik sendikacılar üzerinden gerçekleşmesi içinçaba göstermesi gereken birçok arkadaşımız politik bir alt-yapısı olmadığı halde mevcut çalışma şartlarını değiştirmekiçin harekete geçen işçileri geriden takip edebilmektedir.

Bunun elbette sebepleri vardır. Tasfiyeci dalganın etkisiy-le devrimci düşüncelere sahip olan işçilerde güvensizliğin,umutsuzluğun ve yabancılığın etkisi yadsınamaz. Ülkemizdesendikal hareketin oldukça kötü durumda olması sebebiylesendikalara yönelik tepkinin de verilen mücadeleye küçüm-seyici şekilde yaklaşmayı beraberinde getirdiği anlaşılmakta-dır. Devrimci saflarda sınıfsal kimlik ve duruş yerine kimlikpolitikalarına esası verme ve demokrasi mücadelesini ulusalve mezhepsel taleplerle gerçekleştirirken esas olan sınıf mü-cadelesini arka plana atma eksikliğini de eklemek gereklidir.

Bunun sebeplerini daha da derinleştirmek elbette müm-kündür. Ancak artık kaybedilecek vakit yoktur. Sınıf içindedevrimci bir odak oluşturmaya büyük bir ihtiyaç varsa, sen-dikal hareket ve sınıf içinde arayış, hareketlenme ve kayna-ma varsa ve sistem çok daha kapsamlı saldırılarla karşımızaçıkıyorsa bize en yakın olandan başlayarak sınıfsal mücade-leyi geliştirmek için çabalarımızı yoğunlaştırmamız şarttır.Bu taşın altına tüm okurlarımızın, etkinliklerimize, yürüyüş-lerimize katılan her yoldaşımızın, tüm devrimci demokrat iş-çilerin ellerini koyması ve güçlerimizi birleştirmesi için çalış-malarımızı geliştirmeliyiz.

Kongreler işçi sınıfı açısından hep önemli biryerde durmuştur-durmaktadır. Bu önemin gü-nümüzde istenilen düzeyde olmaması belki deen çok tartışılması gereken noktadır.

Sendika kongreleri sınıfın baharı olarak gö-rülür. Tıpkı bahar gibi tüm renkler açar. Çünkükongreler de farklı tüm düşüncelerin ortaya su-nulduğu dönemlerdir. Üstelik bu farklılıklarınmücadelede ortaklaşma yaratacağı süreçlerdir.Ancak bugün sendikalarımızda kongreler bahsi-ni ettiğimiz “sınıfın baharı” gerçekliğini taşıya-mamaktadır. Sınıfın en temel örgütlenme aracısınıfa hizmet etmeyecek denli tasfiye yaşamışve sınıfı temsili yok edilmiş durumdadır.

Bu sonuç bugün kongrelerde nerdeyse sı-nıf-mücadele vb. kelimelerin konuşulmadığı birtablo oluşturmaktadır. Çünkü sendikal alandafaaliyet yürüten dinamikler tasfiye edilmiş; yenidinamikler olarak görülen güvencesizler ise ör-gütlenememiştir. Buna bir de sendikal alandamücadele edenlerin ayrıcalıklı konuma gelmişolması eklenince sorun daha da büyümektedir.

Ülkemiz sendikalarında Kongreler, rakibinitasfiye etmenin bir aracı olarak işlev görmüştürve görmektedir. Sınıf dışı anlayışların kendileri-ne rakip olarak gördükleri anlayışları tasfiye et-menin en etkili yolu sendikal kongrelerde yap-maktadırlar. Bizzat delege seçimlerine müdaha-le edilmektedir. Baştan itibaren sınıfın baharıolan kongreleri kışa çevirmeye çalışmaktalar.Patron vb. ilişkiler ile kongrelerde sınıfın kendisorunları tartışması baştan itibaren kesilir. Üste-lik sendikal alanın önemli kısmı kamu olmasın-dan dolayı yukardan aşağıya müdahale edil-mektedir. Sermaye, sınıfın bu aracını en başın-dan içerden kuşatarak etkisizleştirmek istemek-tedir. Eğer sınıf içinde güçlü bir örgütlenmeyoksa bu kadar kapsamlı saldırı karşısındaayakta kalmak oldukça zor.

Bugün sınıf içinde faaliyet yürüten ve sınıf-tan yana mücadele eden sendikaların oldukçaönemli görevleri vardır. Çünkü son zamanlardaönemli bir tasfiye süreci yaşanmaktadır. En de-mokratik sendikalarda bile sendika içi demokra-si en geri yanları ile yaşanmaktadır. Hemen he-men tüm sendikalarda bunun yaşandığını gör-

mekteyiz. Üstelik bunların Sendikal Güç Birliğiiçinde bulunan sendikalarda daha da çok olma-sı Güç Birliği’nin önemli bir kısmının sınıf çalış-masındaki yerini, anlayışını da göstermektedir.Aslında tüm bunların nedenlerinin başında sınıfiçindeki çalışma biçimi ve tarzı gelmektedir. İşçisınıf içinde doğru bir çalışma, bu saldırıları geripüskürtebilecektir. Bunun örnekleri de vardır.

Belediye-İş Sendikası 2 Nolu Şube’de yaşa-nan gelişmeler bu sürece bir örnektir. 2 NoluŞubede genel kurul süreci yaşanmaktadır. Ya-şanan sürece bizzat Genel Yönetim Kurulu tarafolmaktadır. Delege seçimleri bitmiştir, istenilensonucu almayan Genel Yönetim Kurulu, bizzatdelegeleri 2 Nolu Şube Yönetim Kuruluna karşıdurmaya çağırmıştır. Ancak delegeler verdiklericevap ile süreci kendilerinin tartışacağını, bunakendilerinin karar vereceklerini belirtmişlerdir.

Üstelik genel yönetimin bir daha bu yöne-timle çalışmayacağını söylemesine karşı dele-geler, “biz seçeceğiz” yanıtını vermiştir. Dahaönce de buna benzer sorunlar yaşanmıştı. Sı-nıfa güvenmek için sınıfın içinde olmak ve on-larla yürümek, süreci geri noktalarının aşılma-sında belirleyici olacaktır. 2 Nolu Şube bugünekadar bu yönlü yürüttüğü faaliyet ile bu süre-cin belirlenmesinde etkili olacaktır. Bu süreçtetasfiyede yaşanabilir; bu da olası bir sonuçtur.Ancak belirleyici olan, sürecin nasıl yürütüle-ceğidir. Bizler tam da bu anlamda yaşadıkları-mızı bir moment olarak görmekteyiz. Bu ne-denle verilecek cevabın işçiler tarafından veril-mesi ve sınıfın bizleri sahiplenmesi bu dönem-de de yaptığımız bir çalışmadır. Bir çalışmadasınıfa dayandığınızda ne kadar yönetimde kal-dığınız önemli değildir.

Şimdilik yeni başlayan bu sürecin sonundakarşılaşılacak sonuç ne olursa olsun sınıfındaha etkili olmasını sağlayacak bir süreç ola-caktır. Çünkü bahar buradan gelmektedir. Bahargeldiği zaman çiçekler renkli olur; kongrelerdeişçilerin katılımını sağlarsanız tüm farklılıkları dayaşamış olursunuz. Kongreler aynı zamandafarklılıkların nasıl yol alacağını da gösteren dö-nemlerdir. Bizler tüm bu sürecin sonucundabunu da göreceğiz. (Bir DDSB’li)

H. Merkezi: İstanbul-Esenyurt’takiDHL Uluslararası Lojistik Firmasıönünde 200’ü aşkın gündür direniş-te olan DHL işçilerin kurduğu çadıra15 Ocak gecesi baskın yapıldı. İşçi-ler evlerine gittikten sonra nelediyeekipleri tarafından gece yapılan bas-kınla yerinden söküldü. İşçiler yapı-lan baskında zabıtaların sendikayaait dokümanlara ve işçilerin eşyala-rına el konulduğunu belirtti. Durumatepki gösteren işçiler direnişlerininengellenmeye çalışıldığını ancak yıl-mayacaklarını söyledi.

Kartal: Kartal’da bulunan Koşuyolu Hastanesi’ndeki dire-niş 108. gününe girerken, Kartal Metro çıkışından direnişçadırına bir yürüyüş gerçekleştirildi. Sloganlar eşliğindeKartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi önüne gelen sağlıkemekçileri burada bir açıklama yaptı.

Yapılan açıklamada, Ziya İncedere’nin 1 Ekim sabahıhiçbir gerekçe gösterilmeden Bayrampaşa Hastanesi’nesürgün edildiği hatırlatılarak, “Haklılığımızın verdiği güçlebu onurlu mücadeleyi zafere ulaşıncaya kadar direnme-ye devam edeceğimizi dosta düşmana bir kez daha ilanediyoruz” şeklinde devam eden sözlerle sonlandırıldı.

Enerji-Sen, Genel-İş, Limter-İş, Birleşik Metal-İş Sen-dikaların yanı sıra Partizan, ESP, Halkevi de eyleme des-tek verdi.

DHL çadırına baskın “Direnişimizi durduramayacaklar”

Özgür gelecek/51

İşçi-Köylü

55

En yakınımızdan başlamak...Emekçinin

GündemiBelediye-İş Sendikası 2 Nolu Şu-be’de yaşanan gelişmeler bu sürecebir örnektir. 2 Nolu Şubede genelkurul süreci yaşanmaktadır. Yaşanansürece bizzat Genel Yönetim Kurulutaraf olmaktadır.

Kongreye Giderken...

Page 6: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/51

İşçi-Köylü

66

H. Merkezi: Zonguldak Kozlu’daki TürkiyeTaşkömürü Kurumu Kozlu MüesseseMüdürlüğü’ne ait maden ocağında 7Ocak’ta meydana gelen göçükte çalışmaarkadaşlarından 8’ini kaybeden Star İn-şaat’a bağlı taşeron çalışan maden işçi-leri, hakları verilene kadar iş bırakmaeylemi başlattılar.

Şirket önünde toplanan maden işçileriadına konuşan Ayhan Gökgöz, “Şirketyetkilileri işe girmezsek çıkışımızı vere-cekleri yönünde tehditler savuruyorlar.Arkadaşlarımızın kanı kurumadan ocağagirmemiz doğru olmaz, diye karar aldık.O gün ben oradaydım, 300 metreilerideydim. Ben de gidebilirdim. Bizgeçmişte eylemler yaptık. Onlar da herzaman yanımızdaydı” şeklinde konuştu.

İş bırakma eylemine 110 işçininkatıldığını aktaran Gökgöz, kendilerinedestek vermeye hazır olan 130 işçinindaha olduğunu belirterek, “Gerekirse on-lar da destek olacaklar. Tek istediğimizsendikalaşmak, kurumda çalışan arkada-şlar gibi haklara sahip olmak” dedi.

Kartal: 10 Ocak günü maaşlarıödenmeden işten çıkarılan işçilerAda Tersanesi önünde direnişebaşladı. Geçtiğimiz günlerde pat-ron tarafından saldırıya maruz ka-lan Ada Tersanesi işçilerini çadır-larında ziyaret ederek Limter-İşSendikası Başkanı Kamber Saygı-lı ve işçilerle sohbet ettik.

Özgür Gelecek: Ada Tersane-si’nde yaşanan sorunlardan vedirenişe varan süreçten bahse-der misiniz?

Kamber Saygılı: Arkadaşları-mızın direnişte olmalarının nedeniücretlerinin ödenmemesi. Yalnızbu ücretlerin ödenmemesi sade-ce Ada Tersanesi’yle sınırlı bir so-run değil. Diğer tersanelerde dearkadaşlarımız ücretsiz çalışmaylakarşı karşıyalar. Taşeronun girmişolduğu yerde hiçbir işçi arkadaşı-mızın güvenceli çalışması söz ko-nusu değildir. Tüm hakları, çalış-ma saatleri, ücretleri, iş güvenliğibunların hepsi esnek ve güvence-sizdir. Zaten 150 işçi arkadaşımı-zın bugüne kadar yaşamını yitir-mesinin nedeni budur. Taşerondaçalışan arkadaşlarımızın % 99’usendikasız.

- Bu direniş hem örgütlenmehem de haklarını alma direnişidirdiyebilir miyiz?

- Tabii ki. Buradaki arkadaşları-mızın hepsi sendikalı değil amafiili olarak üyesi sayılırlar. Bizim te-mel aldığımız da bu zaten. Her nekadar da “iki sendikaya birdenüye olabiliyorsunuz” deseler de,sendikalı olunmanın önünde çokciddi engeller var. Sendikaya üye

olan her arkadaşımız “illegal örgütüyesi” görülüyor ve işten atılıyor.

- Geçtiğimiz günlerde direni-şe bir saldırı oldu. Bu nasıl de-ğerlendiriyorsunuz?

- Bu tersane patronları burayıdaha önce silah zoruyla sahiple-rinden almıştır. Çok ciddi çatışma-lar yaşanmış. Şimdi işçi sınıfınıniradesiyle yeni karşılaşıyorlar. İşinisürekli silahla çözen bu insanlarbirincisi, direniş karşısında büyükbir hazımsızlık duydular; ikincisiise, bu direngen tavır karşısındageri adım attılar. İstediklerini ya-pamayacaklarını anladıkları içinsaldırdılar ya da oyalama taktiğinidevreye soktular. Ama biz bu oya-lama taktiğine üretimi bloke ede-rek cevap verdik. Sonrasında bi-zimle bir görüşme yapmak zorun-da kaldılar. Daha önce “ayakçıla-rıyla” görüştürüyorlarken, şimdiişçilerin temsilcisi, sendika başka-nı, yöneticisi ile bizzat görüştüler.

- Direnişteki işçilerin tepkile-ri, yaklaşımları nasıl bu direnişe?

- Direnişe başladıkları gündenberi olumlu etkilendiler. Çünkü bizburada direnişte 40 kişiydik, ogün içerdeki yaklaşık 1000 işçiçağrımıza içeri girmeyerek yanıtverdi. 2.5 saat iş durdurma eyle-mimiz oldu. Bu direniş hem AdaTersanesi işçilerine hem de diğertersane işçilerine bir mesaj anla-

mına geliyor. Haklarımızı direne-rek, birleşerek, örgütlenerek ala-cağımızı göstermesi anlamındabu coğrafyadaki işçilere bir örnekteşkil ediyor.

“Hakkımızı istemek PKK’lıolmaksa, PKK’lıyız”Osman Boşnak: Maaşlarımızıalamadığımız için direnişe başla-dık. Kimimiz 1.5, kimimiz 2-3 aymaaşlarımızı alamadığımız içindireniş kararı aldık. Sendika ola-rak bir komisyon kurduk. 9 gün-dür direnişteyiz. Geçtiğimiz gün-lerde bir saldırı oldu. Patron bize“PKK’lılar” diye bağırdı. Tansiyo-numuz çıktı. Hakkımızı almak is-tediğimiz için PKK’lı oluyorsakbiz PKK’lıyız. Ama haklarımızıgasp eden onlar. Çocuklarımız,emeğimiz için buradayız.

“Hukuk var, ama onlara işlemiyor”Rahmi Güçlü: 10 Ocak’tan buyana direnişteyiz. 2-3 defa sözverdiler, maaşlarınızı ödeyeceğizdiye ama yerine getirmediler.Geçtiğimiz cumartesi günü iş dur-durma eylemimiz oldu. İçerdekiarkadaşlarımız da bize yardımcıoldu. Sonra Pazartesi günü içinsöz verdi herkesin yanında amahala vermedi. Bugün bir görüşmevar, asıl işveren yani tersane sa-hibi, taşeron şirket ve işçiler ara-sında ama bir şey çıkacağını san-mıyoruz. Biz sonuç ne olursa olsuhaklarımızı almadan buradan ay-rılmayacağız. Direnişimize devamedeceğiz.

H. Merkezi: Bursa Orhangazi’de bu-lunan Cargill firmasında çalışan vesendikalı olduğu için işten çıkarılanÖz Gıda-İş Sendikası üyesi işçi Ke-mal Kapar’ın işine geri dönmesi içinCargill işçileri İstanbul Bağlarba-şı’ndaki Cargill Genel Merkezi önün-de eylem yaptı.

Burada açıklama yapan Kapar,“performans düşüklüğü” gerekçesiy-

le işten çıkartıldığını hatırlattı. “Asılneden sendika üyesi olmamdır. İşegeri dönmek için 106 gündür fabrikaönünde direniyorum” dedi.

Öz Gıda-İş Sendikası Bursa ŞubeBaşkanı Yalçın Kaya, Kapar’ın direni-şine destek vermek için Cargill işçileridireniş çadırlarında sabahlarken, Car-gill patronu Mustafa Ataç ve Cargillyöneticilerinin 7 yıldızlı otellerde eğ-

lenebildiklerini belirtti. Öz Gıda-İş Sendikası Başkanı

Göksel Şengün ise Cargill işçisininişine geri dönmemesi ve işçilerinsendikal haklarına saygı duyulmama-sı, çalışma koşullarının düzeltilmeme-si halinde Cargill Genel Merkezi, Car-gill firmasının bulunduğu binalar,konsolosluk ve Cargill fabrikasınıniçinde eylemlerini yükselterek sürdü-recekleri uyarısında bulundu.

“Bu direniş örgütlenme ve hak alma direnişidir”Maden işçileri iş bıraktı

H. Merkezi: HDK İstanbul 1. Bölge Mecl-isleri ve 1. Bölge Birleşik Mücadele Plat-formu Kozlu’da 9 işçinin yaşamını yitir-mesine neden olan cinayeti protesto etti.Kadıköy İskele Meydanı’nda “Madenölümleri kader değil, cinayettir” yazılıpankart arkasında bir araya gelen kitlemeşalelerle bir açıklama yaptı.

Kitle adına açıklama yapan Esra Öz-türk hükümetin iş cinayetlerini “kader”olarak gösterdiğini vurgulayarak; taşe-ronlaşma, güvencesiz, esnek çalışmanıniş cinayetlerine neden olduğunun altınıçizdi. Ardından madencilerin anısınaKimya Mühendisleri Odası’nda “16 Ton”adlı belgeselin gösterimi yapıldı.

Maden “kazaları”protesto edildi

İkitelli: 9 Ocak günü Paris’te üç yurtse-ver kadının katledildiği sırada 2 kadınİstanbul İkitelli’de bir fabrikaya iş baş-vurusunda bulundu. İş başvuruları ka-bul edilen kadınların iş hayatları sadecebir gün sürdü. Aynı gün akşam işten çı-karıldılar.

Dersimli olan işçilere kovulmalarınasebep olarak ise “eleman alımını durdur-duk” denildi. Çok sıradan bir sebep gibigörünse de işin aslını, işten atılan işçilerlekonuştuğumuzda öğrendik. Asıl sebep iş-çilerden birinin soy isminin Cansız olma-sı. Yani Paris’te katledilen 3 kadından biri-si olan Sakine Cansız’ın soyadı ile aynısoyadı taşıyan işçilerle sohbet ettiğimiz-de bizlere Sakine Cansız’ın Dersimli ol-ması ve devletin Dersim’e olan kinininher geçen gün arttığını söylediler. Budüşmanlığı Özgür Gelecek okurları ilepaylaşan işçiler, “bu zulmü herkes bilmeliona göre tavır takınmalı” dediler.

Kartal: İşçiler, 24 Ocak günüLimter-İş Sendikası öncülüğündebir basın açıklaması gerçekleştir-di. Açıklamada işçiler adına birkonuşma yapan Limter-İş Sendi-kası Başkanı Kamber Saygılı,patronla daha önce defalarca so-runun çözülmesi için görüştükle-rini, ancak patronun bu konudahiçbir adım atmadığını belirtti.Açıklamanın ardından iş makine-lerinin üzerine çıkan işçiler, maki-nelere el koydu.

“Cansız” korkusuişçi çıkarttırdı

Cargill işçilerinden İstanbulʼda eylem

İşçiler, iş makinelerineel koydu

Kamber SaygılıKamber Saygılı

Page 7: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Kartal: Patronların örgütlenmedenkorkularının ifadesi işçilerin hiçbir ge-rekçe gösterilmeden işten çıkarılmasıolmakta. İsmaco, Karaca, Kuzu Deribunların örnekleri. Karaca Deri’de baş-layan direnişi ve ayrıntılarını bir aydanfazla bir zamandır direnen MustafaKeleş’le yaptığımız röportajda öğren-dik. (Ayrıca söyleşimizi yaptığımız er-tesi günü bir işçinin daha KaracaDeri’de işten çıkarıldığını da Keleş’tenöğrendik.)

Özgür Gelecek: Direnişin başla-masından önceki süreci anlatır mı-sınız?

Mustafa Keleş: Bizim fabrikada 3şirket var. Taşeron şirkette toplam 14kişi çalışıyordu. Es Deri’de 12 kişi, Ka-raca Deri’de 4 arkadaş. Hepsini sendi-kal çalışmayı başlattığımız gün sendi-kalı yaptık. Es Deri üzerinden yetkimizialdık. İşverenin haberi olmadan çokorganizeli bir şekilde yaptık. Yetki gel-dikten sonra fabrikada bir sessizlikvardı. Bir gün “mal katlama” bahane-siyle tutanak tutuldu hakkımda. “Malkatlandı, sorumlusu sensin” diye. Bende tutanağı imzalamadım. “İmzala-mazsan senin için daha kötü olur” de-diler, ben de “siz bilirsiniz, beni suç-suz durumdan suçlu duruma düşürü-yorsunuz, ben imzalamam bunu” de-dim, çıktım. Ertesi gün iş akdim feshe-dildi. 17 Ocak itibariyle direniş başlat-tım. Şimdi yaklaşık 40 gündür tek ba-şıma; yağmurda, karda onurlu bir şe-kilde direniyorum.

9 yıldır bu şirketle çalışıyorum. İş-veren çeşitli oyunlarla giriş-çıkış vere-rek insanları kaydırdı, taşeron şirketeverdi. Ana firmaya almadı. Biz bekle-dik, kendi firmasına eleman alsın, bizde sendikal çalışma yürütelim diye.

- Fabrikadaki işçiler sendikayaüye oldu mu?

- Evet, şimdi hepsi sendikalı. Yaniyetki imzalanmadı daha ama bugünyarın imzalanacak. Patron sendikayı

kabul etti.“Sendikayıkabul ede-rim, herşeye imzaatarım.Ama Mus-tafa’yı ke-sinlikle işe

almam” demiş. “Onu oradan çekin,çadırı kaldırın, biz de imzalayalım”şeklinde bir durum var. Yani öncülükyaptığımdan dolayı sindiremiyor, ta-hammül edemiyor. Beni şu an hede-fe almış.

Ben de “gitmem, buradayım” me-sajını veriyorum. Fakat şimdi gereksendika gerek bir kısım arkadaş tara-fından “diğer arkadaşlara zarar gel-mesin, Mustafa kendini feda etsin”şeklinde bir mantık işliyor. Vaziyet buşekilde, direniş şu an sonlanmış gibigözüküyor. Ama ben devam etmek ta-raftarıyım.

Arkadaşların çoğu sendikayla bir-likte taşeronu feshedip çalışacaklarıiçin bu durumu savunuyorlar. Amabizler, duyarlı olmalı, sınıf mücadelesivermeliyiz, toplumsal hareket etmeli-yiz, kendi çıkarlarımızı düşündüğü-müzde toplum zarar görür. Maalesefarkadaşlarımız kendi çıkarlarını düşün-meye başladı.

- Şimdi bir görüşmeden çıktınız.Neler konuşuldu, bir uzlaşmaya var-dınız mı?

- “Mustafa’yı çekin, çadırı kaldırın.Sözleşmeyi imzalayın, taşeronu anafirmaya alalım” diyorlar. Bu akşam gi-riş çıkışları yüzde doksan yapılacak.“Yarın her şey belli olacak, sonra se-nin burada beklemenin bir anlamıyok” diyorlar, ben de “gitmem” diyo-rum. “Sorunlar yaşıyoruz, bir ortaknoktayı bulmamız lazım” deniliyor. Be-nim kendimi feda etmem gerektiğisöyleniyor ama ben kendimi feda et-tim, sendikayı içeri soktum, öncülükettim. Bence tutumumuz bir kararlılığı-mız olmalı, asıl kazamın odur.

- Son olarak ne söylemek ister-siniz?

- Patronlar her zaman işçinin eme-ğini sömürürler, sen hakkını aradığın-da “PKK’lı, eşkıya” derler, ama asıl eş-kıya onlardır. İşçilerin birbirine sahip

çıkması lazım. Biz birleşmeli; sınıf, top-lum adına hareket etmeliyiz. Yani sen-dikalı olmakla her şey bitmiyor, o faali-yeti sürdürmek önemlidir. Bizim mü-cadeleyi ilerletmemiz lazım, yeni hak-lar elde etmeliyiz. Herkesi duyarlı ol-maya çağırıyorum. Direnişte olanKuzu Deri’de, İSMACO’da mücadeleeden arkadaşlara başarılar diliyorum.

Amed: Sağlık alanında sistemin geliş-

tirmiş olduğu sömürünün yanı sıra

sağlık emekçilerinin karşısına çıkan

şiddet olgusu da başka bir konudur.

Bunun bir örneği de Amed’de yaşandı.

Dicle Üniversitesi’nde Rabia Yeşim

Ünal isimli hemşire, kendilerini polis

ve asker olarak tanıtan kişiler tarafın-

dan darp edildi.22 Ocak günü hastane önünde bir

araya gelen SES Ergani Temsilciliği,Dicle Üniversitesi’nde hemşire Ünal’ayapılan şiddeti basın açıklamasıylaprotesto etti.

H. Merkezi: Muğla’da Yatağan TermikSantrali’nde işçilerin taşerona karşı mü-cadeleleri kazanımla sonuçlandı. Sant-ralin kömür taşıma ve bakım işinin taşe-

ron şirkete devretmesini protesto eden

işçiler, yapılacak ihaleyi iptal ettirdi.

İşçiler 11 otobüsle toplantının yapı-

lacağı Yatağan’a doğru yola çıktı. Oto-

büsler jandarma tarafından durdurulun-

ca, işçiler yürüyerek ihalenin yapılacağı

Yeniköy Termik Santrali salonunun

önünde eylem yaptı. İşçilere, Ören Ke-

merköy ve Milas Yeniköy Termik Sant-

rali işçileri de katılarak destek verdi. Ba-

rikatlarla santral girişini kapatan işçiler,

araçların girişini engellemek istedi. Kit-

le, ihalenin iptal edildiği öğrenince ey-

lemine son verdi.

Direnişe dair, Deri-İş Tuzla ŞubeBaşkanı Binali Tay ise Deri-İş Sendi-kası’nın Karaca Deri’de örgütlendiği-ni; taşeron şirketin çekilmesi, tem-silcilik ve Toplu İş Sözleşmesi gibitaleplerinin kabul edildiğini belirtti.Direnişçi arkadaşın bunları dahaönce kabul ettiğini ancak şimdi yeniçıkarılan işçi ile birlikte direnişe de-vam kararı aldığını dile getirdi.

Telefonla yaptığımız görüşmedeTay, direnişçi işçinin sendikanın fab-rikaya girmesi durumunda kendisi-nin çekileceğini, fedakârlık göstere-ceğini kabul ettiğini belirtti ve dire-nişin sürmesiyle ilgili yeni bir geliş-me olmadığını sözlerine ekledi. Ay-rıca Tay, işten yeni çıkarılan işçininde direnişe başladığını söyledi an-cak neden çıkarıldığıyla ilgili biraçıklamada bulunmadı.

Özgür gelecek/51

İşçi-Köylü

77

H. Merkezi: Kocaeli-Gölcük’te be-siciler ve çiftçiler, geçen yıl balyası20 lira olan saman fiyatının 50 lira-ya çıkmasına tepki gösterdi. Köylü-ler saman fiyatlarındaki artışı pro-testo ederken, borç vadelerininuzatılmasını talep etti. Gölcük Bele-diyesi Mezbahası yanında yapılanprotesto eyleminde Gölcük KöyleriYardımlaşma ve Dayanışma Der-neği Başkanı Mehmet Sertoğlu,yem fiyatlarındaki artış nedeniylehayvanlarını besleyemediklerini,özellikle samanın balya fiyatının re-kor düzeye çıktığını söyledi.

Bir balya samanın fiyatınıngeçen yıl 20-24 lira arasında de-ğişirken, bu yıl bir anda 50 lirayaçıktığını söyleyen Sertoğlu: “Biz-ler saman ve yem fiyatlarınınmakul seviyeye çekilmesini isti-yoruz. Köylülerimizin bir ineğebakacak durumu dahi kalmadı.Ziraat Bankası’ndan sıfır faizlikredi alan üreticilerimiz bileborçlarını ödeyemez hale gelmi-ştir. Bizler çiftçi ve üreticilerimiziçin bu borçların sıfır faizle yineuzatılmasını istiyoruz” dedi.

Saman fiyatlarınatepki

İşçiler ihaleyi iptal ettirdi

“Mustafa gitsin!”

“Taleplerimiz kabuledildi”

H. Merkezi: İzmir’de tütün üretici-leri 2004 yılında sendika kurmakiçin yaptıkları başvuru İzmir Valili-ği’nin itirazıyla karşılaşmış, ValilikTütün- Sen’in “sendika olmadığı-nın” tespiti için idare mahkeme-sinde dava açmıştı. İdare mahke-mesinin yetkisizlik ve görevsizlikkararı üzerine dava iş mahkeme-sinde yeniden açıldı. İş mahkeme-si, Tütün-Sen’in kapatılmasına ka-rar verdi, fakat Yargıtay kararı gö-rev yönünden bozdu.

Bunun üzerine dava İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde gö-rülmeye başlandı. 2009 yılındakidavalarda mahkeme Tütün-Sen’insendika olduğuna yapılan itirazla-rın reddine karar verdi. Valilik da-vayı temyiz ederek Yargıtay’a taşı-dı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tem-yiz itirazlarını reddederek Tütün-Sen’in sendika olduğuna dair ka-rarın onanmasına karar verdi.

Benzer şekilde Çiftçi Sendika-ları Konfederasyonu’nun kapatıl-ması istemiyle Ankara 1. AsliyeHukuk Mahkemesi’nde görülendavada, yerel mahkeme çiftçilerinsendika kurmasının mümkün ol-madığı yönünde karar vermişti.Çiftçi-Sen ise kararı Yargıtay’a ta-şımıştı. Konuyla ilgili son karar 11Ocak 2013’te günü açıklandı. Yar-gıtay çiftçilerin konfederasyonolarak örgütlenmesini engelleye-cek bir iç hukuk kuralı bulunmadı-ğını ve uluslararası sözleşmelerlede köylülerin örgütlenme hakları-nın güvence altına alındığını belir-tip kapatma kararını bozdu.

Sendika haktır!

Sağlık emekçisine darp

İşçilerin birbirine sahip çıkma-sı lazım. Biz birleşmeli; sınıf,toplum adına hareket etmeli-yiz. Yani sendikalı olmakla herşey bitmiyor, o faaliyeti sür-dürmek önemlidir.

Page 8: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Sınıf mücadelesinin her an yenisürprizlere gebe gürül gürül aktığı bircoğrafyada yaşıyoruz.

Her yeni güne bir operasyon dal-gasıyla girmek mümkün. Yüzde 51’likoy oranı ile övünen AKP hükümetiiçin oldukça manidar olan bu saldırıfuryası, toplumun üzerine adeta birkarabasan gibi çökmekte. Türk hâkimsınıfları, tüm şovlarına ve güç gösteri-lerine karşın en küçük bir muhalefetebile amansız bir düşmanlıkla saldırı-yor. Zira, biliyorlar ki arkalarında oldu-ğuna inandıkları halk desteği, ilelebetorada durmayacak. Vites büyütenözelleştirme saldırıları, esnek-güven-cesiz ve taşeron çalışma; işçi sınıfı veemekçilerin kazanılmış haklarına yö-nelik saldırılar, AKP hükümetinin istimüstünde yürümesini koşullamaktadır.

Milyonlarca emekçiyi yerindenyurdundan edecek olan Kentsel Dö-nüşüm saldırısının AKP için hayırlaravesile olmayacağı açık. Artık seri cina-yetler biçimini alan iş kazaları, kıdemtazminatının gasp edilmesi ve yenisendika yasası ile işçilerin sendikalaş-masını neredeyse imkânsız hale getir-meyi hedefleyen uygulamalar,gelecek günlerin oldukça hareketli ge-çeceğine işaret ediyor. Emekçi yığın-lar, açlık ve yoksul sarmalında, öfkeve direnişi biriktiriyor. Burada eksikolan söz konusu öfkeyi açığa çıkara-cak, örgütleyecek ve hedefine doğruharekete geçirecek bir devrimci oda-ğın yetmezliğidir. AKP’yi bu kadarpervasız kılan da temelde bundanbaşkası değildir.

Bugün, Türk hâkim sınıflarının ha-reket kabiliyetini sınırlayan ve böl-gede üstlenmek istediği görevlerinönünde engel teşkil eden Kürt UlusalHareketi’nin, Kürt halkının direnişidir.Binlerce yurtseveri zindanlara doldu-ran, saldırganlık ve düşmanlığındantaviz vermeden türlü oyunlarla Kürtulusunun aklını çelmeyi, Kürt UlusalHareketi’ni geriletmeyi hedefleyenTürk hakim sınıfları başarısız olmuş-tur. Askeri ve siyasi operasyonlarakarşın devleti köşeye sıkıştırmıştır.Devleti “İkinci İmralı” görüşmelerineikna eden esas etken de budur. Kürtulusal sorunu, sınıf mücadelesinindiğer alanlarındaki çelişkileri etkileye-

cek düzeydeki önemini ve sıcaklığınıkorumaktadır. Komünistler bu süreciyakından takip etmek, sürecin direnişive mücadeleyi geliştiren yanında dur-mak ve bunun bir parçası olmakla yü-kümlüdür. Halkların DemokratikKongresi (HDK) ise bugün açısındanbunun somut araçlarından biri olarakgünceldir.

HDK’yi Geliştirecek OlanMeclislerdir

HDK, egemenlerin toplumun tümkesimlerine yönelik saldırılarına karşıKürt ulusal hareketinin merkezinioluşturduğu bir direniş cephesi olarakmücadelesini sürdürüyor. 11 Ka-sım’da Birinci Kongresi’ni (2. GenelKurul) yapan HDK, Kürt ulusuna yö-nelik saldırganlıktan Kentsel Dönü-şüme; kadın cinayetlerinden Alevilereyönelik asimilasyon politikalarına, Su-riye özgülünde yeniden güncellenenemperyalistlerin ileri karakolu olmamisyonuna kadar geniş bir çerçevedepek çok konuyu gündemine aldı.

Bununla birlikte tüm bileşenlerinkendini özgürce ifade ettiği ve hiye-rarşik bir örgütlenmeden çok, demok-rasiye dayalı bir modeli öngörenKongre yapısı ekseninde inşa edilenHDK’nin aşması gereken önemli yapı-sal sorunları olduğu da bir gerçek.HDK’nin ortaya çıkışı ile birlikte bir-çok ilde ve bölgede örgütlenen ma-halle- halk meclislerinin sayısındakidüşme, HDK’de faaliyet gösteren ba-ğımsız birey sayısındaki azalma,HDK’nin çözmesi gereken başlıca so-runlar arasında. Açlık grevleri ve Ro-boski gündemlerinde yaşananhareketliliğin ve oluşan sinerjininHDK’nin, kitlelerin kendini ifade ede-bildiği, örgütlendiği bir alan halinedönüştürülmesi için kullanılması ge-rekiyor. Bahsi geçen gündemler ekse-ninde bazı alanlarda sürece müdahaleve önderlik ettiğimiz bir gerçek iken,HDK’nin bu sorunlarını aşması bakı-mından tavrımızın geliştirilmeye ihti-yaç duyduğu açıktır.

