¶nenler-Özet.docx · Web viewTablo 1. Avrupa Birliği Ülkeleri 01 Ocak 2015 Nüfus Sayıları...

66
GİRİŞ Türklerin göç tarihi denildiğinde gidilen yerler arasında ilk sırada bugün 3 milyon kadar Türk kökenli göçmenin yaşadığı Almanya gelmektedir. Avrupa Birliği’nin tüm 28 ülkesi göz önünde bulundurulduğunda bu sayı 5 milyon 400 bin sınırını aşmaktadır. Bu 5 milyon 400 binlik kitlenin yaklaşık 1 milyonluk kısmını, Bulgaristan ve Romanya’da yaşayan Türk kökenli azınlıklar oluştururken, diğer kısmını ise 1961’den sonra bugünkü AB üyesi ülkelerine giden göçmenler oluşturmaktadır. 5 milyon 400 binlik bu nüfus, bugün Danimarka nüfusuna yakın bulunmakta ve Baltık cumhuriyetlerinin toplam sayısının neredeyse iki katına yaklaşmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerinde yaşamakta olan bu nüfusu yine AB üyesi ülkelerinden Lüksemburg ile karşılaştırdığımız zaman, Lüksemburg nüfusunun 13 katı olduğunu görmekteyiz. Tablo 1. Avrupa Birliği Ülkeleri 01 Ocak 2015 Nüfus Sayıları Nüfus - 01.01.2015 1 Almanya 81.174.000 2 Fransa 66.352.500 3 İngiltere 64.767.100 4 İtalya 60.795.600 5 İspanya 46.439.900 6 Polonya 38.005.600 7 Romanya 19.861.400 8 Hollanda 16.900.700 9 Belçika 11.258.400 10 Yunanistan 10.812.500 11 Çek Cumhuriyeti 10.538.300

Transcript of ¶nenler-Özet.docx · Web viewTablo 1. Avrupa Birliği Ülkeleri 01 Ocak 2015 Nüfus Sayıları...

GİRİŞ Türklerin göç tarihi denildiğinde gidilen yerler arasında ilk sırada bugün 3 milyon kadar Türk kökenli göçmenin yaşadığı Almanya gelmektedir. Avrupa Birliği’nin tüm 28 ülkesi göz önünde bulundurulduğunda bu sayı 5 milyon 400 bin sınırını aşmaktadır. Bu 5 milyon 400 binlik kitlenin yaklaşık 1 milyonluk kısmını, Bulgaristan ve Romanya’da yaşayan Türk kökenli azınlıklar oluştururken, diğer kısmını ise 1961’den sonra bugünkü AB üyesi ülkelerine giden göçmenler oluşturmaktadır.

5 milyon 400 binlik bu nüfus, bugün Danimarka nüfusuna yakın bulunmakta ve Baltık cumhuriyetlerinin toplam sayısının neredeyse iki katına yaklaşmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerinde yaşamakta olan bu nüfusu yine AB üyesi ülkelerinden Lüksemburg ile karşılaştırdığımız zaman, Lüksemburg nüfusunun 13 katı olduğunu görmekteyiz.

Tablo 1. Avrupa Birliği Ülkeleri 01 Ocak 2015 Nüfus SayılarıNüfus - 01.01.2015

1 Almanya 81.174.000

2 Fransa 66.352.500

3 İngiltere 64.767.100

4 İtalya 60.795.600

5 İspanya 46.439.900

6 Polonya 38.005.600

7 Romanya 19.861.400

8 Hollanda 16.900.700

9 Belçika 11.258.400

10 Yunanistan 10.812.500

11 Çek Cumhuriyeti 10.538.300

12 Portekiz 10.374.800

13 Macaristan 9.849.000

14 İsveç 9.747.400

15 Avusturya 8.584.900

16 Bulgaristan 7.202.200

17 Danimarka 5.659.700

18 Finlandiya 5.471.800

19 Slovakya 5.421.300

20 İrlanda 4.625.900

21 Hırvatistan 4.225.300

22 Litvanya 2.921.300

23 Slovenya 2.062.900

24 Letonya 1.986.100

25 Estonya 1.313.300

26 GKRY 847.000

27 Lüksemburg 563.000

28 Malta 429.300Toplam 508.191.200

Sonuç olarak, Avrupa Birliği, Türkiye’ye ne açıdan bakarsa baksın istense de istenmese de 5 milyon 400 binlik nüfusla Türkler, Avrupa Birliği’nin 29. üye ülkesi konumunda bulunmaktadır. Nüfus büyüklüğü sırasına baktığımız zaman AB’deki Türk nüfusunun, Malta (429.300), Lüksemburg (563.000), Güney Kıbrıs (847.000), Estonya (1.313.300), Letonya (1.986.000), Slovenya (2.062.900), Litvanya (2.921.300), İrlanda (4.625.900)1 gibi ülkelerin nüfusunu geçerek bu birliğin 20. ülkesi konumuna geldiğini de görmekteyiz. AB’de yaşayan Türklerin artık içinde yaşadıkları ülkelerin vatandaşları, oraların işverenleri, öğrencileri, avukatları, mühendisleri, sanatçıları olduklarını göz önünde bulundurursak, Avrupa’da çok ciddi bir Euro Türk varlığından söz edebiliriz.

1

Tablo 2. Avrupa Birliği Ülkelerinde Türk Nüfus (2015) 

Ülke Toplam Türk Türk Vatandaşlari  SayisiEU-27 Ülkelerinde Türk Göçmenler

Belçika 135.000 39.532

Danimarka 59.920 28.934

Almanya 3.090.000 1.678.166

Fransa 434.540 323.421

Hollanda 478.330 142.698

Avusturya 247.500 106.000

İsveç 40.766 10.840

Büyük Britanya 180.000 90.000

Diğer 19 AB-Ülkeleri 130 130.000 --

Toplam (1) 4.796.056 2.419.491

Türk Azınlıklar    

Yunanistan 150.000 -

Bulgaristan 450.000 -

Romanya 70.000 -

Toplam (2) 970.000 -

AB´deki Türk göçmenler ve azınlıklar

EU-28 Toplam. (1+2) 5.466.056 2.419.491

Kaynak: TAVAK 2015    

Türk azınlıklar konusunda tam ve resmi sayılar olmadığı için AB’deki Türk kökenlilerin takriben 5,4 milyon civarında olduğundan hareket edilmektedir.

Türkiye’den Almanya’ya işçi göçü, resmi olarak bundan 54 yıl önce başladı. Almanya, 2.Dünya Savaşı’ndan yaralı ve yorgun çıkmıştı. 1950’lerin ikinci yarısında bile yıkıntıları tam kalkmamış Alman kentleri yaşları elverip de o

günleri görenlerin hala gözlerinin önündedir. Almanya, beşeri ve ekonomik birikimini savaşta büyük ölçüde yitirmişti. ABD’nin seferber ettiği Marshall fonları, yıkılmış Avrupa’yı kalkındırmayı amaçlıyordu. Federal Almanya’nın konumu diğer Avrupa ülkelerinden farklıydı. Üç Batılı müttefik ülkenin işgal kuvvetlerinin konuşlandığı Federal Almanya’nın yanı başında, Sovyet işgali altındaki bölgeye, Demokratik Alman Cumhuriyeti kurulmuştu. Dolayısıyla, Federal Alman Cumhuriyeti’nin, Soğuk Savaş dönemi Batı Bloku için, hem stratejik hem de sembolik bir önemi vardı.İlk aşamada yaralarını saran Federal Almanya, 1950’lerin sonundan itibaren hızlı bir kalkınma hamlesine girişti. Üretim için sermaye, bilgi, kalifiye işgücü mevcuttu; ancak nitelik gerektirmeyen işler için vasıfsız işgücü gerekiyordu. İşte o aşamada, önce yakın Avrupa’dan sonra da kitlesel olarak Türkiye’den işçi getirtildi. İlk Türk işçileri 1961 yılında gittiler (Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması, 30.10.1961). Ünver ilk giden işçilerin Almanya’da algılanışını şu değerlendirmektedir: Alman hükümeti ve kamuoyu ülke dışından yabancı işçi getirilmesini işgücü açığını kolaylıkla kapatmayı sağlamasına rağmen, bu adımı tartışmasız kabul etmemiştir. Toplumun belli kesimleri ve bu arada işçi sendikaları bu kararı yabancı işgücünün ‘ücret kırıcı’ ve işçilerin haklarını engellediğini savunmuşlardı.2 Şen’e göre ise 1960’lı yıllarda ki göçün temel nedenleri şunlardır:

• Yurt dışına ilk Türklerin tatile dönüklerinde yarattıkları hava psikolojik olarak çevrelerini etkiledi. Federal Almanya’dan gelenlerin beraberinde getirdikleri hediyeler, insanlarımızda bu eşyalara sahip olma duygusu uyandırdı. Özellikle kırsal bölgelerde daha önce büyük kentlere, İstanbul’a “gurbete” gitme kavramının anlamı değişikliğe uğradı. Almanya kırsal bölgelerde yaşayanların Eldorado’su oldu.

• Ayrıca daha önce belirtildiği gibi, yeni Anayasa’nın yürürlüğe girmesiyle, o tarihe kadar yurtdışına çıkışı engelleyici şartlar ortadan kalkmış oldu.

• Türkiye’de geliri az olan ve ülkedeki çalışma şartlarından memnun bulunmayan birçok Türk, ağızdan ağıza yayılan propaganda sonucu Federal Almanya’da çalışmanın kendilerine sağlayacağı ekonomik çıkarlardan haberdar oldu.

Almanya’ya Göç Evreleri2

Kılıçaslan Almanya’ya Türk İşgücü göçünü 6 evre olarak açıklamaktadır: birinci evre 1956-1961 yıllarını kapsayan ve daha çok yasal olmayan yollardan yurtdışına gidenlerin göçü; ikinci evre 1961-1972 yılları arasında olan sistemli ve kitlesel göç; üçüncü evre 1973-1979 yıllarını kapsayan 1973 krizi (petrol bunalımı ve sonrasındaki ekonomik durgunluğa müteakip Avrupa sistemli göç alımını durdurmak zorunda kalmıştır) ve aile birleşimi; dördüncü evre 1970’lerde Türkiye’de ortaya çıkan karışık siyasi ortam sonucu ortaya çıkan anarşi ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin neden olduğu 1980-1983 yılları arasındaki siyasi göç; beşinci evre 1983-1991 yıllarında ki dönüş göçü; ve son olarak altıncı evre ise 1991’den günümüze devam eden göç sürecini kapsamaktadır.3 Akkaya ise 1991 ve sonrasındaki göç evresini ‘Almanya’da yaşayan Türklerin, Türkiye’den evlenme isteği ile başlayan ithal gelin ve damatlardan kaynaklanan evlilik göçü olarak adlandırmaktadır.4 Literatürde 4 -6 evre olarak incelenen Türkiye’den Almanya’ya göçün rakamsal verileri aşağıda Tablo-2 de yıllara göre değişimi ile birlikte verilmiştir.

Tablo 3. Almanya’nın Alman-olmayan nüfusu ve Türk azınlık5

(Kaynak: Statistisches Jahrbuch für die Bundesrepublik Deutschland, 2004.)

Yıl Alman- olmayan nüfus

% Türk Azınlık %

1961 686,200 1.2 6,700 1.0

1970 2,600,600 4.3 249,400 16.5

1973 3,966,200 6.4 605,000 15.2

1977 3,948,300 6.4 508,000 12.9

1987 4,240,500 6.9 1,453,700 34.3

1989 4,845,900 7.7 1,612,600 33.3

3

4

5

1990a

5,342,500 8.4 1,675,900 32.0

1991b

5,882,300 7.3 1,779,600 30.3

1992 6,495,800 8.0 1,854,900 28.6

1993 6,878,100 8.5 1,918,400 27.9

1994 6,990,510 8.6 1,965,577 28.1

1995 7,173,900 8.7 2,014,311 28.1

1996 7,314,000 8.9 2,049,060 28.0

1997 7,365,800 9.0 2,107,400 28.6

1998 7,319,600 9.0 2,110,223 28.8

1999 7,343,600 8.9 2,053,600 27.9

2000 7,296,800 8.8 1,998.500 27.3

2001 7,318,600 8.7 1,947,900 26.6

2002 7,335,592 8.9 1,912,169 26.2

2003 7,334,765 8.7 1,877,661 25,6

Notlar: a) 1961-1990 aralığındaki veriler ‘eski eyaletler’; b) 1991’den itibaren ‘eski’ ve ‘yeni eyaletler’.

