ZAMAN 217 EGazete

48
Hurafeler Cenab-ı Allah'a dua etmenin üslubu nasıl olmalı? Mekana renk katmak için İnternette oltaya gelmeyin www.zamaniskandinavya.dk 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 • YIL : 5 • SAYI : 217 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO Gazetenizle birlikte Çay saati - 1 1ABDULLAH AYMAZ • 25’DE Evlilik Ehliyeti’miz var mı? 1 4’TE Çözüm sürecinin ekonomi politiği 140’DA Onlar müziğin görülmeyen yıldızları 1 38’DE ZAMAN’DA BU HAFTA İşsizlik parası görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı İçişleri ve Ekonomi Bakanı Margaret Vestager ve Maliye Bakanı Bjarne Corydon, işsizlik yardım parası (dagpenge) ile ilgili yeni yol haritasını, hükümet adına basın toplantısı yaparak açıkladı. 1 9’DA Hükümet partileri ile Birlik Listesi anlaştı Danimarka vatandaşlığının önündeki sert engeller kalktı Hükümet partileri ile Birlik Listesi arasında varılan mutabat, 15 Haziran’dan itibaren yürürlüğe girecek. Vatandaşlığa geçişteki en büyük engel olan dil yeterlilik belgesi Dansk 3’ten Dansk 2’ye düşürüldü. Vatandaşlığa geçmeden önce 5 yıl sosyal yardım almadan geçinme şartı, 2,5 yıla düşürüldü. Vatandaşlık Testi’nde de önemli değişiklik yapılacak. 1 6’DA Zengine kriz bahane vergi cennetleri şahane Avrupa’da 2011 yılında başlayan ekonomik kriz etkisini devam ettiriyor. Birçok ülkede orta sınıf isyan etme noktasına geldi. Ancak bu tablonun sadece görünen yüzü. Arka tarafta ise; vergi cenneti olarak bilinen ülkelere kaçırdıkları paralarla gününü gün eden burjuva sınıfı yer alıyor. 1 8’DE ALMANLARIN GÖZÜYLE 1960 DARBESİ 27 Mayıs sürecini yakından takip eden Die Zeit ve Der Spiegel’deki haber, yorum ve analizler oldukça ilginç. Bu metinler Türkçe olsa “Sanki bir fanatik Demokrat Partili kaleme almış.” demekten kendinizi alamazsınız. 1 16’DA İsveç Başbakanı uyardı: Şiddet çözüm değil İsveç’in başkenti Stockholm’de başlayan ve her geçen gün yayılan banliyö isyanları korkutuyor. Türkiye kökenli toplum olaylara karışmama konusunda uyarıldı. 1 10’DA ‘Yeni Bir Dünya’ Oslo’da buluştu Dil ve Kültür Festivali’nde, 7 farklı ülkenin kendi değerlerini sergilediği standlar büyük ilgi gördü. Programda verilen resepsiyonda, ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin ‘barış temalı resim yarışması’ için çizdiği resimler de sergilendi. 1 14’TE

description

ZAMAN DK 217

Transcript of ZAMAN 217 EGazete

Page 1: ZAMAN 217 EGazete

Hurafeler

Cenab-ı Allah'a dua

etmenin üslubu

nasıl olmalı?

Mekana renk

katmak için

İnternette oltaya

gelmeyin

www.zamaniskandinavya.dk29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 • YIL : 5 • SAYI : 217 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO

Gazetenizlebirlikte

Çay saati - 11ABDULLAH AYMAZ • 25’DE

EvlilikEhliyeti’mizvar mı?1 4’TE

Çözüm sürecininekonomi politiği140’DA

Onlar müziğingörülmeyenyıldızları1 38’DE

Z A M A N ’ DA B U H A F TA

İşsizlik parası görüşmelerianlaşmayla sonuçlandıİçişleri ve Ekonomi Bakanı Margaret Vestager ve MaliyeBakanı Bjarne Corydon, işsizlik yardım parası(dagpenge) ile ilgili yeni yol haritasını, hükümet adınabasın toplantısı yaparak açıkladı. 1 9’DA

Hükümet partileri ile Birlik Listesi anlaştı

Danimarka vatandaşlığınınönündeki sert engeller kalktıHükümet partileri ile Birlik Listesi arasında varılan mutabat, 15 Haziran’dan itibaren yürürlüğe girecek. Vatandaşlığa geçişteki en büyük

engel olan dil yeterlilik belgesi Dansk 3’ten Dansk 2’ye düşürüldü. Vatandaşlığa geçmeden önce 5 yıl sosyal yardım almadan geçinmeşartı, 2,5 yıla düşürüldü. Vatandaşlık Testi’nde de önemli değişiklik yapılacak. 1 6’DA

Zengine kriz bahanevergi cennetleri şahaneAvrupa’da 2011 yılında başlayan ekonomik kriz etkisini devam ettiriyor.Birçok ülkede orta sınıf isyan etme noktasına geldi. Ancak bu tablonun sadecegörünen yüzü. Arka tarafta ise; vergi cenneti olarak bilinen ülkelere kaçırdıklarıparalarla gününü gün eden burjuva sınıfı yer alıyor. 1 8’DE ALMANLARIN GÖZÜYLE

1960 DARBESİ 27 Mayıs sürecini yakından takip eden Die Zeitve Der Spiegel’deki haber, yorum ve analizleroldukça ilginç. Bu metinler Türkçe olsa “Sanki birfanatik Demokrat Partili kaleme almış.” demektenkendinizi alamazsınız. 1 16’DA

İsveç Başbakanı uyardı:

Şiddet çözüm değilİsveç’in başkenti Stockholm’de başlayan ve her geçen gün yayılan banliyö isyanlarıkorkutuyor. Türkiye kökenli toplum olaylara karışmama konusunda uyarıldı.1 10’DA

‘Yeni Bir Dünya’ Oslo’dabuluştu

Dil ve Kültür Festivali’nde, 7 farklı ülkeninkendi değerlerini sergilediği standlarbüyük ilgi gördü. Programda verilen

resepsiyonda, ilkokul ve ortaokulöğrencilerinin ‘barış temalı resimyarışması’ için çizdiği resimler de

sergilendi. 1 14’TE

Page 2: ZAMAN 217 EGazete

2 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Sosyal Demokrat Parti, SosyalistHalkPartisi ve Radikal Parti hükü-

meti ve muhalefet partileri, 18 yaş ve üstülise ve dengi okullarda öğrenim gören öğ-rencilere ve üniversite öğrencilerine ver-diği eğitim kredisinde (SU-Statens Udd-annelsesstøtte) yeni düzenlemelere gi-deceğini açıkladı. Yeni SU reformu öğ-rencilerde stresin artmasına sebeb oldu.Hükümetin yapacağı yeni SU reformun-dan dolayı öğrenciler organize oluyor.

Danimarka Öğrenci Birliği (DSF) Baş-kanı Jacob L. Ruggaard, SU’da kesintiye

gidilince stres ve moral bozukluğundandolayı öğrencilerin ilaç kullanma ora-nında yükselme eğilimi olduğunu ifadeetti. DSF olarak faturayı Eğitim BakanıMorten Østergaard’a kestiklerini belirtenRuggaard, hükümetin SU konusunda tu-tum değişikliğine gitmesi ve kesinti yap-ması halinde, DSF olarak hükümete de-mokratik tepkilerini koyacaklarını ifadeetti.

Eğitim Bakanı Morten Østergaard ta-rafından açıklanan ‘SU’ yeni kuralları daiçinde barındırıyor. Açıklanan yeni taslaktaöğrenci kredilerinin düşürülmesi, öğren-ciler ve bazı çevreler tarafından iyi karşı-

lanmadı. Yapılması düşünülen ‘SU re-formu’ üniversite ve lise öğrencilerinintepkilerine neden oldu. Daha önce hükü-met tarafından 2 milyar kron tasarrufsağlamak düşüncesiyle hazırlanan reformpaketi birçok eğitim sorununu yenidengündeme getirdi.

Danimarka Serum Enstitüsü’nün yap-tığı araştırmaya göre, 20 ile 24 yaş arasıgençlerde strese bağlı ilaç kullanımınınarttığı ifade edildi. Uzmanlara göre, eğitimkredisinde yapılan kesinti ve ekonomikbeklentilerden dolayı, bıkkınlık ve dağınıkbir ruh haline sahip olan öğrencilerinstrese bağlı ilaç alması hızlanıyor.

İSVEÇ HABER TURU

İsveç filmi Türkiye’de sinemalarda

‘Ejderha Dövmeli Kız’dan sonra Avrupa’yı kasıpkavuran ‘bestseller’ olarak nam salan ‘Hipnozcu’

kitabından uyarlanan film 21 Haziran’da Tür-kiye’de sinemalarda. İsveç’in 2013 Oscar adayıolan ve ünlü yönetmen Lasse Hallström tarafındanyönetilen filmde acımasız bir katil bütün bir aileyikatleder. Kurtulan sadece biri vardır: Evin küçükoğlu. Fakat o da komadadır. Dedektifler polisin sor-guya başlayabilmesi için çocukla hipnoz aracılığıylailetişim kurmaya çalışır ve psikiyatrist Erik MariaBark’ı çağırır. Böylece hala kayıp olan kız kardeşe ka-tilden önce ulaşabileceklerdir. Ancak bir sorunvardır. Erik on yıldır bir daha hipnoz yapmamayayeminlidir ama şimdi bir hayatı kurtarması gerek-mektedir.

İsveçli hâkim ve savcılar EskişehirAdliyesi’ni ziyaret etti

İsveç Helsingborg Mahkemesinden bir heyet, Es-kişehir Adliyesi’ni gezdi ve bir davanın duruş-

masını izledi. Eskişehir Adliyesi Başsavcısı tarafın-dan karşılanan gruba adliye gezdirildi. Heyet dahasonra 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir da-vanın son duruşmasını takip etti. HelsingborgMahkeme Başkanı Ylva Norlina Jönsson, duruşmasonunda, mahkeme heyetine dava, hâkim ve sa-nıkların nerelere oturduğuyla ilgili sorular yönelte-rek bilgi aldı.

İsveç Göç Bakanı Türkiye’detemaslarda bulundu

İsveç Göç ve İltica Bakanı Tobias Billström ve be-raberindeki heyet T.C. İçişleri Bakanı Muammer

Güler’i ziyaret etti. Reyhanlı’da yaşanan olaylardandolayı Türk halkına başsağlığı dileyen İsveç Göç veİltica Bakanı Tobias Billström, “Bu bize Suriye ko-nusunda Türkiye’nin ne kadar büyük bir yükü gö-ğüslemekte olduğunu gösterdi. Türkiye’de son za-manlarda yaşanan önemli bir gelişmeyle ilgili ola-rak; Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu vebu kanunun uygulamaya geçmesiyle tesis edilenkurum ve yapılarla ilgili olarak, bu bize Türkiye’ninAB ve uluslararası standartlar doğrultusunda göç veiltica konularını ne kadar etkili bir şekilde ele alıp sis-temi yeniden düzenlediğinin en müşahhas göster-gesidir. AB ile Türkiye ilişkileri açısından bunun çokönemli bir gelişme olacağına inanıyorum” dedi.

İsveç’te ezan susana kadarprotestoda bulunacaklar

İsveç’te Diyanet’e bağlı Fittja Ulu Camii’nde Cumagünleri hoparlörden ezan okunmasından rahat-

sız olan küçük bir grup ezan susana kadar her Cumagünü, cami önünde protesto edeceklerini belirtti.Çoğunluğunu göçmen kökenlilerin oluşturduğuprotestocu grup içinde İsveçlilerin olmaması dikkatçekti. Ezanın siyasi bir söylem olduğunu savunanprotestocu grup, açıktan okunmasının kendilerineezana karşı çıkma hakkı verdiğini öne sürdüler. Eza-nın açıktan okunmasını eşitliğe aykırı olduğunu sa-vunan grup, ezan susana kadar her Cuma protes-tolarını yenileyeceklerini belirtiyor.

İnancı ile alay edilen işçiye tazminatödenecek

İsveç’te bir belediyede şef olarak çalışan bir kadın,Müslüman bir erkek işçinin inancından dolayı elini

sıkmamasını alaya alınca, bağlı bulunduğu belediye30 bin kron tazminat ödemeye mahkûm edildi. Baş-kent Stockholm’e bağlı belediyelerden birinde şefolarak görev yapan bir kadın, Müslüman erkek iş-çinin inancından dolayı bayanlarla el sıkışmamasıylaalay etti. Kadın şef, “Senin departmanını değiştire-ceğim ama orada bol bol el sıkman lazım, doğal ola-rak elin kirlenecek. Yanında mikrop temizleyici elspreyi bulunsun.” diyerek alay edince işçi bu olayıombudsmana taşıdı.Yerel basının haberine göredevreye giren ayrımcılık ombudsmanı şef kadınıhaksız bularak belediyeyi 30 bin İsveç kronu taz-minat ödemeye ve ayrıca kadın şefi de işçisindenözür dilemeye mahkûm etti.

Yeni eğitim kredisi (SU) reformu öğrencilerde stresin artmasına sebeb oldu. Hükümetin yapacağı yeni SU reformundan dolayı öğrenciler organize oluyor.

SU’da kesinti streseneden oluyorDanimarka Serum Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre, 20 ile 24 yaş arasıgençlerde strese bağlı ilaç kullanımının arttığı ifade edildi.

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’in başkentiStockholm’de 2 yıl

önce ölen bir kişinin iskeletibulundu. Hiç akrabası ol-madığı tespit edilen kişininyatağında hayata veda ettiğibildirildi. Kuzey Stock-holm’de evinde ölü bulunan50 yaşındaki şahısın, 2011yılında öldüğü tespitedildi.Evde açılmamış çoksayıda mektup bulunurken,ev kirasının da otomatik ola-rak banka hesabından çekil-diği tespit edildi.

Öldükten iki yıl sonra yatağında iskeleti bulunduİsveç’in başkenti Stockholm’de büyük bir dram ortaya çıktı. Bir şahıs öldüktenancak 2 yıl sonra yatağında iskeleti bulundu.

Page 3: ZAMAN 217 EGazete

3 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN HELSİKİ

1Helsinki’de eğitim gönüllüsü in-sanlarının açtığı Uudenmaan İs-

lam Kültür Derneği’nin yılsonu etkin-liği oldukça renkli geçti. Çocuklarınhalk dansları gösterileri, şarkıları veözel sunumlarının ardından çocuklarınannelerine hediyeler verildi. Kız ve er-kek çocuklarından Kur’ana geçenlerehediyeler takdim edilirken bir yandanda Anadolu yemeklerine dair yarışmadüzenlendi. Miniklerin birbirinden gü-

zel kıyafetleri ise izleyenlerin büyükbeğenisini kazandı. Etkinlik ile ilgiligörüşlerine başvurduğumuz Elif Kuzu, “Hersene olduğu gibi bu sene de yılboyunca özveriyle çocuklarımızı yetiş-tirmeye çalıştık. Şimdide birçoğu mem-leketlerine tatile gidecekler. Tatil önce-sinde hem çocuklarımızın öğrendikle-rini lanse etmek hem de velilerine he-diyeler alarak onları mutlu etmek dü-şüncesiyle böyle bir etkinlik gerçekleş-tirdik.” dedi.

Uudenmaan İslam ve KültürDerneği’nden yıl sonu etkinliği

ZAMAN HELSİKİ

1Akıllı telefonlara uluslararası are-nada Finlandiya’dan bir rakip

daha geliyor. Finlandiya merkezli Jollafirması bugüne kadarki hummalı ça-lışmalarının meyvesini almak üzere.Jolla (Yolla) pazarda çok ciddi söz sa-hibi olacak firmalardan biri olarak gös-teriliyor. Firma ismi olan Jolla, ismiyleaynı adla piyasaya girecek olan akıllı te-lefonun Sailfish işletim sistemini çalış-tırdığı belirtildi. Çift çekirdekli bir iş-lemciye sahip olan cihaz, 4.5 inç bü-

yüklüğünde bir ekrana ve LED flaşlı 8-megapiksel arka kameraya sahip. Bun-ların yanında, 16 GB dahili depolamaalanının yanında microSD desteği desunan Jolla, değiştirilebilir arka pa-nele sahip. Jolla’nın Android uygula-maları da çalıştırabileceği ifade ediliyor.Jolla’nın böylelikle sahip olduğu yeniişletim sisteminde kullanıcılara bu ko-nuda sıkıntı çıkartmayacağı bildirildi.2013’ün sonuna doğru piyasayada sa-tışa sunulacağı duyurulan cihazın SIMkilitsiz olarak 513 dolara satılacağı be-lirtildi.

Akıllı telefon pazarındaFinlandiyalı Jolla, yolda

ZAMAN HELSİKİ

1Finlandiya Dışişleri Bakanı ErkkiTuomioja Filistin ziyaretleri

kapsamında Filistin Üniversitesitarafından, uluslararası insan haklarıalanında fahri doktora unvanı ileödüllendirildi. Doktora takdim tö-reninde konuşan Tuomioja, Gaz-ze’yi ziyaret etmesindeki amacınınFilistin’in devlet olma çabalarınadesteklemek ve aynı zamandabarış görüşmelerinide savun-mak olduğunu belirtti. Tuo-mioja, ayrıca yaptığı açıklamadaFinlandiya devleti tarafından , Filis-

tin ve Filistin halkına sunduğu hizmet-leri devam ettirmesi amacıyla, BM Filis-tinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na 1,5milyon avro verileceğini bildirdi. Fin-landiyalı Bakan, yaklaşık 7 yıldır devam

eden Gazze ablukasının, barışve iki devletli çözüme engelteşkil ettiğini ve yardım ürün-lerinin rahatça girebilmesiiçin Gazze’deki ticari sınır

kapılarının açılması ko-nusunda Avrupa’dakimüttefik ülkelerle aynıfikirde olduklarını ve kısasürede bu sorunların çö-

zülmesini umduklarını ifade etti.

Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja’yaFilistin’de fahri doktora unvanı

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1SWETURK Federasyonu bünyesindebünyesinde faaliyet gösteren Profesyo-

neller Kulübü, İsveç’te 2013 yılında beş farklıkategoride öne çıkan başarılı insanları ödül-lendirdi. SWETURK bunun yanı sıra bu yıl Tür-kiye Çalışmaları Enstitüsü açan StockholmÜniversitesi’ne de Jüri Özel Ödülü verdi.Ödülü Stockholm Üniversitesi adına Üniver-sitenin Rektörü Astrid Söderbergh Widdingaldı. STV’nin ünlü haber spikeri Mahmut Fili-zer’in sunumuyla Stockholm’de Hilton Slus-sen Otel’inde gerçekleşen ‘Başarı Ödülleri’programına Türkiye’den TBMM Meclis Baş-kanvekili Sadık Yakut, AK Parti Konya Millet-vekili Prof. Dr. Cem Zorlu ve Malatya eski Mil-letvekili Mehmet Şahin, NAKSAN HoldingYönetim Kurulu Üyesi ve Zirve ÜniversitesiMütevelli Heyeti Başkanı Taner Nakiboğluolmak üzere Stockholm Büyükelçiliği Müste-şarı Alp Ay, Nordic Lära AB Yönetim KuruluBaşkanı Mustafa Kemal Şirin, Stockholm Üni-versitesi Rektörü Astrid Söderbergh Widdingve İsveç iş, spor ve akademi dünyasından300’e yakın davetli katıldı.

Başarılı insanların nazara verilmesi ile gençnesillere rol modeller de sunma imkânı bul-duklarını ifade eden SWETURK Profesyonel-ler Kulübü adına Yönetim Kurulu ÜyesiElçim,“dolayısıyla bu örnekleri gören genç nesiller,büyüklerinden alacakları bayrağı daha da ileritaşıyacak ve İsveç’teki toplumumuzun başarı-larına yenileri ekleyeceklerini ümidini taşıyoruz”şeklinde konuştu. Daha sonra kürsüye gelenSWETURK Genel Sekreteri Barış Esin ise SWE-TURK Federasyonunu daha yakından tanıtmaadına geniş bilgi verdi.

Törende yılın akademisyeni kategorisindeDr. Harun Uzel ve Prof. Umut Özkırımlı’yaödülünü bir akademisyen olan AK Parti KonyaMilletvekili Prof. Dr. Zorlu verdi. Aynı katego-ride ödül almaya hak kazanan Dr. İhsan Şar-man’a ise ödülünü yaklaşık 32 yıl önce çocuk-ken bir yanlış anlaşılmadan dolayı ailesindenalınıp devletin korumasına verilmek istenen an-cak Dr. Şarman’ın olaya müdahalesiyle aile-sinde kalan SWETURK Yönetim Kurulu Üyesigirişimci Hakan Korkmaz verdi. Kaderin cilvesiolarak yıllar sonra Korkmaz ile Dr. Şarman’ınödül töreninde karşılaşması ve Korkmaz’ınDr. Şarman’a ödül vermesi Şarman için büyük

bir sürpriz olurken salonda duygulu anlar ya-şanmasına da neden oldu.

Bununla birlikte yılın sporcusu kategori-sinde Türkiye Futbol Federasyonu İskandi-navya resmi temsilcisi Ömer OK, 18 kez İsveçşampiyonluğu bulunan Karateci Sadık Sadık veİsveç Futbol Federasyonu tarafından en iyi üçhakem arasında gösterilen Koray Köylüoğluödülünü eski Milletvekili Mehmet Şahin’den,yılın işadamı kategorisinde Ack Pack adlı şir-ketin yöneticisi Mehmet Yavuz, Swe-Tur CoAB’nin sahibi Hürriyet Demirörs ve gastronomisektöründe iş yapan İşadamı Hobil Rhawiödülünü NAKSAN Holding Yönetim KuruluÜyesi ve Zirve Üniversitesi Mütevelli HeyetiBaşkanı Taner Nakiboğlu eliyle, yılın siyaset-çisi kategorisinde Västra Hisingen BelediyesiBaşkan Yardımcısı Yeşiller Partili Özgür Taşbaşödülünü TBMM Meclis Başkanvekili KayseriMilletvekili Sadık Yakut’tan, yılın profesyonelyöneticisi kategorisinde SEB’de yönetici olarakçalışan Belgin Fortacı ve Västra Götaland’ın ilkyabancı kökenli bayan savcısı Hediye Kurt iseödülünü Büyükelçilik Müsteşarı Alp Ay’danaldı. Stockholm Üniversitesi adına Rektör As-trid Söderbergh Widding ise Jüri Özel ÖdülünüSWETURK Kurucu Başkanı olan Nordic LäraAB Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Şi-rin’in elinden aldı.

Kayserili işadamlarının ‘ne kadar paranvarsa değil ne kadar hayrın varsa o kadar ko-nuş!’ düsturuyla şehrin kalkınmasına büyükkatkılar sağladığını belirten Sadık Aykut, İs-veç’te yaşayan Türkiye kökenli girişimcilere “Sizde birlik ve dayanışma içinde bu ülkenin ve top-lumun gelişimine katkıda bulunun, elinizi ta-şın altına koyun!” tavsiyesinde bulundu. Yılınİsveçlisi ödülüne layık görülen Rektör AstridSöderbergh ise konuşmasında Stockholm Üni-versitesi bünyesinde kurulan Türkiye Çalışma-ları Enstitüsü’nün önemine değindi. Rektör Sö-derbergh; “Bu enstitü Avrupa’da bir ilk. Yeniama dinamik bir enstitü. Her iki ülkeyi birbirinedaha da yakınlaştıracak.” diye konuştu. NordicLära AB Yönetim Kurulu Başkanı Şirin ise“toplumda hiç kimse ötekine ve problemlerineduyarsız kalmamalı” şeklinde konuşurken as-lında çevremizde yaşanan olaylar her zamanbize mesajlar veriyor, vicdanlardan ve kalpler-den gelen ses herkese ne yapması ve yapılmasıgerektiğini hatırlatıyor. SWETURK bu sesi du-yanların bir araya geldiği bir platform” dedi.

SWETURKbaşarıyıödüllendirdiSWETURK İş Dünyası Federasyonu (Swedish Turkish Business Federation)bünyesinde faaliyet gösteren Profesyoneller Kulübü, 2013 yılında beş farklıkategoride öne çıkan başarılı insanları ödüllendirdi.

Page 4: ZAMAN 217 EGazete

Son zamanlarda Danimarka’da karşılaştığımbazı aile sorunları ve az da olsa kadına şiddet va-kaları bana ister istemez ‘evlilik ehliyeti’ ve ‘evli-lik okulu’ mevzularını hatırlattı.

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da Fatih Üni-versitesi tarafından beşincisi düzenlenen SosyalBilimler Olimpiyatları’nda (USOBO) dikkat çekiciprojelerden biri, evliliği başlamadan ehliyetlendi-ren Ankara Güzelkent Anadolu Lisesi’nin proje-siydi. Lisesi öğrencileri Saliha Zehra Sakarya veSarenur Öztemis, öğretmenleri Canan Demir-pehlivan ile birlikte aile içi şiddete odaklanarak,sorunu doğru algılamak için 333 kişi ile anket, 100kişi ile birebir görüşme yapmışlar. Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, SosyalHizmetler Müdürlüğü ve Ankara’daki üniversi-telerin ilgili birimleri ile de görüşerek, sorunun çö-zümünü, evliliğin en başından sonuna kadar gi-den Evlilik Ehliyeti adını verdikleri yeni bir sis-temde bulmuşlar. Proje, evlilik öncesi zorunlu psi-kolojik seanslarla başlıyor. Se-ansı veren kişilerin onayı son-rası evlenebiliyorsunuz. Ehli-yeti almakla bitmiyor. Evlilikhayatı boyunca devam edensüreçte, yaptığınız yanlışlar, şid-det ve benzeri durumlarda eh-liyetinizden puan düşüyor. Eh-liyetinizden düşen puanlarınyaptırımları, tekrarlanan psiko-lojik ve sosyolojik eğitimler, ce-zalar var.

Birçok psikolog ve uzman, aile ile ilgili bir eği-tim sürecinin olması gerektiğine inanıyor. Fet-hullah Gülen Hocaefendi, ‘Çekirdekten Çınara’adlı eserinde bu mevzuya değiniyor: “Gayeli iz-divaç, enine boyuna düşünülerek, hissin yanındaaklî-mantıkî olan izdivaçtır. Evlenmede ‘maksat’düşünülerek hareket edildiğinden ailede huzurvardır. Neticesi düşünülmeden ve bir gaye göze-tilmeden yapılan evliliklerin neticesinde ise deği-şik sıkıntılar söz konusudur.” Kişilerin bilinçli ev-lilik yapmaları gerektigine inanan Hocaefendi, buyüzden insanların evlilik öncesi eğitime tabi tu-tulup diploma/sertifika alması gerektiğine inanı-yor. Bediüzzaman Said Nursî, 24. Lema’da Müs-lümanların sığınağı ve cenneti olarak nitelediği ailehayatının bozulması karşısında çare olarak İslâ-miyet dairesi içindeki dinî terbiyeyi önermekte veevliliğin kalıcı olabilmesinin yollarını göster-mekte.

Evlilik öncesi eğitimle ilgili programlar Batı’dason yıllar hızla artış göstermekte. Son araştırma-lara göre gerekli bilinç oluşmadan yapılan evli-liklerin yüzde 33’ü boşanma ile sonuçlanıyor veboşanmalar, en fazla 1-5 yıllık evliliklerde yaşa-nıyor. Uzmanlar bunun sebebini, sorunlar karşı-sında eşlerin birbirlerine nasıl davranmaları ge-rektiğini bilmediklerine bağlıyor. Bu yüzden çift-lerde aile bağlarını güçlendirmek, boşanmalarıazaltmak, kuşaklar arası çatışmaları önlemek gibiçeşitli amaçlarla düzenlenen programlar hayatîönem taşıyor.

‘Evlilik okulu’ eğitimleri günümüzde bir zo-runluluk halini aldı. Derslere tereddüt ederek baş-layanlar hatta “Evliliğin de okulu mu olurmuş” di-yenler olabilir ama aile kurmaya niyetlenen aday-ların dikkat etmeleri gereken bazı temel prensip-lerin olması son derece doğal. Nasıl ki, ehliyet al-madan araba kullanılması trafikteki herkes içintehlikeli ve yasak ise evlilik için gerekli eğitim al-madan evlenen bireyler de tüm toplum için teh-like arzetmekte.

Evlilik ehliyetinden yoksun bireylerin bir rayagelmesi ile oluşan yuvalar kalıcı ve sağlam olma-dığı gibi bu tip ailelerde aile içi şiddet daha fazlaartış göstermekte. Nitekim geçen hafta arkadaşı-mız Erdal Çolak’ın manşetten girdiğimiz habe-rinde de Danimarka’da aile içi şiddetin artığı be-

lirtiliyordu. Arkadaşımız Hasan Cücük de dahaönceleri yaptığı bir haberde, meselenin başka yö-nüne değinmiş ve kadına yönelik şiddetin ceza-sız kaldığını vurgulamıştı. Haberde, Dani-marka’nın kadın- erkek eşitliğinde dünyada ilk sı-ralarda bulunmasına karşılık, şiddet gören ka-dınların sayısının da oldukça fazla olduğu vurgu-lanıyor ve mevcut yasaların kadına şiddet uygu-layanları cezalandırma konusunda yetersiz kaldığıbelirtiliyordu. Aile içi şiddetten dolayı Danimar-ka’da birçok kadın ve buna bağlı olarak birçok ço-cuk, hem fiziksel hem de ruhsal olarak hasar gö-rüyor. Şiddet görerek büyüyen çocuklar, ilerikiyaşlarında şiddete bağlı problemler yaşıyor.

Kadına yönelik ve aile içi şiddet konusundakiistatistikler dünya genelindeki insan hakları felâ-ketini açığa çıkarmakta. Her üç kadından en az biridövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da farklı birbiçimde tacize uğramış. Her sene 2 bin kadın Ka-dın Sığınma Merkezleri’ne yerleşiyor. Sığınma

Merkezi Organizasyonu’nun(LOKK) verilerine göre Dani-marka’da 2012 yılında 33 binçocuk ve 29 bin kadın şiddetemaruz kalmış. Türkiye’de iseher 10 kadından 4’ü, eşininveya birlikte olduğu kişininfiziksel şiddetine maruz kalı-yor.

Şunu da bilmekte faydavar ki, kadına yönelik şiddetkonusundaki raporlar genelde

gerçekleri yansıtmamakta, çünkü kadınlar utan-makta ya da kendilerine inanılmamasından, ken-dilerine karşı düşmanca tavırlar sergilenmesindenveya şiddetin daha da artmasından korkmakta.Dolayısı ile açıklanan bu istatiski rakamlar belki debuz dağının sadece görünen kısmı.

Son zamanlarda medya da aile içi şiddet ve ar-tan boşanma konularında daha hassas davran-maya başladı. Özellikle Türkiye’de bazı gazetelermeseleye dikkat çeken haberler yaparken, tel-evizyon kanalları da bu konuda duyarlılık göste-rip bazı televizyon programları yapmakta. ‘Evli-lik Okulu’ gibi programlar ile toplum ve özellikleaile bireyleri bilinçlendirilmeye çalışılmakta amayine de bu yapılanlar yetersiz kalmakta. Umarızbu mesele kısa vadede herkes tarafından kabuledilen bir hüvüyete bürünür. Yoksa yakında or-talık evlenip boşanmış gençlerden ve şiddetemaruz kalmış kadın ve çocuklardan geçilemezhale gelebilir...

Yazımızı Fethullah Gülen’in bu mevzudakiduyguları ile bitirelim isterseniz: “Yaşanan ailevîsıkıntıları, bilhassa kadınların maruz kaldıklarımağduriyetleri görüp duyduğumda çok üzülü-yorum. Günümüzde kadın, maalesef bir yandanbir kısım feministler tarafından putlaştırılmak is-teniyor ve bunun getirdiği fıtrata zıt bir kısım han-dikaplarla boğuşuyor. Öte yandan, bazı kimselerkadına hoyratça davranıyor; kendi bilgisizliklerini,boşluk ve zaaflarını bir hınç ve hışma çevirerekonun başına boşaltıyorlar. Bu durum öyle rikka-time dokunuyor ki, onların o rakik hâllerini gö-rünce ağlayasım geliyor. Annem gadre uğramış butürlü mazlum ve mağdurlar için ‘kanayak’ derdi.Eşinin kanına gireceksin, ondan sonra da tehditedeceksin. Bu olacak, kabul edilecek bir şey de-ğildir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu zulmüirtikâp edenler Allah’tan korkup tevbeye yönel-meli, başıını yere koyup af dilemelidirler. Resûl-iEkrem Efendimiz (s.a.v) ‘Veda Hutbesi’nde ha-nımlar için: “Onlar sizin nezdinizde emanettir.”buyurur. Onlara karşı söylenecek her türlü çirkinsöz, yapılacak her türlü çirkin muamele, çirkin ta-vır ve hâl ise emanete hıyanettir. O halde insan,doğru dürüst düşünmeli, doğru dürüst davranmalıve emanetullaha hıyanet etmemelidir.”

[email protected]

Evlilik Ehliyeti’miz var mı?

4 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYAKamil Subaşı

DANİMARKA HABER TURU

Yabancı inşaat işçileri ucuza çalışıyor

Danimarka’da çalışan yabancı işçilerin üçte biri hem düşük maaş alı-yor hem de tehlikeli bir iş ortamında çalışıyor. Üç yabancı inşaat sek-

törü çalışanından biri normalin altında maaş alıyor. Bu konu BAT Karte-li’nin kapsamlı olarak 950 aktif denetmen tarafından gelen bilgiye göre de-ğerlendirildi. Araştırma esnasında toplam bin 500 inşaata gidilmiş. Bu in-şaatların 625’inde yabancı işçiler çalışıyor. Toplamda ise bin 446 yabancıişçi var. Söz konusu inşaatlarda çalışan yabancı işçiler saatte 115 kron ka-zandığını anlatmıştı ki bu yalnızca taban ücreti. İnşaat denetimcileri, in-şaat alanlarının üçte birinde çalışma koşullarının kötü olduğunu ya da ciddiderecede riskli olduğu yönünde değerlendirdi. Vergi Dairesi’nin inşaatalanlarında tabela koyma zorunluluğu da dikkati çeken hususlar arasında.Bu tabelaların yüzde 60’ı eksik. BAT Karteli’nin Başkanı Peter HougaardNielsen, “Rakamlar, yabancı işgücü konusunda konulan hedeflere henüzuyulmadığını gösteriyor. Oysa anlaşmalarla doğru yolda gidiyorduk, an-cak bunlara uyulmadığı görülüyor” dedi.

Çağ değişti, çalışma ortamı değişmedi

Ugebrevet A4, Ulusal Araştırma Merkezi Çalışma Ortamı NFA’dan eldeedilen verilere göre 2002 yılından bu yana, çalışma ortamındaki fiziksel

yükü azaltacak iki önemli amaca ulaşılamadığını ortaya koyduğunu yazdı.Sigara içme politikaları, meyve tüketim politikası, ağır yük kaldırma so-runu, gürültü ve toz sorunları, on yıllık hedef dahilinde olsa da, Dani-markalıların kas ve iskelet sistemindeki sorunlarda bir adım bile ilerle-nemediğini ortaya koydu. Çalışma şartlarımızdan kaynaklanan bedenselağrılarımız 40 yıl önce nasılsa bugün de aynı durumda. Bu durumun ençok hissedildiği yer inşaat sektörü. Bina, tesis ve ahşap binalar karteli BAT’taçalışma çevresi uzmanı olan Ulrik Spannow yaptığı açıklamada “İş arka-daşlarımızdan çoğu, emeklilik yaşları gelmeden, eğitim aldıkları bubranşı bırakmak durumunda kalıyor. Bunun son derece endişe verici birdurum olduğunu düşünüyorum” dedi.

Hükümet okullarda aktivite saatlerini kaldırdı

Eğitim Bakanı Christine Antorini, sağ kanat partilerinden gelen baskı ne-deniyle aktivite saatlerini iptal etmeye karar verdiğini yazdı. Hükümet,

muhalefetle yapılan müzakerelerde, aktivite saatlerinin geri çekilmesiniönerdi. Alınan notta, okulun tam gün eğitim olarak tanımlanması yer aldıve ödev yardımı, hareket ve egzersiz desteği okulda verilmeye devam edi-leceğinin altını çizdi. Muhafazakar Parti hükümetin adımını pozitif ola-rak niteledi. Ancak pedagoji profesörü Niels Egelund, sağ kanat partile-rin aktivite saatleri konusunda neden bu kadar ürktüklerine bir anlam ve-remediğini söyledi. Egelund’a göre bu uygulamanın hem zayıf hem de iyiöğrencilerine faydası olacağını düşünüyor. Danimarka İşadamları Birliği,sağ partilerine verilen imtiyazdan dolayı kızgın. Eğitim Politikaları Şefi Jan-nik Schack Linnemann yaptığı açıklamada “O kadar söz konusu olan şeybir okul reformu değil okul uyum paketi” dedi.

Wifi router’de rasyon tehlikesi yok

Danimarka’da bir okulda yapılan bir araştırma, bir wifi- router’ın ya-nına yerleştirilen tere tohumlarının radyasyona maruz bırakılması ha-

linde öldüğünü yada büyümesinin durduğunu ortaya koymuştu. AncakDR Haberleri’nin görüşmüş olduğu uzmanlar, insanların radyasyon pa-niği yaşamalarına gerek olmadığını açıkladı. Bu konuda bir çok benzeraraştırma yapan Kopenhag Devlet Hastanesi (Rigshospitalet), KanserAraştırma Merkezi’nden Prof. Christoffer Johansen “Yapılan bilimsel araş-tırmalar, radyasyona maruz kalan insanlarda kronik sağlık sorunları ya-şandığını ispatlayabilmiş değil” dedi. Danimarka Teknik Enstitüsü’ndenuzman Michael Berger “Bir router’dan saçtığı radyasyon, tıpkı mikrodalgafırın gibi çalışıyor. Bu da radyasyonun yeterince güçlü olması halinde mikrodalga fırın gibi işlem görebileceği anlamına geliyor” dedi. Berger, “Ancakbir routerdan gelen radyasyon çok ama çok daha zayıf dolayısıyla bir bar-dak suyu bile ısıtması zor” dedi. İnsanlar genellikle kablosuz bir router’ayaslanıp yaşamadıkları için radyasyonun etkisi son derece düşük olur. “Benkendim başımdan bir kaç metre uzakta da olsa, çalar saat olarak kullan-dığım için cep telefonu ile yatıyorum.” şeklinde konuşan Michael Berger,“Başınızın etrafında 500 adet router olursa işte o zaman bir mikrodalgafırın etkisi sağlayabilirsiniz” dedi. Prof. Christoffer Johansen, dünya çapındacep telefonu, router ve bebek telsizlerinin neden olduğu etkilerin araştı-rıldığı bir çok araştırma yapıldığını söyledi. Ancak bu araştırmaların gü-lük hayatta maruz kaldığımız radyasyonun bir takım sağlık sonuçları do-ğurduğunu ispatlamadığını söyledi.

Aile hekimliğine alternatif yok

Bölgelerin, 1 Eylül itibarıyla işlerini bırakmakla tehdit eden hekimler ne-deniyle, ücretsiz hekim alternatifine ilişkin bir planı yok. Mevcut an-

laşmaya göre, hekimlerin en az altı ay öncesinde ihbar hakkı bulunduğuiçin en erken 1 Ocak 2014 tarihinde işlerini bırakabilecekler. Hekimlerle1 Eylül tarihinde anlaşmayı fesheden taraf, bölgelerin kendisiydi. Bu du-rum hükümetin, anlaşmanın 1 Ocak 2014 tarihine kadar uzatılmasını ön-gören yasa tasarısını sunmasına neden olmuştu. Ancak pratisyen hekimlerbu anlaşmaya dahil olmak istemiyor.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) ‘VedaHutbesi’nde hanımlar için: “Onlar

sizin nezdinizde emanettir.” buyurur.Onlara karşı söylenecek her türlü

çirkin söz, yapılacak her türlü çirkinmuamele, çirkin tavır ve hâl ise

emanete hıyanettir. O halde insan,doğru dürüst düşünmeli, doğru dürüstdavranmalı ve emanetullaha hıyanet

etmemelidir.

Page 5: ZAMAN 217 EGazete

5 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

YASİR ÖZKAN OSLO

1Norveç Dil ve Kültür Festivali ödül töreniiçin Norveç’e gelen eski milli futbolcu ve AK

Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, HıristiyanHalk Partisi Parlamento Başkanı Hans OlavSyversen ile birlikte birçok sevenleriyle bir arayageldi. Mangfold Huset Diyalog Derneği’nde ger-çekleşen programa ilginin yoğun olduğu gözlendi.

Milletvekili Hakan Şükür, program esnasındaSyversen’i Türkiyeye davet ederek, ‘’Kendisi dahaönce Türkiye’ye gelmiş. Fakat bu gelişinde ken-disini bizzat ben gezdirmek istiyorum.’’ tekli-finde bulundu. Hans Olav Syversen ise Şükür’ünbu teklifine ailesi ile beraber iştirak etmek istedi-

ğini söyledi. Hans Olav Syversen ifadelerinde, ül-keler arasında kurlulacak dostluğun ve kardeşliğin,yaşanılan toplumların kalitesini arttırmak içinönemli olduğunun altını çizdi.

Türkiyenin kısa sürede hızlı bir şekilde geliş-tiğine dikkat çeken Şükür, medeniyetler ittifakınıve ülkeler arası diyaloğa destek verdiğini ifade etti.İki ülke arasındaki ilişkiler için önemli çalışmalardabulunacaklarını aktaran Şükür, ‘’Türkiye, Norveçile birçok alanda işbirliği içerisinde. İki ülke ara-sındaki bağların daha da güçlenmesi gerekiyor.’’şeklinde konuştu. Öte yandan Şükür, program bo-yunca sevenlerin sorularını yanıtladı, hayatındanbazı kareler aktardı ve hayranlarıyla fotoğraf çe-kildi.

Hakan Şükür, program boyunca sevenlerin sorularını yanıtladı, hayatından bazı kareler aktardı ve hayranlarıyla fotoğraf çekildi.

Eski milli futbolcu Hakan Şükür,Oslo’da sevenleriyle buluştuNorveç Dil ve Kültür Festivali ödül töreni için Norveç’e gelen eski milli futbolcu ve AKParti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, bazı Norveçli yetkililerle de görüştü.

ZAMAN KOPENHAG

1Anadolu’yu Kopenhag’a taşıyan 4. Ana-dolu Kültür Günleri, 1-2 Haziran’da

Kopenhag Belediye Meydanı’nda yapılacak.Danimarka Türkiye İşadamları Derneği’nin(DATİAD) organize ettiği Anadolu KültürGünleri’yle ilgili konuşan Tertip Heyeti Baş-kanı Nail Ad, bu yıl geçen yıllara nazaran dahacoşkulu bir organizasyon yaptıklarını söyledi.Anadolu Kültür Günleri’nin organizasyo-nundan kesinlikle kar amacı gütmedikleriniifade eden Ad, giderlerin yüzde 90’ına yakı-nının Danimarka’da faaliyet gösteren Türkiyekökenli işadamlarının sponsorluğunda karşı-landığını söyledi.

Nail Ad amaçlarının, Anadolu’nun me-deniyetini, sevgisini, hoşgörüsünü içinde bu-lunduğumuz ülkeye taşıyıp, kültürel etkinlik-lerle birleştirip Türkiye’nin en güzel tanıtımınıyapmak olduğunu söyledi. Kesinlikle karamacı ile yola çıkmadıklarının altını çizenNail Ad, “Ancak bunu bir türlü anlatamıyoruz.Kültürün, ülkemizin tanıtılması için kar ama-cının olmaması gerektiğini bazıları anlamıyor.Kültürümüzü tanıtan, birlik ve beraberliğimiziarttıran bir organizasyonda kar amacı hesap-lanmaz” dedi. Bu yıl 4.’sü organize edilecekAnadolu Kültür Günleri’nde farklı etnik kö-kenlilerin kaynaşmasını sağladıklarına değinenNail Ad, Danimarka’da Türkiye’nin olumlu ta-nıtımını yaptıklarını ve ülkemizde gelişen çö-züm sürecine pozitif katkı yaptıklarını söyledi.

Anadolu’nun Kopenhag’a taşındığı orga-nizasyonda her yıl olduğu gibi bu yılda sema-zen, mehter ve halk oyunları olacak. Bu yılın

süpriz etkinliği ise adı son yıllarda depremleanılan Van’ın zengin kahvaltı kültürü olacak.Nail Ad, Van’ın kültürel zenginliklerinin yanı

sıra zengin kahvaltı kültürünün iki gün bo-yunca Belediye Meydanı’nda olacağını belirtti.Artık bir markaya dönüşen Anadolu KültürGünleri’nde bu yıl yine halkın sevdiği sanat-çılar sahne alacak. Nail Ad, sanatçıların isim-lerini açıklamadan önce şu değerlendirmeyiyaptı; ‘Hangi sanatçıları görmek istiyorsunuzşeklinde yaptığımız anketle isimleri belirledik.Görüştüğümüz hiçbir isimle ücret konuşma-dık. Ülkemizin tanıtımına katkı sağlamak is-teyen sanatçılarımız Türkiye’de aldıklarının çokaltında bir ücretle gelmeyi kabul ettiler. Ana-dolu Kültür Günleri’nin sanat dünyasındakiağırlığına konuştuğumuz sanatçılarda şahit ol-duk’ dedi. Bu yıl ilk gün sahneye sanatçı kişi-ğini beyefendi duruşuyla tescilleyen Uğur Işı-lak ve kendi kültürel değerlerinden kopmayanrapçı Sagopa Kajmer sahneye çıkacak. İkincigün Türkçe ve Kürtçe türkülerle Gökmen, po-püler grup Gripin ve kendisi de Avrupalı Türkolan Kubat sahne alacak. İstanbul BüyükşejirBelediye mehter ve semazen grubu da Ko-penhag’da unutulmaz dakikalar yaşatacak.

Nail Ad, gerek Yurtdışı Türkler Başkanlı-ğı’ndan gerekse de Kültür Bakanlığı’ndan ye-terli destek görmediklerini, asıl üzüldüklerinoktanın ise yaptıkları müracaata olumlu veyaolumsuz cevap alamamak olduğunu söyledi.“Biz yola çıkarken hiç bir kurum veya kuruşundesteğine güvenmedik” diyen Nail Ad, önü-müzdeki yıl Anadolu Kültür Günleri’ni aynıkonsepte Kopenhag ve Arhus’ta yapmayıplanladıklarını sözlerine ekledi.

Anadolu Kültür Günleriiçin heyecan doruktaAnadolu’yu Kopenhag’a taşıyan 4. Anadolu Kültür Günleri, 1-2 Haziran’da Kopenhag BelediyeMeydanı’nda yapılacak.

Anadolu Kültür Günleri’nin organizasyonundan kesinlikle kar amacı gütmediklerini ifade eden Tertip Heyeti BaşkanıNail Ad, giderlerin yüzde 90’ına yakınının Danimarka’da faaliyet gösteren Türkiye kökenli işadamlarınınsponsorluğunda karşılandığını söyledi.

Page 6: ZAMAN 217 EGazete

6 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1Sol koaliyon hükümeti, Dani-marka vatandaşlığına geçişin

önündeki bazı sert engelleri kaldırdı.Hükümet partileri ile Birlik Listesi ara-sında varılan mutabat, 15 Haziran’danitibaren yürürlüğe girecek. Vatandaşlığageçişteki en büyük engel olan dil yeter-lilik belgesi Dansk 3’ten Dansk 2’yedüşürüldü. Tasarının mimarı Adalet Ba-kanı Morten Bödskov, yapılan değişik-lik ile vatandaşlığa geçişin normal dü-zeye indirildiğini söyledi.

Liberal – Muhafazakar koalisyonhükümeti döneminde aşırı sağ Dani-marka Halk Partisi’nin desteğiyle Dani-marka, Avrupa’nın en sert yabancılar ya-sasını uygulayan ülke olmuştu. Ülkeyegöçmen girişinin kapısı adeta kapatılır-ken, vatandaşlığa geçişte aşılmaz engel-ler çıkarılmıştı. Eylül 2011’de iktidara ge-len sol koalisyon, sert yabancılar yasa-sında ciddi bir değişiklik yapmazken, ül-kede bulunan etnik kökenliler lehinde ilkönemli değişikliği Danimarka vatan-daşlığına geçiş kurallarını değiştirerekyaptı. İktidar partileri Sosyal Demo-kratlar, Radikal Parti ve Sosyalist HalkParti koalisyonu dışardan destekleyenBirlik Listesi’yle anlaşarak, vatandaşlığa

geçişin kurallarını hafifletti.Adalet Bakanı Morten Bödskov ile

Birlik Listesi politik sözcüsü JohanneSchmidt-Nielsen arasındayürütülen müzakerelersonunda, Dani-marka vatan-daşlığa geçişiçin ara-n a nd i l

bilgisis e v i y e s iDansk 3’tenDansk 2’ye düşü-rüldü. Morten Bödskov,dil sınavının oldukça zor ol-duğunu belirterek, ‘Yıllarca Da-nimarka’da yaşayan ve ülkeye en-tegre olan insanlara zor bir dil sınavıylavatandaşlığın önünü kapatmanın doğruolmadığını gördük’ açıklamasını yaptı.Daha önce yürürlükte olan; vatandaşlığageçmeden önce 5 yıl sosyal yardım al-madan geçinme şartı, 2,5 yıla düşü-rüldü. Vatandaşlık Testi’nde de önemli

değişiklik yapılacak. Gün-cel ol-

mayankonulardan seçilen

ve bir çok Danimarka-lının bilmesinin imkansız

olduğu sorulardan oluşan VatandaşlıkTesti yeni dönemle birlikte tarihe karı-şacak. Test devam edecek ancak sorulardaha kolay olacak, güncel ve aktüel ko-

nulardan oluşacak. Yeni VatandaşlıkTesti Haziran 2014’te yürürlüğe girecek.

Yapılan bir başka değişikle ile psi-kolojik ve fiziksel sorunu olanlaravatandaşlığa geçişte bazı ayrıla-calıklar sağlanacak.

Çifte vatandaşlık 2013-14 yasamayılında gündeme gelecek

Adalet Bakanı Morten Böds-kov, yeni yasa ile ülkeye entegre ol-muş etnik kökenlileri vatandaşlıkile ödüllendireceklerini açıklarken,Birlik Listesi politik sözcüsü JohanneSchmidt-Nielsen sağ koalisyon hü-kümeti zamanında yürürlüğe giren,insani olmayan yasayı değiştirdikleriiçin mutlu olduklarını ifade etti. MortenBödskov, Danimarka’da doğan etnikkökenlilerin vatandaşlığa geçmesi du-rumunda çifte vatandaş olmaları yö-nünde çalışmaların devam ettiğini, her-kesi ilgilendiren çifte vatandaşlık konu-sunun ise Meclis gündemine 2013-14yasama yılında geleceğini söyledi. 27Avrupa Birliği ülkesinden 22’sinin çiftevatandaşlığa izin vermesine rağmen,Danimarka’da bunun uygulanıyor ol-maması da kamuoyu tarafından ciddieleştiriliyordu.