HDK, bizim için mahalle-halkmeclisleri etrafında yığınların kendini

ifade edebileceği, ortak bir karşı ko-yuşu örgütlemede rol oynayabilecekbir adres olma özelliğini korumakta-dır. HDK’ye dair politikamızı henüz birbütün olarak yeterince yaşama geçir-miş değiliz. HDK bizim için bir politikmanevra alanı olmayı sürdürmektedir.Bu bağlamda kuruluşunu kongrededeklere eden Halkların DemokratikPartisi (HDP) ve özellikle kongre son-rasında giderek artan parti tartışma-ları konusunda tavrımızın yeniden dilegetirilmesine ihtiyaç vardır.

Halkların Demokratik PartisiHer şeyden önce söylemek gere-

kir ki HDP’nin kuruluş hedefini bilerekHDK bileşeni olduk. Bizim için esasolan HDK’dir. Çeşitli renklerden veçevrelerden güçleri ve bireyleri biraraya getiren zemin HDP değilHDK’dir. Bu konuda Birinci GenelKurul (Kuruluş Kongresi) kararları sonderece açıktır: “1. Genel Kurul Karar-ları/Karar IV: Partiye katılan Kongrebileşenleri, katılmayanlar karşısındabir ayrıcalık kazanmaz; katılmayanlarda katılanlar karşısında hak kaybınauğramaz… Parti ise, Kongre içindekibir yapı olacaktır. Kongre’nin bütün il-kelerini ve politik yaklaşımlarını be-nimseyecektir. Yerel seçimlere, genelseçimlere, Cumhurbaşkanlığı seçi-mine katılma sürecinde etkin olacak-tır… Kongre ile parti ilişkisinde biridiğerinin yerine konamaz. ‘Partiolduk, Kongre bitti; Kongre var, par-

tiye gerek yok’ da denemez. Kongrepartiye dönüşmeyecek, varlığını veetkinliğini sürdürecek, ama seçimleralanında kendi geniş çalışmasını ger-çekleştirecek bir araç yaratacaktır.Yani işlevleri farklıdır ve parti bu aşa-mada Kongre’nin seçimlerdeki siya-sal koludur. ..Partiye katılan Kongrebileşenleri, kendi özgün faaliyetlerinisürdürmekte bütünüyle özgürdür.Partiye katılmak bileşenlerin siyasalve toplumsal etkinliklerinde bir sınır-lamayı gerektirmez. Bununla birliktedileyenler faaliyetlerini bütünüyleHDK bünyesinde sürdürmekte de öz-gürdür.”

Biz bir çeşit çatı partisi işlevi göre-cek olan HDP’nin içinde yer almaya-cağımızı, HDK’nin bir bileşeni olarakbağımsız politikamızı yürüteceğimiziilan etmiştik. Bu açıdan bizim için yenibir gelişme yoktur. Burada sorun HDKiçindeki bazı çevrelerin “HDK bileşen-leri HDP çalışmasına katılmak zorun-dadır”, “HDP esas alınmalıdır”yaklaşımlarıdır. HDP’nin belli bir tak-vim aralığında kurulma zorunluluğuve zamanın darlığı elbette belli bir sı-kışmışlık yaratmaktadır. Ancak budurum tüm HDK çalışmasının HDPçalışmasına indirgenmesi, meclis-lerde ve yürütmelerde temel günde-min HDP olması gerektiği anlamınagelmez. Hele de yürütmelerin HDPteşkilatlarına dönüşmesine ise hiçgelmez. Meclisler ya da il-bölge yü-rütmelerinin HDP çalışmalarını örgüt-lemek üzere kendi içinde birgörevlendirme yapmaları yeterlidir.HDP, HDK meclislerinin ya da yürüt-melerinin önemli gündem başlıkların-dan biridir. Yalnızca HDP başlığındadeğil genel anlamda, politik olarakdoğru bulmadığımız faaliyetlere dâhilolmamız gibi bir durum söz konusuolamaz. Bu tavır, HDK tüzüğü tarafın-dan da garanti altına alınmıştır.

HDK’nin müdahil olabileceğigeniş bir alan mevcuttur ve HDK’yi(yerel ve genel seçimler bakımındanHDP’yi de) ileri taşıyacak, büyütecekolan, mahalle ve halk meclislerindeyığınlarla birlikte sürece müdahale et-mektir.

Özgür gelecek/51

Yorum

88

Parti kuruldu, Kongre bitti mi?HDK, egemenlerin toplumun tümkesimlerine yöneliksaldırılarına karşı Kürt ulusal hareketininmerkezini oluşturduğu bir direniş cephesiolarak mücadelesinisürdürüyor.

Page 9: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Amed’e cenazelerin getirileceğiakşam, Bağlar sokaklarında buluş-tuğumuz yoldaşlarla, havaalanınadoğru yürümeye başladık. Dört-yol’dan aşağı inmeye başladığı-mızda gördük ki, bizimle birliktebinlerce insan da aynı yöne yürü-yordu. Ne de olsa “misafirimiz var-dı bu gece”!

Uçak inip, 3 kadını taşıyan ce-naze araçları göründüğünde dilegelmez öfke bir anda sloganlara,zılgıtlara, alkışlara dönüştü. İşte oan görülmeye değerdi. “Özgürlü-ğün başkentine hoş geldin SakineHeval”, “Özlemin başkentine hoşgeldin Fidan Heval”, “Amed’e hoşgeldin Leyla Heval” diyordu her-kes. Ne mutluydu ki onlara; uğrunaömürlerini verdikleri bir amacıngurbette mücadelesini verirken,özlemlerinin başkentine misafiroluyorlardı. On binlere, on binlerin

yüreğine misafir olu-yorlardı.

Sabahın erkensaatlerinden itibarencenazelerin getirildi-ği hastanenin önün-de beklemeye koyul-duk. Binler on binle-re, on binler yüz bin-lere ulaşırken Batı-kent’e ulaştık. Kadın-lar cenaze arabaları-nın oraya ulaşarakcenazeleri omuzla-dıklarında zılgıtlargöğe ulaştı adeta. İlkolarak BDP Amed İlEşbaşkanı ZübeydeZümrüt anadilinde

“Buradan söz veriyoruz, sonunakadar arkanızda yürüyeceğiz HevalSakine, Leyla, Fidan. Söz veriyoruzsize bir kez daha” dedi ve eğildi 3kadının saygın anısı önünde…

Ardından günün en anlamlı me-sajı PKK ve PAJK’lı tutsaklardangeldi: “Ağlamayın, yas tutmayın;acınız hafiflemesin! Sara fedailiği,Fidan gülüşü, Leyla bakışı, Numanfedailiği var oldukça bu halk artıkkaybetmeyecektir! Başta Kürdistanhalkı olmak üzere, tüm Kürdistanikurum ve örgütlere, halkımızındostlarına, devrimci ve demokratçevrelere çağrımızdır; gün yoldaş-larımızın ardında saf tutma günü-dür, gün devrim ve özgürlük müca-delesini büyütme günüdür, günyoldaşlarımızı sonsuzluğa uğurlar-ken, özgürlük ve sosyalizm bayra-ğını daha da yükseltme günüdür.”

Törende konuşan Amed Büyük-şehir Belediye Başkanı OsmanBaydemir de, “Bugün yas günü-dür, Rojbin yoldaşın doğum günü-dür. Ancak bugün doğumgününde Fidan Doğan,Amed’e geldi. Söz vermiştik

Newroz’da birlikteolacaktık. Amabugün Rojbin yol-daş inan ki burasıNewroz alanıdır”dedi.

DTK EşbaşkanıAhmet Türk’ün“Ey Başbakan! Barışı konuşurkenKandil’i bombalıyorsun” şeklindekisözlerinin ardından Aysel Tuğluk,gözyaşları içinde konuşurken Tuğ-luk’un gözyaşları, alandaki binlerce

ana ile birlikte aktı.Sebahat Tuncel, “Şehitlerimizin

önünde saygıyla eğiliyoruz şehîdnamirin” derken Selahattin Demir-taş da “Yüzyıldır maalesef ki top-rakları köy köy, mezra mezra, so-kak sokak, işkencehaneye çevril-miş bir halkız. Bugün bu alandameydandaysak, bu mikrofon eli-mizdeyse sizin sayenizdedir” sözle-riyle anlattı 3 kadını…

Ve zılgıtların, ağıtların, alkışlarınve tabii ki gözyaşlarının hiç durma-dığı an… 3 kadının aileleri platfor-ma çıktığında, yüz binler “Şehîdnamirin” sloganıyla “acınız, acı-mızdır” dedi adeta. “Bugün Fi-dan’ın doğum günü” diyen yaslıbabanın “kızımın doğum gününehepiniz hoşgeldiniz” sözleriydi, yü-rekleri dağlayan… Ailelerin vakurduruşu, Sakine’nin annesinin dur-mayan gözyaşları bin kez daha la-net okuttu bu devlete, bu sınırlara,bu kurşunlara…

18 Ocak günü sabah erkensaatlerden itibaren Dersimhalkı cemevine akın etti.Dersim ilçelerinden de katı-lımın yoğun olduğu göz-lemlenirken çevre illerdende törene katılım sağlandı.

Cansız’ın tabutu PKK bayra-ğı, beyaz tülbent ve kırmızıkaranfillerle süslenirken,Cemevinin karşısındaki te-peye Sakine Cansız, FidanDoğan ve Leyla Şayle-mez’in büyük boy fotoğraf-

ları ve Partizan imzalı katle-dilen üç kadın militanın re-simlerinin olduğu “Kürdis-tan’ın Üç Kızıl KaranfiliÖlümsüzdür” pankartlarıasıldı. Cemevinde yapılantörenin ardından kitle Bele-

diye Asri Mezarlığı’na kadaryürüdü. Ardından Cansız’ınnaaşı sloganlarla toprağaverdi. Cenaze süresi boyun-ca esnaf kepenk kapatarakkatliamı protesto etti.

(Dersim Partizan)

Doğan’ın cenazesi 18 Ocakgünü memleketi Elbistan’agetirildi. Nurhak Dağı etekle-rinde binlerce kişinin katıldığıcenaze töreninde, Fidan’ın

PKK bayrağına sarılmış tabu-tunu cemevinden omuzlaraalan kadınlar, ağıtlar yaktı.Törende konuşan Doğan’ınbabası Hasan Doğan, kızının

doğum gününü Amed’dekutladığını ifade ederek,onun sadece barış ve de-mokrasi istediği için katledil-diğini söyledi.

Hüznün kırıntısı yoktualanda. Müzik başla-dığında belki gözleri-niz dolabilirdi fakatkitlenin nabzına değ-diğinde teniniz, göz-yaşlarınız içinize doğ-ru akmaya başlıyor-du. Sloganlar susmu-yordu hiç. Cenazearabası, almak içinilerleyemiyordu Ley-la’yı. Halk vermek is-temiyordu sanki evla-dını. Mağrur ilerleyenkitleye yeni soluklarkatılıyordu yol bo-yunca. Kışkırtmakiçin evlerine Türkbayrağı asanların kü-çük hesaplarına yüzçevirecek kadar başıyukarda yürüyorduon binler.

Leyla’nın şahsındatüm yitirdiklerini anı-yordu Kürt halkı. Kan-dil’de şehit düşen ge-rillaların resimleri var-dı ellerde. En öndeyürüyen kadınlar, el-lerinden düşürmüyor-du üç yiğit kadının fo-toğrafını.

Yitirdiklerimizinanısına o kadar has-saslaşmıştı ki kitle,flamalarımızdaki Kay-pakkaya’yı anmadangeçmiyorlardı yanı-mızdan. Gençler ken-di aralarında Kaypak-kaya’yı tanıtıyorlardıbirbirlerine.

Son törenin yapı-lacağı yere yaklaştığı-mızda, bir o kadar kit-lenin de orada bekli-yor olduğunu gör-dük. “Düşmanını çile-den çıkarmak istiyor-san, yüzüne gülecek-sin” diyordu Leyla’nınbabası, zılgıtların tek-rar tekrar çekilmesiniisteyerek kadınlardan.

(Mersin Partizan)

Özgür gelecek/51

Zimane azadî

99

* Sabahın erken saat-lerinden itibaren Bağ-lar’ın tüm sokakları vecaddelerinde kepenk-ler kapalıydı. Evlerinönünde bayrama gi-der gibi hazırlık yapanaileler; siyah giysilergiymiş ve beyaz kaş-kol ile beyaz tülbenttakmışlardı.

* Amed halkı bur-juva-feodal basına öf-keliydi. “Gelip, bura-da eylemlerimizi çeki-yorlar. Sonra da ‘terö-ristler eylem yaptı’ di-yerek televizyondaveriyorlar” diyerektepki gösteriyorlardı.

* Kürt analarıngözyaşları tören bo-yunca hiç dinmezken;Aysel Tuğluk’un yap-tığı konuşma ve 3 ka-dının ailelerinin halkıselamlaması sırasındakitle gözyaşlarını tuta-madı.

* Törene araların-da Partizan, Yeni De-mokrat Kadın ve YeniDemokrat Gençlik’inbulunduğu devrimci,demokrat ve yurtse-ver kurum katılırken;ÖSP ve Partizan tara-fından birer çelenkgönderildi.

“Ağlamayın, yas tutmayın; acınız hafiflemesin!”

ELBİSTAN

MERSİN

DERSİM

Page 10: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

DERSİMParis’te katledilen 3 Kürt

kadın siyasetçiden Dersim’detoprağa verilen Sakine Cansız,24 Ocak günü aralarında Parti-zan ve Yeni Demokrat Ka-dın’ın bulunduğu kitle tarafın-dan anıldı. (Dersim Partizan)

İZMİR* 17 Ocak günü yoğun po-

lis ablukası altında gerçekleşti-rilmek istenen açıklamaya po-lis izin vermezken, polisle sür-dürülen tartışmalar sonucun-da basın açıklaması BDP İl Bi-nası önüne alındı. Partizan’ında katıldığı açıklamada İzmirKadın Meclisi ve DÖKH Bile-şenleri adına bir açıklama ger-çekleştirildi.

İSVİÇRE* Basel’de biraraya gelen

binlerce Türkiyeli göçmenemekçi, “Kürt halkı üzerindekikatliamlara son” yazılı pankartarkasında sloganlarla bir mi-ting gerçekleştirdi. YürüyüşePartizan, MLKP, İTİF, Yeni Ka-dın, SKB, ADHK, DemokratikAlevi Federasyonu ve anti-fa-şist gruplar destek vererekkatliamı protesto ettiler.

İlk konuşmayı İsviçre Öz-gür Kadın Hareketi adına Şük-ran Sincar yaptı ve AKP hükü-metinin bir yandan görüşme-ler yapıp bir yandan da bu vebenzeri katliamlar yaparakKürt mücadelesini tasfiye veimhayı amaçladığını belirtti.

Partizan adına yapılan ko-nuşmada “Kürt ulusunun dağ-larda, kentlerde ve hapishane-lerde büyüyen özgürlük kav-gasını bitiremezsiniz!” denildi.

* 16 Ocak’ta KJB’ninçağrısıyla kadınlar Zürih Kan-ton Parlamento önünde otur-ma eylemi gerçekleştirdi. Par-tizan, İTİF ve Yeni Kadın daeyleme destek verdi.

LONDRA13 Ocak’ta Britanya Halk

Meclisi’nin çağrısıyla yapılanyürüyüşe Kürdistanlı ve Türki-yeli göçmen dernekler vepartiler katıldı. Dalston’dabulunan Halkevi’nin önün-de toplanan 5 bin kişi bura-dan Kurdish binasının bu-lunduğu Harringey’e kadaryürüdü. Yürüyüş boyuncaKürtçe, Türkçe ve İngilizcebildiriler dağıtıldı. YürüyüşePartizan, Gik-Der, YÇKM,DAY-MER, Halk Cephesi,İAKM-Cemevi ve El-Comda destek verdi. Ayrıca ey-lemde TKP/ML ve MLKPpankartları da açıldı.

Özgür gelecek/51

Zimane Azadî

1100

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Ro-jbin) Leyla Şaylemez (Ronahi)…

Her biri birbirinden değerli onurlu üçKürt kadın, farklı dönemlerde KürtUlusal Hareketine katılmış adeta ne-silden nesile devam eden kurtuluşhareketinin bayraklaşan isimleri…

PKK’nin kurucu kadrolarından olan,mücadelenin bütün aşamalarında al-nının akıyla çıkan, düşmanın dahi saygıduyduğu devrimci bir kadındı SakineCansız. Hapishane resimlerinebakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesendüşecek gibi görünmektedir. Ama zayıfve sıska bu bünyenin içinde bedeninedar gelen kocaman bir çatal yürek,PKK’ya ve Kürt ulusunun davasınaadanmışlık yatmaktadır. Hapishanedeişkenceci Esat Oktay Yıldırım’ın suratı-na, “şerefsiz katil” diyerek tüküren nadirinsanlardandır.

Sakine’yi Sara yapan DiyarbakırHapishanesi’nde PKK’nin ilk siyasisavunmasını 300 sayfa ile yapan başeğmez devrimci kişiliğidir. Gördüğü in-sanlık dışı işkencelere rağmen konuş-mamış, düşman karşısında asla başeğmemiştir, gösterdiği bu direniş ileKürt Hareketi içinde efsane kadın halinegelmiştir.

KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ileLeyla Şaylemez ise Kürt kadın hareke-tinin fedakar, çalışkan aynı zamandadiplomasi trafiğiniyürütensaygınsiyasetçi-leridir. Herbiri Avu-pa’nın ra-hat veözel

yaşantısını terk ederek bütün birikimleri-ni, Kürt Ulusal Hareketi ve kadınınözgürleşmesi için harcamışlardır.

Avrupa’da siyasi cinayetler ilk değilİran Kürdistan Demokrat Partisi yöneti-cisi Abdurrahman Kasımlı 1989 yılındaViyana’da İran ajanları tarafındanöldürülmüştü. 1981 yılında Partizantaraftarı Katip Sultan Almanya’nınAachen kentinde ve Hollanda’nınUtrecht kentinde Nubar Yalımyan MİTajanları tarafından 1982 yılındaöldürülmüştü.

Katiller bu sefer seneler sonrayeniden sahneye çıktılar. Hedef olarakseçtikleri kişiler sıradan, rastgele değil,en değerli kadrolardı. Bu üç fidana karşıişlenen vahşetin sebebi korkudur.

Cinayet haberi duyulur duyulmaz,akın akın olay yerine gelen Kürt halkınınkabaran öfkesinin önüne geçmekmümkün değildi. Yüz bin kişiyi aşanböylesine kitlesel bir yürüyüş önemliidi. Herkesin talebi cinayetin bir anevvel aydınlatılması, katillerin bulun-ması oldu. Cinayet işlendikten hemensonra, daha cesetler bile kaldırılmadanBaşbakan yardımcısı devşirme KürtHüseyin Çelik olayı “PKK’nin kendi iç in-fazı” olarak değerlendirdi.

Aynı tepkiyi Roboski’de öldürülen 34Kürt köylüsü için neden göstermediler?Olay 1.5 gün neden gizlendi? Bu telaşneyin ifadesidir? Elbette ki suçlulukpsikolojisinin. Yaptıkları cinayeti gizle-mek için bu sefer Fransa’dan detaylı bil-gi ile olayın bir an önce aydınlatılmasıbaşvurusunda bulundular. Peki, Ro-boski’de bir sene zarfında ne yol kat et-tiniz? Hiçbir şey…

KUH bu siyasi cinayette dostları iledüşmanlarını daha iyi tanıma fırsatı bul-

du. Yeminli Ermeni-Kürt düşmanıFatih Altaylı, Ertuğrul Özkök,

polisten gazeteci olan EmreUslu, bavullarla belgeyisavcılığa teslim eden gazeteci

olarak tanıdığımız FettullahçıMehmet Baransu köşelerindeyazdıkları yazılar ile devletin“akıl hocaları” olduklarını gös-terdiler. Hiç denenmemiş yolve yöntemlerin denenmesiiçin önderlerin öldürülmesiniişaret ettiler. “Sürpriz

gelişmeler olabilir” dediler.Son altı ay içerisinde “bu tür

eylemler olabilir”, “birkaç gün

içinde paketleme olabilir”, olayıhedefinden saptırmak üzere kafa bu-landırmak için bilgi kirliliği yaratan,kafaları bulandıran yazılar yazan, “heryol denendi sadece önderler yokedilmedi” dediler. “İlk 20 isim öldürül-sün örgütün etkisi azalır” diye kandökülmesi için yol gösterdiler…

Ahmet Kaya için nasıl linç kampa-nyası yürüttüler, ölümüne sebep oldu-lar. Bunlar daha unutulmadı. Kale-minden kan damlayan bu çanak yalayıcıasalak takımının cinayetlerden,katliamlardan birinci derece sorumluolduklarını unutmayalım. AKP “açılım-lar” adı altında toplumu oyalamaya, al-datmaya ve şirin görünmeye çalışıyor.Hrant Dink cinayeti aydınlatılması içinverilen sözler, yerine getirilmedi…

Devletin barış görüşmelerisürecinde “sorunu çözeceğim” deme-sine aldanılmamalıdır. Yapılan müzak-erelerde devletin esas amacı imha veyok etme olacaktır.

Kürt halkının başı sağolsun!(Bir ÖG okuru)

Parisʼin 3 karanfilianıldı Sakine, Fidan ve Leyla ya da

Sara, Rojbîn ve Ronahî için...

H. Merkezi: Paris’te 3 Kürt kadınınkatledilmesini kınamak amacıyla biraçıklama yapan Tekirdağ 1 Nolu FTipi Hapishane’den Tutsak Partizan-lar, “Kürt ulusal mücadelesini bastı-rıp ulusal köleliği devam ettirmekisteyen faşist TC ve ona desteğiniesirgemeyen emperyalist efendileriyeni katliamlar örgütlemekten geridurmamaktadırlar” dediler.

“Katledilen 3 yiğit Kürt kadın-dan özellikle Sakine Cansız hayatı-nı Kürt ulusal mücadelesine, Kürtkadının özgürlük mücadelesineadamıştır. Onun hayatı, ezilen Kürtulusunun ve kadının ayağa kalkıp,ulusal köleliğe karşı isyan etmesinisimgeler” diyen tutsaklar, “Bu katli-am, ezilen Kürt ulusunun ve ezilencinsin Sakine Cansız Hevalde ci-simleşmiş mücadele azminin ulu-sal ve cinsel boyunduruğu parçala-ma kararlılığına yönelik bir katliam-dır. Ama ne yapılırsa yapılsın, ezi-len ulusların ve halkların kurtuluşmücadelelerini durduramayacak,yaptıklarının hesabını er-geç vere-ceklerdir” şeklinde tepkilerini orta-ya koydular.

Kürt ulusuna ve kadınlara baş-sağlığı dileyen tutsaklar, “Sakine,Fidan ve Leyla Heval ezilen ulusunve halkların kurtuluş mücadelesin-de yaşayacak; anıları, yaşamlarıkurtuluş için savaşan kadınlara yolgösterecek, cesaret ve güç vere-cektir. Onları sevgiyle anıyor, anıla-rı önünde saygıyla eğiliyoruz! Şe-hîd namirin!” şeklinde açıklamaları-nı sonlandırdılar.

Tutsak Partizanlar 3 Kürt kadını andı

Page 11: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Mersin: “Ustalık dönemindeyiz. Terörbelasının üstesinden geleceğiz. Bun-dan hiç kimsenin şüphesiolmasın.”, “Terörle mücadele terörünkökü kazınana kadar, terör bitene ka-dar devam edecektir. Bu operasyon-lar gerek duyulduğu her an tereddüt-süz yapılacak, mücadele sonuna ka-dar devam edecektir. PKK da sonuhüsranla biten örgütler arasına gire-cek ve emeline ulaşamayacak.”

Bu sözler, Milli Savunma Bakanıİs-met Yılmaz ve Başbakan Yardımcı-sı Bekir Bozdağ’ın 31 Aralık 2012’denbu yana yoğunlaşan askeri operas-yonlar sonrasında sınır bölgesine yer-leştirilen “seyyar karakollar” ile ilgilikonuşmalardan.

Yapılan açıklamalara bakıldı-ğında devletin Kürt ulusal sorunu-nu ”çözmek” için yıllardır izlediğive bundan sonrada muhtemel iz-leyeceği politikayla uyuştuğu gö-rünüyor.

TC devletinin ülkemiz toprakla-rında verilen ulusal mücadeleyekarşı tepkisi her dönem daha fazlakatliam, daha fazla kan ve dahafazla savaş olmaktadır. Kürt ulusu-na yönelik çocuk, yaşlı ayrımınatenezzül etmeden imha ve inkarsiyasetini açıktan yürüten TC dev-leti, bugün de aynı şekilde bu sal-dırılarına devam etmektedir. Herne kadar barış-müzakere sürecin-de olunduğuna dair açıklamalaryapılsa da devletin Kürt ulusal so-rununa bakışı dünden bir adımötede olmadığı kolaylıkla anlaşıla-bilecek bir durumda.

Müzakere süreci başladıktanbu yana Kürt ulusal sorunuyla ilgiliyaşanan her gelişmede devletgerçek yüzünü söylemleriyle vesergilediği pratik ile birlikte açıkediyor. Paris’te üç kadın yurtseve-rin katledilmesinden sonra devletcephesinden yapılan her açıkla-mada devletin soruna nasıl baktı-ğını ve Nusaybin’de bir evde

PKK/KCK yöneticisi olduğutahmin edilen bir kişiyi kat-letmesi, TC devletinin “ba-rış” sürecine ne kadar“hassas”, ne kadar “soğuk-kanlı” ve ne kadar “sami-mi” yaklaştığının gösterge-si oluyor.

Bunlara ek olarak da R.T. Erdoğan’ın; “PKK silah

bırakana kadar ‘terörle mücadelemiz’sürecek”yönündeki açıklamasındansonra bölgeye yapılan askeri operas-yonların arttığı görülüyor. Basına yan-sıdığına göre Kandil’e yapılan havasaldırısında, ilk kez sığınak delici, tah-rip gücü yüksek bombalar kullanılıyor.

Bölgede gerçekleştirilen yoğun as-keri sevkiyatlar ve operasyonlarla bir-likte Şemdinli ilçesinin Federal Kür-distan sınır hattında, Yeşilova (Navbe-rojan) köyünün üst kısmında bulunanGedenaj Tepe Karakolu, Şaneşan, Ma-van Karakolu, Mavan Üst Bölgesi, Bê-gijnê-Çeman arasındaki bölgeye sey-yar birlikler yerleştirilirken, Ortaklar(Bêsosin) Karakolu’nun üste bölgesi,Ziniyi Gerdiyan Karakolu, Kırmızı Tepe(Binsor) ile kış nedeniyle boşaltılan veiki gün önce tekrar askerlerin yerleşti-ği Goman Dağı’na ise seyyar karakol-lar kurulması, faşizmin “barış” süreci-ne nasıl yaklaştığının, nasıl bir çelişkiiçerisinde olduğunun son ve en so-mut durumunu oluşturuyor.

TC devleti, Kürt ulusal sorununadair her dönemde yaptığı gibi en songelinen müzakere sürecinde de yuka-rıda da belirttiğimiz gibi ayrı bir yol iz-lememektedir. Sorunun çözümü yineKürt ulusunun demokratik hiçbir tale-bi görünmeyerek, Kürt ulusu bir keredaha yok sayılarak, hedef tahtasınayerleştirilerek, “PKK silah bırakırsa, te-röristler dağdan inerse- bir bütün sı-nır dışına çekilirse”ye indirgenerek,“biz sorunu çözmek istiyoruz, ancakkarşı taraf süreci baltalıyor” imajı ya-ratılmak istenmektedir.

Gelecek ise hiç kuşkusuz ki kendiellerimizdedir.

H. Merkezi: Aralarında ÖzgürGelecek okurlarının da bulun-duğu 11 kişi, çatışmalı geçenve polis tarafından BDP’li HacıZengin’in katledildiği Newroz’akatıldıkları gerekçesiyle New-roz’dan birkaç gün sonra göz-altına alınmıştı. 6’sı tutuklu 11kişinin ilk duruşmaları 17 Ocaktarihinde görüldü.

Tutsaklara destek için genç-lik örgütleri “Newroz yargıla-namaz” şiarıyla duruşma ön-

cesi Çağlayan Adliyesi önün-de biraraya geldi ve mahke-meyi protesto etti.

Yaklaşık 9 ay tutuklu kalanöğrencilere yönelik iddiana-mede komik suçlamalar dayer alıyor. Tutuklu öğrenciler-den Oğuz Yüzgeç’e yöneltilensuç teşkil eden iddialardanbiri olan “Cesur Yürek” filminiizlemek gibi. Duruşmanın ar-dından tutuklu bulunan 6 kişitahliye edildi.

H. Merkezi: “KCK operasyonları”adı altında binlerce Kürt yurtseversiyasetçiye uygulanan gözaltı vetutuklama terörü kapsamında açı-lan toplu davalardan Wan, Mêrdinve Amed davaları görüldü. Mêrdinve Amed davalarından karar çık-mazken, Wan’da tutuklu 2 belediyebaşkanı tahliye oldu.

* Wan: Ekim 2011’de yaşanandepremin ardından bölgede bulu-nan BDP’li belediye başkanlarıdepremin yaralarını sarmaya çalış-mış, ancak bu süreçte “KCK ope-rasyonu” gerçekleşmiş ve araların-da belediye başkanlarının bulundu-ğu 10 kişi tutuklanmıştı. Bu dava-nın 21 Ocak günü başlayan duruş-ması 4 gün sürdü. Tutuklu Wan Be-lediye Başkanı Bekir Kaya duruş-mada “Mahkeme tarafsız ve ba-ğımsız değildir. Mahkeme heyeti-nin reddini istiyoruz. Bu saattensonra tek bir cümle söylemeyece-ğim. Bize işkence yapılıyor. Artıkbu yargılama bitsin” dedi. 4. gü-nün sonunda verilen kararda Özalpve Edremit Belediye Başkanlarıtahliye olurken, bir dahaki duruş-ma 22 Şubat’a ertelendi.

* Amed: Aralarında BDP millet-vekilleri, belediye başkanları ve ga-zetecilerin de bulunduğu 108’i tu-tuklu 175 kişinin yargılandığı “KCKana davasının” duruşması 22Ocak’tan itibaren Diyarbakır 6. AğırCeza Mahkemesi’nde görülmeyebaşlandı. Duruşma bir hafta sonra-ya ertelenirken Êlîh (Batman) Bele-diye Başkanı Nejdet Atalay, Kürtçeyaptığı savunmasında suç deliliolarak sunulanların BDP faaliyetleriolduğunun altını çizerek, “BuradaKürt siyaseti yargılanıyor. Gün ge-lecek bugün bize yapılan haksızlık-lar yargılanacak” diye konuştu.

* Mêrdin: 18’i tutuklu 49 kişihakkında açılan davanın ilk duruş-ması 24 Ocak günü Diyarbakır 8.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görül-meye başlandı. Duruşmada, mah-keme heyetinin sorularına Kürtçeve Arapça cevap verildi. Duruşma-da konuşan avukat Fethi Gümüş“Yasal bir partinin başarısını haz-medemeyenler ‘KCK’ adı altında bupartinin çalışmalarını illegalize et-mektedir” diyerek iddianameyetepki gösterdi.

Mersin: 29 Aralık 2011’de Şirnex Ro-boski’de 34 Kürt köylüsünün ya-şamını yitirmesine neden olan katli-amın ardından katledilenlerin aileleri-ne özrü kabahatinden büyük bir şekil-de tazminat teklif eden devlet; bu kezde ailelerin almadığı bu parayı gerialmanın planları içine girmiş durum-da. Yani devlet, bir anlamda, katliam-dan kurtulan köylülerin “devletinbombalarını boşa harcadığını” düşü-nerek onları cezalandırmaya çalışıyor.

Habertürk’ün Roboski’de 15-20katırla Haftanin’e geçen köylülerinkaçakçılık yapmaya devam ettiği id-diasının üzerine harekete geçenGülyazı Jandarma Komutanlığı, kat-liamdan sağ kurtulan Servet Encüile yakınları İdris Encü, ŞeyhmusEncü ve Haydar Örek hakkında ya-sal işlem yaptı! Jandarma “5682 Pa-saport Kanunu’na muhalefet” su-çundan 2’şer bin TL para cezasıverdi. Cezanın “kabahat yeri” olarakise 34 yurttaşın katledildiği 15 No’lusınır taşı gösterildi!

Jandarmanın ceza kestiği köylü-lerden Servet Encü cezaya tepki gös-terdi. Encü, “Dedelerimizden buyana bölgede jandarmanın bilgisi da-hilinde ticaret yapılıyordu. 34 kişi öl-dükten sonra bir süre ticaret durdu.Ancak ekmek paramızı kazanmakiçin büyük risk alıp gidiyoruz. Bizimyaptığımız ticarettir, 100 kişi dahiölse bu devam edecektir. Jandar-manın kestiği cezayı verecek gücü-müz yok. Cezayı ancak ticaret yapıpkazanarak ödeyebiliriz” dedi.

“Bize işkenceyapılıyor”

“Cesur Yürek” izlemek de suç!

Roboskiʼde katliamdankurtulanlara ceza

Seyyar karakollar ve yaman bir çelişki

Özgür gelecek/51

Zimane Azadî

1111

Page 12: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Proletarya Partisi’nin ilk şehidi Meral Yakar’dan baş-layan yürüyüşümüzü yüzlerce, binlerce kadın yolda-şımızın bizlere açtığı yoldan ilerleyerek sürdürüyo-ruz. Bu yürüyüş esnasında bazı dönemeçler yaşanır,yaşarız. Bu anlar, tarihe not olarak düşecek ve gele-ceğimizi şekillendirecek olan adımlarımızdır. 4. se-nesini dolduran Yeni Demokrat Kadın çalışmamız, buadımlarımızdan biridir. Başta kendimiz olmak üzeretüm ezilen-emekçi kadınlar açısından özgün bir ör-gütlenmeye olan ihtiyacın bir sonucu olarak oluşma-ya başlayan YDK için de şu günlerde önemli bir dö-nemeçteyiz.

Daha önce köşemizde kadın çalışmasında en te-mel ihtiyaçlarımızdan biri olarak önümüze kurum-sallaşma tartışmalarını koymuştuk. Bu kurumsal-laşma tartışmalarında ilk somut adımımız 10 Nisan2011’de gerçekleştirdiğimiz Kurultay ÖrgütlemeKonferansı oldu. Buradan yakaladığımız motivasyo-nu 40. yılımızın etkisiyle 8 Mart 2012’ye taşıdık.Şimdi sıra 2-3 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz kurul-tayımızda!

Önce kısaca kurultay hazırlık sürecimizi değerlen-dirmek gerekirse atölyeler oluşturarak çalışma tarzı-nın önemine değinmek gerekir. Bu süreçte kurultayınkonularını kapsayan 6 atölye oluşturduk. Bu atölye-lerin en önemli kazanımı araştırma-inceleme yap-mak açısından bize kazandırdığı deneyim oldu. Busürece katılan her bir kadın birçok kitap, dergi, ma-kale okuyup, buradan notlar çıkararak yazıları hazır-ladı. “Yuvayı dişi kuş yapar”ın yansıması olarak pra-tik işlerin o inanılmaz cazibesine kapılan bizler açı-sından politika üretmenin aracı olan atölyeler aracılı-ğıyla onlarca kadın, teorik çalışma yapmıştır. Bu, biz-ler açısından çok önemli bir kazanımdır.

İstanbul, Amed, Ankara, İzmir, Mersin, Dersimgibi bölgelerde alanın gerçekliğine göre atölye sayı-ları belirlendi. Bu süreçte en büyük eksikliğimiz ola-rak bölgeler arası iletişimimizin yetersizliği, bundankaynaklı İstanbul dışındaki bölgelerde kurultay hazır-lıklarına geç başlanması ve bu duruma müdahalesiz-lik karşımıza çıkmaktadır. Yine oluşturulan atölyele-rin toplantılarını düzenli alma ve çalışmalarını yazıyadökme konusundaki yetersizliği tartışılması gerekenbir diğer konudur. Meselenin kökenine indiğimizde“Şiddet atölyesinden deneyimler” yazısında da vur-gulandığı gibi karşımızda bin yılların omzumuza yük-lediği edilgenliği görüyoruz.