Geri dönenler araştırması kapsamında, Almanya’da yaşayanlar ve Türkiye’ye geri dönenleri

içeren nesillere yönelik bir araştırma, bir değerlendirme yaparsak şu sonuçları elde edebiliriz:

Birinci Nesil

1961’den itibaren Ankara anlaşması ile Almanya’ya giden ve 1973 yılındaki Almanya’daki

ekonomik kriz nedeniyle AB dışından gelen yabancıların, Almanya’ya işçi olarak girişlerinin

yasaklanmasına kadar olan 12 yıllık süre zarfında Almanya’ya gelenleri birinci nesil olarak

değerlendirmek mümkündür. Birinci nesil, Almanya’ya özellikle 67 yılına kadar iş yerlerine

gelmiş, ekonomik olarak iyi olanaklar içinde olmuş fakat Almanca ve mesleki tecrübe için

Alman hükümetinden hiçbir yardım görmemiş kişilerdir. Bu nesil daha ziyade erkeklerden

oluşmaktadır. 1973 yılına kadar Almanya’da yaşayan insanların %91’ini işçi, %89’un da

erkek olduğu tespit edilmiştir. Bu dönemde henüz aile birleşmesi gerçekleşmemiştir. Bu

kapsamdaki insanlar artık Almanya’da emekli olmuşlar, belirli bir bölümü 2000’lerden önce

Türkiye’ye dönerken özellikle geri dönüş primlerinin verildiği 1981-83 yılları arasında

Almanya’yı terk ederken, Almanya’da kalanlar artık çocuklarıyla Almanya’da yaşamakta ve

kanunların el verdiği ölçüde yılın (büyük) bir bölümünü Türkiye’de diğer bölümünü

Almanya’da geçirmektedirler. İstekleri ve gönülleri Türkiye’de olmasına rağmen, özellikle

çocuklarının Almanya’da olması, sağlık sigortası sorunları gibi nedenlerde Almanya’dan

resmen geri dönmeyi düşünmemektedirler. Bu kişilerin artık Almanya’dan Türkiye’ye resmi

geri dönüş içinde olmayacaklarından hareket edilmektedir. Büyük bir çoğunluğu Almanya’da,

Diyanet işleri, Türk- İslam Birliği Teşkilatı’nı veya diğer İslami birliklerin cenaze

sigortalarına üye oldukları ve ancak öldükten sonra gömülmek için Türkiye’ye

geleceklerinden hareket edebiliriz.

İkinci Nesil

İkinci nesil, 1973’de Türkiye’den işçi getiriminin durdurulmasından sonra 1974’de

Almanya’da aile birleşimi kapsamında gelen Türklere yaş itibariyle yakıştırılan bir terimdir.

Bunlar 18 yaşına kadar olan çocuklar ve eşlerini kapsamaktadır. Bu gelen nesillerin şanslı ve

şansız tarafları vardır. Şanslı tarafları; Almanya’ya geldikten sonra gençlerin 2 yıllık iş izni

alma sürecini 1 yıla indirmek için, Alman hükümetinin hazırladığı yabancı gençlere sosyal

yaşama hazırlık kursları olmuştur. Almanca kısaltılmasıyla MBSE kurslarına katılmaları

halinde, bu kursların bitiminde 1 yıllık bir süreç sonunda çalışma izni almakta. Büyük bir

olasılıkla da hemen meslek eğitimi yapmaktadırlar. MBSE kurslarının içeriği; hafta da 20 saat

Almanca, 20 saat de herhangi bir mesleğe yönelik bir iş yerinde staj yapmalarını

içermekteydi. Bu kurslara büyük bir çoğunlukta katılan insanlar, ilk başlarda çok rahat bir

şekilde iş bulmuş, meslek eğitimi almıştır ve ayrıca Almanya’da iş yaşamına girerken meslek

açısından sorunu olmayan kişilerdi. Bu nesil Almanya’da yavaş yavaş emekliliğe yaklaşmış

bulunmaktadır. Bunlar arasındaki dönüş gene 1981-83 yılları arasındaki Almanya’da

ekonomik kriz nedeniyle 10.500 Mark ödenen ve sosyal sigortaları ödedikleri işçi paylarını

hemen geri alarak, ödemeleri çerçevesinde Türkiye’ye geri dönmüş kişilerdir. Bunlar da

yapısal olarak bugün için birinci nesile benzeyen fakat daha iyi Almanca bilen ve sosyal

yaşama intibak etmiş kişilerdir ve çocuklarının eğitimine de daha fazla dikkat eden kişilerdir.

Bunlarda da önümüzdeki yıllarda, mesleksel bir geri dönüş beklemeyiz. Bugün için 60 yaşına

yaklaşan bu kişiler gelecekte birinci nesil’in emeklileri gibi Almanya’da oturma izinleri olup,

Türkiye’ye uzun süre için gelen kişilerden oluşmaktadır.

Böylece birinci ve ikinci nesilden artık Türkiye’ye yeni geri dönüşleri beklememek lazımdır.

Üçüncü Nesil

Geri dönüşlerin etkili olduğu gruplar; üçüncü ve dördüncü nesiller olacaktır. Üçüncü nesil

olarak gördüğümüz gençler; 90’lı yıllarda Almanya’da doğmuş veya aile birleşimiyle

Türkiye’den gelmiş gençlerdir. Bunların içinde eğitim düzeyleri iyi olan, bir üniversiteyi

bitirmiş olan gençler, Almanya’da ırkçılığı ve dışlanmayı birinci ve ikinci nesil’e göre daha

fazla hissettikleri için bunların geri dönüş eğilimleri yüksek olacağından hareket edilmektedir.

Bugün, Türkiye’ye dönüş yapanlar, artan sayılarıyla özellikle üçüncü neslin çocuklarıdır.

Dördüncü Nesil

Dördüncü nesle gelinirse; dördüncü nesil yeni doğan gençlerimizi içermektedir. Bunlar 2002-

2006 döneminde (ve sonrasında) Almanya’da dünya’ya gelen çocuklardır. Bu kişiler

Almanya’da doğduklarından dolayı hem Almanya hem de Türkiye vatandaşlık hakları

bulunmakta ve 18 yaşına geldiklerinde bu vatandaşlıklardan hangisini seçeceklerine kendileri

karar vereceklerdir. Bunların da üçüncü nesildeki anne ve babalarının etkisiyle, gelecekte

Almanya’yı fazla özümsemeyerek geri dönecekleri beklenmelidir. Üçüncü nesil daha iyi

Almanca konuşması, Alman toplumunda daha iyi yer almasına rağmen, dışlanmayı büyük

ölçüde hissetmektedirler. Bunun için Türkiye’de ekonomik olarak şanslarını denemeyi

istemektedirler.

Gitme NedenleriAlmanya’ya göç eden Türk işçilerin hemen hepsinin niyeti, birkaç yıl çalışıp para biriktirdikten sonra yurda dönüp evini almak ve kendi işini kurmaktı. “Türk toplumunun çeşitli kesimlerinde izlenen, işçi olarak yurtdışına gitme konusundaki büyük istek, ülkedeki olumsuz ekonomik koşullardan kaynaklanıyordu. Federal Almanya’ya geliş nedeni olarak yeni bir meslek ya da bir yabancı dil öğrenme imkânı hemen hemen hiç rol oynamamış, daha iyi sosyal haklar elde etme şansı da bu ilk yıllardaki göçmenlerin

kararını pek etkilememişti. Bu olgu yıllar içinde değişmiş ve günümüzde sosyal güvence, eskiden ekonomik güvencede olduğu gibi Federal Almanya’daki Türk azınlık için en önemli faktörlerden biri haline gelmiştir.”6

İlk GidenlerAlmanya’ya 61-66 yılı arasında giden Türkler özel seçilmiş insanlardı. Bunların büyük bir çoğunlu Almanya Ruhr havzasındaki madenlerde çalışmak üzere Zonguldak ve çevresinde maden işçisi olarak çalışanlar arasından seçilmiş ve bilgi ve görgüleri yüksek insanlardı. Ayrıca, Almanya İşçi Kurumu Türkiye’de meslek liselerini bitirmiş kişilerden Almanya için işçi olarak seçmiştir ve bunların da başta otomotiv sektörü olmak üzere Köln, Bochum gibi kentlerde çalışmaları için programlar yapmıştır. 1966 yılında ilk ekonomik krizde bu insanların çalışma izinleri uzatılmamış ve birçoğu geri dönmüştür. 67’de ekonominin düzelmesinden sonra yeni baştan Türk işçi almaya başlayan Almanya, özellikle Almanya’da çalışanların tanıdıklarını getirmiş ve 1967’den itibaren gelen insanlarda mesleki tecrübe, ilk gidenlerdeki gibi nitelikli olamamıştır.

İlk yıllarda trenle giden davetli işçiler, daha garda iner inmez sıraya dizilip isim isim kontrolden geçirilirlerdi. Oradan alınıp çalışacakları fabrikalara yakın yatakhanelere toplu olarak sevk edilirlerdi. Toplama kamplarının çağrışımları henüz tazeydi; ama o imgelerin ötesinde insanlar oralara umutlarla gittiler. O günlerde gidenlerin belki de torunları üçüncü, dördüncü kuşağın seçkin temsilcilerindendir.Şen’e göre Türkiye’den yurtdışına göç hareketinin hızla büyümesinin nedenlerini şu şekilde özetlenebilir:

- Türkiye’deki yetersiz çalışma koşulları ve tarımda artan teknoloji kullanımına bağlı olarak artan işsizlik neticesinde pek çok vatandaşın basın yoluyla Almanya’da çalışmanın ekonomik avantajları konusunda bilgi edinmesi,

6

- İşgücü ithali önerisinin Federal Almanya devletinin onaylaması ve desteklemesi,

- Yurtdışına giden Türklerin yükselen yaşam standardı Türkiye’deki yakınlarını etkiledi.7

1960’larda Almanlar “Gastarbeiter” yani “misafir işçi” diye andıkları insanları makine gibi görürlerdi. Onların tek işlevi, çalışmak ve kendilerinden talep edilen nitelik gerektirmeyen üretimi gerçekleştirmekti. Oysa bir süre sonra üretim sürecinin ötesindeki sosyokültürel alanlarda sorunlar belirdi. O dönem Almanya’ya giden işgücü açısından bir diğer önemli husus da çalışma koşullarıydı. “Almanya’ya farklı mesleklerden ve kırsaldan gelen birçok Türk göçmen işçi, sanayi işletmelerindeki açıkları kapatacak nitelikte genç, dinamik ve dayanıklıydı. İşe başlamalarıyla birlikte en ağır şartlarda çalışmaya başladılar. Almanların çalışmak istemediği bütün ağır ve çalışma koşulları kötü olan işlerde Türkler çalıştı. 60’lı ve 70’li yıllarda ağır iş yükü, katı çalışma koşulları, gece vardiyaları, gürültülü çalışma ortamı, çalışılan ortamlarda iş kazası risk oranının yüksek olması çoğunluk toplumuna kıyasla daha sık ya da erken yaşlarda hastalanmalara neden oldu.”8 Kalkınma döneminin 1950’li ilk yıllarında gelmiş az sayıdaki İtalyan, Yunan, İspanyol ve Portekiz işçileriyle birahanelerde ahbaplık kurmuş olan Alman işçileri, Türklerle aynı dalga uzunluğunu tutturamayınca hava biraz tersine döndü. Avrupa Birliği (AB), o zamanlar Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve daha sonra da Avrupa Topluluğu (AT) kimliğindeydi. Ne var ki İtalya bugünkü AB’ye topraktan girmiş; Yunanistan 1981’de, İspanya ve Portekiz de 1986’da, Avrupa Topluluğu’na üye olmuşlardı. 1980’lere değin çoğu göçmen yurtlarına dönmesine rağmen Türkler kaldı.

Türkiye’den 1961-1966 yılları arasında Almanya’ya işçi göçü kapsamında giden kişileri genel olarak şu 4 kategoride değerlendirmek mümkündür:

Özellikle Zonguldak çevresinden maden konusunda eğitim ve tecrübeye sahip kişiler ve tüm Türkiye’den mesleki eğitim (bilhassa

7 Şen, 2010, s.1.8 Şen, İ., (2011) Göç ve Sağlık. (Ed.) Faruk Şen, 50. Yılında Göç, s. 140.

otomotiv sektöründe çalışabilecek kaynakçılık, torna gibi alanlar) almış kişiler.

Bilgi birikimi ve becerisini artırmak amacıyla yurt dışında çalışmak isteyen kişiler.

Belli bir mesleki donanıma sahip olup maceraperest ruhla yurtdışına girmek isteyen kişiler. Bu üç gruptaki işçiler için temel hedef Avrupa’daki çalışmaları ile elde edecekleri birikim ile Türkiye’de kendi işlerini kurmayı hedeflemişlerdi. Maden konusunda eğitim ve deneyime sahip kişiler Ruhr havzasında ki madenlerde istihdam edilmişler, otomotiv sektöründe çalışanlar ise Köln, Münih, Stuttgart gibi şehirlere çalışmaya başlamışlardır.

Kırsal bölge insanı. Kırsal bölgeden gelen kişiler öncelikle kendi bölgelerinde prestijlerini artırmayı hedeflemekteydi. Yurtdışında çalışarak biriktirecekleri sermaye ile kendi yörelerinde daha fazla toprak sahibi olup modern makineler satın alarak tarımda yoğunlaşmak düşüncesindeydiler.

Bu kişiler daha çok otomotiv sanayinde, madenlerde ve diğer ağır sanayi kuruluşlarında çalışan kişilerdir.