Hükümet partileri ile Birlik Listesi anlaştı

Danimarka vatandaşlığınınönündeki sert engeller kalktıHükümet partileri ile Birlik Listesi arasında varılan mutabat, 15 Haziran’dan itibaren yürürlüğe girecek.Vatandaşlığa geçişteki en büyük engel olan dil yeterlilik belgesi Dansk 3’ten Dansk 2’ye düşürüldü.Vatandaşlığa geçmeden önce 5 yıl sosyal yardım almadan geçinme şartı, 2,5 yıla düşürüldü. VatandaşlıkTesti’nde de önemli değişiklik yapılacak.

Adalet BakanıMorten Bödskov,yeni yasa ile ülkeyeentegre olmuşetnik kökenlilerivatandaşlık ileödüllendirecek-lerini açıklarken,Birlik Listesi politiksözcüsü JohanneSchmidt-Nielsensağ koalisyonhükümetizamanındayürürlüğe giren,insani olmayanyasayıdeğiştirdikleri içinmutlu olduklarınıifade etti.

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Kuruluşundan sonra kısa bir süre zar-fında Norveç’in birçok şehrinde aktif

hale gelmeyi başaran Çevreci Yeşiller PartisiBaşkanı Harald August Nissen Zaman’a ko-nuştu. Başkan Nissen, partinin, İsveç, Finlan-diya ve Almanya’da faaliyet gösteren diğerçevreci partilerin bir parçası olduğunu kayde-diyor.

Partinin, uluslararası arenada faaliyet gös-terdiğini hatırlatarak, ‘’Bu oldukça doğal birşey; çünkü doğa ve çevre bizim alanımıza gi-riyor. Ana misyonumuzda çevreci bir bakışaçısı yatıyor. Olayları çevreye göre değerlen-diriyoruz. Çevre sorunları, uluslararası birproblem. Aynı zamanda sosyal, eşitlik ve in-san hakları gibi meselelerle de ilgileniyoruz’’diyor.

Başkana göre, parti yeni kurulmasınarağmen oldukça hızlı gelişiyor. Nedenini ise,çevreci olmalarına bağlıyor. Kendilerindenhariç hiç bir partinin bu kadar hızlı gelişme-diğini söylüyor. Mecliste şimdilik milletve-killeri yok. Ancak bu sene, bu konuda ol-dukça umutlu olduklarını, bel bağladıklarışehrin ise Oslo olduğunu duyuruyor. Meclisevekil kazanmanın en önemli yolun, iyi birperformanstan geçtiğine inanıyor.

2013 seçimlerinde en önemli misyonları-

nın iklim değişimlerine ilişkin olacağını ak-taran Çevreci Yeşiller Partisi Başkanı HaraldAugust Nissen, konuyla ilgili sözlerini şöylesürdürüyor: ‘’Norveç enerji açısından ol-dukça zengin bir ülke. Bu enerji kaynakala-rını iyi değerlendirmemiz lazım. Yurt dışınaenerji de ihracat edilebilir. Bugün küresel ısın-maya karşı önlemler almamız lazım. Norveçküçük bir ülke olduğu için dünyayı değişti-remeyiz; ancak dünyaya model bir ülke ola-biliriz. Bunun için de her türlü fırsata sahibiz.Bu yüzden de bundan sorumluyuz.’’

Nükleer enerjinin ülke için pek aktüel birmesele olmadığını ifede eden başkan, bununbelli başlı nedenlerinden en önemlisini, Nor-veç’in farklı (dalga,su, rüzgar) enerji kaynak-larına sahip olması şeklinde açıklıyor. ‘’Nük-leer enerji santralleri güvenilir; fakat asılproblem nükleer atıklarda.’’ ifadelerini kul-lanan Nissen, nükleer enrjiye geçildiği tak-tirde bu sorunun yaşanacağını vurguluyor.

Aynı zamanda bir müzisyen ve aktivistolan Çevreci Yeşiller Partisi Başkanı HaraldAugust Nissen, yeni seçimlerde hükümetinbüyük ihtimalle değişeceğini söylüyor veparti olarak kısa zamanda mecliste olmakis-tediklerini belirtiyor. Nissen, mecliste çevrecibir parti olmasının, çevre problemleriyle dahaçok ilgilenilmesi anlamına geldiğini savunu-yor.

Çevreci Yeşiller Partisi Başkanı Harald August Nissen:

Norveç, enerjisini sadece petrole harcamamalı

Çevreci Yeşiller Partisi BaşkanıHarald August Nissen, nükleer enerjisantrallerinin güvenilir olduğunu;fakat, asıl problemin nükleeratıklarda yattığını kaydetti.

Page 7: ZAMAN 217 EGazete

7 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

BASRİ DOĞAN AMSTERDAM

1AK Parti Bursa Milletvekili, Milli Sa-vunma Komisyonu Üyesi ve Avrupa

Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubutemsilcisi Tülin Erkal Kara, yurt dışındaki be-delli askerlik ücretinin yüksek olduğunu ve bukonuda yeniden bir düzenleme yapılacağınısöyledi.

Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açıkla-mada bulunan Milletvekili Kara, "Mecliste ikikomisyonun yanı sıra Milli Savunma Komis-yonu Üyesiyim. O komisyonda 3 bayan mil-letvekiliyiz. Diğer bütün bireyler erkelerdenoluşuyor. Belki şaşıracaksınız ama şimdi as-lında ben de yurt dışında bedelli askerliğe sonderece karşıyım. Yurt dışındaki bu bedelin düş-mesi için elinden gelen yapanlardan biriyim.Nedenine gelince bu bedelin gerçekten sonderece yüksek olduğu. Sayın bakanımızı da ile-tildi. Yurt dışında son öğrendiğim olaylar ger-çekten çok üzücü. Çünkü vatandaşlarımızın birçoğu da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığın-dan çıkmak üzereler. Bu gerçekten benimüzülerek karşılayacağım bir durum. Elimizdengelen bütün çalışmayı yapacağız ve o rakamındüşeceğini söyleyebilirim. Burada yeniden birdüzenleme olacak. Avrupa'daki gençlerimiz bukonuda müsterih olsunlar. Yeter ki, Türk va-tandaşlığından çıkmasınlar. Gerçekten aksidurum olur ise biz çok üzülürüz. Emin olun ki,bu konuda kesin bir düzenleme geleceği müj-desini vermek istiyorum." dedi.

"AVRUPA HİÇ BİR ZAMAN AĞLAMA DUVARIDEĞİLDİR"

Avrupa'da doğmuş, yetişmiş ve o değer-

leri çok iyi bilen bir milletvekili olarak muha-lefet başkanı ve milletvekillerinin Türkiye'yi şi-kayet etmelerinden dolayı üzüldüğünü belir-ten Kara, sıkıntıların çözüm yerinin Türkiye'demeclis olduğunu söyledi. Kara, "Sıkıntımı var.Gelin bunu masaya yatıralım. TBMM bizimçözüm mercimizdir. Ama maalesef bu noktadamuhalefet bunu yapmadığı gibi sürekli Avrupaülkelerine Türkiye'yi şikayet ediyor. Geçenhafta Sosyalist Parti Genel Başkanı HannesSwoboda Kılıçdaroğlu'nu tersledi. Niye o gö-rüşmeyi terk etti? Neden o toplantıdan ayrıldı?

Türkiye Başbakanını, Esed'e benzettiği için.Aslında Sayın Swoboda sorunların yeri burasıdeğil diyor. Tarihi bir mesaj ve ders veriyor Sa-yın Kılıçdaroğlu'na. Muhalefet bunu anla-madıktan sonra bu ders vermek neye yarar ki.Yani orası mıdır Türkiye'yi şikayet etme yeri.Sayın Kılıçdaroğlu'nu son derece esefle kını-yorum. Gerçekten büyük bir gaf yaptı. Ben as-lında Sayın Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsamAvrupa'ya bir daha ayak basmam. Bu kadarrezil olunduktan sonra gitmem bir daha.Çünkü Avrupa Parlamentosu'ndan kovuldu-

nuz. Yani o toplantıdan kovuldular. Bunu buşekilde algılamaları gerekiyor. Güzel şeylerianlatmak istemiyorsanız, bari kötü şeyleri if-tira vari olayları orada dile getirmeyin. Sorun-ların çözüm mercii Türkiye'dir. Avrupa değil-dir. Avrupa hiç bir zaman ağlama duvarı de-ğildir." şeklinde konuştu.

"SÜREÇ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE İLERİLİYOR"Türkiye'deki çözüm süreci hakkında bilgi

veren milletvekili Kara, kalıcı bir şekilde busorunun çözülmesi adına toplumda bir ka-bullenmenin oluştuğunu söyledi. Kara, "Hiçbirimiz insanların ölmesini istemiyor. Bütünbireylerin hepimiz için büyük bir değeri var.Bütün insanlar bizler için çok çok önemli. Birvatandaşımızın burnunun kanaması demekkendimizin burnunun kanaması demektir.Biz hükümet olarak o minvalle yola koyulduk.Çözüm sürecine baktığımız zaman, gerçek-ten Türkiye'de son 30 yılda Türkiye terör be-lasından çok çekti. Çok canlar feda edildi. 40binin üzerinde insan yaşamlarını yitirdi. Helebunların içinde bebekler, kadınlar ve yaşlılarvar. Daha da önemlisi bu yitirilen canların birçoğu da Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daninsanlarımız. Onların savunduğu Kürt halkı-nın misyonunu yükseltmekti. Ama en çokonlar öldürülüyordu. Bu nasıl bir anlayıştır. Bunasıl bir durumdur. Terörün olduğu bir yeredoğal olarak işadamlarımız bir yatırım yap-mak istemiyorlardı. O bölgelerde ülke olarakbölgelerde bayağı sıkıntılar yaşadık. SayınBaşbakanımızın inisiyatifi ile hükümetimiz buçözüm sürecini başlattı. Süreçte gayet başa-rılı bir şekilde işliyor ve ilerliyor." ifadelerinikullandı.

Yurt dışındaki Türklere müjde

Bedelli askerlik ücretine düzenlemeAk Parti milletvekiliTülin Erkal Kara

Page 8: ZAMAN 217 EGazete

8 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

EMRE OĞUZ KOPENHAG

1Yunanistan’da 77 yaşındaki emekli ec-zacı Dimitris Hristulas, 2012 yılı Nisan

ayında Atina’nın ünlü Sintagma Meyda-nı’nda başına kurşun sıkarak intihar etti. Birçocuk babası olan Hristulas, intihar mektu-bunda şu ifadelere yer verdi: “Hükümetayakta kalma şansımı yok etti. Çöplerden yi-yecek toplayacak duruma düşmeden onu-rumla ölmeyi seçiyorum...”

Avrupa’da 2011 yılında İrlanda ile başlayanve kısa sürede önce Yunanistan daha sonra daPortekiz, İspanya, İtalya gibi ülkelere sıçrayanekonomik kriz etkisini devam ettiriyor. Birçokülkede kaydedilen resesyon alametleri baştaEuro bölgesi olmak üzere bir bütün halindeAvrupa Birliği’nin geleceğini tartışmaya açıyor.İngiltere’de kamuoyu bir süreden beri ABüyeliğinden çıkıp çıkmamayı tartışıyor. Baş-bakan David Cameron’un ilk fırsatta konuyureferanduma taşıyacağından kimsenin şüphesiyok.

Öte yandan ekonomik sıkıntılar dolayısıylayaşanan intihar vakaları hızla artıyor. İstatis-tikler, Yunanistan’da geçtiğimiz yıl yaşanan in-tihar vakalarının bir önceki yıla oranla yüzde40 daha fazla olduğunu gösteriyor. Ekonomikkrizin bir diğer yan etkisi toplu göçler. 2012 yı-lında Portekiz’de 100 bin, İrlanda’da 87 bin,Yunanistan’da ise 1 milyon kişi ülkesini terkederek değişik ülkelere göç etti. Dünyanın enmüreffeh birliği içten içe kaynıyor. Birçok ül-kede orta sınıf isyan etme noktasına geldi. An-

cak bu tablonun sadece görünen yüzü. Arkatarafta ise; vergi cenneti olarak bilinen ülkelerekaçırdıkları paralarla gününü gün eden burjuvasınıfı yer alıyor. İngiltere merkezli uluslararasıyardım kuruluşu Oxfam’ın verilerine göre;Avrupa genelindeki varlıklı kişiler toplam 14trilyon Euro’yu vergi cenneti olarak bilinen ül-

kelerde saklıyor. Bu rakam AB dahil dünya ça-pında yaşanan aşırı yoksulluğu iki kez ortadankaldırmaya yetebilir. Oxfam Başkanı NataliaAlonso, durumun vehametini şu cümlelerleifade ediyor. “AB liderleri, gözlerinin önündenkaçırılarak vergi cennetlerinde saklanan para-nın miktarına baktıklarında bu duruma bir ön-

lem almamak için hiçbir bahane bulamaya-caklar.”

Mevcut durum Avrupalı liderleri de ür-kütmüş durumda. Zira bahsedilen rakamlargerçekten dudak uçuklatacak cinsten. Bu yüz-den, 22 Mayıs’da Brüksel’de gerçekleştirilenAB liderler zirvesinin birinci gündemi vergi ka-çakçılığı oldu. Zirve öncesinde bir açıklama ya-pan Avrupa Birliği Konseyi Başkanı HermanVan Rompuy, AB’nin vergi kaçakçılığı ve yan-lış vergi politikaları nedeniyle uğradığı zararın‘yılda’ 1 trilyon Euro olduğunu söyledi. Bumiktar Avrupa’nın en büyük 5. ekonomisi du-rumunda olan İspanya’nın Gayri Safi YurtiçiHasıla’sının (GSYH) neredeyse tamamına,halihazırda çok ciddi bir ekonomik kriz yaşa-yan Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne verilmesikararlaştırılan borcun ise 100 katına denk ge-liyor.

Brüksel’de gerçekleştirilen liderler zirvesisonrasında AB genelinde vergi kaçakçılığınınönüne geçilmesi için bir takım önlemlerin alın-ması kararlaştırıldı. Bu önlemlerin başındaAB genelinde geçerli olacak ‘bilgi paylaşım sis-temi’ yer alıyor. Bu sistem sayesinde, AB içe-risindeki herhangi bir ülke vatandaşlarının ABüyesi diğer ülkelerdeki banka hesaplarıyla il-gili bilgileri talep edilebilecek. Üye ülkeler debu bilgileri vermekle yükümlü olacak. Hali-hazırda vergilerin son derece yüksek olduğuDanimarka, İsveç, Belçika gibi ülkelerde ya-şayan çok sayıda işadamı paralarını vergilerinnispeten daha düşük olduğu ülkelerde saklı-yor. Özellikle İngiltere’nin (Birleşik Krallık)

Avrupalı zengine kriz bahanevergi cennetleri şahaneAvrupa’da 2011 yılında başlayan ekonomik kriz etkisini devam ettiriyor. Birçok ülkede orta sınıf isyanetme noktasına geldi. Ancak bu tablonun sadece görünen yüzü. Arka tarafta ise; vergi cennetiolarak bilinen ülkelere kaçırdıkları paralarla gününü gün eden burjuva sınıfı yer alıyor.

Yunan Dimitris Hristulas, geçen yıl ekonomik krizi intiharla protesto etmişti

Page 9: ZAMAN 217 EGazete

9 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYAvergi cenneti olarak bilinen deniz aşırı ülkeleribu işadamlarına büyük bir kolaylık sağlıyor.

Başta Almanya Başbakanı Angela Merkelolmak üzere birçok Avrupalı lider bu yüzdenbirlik dışındaki ülkelerin de bu sisteme dahilolmasını istiyor. Zirve sonrasında bir açıklamayapan Merkel, söz konusu sistemi bilgi payla-şım sistemini “AB’nin geleceği için büyük biradım olarak” olarak değerlendirerek söz ko-nusu sistemin üçüncü ülkelerle yapılan anlaş-malarla genişletileceğini vurguladı.

Zirve öncesinde en çok merak edilenkonu; Avrupalı zenginlerin AB içerisinde vergicenneti olarak bilinen Avusturya, Malta, Kıb-rıs Rum Kesimi ve Lüksemburg’un bilgi pay-laşım sistemine destek verip vermeyeceğiydi.Zira bu ülkeler uzun zamandan beri “kişiselbilgilerin korunması yasası” ve “sırdaş hesapyasasına” atıfta bulunarak bilgi paylaşım sis-temine karşı çıkıyordu. Ancak geçtiğimiz haftaiçerisinde konuyla ilgili bir açıklama yapanAvusturya Başbakanı Werner Faymann, ya-bancıların banka hesaplarına ilişkin bilgilerinAvrupa Birliği’ne verileceğini ve bilgi paylaşımsisteminin parçası olacaklarını açıkladı. Avus-turya’da başta Doğu Avrupa ülkeleri olmaküzere çeşitli AB ülkelerinde yaşayan zengin-lerin banka hesabı bulunduğu ve bu sayedekendi ülkelerindeki yüksek vergilerden kaç-tıkları belirtiliyor.

Uluslararası firmaların adı vergi kaçakçılığıylaanılıyor

Avrupa Birliği içerisinde son dönemdeçok sayıda uluslararası firmanın adı vergi ka-çakçılığıyla birlikte anılmaya başladı. Bu fir-malar arasında; Google, Apple, Amazon gibidev firmalar da yer alıyor. Söz konusu firma-ların, gelirlerinin büyük kısmını vergi cennetiolarak ifade edilen ülkelerde gösterdiği ve busayede AB içerisinde normalden çok daha dü-şük vergi ödediği ifade ediliyor. 2011 yılında İn-giltere’de (Birleşik Krallık) 2,6 milyar sterlin ge-lir elde eden Google’ın 224 milyon sterlin vergiödemesi gerekirken sadece 6 milyon sterlinvergi ödemesi, kamuoyunda büyük tartışma-lara neden oldu. İngiliz Parlamentosu KamuHarcamaları Komitesi Başkanı MargaretHodge, Google’ı etik olmayan dolambaçlıyollara tevessül etmekle suçladı. İngiltere’devergi kaçırmakla suçlanan bir diğer uluslararasıfirma Amazon. 2012 yılında İngiltere’deki ti-caret hacminin 4,2 milyar sterlin olduğu ifadeedilen Amazon’un bunu 320 milyon olarakgösterdiği ve sadece 3,2 milyon sterlin vergiödediği belirtiliyor. iPhone ile büyük bir çıkışyakalayan Apple’ın ise İrlanda üzerinden vergikaçırdığı ifade ediliyor. Londra yönetimi, sözkonusu haberlerin kamuoyuna yansımasındansonra harekete geçerek Bermuda ve CaymanAdaları gibi denizaşırı ülkeleriyle bilgi payla-şım konusunda iş birliğini arttıracağını belirtti.

Benzer tartışmalar Fransa’da da yaşanıyor.Özellikle eski Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac’ınvergi yolsuzluğuna karıştığını itiraf etmesininardından başlayan tartışmalar CumhurbaşkanıFrancois Hollande’i sert önlemler almaya zor-ladı. Bundan böyle bakan olacak politikacıla-rın sıkı denetimlerden geçirileceğini ifadeeden Hollande, vergi cenneti olarak bilinen ül-keleri ise; her yıl düzenli olarak yayınlayacak-ları kara liste ile ifşa etmekle tehdit etti. Hol-lande, Brüksel’deki zirve sonrasında yaptığıaçıklamada ise; “Bazı firmaların mevcut yasaldurumdan istifade ederek sürekli vergi öde-mekten kaçmasını kabul edemeyiz. Avrupagenelinde koordine olmalı, yasalarımızıuyumlu hale getirmeli ve bu sorunu çözmekiçin stratejiler üretmeliyiz.” diyerek uluslararasıfirmalara yüklendi. Hollande, bilgi paylaşımsisteminin ise bu yolda atılmış önemli biradım olduğunu savundu.

Bu arada bilgi paylaşım sisteminin en er-ken yıl sonu itibariyle çalışmaya başlayabile-ceği ifade ediliyor. Söz konusu sisteminAB’deki vergi kaçakçılığını ortadan kaldırabi-leceğini söylemek için henüz çok erken. An-cak başka bir ülkede banka hesabı bulunan ABvatandaşlarının huzurunun bozulduğu birgerçek.

ERDAL ÇOLAK KOPENHAG

1Sosyal Demokrat Parti, Radikal Parti ve Sosyalist HalkParti’den oluşan hükümetin, Birlik Listesi’yle yürüt-

tüğü işsizlik parası yardımı görüşmeleri anlaşmayla so-nuçlandı. Başbakan Helle Thorning-Schmidt’in “Uzun sü-redir tartışma konusu olan işsizlik yardım parası konusundaçalışmalarımızı bitirdik” söyleminden sonra, İçişleri ve Eko-nomi Bakanı Margaret Vestager ve Maliye Bakanı BjarneCorydon, işsizlik yardım parası (dagpenge) ile ilgili yeni yol

haritasını hükümetadına basın toplan-tısı yaparak açıkladı.Hükümetin işsizlikparası yardımı pa-ketinin, işsiz bin-lerce insan yararınasosyal yardım sis-temi sağlamak içintasarlandığı ifadeedildi.

İşsizlik YardımDernekleri Birli-ği’nin (A-kasse) sonraporuna göre, buyılın ilk ayında 9 bin600’e yakın işsiz, iş-sizlik parası hakkınıkaybetti. Yetkililerhükümetin acil iş

bulma, yeni işyeri oluşturma ve eğitim programları ön-lemlerine rağmen yılın ilk yarısında olumsuz durumun de-vam etmesi, bu rakamın 30 bini de aşacağı ön tahminininyapılmasına neden oldu.

Hükümet ve Birlik Listesi işsizlik yardım parası konu-sunda uzlaşmaya vardı. Birlik Listesi ve hükümetin işsiz-lik paketi üzerinde anlaşmasından dolayı, erken emekliolan 2 bin 850 kişinin gelir durumunda beklenmedik dü-şüş yaşanacağı ifade edildi. Hükümet işsizlik yardımı almasüresi dolduğu için parası kesilecek işsizleri kurtarmak için2015 yılında 72 milyon kron ve 2016 yılında 275 milyon öde-nek ayıracak. Yardım paketi, ekonomik yardımları kesile-cek işsizlere, iş imkanı oluşturmak için kullanılacak. Önü-müzdeki günlerde paraları kesilecek işsizler hemen bele-diyelerin iş bulma daireleri ve sendikaların işsizlik yardımıkasalarına çağrılacak ve kendilerine yeni iş imkanı veya stajyeri sağlanacak.

Önümüzdeki günlerde paraları kesilecek işsizler hemen belediyelerin iş bulma daireleri ve sendikaların işsizlik yardımı kasalarına çağrılacak vekendilerine yeni iş imkanı veya staj yeri sağlanacak.

İşsizlik parası görüşmelerianlaşmayla sonuçlandıİçişleri ve Ekonomi Bakanı Margaret Vestager ve Maliye Bakanı BjarneCorydon, işsizlik yardım parası (dagpenge) ile ilgili yeni yol haritasını,hükümet adına basın toplantısı yaparak açıkladı.

1 Ocak 2014’ten itibaren yürürlüğe girecek olan yeniişsizlik yardım parası paketinin ana maddeleri şöyle:

İşsizlik parası alacak kişiler, 1 ocak 2014’ten itibarençocuk sahibi değil iseler en yüksek işsizlik yardım parasıyüzde 60; eğer işsizlik parası alacak kişiler çocuk sahibiise alabilecekleri en yüksek işsizlik parası yüzde 80’dir.

Yeni paket 1 Ocak 2014’ün ilk altı ayında işsizlik yar-dım parası ve eğitim yardım parası (SU) hakkını kaybe-denler için geçerli.

1 Ocak 2014’ün ilk altı ayında itibaren işsizlik para-sını kaybedenler için bir yıl üç ay uzatılması hakkı veri-lecek.

Yeni işsizlik paketi ile işsizlik parası alma hakkı yak-laşık olarak dört yıla çıkarılmış oluyor.

AK-Samvirke, hükümetin acil iş bulma, işyeri oluş-turma ve eğitim programları düzenleyecek.

1 Ocak 2014’ün ilk altı ayında itibaren işsizlik para-sını kaybedenlere bir ay içerisinde resmi özel kurum vekuruluşlarda geçici iş alanları, iş kursları ve meslekedindirme kursları verilecek.

İşsizlik parasını kaybedip, okuma yazma bilmeyen ki-şilere okuma yazma kursu verilecek.

İşsizlik parasını kaybedip eğitimli veya eğitimsizolanlara sekiz haftalık kurs alma hakkı verilecek.

Başbakan HelleThorning-Schmidt

Brüksel’degerçekleştirilenliderler zirvesisonrasında ABgenelinde vergikaçakçılığınınönüne geçilmesiiçin bir takımönlemlerinalınmasıkararlaştırıldı. Buönlemlerin başındaAB genelindegeçerli olacak ‘bilgipaylaşım sistemi’yer alıyor.

Page 10: ZAMAN 217 EGazete

10 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

İBRAHİM KAYA ATİLA ALTUNTAŞ STOCKHOLM

1Stockholm’ün Husby banliyö-sünde polisin, elinde bıçak ol-

duğu iddia edilen yaşlı bir kişiyi öldür-mesinin ardından başlayan banliyö is-yanlarının giderek yayılması ülkede en-dişe meydana getirdi. Husby’de polisekarşı taşlı saldırı ve araç kundaklama ilebaşlayan şiddet ve sabotaj olaylarıStockholm’de göçmenlerin yoğun ya-şadığı banliyölerden sonra başkente160 kilometre uzakta olan Örebro şeh-rine de sıçradı. ABD ve İngiltere’ninStockholm Büyükelçiliği vatandaşlarınaolayların meydana geldiği banliyöleregitmemeleri yönünde uyarıda bulunur-ken şiddet olayları Türklere ait cami-lerde, cuma namazının ardından oku-nan bir bildiriyle kınandı, Türkiye kö-kenli toplum olaylara karışmama ko-nusunda uyarıldı.

Göçmen kökenlilerin yoğun yaşadığıbanliyölerde yaşları 12-17 arasında de-ğişen gençlerin polise tepkisi, bir süredirStockholm sokaklarında araç ve binala-rın ateşe verilmesiyle kendisini gösteri-yor. Stockholm’ün 20’ye yakın göçmen-yoğun bölgesine yayılan şiddet olayla-rında Rinkeby’de 4 araba ateşe verilir-ken, Alvsjö’de polis binası ateşe verildi.Kista’da küçük bir polis karakolu ateşeverilirken, Vällinby’de kalabalık bir gruptaşlarla polise saldırdı. Husby’de 150kişilik bir grup polisle çatıştı. Kamu bi-nalarına, karakollara, okullara ve resto-ranlara saldırılar düzenlendi. GüneydekiHägsatra semtinde devriye görevi yapanpolislerin bulunduğu araç, taşlı saldırıyahedef oldu. Rågsved semtinde ise poliskarakolu kundaklandı. Yüzü maskeligöçmen gençlerin başkentin güneyin-deki Skogås semtinde de bir restoranıateşe verdiği açıklandı. Saldırılarda biriağır üç polis yaralandı. Göçmen kökenligençler, İsveç polisinin kendilerine, ırkçıve aşağılayıcı ifadeler kullandığını veinsan haklarına aykırı davrandığını be-lirtirken emniyet yetkilileri ise, isyancıgençlerin, medyanın gösterdiği ilgidencesaret bularak şiddet eylemlerini artır-dıklarını savunuyor.

İsyan çıkaranlar birer birer yakalanıyorBaşbakan Fredrik Reinfeldt Stock-

holm banliyölerinde patlak veren şiddetve sabotaj olaylarının toplumu şiddet iledeğiştirmek isteyen gençlerin işi oldu-ğunu belirtirken toplumu değiştirmekiçin şiddet çözüm değil diye konuştu.Entegrasyon Bakanı Erik Ullenhag iseolayların küçük bir azınlığın işi oldu-ğunun altını çizerken çoğunluğun şid-det olaylarını tasvip etmediğini söyledi.

Bu arada Stockholm’de isyan çıka-ranlar birer birer yakalanıyor. Söz ko-

nusu şiddet olaylarına karıştıkları id-diasıyla 29 kişinin gözaltına alındığıbildirildi. Saldırı olaylarıyla ilgili soruş-turmayı yürüten Savcı Charlotta Stege,yaptığı açıklamada, olayların organizebir şekilde gerçekleştirildiğiyle ilgili birizlenim edinmediğini kaydetti. Alınanbilgiye göre, göçmen mahallerinde 19Mayıs Pazar gününden bu yana polisesaldırı, ardından okul ve karakollarıkundaklamayla devam eden olaylarakarıştıkları iddia edilen 29 zanlı gözal-tına alındı. Silahlı ve bıçaklı şiddet olay-

larına karışmak, polise saldırı ve hırsız-lık suçlarından sabıkalı 20 yaşındaki 4zanlı çıkarıldıkları mahkemece tutuk-landı. Gözaltına alınanlar arasında yaş-ları 19’a kadar olanların tutuklanma-yacağı, bunun yerine tedavi ve bakımevlerine sevk edilecekleri bildirildi.

Camilerde olayları kınayan bildiriokudundu

İsveç’te bir göçmenin polis tarafın-dan vurulmasıyla patlak veren olaylarTürklerin yoğun olarak devam ettiği ca-milerde cuma namazının ardındanokunan bir bildiriyle kınandı. BaşkentStockholm’de Fittja ve Rinkeby’dekicamilerde görevli Türk imamlar, hut-beden sonra olayları kınayan bildiriokudu. Söz konusu açıklamada yaşa-nan olaylara karşı toplumun dikkatliolunması istendi. Toplumun huzuru-nun bozulmasının İslam dini açısındanda tasvip edilmediğine dikkat çekilir-ken, “Stockholm’de daha çok göçmenmahallelerinde yaşanan, araçlara, okulve polis binalarına yönelik saldırılarıTürkiye kökenli toplum olarak büyüküzüntüyle karşılıyoruz. İsveç, bizlerekucak açmış ve imkânlarından yarar-lanmamız için hiçbir ayrımda bulun-mamıştır. Yaşanan bu olaylar karşı-sında büyük bir üzüntü duyuyoruz vehiçbir şekilde tasvip etmiyoruz. Şiddetolaylarının her türlüsünü kınıyoruz.Şiddet yoluyla yapılan hak arayışlarımeşru hak taleplerinin meşruiyetinibozar” şeklinde ifadeler kullanıldı.

Stockholm’de banliyö isyanları korkutuyor

Başbakan Reinfeldt:Şiddet çözüm değilİsveç’in başkenti Stockholm’de başlayan ve her geçen gün yayılan banliyö isyanlarıkorkutuyor. Türkiye kökenli toplum olaylara karışmama konusunda uyarıldı.

Göçmenkökenlilerin yoğunyaşadığıbanliyölerde yaşları12-17 arasındadeğişen gençlerinpolise tepkisi, birsüredir Stockholmsokaklarında araçve binaların ateşeverilmesiylekendisini gösteriyor.

Page 11: ZAMAN 217 EGazete

11 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1Nordic Lära AB çatısı altında faaliyetgösteren Gullviva Lisesi (Gullviva

Gymnasium) ve Dialogskolan Tumbasce-nen’de düzenlediği mezuniyet töreni ile 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı mezunlarını uğur-ladı. Mezuniyet törenine başta Türkiye’denTBMM Meclis Başkanvekili Sadık Yakut, AKParti Konya Milletvekili Prof. Dr. Cem Zorluve Malatya eski Milletvekili Mehmet Şahin ol-mak üzere Stockholm Büyükelçiliği BaşkâtibiErkan Yıldız ve çok sayıda öğrenci velisi ve va-tandaş katıldı.

Program Nordic Lära AB Yönetim KuruluÜyesi Mustafa Güler’in yaptığı açılış konuş-masıyla başladı. Güler, “Okulları farklı kılanmezunlarıdır” diyerek başladığı konuşma-sında mezun öğrencilere bundan sonraki ha-yatları için çeşitli tavsiyelerde bulundu. Dahasonra öğrencilerin okul hayatından kesitlerinyer aldığı filmler, İsveççe ve Türkçe şarkı ve şi-irler, folklor oyunları ile coşkulu bir şekilde de-vam eden program son derece renkli geçti.Programda öğrencilerin mezuniyet heyecanıve sevinci görülmeye değer manzaralar oluş-tururken, Gulviva Lisesi mezunu öğrencileri-nin Okul Müdürü Adem Müslim Şahin içinhazırladıkları sürpriz ve ona gösterdikleri sevgisalonda duygulu anların yaşanmasına nedenoldu. Öğrenci velilerinden Berrin Pektaş dayaptığı konuşmada okullar hakkındaki duyguve düşüncelerini dile getirdi. Çocuklarınınokula başlamasıyla birlikte ailesinde ve ço-cuklarında inanılmaz değişimler ve güzellik-ler meydana geldiğinin altını çizen Pektaş, okulöğretmenlerinin inanılmaz çabasına ve gay-retlerine yakından tanıklık ettiğini belirtti.“Büyümekte olan diğer çocuklarımı da buokullara teslim edeceğim” diye sözlerine de-vam eden Pektaş, “Bizim çocuklarımız için bü-yük emekler veren ve onlara en zor günlerindeyardımcı olan bu eğitim gönüllüsü insanlaraçok teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

Stockholm Büyükelçiliği Başkâtibi ve ve-kâleten Eğitim Müşavirliği görevini yürütenYıldız ise konuşmasında, Dialogskolan öğ-rencilerinin ülke çapında kazandıkları başarı-lara atıfta bulunarak, “Bu okullar başarılarınıkanıtladılar ve göreceksiniz en kısa zamandada İsveç’in parmakla gösterilen eğitim ku-

rumları olacaklar.” dedi.Programda TBMM Başkanvekili Yakut,

Milletvekili Prof. Dr. Zorlu ve Gaziantep’in ba-şarılı işadamlarından Taner Nakıboğlu öğ-rencilere mezuniyet belgelerini ve ödüllerinitakdim ettiler. TBMM Başkanvekili Yakut,“Türkiye’den gelip İsveç’te bayrak şiirini din-lemek, halay seyretmek, horon seyretmek,Anadolu’nun çeşitli yörelerinden türküler din-lemek büyük heyecan veriyor. Emeği geçen-lere teşekkür ediyorum” diye konuştu. Mil-letvekili Zorlu, İsveç’te vatandaşlarımızın enkısa zamanda geri dönecek gurbetçi gibi de-

ğil de geldiği ülkeye sahip çıkan bir konumageldiğini görmekten duyduğu mutluluğu dilegetirirken işadamı Nakıboğlu, Gaziantep’tenselamlar getirdiğini, İsveç’te gördüğü eğitimfaaliyetlerinden büyük mutluluk duyduğunusöyledi. Eski Milletvekili Şahin ise, “Burada şa-hit olduklarım karşısında çok sevindim, çokheyecanlandım, ülkemizin geleceği adına çokümitlendim” diye konuştu.

Programın son bölümünde ise NordicLära AB Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ke-mal Şirin, okul öğretmenlerine birer çiçektakdim etti. Şirin yaptığı konuşmada ise, ha-

yatının en mutlu anlarından birini yaşadığınıbelirtirken, “Bu ülkede yaşıyoruz, bu ülkeyekarşı sorumluluklarımız var. Buradan ilan edi-yorum, bu ülkeyi seviyoruz. Bu ülkeden bu-lunmaktan mutluyuz ve memnunuz. ” dedi veöğrencilere; ”N’olur bu ülkede öyle güzellik-ler ortaya koyun ki insanlar şaşırsınlar, bu ül-kede sevgi olun, heyecan olun” şeklinde tav-siyede bulundu.

Mezuniyet pastasının kesilmesi ile de-vam eden program sonunda mezun öğrenci-ler arkadaşları ve aileleri ile bol bol hatıra fo-toğrafı çektirdi.

Gullviva ve Dialogskolan’damezuniyet heyecanıStockholm’de Türkiye kökenli girişimciler tarafından kurulan Gullviva Gymnasium ve Dialogskolan düzenlenen bir törenle2012-13 öğretim yılı mezunu öğrencilerini uğurladı.

ZAMAN KOPENHAG

1Geçmişte çeşitli kereler dünyanın enmutlu ülkesi seçilen Danimarka şim-

dilerde hırsızlık olaylarıyla anılmaya baş-ladı. Son dönemde artan hırsızlık vakaları,ülkenin itibarına ciddi şekilde zarar veri-yor. Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eu-rostat’ın verilerine göre; nüfusuna oranlaAvrupa Birliği (AB) içerisinde en fazlahırsızlık olayının yaşandığı ülke: Dani-marka.

Danimarka’da son dönemde ciddi şe-kilde artan hırsızlık vakaları çok sayıda ki-şiyi isyan etme noktasına getirdi. Eurostattarafından yayınlanan son verilere göreDanimarka’da yaşayan her yüz bin kişiden

809’u bir şekilde hırsızlık vakasıyla karşıkarşıya kalıyor. Danimarka’da yaşananhırsızlık vakaları İsveç’ten dört kat, Al-manya’dan ise beş kat daha fazla.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Da-nimarka Suçla Mücadele Konseyi BaşkanıLinda Nielsen, söz konusu rakamlarınDanimarka için son derece üzücü oldu-ğunu ifade etti. Nielsen, ‘‘Bu kadar fazlahırsızlık yaşanıyor olması Danimarka içinkabul edilemez birşey. Toplum olarak bukonunun üzerine daha fazla eğilmeliyiz’’dedi.

Artan hırsızlık vakaları sigorta şirket-lerini de harekete geçirdi. Bazı sigorta şir-ketlerinin hırsızlık vakalarıyla ilgili olarakyeni kuralları hayata geçireceği öğrenildi.

Avrupa’da en çok hırsızlık Danimarka’da yaşanıyorAvrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurostat’ın verilerine göre; nüfusuna oranla Avrupa Birliği (AB) içerisinde en fazlahırsızlık olayının yaşandığı ülke: Danimarka.

Eurostat tarafından yayınlananson verilere göre Danimarka’dayaşayan her yüz bin kişiden809’u bir şekilde hırsızlıkvakasıyla karşı karşıya kalıyor.

Page 12: ZAMAN 217 EGazete

12 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

AvukatKadir Erdoğmuş

Vindingev RoskildeTlf F

Mail: [email protected]

Avukata gittiğinizde geç kalmış olmayın,her türlü hukuki sorunlarınız için arayabilirsiniz.

drEiradkvuAAvu

şğmuodtakka

ınız için ari sorunlakukhuü lr

de geç ziniğittigta ak

doradir@ekail: MFfflT

vindingeV

.abilirsinizyarınız için a

yın,aalmış olmkde geç

k.dsmugdo

eildkosR

şğmu

HASAN CÜCÜK

Türkiye’de alkolle ilgilidüzenlemeleri içeren

kanun teklifinin Meclis’e sunulması alı-şık olduğumuz klasik tartışmayı bera-berinde getirdi: “Hayat tarzımıza mü-dahale ediliyor.” Türkiye’de ne zamanalkolle ilgili bir düzenleme gündemegelse, benzer tartışmalar anında alevle-niyor. Alkol, bir hayat tarzı, yaşamın birparçası olarak algılanıyor. Her türlü dü-zenleme ‘yasakçı zihniyetin hortlaması’olarak değerlendiriliyor. Oysa benzer ya-saklar, hatta daha ilerisi, Türkiye’nin 50yıldır kapısında beklediği Avrupa Birliği(AB) ülkelerinde uygulanıyor. Bu ülke-ler arasında kişisel özgürlüklerin adetakutsallaştırıldığı Danimarka, İsveç veFinlandiya başı çekiyor.

Danimarka’da sayıları 500 bine da-yanan alkolliklerden dolayı alkol satışınave reklamına ciddi yasaklar getirildi.2009’da yürürlüğe giren yasaya göre,yüksek alkollü içkilerin satışı günün hersaatinde 18 yaşından küçüklere kesin-likle yasak. 16 yaşından küçüklere ise hertürlü alkollü içki satışı yapılmıyor. Al-kollü içki satmak için ‘satış belgesi’ alın-ması zorunluğu var. Alkol satan yerler,alkol satışını düzenleyen ilgili kanunmaddesini müşterilerin rahatça göreceğibir yere asmak zorunda. Kanunu hiçesayan işyerlerine oldukça yüksek ceza-lar yazıldığı gibi, alkol satış belgesi iptalediliyor.

Danimarka gibi Hollanda, İsviçre,Almanya ve Avusturya’da da 16 yaşın-dan küçüklere her türlü alkollü içki sa-tışı, 18 yaşından küçüklere ise yüksek al-kollü içki satışı yapılmıyor. Avrupa’da al-kolle mücadelede ilk sırada bulunanFransa, Finlandiya ve Norveç’te ise 18yaşından küçüklere bira dahil hiçbir al-kollü içki satılmıyor. Yüksek alkollü iç-kileri ise ancak 20 yaşından büyükler sa-tın alabiliyor. Bu ülkelerde seçme ve se-çilme yaşının 18 olduğunu hesapladığı-mızda, alkole karşı getirilen yasağın neanlama geldiğini daha iyi anlamakmümkün. Fransa’da benzin istasyonla-rında saat 18’den saat 08’e kadar hertürlü alkollü içki satışı yasak. Benzer uy-gulama daha sert bir şekilde İsveç’te uy-gulanıyor. Akşam saat 18’den sonrahangi yaşta olursa olsun hiç kimseye al-kol satışı yapılmıyor. Alkol satan mar-ketler, reyonlarını kapatarak yasağı uy-guluyor. Gece illa içmek isteyen İsveçli-

ler ise bir köprüyle bağlandıkları Dani-marka’ya geçiyorlar. Danimarka’da ya-sak saat 22’de başlıyor.

Ünlü futbolcuya verilen örnek alkolcezası

Avrupa’da alkole karşı verilen mü-cadelede toplumsal bir mutabakat bu-lunuyor. Alkolün insan sağlığına verdiğizararın bilincindeler. Yasağın en sertuygulandığı yerlerin başında trafik geli-yor. Alkollü araç kullananlara kesinlikletaviz verilmiyor. Cezalar ciddi şekildecan yakıyor. Danimarka’da 2005’te yü-rürlüğe giren bir kanunla, alkollü araçkullananlara verilen para cezası oldukçayükseldi. Yasaya göre ceza, kişinin netmaaşı kontrolde çıkan alkol promiliyleçarpılarak hesaplanıyor. Danimarka’nınson dönemde yetiştirdiği en önemli fut-bolculardan biri olan Nicklas Bendtner,geçtiğimiz aylarda alkollü bir şekildeters yönde araç kullanırken polise yaka-landı. Polis, karşısındaki kişinin kimliğinidikkate almadan gerekli işlemi yaptı. Ka-nında 1,75 promil alkol çıkan Bendtner’ekesilen ceza tam 115 bin avroydu. Ünlüfutbolcu sadece para cezasıyla kurtul-madı tabii ki. Ters yönde gitmesindendolayı başkalarının hayatını tehlikeye at-tığı için mahkeme karşısına çıktı. Ehli-yetine 3 yıl el konuldu. Daha bitmedi ce-

zası. Kulübü Juventus da 50 bin avroceza keserken, topluma kötü örnek ol-duğu için Danimarka Milli Takımı Tek-nik Direktörü Morten Olsen kendisine6 ay süreyle milli takım kapısını kapattı.Tüm bunlar olurken Danimarka’da kı-yamet kopmadı. Bendtner, yaptığınapişman olduğunu belirtip özür diledi.

Alkol Reklam Kurulu’ndan alkol reklam-larına sınırlama

Avrupa’da sadece içki satışına değil,alkol reklamlarına da ciddi yasaklar var.Danimarka’da alkol reklamıyla ilgili ya-sağın gelmesini isteyen ne parlamentone de Sağlık Bakanlığı oldu. Alkol rek-lamına sınırlamayı, alkollü içecek üretenfirmaların kurduğu Alkol Reklam Kurulugetirdi. Toplumun sağlığını düşünen bufirmaların kurduğu kurulun başkanı Ej-vind Sandal, gençlerin ve çocukların al-kollü içeceklerden uzak tutulması ko-nusunda hemfikir olduklarını açıkla-mıştı. Kurulun kararına göre, alkol rek-lamında kullanılacak modeller 25 ya-şından küçük olamıyor ve okuyucusu-nun yüzde 30’u çocuk ve gençlerdenoluşan medya organlarında hiçbir alkolreklamı yayınlanmıyor.

AB üyesi 27 ülkeyle birlikte arala-rında ABD, Çin, Rusya ve Hindistan gibi13 ülkenin bulunduğu toplam 40 ülkede

medyada alkollü içki reklamlarındaönemli kısıtlamalar bulunuyor. 27 ABüyesinden 22’sinde kısmi veya tam rek-lam yasağı uygulanıyor. Güney Kıbrıs,Almanya, Yunanistan, Lüksemburg veÇek Cumhuriyeti’nde ise hiçbir reklamkısıtlaması bulunmuyor. Belçika’da dev-let kanallarında alkol reklamı yasakkenözel kanallarda yüksek alkollü içkilerinreklamına izin verilmiyor. Bulgaristan’dasaat 21:00’dan önce dolaylı alkollü içkipazarlaması yapılamazken, bu saattensonra yüksek alkollü içkinin reklamıyapılamıyor. Fransa ve Letonya’da tel-evizyonda kesinlikle alkol reklamlarınaizin verilmiyor. AB üyesi olmayan Nor-veç’te ise tüm medyada tam bir alkol ya-sağı uygulanıyor. Fransa’da ulusal tel-evizyonlarda bira, şarap ve yüksek al-kollü içkilerin reklamları kesinlikle yasak,yazılı medyada kısmi yasaklar uygulansada reklam panoları ile ilgili herhangi birkısıtlama bulunmuyor. Finlandiya’dahafif alkollü içkiler için 07:00-20:00 sa-atleri arası alkol reklamı yasak. Yüksekalkollü içkilerin reklamı ise tamamen ya-sak. Reklam panolarında sadece bira veşarap reklamları yer alabiliyor. İngilte-re’de ise kamu kanallarında hiçbir rek-lama izin verilmiyor. Diğer kanallarda al-kol reklam yasağı bulunmuyor. Hollan-da’da 06:00-21:00 arasında alkollü içki-lerin reklamı yasak. Ayrıca 06:00-21:00arasında alkol firmalarının kanallardakiprogramlara sponsor olmasına izin ve-rilmiyor. Portekiz’de de saat 07:00-22:30arasında alkol reklamları yasak. Tüm buörnekler, 50 yıldır kapısında beklediği-miz Avrupa ülkelerinden.

Putin: En büyük sorunumuz alkolizmAlkolle sıkı bir mücadele kararı alan

ülkelerden biri de Rusya. Ülkede alkollübiraların 1 Ocak 2013’ten itibaren geceboyunca satışı yasaklandı. Büfe, marketya da başka alanlarda gece 23:00 ila08:00 arasında bira satılamayacak. RusyaDevlet Başkanı Vladimir Putin, yasaklailgili değerlendirmesinde, “AlkolizmRusya’nın en büyük sorunu. Konuyla il-gili ulusal manada mücadele edilecek.”demişti. Dünya Sağlık Örgütü verilerinegöre Rusya’da erkeklerin beşte biri, ka-dınların da altıda biri alkol alışkanlıklarınedeniyle yaşamını yitiriyor. Rusya, ucuzfiyatlı votka üretimini yasaklarken, alkolreklamlarının yazılı ve internet medya-sında yer almasına izin vermiyor.

Avrupa’da içmek daha zor!Türkiye’de içkiyle ilgili her türlü düzenleme ‘yasakçı zihniyetin hortlaması’ olarak değerlendiriliyor. Oysa 50yıldır kapısında beklediğimiz AB ülkelerinde içkiyle ilgili çok ciddi yasaklar uygulanıyor.

HABERANALİZ

Avrupa’da alkolekarşı verilenmücadeledetoplumsal birmutabakatbulunuyor. Alkolüninsan sağlığınaverdiği zararınbilincindeler.Yasağın en sertuygulandığı yerlerinbaşında trafikgeliyor. Alkollü araçkullananlarakesinlikle tavizverilmiyor.

Page 13: ZAMAN 217 EGazete

13 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYANORVEÇ HABER TURU

ZAMAN HELSİNKİ

11995 yılından beri ücretsiz olarak gelenekselleşen ‘DünyaKöyü’ manasına gelen ‘World Village Festivali’ oldukça ren-

kli görüntülere sahne oldu. Köylü, şehirli, siyahi, beyaz, Asyalı,Afrikalı, Avrupalı, Amerikalı, kızılderili, genç, ihtiyar, çoluk ço-cuk tüm dünyadan insanların iştirak ettiği festival iki gün sürdü.

Havanın bazen kapalı bazen de yağmurlu olmasına aldırış et-meyen binlerce kişi festival alanına akın etti. Festivale 2012 yılında105 bin kişinin ziyaret ettiği belirtiliyor. Uzakdoğu, Afrika ve As-ya’da isim yapmış müzik gruplarının birbirinden ilginç konser-lerini izlemek için insanlar alanları doldurdu. Festivalde müzik,sirk, dans, tiyatro, sanat ve çeşitli aktiviteler yer alıyor. Festival ko-mitesi amaçlarının hoşgörülü bir dünya ve çokkültürlülüğünkavga etmeden geliştirilmesi üzerine bir çaba olduğunu ifade edi-yor.

Dünya Köyü Festivali’nin ana organizatörü kalkınma ve kü-reselleşme ile ilgili konularda çalışan yaklaşık 300 kalkınma ku-ruluşları ve diğer sivil toplum kuruluşlarını bir çatı altında tutanKEPA organizasyonu. KEPA, siyasi ve ideolojik bir bağlılığı ol-

madan Finlandiya Dışişleri Bakanlığı’nın finansman ile çalışan birorganizasyon. Festivalin organizatörleri arasında KEPA’nın dı-şında eğitim kurumları, müzeler, kamu yetkilileri ve çeşitli işlet-meler olduğu belirtildi.