Şimdi bu kurultayla bu eksilerimizi artıya, yelken-lerimizi edilgenlikten özne olmaya çevirmemiz gere-kiyor. Kurultayımızın gerçekleşeceği ve yalnızca YeniDemokrat Kadınlarla, YDK’yı tanımak isteyenlerinkatılım sağlayacağı 2-3 Şubat tarihinin anlamı dabudur. Sefagül Kesgin, Nurşen Aslan, GülizarÖzkan, Fatma Acar ve Derya Aras yoldaşların şe-hit düştüğü tarihte gerçekleştireceğimiz kurultayın,onların yolundan yürüyen bizlerin omuzlarına yükle-diği bir sorumluluk var. Beşler olmanın, Beşler yarat-manın anahtarı olan bu örgütlenmeyi kurumsallaştır-mak, ileriye taşımaktır.

2-3 Şubat’a kestiğimiz buluşma yaklaşırken he-defimiz 8 Martlar ya da 25 Kasımlara sıkışmayan365 gününü mücadele ile dolduran bir canlı meka-nizma yaratmak olmalıdır. 1915’te Mustafa Suphiler-le yakalanıp cinsel işkence ile katledilen Maria’danMeral’e, Beşler’den Paris’te katledilen 3 yurtseverkadına, Güldünya’dan “fazla ‘Arka Sokaklar’ dizisi iz-lemenin cezasını” ölmekle ödemek zorunda kalanMehtap’a kadar herkesin ve kendimizin bizden bek-lentisi budur.

Biz bunu başarabiliriz, başarmalıyız, başaracağız!

Özgür gelecek/51

Kadın

1122

YDK bünyesinde kurultaya ha-zırlık için eğitim amaçlı bir diziatölye çalışması kararı alarak 6atölye oluşturmuştuk. Biz debu atölyelerden biri olan “Şid-det Atölyesi” olarak çalışmayürüttük.

Bu çalışma süresince atölyeçalışmamızın deneyimleri, bizekatkıları ve bu çalışma süresinceaçığa çıkan eksiklerimizi tespitettik. Şiddet atölyesi olarak ilketapta çalışmamıza konu başlık-larını belirleme ve bu doğrultu-da konu araştırması için görevdağılımı yaptık.

Kısaca konu başlıklarımızşöyleydi; a) Şiddet ve kökeniüzerine, b) Devlet şiddeti ve şid-detin üretilmesinde devletinrolü, c) Fiziksel şiddet ve kadıncinayetleri, d) Aile içi şiddet aileiçi midir?, e) Kadın ve ekonomikşiddet, f) Mobbing, g) Psikolojik,cinsel şiddet ve erkekliğin yeni-den üretilmesi, ı) Dinin şiddetinüretilmesindeki rolü.

Atölye konularının belirlen-mesinden sonra haftada bir bira-raya gelerek belirlemiş olduğu-muz konular üzerinde yapmış ol-duğumuz araştırma, okuma vemateryallerle çalışmalarımızıperçinledik, beraber tartıştık.

Bu çalışma esnasında araştır-malarımızın kaynaklarına hassa-siyet ve anlatım dilini önemse-yerek ilerledik. Bu ilerleme deva-mında çeşitli kaynak ve okuma-lardan almış olduğumuz notlarıkabaca yazıya dökerek üzerinde

okuma ve tartışmalar yaptık. Ça-lışma sürecimiz bu şekliyle herhafta aldığımız toplantı gününüatlamadan, bir taslak oluşturu-luncaya dek devam edildi. Tabiibu çalışma esnasında kimi eksik-lerimiz açığa çıkmıştır.

Bunlar nelerdi? Belirlediğimizatölyeye gün ve saatinde gidil-memesi, aramızdaki iletişim ko-pukluğu, bir önceki toplantıdaalınan çalışma kararının bir son-raki toplantıda yeterince yerinegetirilmemesi.

Bunun kaynağına indiğimiz-de karşımıza yine toplumsalrollerin açığa çıktığını görebili-yoruz. Aldığımız sorumluluklarıtamamlama noktasında yaşa-dığımız bu sıkıntının sonuçları-nı elbette hem sorumsuzluk,hem küçük burjuva alışkanlık-larında ısrar, hem kadın çalış-malarını arka plana itme şeklin-de açıklayacağız. Ancak mese-lenin kökenine indiğimizde kar-şımızda bin yılların omzumuzayükledi-ği edilgenlik çıkıyor.Hiçbirimiz hayatın bilincinevardığımız yaşlardan itibarenkararlarını kendi başına kararvermemiştir. Giyeceğimiz giy-siden oynayacağımız oyunca-ğa, gideceğimiz okuldan arka-daşlık yapacağımız insanlara,evleneceğimiz kişiden boşan-mak isteğimize kadar hayatımı-zın hiçbir alanında söz sahibiolamayan bizler, şimdi YDKiçinde örgütlenerek kendi ka-rarlarımızı alabilmenin, birey

olup hem kendimiz hem tümkadınlar için mücadele edebil-menin peşindeyiz.

Bu atölye çalışması sırasındabir kere daha gördük ki, edilgen-lik hala başımıza bela ve bela ol-maya devam edecek. Buna kar-şın atölye içinde birbirimizle buyönlü sohbet etmek ve birbirimi-zi değiştirip-dönüştürmek içinçabamız da oldu.

Bunun yanısıra birçok olum-lu ve bir o kadar önemli geliş-meler de yaşadık. Atölyede bu-lunan kadın yoldaşlarımızınçoğu birbirini ya eylemlerden yada etkinliklerden tanıyordu. Buçalışmamızla aramızdaki payla-şım, sohbet ve sürekli iletişimhalinde olma samimiyeti ve kay-naşmayı artırdı. Birbirimizi tanı-yarak daha uyumlu bir çalışmayürütmeye başladık. Bunun birsonucu olarak benzer çalışmala-rı yapmayı sürdürmek isteme-miz atölyemizin diğer bir önemlisonucuydu. Bu durum aynı za-manda örgütlenme temelli geliş-tirilmesi gereken ve bu potansi-yeli taşıyan bir ihtiyaç olmasıaçısından da önemlidir.

Hemen her atölye bu konu-ya değindi ve değinecektir: Bi-zim açımızdan da bu atölyeninen önemli kazanımı, araştırma-inceleme yapmak açısındanbize kazandırdığı deneyimlerdir.Her birimiz birçok kitap, dergi,makale okuyup, buradan notlarçıkararak yazılarımızı hazırladık.Böyle çalışmalar yapmak her-kes için önemli, ancak biz ka-dınlar açısından çok daha de-ğerli ve önemlidir. Sürekli pratikişlere kaçmak isteyen, bunlarınarkasına sığınan bizler bu atöl-ye çalışmaları ile politika üret-me konusunda çok ciddi adım-lar atmaya başladık.

Ama eksileri-artıları ile birlik-te bu 1,5 aylık süreçte birlikteneleri yapabileceğimizi gör-mek, birbirimizden güç almakadına güzel şeyler yaşadık.Buna ihtiyacımız vardı gerçek-ten. Şimdi sıra bu atölyeleri bü-yütüp, süreklileştirmekte…

(İstanbul’dan bir YDK’lı)

H. Merkezi: 19 Ocak akşamı birkadın daha boşanmak istediği eşitarafından katledildi. Kocaeli’ninGebze ilçesinde eşinden şiddetgördüğü gerekçesiyle boşanmadavası açan Mehtap Civelek isim-li kadın eşinin tehditleri üzerineSavcılığa başvurmuş ve kendisinekoruma verilmişti.

Ailesinin yanında kalan Cive-lek “eşi” tarafından tehdit edilme-ye devam edildiği süreçte defalar-ca polise şikayette bulunmuş fa-kat “ciddi”ye alınmamış. 19 Ocak

günü ise eşi tarafından kaçırıldığısırada telefonla ailesini arayarak“beni götürüyor, ne olurkurtarın” demesinin üzerine aile-si, karakola gidip, Civelek’in eşitarafından kaçırıldığını ve kızları-nın bulunmasını ister. Telefonlasinyal takibi yapılmasını isteyenaile, polisin Savcılıktan izin alın-ması gerektiğini ve bunun uzunsüreceğini belirterek kendilerine“fazla ‘Arka Sokaklar’ izliyorsu-nuz” diyerek, adeta alay edip ola-yın gerçekleştiği bölgedeki Ümra-

niye Karakolu’na yönlendirdiğinisöyledi. Aile orada da kendileriyleilgilenilmediğini, karakoldan kara-kola koşarken katil “eşin” aileyiarayıp “Kızınızı öldürdüm, gelincenazesini alın” dediğini aktardı.

Devlet kadın cinayetlerinegöz yummayı bu kez de Mehtapüzerinde gösterdi. Kadın katiliyalnızca eşler, babalar, erkek kar-deşler ya da sokaktaki adamlardeğil… Civelek’in hayatı için ka-rakoldan karakola koşan aileninşikayetlerini dikkate almayandevletin tüm kurumları da bu ci-nayetin suç ortağıdır.

2-3 Şubat’a buluşma kestik,sizi de bekliyoruz...

Şiddet atölyesinden deneyimler...

“Fazla ʻArka Sokaklarʼ izliyorsunuz”

Göğün yarısı Ama eksileri-

artıları ile birliktebu 1,5 aylık sü-reçte birlikte ne-leri yapabileceği-mizi görmek,birbirimizdengüç almak adınagüzel şeyler ya-şadık. Şimdi sırabu atölyeleri bü-yütüp, süreklileş-tirmekte…

Page 13: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Yeni Kadın Kongresi’nde;YÜREĞİMİZİN BİR YANI PARİS’TE BİR YANI BERLİN’DE ROSA’DA...

Özgür gelecek/51

Kadın

1133

Nürnberg’te heyecanla yapıyoruzKongremizin hazırlık toplantısını. He-yecanlıyız, çünkü alanımızda kesintiyeuğramış kadın çalışmasını tekrar yapı-landırıyoruz. Yeni Kadın’ın kongresineçok iyi hazırlanmalıyız bu yıl. Perspek-tif yazısını tartışıyoruz kıyasıya, enince ayrıntısına kadar, zaman yetmi-yor, tartıştıkça yeni konular açılıyor,yeni fikirler, doyamıyoruz konuşmaya.Korkuyoruz bir şeylerin eksik kalma-sından, yılların eksikliğini tamamla-mak istiyoruz. Nelerin gerisinde kal-dık, neleri kaçırdık hepsine ulaşmakistiyoruz, zaman yetmiyor.

Son toplantımızdan önce o acı ha-beri alıyoruz, üç Kürt kadının, Sakine,Fidan ve Leyla’nın haince, alçakça kat-linin haberini. Kimin yaptığını sormayagerek duymuyoruz, biliyoruz bu alçak-lığın altında kimin, kimlerin olduğunu.O kadar tanıdık ki, yeniye, güneşe sev-dalı yiğit yüreklerin hain pusularda kat-ledilişleri, yüzlercesine tanık olduk.Daha Hrant’ın anma hazırlıkları bitme-den, üç yurtsever kadının katli dağlıyoryüreklerimizi. Duygularımız birbirinekarışıyor, acı, kin, öfke, hüzün, kongre-nin heyecanı, coşku…

Yola çıkıyoruz. Belli etmesek de bir-birimize hüzünlüyüz. Biliyoruz bugünParis’e gidecek binler, haykıracaklar öf-kelerini katillere, şehit kadınlardan ka-lan mirası devralacaklar ve and içecek-ler bu alçaklığın hesabını sormaya vegüneşe yürümeye. Biz orada olamaya-cağız, bu karmaşık duyguları, “neredeolmalıyız?” sorusunu birbirimizden giz-leyerek biniyoruz trene. Yüreğimizinbir yanı Paris’e, diğer bir yanı da Ber-lin’e Rosa’ya gidiyor.

Kapıda yoldaşlarımız karşılıyor bizi,sımsıkı, sevgiyle kucaklıyoruz birbiri-mizi. Tanıdık simalar arıyor gözlerimiz,ama yeni yüzler görmek daha fazla se-vindiriyor, heyecanlandırıyor bizi. Yeniyüzler “bana reva görülen yaşama ha-yır diyorum, kaderimi kendim yazaca-ğım, ben de varım bu kavgada” diyoradeta. Çoğaldığımızı, güçlendiğimizihissediyoruz, umudumuz artıyor.

Kongre başlıyor, divan seçiliyor,gündem maddeleri belirleniyor, açılışkonuşması, saygı duruşu, ardındansıra bizlere geliyor. Divan başkanı ko-nuşmak isteyen olup olmadığını soru-yor, salonda kısa bir sessizlik oluyor,çoğumuzun kafasında birileri konuşsada gerginlik bir an önce bitse düşün-cesi hakim. Cesaret edemiyoruz ilksözü almaya, söyleyecek o kadar çokşeyimiz var ki oysa. Derken biri alıyorsözü, diğeri, ve geliyor ardı ardına ka-dınlar kürsüye, artık divan sınırlamakzorunda kalıyor söz haklarını. Bize biçi-

len, reva görülen, bizi evlere mahkumeden kadın rollerini yavaş yavaş yıkı-yoruz kürsüde, baştaki tutukluğumuz-dan, çekingenliğimizden eser kalmıyor.Ben de çıkıyorum kürsüye, kadın ol-manın ne kadar zor olduğundan, kadı-nın özgün mücadelesinin ne kadar ge-rekli olduğundan bahsetmeye çalışıyo-rum, biraz da gördüğüm eksiklikleribelirtmeye çalışıyorum. Konuşmambitip yerime otururken heyecandansesimin ne kadar titrediğini fark ediyo-rum, kendimi ifade edemediğimi, saç-maladığımı düşünüyorum, eleştiri yap-tığıma öykünüyorum, acaba kırıldı mıinsanlar diyorum. “Binlerce yıldır er-kek egemen zihniyetle, din ile, gele-nekler-görenekler ve gerici değer yar-gılarıyla kuşatılmış, en çok baskı altın-da tutulmuş, eğitimsiz, geri bırakılmışbiz kadınlar” diye başlayan yazılar geli-yor aklıma.

Hal böyleyken konuşma kürsüleri-ne yabancılığımız, tutukluğumuz, za-man zaman sert ya da liberal tutumla-rımız yadırganmamalı diye düşünüyo-rum. Bunları düzeltmek, kendimizi ge-liştirmek için buradayız. “Sonra” diyo-rum kendime “hata yaparak, hataları-mızdan ders çıkararak öğreneceğiz,böyle gelişeceğiz”. Bunları düşünür-ken daha bir dik oturduğumu hissedi-yorum masada, daha kendine güvenli,“tekrar söz almalıyım”, “tekrar dene-meliyim” diyorum, ifade edemedikleri-mi söylemeye çalışmalıyım.

Zaman zaman sert eleştiri ve tartış-malar da oluyor, yadırganıyor önce, kı-zıyoruz hepimiz. Daha önce alanındakierkek yoldaşlarını oldukça sert bir dilleeleştiren kadın yoldaşımız ikinci sözhakkını alıyor. Özeleştirel yaklaşıyortarzına, özür diliyor tüm delege ve mi-

safirlerden “Bu kurum benim diyor, bukurum bizim”, Yeni Kadın faaliyetlerin-de, kadın çalışmasında hayatının özne-si olmayı nasıl öğrendiğini, ona revagörülen kadın rolünü nasıl reddettiğini,yaşamının bu sayede nasıl değiştiğinianlatıyor, bundan duyduğu gururu,onuru görüyoruz gözlerinde. Yeni Ka-dın’ı yeni tanıyan ve ilk kez kongreyegelen bir misafir kadın olanları şaşkın-lık ve de hayranlıkla izliyor ve “Kadın-lar birbirini eleştiriyor kıyasıya, amakimse buna darılmıyor, küsmüyor, yerigeliyor çıkıyor biri onlarca kadınınönünde özür diliyor, farklı görüşlerolsa da tartışmaların ana noktası bukurumun güçlendirilmesi, daha fazlakadına ulaşma, onlarla birlikte yürü-me, kadın mücadelesini yükseltme.Herkes bu noktaya odaklanmış” diyorve devam ediyor; “Bu benim için çokdeğişik, çok değerli bir tecrübe. Gele-neksel kadın rolü nasıl alt edilebilir-miş, kadın örgütlenmeleri nasıl da ge-liştiriyormuş insanları, iyi ki burada-yım, çok şey öğrendim burada, demekki kırmak mümkün ayaklarımızdakiprangaları’’ diyor.

Verilen arada devam ediyor tartış-malar, konuşmalar. Eskiden olsa ne ya-par ne eder eleştirdiğim kişilere gider;“Bak sakın yanlış anlama, ben aslındaşunu demek istedim....’’ diye başlaya-rak durumu kurtarmaya çalışırdım,eleştirilerin kişileri kırdığını düşünür-düm. “Kişi kendinden bilir işi” deyimiaklıma geliyor, eleştirilere nasıl içteniçten kırıldığımı, bunları nasıl kişiselleş-tirdiğimi, tepkisel yaklaşımlarımı hatır-lıyorum. Yine de gidiyorum kadın yol-daşımın yanına. Görüyorum ki çekin-celerim gereksiz, olgunlukla karşılamışeleştirilerimi, dahasını merak ediyor,

detaylandırıyoruz eksik gördüğümüznoktaları. İşte bu tarz diyorum, gelişti-recek bizi. Ardından Güzel Anamız da-vet ediliyor konuşma yapması için,yumruğu havada, dimdik mağrur yü-rüyor kürsüye, üç Kürt kadınının fotoğ-rafları önünde saygıyla eğiliyor ve endevrimci duygularla selamlıyor onları.Salonda çıt çıkmıyor, boğazlarımız dü-ğümlenmiş pür dikkat dinliyoruz, mü-cadelenin gerekliliğini anlatıyor, neleryapmamız gerektiğini öğütlüyor bize.Ayakta alkışlıyoruz anamızı.

Her konuşmacı Paris katliamını la-netliyor, üç Kürt kadınını selamlıyor.Bu katliam sadece Kürt ulusal savaşınıve Kürt halkını hedeflemedi diyoruz.Kurşunlar tüm işçi ve emekçilere, dev-rimcilere tüm ezilen halklara sıkıldı.Hedef devrimci kadınlardı, katiller deçok iyi biliyor ki kadınların daha yo-ğun, daha aktif katıldığı mücadeleler,direnişler daha güçlü, daha yenilmezoluyor. Paris’te yürüyüşte, Berlin’deRosa Luxenburg anma yürüyüşündeyer alamıyoruz, katillere öfkemizi, kini-mizi kusamıyoruz; dedik ya gönlümü-zün bir yarısı, Paris’e, bir yarısı Berlin’egitti. Bundan kaynaklı burukluğun yeri-ni kongrede öğrendiklerimizin, bunlarıalanlarımızda uygulayacak olmanınheyecanı coşkusu aldı. Şehitleri an-mak mücadelenin yükseltilmesidir, on-ların yolunda gitmek, öğrenmek, öğ-rendikçe ilerlemek, gelişmek ve öz-gürleşmek, özgürleştikçe devrimci-leşmek.

Kadın örgütlenmelerinin biz kadın-lar için ne kadar vazgeçilmez olduğu-nu bir kez daha kavrayarak, kendimizeve kurumumuza olan inancımızı artıra-rak, kadın mücadelesinin sınıf müca-delesinin en önemli bileşenlerindenbiri olduğunu bilinçlerimize çıkararak,şu şiar kazındı bilinçlerimize. “Kaderi-me boyun eğmeyeceğim, hayatımınöznesi ben olacağım, bana reva görü-len, eve hapsedilmeye çalışılan kadınrolünü ret ediyorum ve bizi ezilenlerinezileni olarak yaşamaya mahkumeden sistemi ve onun erkek egemenanlayışını yok etmek için her alandamücadele edeceğime and içiyorum.”Aslında biz Paris’teydik, Berlin’de, hat-ta Hindistan’da, Filistin’de, Afrika’da,Latin Amerika’da ve daha nice nice di-renişlerde. Ve ağız dolusu haykırıyor-duk; “Rosa, Clara, Sakine, Fidan, Ley-la, Beritan, Sabahat, Meral, Nergiz,Barbara, Beşler ve tüm devrimci şehit-ler, tüm direnen kadınlar, sizlerdendevraldığımız mücadeleye devamedeceğiz, mücadeleniz mücadelemiz-dir, devrim şehitleri ölümsüzdür!”

(Nürnberg’den bir delege)

Aslında biz Paris’teydik, Berlin’de, hatta Hindistan’da, Filistin’de,Afrika’da, Latin Amerika’da ve daha nice nice direnişlerde.

Ve ağız dolusu haykırıyorduk.

Kadın örgütlenmelerinin biz kadınlar için ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha kavrayarak, kendimize ve kurumumuza olan inancımızı artırarak,

adın mücadelesinin sınıf mücadelesinin en önemli bileşenlerinden biri olduğunu bilinçlerimize çıkararak...

Page 14: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Utanç DavasınınYargı SüreciOlay 2002 tarihinde Mardin’deyaşandı. N.Ç, 13 yaşında bir kızçocuğu iken aralarında asker, es-naf ve devlet memurlarının dabulunduğu 26 kişi (ismi tutanak-lara geçen) tarafından cinsel istis-mara maruz kaldı. Olayın açığaçıkmasıyla birlikte bu 26 kişiye veN.Ç’yi buna zorlayan iki kişiyeMardin 1. Ağır Ceza Mahkeme-si’nde dava açıldı. Olayın medya-ya yansıması, kadın örgütlülükle-rinin harekete geçmesi ile davagündeme oturdu. Utanç davasıolarak isimlendirilen bu dava, ço-cuk istismarları açısından emsalolma ihtimali taşırken, mahkemesüreci ve 11 yıl sonra verilen ka-rar, bir kez daha TC devletinin te-cavüzcü yüzünü açık etti.

Karar; 26 kişiye 4 yıl iki ay ha-pis cezası.

Gerekçe; N.Ç’nin “rızası” ilebu kişilerle olması ve dolayısıylasanıklara “iyi hal” (tecavüz etme-nin nesi iyi halse!) indirimi.

Suç; 15 yaşından küçük biriy-le rızasıyla birlikte olma! (Hani 15yaşından büyük birine tecavüzetse o da suç olmayacak muhte-melen!)

Bu karar mahkeme tarafındanilk verildiğinde karara yöneliktepkilerin açığa çıkması, yargıyı“düşündüren” bir yerde durdu ki;Yargıtay’dan kısmi bozma kararıçıktı. Fakat akabinde Yargıtay’ındavaya yönelik yorumu sanıkla-rın yargılandığı madde üzerinedeğil alt sınırdan verilen cezalarınbir nebze daha ağırlaştırılmasıüzerine oldu. Yeniden görülendavada sanıklara verilen ceza 1-2yıl artırılarak 7-9 yıla çıkarıldı.Dosya kapatıldı!

N.Ç Davası Bir GöstergeOlmuşturAvukatlar, kadın örgütlülükleri,medya, aydın, yazarlar…

Hemen her kesimin ısrarlatakipçisi olduğu, önemini vurgu-ladığı bu dava; bu kararla kapan-dı. Böylelikle devlet; tecavüzcü-lere, istismarcılara kol-kanat ge-recek kadar bu suçun ortağı ol-duğunu “dostuna-düşmanına”kanıtlamıştır.

13 yaşındaki bir kız çocuğu-nun böylesi bir olayda iradesininolduğunu kabul etmek, hukukun-da taşlarını yerinden oynatmakta,yargının tarafsızlığını bir kez dahasorgulatmaktadır. Emsal niteliğin-de olan bu davaya verilen karar,buna benzer suçların, yani teca-vüzlerin, yani çocuk ticaretininönünü açan, tecavüzcüleri des-tekleyen bir yerde durmaktadır.Bu olayın açığa çıkması bir taraf-tan benzer vakalarının daha gö-rünür hale gelmesine yol açmış-ken; bir taraftan da mahkeme sü-recinde devletin ve mahkemele-rinin konuya yaklaşımı benzer va-kaların yaşanmasının önünü aç-mış, tecavüzcülere/istismarcılaraaçıktan destek verilmiştir. Bun-dan dolayı emsal niteliğinde olanbu davada verilen kararın vaha-meti daha da büyüyor.

Ancak yargının verdiği bu ka-rar bizleri şaşırtmadı. Kadınlarınsürekli şiddete maruz kaldığı, sis-tematik olarak katledildiği, öteki-leştirildiği, ayrımcılığa maruz kal-dığı bu topraklarda, devlet, birkez daha kadınların ve de erkek

egemenliğinin mağduru olan ço-cukların haklarını korumak yerinebu anlayışı besleyen, bizzat buşiddeti uygulayan bir yerde ol-muştur/verdiği bu kararla da ol-maya devam edeceğini göster-mektedir. N.Ç davasında verilenkararın doğru okunuşu bu eksen-lidir. Bu dava ile bir daha devleterkekliğini ispatlamıştır.

Bir Ulusu AşağılamaYöntemi Olarak Tecavüz!N.Ç davası ataerkil zihniyetin, ka-dın sorununun bir yansıması ol-duğu gibi, Kürdistan toprakların-da yaşanan savaşın kadına yansı-masının da bir göstergesidir. Sa-vaşların en büyük mağduru hepkadınlar ve de illa ki çocuklar ol-muştur.

Özellikle bir ulusu, bir ulusuntopraklarını “fethetme”nin ilk ku-ralı olarak belirlenen ve tüm er-kek egemen devletlerin kural ha-line getirdiği kadına ve çocuğacinsel şiddet, bu coğrafyada dasavaşın olmazsa olmaz faturasıhaline getirilmiştir. Erkek egemensistemin “namus” olarak gördü-ğü ve toplumun hücrelerine deböyle işlediği kadının bedenineyönelik cinsel şiddet, bir erkeğiya da bir ulusu aşağılamanınyolu olarak kullanılmıştır.

Hiç kuşkusuz N.Ç ve benzeriörnekler ve de sonrasında verilenkararlar aynı zamanda devletin,Kürt ulusunu aşağılamak için kul-landığı bir araç olduğunun altınıçizmek gerekir.

(Amed YDK)

Son süreçtekadına yönelikşiddeti araştırı-yorum. Kadın-ların yüzyıllar-dır ezilmişliği,edilgenliği vebu edilgenliğebaşkaldırama-yışları… Erkekşiddetinin ka-dın üzerindekietkisi vs. Gün-lük okuduğu-

muz haberler şiddete maruz kalan kadınlar ve er-keğin tahakkümü… Aslında bizim yabancı olma-dığımız ve kadın olarak birebir yaşadığımız ger-çekler. Kapalı kapılar ardında yaşanan kadının veçocuğun korkudan köşelere sinmişliği “aileninkutsallığını” gölgeleyen aile içi şiddet yine şiddetuygulayan erkeği meşru kılan devlet! Şiddetiaraştırdığım dönemde şahit olduğum bir kadın veçocuğunun şiddete maruz kalması beni derindenetkiledi ve bunu paylaşmak istedim:

Apartman sessizliği bir erkek sesi ile bozuldu“Çık git babanın evine”, “Çağırın bunun babası-nı, alsın kızını artık. İstemiyorum” gibi cümleleryankılanıyordu merdiven boşluğunda. Bu sözlerkadının zaten “kendi malı” olduğuna ve kendisiistemediği zaman da “babasının evine” yollaya-bileceğini tereddütsüz dile getiren bir erkeğinkendine güvenli sözleriydi. Bu cümlelere, bu sestonuna ve bu cümlelerde adamın gözlerinde şa-kıyan o yabani ve o “her istediğini yapabilir”invahşi ışıltısına yabancı değildim ama yine deiçimden bir şeyler koptu. Ağlayan bir kadın, ağ-layan bir çocuk ve güç gösterisini sonuna kadargösteren evin reisi erkek vardı karşımda yine…(Ben, eski eşim ve kızım gibi…) 3 yaşındaki kızı-na “Seni bu gece doğrayacağım. Senin yaptığınyaramazlıklar canıma tak etti” diyen bir baba vekızını korumak için kendini siper etmiş biranne... (Bir benzerlik daha: İçki zevkini bozacakderecede ağladığı için kızan eski eşim ve buyüzden dayak yiyen ben.)

Erkeği susturmak mümkün değildi. Şiddet uy-guladıkları sanki düşmanıydı, öylesine saldırıyor-du ve “haklılığını” kanıtlamak için pervasızca ba-ğırıyordu. Komşular sakinleştirdi adamı ve kapılarkapandı… Evet, kapılar kapandı ve ne yaşandı ka-pılar arkasında bilinmez! 3 yaşındaki kız çocuğu-nun korku dolu gözleri ve bir köşeye sinmişliği ileağlamaktan kan rengi olmuş kadının gözleri asılıkaldı aklımda. Olayı engelleyecek kadar müdaha-le edemeyişim ve kendime kızgınlığım…

Komşular “Olur öyle şeyler karı-koca arasın-da. Hem karısı da çok konuşuyor. Arada korkut-mak iyidir, erkeğin az da olsa hükmünün geçme-si gerek. Yoksa baş edilmez” cümleleriyle anlatı-yordu yaşananları. Bu toplumda kadının aile için-deki yerinde kurallar vardı onlara göre: Konuş-mak yasaktı kadına. “Sen, sen ol. Haddini bil.Eğer ileri gidersen, başına neler gelir? Gör! Kim-se de arkanda durmaz.” Çünkü her kapalı kapınınardında kadına şiddet, kadına tecavüz, kadınagözdağı vardır.

Düşündüm bir kez daha… “Kadın olmak” de-dim, “Zulme, ölüme, sinmişliğe karşı koymak ol-malıdır”! Biz kadınları yok sayan erkek egemenzihniyetten hesap sormaktır. Yoksa daha çok mer-diven boşluğuna asılı kalır gözyaşlarımız, susuşla-rımız, sinmişliklerimiz…

(İstanbul’dan bir YDK’lı)

H. Merkezi: İstanbul LGBT’ningirişimiyle ilk kadın trans misafir-hanesi İstanbul’da kuruluyor.Proje, başlangıç itibariyle topla-nan maddi ve aynî yardımlarla,5-6 kişinin barınma ve yemek ih-tiyacını karşılayacak bir alan şek-linde oluşturuluyor. Sonrasındadaha geniş bir kitleye hizmetsunmayı amaçlayan dernek, kısabir süre içerisinde projenin ha-

yata geçirileceğini belirtiyor.Bilindiği üzere sistemin öteki-

leştirdiği, yok sayma ve yoketme politikalarını yoğun bir şe-kilde uyguladığı LGBT bireyleriçerisinde, yine en yoğun saldırı-lar trans bireyler üzerinde ger-çekleştiriliyor. Trans bireyler biryandan nefret suçlarına maruzbırakılırken, bir diğer yandan ba-rınma hakları ellerinden alınmak-

ta, çalışma alanlarında ayrımcılı-ğa uğramaktadır. Cinsel kimlikle-rinden ötürü işe alınmamaktaveya işten çıkarılmakta ve bununsonucunda da tek alternatif ola-rak sağlıksız ve güvencesiz ko-şullarda “seks işçiliği” yapmakzorunda bırakılmaktadır. Bu an-lamda bu projenin gerçekleştiril-mesi trans bireylerin yaşadığısorunları gündemleştirme ve birnebze de olsa giderme adınaönemli bir adımdır.

Özgür gelecek/51

Kadın

1144

Devlet “erkekliğini” kanıtladı

Merdiven boşluğuna asılı kalanlar...

İlk trans misafirhanesi kuruluyor

“Utanç davası” olarak adlandı-rılan N.Ç davası sonuçlandı. 9Ocak 2013 tarihinde görülendavada mahkeme, 26 sanığaTCK 414 birinci maddeye daya-narak alt sınırdan 7 ile 9 yıl ara-sında değişen cezalar verdi. 1kişinin davası ise düşürüldü. 3saat süren mahkemeye sadeceavukatlar alındı.

Page 15: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/51

Gençlik

1155

Hatırlanacağı gibi üniversiteler “harçlarkaldırıldı” aldatmacasıyla açılmıştı. Doğ-rudan Başbakan’ın duyurduğu bu durumdevlet sözcüleri tarafından “üniversiteler-de devrim” olarak tanımlanmıştı. İlericigüçler tarafından bu aldatmacanın teşhirisürdürülürken YÖK Yasası’nın değişimineyönelik ortaya konan metin, üniversiteler-deki yankıyı güçlendirmişti. Bu yankı 6Kasım’ı da örgütlemiş, üniversitelerin öz-günlüklerinde açığa çıkan farklı protesto-larla daha da duyulur olmuştu.

Başbakanın Göktürk-2’nin uzaya fırla-tılması vesilesiyle sefere çıktığı ODTÜ iseöğrencilerle polisin çatışmasına sahne ol-muştu. Başbakanın ODTÜ’de öğrencilere,öğretim görevlilerine, eyleme vs. yöneliksaldırgan sözleri varolan durumuiyice büyütmüş; deyim yerindey-se ODTÜ üzerinden bir “saflaş-ma” yaratılmıştı. Başbakan’ın zih-niyetine karşılık onlarca üniversi-teden yüzlerce öğretim görevlisibu “saflaşma”da ODTÜ’den yanaolmuş; arka arkaya birçok yerdenODTÜ’ye destek açıklamaları ya-yınlanmıştı.

ODTÜ’de duruma ilişkin ey-lem ve boykotlar yapılırken bir-çok üniversitede de ODTÜ’yedestek eylemleri örgütlenmişti.Bu eylemler içerisinde öne çıkan-lardan biri de Tunceli Üniversitesi olmuş-tu. ÖGB’ lerin ODTÜ’ye destek veren birafişe saldırmak istemesiyle başlayan sü-reçte rektörün çağırdığı çevik kuvvetleçatışma çıkmış, sonrasında 19 kişi gözal-tına alınmıştı. YDG, DGH, SGD’nin veyurtsever öğrencilerin aldığı kararla 6Ocak’ta bin kadar öğrencinin katıldığıboykota başlanmıştı.

Bütün bu gelişmeler içerisinde sivil fa-şist saldırılar gerek fakültelerin içerisindegerekse dışında hız kesmeksizin devametmişti. Bu saldırılar içerisinde AnkaraÜniversitesi DTCF’nin adını sıkça duy-muştuk. Üniversite yönetimi “olaylar du-rulsun” diye fakültede eğitime bir haftaara vermişti.

Kocaeli Üniversitesi’nde su kesintisi,İstanbul Üniversitesi’nde yemekhane fi-yatlarının artırılması ve daha farklı farklıüniversitelerde çeşitli sebeplerle boykotve eylemler örgütlenmişti.

Elbette her dönem olduğu gibi bu dö-nemde de gözaltı ve tutuklamapolitikasından uzaklaşılmadı. Konya, Ça-

nakkale, ODTÜ sonrası Ankara, Dersim,Kocaeli, Malatya, Mardin ve daha bir diziyerde üniversitelilerin aileleri arandı, evle-ri basıldı ve sonrasında da birçok öğrencigözaltına alındı, tutuklandı.

Kısacası üniversitelerin bu dönemi biryandan eylemler, boykotlar olarak görü-nürken diğer yandan da baskı ve sömürüolarak kendini gösterdi. Üniversitelerdegelişen bu sürecin ülke bütününde geli-şen süreçten bağımsız olduğunu söyleye-meyiz. Üniversiteler, bütünün bir parçasıolarak gerek direnişler gerekse devletinsaldırıları anlamında ülke gündeminin bi-rer aynası oldu.

“İleri demokrasi” adı altında sürdürü-len yeni saldırıların, “barış\müzakere” adı

altında yürütülen tasfiye politikalarınınyansımaları doğrudan üniversitelerde degörülmektedir.