İlk Geri DönüşlerTürk işçileri üç beş kuruş kazanmak için geldikleri –başta Almanya olmak üzere- Avrupa ülkelerinde çoğunlukla peynir ekmeğe talim edip para biriktirme çabasındaydılar. Ancak yaşam onları zorluyordu. Sürekli yoksulluk ve bir hedefe odaklanmışlık çoğunu yordu. Birçoğu karısını ve -resmi makamlarca izin verildiği ölçüde- çocuklarını yanına aldırdı. Öte yandan, 1970’lere değin süren tam istihdam dönemi o arada sona ermişti. Neo-liberal uygulamaların ortaya çıkmasıyla birlikte koşullar değişmiş, sosyal haklardan yararlandırılacak yabancı işçi istenmez hale gelmişti. Dolayısıyla, 1970’lerden itibaren, Türk işçilerini Almanya’dan geri gönderme çabaları belirdi. Bunlar, dönem dönem birkaç kez, değişik dönüşe zorlama ve teşvik yöntemleri kullanılarak uygulandı. O arada dönen döndü; ama çoğu kaldı.

Federal Almanya’da yerleşik on milyondan fazla yabancı işçi 1962 ile 1984 arasında ülkeyi terk etti. 1966/67 ve 1974/75 ekonomik bunalımları ve 1980’lerden itibaren kronikleşen düşük ekonomik konjonktür, öncelikle gelen işçi sayısının azalmasına ve mevcut işçilerin bir kesiminin kendi ülkesine geri dönmesine yol açtı. Yabancı işçi sayısı 1973’ten başlayarak düzenli olarak düşmeye başladı. Gerçekten de 1973 yılında Alman uyruklu işsiz oranının %1,3 olmasına karşılık aynı oran yabancılar için %0,8 iken, durum 1975’ten itibaren tersine döndürüldü. Tekin ve Hasskamp Almanya’dan Türkiye’ye geri dönüşün başlangıcını 1966-1967 yılları olarak ifade etmektedir. Bu yıllardaki dönüşün temel sebebi olarak da giderek artan yabancı düşmanlığı ve Türklerin Alman toplumundan dışlanmasını göstermişlerdir.9 Federal Almanya, ekonomik durgunluk 1980’lerin başında daha da belirginleşince yabancı işgücünün giriş koşullarını zorlaştırdı. Ayrıca, ülkedekilerin dönüşe teşviki de yabancılar politikasının temel taşı konumuna getirildi. Bu, kuşkusuz ki, yabancı işgücünün ekonomik ve sosyal entegrasyonunu daha da zayıflatmış oldu. Bu çerçevede, Türk işgücünün kendisini yurda dönüşe “teşvik” eden sosyo-ekonomik mekanizmalar karşısında davranışları, bu koşullarda aldığı kararlar ve gerekçeleri, dönüşe bağlı olarak geleceğine ilişkin görüşleri sosyal bilimcilerin ilgi odağına oturdu. İşte bu satırların yazarı, tam da bu sıralarda, Göttingen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Wilfried Heller yönetiminde, 1986’da yapılan bir araştırmanın paydaşı oldu.

Neden Geri Dönüyorlar?Bu araştırmaya göre, yaş ortalaması 41 olan ve ortalama 14,5 yıldır Almanya’da yaşayan Türk işçilerin / çalışanların %53 kadarı – kesin bir tarih vermeksizin- yurda kesin dönüş yapmaya niyetliydi. %47 ise Almanya’da süresiz kalmayı düşündüğünü ya da bu konuda herhangi bir karar vermediğini belirtiyordu. Kesin dönüş nedeni olarak öne sürülen ilk üç neden; en başta “yabancı düşmanlığı”, “hayat pahalılığı”, “ailenin Türkiye’den getirtilememesi” idi. Kalma gerekçesi olarak sayılanlar ise;

9

“buraya çok alıştım”, “Türkiye’de iş bulamayabilirim”, “burada biraz daha para biriktirmek istiyorum”, “Türkiye’ye alışamamaktan korkuyorum” vb. biçiminde açıklanıyordu. Araştırmanın ayrıntıları bu sunuşun kapsamını aşar. Ancak çarpıcı olan birkaç sonuç bugüne de ışık tutacak niteliktedir.

Geri dönüşler hususundaki nedenlerin belirleyici olanları, yabancı işçilerin kişisel durumlarından kaynaklanmıyordu. Bunlar, öncelikle yaşadıkları ülkedeki geri dönüşe zorlayıcı yapısal ve nesnel oluşumlardan kaynaklanıyordu. Diğer belirleyici neden de, neredeyse tümüyle kendi istekleri dışında oluşan nesnel koşullar ve bunların, onların bilincinde yerleşmesine yol açtıkları algılayış biçimi idi. Dolayısıyla Almanya’daki Türk işçilerinin bu ülkeden kendi istekleriyle geri dönmeleri hususuna büyük ölçüde kuşkuyla bakılmaktaydı. Bu sonuçlar o günün akademik dünyasına ayrıntılı biçimde açıklandı. Nitekim “dönmeye niyetliyim” diyen o %53’ten de kim bilir ancak ne kadarı kesin dönüş yaptı? Yükselen Aşırı SağBu arada, 21.yüzyıl Avrupa uç sağı hızla gelişmekte. Ülkede yaşayan yabancı sayısının kısıtlanması, dış göçlere karşı önlem alınması, İslam öğretisinin topluma nüfuzunun engellenmesi, çok kültürcü ve çok kültürlü anlayışın reddi vb. akımın kullandığı popülist söylemin temel taşları konumundadır. İslamofobi alanında Almanya, Avrupa’da açık arayla başı çekiyor. Ayrıca söz konusu fobi salt düşük eğitimli kesimde değil seçkin tabakada da yer etmiş durumda. Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi ve üstelik de bir SPD’li -yani sosyal demokrat- olan Thilo Sarrazin’in son dönemde yayımladığı ırkçı tezler bunun bir kanıtıdır. “Sarrazin, kitabında Müslüman göçmenlerin entegre olmak istemediklerini iddia etmektedir. Almanya’yı göçmenlere verilen sosyal haklar konusunda fazla cömert olmakla suçlamıştır. ‘Avrupa’da hiçbir din bu kadar talepkar değildir, hiçbir göçmen grubu refah devletine bu kadar bağımlı değildir ve suçlarla bu kadar bağlantılı değildir’ demiştir.”10 Aşırı sağ yönelimlere bir diğer örnek de Hollanda’da  Partij van de Vrijheid (Özgürlük Partisi) başkanı Geert Wilders gösterilebilir. “Wilders İslam’ı açıkça ‘gerikalmış bir

10

kültür’ olarak tanımlamakta ve asimilasyonu açıkça savunmaktadır: ‘Ben entegrasyon değil, asimilasyon diyorum!’ Wilders bu söylemini Fitna adlı bir kısa filmle pekiştirmiştir. Filmde verdiği mesaj açıktı. Bu kısa film, Wilders’in Kuran’ı Hitler’in Kavgam kitabına benzer bir ‘faşist kitap’, Peygamberin ise Hitler benzeri bir lider olduğu ve ‘modern Batı demokrasilerinde savunduğumuz tüm değerleri öldürmek isteyen faşist bir ideoloji’ şeklindeydi.11 21. Yüzyılda özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde sağa kayış başladı. Sağa kayışın en yüksek olduğu ülkeler Hollanda, Avusturya ve Fransa oldu. Jean-Marie Le Pen’in kızının (Marine Le Pen) partisi çok büyük boyutlara erişti ve sağa kayış İslam düşmanlığını da büyük ölçüde ortaya çıkardı. Aynı zamanda Almanya başta olmak üzere bu ülkelerdeki liberal ve merkez-sağ partiler de, ister istemez aşırı sağa çok büyük bir alan verilmemesi için kendileri daha fazla sağa kaydılar. Bu Almanya başta olmak üzere başka ülkelerdeki Sosyal Demokrat partilerde de görülmeye başladı.

Tekin ve Hasskamp göre Almanya’dan Türkiye’ye geri dönüşün 3 nedeni vardır. Birincisi vatan hasretidir ki bu bilhassa 1. Nesil arasında ağır basmaktaydı. İkincisi, ekonomik sebeplerdir ki bu Almanya’da yaşayan göçmen Türkler için en önemli dönüş sebebidir. Üçüncü ve son neden ise tüm Avrupa’da artan ırkçılık ve İslamafobidir.12

PROJENİN ARAŞTIRMA KONUSU VE METODOLOJİTAVAK Vakfı bu güne kadar birçok projeye imza atmıştır. Bu projeler:

1. 2011 – 2015 Türk Halkının AB’ye bakışı araştırması

2. 2012 yılına yönelik Alman Turistler başta olmak üzere Türkiye’nin turizmdeki

beklentileri

3. 2009 Yılından itibaren Avrupalı Türklerin Türkiye’deki Turizm Harcamaları

4. Kültür (Kreatif Sektör) Araştırması

11

12

5. Türkiye’de Futbol ekonomisi

6. Gastronomi Ekonomisi

7. Göç müzesi Araştırması

8. Ruhr Havzasında Müslüman – Hristiyan Birlikte Yaşaması Mümkün Mü? (Devam

Etmekte)

Geri Dönenler projesi ise bu projelerden biridir. Geri Dönenler projesi Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu desteği ile gerçekleşmektedir.Süresi 8 ay olarak öngörülmüş araştırmanın konusu yeni kuşağın Almanya’dan Türkiye’ye günden güne çoğalan geri dönüşleri ve geri dönüş süreçleri. Projede araştırmalar ağırlık olarak anket ve yüz yüze görüşme şeklinde gerçekleşmiştir. Böylece araştırmanın daha faydalı olması sağlanıp geri dönüşün artma sebeplerini çözmek ve daha iyi anlayabilmek amaçlanmıştır. Projede kapsamlı bir çalışma ile geri dönüş nedenleri anketler sayesinde istatistiklere dökülmüştür.Almanya’dan Türkiye’ye geri dönenlerle ilgili bugüne kadar yapılmış fazla araştırmanın olmadığı ortaya çıkmıştır. Almanya’da da Türkiye’de de bu konunun fazla gündeme gelmemesi büyük bir eksikliktir. Bu konuda 2013 yılında bir araştırma yapan Nail Alkan geri dönenlerle ilgili 3'lü bir tipleme yapmıştır. Buna göre 1. grup emeklilik aylıklarını alıp Türkiye'de devamlı yaşayan kişiler olarak görülmektedir. 2. grup gene emekliler fakat emekliliklerinin yarısını Almanya’da yarısını Türkiye’de geçirenlerden oluşmaktadır. 3. grup kaliteli gençlerden oluşan gruptur. Bunlar kariyerleri için Türkiye'ye gelmişler ve Türkiye'de çalışmalarını sürdürüyor.13 Birçoğu yabancı şirketler için çalışmaktadır. Ayrıca İstanbul’daki Türk-Alman ticaret odasının verilerine göre 4 bin 500'e yakın Alman kökenli kuruluş Türkiye'de çalışmaktadır. Bunların içinde tabi tek kişilik firmalar olmasının yanında 1600'e yakın orta büyüklükte firmalar vardır. Bunlarda da birçok Türk çalışmalarını sürdürmektedir.

Genel olarak 1961 den 2005 yılına kadar 3,2 milyon geri döndü. Geri dönüşlerin hızlı olduğu 1981-83 yılları arasında Alman Hükümeti’nin geri 13

dönüşü teşvik etmesi dönüş sürecini hızlandırmıştı. Daha sonra her yıl 40.000 ile 45.000 Türk Türkiye’ye geri dönerken, Almanya’ya gidişler yalnız aile birleşimi çerçevesinde gerçekleşmiştir. Türkiye’ye geri dönüşler, Avrupa ve özellikle Almanya ekonomisinde belirginleşen ekonomik krizle birlikte büyük ölçüde artmış bulunmaktadır. 2010 yılından sonra Almanya’dan Türkiye’ye geri dönenler’ in sayısı ise büyük oranlara ulaşmaktadır. Bu geri dönüşlerde İslamofobi, ırkçılık ve dışlanma gibi nedenler başta olmak üzere birçok neden vardır. 2001 yılı itibaren Almanya’da her geçen gün artan İslamofobi, Irkçılık ve Nazi saldırıları çerçevesinde Türklerde büyük bir yılgınlık başlamış ve genel olarak Türk kesiminin %44’ü fakirlik sınırının altında yaşarken, işsizlik oranları %30’a kadar ulaşmıştır. Bu olumsuz gelişmelere rağmen Almanya’da akademik kariyerini sürdüren 75 bin Türk gencin büyük bir çoğunluğu Almanya’da doğup büyümüştür ve bu gençlerimiz liseyi bitirmiş ve üniversitelere girmiştir. Son zamanlarda sayısı artan üniversite mezunları da Almanya’da yapılan son araştırmaların çerçevesinde Almanlarla aynı kalitede olmalarına rağmen bir dışlanma içindedirler. Bu açıdan Almanya’daki genç Türk akademisyenleri ile iyi meslek öğrenmiş ve sermaye birikimi sağlamış gençler Türkiye’ye dönmeye ağırlık vermişlerdir. Bu çerçevede 2007-2011 yılları arasında 195.000 Türk genci özellikle 20-40 yaşları arasında Türkiye’ye dönmüş ve şanslarını burada kullanmaya karar vermişlerdir. Geri dönenler, başta Turizm sektörü olmak üzere doktorluk ve avukatlık gibi seçme branşlara girmiş veya sporculuğa ve sanatçılığa yönelmişlerdir. Bu çerçevede Türkiye’ye geri dönen insanlarımızın özellikle İstanbul, İzmir, Antalya gibi bölgelere döndükleri ve orada yaşamlarını sürdürdükleri ortaya çıkmaktadır.