Güneyi sel aldı

Aşırı sağnak yağmurlar ve karların erimesiyleNorveç’in güneyinde meydana gelen sel felaketi

birçok hasara yol açtı. Bazı çiftlik hayvanları da be-raberinde sürükleyen sel, güneydeki karayolların tra-fiğe kapanmasına, 220 kişi evsiz kalmasına nedenoldu. Sel felaketinde ölen ya da yaralanan olamadı.Felaket zedeleri ziyaret eden Başbakan Jens Stol-tenberg, bu tür doğa afetlerini önlemenin imkansızolduğunu kaydetti.

Geç gelen bahar, arıcılığı sekteyeuğrattı

Ülke arıcılığında ilginç bir durum yaşandı. Baha-rın geç gelmesi nedeniyle gıdasız kalan birçok

arının öldüğü kaydedildi. Olayın, Norveç bal sektö-rünü olumsuz yönde etkilediği, bal üreticilerinin dahaönce anlaşma yaptığı firmalara yeterince bal gönde-remediği kaydedildi. Yerel medyaya konuşan bazıarıcılar, soğukların devam etmesi halinde, bu yıl ol-dukça az miktarda bal elde edileceğini açıkladı.Norveç genelindeki arıların yüzde 15’inin, soğuk-lardan dolayı arı kovanları içerisinde ölü bulunduğuaktarıldı.

Sokaklarda uyumaya yasak getirildi

Meclise sunulan, ‘dışarıda uyuma yasağı’ kabuledildi. Yeni düzenlemeye göre, geceleri şehrin

parklarında, yeşi alanlarda ve sokaklarında uyuyan-lara kanuni işlem yapılacak. Yeni yaptırımı protestoetmek isteyen yüzlerce kişi, başkentin tanınmışparklarından Sofienberg parkında kurdukşarı ça-dırlarda geceledi. Amaçlarının daha çok, siyasetçilereseslerini duyurmak iolduğunu belirten protestocu-lar, yeni kanunu, yaşamını sokaklarda sürdüren ev-sizler için acımasızca bir uygulama olarak değerlen-dirdiler.

Genç öğretmen adayları, bilgisayarkonusunda zayıf

Dünyanın en zengin ülkelerinden Norveç’in gençöğretmen adaylarına yetersiz bilgisayar eğitimi

verildiği kaydedildi. NIFU isimli bir araştırma şirke-tinin yaptığı bir araştırma sonucuna göre, genç öğ-retmen adaylarının oldukça yetersiz ve kalitesiz bil-gisayar eğitiminden geçtiği belirtildi. Norveçli eğitimuzmanları, bilgi ve iletişim teknolojisi konusunda za-yıf olan öğretmenlerin bu olumsuz durumunun, doğ-rudan topluma yansıyacağı tespitinde bulunuyor.Ay-rıca uzmanlar, genç öğretmenlerin görev alacağıokullarda mesaiye başlamadan önce, mutlaka bilgi-sayar yeterliliği konusunda sınava tabi tutulması ge-rektiğini vurguluyor. Yerel medyada konuyla ilgiliyere alan haberlerde, hükümetin, bilgi ve iletişimteknolojisi için yüklü miktarda yatırım yaptığı;ancak,bundan her hangi bir neitece alınmadığı aktarılıyor.

Sağlık Bakanlığı’nın raporu, ortalığıkarıştırdı

Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya göre,elektronmanyetik dalga yayan cihazların, insan

sağlığına zararlı olmadığı belirtildi. Araştırma kap-samında cep telefonları, kablosuz internet alıcıları vebaz istasyonlar test edildi. Ayrıca, araştırma verisinebirçok kişi tepki gösterdi. Elektromanyetik DalgalaraAşırı Duyarlılar Derneği (FELO), konuyla ilgili yap-tığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığıraporunda birçok yanlış bulunduğunu ve kendileri-nin yaptığı bir diğer araştırmaya göre, elektroman-yetik dalgaların insan sağlığına zararlı olduğunu ak-tardı.

ZAMAN KOPENHAG

1Geçtiğimiz hafta sonu Danimarkaİslam Toplumu (DİT) tarafından

Hindholm’de gerçekleştirilen ‘Aile Şenliği’büyük ilgi gördü.

Türkiye’nin Danimarka BüyükelçisiBerki Dibek’in yanı sıra Çalışma MüşaviriAli Rıza Önay, Emniyet Müşaviri Cuma AliAydın ve Semerkant Vakfı Başkanı AdemTınaztepe’nin de katıldığı şenliğe, Dani-marka’nın farklı bölgelerinde yaşayan çok

sayıda aile ilgi gösterdi.Mehter gösterileri, Hacivat Karagöz

oyunlarıyla eğlenceli anlar yaşayan aileler,Ömer Karaoğlu’nun verdiği konserle za-man zaman duygu dolu anlar yaşadı. Şen-likte özellikle çocuklar büyük bir eğlenceyaşadı. Çocuklar için özel olarak organizeedilen gösteriler yüzlerin gülmesine nedenoldu. Birçok çocuk ‘pony’ olarak bilinen at-lara binme zevkini yaşarken, şişirilmişoyun parkları hiç boş kalmadı. Çocuklar,Hacivat-Karagöz gösterisini de büyük bir

zevkle takip etti. Şenlikte mini bir konserveren Minik Tomurcuklar Anasınıfı ekibiözellikle anne babaların büyük beğenisinikazandı. Şenliğe katılan aileler aynı za-manda kurulan kermes sayesinde Ana-dolu mutfağının birbirinden leziz yemek-lerinin tadına bakma fırsatı buldu.

Şenlikte bir konuşma yapan Dani-marka İslam Toplumu Başkanı AhmetDeniz, şenliğe katılmak için Dani-marka’nın farklı bölgelerinden gelen her-kese teşekkür etti.

FO

TO

ĞR

AF

LA

R:

ME

HM

ET

HA

RM

AN

DİT, aileleri Hindholm’e davet etti

Aile Şenliği büyük ilgi gördü

FO

TO

: Z

AM

AN

‘Dünya Köyü’ Helsinki

Page 14: ZAMAN 217 EGazete

14 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Bu yıl 6. düzenlenen Norveç Dil veKültür Festivali’nin galası başkent Os-

lo’da gerçekleştirildi. Oslo Konserthus Salo-nu’nda yaklaşık bin 500 davetlinin katılı-mıyla gerçekleştirilen ve Türkiye’de 11.’si dü-zenlenecek Dil ve Kültür Festivalleri’ne Nor-veç’ten katılacak adayların sahne aldığı prog-rama ilgi yoğundu.

Porgramda, Endenozya, Azerbeycan,Bosna Hersek, Rusya, Norveç, Kosova veTürkiye gibi büyükelçilikler, ülkelerinin de-ğerlerini yansıtan standlar açtı. Ayrıca, orga-nizede verilen resepsiyonda, ilkokul ve orta-okul öğrencilerinin barış temalı resim yarışmasıiçin çizdiği resimler de sergilendi. Bir aydanberi Norveç’in Drammen ve Stavanger şehir-lerinde gerçekleştirilen elemelerde seçilenadaylar, Oslo’da bulunan izleyicilere unutul-maz anlar yaşattı. Rus ve Norveç halk oyun-

ları, festivale adeta renk kattı.Norveç Dil ve Kültür Festivali’ne eski milli

futbolcu ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ha-kan Şükür, Uluslararası Üniversiteler BirliğiBaşkanı ve Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Şerif Ali Tekalan, Sabah Gazetesi Okur Tem-silcisi Yavuz Baydar, Moving Media Yönetim

Kurulu Başkanı Vedat Oğuz, Bosna HersekBüyükelçisi Emir Poljo, Makedonya Büyükel-çisi Enver Abdulahi, Güney Afrika BüyükelçisiAnne Zondo, Letonya Büyükelçisi Indulis�belis, Endenozya Büyükelçisi Esti Andayani,Kazakistan Norveç Kültür Merkezi Başkanı Al-magul Menlibayeva, İsrail Büyükelçisi Naim

Araidi, Türkiye’nin Oslo Büyükelçiliği Müşte-şarı Ülkü Kocaefe, Norveç Sol Parti Milletve-kili Askel Hagen ile birlikte, birçok Norveçli veTürkiye kökenli halk ta katıldı.

Sol Parti Milletvekili Askel Hagen konuş-masında özetle, çok çeşitliliğe karşı olanlarınvarlığından bahsederek, ‘’Zenginliği problemolarak görenler var. Bugün kü festival, çok çe-şitli kültürlerin bir arada yaşayabileceğinin birıspatıdır.’’ dedi. AK Parti İstanbul MilletvekiliHakan Şükür ise, festivale katılanları bir bahçeiçerisinde yetişen farklı çiçeklere benzetti. Butür aktivitelerin, barışa ve gelecekte kurulacakgüzel bir dünya kurulması adına önemli bir roloynayacağını kaydetti.

Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi YavuzBaydar, bazı inasanların duvarlar ördü-ğünü;ancak bu türlü kültür festivallerinin, buduvarları yıktığını, insanların arasındaki me-safeleri kaldırdığını ve bir birleriyle kaynaştır-dığını belirtti. Uluslararası Üniversiteler Birliği

‘Yeni Bir Dünya’Oslo’da buluştuDil ve Kültür Festivali’nde, 7 farklı ülkenin kendideğerlerini sergilediği standlar büyük ilgi gördü.Programda verilen resepsiyonda, ilkokul ve ortaokulöğrencilerinin ‘barış temalı resim yarışması’ için çizdiğiresimler de sergilendi.

Page 15: ZAMAN 217 EGazete

15 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

Başkanı ve Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Şerif Ali Tekalan, bu tür programaların, özel-likle gençlerin bir birleriye savaşmadan yaşa-masına ve barışçıl bir dünya kurmasına yar-dımcı olacağının altını çizdi.

Kazakistan Norveç Kültür Merkezi Baş-kanı Almagul Menlibayeva, Norveç’te bu-nun benzeri bir programın gerçekleşmediğinivurgulayarak, ‘’Çünkü, Norveç Dil ve KültürFestivali, bu kadar çok çeştliliği ve zenginliği birsahnede buluşturdu.’’ şeklinde konuştu. Tür-kiye’nin Oslo Büyükelçiliği Müşteşarı Ülkü Ko-caefe ise, ‘’Bu an, Türkiye kökenli bir diplomatolarak, gurur duyduğum anlardan bir tanesi-dir.’’ dedi. Brezilya Büyükelçiliği yetkilileri,festivali barış için atılmış önemli bir adım ol-duğunu ve bu türlü aktivitlerin mutlaka des-teklenmesi gerektiğini söyledi. EndenozyaBüyükelçiliği yetkilileri, festivalle barış köprü-lerinin şimdiden inşaa edildiğini ve insanlarınbu köprünün üzerinden yürüdüğünü aktardı.

Dereceye giren yarışmacılar, ödüllerini eski milli futbolcu ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’den aldılar.

Rus Halk Oyunu, geceye renk kattı.

7 farklı ülkeninkendideğerlerinisergilediğistandlara ilgiyoğundu.

Program, hep beraber söylenen ‘Yeni Bir Dünya’ şarkısı ile son buldu.

Sol PartiMilletvekili AskelHagenkonuşmasındaözetle, çokçeşitliliğe karşıolanlarınvarlığındanbahsederek,‘’Zenginliğiproblem olarakgörenler var.Bugün kü festival,çok çeşitlikültürlerin biraradayaşayabileceğininbir ıspatıdır.’’ dedi.

Page 16: ZAMAN 217 EGazete

16 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

SEBAHATTİN ÇELEBİ FRANKFURT

1“Beyaz atın mistik yardımı ve Eyüb Ca-mii’nin meleği olmaksızın büyük bir

kitleyi kazanmış adam...” Bu iltifat ötesi övücü ifadeler, 16 Mayıs

1961’de Almanların en etkili gazetelerindenDie Zeit’in 3. sayfasında yayınlanıyordu. Bahsekonu kişi, 27 Mayıs cuntasının idam ettiği Baş-bakan Adnan Menderes’ti. Asılmasından sa-dece 4 ay önce editör, Menderes efsanesini ol-dukça etkileyici ifadelerle bezeyerek şunları ya-zıyordu:

“Gece saatlerinde, Anadolu’nun ücra köy-lerinde kulaktan kulağa, Menderes’in beyaz biratın üzerinde hücresinden çıkıp İslam’ın kut-sal mescitlerinden biri olan Eyüp Camii’ne gel-diği fısıldanıyordu. Burada Menderes’in EyüpCamii’nde mahkemeye sunacağı savunmaylailgili tavsiyeler aldığına, sabah olunca da tek-rar beyaz atın üzerinde hücresine döndü-ğüne inanılıyordu.”

Aynı günlerde İngiliz gazetesi The Ti-mes’ın Türkiye muhabiri, Londra’daki DailyMail muhabiri arkadaşına benzer içerikte birtelgraf çekiyordu: “Menderes, hâlâ en popü-ler davalı. Hâlâ büyük bir sempati var kendi-sine. Birçok insan, eski devlet başkanı Bayar’ın,Menderes’i diktatör rolüne ittiğine inanıyor.Türklerin nefret ettiği Bayar, Menderes değil.”

Halkın dini duygularına karşı daha yu-muşak politikaları benimseyen Menderes,karizmasıyla Almanları da etkilemeyi başar-mıştı. Dönemin Alman Devlet Başkanı, ‘büyükpolitik tecrübeye sahip bir partner’ olarak gö-rüyordu Menderes’i. Alman kamuoyu isecuntacıların hedefini ‘efsaneyi bitirmek’ olarakyorumluyordu.

New York Herald Tribune’in darbe sonrasıyayınladığı haberde belirttiği gibi, “Türki-ye’nin, tekrar başladığı noktaya döndüğü” 27Mayıs, aslında oldukça derin boyutları alan vetemeli Atatürk dönemine dayanan bir süreçtiAlmanlara göre.

Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk laikti,hatta din karşıtı bile denilebilirdi Almanlaragöre. Öyle ki Der Spiegel dergisi, “Ateist Ke-mal” diyecek kadar ileri gidecekti. Buna kar-şılık Menderes, Ankara Üniversitesi bünye-sinde bir ilahiyat fakültesi açmıştı. Menderes,İslam toprakları için yüzyıllarca halifeliğin bu-lunduğu yer olarak İstanbul’un bir anlamı ol-duğunu biliyordu. Öyle ki İbn Suud, Mekke veMedine’ye hakim olmasına rağmen, halifeli-ğin yeniden ülkesinde olması konusunda birgirişimde bulunmamıştı. Yine aynı şekildeGeneral Nasır da gücünü halifelikle perçinle-mek gibi bir gaye içinde olmamıştı.

Dergi Menderes’in dini alanda estirdiği öz-gürlüğü şu ifadelerle sıralıyordu:

“Atatürk’ün halefi İnönü, 1947’den itiba-ren okullarda din dersinin verilmesine gözyumdu. Dincileri destekleyen Menderes biradım daha ileri giderek, 1953’te Kuran öğre-nimini mecburu ders yaptı.”

1000 yeni cami inşa edilen Menderes dö-neminde ezan yeniden Arapça okunmayabaşlanacaktı. Der Spiegel dergisi, burada eza-nın Arapça okunmasının Atatürk tarafındanyasaklandığını da hatırlatıyor.

Dini alanda estirilen bu özgürlük havası-nın, Kemalistlerin “ateş püskürmesine” yol aç-tığını belirten dergi, aslında darbeye gidenyolda, atılan bu dini özgürlük adımlarının entetikleyici faktörler olduğunu gösteriyor okur-

larına.

Hedef, Menderes’in itibarını bitirmekAlmanlara göre, Cemal Gürsel’in Yas-

sıada yargılamaları sırasında kendisine görevolarak addetiği bir şey vardı: O da Menderesmitosunu parçalamak ve devrik liderin insanizayıflıklarını ortaya çıkarmaktı. Gürsel, yanlışbir hesap yapmıştı oysa. Zira ülkedeki ente-lektüeller hariç kimse, bir kez olsun bu yalan-lara inanmadı. Yalanlarla dolu iddialar, arkaAnadolu çiftçilerinin Menderes’in üzerinekonduramayacağı türdendi. 25 milyonun üçteikisinin okuma yazma bilmediği düşünülecekolursa, halkın anayasa ihlalinin ne olduğunubile tartışacak durumda olmadığı açıktı. Halk

Menderes’in iyi icraatlarını hatırlıyordu. Çift-çilerin üzerindeki vergileri kaldıran o değilmiydi? Bütün din adamları, alimler onun ya-nında değil miydi?

Entelektüeller, seçkinler, anayasa ihlaliiddialarını dillendiriyorlardı. Ancak gerçekbaşkaydı. O zamana kadar Türkiye’nin hiçbirdevlet başkanı ve başbakanı anayasaya bu ka-dar sadık kalmamış, buna rağmen mahkemeönünde sorumlu tutulmamıştı. Anlatılanlar vegerçekler başkaydı... Atatürk, ülkeyi otori-teyle idare etmişti. 8 Haziran 1960 tarihli sa-yısında Almanların efsane haber dergisi DerSpiegel, aynen şu ifadelerle bir durum tespitiyapıyordu: “Ateist Kemal, İslam’ı devletinresmi dini olmaktan çıkararak İsviçre kanun-larını yürürlüğe koydu. Çok eşliliği ve fesi kal-

dırdı. Arap alfabesinden Latin alfabesine geç-tiğinde halkın yüzde 90’ı okuma yazma bilmezdurumdaydı.”

6 Haziran 1960 tarihli sayısında, Ata-türk’ün Sovyet misafiri Woroshilow’la gö-rüşmesinden bir fotoğrafa da yer veren DerSpiegel’e göre, “Türk Diktatör; Atatürk”, Le-nin gibi büyük bir ideolog ve yazar değildi. An-cak demiryolları ve fabrikalar inşa ediyordu.Türk anayasasının esasını oluşturan Kema-lizm, 6 cılız temel esasa dayanıyordu.

Birçok cephede savaşmış bir halkı ‘millet’yapan modern Türkiye’nin kurucusu bu adam,Ankara ve İstanbul’da parmağını politikaya so-kan herkesin efsanevi idolüydü. Menderes re-jimine karşı gösteriler düzenleyen öğrenciler veaskeri kesim İstiklal Marşını söylüyor ve ar-dından “Atatürk’ün eserini koruyacağız!” diyebağırıyorlardı.

Derginin tespitlerine göre, gri saçlarıylaAtatürk’ün mirasının varisi olarak kendisinigörenlerin başında İsmet İnönü geliyordu.Menderes’i iktidardan indiren ordu da ölmüşmilli kahramanlar adına marş marş derken;Atatürk ruhuyla hareket ettiğini ve onun eser-lerini tamamlamak istediğini söyleyenler ara-sında Adnan Başbakan da olacaktı. Gariptir ki,“New York Times’in net olarak tespit ettiğigibi, o güne kadar pratikte iş çevresi dışındakimsenin tanımadığı” Cemal Gürsel, Nil’denHindistan’a uzanan bütün militarist İslam ül-kelerindeki liderlerden farksız ifadeler kulla-nacak, demokrasi ve özgürlükten bahsedecek,darbeden birkaç gün sonra da babacan bir sestonuyla şöyle diyecekti: “Bir diktatör olmakgibi arzum yok. Hedefim demokratik bir dü-zen.”

Darbenin ardından yayınlanan sayısındakapağına taşıdığı “Devrik Türk Menderes”i vedarbe sürecini detaylı bir şekilde analiz edenDer Spiegel dergisi, 6 Haziran 1960 tarihli24’ncü sayısında, Kemalistlerle ilgili oldukçaeleştirel ifadeler yer alıyor.

Menderes’in dini alanda getirdiği özgür-lükler karşısında “ateş püskürdüklerini” iddiaettiği “Muhalefet partisi; Kemal’in eskiCHP’si” dini alanda atılan özgürlükçü adım-lardan rahatsızdı:

“Kemalistlere askeri cunta yardıma gel-

ALMANLARIN GÖZÜYLE1960 DARBESİ 27 Mayıs sürecini yakından takip eden Die Zeit ve Der Spiegel’deki haber, yorum ve analizleroldukça ilginç. Bu metinler Türkçe olsa “Sanki bir fanatik Demokrat Partili kaleme almış.”demekten kendinizi alamazsınız.

Ne suçlamalarla ilgili bir metin ne deherhangi bir materyal, tutukluların kendi-lerini savunması için mahkeme öncesikendilerine gönderildi. Davalıların mah-kemelerin başlamasından önce avukatla-rıyla görüşmelerine izin verilmedi. Mah-kemede görev alan bütün hâkimler Men-deres yönetiminin muhalifiydiler. Ölüm ce-zası için, davaya kadar 65 olan yaş sınırı kal-dırıldı. Böylelikle 76 yaşındaki Celal Bayar’ında yargılanmasına imkân sağladılar. Mah-kemenin kararına karşı hiçbir temyiz im-kânı yoktu. Sadece ölüm cezalarını MillîBirlik Komitesi’nin onaylaması yeterliydi

ALMANLARA GÖREMİLLÎ BİRLİK

KOMİTESİ’NİN DAVASÜRECİNDEKİ SUÇLARI

Page 17: ZAMAN 217 EGazete

17 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMmişti. Yeni rejim sert laikçi ve demokrat ola-caktı.”

“Halkın adına Diktatör” diye nitelediğiAtatürk ile 27 Mayıs darbesi arasındaki ilişkiyigözler önüne seren dergi, ilginç bir vurgu dayapıyor:

“Türklerin babası politik karşıtlarını, Ge-neral Cemal Gürsel’in pratiğe döktüğü gibiyalnızca hapse atmakla kalmıyordu, çoğun-lukla sonları darağacı oluyordu.”

27 Mayıs yolunda Türk-Alman ilişkileriAtatürkçülük ekseninde yürüyen tartışma

ve karalamaları, ekonomik alanda yaşanankrizler de takip edecekti. Ülkesini modern birendüstriyel devlet yapma hayalini taşıyanMenderes, “delicesine” yollar ve barajlar inşaediyor, santraller ve fabrikalar kuruyordu.Kendisini Atatürkçülük ile saldıranlara ise“Atatürk Türkiye’nin kurucusu. Ama ben ye-niden inşa edenim.” diyecek kadar meydanokuyordu. Ancak bütün bu yatırımlar halkıborç ve yüksek enflasyon batağına da saplamışdurumdaydı.

Öyle ki 19 Eylül 1956 sayısında Der Spigel,“Boğazın hasta adamı” tabirini yeniden kul-lanacaktı. Kontrolsüz bir şekilde Almanya’danendüstriyel ürünler sipariş veren ithalatçılar,borçlarını ödeyemez hale gelince bu pırıltılırüya ekonomi çevrelerinde tartışılır hale gele-cekti. Kore Savaşı’nın ardından tarıma dayalıekonomisiyle dünya pazarlarında rekabet ede-meyecek olan Türkiye, sırf köylüyü sübvanseetmek adına, dünya piyasalarından daha fazlapara ödeyerek tarım ürünlerini köylüsündensatın alacaktı. Ürünlerini değerinin üzerinde fi-yatlara satma imkanı bulan çitfçiler ise yenitraktör ve zirai alet siparişleri veriyordu.

Döviz açığı aydan aya artan Türkiye, artıkAlman ekonomi çevrelerinde bir dönem Os-manlı için kullanılan “hasta adam” tabiriyleanılır olmuştu. Rhein ve Ruhr bölgesindekiTürkiye’ye mal ihracında bulunan firmalar, 10Aralık 1953’te büyük bir şok yaşayacaklardı.Hermes Kredi Sigortası, Türkiye’ye yapılan ih-racatlar için artık garanti veremeyeceğini ilanetti. Bu sigortayı yaptırmayan diğer üreticiler dehala paralarını bekliyorlardı. Türkiye’nin sa-dece Alman firmalarına borcu 200 milyonmark olarak telaffuz ediliyordu. Yeterli dövizolmadığı için, traktörlere lastikler ithal edile-midiği için, 35 bin traktör yedek parça sıkın-tısı nedeniyle yatmaya mahkum olmuştu.Öyle ki, bir güven ve garanti olmadan bir vidabile göndermiyorlardı Türkiye’ye...

Zaman içinde iyice artan borçların karşılı-ğında Türkiye, 750 milyon mark tutarında as-keri mühimmatı Almanya’ya sevkedecek veböylelikle borçlar ödenmiş olacaktı. DışişleriBakanı Ethem Menderes, 1956’da Almanya’yayaptığı ziyarette, alacaklı şirketlerle Hambur-ger Grandhotel Atlantic’de bir görüşme ya-parak, yeniden ticaretin imkanlarını araştırdı.

Menderes döneminin bütün bu sıkıntılıekonomik ilişkilerine rağmen, Menderes, Al-manlar için halkın büyük teveccühüne mazharolmuş bir liderdi. Kamuyou yakışıklı, sempa-tik ve gülüryüzlü Boğazın bu deli dolu çocu-ğunu ve onun dramını hüzünle seyretti.

Darbecilerin hukuksuzluğu...Menderes’i idama sürükleyen Milli Birlik

Komitesi’ne ve Cemal Gürsel’e karşı bu ne-denle Alman kamuoyunda pek de iyi nazarlabakılmıyordu.

“İslam dünyasındaki askeri idareciler:Eyup Han, General Kasım, Nasır ve Ab-bud”un resimlerinin hemen altında bir Atatürkbüstünün yanında gülümseyen “Geçici dev-let Başkanı Gürsel” in fotoğrafına yer verenDer Spiegel, resim altında alaycı bir ifadeye yerveriyordu: “Sevgiyle diktatörlük”.

Menderes’i hukuksuzlukla ve anayasa ih-lali ile suçlayanların durumu gerçekten ko-mikti.

İsmet İnönü döneminde, 1942’de anaya-saya aykırı bir şekilde Şükrü Saracoğlu hükü-meti tarafından mali sıkıntılar gerekçe göste-rilerek, Varlık Vergisi çıkartılmıştı. Vergiyiödemeyen azınlık mensupları, kamplara gön-

derilmişti. Hatta bizzat Cemal Gürsel’in ken-disi, anayasaya aykırı davranmıştı. Milli BirlikKomitesi tarafından, herhangi bir mahkemekararı olmaksızın, Kasım ayında darbeye işti-rak eden 14 asker komite dışına atılmış, saf dışıbırakılmıştı. Dolayısıyla bir hukuksuzluk varsa,zaten onu darbeciler yapmaktaydı.

Akıl almaz bir hukuksuzluk söz konu-suydu. Genelkurmay Başkanı bile tutuklanmış,hapse tıkılmıştı.

Derginin tespitlerine göre, hukuk adınahukuku çiğneyen Cemal Gürsel’in yanısıra si-villerin tavırları da dikkat çekiciydi. Baba lakaplı“rahat devrimci” Cemal Gürsel, iktidarı ele ge-çirmeden birkaç gün evvel, 77 yaşındaki mu-halefet lideri İsmet İnönü, bir darbenin ayakseslerini fısıldar gibiydi: “Olabilecek en kötüşey, ordunun darbe yapmasıdır. Ordu, taraf-sız bir kurumdur ve bütün millete hizmet et-melidir, bir partiye değil.”

“Bir azınlığa da” diye tamamlamak gere-kiyordu dergiye göre cümleyi oysa. İnönüilerleyen zamanda, yeni rejimin yanında dav-ranmayı tercih etti. Almanlara göre bunda, ye-niden iktidara dönüşün yolunu reservde tutmadüşüncesi vardı kuşkusuz. Öyle ki İnönü’nünöğrencileri Ankara ve İstanbul gibi büyük şe-hirlerde “Atatürk’ün ruhu” adına “fesatçı-lara” ve “Gürsel düşmanlarına” karşı gösteri-ler yapacaklardı.

İnönü muhtemel bir seçimi beklemekteydiheyecanla. Zira Adnan Menderes’in DemokratParti’si yasaklı olduğu ve Menderes de Yas-sıada’da tutuklu olduğu sürece, İnönü’nünCumhuriyet Halk Partisi çok net bir seçim za-ferine imza atacaktı. 4,5 milyon Demokrat Partiseçmeni oy vermese bile, İnönü için “büyükzafer” kaçınılmazdı artık.

Darbe cuntasının lider koltuğuna oturttuğuve uğruna Genelkurmay Başkanı’nı hapsetıktığı Cemal Gürsel daha sonra, “İsmet Paşa,gerdeğe girecek bir delikanlı gibi iktidar için sa-bırsızlanıyor” diyerek bir durum tespiti yapa-caktı. Darbe sonrası CHP mahfillerinde“Aman ne iyi, asker geldi, memkeleti kurtardı”sesleri duyulacaktı.

Kuşkusuz İnönü’nün, Menderes’in ida-mında önemli rolü vardı. Almanlar, İnö-nü’nün, bu kirli işi, zaferle çıkacağını düşün-düğü ekim seçimlerinin ardından, mesafe ko-yacağı General Cemal Gürsel’e yaptırma he-sapları içinde olduğunu düşünüyordu.

Amerikalı bir diplomata “Bütün rizikola-rına rağmen hızlı bir spor arabayı, yavaş ve gü-venli bir limuzine tercih edenlerdenim” diyenMenderes, politik bir kaza sonucu, büyük birbedel ödeyecekti hızlılığı nedeniyle.

Menderes’in idamını takip eden ekim ayı-nın 15’inde yapılan seçimler, “beyaz atlı Men-deres“ efsanesini bitirmediği gibi, tam tersionun ruhunun Türk siyaseti üzerindeki etki-sini daha da perçinleyecekti. Onun izinden git-tiğini belirten Adalet Partisi, CumhuriyetçiKöylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi oy-ların yüzde 62’sini alarak 277 milletvekili çı-karacaklardı 1961’de. Darbeye zemin hazırla-mak için öğrencileri sokaklara döken ve “Ata-türk’ün ruhu”ndan dem vuran CHP, ancak173 milletvekili çıkarabilecekti.

Anadolu’nun bütün yoksul ücra köyle-rinde yıllarca süren CHP zulmünün ardındanokunan Arapça ezanı dinleyen herkes, “Beyazbir atın” üzerinde ebedi yolculuğa giden Men-deres’i hayırla yâd edecekti. Almanlar, “inançtülünün örttüğü” Türkiye’nin lideri Mende-res’e karşı halkın sevgisini kabul ediyorlardı.Aynı zamanda hayatı darağacında son bulanbir NATO üyesi ülkenin başbakanına, ne ya-zık ki Batılı devletlerin yeterince sahip çıkma-dıklarını da düşünüyorlardı. “Befreier Men-deres (Kurtarıcı Menderes)”, Anadolu köylü-lerinin nazarında ölmek bir yana, beyaz bir atınüzerinde bütün ülke topraklarını gezen, hal-kının değerlerini gözeten, onları seven; samimibir liderdi.

Darbeciler ve onlara “iktidar olma hesap-larıyla” destek veren elitler mi? Menderes’inidamının ardından çılgın oranlarda oylarlaseçim zaferi bekleyenlerin unuttuğu bir şeyvardı: “Darağacının altında ot bitmiyordu…”

Page 18: ZAMAN 217 EGazete

Geçtiğimiz yılın ekim ayında vefat edenHasbi Gülen, 2000’li yılların başında ağabeyiniziyaret etmek için Amerika’ya gitmek istiyor.Vize talebinde bulunmaya hazırlanırken, ko-nuyu bir arkadaşına açıyor.

Arkadaşı da, “ABD vizesi için mal varlığınısorarlar. Vizeyi kolay alabilmek için ev tapu-sunu, araba ruhsatını, gelir tablosunu, üzerinekayıtlı mal varlığını falan göstermek gerekir.”diyor. Ardından “Sizde hangisi var?” diye so-runca Hasbi Gülen, nüfus cüzdanından başkabir şeyinin olmadığını söylüyor.

Hasbi Gülen vefat ettiğinde üstüne kayıtlıbir mal varlığı var mıydı bilemiyorum. AmaFethullah Gülen Hocaefendi’nin kardeşi ol-manın ona dünyalık hiçbir menfaat sağlama-dığı kesindi. Tıpkı diğer kardeşleri, yeğenleri,kardeşlerinin torunları, evlatları gibi... Oysabunun tersi bir hayat da pekala mümkündü.Ama Hasbi Gülen buna tevessül etmiyor, tıpkıağabeyi gibi o da, dünyalık herhangi bir şeyinbeklentisi içine girmiyordu.

Bir milletin vicdanı olabilmek nasıl bir şey-dir? Ya da bir milletin vicdanı nasıl olunur?Dile çok kolay gelse de bunu başarmak ger-çekte ne kadar da zordur. Bir ömür boyuncadünya zevki adına bir şey bilmeden yaşaya-caksınız, bütün hayatınız takiplerle, kovuş-turmalarla, soruşturmalarla, davalarla, va-tana hasret bir şekilde geçecek. Çekmediğinizeza, görmediğiniz cefa kalmayacak ve sizböyle bir hayat tercih ettiğiniz için hayatınızboyunca hiç pişmanlık duymayacaksınız.Dünya adına da hiçbir beklentiye girmeye-ceksiniz. Ne yalının, ne salının peşinden ko-şacaksınız. Elinize geçen imkanları biraz dakendinizin, eşinizin, dostunuzun istifadesinesunmayacaksınız. Sürekli kendinizi sıfırlaya-cak, hiçbir şeyi kendinizden bilmeyecek, ya-pılanları bütün her şeyin gerçek sahibine ve-receksiniz. Başarının ve gücün altında pa-ramparça olmamak için, Malikü’l-mülk olanıaklınızdan hiçbir an çıkarmayacak ve dünya-nın sadece konup göçülen bir yer olduğunafiilen iman edeceksiniz. Hep hak adına ko-nuşacak, hak adına yaşayacak, ondan gayrı-sına da bel kırmayacaksınız.

İnsanın sağında ve solunda bulunan ki-ramen katibin melekleri, insanoğlunun yap-tığı iyi ve kötü olan her şeyi yazarlar. Melek-ler bu defterleri doldururken hiç kimseye ay-rıcalık yapmazlar, hiçbir millet, hiçbir aidiyetekstra torpile maruz kalmaz, ya da hiç kimseötekileştirilmez. Herkes yaptıklarının karşılı-ğını görür. Allah’ın bağışlayıcılığını, mağfire-tini bilip, af dileme, istiğfar etme kapısı herdaim açıktır. Ancak bunların kabul edilipedilmeyeceğini kimseler bilemez. Kiramen ka-tibin melekleri mesela Arap olanların gü-nahlarını yazmaz, Basralı olanların günahla-rını görmezden gelir, Amerikalı olanlara eks-tradan günah yazar, diye bir şey yoktur. Her-kesin her yaptığı iş, iyi ve kötü olarak defter-lerine yazılır. Yani aslolan eylemi kimin yap-tığı değil eylemin niteliğidir.

Bu nedenle toplumun manevi dinamikleri,milletin vicdanı olan zatlar, tarih boyunca ai-diyetlerine, görev ve makamlarına bakmaksı-zın insanları doğru davranmaya, yanlışa düş-memeye davet etmişler, gördükleri temel ha-talar konusunda hem devlet ricalini hem deahaliyi ikaz etmişlerdir. Bu ikaz onların varlıksebebidir. Tabiatı gereği yorulan, yalpalayan,nefsi altında ezilen insanoğluna doğru dav-ranması konusunda ikaz edici olmuşlardır.İşte bu ikaz edenler milletin vicdanıdır.

Bülent Arınç’ın dediği gibi Fethullah Gü-len Hocaefendi de bu milletin vicdanıdır. İn-san bugünkü dünyaya baktığında iyi ki bumilletin vicdanı var, diye düşünüyor. İyi ki var!

MehmetKamış

Bir milletin vicdanı olmak

18 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

SEYİT ARSLAN ViYANA

11958-1963 arasında Avusturya-’nın Ankara Büyükelçisi ola-rak görev yapan Karl Hartl’ın bilgi notları, 27 Mayıs’a farklı

bir pencereden bakmamızı sağlayacak. Hartl’ın Avusturya Dışiş-leri Bakanlığı’na yazdığı ve Rudolf Angstner’in “1960 Türkiye (DieTürkei 1960)” adıyla kitaplaştırdığı bilgi notlarında darbeyle ilgiliilginç tespitler var. Büyükelçi Hartl, özellikle üniversite camiasınınve askerlerin darbedeki rolüne ilişkin önemli ayrıntılar aktarıyor.

Darbeden 6 hafta önce, “İsmet İnönü, Menderes’in siyasi ham-lelerine ancak askerin pasif ya da aktif desteğiyle direnebilir.” di-yordu. Hartl, darbe öncesi ortamı yorumlarken, ‘fikir üreten ku-rumlar’ olarak tanımladığı üniversiteler hakkında da “Üniversite,partileri belli bir süre için kendi fikirlerinin taşıyıcısı olarak görür. Fi-kirlerini değiştirmez, sadece desteklediği partiyi değiştirir.” cümlesinikullanıyor. Türkiye’deki akademisyenleri “Kariyer ve fikirlerinin ya-nında bir de servetleri var.” cümlesiyle tanımlayan Hartl, “Hepsi yazengin ailelerden geliyor ya da zengin ailelerin çocuklarıyla evli.”ifadelerini kullanıyor. Akademisyenlerin maaşlarının yanı sıra sa-hip oldukları mallardan da ciddi gelir elde ettiklerini ifade edenHartl, üniversite camiasını ‘mevcut mal dağılımının devamından

yana’ insanlar olarak tanımlıyor. Darbeden birkaç gün önce ülkedeki siyasi ortamı da aktaran

Hartl, askerî okul öğrencilerinin katıldığı bir protesto gösterisini şucümlelerle anlatıyor: “Sokak gösterileri artıyor. Menderes hükümetiEge gezisinden aldığı destekle askerî okul öğrencilerinin gösteri-lerini bir şekilde bitirme kararı almıştı. Ankara’da bin kadar askerîokul öğrencisi ve binlerce sivilin de katılımıyla protesto yürüyüşüdüzenlendi. CHP Genel Merkezi’nin önünden geçerken tempo ya-vaşlatıldı ve ‘İsmet Paşa çok yaşa’ sloganları atıldı. Kışlaya dönenaskerlerden sonra arta kalan sivillerle, askerin gidişiyle ortaya çıkanpolisler arasında olaylar çıktı.”

Olayların ardından hükümetin çaresizliğini “Menderes vepartisinin ne yapacaklarına dair bir planları yok.” cümlesiyle bildi-ren Hartl, darbeye giden süreci ise 25 Mayıs 1960’ta Viyana’ya şöyleaktarıyor: “Mevcut durum hakkında söylenecek ve yapılabilecek birşey görünmüyor. Tüm işaretler muhalefetin hesaplarının tutacağıyönünde. Ordu hükümete karşı güvensizleşiyor, hükümet ise olay-ları küçük gösterme politikası güdüyor. Muhalefet küçük hamle-lerle süreçten faydalanıyor ve süreci hızlandırıyor. Adnan Mende-res rejimi artık yolun sonuna geldi. Sorulacak soru; nasıl ve ne za-man olacağı.”

CEMAL GÜRSEL İLE MAGISTRATIARASINDAKİ TRAJİKOMİK DİYALOG

Karl Hartl, İtalyan Büyükelçi Conte Massimo Magistrati ile Cemal Gürsel arasında ge-çen ve Magistrati’nin kendisine ‘Yemin ederim ben uydurmuyorum’ diyerek anlattığı ilginçdiyaloğu da Viyana’ya not olarak geçiyor.

Magistrati: Siz hükümet bir kanun teklifi sunduğunda hükümetin başı olarak imza atı-yorsunuz değil mi?

Gürsel: Evet. Magistrati: Eğer bu tasarı Millî Birlik Komi-tesi’nin onayıyla yasalaşacaksa komite baş-

kanı olarak da imza atıyorsunuz. Gürsel: Evet. Magistrati: Cumhurbaşkanı olarak yasanın yürürlüğe girmesi için son imza hakkı da

size ait. Gürsel: Kesinlikle... Bu durumu pratik bulmuyor musunuz?

BİR SEFİRİN 27 MAYISNOTLARI 1958-1963 arasında Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Karl Hartl’ınbilgi notları, ‘1960 Türkiye’ adıyla kitaplaştırıldı. Kitap, 27 Mayıs’a farklı birpencereden bakmamızı sağlıyor.

Page 19: ZAMAN 217 EGazete

Hurafeler

Cenab-ı Allah'a duaetmenin üslubunasıl olmalı?

Mekana renkkatmak için

İnternette oltayagelmeyin

Page 20: ZAMAN 217 EGazete

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

MERVE TUNÇEL

1Renkler dekorasyonun ayrýlmaz bir par-çasý. Bu sebeple objelerin ve mekânýn

rengini birlikte ele almak gerekiyor. Sezonunen gözde renkleri neler? Renk seçimindedikkat edilmesi gereken püf noktalarý…

Dekorasyonun en önemli parçasý þüphe-siz renkler. Ev ve iþyerlerinizi sadece boyaya-rak bile yepyeni bir mekân elde edebilirsiniz.Ancak mekânýn tasarýmýný da buna göre göz-den geçirmek gerekecektir. Sezonun modarenklerini ve dekorasyonda renk seçiminin in-celiklerini Tözün Mimarlýk’tan iç mimarHande Tözün anlattý.

Renk seçimi neden önemli?Dekorasyonda renk, ambiyansý etkileyen

en önemli faktör iç mimar Hande Tözün’egöre. Ancak rengi sadece duvar boyasý olarakalgýlamamak gerek. Renk þemasý baþlý baþýnaplanlanmasý gereken bir konu ve duvar boyasýda bunun parçalarýndan biri. Zeminde kulla-nacaðýnýz malzemenin rengi, döþemelik veperdelik kumaþlarýnýz, renkli obje olarak kul-lanacaðýnýz aksesuarlarýn tamamý mekândaoluþturacaðýnýz renk þemasýnýn parçalarý.Önemli olan ahenkli bir kombinasyon mu, zýtrenklerde çarpýcý bir kombinasyon mu yapmakistediðinize karar vermek ve yoðunlaþmak is-tediðiniz renk tonlarýný içeren kümeyi belirle-mek.

Sezonun gözdesi zümrüt yeþili ve fuþyaBahar ve yaz mevsiminde týpký kýyafetle-

rimiz gibi evimizi de uygun renklerle sezonahazýrlayabiliriz. Bahar coþkusunu yansýtmakiçin canlý renklerin her tonunu bir arada kul-

lanabilirsiniz. Bunlarý çiçekli döþemelik ku-maþlar veya yastýklarla yapabilir ve kremrenklerini büyük yüzeylerde kullanmayý tercihedebilirsiniz. Canlý sarý, zümrüt yeþili ve fuþyasayesinde enerji veren renk çeþitlemelerioluþturabilirsiniz. Yazlýk evinizde yenilik yap-mak isterseniz deniz temasý tam size göre. Bu-nun için beyaz, kum renkleri ve mavinin hertonunu kullanabilirsiniz. Ahenkli bir ortamsaðlamak istiyorsanýz kullanacaðýnýz aksesu-arlarýn da genel renkler ile ayný tonlarda olmasýgerekir. Bej bir kanepe üzerinde bejin farklýtonlarýnda veya yine ayný renklerde ama de-senli yastýklar kullanmak gibi. Çarpýcý bir renkuyumu içinse siyah bir duvarýn üzerinde canlýsarý veya pembe objeleri tercih edebilirsiniz.

Boya seçerken…

Silinebilir boyalarý tercih etmek, temizlikkonusunda büyük kolaylýk saðlar.

Þimdilerde nano-teknolojik kokusuz bo-yalar saðlýk açýsýndan daha iyi bir seçim. Ço-cuk odalarý için anti alerjik boyalar kullanýla-bilir.

Boya seçiminde çok büyük duvar yüzey-lerinde çok koyu veya canlý renkler kullanmakzordur. Böyle bir karar almadan nasýl bir de-korasyon tarzý yakalamak istediðinizi ve eli-nizdeki tüm parçalarý çok iyi düþünmelisiniz.

Tek duvarda farklý renk uygulamasýodanýzý olduðundan daha küçük, mekânýdaha karmaþýk gösterebilir. Eðer doðru mo-bilya ve aksesuar ile desteklenirse güzel so-

nuçlar da verebilir.Önemli olan kütle olarak kullanacaðýnýz

tek bir renk deðil, mekânda kullanacaðýnýztüm renklerin birlikteliðinden çýkacak etkidir.

Önce karar verinBoyanacak mekân ne için kullanýlacak?Dikkat çekici ve canlý bir yer mi, yoksa sa-

kin ve durgun bir yer mi tercih ediyorsunuz?Mekânýn daha büyük mü yoksa küçük mü

görünmesini istiyorsunuz?Soðuk mu, yoksa sýcak bir atmosfer mi is-

tiyorsunuz?Boyanacak mekân aydýnlýk mý, yoksa ka-

ranlýk mý?Tavaný yüksek mi, alçak mý?Dar ve uzun mu yoksa geniþ ve kýsa mý?Kuzey cephede mi, yoksa güney cephede

mi?Bunlarý unutmayýn!Aydýnlýk ortamlarda renkler canlý, kapalý

havalarda ya da loþ ortamlarda soluk görü-nürler.

Iþýðýn duvar üzerinde geldiði açýya görerenkte ton farklýlýklarý yaþanabilir, dekoras-yonda bunu göz önünde bulundurun.

Sýcak renkler ortama ve kiþiye canlýlýk ve-rirsen, soðuk renkler ise sakinlik durgunluk ve-rir.

Parlak renkler ortamýn enerjisini yüksel-tirken, soluk renkler sizi karamsar bir ruh ha-line sürükleyebilir.

Ýç mekânlarda duvarlar sýcak tonlar ile bo-yandýðýnda, odanýn normal ýsýsýndan birkaçderece fazla sýcak olduðu hissini uyandýrýr.

Açýk renkler, mekânlarý olduðundan bü-yük, koyu renkler ise olduðundan küçük gös-terir.

Mekâna renk katmak için…

Page 21: ZAMAN 217 EGazete

29.05.2013 3 11 4 32 13 14 17 38 21 44 22 55 30.05.2013 3 10 4 31 13 14 17 38 21 45 22 56 31.05.2013 3 10 4 30 13 14 17 39 21 47 22 57 01.06.2013 3 09 4 29 13 15 17 39 21 48 22 58 02.06.2013 3 09 4 28 13 15 17 40 21 49 22 59 03.06.2013 3 08 4 27 13 15 17 41 21 50 23 00 04.06.2013 3 08 4 26 13 15 17 41 21 52 23 00

KOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29.05.2013 3 21 4 43 13 23 17 46 21 51 23 03 30.05.2013 3 20 4 42 13 23 17 46 21 52 23 04 31.05.2013 3 20 4 41 13 23 17 47 21 53 23 05 01.06.2013 3 19 4 40 13 23 17 48 21 55 23 05 02.06.2013 3 18 4 39 13 23 17 48 21 56 23 06 03.06.2013 3 18 4 38 13 24 17 49 21 57 23 07 04.06.2013 3 17 4 37 13 24 17 49 21 58 23 08

ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29.05.2013 2 28 3 43 12 52 17 23 21 49 22 54 30.05.2013 2 27 3 41 12 52 17 24 21 51 22 56 31.05.2013 2 26 3 40 12 53 17 24 21 53 22 57 01.06.2013 2 25 3 39 12 53 17 25 21 55 22 58 02.06.2013 2 24 3 37 12 53 17 26 21 56 22 59 03.06.2013 2 24 3 36 12 53 17 26 21 58 23 00 04.06.2013 2 23 3 35 12 53 17 27 21 59 23 01

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29.05.2013 2 59 4 11 13 24 17 55 22 24 23 26 30.05.2013 2 58 4 09 13 24 17 56 22 26 23 27 31.05.2013 2 57 4 07 13 24 17 57 22 28 23 28 01.06.2013 2 56 4 06 13 24 17 57 22 30 23 29 02.06.2013 2 56 4 05 13 24 17 58 22 32 23 30 03.06.2013 2 55 4 03 13 24 17 59 22 33 23 32 04.06.2013 2 54 4 02 13 24 17 59 22 35 23 33

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29.05.2013 3 16 4 39 13 24 17 48 21 56 23 10 30.05.2013 3 15 4 38 13 24 17 49 21 58 23 11 31.05.2013 3 14 4 36 13 24 17 49 21 59 23 12 01.06.2013 3 14 4 35 13 24 17 50 22 01 23 12 02.06.2013 3 13 4 34 13 24 17 51 22 02 23 13 03.06.2013 3 12 4 33 13 24 17 51 22 03 23 14 04.06.2013 3 12 4 32 13 25 17 52 22 05 23 15

AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29.05.2013 3 02 4 20 13 16 17 44 22 00 23 09 30.05.2013 3 01 4 19 13 17 17 45 22 02 23 10 31.05.2013 3 00 4 18 13 17 17 45 22 03 23 11 01.06.2013 2 59 4 16 13 17 17 46 22 05 23 12 02.06.2013 2 59 4 15 13 17 17 46 22 06 23 13 03.06.2013 2 58 4 14 13 17 17 47 22 08 23 14 04.06.2013 2 57 4 13 13 17 17 48 22 09 23 15

29.05.2013 2 51 4 07 13 21 17 53 22 24 23 29 30.05.2013 2 50 4 05 13 21 17 54 22 25 23 30 31.05.2013 2 49 4 04 13 22 17 55 22 27 23 32 01.06.2013 2 48 4 02 13 22 17 55 22 29 23 33 02.06.2013 2 48 4 01 13 22 17 56 22 31 23 34 03.06.2013 2 47 3 59 13 22 17 57 22 33 23 35 04.06.2013 2 46 3 58 13 22 17 57 22 34 23 36

29.05.2013 2 51 4 08 13 25 17 57 22 29 23 36 30.05.2013 2 50 4 06 13 25 17 58 22 31 23 37 31.05.2013 2 49 4 04 13 25 17 59 22 33 23 38 01.06.2013 2 48 4 03 13 25 17 59 22 35 23 39 02.06.2013 2 48 4 01 13 25 18 00 22 37 23 41 03.06.2013 2 47 4 00 13 25 18 01 22 38 23 42 04.06.2013 2 46 3 59 13 26 18 01 22 40 23 43

29.05.2013 2 54 3 59 13 29 18 05 22 48 23 42 30.05.2013 2 53 3 57 13 29 18 06 22 50 23 43 31.05.2013 2 52 3 55 13 30 18 06 22 52 23 45 01.06.2013 2 51 3 53 13 30 18 07 22 54 23 46 02.06.2013 2 50 3 51 13 30 18 08 22 56 23 48 03.06.2013 2 49 3 50 13 30 18 08 22 58 23 49 04.06.2013 2 48 3 48 13 30 18 09 23 00 23 50

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

NAM

AZ V

AKİT

LERİ

DANİ

MAR

KA

İSVE

ÇNO

RVEÇ

FİNL

ANDİ

YA

Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için: http://www.zaman.com.tr/namaz.do

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

1Bebekli hayata hazır mısınız? Bu soru dost meclislerindeya da başka bir mekânda dillendirildiğinde gözler hemen

anne adaylarına çevrilir. Çünkü genel kabule göre bebeğin tümsorumluluğu onun üzerindedir. Oysa, evliliğin her aşaması ol-duğu gibi çocuk bakımı da eşler arasında paylaşım gerektirir.Central Hospital bu önemli gerçeği göz ardı etmiyor ve “Be-bekli hayata hazır mısınız?” sorusunu bu kez babalara yö-neltiyor. Yalnızca soruyu sor-makla kalmıyor; babaları vebaba adaylarını hem be-bek bakımı konusundakendilerini test ede-bilecekleri hem demerak ettikleri so-rulara cevap bu-lacakları birprograma da-vet ediyor:‘Baba-Ba Eği-timi’. Katılımınücretsiz olduğueğitimde psikolojikyaklaşımlar, bebek ba-kımı, uygulamalı bebekbanyosu, bebeklerde gazçıkarma ile ilgili bilgiler uz-man psikolog ve medikalekipler tarafından anlatılıyor. Ka-tılımcılar, merak ettikleri sorulara in-teraktif bir ortamda cevap bulma şansı ya-kalıyor.