Egemenlerin savaş stratejilerinianlamak…Öncelikle belirtmekte fayda var ki gelece-ğe dair yapacağımız “yatırım”ı güçlendir-mek için egemenlerin savaş stratejilerinidoğru tahlil etmek gerekiyor. Onların hiçkuşku yok ki esaslı hedefi silahlı güçlerintasfiyesiyle ilgilidir. Bu hedef Kürt UlusalHareketi cephesine yönelik saldırılarla çoknet görülmektedir.

Açıktır ki bir yandan “demokrasi” al-datmacasıyla bilinçler bulandırılmaktay-ken diğer yandan fiziki saldırı da sürdürül-mektedir. Bu iki durum bir çelişkiden ziya-de devletin yaklaşımını açık etmektedir.Bu yaklaşım neticesinde TC herilerici\devrimci\komünist hareketi kendipotasında eritmeye çalışmaktadır. Strate-jik bir niteliğe sahip olan bu hedefin boşadüşürülmesi için “safları sıklaştırmak” ol-mazsa olmazdır. İlerici\devrimci her örgüt-

lülüğe yönelik her-hangi bir saldırınınkendimizden “ilgi-siz” olduğunu iddiaedemeyiz. Tam ter-sine her saldırıdoğrudan bize (de)yapılmıştır.

Yukarıda üni-versiteler cephe-sinden özetlediği-miz hareketli döne-min daha da ileriyetaşınması için bu durumun doğru anlaşıl-ması zorunludur. Ancak unutulmamalı kibu zorunluluk, ancak ve ancak devrimciniteliğimize\sorumluluklarımıza daha

fazla sarılarak anlaşılabilir.Başta üniversiteler ol-

mak üzere egemenler he-deflerine daha hızlı ulaşabil-mek için gençliğin olduğuher alana ayrı bir önem ver-mektedir. Bu nedenle böyle-sine bir süreçte halk gençli-ğinin alacağı konum olduk-ça önemli bir işleve sahiptir.Ya egemenlerin stratejileri-ne uygun olarak hareketalanımızın iyiden iyiye kısıt-lanarak yok edilmek isten-mesine teslim olacağız ya

da buna karşı mücadele ederek dengeleritersine çevireceğiz. Hiç kuşku yok ki bi-zim duracağımız yer dengeleri tersine çe-virecek olan yerdir!

Süreci gençliğin isyanıyla mayalamak…Ortadoğu üzerinden estirilen emperya-list saldırganlık dalgası, TC’nin savaş kış-kırtıcılığı ve bu noktadaki hevesi, geçmişbir döneme nasıl damgasını vurmuşsaönümüzdeki süreçte de en önemli gün-dem maddelerimizden olacaktır. YeniYÖK Yasasıyla üniversite gençliğinin ge-leceğinin iyice karartılması, liselerde ar-tan baskılar ve yeni sömürü metotları,işçi-işsiz gençlik yani halk gençliğininbütününe yönelen her yeni saldırı ve sö-mürü sistemi önümüzdeki sürecimizeyol gösterecek, daha da güçlenmemizeolanak sunacaktır. Bütün bu olanaklarönümüzdeki süreci gençliğin isyanıylamayalamamıza daha fazla vesile olacakve Demokratik Halk Devrimi’nin yararınaharekete geçirilecektir!

İzmir: Devletin kolluk güçlerinin dev-rimci ve demokratik mücadeleye yö-nelik yaptığı baskı kurma, ajanlaştır-ma, aile içi çelişkiler yaratma saldırıla-rına bir yenisi de İzmir’de eklendi. Sonsüreçte YDG faaliyetçilerinin ve okur-larının ailelerine giden TMŞ polisleri,aileleri, YDG’lilerin okul arkadaşlarınıtehdit edip, YDG’lilere ajanlık teklifederek, devrimci mücadelenin büyü-yüp serpilmesinden yana olan korku-larını göstermiş oldular. Daha önce deİzmir TMŞ ekipleri, 13 YDG faaliyetçi-

sinin evlerine mektup göndererek,benzeri bir pratiğin içine girmişti.

18 Ocak günü İzmir YDG, İHD İz-mir Şubesi’nde yaptığı bir basın top-lantısı ile saldırıları kınadı. Yapılan ba-sın toplantısında, “Bizler bu mücade-lenin takipçisi ve sürdürücüsü olanYeni Demokrat Gençlik olarak, bura-dan bir kez daha ilan ediyoruz. Devle-tin polis eliyle yürüttüğü her türlü sal-dırıyı boşa çıkartacağız. Her türdenajanlık teklifine, muhbirleştirme çaba-sına karşı, daha fazla örgütlenecek,

saflarımızı daha da sıklaştıracağız. İlanediyoruz ki; halk gençliğine zulüm,yoksulluk ve geleceksizlik dışında birşey vaat etmeyen bu düzeni layık ol-

duğu yere, tarihin çöp-lüğüne göndereceğiz”ifadelerine yer verildi.

Sümerbank önünde açıklamaYDG okurları 20 Ocakgünü de Eski SümerBank önünde bir basınaçıklaması gerçekleştir-di. Açıklamaya EkimGençliği, Emek ve Öz-

gürlük Cephesi, DHF, Alınteri, Devrim-ci Gençlik ve İzmir Hareket Tiyatrosuvd. kurumlar da destek verdi.

(İzmir YDG)

Devletin halk gençliğiüzerindeki baskısını herkoldan artırdığı bir sü-reçten geçiyoruz. Eğitimalanındaki saldırılardanliseli gençlik de elbettenasibini alıyor. Çürümüşeğitim sisteminin enönemli ayağı sınav siste-midir.

Egemenler, gençliği;yaşananlarla ilgilenme-yen, yaşadığı toplumdankopuk bir yarış atı halinegetirmeyi amaçlamakta-dır. Sınav sistemi üzerin-den halk gençliğine olanbaskı artırılarak, gençlikgeleceksizleştirilmiştir.

ÖSYM Başkanı AliDemir tarafından yapılanaçıklamada, 2013 yılında13 din sorusu sorulacağıaçıklanmıştır. Tek dil, tekmezhep vb. sürekli tektipleştirme politikalarınınbir ürünü olarak diğerdin ve mezhepleri yoksayan din soruları eklen-miştir yeni sınavlara. Budurum farklı etnik kimli-ğe ve inanca sahip olangençliğe karşı sürdürü-len baskı ve asimilasyonpolitikalarının bir halkası-dır. Bu sınav sisteminideğiştirmenin tek yoluörgütlü mücadeledir. Li-seli gençliği parasız, bi-limsel, anadilde eğitimmücadelesi için YDGsaflarında örgütlenme-ye çağırıyoruz.

(Antakya Liseli YDG)

Geleceği halk gençliğinin isyanıyla mayalayalım!

İzmir polisinin YDG korkusu

Liseli gençlik geleceksiz!

Dersim

Page 16: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Kuzey Afrika’da başlayan “Arap Baha-rı” Ortadoğu’da uzun süredir yeni güçdengeleri oluşturma fırsatlarını yarattı.Çürümüş, kokuşmuş gerici siyasal re-jimlerin sembolik simaları ve unsurlarıezilenlerin öfke ve hıncından kendile-rini kurtaramayarak sahnedeki yerleri-ni terk ettiler. Tabii ezilenlerin değişimisteyen haklı ve meşru mücadelesiyeni siyasal ve toplumsal koşulları do-ğururken, ezilenlerin lehine olacakyeni siyasal rejimler doğurmadı. Çü-rümüş rejimler ve egemenler çürü-müşlüklerini sembolleşmiş figürleremal ederek, yeni biçimlerle ve yenigerici siyasal ittifaklar yaratarak ege-menliklerini sürdürmeye devam etti-ler. Ancak çalkantı, karmaşa ve deği-şim talebi süreci henüz sonlanmış yada durağanlaşmış görünmüyor. Tu-nus, Libya, Mısır gibi ülkelerde siyasalve toplumsal çatışma süreci hala hızkesmeden devam ediyor.

Bunun yanında özellikle Suriye’yide “Arap Baharı” halkasına ekleyerekOrtadoğu’da geniş sınırlara bu deği-şim sürecini yayma hesapları ve çaba-ları da devam ediyor. Suriye eksenliyürüyen bu çaba adeta bir tırmalamahaline dönüşmüş durumda. Zira “do-mino” teorisinin gerçekleşmesi açı-sından Suriye’de en azından mevcutrejimin sembollerinin yıkılmış olmasıelzemdir. Ancak üzerinden iki yıl gibibir süre geçmesine ve binlerce insanınölmesine rağmen henüz bu noktadadişe dokunur bir değişim ve sonuçelde edilmiş değildir.

Suriye meselesi, sadece Suriye sı-nırları içinde bir mesele değildir. Bu-gün Suriye, Ortadoğu’da güç dengele-rinin nasıl kurulacağının, hangi istika-mette yol alacağının da sembolü ol-muştur. Suriye meselesi, Ortadoğu’da-ki yerel güçlerin konumlanışını ve etkigücünü de, bölgenin haritasının nasılçizilip şekilleneceğini de, emperyalistgüç odaklarının hegemonyalarının te-sisinin koşullarını da etkileyecek birkonumdadır. Zira oyunlar bunun üze-rinde kurulmakta, dengeler buradakigelişmeler ekseninde belirlenmektedir.

Bu yüzdendir ki Libya, Tunus veMısır’da ortaya çıkan güçlü sonuçlarSuriye’de henüz çıkmamaktadır. Tabiruygunsa henüz olgunlaşmamış meyvebir kısım emperyalistin ve onların yerliuşak devletlerinin yapay müdahalele-riyle koparılmaya çalışılmıştır. Ancakne Suriye içindeki toplumsal koşullarne de uluslararası dengeler Suriye’debir değişimin açık niyetler beyan edil-miş ve deşifre olmuş bu koşullardaoluşmadığını göstermiştir. Ki Suriyetoplumunun iç dengeleri dış hesapla-ra bu denli bağlı bir değişimi şu nok-tada hazmetmeye pek de müsait gö-zükmemektedir. Zira bundan sonrakigelişmeler ve değişmeler hangi istika-mette ilerlerse ilerlesin ülkedeki siya-sal ve toplumsal kargaşa kolay durul-

mayacaktır. Kanlı hesaplaşmalar vemücadeleler birbirini tetikleyecektir.Bu sürecin pek de hayra yorulacak biryanı olmadığı açıktır. Öyle ki bölgeselsavaş ve çatışma tamtamları çalınmak-tadır. Bu hazırlık ve çağrılar ne denliböylesi bir savaşa girişmeyi getirir ve-rili uluslararası dengelerde kestirmekzordur. Zira emperyalist güçler de da-hil bir bütün gerici güçler yoğurdu üf-leyerek yiyecek kadar temkinli ve de-neyimlidir.

Pandoranın kutusu açılıyor...Bölgesel çatışma ve savaş pandoranınkutusunun açılması demektir. Büyükkazançlar kadar büyük kayıplarda he-saba katılmak zorundadır. Ki bütün ge-rici güçler tarihsel deneyimlerine veortak hafızalarına başvurarak bunu he-saplamaktadırlar.

Ancak bu tutum pandoranın kutu-sunun açılmasının engeli değildir. Zirasürecin akışı ve emperyalizm çağınınkarakteri ihtiyat ve temkinliliğe galebeçalacak güçlü yasalara sahiptir. Zira ni-yetlerin ötesinde bir durum söz konu-sudur. Siyasal gelişmeler ve çıkarlaresas noktadır. Hesapları ve düşüncele-ri çıkarlar belirler. Savaş durumu daçıkarlara hizmet ettiği noktada kaçı-nılmaz durum oluşur. Hazırlıklardabuna endeksli yapılmaktadır.

Bölgesel hesapların bir odağı daTürkiye’dir. Adeta kendisini koçbaşıolma misyonuyla donatmış, bu bağ-lamda kabiliyet ve yeteneklerini sonsınırına kadar geliştirmeye çalışan birkonumlanış içindedir. Türk egemen sı-nıflarının Ortadoğu’da üstlendiği birrol vardır. Büyük Ortadoğu Projesi’ninselametinden ve icrasından büyük çı-karlar beklemektedirler. Suriye bu nok-tada onların rollerini ne denli oynaya-cakları ve etkin bir güç olmayı ne ka-dar başaracaklarını gösterecektir. ZiraSuriye, Ortadoğu, ya onlar açısından

açılmanın birinci dereceden kapısıdır.Bunca heves ve istek ve de iştah bun-dan kaynaklanmaktadır.

Suriye rejiminin bir an önce yıkıl-ması için ellerinden geleni ardına koy-mamaktadırlar. Öyle ki emperyalistefendilerinden bu konuda yeterli des-tek alamamaktan şikâyetçilerdirler.Bunu her fırsatta dillendirmekte ve bu-lundukları bütün gerici uluslararası ku-rumlarda canla başla bunun mücade-lesini vermektedirler.

Patriotlar geldiUzun süredir Suriye’ye yönelik strate-jik düzeydeki hesapları için NATO veBM’yi göreve çağırmaktan arsızca vaz-geçmemişlerdir. İlk adımları da ortakbir kısım emperyalistin gerici ve saldır-gan kurumu NATO ile birlikte adım at-mışlardır. Patriot füze savunma sistem-leri ilk etapta Suriye sınırına yakın nok-talara konumlandırılmıştır. Maraş veAdana’da NATO’ya bağlı olarak gön-derilen sistemler nihayet kurulmuştur.Hollanda ve Almanya’nın gönderdiğisistemlere ek olarak ABD’ye bağlı yenisistemler dahil edilerek kapsamınıngenişletilmesi planlanmaktadır. Patriotsisteminin konuşlandırılacağı illerindahi bizzat NATO tarafından belirlen-mesi TC’nin bu noktada bile ne kadarzavallı bir uşak olduğunun basit birgöstergesidir.

Ancak nihayetinden bu adımın ol-dukça ciddi bir anlamı vardır. Açıktanve somut bir kararla bölgede ilk ciddisilahlanma adımı olarak görülmelidirbu. Bu neviden adımlar özellikle sem-bolik açıdan çok önemlidir. Arka plan-

da zaten yürüyen bir hazırlığın “uluslar-arası toplum” (emperyalist güçler anla-yın) zırvalıklarıyla meşrulaştırılması veartık kartların yavaş yavaş açılmayabaşlanmasına işarettir. Bu açıdan bireğilim ve yönelimin kararlaşma ve hız-lanması anlamına gelmektedir.

Ki bu adıma Rusya emperyalistle-rinden tepki gecikmemiştir. Böylesi biradımın bölgede silahlanmaya hız vere-ceği yönlü “endişeler” dillendirilmiş vezaman kaybetmeksizin bunun bir gös-

tergesi sayılsın diye Akdeniz’de10 günlük bir askeri tatbikat baş-latmıştır. Bu yaklaşımın kodlarınıuzun uzadıya düşünüp deşifre et-meye gerek yok sanırız. Zira ya-şanan süreç adı konmamış birsavaşa hazırlık evresinin yaşandı-ğı ve buna bizzat Rusya’nın daeşlik edeceğinin ilanıdır. Bölgedesilahlanmayı artıracak adım de-mek bölgedeki diğer cepheninde konvansiyonel tarzda ve çeşit-li ittifaklara dayanarak silahlana-cağı manasına gelmektedir.

Türk egemenleri bu gelişme-lerden oldukça memnun gözük-mektedir. Hatta Suriye’ye ömürbiçmeye dahi başlamışlardır.Esat’ın zamanın azaldığını gere-

kirse bu zamanı daha da kısaltacaközel adımların kendi gündemlerindeolduğunu da açık açık ifade etmekte-dirler. “Savaşın barış için gerekli oldu-ğu” gibi oldukça tanıdık ve “ikna edici”argümanlar dahi gerici ve saldırganemeller için kullanılmaktadır. Hem desilahlı mücadelelerin devrinin bittiğimasalı bir yandan anlatılırken.

Patriotlar olası hava saldırılarınakarşı sadece bir savunma aracı şeklin-deki yaklaşım, bir savaş hazırlığınınkodlamasıdır. Bu hazırlık bu sonucudoğurur mu süreç gösterecektir. An-cak bu somut adımın bir askeri saldır-ganlık ve emperyalist politikanınsembolü olduğu unutulmamalıdır.Mesele patriot sisteminin kendisiylesınırlı değildir. Mesele bu “masum sa-vunma hamlesinin” gerçek şifrelerin-dedir. Bu da açıktan topluma kanıksatı-larak, onlara dayatılarak bir hazırlık ev-resinin işletilmesine hız verilmesidir.

Öte yandan patriotların Türkiyehalkını olası bir saldırıdan koruyacağıda külliyen yalandır. Putin’in deyimiy-le “modası geçmiş bu savunma teçhi-zatı”nın konumlandırıldıkları yer itiba-riyle amaçlananın Adana’daki Ameri-kan İncirlik Üssü olduğu açıktır.

Çeşitli emperyalist bloklar ve onla-rın uyduları kılıçlarını çekmiştir. Ezilentoplumsal kesimlerinde kılıçlarını çek-mesi ve bu hazırlığa karşı donatılmasıoldukça önemlidir. Halkın kılıçları do-nanmasını sağlamak siyasal, ideolojikve kuşkusuz örgütsel bir görev bilin-ciyle donanmayı gerektirir. Bu göreviiddialı bir şekilde yerine getirelim.

Patriotlar Türkiyeʼye kuruldu!KILIÇLAR ÇEKİLDİ, KILIÇLARI KUŞANALIM!

Özgür gelecek/51

Sentez

1166

Patriotlar olası hava saldırılarınakarşı sadece bir savunma aracı şeklindeki yaklaşım, bir savaş

hazırlığının kodlamasıdır. Bu hazırlık bu sonucu doğurur mu

süreç gösterecektir.

Page 17: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Türk şovenizminin kitle ruhuTC sınırları içinde yaşayan halk sınıfla-rı, devletin ayağa dikilmesinden buyana kesintisizce süren şovenist bir ta-arruz altında kalmıştır. Devlet tüm ola-naklarını ve bu taarruzun kalem erbap-larını (gazeteci, akademisyen, sanatçıvb.) “Milli şuurun aşılanması” için se-ferber etmiştir. Türk olmayanı Türkleş-tirmek, Türk olanı şovenistleştirmekiçin eğitimden sanata, bilimden spora,camiden sokağa her yer “Türk’ün veTürklüğün” propagandası altındaydı.Tekliğe ve Türklüğü “aykırı” her şeytehdit ve potansiyel düşmandı. Kürt veTürkler adına Lozan’a gittiğini söyleyenİsmet İnönü, Lozan’dan döndükten he-men sonra, Türkiye’de “Türklerdenbaşka bir unsur yoktur” ve “VazifemizTürk vatanı içinde bulunanları behe-mehal Türk yapmaktır. Türklere, Türk-çülüğe muhalefet edecek anasırı kesipatacağız.” (Vakit Gazetesi, 25 Nisan1925) (1)

İnönü böylelikle Lozan Antlaşma-sı’nda Ermeni, Rum, Yahudi ve Sürya-niler gibi “gayrimüslim azınlık” kabuledilen kesimlere tanınan hiçbir hakkınuygulanamayacağını açıkça ilan eder-ken, bu topraklarda “makbul vatandaş”olmanın yolunun ancak Türkleşmektengeçtiğini söylemiş oluyordu. “Türklükşuuru” ile daha da beslenmiş olan, dö-nemin Adalet Bakanı Mahmut EsatBozkurt da aynı sözleri gönül dilindensöylüyordu: “… Türk bu ülkenin yegâ-ne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türksoyundan olmayanların bu memleket-te tek hakları vardır; hizmetçi olmahakkı, köle olma hakkı. Dost ve düş-man, hatta dağlar bu hakikati böyle bil-sin.” (2)

“Vatandaş Türkçe Konuş” kampan-yası bu politikanın sokağa inen ayakla-rından birisiydi. Nerede olursa olsunTürkçe’den başka bir dil konuşuluncamüdahale edip, konuşanlara bastıklarıtoprağın “Türk”e ait olduğunu hatırlata-rak Türkçe konuşmalarını buyurmak bir

“vatandaşlık görevi” sayılıyordu veCHP, Türk Ocakları ve basın elbirliğiyleTürk olmayan, Türk sayılmayan herkessaldırgan bir kuşatma altına alınıyordu.Eğitim-öğretimin Türkçe yapılması,“Azınlık okulları”nda anadilde eğitiminyasaklanması, bu okulların işletilmesi-nin engellenip kapatılması yönlü politi-kalar da eşgüdümlü olarak uygulamayakonuluyordu. Kimi işyerlerinde Türkçekonuşmayan/konuşamayanlar işlerin-den atıldı, kimi belediyelerce sokaktaTürkçe konuşmayanlara ceza kesilme-ye başlandı. Yolda, otobüste, vapurdakısacası görünür her yerde Türkçe ko-nuşmayan insanlara sataşıp kavga et-mek ve onların “Türklük”lerini sorguyaçekmek moda haline geldi.

Türk milliyetçiliğinin şovenist birhezeyana dönüşmesi için bir destek de1926’da kabul edilen TCK’nın 159.Maddesi olan “Türklüğü tahkir ve tez-yif edenler”i cezalandırmaya ilişkinmaddesinden geldi. “Türklüğü tahkirsuçlaması özellikle azınlıklara karşı,olur olmaz ve yaygın bir şekilde ortayaatıldı, Demokles’in kılıcı gibi azınlıklarıtehdit etti. İki kişi arasında geçen basitbir tartışmada taraflardan birinin diğe-rine karşı sarf ettiği öfkeli bir sözün ha-karete uğrayan kişi tarafından hemen‘Türklüğe hakaret’ olduğunun ileri sü-rülmesi, yaygın olarak rastlanan birdavranıştı. Böyle olaylarda hemen ora-cıkta temin edilen iki tanık ve bir polismemuru vasıtasıyla tutanak tutulmasıve sözleri sarf eden kişinin kısa süredeellerinin kelepçelenip cezaevine gön-derilmesi de gündelik hayatın olağanolayları arasında yer alıyordu.” (3)

“Türklük” üzerine bunca politik, ikti-sadi ve sosyal “yatırım” yapıldığınagöre “Türklüğü” tarihsel ve teorik açı-dan tahkim etmek bir ihtiyaç haline gel-di. Fakat konu “Türklük” olunca “yatı-rımların” ayarının kaçması da kaçınıl-mazdı! Üniversitede tarih kürsüsüylealakalı olmayan akademisyenler ve Yu-suf Akçura, Afet İnan gibi Türkçü ay-

dınlar eliyle, sipariş bir tarih yaratıldı.Türk Tarih Tezi adıyla bilinen bu tarihyazımında çoğu zaman hiçbir tarihselbulguya bağlanmayan, araştırmaya vealan çalışmalarına dayanmayan bu tezegöre, yeryüzünün en eski uygarlığınıTürkler kurmuştu. Yazıyı ilk bulan vetüm dünyaya ileri kültürü taşıyan Türk-lerdi. “Anadolu” da Türk’tü ve Yunan veRoma uygarlıklarını da “Anadolu”dakiTürkler kurmuştu. Dahası Mısır, Sümerve Hitit (Eti) uygarlıkları Türk’tü.

Bunca uygarlığın yaratıcısı Türklerolduğuna göre bütün dünya dillerininanası da Türk dili olmalıydı. Bu amaçlayine masa başında Güneş Dil Teorisiadıyla teori oluşturuldu.

Kısacası zaman (tarih) ve mekân(coğrafya) yeniden örgütlenerek Türkhâkim sınıflarınca tahayyül edilen “Türkkimliği”ni ve “ulusal bilinç” oluşumunudestekler hale getiriliyordu. Devlet açı-sından Türkleştirme politikası hayatiönemdeydi. Bilimsel, tarihsel temelleriolmasa bile toplumsal bir dogma hali-ne getirilmiş ya da kutsal bir inanç ola-rak kabullendirilmiş bir “Türk kimliği”ve bu kimliğin vücuda gelmiş hali olan“Türk milleti” adına devletin başkaulusları inkâr etmesinin ve Türkleştir-mesinin meşruiyet zemini döşenmişoluyordu. Kendi “ulusal kimliğini” mer-keze alan ve bu kimliğin coğrafyasındayaşama, söz söyleme ve itiraz etmemeşruiyetini kendinden başlatan düşü-nüş tarzı için, öteki kimlik/düşman kim-lik bulma sıkıntısı da olmazdı. Nitekimkuruluş döneminde Ermeni ve Rumlarayöneltilen düşmanlık daha sonra Yahu-di halka çok kolayca yönlendirilebilmiş-tir. “Gayrimüslimler”le işini büyük oran-da bitiren TC Devleti, yükselen devrim-ci hareket karşısında Alevilere, amaözellikle Kürt ulusal hareketi karşısındaKürtlere yönelik olarak aynı şovenistmekanizmayı çalıştırabilmiştir. Ancakbu “iç tehdit” olarak işaretlenen kimlik-ler öteden beri “Müslümanlık” parante-zine alınıp Türklüğe iliştirildiklerindendolayı, yürütülecek asimilasyon politi-kalarında ve şovenist söylemlerde bazıince ayarlar yapmak gerekiyordu. Şim-di kısaca bunlara değinelim.

Şovenizmin namlusu Kürtleredönerken…Aslında Kürt ulusu da uzun süre tıpkıÇerkezler, Araplar, Pomaklar, Lazlar veGürcüler gibi, görünüşte yok sayılan,varlıkları ancak Türk olarak kabul göreninkârcılık siyasetine maruz kalmıştır.Cumhuriyet’in daha ilk yıllarında “Müs-lümanlık” olan ortak paydanın yerine“Türklük” geçirilmiştir. 1924 Anayasa-sı’nda “Türkiye ahalisine din ve ırk farkıolmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk)ıtlak olunur” hükmüyle bu durum res-mileştirilmiştir. Fakat Kürt ulusu büyüklokmaydı, yok saymayla, yasa kararla-rıyla Türkleştirilmeleri bir çırpıda sağla-namayacaktı. Nüfuslarının yoğunluğu,bölgenin kadim halklarından olmalarıve dahası ulusal bir toplum olma özel-likleriyle öyle sessiz sedasız bir asimi-lasyon politikası bu işe yeterli değildi.

Koçgiri ve Şeyh Sait İsyanlarındanbu yana Kemalist zorbalık ve kıyıcılık

Kürt ulusunun üzerinden hiç eksik ol-madı. Örgütlü bir direniş olsun ya daolmasın Kürdistan üzerine “tedip vetenkil” seferleri düzenlendi. Yani olasıdirenişi ya da direniş potansiyelini da-ğıtmak için askeri harekâtlar düzenlendiancak bu harekâtların “ibret-i âlem” ol-ması ve uzun süre halkın belleğindençıkmaması için dehşet saçıldı.

Diğer “Müslüman” kabul edilen hal-ka ve göçmenlere uygulandığı gibi -ama çok daha sistematik biçimde- yer-leşik olunan yerden göç ettirmek ve is-kân politikaları uygulamak, etnik ve kül-türel tüm nitelikleri “beyaz soykırıma”uğratıp yok etmek, tarihi, kimliği, dili,isimleri ve coğrafyayı Türkleştirmek,“Kürt” adını ağza bile almamak, alan ki-şileri ve kurumları derhal susturmakKürt ulusunun payına düşenlerdi.

1990’ların başına kadar “Kürt yok-tur, Kart-Kurt Türkleri vardır” şeklindesüren kaba inkârın kabuğu Kürt UlusalHareketinin uğrattığı basınçla çatladı.Bu açıdan TC devletinin uzun bir süre-dir dinmiş olan uluslaşma sancısınıdepreştirmiştir. Bu “büyük lokma” Türkegemenlerinin boğazına takılı kalmıştır.Rejimin bu yapısal krizi içinde yaşanandiğer bir sorun da, şovenizmin inşaedildiği direklerin sarsıntı geçiriyor ol-masıdır. Bugüne dek dağı taşı Türkleşti-ren ve başka hiçbir farklılık tanımayanşovenist anlatıya Kürtlerin varlığını dâ-hil etmek gerekecekti. Öyle de yapılma-ya çalışıldı; “Kürtlerin bir ulus/millet ni-teliği teşkil etmediği, yüzyıllardan beriyan yana yaşayarak kopmaz bağlaroluşturduğumuz bu vatana berabercesahip çıkıp Çanakkale’lerde birlikte ka-nımızı döktüğümüz” işlenmeye başlan-dı. Yani dışlanıp inkâr ederek değil, içe-rip arıtarak Kürtlüğü tedavülden kaldır-maya çalıştılar.

Elbette ki Kürt ulusal sorunu; “Kürtmeselesi” de bu gelişim seyrine göretanım değiştirip durdu. Şimdilerde “Ta-mam Kürtler vardır ama hakları yoktur”şeklinde özetlenebilecek bir “kabul” bi-çimi, yüzyıllardır yürütülen asimilas-yoncu politikaların bugünkü şartlarauyarlanmış halinden ibarettir.

İşte TC devletinin yekpare ulus, yek-pare devlet olma çabalarının ve Türk-leştirme siyasetinin tarihsel seyri anahatlarıyla böyledir. Böylelikle TC devle-tinin kurumsal yapısının ve burjuva-feodal Türk hâkim sınıflarının vazgeçil-mez ideolojik bileşeninin Türk milliyet-çiliği-şovenizmi olmasının verileri deesasen anlaşılır olmalıdır. Türk şoveniz-minin gerçek doğasını ve politik saha-da hangi amaç ve araçlarla işlevselleş-tirildiğini anlayabilmek için bu tarihi bil-memiz önemlidir. Ve bu tarih henüzsonlanmış değildir ve sürmektedir.Yüzyıllık şovenizm pratiği toplumdaağır bir tortu bırakmıştır. Toplumsal do-kunun derinliklerine işleyerek ezilenhalk sınıflarını zehirlemiştir ve zehirle-meye de devam etmektedir.

1) Gülçiçek Günel, İttihat ve Terakki’denGünümüze, Yektarz-ı Siyaset: Türkleştirme,Belge Yayınları, Sf: 314-315

2) Ekinci’den Aktaran: Gülçiçek Günel,adge, SF: 315

3) A. Benaraya, L’Etoile du Levant; Akta-ran, Rıfat N. Bali, age. Sf: 528

(Devam edecek)

Şovenizm, Uluslaşma ve

Özgür gelecek/51

Sentez

1177

TC’nin Ortaya Çıkışına Dair -4-

Aktüel bir tartışma olarak; CHP İzmir Milletvekili Birgül AymanGüler’in “Türk ulusuyla, Kürt milliyetçiliğinizi bana eşitgördüremezsiniz” şeklindeki ırkçı-şovenist ifadeleri, tam da“Şovenizm ve Uluslaşma, TC’nin Ortaya Çıkışına Dair” yazıdizimizde ifade edilen görüşlerin hala yakıcı bir şekildegüncelliğini koruduğuna dair çarpıcı bir örnek oluşturmuştur.

Page 18: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

“İleri demokrasi” söylemlerinin ardındangeliştirilen gözaltı ve tutuklama saldırılarıhalkımızı “yeter artık, ilerlemeyin” demenoktasına getirmiştir. Zira bu süreç, ege-menlerin aymazlığının, saldırganlığınıniyice ayyuka çıktığı dönem olmuş, devle-tin demokrasinin “d”sine dahi taham-mülsüz olduğu her fırsatta ortaya çıkmış-tır. Demokrasi mücadelesi veren tüm ku-rumlar, bu saldırıdan payına düşeni al-mıştır. Yıllardır faşist devlet terörüne kar-şı savaşanların savunmalarını üstlenerektoplumsal mücadeleye katkı sunan,mahkemelerde üst perdeden yankılananfaşizmin gümbürtüsüne karşı insan hak-ları ve onurundan yana tavır alan ve mü-vekkillerinin savunma hakkına sahip çık-makta tereddüt göstermeyen devrimcive demokrat avukatlar da bugün sanıksandalyelerine oturtulmaktadır. “Öca-lan’dan emir alma, bu emirleri KCK adıy-la anılan örgüte iletme, bu emirlerlebağlantılı eylemde bulunma ve bu ey-lemlerin sonuçları hakkında Öcalan’ı bil-gilendirme” gibi suçlamaların yöneltildi-ği ve 46 avukatın topluca tutuklanmasıy-la sonuçlanan baskınların ardından 18Ocak günü DHKP/C’ye yönelik olduğuöne sürülerek gerçekleştirilen operas-yon, avukatların topluca tutuklandığıikinci operasyon oldu. Yaşananlar devle-tin “avukat avı” oyununa(!) iyiden iyiyeısındığını göstermektedir.

Bu operasyonda karşımıza çıkarılan

senaryoda yine akıl almaz iddialar mev-cut. Yasal derneklerde faaliyet gösterenve bir kısmı Halkın Hukuk Bürosu’nda ça-lışan, her gün adliyelerde işlerini takipeden avukatlar, DHKP/C üyesi olmakla,örgüt yöneticilerine kriptolu mesajlar ta-şımakla, kozmik oda gibi ne olduğunu id-diayı yöneltenlerin de anlamadığını dü-şündüğümüz bir şeye sahip olmakla, hat-ta yabancı devletler lehine ajanlık yap-makla itham ediliyorlar. Av. Selçuk Koz-ağaçlı’nın Suriye ziyaretine denk gelmesive öncesinde “TC’nin Suriye’de gerçek-leştirdiği insan hakları ihlallerine dairönemli belgelere ulaştıklarını” kamuo-yuyla paylaşması, bizleri bu avukat ope-rasyonunun niteliği hakkında devlet yet-kililerinden daha fazla aydınlatmaktadır.

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı,İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Tanay, İs-tanbul Şubesi Yönetim Kurulu ÜyesiGüçlü Sevimli, üye ve Halkın Hukuk Bü-rosu avukatları Barkın Timtik, Ebru Tim-

tik, Şükriye Erden, Naciye Demir, GürayDağ ile Ankara Şubesi Yönetim Kuru-lu’ndan Betül Vangölü Kozağaçlı 21 Ocakgünü DHKP-C üyesi oldukları öne sürüle-rek tutuklandı. Tutuklanmalar birçok ildeprotesto edildi.

İstanbul17 Ocak Çağlayan Adliyesi önünde birbasın açıklaması yapıldı. 18 Ocak günüise Taksim Meydanı’na yüründü. 21Ocak’ta DİSK, KESK, TTB, TMMOB veHalk Cephesi üyeleri, Çağlayan Adliyesiönünde eylem yaptı. 22 Ocak Salı günü

saat 19.30’da ÇHD İstanbulŞube önünde toplanan ÇHD’li-ler, Taksim Meydanı’na kadarsloganlarla yürüyerek tutukla-nan arkadaşları için “Arkadaş-larımız mesleklerinde halkınavukatlığını yaptıkları için tu-tuklandılar”dediler.

İzmirHalk Cephesi ve ÇHD’ye yöne-lik operasyonun ardından Sü-merbank önünde gerçekleşenbasın açıklaması ile gözaltı ve

tutuklama terörü protesto edildi.* 26 Ocak günü akşam saatlerinde

biraraya gelen; KESK, DİSK veTMMOB’un öncülüğündeki devrimci-de-mokratik güçler; Konak YKM önündenSümerbank’a yürüyerek burada bir ba-sın açıklaması gerçekleştirdiler. Yürüyüşsırasında çevik kuvvet ekiplerinin yoğunyığınak yaptığı gözlendi.

AmedACZ Plaza önünde bir araya gelen Parti-zan’ın da bileşeni olduğu Amed HDKburada bir açıklama yaptı. HDK adınaaçıklama yapan Hayati Yıldız “Adaletsizyargı sistemi, daha önce ‘KCK’ ile baş-lattığı şimdi de ‘DHKP-C’ adı altında yo-ğunlaştırdığı, özelde avukatları geneldeise devrimcileri hedef alan saldırılarınıntoplumsal mücadele dinamiklerini vedevrimci mücadeleyi geriletmeyeceği,daha da ileri taşıyacağına şüpheyoktur” dedi.