Geri Dönüş AkımlarıAlmanya’ya Türklerin çalışmak için gitmeleri, 30 Ekim 1961 yılında

gerçekleşen Ankara antlaşması çerçevesinde oluşmuştur. Gidenlerin ilk geri dönüşleri 66-67 yılları arasında Almanya’daki genel ekonomik krizle gerçekleşmiş. İkinci geri dönme olayları, 1973 petrol krizi ve 1974’de

oluşmuştur. 1973 sonrası Almanya Avrupa Ekonomik Topluluğu dışından işçi almamıştır. Daha sonra Almanya da her 7 yılda bir ekonomik kriz oluşmuş ve ilk olarak 1966-1967’de meydana gelen ve bir yıl süren krizi 72-73’te iki yıl süren bu kriz izlemiş ve 2000 yılında süresiz bir duruma gelmiş bulunmaktadır. Türklerin ilk ve büyük ölçüde geri dönüşleri 1981-83 krizinde ortaya çıkmıştır. 1981 de Almanya geri dönüşü teşvik kanunu başlığında 15.500 mark ödeyerek AB dışından gelenlerin geri dönüşünü özendirmişti. Bunun dışında, bu insanların emekli sandıklarına ödedikleri işçi paylarını da beklemeden almalarını sağlamıştır. Buna göre 200 bine yakın Türk 1981-83 yılları arasında Türkiye’ye geri dönmüştür.

1990’lardan itibaren Almanya’daki Türkler neo-nazilerin birçok fiziksel ve psikolojik saldırılarına maruz kalmışlardır. “Bu saldırılardan bazıları doğrudan doğruya şiddete dönüşmüş olaylardır. Bunlar 23 Kasım 1992’de iki dazlağın bir evi ateşe vererek bir Türk kadın ve 10 yaşındaki torununun ölümüne bir kaç kişinin de yaralanmasına sebep olduğu Mölln ve 29 Mayıs 1993’de yine bir kundaklama sonucu üçü çocuk beş kişinin hayatını kaybettiği Solingen katliamlarıdır.”14

1992-93 yıllarında Mölln ve Solingen olaylarında Türklerin yakılmasından sonra geri dönüşlerde bir artış olmamış, Türkler kalıcı olduklarını daha da fazla ispat etmişlerdir. Bunlara baktığımız zaman Türklerin geri dönüşlerinde 81-83 den sonra en büyük oranı 2006-2012 yılları arasında 256 bin kişinin özellikle gençlerin döndüğü geri dönüşler olmuştur.

Araştırmanın AşamalarıAraştırmanın hedefi İstanbul, İzmir ve Antalya gibi bölgelere geri dönen genç Türklerin geri dönüş nedenleri, Türkiye’den beklentileri, geleceğe yönelik yaklaşımları, Türk-Alman ilişkileri konusundaki düşünceleri ve iki ülkenin karşılaştırmasına yöneliktir. Araştırmada çeşitli şehirlerde üç farklı anket gerçekleştirilmiştir. Birinci anket Ocak-Şubat 2015 tarihlerinde toplamda 200 kişiye uygulanmıştır. İkinci anket Mart-Nisan 2015 tarihlerinde toplamda 750 kişiye uygulanmıştır. Üçüncü anket ise Haziran 2015 tarihlerinde toplamda 20 kişiye uygulanmıştır ki bu kişiler kendi

14

alanlarında uzman olan kişilerdir. Ayrıca, proje kapsamında 60 uzman görüşü alınmıştır.

8 aylık bir süre zarfından sonra Almanya’dan Türkiye’ye son 6 yılda dönmüş olan 206 bin kişiye yönelik bu araştırma yapılırken data bulmakta güçlük çekilmiştir; zira bu geri dönenlerin herhangi bir istatistiğinin olmaması ve adreslerinin bulunmasının güçlükleri nedeniyle Tavak vakfı Almanya ve Türkiye’de beraber çalıştığı kurumlar üzerinden bu adresleri ve telefon numaraları alma çabası içine girmiştir. Bu çalışma sistemi içerisinde Almanya’dan Türkiye’ye dönen üst düzey meslek gruplarının faaliyetleri özellikle İstanbul’da izlenmiş ve kendileriyle temasa geçilmiştir. Almanya’dan dönen Türk doktorlarının yaptığı ‘Stammtisch’ olarak nitelendirdiğimiz iki ay da bir toplantılardan geri dönenlerin buluştuğu toplantılara kadar bu konu dikkate alınmış, ayrıca İstanbul’un Anadolu yakasında ve Avrupa yakasında birçok ilçe belediyeleriyle temasa geçilerek buradaki yetkililer vasıtasıyla geri dönenler ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Dizi ve Sinema dünyasında yer alanları tespit etmek için bunların merkezi olarak görünen Cihangir’deki restoran ve kafeler taranmış bunlarla çalışan firmalar aranmış ve listeler çıkarılmıştır. Sporculara yönelik araştırma yapmak kolay olmuş zira sporcular basın yoluyla çok çabuk ortaya çıkmaktadır. Son zamanlarda Almanya’dan Türkiye’ye futbolcu gelişinde az da olsa bir azalma ortaya çıkmaktadır.

Araştırmaya Konu Bölge ve Şehirler:İstanbulGeri dönenlerin en fazla oldukları kent İstanbul’dur. İstanbul ve İzmit arasında Türkiye’daki sanayinin %55’i yer aldığından geri dönenler içerisinde en fazla rağbet gören bölgenin başında İstanbul’un gelemsi de olağandır. Tüm Türkiye’ye son 6 yılda geri dönenlere baktığımız zaman, yarıdan fazlasının İstanbul'a yerleştiğini veya yerleşmek için çaba gösterdiğini görüyoruz. Geri Dönenler içerisinde İstanbul’un oranı %56’dır. Bunları şu şekilde gruplandırmak mümkündür:

1. Serbest meslek sahipleri, doktor, avukat mühendis ve kendi başına burada iş kurabilenler kişiler,

2. Sanatçılar bunlar ressamdan heykel-traşa, dizi oyuncusundan sinema oyun oyuncusuna kadar televizyon ve sanat alanında kariyerlerini devam ettirenler,

1 İstanbul’da bulunan Alman şirketlerinde (Deichmann gibi) çalışanlar.

İzmirBaktığımız zaman, İzmir ile çok fazla dışarıdan göç alan bir bölge. İzmir demokratik yapısıyla, güzelliği nedeniyle geri dönmek isteyenlere bir cazibe merkezi oldu. İstanbul’u çok yoğun bulan gençler buraya döndü. Ayrıca, İzmir Bölgesinde Kuşadası ve diğer bölgelerde turizm sektöründe veya turizm sektörüne mal üreten firmalar kurdular ve çalıştılar. Ayrıca İzmir’deki 9 devlet ve vakıf üniversitesi geri dönenlerce pek tercih edilmemiştir. MuğlaMuğla Üniversitesinde öğretim görevlileri var geri dönenlerden. Bodrum ve Marmaris gibi bölgelerde turizm açısından çok yoğun talep aldı. Muğla sahip olduğu turizm imkanları, coğrafi konumu ve iklim koşulları nedeniyle geri dönenlerin rağbet gösterdiği şehirlerdendir. Muğla’da yer alan turizm tesisleri Antalya’daki büyük tesislerden farklı olarak küçük ve orta büyüklükteki girişimcilerin iş yapmasına olanak verir durumdadır. Bunlara ek olarak, Bodrum ve Marmaris gibi ilçeler de kendilerine has cazibeleri ile geri dönenleri çekmektedir.AdanaAdana’nın projeye konu olmasının en büyük nedeni, Adana’da büyük bir Alman yatırımı vardır: (1998’de kuruluşu gerçekleşen ve 2004’te resmi açılışı yapılan) İsken projesi. Bu proje, taş kömürüne dayalı Türkiye’deki ilk özel sektör Enerji Santralıdır. Ülkemizdeki en büyük doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından olan santralın toplam yatırım tutarı yaklaşık 1,5 milyar ABD dolarıdır. Adana’ya dönenlerin önemli bir kısmı orada çalışmaktadır. Adana’dan gelenler diğer bölgeler gibi başta İstanbul gibi büyükşehirlere değil kendi bölgelerine dönmeye karar vermişlerdir. Bursa

Bursa’ya, otomotiv sektöründe büyük ölçüde gelişmesi nedeniyle, araç üreten firmalarda çalışmak üzere dönen mühendis ve kalifiye işçiler olmuştur. Bursa’da bulunan büyük otomotiv fabrikaları ve otomotiv yan sanayi fabrikaları geri dönenler açısından bir çekim merkezi olmuştur.

İlginç bir taraf dönmeyenler açısında. İlk giden nesil özellikle Zonguldak’tan gitti, maden işçileri gitti. Çocukları bu bölgeye dönmeyi yediremediler bunun da nedeni Almanya’da bunların çoğu madenlerde çalıştılar ve artık yaşamlarının Türkiye’deki bölümünde maden görmek istemediler. Güneydoğu AnadoluSüryanilerde Türklerin aksi 1. ve 2. Nesil Türkiye’ye dönmüş, evler yapmış ve özellikle Midyat bölgesine yerleşmişlerdir. 3.ve 4. Nesil tamamıyla Türkiye’den kopmuş durumdadır ve çoğu Almanya’da vatandaşlık hakkına sahip oldukları için artık geri döneyi düşünmüyorlar. Diyarbakır başta olmak üzere Kürtlerde büyük oranda geri dönüş yok, geri dönen gençlerde politik amaçlı olarak dönüyorlar. İç Anadolu İç Anadolu’yu yurtdışı göç konusunda analiz ettiğimiz zaman, dış göçde İç Anadolu’dan birçok Türk’ün Almanya’ya gittiği ortaya çıkar. Özellikle Kayseri, Kırşehir gibi bölgelerde büyük ölçüde yurtdışına göç olmuştur fakat son yıllarda geri dönenlere baktığımız zaman özellikle genç neslin iç Anadolu’yu tercih etmediği ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar Kayseri ekonomik olarak çok gelişmiş olsa bile fazla rağbet görmemektedir. Yalnız Kayseri’deki bazı 5 yıldızlı otellerde genç Türklerin çalıştığı görülmektedir. Bu açıdan İç Anadolu, Almanya’ya göç yollayan fakat Almanya’da göç almayan bir bölge olarak ortaya çıkmaktadır. AntalyaAntalya ve Akdeniz bölgesi ilk başlarda yurtdışından çok geri döneni bölgeye çekmiştir ki bunun da en önemli nedeni Antalya bölgesine her yıl çok sayıda Alman turist gelmesidir. Şuanda Türkiye’ye gelen 5 milyon 100 bin Almanın 4 milyonu Antalya Bölgesine geliyor. Böyle yüksek sayıda Alman turist gelmesi nedeniyle Almancalarını kullanarak otellerde çalışma

imkanı aramak için gelen önemli sayıda gençlerimiz olmuştur; fakat otellerdeki çalışma şartlarını beğenmeyen Türkler kendilerini sadece rezervasyon ve servis görevi verildiğini dile getirerek ve haftada 6, hatta yaz ayalarında 7 gün çalışıldığı için bu iş yerlerini terk edip ya başka bölgelerde; İstanbul’da iş aramakta, ya da yavaş yavaş Almanya’ya dönmeyi planlamaktadırlar. Bunun dışında Antalya bölgesinde eskiden Almanya’da çok aktif olan GTI Turizm şirketinde çalışan birçok Almanyalı genç, bu şirketin iflas etmesi ve kapanmasından sonra tekrar Almanya’ya geri dönmek zorunda kalmıştır. Sun Express de iş bulanlar, hostes veya yer görevlisi çalışanlar işlerinden memnun olarak kalmakta fakat başka yerlerde aynı nitelikte iş bulamadıkları için geri dönüşlere hız vermektedirler. Antalya’da Akdeniz üniversitesi bünyesinde bu konuda bir tarama yapılmış aynı zamanda Antalya’da faaliyetlerini sürdüren ve Almanya kökenli Türk İşadamlarının yatırımları incelenmiştir. Turizm konusunda yatırım yapan bu insanların yanında çalışan Türkler tespit edilmiştir ve geri dönen Türklerin bu konudaki huzursuzlukları, kendilerine yansıtılmıştır. Mutsuzluğun bu bölgede önlenmesi için neler yapılabileceği Antalya Belediyesi’ne ve Antalya Valisine yansıtılmış bulunmaktadır.