Genelde anneleri görmeye alışık olduğumuz bebekeğitim programlarında babaların hali nicedir, merak ettik. Bu

düşüncelerle soluğu Kozyatağı’ndaki hastanede aldık. Sınıfhayli kalabalık. Katılımcılar arasında tecrübeli babalar da var,ilk bebek heyecanı yaşayanlar da. Babaların ilgisi beklentimi-zin üzerinde. Bebek hemşiresi Ferda Saraçoğlu derse bebekbanyosuyla başlıyor. Annelerin en büyük sıkıntısı olan bebekbanyosu, babaların hayli ilgisini çekiyor. Bebeğin tutulması, su-yun nasıl döküleceği, ne kadar şampuan kullanılacağı gibi ko-nuları hepsi pürdikkat dinliyor. Tabii bu rahatlıkları biraz dakarşılarında suyu görünce avazı çıktığınca bağıran canlı bir be-bek olmamasından kaynaklanıyor. Ferda Hanım baba aday-larından birinin bebek yıkamada kendisine eşlik etmesini is-tiyor. Programı başından beri en meraklı gözlerle takip edenBekir Yıldız sahnede! Bekir Bey henüz ilk bebeğini beklese de

gerekli araştırmayı yapmış gibi. Bebek malzemelerine hiç deyabancı değil. “Tüm bu zorluklara ne gerek var?” edasıyla “Filekullansak!” diyor. Ancak çocuk suyun içinde hareket etsin,banyoyu hissetsin diye file kullanımına uzmanlar sıcak bak-mıyor.

Konak da ne!Eğitimin katılımcıları babalar olunca sorular haliyle biraz

daha teknik. Bebek banyosu, belki de ilk kez suyun kaldırmakuvvetinden bahsedilerek anlatılıyor. Ka-

fada ‘konak’ varsa şu kadar şam-puan yeterli deniyor da

‘konak’ nedir?B i r

baba dışında kimse bilmiyor. Burada parantez açıp söyleyelim,konak yeni doğan bebeklerin başında görülen kabuklaşmış deriparçalarıdır. Aynı sorular ağız bakımı dersinde ‘pamukçuk’ (be-beklerin ağzında görülen enfeksiyon) sözü geçince de soru-luyor. Belli ki babaların çok çalışmaları gerekiyor!

Sırada bebek masajı var. Bu da hayli hassas bir konu. Tep-kilere bakılırsa babalar başlarda buna da yanaşacağa benze-miyor. Nihayet en merak edilen soruyu Hüseyin Karali dil-lendiriyor: “Bebeğin gazı nasıl çıkarılmalı?” Burada dikkatlerbirden Ferda Hanım’a çevriliyor. Ne de olsa bu konu, bebekbakımının bilinen en zor yanı. Babalar ezber bozmuyor da de-ğil. Bir anne hassasiyetinde sorular da geliyor: “Altını değişti-rirken ıslak mendil kullanmak doğru mu?”

P r o g -ram gayet eğ-

lenceli sona eri-yor. Onları biraz

daha yakından tanı-mak istiyoruz. Metinİnal, ebeveynlik he-yecanını ilk kez yaşa-yacağından oldukçaheyecanlı. Eşi internetüzerinden başvurmuşhastaneye. “Bir iknasüreci oldu mu?” di-yoruz. Zaten bebek

bakımına meraklı oldu-ğunu anlatıyor. İnal, prog-

ramda tüm detaylarıyla gördüyapılacakları. Bekir Yıldız ve Hü-

seyin Karali programa kayınbiraderve damat olarak birlikte katılmış. Babalık heyecanını ilk kez ta-dacak olan Yıldız ve Karali de eşlerinin teşvikiyle gelmiş. Be-kir Bey, “Sıkıcı olur, yatarım.” diye düşünürken kendini bebekyıkarken bulduğunu anlatıyor gülerek.

Bu kez babalar bebekeğitiminde!

Anneleri görmeye alışık olduğumuz bebek eğitim programlarında babaların hali nicedir,merak ettik. Bu düşüncelerle soluğu babalık seminerinde aldık…

Page 22: ZAMAN 217 EGazete

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

TUÐBA KAPLAN

1Kurþun döktürmek, merdiven altýndangeçmemek, aðaçlara çaput baðlamak en

bilindik hurafelerden. Ancak hurafereler dezamana ayak uydurarak deðiþiyor ve mo-dernleþiyor. Günümüzde, ‘Allah diyen aslan’,‘maymuna dönüþen kýz’ gibi birçok yenisi tü-redi. Dinde yeri olmayan bu boþ inançlardanbirkaç temel hususa dikkat ederek sakýnabi-liriz.

Akþamdan yazýldý, çizildi bütün dilekler.Ýtinayla evin bahçesindeki gül dalýna asýldý.Gözüne uyku girmiyordu. Nihayet sabaholdu. Konu komþu, dost akraba dere ke-narýnda piknik yapacaklardý. Gerçi asýl amaçdilek kâðýtlarýný derenin akan suyuna býrak-maktý. Hayli heyecanlýydý. Evin önündekomþularý beklerken, bir kara kedi geliverdiyanýna. “Hay Allah, nerden çýktý bu uðursuz?Bir de gözünü dikmiþ bakýyor.” di-yerek yüzünü çevirdi. Nede olsa kedinin gö-züne bakmak pekiyi sayýlmazdý.Neyse ki, na-zar bon-cuðunu takýpda çýkmýþtý.Zaten mer-d i v e naltýndan dageçmemiþti.Çoluk çocuk,genç yaþlý toplaþýpdere kenarýna nihayetgidildi. Dilekler tek teksuya atýldý. Bir dahaki Hýdrellez’ekadar bakalým istenen dilekler gerçek olacakmýydý? Derken, ellerinde uzun çubuklarla vebir tomar ýslak kâðýtla, küçük oðlan çocuklarýgeçiverdi oracýktan. Anlaþýlan dereye atýlan di-lekleri toplamýþlardý. Bu seneki dilekler, alayaalýnacak bir malzeme bulan çocuklarýn kurbanýolmuþtu çoktan.

Aile büyüklerinin yaþadýðý, çoðu zamanbizlerin de farkýna varmadan dâhil olduðumuzhikâyelerden biri bu. Belki de bir çaresizlik ör-neði. Yýllardýr süregelen nazardan, kem göz-lerden korkma ve korunma algýmýzýn altýnda,Anadolu’nun bazý bölgelerinde hâlâ maðara-larda binlerce yýl önceden kalma göz ve bon-cuk resimlerinin yattýðýný söylemek müm-kün. Bunlar, literatürdeki ismiyle ‘dine sonra-dan karýþtýrýlan boþ inançlar’ anlamýna gelenhurafeler.

Kaynaðý farklý medeniyet ve dinlerÝslamiyet öncesi veya farklý dinlere ait bir-

takým geleneklere din kýlýfýnýn giydirilmesi hu-rafelerin temel kaynaðý. Ortaçað Avrupasý isehurafelerin merkezi. 17. yüzyýl baþlarýnda,dünyanýn bir öküzün boynuzlarýnýn üstündetepsi gibi durduðuna inanan kilise, “Dünyayuvarlaktýr.” dediði için Galileo’ya yapmadýðýnýbýrakmamýþtý. Günümüz Batý dünyasýnda dahâlâ pek çok batýl inanç ve hurafenin yaygýnolduðu görülüyor. Bunlarýn baþýnda, salý günü,kara kedi, merdiven altýndan geçme ve 13sayýsýnýn uðursuz sayýlmasý geliyor. Sadecefarklý dinler deðil farklý medeniyetlerden debeslenmiþ hurafeler. Helen kültüründen,Þamanizm ve Yezidilikten miras kalmýþ. Müs-lümanlar arasýnda yaygýnlaþan hurafelerinnedeni ise dinimizin yeterince bilinmiyor ol-masý.

Hurafeler sarmýþ dört bir yanýmýzýGayb âlemini Allah’tan baþka kimsenin bi-

lemeyeceði âyet ve hadislerde belirtiliyor.Buna raðmen, hâlâ yýldýzlardan ahkâmçýkarma, kahve, bakla, iskambil kâðýdý, suya,yýldýznameye bakma, kitap açma (Kur’ânveya baþka kitaplar) gibi yöntemlere baþvu-rularak falcýlýk yapýlýyor. Ýslâm öncesi dö-neme ait bu hurafelerin Mýsýrlýlar ile Asurîler-den geçtiði biliniyor. Ýslamiyet’te herhangibir nesnede, hayvanda veya canlýda uður veyauðursuzluk olduðunu kabul etmek doðru

deðil. Buna raðmen halk arasýnda bazý hay-vanlarý görme veya seslerini duymanýn, belirligün ve zamanlarda iþ yapmanýn, nazar bon-cuðu ve benzeri þeyleri takmanýn, bazý ra-kamlarýn uður ya da uðursuzluk getirdiðineinanýlýyor. Özellikle salý günü iþ yapýlmaz veyolculuða çýkýlmaz inancý hayli yaygýn. O günbaþlanan iþler baþarýyla sonuçlanamaz, yolaçýkanlar sað salim ulaþmak istedikleri yereulaþamaz. Kimisi cumartesi yorgan dikmenin,pazar günü iþ yapmanýn, arife günü dikiþdikmenin, iki bayram arasýnda nikâh kýymanýnuðursuzluk getireceðine inanýyor. Baykuþ sesive yüzünün, köpek havlamasýnýn da uðursuzolduðuna inananlarý unutmayalým. Bir de 13rakamý uðursuzluðuna inananlar var ki, hemkendileri hem de çevreleri için tam bir kâbus.Sözde Hz. Ýsa’nýn son akþam yemeðinde bu-lunan on üç havari o gün bugündür çoðu in-sanýn korkulu rüyasý. Öyle ki asansörde onüçüncü kata çýkamayan, banka kuyruðundaaldýðý numara on üçse yeni numara alan,

ayýn on üçünü kendine zindan edenler var.Tüm bunlarýn yanýnda türbelere çaput baðla-yan, mum yakan ve nazar deðdi diye kurþundökenler de... Ya muhabbet büyüsü yaptýran-lara, yapýlan büyüyü bozdurmak için hocahoca gezenlere ne demeli? Bütün bunlarýn tamanlamýyla Ýslâm’a aykýrý ve bid’at olduðu neyazýk ki unutuluyor.

Artýk hurafeler de modernBunlarýn yaný sýra modern çaða göre ev-

rilen hurafeler mevcut. Artýk çaða uygun,‘medenî’ ve modern hurafeler üretilip yayýlýyor.Bir de üstüne bu yalanlarý destekleyen veyayýlmasýna yardýmcý olan internet aracýlýðýyladin tebliði yapýlýyor. Son yýllarda sýkçakarþýlaþýlan modern hurafelerden birkaçý:

‘Allah’ diyen aslan:Ýnternet sayesinde, buhurafeyi görmeyen veya duymayan yoktur. Bugörüntüyü cep telefonuna kaydedip “Gördünmü, aslan bile ‘Allah’ diyor.” diye teblið yap-maya çalýþanlar var. Oysa hakiki anlamda

iman etmiþ bir insan, aslanýn insan diliyle ‘Al-lah’ demesinin, imtihan sýrrýna aykýrý ol-duðunu bilir. Kaldý ki, bütün hayvan ve neba-tatýn dahi kendi lisan-ý halleriyle zaten ‘Allah’dediði biliniyor.

Maymuna dönüþen kýz: Ýnternet tebliðci-lerinin en büyük kozu bu olsa gerek. Olay ma-halli Londra. Bir anne evinde Kur’an okuyor.Kýzý da odasýnda sesli müzik dinliyor. Annesikýzýna müziðin sesini kýsmasýný söylüyor. Kýzaksine müziðin sesini daha çok açýyor. Annede Kur’an okumaya devam ediyor. Aralarýndabaðýrma yükselince, kýz odasýndan fýrlýyor veannesinin elinden Kur’an-ý Kerim’i alýp yerefýrlatýyor. Fýrlattýðý an kýz maymuna dönüþüyor.Ýnternette bu haberin yanýna bir de maymunabenzeyen bir kýz fotoðrafý yerleþtirilerek ha-berin sözde realitesi artýrýlýyor.

Cehennem sesleri: Televizyonlara bile ha-ber konusu olan bir hurafe. Sözde Rusya’dakazý çalýþmalarýnda yer altýndan ‘Hell, hell’(Cehennem, cehennem) diye baðýran insansesleri duyulmuþ. Bu sesleri kayýt etmiþler vehaber ajanslarýna yollamýþlar. Ama iki haftasonra, bu ses kaydýný yapan adama, bir Ame-rikan film þirketinin dava açtýðý hiçbir yerdeyazýlmadý. Çünkü bu sesler bir Amerikan fil-minden kopyalanmýþtý. ‘Cehennemin diliÝngilizce mi?’ sorusunu sormadan edemiyorinsan.

Mesajý 10 kiþiye yollamayan cehennemdeyanar: En çirkini kutsallarýn alet edildiði hu-rafeler olmalý. E-posta ya da mesaj yoluylayayýlan çirkinliðin içeriði hep ayný. Sözde bi-risi Peygamberimiz’i (sas) rüyasýnda görüyor.Peygamber Efendimiz çok önemli þeyler söy-leyip, bunun yayýlmasýný arzu ediyor. Bu ha-beri 10 kiþiye yollamayanýn cehennemde ya-nacaðýný söylüyor. Herhalde bu, durumunvahametini yeterince gösteriyor.

Oysa kâinatýn tümünün bir mucize olduðugörülebilse ya da kâinat kitabýndaki mucize-ler okunsa, insan kendi vücuduna bile baksabu tür hurafelere inanma ihtiyacý hissetmeye-cek.

Hurafelerden sakýnmak içinToplumda görülen hurafelerin etkisinin

azaltýlmasý için uzmanlarýn çözüm önerileriþöyle:

* Yaygýn hurafeler açýsýndan bir inançharitasý çýkarýlabilir.

*Ýlmî araþtýrmalar yapýlarak sonuçlarýnýtopluma anlatýp, daha sonra insanlar bir türeðitime tabi tutulabilir.

* Ýslamiyet’in esaslarý iyi ve doðru öðretil-meli.

* Radyo ve televizyonlarda batýl inançlarýntartýþýldýðý ve dinin doðru anlatýldýðý prog-ramlara daha çok yer verilebilir.

* Camilerde, vaaz ve hutbelerle halkaydýnlatýlmalý.

* Fal, büyü, muska, týlsým vb. konular ile il-gili eserler mutlaka yetkili mercilerin tetkikin-den geçtikten sonra yayýnlanmalý.

Vehbi Vakkasoðlu (Ýlahiyatçý-yazar): “Ýnsan yaratýlýþý gereði bir þeye inanmaya

ve telkine müsait bir varlýk. Bela, kötülük, fe-lâket, sýkýntý ve hastalýk anýnda sýðýnýlacak birmakam veya baþvurulacak bir çare arar. Bunoktada hurafeler bir anda türer. Oysa buMüslümanlarýn içine sürüklendiði derin bilgi-sizlik. Kitab’ý gündemin dýþýnda tutma ya daokumama. Böylesine bir cehaletle örümcek-lenince Kitap, boþluktan hücum ediverdi hu-rafeler. Ýnsanlarýn yýllar yýlý hakikat sandýðý birhurafeyi, hücum ederek, sert üslupla þahsi-yetleri inciterek düzeltmek zordur. Gönülboþluðunu giderici bilgi, hurafeyi ortadankaldýrýr. Hurafeden korunmak için, soru-larýmýzý ve sorunlarýmýzý saðlam kaynaklarabaþvurarak araþtýrmalýyýz. Þimdilerde gerekKur’an-ý Kerim ve tefsirlerine, gerekse saðlamhadis kaynaklarýna ulaþmak ne kadar kolay-laþtý. 21. asrýn bu açýdan çok þanslý olan Müs-lümanlarý, hurafeyi hakikat sanma husu-sunda, hiçbir cahillik mazeretine sýðýnamazlar.Kur’an-ý Kerim, ‘Hak geldi, batýl zail oldu!’ di-yeli 1400 sene olmadý mý?”

Hurafelerçaða ayakuydurdu

Page 23: ZAMAN 217 EGazete

Hekimoğlu İsmail

İhlasın özü bir işi Allah rızası için yap-maktır. İnsanın duyguları çeşitli olduğu içinbeklentileri de çeşitlidir. Belki onlarca bek-lentisini bir kenara iterek yalnız ve yalnız Al-lah rızası için ibadet edecek.

Allah’a kul olmak isteyen Müslüman,şartlar ne olursa olsun Allah’a itaat ede-cektir. Yapması gereken işin gelir-giderini,zarar-faydasını hesap etmeyecek, “Allahböyle emretti, ben de böyle yapacağım!Gerisi ne olursa olsun.” diyecektir. İşteböyle düşünülürse, her Müslüman bulun-duğu yerde tuba ağacı olur. Meyveleriyle,yani Allah için attığı her adımla bulunduğuortamda herkese örnek olur, İslamiyet’isevdirir. İslamiyet’e ayna tutabilmek ve İs-lam’ı temsil edebilmek en yüce mertebedir.

Zerre kadar ihlaslı amel, batmanlarla ih-

lassız amelden üstündür. Fethullah GülenHocamın buyurduğu gibi; “Amel bir ce-setse, ihlas onun ruhudur.” Yani ihlasla ya-pılmayan amelin bir kıymeti yoktur…

İhlasla yapılan her iş devam eder, bere-ketli olur. Bu şuurla çalışan insan yorgunluk,bıkkınlık hissetmez. Hissetse de o badireleriatlatır. Çevresindekilere küsmez, beklenti-lerini sıfırlar ve kendini reklam etme sev-dasına düşmez. Şimdiye kadar pek çok ki-şiyle müşterek çalışmalarım oldu. Münakaşave ihtilaflara en çok sebebiyet verenlerin,kendini göstermek sevdasına düşenlerinsivrilmeleri olduğunu gördüm. Bir arkadaşa,“Şu işi şöyle yapsan daha iyi olur.” dediği-mizde bile canı sıkılıyor, “Ben biliyorum!”diyor. Çünkü insanda kendini beğendirme,üstün olduğunu gösterme, insanları yö-

netme duygusu vardır. Belki uzun tecrübe-lerin ve kemalatın sonunda bu halden vaz-geçebilir…

İnsanların ekserisi beğenilmek ister.Bunun için herkesin hoşuna gidecek şeyleryaparlar. Mesela modaya uyup kendinihalka beğendirmeye uğraşır. Halk, Hakk’aisyan etmişse, o da bu isyana katılır. HemAllah der, hem de beğenilmek uğruna Al-lah’a isyan eder. O’nun emirlerini dinlemez,cemiyetin isteklerine ayak uydurmaya çalı-şır. Çoğu kere evler, halkın istediği gibi dö-şenir. Komşuda, akrabada olan eşyalaraimrenilir. İhtiyaç olanı değil, süs eşyasını al-mak için olur olmaz borçlara girilir. Bazendin feda edilir; karşılığında mal-mülk alınır.Bunun tek sebebi, kendini beğendirmek-tir…

Sokaklar, kendini beğendirmek isteyeninsanlarla doludur… Kıymetsiz kişilere,kendimizi beğendirmek isteriz. Takdir vetebriklerinden memnun oluruz. Alkışlarınıen büyük hediye olarak kabul ederiz. Baş-kalarının onayını alınca, dünyalar bizimolur. Fakat “Allah bu halime ne diyor, Al-lah bu halimden memnun mu?” Bunu çokkere düşünmeyiz…

Şimdi şu yaşımda düşünüyorum da; 80senelik ömrümde Allah için bir şey yaptımsao bana yeter. Yapmadımsa, kimi memnunetmeye uğraştıysam onu da memnun ede-meden ahirete gideceğim… Çünkü meseleçok net; Peygamber Efendimiz (sas) buyur-muş ki: “Ameller (başka değil) ancak ni-yetlere göredir; herkesin niyeti ne ise elinegeçecek odur.”

Beğenilmek uğruna, Allah’a isyan ettiğimiz oluyor mu?

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

Boraksla caným borakslaNEŞE KUTLUTAŞ

1İnatçı lekeler kalmasın. Sodyum, oksijen, su ve bordanmeydana gelen boraks, antiseptik ve antibiyotik özellik ta-

şıdığından ev temizliği gibi pek çok alanda dezenfektan ve te-mizleyici olarak kullanılır.

Seramik veya paslanmaz çelik lavabolarınızdaki, pas dâhilolmak üzere, bütün inatçı lekelerden boraksın yardımıyla kur-tulabilirsiniz. 50 mililitre limon suyu ile 200 gram boraksı karış-tırın ve bir bulamaç hazırlayın. Yumuşak bir bez ya da süngerlebulamaçtan bir parça alın ve lekeyi ovun. Sonra da sildiğiniz yeriüzerine ılık su tutarak yıkayın. Leke, hazırladığınız borakslı bu-lamaçla birlikte sökülüp gidecektir.

Halılardaki lekeleri çıkarınHalı ya da kiliminiz lekelendiyse, bu alanı iyice ıslatın ve bir

parça boraksla silin. Sonra o ıslak alanın kurumasını bekleyin.Kuruduktan sonra elektrik süpürgesiyle süpürün.

Tıkalı lavabolar için kimyasal kullanmayınTıkalı banyo ve mutfak lavabolarını açmak için zararlı kim-

yasallar kullanmak yerine etkili bir yöntem olan boraksı dene-yin. Bir huniyi tıkalı drenaja tutun, oradan 100 gram boraks akı-tın ve üzerine ağır ağır 400 mililitre kaynar su dökün. 15 dakikabekleyin ve yeniden üzerinden sıcak su akıtın. Çok inatçı tıka-nıklıklarda bu yöntemi birkaç kere tekrarlayın. Etkisini göre-ceksiniz.

Kimyasalsız Tuvalet temizliğiTuvaleti zararlı kimyasallara bulaşmadan temizlemenin

yolu boraks kullanmaktan geçiyor. Yapacağınız şey çok basit;dört litre suyun içinde 100 gram boraksı eritin, sonra da bu ka-rışımı tuvalete dökerek sert bir fırça yardımıyla temizleyin.

Çiçekleri profesyonelce kurutun200 gram boraksı 400 gram mısır nişastasıyla karıştırın. Bu

karışımdan iki santim kalınlığında bir tabakayı büyük plastik kapgibi ağzı sıkı kapatılabilen bir kabın içine koyun. Kurutmak is-tediğiniz çiçeklerin saplarını istediğiniz yerden kesin. Sonra dabu tabakanın üzerine serin. Tabakaya serdiğiniz çiçeklerin üze-rine de birazcık aynı karışımdan serpiştirin. Çiçeklerin yaprak-larına gelmemesine dikkat edin. Kabın ağzını kapatın ve birhafta, on gün kadar bir kenarda bekletin. Son olarak çiçekleri-nizi çıkarıp üzerlerindeki fazla tozu yumuşak bir fırçayla süpü-rün.

Cam ve aynalar pırıl pırılCam ve aynalarınızın tertemiz ve çiziksiz olmasını istiyor-

sanız 600 mililitre suda iki çorba kaşığı boraksı eritin. Elde etti-ğiniz bu karışıma süngeri batırarak cam ya da aynanızı silin. Böy-lelikle çiziksiz, pırıl pırıl, parlak bir yüzey elde etmiş olacaksınız.

DENÝZ ERGÜREL

1Defalarca uyarýlar yapýlmasýnaraðmen internet kullanýcýlarý

arasýnda siber suç maðdurlarý artýyor.Oysa alýnacak küçük önlemlerlemaðduriyetlerin önüne geçmekmümkün.

Dünyanýn en kapsamlý siber suçaraþtýrmalarýndan Norton Siber SuçRaporu’nun 2012 yýlý sonuçlarýna göresiber suçlarýn verdiði zarar 110 milyardolarý buluyor. Rapora göre Türkiye’desiber suçlardan etkilenen maðdursayýsý 10 milyon civarýnda, ortayaçýkan zarar ise 550 milyon dolardanfazla.

Her on sosyal að kullanýcýsýndanen az birinin dolandýrýcýlýða maruzkaldýðý günümüzde, biraz daha dik-katli olmakta yarar var. Bazý basit ön-lemler alarak, sanal dolandýrýcýlarakarþý güvende olmak mümkün.

Her web servisi için farklý þifre kul-lanýn:E-posta, sosyal aðlar, eðlenceplatformlarý ve hizmet aldýðýmýz ser-visler derken artýk onlarca dijital he-saba aboneyiz. Bu servislerin her biriayrý kullanýcý adý ve þifre istiyor, oysaçoðumuz iþin kolayýna kaçýp tüm ser-visler için tek bir þifre kullanýyor. Amabu oldukça riskli bir durum çünkü þif-renizi ele geçiren bir hýrsýz tüm he-saplarýnýza el koyabilir.

Aslýnda her web servisi için hemkolayca hatýrlanacak hem de tahminedilmesi güç bir þifre üretebilirsiniz.Bunun için önce kendinize bir þifrekalýbý üretin; örneðin doðduðunuzþehrin sessiz harfleri ve doðumyýlýnýzýn ilk ve son rakamý gibi. Dahasonra bu kalýba, kullandýðýnýz web ser-visinin adýndan birkaç harf ve rakamekleyin. Böylece sizin için hatýrlamasýkolay ama baþkalarý için zor ve ilkbakýþta anlamsýz gelen bir þifreoluþturmuþ olursunuz.

Emin olmadýðýnýz linklere týkla-mayýn ve bilmediðiniz uygulamalarýindirmeyin:Bilgisayar hýrsýzýnýn enetkili yöntemlerinin baþýnda, hedefbilgisayara virüslü dosya yüklemekgelir. Bunu yapabilmek için hýrsýzlarbazý sosyal mühendislik taktiklerikullanýr. Tanýdýk bir kiþi veya ilginiziçeken bir markadan gelmiþ gibi gö-züken ama aslýnda virüslü link içerene-postalar, sýklýkla baþvurulan yön-

temlerdendir.Bu gibi durumlarda kullanýcýlar

mesajý gerçek sanýp, kiþisel bilgilerinikolayca hýrsýzlara kaptýrabilir. Hattafarkýnda olmadan zararlý bir uygula-mayý cihazlarýna da yükleyebilirler.Herhangi bir sebeple kiþisel bilgileri-nizi isteyen e-mail alýrsanýz çok dik-katli olun. Doðruluðundan emin ol-madýðýnýz formlarý kesinlikle doldur-mayýn, uygulamalarý bilgisayarýnýzaindirmeyin.

Sadece güvenilir web sitelerindenalýþveriþ yapýn:Ýnternette alýþveriþyaptýðýnýz sitenin güvenli olup ol-madýðýndan mutlaka emin olun.Ödeme yaparken, tarayýcýnýzda‘https’ güvenli baðlantýnýn açýlýpaçýlmadýðýna dikkat edin. Eðer gü-venli baðlantý yoksa, kesinlikle ödemeyapmayýn. Ucuz bir fiyata aldanýpyapacaðýnýz alýþveriþ daha sonra sizeçok pahalýya mal olabilir.

Sanal kart kullanýn:Ýnternettealýþveriþ yaparken sanal kart kullan-mayý alýþkanlýk edinmenizde faydavar. Böylece herhangi bir sebeplekart bilgilerinizi kaptýrsanýz bile, ris-kinizi düþük tutmuþ olursunuz. Sanalkartýnýza 1 TL gibi düþük bir limit be-lirlemeniz bile mümkün.

Halka açýk Wi-Fi noktalarýndadikkat edin:Bedava wi-fi kiminhoþuna gitmez ama halka açýk yer-lerdeki ücretsiz wi-fi baðlantýlarý kul-lanýrken dikkatli olmakta yarar var.Birçok baðlantý noktasýnda bilgilerþifrelenmediði için, ‘packet sniffer’adý verilen özel bir program kullananhýrsýzlar, hangi web sitelerini ziyaretettiðinizi, kime e-posta gönder-diðinizi, e-postalarýnýzýn içeriðini vene tür dosyalar indirdiðinizi görebilir.Halka açýk wi-fi baðlantýsý kullan-manýz gerektiði durumlarda bankahesabýnýza eriþmemenizde yarar var.

Akýllý cihazlarýnýzý koruyun:Hertürlü kiþisel bilgimizi akýllý telefonveya tabletimizde saklýyoruz. Hattabazý uygulamalarla artýk mobil ödemebile yapabiliyoruz. Bu nedenle bu ci-hazlarýn korunmasý çok önemli.

Akýllý cihazlarýnýzý korumak içinekran koruyucu þifre kullanmanýzdayarar var, böylece çalýnma duru-munda ortaya çýkacak güvenlik risk-lerini azaltmýþ olursunuz. Bununyanýnda cihazýnýzý uzaktan kontrol

edip hafýzasýný silebileceðiniz uygu-lamalar da var. Bunun için Find MyiPhone, Kaspersky Mobile Security,Android Lost veya BlackBerry Protectgibi uygulamalarý kullanabilirsiniz.

Arabanýzý akýllý telefondan kontroledebileceksiniz

Bosch’un Ýstanbul’da düzenle-nen bilgilendirme toplantýsýnda, araçsürücülerini yakýndan ilgilendirenbazý yenilikler tanýtýldý. Bosch Türkiyetemsilcisi Steven Young’ýn verdiðibilgilere göre, arabalar artýk tam oto-matik olarak kendi kendine parkedebilecek ve akýllý telefon uygula-malarýyla arabalarý kontrol etmekmümkün olacak. Ayrýca yoðun trafikdestek sistemi adý verilen bir tekno-lojiyle saatte 50 kilometreye kadarkisüratlerde gaz, fren ve direksiyonkontrolü araba tarafýndan otomatikolarak yapýlabilecek. Þirketin yaptýðýaçýklamaya göre bu teknoloji2014’den itibaren çeþitli araba mo-dellerinde uygulanacak. Bunun birsonraki adýmý ise sürücüsüz arabateknolojisi. Henüz denemeaþamasýndaki bu teknolojinin ne za-man kullanýlabileceði ise þimdilikbelli deðil.

Haftanýn uygulamasý: Eventbrite veEventbrite Entry Manager

Eventbrite, bir etkinlik uygula-masý. Bu uygulamayla gerek kendiþehrinizde gerekse diðer þehirlerdedüzenlenen birçok etkinlikten haber-dar olabilir ve kayýt yaptýrabilirsiniz.Uygulamanýn Facebook ve Passbookentegrasyonu da var. Eventbrite üze-rinden kendi etkinliðinizi de oluþtu-rabilirsiniz. Bunun için, adresi üze-rinden gerekli bilgileri doldurmanýzgerekiyor. Oluþturduðunuz etkinliðiEventbrite Entry Manager uygula-masýný kullanarak akýllý telefonunuz-dan kontrol edebiliyorsunuz. Böyleceetkinliðe kayýt yaptýranlarýn adýný vesayýsýný görmeniz mümkün. Ayrýcauygulama içindeki karekod özelliðinikullanarak katýlýmcýlarýn etkinliðe gi-riþ iþlemlerini yapabilirsiniz.

Ýnternette oltaya gelmeyin

Page 24: ZAMAN 217 EGazete

BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.

k u r s u @ z a m a n . c o m . t r

Dua, Rabb’imize karşı yapılan çoksırlı, gizli ve kudsî bir ubudiyettir.Evet, o, en hâlis bir kulluk tavrıdır.

Dua, insanın ihlâs ve samimiyetle Rabb’isineyönelip O’ndan bir şeyler dilemesi hâlidir.

Kur’ân-ı Kerim, “Kullarım Beni sendensoracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım.Bana dua edenin duasına icabet ederim.”(Bakara, 2/186), “Bana dua edin ki size icabetedeyim.” (Mü’min, 40/60), “Duanız olmazsaAllah indinde ne ifade edersiniz ki!” (Furkan,25/77) … gibi âyet-i kerimelerle duanın ehem-miyetini dile getirmektedir. Allah Resûlü (sal-lallâhu aleyhi ve sellem) de ümmetine dua et-meleri mevzuunda sık sık tavsiyelerde bulunurve kendisi de hayatı boyunca yaptığı mübarekdualarla, ondan hiç dûr olmaz.

Bu kadar tahşidatla anlatılan dua, mü’mi-nin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Duaile Rabb’ine ellerini kaldıran bir kul, âdeta O’naşöyle demektedir: Esbap bütün bütün sukûtedebilir. Tabiattaki hâdiselerin hiçbir tesiri ol-mayabilir.. ve kimse bana el uzatıp, dertlerimederman olmayabilir. Ben her zaman sesimi du-yan, soluklarımı işiten ve bana şah damarın-dan daha yakın olduğunu ihtarla bana yakın-lığını hatırlatan, sonra da duama icabet ede-ceğini vaad eden ve vaad ettiği şeyleri yapmayagücü yeten, söz verip de ne yapayım gücümyetmedi demeyen, O Yüceler Yücesi Zât’a el-lerimi kaldırdım ve O’na dua ediyorum.”

Kul, duasıyla, görmese bile, âsârıyla gör-

düğü Allah’a O’na hitap edecek kadar bir kur-bet hissiyle yönelir. Biz, güneşe uzak olduğu-muz gibi O’ndan da uzak olabiliriz. Ancak O,tıpkı güneş gibi rahmetinin şualarıyla her za-man başımızı okşamakta, her hâlimize ni-gehbân bulunmakta ve Kendisine açılan elleriboş çevirmemektedir. Evet O, kuluna kendianne ve babasından daha şefkatlidir. Allah Re-sûlü, bu hakikati etrafındaki sahabilerine şöylebir tabloyu göstererek anlatmaktadır:

Bir savaş sonrası esirler arasında çocuğunuarayan bir kadın, çocuğunu bulmak için sağasola koşuşturup durmaktadır; koşturup dur-makta ve kendi çocuğu diye bazı çocukları alıpbağrına basmaktadır. Kendi çocuğu olmadığınıgörünce onu da bırakıp aramasını sürdür-mektedir. Arayan bulur fehvâsınca nihayet oda çocuğunu bulur, onu bağrına basar vekoklamaya durur. İşte o esnada Allah Resûlü,sahabilerine bu tabloyu gösterir ve “Şu anneyigörüyor musunuz? O, bağrına bastığı bu ço-cuğunu hiç Cehennem’e atar mı?” der. Ashabcevaben, “Atmaz yâ Resûlallah.” derler. Bununüzerine Allah Resûlü de, “Allah kullarınakarşı o anneden daha merhametlidir.” buyu-rur.

Dua Nasıl Yapılır?“Rabb’imize nasıl dua edilir?” meselesine

gelince, özetle şunları söyleyebiliriz: Dua eder-ken, evvelâ Cenâb-ı Hakk’ın kabul edeceğinegönülden inanarak ve ciddî bir itminan içinde

dua edilmelidir. “Olsa da olur, olmasa da olur”veya “Falan şeyi bana verir misin yâ Rabbi?”şeklinde dua edilmemelidir. Çünkü Allah’ınhazinesi çok geniştir ve O’nun her şeye gücüyeter. İsterse bir an ve bir lahzada gedayı sul-tan eder. Onun için dua ederken himmetler âlîtutulmalı ve O’ndan yüce şeyler talep edil-melidir. Meselâ, Allah’tan Cennet yerine Fir-devs istenmelidir. İşte bu şekilde dua etmeyibize Allah Resûlü öğretmektedir.

Sâniyen, biz, istediğimiz şeyleri yerinegetirir diye Allah’ın kudret ve kuvvetini kabulediyoruz. Yine biz, “Cennet gibi bir âlemi ha-zırlamasına O’nun gücü yeter.” diyor veO’ndan Cennet’i istiyoruz. Bu, sadece dua et-mek ve birine hâlimizi arz etmek değildir, bu,derin bir arzuhâl ve bu arzuhâl içinde Cenâb-ı Hakk’ın bütün evsâf-ı kemaliyesi ve esmâ-ihüsnâsıyla ifade edilmesi demektir. İşte böylebir dua, hâlis bir ubûdiyettir ve kat’iyen red-dedilmez.

Ayrıca dua ederken insan gevşek durma-malı, özenerek dua etmelidir. Hani camilerinönünde dilencilik yapan insanlar vardır; onlar,bazen öyle içli laflar ederler, öyle gönülden is-terler ki, insan mutlaka onlara bir şey vermezaruretini hisseder. İşte bizler de kul olarakRabb’imize öyle yalvarmalıyız ki, bu yalvarış-lar Rabb’in rahmetini ihtizaza getirsin. Bazı in-sanlar, yapmış oldukları bu içli yalvarışlarlakurtulmuşlardır. Meselâ, birisi aşkla coşunca,“Yâ Rabbi! Kendimi biliyorum. Ben bu ame-

limle Cennet’e zor girerim ama Sen lütfeder-sen olur. Beni Cehennem’e de koysan, Sanaöyle tutkunum ki, ben oradakilere de hep Senianlatırım!” Bir başka Hak âşığı ise şöyle der:“Yâ Rabbi! Ben Sana baktım, bir de kendimebaktım. Bana günahlar yakışmıyor ama Sanaaf öyle yakışıyor ki!”

Evet, bu tür yürekten ifadeler rahmeti ih-tizaza getirir ve Cenâb-ı Hak da Kendine ya-kışanı yaparak, bu duaları onların affına vesilekılar.

Duada böyle hâlis bir ubûdiyet ruhundanötürüdür ki, insanlar, hiçbir zaman duadan dûrolmamalıdırlar. Allah mutlaka insanların se-sini duyar ama onlar, bazen yanlış şeyler is-terler, Allah da o istedikleri şeyi vermeyip hak-larında daha hayırlı olanı lütfeder. Bediüzza-man’ın ifadesiyle kul, bir erkek evlâdı ister, Al-lah ona Hz. Meryem gibi onun için daha ha-yırlı olacak bir kız evlâdı verir.

ÖZETLE:1- İnsan, yaptığı duada, âsârıyla gördüğü

Cenab-ı Hakk’a hitap edecek kadar bir kurbethissiyle O’na yönelir.

2- Dua ederken, Cenâb-ı Hakk’ın kabuledeceğine gönülden inanarak ve ciddî bir it-minan içinde dua edilmelidir.

3- Bizler kul olarak Rabbimiz’e öyle yal-vararak duada bulunmalıyız ki, bu yalvarışlarRabbin rahmetini ihtizaza getirsin.

Cenab-ı Allah'a dua etmeninüslubu nasıl olmalı?

Page 25: ZAMAN 217 EGazete

Abdullah Aymaz

Bütün her şeyin, varıp dayanacağı biricik mercî’ de yine Sen’sin. Bir keredaha huzuruna dehalet ederek aczimizi, fakrımızı ve çaresizliğimiziSana, sadece Sana arz ediyoruz: Sen’in kapından başka hiçbir kapınındilencisi olmayalım ve Sen’den gayrı hiçbir şeye gizli-açık kullukta bu-lunmayalım.

Aslında ufuksuz, emelsiz, başı göklerde ve burnu havada kimselere yapılacakmuamele de herhalde böyle olacaktır. İnsanın değeri, Allah’a intisabı veO’nunla münasebetlerini içten devam ettirmesiyle doğru orantılıdır.

Uyandığımda ilk şafak, kar-kış başımdaydı,Derken sabâ etrafa bahar muştusu yaydı.

Hicran demine denk bir lezzet çağı açıldı,Ümit dünyama rengârenk ışıklar saçıldı.

Gönlüm şahlanıp, rûhum büyülendi bu hazla,Eğildim, benliğimi saran hiss-i niyazla.

Fecir, karanlığın önünde ilerliyordu,Yâkûb'a Yûsuf'unun kokusu geliyordu...

Bir başka çark ediyordu talihime felek,Ufkumda Leylâ ümidi Mecnûn'unkine denk...

Hayat fışkırıyordu, hava, su ve topraktan;Kurtuluyorduk artık milletçe yok olmaktan...

M. Fethullah Gülen

İskandinav ülkelerindeki bu songezimizde de daha önceleri olduğugibi bazı yer isimleri dikkatimi çekti:Haakon Caddesi. Haakon yani Ha-kan. Höje kelimesi okunuş şekliyleHöye… Tepe mânasına geliyor. Hö-yük kelimemize benziyor. Asker ke-limesi de öyle… Bestakâr kelimeside… Amal (Omol) okunuyor amamânası hedef demektir. Emel keli-mesi gibi… Dingle, dingil gibi…

İsveç Kralı Demirbaş Şarl ile ora-lara giden sipahilerimizden kalmapek çok isim var. Selma ismi debunlardan, Selma Lagerslof meşhurbir roman yazarıdır. Tabii benzet-meler de olabiliyor: “Bac kaplan”, yerismi “Bak kaplan” gibi… Uddevalla(Oh de vallahi gibi… Tabii “Ölmevalla” da var. nasıl Niagara için “Neyaygara” denildiği gibi… Amazoniçin “Amma uzun” uydurması gibi…Avustralya’da kanguruların küçükboylu bir nevine wallabi ismi verili-yor. Yani “Vallahi âbi” der gibi…

Bir insanımız evlendiği İsveçlihanımın aynen bizim bacılar gibibahçede tarlada hiç yüksünmedençalıştığını görünce, araştırmaya baş-lıyor, köylerine kadar gidiyor sonraonun bizim sipahilerimizin torunla-rından olduğunu tesbit ediyor. Böyleolaylar eksik değil.

Stockholm’de Türkiye Araştır-malar Enstitüsü açıldı. Açılışa Cum-hurbaşkanımız Abdullah Gül de ka-tıldı. Bu bölümün açılması için öncearkadaşlarımız Stockholm Üniversi-tesi’nin Rektör Yardımcısı Astrid Ha-nımefendi’ye başvuruyorlar. Sebe-bini soran Rektör Yardımcısı’naMustafa Bey, “Ben daha önce Rus-ya’da ve Kolombiya’da bulundum.Buradaki insanlarımıza bakıyorum,40 senedir buralarda olmalarına rağ-men bu ülkeyi ve sizleri bir türlü se-vememişler. Sizler de bunu hiçumursamamışsınız. Halbuki bir En-tegrasyon Bakanlığı’nız var. Bunaçok ciddi önem vermeniz gerekirdi.Karşılıklı tanışma olmazsa olmaz.”diyor.

Bu görüşmeden sonra arada ko-pukluklar oluyor. Daha sonra Tür-kiye gezisi yapılıyor. İsveç-Türkiyeİşadamları Derneği Başkanı İshakAlaton Bey ziyaret ediliyor. Bu Lü-zumlu Adam onlara eğitim gönül-lüsü adanmış ruhları anlatıyor. Bu-nun üzerine meseleye sahip çıkıyor-lar. Önce “Türkiye Araştırmalar Mer-kezi” olarak düşünülen bu bölümünismi “Türkiye Araştırmalar Ensti-tüsü” olarak değiştiriliyor.

Bir seferinde “Rektör ile hâlâ gö-rüşemedik.” diyen arkadaşlarımızaAstrid Hanımefendi, “Artık Rektörile görüşüyorsunuz. Çünkü benşimdi rektör oldum.” diyor.

İskandinav ülkelerinde iyi şeylerve sükûnet var ama asıl aranan hu-zur yok, yalnızlık var. “Ejderha Döv-meli Kız” filminin arka planındagerçek İsveç var mesela… O, yalnızbir kız… Çarenin bizim kültürü-müzde olduğunda şüphe yok…

Bilhassa Norveç halkı her şeyeaçık. Başka kültür ve anlayışlara an-layışla bakıyor. Türk yemeklerinedavet edersiniz, hiç yadırgamazlar,tadarlar. Sonra severler… Bu top-lumlara aslında vereceğimiz pek çokşey var. Paylaşma ruhu ile hareketedersek, Anadolu’nun gülen güzelyüzünü iyi tanıtabilirsek, çok büyükhayırlara vesile olabiliriz.

Mutfaklarından, bizim tertemizve tatlı pınar sularımız gibi sularakan bu ülke insanlarına, özümüz-den ve kökümüzden gelen zenginkültürümüzden vereceğimiz güzel-likler var. Zaten onlar bunu bekli-yorlar.

Norveç’te “Irkçılığa Hayır Mer-kezi” isimli kuruluşun öncülüğündeortaya çıkan projeye göre, yerliler,farklı kültürden olanların bilhassaMüslümanların evlerine çay içmeyedavet ediliyor. Maksat tanışma, kay-naşma, dostluklar kurup yeni dün-yalar tanıma… İnşaallah bir sonrakiyazımızda ÇAY SAATİ üzerinde du-ralım.

Çay saati-I

Edeb anlayışımızBugün çok yaygın olan bazı tavır ve hareketler

vardır ki, dinde bunlar mezmum sayılmış, sevimlibulunmamış ve yerilmiştir.

Hatta Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bunlardan bazılarını zikrederek, ellerinikalçaya koyma ve kolları arkaya atıp elleri sırttabirleştirme gibi hareketleri kibir alameti saymıştır.Bir bacağı diğeri üzerine atmak, bir ayağı öbürü-nün üstüne koymak da bir kibir işareti olarak ka-bul edilmiştir. Ayak ayak üstüne atarak oturmak,bizim geleneğimizde ve terbiye sistemimizde hiçyoktur. Başkalarının yanında yatmak, uzun otur-mak, ayaklarını uzatmak, bacak bacak üstüne at-mak bizim kültürümüze uygun olmadığı gibi bi-rine karşı yüzdeki ekşime, bakıştaki sertlik,lüzumsuz el kol hareketleri yapmak ve dudakbükmek de bizim edep anlayışımıza çok terstir. Birmü’min bu tür davranışlarla asla başkalarını hafifealmamalı ve o manaya gelebilecek her harekettensakınmalıdır. Bazıları, biraz dinlenmek için ayakayak üstüne atıyor olabilirler ama Hak dostlarıgece yatarken bile öyle yapmamaya çalışırlar. Ba-

zen unutarak bir ayaklarını diğeri üzerine azıcıkkoyacak olsalar, hemen toparlanır, “EstağfirullahYa Rabbi, Sen görüyorken benim böyle yapmamayıptır.” der ve kendilerine çekidüzen verirler. Fa-kat o tür hareketler, bazı insanlarda tabiat halinegelmişse, onlar da bir büyük tarafından ikaz edil-meli; doğrudan söylemek onları rencide edecekse,umumun içinde ve umuma hitap edilerek dolaylıyoldan onların da nasiplenmesi sağlanmalı.

Hâsılı, biz nasıl bir edebin çocuklarıysak, nasılbir edep ortamında ve nasıl bir edep kültürüyleneş’et etmişsek onu canlandırmalı ve ona göre ya-şamalıyız. Bizim kendimize ait kültür kaynakları-mız vardır. O kaynaklara bağlı olarak gelişipolgunlaşmış olan edep anlayışımız da Allah’ı hoş-nut edecek, Peygamberimiz’i sevindirecek ve in-sanlar arasında da rahatsızlığa sebebiyet vermeye-cek şekilde düz çizgili bir kültürdür ve saf bir edeptelakkisidir. Biz, bir edep toplumunun ve sağlambir kültürün çocuklarıyız. Öyleyse, tavır ve davra-nışlarımız bu özümüzü yansıtacak keyfiyette ol-malıdır.

HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ

Uyandığım Şafak

E-Bültenimizeaboneoldunuz mu?

www.zamaniskandinavya.dk

Page 26: ZAMAN 217 EGazete

Ahmet Şahin

Soru: Üç ayların girişinden itibaren oruç tutmanın, nafile na-maz kılmanın çok sevap olduğunu biliyoruz. Biz de bugünlerdeböyle nafile oruçlar tutuyor, nafile namazlar kılıyoruz. Ancakgeçmişte tutamadığımız oruçlarımız, kılamadığımız farz na-mazlarımız da var. Bu aylarda önce geçmişten kalan borçla-rımızı ödesek de sonra mı bu nafile ibadetlere yönelsek? Bukonuda tercihimizi nasıl yapsak?

Cevap: Her ikisi de caizdir. Ancak önce az miktardanafile ibadetler yapılıp arkasından borçlardan kurtul-maya yönelmek daha isabetli olsa gerektir.

Çünkü farz olan oruç, namaz borçlarından sorumluoluruz, ama nafile ibadetlerden sorumluluk söz konusuolmayabilir. Bu bakımdan önce tutamadığınız farzoruçlarımızın, kılamadığımız farz namazlarımızın bor-cundan kurtulmayı hedef almak yanlış olmasa gerek-tir.

Soru: Yatarken oruca niyet edip yattım. Ancak gece uyandı-ğımda susadığımı hissedince kalkıp su içtim. Bazıları, niyet et-tikten sonra bir şey yer içersen orucun bozulur dediler. Benimorucum bozulmuş mu oldu niyet ettikten sonra gece kalkıp dasu içmekle?Cevap: Gece ne kadar erkenden niyet edersen et

oruç, imsak dakikası girince başlar. Bu sebeple, niyet et-miş olsanız dahi imsaktan önceki yeme içmeler orucubozmaz. Çünkü imsaktan önceki vakitler yasağın baş-lamadığı serbest vakitlerdir. Oruç vakti girmemiş ki bo-zulması söz konusu olsun.