Bilindik Temaşa ve “Kozmik” Yalanlar...Cumartesi Anneleri408. HAFTA

19 Ocak 2007’de katledilenHrant Dink’in de anıldığı ey-lemde 18 Ocak 1996’da kay-bedilen Beyoğlu Belediyesi ça-lışanı İsmail Şahin’in eşi FidanŞahin, “Galatasaray Lisesi’ninönü vatanımız oldu” diyerektepkisini dile getirdi. Haftanınaçıklamasını yapan LemanYurtsever, Şahin’in mesai saa-ti içinde kaybedildiğini belirte-rek, “Dönemin Beyoğlu Bele-diye Başkanı Nusret Albayrakaileye, ‘bekleyin’ demekle ye-tindi. Tüm başvurulara rağ-men dönemin İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Başkanı R. T.Erdoğan ise Şahin’in ailesiylegörüşmedi” dedi. Yıllar sonraFidan Şahin’in, Başbakan Er-doğan’a, “Eşim sizin işçinizdi.Mesai saatleri içinde kaybol-du. İsmail Şahin’in akıbetininaçıklanmaması sizin sorumlu-luğunuzdur” dediğini hatırlattı.

409. HAFTA

Bu haftaki eylemde birkonuşma yapan 1994’te Mêr-dîn’de evinden gözaltına alı-nan ve o günden bu yana ken-disinden bir daha haber alına-mayan Nihat Aydoğdu’nuneşi Halime Aydoğdu “Ekmek,su istemiyoruz. Aç kalsak darazıyız. Sadece kemiklerimiziistiyoruz. Verin onları bize”dedi. Bu haftaki oturma eyle-mi, kayıp yakınlarının hukukimücadelesini yürüttükleri içinkatledilen avukatlar Metin Canve Şevket Epözdemir’e adan-dı. Haftanın açıklamasını oku-yan Avukat Gülizar Tunceravukatların dün öldürüldüğü-nü, bugün de gözaltına alındı-ğını söyledi.

Dayikên Şemiyê19 OCAK

Cizre’de eylemlerini sürdü-ren Dayikên Şemiyê Paris’teKürt kadın siyasetçilere yöne-lik katliamı kınadı. Yapılan açık-lamada “Yıllardır verdiğimizmücadelede birçok insanımızkaybedildi, katledildi. Bizlerasla şehitlerimizi unutmayaca-ğız, onların bizlere çizdiği yol-da ilerlemeye devamedeceğiz” denildi.26 OCAK

Bu hafta 12 yıl önce Silopiilçesinde kaybedilen HADEPİlçe Başkanı Serdar Tanış veİlçe yöneticisi Ebubekir De-niz’in akıbetini soran DayikênŞemiyê bu olayın aydınlanma-sı ve kemiklerinin ailelerine ve-rilmesini isteyerek, belli olankatillerin bir an önce yargıönüne çıkarılmasını istedi.

Özgür gelecek/50

Halkın Gündemi

1188

“Galatasaray önüvatanımız oldu”

İstanbul: 28 Kasım 2012; ErmeniTurfanda Aşık evinde dövülerek darpedildi, bir gözünü kaybetti. 28 Aralık2012; 84 yaşındaki Maritsa Küçük, evin-de darp edilmiş, çırılçıplak soyulmuş ve7 yerinden bıçaklanmış bir halde bulun-du. 6 Ocak 2013; Ermenilerin Noel’i kut-ladığı Surp Dzınunt Bayramı’nda yaşlıErmeni bir kadın 3 kişi tarafından kaçırıl-mak istendi. 22 Ocak 2013; 83 yaşındaki

Ermeni kadın Sultan Aykar, kar maskelibir kişi tarafından öldüresiye darp edildi.Aykar bir gözünü kaybetti.

Tüm bunlar son dönemde Samat-ya’da yaşanan olaylar... En az 5 yüzyıldırSamatya’da yaşayan Ermeni halkı, buyaşananların kendilerini bölgeden gön-dermek amaçlı olduğunu söylüyor. Buırkçı saldırıların ardından HDK, İHD veNor Zartonk’un çağrısıyla 27 Ocak günüKocamustafapaşa Meydanı’nda buluşanbini aşkın kişi “Ermeni halkının yanında-yız” dedi. Yürüyüş sırasında katledilenMaritsa Küçük’ün evi önünde duran kit-le, kapıya karanfiller bıraktı. “Nefret si-zin, insanlık bizim” sloganının atıldığı sı-rada Küçük’ün ailesi gözyaşlarını tuta-madı. Samatya Meydanı’nda yapılanaçıklamaların ardından eylem, FerhatTunç’un katledilen Maritsa anısına söyle-diği “Sari Gyalin” türküsü ile sona erdi.

“Bizi buradan göndermek istiyorlar”

Eylemin ardından eyleme arkadaşla-rıyla katılan Silva ile sohbet ettik. (Silvatakma isim.) Atalarının 5 asır önce Kon-ya-Karaman civarından Samatya’ya göçettiğini anlatan Silva, doğduğundanberi, yaklaşık 50 yıldır, Samatya’da kom-şularıyla bir sorun yaşamadığını anlattı.“Halkların kendi arasında bir sorunuyok” diyen Silva’ya son dönemdeki sal-dırılar hakkındaki düşüncelerini sordu-ğumuzda “Tedirginlik yaratmak ve biziburadan göndermek istiyorlar” diye ce-vap verdi. Ayrıca sorunun bölgedeki“rant”tan da kaynaklandığını söyledi. Sil-va, “Buradaki camilerin çoğu eskiden ki-liseydi. Okullarımız da vardı, ama hepsi-ni Türkleştirdiler. Ben Ermeni’yim amahem Türkçe’yi hem de Kürtçe’yi biliyo-rum. Ermenice de bir dil. Neden yok et-meye çalışıyorlar?” diyerek ırkçı politika-lara tepki gösterdi.

“Amaç, tedirginlik yaratmak ve bizi göndermek!”

Page 19: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

6 yıldır Ocak’ın 19’unda “Katil devlethesap verecek”, “Hepimiz Hrant’ız, he-pimiz Ermeni’yiz” sloganları haykırılı-yor. Bunun sebebi 19 Ocak 2007 tarihin-de Hrat Dink’in devlet organizasyonu ilekatledilmesi. Bu yıl da birçok ilde birara-ya gelen binlerce kişi aynı sloganlarıhaykırdı.

İSTANBUL* 16 Ocak Salı günü

Nor Zartonk tarafından“Hrant Dink ve BirlikteMücadele” başlıklı bir pa-nel düzenlendi. Getrona-gan Lisesinden YetişenlerDerneği’nde düzenlenenpanelde konuşan NorRadyo Genel Yayın Yö-netmeni Melis Tantan“2012 yılına Roboski Kat-liamı ile girdik ve katli-amla ilgili soruşturmaaçıldı ama herhangi birsonuç yok. Buradan anlı-yoruz ki bu ülkede Kürt-leri öldürmek suç sayılmıyor ama bili-yoruz ki yalnız Kürtleri değil aynı za-manda Ermenileri öldürmek de suç sa-yılmıyor” dedi. Panelde Lerna BalıkçıÖzder 24 Nisan 2011’de askerde öldü-rülen kardeşi Sevag Balıkçı olayındakigelişmeleri aktardı ve “Bu cinayetlerinönüne geçmek için birlikte mücadeleetmeliyiz” dedi.

* 19 Ocak günü Şişli’de buluşan kit-le buradan Dink’in katledildiği AGOSönüne bir yürüyüş gerçekleştirdi.AGOS önünde yapılan anmadaHrant’ın arkadaşları adına konuşan Hi-dayet Şefkatli Tuksal, “Aradan geçen6 yılda Hrant Dink’i ölüme götüren ne-redeyse tüm resmi görevliler, el üs-tünde tutuldu, terfi ettirildi” dedi. Ar-dından bir konuşma yapan ABD’li dü-şünür Noam Chomsky, “Onun buradaölmesine neden olan şeye karşı müca-deleyi devam ettirmemiz en güzelanma olacaktır” derken; Rakel Dink,“Ey Türkiye’nin güzel insanları bugünayrımcılık, ötekileştirme ve yok sayma-ya karşı buradayız. Doğruluk ve adaletiçin buradayız. Hepiniz hoş geldiniz,burada olmaya devam edeceğiz” söz-leriyle seslendi kitleye.

* AGOS’un önünde gerçekleşen an-manın ardından akşam saatlerinde Tak-sim Tramvay Durağı’nda bir araya gelenPartizan okurlarının da aralarında bulun-duğu yüzlerce insan buradan Galatasa-

ray Lisesi önüne kadar bir yürüyüş ger-çekleştirdi.

* Sarıgazi’de “Sadık Milletten Erme-ni dölüne; Ermeni soykırımından HrantDink Cinayetine” başlıklı bir panel ger-çekleştirdik. Panel Dink şahsında yapı-lan saygı duruşu ile başladı. Panelearaştırmacı çevirmen Atilla Türkan veNor Zartonk temsilcisi Sayat katıldı. Pa-nelin ardından Üçler Market önünden

başlayan yürüyüş Demokrasi Cadde-si’ne kadar sürdü. Aka-Der, BDP, EMEP,DHF, ÖDAH ve Partizan tarafından yapı-lan eyleme BDSP ve ESP de destek ver-di. (Sarıgazi Partizan)

AMEDAmed’te bir araya gelen aralarında

Partizan’ın da bulunduğu kurumlar ParkOrman’da Hrant’ın katlediliş saatinde bi-raraya gelerek “Buradayız Ahparig”dedi. Açıklama yapanan Şehbal Şen-yurt “Hrant bütün Türkiye halkları içinaçık yürekle, sahici bir adalet arayışınınsembolüydü” dedi. Oturma eylemininardından alkışlarla Cigerxwen KültürMerkezi’ne yürüyen kitle “Güvercin Yu-vası” belgeselini izledi.

ANKARA* Ankara Meydan Sahnesi’nde bir

panel düzenlendi. Ardından Sibel Öz-budun, Garen Mikaelyan, İsmailBeşikçi, Hrant Kasparyan, KhachigMouradian, Temel Demirer, Sevak Art-suni, Şiar Rişvanoğlu ve Sait Çetinoğlukonuşma yaptılar. Panelde Hrant’ın kat-liyle, soykırımcı zihniyetin devlet nez-dinde halen sürdürüldüğü vurgusu ya-pıldı. Temel Demirer söz aldığında“Hrant denilince akla İbrahim Kaypak-kaya‘nın halk savaşını anlatan onurlumücadelesi geliyor” dedi.

* Hrant’ın katledildiği saatte ZaferÇarşısı önüne yürüyüş gerçekleştirildi.

İZMİR* Hrant’ın Arkadaşları olarak örgütle-

nen anma yürüyüşüne aralarında Parti-zan’ın da bulunduğu çok sayıda kurumkatıldı. Anmada geçmişten bugüne ka-dar katliamlara ve direnişlere değinildi.

Aralarında BDP milletvekille-rinin de bulunduğu HDK he-yeti, Antakya’yı ziyaret etti.Heyet ilk olarak son dönem-de burada da OHAL’i arat-mayacak baskıların yaşandı-ğını belirterek, konu ile ilgilivali yardımcısı ile görüştük-lerini ve bu görüşmedenolumlu bir sonuç alamadık-larını söyledi.

Hatay Gazeteciler Cemi-yeti’nde bir toplantı gerçek-leştiren heyet, daha sonraEğitim-Sen’de kurum temsil-cileri ve HDK bileşenlerininde katılımıyla bir toplantıgerçekleştirildi.

Cezaevleri Komisyo-nu’nda bulunan milletvekiliErtuğrul Kürkçü ile birlikteHatay E Tipi Hapishane’de-ki tutsaklarla görüşmeye gi-den heyet, daha sonra Ada-na TUHAD-DER üyelerininde katılımıyla hapishaneönünde bir açıklama ger-çekleştirdi.

Program akşam AntakyaKültür Merkezi’nde geniş ka-tılımlı bir halk toplantısı iledevam etti. Bu toplantınınbizce en anlamlı olan yanıAntakya’da pek tartışamadı-ğımız ya ÖSO ya ESAD’danbirini seçmek zorundaymışızşeklindeki düşünüşün tartı-şılmasıydı. Katılanların tartış-manın bu eksende yapılma-sından memnun kaldığını el-bette söyleyemeyiz. Ancakbu minvalde tartışmalar biz-ce olumlu olmuştur.

(ÖG okurları)

İstanbulDİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağ-rısıyla 22 şehirde yapılan eylemlerinİstanbul’daki adresi Kadıköy oldu.Yaklaşık 2 bin kişi Et ve Balık Kurumuönünde “NATO’ya ve Patriot füzelerehayır” yazılı pankart arkasında birara-

ya geldi. Eylemde HDK de “Suriye’deemperyalist savaşa hayır!” yazılıpankartla yerini aldı. Yürüyüşün ar-dından sözü ilk olarak savaşa karşıbirlikte mücadele etmenin öneminevurgu yapan DİSK Bölge TemsilcisiÖnder Atay aldı. Ardından İstanbul

Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çer-kezoğlu “Ortadoğu’da uygulanmaktaolan emperyalist planlara rağmengüçlü bir tepki örgütlememiz gereki-yor” dedi.

AnkaraMiting Kolej Meydanı’ndan başladı.HDK başta olmak üzere çeşitli örgütle-rin ve partilerin katıldığı mitingde tüm

kurumlar adına KESK Genel Sekreteribir konuşma gerçekleştirdi.

Yapılan konuşmada Suriye’ye ya-pılacak bir müdahalede devletin em-peryalizme taşeronluk yapacağından,NATO’ya ve patriot füzelerine karşımücadele yürütülmesi gerekliliğindenbahsedildi. Eylem emperyalizme vefaşizme karşı mücadele sözü verilereksonlandırıldı.

Özgür gelecek/51

Halkın Gündemi

1199

Binler “BURADAYIZ AHPARİG” dedi

HDK, Antakyaʼdahalk toplantısıgerçekleştirdi

“Suriyeʼde emperyalist saldırganlığa hayır”

Ankara MeydanSahnesi’nde düzenlenenpanelde konuşan TemelDemirer söz aldığında“Hrant denilince aklaİbrahim Kaypakkaya’nınhalk savaşını anlatanonurlu mücadelesigeliyor” dedi.

AMED

İstanbulİstanbul

İstanbulİstanbul

Page 20: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

H. Merkezi: Muğla E Tipi Hapisha-ne’de bulunan Erhan Kaya isimli adlitutsak 10 Ocak’ta işkence gördüğüve hastaneye gitme talebi reddedil-diği için kendini yakmıştı. Ağır yara-lanan ve hastaneye kaldırılan Ka-ya’nın vücudunun % 47 oranındayandığını söyleyen doktorlar; tutsa-ğın solunum yollarının büyük hasargördüğünü dile getirmişlerdi.

19 Ocak Cumartesi günü İzmirBozyaka Eğitim ve Araştırma Hasta-

nesi’nde durumunun ağırlaşması üzerine ameliyata alınanKaya, ameliyatının ardından 1 saat sonra yaşamını yitirdi.

Hapishanelerdeki sorunlar her geçengün daha ibretlik biçimlere bürünüyor.Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi“Eğitim Kurulu”nun 11/01/2013 tarihli,2013/8 sayılı kararı bu ibretlik durum-lardan sadece bir tanesi.

“Hapishane Eğitim Kurulu”nun sözkonusu kararına göre genel-rutin vebaskın aramaların yapılmasını engel-lediği, kurumun fiziki yapısını bozduğu(artık ne demekse) ve tehlikeye düşür-düğü gerekçesiyle tutsaklar artık hüc-relerinden 10’dan fazla kitap bulundu-

ramayacak. “Faz-lalık” kitaplar zor-la alınacak. Diniinançla ilgili olanve lise, üniversi-te ders kitapları-na ise bir sınırla-ma getirilmeye-cek. Dışarıdanbilgisayar çıktısıve yakınlarımızınkimi dergilerdekiyazıların fotoko-pisini çekip gön-derdiği yazılar

tarafımıza verilmeyecek. Ayrıca Dün-ya Atlası ve Türkiye Haritası gibi haritave coğrafya bilgilerini içeren belgeler“örgütsel amaçlı kullanılabilecek ma-teryaller olarak değerlendirilmiş, tut-saklara verilmesi ve hücrelerde (arşivolarak) 10 adet dergiden fazlasının bu-lundurulması yasaklanmıştır.

Hücrelerde“kitap dağları” yok!

Daha önce hapisha-nede 3 kitap sınırlamasıvardı. Üç kitaptan fazlasıtutuklu/hükümlülere ve-rilmiyordu. 2005 yılındabu uygulama kaldırıldı.Hücrelerde bu zamanakadar kitaplardan ya dadergilerden kaynaklı her-hangi bir “güvenlik” sı-

kıntısı oluşmuş değildir. Aynı zaman-da hücrelerde “kitap dağları” da oluş-muş değildir. Bunun olması da imkan-sızdır. Çünkü kitaplar sürekli sirkülas-yon halindedir. Araştırma-inceleme;sanatsal, siyasal-politik, edebi, kültürelalanlarda okuma-yazma faaliyetleriaçısından gerekli olan kitap-dergilergerek tutsaklar arasında gerekse deyakınlarıyla sirkülasyon halindedir.

Bu zamana kadar güvenlik vs. açı-sından sorun yaratmayan kitaplarımıziçin şimdi “böyle olabilir” denilerekolumsuz bir algı yaratılmaya, bu algıda tutsakların aleyhine yöneltilmeyeve sonuçlandırılmaya çalışılıyor.

Bilgiye ulaşmak engelleniyor“Eğitim Kurulu”nun kararı tutsaklar

arasındaki paylaşımın önüne geçmeamacı taşıdığı gibi, bilgiye ulaşma sü-reçlerini de daraltmak, sınırlamak vefiili olarak engellemek, aklın ve eme-ğin örgütlenmesi süreçlerini sekteyeuğratmak içindir. Kitap okuma oranla-rının çok düşük olduğu Türkiye’de birde hapishanelerde kitap okunması,bilgiye ulaşım süreçleri en alt düzeyeçekilmeye ve fiili olarak da engellen-meye çalışılıyor.

Sınıflı toplumların tüm egemen sı-nıfları, tüm gerici muktedirler, kendi ka-bulleri, düşünceleriyle ve iktidarlarıylauyumlu olmayan bütün bilgilerdenkorkmuşlardır. Bugün, 21. yüzyıl Türki-ye’sinde durum bundan farklı değildir.

Kitap bilgidir, hayattır, aydınlanmadır.Tutsaklar için kitaplar-dergiler dışarıdaolduğundan çok daha önemlidir.

“Eğitim Kurulu” 10 kitap, 10 dergi(arşiv amaçlı) sınırı koyuyor ve “fazlası-nı dışarı göndereceksiniz, yoksa zorlaalırım” diyor. 10 kitabın dışarıdan gel-mesini bekleyeceksin ki; bu süre en aziki aydır. Çünkü kitapların hapishane-den çıkması ve dışarıdan geri gelip“Eğitim Birimi”nin incelemesindengeçmesi kolay olmuyor. Bu müthiş birzaman kaybıdır. Zaman kaybı maddi-manevi zarar demektir, tutsakların ya-şamlarının daraltılması ve tecridin kat-kat artırılmasıdır ve bizlere, ailelerimizeek olarak ekonomik külfet yaratmakta-dır. Bir tarafta okullarda “tabletli eği-tim” dönemi, ilerici, çağdaş demokrasinutukları, bir tarafta ortaçağın engizis-yon zihniyetine, 12 Eylül faşizminin te-mel niteliklerinden biri olan BİLGİDÜŞMANLIĞI’na rahmet okutan “Eği-tim Kurulu”nun kararları… (Tekirdağ 1No’lu F Tipi’nden Tutsak Partizanlar)

Yargı Kararı: Kitap, güvenliği tehlikeye düşürür!H. Merkezi: Binlerce PKK vePAJK’lı tutsağın katıldığı açlıkgrevi eylemi sürecinde BDP Yıl-dırım İlçe Örgütü, Bursa H TipiHapishane önünde Ekim ayındabir açıklama gerçekleştirmişti.Açıklamaya faşistlerin saldırma-sının ardından aralarında faşist-lerden kimsenin olmadığı, yal-nızca protesto eylemine katılan-ların olduğu 22 kişi gözaltına alı-narak tutuklanmıştı. Tutuklanan-lar Bursa H tipi Hapishane’yegötürülmüştü.

Şimdi o 22 tutsak da açlıkgrevinde. Sebebi ise ailelerine 3ay görüş yasağı verilmesi. Ha-pishane idaresi keyfi tutumunagerekçe olarak geçtiğimiz hafta-larda hapishanede gerçekleşenaçık görüşte siyasi tutsakların,adli tutuklular ile birlikte görüşeçıkmak istememesini gösteri-yor. Tutsaklar hapishanenin bukeyfi tutumunu protesto etmekiçin sorun çözüme ulaşana ka-dar süresiz-dönüşümsüz açlıkgrevinde olacaklarını açıkladı.

İstanbul: İHD İstanbul Şubesi Ceza-evi Komisyonu tarafından 26 Ocakgünü Galatasaray Lisesi önünde dü-zenlenen F oturmasının gündemidevletin hapishanelerde uygulamakistediği kitap yasaklarına dairdi. 47.oturma eyleminde, Tekirdağ 2 No’luF Tipi Hapishane’de hücrelerde sa-dece 10 kitap bulundurulması yö-nünde düzenleme yapılmak istendi-ğine dikkat çekildi.

Hapishanelerdeki keyfi ve temelhaklara aykırı uygulamaların kitapla-ra kadar uzandığının dile getirildiğiaçıklamada, bunun daha önce“Master Plan” adı altında yaşamageçirilmeye çalışıldığı, ancak tutsak-ların direnişi sonucu geri adım atıl-dığı hatırlatıldı. Kitap yasaklarının fa-şist ülkelerde sıklıkla yaşandığınınbelirtildiği açıklamada, Hitler Al-manya’sında yakılan kitap dağlarınailişkin fotoğraf ve filmlerin çok çar-pıcı olduğu ifade edildi.

Özgür gelecek/51

Hapishane

2200

Bursaʼda tutsaklaraçlık grevinde

İstanbul: 25 Ocak günü Bakır-köy Hapishanesi önünde bulu-şan Tutuklu Aileleri ile Dayanış-ma Derneği (TUAD) “Tecrit de-ğil özgürlük, savaş değil müza-kere” ve Paris’te katledilen 3Kürt kadının resminin olduğu“Özgürlük mücadelesinin ne-ferlerine söz veriyoruz, sorum-lulardan hesap soracağız” yazılıpankartlar açtı.

Eylemde konuşan TUADbaşkanı Av. Sinan Zincir barışsöylemlerinin varlığına rağmentutsaklara işkencenin devam et-tiğini belirterek, ÇHD’li avukatla-rın tutuklandığını ve bu durumukınadıklarını da sözlerine ekledi.Zincir’in ardından kitle adına ba-sın açıklamasını okuyan BehçetÇiçek; tecrit koşullarının düzel-mesi için süresiz-dönüşümsüzaçlık grevinde olan Bursa Hapis-hanesi’ndeki tutsaklardan bah-sederek “Burada işkenceye sıfırtolerans diyen siyasi iktidarıuyarıyoruz” dedi.

“Uyarıyoruz!”“Hapishanelerde

kitap yasak”

İstanbul: Tecrite Karşı Mücadele Platformu Halk Cep-hesi ve ÇHD’ye yönelik operasyonları protesto etti.TKMP 21 Ocak günü Şişli’de Cevahir AVM önündetoplanarak AKP Şişli İlçe Başkanlığı binasına bir yürü-yüş gerçekleştirdi. Burada kitle adına açıklama yapan

Halil İbra-him Şeker,TC faşizmi-nin saldırı-larına karşımücadeleetmede ka-rarlı olduk-larını vur-guladı.

Tecrit-tretman bir can daha aldı“Devrimci adalet hesap soracak”

Sınıflı toplumların tüm egemen sınıfları, tüm gerici muktedirler,kendi kabulleri, düşünceleriyle ve iktidarlarıyla uyumlu olmayan

bütün bilgilerden korkmuşlardır.

Page 21: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Tarihi Zonguldak madenci yürü-yüşünün 22. yılındayız. Bu tarihiolayı önceleyen; 30 Kasım 1990tarihinde Türkiye Taşkömürü Ku-rumu işyerlerinde başlayan ma-denci grevi, kısa sürede şehir veülke gündemine yayılmıştı. O dö-nemin yönetiminin maden ocak-larının kapatılması tehdidinde bu-lunmasına rağmen dalga dalgayayılan maden direnişiyle birliktemaden işçileri, aileleri ile bölgehalkı 4 Ocak 1991 tarihinde Zon-guldak’tan Ankara yürüyüşünübaşlatmıştır.

Öyle ki Türkiye proletaryası-nın tarihine önemli bir deneyimolarak geçecek olan Zonguldakdirenişi devrimin önemli okulla-rından biridir. Kar-kış demedenyollara düşen yaklaşık 150 bin in-san, 5 gün boyunca büyük bir ka-rarlılık ve disiplin ile sloganlarınıhaykırmıştır. Maden işçileri ileZonguldak halkının grev ve yürü-yüşü, ülkemiz işçi ve emekçileriy-le tüm demokrasi güçlerine ışıktutmuştur.

12 Eylül’de gasp edilen hakla-rını geri almak için yola çıkanemekçiler; tüm emekçilere silkin-me mesajı vermiş, uzun süre de-vam eden sessizliğe meşale ol-muştur.

Büyük Yürüyüş’ün sonrasındaher yer Zonguldak olmuş ve işçi-ler, emekçiler mücadelelerini yük-seltmişlerdir.

Maden sektöründeki sorunla-rın (kabaca bakacak olursak) ikiliboyutu var diyebiliriz. Bu noktalarvar olan işçi açığnın kapatılma-

ması ve bu sayede güvencesizkayıt dışı işçi çalıştırarak sektörünihtiyacının giderilmesi.

GMİS: “İşçi açıklarıkapatılmıyor!”Tarihi madenci yürüyüşünün 22.yıldönümü vesilesiyle Genel Ma-den İşçileri Sendikası (GMİS) Ge-nel Başkanı Eyüp Alabaş, biraçıklama yaptı. AçıklamasındaTürkiye Taşkömürü Kurumu’nunkapasitesinin yarısının altında ça-lıştırıldığını kaydederek işçi açığı-nın kapatılması için yeni işçi alımıkonusunu yeniden gündeme ge-tirdi ve bugün işçi açığının, üreti-mi olumsuz etkilemekte olduğu-nu ve iş sağlığı ve güvenliği içinde ciddi riskler oluşturduğunubelirtti.

Kaçak ve güvencesizçalıştırma can alıyor!Bir yandan gerekli istihdam yapıl-mıyor, diğer yandan da var olanmaden ocaklarının önemli bir kıs-mında işçiler güvencesiz çalıştırı-lıyor. Taşeron sisteminin çarklarıarasında ezilen işçiler; çoğu kezmaden mühendislerinin olmadı-ğı, varsa da yeterli önlemlerinalınmadığı koşullarda hayati tehli-ke altında çalışıyor. Ayrıca bubahsini ettiğimiz ocaklar, resmikaydı olanlar. Maden sektöründebir de kaçak maden ocaklarıönemli bir paya sahip. Madenocaklarından yükselen kara ha-berlerin büyük kısmı da bu kaçakişletmelerden gelmekte.

Hemen her sektörde işçilerin

ve emekçilerin ruh ve bedensağlığını ön planda tutmayansistem, madencileri de bu ça-lışma koşullarına mahkûm et-mektedir. Yerin yüzlerce metrealtından kara elmas çıkaran iş-çiler, bir avuç kan emicinindaha çok kâr elde edebilmesiiçin katlediliyor.

Katliama kılıfbulamazsınız!Emeğe yabancılaşmaya vurulanbir darbe olan Zonguldak ma-den yürüyüşü tarihsel deneyimibugüne taşınan önemli bir sü-reçtir. Onun bugünkü ruhunuyaşatmak adına atılacak heradım yerin derinliklerinde kaz-ma darbesinde kıvılcımlaşan öf-

keyi yeryüzüne kavuşturmaktır.Gizlenmeye çalışılan gerçek

kendini her gün yer altında üreti-yor. Yer altında kazma darbelerin-de yaşatılıyor bu gerçek. Bugünmadenlerde yaşanan katliamlarda farklı biçimlerde kendini yara-tan gerçeklerden bir tanesi. He-men her üretim alanında olduğugibi sömürü gerçeği madenlerdede varlığını azgınca sürdürüyor.Bu sömürü çemberi, bugün iş ci-nayetlerinin esas noktasıdır.

“Önce iş güvenliği” ibareleri-nin yazılı olduğu tabelaların özüönce sermaye güvenliğidir. İş ci-nayetlerinin esas kaynağı olanaşırı kâr hırsı egemenler tarafın-dan devamlı örtülmek istenmek-tedir. Zaten genel olarak iş“kaza”larında bir suçlu aranıyorsao da işçi oluyor. Son olarak Zon-guldak’ta yaşanan maden cina-yetlerinin hemen ardındanTTK’nın yapmış olduğu açıklamadikkat çekici.

TTK’nın yaptığı açıklamayagöre iş “kaza”ları genel olarak “iş-çilerin dalgınlığından” ve bu dal-gınlık, “psikolojik sorunlarından”kaynaklanmaktadır. Geçim sıkıntı-sı, borç vb. nedenlerle morali bo-zulan işçinin dikkatsizliğiymiş işkazaları… Öyle ki TTK yayımladı-ğı bildiri ile bir yıl içinde borçları-nı ödeyemeyen işçi işten atılacak.İşte iş cinayetlerini önlemeninyöntemi “toplumsal refahı balta-la”, “işten atmaları yaygınlaştır”.Bu açıklama aynı zamanda iştenatmalara da zemin sunuyor. Onla-ra da böyle bir açıklama yakışır!

Zengin bir deneyim:

ZONGULDAK MADENCİ YÜRÜYÜŞÜ

Özgür gelecek/51

Tarih

2211

o 4 Şubat1902: Paris’te 1.Jön Türk Kongresiyapıldı. Jön Türklerilerde devletin yeniyöneticileri ola-caktı. o 30 Ocak

1923: Yunanistan’laTürkiye arasındanüfus mübadele-sine ilişkin söz-leşme ve protokolimzalandı. ProtokolTürk topraklarındayerleşmiş Rum Or-todoks dinindenTürk uyruklarıylaYunan toprakla-rında yaşayanİslam dinindenYunan uyruklula-rın,1 Mayıs 1923 ta-rihinden başlayarakzorunlu mübadele-sini öngörüyordu.Mübadele ile yüz-binlerce insan ya-şadığı topraklardankoparıldı. o 4 Şubat

1947: Antakya’dadevlet yer adlarınınTürkçeleştirilme-sine karar verdi.o 2 Şubat

1957: 47 sendikayıbünyesinde barın-dıran İstanbul İşçiSendikaları Birliğibir bildiri yayımla-yarak grev hakkı is-tedi. İstanbul İşçiSendikaları Birli-ği’ne 47 sendikabağlıydı.o 31 Ocak

1966: PaşabahçeŞişe ve Cam Fabri-kası’nda 2400 işçigreve başladı.o 6 Şubat1968:

Ereğli Kömürleri İş-letmesi’nin Kozluüretim bölgesin-deki ocaklarda çalı-şan 4 bin işçi işbaşıyapmadı. Akşamsaatlerinde diğerbölgelere de sıç-radı ve gece 10 binişçi şehre yürüdü. o 11 Şubat

1969: Üniversiteöğrencileri BeyazıtKulesi’ne üzerindeVedat Demirci-oğlu’nun resmi bu-lunan bir pankartastı. Vedat Demirci-oğlu, 6. Filonun1968’deki gelişi sı-

rasında yapılan eylemlerdepolis tarafından katledilmişti. o 30 Ocak 1971: İstan-

bul’da Dev-Genç’liler “ÖzelEğitimin Devletleştirilmesi” is-teğiyle yürüyüş düzenledi.o 5 Şubat 1973: Güney Af-

rika’da 20 bin işçi greve baş-ladı.

o 31 Ocak 1980: Tariş’tedireniş bitti, işçiler işbaşı yaptı.22 Ocak’ta polis arama yapmagerekçesiyle Tariş işletmele-rine saldırmış, 600 işçiyi gözal-tına almıştı.o 1 Şubat 1980: İstan-

bul’da zamlara tepki gösterenhalk bilet almadan vapura

bindi.o 8 Şubat 1980: İzmir’de

55 bin işçi 1 günlük işi bırakmaeylemi yaptı. o 10 Şubat 1980: Çiğli

İplik Fabrikası’nda 1500 işçininkurduğu barikata saldıranpolis, 15 işçiyi yaraladı, 500 iş-çiyi gözaltına aldı.

o 7 Şubat 1990: Amas-ya’nın Merzifon ilçesindeki Ye-niçeltek Kömür İşletmesi’ndegrizu patlaması meydanageldi. 3 işçi öldü, 63 işçi toprakaltında mahsur kaldı.o 2 Şubat 1991: Silopi ve

Cizre’ye gazetecilerin girmesiyasaklandı.

Tarihten kısa kısa…

Türkiyeproletaryasınıntarihine önemli

bir deneyimolarak geçecekolan Zonguldak

direnişidevrimin

önemliokullarından

biridir. Kar-kışdemeden

yollara düşenyaklaşık 150bin insan, 5

gün boyuncabüyük bir

kararlılık vedisiplin ile

sloganlarınıhaykırmıştır.

Page 22: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Ekonomik krizin derinleşmesi, krizden çıkış formülünün birtürlü bulunamaması, emperyalistlerin çıkarlarının kesişme-sine yol açıyor. Kesişen bu çıkarlar da onları “deliler” gibi sal-dırganlaştırıyor. Pazar dalaşları, 20. yüzyılın ikinci yarısında,büyük bir “itinayla” yarattıkları düzenlerinin çatırdamasına yolaçıyor. Tarihin sonu öngörüsünde ıskalamaları bir yana,Lenin’in emperyalizm üzerine yazdıklarının geçerliliğinindevam ettiğini bütün gerçekliğiyle görüyoruz.

Artık emperyalistler arası uzlaşmaların, mücadelelere na-zaran tali duruma düşmesi, çok daha fazla savaş gerçekliğiyleyaşamamıza yol açıyor. Emperyalistler birbirlerine girerken,dünyanın her tarafına haksız savaşları da beraberinde götürü-yorlar. En son Fransa’nın Mali’ye yönelik saldırılarının altındakineden de bu.

Bilindiği gibi Afrika ülkelerinin büyük bir kısmı, Fransa’nınegemenliğinde idi. Ancak, ekonomik krizin derinleşmesininsonucu AB’deki lokomotif rolünü paylaştığı Almanya’nın geri-sine düşmesi yetmezmiş gibi Çin’in bölge ülkeleriyle geliştir-diği “stratejik ilişkiler” Fransa’nın saldırganlaşması için zatenbaşlı başına nedendir. Bir de bunlara ABD’nin 2007 yılındaAFRICOM’u kurması ve bölgedeki egemenlik alanını geniş-letmesi eklenince Fransa’nın “vahşileşmesi” kaçınılmazdı.

Bölgedeki sınırlar, halkların kendi aralarındaki çelişkilerigöz önünde bulundurulmasından ziyade, emperyalistlerinkendi çıkarlarına göre çizildiğinden ulusal çelişkiler bir türlübitmek bilmiyor. Bölgenin Kürtleri olarak adlandırılan Tuareg-lerin de sorunları bu minvalde. Kendi devleti olmayan, farklıdevletlere dağıtılmış olan Tuaregler uzun zamandır Mali yöne-timine karşı isyan halindeydi.