Bu bölgeler dışında, Karadeniz Bölgesinden işçi olarak Almanya’ya gidenler olmasına rağmen geri dönenlerin sayısının diğer bölgelere göre oldukça az olduğu göze çarpmaktadır. Bu durumu, Karadeniz bölgesinde sanayi, turizm gibi sektörlerin gelişmemiş olmasına bağlamak mümkündür. Geri dönenler Projesi birçok aşamalı olarak gerçekleştirilmiş, ilk olarak İstanbul, Ankara, İzmir’de uzmanlar ile toplantı yapılmış görüşleri alınmıştır. Daha sonra hazırlanan ilk sorularla, 22 soruluk 200 kişiye yönelik bir geri dönüş araştırması saha çalışmasıyla gerçekleşmiştir. Daha sonra 8 sorunun değiştirildiği 750’lik bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Son olarak da 20 kişilik bir anket uygulaması yapılmıştır ve böylece geri dönme nedenleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Almanya’da çeşitli İslami ve Türk Sivil Toplum Kuruluşları faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunlar:

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği – DİTİB, Köln, İslam Türk Toplumu Milli Görüş Teşkilatı – İGMG, Kerpen, İslam Kültür Merkezleri – VKIZ, Köln; Avrupa Türk İslam Birliği – ATİB, Köln, Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu - DİDF, Köln, Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu, Frankfurt, Türkiye Kökenli Vatandaşlar Konseyi – RTS, Giessen, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu – AABF, Köln, Avrupa Türk Demokratlar Birliği – UETD, Köln, Türk-Alman Dostluk Derneği, Düsseldorf, Avrupa Türk İşadamları Birliği, Hannover Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği – MÜSİAD, Berlin, Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonları – HDF, Duisburg, Atatürkçü Düşünce Derneği, Köln Türkiyeli Göçmen Dernekleri Federasyonu – GDF, Düsseldorf,Bu kuruluşlar içerisinde 2015 yılı çerçevesinde en güçlü olarak ortaya çıkanlar İslam Türk Toplumu Milli Görüş Teşkilatı ve Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’dur.Bu kuruluşların geri dönenler konusunda herhangi bir çalışması olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bunlar dışında Berlin’de merkezi bulunan Türk Toplumunda ve Gießen’de merkezi bulunan Yurtdışı Türkler Konseyi’nin de herhangi bir girişim içine olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu iki örgütün bu konuyla ilgilenmesi daha fazla ağırlık vermesi konusunda kendileriyle temasa geçilmiştir. Ayrıca Almanya’da Alman Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve Çalışma Bakanlığı yetkilileriyle görüşülmüş aynı şekilde Kuzey Ren Westfalya Çalışma ve Uyum Bakanlığı yetkileriyle görüşülmüştür. Türkiye’ye dönen kişilerin Almanya için ciddi bir kayıp olduğunu Almanya’da ırkçılık, dışlama ve İslamofobi’nin gelişmesi halinde bu sayının artabileceği konusunda dikkatleri çekilmiştir.

ANKETLER VE DEĞERLENDİRMELER

Çalışma kapsamında 3 aşamalı olarak toplamda 970 kişiye anket uygulanmıştır. 22 sorudan

oluşan birinci anket Ocak-Şubat 2015 tarihlerinde toplamda 200 kişiye uygulanmıştır. Bu

ankete katılanlara ilişkin elde edilen yaşanılan şehir, lisan bilgisi, çalışılan sektör gibi detaylar

aşağıda belirtilmiştir.

Yapılan birinci anket, uzman toplantıları ve alan araştırması doğrultusunda 22 soruluk birinci

ankete 8 soru daha eklenerek toplamda 30 sorudan oluşan ikinci anket Mart-Nisan 2015

tarihlerinde toplamda 750 kişiye uygulanmıştır. İkinci ankete ilişkin detaylara da aşağıda yer

verilmiştir. Son olarak üçüncü anket, Haziran 2015 tarihlerinde yine 30 soruluk olarak

toplamda 20 kişiye uygulanmıştır ki bu kişiler kendi alanlarında uzman olan kişilerdir.

Sorular1-Almanya’da ne kadar bulundunuz ve Türkiye’ye döneli ne kadar zaman oldu?

2010 ve sonrası: 875 % 90,2

2010 öncesi: 95 % 9,8

2-Mesleki bir eğitim aldınız mı?

Hayır 315 % 32,5

Evet 655 % 67,5

3-Geri dönüşünüze aşağıdaki şıklardan etkisi olan var mı? Çok şıklı cevap mümkün.

Irkçılık 155 % 15,9

Türkiye’deki Ekonomik gelişme 417 %42,9

Vatan hasreti 522 %53,8

Ailevi 346 %35,6

Kriz - İşsizlik 283 % 29,2

Sağlık - Sosyal nedenler 92 % 9,4

Politik 132 % 13,6

Özel hayat 74 % 7,6

Diğer 143 % 14,7

4-Dönüş yaptıktan sonra nelerde zorlandınız? Çok şıklı cevap mümkün.

Türkiye’ye Uyum: 354 % 36,5

İşsizlik 143 % 14,7

Bürokrasi 420 % 43,3

İkamet sorunu 169 % 17,4

Çocukların

Eğitimi

251 % 25,9

Sosyal Hayat 244 % 25,1

Ekonomi 207 % 21,3

Diğer 181 % 18,6

5- Türkiye’de kalıcı mısınız? Dönme ihtimaliniz var mı?

Kalıcıyım 477 % 49,2

Kararsızım 136 % 14,1

Döneceğim 59 % 6

Şartlara

bağlı

289 % 29,8

Diğer 9 % 0,9

6- Ekonomik açıdan Türkiye'de mi yoksa Almanya'da mı daha rahat ve güvenli hissediyorsunuz?

Türkiye 288 % 29,7

Almanya 515 % 53,1

2 Tarafta güvenli 82 % 8,4

2 Tarafta yetersiz 72 % 7,5

Diğer 13 % 1,3

7- Sosyal açıdan Türkiye'de mi yoksa Almanya'da mı daha rahat ve güvenli hissediyorsunuz?

Türkiye 236 % 24,3

Almanya 534 % 55,1

2 Tarafta güvenli 119 % 12,3

2 Tarafta yetersiz 81 % 8,3

8-Türkiye’ye döndüğünüzde iş olarak ne yaptınız?

İşletme kurdum 205 % 21,1

Bir şirkette çalışıyorum 366 % 37,7

Emekli 69 % 7,1

Geçici serbest işler 170 % 17,6

Öğrenci 62 % 6,4

Diğer 98 % 10,1

9- Sosyal Güvenceniz var mı?

Almanya’da var 344 % 35,5

Türkiye’de var 248 % 25,5

2 Tarafta da var 262 % 27

2 Tarafta da yok 106 % 11

Diğer 10 % 1

10- Türkiye’de mutsuz olmanız haline Almanya’ya mı yoksa 3. bir ülkeye mi gitmek istersiniz? Evet ise, nereye?

Almanya’ya geri dönüş 413 % 42,6

Bilmiyorum 133 % 13,7

3.Ülke 201 % 20,7

Kesinlikle Türkiye 22

3

% 23

11-Türkiye'de döndüğünüzde uyum sorunu çektiniz mi?

İlk zamanlar 313 % 32,2

Hala çekiyorum 225 % 23,2

Hiç sorun çekmedim 253 % 26,1

Alışıyorum 179 % 18,5

12-Geri dönüşte Ailenizden Almanya’da kalan oldu mu?

Evet 731 % 75,3

Hayır 23

9

% 24,7

13-Bugün dönüş yapma kararınız hakkındaki düşünceniz?

İyi ki dönmüşüm 443 % 45,7

Daha alışma sürecindeyim 105 % 10,8

Mutlu değilim 141 % 14,5

Daha iyi olacak 259 % 26,7

Diğer 22 % 2,3

14- Türkiye’ye geri dönüşünüzde kimlerin desteği oldu? Çok seçenekli cevap mümkün.

Eş ve çocuklarım 234 % 24,1

Anne, babam, kardeşlerim 467 % 48,1

Arkadaşlar - iş çevrem 37

8

% 39

Diğer 29 % 3

15- Türkiye’ye dönüşün ‘Beklenti ve Hayalleri’ bugün ne durumda?

Çok olumlu 30

1

% 31

İyiye gidiyor 313 % 32,3

Çok uzağımda 280 % 28,9

Umut azalıyor 76 % 7,8

16- Türk Hükümeti, geri dönenlerle ilgili herhangi bir girişimde bulunuyor mu?

Evet 118 % 12,2

Hiç duymadım 36 % 37,8

7

Hayır 48

5

% 50

17- Size kamu hizmeti olarak bir bürokratik danışma hizmeti verildi mi?

Evet 58 % 6

Hayır 82

0

% 84,5

Hizmet alanı duydum 92 % 9,5

18-Almanya’daki çevrenizde Türkiye’ye dönüş yapmak isteyenlerin oranı nedir?

Oldukça

fazla

561 % 57,8

Çok az 234 % 24,1

Pek yok 95 % 9,8

Bilgim yok 80 % 8,3

19-Almanya’da Türklere karşı negatif ayrımcılık yapılıyor mu? Hiç bire bir tanık oldunuz mu?

Birkaç kez 42

5

% 43,8

Birçok kez 39

3

% 40,6

Tanık olmadım 96 % 9,9

Dikkat

etmedim

56 % 5,7

20-Sizce Almanya’da yabancı düşmanlığı ne kadar yaygın?

Çok fazla 496 % 51,1

Çok az 190 % 19,6

Yok 82 % 8,4

Bilmiyorum,

ilgilenmiyorum

202 % 20,9

21-Döndükten sonra Almanya Türkiye arasındaki hayat standardınızda neler değişti?

Daha iyi 400 % 41,2

Daha kötü 310 % 32

Fark etmedi 237 % 24,5

Diğer 23 % 2,3

22-Türkiye’de dışlanma olayı hissetiniz mi?

Evet 81 % 8,4

Hayır 807 % 83,2

Farkında değilim 82 % 8,4

770 kişiye uygulanan (İlk gruptaki 200 kişiye ugulanmayan sorular) 23-30 ve değerlendirmeleri:

23 - Kadın Hakları açısında Almanya ve Türkiye arasında bir kıyaslama yapmak gerekirse....

Almanya daha

iyi

472 % 61,3

Türkiye daha iyi 51 % 6,6

Fark yok 187 % 24,1

Bilmiyorum 60 % 8

24-Dönüş yaparken ev eşyası taşıma konusunda sıkıntı yaşadınız mı?

Evet 186 % 24,2

Hayır 584 % 75,8

25- Türkiye'de kamu sektöründe çalışmak ister misiniz?

İsterim 156 % 20,2

İstemem 564 % 73,3

Kararsızım 50 % 6,5

26-Türkiye'de kamu’da işe girme şartları hakkında bilginiz var mı?

Bilgim var 178 % 22

Bilgim yok 554 % 73

Danışmana ihtiyacım var 38 % 5

27-Türkiye'de kadına şiddetin nedenleri sizce nelerdir? Çok şıklı cevap mümkün.

Töre 210 % 28

Ataerkil yapı 164 % 22

Erkeklerin yetiştirilme tarzı 530 % 72,6

Eğitim 160 % 21,3

Dini inanç 84 % 11,3

Ekonomik sorunlar 190 % 25,3

Özgüven sorunu 154 % 20,6

Diğer 14 % 2

28-Türkiye'de çalışan hakları ile ilgili olarak çalışanların örgütlenme hakları ve yasalar sizce yeterli mi?

Yetersiz 30

2

% 39,2

Yeterli 40 % 5,2

Bilmiyorum 428 % 55,6

29- Mavi Kart hakkında düşünceleriniz

Çok olumlu 39

8

% 51,7

Olumlu ama yetersiz 21

0

% 27,3

Faydalı bulmuyorum 14 % 1,8

Bilgim yok 86 % 11,2

Bana faydası yok 62 % 8

30- Medya ve siyasetin Avrupa’da yabancı düşmanlığının artmasında etkili olduğunu düşünüyor musunuz? 

Evet var 449 % 58,3

Farkında değilim 171 % 22,2

Belirgin şekilde yok 11

4

% 14,8

Diğer 36 % 4,7

Ayrıca, 30 soruluk anket sorularına ek olarak alanında uzman kişilerden oluşan üçüncü gruptaki anket katılımcılarına aşağıdaki soru da sorulmuştur.

Siz hükümetten neler bekliyorsunuz?

Sağlık : %9

Eğitim : %29

Beklenti karşılandı : %33

Beklenti karşılanamadı : %29

Bu soruya ilişkin yanıtlara bakıldığında ise katılımcıların 3’te 1’i beklentilerinin karşılandığını belirtmesine rağmen yine aynı oranda kişi beklentinin karşılanmadığını belirtmektedir. Ayrıca en büyük beklenti eğitim alanında ortaya çıkmaktadır.