Soru: Hanımların namazda başörtüsü bazen alınları üzerineyapıştığından secdede alınla secde arasında bir perde oluş-turuyor, alın secdede zemine tam temas etmeyebiliyor. Nite-kim bazı erkeklerin takkeleri de alınları üzerine sarktığındansecdede takkenin ucu da perde teşkil edip alnın secde yerinetemasına engel olduğu da görülmektedir. Bu gibi durumlardaalnı örten başörtüsü, yahut da takkenin alın üzerine sarkanucu secdeye zarar veriyor mu?Cevap: Alnın secdede zemine temas etmesi ge-

reklidir. Mümkün oldukça alnın zemine temasını ön-leyen engellerden alnı açık tutmalı, alın secde yerineçıplak olarak temas etmelidir. Ancak istek dışı durum-larda alınla secde arasına giren bu ince kumaş perde-sinin secdeye mani olmadığı da (sahabelerin sarıkları-nın alınları arasına girmesiyle secdeye mani sayılma-dığından da) anlaşılmaktadır. Nitekim yerin sıcaklı-ğından dolayı sarığın ucuna secde eden sahabeler de ol-muştur. Bununla beraber dikkatli olmak, bir mecburi-yet olmadan alnı hep açık tutmak, alınla zemin arasınatakke, sarık, başörtüsü gibi engelin sarkmasına fırsatvermemek daha isabetlisidir.

Soru: Namazda hanımların ayaklarının çoraplı olması gereklimidir? Yoksa ayaküstündeki elmacık kemikleri denen çıkın-tıdan aşağısında kalan ayakların namazda örtülü olmasışartı yok mudur? Bu sebeple çorapsız kılınan namazlar sahihmidir?Cevap: Namazda hanımların başlarını örtmeleri

farzdır. Ancak ayaklarını örtmeleri aynı şekilde farz de-ğildir. Bu sebeple, çorapsız kılınan namaz sahihtir. El-yüz ve ayaklar açık kılınabilir. Yukarıdan aşağıya ineneteklerin uçları ayakların üzerindeki (elmacık) kemik-lerine kadar iniyor, bu kemik çıkıntılarını örtüyorsa na-maz için şart olan tesettürü temin ediyor demektir.Bundan aşağısını örtmesi ise sevap gereği kabul edilir,mecburiyet icabı sayılmaz.

Soru: Namazda tesettürü temin konusunda hanım pantolon-larına nasıl bakılabilir? Yani pantolonla kılınan namazda bireksiklik söz konusu olur mu hanımlar için?Cevap: Namazda esas olan tesettürdür. Yani el-

yüz, ayak dışında tüm bedenin örtülü olmasıdır. Bedeniörten bu giysinin beden hatlarını belli etmeyecek bol-luk ve uzunlukta olması da gereklidir. Pantolon bu şart-ları yerine getiriyor, rükuda, secdede daha emin şekildetesettürü sağlıyorsa namazın şartı yerine geliyor de-mektir. Üzerinde geniş ve uzun pardösü gibi bir örtübulunması ise huzuru sağlayan önemli bir ihtiyaç ola-rak hissedilir. Yeter ki bu pantolon şalvarı hatırlatan bol-lukta olsun da, çorap gibi bedene yapışmış şekilde dar-lıkta bulunmasın!

Üç aylarda, önce borçlarmı yoksa nafileler mi?..

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013Yeni Bahar Çocuk 15 Faaliyet

30 MAYIS 2013 PERŞEMBE

Topun orta kısmına ipi yerleştirin ve yapış-tırıcıyı sürüp topu tamamlayın. Son olarak, küçük dairenin de ortasını delip ipi ve bon-cuğu geçirip düğüm atın. Topumuz hazır.

Malzemeler:

2 adet 3 cm çapında daire fon kağıdı

8 adet yeşil, 8 adet mavi 8 cm çapınca daire fon kâğıdı

1

2

Ortası delik boncuk30 cm’lik ipYapıştırıcı

3

4

5

5

1

2 3

4

anım arkadaşla-rım. Geçen hafta bir arkadaşım kar-

deşi için kâğıttan güzel bir top yapmış. Ben de bunu görür yerimde durur mu-yum? Eve gelir gelmez to-pumu yapmaya başladım. Boş zamanlarımı televiz-yon başında boş boş geçir-mektense faaliyet yapmak hoşuma gidiyor. Evde bir sürü faaliyetim oldu ve bu çalışmalarla küçük bir sergi açmayı planlıyorum. Hatta gelen arkadaş ve akrabala-rıma yaptığım faaliyetleri, düşük bir ücret karşılığında satıp, parasını evdeki yar-dım kumbarama atacağım. Böylece yıl sonunda biriken paralarla ihtiyacı olan bir kimseyi sevindirmeyi plan-lıyorum.

C

KÂĞIT HELVA

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]

Top yapalım

[email protected]

İlk önce fon kâğıtlarını ikiye katlayın. Daha sonra bir yeşil bir mavi olmak üzere fon kağıtlarını şekildeki gibi sırayla yapıştırıp birleştirin.

Yapıştırırken kâğıtları kaydırmamaya özen gösterin. İpin bir ucuna dü-ğüm atıp küçük dairenin (mavi fon kâğıdı) ortasından geçirin.

Soru: Üç aylar orucu diye bir oruç var mıdır? Bu aylarda oruçtutmanın hükmü nedir?

Cevap: İslâm’da zamanla kayıtlı oruç, sadece Ramazan’davardır. Onun dışında ‘üç aylar’ orucu diye bir oruç asıl kaynak-larımızda bulunmamaktadır. Müslüman, Recep ve Şaban ayla-rında çok oruç tutmalı ama onları tamamen oruçlu geçirmek diyebir husus kitaplarda bulunmamaktadır. Efendimiz (sallallahualeyhi ve sellem), Hz. Âişe’nin ifadesine göre Ramazan’dan başkahiçbir ayı bütünüyle oruçlu olarak geçirmemiştir. Ramazan’dansonra en çok oruç tuttuğu ay ise Şaban’dır.(Müslim, Sıyam 175, 176).

Günümüzde uygulanan şekille, üç ayları7 sene tuttuktan sonra kurban kesme gibi biribadet kesinlikle yoktur ve bid’attır. İnsan butürlü şeylerle sevap kazanayım derken gü-naha girebilir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem),fıtrî hayatın temsilcisidir; onun kıldığı namazda, tuttuğu oruç da insanın fıtratına uygun-dur. Gerçi O, her ne kadar daha fazla, dahafazla dese de O, kendi ifadesiyle, en zayıfla-

rın ayağına göre yürür ve kimsenin zorlanmayacağı bir ibadet ör-güsü takdim ederdi. Hatta bu noktada daha fazla yapmak iste-yenleri dizginlemiş ve “Sizin Allah’a karşı en müttaki olanınız,en yakınınız benim, ben bazen namaz kılar bazen uyurum, ba-zen oruç tutar bazen iftar ederim...” (Buhârî, Nikâh, 1) buyur-muşlardı.

Zira O (sallallahu aleyhi ve sellem), ölçü insanıydı. Kendisibazen peş peşe hiç iftar etmeden oruç tutardı. Aynı şeyi sahabeyapmak isteyince buna engel olmuş ve kendilerinin Allah tara-

fından yedirilip-içirildiğine dikkatçekmişti. Öyleyse bizim için esasolan, ölçü insanının koymuş olduğuölçü çerçevesinde ibadetlerimizi ifaetmek olmalı. Daha fazla oruç tut-mak isteyenler için Efendimiz’in enson tavsiyesi, Hz. Dâvûd’un orucudenilen gün aşırı oruç tutma şeklidir.(Müslim, Sıyam, 189) Efendimiz bu-nun ötesindeki bir oruca asla mü-saade etmemiştir. (Kaynak:www.hikmet.net)

Üç aylar orucu

Page 27: ZAMAN 217 EGazete

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

25YEN BAHAR 30 MAYIS 2013

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sel-lem), “Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir

sûre bir adama efaat etti. Neticede o ki i ba ı landı. O sûre; Mülk’tür.” (Ebu Davud,

Salat, 327) buyuruyor. Mülk Sûresi’ne Mânia, Münciye, Vakiye gibi isimler de veriliyor. Çün-

kü bu sûre, manasını kavrayarak ve inana-rak okuyanın kabir azabı görmesine en-

gel oluyor, kurtulu una da vesile te -kil ediyor. (Nevevi, Riyazü’s-Salihin

Peygamberimiz’den Hayat Ölçüleri)

MÜLK SÛRES ’N OKUMAK

Allah’a itaat edip O’nun emirlerine kar ı gelmekten sakınmak kabir azabın-

dan koruyor. Nitekim Cenab-ı Hak, “Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhine olur. Ya-

rarlı i i leyen kimseler kendileri için rahat bir yer hazırlamı olurlar. Çünkü Allah inanıp yararlı i i leyenlere lütfundan kar ılık ve-recektir. Do rusu o inkârcıları sevmez.”

(Rum, 30/44-45) buyuruyor. Beyhaki Hazretleri ayette geçen ‘kendileri

için rahat bir yerin’ kabir ol-du unu söylüyor.

ALLAH’A TAAT ETMEK

Namaz kılacak ki inin abdest-siz ise abdest alması, cünüp ise gus-letmesi ki iyi kabir azabından koru-

yor. (Ahmed b. Hanbel, Müsned). Al-lah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)

“Kabir azabının ço u küçük abdest-tendir.” ( bn Mace, Taharet 26) ifa-

deleriyle elbiseye idrar sıçrat-mama hususunda bizleri

uyarıyor.

HADESTEN TEM ZLENMEK

yili i emredip kötülükten men etmek kabir azabından koru-

yan amellerden. Çünkü emr-i bil ma’ruf nehy-i ani’l-münker ya-

pan ki i, slam adına büyük faydalar sa lar. (Ahmed b.

Hanbel, Müsned)

EMR- B L MA’RUF NEHY- AN ’L-MÜNKER

Mübarek gün ve gecelerde yapılan amel ve ibadetlerin sevabı, di er günle-

re göre daha fazla olaca ı gibi, o vakitler-de ölen mü’minler de ayrıca Cenab-ı Hakk’ın af ve ma firetine nail oluyor. “Bir Müslüman cuma günü veya gecesi ölürse Cenab-ı Hak onu kabir fitnesinden (sualinden ve azabın-dan) kurtarır.”(Tirmizî, Cenâiz: 73) hadis-i

erifi, mübarek cuma gününde vefat et-menin, mü’mini kabir fitnesinden

koruyaca ını müjdeliyor.

CUMA GECES ÖLMEK

Abdullah b. Dinar (ra) öyle rivayet ediyor: “Ben, Süleyman b. Surad ve Halid

b. Arfata birlikte oturuyorduk. Bu sırada bir adamın ishalden öldü ünü söylediler. Baktım, benimle beraber olan bu iki ki i öldü ü bildiri-

len adamın cenazesinde bulunmayı arzu ediyor. Bunlardan birisi di erine, “Resûlullah (sallal-lahu aleyhi ve sellem) ‘Kim ishalden ölürse,

kabrinde azap görmez’ diye buyurmadı mı?” diye sordu. Öteki de: “Evet öyle

buyurdu.” diye cevap verdi. (Tirmizi, Cenaiz, 65)

SHALDEN ÖLMEK

EBU HAN FE HAZRETLER ’NE GÖRE PEYGAMBER-LER, ÇOCUKLAR VE EH TLER HAR C N-

DE HERKES KAB R SORGUSU LE KAR-ILA ACAK.

Hangi davranışlar kabirazabından koruyor?

Hz. Osman bir kabrin yanında durdu-ğunda sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Ken-disine “Cennet ve cehennemi andığında de-ğil de kabri andığın zaman ağlıyorsun.” de-nildiğinde şöyle cevap verirdi: “Efendimizkabirden daha korkunç bir manzara görme-diğini söylerdi.” (Tirmizi, Zühd, 5)

Bir kişi öldükten sonra toprağa gömülsün,boğularak denizin dibinde kalsın yahut yana-rak külü havaya karışsın mutlaka ahiret du-raklarının ilki olan berzah yani kabir hayatınıyaşayacak. Ebu Hanife Hazretleri’ne görepeygamberler, çocuklar ve şehitler haricindeherkes burada hesap verecek, buna göre dekabir hayatı şekillenecek. Kişi, birtakım amel-leri sebebiyle azaba uğrarken kimi amelleri dekabirdeki azaptan muhafaza edecek onu.Ödenmeyen borçlar, Allahu Teala’ya karşı is-yan, yardım etme gücü varken mazluma yar-dım etmeyi terk etme, üzerine idrar sıçratma,hadesten temizlenmeyi terk etme ve Allah’ınzikrinden yüz çevirme kabirde azap çekilme-sine sebep olan amellerden birkaçı. Allah yo-lunda sınırda nöbet tutmak ve şehit olmak gibibazı davranışlar ise kişiyi kabrin dehşetindenkoruyor.

KAYNAKÇA: Özcan Yılmaz, Diyanet İşleriBaşkanlığı Trabzon Akçaabat Darıca EğitimMerkezi, Kabir Azabı ve Nimeti (Bitirme Tezi).

Kimi ameller bizleri kabrinazabından muhafaza ediyor.Mülk Sûresi’ni okumak,hadesten temizlenmek,iyiliği emredip kötülüktenmen etmek bu amellerdensadece birkaçı.

‘Hadisâlimlerininefendisi’

İmam Nevevî, Muharrem 631’de (Ekim 1233)Suriye’nin güneyindeki Havran bölgesinde bulunanNevâ köyünde doğar. Köyüne nispetle Nevevîdiye anılan hadis âlimi, on yaşına geldiğinde, ba-basının dükkânında çalışmaya başlar. Fakat ticaretleuğraşmayı sevmediği gibi arkadaşlarıyla oyna-maktan da hoşlanmaz.

Nevevî, 18 yaşına geldiğinde babası onu Dı-maşk’a götürerek Revâhiyye Medresesi’ne yerleş-tirir. Böylelikle Nevevî’nin medrese eğitimi başla-mış olur. Nevevî, babası ile hacca gittiği yirmili yaş-larda Medine’de çeşitli âlimlerden bir buçuk ay ders

alır.İmam Nevevî, her gün on iki hocadan lügat,

sarf, nahiv, fıkıh, hadis, kelâm vb. on iki çeşit dersalır. Kısa süre sonra ‘Kütüb-i Sitte’yi hocalarına baş-tan sona okutur. Mâlik’in Muvatta’sı, İmâm Şâfiî,Ahmed İbni Hanbel, Osman İbni Saîd ed-Dârimî,Ebû Avâne el-İsferâyînî ve Ebû Ya’lâ’nın ayrı ayrıMüsned’lerini, Dârekutnî ve Beyhakî’nin Sü-nen’lerini ve pek çok hadis kitabını okur. Devamlıçalışması sebebiyle on yılda parmakla gösterilen birâlim olur.

Nevevî, Şâfiî fıkhında devrinin en büyük âli-

midir. Bu mezhebin bütün esaslarını ezbere bilir. 18yaşında başladığı medrese eğitiminden yaklaşık onyıl sonra 660 yılında eser vermeye başlar. Hicrî 676yılında vefat eden İmam Nevevî, Allah’ın (cc) da be-reketi ile 45 yıllık ömrünün son 16 yılına 40’tan fazlaeser sığdırır. Birçok kitabını da tamamlamaya ömrüyetmez. İmam Nevevî’nin Hadis, Kur’an ve Şafiîfıkhı olmak üzere üç grupta toplanan eserleri ara-sında en meşhuru, yüzyıllardır elden düşmeyen ha-dis kitabı ‘Riyâzu’s-Sâlihîn’dir. Nevevî’den bir asırsonra yaşamış olan Zehebî, onun için ‘hadis âlim-lerinin efendisi’ diye bahseder.

Page 28: ZAMAN 217 EGazete

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

A a ıdaki piramitte her kutuda bulunan sayı altındaki iki kutuda bulunan sayıla-rın TOPLAMINA e ittir. Buna göre her bir piramitte aynı sayıları kullanmadan bo kalan kutuları doldurun.

SAYIP RAM D

•Her satır, her sütun ve kalın çizgilerle be-lirlenmi 6 kutuluk bölgeye 1’den 6’ya kadar olan rakamları birer kere yazarak diyagra-mı doldurun. •Üzerinde i aret olan iki kutudaki sayı ardı-ıktır.

•Tüm ardı ıklar diyagramda gösterilmi tir.

ARDI IKSUDOKU

•Diyagramdaki her bir kutuya bir hece yazarak bulmacayı çözmeye çalı ın. •Kullanaca ınız heceler diyagramın al-tında verilmi tir.•Çözümü yaptı ınızda ifre kelimeyi kö-egende görebilirsiniz.

HECEL BULMACA

Zümre yönetimi

Sibirya’dabir ülke

Anayasaile ilgili

Gözden çıkarma,

vazgeçme

A

BA

D S

FI

GAR

KUR

L

NA

NA

O

SAL

SAR

TAN

YA

ZAR

uya bir h

A

A a ıdaki simetrik ekil iç içe geçmi ka-relerden olu turulmu tur. Acaba bu e-kilde toplam kaç tane kare var?

Ç ÇE KARELER

7 113125

BULMACA40 BU

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLER

ARDI IK SUDOKU

Ç ÇE KARELER

SAYI P RAM D

HECEL BULMACA

Hazırlayan: Ali [email protected]

N ZA M YE

H Z MET Ç L K

L R K R

KA D R NAS

199

33

21

28

11

12

141

68 73

40

1081 2

16 TANE KARE VARDIR

5

4

1 5 6 2 4 3

2 3 4 5 1 6

3 6 1 4 2 5

4 2 5 6 3 1

5 1 2 3 6 4

6 4 3 1 5 2

Page 29: ZAMAN 217 EGazete

Yeni

Bah

ar Ç

ocuk

08-0

9 Bul

mac

alar

30 M

AYIS

201

3 PE

RŞEM

BE

30 M

AYIS

201

3 PE

RŞEM

BE

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

ÇÖZMECE

Page 30: ZAMAN 217 EGazete

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013

DÝLEK HAYIRLI

1Kimi Türkçe konuþmanýn yasak olduðubir okulda öðrenim görmüþ, kiminin ba-

basý sýrf Türkçeyi iyi öðrensinler diye Fransýzcasorduklarý sorulara cevap bile vermemiþ. Tür-kiye’nin gurbetçi ünlüleri Türkçe Olimpiyat-larý dergisine konuþtu.

Bu yýl 11.si düzenlenecek Türkçe Olimpi-yatlarý vesilesiyle Hadise, Orhan Kýlýç, Mahi-nur Özdemir, Cem Özdemir ve HalilAltýntop’un Türkçe öðrenme ve konuþma se-rüvenlerine kulak verdik.

Dansçýlarýmla Ýngilizce, ekibimle Türkçe,arkadaþlarýmla Flamanca konuþuyorum

HADÝSE: Gurbetçi ünlü deyince akla ilk ge-len isimlerden biri Hadise. Sivaslý bir aileninkýzý olarak 1982 yýlýnda Belçika’da dünyayageldi. 2003 yýlýnda Belçika’da yayýnlanan ‘Idol’

adlý yarýþmada kýl payý final þansýný kaybedenHadise, bir yýl sonra Türkiye’de çýkardýðý‘Sweat’ isimli single sayesinde ‘Belçikalý Türkkýzý’ lakabýyla girdi hayatýmýza. Her gurbetçiçocuðu gibi Hadise de Türkçeyi aile bireyleriile konuþarak öðrenenlerden. Türkçe ko-nuþmanýn yasak olduðu Flaman okuluna gi-den Hadise; Flemenkçe, Fransýzca, Almancave Ýngilizceyi çok iyi konuþuyor. Genç sanatçý,o dönem yurtdýþýndan izlenebilen tek Türk ka-nalý olan TRT’nin de Türkçe öðrenmesindebüyük katkýsý olduðunu söylüyor. Yaþadýðý ül-kede Türkçe eðitim alamamanýn üzüntüsünüher zaman yaþadýðýný dile getiren Hadise,“Ýnsanýn anadilini bilmesi kadar deðerli bir þeyolamaz. Tabii yaþadýðýn ülkenin dilini de bil-meli. Anadilimi öðrenmek için önce Türkokuluna giderdim.” Hadise için çok dilli ol-manýn sýkýntýlarý da olmuþ elbette: “Tüm günokulda dersleri Flamanca görüyorsunuz ve evegeldiðinizde Türkçe konuþuyorsunuz. Süreklibir kafa karýþýklýðý yaþýyordum. Bazen hâlâyaþayabiliyorum. Çünkü dansçýlarýmla Ýngi-lizce veya Fransýzca, ekibimle Türkçe ko-nuþuyorum. Belçika’dan arkadaþýmla Fla-manca mesajlaþýyorum.” Hadise, TürkçeOlimpiyatlarý için þu yorumda bulunuyor:“Ýþte ben böyle organizasyonlara bayýlýyorum.Irkçýlýk, çekememezlik, savaþlar böyle uzak du-rur hepimizden.”

Fransýzca konuþtuðumuzda babam cevap ver-miyordu

MAHÝNUR ÖZDEMÝR: Belçika’nýn baþarýlý

siyasilerinden biri Sosyalist Parti milletvekiliMahinur Özdemir. Konyalý bir ailenin kýzý olanÖzdemir, ayný zamanda Avrupa’da ve Belçi-ka’da vekil seçilen ilk baþörtülü. Üçüncü ne-sil gurbetçilerden olan Mahinur Özdemir’in deTürkçeyi öðrenmesi ve korumasý epey zor ol-muþ. Her iki dili de iyi öðrenmesi için annesikendisiyle sürekli Fransýzca, babasý ise Türkçekonuþmuþ. Babasý Türkçe kitap ve gazeteokumasý için sürekli teþvik etmiþ. “Bizim za-manýmýzda Türkçe dil kurslarý yaygýn deðildi.Kendi çabamýzla Türkçemizi ayakta tutmayaçalýþtýk. Mesela babam bize bir þey sor-duðunda Türkçe cevaplama zorunluluðumuzvardý. Fransýzca konuþtuðumuzda cevap ver-miyordu.” diyen Özdemir, üniversite döne-minde Türk öðrencilerle ayný evde kalmasýnýnTürkçesini geliþtirmesine büyük katkýsý ol-duðunu söylüyor. Özdemir, “Yeni nesillere iyibir hediye býrakmak istersek eðer, hem

yaþadýðýmýz ülkenin hem de geldiðimiz ülke-nin dilini iyi öðrenerek bunu baþarabiliriz.” di-yor.

Almanlardan daha iyi Almanca konuþuyor-dum

ORHAN KILIÇ: STV’de yayýnlanan ‘Os-manlý’da Derin Devlet’ dizisindeki rolüylebeðeni toplayan Orhan Kýlýç da Almanya’dadünyaya gelmiþ. Ailesi onun doðumundankýsa süre sonra Türkiye’ye dönüþ yapmýþ.Ýlkokulu burada okumuþ. Annesi Türkiye’deyaþayamayacaðýna karar verince onu da alýpAlmanya’ya dönmüþ. Kýlýç, Almanca eðitimekýsa bir süre içinde uyum saðlamýþ. Öyle iyi Al-manca konuþur olmuþ ki, konservatuvardakihocalarý öðrencilerine, “Boþ zamanlarýnýzdaOrhan’la konuþun.” tavsiyesinde bulunmayabaþlamýþ. Yýllar sonra oyunculuk kariyerineTürkiye’de devam etmeye karar verince bu se-fer Türkçesiyle ilgili endiþe yaþamýþ, “Ýlk za-manlarda ‘Acaba söylemek istediklerimi doðruifade edebiliyor muyum?’ diye düþünerekkonuþurdum. ‘Trip atmak’ gibi deyimleri bil-miyordum. Lezzetli bir yemek için ‘çokbaþarýlý’ dendiðini duyduðumda þaþýrmýþtým.”Geçtiðimiz yýllarda Türkçe Olimpiyatlarý’nýn fi-nalini canlý izleme fýrsatý bulduðunu söyleyenOrhan Kýlýç, Afrikalý çocuklarýn horon tep-melerini unutamýyor, “Yarýn bu çocuklar, ül-kelerinin doktoru, öðretmeni, devlet adamýolacak. Biz bu çocuklara sadece dil deðil, aynýzamanda kültürümüzü de öðretiyoruz. Ýnsanbildiði þeye karþý düþmanlýk duymaz. Bu sa-

yede insanlarýn ülkemize karþý duyduðu nef-reti sýfýra indirmiþ oluyoruz. Türkiye’nin son20-30 yýlda yaptýðý köprü ve yollardan dahafazlasý bu Türk okullarý. Yapanlardan,düþünenlerden ve o okullara gidip bu yükeomuz verenlerden Allah razý olsun.”

Küçükken Türkçe-Almanca karýþýmý bir dilkonuþuyordum

CEM ÖZDEMÝR: Almanya’da doðup bü-yüyen Yeþiller Partisi Eþbaþkaný Cem Özde-mir’in ailesi Tokatlý. Sosyal pedagoji eðitimialan, bir süre gazetecilik yaptýktan sonra siya-sete atýlan Özdemir, Almanya’da göçmenkökenli çocuklarýn sahip olduklarý dil zengin-liðini muhafaza edebilmeleri için çaba göste-ren siyasilerin baþýnda geliyor. Mesela Türkçederslerin sayýsýnýn artýrýlmasýný talep etmiþ.Çünkü kendisi ilkokula giderken haftada ikikez, öðleden sonra Türkçe dersi alýyormuþ.

Çok iyi Türkçe öðrenememiþ. Bu yüzden ilkzamanlarda kelime hazinesi çok zayýfmýþ.Özdemir, çocukluðunda mahallesindeki Türkarkadaþlarýyla Almanca-Türkçe karýþýmý bir dilkonuþtuklarýný söylüyor. Özdemir’in Türkçe-sini ilerletmesinde en büyük destekçisi iþ ar-kadaþlarý olmuþ. Politikaya atýlmasý da Türk-çesine faydalý olmuþ, “Politikacý olarak hassaskonularda Türkçe röportajlar vermek zorundakaldým. Yapabile-ceðim her hatayýyaptýðým için za-manla Türkçemiilerlettim ve bugünbu güzel dilde ko-nuþma yapacak se-viyeye geldim.” Çokdilliliði teþvik edenher türlü organizas-yonun desteklen-mesi gerektiðinidüþünüyor CemÖzdemir. Bu se-beple Türkçe Olim-piyatlarý için þudeðerlendirmeyiyapýyor: “Çocuk-larýmýzýn bu dünyayýinanýlmaz bir ha-zine, dil ve kültür açýsýndan çok büyük çeþit-lilik sunan bir yer olarak görmeleri için eli-mizden geleni yapmalýyýz. Ne kadar az nefretve önyargý, ne kadar çok hoþgörü ve merakolursa bizim için o kadar iyi olur. Buna katkýda

bulunan herkese teþekkür etmek gerek.”

Milli Takým kampýnda malzemeciden þort yer-ine pantolon istemiþim

HALÝL ALTINTOP: Alman Milli Takýmý’nýnteklifini reddedip Türkiye’yi seçerek kalbimizikazanan futbolcu kardeþler Halil ve HamitAltýntop. Aslen Malatyalý olan Altýntop kar-deþler, Almanya’da doðup büyümüþ. Þimdi-lerde Halil Trabzonspor’da, Hamit ise Gala-tasaray’da top koþturuyor. Kariyerlerine Tür-kiye’de devam etmeye karar verdiklerinde ençok zorlandýklarý konu Türkçe konuþmak ol-muþ. Onlar için baþlarda topa vurmak ne ka-dar kolaysa, Türkçe cümle kurmak o kadarzormuþ. “Cümleleri kafamýzda önce Almancakurduðumuz için Türkçeye çevirirken sorunyaþýyoruz.” diyen Altýntop, Türkiye’ye ilk gel-diði zamanlarda iletiþim kazalarý da yaþamýþ.Gülerek anlatýyor, “16-17 yaþýndayken A

Gençler Milli Takým kampý için Türkiye’ye gel-dik. Malzemeciden þort isterken yanlýþlýklapantolon kelimesini kullanmýþtým.” Gençmilli takým kamplarý sadece futbollarýný deðil,Türkçelerini de ilerletmesine katký saðlamýþ.

Türkçe Olimpiyatlarý dergisi çýktýÖnümüzdeki haziran ayý Türkiye’de

Türkçe þöleni yaþanacak. 140 ülkeden 2 bin fi-nalist Türkçelerini yarýþtýracak.Ülke finallerinin yapýldýðý þusýralarda Türkçe coþkusuna ter-cüman olan bir dergi çýktý. Yýldabir kez olimpiyat öncesi çýkanTürkçe Olimpiyatlarý dergisindeilgi çekici dosyalar ve röportaj-lar var. Orhan Gencebay, olim-piyat çocuklarýyla buluþtu veonlara dünyanýn geleceði adýnaümitlendiðini söyledi. Geçenyýl açýlýþ töreninin sunucu-luðunu yapan Beyazýt Öztürk,dergiye özel verdiði röportajda,“Olmayacak bir þeyi baþarýyor-lar.” diyor. Salih Memecan’ýnolimpiyatlara özel bir çizimininde yer aldýðý dergide Elif Þafakve Beþir Ayvazoðlu’nun da bi-rer yazýsý var. Bir kýsmýna yer

verdiðimiz “Türkçe’nin gurbetçileri” dos-yasýnýn da tam metni Türkçe Olimpiyatlarýdergisinde okuyucuyla buluþuyor. 100 binadet basýlan dergiyi, Türkiye’nin her yerindekigazete bayilerinden edinebilirsiniz.

Türkçe’nin gurbetçileri

Hadise Mahinur Özdemir Hamit Altıntop Cem Özdemir Orhan Kılıç

Page 31: ZAMAN 217 EGazete

31 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

Kara Kutu

-

-

-

-

-

-

-

-

-

Aktör, Akil Adamlar heyeti üyesi

AK Parti Milletvekili, eski milli futbolcu

10

Dikkat trafonuz patlayabilir!

-

--

-

-

-

--

-

-

-

--

-

-

-

Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer

Vedat Oğuz

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziRedaktion Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

Engin Tenekeci, GürcanSevgican, Erdal Çolak

[email protected]

Grafik TasarımSebahattin Çelebi

Reklam Advertising

+45 71 51 43 [email protected]

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 21 39 54 57• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Aarhus: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64• İstanbul: Salih Beşir .......................................................................................... + 90 5332 83 89 86

NYE

Moving Media ApS • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam [email protected] ................................+45715 14 385Haber: [email protected] Okur Hattı: [email protected]: [email protected] ................................+4570206970

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

HAB

ER T

URU

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) işlerkarışık. Hem de çok. Daha doğrusu, yenilik veaçılım vaatleriyle genel başkanlık koltuğunaoturan Kemal Kılıçdaroğlu’nun durumu pekiyi değil. Parti içi muhalefet kor gibi. İşçi Par-tisi (İP) ile platonik gelgitler yaşıyor ulusalcıgrup. Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Sos-yalist Grup’la gerilim içinde CHP. 150’nci ku-ruluş yıldönümündeki Alman Sosyal Demo-krat Partisi’ni (SPD) mutlu günlerinde mec-buren yalnız bırakıyor Kılıçdaroğlu. Brük-sel’deki tepki ve kararlı tutumla karşılaşılma-sından korkuluyor. Anlaşılan o ki, SuriyeDevlet Başkanı Beşşar Esed ile Başbakan Tay-yip Erdoğan’ı birbirine benzetmenin faturasıgiderek kabaracak. Lideri sözlerinden geriadım atmayınca AP Sosyalist Grup BaşkanıHannes Swoboda’nın ikili görüşmeyi iptalisonrasındaki polemik de yaralıyor partiyi. Kı-lıçdaroğlu’nun, “Hiçbir Batılı CHP’ye de-mokrasi dersi veremez” söylemiyle aksine bu-luşmayı kendisinin reddettiğini belirtmesinebir hayli şaşkın, ayrıca da biraz kızgın Swo-boda: “Yalancılık seviyesindeki ithamları ka-bul edemem.” Brüksel’de ipler kopmadan ev-vel, “Erdoğan’ın Suriye halkına karşı terör vesavaş yürüten Beşşar Esed’le mukayese edil-mesi mümkün değildir.” diye konuşmuştu.Kılıçdaroğlu SPD’den boşuna kaçmıyor öte

yandan. Arka plandaki hikaye hatırlanmaya-cak cinsten. CHP’nin 2007’de Sosyalist En-ternasyonal’den (SE) ihraç girişiminin vesile-siydi SPD. Politikalarının bir sol partiye ya-kışmadığı düşüncesiyle CHP’yi SE’ye şikayetetmişti Alman sosyal demokratlar. Bu arada,Başbakan Erdoğan, “Türkiye CumhuriyetiBaşbakanı’na o denli hakaret yapabilecek birbabayiğit karşımda görmüyorum.” diyerek Kı-lıçdaroğlu aleyhine 1 milyon liralık manevi taz-minat davası açtı.

Kara [email protected]

5

B undan böyle içinde ‘AK Parti’ ve ‘Cemaat’ sözcükleri geçen yeni cümleler kurmak iste-

-

-met Hareketi için ‘onlar da parti kursunlar’

--

--

-

-

-

-

-

-

--

bizi --

-

Bundan böyle içinde ‘AK Parti’ve ‘Cemaat’ sözcükleri geçen yenicümleler kurmak isteyenler; Başba-kan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Fet-hullah Gülen Hocaefendi’yle yaptığıson yüz yüze görüşme sonrasındadile getirdiklerini mutlaka hatırlamakzorunda. Hele, Hizmet Hareketi için‘onlar da parti kursunlar’ diyenlerdaha da fazla… “İki oluşumun bir-birine düşürülmesi’ tezgâhının kim-lerce çevrildiğine ve hangi organi-zasyonların işine yaradığına daodaklanılmalı aynı zamanda. ‘So-ğukluk’, ‘çekememezlik’ ve ‘rekabet’iddialarını açık bir dille yalanlıyorArınç. Bu yöndeki negatif kanaatleri“Hocaefendi’nin iyi tanınmamasınave hizmetinin layıkıyla bilinmeme-sine” bağlıyor. “Siyaset üstü bir in-san.” sözüyle niteleyerek, “Bir siyasipartinin kalıpları içerisine koymakveya onun hizmetlerini bir hükü-metle aynı noktaya getirmek doğrudeğil.” diyor. “AK Partili bir Fethul-lah Gülen beklemedikleri” vurgusuve devamındaki şu ifadeleri de çokmühim: “Siyasete ilgisiz değil amaonu bir siyasi partinin dar kalıplarıiçerisinde veya hükümetin her yap-tığına ‘ne güzel’ diyecek bir yaratılışta

düşünmemek lazım. Bizden daha iyigörebiliyor; daha iyi değerlendirebi-liyor. Türkiye’yi ve dünyayı yakından,çok yakından takip ediyor. Bunabizzat şahit oldum.” Arınç’ın konuyadair ifadelerinin tümü altı çizilesideğerde. Ancak hepsini aktarmamızimkansız. Meraklıları internetten de-tayları okuyabilirler. Birkaç pasajıdikkatlerinize sunmakla yetinece-ğiz. İlki şöyle: “Türkiye’de 75 milyoninsanın vicdanı olarak doğruları söy-leyen, doğruları tavsiye eden; mu-halefetle bile iyi bir üslup ve nazik biralaka kurmak isteyen yapının içeri-sinde. Kendi açımızdan bakarsakbizimle ilgili hiçbir sorun gözükmü-yor.” İşte ikincisi: “Eğer arada bir ha-ber gelmişse bizi ilzam edecek her-hangi bir şey varsa, bunu doğrudanilişki kurmakla öğrenebileceğimizi,yanlış varsa düzeltebileceğimizi ifadeettim. O da bunlardan çok memnunoldu.” ‘Eli boş döndü’, ‘İyi karşılan-madı’ ve benzeri haberlere “Al-lah’tan izan” diliyor Arınç: “Hiçbirisidoğru değil. Bizim dostluğumuz Al-lah içindir. Onu, büyük hizmetlerisebebiyle, bugüne kadar Türkiye’yeve dünyaya kazandırdığı çok hiz-metler sebebiyle seviyoruz.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan önemli değerlendirmeler

HOCAEFENDİ SİYASET ÜSTÜ BİR İNSAN

Sincan’da tankların yürütülmesiyle hafı-zalara yer eden 28 Şubat Post Modern Dar-besi’ne ilişkin soruşturma kapsamında hazır-lanan ilk iddianame Ankara 13’üncü AğırCeza Mahkemesi’nde. Daha ziyade sivillerinirdeleneceği ikincisiyle alakalı çalışmalar sü-rüyor. 22 Mayıs 2013 tarihli ve bin 309 sayfa-dan oluşan birincisinde 103 şüphelinin adı ya-zılı, Başsavcılığı’nın kamuoyuyla paylaştığıbilgilere göre. Hâkim heyeti iddiaları kabulederse, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 147’ncimaddesinde düzenlenen ‘hükümeti (Refah-Yol) cebren devirme’ suçundan yargılanacakşahıslar. Listenin başında dönemin Genel-kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı var.Yardımcısı Çevik Bir ise iki numaralı isim. EskiGenelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnakile kuvvet komutanları Teoman Koman, Ah-met Çörekçi, Fevzi Türkeri, Hikmet Köksal veİlhan Kılıç da aynı cürümüm isnat edildiği di-ğer emekli paşalardan. O zamanlar YÖK’ünbaşındaki Kemal Gürüz de listede. Balyoz da-vası hükümlülerinden emekli orgeneral Çetin

Doğan’a da ceza isteniyor. Meşhur Batı ÇatıÇalışma Grubu’nu (BÇG), iktidarı yıkmakamacıyla kurulan bir cunta diye niteliyor sav-cılar. Devrin başbakanı Tansu Çiller dahil438 kişi mağdur sıfatında. Emniyet İstihbaratDaire Başkanı Bülent Orakoğlu, Adalet BakanıŞevket Kazan, Refah Partisi (RP) MilletvekiliMerve Kavakçı ve polis memuru Kadir Sar-musak ise müşteki. 1997’deki sürecin hemenardından Genelkurmay Başkanlığı koltuğunaoturan ve gerektiğinde “28 Şubat’ın bin yıl sü-receğini” söyleyen Hüseyin Kıvrıkoğlu’ylabirlikte 7 şüpheli için takipsizlik kararı verildi.Onlardan biri de Deniz Kuvvetleri’ni yöneten(vefat etti) Güven Erkaya. En ilginç detay,1960’ın Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdel-hun’u örnek göstererek kendini “BCG’denhaberim yoktu.” diye savunan Karadayı’nınyakayı kurtaramaması. “Darbeye teşebbüstenağırlaştırılmış müebbet” hükmü ihtimaliyleyüz yüze. 2011/206 sayılı soruşturmanın kim-lere uzanacağı veya uzanamayacağı merak ko-nusu.

103 kişinin suçlandığı ilk iddianame mahkemede

28 Şubat’ta sivilkalamayanlar pürtelaş

Avrupa’nın sosyal demokratlarıyla mesafe açılıyor…

CHP’de sol’unum yetmezliği

Page 32: ZAMAN 217 EGazete

32 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMCEMAL A. KALYONCU İSTANBUL

11960 darbesine dair yeni sırlar ortaya çı-kıyor. Bu da gösteriyor ki üzerinden

onca yıl geçmesine rağmen 27 Mayıs hâlâ pekçok sırrı barındırıyor. Herkesin, Millî Birlik Ko-mitesi (MBK) ile Yassıada arasında sadece ir-tibat kurmakla yükümlü sandığı, hatta baş-kanının adını dahi sadece ilgililerin bildiği İs-tanbul’daki İrtibat Bürosu’nun faaliyetleri, 27Mayıs’a dair bilgilerimizi değiştirecek tür-den. Zira, MBK İrtibat Bürosu, yargılamalarıyapacak soruşturmaları yürüten Yüksek So-ruşturma Kurulu’nun bile üstünde bir yapı.Yani, ortaya yeni çıkan belgelere göre, adaletitesis edecek yargı kurumları bile İrtibat Büro-su’ndan emir alıyor. Başkanı Kurmay AlbayNamık Kemal Ersun olan MBK İrtibat Bürosu,bugüne kadar ‘derin’ yapı diye eleştirilen vefaaliyetleri ile hep dikkatleri üzerine çekmişÖzel Harp Dairesi gibi çalışmış. Aslında yar-gılamaların yapılacağı Yassıada’ya yönelikgüvenlik önlemlerini içermesi beklenen; an-cak güvenlik planlarının yanında, başarıyaulaşmış bir darbenin etkisinin uzun yıllarsürmesi için yapılacak ‘psikolojik harp’ esas-larının da kâğıda döküldüğü ‘çok gizli’ ibareliİrtibat Bürosu Ada Planı bu kanaati pekiştiri-yor.

Namık Kemal Ersun ismini hatırlama-yanlar için bir de hatırlatma yapalım. 12 Eylül1980 darbesinin öncesinde, kanlı 1 Mayıs1977 Taksim Olayları’ndan tam bir ay sonra,1 Haziran’da, beraberindeki 200 askerle darbeyapacak diye dönemin başbakanı SüleymanDemirel tarafından re’sen görevden alınanKara Kuvvetleri Komutanı o. Ersun’un birbaşka özelliği NATO subayı olarak bilinmesi.NATO subaylarının önemli bir vasfı yurtdı-şında ‘psikolojik harp’ eğitimi almış olmaları.Ersun, aynı zamanda Yassıada idamlarınındurdurulmasını engelleyen isim.

80 sayfayı bulan Ada Planı’nda en can alıcıbelgelerden biri 1958 tarihli Yassıada Planı adlıada haritası. Üzerinde 1958 tarihi taşımasınarağmen mahkeme salonu ta o tarihte plandabelirlenmiş. Bu darbecilerin 1960’tan çok öncedarbeyi planlayıp kafalarına koyduklarının enbüyük delili. Bu tarih muhtemelen 9 SubayOlayı olarak bilinen ve içlerinden Samet Kuş-çu’nun itirafı ile ortaya çıkan 1957-58 yılların-daki darbe hazırlığına işaret ediyor. Araların-daki organik bağ, Kurmay Albay Ersun imzalı,her sayfası ayrı bir emir ve uygulama içeren,darbe sonrası süreçte yapılacakların planlan-dığı kitaba göre, ‘hazırlanacak İnkılap fil-minde 9 subayımıza reva görülen muamelemukayeseli olarak gösterilecek’ ifadesi ile or-taya çıkıyor.

Darbeye yönelik düzenlenen destek mi-tingleri ve gösteriler, Demokrat Partilileri kü-çük düşürmek için çekilen ve belli başlı illerdegösterilen film projeleri de bu birimin planı.

Zaten TBMM Darbeleri ve MuhtıralarıAraştırma Komisyonu’nun, kontrgerilla faali-yetlerine karşı Millî Savunma Bakanlığı’ndanistediği bilgiler arasında Özel Harp Dairesi ileberaber MBK İrtibat Bürosu’nun adının geç-mesi bu büro hakkında fikir veriyor.

Yargılamalar sırasında herkes, DP’lilere yö-nelik tavırlarıyla Yassıada Komutanı Albay Ta-rık Güryay’a odaklanmışken aslında onunNamık Kemal Ersun’a bağlı çalıştığı anlaşılı-yor.

Yassıada’nın bir elden sevk ve idaresi so-rumluluğunun 1 Eylül 1960 tarihinden itiba-ren İrtibat Bürosu’na geçeceğini de kayıt altınaalan Ada Planı kitabı, MBK İrtibat Bürosu’nun‘darbe sonrası faaliyetlerin beyni’ olduğunu or-taya koyuyor.

Ada Planı, 1 Ağustos 1960 tarihinde ba-sılmış; ama 1958 tarihli Yassıada Planı dagösterdiği gibi içindeki bazı belgeler 27 Ma-yıs’tan önce hazırlanmış.

Adaya gidecek kordiplomatların dahi ‘his-settirilmeden’ araştırılmasının istendiği birortamda İrtibat Bürosu, dönemin basın men-suplarını da fişlemiş. 27 Mayıs 1960 darbesineışık tutacak daha pek çok detay içeren AdaPlanı kitabı, Marmara Üniversitesi Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü’nden akademisyenRasim Koç’un doktora çalışmasının konusu şuanda. 1970 Trabzon doğumlu Koç, ÖtükenYayınları’ndan kitaplaştırılan İdam Sehpa-sındaki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu te-zinin de hazırlayıcısı. MBK İrtibat Bürosu AdaPlanı’nı konuştuğumuz Koç’un üzerinde ça-lıştığı önemli bir konu da Yassıada’da, yargı-lamalar sırasında özel bir düzenek kurularakDP’lilerin hem kendi aralarındaki konuşma-larının hem de avukatları ile yaptıkları görüş-melerin kayıt altına alınması. Bu şekilde sa-nıkların kuracağı savunmalar önceden öğre-nilip etkisiz hale getirilmeye çalışılmış. Koç’unçalışmasının tarihe ışık tutacağını umuyoruz.

-27 Mayıs sürecinde Seferberlik Tetkik Kuru-lu’nun izine rastladınız mı? 27 Mayıs sürecinde hayır. Aksine, 27 Ma-

yısçılar, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ko-münizm işgali karşısında halkın direnişini ör-gütlemek için silah ve mühimmatın (hatta ba-zılarının Kıbrıs’a gönderilmesi için) belli böl-gelerde saklanmasını Yassıada Mahke-mesi’nde ‘iktidarın DP’lileri silahlandırması’gibi göstererek ayrıca mahkûm etmeye çalış-mış. Aslında böyle bir şey yok. Ama burada birşey karşımıza çıkıyor. Seferberlik Tetkik Ku-rulu’nun değil de Amerika’ya, NATO’ya git-miş 18 kurmay subayın bir kısmının 27 Mayıs’ıgerçekleştiren Millî Birlik Komitesi’nin (MBK)içinde yer aldığını görüyoruz.

-Biri Alparslan Türkeş… Evet, ama kendi anılarından hareket eder-

sek Türkeş, gelmekte olan bir darbe yi gördü-ğünü, bu darbenin de CHP’nin etkisi altındaolacağını söylüyor. Ve bu 18 subay NATO son-rasında geliştirilen bir kavram olan psikolojikharp tetkikleri üzerinde çalışma yapmak üzeregiden subaylar. Sadece kurmay olarak değil.Özel, spesifik bir alanda çalışma yapmak için

gidenler de var. Biz 1952’de girdik NATO’yaama 1948’den, İnönü döneminden itibareneğitim amaçlı yurtdışına asker gönderiyoruz.Kanada’ya, işte Avrupa’da veya Amerika’da,kıta olarak, birçok ülkeye gönderiyoruz. Do-layısıyla 1948’den beri sizin ordunuz, ekono-miniz Amerika ile iç içe gelmiş. 1960’da Türkordusunun bir modernizasyonu varsa buAmerika ve NATO eliyle olmuş. Şunu da gözardı etmemek lazım. Sovyetler Birliği’nin özel-likle 1957’den sonra, Stalin dönemindeki o şid-dete dayalı yayılmacı politikasından uzakla-şarak daha hümanist bir rejim ihracına giriş-mesinin etkisinden de bahsedilebilir. Bu yu-muşak tavırdan ordu içindeki genç subaylar daetkilenmiş. Bu noktada bir rahatsızlık var.Darbeyi gerçekleştirenlerin NATO ile Amerikaile ilişkilerini nasıl düşündüklerini hesap etmekzor olsa gerek.

-NATO’da eğitim alan subaylar hususunda bir ta-kibat yaptığınızda ne çıkıyor karşınıza? Yani 48’de 18 kişi gönderilmiş galiba. -Kim onlar? Türkeş var, Ahmet Yıldız var. Millî Sa-

vunma Bakanlığı’nda (MSB) ya yok ya da varda vermiyor, bilmiyorum nedenini. Önemliisimlerden biri de Namık Kemal Ersun. Ben buisim üzerinde çok durdum.

-Neden? 27 Mayıs olduğu zaman göz önünde bu-

lundurulan hep MBK. Ama MBK Ankara’da.Yassıada Mahkemesi İstanbul’da. Bir de kafa-mızda Yassıada Garnizon Komutanı TarıkGüryay var. Araştırmalar neticesinde Gür-yay’ın etkisiz eleman olduğunu gördüm. Venitekim yarbayken Yassıada’daki görevinebaşlıyor, albayken emekli oluyor. Bunun va-zifesi orada koruma, kollama. Olanı biteni biryerlere aktarma. Bizim en çok atladığımıznokta, Yassıada Garnizon Komutanlığı’nda

yoğunlaşırken İstanbul’da MBK İrtibat Bürosudiye bir büronun varlığını biliyoruz; ama bubüronun ne yaptığını bilmiyoruz. Yani kısmenbiliyoruz. Ama neticede görüyoruz ki bütündarbe sürecinin propagandasını, psikolojikharp dediğimiz o kamuoyunun oluşturul-ması ve yönlendirmesini, hep bu İrtibat Bürosuyapmış

-Kim var başında? Kurmay Albay Namık Kemal Ersun. Er-

sun’un, kurmay albay ve komutan olduğu buİrtibat Bürosu’yla, kendi imzasıyla yaptığı birçalışma var. Bu, sanıkların adaya gönderilme-siyle ilgili kararın verildiği andan itibarenadada neler yapılması gerektiğini, sanıklarınkorunması, yargılanması sürecinin dışında 27Mayıs darbesinin Türk toplumu tarafından na-sıl kabul edilmesi gerektiğinin de altyapısınıhazırlıyor. Üzerinde 1 Ağustos 1960 tarihivar, 27 Mayıs’tan sonra kitap haline getiriliyorama 1958’den birtakım evraklar da var içinde.58 yılında da bu işin olduğunu gösteriyor. De-mek ki o tarihte de bu işin içinde kendisi.Çünkü 1958’de 9 Subay Olayı ortaya çıktı-ğında, 1954’ten beri cunta komiteleri olduğunubiliyoruz. Yani Konya’da, Ankara’da, İstan-bul’da, Erzurum’da cunta komiteleri var ve da-ğınık şekilde insanlar bir araya geliyor. Birdarbe fikri etrafında düşünüyorlar ama bun-ların hepsinin bir araya gelip bütünleşmesi1960, 27 Mayıs. 9 Subay Olayı bu işin ilk pro-vası.

-İrtibat Bürosu’nda Ersun’dan başka kim var? Tek önemli olan o. Onunla beraber Yas-

sıada’da olan, Tarık Güryay’a yakın olduğusöylenen ama aslında Ersun’a yakın bir kişi var;Teoman Koman. Darbe sonrasında tevkifmüzekkeresi hazırlanıyor, bunlar sanıklaratebliğ ediliyor, sanıklar imza sonrası tutukla-nıyor. Koman, topçu üsteğmen. Tutuklamayı

Page 33: ZAMAN 217 EGazete

33 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMyapan grubun başındaki subay.