Her ne kadar isyanlarında haklı nedenler olsa da, Fran-sa’nın işbirliğini yapan Azavad Milli Kurtuluş Hareketi(MNLA), yönetime karşı silahsız bir isyan dalgası başlatmıştı.ABD’nin işbirlikçisi hükümet, MNLA isyanına karşı yeterli mü-cadeleyi göstermediği gerekçesiyle, bir darbeyle yerindenedilmişti. Bu durum bile aynı kampta olan emperyalistlerin,pazar dalaşı için nasıl da birbirlerine girdiklerini gösteriyor.İşte Mali’de ne olduysa bundan sonra oldu. Var olan “kaos”ortamında Fransa’nın kontrolündeki MNLA’dan inisiyatifi alanislamcı örgütler, isyan dalgasını hem genişlettiler hem de si-lahlandırdılar. Uzun zamandır bölgede, “kurtarılmış bölge”oluşturan isyancılar, birden atağa geçtiler.

Durum öyle bir hal aldı ki, emperyalistlerden bağımsızherhangi bir hareketin, herhangi bir yerde inisiyatifi ele al-ması, emperyalistlerin topyekün karşı koymasını da berabe-rinde getiridi. Mali için egemenlik dalaşı yapan ABD veFransa İslamcı örgütlerin isyanın önderliğini ele geçir-mesiyle birlikte hemen çıkar birliği yaptılar. BM’den oy-birliğiyle “müdahale” kararı çıkartmaları da bunu gösteriyor.Burada Rusya ve Çin’in de askeri işgale onay vermesi düşün-dürücüdür. Yani emperyalistler birbirlerini boğazlarken, kendi-lerinden bağımsız öznelerin inisiyatif alması karşısında,geçmişin korkularının da etkisiyle ortak tavır takınıyorlar.Kaldı ki zaten var olan isyan dalgasıyla ne Fransa’nın ne deABD’nin tek başına karşı koyacak gücü var.

Ancak emperyalistler, bir yanda dünyanın bütün “sorunlu”bölgelerini işgal ederken, öte yandan birbirleriyle yürüttükleriegemenlik mücadelesi karşısında dünya halklarının nefretinikazanmaktan başka ellerine bir şey geçmeyecektir. Silahlıemperyalizme karşı silahlarını ellerine alıp, kendi özgürlükle-rinin peşinden koşacaklardır.

Her ne kadar, burjuva pasifistleri savaş sözcüğünden nef-ret de etseler, bizler açısından sorun savaşı sevip sevmemekdeğildir. Savaş bir olgudur, önemli olan savaşın neden-lerini kavramaktır. O halde görüyoruz ki, emperyalizm ol-duğu müddetçe, dünya üzerinde savaşsız bir yaşam aslamümkün olmayacaktır. O zamana kadar savaşlar haklı vehaksız savaşlar da olarak sürekli ikiye ayrılacaktır. Savaşınyok olması için, haksız savaşlara ve bu düzeni yaratan sis-teme karşı haklı bir savaş yürütmekten başka bir çare de gö-rünmüyor.

Almanya* Ulm: İbrahim Kaypakkaya 19 Ocak Cu-martesi günü TKP/ML, MLKP, MKP’nin ka-tılımıyla “Türkiye Devrimi açısından KAY-PAKKAYA’nın Rolü ve Değeri” şiarıyla yapı-lan panelle anıldı.

Panelde genel olarak ser verip sır ver-meyen direniş çizgisinin devrimci hareketehep ilham kaynağı olduğundan, sadece iş-kencelerdeki direniş tavrıyla değil aynı za-manda, düzen içi devrimciliğine, sistemebiat eden teslimiyetçi anlayışlara karşı, dev-rime şiddet yoluyla varılacağı, bunun enönemli parçasının gerilla savaşı olacağınıda belirlemesinden, o yıllarda Kürt ulusu-nun kendi kaderini tayin hakkını savunarakTürkiye coğrafyasında Kürt ulusunun varlı-ğına değindiğine vurgu yapıldı.

Aradan geçen kırk yıla rağmen Kaypak-kaya’nın düşüncelerinin hala sıcaklılığını vegeçerliliğini koruduğu anlatılarak Kaypakka-ya’nın öngörüsü, duruşu, ideolojik netliği vesistemden net kopuşu ortaya konuldu. Pa-nele katılanların soru ve düşünce belirtme-lerinin ardından etkinlik sonlandırıldı.

(Ulm ÖG okurları)* Frankfurt : TKP/ML tarafından düzen-

lenen ve MLKP ile MKP sözcülerinin de ka-tıldığı panelde İbrahim Kaypakkaya şahsın-da devrim şehitleri anıldı. 19 Ocak günü ya-pılan panel, devrim ve sosyalizm kavgasın-da şehit düşenler anısına saygı duruşuylabaşladı. Sinevizyon gösterimi ve Grup Hay-kırış’ın sunduğu müzik dinletisiyle devamedilen panelde sırasıyla TKP/ML, MLKP veMKP temsilcilerin sunumlarını yaptılar.

* NRW: 20 Ocak Pazar günü gerçekleşti-rilen panel saygı duruşuyla başladı. Ardın-dan sinevizyon gösterimi yapıldı.

Panele TKP/ML, MLKP, MKP ve TİKB ka-tıldı. Panelde ilk sunumu TKP/ML temsilcisiyaptı ve Paris’te üç Kürt kadınını katledilme-sini kınayarak, konuşmasına başladı. Kay-

pakkaya’nın MLM ideolojisi doğrultusunda,ülke coğrafyasında süren 50 yıllık suskunlukve pasifizme, parlamentarizme, ordu şak-şakçılığına, teslimiyetçiliğe ve her türdenoportünizme karşı tuttuğu yolun önemiüzerinde durarak, Kemalizm, devlet, faşizmve ulusal sorunda ortaya koyduğu parlakgörüşleriyle ve saf tuttuğu yerde kendi za-mandaşlarından bir adım daha önde oldu-ğuna değindi.

Ardından, MLKP temsilcisi Kaypakka-ya’nın Türkiye devrimi açısından öneminihalen koruduğuna değindi ve “ancak günü-müzde Kaypakkaya’nın aşılması günümüzkoşullarında zorunlu bir durumdur” dedi.

MKP temsilcisi ise, Kaypakkaya’nın gö-rüşlerinin günümüzde halen gerçekliğini ya-kıcı bir şekilde koruduğunu belirtti.

TİKB temsilcisi ise, “1970 dönemininkoşulları içerisinde Kaypakkaya önemlibir yerde durarak ortaya koyduğu görüş-leri ile Türkiye devrimci hareketine ışıktutmuştur” dedi.

Ardından dinleyicilere söz verildi vesoru-cevap bölümünden sonra etkinlikbitirildi.

İsviçre* Basel: “Rehberimiz Şehitlerimiz ve İdeo-lojimizdir!”şiarıyla hazırlanan sinevizyongösteriminin ardından TKP/ML, MLKP, MKPve TİKB temsilcilerinin katıldığı panele ge-çildi. Etkinliği düzenleyen TKP/ML adına birkişi kitleyi selamladıktan sonra şöyle devametti; “Kaypakkaya ölümünden kırk yıl sonrada partimiz açısından önemli ve vazgeçile-mezdir. Bu önem, salt partimiz açısındandeğil, Türkiye devrimci hareketi ve proletar-yanın başarılı bir devrim yürüyüşü için degeçerlidir.”

Etkinlik MLKP, MKP ve TİKP temsilci-lerinin düşüncelerini ifade etmesi ile sonbuldu.

H. Merkezi: Fransa’da bulunan PSA Peuge-ot Citroen fabrikasının satılacağını ve bin-lerce işçinin işten çıkarılacağını duyan yak-laşık 3 bin Peugeot işçisi, fabrikayı işgalederek oturma eylemi başlattı. Genel Çalış-ma Konfederasyonu (CGT), “PSA Aulnayişçileri elleri boş işten atılmak istemiyor.Kasım ayında başlayan suni görüşmelerhiçbir şey getirmedi, şirket yönetimi işçi-lerin taleplerini karşılamayı reddediyor”

şeklinde yazılı bir açıklama yaptı.2012 yılında 8 bin işçiyi işten çıkaracağı-

nı duyuran şirket yetkilileri görünen o ki hü-kümetin kabul ettiği yasayı kendilerine da-yanak yapmış durumdalar. Kabul edilen ya-saya göre işçiler artık işten daha kolay çıka-rılacak, maaşları kısılabilecek. İşçileri Peuge-ot yetkililerinin işten çıkarmaları görüşmekistediklerini belirtmesi üzerine görüşmeyedeğil, eyleme geçti. İşçiler şirket yetkileriylegörüşmelerin en başından başlamasını ta-lep ederek aksi durumda eylemlerine de-vam edeceklerini bildirdi.

Kaypakkaya anılıyor

Fransaʼda fabrika işgali

Emperyalizm savaş ve işgaldemektir

Evrensel

Bakış

Özgür gelecek/51

Dünyadan

2222

Kaypakkaya’yı an-mak için yapılan

panellerde aradan ge-çen 40 yıla rağmenKaypakkaya’nın dü-şüncelerinin geçerlili-ğini koruduğu anlatıla-rak Kaypakkaya’nınöngörüsü, duruşu,ideolojik netliği ve sis-temden net kopuşuortaya konuldu.

Page 23: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Küresel mali krizin derinleşmesi so-nucu, krizin en fazla hissedildiğibölgelerden birisi olan Avrupa’daçeşitli “ulusal” sorunları da berabe-rinde getiriyor. Öyle ki, krizin şid-detlenmesi ulusal birliklerini 19.yüzyılın sonlarında oluşturan İtalya,Belçika gibi ülkelerde bile ulusalbirlikler çatırdamaya yüz tutmuşdurumda. Genelde ulusların kendikaderini tayin hakkı ekseninde de-ğerlendirilebilecek gelişmeler ol-makla birlikte belirli istisnalar dagözümüze çarpıyor.

Komünistler her şart altında ay-rılma hakkını savunmazlar. Hattadenilebilir ki komünistler proletar-yanın ve ezilen halkların birliğindenyanadırlar. Sınırların kaldırılmasını,ortak bir devlette örgütlenmeyi-ulusların kendi kaderini kayıtsız,şartsız tanıyarak- savunurlar. Leninbu yaklaşımı evlilikte “boşanmahakkı”nın tanınması olarak formüleetmiştir. Ancak boşanma hakkınıntanınması demek, her evliliğin bo-zulması, boşanmanın savunulmasıanlamına gelmez. Açıktır ki buradakomünistler, proletaryadan, ezilenhalklardan yana tavır koyarlar.

Bilindiği gibi ulusların kendi ka-derini tayin hakkı, ezilen ulusun,ulusal eşitsizliğinin giderilmesi içinformüle edilmiş bir taleptir. Doğallı-ğında da kendi kaderini tayin hakkı-nın özünü egemen olanın ayrılmahakkını oluşturur. Krizle birlikte Av-rupa’daki meselelere bu bakış açı-sından yaklaştığımızda karşımıza“ilginç” örnekler çıkıyor.

Belçika ve İtalya örnekleriAyrılık rüzgârlarının son dönemdeşiddetlendiği Belçika örneklerimiz-den ilkini oluşturuyor. Belçika bilin-diği gibi Flaman ve Volanların bir“ulus” altında birleşmesinden mey-dana geliyor. Ancak her ne kadarBelçika’nın tarih sahnesine çıkışı100 yıldan fazla olmuşsa da, iki ke-sim arasındaki çelişkilerin ortadankaldırılamaması sonucu, Flamanlarayrılma isteğini daha güçlü bir şe-kilde dillendiriyor. Burada temelmesele Flamanların ayrılma talebi-nin ulusların kendi kaderini tayinhakkını esasta içermemesidir.

Nüfusun yüzde 70’ini oluşturanFlamanlar (6 milyondan biraz dahafazla) GSMH’ya katkıları yüzde

76’dır. Belçika’nın sanayisinin yo-ğunlaştığı Flamanya’da aynı zaman-da geniş verimli toprakların büyükkısmı da bulunuyor. İşsizlik oranı daVolanya’nın yarısı kadar. Bu şartlaraltında Flaman burjuvazisi “inekgibi sağılma” metaforunu kullana-rak, daha yoksul olan Volanya’danayrılma talebini dillendiriyor.

Her ne kadar ayrılma hakkı ekse-ninde değerlendirilebilecek bir ge-lişme gibi görünse de FlamanlarınVolanlardan ayrılmasının meşru vehaklı bir talebi yoktur. Zengin olanFlaman burjuvazisinin tüm bencil-ce, kâr oranlarını maksimize etmeçabasının bir yansıması olan ayrıl-ma talebi daha yoksul Volanlarındaha da yoksullaşmasıyla sonuçla-nacaktır. Ayrılma talebinin ezilmiş-likten, yoksun ve yoksul olmaktandeğil, aksine zenginliğinden verilenpaydan rahatsızlığından doğuyor.

Benzer bir gelişmeyi de siyasibirliğini 1800’lerin ikinci yarısındagerçekleştiren İtalya’da gözlemliyo-ruz. Küresel mali krizin vurduğu ül-kelerden birisi olan İtalya’da da“ulusal” sorunlar gün yüzüne çık-mış durumda. Buradaki burjuvazi-nin ayrılıkçı partinin (Kuzey Birliği)argümanı da “fakir ve tembel gü-neylileri, zengin ve çalışkan kuzeyli-lerin sırtından indirmek”.

Ancak İtalya’daki örnek diğerle-rinden biraz daha farklı. Belçika Fla-manları ayrılık talebini dillendirir-ken, coğrafya anlamında da Fla-manların ve Volanların sınırları açıkve nettir. Aynı şekilde İspanya’dabağımsızlık isteyen Katalonların dasınırları belirgindir. Ancak İtalya’daayrılık isteyen Padanya’nın ise coğ-rafi sınırları bile belli değildir. AncakPadanya’nın kapladığı alan kuzey veorta İtalya’yı da içine alacak bir ala-nı kapsıyor. Bu durumda da nüfu-sun yüzde 55’ini (33.3 milyon) ba-

rındıran bölge GSMH’nin de yüzde60’ını karşılıyor. İşsizlik de yüzde 4.2ile İtalya’nın ortalamasının yarısın-dan daha az. Ekonomik krizde bur-juvazinin kâr oranlarının iyice düş-mesinden kaynaklı “isyan” bayrağı-nı açan Kuzey Birliği Partisi lideriRoberto Maroni “Güney İtalya’nınYunanistan’dan bir farkı yok. Artıkyeter.” derken, şimdiye kadar sö-mürdüğü Güney İtalyanları, kriz sü-recinde “kaderlerine” terk ediyorlar.

Komünistlerin ulusalsorundaki ikili görevleriKomünistler ulusların ayrılma hakkı-nı tanırken, bu hakkın tanınmasınınaltında ulusların daha fazla kaynaş-ması, birleşmesi yatar. Zorla birli-ğin, gönüllü birliğin zeminini orta-dan kaldırdığından her türlü zorlabirleşmeye karşı durmak komünist-lerin ulusal sorundaki temel görev-lerinin başında gelir. Ancak komü-nistlerin ulusal sorundaki tek görevibu değil. Flamanya örneğinde oldu-ğu gibi halklar arasındaki dayanış-mayı ortadan kaldıran, ulusları vehalkları zor zamanlarında yalnız bı-rakan, onlarla eşit bir temelde da-yanışmaya ve birleşmeye karşı du-ran böylesi tavırlar karşısında damücadele etme görev ve yükümlü-lükleri vardır. Bunlar proleter de-mokrasisinin ulusal meseledeki iz-düşümünü oluşturur. Bir kez dahagörüyoruz ki, uluslar ve halklar ara-sındaki sorun ve çelişkiler kapita-lizm şartlarında ancak geçici birsüre ile çözümlenebilir. Sorununkalıcı çözümü ulusların bir yandanayrılma hakkını tanırken, öte yan-dan sınırları ortadan kaldıracak,ulusları ve halkları kaynaştıracak, içiçe geçirecek bir iktidarın kurulma-sıyla mümkündür.

Farklı bir bakış açısından

ULUSLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI

Özgür gelecek/51

Dünyadan

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht13 Ocak Pazar günü Berlin’de on binle-rin katılımıyla anıldı.

Berlin: Alman burjuvazisinin 15Ocak 1919’da katlettiği Almanyaproletaryasının önderlerindenRosa Luxemburg ve Karl Liebk-necht için 13 Ocak Pazar günügerçekleştirilen geleneksel yürü-yüş ve anmada on binlerce insansabahın erken saatlerinden itiba-ren sokağa çıktı. Genç, yaşlı heryaştan insan sosyalistleri mezarlı-ğına akın ederek komünistleri sa-hiplendi. Anıtmezarı çiçeklerle do-nattı. Burada ayrıca 24 Ocak’ta

ölümsüzleşen Ekim devriminin ön-deri Lenin de anıldı

Bu eyleme Al-man Marksist-Leni-nist Partisi (MLPD),Rebell, DKP, TrotzAlledem, ARAB,SDAJ gibi örgütlerinyanı sıra TürkiyeliörgütlerdenTKP/ML, MKP, TKİP,MLKP-KGÖ, TKP,ÖDP, DİDF ve BEDEP(Berlin Emek ve De-mokrasi Platformu)de örgütler katıldı. Paris’te katledilenPKK kurucularından Sakine Cansız,

KNK üyesi Fidan Doğan ve LeylaŞaylemez taşınan pankart ve resim-lerle yürüyüşteki yerlerini aldılar.

⌦ AALLMMAANNYYAA

2233

Bilindiği gibi ulusların kendi kaderini tayin hakkı, ezilen ulusun, ulusal eşitsizliğinin giderilmesi için formüle edilmiş bir taleptir. Doğallığında dakendi kaderini tayin hakkının özünü egemen olanın ayrılma hakkını oluşturur.

Page 24: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

18 Ocak 2013Yeni kurulan NKP-Maoist, yedinci GenelKongresini gerçekleştirdi. Kongrede“halk isyanı” partinin politik çizgisi ola-rak belirlenirken, aynı zamanda BaşkanMohan Baidya (Kiran) öncülüğünde 51kişilik Merkez Komite de seçildi.

Baidya, Republica’dan Kiran Pun’unsorularını yanıtladı.

- 28 yıl aradan sonra partinin ba-şına seçildiniz. Ne hissediyorsunuz?Her ikisi de kritik olan süreçlerdi, her-hangi yeni bir şey ya da farklılık varmı?

- Dört genel kongrede merkez ko-mite üyesi olarak seçilmiştim ve1994’de beşinci ulusal kongrede partigenel sekreteri olarak seçildim. Yani,esas liderlik görevini üstlenmeyi artıkarzu etmiyorum.

Şu anda bir yığın meydan okumagörüyorum, halk ve ülke için meydanokuma. Burada soru, bu negatif ve po-zitif meydan okumalarla yüzleşereknasıl ilerleyeceğimizdir.

Şu anda öyle bir noktadayım ki,hem bir devrimci olarak ve hem dekötü anlamda ünlü olabilirim. Mao yol-daştan bir alıntıyı hatırlıyorum, insanlarçok yükseğe ulaştıktan sonra en dibedüşebilir şeklinde.

Eğer parti kadrolarının ve halkın yar-dımını alabilirsem, zorlukların üzerinegidebilirim. Sorun kitle çizgisini ve hal-kın çıkarlarını nasıl uygulayabilirimde-dir.

- Siz her iki seferde de çok kritikkoşullarda seçildiniz, bu iki durumarasında bir fark hissediyor musunuz?

- Ben her zaman devrimin idealistyolu için var olmuşumdur. Prachan-da’nın da böyle olduğunu düşünüyor-dum. Prachanda partinin esas

liderliğine geldikten sonra, bir daha par-tinin esas liderliği görevini üstlenmeye-ceğimi düşünmüştüm. Fakat, budoğaldır, böyle şeyler gerekiyorsa ola-biliyor.

- Sizce lider olmak mı lider yapmakmı daha kolay?

- Her ikisi de karmaşık.- Yani Prachanda’yı siz esas lider

yaptınız…- İnsanları anlamak çok zordur. Prac-

handa öyle bir insan değildi ve nasıl de-ğişti. İnsanların nasıl değiştiğinibilmiyoruz. Bu çok zor bir şey.

- Siz aynı zamanda Prachanda’yaliderliği vererek yanlış yaptığınızı açık-ladınız. Neden?

- Ben Sektör skandalından sonra li-derliği bıraktım. Dahal da hata yapmıştı.Bu olay 1996’da Bikram Döneminde ya-şanmıştı fakat ben 1999’da bıraktım.Yoldaşlar 1999’da bunun kimin hatasıolduğunu sordular. Ben sadece, bununbenim kişisel hatam olmadığını ve buskandal üzerine liderliği bırakmanın birhata olduğunu söyleyebilirim.

- Nepal Birleşik Komünist Parti(Maoist) liderleri iki Maoist parti ara-sında temel bir fark olmadığını söylü-yor. Genel Kongreden sonra, farklarolduğunu söyleyebilir misiniz?

- Birçok fark var. Biz yeni demokratikdevrim yolunu takip ediyoruz fakatonlar bu yolu bıraktılar. Biz ulusal ba-ğımsızlıktan bahsediyoruz fakat onlarbunu terk ettiler. Biz, anayasanın kadın-ların, dalitlerin ve etnik grupların hakla-rının garanti altına alması gerektiğinisöylüyoruz. Fakat onlar bunu da terketmiş durumdalar. BKPN(Maoist) ken-dini elit sınıfların partisine dönüştürü-yor, biz ise kendi partimizi proletaryanınpartisi yapmaya çalışıyoruz.

Nepal Komünist Partisi-Maoistʼin Başkanı deklare etti:“Yeni demokratik devrim bizim politik çizgimizdir”

Revizyonist-burjuva BirleşikNepal Komünist Partisi (Maoist)içinde ayrılık yaşanır ve NepalKomünist Partisi-Maoist (yeniden)kuruluşu, uluslararası devrimciMaoistler arasında yüksek umutlaroluştururken, revizyonizmden tamkopuşun nasıl sağlanacağına dairbir tartışmayı da ortaya çıkardı.

Ortaya çıkan yeni çizginingörüşleri tam olarak açıklanmadı,fakat politik çizgi üzerine süren vegelişmekte olan mücadelenin bazıişaretleri kamuoyuna açıktoplantılarda gün yüzüne çıkmakta.Eski Halk Kurtuluş Ordususavaşçıları ve şehir-merkezliçalışma planları ile ilgili kaygılarıolan diğerleri arasında eskikurtarılmış üs bölgelerindekimücadeleler ve Çin, Kore veHindistan’ın yeni-Maoistrevizyonistleri ile diplomatik ilişkilerkonuları tartışılmakta. Bu konularNepalli ve devrimci yolu takipetmeye devam edenenternasyonalistler tarafındangözlemlenirken, yoğunlaştırılmış“merkezcilik” ve revizyonist vedevrimci çizginin ilkesiz bir şekilde“uzlaşması” endişesi ve tehlikesimevcut. Aşağıdaki makale bumerkezciliği gösterebilir, ya dagösteremeyebilir. Emin bir şekildeLeninist ve Maoist anlayışı savunandiğerlerinin devletin sınıfsal yapısıanlayışına yanıtı henüzaçıklanmadı. Bizler, önümüzdekisüreçte yaşacak gelişmeleriendişeli bir şekilde takip ediyor vebu yeni partinin Prachanda veBaburam’ın revizyonist ellerindekiNBKP(Maoist)’in olduğundan dahayenilikçi (ve verimli) mücadeleleriyaşama geçireceğini umutediyoruz. (Frontline editörü)

Katmandu, Ocak 17: NKP-Maoist, geçtiğimiz Çarşamba (16Ocak) günü eğer devlet iktidarıhalkın haklarını garanti altınaalmazsa partinin silahları elinealacağı konusunda bir uyarı yaptı.Parti tarafından organize edilen bir

basın toplantısında, gerçekleştirilen7. Kongrenin sonuçları üzerineyapılan konuşmanın ardından,NKP-Maoist, ayaklanma içinzamanın politik durum tarafındanbelirleneceği bilgisini verdi.

NKP-Maoist’in yeni seçilenbaşkanı Mohan Baidya (Kiran), halkayaklanmasının koşullarınınsorulması üzerine “Halka haklarınıverin. Eğer halk haklarını eldeederse, kim silaha sarılır? Kimse.Devlet neden daha önceki anlaşmave teminatlara göre halkın haklarınısağlamak yerine komplokurmaktadır? Eğer hakları halkaverilmezse, emin olun silahlartekrar ele alınacaktır” dedi. Kiranşöyle devam etti:

“(Ayaklanmanın) zamanlamasıkoşullar tarafındanbelirlenecektir… Ne zaman kikoşullar bizi buna mecburbırakacak, o zaman biz halkayaklanmasını ya da halk savaşınıbaşlatacağız, çünkü kimsehevesinden ya da bazı liderlerinçıkarları nedeniyle silah kullanmaz.Koşullar öyle gerektirdiği zaman,biz bu düşünceden vazgeçmiş bileolsak, silahla başka güçlertarafından ele alınacaktır.

“Kongre, on yıllık halk savaşınıntemeli üzerinden bir halkayaklanması başlatmayı politikçizgi olarak benimsedi. Partiçizgisine göre halk savaşının temelihalkın hükümeti, halk mahkemelerive halkın kurtuluş ordusudur. İsyansürecindeki savaş, halk hükümetive halk mahkemeleri deneyimiMaoistlerin halk ayaklanmasınıntemeli olacaktır.”

Özgür gelecek/51

Enternasyonal

2244

“Burjuva devleti,demokrasiyi tesisetmezse… silahları ele alacağız.”

Page 25: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Hindistan’da 23 yaşındaki genç birkadının toplu tecavüze uğradıktansonra hayatını kaybetmesiyle ülke ça-pında kadınlara yönelik cinsel suçlarakarşı düzenlenen protestoların ardın-dan Nepal, Sri Lanka, Pakistan ve Ban-gladeş gibi yüksek oranda cinsel suçve aile içi şiddetin görüldüğü Asya ül-kelerinde kadınlar başta olmaküzere insanlar sokaklara döküldü.

Nepal’de 21 yaşındaki bir kadının,polis tarafından tecavüze uğrayıpölümle tehdit edildiğini ve göçmenlikyetkililerince soyulduğunu dile getir-mesi, yüzlerce kişininKatmandu’daki Baburam’ın konutununönünde sona eren yürüyüşe katılma-

sına yol açtı. Yasal reformlar ve kadın-lara yönelik davranışların iyileştirilmesitalebinde bulunan göstericiler, Del-hi’deki protestolardan ilham aldıklarınısöylediler.

Bir ay boyunca eylem yapan Ne-pal’deki cinsel saldırı karşıtı hareketpolisin terörüyle karşı karşıya kaldı. 25Ocak günü polis, başbakan Babu-ram’ın konutunun yakınında bulunanyasak bölgeye girmeye çalışmalarıüzerine eylemcileri gözaltına aldı. 21yaşındaki genç kadının polis tarafın-dan parasının çalınması ve tecavüzeuğramasının ardından hemen her günyapılan eylemlere yüzlerce kişi katılı-yor. Olayın ardından bir polis memuruve göçmen büro memuru tutuklan-mış, iki göçmen büro çalışanı hak-kında da yakalama emri çıkartılmıştı.

Hindistan’da olduğu gibi Nepal’de

de kadınlar, tecavüzlere yönelik dahasıkı yasaların çıkartılmasını, kadına yö-nelik suçlara bakması için özel hızlımahkemelerin oluşturulmasını talepediyorlar. Protestocular aynı zamandabu suçlara karşı açılan soruşturmalarınşeffaflaştırılmasını istiyorlar.

Ulusal Kadın Komisyonu, Nepallikadınların % 15’inden fazlasının hayat-ları boyunca cinsel saldırının çeşitli bi-çimlerine maruz kaldığını ifade ediyor.

Nepalʼde “eşcinselkimliği”Nepal hükümeti, kadın ya daerkek olarak adlandırılmakistemeyen kişilere, “diğer”cinse atıfta bulunan vatan-daşlık belgesi verilmesi içinharekete geçti. Nepal Yük-sek Mahkemesi’nin 2007’de

aldığı karar uyarınca atılan adım so-nucu ülkede, kendilerini kadın ya daerkek olarak nitelemek istemeyenlere,cinsiyet kısmında “diğer” yazan kimlik-ler verilecek. Uygulamanın, ülkedekicinsel azınlıkların, pasaport başvuru-sunda bulunurken, mülk satın alırken,işe girmeye çalışırken ya da okula kay-dolurken karşılaştıkları kimi sıkıntılarıazaltabileceği düşünülüyor.

Bunlar temel farklılıklar. Bunları poli-tik dokümanlarda görebilirsiniz.

- Bu teorik bakış açısı, fakat sı-radan insanlar bunları nasıl anlaya-caklar?

- Yeni demokratik devrim bizim po-litik çizgimizdir. Biz pratikte nasıl hare-ket edeceğimize karar vereceğiz.Yakında gerçekleştirilecek olan partimerkez komitesi toplantısı somutadım üzerine karar verecek. Ulusal ba-ğımsızlık ve halkın yaşam standardımeselelerini güçlü bir şekilde ortayakoyacağız. Mevcut Bhattarai hüküme-tinin adım atması için baskı oluştura-cak protesto programlarını yaşamageçireceğiz. Anayasayı oluşturmak veaynı zamanda yaşanan tıkanıklığıaşmak için yuvarlak masa toplantısıkonusunu yeniden gündemleştirece-ğiz. Somut program için MK toplantı-sını bekliyoruz.

- MK’nızın tam şeklini aldığını nezaman görebileceğiz?

- Yakında gerçekleştirilecek olan MKtoplantısında ona tam bir şekil ver-meye çalışacağız.

- Mücadelenin yapısı ne olacak?- Derhal, halk mücadelesinin prog-

ramını görüşeceğiz.- Partinin halk savaşı temeli üze-

rinden halkın ayaklanması üzerine po-litik bir karışıklık olduğu söyleniyor.Bunu açıklığa kavuşturabilir misiniz?

- Biz halk savaşının birçok deneyi-mine sahibiz. Paralel bir hükümet de

oluşturduk. Bir ordu kurduk. Dalitler,kadınlar ve topluluklar arasında farkın-dalık gelişti. Halk savaşının “kazanma”ve “kaybetme” deneyimine sahibiz.Bu temel üzerinden ayaklanma başla-tacağız. Esas nokta tarihsel deneyimi-mizi küçümseyerek ileriyegidemeyeceğimizdir. 10 yıllık bir dene-yimimiz mevcut ve bunu kullanacağız.Herhangi bir karışıklık var mı? Hayır.Her şey çok açık.

Bize yönelik iki suçlama var, bunuanlamalıyız. Birincisi, bazı insanlar on-ların bizi hemen silaha sarılmamız içinbaskı yaptıklarını, bu şekilde bizi kolay-lıkla bastırabileceğini söylüyor. İkincisi,bazıları da eğer partimiz silaha sarılma-yacaksa Prachanda ve Baburam Bhat-tarai’den ayrımız noktamızın neolacağını soruyor. Her ikisi de bizi ilgi-lendirmiyor. Biz halkın gündemine sarı-larak ileri doğru mücadeleyle hareketedeceğiz.

- Halkın hükümetini, mahkemele-rini ve ordusunu yeniden hayata geçi-recek misiniz?

- Bunları yeniden hayata geçirme-yeceğiz. Eski tarz artık uygun değil.Mevcut yeni zemin ve yeni bir yolauygun olarak hareket edeceğiz.

- Yani, yeni bir yol mu belirleye-ceksiniz?

- Bunu koşullar belirleyecek.- Kurucu Meclis seçimlerinin ger-

çekleşmesi de tartışmalı. Eğer seçim-ler gerçekleştirilirse, sizin partiniz

katılacak mı?- Kurucu Meclis seçimlerinin yapıl-

masının imkanı yok.- Fakat ya yapılırsa?- Bu seçimlere katılabiliriz ya da

boykot ederiz. Bu seçimlerin nasıl birşey olacağına bağlı olarak o zaman dü-şüneceğiz bunu. Şu anda, bir hükümetoluşturmak için yuvarlak masa toplan-tısı üzerine konuşuyoruz.

- Kurucu Meclis’in tekrar kurulma-sının imkanı var mı?

- Hayır.- Halk Savaşı temeli üzerinde hal-

kın ayaklanmasının başarısının koşul-ları nedir?

- Şu açıktır ki, biz halk savaşınıngündemlerini ve kazanımlarını sürdü-rürsek, her şey olumlu bir biçimde iler-leyecek.

- Kongrede, kadrolar sizinle ilgili,“iktidarı ele alınca sizin de bir başkaPrachanda veya Bhattarai olmayaca-ğınıza inanmamız için gerekçeniz”nedir sorusunu sordular. Halkı nasılikna edeceksiniz?

- Bu tür sorular doğaldır. Yoldaş-lar, bizim sapmayacağımızın garanti-sinin ne olduğunu yerinde bir şekildesormuşlardır. Geçmişte, biz partiiçinde bireycilik eğilimini geliştirdik.Fakat şimdi, kolektif önderliği geliştir-meye öncelik veriyoruz. İkinci olarak,parti içinde politik haleflerimizi geliş-tireceğiz.

Politik partilerde iniş ve çıkışlarınolması doğal bir olgudur. Nerede bi-

reycilikvarsa,oradatehlikevar de-mektir.Eğerkolektifönder-lik ha-leflerinigelişti-rilirse,sapan-

ların devre dışı bırakılması pürüzsüzbir yolda ilerleyebilecektir. Biz, dikkati-mizi kolektif önderliği geliştirmeye yo-ğunlaştıracağız.

Biz aynı zamanda sorumlulukları-mızı da ifade ettik; yeni kuşak önderli-ğini hazırlamalıyız.

- Bu halefleri nasıl yetiştirecek-siniz?

- Yetenekli bir yeni kuşağı hazırla-maktan bahsediyoruz. Hem “kızıl” vehem de “uzman”lara sahibiz. Eğer ön-derlik hata yaparsa nasıl müdahaleedeceğini bilen bir kuşak hazırlayaca-ğız. Bu, komünist bir hareket içindekarmaşık bir iştir. Fakat biz, böylesi birkuşak geliştirmeye gayret edeceğiz.

- Böylesi bir önderlik halefi müm-kün müdür?

- Neden olmasın? Bu tür yoldaşlarıMerkez Komite’ye alsaydık, 200 üyeyigeçeceklerdi. İyi bir ekibimiz var.

- Peki ya onlar da birer PushpaKamal Dahal (Prachanda) ve Babu-ram Bhattarai’ye dönüşürlerse…

- Kendimle ilgili konuşursam,Dahal ve Bhattarai’yi benim haleflerimolarak düşünmüştüm. Fakat tersioldu. İnsanları anlamak gerçekten kar-maşık bir şey. Bir insanı değerlendir-mek karmaşık bir mesele. İnsanlar çokçabuk değişiyor.

- Kadrolar mülklerin partiye tes-lim edilmesi konusunda da soru sor-dular.

- Partiye mi teslim edileceği yoksakooperatif bir sistem mi oluşturula-cağı konusunda yakın zamanda dahasonra karar vereceğiz.

- Bazı kadrolar, eski yüzlerin yeniruhu anlayamayacağını söyleyerekMerkez Komite’ye neden yeni yüzlerkatılmadığını sordular.

- Genel olarak, komünistler birkonsept içinde üç kuşağı barındırır.Bizim Merkez Komitemiz de üç ku-şağı barındırıyor. Fakat yeni yoldaş-ları bunun içine katamadım, budoğru. Bunu en kısa zamanda çöze-ceğiz. Onları çeşitli merkezi görev-lere yerleştireceğiz.

Özgür gelecek/51

Enternasyonal

2255

Nepal’de de cinsel şiddete karşı gösteri

Page 26: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/51

Kavga Okulu

2266

8. Konferans kararları gerilla alanınayeni ulaşmıştı. Kararların okunup kav-ranması-kavratılmasında, kararlara uy-gun hareket edilip sürece uygun birşekillenme yaratılmasında Eylem (Se-fagül Kesgin) yoldaşın ortaya koydu-ğu çaba görülmeye değerdi. Hemenher kararın bütünlük içindeki mantığınıve özünü ortaya koyması ve bunlarındaha iyi anlaşılıp kavranması için açık-layıcı örnekler bulması görülmeye de-ğerdi. Partiyi bu kadar güçlü ve sami-mi bir çaba içinde sahiplenmesi tartış-maya katılan yoldaşları da olumluyönde etkiliyordu. Partiye, yoldaşlara,gerilla savaşına ve halka güvensiz herdüşünce ve yaklaşım karşısında muaz-zam bir direnç ve kararlılık gösteriyor-du. Kadın yoldaşların partiyi ve 8.Konferans kararlarını bilinçli ve güçlüsavunusu anın ve geleceğin nasıl biryolda ilerleyerek biçimleneceği, nasılbir biçim alacağı konusunda güçlü ve-riler sunuyorlardı.