Geri Dönüşün AzalmasıÖzellikle 2006-2012 yılları arasında büyük boyutlara varan geri dönen sayısında 2012’in ortalarından itibaren belirli bir azalma ortaya çıkmaktadır. 2013 ve 2014 de bu azalma devam etmektedir. Bunun en büyük nedenlerinden biri, bazı geri dönenlerin burada başarı olamayıp geri dönmeleri ve Almanya’da Türkiye konusunda geri dönenleri cesaretlendirmeye çalışılmasıdır. Bu durum özellikle turizmin ağırlıkta olduğu Antalya Bölgesinde ortaya çıkmaktadır. Antalya’ya geri dönen ve bu bölgede çalışmak isteyen gençler, çalışma koşullarını özellikle otellerdeki çalışma olanaklarını beğenmeyerek geri dönmektedirler.

Sendikasız çalışma haftada 6gün gibi işlevlerin dışında günde 10 saatlik çalışma bu gençleri belirli şekilde huzursuz etmektedir. Bu gelişmeyi Bodrum ve Muğla’da da görmek mümkündür. İstanbul’da geri dönenlerde bir azalma olmamakta özellikle dizi ve film sektörünün Türkiye’de büyük aşama göstermesi Türkiye’ye gelen Almanya’daki Türk sanatçı sayısının yanında sanatçılığa Türkiye’de adım atmak isteyenlerin gelişleri büyük ölçüde artmaktadır.

2014 yılının yaz aylarından itibaren Almanya’dan Türkiye’ye geri dönüşlerde ciddi bir azalma var. Bunun en önemli nedenlerinden biri; geri dönme potansiyeli gösteren genç neslin büyük ölçüde geri dönmüş olması ve birbirlerini geri dönüşe teşvik etmesi. 2014 yılının ikinci yarısından itibaren konsolide sürecinin başlaması ile geri dönenler Türkiye’deki yaşamlarını yeniden gözden geçirmeye başladılar. Ege bölgesinde başta Muğla ili ve İzmir illeri öne çıkarılırsa geri dönenlerin özellikle turizm sektörüne geldikleri görülüyor. Turizm sektörü özellikle, Muğla, Marmaris, Bodrum çevresinde 6-7 ay arası ve kişilerin ancak bu zamanda çalışma olanakları bulması geri dönenlerin önüne bir zorluk olarak çıkmış bulunuyor. İş hayatına yeteri kadar Türkiye’de adapte olamayan kişiler özellikle Almanya da haftada 5 gün çalışırken, Ege Bölgesinde yaz aylarında 6 ve 7 gün çalışılmasını anlamakta güçlük çekmekteler. Almanya’daki sayıları 80 bine yaklaşan Türk gençlerin Türkiye’ye dönüp yatırım yapma istekleri büyük ölçüde başarısız olmuş bulunuyor. Bunlar Aydın Bölgesinde ve İzmir Bölgesinde tarım ve gıda maddelerine yönelik tedarikçi konumunun dışında büyük ölçüde yatırım yapma şansına sahip olamıyorlar. Gelelim öğrencilere, Türkiye’ye geri dönüşlerin en büyük nedenlerinden biride, Erasmus çerçevesinde Almanya’da okuyan Türk gençlerinin, Türkiye’ye gelip 6 ay kalma istemelerinden kaynaklanıyor. Bunun dışında Türkiye’ye gelip alışmak için staj yapan insanlarda geri dönüşlere hız veriyorlar. Öğrenciler öğrenim için buraya gelirken Ege Bölgesindeki üniversitelerde Almanya da eğitimini tamamlamış doktorasını yapmış birçok Türk genci batı Anadolu üniversitelerinde öğretim üyesi olarak

geliyorlar. Gençlerin durumlarına böyle bakarken, şimdide birazda yaşlılara göz atmakta yarar var.

Almanya’da sayıları 600 bine yaklaşan emeklinin büyük bir çoğunluğu yaşamlarının yarısını Türkiye’de yarısını Almanya’da geçiriyorlar. Niye yarısını Almanya’da yarısını Türkiye’de geçiriyorlar konumuna geldiğiniz zaman, yaz geldiğinde, Ege ve Akdeniz bölgelerine gelip tatillerini geçiren, akrabalarıyla kalan, yahut aldıkları evlerde yaşayan insanlar kış aylarında tekrar Almanya’ya dönüyorlar. Bu şekilde olmasının en büyük nedeni, sosyal sigortalar ve sağlık sigortaları Almanya’da kendilerine göre daha başarılı olması. Sağlık sektöründeki düzen her an istediği doktora gidebilecek olması insanların Almanya ile köprülerinin tamamen atmasını engelliyor.

Yaşlıların en önemli konumlarından biride Almanya’nın Türkiye’ye göre çok daha ucuz olmasından kaynaklanıyor. Anadolu’da bile yaşamın Almanya’daki kendi yaşadıkları bölgelerden daha pahalı olması, özellikle İstanbul, İzmir veya turizm bölgelerinde yaşam şartlarının parasal olarak ağır olması, insanları tam olarak geri dönmekten alıkoymuştur. Genel olarak Almanya’daki yaşlılarımız, Türkiye’ye kış ve bakım içinde gelmek istiyorlar. Bu konuda iki ülke arasında ciddi bir anlaşma olmaması bunların bu şekilde geri dönmelerini engelliyor.

Geri Dönüşün Güncel DurumuTürkiye’deki ekonomik durum, fiyatların artması ve Almanya’nın

Türkiye’ye göre daha ucuz olması gibi nedenlerden dolayı genel olarak baktığınız zaman Türkler arasında geri dönüşün azaldığı ortaya çıkmaktadır. 2006-2012 yılları arasında çok büyük boyutlara gelen geri dönme oranı 2015’in başlarında büyük ölçüde azalmıştır. Bu azalışın en büyük nedeni; Alman ekonomisinde hafif bir canlanma olması ve PEGİDA olayının bitmesine bağlanırken diğer bir gelişme de Türkiye’de ekonominin az büyümesi, enflasyonun artması ve Türkiye’ye dönen Türklerin, gayrimenkul ve kiradan tutun tüm harcamaların yüksek olmasından şikâyet etmesinden kaynaklanmaktadır. Yapılan görüşmelerde Almanya’daki Türk örgütlerinin yöneticileri, kendi mensuplarının bu pahalanmadan büyük ölçüde etkilendiklerini onun için Almanya’da az

parayla daha rahat geçinildiğini söylemesine bağlamaktadır. Bunun yanında da Almanya’da özellikle, uzun sürfe işsiz kalan ve sosyal yardım alan akademisyenlere ödenen paranın 800 Euro’ya yaklaşması, Türkiye’de iş bulma olanağına rağmen bazı akademisyenlerin Almanya’da kalmayı tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Yaz aylarına yönelik, Haziran ayından itibaren Türkiye’ye 1,8 milyon Almanyalı Türkün tatilini geçirmek için geleceğinden hareket edilmektedir. TAVAK vakfının bundan önce yaptığı araştırmalarda Türkiye’ye gelen Almanyalı ve Avrupalı Türklerin, ekonomik harcamaları ortaya çıkarılmış ve bunların büyük boyutlara geldiği görülmüştür. Bu gelişlerde, Türkiye’de perspektif gören Almanyalı Türkler dönüşlerini geciktirmekte veya Türkiye’de bir şans denemek istemektedirler. Bunun için 2015’in ilk yarısındaki bu azalmanın, yaz aylarından itibaren tekrar normal bir düzeye çıkması beklenmektedir. Bazı Türkler, Türkiye’deki politik gelişmelerden de etkilenmekte, İŞİD olayına ve güneydoğu Anadolu’daki çatışmaları da bir korku unsuru olarak görmekte bu açıdan Türkiye’ye geri dönmede karasız kalmaktadırlar. Buna karşılık Almanya’ya başta İspanya ve Yunanistan olmak üzere Avrupa Birliğinin serbest dolaşım hakkından yaralanıp gelen genç İspanyol ve Yunanlılar, Türklere yönelik gelişmeleri negatif etkilemektedirler. Bugün için güney Almanya’da 250 bin üzerinde İspanyol genç çalışmakla birlikte, Yunanlıların sayısında da büyük bir artış gözlenmektedir.

GERİ DÖNENLERİN DÖNÜŞ NEDENLERİ Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızın %44'ünün fakirlik sınırı altında yaşaması ve %30'unun ise işsiz olması, bu kitlenin Türkiye'ye geri dönüşünü olanaksız hale getiriyor. Türkiye'de iş yaşamına girmesi güç olan bu kitle Almanya'da kalırken, özellikle genç kadınlarımız yaşamlarını ve geleceklerini Türkiye'de hazırlamak için ülkelerine dönüyorlar. Aynı gelişmeyi yüksek oranda olmasa bile Türk genç erkeklerinde de görmemiz mümkün. Önümüzde ki yıllarda Türkiye'ye geri dönenlerin oranı da artacaktır. Avrupa Birliği ülkeleri kaliteli Türk nüfusunu yavaş yavaş kaybetmeye başlıyor. Bu yalnız kendi ülkesinin vatandaşları arasında olmuyor, aynı zamanda göçmenlerde de bu geri dönüşü görüyoruz.

Türkiye'nin geleceğe yönelik planlamasında, sermayesi ve bilgisi ile geri dönen insanlara yönelik yeni olanakların hazırlanması gerekiyor. Devlet Planlama Teşkilatı ve Yurtdışı Türklerinden Sorumu Devlet Bakanlığı bu konuyu ele almalıdır. Önümüzdeki yıllarda bu sayıda artış olursa gelen çocukların okul sorunlarında, çocuk yuvasına veya kurdukları işte başarılı olmalarına kadar her konuda ciddi bir bilgi birikimine ihtiyaç vardır. Artık Türk insanı için en başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri taşı toprağı altın konumundan çoktan çıkmış durumunda. Şu anda Almanya'nın Ruhr Havzası'nda, Berlin'in belirli bölgelerinde yaşayan insanlarımızın refah düzeyinin, Türkiye'nin İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayanlarınkinden daha düşük olduğunu görüyoruz. Ancak, Almanya'da yaygın bir istenmezlik psikolojisi egemen ve bu olumsuz gelişme, vatandaşlarımızın geri dönüş hazırlıklarını hızlandırmaktadır. “Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti’ye yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı tarafından yapılan ‘Merkez’in Dönüşümü’ başlıklı araştırmaya göre, aşırı sağcı görüşleri savunan Almanların oranı 2012 yılı sonunda iki sene öncesine göre %8,2’den %9’a yükselmiştir. Yabancı ve göçmen karşıtlığı, işsizliğin yüksek olduğu Almanya’nın doğu eyaletlerinde daha yaygın olarak görülmektedir. 2010’da aşırı sağcı görüşleri savunanların oranı %10,5 iken 2012 yılında bu oran %16’ya yükselmiştir. Alman kamuoyunun %36’sı, ‘Yabancılar, yalnızca sosyal devlet sistemimizi istismar etmek için buraya geliyorlar’ düşüncesini onaylamaktadır. Bu görüşte olanların oranı doğu eyaletlerinde %53,9’u bulurken, Batı eyaletlerinde bu oran %31,4’tür.”15

Özellikle 20-35 yaşları arasındaki genç grubun Türkiye'de birçok alanda anahtar noktaya geldiğini görüyoruz. Bu geri dönüşlerin bir sürü nedenleri var. Avrupa'da artan ırkçılık ve İslamofobinin yanı sıra ekonominin de tamamıyla durgunluk içine girmesi bu konuda önemli faktör oluşturuyor. Burada şu soru akla gelebilir: ‘Türkiye'nin ekonomisi daha mı iyi?’ 2008 yılının ikinci yarısından bugüne kadar Türk ekonomisinde ciddi bir gerileme mevcut. İhracat daralırken, imalat sektöründe üretimde büyük bir düşüş 15

var ve işsizlik açısından Türkiye dünyanın 5. ülkesi konumuna gelmiş bulunuyor. Bütün bunlara rağmen 2002-2007 yılları arasında toplam %42'lik bir büyüme hızını yakalayan Türkiye, bugün birçok Avrupa ülkesinden daha dinamik bir yaşam sürdürüyor. Her ne kadar bu yıl Türkiye için bir küçülme beklense de genç nüfus ciddi bir dinamizm gerçekleştiriyor. Türkiye'de genç insanların yarattığı dinamizm artık ülkeye başka yabancıları da çekmeye başladı. Almanya'dan gelip, Türkiye'de yaşamlarını sürdüren Alman sayısı 50 bini geçerken, gayri resmi sayılara göre 1 milyon 800 bine yakın yabancının Türkiye'de resmi veya gayri resmi bir şekilde yaşadığı ortaya çıkmış bulunuyor.