Bu Ersun’a daha sonra ne oldu-ğuna baktım. 1962’de tuğgeneral olmuş.Ardından korgeneral ve orgeneralliğeyükselmiş. Ankara Sıkıyönetim Komu-tanlığı, Yüksek Askerî Şûra üyeliği, MGKGenel Sekreterliği yapmış. Kanlı 1 Ma-yıs (1977) olayları sırasında Kara Kuv-vetleri Komutanı. 1 Mayıs sonrasında200 subayla beraber darbe girişimi ya-pacağı şüphesiyle dönemin başbakanıSüleyman Demirel tarafından re’senemekliliğe sevk edildi. İşin daha entere-san tarafı, kendisi emekliliğe sevk edil-dikten 3 ay sonra yerine gelen KenanEvren, Ersun’un yarım bıraktığı işi 3 yılsonra tamamlıyor. Yani her yerde kar-şıma çıktı Ersun.

-Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görev almışmı? Yani Seferberlik Tetkik Kurulu de-

yince 1950-60 arasındaki anlamından çı-kıyor o. Çünkü 50-60 arasında Sefer-berlik Tetkik Kurulu’nun amacı belli.Ama 60’tan sonra farklı bir misyonla ha-yatına devam ediyor

-Nasıl mesela? Amaç değişiyor. Soğuk savaş döne-

minin şartları değişiyor. Aslında 27 Ma-yıs darbesi sadece Türk ordusu içinde birörgütlenmeyi beraberinde getirmiyor.Türk yargısında, üniversitede, her yerdebir örgütlenmeyi de beraberinde getiri-yor. DP ile CHP’nin demokrasi anlayışıarasındaki en büyük fark; biri kurumlaradayalı demokrasiyi temsil ediyor, diğerihalka dayalı demokrasiyi. 27 Mayıs, 10yıl boyunca yitirilmiş olan kurumlara da-yalı demokrasi anlayışını tekrar hayatageçiriyor.

İrtibat Bürosu’nun hazırladığı ki-tapçıktan anlaşılan yargılamalarla ilgiligüvenliğin vs. ikinci planda olduğu. Bi-rinci planda darbenin kamuoyu tarafın-dan nasıl sahiplenileceği ve zihinlere na-sıl yerleştirileceği hususunda propa-ganda yapmayı hedefliyor.

-Ne diyor? Çok önemli. Mesela İrtibat Bürosu

Komutanının emrine verilen birimler. 1.Ordu psikolojik harp birliği. Şimdi bu ta-nım aslında pek çok şeyi çözüyor. Bubize yabancı bir tanım. Türk ordusununNATO’ya girdikten sonra karşı karşıyakaldığı bir tanım. Oraya giden subayla-rımızın, bu mesele üzerinde eğitim alan-ların bileceği bir konu. Zaten ipucu bu-radaydı benim için. Ayrıca gidenlerinçoğu psikolojik harp tekniklerini almaküzere gitmiş. Yani bu Ada Planı’nın be-nim için çok heyecan verici kısmı psi-kolojik harpten bahsediyor olması.

-O zaman neden Ada Planı denmiş? Çünkü her şey adadaki yargılama-

ların şemsiyesi altında yapılıyor. Adanın,gemilerin güvenliği ama öbür taraftandönüyor bakıyorsunuz halkın algılarıile ilgili birtakım manipülasyonları oradagörüyorsunuz. Yani film merkezleri,film çekmek, fotoğraflar, kitaplar, kari-katürler, yayınlar, özellikle 15 ilde pa-nolar, bu panolara DP’nin aleyhinde,onları halkın gözünden düşüren birta-kım fotoğrafları sunarken aslında kendiiktidarlarını meşrulaştırıyor, kendi yer-lerini sağlamlaştırmayı amaçlıyorlar.Çünkü darbe başarıya ulaşmış, iktidartutuklanmış, Yassıada’ya götürülmüş.Sonra halktan bir tepki de gelmemiş.Halk sokaklara çıkıp ordu aleyhindekonuşmamış, yürümemiş.

-Bu kanaati pekiştiren ne?Zaten MBK içindeki hiçbir subayın

1960’tan sonra ne siyasi hayatımızda neordu içinde çok fazla etkinliği oldu.Çünkü o adamlar artık emekli olup,doğal senatör olup ordunun dışına çıktı.Ama bir şekilde 27 Mayıs darbesininzihniyeti, düşüncesi birileri tarafındanböyle bir bayrak yarışı gibi elden ele ak-

tarıldı. Ve bunların dışında kalan vekendini bir şekilde göstermeyen birgrup ordu içinde etkinliğini sistematikolarak artırdı. Mesela Namık Kemal Er-sun, kurmay albay. Şimdi Teoman Ko-man’a bakıyorsunuz üsteğmen. Hepböyle teğmen, üsteğmen. İçinde yüzba-şının bile fazla olmadığı bir grup gençsubayın bir şekilde önü açılıyor. Zatenyapılanma 27 Mayıs’tan sonra kendiiçinde kendi insanlarını yetiştiriyor.

Mesela Ersun ile ilgili bir şey dahabuldum. Yüksek Soruşturma KuruluBaşkanı Hayrettin Şakir Perk, İstan-bul’-daki İrtibat Bürosu başkanlığınabir konu hakkında bilgi veriyor ve bilgiistiyor. Ama yazıyı ‘arz olunur’ şeklindebitiriyor.

-Hukuki bir kurum aslında. Üçer kişilik, yedişer kişilik gruplar

halinde çalışıyor. Mesela Egesel (Altay)de soruşturma grubunda. Savcıların ta-mamı da Yüksek Soruşturma Kuru-lu’nda. Ve Yüksek Soruşturma Ku-rulu’ndan savcılığa getiriliyorlar.

Ve bir şey daha dikkatimi çekti.Darbe sonrası, o günkü adıyla MillîEmniyet Hizmetleri (MAH) Reisi ZiyaSelışık da İrtibat Bürosu’na çok gizli adıaltında bir yazı gönderiyor. Bu yazı daMAH’a vekalet eden önceki başkan Sa-lih Korur ile ilgili. Bu da yine ‘bilgi edi-nilmesini saygı ile arz ve rica ederim’diye yazıyor.

-O da İrtibat Bürosu’na bağlı çalışıyor… Yani bütün yazışmaların buranın

üzerinden gittiğini görüyoruz. SonraAda Komutanı Tarık Güryay’ın yazdığıbütün yazışmalara baktığımızda ve dahasonra yine İçişleri’ne bağlı Emniyet Ge-nel Müdürlüğü’nün, basın yayın, bütünkurumların hepsinin buraya gönder-diği yazılarda, bilgilerde de hep ‘arzederim’ deniyor.

-Ada Planı başka ne içeriyor? Direkt bağlı olanlara bakıldığında İs-

tanbul’daki ‘1. Ordu Komutanlığı, vali-lik, emniyet müdürlüğü, Boğazlar veMarmara Deniz Kolordu Kumandanlığı,Yassıada Garnizon Kumandanlığı, Ba-kanlıklar ve bunlara bağlı teşekküller,Kara, Deniz, Hava Kuvveti Kuman-danlıkları ve kuruluşlarında bulunanbirlik ve tesisler planın yürütülmesi ile il-gili faaliyetlerin öncelik ve süratle neti-celenmesini sağlayacaklardır’ deniyor.Yani ne kadar mülkî ve askerî birimvarsa buranın nerdeyse emrine verilmiş.Şimdi burada bir kurmay albay var, İs-tanbul’da bir koca orgeneral var.

-Yani kilit Namık Kemal Ersun’da! Ersun’da. Bu çok enteresan. Bunu

çözmekte biraz zorlandım ama… Yas-sıada Halihazır İskan Durumu. Harita-landırılmış; ama enteresan kısmı 1958yılı. O yıl ada ile ilgili bir plan hazırlan-mış. Mesela zaten adada Deniz Kuv-vetleri’ne ait bir birlik var fakat entere-san kısmı işte mahkeme salonu.

-O zamana kadar mahkûm kimse var mıorada? Yok. Bayar ile Menderes İstanbul’a

geldiklerinde burada kalmış, iki kez.Haritada da gösterilen nokta tamamenboş ve mahkeme salonu diye ayrılmış.Bu beni çok düşündürdü. Yassıada Planı,1958’de yapılmış. Yani kafalarından bir-çok şeyi geçirmişler. Yani bu darbe ak-şamdan sabaha böyle pişirilmiş, hazır-lanmış bir şey değil. Sadece darbeyiamaçlayan değil, darbe sonrasındakisüreci de çok iyi hesap eden bir plan-lama.

İhtiyaçlar ve iş çizelgesi çıkarılmış. 18sivil polis, ayrıca 14 sivil elbiseli subay is-teniyor. Yassıada Broşürü’nün hazır-lanması da İrtibat Bürosu’nun fikri. Rad-yolarda Yassıada Saati’nin ihdasına ka-rar veren bu. Şuna benziyor; DP döne-minde Vatan Cephesi diye radyolardan

yaptığı propagandadan başbakan vebakanlar mahkûm edilmiş. Ama kendi-leri de Yassıada Saati ile ilgili bir programyaparak, radyodan milleti manipüle et-meye çalışmış.

-Ada Planı’nı kim hazırlamış? İrtibat Bürosu ama bütün planlarda

Ersun’un imzası var. Yeri Beşiktaş’takiDeniz Askerî Müzesi’nde. Çevresi ta-mamen kapatılıyor. Askerler tarafındangüvenlik çemberine alınıyor. Yakınındapark eden araçların dahi oradan kaldı-rılması ile ilgili talimat yayımlanıyor.

Mesela, Heybeliada’da Yüksek Ada-let Divanı için kira tahsisatı yapılıyor,çünkü Yassıada’da görevli hâkim vesavcılar Heybeliada’da bir otelde kala-cak. Basında yayımlanacak fotoğraflarordu film merkezince bir elden çekilecekve uygun görülenler basılacak deniyormesela. Yargılama safahatında çekilenfotoğraf ve filmlerin muhakkak suretteMBK’dan ve İrtibat Bürosu’ndan birheyet tarafından sansür edileceği deaçıkça yazıyor. Ayrıca naklen radyo ya-yınlarına müsaade edilmeyecek, bunamukabil duruşmalar teybe alınarak lü-zumlu görülen kısımları akşam Yas-sıada Saati’nde yayımlanacak.

-Cımbızlanacak yani… Evet. Ayrıca emniyetle ilgili, Yassıa-

da’da herhangi bir gizli faaliyet mevcutmudur, yok mudur, MAH yani MİT’inbu konu ile ilgili İstanbul genelinde sa-hada çalışma yapması gerektiğinin tali-matını veriyor. Hani bazı kahvehane-lerde ‘tünel açalım, Yassıada’daki sa-nıkları kaçıralım’ tarzında konuşmala-rından dolayı insanlar yargılanmıştı. Oistihbarat talimatı buradan gidiyor.

Duruşmalara illerden üniversitelerene kadar kontenjan ayrıldığına yineBüro karar veriyor. Üniversiteler içindeen fazla payı İstanbul Üniversitesi almış.Çünkü darbeye tam destek verenlerdenİstanbul ve Ankara üniversiteleri. 490 sa-nıklı bir davaya sanık yakınları için an-nesi, babası, karısı, kardeşi, çocukları, şa-hitler ve müdafi avukatlar da dâhil ol-mak üzere sadece 50 kişi ayrılmış.

Bir film, fotoğraf ve teyp arşivininmeydana getirilmesi de isteniyor. Mak-sat, 27 Mayıs inkılap hareketinin tarihi-nin hazırlanmasında, müteakip yıllarda27 Mayıs’ın anılmasında müracaat edi-lecek bir tarihî arşivin temin edilmesi.Bütün duruşmalar bittikten sonra tabiibüyük bir arşiv oluşmuş. Bunların hepsikayıt altına geçmiş. Ve bu kayıtların neyapılması gerektiği hususunda MBK İr-tibat Bürosu bununla da meşgul ol-muş. Türkiye ve Ortadoğu Amme İda-resi Enstitüsü’nden uzmanlar çağrılarakburadaki arşivin nasıl değerlendirilmesigerektiği hususunda profesyonel destekalmışlar. Bir rapor hazırlanmış uzman-lar tarafından.

-Sonuç ne olmuş? Yani bu arşivin hangi amaçla olması

gerektiğini rapor etmiş uzmanlar. Araş-tırmacılara açık olup olmaması, neredesaklanması gerektiği üzerine çalışılmış.

-Uygulanmış mı bu? Tabii. Bunun neticesinde tutanakla-

rın bir kısmı yayımlandı ama delillerin vesanıkların söylediklerinin hiçbiri yayım-lananlarda yoktu tabii.

İnkılap isimli hazırlanmakta olanfilmlerden de bahsediliyor. Bu aradadiyor ‘6-7 Eylül’de nezaret altına alınan9 subayımıza reva görülen muamelemukayeseli olarak gösterilecek.’ Şimdiaslında işin rengi burada ortaya çıkıyor.

27 Nisan öğrenci olayları ile ilgili filmdokümanı ellerinde yok mesela. AyrıcaTaksim’de, Beyazıt’ta, Kadıköy’de or-duya şükran mitinglerinin filme alınıpbelli başlı illerde gösterilmesi planlanmış.Özellikle milletvekilleri ile ilgili elde ol-mayan görüntülerin tekrar çekimi iste-niyor. Hatta bundan bir tanesinde Ce-lal Bayar film çekilirken çok ağrına gidi-yor. Bir hareketi tekrar etmeleri isteniyor.Bunun da hangi amaca yönelik oldu-ğunu Bayar anlıyor ve çok kızıyor.

Ayrıca yargılamalar başlamadanönce DP’lilerin yaptıklarını anlatmakve acıma hissini kaldırmak amacıylafilm çekme ve gösterimi isteniyor. Film-lerden biri de darbeden bir ay önce 27-28 Nisan’da ölen öğrencilerle ilgili. Hür-riyet Şehitleri diye anılıyor ve cenazelerimezarlarından çıkarılıp Cemal Gürsel’inde eşlik ettiği merasimle Anıtkabir’edefnediliyor.

-Sonra Anıtkabir’den çıkarılıyorlar mı? Evet, ‘Biz ne yaptık?’ diyorlar. Defin

sırasında bayrakları bile yarıya indiri-yorlar. Hâlbuki bayrağın ne zaman ya-rıya indirileceği konusu bellidir ve en çokonların hassas olması gerekir bu ko-nuda.

MBK için ses arşivi konusu da elealınıyor. ‘Basın yayın radyo servisi ile bir-likte foto film merkezi bütün safahatıteybe alacaktır’ deniyor. Bütün safahatdediği koğuşlardan yargılama sürecinekadar… Bu maksatla Bayar, Menderes,bakanlar ve milletvekilleri kaldıkları ko-ğuşlarda dinleniyor.

İrtibat Bürosu ayrıca Cumhuriyetgazetesi karikatüristi Ali Ulvi’ye para ilehalkın gözünde DP’nin yaptıklarını kü-çük göstermek için karikatür çizdirtiyor.Metinler, kendileri tarafından hazır ve-riliyor. Ve bunların hepsi adaya gidengemilerde ve savcı tarafından mahkemeheyetine ve salondakilere gösterili-yor.Vapurlarda satılacak suyun, ekme-ğin fiyatı bile belirlenmiş burada. Ekmek25 kuruş, çay 50 kuruş. Kahve 100 ku-ruş. Pilav 700 kuruş.

-Her şey en ince detayına kadar düşünül-müş.

Ada Planı’nın enilginçbelgelerinden biri1958 tarihliYassıada Haritası.Mahkemesalonunun yerihazır

Page 34: ZAMAN 217 EGazete

34 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEMİki helikopterli bir filo da ayrılmış. Bu he-

likopterler 31 Aralık 1960 yılbaşı akşamı Hey-beliada’ya gidiyor, hâkimleri ve savcıları alıyor,Yeşilköy’e getiriyor. Oradan Türk Hava Kuv-vetleri’nin tahsis ettiği bir özel uçakla yılbaşınıgeçirmek üzere Ankara’ya götürüyorlar.

İşin ilginç yanı örtülü ödenek davasındaMenderes’i ‘evine üzüm götürdü, şunu bunualdı’ diye suçlu bulan hâkim ve savcıları dev-letin uçakları, helikopterleri ile alıp bir yerdenbir yere götürecek kadar işi abartmışlar. On-dan daha kötüsü belki, duruşmalar bittiktensonra Savarona gemisi Heybeliada’ya yanaşı-yor. Hâkim ve savcıları alıyor ve Marmara’dabir Boğaz turuna çıkarıyor.

Planda muhaberat konusunda Yassıada ileİrtibat Bürosu arasında irtibatın nasıl sağlana-cağı da belirlenmiş. Özel hatlar kurulmuş. De-niz altından hat döşenmiş.

Başbakanlık’la direkt telsiz çevrimiçi ku-rulmuş. Yassıada’daki sakıt hükümet erkânı-nın durumlarını bildirmek için adayla DenizKuvvetleri Komutanlığı ve Ankara arasında ir-tibat temin edilmiş. Nitekim Menderes’inidamının durdurulması ile ilgili Devlet BaşkanıCemal Gürsel’in Ankara’dan yaptığı direkt te-lefon araması var. Telefona irtibat bürosundanbir binbaşı çıkıyor. Tam o anda İrtibat BürosuKomutanı Ersun orada. Ve Cemal Gürsel’in,Menderes’in idamının durdurulması yönün-deki devlet başkanı kararını bildireceği sırada,İrtibat Bürosu Komutanı -ki bütün her şeydensorumlu- Ersun, orada olmadığını söyletiyor.Ersun ayrıca, o binbaşıya, -ismini vermek is-temiyorum-, ‘Sen bu emri duymadın, bana dasöylememişsin’ diyor.

-Yaşıyor mu binbaşı? Yakın bir zamanda vefat etti. Cemal Gür-

sel daha sonra 1. Ordu Komutanı’nı arıyor, Er-sun’a ulaşamadığı için. Bütün kararı MBKadına bu veriyor. 1. Ordu Komutanı da ‘ya-pabileceği hiçbir şey olmadığını’ söylüyor. Veidam öyle gerçekleşiyor zaten.

Şimdi 14’ler olayında da enteresan bir du-rum var. Orhan Erkanlı, yurtdışına giderkenYassıada Yüksek Adalet Divanı Başkanı SalimBaşol’a mektup yazma ihtiyacı hissediyor. Veburada kendisinin bu mahkeme kurulurkenSalim Başol’un mahkeme reisi olarak seçil-mesinde etken olduğunu anlatıyor. Bu, şunugösteriyor. Bu mahkemenin bir şekilde ken-dilerini de yargılayacağını düşünüyor.

SAVCI VE HÂKİMLER MAKUL DEĞİLMillî Birlik Komitesi İrtibat Bürosu’nun ha-

zırladığı Ada Planı’nda MBK için bir ses arşivioluşturulması isteniyor. Buna göre yargı safa-hatı dâhil bütün aşamalar yasa dışı olarak ka-yıt altına alınıyor. Bu şu demek, başta Cum-hurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan AdnanMenderes olmak üzere DP’li bakan ve mil-letvekilleri hem kendi aralarındaki konuş-malarda hem de avukatları ve ziyaretçileri gel-diğinde dinlenip kayda alınıyor.

-Neden bu yola başvuruyorlar? Kendi aralarındaki konuşmalarda yanlış-

lara vurgu yapılarak oradan alınacak malze-meler iddia makamının yani savcının önünegelecek. Savcı da buna göre yeni bir iddia ha-zırlayacak. Nitekim Celal Bayar ile avukatı ha-zırladıkları müdafaanın ruhunu kendi arala-rında konuşuyorlar. Menderes de konuşuyor.Ve bu müdafaaların bütün ruhunu orada din-liyorlar. Bunun çözülüp kime gittiği belli. Ni-tekim Bayar’ın, avukatı ile yapmış olduğuanayasayı ihlal davasıyla ilgili savunma stra-tejisini iddia makamı haziran ayındaki iddia-sında tersinden koyuyor.

Dinlemelerin bir amacı da kendi aralarındabir çözülme yaşanıp yaşanmayacağı. Meselamilletvekili Abdullah Aker’in Zorlu hakkındayaptığı her konuşmayı savcı mahkemede çı-karıyor. Ama burada kişisel ilişkilerden kay-naklanan bir husumet de var.

Menderes’le Bayar koğuşlarda tek. Diğer-leri 4’lü, 8’li, 16’lı koğuşlarda kalıyor.

-Kimi dinliyorlar en çok? Bayar’ı. -Neler konuşmuş Bayar mesela? Burada Bayar’ın yeni bir şeyler de söyle-

diğini görüyoruz. Özellikle Atatürk dönemi ileilgili. Şimdi mahkeme heyeti DP’lileri, yani Ba-yar’ı, Menderes’i mahkeme boyunca aslındatek bir suçla itham ediyor. Dikta rejimine git-mek ve diktatör olmak. Onun dışındakiler hepbiraz kafa karışıklığı ile konuyu farklı mecra-lara çekmek, oradan da bir şey çıkar mı diyedüşünmek. Mesela Bebek davasında bile diktave diktatörlüğü görüyorsunuz. Ve bunu des-tekleyecek, mantığa, akla yatan, yatmayan herşeyi kullanmışlar. Çünkü bir şey çıkmıyor. Yok.

Mesela Bayar bu dinlemelerde diyor ki,‘1937’nin sonu 38’in başı galiba, Atatürk, Re-cep Peker ve Yunus Nadi eliyle cumhurbaş-kanına Meclis’i feshetme yetkisinin verilme-sini istedi. Ben buna karşı çıktım. Eğer dikta re-jimine gitmek istemiş olsam Atatürk’ün böylebir isteğine karşı çıkmazdım. Bu Meclis’e ait-tir dedik.’

Tabii dikta rejimine gitmekte en önemlişeylerden biri de Tahkikat Komisyonu’nunkurulması. Köşk’te yapılan ve Ali Fuat Başgil’inde katıldığı bir toplantı var. Avukatı, Bayar’a,Başgil’le yapılan o toplantıda neler görüşül-düğünü sormuş. Bayar da anlatmış. Dahasonra Başgil, şahitliğe çağrılmış. Köşk’te ya-pılan bir toplantıyı, Egesel, Anayasayı İhlal Da-vası’nda Bayar’ın karşısına çıkarıyor.

Ondan sonra Bayar, ‘savcının benimle il-gili birtakım ithamları var. Benim bunlara ce-vap verebilmem için birtakım belgelere ulaş-mam lazım’ diyor. Avukatı bir başka ziyare-tinde belgelerin gelip gelmediğini soruyor.Göndermiyorlar yine. Avukatı diyor ki ‘Benbelgeleri gönderirim ama gözleriniz rahatsız,okumakta çok zorlanırsınız.’ İrtibat Büro-su’ndan Yassıada’da görevli biriyle yaptığımbir röportajda ‘biz dönem dönem özellikle ak-şamları koğuşların ışıklarını azaltırdık’ de-mişti.

-Menderes’le ilgili neler var? Menderes ile de avukatını dinlemişler.

Duruşmalarla ilgili konular üzerinde konuşu-lurken kayda alındığını, kaydın çözümlen-mesinde voltaj düşüklüğü nedeniyle seslerintam anlaşılmadığını işaret ediyor. Bazen vol-taj düşüklüğünden bazen de pencereler açık

olduğundan martı seslerinden konuşmalaranlaşılmıyor diyor.

-Başka neler konuşulmuş? İnönü üzerinde çok konuşulmuş. Bu işin

(darbe) arkasında İnönü’nün etkisinin çok netbir şekilde ortada olduğu fikri DP’lilerin hep-sinde hâkim. Abdullah Aker, Celal Yardımcı,Hadi Hüsman, Kemal Çakın, İsmet İnönühakkında konuşuyorlar. Yardımcı, İnönü’den‘abdülharis’ diye bahsediyor. Aker, 1937’densonra İnönü’nün ufkunun daraldığını ve Ata-türk’ün kendisine bir iktidar teslim etmediğinive Mareşal’in (Fevzi Çakmak) sayesinde ikti-dara geldiğini fakat İnönü’nün, Mareşal’e veAtatürk’e yaptıklarını hatırlatıyor. Yine arala-rında İnönü üzerinde görüşürlerken biri, ‘yaşı70’lere geldi. Artık siyaseti bırakır.’ diyor. Yar-dımcı da ‘İsmet Paşa canı çıkar siyasetten çık-maz’ diyor. Cemal Gürsel için de İsmet Pa-şa’nın güdümlü demokrasisinin figüranı ol-duğunu söylüyor. Yine Yardımcı, politika için‘Samimi söyleyeyim, Allah düşmanımın ba-şına vermesin. Bu memlekette politika yapıl-maz.’ diyor.

Rulo No: 62 (üst) başlıklı ve 18 Mart 1961tarihli, bayramın birinci günü, sabah notu dü-şülen konuşma deşifresinde de yine bu dörtlüaralarında konuşuyor. Deşifre edenin kale-minden aynen şöyle aktarılıyor bu bölüm:“Savcının ve hâkimlerin makul olmadıkların-dan ve nasıl olsa kendilerini mahkûm ede-ceklerinden çok kısa bahis ediyorlar. Hedef-siz gelişigüzel mevzulardan konuştular. CelalYardımcı, Spor Toto’yu nasıl kabul ettirdiğinianlatıyor.”

Celal Yardımcı ile Abdullah Aker, sohbetediyor. Yardımcı, ‘Kansız ihtilal dendi, şudendi, bu dendi. En kansız ihtilal diye tarihegeçmek istiyorlar. En asil ihtilali bu olursa bun-dan ötesini siz düşünün’ diyor. Bazen dekendi aralarında davaları da değerlendiriyor-lar. İzzet Akçal başsavcının İpar Davası’nda‘şapa oturduğunu’ söylüyor.

Burada enteresan, gazeteleri takip ettikle-rini görüyoruz. Yine belki açık verirler düşün-cesiyle hatıra ve günlük yazmalarına da gözyumuluyor.

Samet Ağaoğlu, Hayrettin Erkmen, Meh-met Atıf Benderlioğlu, Nedim Ökmen gazeteokuyor ve Cemal Gürsel’in reis-i cumhur ol-masını temenni ediyorlar. Yani içerde bile İs-met Paşa’nın olaylara o kadar hâkim olduğuizlenimi ve intibaı var ki bu psikoloji ile darbeyigerçekleştiren Cemal Gürsel’in cumhurbaş-kanı olması onların yüreğine su serpiyor. Bupsikolojiyi anlamak çok zor.

MBK İrtibat Bürosu ordu içerisinde öyle biristihbarat ağı kurmuş ki Devlet ve HükümetBaşkanı Cemal Gürsel’in oğlu Özdemir Gür-sel bile 8 Haziran 1961’de Balıkesir ve İzmir or-duevlerine yaptığı ziyarette bizzat arkadaşı ta-rafından İrtibat Bürosu Başkanlığı’na raporla-nıyor.

GAZETECİLERİ DE FİŞLEMİŞLER-Kimleri fişlemişler? Herkesin var ama adaya duruşmaları iz-

lemek için başvuran bütün gazetecilerin, va-tandaşların, bütün hepsinin soy geçmişiniaraştırmışlar. Hatta kordiplomatların bile gizlitetkikinin yapılmasını kitapçıkta söylüyor.‘Onlara sezdirilmeden kordiplomatlarla ilgiliistihbarat çalışması yapılması.’ diyor.

-Yasak aslında. Tabii. Kordiplomatların istihbarat çalış-

masını nasıl yapacaksın! Şimdi gazetecilerle il-gili istihbari bilgiler… Mesela Çetin Altan,Abdi İpekçi, Vasfiye Özkoçak, haklarında‘mahzur görülmemektedir’ deniyor. HakkıDevrim, Yeni Sabah adına gitmiş Yassıada’ya,mahzur görülmemiş.

Mesela Mardiros Kaçunyan, Jamanak diyebir gazete çıkıyor o zaman. ‘Kaçunyan, Hın-çak Komitesi’ne mensup iken mütareke yılla-rında serbest olarak Bulgaristan’a gidip kaçakolarak avdet etmiş, Ermenistan’ın kalkınmasıiçin yazılar yazmış ve Ermeni cemaati işleriyleyakinen ilgilenen bir kimsedir. Mahzur gö-rülmüştür’ diyor. Bunlar aslında, 27 Mayıs son-rasında Türkiye’de gazetecilik yapan herkesinOsmanlı İmparatorluğu’ndan beri fişlendiğini,birileri hakkında birtakım kayıtlar tutuldu-ğunu, bu kayıtların da 27 Mayıs’ta güncellen-diğini gösteriyor. Ve geçmişteki bu arşiv üze-rinden gazetecilerin akredite edilmesini sağ-lıyor. İşte akredite meselesi…

-Selahattin Selek de var listede… Evet. Mahzur görülmemektedir. Adnan

Veli Kanık, Orhan Veli’nin kardeşi. 1941 yı-lında Alman ve İtalyanlar lehine casuslukyaptığından dolayı 30 seneye mahkûm edil-miş. Tahliye olmuş. İşte takdirine bırakıyor. İl-han Bardakçı, ‘Mahzur görülmemiştir.’ EdipAkın, Yelpaze diye yayın var. ‘Siyasi mahiyetteolmadığından duruşmaları takibinde fayda gö-rülmemektedir’ deniyor. Çetin Emeç, ‘mahzurgörülmemektedir.’ Buraya giden gazetecilerinçoğu Türk basın hayatında daha sonra çokönemli görevlere gelmiş.

Sadık Kemal Gökçeli, yani Yaşar Kemal.Mahzurlu. Sebebi de; ‘Tanınmış komünistlerile temas ettiğinden komünistliğinden şüpheedilmektedir.’

-MAH iyi çalışmış demek ki! Aziz Nesin. ‘1941-44 yılları arasında Kars

Mevki Kıtası’nda üsteğmen olarak çalışmış vebu semtin savunma planlarının büyük birkısmının krokilerini yapmıştır. Orduda hırsızlıkyapıp mahkûm edilmiş olduğundan ihraçedilmiştir. Tanınmış bazı komünistlerle temasıvardır. Solcu olarak tanınmaktadır. Mahzurlu’diye devam ediyor.

Nizamettin Nazif Tepedelenli. 1922’denalmışlar mesela. Komünist Partisi murahhasüyesi. Nizam Payzın, Faiz Turhan, Falih RıfkıAtay, Metin Toker, Emin Karakuş’un isimlerivar. Falih Rıfkı Atay, ‘52 senesinde hüküme-tin manevi şahsiyetini tahkir ettiği iddiası ileadliyeye verilmiştir, deniyor.

Yine enteresan bir de şey yapmışlar. 27Mayıs’tan sonra Türkiye’deki, onlara göreözgürlükçü ortamdan faydalanarak kurulanpartilerin fazlalığından şikâyet ederek, onla il-gili bir rapor hazırlamışlar. Partiler, kurucularıve amaçları ve gazetelerin davranışlarını ra-porlamışlar. Ve basına birazcık da şikâyetmahiyetinde eleştiriler yapmışlar.

27-28 Nisan öğrenci olaylarında ölengençlerin mezarları Cemal Gur̈sel’in dekatıldığı, bayrakların yarıya indirildiğibir merasimle Anıtkabir’e nakledildi.

Page 35: ZAMAN 217 EGazete

35 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANGÜNDEM

İDRİS GÜRSOY

1"Kanun no 70: Silahlı Kuvvetlerde çalı-şan sivil memurların tayin bedellerinin

75 liraya çıkarılması hakkında. Kanun no164: Yassıada’da çalışanlara harcırah verilmesihakkında. Kanun no 177: Orduevlerinin binavergisinden muaf tutulması hakkında. Kanunno 262: Subay, askerî memur ve astsubayla-rın maaşları hakkında…” Bunlar 27 Mayıscuntacılarının yönetime gelir gelmez çıkardığıkanunlardan bazısı.

Darbeden hemen sonra kurulan Millî Bir-lik Komitesi (MBK), TBMM’nin görev ve yet-kilerini üstlendi. Yasama, yargı, yürütme yet-kileri komitede toplandı. 1924 Anayasa’nınönemli maddelerinde değişikliklere gidildi.Cumhurbaşkanının yargılanmasının yoluaçıldı. Yüksek Adalet Divanı ve YassıadaMahkemesi kuruldu. 38 kişilik MBK üyeleri-nin kimlikleri 27 Mayıs’tan 17 gün sonraaçıklandı. Kardeş kavgasını bitirmek için yö-netime el koyduğunu ilan eden Komite’ninasıl niyetinin ne olduğu icraatlarından belli ol-muştu. Devletin bütün kurumlarına, kaynak-lara ve hazineye el konuldu. Nahiye müdür-lüklerinden kaymakamlıklara, emniyet mü-dürlüklerinden yeni kurulacak kurumlara tah-sis edilecek kadrolara kadar her yere asker kö-kenliler getirildi. 27 Mayısçılar DP’lileri ha-pishanelere gönderip ‘hırsızlık ve ülkeyi sat-makla’ suçlarken, kendilerine ikbal ve imkânkapılarını açıyordu. Bir gecede Komite karar-ları ile askere büyük imtiyazlar sağlayan OYAKKanunu çıkarıldı. TSK İç Hizmet Kanunu’ndadeğişikliğe gidildi. Sağlık harcamalarının dev-let tarafından karşılanması, orduevleri ve loj-manların kurulması, subayların bazı ağır ce-zalar dışında polis ve jandarma tarafından ya-kalanamaması gibi ayrıcalıklar getirildi. MBKüyeleri, 61 Anayasası ile kurdukları Cumhu-riyet Senatosu’na kendilerini ömür boyu se-natör olarak atadı! Orgeneral Fahri Özdilek,Tuğgeneral Mucip Ataklı, Binbaşı Suphi Gür-soytrak, Binbaşı Şükran Özkaya, Albay EkremAcuner, Kurmay Albay Ahmet Yıldız, YarbaySuphi Karaman ve Yarbay Sezai Okan’ın se-natörlükleri Cumhuriyet Senatosu’nun kaldı-rıldığı 12 Eylül 1980’e kadar, 20 yıl sürdü. 12kalacaklardı. Kurucu Meclis’te yer aldıkları içinOktay Ekşi ve Altan Öymen gibi gazeteciler dehep milletvekillerinin haklarından yararlandı.

Peki, cuntacıların aldığı ilk kararlar ve çı-kardığı kanunlar neydi? CumhurbaşkanlığıCemal Gürsel Arşivi’nde çıkan belgeler içinde,cuntanın aldığı ilk kararlarla birlikte, kanun-lar da bulunuyor. Aksiyon’un ulaştığı belgeler,cuntanın asıl hedefinin ‘devlet imkânlarını’ elegeçirmek olduğunu gösteriyor. 27 Mayıs 1960-6 Ocak 1961 arasında çıkarılan ve bir kısmı bu-gün bile yürürlükte olan imtiyazlardan bazı-ları şöyle:

Kanun no 40: 11. dönem yüksek ku-manda akademisinde okuyan subaylar ile1959-1960 ders yılı harp akademilerinde öğ-renim yapan ve 27 Mayıs harekatının bidaye-tinde ve devamı sırasında kritik hizmet ve va-zifelere atanmış olan subaylar, akademiyi bi-tirmiş sayılmışlar ve kurmaylıkları staj aran-maksızın tasdik edilmiştir.

Kanun no 70: Silahlı kuvvetlerde çalışan si-vil personel ile emniyet genel müdürlüğü vegümrük muhafaza kadrolarında çalışan per-sonelin tayin bedelleri seyyar kaydına bakıl-maksızın 75 liraya çıkarılması sağlanmıştır.

Kanun no 174: 22 Aralık 1960 tarihindeneşredilen bu kanunla inkılabı takiben Yas-sıada ve MBK irtibat bürosunda çalışan subayve astsubayların aşırı ve üstün mesailerinikarşılamak üzere ikamet merkezlerinin bu-

lunduğu belediye hudutları dışında görevliolup olmadıklarına bakılmaksızın kendile-rine harcırah ve erlere de harçlık verilmesi ka-bul edilmiştir.

Kanun no 233: Makine subaylarının ge-miler dışında aldıkları vazifelerin birçoğu mü-hendislik vazifeleridir. Bu vazifeleri yapmaktaolan subaylara diğer mühendislere verilmekteolan tazminatın verilmesi de hak ve adaletprensiplerine uygundur.

Kanun no 230: Gülhane Tıp Akademisiöğretim üyelerine üniversiteler kanunu hü-kümleri dairesinde bir akademi tazminatı ve-rilmekte ve dolayısıyla, üniversite eğitim üye-leri ile Gülhane Tıp Akademisi eğitim üyeleriarasında bir müsavat tesis edilmiş olmaktadır.

Kanun no 128: Yıllardan beri sembolik ma-hiyette verilmekte olan askerî öğrenci harç-lıkları normal bir seviyeye yükseltilmiştir. (40ile 10 lira arası)

Kanun no 182: Fiilen hizmet erinin kulla-nılmadığı yerlerde teğmen dâhil bütün su-baylara 200 lira hizmet eri tazminatı verilmesikabul edilmiştir. Gerektiğinde seferde her su-bayın bir hizmet eri bulunabilecektir.

Kanun no 211: 9 Ocak 1961 tarihli Türk Si-lahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu’nun getir-diği yeniliklerden bazıları:

Hastalanan subay, askerî memur ve ast-subaylar ile erbaş ve erlerin yurt içi ve dışındayatarak veya ayakta tedavileri halinde hertürlü ilaç yiyecek ve sair malzeme bedelinindevlet tarafından temin edileceği ayrıca hertürlü tedavi halinde ihtiyaç görülecek gözlük,işitme cihazı, protez, suni aza, korse ve sairegibi malzemenin de devlet tarafından teminedileceği kabul edilmiştir.

Subay ve astsubayların aileleri ile emeklisubay, askerî memur ve astsubay ailelerininhastanelerde tedavileri halinde her türlü ilaç,iaşe ve malzeme masraflarının da devlete aitolduğu hükme bağlanmıştır.

Üniformalı veya sivil elbiseli subaylar ağırcezayı müstelzim cürümler dışında diğer suç-ları işledikleri ahvalde, hüviyetlerini göster-dikleri takdirde polis ve jandarma kuvvetleri

tarafından yakalanamaz. Ordu pazarlarının tesisi, subay ve astsu-

baylar için ayrı birer orduevi kurulması, askerîgazinoların açılması, dinlenme kampı tesisle-rine ve garnizona yeni tayin edilen subay, as-kerî memur ve astsubayların karşılanıp oradabulunan lojman veya o mahalde boş olduğutespit edilen meskenlere girebilmelerinin te-mini için ekiplerin kurulması derpiş edilmiş-tir.

Subay, askeri memur ve astsubaylarınordu pazarları ve orduevlerinde her türlüşahsi eşya ve vasıtalarının bakım, onarım veimalini yaptırabilecekleri hüküm altına alın-mıştır.

Kanun no 205: 9 Ocak 1961’de OrduYardımlaşma Kurumu Kanunu ordu men-suplarına şu imkânları sağlamaktadır: Emek-lilik yardımı, maluliyet yardımı, ölüm yardımı.Kurum ayrıca şu sahalarda faaliyet gösterebi-lir: Menkul ve gayrimenkul alım satımı ve es-ham ve tahvilat mubayası. Her türlü şirket kur-maya veya şirketlere iştirak etmeye veya bun-ların hisse senetlerini satın almaya. Üyelerinemesken inşaatı için kredi açmaya.

Kurumun muafiyetleri: OYAK, kurumlarvergisine tabi değildir. Kuruma yapılacak ba-ğışlar, kurumca üyelere yapılacak yardımlarveraset ve intikal vergisi ile gelir vergisinden,kurum yapacağı her türlü muameleler dola-yısıyla damga resminden, daimi ve geçiciüyelerden alınacak aidatlar gelirler vergisin-den, kurumun her türlü giderleri gider vergi-sinden muaftır.

Kanun no 177: 30 Aralık 1960’ta neşredi-len bu kanun ile 1837 sayılı kanuna bir maddeeklenerek orduevlerinin bina vergisindenmuaf tutulması temin edilmiştir.

Kanun no 186: Yılda 60 milyon lira sarfıylebütün subay ve astsubayların en geç 10 yıliçinde lojmanlarda oturmaları temin edilmişolacaktır.

Kanun no 262: 24 Şubat 1961 tarihinde ku-rucu meclis tarafından kabul edilen subay, as-kerî memur ve astsubayların maaşları hak-kındaki kanunla 35 lira asli maaş kaldırılmak

suretiyle (asteğmen ve teğmen hariç) subay-ların maaşları prensip olarak bir üst dereceyeyükseltilmiştir. Bundan başka orgeneral ve or-amirallere 750, korgeneral ve koramirallere500, tümamiral ve tümamirallere 250, tuğge-neral ve tuğamirallere 150 lira tazminat veril-mesi sağlanmıştır. Albaylık maaşı baremin enüst derecesine çıkarılmıştır. Silahlı Kuvvetlermensuplarına yüzde 20 zamla birlikte en yük-sek orgeneral maaşı brüt 3.150, net 1.918,50 veen düşük astsubay çavuşların maaşı brüt 420,net 302,25 lira olmuştur. 1 Mart 1962’deyüzde 15 daha zam yapılacaktır.

İlk 20 karar Peki, Millî Birlik Komitesi’nin ilk 20 kararı

nelerdi? Cemal Gürsel Arşivi’nden işte o ka-rarlar.

1- Yüksek Soruşturma Kurulu başkan veüyeleri seçimi hakkında 2- Sakıt ve sabıkcumhurbaşkanının yüksek adalet divanındamuhakeme edilmesine dair 3- Yüksek Soruş-turma Kurulu Başkanlığına Mustafa Hayret-tin Perk’in ve üyeliğine de Şerafettin Gök-men’in seçilmesine dair 4- Yüksek SoruşturmaKurulu’na üç üyenin seçilmesi hakkında 5-Bazı şahısların mal beyanına davet edilmesinedair 6- Millî saraylardaki eşya ve eserler hak-kında 7- Danıştay üçüncü daire azasındanŞükran Esmerer’in emekliye sevki hakkında 8-Danıştay sekizinci dairesi başkanı Rasim Es-merer’in emekliye sevki hakkında 9- Sayış-tay’da yapılacak inceleme ve soruşturma hak-kında. 10- Yüksek Soruşturma kuruluna 12üyenin seçilmesi hakkında 11- TC MerkezBankası nezdindeki kambiyo karşılık fonumuamelatını incelemek üzere kurulması icabeden komisyona üye seçimi hakkında 12- Ta-kip ve tahsiline mahal veya imkân görüleme-yen bazı alacakların terkin ve affı hakkında 13-Sayıştay daire başkanlıklarına ve üyeliklerineseçilenler hakkında 14- Orgeneral ZekaiOkan’ın emekliliğinin iptal ve ıslahı hakkında15- Danıştay başkan ve üyeliklerinden YüksekSoruşturma Kuruluna ve Sayıştay komisyo-nuna seçilenler hakkında 16- Yüksek AdaletDivanı başkan üye ve yedek üye ve başsavcısıve yardımcılarının seçimi hakkında 17- İstan-bul ve Ankara’da örfi idarenin devamı hak-kında 18- Gümrük Kanunu 68 maddesinintefsirine mahal görülmediğine dair 19- No-terlik Kanunu 18 maddesinin yorumlanma-sına mahal olmadığına dair 20- Yassıada’daçekilen veya çekilecek fotoğraflar veya filmlerhakkında.

EMEKLİYE SEVK EDİLENLERE BOL KESEDENİKRAMİYE

Kanun no 42’de 27 Mayıs’ı müteakipTSK’da yapılan tasfiyeden dolayı emekliyesevk edilen subayların özlük hakları teminataltına alınıyor. Emeklilik ikramiyeleri ise şöylehesaplanıyor: “A- Emeklilik ikramiyeleri hiz-met senelerine bakılmaksızın son aldıklarımaaşın 2 yıllık tutarı olarak verilmiştir. Yürür-lükteki Emekli Sandığı Kanunu ile emekliyeayrılanlara son aldıkları maaşın 1 yıllık tutarıikramiye olarak verilmekte iken bu kanunla 2yıllık maaş tutarının ikramiye olarak verilmesisağlanmıştır. B- Fiilî ve itibarî hizmet yılı ye-kûnu 30 sene olanlar için son aldıkları maaşınyüzde 70’i, 30 seneden az olanlara her eksik yılıiçin yüzde 1 eksiği, 30 seneden fazla olanlaraher fazla yıl için yüzde 1 fazla olmak üzereemekli maaşı bağlanmıştır. C- Emekli SandığıKanunu’na göre 25 hizmet yılını doldurma-yanlara emekli maaşı bağlanmayıp toptanödeme yapıldığı halde; bu kanunla emekliyesevk edilenlere hizmet yılına bakılmaksızınemekli maaşı bağlanmıştır

CUNTA DEVLETİ NASIL TALAN ETTİ? ‘Kardeş kavgasını bitirmek için ülke yönetimine el koyduk’ diyen cuntanın ilk işi DP kadrolarını tasfiye, yerlerine muvazzafve emekli askerleri doldurmak oldu. Maaşa zam, özlük hakları, OYAK... İşte darbenin Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndekibelgelerle ‘ballı kaymaklı’ bilançosu.

Page 36: ZAMAN 217 EGazete

36 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANDÜNYA

SERKAN SAĞLAM İSTANBUL

1Müzakere masasına kazanan taraf ola-rak gelmek isteyen Esed ve muhalifler,

Suriye’de şiddeti tırmandırıyor. Rejim güçleri,kritik önemdeki Kusayr kasabasını almakiçin karadan karaya füzeler de kullanmayabaşlarken, Halep ve İdlib’de ilerleyen muha-lifler ise saldırıları püskürtmek için bölgeyeilave asker ve silah sevkiyatı yapıyor.

Suriye’de iki yılı aşkın bir süredir devameden iç savaş, en iyimser tahminle şu ana ka-dar 80 binden fazla insanın hayatına maloldu. Bu rakama tutuklandıktan sonra kendi-lerinden haber alınamayan Suriyeliler de ek-lendiğinde sayı en az 250 bini buluyor. Suri-ye’de akan kana çözüm bulmak için önü-müzdeki ay ikincisinin düzenlenmesi beklenenCenevre buluşması öncesi elini güçlendir-mek isteyen muhalifler ve Esed yönetimi,karşılıklı olarak şiddeti artırıyor.

Son 1 hafta içerisinde Şam yönetimi Hu-mus’a bağlı stratejik önemdeki Kusayr ilçesinesaldırırken muhalifler de Halep ve İdlib’de bazıkritik askerî üslerin kontrolünü ele geçirdi veçatışmalar hızlandı. Suriye Muhalif ve Dev-rimci Güçler Koalisyonu (SMDK) ve aralarındaTürkiye’nin de olduğu müttefikleri, muhalif-lerin Kusayr ve Halep’te ilerleme sağlaması ha-linde Cenevre Konferansı’nda Esed’in dahakısa sürede görevini bırakarak ülkeden ayrıl-ması için Rusya’ya ısrarcı olabilirler.

Esed, karadan karaya füzelerle katliampeşinde

Esed rejiminin, Hizbullah başta olmaküzere Afganistan, Pakistan, Bahreyn ve IraklıŞii milislerle şehre düzenlediği saldırılardaölü sayısı 300’ü geçti. Yaralı sayısı ise bin500’ün üzerinde. Halep ve İdlib’de bulunansayı ve mühimmat açısından güçlü olan mu-halif birlikler bölgeye uçaksavar ve çeşitli çapta

Grad füzeleri bulunan birlikler gönderdi. Sa-vaş uçağı, tank ve top gibi ağır silahlar kulla-nan Esed, bu kez şehre etki alanı ve tahripgücü yüksek olan karadan karaya füzeler kul-lanmaya başladı. Ancak Kusayr’da sıkça mu-haliflerin kurduğu pusulara düşen Hizbullahmilitanları, ağır kayıplar veriyor. Devam edençatışmalarda, muhalif kaynaklara göre 100’ünüzerinde, uluslararası kaynaklara göre ise50’ye yakın kayıp veren Hizbullah örgütününmoral bozukluğu yaşadığı ancak Esed’le bir-likte savaşa destek vereceği belirtildi.

Muhalif gruplar, Halep’te bulunan strate-jik önemdeki Kuveyris Askeri Havaalanı’nınyüzde 85’lik kısmını ele geçirdiklerini belirtti.Halep Sivil ve Askeri Havaalanı’nı da kuşatmaaltında tuttuklarını, ele geçirmeyi hedefledik-lerini kaydetti. İdlib’de ise İdlib-Halep’in batıbölümünü birbirine bağlayan otoyol üzerindebulunan stratejik önemdeki Neyreb askerîüssünü ele geçirdi. Saldırıda 40’tan fazla Esed

askerinin öldürüldüğü öğrenildi.

Hizbullah, esed için gönderdiği savaşçılarınbeynini yıkıyor

Öte yandan Kusayr’da savaşan muhalifler,çatışmalarda hayatını kaybeden onlarca Hiz-bullah militanının cesedini ve kimliklerini in-ternete yüklediği görüntülerde yayınlıyor. Gö-rüntülerde, Hizbullah militanlarının üzerindeçıkan ‘Cennetin Yolu’ isimli kitap dikkat çeki-yor. Söz konusu kitap, savaşta “Sünnileri öl-düren askerlerin cennete gideceği” şeklindeifadeler yer aldığı için eleştirilmişti. Ayrıca as-kerlerin üzerinde palaya benzer uzun bıçaklarda çıktı. Muhalifler, palaların, şehirde katliamgerçekleştirmek için getirildiğini belirtiyor.Bazı Şii dini liderler, ‘Suriye’de savaşan mu-haliflerin yakalanarak boğazlarının bıçaklakesilmesinin helal olacağı’ şeklinde fetva ver-mişti.

Cenevre öncesi taraflarçatışmaları artırdı

DIŞ HABERLER SERVİSİ

1Londra’da çarşamba günü bir as-kerin Nijerya asıllı iki kişi tarafından

sokak ortasında öldürülmesinden sonraİngiltere’de yaşayan Müslümanlara yö-nelik saldırı ve tehditlerde patlama oldu.

Irk ve din ayrımcılığına karşı bir ihbarhattı bulunan Faith Matters isimli vakıftanyapılan açıklamada, saldırıdan sonraki 3

gün boyunca kendilerine 162 ihbar geldiğibelirtildi. BBC’nin haberine göre, bu sayısaldırı öncesinde günlük sadece altı civa-rındaydı. Vakfın kurucusu ve yöneticisi Fi-yaz Mughal, saldırıların camilere yöneliksaldırılardan Müslüman kadınların ba-şörtülerini çekmeye kadar vardığını ak-tardı. Mughal, ülkenin her tarafında ger-çekleşen saldırı ve tehditlerin özellikleinternet yoluyla organize edildiği ya da

gerçekleştirildiğini belirtti. İngiliz polisi,saldırı sonrasında internete saldırgan veırkçı mesajlar yazan pek çok kişiyi de göz-altına aldı. Londra’nın güneydoğusundakiWoolwich’te bulunan Kraliyet Topçu Bir-liği kışlası yakınlarında çarşamba günü ya-şanan olayda, iki siyahi saldırgan satır vepala ile bir İngiliz askerini öldürmüştü.Saldırganlar, cinayeti İslam adına işledik-lerini söylemişti.