Süreci ileri taşıyacak vazgeçilmeztemel kodları kadın gerilla yoldaşlarınduruş ve yürüyüşünde görmek müm-kündü. En ön safta, en kararlı ve diriduran elbette ki Eylem yoldaştı. Sonraemekçi ve fedakar özelliğiyle herkesinsevgi ve sempatisini kazanan bölgekomutanı Emel (Nurşen Aslan) yol-daş; sonra partiye ve gerillaya bağlılı-ğıyla anılan Özlem (Gülizar Özkan)yoldaş; sonra gerillanın köşe taşların-dan biri olmaya aday, devrimci düşün-ce ve analizleriyle aydınlık bir gelecekvaat eden Dilek (Fatma Acar) yoldaşgeliyordu; ardından da gençlik köken-li, hala gençliğin inatçı ruhunu taşıyanSevda (Derya Aras) yoldaş…. Beş ka-dın gerilla sürecin harcı ve çimentosuoldu.

Kadın gerilla yoldaşlarımız son beşyılın, günün şekillenmesinde ve ge-leceğin yaratılmasında büyük biremek ve sonsuz fedakarlıklarortaya koydu.

Bölge siyasi komiseri Ey-lem yoldaş, 8. Konferanskararlarını bütün zorluk-lara ve engellere karşımücadele ederek, canlabaşla büyük bir emekve içten samimi birçaba ile kavratmayaçalıştı. En başta ve ençok da kendi geri yanları-na karşı mücadele etti. Ta-rihin ve sınıflı toplumunderinliklerinden süzülüpbugüne dek gelen kadınkimliğine ait olan bütünyetmezliklerine, ge-riliklerine vedeza-

vantajlarına karşı mücadele etti. Eneşitsiz ve dezavantajlı koşullarda sü-rece ve görevlere yüklendi. Geçmişinolumluluklarına sırtını dayayacak, yol-daşlara yol ve yöntem gösterecekti.Ve o da bunu yaptı.

Tüm zorluklara rağmen Eylem veEmel yoldaşların cesaretle yürüme ka-rarlı adımları, iddiaları nereden geli-yordu? Bu gücün kaynağı ve harcıneydi? Beşlerin, partiye, devrime, hal-ka ve yoldaşlara güveninden ve inan-cından başka hiçbir dayanağı ve gü-vencesi yoktu. Devrim ve parti onlariçin her şeyin üstündeydi.

Çünkü asıl önemli olan devrime,halk savaşının günümüzde almış oldu-ğu biçim olan gerilla savaşına ve parti-ye inanmaktı. Devrimin olacağına du-yulan güvendi. Devrim bilimine olansarsılmaz inançtır.

***Gerilla alanında yapılan her değer-

lendirme ve sorgulama, her eleştiri veözeleştiri savaş biliminin kavranış veuygulanış ihtiyacına göre yapılır. Yan-lışların atılıp doğruların kuşanmasınadair eğitim verilir. Ve bu görevlerin ye-rine getirilmesinde en önemli görevive rolü Eylem yoldaş üstlendi. Eğitimkampı sürecinde sarsılan-kırılan-geri-leyen-sorun yaşayan her bir yoldaşlaayrı ayrı ilgilendi. Uzlaşmadan-ertele-meden-geçiştirmeden-kırıp dökme-den-dağıtmadan, kırılmadan-dağılma-dan hemen her konuya, her soruna,her yoldaşa doğru ve devrimci tarzdayaklaşarak, önce anlamaya-kavrama-ya-çözümlemeye çalışılarak, sonra de-ğiştirmeye/değişmeye, eğitmeye/eği-tilmeye çalıştı. Gerilla alanında mevcutolan ve yaşanan her sorundan her ko-nudan yola çıkılarak her türden geliş-meyi bir çalışmaya, bir eğitim aracınaçevirmeye çalıştı.

Sorun

ve sıkıntı yaşayan her yoldaşa samimive içten yaklaşımıyla eğitici-dönüştü-rücü ve kazanıcı çabasıyla onları yeni-den kalıba dökmede olumlu çabasıylaönemli bir rol oynadı. Hiç kimseye“işe yaramaz” demediği gibi hiç kim-seye de “bulunmaz, mükemmel” de-medi. Her yoldaşın bir çelişki olduğu-nu, içinde olumlu ve olumsuz karşıtlarıbarındırdığını görerek, bilerek yaklaştı.Eğitirken-eğitildi, sorgularken kendisi-ni sorguladı. Karşısındaki yoldaşa so-rular sorarken kendisine de benzer so-ruları sormaktan ve yanıtlarını aramak-tan asla vazgeçmedi. Okuyup araştır-maya, tartışıp yoğunlaşmaya, değişti-rirken değişmeye, eğitirken eğitilme-ye, öğretirken öğrenmeye ve en çokda pratiğin içinde gelişmeye çalıştı.

İstisnasız her yoldaş onun alçakgö-nüllü öğretmenliğini, öğretici ve eğiticiyanını tartışmasız bir şekilde kabul etti.Bu kabul görmenin onun gerilla ala-nında bir sorumlu ve bir parti yönetici-si olmasıyla hiçbir ilgisi yoktu. Bilgi bi-rikimiyle, yoğunlaşmasıyla, çözümle-yici gücüyle ve en çok da samimi veyoldaşça yaklaşımıyla, savaş alanında-ki pratik duruşuyla, yoldaşlara, halkahizmet etme bilinci ve kültürüyle her-kesin “Bölge siyasi komiseri, Eylemyoldaşı oldu”. Yetkisi, sıfatı yaptıkları-nın hep gerisinde kaldı. Bilgisi, beceri-si, gelişkinlik ve çözümleyici gücü sü-rece müdahale çabası ve samimiyetiher şeyin önünde ve üstünde oldu.

Gerilla bölgesinde bir kadın dev-rimcinin öncü olarak rüştünü ispatla-ması, kendisini erkek yoldaşlara kabulettirmesi kolay değildir. Deyim yerin-deyse erkek gerillaların ortamında ka-dın bir komutan ve kadın bir siyasi ko-miser olarak kendini kabul ettirmekyüzlerce kılıç darbesine karşı koymacesaret ve iradesine hazır olmak de-mektir. Varılan nokta, gelinen yer hiç

de kolay değildir. Hemen her adım-da, her pratikte egemen erkek anla-yışının ve yaklaşımının sayısız örne-ğiyle, inceltilmiş renkleriyle karşıla-

şıldığı bir savaş ortamındapartili durmak ve saygınlık

kazanmak kolay değildir.Bölge siyasi komiseri (eğit-

meni) Eylem yoldaş bütünzorlukları alt etmeyi, engel-leri aşmayı başardı. İstisna-

sız her yoldaş tarafından ka-bul gören bir öncü, mütevazi

bir eğitmen, adil bir komutanoldu.

Benzer zorluklar ve engellerEmel (Nurşen Aslan) yoldaşiçin ve bütün kadın yoldaşlariçin de geçerliydi. Karadeniz’in

onurlu ak yüzlü yiğit kızı Emelyoldaşın fedakarlığı, partiye veyoldaşlarına bağlılığı önünde kim

secdeye gelmezdi ki? İlkdönemlerde geril-

la alanında

komutanlığa duyulan ihtiyaç had saf-hadaydı. Askeri olarak gelişkin olanbazı gerillalar sırf yoldaşlarıyla araları-nın kötü olmaması için komutanlıkyapmayı istemez ve kabul etmez. Çün-kü komutanlık uzlaşmamaktır. Hemkendinle hem de gerillaların yanlışlık-larıyla uzlaşmamak çatışmaktır. Deyimyerindeyse yeri ve zamanı geldiğindeçatışmak, yeri geldiğinde sertleşmek,“bozuşmak” zorunda olmaktır.

Bazı gerillalar askeri olarak gelişkinolmalarına karşın sırf bu nedenlerdendolayı sırf yoldaşlarıyla karşı karşıyagelmemek için komutanlık görevinikabul etmezler. Emel yoldaş da önce-leri komutanlık görevini kabul etmedeçok istekli davranmadı. Ancak sürecinzorunlu ihtiyacından ve partiye bağlı-lığından dolayı kararını değiştirdi.“Madem ki parti benden komutanlıkgörevi bekliyor, öyleyse yapacak baş-ka bir şey yok” dedi.

Parti ve yoldaşlar dendiğindeEmel yoldaş için hareket halinde olanher şey durur, konuşan herkes susar-dı. Konuşan sadece parti olurdu. Ko-mutan Emel böyle bir kişilikti. İçtenli-ği, partiye ve yoldaşlarına bağlılığıyüz rengine vurmuştu. Gülen, emekdolu gözleri vardı. Görev dendiğindeo hep en önde olurdu ve en ağır yükühep o üstlenirdi.

***Gerillanın üslenim-konaklama alan-

larına düşmanın kobra tipi helikopter-lerle saldırıları hiç eksik olmaz. Rastge-le, düzensiz roket ve mermi atışlarıkarşısında ve olabilecek ani saldırılarkarşısında gerilla her zaman tetikte ol-malıdır. Gerilla yaşamının her düzenive çalışması ve hareket tarzı olabile-cek ani hava saldırılarını dikkate alarakdüzenlenir. Yeni sayılabilecek iki gerillayoldaşın suya inmesiyle birlikte kobratipi helikopterlerin saldırısının başla-ması arasında çok kısa bir zaman dili-mi geçmişti ki başta Özlem yoldaş vebaşka bir kadın yoldaşın kobralarınserseri atışlarına aldırmadan imhaolma tehlikesine bakmadan yoldaşlarıgüvenlikli bir yere çekme telaşı içindekoşuşturmaları görülmeye değerdi.Özlem yoldaşın hemen her pratiğindeyoldaşlarına olan düşkünlüğünün, ge-rillaya olan bağlılığının güçlü örnekle-rine rastlanır.

Dersim’in bu onurlu ve yiğit anne-si gerillaya ve halka çok şey verdi. Birannenin çocuğuna olan bağlılığı ka-dar partiye ve gerillaya bağlıydı.Onun bu güçlü ve sarsılmaz bağlılığıhemen her yoldaş üzerinde büyük biretki bırakıyordu.

***Gerillada ilk süreç, ilk şekilleniş

ve ilk adımların atılması çok zordur,büyük bir emek, duyarlılık ve ciddibir dikkat, devrimci ciddiyet ister.Bir çizgi, bir yol, bir şekilleniş tuttur-mak kolay değildir.

Beraberlikleri ölümle de bitmeyen

EYLEM GÖZLÜ ÖLÜMSÜZ KADIN GERİLLALARA...

Page 27: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/50

Kavga Okulu

2277

En büyük engel gerillanın kendiiçindeki küçük-burjuva düşünme biçi-midir, yaşam alışkanlıkları, hareket tar-zı ve ağırlıklarıdır. Doğanın zorlukları,düşmanın azgın ve pervasız saldırıları,tecrübe ve pratik eksikliği, yetersizdonanım gibi birçok engelle boğuş-mak, savaşmak güçlü ve bilinçli birirade sarsılmaz bir kararlılık ve yekvü-cut olmuş örgütlü bir gerilla birliğineihtiyaç vardır.

*** Dilek (Fatma Acar) yoldaşın, genç

Sünni kökenli Kürt bir kadın olmasınınyanında güçlü bir analiz yetisi vardı.Her soruna ve olaya herkesten dahafazla objektif ve tarafsız yaklaşmaya,bilimsel tutum sergilemeye çalışan ça-bası örnek alınması gereken özelliğiy-di. Çarpıcı ve ilginçtir ki; gerilla alanın-da sarsılan, duraklayan çoğunlukla er-kek yoldaşlar olur. Dilek yoldaşın parti-den yana devrimci tavrı ve yaşamınzorlukları içindeki dik duruşu her za-man öğretici olmuştur. Ancak derin bil-gi birikimini iradesinde ve inisiyatifindegösterememesi onun eksik yanıydı. Bueksiklik ve yetersizlik tarihin derinliğin-den toplumun içinden gelen genel ola-rak kadın yoldaşların devrimci yaşa-mında ve mücadelesinde ilk ortaközellik olarak görülmelidir.

Bazı kadın yoldaşlar süreç içindebu durumu dahahızlı ve çabukaşarken, süreci vegelişimi kendi leh-

lerine daha ça-buk çevi-

rirkenbazı

yol-

daşlar daha ağır ve sancılı yürüyüşle-riyle bu özellikleri daha uzun süreyeyayarak taşıyabiliyor. Ancak doğru veyoldaşça bir yaklaşım ortaya kondu-ğunda, devrimci bir ortam yaratıldığın-da gelişim hızı mutlaka artmakta gerilikve yetmezlik hızla aşılmaktadır. Dilekyoldaş bu sürecini ağır ama eminadımlarla yürüyordu. Herhangi bir ola-yı, bir askeri-politik gelişmeyi analiz et-medeki derinliği hemen fark ediliyor-du. Birçok konuda ve tartışmada onungörüşleri gerçeğe en yakın yerde du-randı.

Onlar sessiz ve derinden akan ne-hirler gibiler. Gürültü yapmadan kim-seye kendilerini göstermeden kimse-ye görünmeden binbir emekle sürekliakan bir su gibiydiler. Onlar sadecegerillanın üslenim ihtiyacı olan yükütaşımadılar. Daha da önemlisi gerilla-nın ve halkın devrim yükünü deomuzlarında taşıdılar.

***Sevda (Derya Aras) yoldaş roma-

tizmal ağrılarından dolayı oldukça acıçekiyordu. Zorlanması pahasına acıla-rına meydan okurcasına cesaretli birşekilde yürümeye çalışıyordu. O herzaman gülen gözleriyle, gerillanın se-vimli öğretmeniydi. Diz kapaklarındakiromatizmal ağrılarından dolayı bazenadım bile atamıyordu. Özellikle ilaçlarıtükenince yürüme anında çok acı çeki-yordu. Onu gerillada tutan, gerillayaböylesine bağlayan güçlü devrimci ne-denlerdi.

Kadın yoldaşlar kendi aralarında dadevrimci bir ortam yaratmıştı. Kendimangaları, kendilerine ait bir gelişimve özgürleşme alanıydı. Bu ortam on-ların devrimci gelişiminde önemli birrol oynuyordu. Burada kadın gerillalarkendi özgün sorunlarına, gelişim ihti-yaçlarına yanıt bulmak amaçlı tartış-ma-çalışma yürütüyordu.

Bu özgür gelişim ortamı kadın ge-rillaların devrimci gelişiminde, inisiya-tif ve irade kazanmalarında, yetkinleş-melerinde, ciddi bir rol oynuyordu. Ka-dın gerillalar kadın cinsinin ezilmişliği-ne, iradesizleştirilip kimliksizleştirilme-

sine ait tarihsel-toplumsal-sınıfsal-cin-sel gerçekliği sorguluyor; güne, anagerilla yaşamına yansımaları, etkileriüzerinde duruyorlardı. Ortaya çıkış bi-çimi, yaşanış tarzı üzerinde kapsamlıve ciddi tartışmalar yürütülüyordu. Herbir kadın gerilla üzerinde taşınan izler,etkiler sorgulanıyordu. Nedenleri veçözümleri üzerinde duruluyordu. Hemkadın gerilla yaşamı hem bir bütün ge-rilla yaşamının zorlukları, engelleri veetkileri üzerinde duruluyordu.

***Hiçbir hareket, hiçbir davranış ve

pratik, ideolojik-askeri sorgulanma vedeğerlendirmeden “kurtulamaz”. Yazpratiğinden “kurtulma şansını yakala-yanlar” mutlaka kış sürecinde masayayatırılır ve sorgulanır. Özellikle erkekegemen bakış açısının ve yaklaşımınıngerilla alanında nasıl ortaya çıktığı nasılve hangi biçimlerde yaşandığı ve varlı-ğını nasıl hangi biçimlerde devam ettir-diği yönlü sorgulama yapılır, tartışma-lar yürütülüp doğru ve yanlış arasındaciddi bir ayrım çizgisi çekilerek devrim-ci bir netliğe kavuşulur.

Kadın gerillaların kendi aralarındayarattıkları devrimci ortam, hem bütü-nün üzerinde hem de her bir gerillaüzerinde olumlu rol oynuyor. Bu tartış-ma ve çalışmalar her zaman partinin-gerillanın politik-askeri gelişim ihtiyacı-na, kadro-komutan talebine yanıt amacıtaşıyordu. Aralarında her sorun çözü-me kavuşturularak sonlanmış değildi.Henüz sürüp devam eden küçük burju-va anlayış ve yaklaşımlar; güçlü iradeortaya koyamama, inisiyatifsizlik, edil-genlik, erkek yoldaşlara, güçlüye tabiolma gibi zaaflar oluyor ve yaşanıyor-du. Ancak gerilla alanında gerek kadınve gerekse erkek gerillaların esas geli-şim yönü devrimci ve ileri doğruydu.

Gerek kadın gerillaların gerekse birbütün gerilla birliğinin politik düzeyininartmasında yoldaşın payı her geçengün daha fazla artmaktaydı. Sevda yol-daş tıpkı Dilek yoldaş gibi zeki, düşün-ce ve önerileri devrimci, sorunlara yak-laşımları gerçekçi ve bilimseldi. Zeki,bilgili ve sempatik bir görüntüsü vardı.

Askeri konularda gelişimi tıpkı politikkonularda olduğu gibi her geçen güngelişim göstermekteydi.

Kadın gerillaların ortak özelliklerin-den biri de düşmana olan kinleri vesaldırı ruhlarıydı. İstisnasız bütün kadınyoldaşlarda askeri eyleme katılma gö-rev ve sorumluluk alma isteği vardı.Onların saldırı ve hesap sorma isteğiortaya koydukları çaba ve yoğunlaş-maları örnek alınması gereken devrim-ci özelliklerdi. Alanda gerçekleşen heraskeri eylemde onların emeği ağırlıklıoranda vardı.

Her biri farklı bir bölgeden-yöre-den gelip gerillaya katılan kadın yol-daşların birlik ve beraberlik içinde ol-dukları her ortam ve her çalışma anı,geleceğin nasıl bir biçim alacağınıgöstermesi bakımından önemlidir.Her birisi geldikleri bölgenin ve yöre-nin ayrı bir renk ve güzelliğini taşıya-rak gerilla yaşamına emekçi kadınrengini katıyorlardı.

Eylem gözlü kadın gerillaların topluolarak okudukları şarkılarında yankıla-nan Zazaca ve Kürtçe sesleri şimdiDersim’in katliam yaşamış her bir top-rak parçasında, uçurum diplerinde veulaşılması zor olan zirvelerinde duyu-luyor. Acıya isyan yükleyen direnişsesli emekçi kadınlarımız şimdi gerillaüniformaları ve omuzlarındaki tüfekle-riyle Dersim’in dağlarında, yoksulemekçi damlarındave sokaklarında do-laşıyor. Yürünecekzorlu yollar, varıla-cak hedefler, ya-pılacak görevleronların yürü-yüşleriyle an-lamlanıyor.Devrimcile-şip, insan-laşıyor.(Der-sim’den birPartizan)

Selahattin Doğan: 1954’de Sinop-Er-felek’e bağlı Sarıboğa köyünde dün-yaya gelen Doğan, İstanbul’da çeşitlifabrikalarda ve inşaatlarda işçilik yap-tı. Dürüst, samimi ve fedakar tavırla-rıyla kilelerin gönlünde taht kurdu.İşçi sınıfı içinde faaliyet yürüttü. O dö-nemde birçok askeri eylemde görevaldı. Bahçelievler Haznedar’da polislegirdiği çatışmada, 5 Ocak 1978’de ya-

ralı halde düşmanın eline tutsak düş-tü. Ser verip sır vermeme tavrı karşı-sında yenik düşen işkenceciler, onu 2Şubat 1978’de katletti.

Mehmet Düzen: 5 Şubat 1961’deDersim Ovacık’a bağlı Çöğürlük (Bo-zukuşağı) köyünde dünyaya geldi.Daha gençlik yıllarında Kaypakka-ya’nın düşüncelerini benimsedi. 12Eylül AFC’si sırasında aranır duruma

düştü. Mazgirt yöresindeki gerillagrubuna katıldı. Mazgirt’in Örs Köyüyakınlarında çıkan çatışmada, 5 Şubat1981’de şehit düştü.

Haydar Sönmez: 1957’de DersimMazgirt Yetimoğlu köyünde dünyayagelen Sönmez, Dersim’de gerçekle-şen toprak işgalinde tutuklandı. Tahli-ye olduktan sonra mücadeleye kaldığıyerden devam etti. Bir işbirlikçiyi ce-zalandırdığı iddiasıyla gözaltına alındı.Şubat 1982’de işkencede katledildi.

Salih Güneş: Dersim’in Ovacıkilçesinde 1962’de bir Kürt aileninçocuğu olarak dünyaya geldi.Devrimci mücadeleye Halkın Kur-tuluşu saflarında başladı. 12 Eylüldöneminde ser verip sır verme-yendi. Zindandan çıktıktan sonragerilla bölgesinde faaliyetlerinedevam etti. Yeni görev alanı Çuku-rova’ya giderken 1 Şubat 1993günü geçirdiği trafik kazasında ya-şamını yitirdi.

KAVGADA ÖLÜMSÜZLEŞENLER

Kadın gerillaların ortak özelliklerinden biri de düşmana olan kin-leri ve saldırı ruhlarıydı. İstisnasız bütün kadın yoldaşlarda aske-

ri eyleme katılma görev ve sorumluluk alma isteği vardı. Onlarınsaldırı ve hesap sorma isteği ortaya koydukları çaba ve yoğunlaş-maları örnek alınması gereken devrimci özelliklerdi.

Page 28: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

H. Merkezi: Artvin’in Arhavi ilçesinde-ki Kamilet Vadisi’nde bulunan Mençu-ra Şelalesi’nin de bulunduğu vadiüzerinde Eyner Enerji şirketi tarafın-

dan yapımı planlanan Taşlıkaya HESprojesi için firmanın bölgede çalışmayapacağının duyurulması üzerineHES’e karşı tepkili olan yöre halkı, ça-lışmaları protesto etmek için KamiletVadisi’nde toplandı. Burada jandarmabarikatı ile karşılaşan köylüler, barikatı

aşmak için direnişe geçince kısa süre-li çatışma yaşandı.

Çatışmaların durmasının ardın-dan oturma eylemi yapan köylülerinyanına gelen Arhavi Kaymakamı Bü-lent Bayraktar da “HES yapma boşu-na, yıkacağız başına” sloganı eşli-

ğinde alkış ve ıslıkla köylüler tarafın-dan protesto edildi. Açıklamanınardından HES çalışmalarının durdu-rulması için yöre halkı tarafındanimza kampanyası başlatılırken, ortakmücadele kararı alındı ve vadide nö-bet tutulmaya başlandı.

İstanbul: Munzur Çev-re Derneği üyeleri, ya-şam alanlarımıza yöne-lik saldırılara karşı bilinçoluşturmak ve çevreselsorunlara karşı müca-delesini geliştirmekamacıyla yaptığı etkin-liklere nükleer santralle-rin yaşam alanlarımızaetkisini gündeme taşı-yarak devam etti.

20 Ocak Pazar günüOkmeydanı’nda bulu-nan dernek binasındayapılan seminere Nükle-er Karşıtı Platform adınaKaradeniz İsyandadırPlatformu aktivisti Mus-tafa Cevdet Aslan katıl-dı. Munzur Çevre Der-neği adına yapılan açılışkonuşmasından sonraetkinlik, NKP temsilcisiAslan’ın slayt gösterimieşliğinde yaptığı sunu-muyla devam etti. Nük-leler santrallerin dünyaüzerindeki ve ülkemiz-deki yakın geçmişinedair sunum yapan As-lan, “Çernobil ve Fuku-şima’da yaşanan nükle-er kazaların ardındanmeydana geldiği ülkelerüzerinde, kilometrelerceuzaklıkta yaşayan insan-lar, doğa ve tüm canlılarüzerinde yarattığı kalıcıtahribat oluşturmuş,yüzlerce yıl doğada var-lığını sürdürecek atıklarbırakmıştır” dedi. Aslan“Ülkemizde de Akku-yu’da, Sinop’ta ve yakındönemde ise İğnelia-da’da kurulmak istenensantraller, nükleer kar-şıtlarının mücadelesinetakılmaktadır” dedi.

Ankara: Recep Tayyip Erdoğan, Dilok’tabir fabrikanın açılışı sırasında, ardı ardınasıralandığında oldukça manasız gelen,başlıktaki cümleleri sıralarken atanama-yan bir öğretmenin “Şubat’ta atama varmı?” sorusuna cevap veriyordu. Ardın-dan öğretmen “Atama yoksa oy da yok”deyince Tayyip “Al oyu sen kendinesakla” diyerek cevap vermişti. Sonra da“Ulusalcılar yolumuzu kesmeye çalıştı,bunu başaramadılar, yolumuza devamediyoruz” diyerek konuyu kendi istediğinoktaya getirmişti. Zaten bu sırada koru-maları soru soran öğretmeni alandanuzaklaştırıyorlardı.

Atanamayan öğretmenlerin adlarını2003 yılından bu yana çok duyar olduk.KPSS, 2001 yılında üçlü koalisyon döne-minde öğretmenlerin hayatına girdi. Ha-tırlayacaksınız, 2001 yılında KPSS’ye baş-vuran öğretmenlerin %99’u atanmıştı.2002 yılı seçim yılıdır. Ve R. Tayyip Erdo-ğan, meydanlardan şöyle seslenir:

“Memleketimizin okulları öğretmen-sizlikten can çekişirken sen kalkmış sı-navla öğretmen alıyorsun. Bu nasıl birmantıktır? Allahın izniyle biz iktidar oldu-ğumuzda sınav mınav olmayacak, öğret-mensiz okul kalmayacak, genç öğretmen-lerimiz okullarıyla buluşacak.” 2003 yılın-da KPSS’ye giren öğretmenlerin % 30’u,2004’te % 20’si, 2005’te % 5’i kadrolu,yüzde % 10’u kısmi zamanlı öğretici ola-rak atandı. Yine 2006 yılında öğretmenle-rin % 5’i kadrolu %10’u sözleşmeli olarakatandı. 2007 yılında % 5’i kadrolu %10’usözleşmeli, 2009’da yine aynı yüzdelik di-limlerle atamalar yapılmıştı. 2010 yılındaise %1 0 kadrolu, % 5 sözleşmeli öğret-men ataması yapılmıştır.

2011 yılı seçim yılıdır ve tüm sözleş-meli yani görev yapmakta olan öğret-menler 30 bin kadar öğretmen atama-sıyla kadroya geçirilmiştir. Böylece 30bin öğretmen iki kere atanmış olup, top-lam yapılan atama sayısı 60 bin olarakmedya aracılığı ile halka duyurulurken,aslında bir önceki dönemde atanan söz-leşmeli öğretmenler kadroya geçirilmiş-tir. 2011 yılında atamalar için 55 bin ata-

ma sözü verilir. Binlerce kişi bu umutladershanelere gider. Kendi mesleğiniyapmak isteyen binlerce öğretmen işle-rinden ayrılır, elinde avucunda varsa,olanla bu sınava hazırlanır; fakat 27 binatama yapılır. Verilen sözler inkâr edilirve öğretmenlerden özür dilenir...

Bir öğretmen iki atama2004 yılından itibaren öğretmen alım-

larının azalması ile birlikte okullarda olu-şan öğretmen açığı yıllık ortamla 80 bincivarında ücretli öğretmen çalıştırılmaksuretiyle giderilmeye çalışılmış taşeron,ücretli öğretmenlik çok ciddi oranlarda ar-tırılmış ve yaygınlaştırılmıştır. Öğretmenaçığı günümüzde hala bu şekilde kapatıl-maya çalışılmaktadır.

Ücretli öğretmenliğin herhangi bir eği-tim kriteri yoktur; örneğin kanatlı hayvanyetiştiricileri öğretmenlik yapmaktadır.Aylık 200 ila 800 TL arasında bir ücretlebir yıl boyunca çalışsa da 120 iş günü si-gorta primini dahi dolduramaz, sigorta-sından çalınır, sağlık güvencesi yoktur.

Şimdi dönelim geriye… Puan usulüyleyapılan bu atamalarda özellikle Ağus-tos’ta yapılan atamalarda önce sözleşmeliöğretmen alımı yapılıyor. Şubat’ta ise

kadrolu öğretmen alımı yapılıyor ve böy-lece bir öğretmeni 2 kere atamış oluyor.2005 yılından 2011 yılına kadar işte bu sa-yılarla yapılan aldatmaca halkı kandırma-ya yönelik olarak işletilmektedir.

Ya sev ya terk et!Devletin temel/geleneksel politikası

olan “ya sev ya terk et”, bugün her alan-da her biçimde devam etmektedir. “Köy-lünün anası ağlıyor” diyen köylüye “Ananıda al git” diyen R. Tayyip şimdi “oyu ken-dine sakla” diyerek halka “işine gelirse ca-nım” halini sürdürüyor. Eğitimde ve sağ-lıkta süren piyasalaştırma, uygulananneo-liberal politikalarla en temel insanhaklarının dahi parayla alınıp satılan birmetaya dönüştürülmesi, çalışma koşulla-rının esnekleştirilmesini ve kuralsızlaştırıl-masını beraberinde getiriyor. Bu da tümbu alanlarda işçi ve emekçilerin sömürüsarmalında sıkışmasına neden oluyor.Diplomalı işsizler ordusu bugün her alan-da bu sürecin kendisine tepkisini ortayakoyuyor. Tepki koyma örgütsüz duruşun-dan kaynaklı, yeterli derecede etki gücüoluşturamıyor olsa da bu bize ancak gö-revlerimizi hatırlatmalı, işçi sınıfının örgüt-lenmesi noktasında yol göstermelidir.

“Al oyu kendine sakla”“Kusura bakma”

“Ya Allah Bismillah”

“Kamilet Vadisibizimdir”

MÇDʼdennükleere karşı

seminer

Özgür gelecek/51

Yaşamın İçinden

2288

H. Merkezi: Munzur Vadisiüzerine yapılması planlanan 20HES projesinden biri olan Bozka-ya HES projesinin, diğer projeler-de olduğu gibi bölge halkının fikrialınmadan yapılması planlanmış-tı. Bu projeye karşı 22 kişi tarafın-dan dava açılmıştı. Dersim halkı-nın ve destek verenlerin mücade-

lesi sonucunda, Ankara 8. İdareMahkemesi projeyi önce durdur-ma daha sonra da iptal kararı aldı.

Munzur Vadisi’nde yapılmasıplanlanan Hidroelektrik Santrali,orada yaşayan halka, halkın ya-şam ve geçim kaynaklarına yapı-lan saldırıdır. Ama Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanlığı, ne o bölgede

yaşayan halkın kararını ne de çı-karlarını önemsiyor.

Davayı açan Avukat ÖzgürUlaş Kaplan, kararı haklılıklarınıntescillenmesi olarak gördüklerinibelirttikten sonra şunları söyledi;“Bu kararın hem Munzur Vadisihem de Türkiye genelindeki HESprojeleri için emsal teşkil edece-ğini düşünüyoruz” dedi.

“HESʼler iptal olacak, Munzur özgür akacak!”

Page 29: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Kentsel dönüşüm saldırısının gündemdedaha fazla yer edinmesiyle birlikte Gülsu-yu-Gülensu Mahallelerinde de süreç hızlan-mış, Gülensu-Gülsuyu Güzelleştirme Der-neği’nin çağrısıyla biraraya gelen mahallemuhtarları ve DKÖ’ler toplantılar örgütleye-rek çalışmalara yeniden start vermişti.

Maltepe Belediyesi’nin plan taslağıyla il-gili mahalleden çeşitli kurum temsilcilerineyaptığı bilgilendirme toplantısının ardındantartışma süreci başlatılmış, belediyeninsunduğu taslak değerlendirilerek düzenle-nen halk toplantılarında gelişmeler mahallehalkıyla paylaşılmıştır.

2004 yılından itibaren mahalleninönemli gündemlerinden biri haline gelenyıkım saldırısına karşı mücadele dünün de-neyimleri ve birikimleri üzerinde yükselerekyeniden kalıba dökülmektedir. Mahalle hal-kının birlikteliği ve örgütlü duruşu dün ol-duğu gibi bugün de temel vurgu olaraköne çıkmakta, sürece önderlik eden kurum-larca vurgulanmaktadır.

Maltepe Belediyesi ile toplantıYapılan halk toplantılarının ardından 19

Ocak Cumartesi günü Türkan Saylan KültürMerkezi’nde Mahalle Meclisi’ni oluşturmaküzere tanışma toplantısı düzenleyen PlanTakip Komisyonu bir kez daha “kentsel dö-nüşüme” karşı halkı örgütlenmeye çağırdı.

Katılımın beklenenin üzerinde olduğutoplantıda Maltepe Belediyesi’nin önerdiğiplan taslağı üzerinde tartışılarak halkın ta-leplerine ve beklentilerine cevap olabilecekbir planın nasıl oluşturulacağı üzerinde du-ruldu. Şahıs ve hazine arazileri ile dere ya-tağındaki yerleşim bölgesinde yaşayan ma-halle halkının mağduriyetine yol açmaya-cak bir planlamanın güvenceler oluşturula-rak çözüme kavuşturulması öne çıkan tar-tışma gündemlerinden birisiydi.

Mahalle halkının önceliğinin yaşadıklarıyerlerin tapuları temin edilerek güvence al-tına alınması öne çıkan diğer bir gündemdi.

Tanışma ve sürecin birlikte örgütlenme-sine yapılan vurguyla birlikte mahalle muh-tarları ve dernek temsilcilerinin sürece vegelişmelere dair yaptıkları konuşmalarınyanısıra çok sayıda meclis üyesi de görüşve önerilerini tartışmaya açarak birlikte ha-reket etmeye vurgu yaptılar.

Kentsel dönüşüme karşı mücadeledeortaklaşarak bugüne gelen mahalle halkınınbugünden sonra da mücadeleyle yolunadevam edeceği ifade edilerek toplantı son-landırıldı. (Gülsuyu-Gülensu Partizan)

İstanbul: Birçok sendikaya benzerşekilde saldıran, örgütlülüklere sal-dırıp alternatif yandaş örgütlülüklerkuran AKP hükümeti şimdi deTMMOB’u hedef tahtasına oturt-muş durumda. TMMOB, torbayasa ile yapılan yasal değişiklikler-le tasfiye edilmeye çalışılıyor. Konuile ilgili TMMOB İstanbul İl Koordi-nasyon Kurulu Sekreteri SüleymanSolmaz ile bir röportaj yaptık.

Özgür Gelecek: TMMOB ne-den tasfiye edilmeye çalışılıyor?

- Bu iktidar bir rant ekonomisiyürütüyor. Bu rant ekonomisininiçerisinde de TMMOB yasasıylabirlikte 12 ayrı yasa var. Bu yasala-rın hepsinde uygulama alanlarımesleğimizle bir şekilde ilintili. Bu-ralarda da hükümetin uygulamayaçalıştığı rant ekonomisine karşıTMMOB’un toplum yararına mü-dahaleleri var. Bu açıdan bu proje-nin yürüyebilmesi için TMMOB ya-sasının değiştirilip, TMMOB’un et-kisizleştirilmesi lazım.

- Şu an işleyen süreç için nediyebiliriz?