Yapılan anket sorularından, anketlerden ortaya çıkarılan ve genel olarak tanımlanan noktalar çerçevesinde geri dönüş nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

1. Alman ekonomisi ; Almanya’daki son ekonomik kriz 2000 yılında başlamış, takriben 5 yıl sürmesi beklenen bu kriz uzun bir süreye yayılmıştır. Özellikle 2004-2011 yılları arasında toplam ancak % 9’luk bir büyüme hızı Almanya’da ekonominin gerilemesini beraberinde getirmiştir. Bunun dışında Almanya, dış pazarlarda kayba uğramıştır; bu da Alman ekonomisinin en önemli unsurları olan otomobil ve enerji sektörlerine darbe vurmuştur. Kültür ekonomisi konusunda Almanya’daki gelişmeler her ne kadar istihdamı arttırmada yararlı olsa bile bu çok büyük boyutlara erişememiştir. Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) tarafından 2013 yılında yapılan Kültür (Kreatif) Sektör Araştırması Almanya’daki Kültür (Kreatif) sektörünü şu şekilde ele almıştır: “Almanya’da da kültür ve yaratıcılık sektörü son dönemlerde kazandığı ekonomik büyüme ve istihdam potansiyeliyle geleceğin sektörlerinden biri haline gelmiştir. 2005 yılında  "Almanya'da Kültür" konulu Enquête Komisyonu federal düzeyde ilk defa konuyu ele almıştır. Komisyonun araştırmasına göre kültür ve yaratıcı endüstriler  2006 yılında brüt değeri  58  milyar € ile otomotiv sektörünün brüt 64 milyar €

büyüklüğüne yaklaşmıştır. 2009 yılında ise kültür (kreatif) sektörünün otomotiv ve enerji sektörlerinden daha yüksek bir brüt katma değere ulaştığı görülür:16 Alman ekonomisi Türklerin geri dönüşünün ağır bastığı 2006-2012 yılları arasında özellikle 2004-2011 yılları arasında toplam %9 büyüyebildi. Almanya, AB ile birlikte yavaşlayan bir büyüme sürecinin içine girdi bu nedenle Almanya’da iş yeri sayısı fazla artmadı, genç neslin gerek alman gerek Türklerin iş bulmaları güçleşti.

2. Türkiye’deki ekonomik yükseliş ; Türkiye’de 2004-2011 yılları arasında toplam büyüme %53 oranında arttı; bu Çin ve Hindistan’dan sonra en büyük büyümeyi gerçekleştirdi. Bu süreç zarfında başta Almanya olmak üzere Yunanistan’dan ve başka ülkelerden de Türkiye’ye çalışma izniyle çalışan yabancılar çalışmak için geldiler ve ayrıca bu süreç zarfında Türkiye-Akdeniz bir göç ülkesi durumuna geldi. Balkanlar başta olmak üzere Gürcistan, Moldova, Orta Asya’dan da çok akım olmuştur. Türkler de bundan etkilenerek buraya geldiler.

3. Almanya’da Türk akademisyenlerine karşı önyargılı bir politika izlendi ve bunların iş yeri bulmaları güçleşti. Bu konuda İLO’nun uluslararası çalışma örgütünün yaptığı araştırmaya göre kaliteli branşta, aynı nitelikte bir Alman ve Türk sadece isim değişikliğine müracaat ettiği zaman iş yerinde Almanlara öncelik verildi, %19 arasında Türklere yönelik bir dışlanma yapıldı, bu orta branşlarda da oldu yani meslek eğitimi yapanlarda daha azdı yani kaliteli Türk’ü daha fazla dışladılar.Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bir metodoloji çerçevesinde Avrupa birliği ülkeleri fakat başka göç alan ülkelerde de bir metodoloji geliştirmiş ve bu konuda birçok kuruluşa araştırma yapmasında özendirilmiştir. Almanya’da uluslararası çalışma örgütünün metodolojisine göre 1995 yılında Prof. Dr. Faruk Şen

16

yönetimimdeki yapılmış olan çalışmaya göre aynı nitelikte akademisyenler veya aynı nitelikte meslek eğitimi görmüş kişiler Türk ve Almanlar aynı nitelikte özgeçmiş yollamalarına rağmen ve yalnız isimleri değişik olmaları şartıyla müracaat etmişler. Hedef önyargıların isme yönelik ne kadar yoğun olduğunu tespit etmektir buna göre nitelikli elemanlarda, akademisyenlerde dışlama oranı Türklerde %18 olmuş az nitelikli işlerde %12’ye kadar düşmüştür. Bu metodolojiye göre Fransa, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerde ve o ülkenin vatandaşıyla en büyük göçmen gurubunu oluşturanlara yönelik bu araştırma gerçekleştirilmiştir.17

Aynı ILO araştırmasında, Alman ve Alman olmayan mavi yakalı çalışanlar arasındaki ücret farklılıkları da ortaya konulmuştur. Aşağıda da yer verilen tabloda görüleceği üzere Türk mavi yakalı çalışanlar Almanların kazancının ancak %73’ünü kazanabilmekte; buna karşılık Türklerin dahil edilmediği diğer yabancı çalışanlar için bu oran %76 dır.18

Geri dönüş nedeni olarak ayrımcılığı Alkan şu şekilde ifade etmiştir: “Türkler görmüş oldukları ayrımcılıklardan dolayı geri dönmeyi düşünmektedir. Bu duruma iki örnek gösterilebilir. Birincisi, diğer Avrupa ülkeleri ile yapılan uluslararası kıyaslamada Almanya’nın iyi eğitim almış göçmenleri niteliklerinin altında işlerde çalıştırmasıdır.18 Bu nedenden dolayı geri dönmek isteyen göçmenler ya başka bir Avrupa ülkesine ya da Türkiye’ye gitmek istemektedirler.”19

4. Türkler arasındaki işsizlik devamlı olarak arttı, Almanya’da %44’lük bir gurup fakirlik sınırının altında yaşarken %30’umuzda işsizdi ve bu işsizlikte gençleri korkuttu,

5. “Yabancılara karşı beslenen kin ve nefret sebebiyle Avrupa’da her yıl yüzlerce şiddet olayı gerçekleşmekte, bu olaylar can ve mal kaybına sebebiyet vermektedir. Hemen her gün yabancılara ait bir ev, işyeri ya da araç kundaklanmakta, ibadethanelere çeşitli saldırılar düzenlenmekte, insanlar dış görünüşü sebebiyle sözlü/fiziksel saldırı

17

18

19

ve tacize maruz kalmaktadır. Medya organları ve siyasilerin 11 Eylül ve IŞİD üzerinden oluşturduğu algı, Müslümanlara karşı gerçekleştirilen nefret suçlarında çok ciddi artışa sebebiyet vermiştir. Sadece Almanya’da 2014’te 10 binin üzerine ırkçı ve İslam karşıtı saldırı gerçekleşmiş olması oldukça ürkütücüdür.”20

Almanya’da her geçen gün artan İslamofobi 1990’da Sovyetler birliğinin Gorbaçov tarafından dağılması ayrıca Varşova Park ülkelerinin aniden resmi dost haline gelmesi Avrupa’da yeni bir düşman resmini beraberinde getirdi. Almanya başta olmak üzere bu ülkeler İslamofobi, İslam dışı karşıtlığı ayırdı, bu Cezayir’de o zaman FİS hareketi, Müslüman kardeşler Mısır’da, El-Kaide Afganistan, Komala İran hareketi ve Erbakan hareketi, yeni bir İslamofobi resmi geliştirdi. 2001’de şebeke olaylardan sonra Amerika’daki olaylardan sonra arttı. Londra ve Madrid’deki İslami saldırılar korkunç bir boyuta getirdi onun için İslam’a karşı bir önyargı oldu buda benim genç neslimi özellikle kaliteli insanları etkiledi. Yakın dönemde ise İslamafobi konusunu PEGİDA bağlamında ele almakta yarar vardır. İlk olarak Almanya’da ortaya çıkan ve daha sonra bazı Avrupa Birliği ülkelerinde de kendini gösteren Pegida (Patriotische Europäer gegen die Islamisierung des Abendlandes / Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar) hareketi 20 Ekim 2014 tarihinden itibaren bir yeni fenomen olarak dünya gündemine oturmuştur. Alkan Pegida’nın durumunu şu şekilde ele almaktadır: “İsminden de anlaşılacağı üzere İslamofobi’yi yani İslam karşıtlığını kendisine konu edinmiş olan bu hareket Avrupa’da zaten yaygın olan İslamofobi’yi daha da körüklemiştir. Pegida hareketinin sözcüleri her ne kadar İslam’a karşı olmadıklarını söyleseler de hareketin söylemlerinde İslam ve Müslümanlara karşı nefret dolu ifadeler göze çarpmaktadır. Esasen hareket Batı’nın İslamlaşması korkusuyla ve endişesiyle insanları etrafında toplamayı başarmış durumdadır. Bu bağlamda Alman topraklarında bir inanç savaşının yürütülmesine karşı olduklarını

20

anlatan Pegida yöneticileri Alman kültürünün korunması gerektiğini vurgulamaktadır.”21

1961-66 yılları arasında Almanya kabul ettiği işçilerin sağlıklı olmasının yanında bir mesleği öğrenen insanlar olması şartını da öne sürmüştür. Bu açıdan Zonguldak ve çevresinden maden işçileri götürülmüştür. Büyük şehirlerde meslek liselerini bitirmiş, Münih ve Köln’de otomotiv sektöründe çalışacak insanlar götürmüştür. Yani Türkiye’ye büyük değerlerle yetiştirdiği insanları hiç altyapısına para alamadan Almanya’ya yollamıştır. Şimdi ki geri dönüşlere baktığımız zaman bunun bir intikamı görülmektedir. Şimdi Almanya’da yüksek derecede eğitim almış, Almanya’da yararlı olacak insanlar, altyapısı Almanya tarafından ödenerek Türkiye’ye gelmektedir. Böylece tarih kendi içinde dengeyi sağlamaktadır.

GERİ DÖNENLERİN SORUNLARI 1. Geri dönenlerin %55’i Alman vatandaşı olarak dönüyorlar; en büyük

şikayetleri Türk vatandaşlıkları olmadıkları için Mavi Kartı almaları ve bu Mavi Kartın hiçbir sorunu çözmemesi. Esasında Mavi Kart verilirken hedef bu kişilerin, seçme seçilme hakkı haricinde her türlü hakka sahip olmalarıydı. Sonra, bankalarda mevduat hesabı açamak ve banka kartı almak, ATM kartı almak basit işlemler bile soruna dönüşmüştür. Ayrıca, öldükleri zaman özel izinle gömüldüler yani yabancı gibi gömüldüler, illiyetli tapu alamadılar. Mavi kart konusu aşağıda detaylı olarak irdelenmiştir.

2. Türkiye’deki şehirlerde karşılaştıkları farklı şehir tarzı ve yaşantısı (şehirlerdeki ve trafik deki düzensizlik, yaya yollarının çok kötü olması ve ya olmaması, çocuk arabaları için yol olmaması)

3. Gündelik yaşantıya ilişkin farklılıklar.4. Türklerin, Türkiye Türklerini çok menfaatçi bulmaları.

21

5. Dostluk ilişkilerinin olmaması. 6. Geri döndüklerinde burada da Almanya’da olduğu gibi yabancı

kalmaları.

Bunun dışında geri dönenler bankacılık işlerinin uzun sürmesi, devlet dairelerinde düzenli çalışılmaması nedeni ile zaman kaybı olması, geri dönen Türklerin en çok şikayet ettikleri konular arasında yer almaktadır. Özellikle, bankacılık hizmetlerinde ücretlerin çok yüksek olması, her işlemden ücret alınması, Avrupalı özellikle Almanyalı Türklerin alışmadığı bir yöndür. Evlere veya cep telefonuna yapılan aramaların faturasının bile müşteriye çıkarılmasını anlamakta güçlük çekmektedirler. Ayrıca büyükşehirlerin trafik keşmekeşi, çok kısa mesafeleri çok uzun zamanlarda gidilmesi. Polislerin trafik sıkıştığında tedbir almaması, geri dönenlerin yadırgadığı konuların başında gelmektedir. Özellikle elektriklerde, geri dönenler belirli bir kısmın kaçak elektrik kullanarak hiç para ödememesi ve bu ödenmeyen paraların diğer ödeyen müşterilerden almasını anlamakta güçlük çekmektedir. Geri dönenlerin bir diğer şikayetleri ise, Türkiye’de trafik polisinden tapu müdürlüklerine kadar rüşvetin büyük boyutlara gelmiş olması.

ALMANYA İÇİN TAVSİYELER1. Almanya’da son zamanlarda daha da bozulan göçmen politikasına

yeni bir düzden verip, göçmenlerin yaşadıklar ülke ile özleşmesini sağlamak lazımdır.

2. Şuanda Almanya’da 14 bin kadar Türk akademisyeni üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamayıp, sosyal yardım ile yaşamlarını sürdürmektedirler. Bu sosyal yardımdan faydalanan insanlar, iş piyasasından uzaklaştıkları için iş bulmaları güçleşmektedir. Bu nedenle, bu gençlere sosyal yardım süreci zarfında 18 ay için

Türkiye’ye gelip, Türkiye de bir iş yerinde çalışmaları, bilgi ve görgülerini arttırdıktan sonra özgüvenleri gelmiş bir şekilde Almanya’ya geri dönüşleri sağlanabilir.