Londra cinayeti, Müslümanlara saldırıları patlattı

Page 37: ZAMAN 217 EGazete

Suriye rejiminin Golan Tepeleri’nin İsrail işgali al-tındaki bölgelerinde devriye yapan bir İsrail askerî ara-cını taciz etmesi ve İsrail’in topçu atışıyla karşılık ver-mesi akla birkaç soruyu getiriyor.

Rejim, İsrail’i çatışmanın içine çekerek muhalefe-tin meşruiyet zeminini yok etmek istiyor olabilir mi?Hizbullah, Suriye rejimine verdiği desteğin karşılığındakrizi bölgeselleştirme ve İsrail’i de çatışmanın içineçekme talebinde bulunmuş olabilir mi? Suriye rejimi sır-tını Rusya’ya mı, yoksa İran’a mı yaslıyor? Bu ikisi ara-sında bir menfaat çatışması olursa hangi tarafa dahameyilli?

Dünkü yazısında Fikret Ertan Ağabey birinci soruyucevaplandırmış. Bir önceki gün de Cumali Önal Ağa-bey “Esed, İsrail’i iç savaşın içine çekerek Suriye’yi böl-meye mi çalışıyor?” diye sormuştu haber-analiz yazı-sında. Bu nokta yeterince vuzuha kavuştuğundan di-ğer sorularla ilgileneceğim.

Hizbullah sadece bir örgüt değil, aynı zamandaLübnan hükümetinin en büyük olmasa da en yetkin or-tağı. Bugün Suriye’deki rejime doğrudan veya dolaylıdestek verdiği de müsellem. Ancak bu desteğin ne teo-lojik tabanı güçlü ne de Lübnan politikasının gerçek-leriyle örtüşüyor. Hizbullah, son seçimlerde LübnanlıHıristiyan kesimden dahi oy almayı başarabilmiş birparti. Bunun tek sebebi 2006 yılında İsrail’e görece biryenilgi tattırmış olması. Yani meşruiyet zeminini kendiaidiyetinden değil, ötekinin düşmanlığından (ortak İs-rail karşıtlığından) alıyor. Bu sebeple de modern mil-let devletlerin kabul edemeyeceği bu silahlı yapıya Lüb-nan halkı tahammül ediyor. İsrail ile savaşmayı sadeceonlar göze alabildikleri için.

Lübnan halkı, gizli Suriye işgali altında çok çilelerçekti. Bugün Lübnan halkından toplanan vergilerle bü-yüyen Hizbullah’ın Suriye’deki rejime destek vermesi,Lübnan’ı artık Esed ailesinin savaşına dönüşmüş olanbir savaşın içine sürüklemesi elbette Lübnan’ın ekse-riyeti tarafından reddedilecektir. Ama işin içinde İsrailfaktörü varsa durum değişir. Daha önce bu köşede pekçok Lübnanlı Şii din adamının, dini inanışlarının sadeceİran tarafından temsil edilmesine ve Hizbullah’ınİran’ın kontrolüne girmesine karşı olduklarını yazmış-tım. Ancak bu sesler de mesele İsrail’le düşük yoğun-luklu bir savaş olduğunda cılızlaşacaktır. Demem o ki,Suriye rejimi İsrail’i çatışmanın içine çekerek Hizbul-lah’ı da içeride tutmaya çalışıyor olabilir. Bu, dolaylı ola-rak İran’ın Şam’a verdiği desteğin devamlılığını da sağ-layacak bir taktiktir elbette.

Sorun şu ki; İsrail, siyasi temsil açısından ülke po-litikasına ağırlığını koymuş olan Rus göçmenleri saye-sinde Rusya ile ilişkilerinin altın çağını yaşıyor. Köşeliparantez içinde söyleyeyim: Bir zamanlar İsrail’eABD’nin 51. eyaleti nazarıyla bakılırdı. Çok değil, bir-kaç kuşak sonra İsrail’e Rusya’nın geleneksel sıcak su-lara inme siyasetinin mücessem hali olarak bakabiliriz.Rusya, hem Şam’ın hem de Tel Aviv’in dış politikasındaetkin bir rol oynayabiliyor bugün. Moskova’nın, DoğuAkdeniz sahillerindeki iki müttefikinin birbiriyle çatış-masını istemeyeceği açık. Hele hele son dönemde Su-riye limanlarına gönderilen Rus gemileriyle taşınan S-300’lerin İsrail’e karşı kullanılması ihtimali Rusya’nınasla kabul edebileceği bir durum olamaz.

Eğer bir danışıklı dövüş durumuyla karşı karşıya de-ğilsek Suriye rejiminin İsrail menzillerini taciz etmesiMoskova’yı rahatsız etmiştir. Çatışmanın tırmanmasıdurumunda bugüne kadar arkasında durduğu Esed ai-lesinin üzerini çizebilir Putin. Bunları herhalde Esed detartıp biçmiştir. Kendi rejiminin Rusya için hiçbir zamanbir idame-i hayat meselesi olmadığını, oysa İran içinvazgeçilmez olduğunu düşünerek düştüğü Sünnî de-nizinde İran rejimine sarılmanın daha mantıklı olaca-ğına da karar vermiştir.

İsrail’in Rusya siyaseti üzerindeki belirleyiciliği öl-çüsünde Golan Tepeleri’nde yaşanan çatışmalar da Su-riye siyaseti üzerinde belirleyici bir etki yapabilir.

Elbette bunlar olasılıklara bina edilmiş dış politikasimülasyonlarından ibaret. Ankara, bunun gibi binlercesimülasyonu bir anda düşünmek ve kendi siyasetinibuna göre belirlemek zorunda.

Kerim Balcı

Suriye krizi bölgeselleşir mi?

37 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANDÜNYA

ERKAN SAĞLAM İSTANBUL

1Elinde tuttuğu rejimin gücünü Lazkiye ve Tartus civarındaSünni katliamları için kullanmaya başlayan Suriye’deki

Beşşar Esed yönetimi, tamamen Akdeniz sahil hattına yerleş-mek için düğmeye bastı. Daha önce birçok değişiklikle Nusayrinüfus yoğunluklu Lazkiye’yi yönetim merkezi yapmak için adımatan Esed, bu kez de Dışişleri Bakanlığı’na ait tüm evrak ve ya-zışmaları Tartus’a taşıdı.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgilere göre, Dışişleri Ba-kanlığı’nın Şam’dan taşınması anlamına gelen bu girişimin yanısıra Esed yönetimi, Lazkiye’de bulunan ‘Bassel Al Assad’ ha-vaalanını uluslararası uçuşlara açmak için gerekli ekipmanları da“bir Avrupa ülkesinden” temin etme arayışına girdi. Ayrıca Su-riye’nin sahil bölgesine askerî havaalanları yapmak için demüttefiki Rusya ve İran başta olmak üzere dışarıdan kaynak ara-

yışına giren yönetimin yaşadığı mali zorluklara en büyük se-beplerden biri olarak ise muhalif Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)kontrolünde bulunan petrol kaynaklarından faydalanamamakgösteriliyor.

Humus’ta Debaa, Halep’te Minneg, Kuveyris ve İdlib’de Taf-tanaz askerî havaalanlarının zaman içerisinde Özgür Suriye Or-dusu’nun kısmen veya tamamen kontrolüne geçmesi üzerineEsed, Rus yapımı MİG savaş uçaklarına bağlı askerî gücünü bü-yük oranda yitirmişti.

Esed yönetimi, Şam’da istediği otoriteyi sağlayamamasıüzerine 2013 başından itibaren Suriye’nin sahil şeridi olan Laz-kiye ve Tartus şehirlerini merkez kabul ederek ilk etapta gayriresmi yeni bir devlet kurma girişimlerini hızlandırmaya başla-mıştı. Merkez bankasını da Tartus’a taşıyan Esed’in gerçekleş-tirmek istediği son hamle sonrası tüm diplomatik ilişkiler Tar-tus üzerinden yapılmış olacak.

Başkenti Şam'dansahile kaydırıyor!

DIŞ HABERLER SERVİSİ

1Myanmar’ın batısındaki Arakan eyaleti, skandal bir kararaimza atarak Müslümanlar için iki çocuk sınırlaması getirdi.

Zorunlu nüfus planlaması anlamına gelen kısıtlama, bölgeninen kalabalık yerleşim birimleri Buthidaung ve Maundaw’da uy-gulanacak. Bu kanunla azınlık konumundaki Müslüman Ara-kanlılar ile çoğunluğu teşkil eden Budistler arasında yaşanan şid-det olaylarının önünün alınacağı savunuluyor. Kanundan et-kilenecek yerleşim birimlerinde nüfusun yüzde 95’i Müslü-manlardan oluşuyor.

Arakan eyaleti sözcüsü Win Myaing, yeni uygulamanın geç-tiğimiz hafta, bölgedeki şiddet olaylarının önünü almak için hü-kümetin görevlendirdiği komisyonun, etnik tansiyonu düşürmekiçin yaptığı önerilerden sonra kabul edildiğini söyledi. Myaing,komisyonun şiddetin durması için Müslüman nüfusun artışınındurdurulmasını ve aile planlama politikasının uygulanmasınıönerdiğini kaydetti. Alınan kararla, bölgede çok eşlilik de ya-saklanıyor. Myaing, “Müslüman Arakanlıların nüfus artışı Bu-dist nüfusa göre 10 kat fazla. Gerginliğin sebeplerinden birisi denüfusun fazlalığı.” diye konuştu. Komisyonun, şiddetin yaşan-dığı bölgelerde güvenlik güçlerinin sayısını ikiye katlamayı daönerdiği aktarıldı. Sözcü Myaing, yasağın nasıl uygulanacağı ko-nusunda bilgi vermezken, Müslüman nüfus oranının daha dü-şük olduğu yerlerde benzer bir yasağın uygulanmayacağı açık-landı.

60 milyonluk ülkede nüfusun sadece yüzde 4’ünü oluşturanArakanlı Müslümanlar, Bangladeş’ten ülkeye gelmiş kaçakgöçmenler olarak görülüyor. Eski cunta yönetimi üyesi Cum-

hurbaşkanı Thein Sein hükümeti ise kendilerine vatandaşlık ver-meyi reddediyor. Myanmar’ın komşusu olan Bangladeş, bölgeMüslümanlarının birkaç asırdır burada yaşadıklarına dikkatleriçekerek, kendilerine vatandaşlık verilmesi gerektiğini söylüyor.Uzun yıllar askerî bir yönetimin demir yumruğu altında yaşa-yan ülkede, etnik şiddet olayları ilk olarak bir yıl önce Rakhineeyaletinde Budistler ve Müslüman Arakanlılar arasında patlakvermişti. Bıçak ve keskin aletlerle silahlanmış ve aralarında ra-hiplerin de bulunduğu Budist grupların saldırıları sonucunda ço-ğunluğu Müslüman olmak üzere yüzlerce kişi ölmüştü. Müs-lümanlara ait olan binlerce evin tahrip edildiği ve ibadethane-lerin yakıldığı olayların sonucunda 125 bin kişi de evlerini ve yurt-larını terk etmek zorunda kalmıştı.

Myanmar’dan, Müslümanlara iki çocuk sınırlaması

Page 38: ZAMAN 217 EGazete

38KÜLTÜR 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MAN

ALÝ PEKTAÞ

1Popüler müziðin içinde yer almadýklarýiçin onlarýn isimlerini ülkemizde sýnýrlý

sayýda dinleyici biliyor. Ancak uluslararasý fes-tivallerde sürekli boy gösteriyorlar. Dünyacaünlü sanatçýlarla ortak projelerde yer alýyor-lar. Ýþte müziðin görünmeyen yýldýzlarý.

Onlarýn milyonlarca Twitter ya da Face-book takipçisi yok. Ekranlarda sürekli klipleridönmüyor, radyolarda þarkýlarý çalmýyor. Vi-deolarý milyonlarca kez týklanmýyor, þarkýlarýyüz binlerce kez indirilmiyor. Ýyi ve kaliteli mü-

ziðin peþinde olanlar haricinde isimlerini ya dacisimlerini de pek bilen yok. Magazin ekle-rinde haberleri yayýnlanmýyor. Herhangi birsansasyona imza attýklarý da yok. Önlerindeimza kuyruklarý oluþmuyor. Onlara dokuna-bilmek için genç kýzlar kendilerinden geçmi-yor. Konserlerine yüz binler akýn etmiyor.Maalesef Türkiye’de hak ettikleri deðeri gö-remiyorlar. Ancak sýnýrlarýmýzýn dýþýnaçýkýldýðýnda durum deðiþiyor. Yurtdýþýndakiuluslararasý festivallerde çoðu zaman onlarýnismini görüyoruz. Anlý sanlý, dünyaca ünlü sa-natçýlar onlarla ortak projeler yapýyor. Albüm

kayýtlarýnda onlara yer veriyorlar ya da ken-dileri bizzat ülkemize gelip onlarýn albümle-rinde çalýyorlar. Yurtdýþýnda Türklerinyaþamadýðý yerlerde de konserler verip bu top-raklarýn ezgilerini müzikseverlerle buluþturu-yorlar. Ülkemizin müziði ile ilgili birçok konuonlara soruluyor.

Onlar, müziðimizin görünmeyen yýldýzlarý.Daha doðrusu, çoklarýnýn göremediði yýldýzlar.Yorumcu kimlikleri olmadýðý için çok fazla önplanda deðiller. Ancak hem besteci yönlerihem de enstrümanlarýna olan hakimiyetleri ileaslýnda daha fazlasýna sahipler. Zaman zaman

yaþadýklarý uluslararasý baþarýlar, gazetelerinkültür-sanat sayfalarýnda yer alýyor sadece.Onun dýþýnda çýkardýklarý albümler çok nadirröportaj konusu olabiliyor. Ancak popülerdünyaya ne kadar uzak olsalar da yine dekendi az ama sadýk kitlelerini oluþturmayýbaþardýlar. Cevherin kadrini cevher-i fürûþanolanlar bilir elbette. Müziðimize emek verenve müziðimizi dünya arenasýnda baþarý iletemsil eden bu isimleri bir kez daha hatýrlat-mak istedik.

Onlarmüziðin

görünmeyenyýldýzlarý

Meriç Dönük(Arp sanatçýsý)

Arp sanatçýsý Meriç Dönük de is-mini uluslararasý arenaya taþýmýþmüzisyenlerimizden biri. Ülkemizinen ünlü arpisti Þirin Pancaroðlu’nunadeta dizinin dibinde büyüyen Dö-nük, Ýrlanda, Ýngiltere, Hollanda,Almanya, Brezilya, Makedonya,Ýspanya ve Slovenya’da konserlerverdi. Dönük, 2008 yýlýnda Amster-dam’da gerçekleþtirilen 10. DünyaArp Kongresi’nde, Mehmet AliUzunselvi’nin “Çengir” baþlýklýyapýtýnýn dünya prömiyerini ger-çekleþtirerek Türkiye’yi temsil etti.Disiplinler arasý çalýþmalara da yerveren Meriç; caz, deneysel çalýþma-lar, Türkiye ve farklý coðrafyalara aitgeleneksel ezgileri arp için düzen-leme çalýþmalarýnda arpýn sahip ol-duðu zengin “efekt” yelpazesini ir-deliyor. Müzisyen, çalýþmalarýný‘Meriç Dönük Caz Quartet’, ‘On theEdge’ gibi alternatif topluluklar ilesürdürmeye devam ediyor.

Cenk Erdoðan (Gitarist-besteci)

Birçok müziksever, Cenk Er-doðan ismini Çaðan Irmak’ýn yö-nettiði Issýz Adam müzikleri ileduydu. Ancak o sadece besteci kim-liðiyle deðil icracý kimliði ile de dün-yaca tanýnan sanatçýlarýmýzdan. Per-desiz gitarýn Erkan Oður’dan sonraen önemli temsilcisi. Ýlk albümüÝle’yi 2008 yýlýnda yayýnlayan sa-natçý Cenk Erdoðan, Nisan 2011’deAmerika’ya giderek Kai Eckhardt veJason Lewis ile trio konserleri verdive Berkeley Jazz School da dahil ol-mak üzere üniversitelerde perdesizgitar atölyeleri düzenledi. Cenk Er-doðan, Karawane, Zaltsburg, Bonnve Bayreuth gibi uluslararasý festi-vallerde çaldý. Ýkinci albümü Kavis’i2011’de çýkaran genç müzisyen, ha-len çalýþmalarýna “aria music” ilefilm ve dizi müzikleri yaparak vekendi adýný taþýyan triosu ile kon-serler vererek devam ediyor.

Sarp Maden (Gitarist-besteci)

Ülkemizin en önemli gitaristle-rinden biri olarak gösterilen SarpMaden, müzikalitesi ile müzik oto-ritelerinden sürekli övgüler alýyor.Yerli ve yabancý birçok caz sa-natçýsýyla çalýþan ve farklý projelerleadýný duyuran Sarp Maden, gitartekniði ve armoni bilgisiyle dikkatçekiyor. Katýldýðý birbirinden farklýbirçok proje ile tanýnan Sarp Maden,Volkan Öktem ve Çaðlayan Yýldýz ile1997 yýlýnda trio-mrio’yu oluþturdu.Sarp Maden, Acid Trippin, RickyFord, Neþet Ruacan, Önder Focan,Erkan Oður, Mike Wilkins, BülentOrtaçgil gibi birçok yerli ve yabancýmüzisyenle çalýþtý. Ülkemizdeki he-men hemen tüm caz festivallerindeyer alan sanatçý uluslararasý festival-lerde de sahneye çýktý. Besteci kim-liðiyle de dikkat çeken sanatçý her al-bümünde eleþtirmenlerin övgülerinemazhar oluyor.

Zeki Çaðlar Namlý (Baðlama sanatçýsý-besteci)

Zeki Çaðlar Namlý, baðlamayýadeta yeniden keþfetti ve yenidentanýmladý. Bu keþif, yeni bir ses rengive tekniði dýþýnda jazz’dan worldmüziðe kadar geniþ bir skaladaoluþan yeni bir müzik stilini de be-raberinde getirdi. 2000 yýlýndabaþladýðý telli enstrümanlar içindoðal stereo buluþunu ise 2002yýlýnda tamamladý ve patentini aldý.Bu buluþunu baðlama ve gitar olarakiki enstrümana uyguladý. 2006yýlýnda kendi enstrümantal bestele-rinden oluþan ilk albümü La Lune’yiyayýnlandý. Albümdeki besteleri bir-çok uluslararasý radyoda çalýndý. Ge-nel dinleyici kitlesi ile enstrümantalmüziði yakýnlaþtýrmak amacýyla Mü-ziðin Diliyle ismini verdiði televizyonprogramý ve konser formatýný buldu.2010 yýlýnda bas gitarýn özel isimle-rinden Dominique Di Piazza iledüet albümü yayýnlandý. MüziðinDiliyle adlý programý geçtiðimiz yýlTRT Türk’te hayata geçirdi ve elliyeyakýn uluslararasý sanatçýyla birlikteçalýþtý.

Genco Arý(Piyanist-besteci)

Ülkemizin önde gelen caz piya-nistlerinden Genco Arý, genç yaþýnaraðmen adýndan sýkça söz ettiriyor.O dokuz yaþýnda konservatuvarakabul edilmiþ, altý ayda altý sýnýf bir-den atlayarak lisans programýna ge-çen ve 14 yaþýndayken artýk kendibestelerini çalmaya baþlamýþ bir mü-zik dâhisi. Sadece bir piyanist deðil,ayný zamanda besteci ve aranjör.2008’de yayýnladýðý ilk albümü Wi-zart’ta müzik otoritelerinin dikkatiniçeken Genco Arý, bu çalýþmasýndaDave Weckl, Anthony Jackson,Mike Stern ve Bob Franceschini gibicaz dünyasýnýn önemli isimleriyleçalýþtý. Erkan Oður’dan Derya Tür-kan’a birçok ünlü sanatçý ile konserveren müzisyen, günümüzün enönemli aranjörleri arasýnda.

Page 39: ZAMAN 217 EGazete

Nedim Hazar

Beşinci Mevsim

Joost Lagendijk

Başbakan Erdoğan’ın Suriye’deki Esedkarşıtı muhalefete daha fazla destek vermeyeABD Başkanı Obama’yı ikna edememesi,Türkiye’deki bir dizi kıdemli dış politika yo-rumcusu tarafından coşkuyla karşılandı.

AKP’nin insani görev ve daha genel ma-nada, adaletsizlikle mücadeleye dair tümsöyleminin işe yaramazlığının kanıtlanma-sından ötürü mutluydular. Bu kendindenmenkul gerçekçilere göre, iktidar partisinindeğerler temelinde idealist dış politika be-nimsetme çabası başarısızlığa mahkûm. Sa-dece ulusal çıkarların borusunun öttüğü okoca, kötü dünyaya geri döndüğümüz içinhadi, hep birlikte sevinelim.

Dış politikada en sert gerçekçilik denenbu eski tarzın muhabbetle kucaklanmasındabeni derinden rahatsız eden şey, bu oyununasıl ustası olan Rusların teşkil ettiği örnek. Teksağduyulu dış politika stratejisinin, soğuk-kanlı, ilkesiz pragmatizm olduğunda hemfi-kir olanları, Rusya’nın Suriye politikasınıgözden geçirmeye davet ediyorum.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e karşıayaklanma başladığından beri, Rusya, BMGüvenlik Konseyi’nde Suriye’ye kalkan ol-mak için elinden geleni yaptı, Esed rejiminisayısız silah sevkiyatıyla destekledi ve İran,Hizbullah gibi dostlarının köşeye sıkışmışdiktatörün imdadına koşmalarına izin verdi.Peki, Ruslar bunları niye yapıyor?

Doğrudur, Moskova, 40 yıldan uzun sü-redir, Arap âlemindeki en yakın müttefiki ola-rak Esed liderliğindeki Suriye’ye güvenir.Rusya’nın yıllardır Suriye’ye yaptığı milyar-larca dolarlık silah satışları ve Suriye’deki bü-yük Rus yatırımlarını hatırlamak da ufukaçıcı, zira Esed iktidarı kaybederse, bunlarınhepsi tehlikeye girer. Tabii bir de Suriye’ninTartus limanı var, burası eski Sovyetler Birliğitoprakları dışındaki tek Rus askerî üssü veMoskova’nın Akdeniz’le ilgili hırslı planla-rında olmazsa olmaz bir unsur. Ama RusyaDevlet Başkanı Vladimir Putin’in Esed’e ko-şulsuz desteğinin gerisinde bundan fazlası ya-tıyor ve Türk bilirkişilerinin pek bayılır gö-züktüğü o güzelim gerçekçiliğin çirkin yü-zünü görebileceğimiz yer de tam burası.

Rusya’nın Suriye’ye dair başkaldırısı,Esed’e ya da onun iktidara tutunma yön-temlerine büyük aşkından kaynaklanmıyor.

Moskova’nın motifleri, Putin’in Rusya’yıdünya sahnesinde yeniden büyük güç olaraktesis etme hırsıyla doğrudan bağlantılı. Truth-dig sitesindeki “Ayının intikamı: Rusya, Su-riye’de misilleme yapıyor” başlıklı blogda,Amerikalı Ortadoğu uzmanı Juan Cole, se-bebini açıklıyor. Moskova, Arap Baharı ve Or-tadoğu’da İslamcı güçlerin yükselişinden sa-dece Washington’ın kârlı çıkacağından kor-kuyor. Ruslar eski nüfuz alanlarının en azın-dan bir kısmını ellerinde tutmak istiyor. On-lar açısından, Suriye devrimi, bölgedeki ra-dikal Müslüman hareketlerin yükselişininbir diğer örneğinden ibaret. Cole’un dile ge-tirdiği gibi: “Rusya, Suriye’deki iç savaşa,kendi yumuşak karnı olarak gördüğü Orta-doğu’yu radikalleştirme potansiyeli bulunanistikrarsızlaştırıcı bir olay olarak bakıyor.”Bunun da ötesinde, içerde muhalifleri demiryumrukla ezdiği için ağır bir dille eleştirilenPutin, devrik Arap liderleriyle aynı akıbete uğ-rayabileceğinden korkuyor. Bu yüzden gidi-şata Suriye’de bir ‘dur’ deyip, kendi neo-oto-riter rejiminin öyle kuyruğunu kıstırıp git-meyeceğinin altını çiziyor.

Washington Yakındoğu Politikaları Ens-titüsü’nden analist Anna Borshchevskaya,Moskova’nın Esed’e verdiği desteğe bir iza-hat daha getirdi. “Putin, halkı milliyetçi bay-rağın peşinde sürüklemek için bir dış düşmanaradı. Amerikan karşıtlığını teşvik etmek içinSuriye’yi kullanarak, hemen siyasî kazançelde edebiliyor, ne de olsa Esed’i destekle-mek, Batı’ya direnmek anlamına geliyor.(…) Rusya’nın Suriye’deki ‘reddiyetçiliği’,Moskova’yı onsuz karar alınamayacak önemlibir oyuncu haline getiriyor.”

Asıl endişe verici olan, bunun işe yarıyorgözükmesi. ABD, Rusya’ya taviz verip yeniSuriye konferansını kabul etti ki, Esed’indaha fazla baskıya maruz kalmaması, mu-halefeti ezmek için daha fazla zaman kazan-ması anlamına geliyor.

Sonuçta, Suriye’de rejim değişikliğininmeşruiyeti ya da Nusayrilerin akıbeti Rus-ya’nın umurunda değil. Önemli olan, Putin’iniçerde ve dışardaki uzun vadeli çıkarları. Dışpolitikada gerçekçiyseniz, tüm bunlar size an-lamlı gelebilir. Ama bu türden bir davranışıAnkara’nın taklit etmesini istediğimizdenemin miyiz? [email protected]

‘Rus ayısı’ geri döndü

39 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANYORUM

Türkiye’de iç ve dış pek çok meselede ol-duğu gibi Suriye meselesinde de dört farklıduruş var. Birinci duruş, klasik ve geleneksel“lâik” Türkiye Cumhuriyeti duruşu.

İslâm dünyasına, bil-hassa Arap coğrafyasına ya-bancı ve İslâm lehinde olabi-lecek her teşebbüse karşıolan bu duruş, en net tarifiniMustafa Kemal dönemi Dış-işleri bakanlarından TevfikRüştü Aras’ta bulur. 1935 yı-lında Kudüs müftülüğü, bir

“İslâm kongresi” teşebbüsünde bulunur vebuna Türkiye’yi de davet eder. Türk DışişleriBakanlığı’nın cevabı şudur: “Kudüs’te oranınmüftüsü tarafından … akdine teşebbüs edi-len İslâm kongresinin mahiyeti, şeriatçıdır.Hariciyemiz haber alır almaz derhal alâkadardevletlerle temasta kusur etmedi. Bilhassa birHilâfet meselesinin hiçbir suretle mevzû-ubahis olamayacağı, Büyük Britanya İmpara-torluğu’nun bu kongreyi asla himaye ve teş-vik etmediği, milliyetleri terakkî yolundan alı-koymaya çalışan böyle teşebbüslerle Cum-

huriyet Türkiye’sinin bir alâkası olamayacağıtabiidir.” (T. R. Aras, Lozan’ın İzlerinde) Ar-nold Toynbee, Medeniyet Yargılanıyor adıylaTürkçe’ye çevrilen eserinde “Çağdaş İslâmdünyasında en ilginç vâkıa-lardan biri, Türkiye Cum-huriyeti’nin geleneksel İs-lâmî dayanışmayı kabûl et-memek için direnmesidir.”değerlendirmesiyle âdeta buduruşu özetler.

İkinci duruş, milliyetçiduruştur. Klasik ve gele-neksel lâik, Cumhuriyetçiduruşun temel ideolojisiTürkçülük olduğu ve TürkMilliyetçiliği Araplara birderece soğuk kaldığı için milliyetçi duruş, bil-hassa Arap coğrafyasıyla olan münasebet-lerde lâik, Cumhuriyetçi duruşla belli ölçü-lerde paralellik arz edegelmiştir. Bu duruşubesleyen Birinci Dünya Savaşı’nda Araplarınbizi arkadan vurduğu iddiası, hâlâ çalışılmasıgereken bir mevzû olarak durmaktadır.

Üçüncü duruş, “İslâmcı” duruştur. Bu

duruş, İslâm birliğini ve İslâmî kimliği esasalır. Fakat bu duruş, üç büyük yanlışla malûlolagelmiştir: (1) Türkiye’de İslâmcılık temsi-lini daha çok güneydoğulu Müslüman ay-

dınlarda bulduğun-dan, bunlar, Türkiye,Türk ve Türk Milli-yetçiliği dendiğindehep “irrite” olurken,aynı tavrı Kürt, İranve Arap denincegöstermemişler, ırk-çılık ve milliyetçilikkarşıtlığını daha çokTürkçülük ve TürkMilliyetçiliği karşıt-lığı olarak ortaya

koymuşlardır. (2) İran’da İran milliyetçiliğinin,Arap dünyasında Arap milliyetçiliğinin tesi-rini görmezden gelmişlerdir. Meselâ, Arapmilliyetçilik hareketinin önderlerinden Lütfies-Seyyid’in şu tavrı ile Ziya Gökalp ve TekinAlp (Moiz Kohen) gibi Türkçülük ideologla-rının tavrı arasında fark yoktur: “Bizim İslâmittihadına karşı hiçbir sempatimiz yoktur.

Çünkü o, kaynağını dinden alır. Halbuki bi-zim hareket noktamız, kavmiyetçiliktir veonun, hareketlerimizde yegane rehber olmasılâzım geldiğine inanıyoruz.” (Meryem Ce-mile, Garp Materyalizmi Karşısında İslâm) (3)Diğer Müslüman ülkelerdeki yönetimler,özellikle İslâm ve İslâmî dayanışma husu-sunda, politikalarını tayinde ve İngiltere veABD gibi güçlerle münasebetlerinde Tür-kiye Cumhuriyeti’nden çok da farklı olma-mışlardır.

Dördüncü duruş, bazı İslâmcılarda görü-len nerdeyse bütünüyle İran eksenli ve bir debazı çevrelerde ciddî oranlarda hâkim mez-hebî duruştur.

İnsan, yüksek idealleri, ideallerinin çapıve onları gerçekleştirmedeki himmeti ölçü-sünde insandır. Himmeti milleti olan tek ba-şına bir millet, insanlık olan, tek başına bir in-sanlıktır. Fakat her ideale yürüyüşte ilk iki te-mel, idealin kendine ait bir aksiyon çizgisininolması ve realitelerin iyi kavranıp, yürüyüş bo-yunca asla göz ardı edilmemesidir. Yoksadaima başkalarının ideallerine alet olmaktanöte [email protected]

Suriye meselesinde dört duruşALİ ÜNAL

Artık bir rutine dönüştü bu vakitler. On yılıaşan bir alışkanlık, bir kuşak mesafesini aşa-cak kadar birikti. Her yılın bu vakitlerinde ge-liyorlar.

Tıpkı göçmen kuşlar gibi; kanatlarına me-safelerin sıkletlerini yükleyip, insanoğlununinşa ettiği ne varsa, fevkına yükselip, büyük birheyecanla çırpıyorlar kollarını. Rengarenk olu-yor ufuklarımız. İçimize sindirilen kapkarabulutlara inat, göğümüzü umudun tüm renk-leriyle donatıyor, gönül duvarlarımızı ümidinen çekici renklerine boyuyorlar.

Çok değil, bundan 15 yıl önce böyle birtabloyu görsek, kendimizi çimdikler, yüzü-müze orta şiddette bir tokat aşkeder ve sorar-dık; neler oluyor?

Belleklerimize sinen birşarkı cümlesi vardı: Düşü-nün Antalya’da mutlu birHollandalı!

İmdi her sene bu za-manlar, düşünmemize ge-rek kalmadan görüyoruz.Gaziantep’te bir Ganalı,Trabzon’da Burkina Fasolu,Manisa’da Koreli, Kon-ya’da Sicilyalı… Sadecemutlu da değiller üstelik,heybelerinde en çok umuttaşıyorlar. Gözleri yarınlaradair güzel günlerin ayna-ları…

Büyüklerin kurguladığıgünümüz dünyasındakitablo belli. Silahların hü-küm sürdüğü, merhametinunutulduğu, insaf ve vic-danın suçlu gibi kovulduğubir manzara… Yeryüzünün -neredeyse- ne-resine dokunsanız kan sızdırıyor, gözyaşınemlendiriyor toprakları. Büyüklerin dünya-sındaki gelecek korkutucu ve karanlık.

Bu kasvet ve bulanıklığı silebilecek, kırıkkalpleri onaracak, hayalleri sarıp sarmalayacakbir umut ışığı gibi parlıyor çocukların gözleri.Ve en güzeli; dillerinde aşinası olduğumuz me-lodiler. Türküler, şarkılar, şiirler.

Bu nedenle, yılın bu vakitleri yeni keşfet-tiğimiz bir mevsime girmenin heyecanını du-yuyor, duygulanıyoruz. Acılı yüreklerimiz sü-kunet buluyor, ruhlarımıza birer inşirah kanalı

açılıyor. Tablonun iç karartıcılığına inat, en şak-rak oluyor ve biz de inanıyoruz. Minik yürek-ler, inandıkları hakikati, tasvir ettikleri geleceğibize de aşılıyorlar bu zamanlarda.

Bırakınız bir araya gelmeyi, hiçbir ortamdabirbirine selam vermeyi bile terk etmiş, nefre-tin o kapkara dumanıyla ruhlarını şişirmiş kocakoca adamlar da, bu mevsimdeki manzarakarşısında en azından susuyor, birbirlerine se-lam veriyor, tebessüm ediyorlar. Bu bile az şeydeğil inanın. Umut böyle bir şey sanırım; sa-hip olanın büyüklüğü/küçüklüğünü önemse-meden hakim renge dönüşebiliyor var olduğuzamanlarda.

Elbette bu manzaradan rahatsız olanlar,boş bulanlar, yanlış görenlerde var. İşin enteresanı bun-lara da kırılan, gücenen, gö-nül koyan yok. Sadece anla-yış bekleniyor, o kadar. An-cak kadirşinas olanlar görü-yor ve anlıyor, bu nedenletakdir edip alkışlıyor, heyecanduyuyor küçük yürekler ka-dar.

Bir de beklentisiz olanlarvar. Biliyoruz ki bu tür şeylerbir beklentiyle olmaz, çünkübeklenti devam vaat etmez.Beklediğinizi elde edince du-rursunuz. Hepsi meçhul,hepsinin motivasyonu kendiiçinden, hepsinin heyecanıdenk. Bu tabloyu oluşturabil-mek için, her türlü itilip ka-kılmaya, horlanmaya, yıp-ranmaya, sıkıntıya ‘bu da birşey mi?’ deyip can-ı gönül-

den katlanan kahramanlar. Esas alkışı hakedenler. Alkış, kıyamet yıkılırken salonlar, birköşede mahcup şekilde mutluluk gözyaşı dö-kenler; bu mevsimin müsebbipleri.

Bambaşka bir dünya için, yepyeni birmevsimi inşa edenlerin zamanı bu zamanlar.Memleketin her yerinde görüyoruz onları.Sadece bu ülke için değil, dünya için, küçük birihtimal de olsa, umudun, güzel günlerin müj-decileri.

Binlerce teşekkür Beşinci Mevsim’in gençyüreklerine, yarınların drahşan çehrelerine.

[email protected]

Klasik ve geleneksel lâik, Cumhuriyetçi duruşuntemel ideolojisi Türkçülük olduğu ve Türk

Milliyetçiliği Araplara bir derece soğuk kaldığıiçin milliyetçi duruş, bilhassa Arap

coğrafyasıyla olan münasebetlerde lâik,Cumhuriyetçi duruşla belli ölçülerde paralellik

arz edegelmiştir. Bu duruşu besleyen BirinciDünya Savaşı’nda Arapların bizi arkadan

vurduğu iddiası, hâlâ çalışılması gereken birmevzû olarak durmaktadır.

Elbette bu manzaradan rahatsızolanlar, boş bulanlar, yanlış

görenler de var. İşin enteresanıbunlara da kırılan, gücenen, gönül

koyan yok. Sadece anlayışbekleniyor, o kadar. Ancak

kadirşinas olanlar görüyor veanlıyor, bu nedenle takdir edip

alkışlıyor, heyecan duyuyor küçükyürekler kadar.

Page 40: ZAMAN 217 EGazete

40 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MAN

KRAL VE SOYTARIDAĞISTAN ÇETİNKAYA

YORUM

MURAT ŞEKER

1Bu yorum yazısında çözüm sürecininekonomi politiğini ortaya koymaya ça-

lışacağım. Yazıdaki analiz terör eylemlerininen çok yaşandığı on ilimizi kapsıyor.

Ağrı, Batman, Bitlis, Diyarbakır,Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak, Tuncelive Van olarak belirlenen bu iller, 2012yılında güvenlik güçlerine verilecekolan terör tazminatlarında en yüksektazminatın ödendiği birinci grup ille-ridir. Analiz, çoğunlukla kamu mali-yesi göstergelerinden ve devletin böl-geye olan harcama ve yatırım bütçe-lerinden yola çıkılarak yapılmıştır.Aşağıdaki açıklamalarda çoğu zamanhataya düşülerek yapılan nominal ra-kamlar değil, toplam içindeki yüzdepaylar dikkate alınmıştır.

Öncelikle kamu yatırımları açı-sından incelendiğinde görülmekte-dir ki, bahsi geçen on ile yapılankamu yatırımları Türkiye’deki top-lam kamu yatırımlarının 2006 yılında%6,7’sine denk düşerken, 2012 yılındabu oran yaklaşık iki katına çıkarak%12’ye yükselmiştir. Ağrı ve Diyar-bakır’da yapılan kamu yatırımları son7 yılda 3 katına, Tunceli ve Şırnak’taise 2 katına çıkmıştır. Bu yatırımlararasında tarım, ulaştırma, eğitim vesağlık her zaman önemini korurken;son yıllarda konut, madencilik veenerji alanlarındaki yatırımlar dikkatçekicidir. Ancak bölge açısından ima-lat ve turizm alanında kayda değer biryatırıma son 7 yıl içinde rastlanma-mıştır. Çözüm süreci ile birlikte ima-lat ve turizm alanında da kamu yatı-rımlarının artması beklenmektedir.Öyle ki, bölge özellikle turizm ala-nında dünya çapında değerlere sahip,hem tarihi özellikleri hem de kutsalturizm mekânları ile yerli ve yabancıturistler için bir cazibe merkezi ola-bilme potansiyeli taşıyor. Dolayısıylaönümüzdeki dönemlerde özellikle tu-rizm alanında bölgeye ilişkin plan veprogramların yoğunlaştırılması ve rea-lize edilmesi hem bölgenin hem de ül-kenin kazanımı açısından önem arzediyor.

Merkezi yönetim tarafından yapı-lan kamu harcamalarına bakıldığında ise on ileyapılan kamu harcamasının Türkiye’deki top-lam kamu harcamasına oranı 2006 yılında%8,7 iken, 2012 yılında bu oran %9,5’e yük-selmiştir. Kamu yatırımlarında sağlanabilenesnekliğin, kamu harcamalarında sağlana-maması açısından düşünüldüğünde olumlubir seyrin izlendiği gözleniyor. Kamu harca-

maları çok fazla esnekliğe sahip değildir,çünkü harcamaların önemli bir kısmı perso-nel harcamalarından oluşur. Örneğin merkeziyönetimden Diyarbakır’a yapılan kamu har-camasının yarısı, Hakkâri’de ise neredeyse

%70’i sadece personel harcamasıdır. Dolayı-sıyla bu harcamalarda önemli değişiklikleregitmek çoğu zaman olası değildir. Ancak bu-rada önemli bir husus karşımıza çıkıyor. Kamuharcamalarının fonksiyonel bileşenlerine bak-tığınızda, bu illerin ortak kaderinin savunmave kamu güvenliğine yönelik yapılan harca-maların yüksekliği olduğu gözleniyor. Gü-

venlik harcamalarının hem diğer illere göredaha fazlalığı hem de ildeki toplam kamu har-caması içindeki payının yüksekliği dikkat çe-kicidir.

Örneğin Tunceli’de son 7 yılda yapılankamu harcamalarının ortalama olarak%60’ı savunma ve kamu güvenliğineyöneliktir. Yine Hakkâri’ye 2006 yılındayapılan kamu harcamasının %42’sigüvenlikle ilgili iken 2012’de bu oran%56’ya yükselmiştir. On ile yapılan sa-vunma ve kamu güvenliği harcamala-rının toplamına bakıldığında ise, bu il-lere yapılan toplam kamu harcaması-nın üçte birine denk geldiği görülüyor.Dolayısıyla devlet bu on ile ayırdığı 100liranın 30 lirasını savunma ve kamugüvenliğine harcıyor. Bu rakam Şır-nak’ta 46, Hakkâri’de 56, Tunceli’de ise60 liraya kadar yükseliyor. Çözüm sü-recinden ekonomik anlamdaki bek-lentilerden birisi de işte bu harcama bi-leşeninin farklılaşması; savunma vekamu güvenliğine yapılan harcamala-rın payının azalarak, eğitim, sağlık veekonomik gelişme alanına yönelik har-camaların ivme kazanmasıdır. Bu daolağan bir beklentidir. Ki genel olarakdüşünüldüğünde, terör eylemlerinin yada tehlikesinin azaldığı dönemlerde as-ker ihtiyacı azalacak ve savunma ala-nındaki harcamalar da doğrudan doğ-ruya gerileyecektir.

Kamu harcamaları ve yatırımları buşekilde özetlenebilir. Peki ya kamugelirleri açısından bölgenin konumunedir? Yani vergi ve benzeri gelirler buillerde hangi düzeyde seyrediyor? Dev-letin gelir tablosu açıkça gösteriyor ki,bölgeye yapılan 100 liralık harcamanınkarşılığında bölgeden 20 liranın al-tında bir kamu geliri sağlanıyor. Hak-kâri’de bu durum daha da dramatikboyutta... Hakkâri’ye yapılan 100 lira-lık kamu harcamasına karşılık Hakkâ-ri’den 2006 yılında 8 lira gelir eldeediliyorken, 2012 yılında bu rakam 2 li-raya kadar gerilemiştir. 2006 yılında onilin toplam olarak devlete yaptığı katkı100 liralık harcamaya karşılık 21 liraiken, 2012’de bu rakam 17 lirayadüşmüştür. Bu on il içinde Diyarbakır,Mardin ve Batman devlete en fazla ge-lir sağlayan iller iken; Hakkâri, Tunceli

ve Şırnak en az gelir sağlayan illerden.Bu illerden sağlanan kamu gelirinin artışı

ise özel sektörün bölgede daha aktif olması vedaha yüksek oranlarda kamu geliri tahsilatla-rının sağlanmasından geçiyor. Kayıtdışı eko-nomi tüm Türkiye’de bir sorun olduğu gibibölgede de önemli bir sorun olarak karşımızaçıkıyor. Aynı zamanda terörün finansman

kaynakları arasında olan yeraltı ekonomisi debölgeyi bu anlamda geriye iten nedenler ara-sında... Terörün sona ermesi, çözüm sürecininbaşarıyla sonuçlanması, bölgeye olan özelsektör yatırımlarının artacağı beklentisini do-ğurmaktadır. 2013 yılında bu durumu işareteden bazı olumlu gelişmeler olsa da istenilendüzeyde olmadığı açıktır.

Analiz kapsamında yer alan bu on il ihra-cat göstergeleri açısından incelendiğinde iseumut verici bir durum sergilemektedir. 2006yılında on ilde yapılan toplam ihracat Türki-ye’nin toplam ihracatının %0,55’ine denkdüşerken, 2012 yılında bu oran yaklaşık 4 ka-tına çıkarak %2’ye yükselmiştir. Elbette ki is-tenilen düzeye uzak bir göstergedir, ancakolumlu bir seyir izlendiği görülmektedir.

Evet, bu rakamlar bize şunu gösteriyor:Devlet öyle hamaset içeren konuşmalardakigibi Güneydoğu’ya yatırım yapmıyor değil. Buzamana kadar yapılan yatırımlar, terörün göl-gesinde gerçekleştirilebilen yatırımlar… Kison yıllarda bu alanda olumlu gelişmeler dehız kazanmış durumda. Yine devlet, aslındaGüneydoğu’ya kamu harcaması da yapıyor.Ancak bölgenin güvenlik alanındaki birtakımzorunlulukları kamu harcamaları bileşeninidoğrudan doğruya etkiliyor. Önce güvenlik ih-tiyacı olan bir bölgede; önce eğitim, öncesağlık ya da önce ekonomik kalkınma istenilsede ifade edilemiyor. İfade edilse de politikalarave uygulamalara yansıtılamıyor. Devletin yap-tığı yatırımlar ve kamu harcamaları elbette kiistenilen düzeyde değildir. Ancak bu sadeceGüneydoğu’nun değil daha birçok bölgeninde sorunudur. Madalyonun öteki tarafına ba-kıldığında, devletin en az gelir elde ettiği böl-geler de yine bu bölgelerdir.

Çözüm sürecinin başarıyla sonuçlandırıl-ması bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınma-sına elbette ki katkıda bulunacaktır. Ancakunutulmaması gereklidir ki, bu ekonomik vesosyal kalkınma sadece devlet eli ile olmaya-caktır, olması da mümkün değildir. Bu kal-kınma sürecinde özel sektöre ve sivil toplumaönemli görevler düşmektedir. Bizim toplu-mumuzda olumsuz birçok faktörü barındır-masına rağmen, hemşehricilik politikası halenyürürlüktedir. Siyasette de, bürokraside de,özel sektörde de bu böyledir. Dolayısıyla böl-genin kalkınması açısından, bölgeden çıkmışişadamlarının daha özverili davranmaları bek-lenmektedir.

Kalkınma tüm bileşenlerin birlikte hareketetmesi sonucunda, çarkların birbirini çevirmesiile gerçekleşecektir. Yoksa iş sadece silah bı-rakmak değildir; bu, işin sadece güvenlik yö-nüdür. Bırakılan silahların yerini kurulan fab-rikalar, açılan organize sanayi bölgeleri, okul-lar, hastaneler almadıkça kalkınma da, gerçekanlamda çözüm de yaşanmayacaktır.

*Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi

Çözüm sürecinin ekonomi politiği

Page 41: ZAMAN 217 EGazete

Ekrem Dumanlı

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD se-yahati çerçevesinde yazılan/konuşulan“Fethullah Gülen ile görüşme” faslınımercek altına almak gerekiyor. Bir turnu-sol kâğıdı gibi bir kısım yaklaşımları açığaçıkarıyor çünkü.

Daha ufukta Washington görünürgörünmez bir zümrenin etekleri zil çal-maya başladı. Papatya falı açar gibi kâh‘görüşecekler’, kâh ‘görüşmeyecekler’ der-ken yüreklerinden kopan gümbürtü sa-tırlarına, cümlelerine sirayet ediyordu. Birtelaş, bir telaş! Biraz da hinlik katıyorlar işiniçine. Gizemli konuştukça illegal bir havauyarmak istedikleri açık. Oysa bahsi geçenkişilerden biri bu ülkenin on senedir baş-bakanı; diğeri bu ülkenin yetiştirdiği enkıymetli fikir adamlarından biri. Siyasetteyıllardır zirvelerde olan bir lider ile uzunyıllar fikir çilesi çekmiş ve her kesimden in-sanımızın gönlüne girmiş bir sivil toplumrehberinin görüşmesinden daha doğalne olabilir?

Fitne kazanının başında durup ahkâmkesenler Fethullah Gülen Hocaefendi ileBaşbakan Tayyip Erdoğan’ın daha öncedefalarca görüştüğünü bilmiyor olamaz.En azından 28 Şubat’ın gümbür gümbürgeldiği en zor zamanda verilen diyalog fo-toğrafını gazete arşivlerinden hatırlıyorolmaları gerekir. Hocaefendi, o gün bireliyle solun sembol isimlerinden Prof. Dr.Toktamış Ateş’in elini sıkıyordu diğereliyle de o günkü İstanbul Belediye Baş-

kanı Tayyip Erdoğan’ın. O günlere ait birbaşka fotoğraf stadyumda çekilmişti. Bos-na’ya yardım için dünya yıldızları bir arayagelmiş, gösteri maçını Hocaefendi, Ar-jantinli meşhur futbolcu Maradona veErdoğan ile birlikte seyretmişti...

Şu gerçeği iyi görmek gerekiyor: Darama etkin bir zümre, “AKP-Cemaat ça-tışması” için yanıp yakılıyor. Her fırsatta bukonuyu gündeme getirirken kışkırtmayapmayı da unutmuyor. Bir de o fettanzümrenin dümen suyuna çarçabuk girenmüteheyyiç insanlar var. Onlar da kavgaisteyebiliyor. Kâh parti rozeti takıyor ya-kasının bir köşesine, kâh ‘cemaat’ kisve-sine bürünüyor. “Tamam da bu kavganınkime ne faydası var; her şey bir yana bu ül-keye ne yarar sağlayacak?” gibi en makulsorulara bile tahammül edemiyorlar.

Her neyse. Sayın Başbakan, ‘görüşme’tezlerine dayanan bir soru üzerine “Gök-ten ne yağar ki yer kabul etmez.” dedi.Mütevazı bir cevaptı. Üstelik Türkiye’ninnormalleşmesine de katkı sağlayan biryaklaşımdı. Bir bakıma hariçten gazelokuyanlara, “Siz aramıza girmeyin.” di-yordu.

Başbakan Erdoğan’a ‘vekaleten’ Bü-lent Arınç görüşme yaptı. Bu konu ken-disine sorulunca, Başbakan eskilere dayalıhukuklarından bahsetti. “Biz görüşmek is-tedik, onlar da kabul gösterdiler...” diye-rek fitneci zümreler kadar defolu mızıkçı-lara da mesaj verdi.

Bülent Arınç’ın TRT Türk’te ÖmerŞahin’e söylediği sözler, Hocaefendi’yive Arınç’ı tanıyanlar açısından sürpriz ol-

madı. Ancak bu ülkede muhafazakârinsanların hangi badireleri aşarak

bugüne geldiğini bilmeyen-ler/unutanlar için önemli

hatırlatmalar barındırı-yordu. Kıskançlık-

tan, hasetten,fesa t tan ,

gıybet-t e n

yorgun düşmüş bazı kişiler için aydınlatıcıayrıntılar içeriyordu.