- Sağlıklı bir süreç değil. İktidar,bugün toplumu bilinçsizleştirerekonu fikren yoksunlaştırarak bir şe-kilde kontrol ediyor. Bunu nasıl ya-pıyor; bilinçsizleştiriyor ve onukontrol etmek için elinde güç me-kanizmaları oluşturuyor. Para gü-cünü kullanarak, zaman zaman ya-sal dayatmalarla, zorluklarla yapı-yor, zaman zaman polis gücünükullanıyor. Ama dünyanın hiçbiryerinde toplum bilinçsizleştirilerek,yoksullaştırılarak uzun süre bir ikti-darın ayakta kalması mümkün ol-mamıştır. Ortadoğu’ya bakın. Aynışey aslında bizim için de geçerli.

“Yasanın ciddi risklerivar!”

- Bize yapılan değişikliktenbahseder misiniz?

- Yasal değişiklik kurgulama-sında temel şey, TMMOB’unmerkezi örgütlerine yasal olarakmüdahale etmek. TMMOB şimdi-

ye kadar kendisinin organizeettiği ve merkezi Ankara’dakurduğu 24 odadan oluşuyor.Bu süreci TMMOB şöyle kont-rol ediyor; çeşitli odaların içe-risindeki mesleki disiplinler za-man içerisinde bir birikimeulaştığında TMMOB genel ku-rulunda o odalardan üyeleri-nin temsilcilerinin, delegeleri-nin katılımıyla yönetmenlikdeğişiklikleri yapılıyor. Yeni biroda kurulması gerekiyorsa vebu konuda birikim oluşmuşsabir ihtiyaç varsa karar veriliyor veuygulanıyor. Şimdi yeni taslaktadiyor ki, bir ilden 25 kişi varsa biroda kurulur. (TMMOB’un merkeziörgütlemesine gerek duyma-dan.) Ve “500 kişi varsa zorunluoda kurulur” deniliyor.

- Peki bu değişiklikle beraberkarşımıza somut olarak ne çıkı-yor?

- 25 tane insanın bir meslekodasını kurduğunu düşünün. Birdiploması olan, o mesleği yap-mayan yüzlerce insan var. Meselaben makine mühendisiyim, İstan-bul’da belki 100’den fazla makinemühendisi diplomasına sahipama emlakçılık yapan insan var.Şimdi bu insanların bir oda kur-duğunu düşünün. Bu ne kadarmesleki bilinci temsil edebilir!

Ne kadar mesleğin gelişmesi-ni kontrol edebilir? O mesleğin bi-limsel gelişmesine katkı yapabilir?Bu da yetmiyor diyor ki; “il odala-rı iktisadi işletme kurabilir, ticaretyapabilir”, “Kamuya tabi olmadankamudan iş alabilir.” Asıl önemliolan iktidarın temel amacınınkamu yararına TMMOB’un yaptığıve TMMOB odalarının yaptığı de-netimi devre dışı bırakmak iste-mesi. Bu yasanın toplumun çıkar-ları ve ülkenin çıkarları doğrultu-sunda bakıldığında çok ciddi risk-leri var. Düşünün kıyı kanunu de-ğiştiriliyor. Deniz kenarına 50 met-re yapılaşma yapılabilir, yasabunu 5 metreye düşürüyor. Bura-da kimler rant elde edecek?

“Destek bekliyoruz!”- Yapılmak istenen değişiklikle

TMMOB’un işleyişi nasıl olacak?- Yapılacak değişiklikle

TMMOB’un yapısı değişecek, ilodaları olacak. Bu il odaları kararla-rını kendileri verecekler. İl odalarıkendi yönetmenliklerini hazırladık-tan sonra kendilerinin oluşturduğubir yönetmelikte kendilerini yöne-temiyorlar. Bakanlığa bağlı dairedebunları onaylatmak zorundalar.TMMOB ülke dışında kendi meslekörgütleriyle ilişki kurarken hükü-metten izin almak zorunda kalacakyeni hazırlanan taslağa göre.

Bütün bunlar hayata geçtiğin-de tepkisiz, siyasi iktida-ra biat etmiş, onun söy-lemleri dışında faaliyetyürüten ve yağma eko-nomisinden pay alama-ya çalışan meslek odala-rı oluşacak. Bu da bu ül-kenin geleceği ve insan-ların mutluluğu için çokciddi tehlike ve risk. Buaçıdan TMMOB yasasınıönemsiyoruz. Toplumunbu konuda bize destekvermesini istiyoruz.

Özgür gelecek/51

2299

Gülsuyu-Gülensu“kentsel dönüşüm”e

karşı örgütleniyorTasfiye saldırılarının hedefi TMMOB

Yaşamın içinden

Asıl önemli olan iktidarın te-mel amacının kamu yararınaTMMOB’un yaptığı veTMMOB odalarının yaptığıdenetimi devre dışı bırakmakistemesi. Bu yasanın toplu-mun çıkarları ve ülkenin çı-karları doğrultusunda bakıldı-ğında çok ciddi riskleri var.

Dünyanın hiçbir yerindetoplum bilinçsizleştirilerek,yoksullaştırılarak uzun sürebir iktidarın ayakta kalmasımümkün olmamıştır.

Page 30: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Özgür gelecek/51

Kültür-Sanat-Edebiyat

3300

Günümüzde Türk hakim sınıflarının ikiesaslı kampı arasında süren iktidar da-laşı beraberinde yakın Türkiye tarihikonusunda tartışmaları da gündemetaşıyor. Bunlardan en bilineni AKP’ninDersim katliamı konusundaki ikiyüzlütutumudur. Örnekler çoğaltılabilir.

Geçmişe dair ne varsa, döneminhakim sınıfı, bu tarihsel geçmişi kendipenceresinden, kendi sınıf çıkarları açı-sından “yeniden” yazar. GünümüzdeTC devletinin bir iktidar aracı olarakönemli mevzilerini ele geçiren ve Ke-malist klik karşısında önemli kazanım-lar elde eden ve kendisini AKP’detemsil eden klik; kazanmış olduğumevzileri tahkim etmek adına bir yan-dan genç kuşakları “dindar ve kindar”olarak yetiştirirken, diğer yandan -baş-ka çalışmalar bir yana- tarihi de kendiçıkarları için yeniden yazmaktadır.

Kendilerine “muhazafakar-demo-krat” adını veren, gerçekte süzme fa-şist olanların, “Kanuni’den başlayan,ulu Hakan’dan çıkan muhteşem ec-dat” yalanlarının tek bir amacı vardıro da; Kemalist klik karşısında kazan-mış oldukları iktidar olanaklarınınsürgit devamı için yeni bir tarih kur-gulamak...

Kendilerine Kemalist diyenlerin ta-rih yazımı da malumumuz. Şoveniz-min, ırkçılığın, yüceltildiği; “bütün dil-lerin Türkçe’den doğduğu” gibi ancakhastalıklı, faşist bir kafanın ürünü olantezlere dayanan bir tarih yazımıdır sözkonusu olan.

AKP’nin bu politikasına kan taşıyanve sağda solda “yeni tarih yazımı”nadair örnekler verenlerin bir kısmı öte-den beridir, bilinen İslamcı gericilerdir.Bu “yeni” tarih yazımında rol alanlarınbir kısmı ise bunu Kemalist tarih yazı-mına karşı, ilericilik, demokratlık adınayapıyorlar. Kendilerine liberal tarihçileradını veriyorlar. Ve bu çalışmalarınhalktan yana, demokrasiden yana ol-duğuna inanmamızı bekliyorlar.

Aslında her iki kliğin de tek amacıvardır: Sömürü düzenlerini devamettirmek... Onların tarihinde kitlelere,

halka değil, “kahramanlara” yervardır. Yalana, dolana ve illa ki dehamasi nutuklara... Aslında OD-TÜ’de yaşanan öğrenci protesto-su ve buna karşı gösterilen tavır-lar, birbiri ardına yapılan açıklama-lar, nasıl bir entelijiyansiyayla kar-şı karşıya olduğumuzu da özetler

nitelikte.Bu tarih yazımının yakın tarihe iliş-

kin ortaya koyduğu ürünlerde, mese-leye kendi sınıf penceresinden baktığı,her çevrenin “kendi tarihini” yazdığıbir sır değildir. Üstelik bu tarih yazımıgüncel tartışmalarla desteklenip yeni-den üretilmektedir. Örneğin günümüz-de AKP’nin temsil ettiği kompradorpatron ağalara karşı Kemalist kompra-dor patron ağalardan gelecek olasıdarbe tehlikesine karşı (ki bir kaç dar-be teşebbüsünün emperyalistlerindesteği sağlanamadığından akim kal-dığı bir sır değil) “darbelerle hesapla-şıyoruz” adı altında meclis araştırmakomisyonlarının kurulduğu, darbecigenerallerin yargılandığı ve ceza aldığıkamuoyunun bilgisi dahilindedir.

Kendisine yakın tehdit olarak gör-düğü Balyoz darbecilerini, Ergenekon-cuları yargılayanlar, 12 Eylül Darbesiile hesaplaşma adı altında halk oyla-masına gidip, çıkan sonuçla mahke-meler kurmuşlar, ancak “kurucu iradeolduğunu” beyan eden darbeci gene-ralleri yargılayamamışlardır. Çünkü 12Eylül Askeri Faşist Darbesi esas olarakhakim sınıf kliklerinin kendi aralarında-ki klik dalaşının bir ürünü olarak değil;halkın mücadelesine, devrimci, ilericive komünist harekete, gelişen siyasalve toplumsal muhalefete karşı gerçek-leştirilmiştir. Bu nedenle 12 Eylül’le he-saplaşmayı, 12 Eylül’ün ürünü olanlaryapamazlar. Bu işin doğasına terstir.

Hakim sınıf klikleri arasındaki dala-şın ürünü olarak ortaya çıkan tarih ya-zımında 12 Eylül Askeri Faşist Darbesidenilince bilhassa değinilen konular-dan biri de, o dönem hapishanelerdeişkenceler, insanlık dışı uygulamalar veidamlar olmuştur. Faşist T. Erdoğan’ınağlayarak, faşist bir katilin mektubunuokuması hafızalardadır.

12 Eylül ile hesaplaşma adı altın-da, kamuoyu oluşturmanın enönemli araçlarından bir tanesi de Di-yarbakır 5 Nolu Zindanı’nda uygula-nan vahşet olmuştur.

Kamuoyunda 12 Eylül ile birlikte,

Amed 5 Nolu Zindanı’nda uygulananfaşist zulüm, tutsaklara yönelik uygula-nan işkence, teslim alma-kişiliksizleş-tirme politikaları ve özellikle de Kürtulusuna yönelik sistemli bir imha poli-tikasının ürünü olarak ortaya çıkan uy-gulamalara yeteri kadar değinildiğisöylenemez.

Bu nedenle Kamber Akbalık’ın,“Kutsal WC- Diyarbakır 5 Nolu Zinda-nı” adlı, anı anlatı kitabı dikkate değerayrıntılar, önemli anekdotlar içermekteve ilgiyi haketmektedir. Kitabın yazarı,bir dönemin etkili kitle örgütlerindenolan TÖB-DER içinde faaliyet yürüt-müş Yeni Demokratlar ÖğretmenlerBirliği kurucularındandır. TKP/ML saf-larında devrimci faaliyetleri nedeniyle1979 tarihinde Urfa’da tutsak düşer.Bu tarihten serbest bırakıldığı Mart1982 yılına kadar direnişçi bir tavırsergiler. Özellikle 1980 Askeri FaşistCuntası’ndan sonra Amed 5 Nolu Zin-danı’nda uygulanan zulme, işkencele-re ve direnişe tanık olur. Yazarın 192sayfalık kitabında tutsak düştüğü ta-rihten tahliye edildiği zamana kadarhafızasında kalanların aktarımındanoluşmaktadır.

Kitap dönemin koşulları içinde bu-gün üzeri örtülen pek çok ayrıntıyadair tanıklıklara değinmektedir. Özellik-le yazar bir dönem saflarında mücade-le yürüttüğü TKP/ML ile, dönemin böl-gede öne çıkan güçlerinden olan PKKarasındaki ilişkilere, başta Mazlum Do-ğan’ın firar girişimi olmak üzere bir dizitarihsel konuya vb. değinmektedir. Ya-zar, TKP/ML’nin hapishanelerdeki dire-nişçi politikasını aktararak, devrimcihareketlerin içeride ve dışarıda birbir-lerine olan yaklaşımı belirtmekte;TKP/ML’nin yaşanan sorunlar karşısın-daki tavrının birleştiriciliğine vurguyapmaktadır.

Yazarın kitaba neden bu adı verdiğikitap okundukça anlaşılıyor. İnsanın endoğal ihtiyaçlarından birinin bile bir iş-kence aracı olarak kullanılması bu top-raklarda bir “ayrıntı” değildir. Aynı şe-kilde bu hakkın kullanımının kısıtlan-masına karşı tutsakların direniş içinbunu bir silah haline getirmesi de...Bunun örnekleri de kitapta fazlasıylaanlatılıyor.

Kitapta ayrıca komünist önder İbra-him Kaypakkaya’nın katledildiği 2 NoluAskeri Hapishane de anlatılıyor. Yaza-rın 2 Nolu Askeri Hapishane’de, Maz-lum Doğan’ın firar girişiminden sonrakonulduğu hücrenin, “şapkalı”nın dakonulduğu hücre olma ihtimali üzerineyazdıkları dikkate değer. Ayrıca gerek2 Nolu ve gerek 5 Nolu Hapishane’dedirenişin güç aldığı, örnek aldığının ko-münist önder İbrahim Kaypakkaya’nındirenişi olduğu ifade ediliyor.

Amed 5 Nolu Zindanı’ndaki işken-celere, zulme ve buna karşı gösterilendirenişe, Ölüm Oruçlarına yönelik ola-rak daha önceden Yeni Demokrasidergisi ve Özgür Gelecek gazetesi baş-

ta olmak üzere, “geleneğin” çıkarttığıbir dizi yayında yayımlanan yazılardan,değerlendirmelerden ulaşmak müm-kündür. Benzer bir içerikte, Amed Zin-danı’nda yaşananlardan bir kısmının,anı öykü şeklinde kaleme alındığını vediğer bazı öykülerle birlikte, Umut Ya-yımcılık tarafından İçten Öyküler adıy-la basıldığını da ifade edelim.

El Yayınları’ndan Ocak 2013 tarihin-de basımı yapılan kitap dağıtım koşul-ları nedeniyle sınırlı sayıda bir kitleyeulaşma handikabını içinde barındırıyor.Tarihini merak eden, duyarlı genç dev-rimcilerin, Amed 5 Nolu Zindanı’ndayaşananların bir kısmını öğrenmeleriiçin adı geçen kitabı okumalarını öneri-yorum. (Bir ÖG okuru)

Bir kitap tanıtımı vesilesiyle...

Kitapta ayrıca komünistönder İbrahimKaypakkaya’nınkatledildiği 2 Nolu AskeriHapishane de anlatılıyor.

Özgür Gelecek çalışanı, devrimcigazeteci Suzan Zengin’in anısınaBelge Yayınları tarafından önceTürkçesi çıkarılan “Takibat, Tehcirve İmha: Osmanlı İmparatorlu-ğu’nda 1912-1922 yılları arasındaHıristiyanlara Yönelik Yaptırımlar”adındaki kitabın tanıtımı yapıldı.Çevirisi Suzan Zengin tarafındanyapılan kitabın tanıtımı Rosa Lu-xemburg Vakfı’nın desteğiyle, Soy-kırım Tanıma Çalışma Grubu veBerlin Hrant Dink Forumu tarafın-dan gerçekleştirildi. Kitap tanıtı-mında Ragıp Zarakolu kitabın öy-küsünün yanı sıra, Suzan Zenginile ortak çalışmalarından, SuzanZengin’in Belge Yayınları’na yaptığıkatkılardan ve onun kişisel müca-delesinden söz etti.

Kitap, Almanca’dan Türkçe’ye,Zengin’in 2009 yılında hapishane-de, tutukluluk süresinde çevrildi.Suzan Zengin, ağır koşullar altın-daki tutukluluk sürecini, sahip ol-duğu kalp rahatsızlığı ile birlikte ya-şamak zorunda kaldı. Hapishaneyönetiminin tehdit altındaki sağlığı-nı hiçe sayan uygulamaları, rahat-sızlığının her geçen gün artmasınayol açtı. Hastalığının oldukça ileribir safhasında acil ve riskli birameliyat için, tutukluluğuna sonverilen Suzan Zengin ameliyat sıra-sında komaya girerek, 12 Ekim2011 tarihinde yaşamını yitirdi.

Suzan Zenginʼin anısına kitap

Page 31: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Sahi insan ne için yaşar? Yaşamanın an-lamı nedir? Ya ölüm!

Aradığı neydi insanoğlunun? Dir-hem dirhem eriyeceğini bile bile… Gün-lerce işkence görüp onlarca yıl mahpusdamlarında yatacağını bile bile… Gün-süz güneşsiz. Ya da ansızın bir köşe ba-şında kurşunun hedefi olacağını bilebile “gerçeği” arar mı? Zordur. Meşak-katlidir gerçeğin yolu… Bir kere erdinmi gerçeğin sırrına, yayılır tüm benliği-ne. Bahar gelir zihnine. Doğada yaşa-nan patlama gibi gerçek senden fışkırırbozkırın ortasında. Artık sen istemesende topraktan doğar tüm cömertliğiyledoğa. Ve gök kubbenin altındaki herşeyi etkiler. Gerçeğin sırrı insanlığın ha-kikati haline gelir. İnsanlığın gerçeği birtutam bellekte saklıdır. Senin belleğinimi almak istediler Ahparig? Belleğinde

insanlığın hafızası mı vardı?“Bu ülkede güvercinlere

dokunmazlar” demiştin sonyazında! “Dokundular” sevgiliAhparig, “dokundular”. Senbu ülkede faşizmi bizden dahaiyi bilirsin. 12 Eylül’ü bizzatyaşayan sensin. Armenak Ba-kır yoldaşınla omuz omuzaverip Türkiye devrimi için birşeyler yaptığınız günlerden bi-lirsin. “Yakalandığında dev-rimci olduğum için işkencegörüyordum. Bir de Ermeniolduğum için ayriyeten işken-ce ediyorlardı” demiştin. Birtuvaletin içinde günlerce iş-

kence gören sendin. Oralardan bilirsinfaşizmi. Bizim anlatmamıza lüzum yok.Hala devam ediyor faşizm bu ülkede.Ülkenin; demokratikleşmesini, özgürleş-mesini Kürt, Türk ve çeşitli milliyetlerdeTürkiye halkının birarada yaşamasını enfazla sen isterdin.

Bu ülkenin en aydınlık yüzlerini ka-ranlık bir sokaktan çıkan insan müsved-deleri tarafından birer kurşunla, bom-bayla katledildiler. Sessizlik istiyorlardıseslerinde tek düzelik için. Tekdüze ya-şam istiyorlardı sessizlik için. Ses olma-sın, düzen bozulmasın… Ama unuttularbir şeyleri!

Bu ülkenin devrimcileri vardı/var. Gü-zel düşleri ve gerçekleri vardı. Oyunubozmak için tüm enerjileriyle çalışıyor-lardı. Yüzlerinde gülümse eksik olmazdı.Sızlanmadan atıldılar kavganın içine. Te-

reddütsüz ve “yalın çıplak”tılar. Geri dur-madılar hiç. Korkmak insani bir erdemdi,ölümü küçültmek onu yenmekti. Sehpa-da tekmelediler ölümü… Kızıldere’deküçüldü ölüm. Zindanda ölüm küçüldükasketli önderin elinde. Gıkı çıkmadı!Bedreddin yiğitleri gibi. Börklüce onabakıyordu çarmıhından. Sonra cesetleri-miz işkence merkezlerinden çıktı. Seninde cesedin sokak ortasındaydı. Üstündegazete parçası ve ayağındaki delik ayak-kabıyla. “Tetikçi”nle göz göze geldin miHrant? Bir kere “neden” deseydi, insanaşığı bir insanı katledebilir miydi?

Ahparig... Seni katledenler bir birterfi etti. Senin kanına karşılık “makam”atladılar. Senin kanın pahasına yaptılarbunu. Çünkü bu ülkede işler hep böyleyürür. Devrimcilerin, aydınların, insanolarak yaşayanların, bu ülkenin güzelli-ğini isteyen her bir kişinin kanı vardırbu iktidarda.

“Sen bakma havanın durgunluğuna,derya dediğin uyur uyur uyanır” demişNazım. Gerçeğin dili hiçbir zaman yok ol-maz. Belleğinde gizlidir insanlığın. Yaksa-lar, derimizi yüzseler, çarmıha gerseler,sehpada ipi çekseler ya da köşe başlarındanamlulara hedef etseler de gerçeğin ate-şiyle yanıp, hakikatin diliyle konuşmayadevam edeceğiz. Senin için Ahparig…

(Bir ÖG okuru)* Ahparig, Hrant Dink anmalarının

konu başlığıydı. “Buradayız Ahparig,kardeşim.” Buradaki kullanım amacıda: Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkı-nın kardeşliğine vurgu yapmaktır.

Mahallemizde yaşadığımız sorun sadecekentsel dönüşüm değildir. Gülsuyu-Gü-lensu Mahallelerinde her geçen gün et-kinliğini artıran çeteler elini kolunu salla-yarak gezinmekteler. Mahalle halkının dabu durumdan rahatsız olduğuna şahitoluyoruz, çünkü insanlar akşam evindendışarı çıkamıyor, kendi sokağında rahatlık-la gezemiyor. Her geçen gün yeni gençle-rin esrara, fuhuşa, çeteleşmeye bulaştığı-nı görmekteyiz. Bu mahallelerin kurulu-şunda kanıyla-canıyla yer alan devrimci-ler ve onların ardılları olarak bu durumbizi derinden yaralamaktadır.

Burada devletinuygulamaya çalış-tığı politika direktgöze çarpmaktadır.Devlet yozlaştırma-yı, çeteleşmeyi çokiyi bir şekilde orga-nize ediyor ve yozkültürü yaymayaçalışıyor. Böyleliklehalkın üzerindekendi otoritesinikuruyor, baskı veyıldırma politikasıuyguluyor. Devle-tin bu açık desteği-

nin sonucunda çeteler kendilerini bir güçolarak görmekte ve mahallenin her yön-den düzenini bozmaktadırlar.

Çetelerin halkın düzenini bozmasınaizin vermeyeceğiz. Çetelere bulaşan ma-halle gençliğine sesleniyoruz; Mahallede-ki devrimci anlayışa sığınıp, devletle işbir-liğine son verip, kendinizi değiştirip-dön-üştürmeye çalışırsanız; size bu konudayardımcı olacağız. Aksi halde toplumundüzenini bozanın düzenini yıkarız. Mahal-lemizi yozlaştıran bu zihniyete karşı mü-cadelemiz devam edecek ve daha da ar-tacaktır. (Gülsuyu’ndan ÖG okuru)

Devrim; dünyadaki toplum-sal ilerleyişin gelişkin so-nuçları doğrultusunda, birtoplumun kabuğuna sığma-yıp tohum gibi patlaması ileilerleyen sosyal bir sıçrama-nın, zorunluluğun adıdır.Devrim yeryüzü küresi için-de özgürleşmenin adını ta-şır. Durmadan akıp giden,hedefi daima zafer olanönündeki bendi yıkarakdüşleri gerçeğe dönüştürenakımdır.

Öylesine coşkun akanbir nehirdir ki; önüne çıkanher karşı duruşu, köylününorağı, proletaryanın çekiciolup düşmanın kafasına vu-rarak aydınlığa akar. Yoldaş-lar; saflarımızı sıkı tutarkenzafer yolunda devrimcileşti-rip her güne yeniden yeni-den örgütlenip, bu kızıl ne-hirde tüm halkımızı, önümü-ze çıkan engelleri yıkaraközgür geleceğe taşımalıyız.Nasıl ki onlarca yoldaşımızkendi bedenlerini kazanaca-ğımız günün inancıyla, ezi-len halka siper ederek düş-manla cüreti kuşanıp çarpı-şarak şehit düşmüş isebunu örnek almalıyız.

Gün artık okuyarak da,yazarak da savaşma günü-dür. Bilinç ve irade mücade-lemize yön veren sarsılmaziki güçtür. İktidara ulaşmahedefimiz cesaretle çarpı-şan kitap ve kalemlerimizinbir mavzer gibi kullanılma-sıyla zalimleri, diktatörleri,sömürücüleri dize getirmek-ten geçer. Düşleri gerçeğedönüştürme izinde kavga-mızı halkımızın kurtuluşunaadayıp, yönümüzü aydınla-tan Maoizm’in ışığı karşısın-da İbrahim’ den, beş kızılkaranfile sınıf bilincini, ön-derlik bilincini kuşanıp, ya-şamlarını tereddütsüz fedaeden yoldaşlarımızın ya-şamlarını yaşamımız, savaş-larını savaşımız yapmalıyız.

Bugünü yaratan yapıtaş-larımız şehit yoldaşlarımızıanarken onların şahsındatüm dünya ve komünizmşehitlerinin anısı önündesaygıyla eğiliyor ve onlarınmücadele bayrağını dahayükseklere çekeceğimizeant içiyoruz.(Gülsuyu Partizan okurları)

AHPARİG* “Şehitlerimizinanısı önündeeğiliyoruz”

Yapraktaki yeşil solar,sızlar yüreğimiz

Düşer toprağa can katargüler yüzümüz

Sevdaya yakınlaştırırbizi hüznümüz

Gönül neylesin matemlerle diriliriz.

Sevdadır gönülden gönüle akanAktıkça ol cihanda deli divana eder

Divan kurulur, kırılır kalemimizNeylesin gönül, büyür sevda,

büyür dost-düşman.

Zulmün olduğu yerdebitmez sözümüz

Gönülden gönüle akardinmez hıncımız

Kuytu köşelerden,kara kıtalardan yükselir

Duydukça artar,azgınlaşır sevdamız.

Dağlarda yanan ateşlerçalar şarkımızı

Yağmur damlaları olur mendilimizAteşe, suya hasret gönüllerde

bilincimizZalim günü dağıtan rüzgardır

sevdamız.

(Tekirdağ F Tipi’ndenbir Tutsak Partizan)

OKUR POSTASI

Okurlarımızdan gelen makale, şiir, yorum, öykü vb. yine okurlarımızla paylaşıyoruz. “Biliyorsan paylaş, gördüysenyaz!” diyor ve bu sayfaya katılımınızı bekliyoruz.

Özgür gelecek/51

3311

Sevdamız “Çeteleşmeye, yozlaşmaya geçit vermeyeceğiz”

Page 32: .. özgür gelecekpartizanarsiv2.net/file/2018/03/ozgur-gelecek-51.pdf · Emperyalistlerveonlarıni+birlikti-u+akları, içindebulunduklarıekonomikkrizia+makiçin saldırganlıklarınıartırırlarken,ülkemizdebun

Büyük anlatılar (devrim, sosyalizm, top-lumsal kurtuluş mücadeleleri) devrininkapanıp yeni bir devrin yani daha küçükanlatıların (bireysel başarılar, hayata tu-tunma becerileri vs. mücadelelerin) açıl-dığı söyleniyor uzun zamandır bizlere.Milyonlarca ezilen ve sömürülen insanınpeşinden sürüklenmeye çalışıldığı bu ta-rih yazma hem de kendi tarihini yazmakurgusunda “şanslı” birkaç kişi bir yan-dayken, diğer yanda çarkın dişlileri için-de ezilen sömürülen milyonlar var.

Tarih bu koşullarda da yazılıyor el-bette. Bu çarka çomak sokmaya çalışanezilenlerin ve iddiasını koruyan öncüle-rin mücadeleleriyle yazılıyor. Şehitleri-miz canlarını ortaya koyarak bugüneçağrı yapma görevini yerine getirdiler.Onlar devrimin ve geleceğin enerjisi, iti-ci gücüdür. Şehitlerimiz yarattıklarıenerji ile bilincimizdeki, bedenimizdekitükenmişliğe çaredir. Zira onların oluş-turduğu enerji, bizi geleceği kuşatma vekazanmayla donatacak güçtedir. İddia-mızın berraklaşmış, cisimleşmiş göster-geleridir.

İşçi sınıfının, emekçi halkımızın ikti-darı alma iddiasıdır onlar. Şehitlerimizörselenmeye çalışılan, bulanıklaştırılan,köreltilen sınıf kinimizdir. Kirletilmiş, çü-rütülmüş, yozlaştırılmış yaşama can be-deli vurulmuş bir darbedir. Tüketilmeyebırakılmış, kabullenilmiş hayata mey-dan okumadır. Tepeden tırnağa sınıfmücadelesinin sorumluluklarını üstlen-me gerekçemizdir onlar.

Bu bilinçle, politik iktidar mücadele-sine sarılmak, bu bilinçle büyük devrimdavamızı iddialı kılmak ve onun iddiası-nı kuşanmak gerekmektedir.

Şehitlerimiz bugünü gerçekleştirme,geleceği kazanma iddiamızdır.

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli mil-liyetlerden işçi sınıfımızın ve emekçihalkımızın en değerli evlatları; onlarıngeleceği kazanma iradesinin somut ifa-desi olan şehitlerimizi anıyoruz!

İSTANBULHaftalardır İstanbul’un çeşitli bölgelerin-deki şehit ve tutsak ailelerine düzenle-

nen ziyaretlerin ardından 27 Ocak günüSarıgazi’de bir yürüyüş düzenlendi. Böl-ge Hastanesi önünden mezarlığa ger-çekleşen yürüyüş Proletarya Partisi’ninşehit düşen 4. Genel Sekreteri MehmetDemirdağ’ın mezarı başında sona erdi.

Burada Partizan Şehit ve Tutsak Ai-leleri adına yapılan konuşmada “Ocakayının soğukluğunun şehitleri mücade-ledeki sıcaklığıyla ısındığı” belirtildi. Ar-dından Partizan adına yapılan konuş-mada, Kaypakkaya’nın ölümsüzleşmesi-nin 40. yıldönümünü karşıladıklarını be-lirtilerek, “Onlar için de nefes almaya,onlar için de gülmeye ve onlar için deyaşamaya ve savaşmaya devam ediyo-ruz, edeceğiz” denildi.

Konuşmaların ardından TKP/ML mi-litanları, “Rehberimiz, şehitlerimiz veideolojimizdir. TKP/ML TİKKO” imzalıbir pankart açarak “Yaşasın partimizTKP/ML, halk ordusu TİKKO-TMLGB”sloganını haykırdı. Militanlar yaptığıaçıklamada, şehitlerin varlık nedeni ol-duğu belirterek, Kaypakkaya’nın katledi-lişinin 40. yılında hesap sorulacağı vur-gulandı.

ELAZIĞPartizan tarafından düzenlenen etkinlikParti ve Devrim Şehitlerini Anma Hafta-sı vesilesiyle Elazığ’da Ali HaydarYıldız’ın mezarı başında gerçekleştirildi.Anma töreni katledilişlerinin 40. yılındakomünist önder İbrahim Kaypakkayave komutan Ali Haydar Yıldız şahsındatüm parti ve devrim şehitleri anısınasaygı duruşuyla başladı.

Ardından Partizan adına yapılanaçıklamada; “Ülkemiz topraklarındahalkımızın kurtuluş bayrağını göndereçeken öncü kurmayımızın ilk komutanıAli Haydar Yıldız yoldaş Vartinik’teki ku-şatmayı yararak ilk kıvılcımı çakmıştır.Şimdi bize düşen ise bu kıvılcımı yangı-na dönüştürmektir” denildi. TöreneHDK ve İHD de destek verdi.

ANKARAParti ve Devrim Şehitlerini Anma Haftasıkapsamında 26 Ocak akşamı bir anmaetkinliği gerçekleştirildi. Birçok devrim

şehidi ve tutsak ailesinin de katıldığı et-kinlik salonu devrim şehitlerini ve tut-sakları selamlayan pankartlarla süslendi.Türküleriyle etkinlikte yerini alan MeselMüzik Grubu’nun ardından Partizan adı-na bir konuşma gerçekleştirildi. Yapılankonuşmada, katledilişinin 40. yılındabaşta İbrahim Kaypakkaya ve Ocak ayışehitleri olmak üzere tüm komünizm,devrim ve demokrasi şehitlerinin yolu-muzu aydınlattığı belirtilirken, mücade-lenin güncelliğine vurgu yapıldı.

Ardından, İbrahim Kaypakkaya’nınannesi Şükran Ana etkinliği selamlaya-rak, Ali Haydar Yıldız’ın abisi Cafer Yıl-dız‘a etkinlikteki şehit ve tutsak ailelerişahsında bir plaket verdi. Cafer Yıldız veAli İhsan Özkan‘ın annesi Hayriye Anada birer konuşma yaptılar. Sinevizyongösterimi yapılırken, gösterim sırasındaalkışlar hiç durmadı. Etkinliğe dost ku-rumlar Alınteri, BDSP, DHF ve ESP dekatılarak destek verdi.

İZMİR27 Ocak’ta gerçekleştirilen etkinlik sin-evizyon gösterimi ile başladı. Gösteri-min ardından Yeni Demokrat Kadınlaradına bir konuşma gerçekleştirilerek;şehitleri, özellikle kadın şehitleri anma-

nın kadın mücadelesine omuz vermek-ten geçtiğinin altı çizildi. Ardından şiirve müzik dinletisi yapıldı. Konuşmalar-da; şehitleri anmanın, onların takipçisiolmanın, onların boşluğunu doldurmak-tan geçtiğine değinilerek, önümüzdekisüreçte gazete, kadın alanlarında veKaypakkaya yoldaşın katledilişinin 40.yılı kampanyasına dair gündemler anla-tılarak öneriler alındı. Yapılan konuşma-ların ardından sonlandırılan etkinliğeEÖC ve DHF’li dostlarımız da katıldılar.

Onlar için de yaşamaya ve savaşmaya

devam edeceğiz!

özgür geleceközgür gelecekPaşêroja AzadPaşêroja Azad

www.ozgurgelecek.net

Umut Yayımcılık ve Basım Sn. Ltd. Şti.Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa Mh. İmam Murat Sk. No: 8/1 Aksaray-Fatih/İstanbul Tel: (0212) 521 34 30 Faks: (0212)

621 61 33 Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Çilem İLASLAN Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cd. Güven San. Sit. B Blok,No: 366 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 544 66 34 e-posta: [email protected]

BÜROLARKartal: İstasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Tel: (0216) 306 16 02Ankara: Sağlık Mh. Sağlık 1 Sk. Torun Ap. 19/9 Sıhhiye/Çankaya Tel: 0 312 433 10 23İzmir: 1362 Sk. No: 18 Altan İşh. Kat: 5/509 Çankaya/Konak, Tel: (0232) 445 16 15Erzincan: Ordu Cd. Ordu İşhanı Kat: 3 Tel: (0446) 223 67 18Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) 224 09 98Mersin: Çankaya Mh. 4716 Sk. Güneş Çarşısı No: 30 Kat: 2 Akdeniz Tel: (0324) 232 10 60Dersim:: Moğultay Mh. Sanat Sk. Arıkanlar İşhanı Kat: 3 No: 203 Tel: (0428) 212 27 50Avrupa Büro: Weseler Str 93 47169 Duisburg-Almanya Tel: 0049 203 40 85 01Faks: 0049 203 40 69 16

HAMBURG27 Ocak günü 1 Kasım 1999’daölümsüzleşen Barış Arslan yoldaşınHamburg’ta bulunan ailesi ziyaretedildi. Ailesi ziyaretten ve Barış yol-daşın sahiplenilmesinden dolayımemnun olduğunu belirttiler. Öteyandan hüzünlü ve duygulu anlar dayaşandı.

Yine aynı gün içerisinde 29 Hazi-ran 2011 günü ölümsüzleşen YurdalYıldırım yoldaşın yakınları ziyaretedildi. Bu ziyaret, Yurdal yoldaşın ya-kın bir tarihte şehit düşmesi sebebiile duygu yüklü bir ziyaret oldu.

(Hamburg’tan bir ÖG okuru)

ELAZIĞ ANKARA İZMİR

İSTANBUL