Arınç, “Görüşmemiz çok olumlugeçti...” mesajını verdikçe huzursuz olan-lar var. Mesela onlardan biri ziftten çıkmışkalemiyle hükümetin korktuğunu, Baykalve MHP örneklerinden dolayı görüşme-ler yapıldığını yazıp hiç bilmediği bir ko-nuda Konfüçyüs rolüne soyunuyor. Buvahşi iftiraya Baykal mı inanır, MHP mi,bu ülkenin insanı mı? Allah insaf versin.Sosyal olguları bu kadar pespaye yorum-layan adam(lar)ın derdi başka. Tartıştır-mak, karıştırmak, savaştırmak için havadaher gün on tane parende atanlar, ne so-kağın nabzını tutabiliyor ne de kitlelerinvicdanını ruhunda duyabiliyor.

Görünen o ki her fırsatı değerlendirenbir topluluk, “AKP-Cemaat kavgası”nıhiç gündemden düşürmeyecek. Bazı ko-nularda farklı düşünmekten, bazı mevzu-lara kaygıyla yaklaşmaktan daha tabii neolabilir? Her farklı mülâhazayı fırsat bilipuçurumlar açmak için kendini helak eden-lerin marâzi ve cibillî düşmanlığını belli biroranda anlamak mümkün. Onlar vazife-lerini yapıyor. Asıl sözümüz bu ülkeyesevda derecesinde bağlı kişilere. Onlar,dönen dolabın farkına varmalı ve ‘inadınakardeşlik, inadına sevgi-saygı, inadınahoşgörü’ demeli. Onca fırıldağı fark ede-meyip hislerine mağlup düşenlerin seçe-neği ortada: İnadına gıybet, inadına dedi-kodu, inadına kıskançlık, inadına hazım-sızlık. Söyler misiniz insanı hem bualemde hem öteki tarafta hangisi mahcupeder!

Buyrun gerçek tiraj denetimineHafta içinde gazete tirajları tekrar tar-

tışmaya açıldı. Zaruri bir sebebe binaenbaşladı bu tartışma. Gazetelerin mühimbir kısmı tirajlarını maalesef ‘şişiriyor’.Bunu basın camiası biliyor ama reklam ve-renle ve okurla paylaşmıyor. Kaderin cil-vesine bakın ki tiraj konusunda ‘şişirme’işlemini en çok yapanlar, abone sisteminekarşı yalan yanlış bilgilerle sürekli soru işa-reti üretti. Şimdi Türkiye’nin önünde ka-

çınılmaz bir gazete satış metoduvar: Abone sistemi. O yüzden

gazetelerin eğilimi haklıolarak aboneliğe ka-

yıyor; tıpkı dün-yada ol-

duğu

gibi...Tirajların ölçülebilmesi, kontrol edile-

bilmesi ve şeffaf hale getirilmesi şart. Onoktaya ulaşılması ancak uluslararası stan-dartlarda tiraj denetiminin yapılmasınabağlı. Vaktiyle tiraj denetimi konusundauluslararası denetim yerine Türkiye’yemahsus ve hileli bir metot uygulamayakalkanlar oldu. Kendi kafalarına göre vekeyfi hükümlerle tiraj denetimi yapmak is-teyen ABC Türkiye’yi Rekabet Kuruluengelledi. İyi de etti; çünkü o gün yapılmakistenen hokus pokus, Türkiye’de gazetesatışlarını öldürecek, ufuktaki ışığı sön-dürecek kadar vahimdi. Abone satışlarınakarşı düşmanca alınan tavra uluslararasıkriterleri gerekçe gösteren Rekabet Kurulutarihi bir karara imza attı. 9 madde ile il-gili düzenleme yapılmasını; aksi takdirdeyapılacak tiraj denetiminin haksız rekabeteyol açacağını net bir şekilde ortaya koydu.Rekabet Kurulu’nun fevkalade önemliuyarılarına kulak vermesi gerekenler, pı-lıyı pırtıyı toplayıp kaçmayı tercih etti.Güya faaliyetlerini askıya aldılar.

ABC Türkiye’deki hileli teşebbüs akimkalınca Zaman Gazetesi, tiraj denetiminidünyada en iyi ve en yaygın yapan BPAadlı şirketi, Türkiye’ye davet etti. 2007 yı-lından beri Zaman’ı denetliyor bu şirket.Sonra da rapor tutup şeffaf bir şekilde ka-muoyu ile paylaşıyor. Şimdilerde bu şirketTürkiye’deki bazı gazetelerle de görüşüyor.Umarım bütün gazeteler uluslararası de-netime vakıf bazı şirketlere tirajlarını de-netletir ve sonucunu herkesle paylaşır. Ozaman kimin ne kadar gazete sattığı or-taya çıkar. Büyük sitelere balya balya bı-rakılan, markette, benzin istasyonlarında,kahvehanelerde bedavaya dağıtılan gaze-telerin miktarı da, o zaman çıkar ortaya.Uluslararası standartlarda tiraj denetimiyapılmadıkça gazeteler iki zümreye yalansöylemiş sayılır: Okurlar ve reklam ve-renler. Hafta içinde Hürriyet’in, Söz-cü’nün, Posta’nın tiraj denetimi için cesurçıkış yapmaları önemliydi. İş bu noktayageldiğine göre herkes gazetesini dış de-netime açmalı ve kimin ne kadar gazeteyinasıl sattığı gün yüzüne çıkmalı. BPA gibiönemli bir dünya markasıyla 6 yıldır çalı-şan bir gazete olarak Zaman’ın şiddetli birarzuyla yaptığı öneri budur: Buyurun tirajdenetimine...

Ya inadına uhuvvet ya da inadına gıybet

29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANYORUM41

Page 42: ZAMAN 217 EGazete

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

6

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

6

Ekonomide

dei toku

Durum

aya, davaya bakılan

yer

Bir tür kuma

Yapma

Sahip

Destan

Belirti

Çok kısa zaman

El ile bir eye sürtm

ek

Kör

60 saniyelik zam

an dilimi

Bir tür fal

Hisse

Gemi topu

koruma duvarı

Oul, evlat

Av

Antalya içesi

Altın

Büyük musibet

Negatif elektrot

Rahatlama

nidası

Bayaı

Çayın kıvamı

Ev

Usandıracak ba

ırtı

Bir soru

Korkusuzluk

Safra salgısının olm

aması

Bir daımız

Ufuklar

Kıbrıslı i adamı

(... Nadir)

Bir bölgemiz

Ayak

spanya parası

Bir tür güvercin

Fayda

Örnek alınacak söz

Kedinin ön aya

ı

Verim, sonuç

sim

Ek, katlı

smin bir hali

Basmakalıp

Büyük kumluk

Bir yemek

katkısı

Kısaca kalsiyum

Soylu

Eskiden su

Egemenlik

Ondalık

Geçmi gün

Namzet

Ülkemizin trafik

remzi

Kısaca neodim

Arsa’nın sessizleri

Ter

Yırtıcı bir ku

Birinci

Güven

Sermaye

Amerika devesi

Bir ibadet

Bir tür pamuk

Akıtma

çle ilgili

Çiçek tozu

Merhem

lave

Deerli bir

maden

Mızrap

Yedi kat gökler

ki Amerika’yı

ayırır

Az tavlı toprak

Eski milli ve

Trabzonsporlu futbolcu

Bir yerden dinlenm

eden, durm

adan geçm

ek

23. harfimiz

Elekten geçirme

Bir bayan adı

Orta okul

Tahılın ö

ütülmü

ü

Antalya ilçesi

Ödün

Galyumun rem

zi

Çeitli

malzem

eden yapılm

ı eya,

para taım

a e

yası

Uyarı

lkel silah

mam

lık

NBA’li basketbolcum

uz

Aır ba

lılık

lgili

Küçük Kur’an

UsKısaca otom

obil

y.sab rioglu@za m

an.com.tr

1916 EK

M 2012 SALI ZA M

ANBULM

ACAHa zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU

Bir balaç

Sıkıntı, çarpıntı

Tok olmayan

Safra

Alaz, ule

Faiz

Kar ayakkabısı

Çoul eki

Geçenlerde vefat eden ünlü

saz üstadı

Nam

e, ezgi Saygınlık, itibar

Papa’nın yasal tem

silcisi

SU

DO

KU

BU

LM

AC

ATab lo da ki tram

lý ka lýn çiz gi ler le be lir len m

iþ 3’e 3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar ra kam

la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-rin. Öy le yer leþ tir m

e yap-m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük-le ri dol dur du ðu nuz da tab lo nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol-dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

lar dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

1

7

8

5

94

852

58

9

46

5

2

5

2

4

7

7

541

5

26

4

39

26

78

45

1

51

79

24

63

8

64

81

53

79

2

14

98

27

53

6

85

23

46

79

1

36

79

15

28

4

21

57

64

98

3

46

32

89

17

5

87

95

31

42

6

C M

Ü

N

S

Y

E

T E

K

U

P

Y

T Ý

U

R

F E

N

T Z

T Ð

L

L E

E T

L R

T

A

B

Z

N

A

N

V

N

M

G

V

O

J S

K

Ü

T P

Þ

Þ Ý

N

H

U

M

Y

A

Ý

M

G

Ý M

A

R

T A

K

K

R

K

K

A

V

K

A

T

T U

N

J

L A

E

I

O

V

J

N

Ý E

E O

E

L A

T

L

O

K

U

M

A

O

F K

O

O

V

A

U

M

N

E

K

Þ

J Ç

E R

R

F

E M

I

R

G

A

T Ü

A

R

E F

K

R

O

U

C

F R

Þ

Ç

E Þ

L Ý

O

K

T T

C Ý

N

J

L

Ö

N

T L

M

Ü

A

O

R

Ü

R

E Ç

A

N

A

A

R

H

C

V

C

V

E N

R

L L

E M

L

A

Ý O

N

Ý

L S

Ü

O

Ü

N

O

A

S

K

Ý Þ

Ý Ð

E

D

T

D

G

R

N

E Z

M

A

K

V

Ü

T J

S

N

M

S O

Ý

U

Þ G

Ü

Z

E P

E

A

Ý A

U

T G

O

N

Ç

R

Ð

A

O

P

Z Z

C F

R

F Z

G

F Ö

T

C Ý

Z

Ü

M

A

Z

K

Y

E P

A

T

Ý F

A

V

K

Ý T

Ö

A

N

Ý B

A

R

H

Z

V

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m

isiniz?AF

TAP, BEZGÝN, CÝVC

V, ÇELÝK, DEÐÝÞÝK, EKOLAL

, HÝCAP, IRGAT, N

ZBAT, KALKER, LAT

LOKU

M,

MU

TFAK, NEFRET, OTO

MAT

K, ÖZCAN

, PASTORAL, R

KKAT, SÝVRÝ, ÞANLI, TEFR

KA, ULAÞM

A, ÜN

VEREN,

VÝÞNE, YO

RUM

, ZAMAN

E.

SOLDAN SAA 1) Ya

ıların etkisiyle

topraın alt tabakalarının gev

emesi

sonucu üst tabakanın yerinden oynayarak hareket etm

esi, kaya, toprak kaym

ası.– M

ektup. 2) Uzun yay biçimli gagalı, güver-

cinden küçük, baı sorguçlu, kısa kanatlı

bir ku, çavu

kuu, hüthüt.– Gö

üs kemi

i arkasında bulunan iç salgı bezi, özden. 3) Üstü örtülü, önü açık yer, sundurm

a.– Eskiden özellikle Balkan göçm

enlerinin erkek çocuklarına sık koydu

u bir isim. 4)

Müstahkem

yer.– lim, bilgi.– Hisse. 5)

Sena, methetm

e, övme.– Bir harfi n ince

okunuu. 6) Bir ilim

iz.– Tazelik, körpelik. 7) Kur’an alfabesinde bir harf.– Sonra, sonradan, daha sonra. 8) Gaziantep’in bir ilçesi.– Boya inceltm

ekte kullanılan bir m

adde. YUKARIDAN AA

IYA 1) II. Dünya Sava

ı’nda ABD’nin atom bom

bası attıı

Japon ehirlerinden

biri. 2)

Afyonkarahisar’da bir göl.– Kayısı, erik, zerdali vb. m

eyvelerin kurutulmu

u. 3) Yılankavi nam

lu veya vida oluu.– M

evlevi dervi

lerinin ney, nısfiye vb. çalgılar e

liinde, kollarını iki yana açıp dönerek

yaptıkları ayin. 4) Kentler ve açık alanlarda ya

ayan, kırlangıca göre kanatları daha uzun ve kavisli bir tür ku

, da kırlangıcı.

5) Sıvı, mayi, akıcı.– Baryum

un sembolü. 6)

Bir renk.– Hıristiyan Katolik mezhebinden

olanlar. 7) Suudi Arabistan parası. 8) Onarım

. 9) Yarı, yarım.– Bir cins büyük top.

10) Vücudunun biçim de

itirm

esiyle olu

an geçici kollar veya ayaklar üzerinde sürünerek yer de

itiren, tatlı ve tuzlu sularda ya

ayan bir hücreli canlı.– At ta

ıma aracı. 11) Bir i, bir konu hakkında

fi kir alıveriinde bulun- ma, görü

me. 12)

Notada duraklama ia- reti.– htiyacı kar

ı-layacak kadar olan, kâfi .

Bulmaca

Refik Aydýnr.ay din@

za man.com

.tr

12345678

12

34

56

78

910

1112

12345678

12

34

56

78

910

1112

A N

A T

O M

Z A

M

L A

H

T

T E

L A

F

D A

M

N

M

E

T

H

Z A

R

T E

M

E L

F

A

A N

B

U K

A L

E M

U

N

R

B A

R E

T

B A

L

N

K A

S

H E

L A

K

N A

R

N

B A

T E

R

42 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANBULMACA

BULMACALARIN CEVAPLARI 43’NCÜ SAYFADA

Page 43: ZAMAN 217 EGazete

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

6

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

6

Ekon

omid

e de

i to

ku

Duru

may

a,

dava

ya b

akıla

n ye

r

Bir t

ür ku

ma

Yapm

a

Sahi

p

Desta

n

Belir

ti

Çok kısa

zam

an

El ile

bir

eye

sürtm

ek

Kör

60 sa

niye

lik

zam

an d

ilimi

Bir t

ür fa

l

Hiss

e

Gem

i top

u ko

rum

a duv

arı

Oul

, evla

t

Av

Anta

lya iç

esi

Altın

Büyü

k mus

ibet

Nega

tif e

lekt

rot

Raha

tlam

a ni

dası

Baya

ı

Çayın

kıva

Ev

Usan

dıra

cak

baırtı

Bir s

oru

Kork

usuz

luk

Safra

salgısı

nın

olm

aması

Bir d

aımız

Ufuk

lar

Kıbrıslı i

ada

(... N

adir)

Bir b

ölge

miz

Ayak

span

ya p

arası

Bir t

ür g

üver

cin

Fayd

a

Örne

k alın

acak

z

Kedi

nin

ön

ayaı

Verim

, son

sim

Ek, k

atlı

smin

bir

hali

Basm

akalıp

Büyü

k kum

luk

Bir y

emek

ka

tkısı

Kısa

ca ka

lsiyu

m

Soylu

Eskid

en su

Egem

enlik

Onda

lık

Geçm

i gü

n

Nam

zet

Ülke

mizi

n tra

fik

rem

zi

Kısa

ca n

eodi

m

Arsa

’nın

se

ssizl

eri

Ter

Yırtıcı

bir

ku

Birin

ci

Güve

n

Serm

aye

Amer

ika d

eves

i

Bir i

bade

t

Bir t

ür p

amuk

Akıtm

a

çle ilg

ili

Çiçe

k toz

u

Mer

hem

lave

Deer

li bir

mad

en

Mızr

ap

Yedi

kat g

ökle

r

ki Am

erika

’yı

ayırı

r

Az ta

vlı to

prak

Eski

milli

ve

Trab

zons

porlu

fu

tbol

cu

Bir y

erde

n di

nlen

med

en,

durm

adan

ge

çmek

23. h

arfim

iz

Elek

ten

geçir

me

Bir b

ayan

adı

Orta

oku

l

Tahı

lın

öüt

ülm

üü

Anta

lya ilç

esi

Ödün

Galyu

mun

rem

zi

Çeitl

i m

alzem

eden

ya

pılmı

eya

, pa

ra ta

ıma

eya

Uyarı

lkel s

ilah

mam

lık

NBA’l

i ba

sket

bolcu

muz

Aır

balılı

k

lgili

Küçü

k Kur

’an

UsKı

saca

oto

mob

il

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1916

EK

M 2

012

SALI

ZA

MA

NBULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Bir b

ala

ç

Sıkın

tı, ça

rpın

Tok o

lmay

an

Safra

Alaz

, ul

e

Faiz

Kar a

yakk

abısı

Çoul

eki

Geçe

nler

de

vefa

t ede

n ün

saz ü

stadı

Nam

e, e

zgi

Saygın

lık, it

ibar

Papa

’nın

yasa

l te

msil

cisi

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çi

z gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a

ka da

r ra

kam

la rý

bi r

er

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap-

ma l

ý sý ný

z ki

, bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya v

e so

l-da

n sa

ða 1’

den

9’a

ka da

r ra

kam

lar d

an b

i rer

kez

ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

1

7

8

5

94

85 2

58

9

46

5

2

5

2

4

7

7

5 41

5

2 6

4

39

26

78

45

1

51

79

24

63

8

64

81

53

79

2

14

98

27

53

6

85

23

46

79

1

36

79

15

28

4

21

57

64

98

3

46

32

89

17

5

87

95

31

42

6

C

M

Ü

N

S

Y

E

T

E

K

U

P

Y

T

Ý U

R

F

E

N

T

Z T

Ð

L

L E

E

T

L R

T

A

B

Z N

A

N

V

N

M

G

V

O

J S

K

Ü

T

P

Þ Þ

Ý

N

H

U

M

Y

A

Ý

M

G

Ý M

A

R

T

A

K

K

R

K

K

A

V

K

A

T

T

U

N

J L

A

E

I

O

V

J

N

Ý E

E

O

E

L

A

T

L

O

K

U

M

A

O

F K

O

O

V

A

U

M

N

E

K

Þ

J Ç

E

R

R

F

E

M

I R

G

A

T

Ü

A

R

E

F

K

R

O

U

C

F R

Þ

Ç

E

Þ L

Ý O

K

T

T

C

Ý

N

J

L

Ö

N

T

L M

Ü

A

O

R

Ü

R

E

Ç

A

N

A

A

R

H

C

V

C

V

E

N

R

L L

E

M

L A

Ý

O

N

Ý L

S Ü

O

Ü

N

O

A

S

K

Ý Þ

Ý Ð

E

D

T

D

G

R

N

E

Z M

A

K

V

Ü

T

J

S

N

M

S O

Ý

U

Þ G

Ü

Z

E

P

E

A

Ý A

U

T

G

O

N

Ç

R

Ð

A

O

P

Z Z

C

F R

F

Z G

F

Ö

T

C

Ý Z

Ü

M

A

Z

K

Y

E

P

A

T

Ý F

A

V

K

Ý T

Ö

A

N

Ý

B

A

R

H

Z V

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AF

TAP,

BEZ

GÝN

, CÝV

CV,

ÇEL

ÝK, D

EÐÝÞ

ÝK, E

KOLA

L, H

ÝCA

P, IR

GAT

, N

ZB

AT, K

ALK

ER, L

ATLO

KUM

, M

UTF

AK

, NEF

RET

, OTO

MAT

K, Ö

ZCA

N, P

AST

OR

AL,

RK

KAT

, SÝV

RÝ,

ÞA

NLI

, TEF

RK

A, U

LAÞM

A, Ü

NV

EREN

, V

ÝÞN

E, Y

ORU

M, Z

AM

AN

E.

SOLD

AN S

AA

1) Y

ları

n et

kisi

yle

topr

aın

alt

taba

kala

rını

n ge

vem

esi

sonu

cu ü

st ta

baka

nın

yerin

den

oyna

yara

k ha

reke

t et

mes

i, ka

ya,

top

rak

kaym

ası.–

M

ektu

p. 2

) Uzu

n ya

y bi

çimli

gaga

lı, g

üver

-cin

den

küçü

k, b

aı s

orgu

çlu,

kısa

kan

atlı

bir k

u, ç

avu

ku

u, h

üthü

t.– G

öüs

kem

ii

arka

sında

bul

unan

iç s

algı

bez

i, öz

den.

3)

Üstü

ört

ülü,

önü

açı

k ye

r, su

ndur

ma.

– Es

kide

n öz

ellik

le B

alka

n gö

çmen

lerin

in

erke

k ço

cukl

arın

a sık

koy

duu

bir

isim

. 4)

Müs

tahk

em y

er.–

lim

, bi

lgi.–

His

se.

5)

Sena

, met

hetm

e, ö

vme.

– Bi

r ha

rfi n

ince

ok

unu

u. 6

) Bir

ilim

iz.–

Taze

lik, k

örpe

lik. 7

) Ku

r’an

alfa

besi

nde

bir

harf

.– S

onra

, so

nrad

an, d

aha

sonr

a. 8

) Gaz

iant

ep’in

bir

ilçes

i.– B

oya

ince

ltmek

te k

ulla

nıla

n bi

r m

adde

. YUK

ARID

AN A

AIY

A 1)

II. D

ünya

Sa

vaı’n

da A

BD’n

in a

tom

bom

bası

attı

ı Ja

po

n

ehir

leri

nd

en

bir

i.

2)

Afyo

nkar

ahis

ar’d

a bi

r gö

l.– K

ayısı,

erik

, ze

rdal

i vb.

mey

vele

rin k

urut

ulm

uu.

3)

Yıla

nkav

i nam

lu v

eya

vida

olu

u.–

Mev

levi

de

rvi

leri

nin

ney,

nıs

fiye

vb.

çalgıla

r e

liin

de, k

olla

rını i

ki y

ana

açıp

dön

erek

yaptık

ları

ayin

. 4) K

entle

r ve

açık

ala

nlar

da

yaay

an, k

ırlan

gıca

gör

e ka

natla

rı da

ha

uzun

ve

kavis

li bi

r tü

r ku

, da

kırl

angı

cı.

5) Sıvı,

may

i, akıcı

.– Ba

ryum

un se

mbo

lü. 6

) Bi

r re

nk.–

Hıris

tiyan

Kat

olik

mez

hebi

nden

ol

anla

r. 7)

Suu

di A

rabi

stan

par

ası.

8)

Onarım

. 9) Y

arı,

yarım

.– Bi

r cin

s büy

ük to

p.

10)

Vücu

dunu

n bi

çim

de

itir

mes

iyle

ol

uan

geç

ici k

olla

r ve

ya a

yakl

ar ü

zerin

de

sürü

nere

k ye

r de

itir

en, t

atlı

ve t

uzlu

su

lard

a ya

ayan

bir

hüc

reli

canlı.–

At

taım

a ar

acı.

11) B

ir i,

bir

konu

hak

kınd

a fi k

ir alıv

erii

nde

bulu

n- m

a, g

örü

me.

12)

Nota

da d

urak

lam

a ia

- ret

i.– h

tiyacı k

arı-

laya

cak

kada

r ola

n, k

âfi .

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

A

N

A T

O

M

Z

A M

L

A H

T

T E

L A

F

D

A M

N

M

E

T

H

Z

A R

T

E M

E

L

F A

A

N

B

U

K A

L E

M

U

N

R

B

A R

E T

B

A L

N

K

A S

H

E

L A

K

N

A R

N

B A

T E

R

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

67

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

6

7

Okum

ası,

yazm

ası

olmay

an

Göze

rimi

Bir i

limiz

Kur’a

n’ın i

lk em

ri

Çuku

r yer

Dedi

inde

diren

me

ABD

baka

Sure

leri

olutu

rur

Oyun

da ce

zalı

çocu

k

Bir d

amar

Kısac

a akti

nyum

Siyah

anlıu

rfa ilç

esi

Kabe

’de es

kiden

bir

put

Pam

uklu

veya

nlü ku

ma

Kuru

l

Avru

pa’da

sır

ada

Görü

len

alem

in öt

esi

Grek

Halin

yum

un

rem

zi

Çeki

tirm

e

Su

Kesic

i bir

alet

Fidan

çuku

ru

Tahılın

ö

ütülm

üü

Sihirb

azın

ya

ptıı

Eskid

en e

hir

Ün

Vücu

t ren

gi

Bir t

ür to

prak

Cenn

et kı

Bir r

enk

Çin’in

ba

kent

i

Araç

, sav

a

aracı

Lant

anın

rem

zi

Nike

lin se

mbo

Daya

nma,

ka

rı k

oym

a

Filipi

nler

in

bake

nti

Bir s

ebze

Kefill

ik

htiya

ç

Akıl

Deer

li bir

ta

Uyarı

Baba

kanın

ei

Tahl

il

Asya

’da gö

l

Kısa

ca

kiloa

mpe

r

Gülm

e

Tarla

daki

ürün

ka

lıntısı

Bir b

alaç

Son,

bitim

San

Bir y

türü

Ünlü

ovm

en(...

Yılm

az)

Mür

ekke

b ku

mu

Gözü

açık

Cet

Kölel

ikten

ku

rtulu

Danim

arka

’nın

trafik

rem

zi

Yelke

n ge

rme i

i

Türk

iye

Cum

huriy

eti’n

i ku

ran

(M. K

emal

...)

Fıkıh

bilgin

i

Eski

bir m

üzik

aleti

Kalite

li bir

tür

kahv

e

stanb

ul’da

bir

ilçe

Müslü

man

ların

kıb

lesi

Dı gö

rünt

ü, sıf

at

stanb

ul’da

ta

rihi e

ser

Bir d

eyim

Bir b

akan

Bir s

erinl

etm

e cih

azı

Töre

Dave

t kaıdı

Hile,

desis

e

Dolan

ma,

dola

ma

ey

Tesb

ih ba

lıı

Yardım

Bakırın

sem

bolü

Baya

n adı

Ham

le

Geni

lik

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.tr

1917

EK

M 20

12 Ç

ARAM

BA Z

A MAN

BULM

ACA

Ha zýr

la ya

n: Y

AL ÇI

N SA

B RÝ O

Ð LU

Sonu

çsuz

Bir d

eyim

Bir t

ür be

z

Bir t

ür sp

or

Çözü

mley

ici

Atın

yiyec

ei

Posta

pak

eti

Azı

sıkı

lkel

topl

ulukla

rda

tapıl

acak

nesn

e,

ongu

n

Erke

kler

At çi

ftlii

Bir

slam

m

ezhe

bi

Uzak

lık

ifade

si

Kısac

a sele

nyum

Resim

- de

ki(B

oda

n ...)

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çiz

gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’de

n 9’

a ka

dar

ra ka

m la

rý bi

rer

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy le

yer le

þ tir m

e yap

-m

a lý sý n

ýz ki,

bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya ve

sol-

dan

sa ða

1’de

n 9’a

ka d

ar

ra ka

m la

r dan

bi re

r ke

z ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

6 15

7

9

4

53

8

4 6 13

4

1 4

7 8 5

8

6

7

4

8

1

4 6

16

29

74

35

8

39

75

82

61

4

48

51

36

97

2

72

15

86

43

9

46

81

39

27

5

35

92

47

61

8

84

36

15

29

7

95

67

23

84

1

72

18

94

56

3

Þ L

A

Y Þ

K

A

N

V

M

E P

Ç

M

T Ý

M

Ý L

G

T A

H

K

Ý

R

Ö

Ý B

R

Þ

T D

L

Ý D

V

R

A

E

A

F S

A

K

E T

L H

E

Y C

B

B

K

A

S E

L A

P

E

N

Y E

Z Ç

Þ Ý

G

A

R

Ý K

V

Ö

Z

R

J T

U

Y A

R

I

V

A

V

Z

M

Ý A

M

Ü

M

Y

Ý D

E

E H

R

G

D

V

T

V

K

G

A

R

I D

N

A

K

V

E

K

E

A

Ü

Z

P

Ç G

Z

Ü

Z R

R

N

Y

N

Þ

O

A

Ü

S

Ý E

Ü

K

Ü

Þ

Ü

E K

U

K

G

E

R

M

N

H

E G

E

N

N

R

Ý E

F M

A

C

T A

N

S

C M

N

M

N

E

K

M

M

U

V

A

V

M

R

E A

E

H

Ç

A

Ý G

Z

R

T E

K

S R

Ý

Ç F

S Z

Ö

R

Ý V

P

A

B

E R

G

A

M

A

Ç

N

A

Y L

I

N

R

N

R

E H

U

N

U

M

L

A

R

S

A

B

E O

A

U

L

E B

R

J

Ü

Ü

Þ

L P

D

Y

Y E

M

A

Z Ü

Þ

R

K

Y

O

F F

Ý B

Ý

R

A

U

R

Y

K

A

F V

Þ

U

P

Y T

E L

F A

G

Aþað

ýdak

i kel

imel

eri t

ablo

nun

için

e se

rpiþ

tird

ik. B

unla

rý b

ulab

ilir

mis

iniz

?AM

BAR,

BER

GAM

A, C

EZVE

, ÇNE

KOP,

DER

KENA

R, E

NFES

, GAF

LET,

HAY

FA, Ý

SNAT

, KAN

DIRA

, LÝM

ÝT,

MAL

TA, N

EVRE

SÝM

, OLA

NAK,

ÖNL

ÜK, P

ÝYON

, RAM

AZAN

, SÜR

RE, Þ

ASÝ,

TAH

KÝR,

UYA

RI, Ü

ÞENM

E, V

EREM

, YE

TMBE

, ZEY

NEP.

SOLD

AN S

AA

1)

Hen

üz

dene

me

aam

asın

da o

lan,

virü

sleri

biyo

tekn

oloj

i ku

llana

rak

prog

ram

laya

rak

kans

er il

e sa

vaan

aja

nlar

hal

ine

getir

mey

e da

yalı

teda

vi yö

ntem

i. 2)

Kısa

çizm

e.–

Kesil

mi

hayv

anın

yür

ek,

kara

cier

, bö

brek

, ik

embe

, bey

in, v

b. iç

org

anla

rıyla

ba

ve

ayak

ları.

3) S

erge

n, te

rek.

– He

rhan

gi b

ir ey

üst

ünde

mül

kiyet

i ola

n, o

nu y

asay

a uy

gun

bir

biçim

de d

iledi

i gib

i kul

lana

-bi

len

kim

se,

iye,

mal

ik.–

Lity

umun

se

mbo

lü. 4

) Müs

tahk

em y

er.–

Fıra

t neh

ri üz

erin

de b

ir ba

raj g

ölü.

5)

Yapı

lan

bir

iten

dol

ayı ü

zünt

üye

kapı

lma,

pim

an

olm

a, p

iman

lık.–

Bir

kum

a t

ürü.

6)

Âdet

hal

ine

getir

me,

alı

ma,

alı

kanlık.

– Es

ki di

lde

‘kuze

y’. 7

) Fıra

t neh

ri üz

erin

de

bir b

aka

bar

aj gö

lü.–

Osm

anlı p

adia

hı I.

leym

an’ın

laka

bı. 8

) Yav

ru y

etit

irece

k du

rum

a ge

lmi

olan

hay

van.

– An

lam

a kı

tlıı,

ahm

aklık

, bö

nlük

. YU

KARI

DAN

AA

IYA 1

) Sıra

cagi

llerd

en, m

avi v

e be

yaz

renk

te ç

içekle

r aça

n, k

okul

u, a

cı, k

ayna

-tılıp

suy

u ila

ç ol

arak

içile

n bi

r bi

tki,

yav

an o

tu. 2

) Be

lli bi

r sü

re iç

in, g

eçici

olar

ak. 3

) Fa

s’ta

bir d

a si

lsile

si.– A

ltın

ve

güm

ü i

lem

eli b

ir tü

r ip

ek k

uma

. 4)

lkel

bir

sila

h.–

Yer

kabu

unun

yap

ı ge

reci

olan

bir

veya

birk

aç m

iner

alde

n ol

uan

küt

le, k

ülte

, por

fir. 5

) Eki

nler

in

harm

anda

döv

ülüp

tane

leri

ayrıl

dıkt

an

sonr

a ka

lan,

hay

vanl

ara

yedi

rile

n uf

alan

sapl

arı.

6) T

utsa

klık,

esir

lik. 7

) Üz

üntü

, sıkı

ntı v

e te

dirg

inli

i olm

ayan

.– Ki

loam

peri

n kı

sa y

azılı

ı. 8)

Tür

renk

lerd

e, ya

rı sa

ydam

, par

lak

ve d

eer

li bi

r ta

.– Su

riye’n

in b

ake

nti.

9) S

arda

lya

yavr

usu.

10) H

alk

dilin

de k

öpek

.– Ya

lnız

iki k

enarı p

aral

el o

lan

dörtg

en. 1

1) Bü

yük

balık

çı ka

yıı. 1

2) Ge

lece

k.– S

eçkin

.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.a

y din

@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

H

E Y

E L

A N

N

A M

E

B

B

K

T

M

Ü S

R

E V

A K

R

A M

Z

O

R

B

L

M

P

A Y

S

T

A Y

K

E

Ç E

L

T A

R A

V E

T

M

M

B

L A

H A

R E

A

R A

B A

N

T

N E

R

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

67

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

6

7

Okum

ası,

yazm

ası

olm

ayan

Göze

rimi

Bir i

limiz

Kur’a

n’ın

ilk e

mri

Çuku

r yer

Dedi

inde

di

renm

e

ABD

baka

Sure

leri

olu

turu

r

Oyun

da ce

zalı

çocu

k

Bir d

amar

Kısa

ca ak

tinyu

m

Siya

h

anlıu

rfa ilç

esi

Kabe

’de e

skid

en

bir p

ut

Pam

uklu

veya

nlü

kum

a

Kuru

l

Avru

pa’da

sır

ada

Görü

len

alem

in ö

tesi

Grek

Halin

yum

un

rem

zi

Çeki

tirm

e

Su

Kesic

i bir

alet

Fida

n çu

kuru

Tahı

lın

öüt

ülm

üü

Sihi

rbazın

ya

ptıı

Eskid

en e

hir

Ün

Vücu

t ren

gi

Bir t

ür to

prak

Cenn

et kı

Bir r

enk

Çin’

in b

ake

nti

Araç

, sav

a

aracı

Lant

anın

rem

zi

Nike

lin se

mbo

Daya

nma,

ka

rı k

oym

a

Filip

inle

rin

bake

nti

Bir s

ebze

Kefil

lik

htiya

ç

Akıl

Deer

li bir

ta

Uyarı

Baba

kanı

n e

i

Tahl

il

Asya

’da g

öl

Kısa

ca

kiloa

mpe

r

Gülm

e

Tarla

daki

ürün

ka

lıntısı

Bir b

ala

ç

Son,

biti

m

San

Bir y

türü

Ünlü

ovm

en(..

. Yılm

az)

Mür

ekke

b ku

mu

Gözü

açık

Cet

Köle

likte

n ku

rtul

u

Dani

mar

ka’nın

tra

fik re

mzi

Yelke

n ge

rme

ii

Türk

iye

Cum

huriy

eti’n

i ku

ran

(M. K

emal

...)

Fıkıh

bilg

ini

Eski

bir m

üzik

al

eti

Kalit

eli b

ir tü

r ka

hve

stanb

ul’da

bir

ilçe

Müs

lüm

anla

rın

kıble

si

Dı g

örün

tü, sıfa

t

stan

bul’d

a ta

rihi e

ser

Bir d

eyim

Bir b

akan

Bir s

erin

letm

e cih

azı

Töre

Dave

t kaıdı

Hile,

des

ise

Dola

nma,

do

lam

a

ey

Tesb

ih b

alıı

Yardım

Bakırın

sem

bolü

Baya

n adı

Ham

le

Geni

lik

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1917

EK

M 2

012

ÇAR

AMBA

ZA

MA

NBULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Sonu

çsuz

Bir d

eyim

Bir t

ür b

ez

Bir t

ür sp

or

Çözü

mle

yici

Atın

yiye

cei

Post

a pa

keti

Azı

sıkı

lkel

topl

uluk

lard

a ta

pıla

cak n

esne

, on

gun

Erke

kler

At çi

ftli

i

Bir

slam

m

ezhe

bi

Uzak

lık

ifade

si

Kısa

ca se

lenyu

mRe

sim-

deki

(Bo

dan

...)

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çi

z gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a

ka da

r ra

kam

la rý

bi r

er

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap-

ma l

ý sý ný

z ki

, bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya v

e so

l-da

n sa

ða 1’

den

9’a

ka da

r ra

kam

lar d

an b

i rer

kez

ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

6 15

7

9

4

53

8

4 6 13

4

1 4

7 8 5

8

6

7

4

8

1

4 6

16

29

74

35

8

39

75

82

61

4

48

51

36

97

2

72

15

86

43

9

46

81

39

27

5

35

92

47

61

8

84

36

15

29

7

95

67

23

84

1

72

18

94

56

3

Þ L

A

Y

Þ K

A

N

V

M

E

P

Ç

M

T

Ý M

Ý

L G

T

A

H

K

Ý

R

Ö

Ý B

R

Þ

T

D

L Ý

D

V

R

A

E

A

F S

A

K

E

T

L H

E

Y

C

B

B

K

A

S E

L

A

P

E

N

Y

E

Z Ç

Þ Ý

G

A

R

Ý K

V

Ö

Z

R

J T

U

Y

A

R

I V

A

V

Z M

Ý

A

M

Ü

M

Y

Ý

D

E

E

H

R

G

D

V

T

V

K

G

A

R

I D

N

A

K

V

E

K

E

A

Ü

Z

P

Ç

G

Z Ü

Z

R

R

N

Y

N

Þ

O

A

Ü

S

Ý E

Ü

K

Ü

Þ

Ü

E

K

U

K

G

E

R

M

N

H

E

G

E

N

N

R

Ý E

F

M

A

C

T

A

N

S

C

M

N

M

N

E

K

M

M

U

V

A

V

M

R

E

A

E

H

Ç

A

Ý

G

Z R

T

E

K

S R

Ý

Ç

F S

Z Ö

R

Ý

V

P

A

B

E

R

G

A

M

A

Ç

N

A

Y

L I

N

R

N

R

E

H

U

N

U

M

L A

R

S

A

B

E

O

A

U

L E

B

R

J

Ü

Ü

Þ

L P

D

Y

Y

E

M

A

Z

Ü

Þ R

K

Y

O

F F

Ý B

Ý

R

A

U

R

Y

K

A

F V

Þ

U

P

Y

T

E

L F

A

G

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AM

BA

R, B

ERG

AM

A, C

EZV

E, Ç

NEK

OP,

DER

KEN

AR

, EN

FES,

GA

FLET

, HAY

FA, Ý

SNAT

, KA

ND

IRA

, LÝM

ÝT,

MA

LTA

, NEV

RES

ÝM, O

LAN

AK

, ÖN

LÜK

, PÝY

ON

, RA

MA

ZAN

, SÜ

RR

E, Þ

ASÝ

, TA

HK

ÝR, U

YAR

I, Ü

ÞEN

ME,

VER

EM,

YETM

BE

, ZEY

NEP

.

SOLD

AN S

AA

1)

Hen

üz

dene

me

aam

asın

da o

lan,

virü

sleri

biyo

tekn

oloj

i ku

llana

rak

prog

ram

laya

rak

kans

er il

e sa

vaan

aja

nlar

hal

ine

getir

mey

e da

yalı

teda

vi y

önte

mi.

2) K

ısa ç

izme.

– Ke

silm

i ha

yvan

ın y

ürek

, ka

raci

er,

böbr

ek,

ikem

be, b

eyin

, vb.

iç o

rgan

larıy

la b

a v

e ay

akla

rı. 3

) Ser

gen,

ter

ek.–

Herh

angi

bir

ey ü

stün

de m

ülki

yeti

olan

, onu

yas

aya

uygu

n bi

r bi

çim

de d

iledi

i gib

i kul

lana

-bi

len

kim

se,

iye,

mal

ik.–

Lit

yum

un

sem

bolü

. 4) M

üsta

hkem

yer

.– Fı

rat n

ehri

üzer

inde

bir

bara

j göl

ü. 5

) Ya

pıla

n bi

r i

ten

dola

yı ü

zünt

üye

kapı

lma,

pi

man

ol

ma,

pi

man

lık.–

Bir

kum

a t

ürü.

6)

Âdet

hal

ine

getir

me,

alı

ma,

alı

kanlık

.–

Eski

dild

e ‘k

uzey

’. 7)

Fıra

t neh

ri üz

erin

de

bir b

aka

bar

aj g

ölü.

– Os

man

lı pa

diahı I

. Sü

leym

an’ın

laka

bı. 8

) Yav

ru y

etit

irece

k du

rum

a ge

lmi

ola

n ha

yvan

.– A

nlam

a kı

tlıı,

ahm

aklık

, bö

nlük

. YU

KARI

DAN

AA

IYA

1) Sıra

cagi

llerd

en, m

avi v

e be

yaz

renk

te ç

içekl

er a

çan,

kok

ulu,

acı,

kay

na-

tılıp

suy

u ila

ç ol

arak

içi

len

bir

bitk

i, ya

van

otu

. 2)

Belli

bir

süre

için

, geç

ici

olar

ak. 3

) Fa

s’ta

bir d

a si

lsile

si.–

Altın

ve

güm

ü i

lem

eli b

ir tü

r ip

ek k

uma

. 4)

lkel

bir

sila

h.–

Yer

kabu

unun

yap

ı ge

reci

ola

n bi

r ve

ya b

irkaç

min

eral

den

olu

an k

ütle

, kül

te, p

orfir

. 5)

Ekin

lerin

ha

rman

da d

övül

üp t

anel

eri a

yrıldık

tan

sonr

a ka

lan,

hay

vanl

ara

yedi

rile

n uf

alan

sapl

arı.

6) T

utsa

klık

, esir

lik. 7

) Üz

üntü

, sıkın

tı ve

ted

irgin

lii o

lmay

an.–

Ki

loam

peri

n kı

sa y

azılı

ı. 8)

Tür

renk

lerd

e, y

arı s

ayda

m, p

arla

k ve

de

erli

bir

ta.–

Suriy

e’ni

n ba

kent

i. 9)

Sar

daly

a ya

vrus

u. 1

0) H

alk

dilin

de k

öpek

.– Y

alnı

z ik

i ken

arı p

aral

el o

lan

dört

gen.

11) B

üyük

ba

lıkçı

kayı

ı. 12

) Gel

ecek

.– Se

çkin

.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

H

E Y

E L

A N

N

A M

E

B

B

K

T

M

Ü

S

R

E V

A K

R

A M

Z

O

R

B

L

M

P

A Y

S

T

A Y

K

E

Ç E

L

T A

R A

V E

T

M

M

B

L A

H

A R

E

A

R A

B A

N

T

N

E

R

43 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANBULMACA

Page 44: ZAMAN 217 EGazete

44 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR FUTBOL

56

Futbolda bir sezon daha sona erdi. Alex Ferguson da gitti, Jose Mourinho da... Ama gitmekten

veda etti, kimi de kovularak... HASAN CÜCÜK

F utbolda sezon sonu geldi,

Alex Ferguson da gitti, Jose Mourinho da... Ama gitmekten

-la veda etti, kimi de kovularak...

-

teknik adamlardan bir demet.

-

Ale

x Fe

rgu

son

(M

anch

este

r U

nit

ed)

-

-

-

Th

om

as S

chaa

f (W

erd

er B

rem

en)

-

--

--

-

Jupp

Hey

nck

es (

Bay

ern

nih

)

e-mail: [email protected]

HASAN CÜCÜK KOPENLAG

Page 45: ZAMAN 217 EGazete

45 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

57

--

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

--

--

-

--

-

-

-

-

-

-

-

-

-

Page 46: ZAMAN 217 EGazete

46 29 MAYIS - 4 HAZİRAN 2013 ZA MANSPOR

BÜLENT KARADAŞ ESKİŞEHİR

1Spor Toto Süper Lig’e, Kayseri Erci-yesspor ve Çaykur Rizespor’un ardından

yükselen son takım da belli oldu. PTT BirinciLig Play-off finalinde Manisaspor’u 2-0 mağ-lup eden Torku Konyaspor, 2 yıllık özleme sonverdi. Eskişehir Atatürk Stadı’nda, Yeşil-Be-yazlılara galibiyeti getiren golleri Recep Aydınve Sjoerd Ars attı.

PTT Birinci Lig play-off finalinde Mani-saspor ile Konya Torkuspor karşılaştı. Eskişe-hir Atatürk Stadı’nda oynanan zorlu maçı 2-0 kazanan Torku Konyaspor, Kayseri Erci-yesspor ve Çaykur Rizespor’un ardından SporToto Süper Lig’e yükselen son takım oldu.

Bülent Yıldırım’ın düdük çaldığı kritikmücadelede Yeşil-Beyazlılara galibiyeti getirengolleri Recep Aydın ve Sjoerd Ars kaydetti. 2.dakikada Murat Akın’ın ceza alanı dışındançektiği sert şutta, Siyah-Beyazlıların file bek-çisi Volkan topu son anda kornere çeldi. 7’de,Konya temsilcisinde yine Murat’ın kaleyeyaklaşık 35 metre mesafeden kullandığı serbestvuruşta kaleci Volkan topu bloke edemeyinceRecep önüne gelen meşin yuvarlağı filelerle

buluşturmayı başardı. 47’de, Tolga’nın sağ ta-raftan ceza sahasına yaptığı ortada akıllı dav-ranan Ars topu kafayla kaleci Volkan’ın so-lundan filelerle kucaklaştırdı: 0-2. 58’de, EdizBahtiyaroğlu açık tribününde iki takım taraf-tarları arasında gerginlik yaşandı. Olayları çe-vik kuvvet ekipleri yatıştırdı. 2010-2011 sezo-nunda Süper Lig’e veda eden Torku Konyas-por, 2 yıllık aranın ardından yeniden bu kate-goriye çıktı. Geçtiğimiz sene Süper Lig’den dü-

şen Manisaspor ise maddî güçlükler çektiği dö-nemde yeniden Süper Lig’i görme şansını kay-bedince büyük üzüntü yaşadı. Torku Konyas-por yarı finalde Bucaspor’u saf dışı bırakmış,Manisaspor ise Adana Demirspor’u elemişti.

Manisa taraftarı yönetime saldırdıPTT 1. Lig Play-Off finalinde Torku Kon-

yaspor’a 2-0 yenilen Manisaspor’da taraftar-lar, maç çıkışında kulüp yönetimine tepki

gösterdi. Tartışma arbedeye dönüşünce olayapolis ekipleri müdahale etti. Bazı futbolsever-lerleri güvenlik güçleri biber gazıyla durdurdu.Bir memur aldığı darbeyle fenalık geçirdi. Öteyandan mücadeleyi Başbakan Yardımcısı Bü-lent Arınç ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davu-toğlu birlikte izledi. Torku Konyaspor’a birin-cilik kupasını Futbol Federasyonu Başkan Ve-kili Ufuk Özerten ve PTT Genel Müdürü Os-man Tural takdim etti.

Hoşgeldin Konyaspor

Page 47: ZAMAN 217 EGazete
Page 48: ZAMAN 217 EGazete

Teknikdirektör

FatihTerim

,G

alatasarayile

6.kezşam

piyonluksevinciyaşadı.

İmparator,kulübün

kazandığışampiyon-

luklarınortalam

a3’te

1’ineim

zasınıattı.

SüperL

ig’i2.sırada

bitirenen

yakıntakipçisi

Fenerbahçe’yetam

10puan

farkattı.

Arena’da

Fenerbahçe’yi2-1,B

eşiktaş’ı2-1,Trabzonspor’u

da2-0

ilegeçti.

Şampiyonlar

Ligi’nde

çeyrekfinale

yükseldi.A

rena’daM

anchesterU

nited’ı1-0,Real

Madrid’iise

3-2ile

yıkmayıbaşardı.

Yensede

yenilsede

Avrupa’da

adındansöz

ettirdi.

19.şampiyon-

luğunukazanarak18

kezipi

göğüsleyenFener-

bahçe’yigeridebıraktı.‘E

nçok

şampiyon

olantakım

’unvanınıelde

etti.Seneye

mutlu

sonaulaşırsa

4.yıldızınıtakacak.

FernandoM

uslera

44m

açtaoynadı.

3950dakika

sahadakaldı.

34golyedi.

Semih

Kaya

36m

açtaoynadı.3094

dakikasahada

kaldı.Golü

yok.

Selçukİnan

42m

açtaoynadı.

3774dakika

sahadakaldı.

7golattı.

39m

açtaoynadı.

3183dakika

sahadakaldı.

32golattı.

43m

açtaoynadı.

2011dakika

sahadakaldı.

1golattı.

40m

açtaoynadı.

2981dakika

sahadakaldı.

1golattı.

39m

açtaoynadı.

3184dakika

sahadakaldı.

1golattı.

38m

açtaoynadı.

2038dakika

sahadakaldı.

15golattı.

17m

açtaoynadı.

1378dakika

sahadakaldı.

6golattı.

16m

açtaoynadı.

1014dakika

sahadakaldı.

4golattı.

35m

açtaoynadı.2872

dakikasahada

kaldı.2

golattı.

Daim

aSB

Elazığm

açındakurtardığıpenaltıyla

hatırlanacak.

DanyNounkeu

34m

açtaoynadı.

3000dakika

sahadakaldı.

Golü

yok.

Emre

Çolak

33m

açtaoynadı.

1860dakika

sahadakaldı.

2golattı.

YektaKurtuluş

21m

açtaoynadı.

1096dakika

sahadakaldı.

1golattı.

SabriSarıoğlu

22m

açtaoynadı.

1192dakika

sahadakaldı.

Golü

yok.

AydınYılm

az

Braga’ya

attığıgolle

Devler

Ligi’ndegruplardan

çıkıldı.

JohanElm

ander

25m

açtaoynadı.

1272dakika

sahadakaldı.

5golattı.

GökhanZan

15m

açtaoynadı.

1136dakika

sahadakaldı.

Golü

yok.

HakanBalta

17m

açtaoynadı.

1360dakika

sahadakaldı.

1golattı.

EnginBaytar

11m

açtaoynadı.

569dakika

sahadakaldı.

Golü

yok.

Ujfalusi

“Galatasaray’dagerekirsebedavaya

oynarım”

dedi...

NordinAm

rabat

BurakYılm

az

HamitAltıntop

Emm

anuelEboue

UmutBulut

DidierDrogba

Wesley

Sneijder

AlbertRiera

FelipeM

elo

Burak

Yılm

az24

golleligin

golkralıoldu.G

eçtiğimiz

sezonda

Trabzonspor’da32

gollekrallık

tacınıtakmıştı.

2010-11sezonunu

8.sırada

tamam

layanG

alatasaray,FatihTerim

ilebirlikte

yenibir

döneme

girdi.