3. Almanya’da Türkler arasında %30’larda dolaşan işsizlik, gençler arasında daha fazladır bunun için yeni bazı projeler üretilerek bunların iş yaşamına girmeleri sağlanabilir.

4. Almanya’da her geçen gün artan İslamofobi veya onun bir ürünü olarak çıkan PEGİDA gibi hareketlerin üstüne gidilmeli ve Almanya çok kültürlü bir ulus olarak göçmen gençlerin kendilerine yeni fırsatlar bulmaları sağlanabilir.

5. Almanya’da kariyer yapan genç Türkler özellikle spor, sanat veya kendi başına iş kurarak yapmaktadır. Bunların sayılarının artırılması için, bu konulara teşvikler verilmesinde yarar vardır.

TÜRKİYE İÇİN TAVSİYELERTAVAK olarak çalışma süresince İstanbul İzmir valiliği başta olmak üzere dönenlerin yoğun olduğu kentlerde valilik ve vali yardımcılıkları nezdinde dönenlere yönelik bir koordinasyon kurulması önermektedir. Bunu dışında İstanbul da belirli ilçelerde geri dönenlerin fazla olduğu, başta Maltepe, Esenyurt, Beylikdüzü, Beyoğlu ve Beykoz olmak üzere bunun dışında İzmir’in belirli ilçeleriyle Bodrum, Muğla, Antalya ve Antalya’nın ilçelerinde geri dönenlere yönelik resmi kurumlarca bir koordinasyon oluşturup, bu kişilerin sorunlarını çözmek için yapılacak aktivitelerin tespit edilmesi lazım. 1. Geri dönenler, özellikle İstanbul, Ankara, Muğla Bölgesi ve Antalya Bölgelerine yönelmektedirler. Diyarbakır ve Mardin de özellikle Süryanilere yönelik araştırmalar tamamlanmadığı için bu bölge için bir şey demek zordur. Fakat özellikle İstanbul ve Ankara’da Çalışma Bakanlığının yeni bir bölüme ‘Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’ ile koordinatlı geri dönenlere yönelik danışma merkezi kurması şarttır. Geri dönenler karşılaştıkları sorunlar karşısında çok çaresiz kalmaktadırlar. Ancak kendi ‘network’leri varsa bunların üstesinden kolaylıkla gelebilmektedir. Geri dönenler için Cihangir’deki belirli sanatçı kahveleri özellikle dizi artistleri ve

sanatçılara yönelik danışmanlık yaparken, heykel tıraş ve ressamlar geri döndükleri zaman Almanya’da tanıdıklarından bilgi ve deneyimleri almaktadırlar. Özellikle doktorlar döndükten sonra, daha evvel Almanya’da tanıdıkları doktorlardan fikir alıp nasıl dayanışma yapabilecekleri hakkında görüşmektedirler. Aynısı hukukçu ve mühendisler içinde söylemek mümkündür. Fakat bunun dışında başka meslek gruplarının veya başka beceriye sahip kişilerin döndükten sonra danışabilecekleri ve sorunlarını anlatabilecekleri kurumlar bulunmamaktadır. 2. Geri Dönen Türklerin yarısı Alman vatandaşlığına geçmiş bulunmaktadır. Alman vatandaşlığına özellikle 2000 den sonra geçenlerin mavi kart sorunları gün geçtikçe büyümektedir. Mavi Kart konusunda gene bir Proje Danışma Merkezinin Mavi Kartların sorunları ile ilgilenmesi ve bunlara çözüm üretmesi şarttır. Kendilerini Mavi Kart ile Türkiye’de ikinci vatandaş olarak kabul eden bu insanlar Almanya’da ki ikinci vatandaşlık yaklaşımından sonra Türkiye’de de bununla karşı karşıya kalmaktan büyük ölçüde etkilenmektedirler.3. Bir başka gelişme bilim dalında gerçekleşmektedir. Türkiye’deki birçok üniversite Almanya’da eğitimini bitirmiş asistan ve doçent olarak dönen insanlarımızın belirli bir network’ten yararlanmalarında fayda vardır. 4. Özellikle Alevi örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye dönen insanların Almanya’da Alevi olarak daha fazla haklara sahip olduklarını ve Türkiye’de bu konuda belirli ilerleme olmadığından hareket etmektedirler. Bu sorunun, özellikle Almanya’dan geri dönenler için Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ele alınması yararlı olacaktır.5. Bugüne kadar Yurt Dışı Türkler Ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda geri dönenler ile ilgili girişimde bulunan birim yoktur. Bu açıdan İç İşleri Bakanlığı’nın geri dönenlerin fazla oldukları 7 bölgede, geri dönenlere yönelik danışma kuruluşları oluşturulmalı ve Vali’nin izninde gerekli genel müdürlerle toplanıp bu konuda çözüm önermek gereklidir. 6. Belediyeler açısından bu konuda duyarlılığın arttırılması, sempozyumlar yapılması ve Belediye Başkanlığı veya yardımcılarından bir tanesinin bu konuda uzmanlaşmasında yarar vardır.

7. Türkiye’ye geri dönenlere karşı hala ‘Almancı’ muamelesi yapılmaktadır. Bu Almancı meselesi insanlarımızı büyük ölçüde rahatsız etmektedir. Bu konuda duyarlılığın arttırılması konusunda hükümetin atılımlarda bulunmasında yarar var. 8. Geri dönenlerin il ve ilçe düzeyinde örgütlenmesi konusunda teşvik edici girişimlerde bulunmak çok yararlı olacaktır.

SONUÇGöç politikası, 1960'lı yıllardan itibaren gerçekleşen dışa göç

durumuyla birçok araştırmalara konu olmuştur. İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerinden ülke adına hızlıca toparlanabilmek için özellikle Almanya, Türkiye Cumhuriyeti'nden kabul ettiği vatandaşlara iş imkanı sağlamıştır. Günümüzde yeterince araştırılmamış konulardan biri ise, sayısı yükselen ve Almanya'dan geri dönüş yapan Türk göçmenler konusudur. TAVAK'ın başlattığı proje için yapılan araştırmada, 1961'den 2015'e kadar yaklaşık 3,2 milyon kişinin Türkiye'ye geri döndüğü kaydedilmiştir. TAVAK'ın başlattığı böyle bir projenin sosyolojik araştırmalar adına faydalı olacağı kanısındayım. 2000'li yılların sonuna doğru Almanya gerçeği yeni fark etti, ' Evet biz bir göç ülkesiyiz. ' Fakat bu gerçeği itiraf ederken bir başka realiteyle karşı karşıya olduğunu henüz fark edememişti. Almanya’dan temelli çıkan insanların sayısı da artmaya başlıyordu. Bu geri dönüş yapanların çoğu, eğitimli ve meslek sahibi kişilerdi. Almanya son yıllarda göç ülkesi sıfatını tam olarak kazanamadan kaybetmeye başladı. Almanya'da artık göç yolu ile gelenlerin sayıları her geçen gün azalırken, başta Alman'lar olmak üzere Almanya'yı terk edip başka ülkelere giden göçmenlerin sayısında da büyük artış söz konusu. İsviçre'de en büyük yabancı grubunu Alman'lar oluşturmakta. Son bir yılda 162 bin Alman vatandaşın ülkesini terk ederek İsviçre, Avusturya, Kanada, ABD gibi ülkelere gittiğini tespit ediyoruz. Aynı gelişmeyi ülkeye göçmen olarak gelen yabancılarda da görmemiz mümkün. AB'ye tam üye olduktan

sonra İtalyan'lar ve ardından Yunan'lar, İspanyol'lar ve Portekiz'ler kendi ülkelerine geri dönmüşlerdir. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde, Almanya'dan geri dönenlerin sayısı artıyor. Türkiye'ye geri dönen insanlarımız belirli bir başarıyı yakalamış, belli bir sermayeyi biriktirmiş ve Türkiye'de yeni denizlere yelken açmak isteyen insanlardan oluşuyor. Eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile yapılan görüşmede kendileri: “Bu dönüşler Türkiye'nin lehinedir” demiştir. Kaliteli eğitim görmüş Avrupa kültürünü benimsemiş ve farklı vizyonlarla Türkiye'ye dönenlerin, ülkeye katkıda bulunacakları şüphesiz. Geri dönenler araştırmasında özellikle Nordrhein-Westfalen eyaleti ele alınmıştır. 'Ruhrgebiet' diye tabir edilen ve sanayi sektöründe birçok Türk göçmenin yerleştiği bölgede, ırkçılığın ve ayrımcılığın artması, iş olanaklarının azalması ve ekonomik güvencenin olmaması sebepleriyle Türkiye'ye kesin dönüşler yapılmıştır. Halbuki, Bavyera ve Baden-Württemberg eyaletlerinde geri dönüşlerin sayısı yüksek değildir. Almanya'nın bu iki bölgesinde de ciddi araştırmalar yapılmalı. Şuan fabrikaların otomasyon sistemiyle işletmelerine fayda sağlayabilmek için, uzun yıllar çalışmış olsa bile özellikle göçmen ve mesleği olmayan kişileri işten çıkarıldığı da gerçektir. Durum böyle olunca insan kendine şu soruyu sormadan edemiyor: ‘Vatanı terk edip misafir işçi olarak gidilen Almanya'da işten çıkartılıyorsak, bu çekilen memleket özlemi revamıdır? Erken emekliliğin söz konusu olmayan ve yaşam standardı yüksek olan Almanya'da geçimini sağlayamadıktan sonra, acaba hala kalmak mantıklımıdır?’ Gelecek kaygısı ve maceraperestliğin ittifakıyla beraber birçok gencin Türkiye'ye dönüş yaptığı ve Almanya'nın ekonomik, sosyal sorunları devam ettiği taktirde, kesin dönüşlerin de devam edeceği gerçeğiyle karşılaşmaktayız. Türkiye'nin lehine olan kesin dönüşler, Almanya perspektifinden bakıldığında ülkenin aleyhine işleyeceği açıktır. Avrupa Birliği'nin refah düzeyi oldukça yüksek ve kuruluşundan bu yana devletlerarası sosyo-ekonomik ilişkilerini gayet iyi okumuş bir topluluktur. Bu topluluğun 21. yüzyıl hastalığı ise nüfus azalmasıdır. Araştırmalara göre 80 milyonluk Almanya 50 yıl sonra doğum oranında artış göstermez ise, nüfus 25

milyona düşecektir. Bu düşüş, Avrupa'nın lokomotifi haline gelen öncü ülkesi Almanya için vahim bir sonuç olabilir. Aynı zamanda ölüm oranlarında da azalma görülmektedir. Bu demek oluyor ki, genç nesil azalırken yaşlıların sayısı daha da artacaktır ki bu durum sosyal güvenlik sigortaları için de bir uyarı sinyalidir. Sigortaları karşılayacak kişi olmadığından, bütçe yetmezliği başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerine ciddi problem yaratacaktır. Bunun farkında olan siyasiler, nüfus politikası adına uygulamalara başlamıştır.

Valilik ve Kaymakamlıklar Nezdinde GirişimTAVAK, geri dönen Türklerin sorunlarının, Türk bürokrasisi tarafından yeteri kadar tanınmadığı ve bu gurubun ihmal edildiğini tespit etti. Bu açıdan İstanbul valiliğine, İzmir valiliğine, Diyarbakır valiliğine önerilerini sundu. Özellikle Türklerin geri döndüğü bölgelerde bir koordinasyon gurubunun kurulması ve ilgili kamu kurumlarının birçok yetkilisin ayda bir, bir araya gelerek bu sorunları tartışması, neler yapılabileceğini ele alınmasını önerdi ve bunun ilçe düzeyinde de yapılması önerilerilmiştir. İstanbul’da 39 ilçenin birçoğunda geri dönenler oldu, İzmir’de de tespit edildi. Bu konuda ilçe nezdinde de koordinasyon yapılması öngörüldü. Bugüne kadar bu konuda tek duyarlı belediyenin Maltepe belediyesi olduğu ortaya çıkarıldı. Bununda nedeni geri dönen bir alevi Türkün, Almanya’da da sosyal politikalar içinde olan bir türkün geri dönenlerin sorunlarının özel olarak ilgilenmesi bu nezdinde TAVAK vakfı güneydoğu Anadolu’da CHP, AKP ve HDP il başkanlarıyla görüşerek partilerinde bu konuda duyarlı olması için. Ayrıca bu araştırmanın sonuç bölümünde Türkiye’de parlamentosu olan 4 partiye de bu konuda öneriler demeti sunulması kararlaştırılmıştır.

Geri dönenlerin Türkiye’de yaşamaya daha kolay adapte olmaları, karşılaştıkları / karşılaşabilecekleri sorunların daha hızlı çözülebilmesi ve geri dönenleri Türk toplumuna daha fazla katkı sağlayabilmesi için dikkate alınması gereken hususlar şu şekilde belirlenmiştir:

1- Hükümetten neler bekliyorsunuz? Almanyalı Türklerin özellikle yurtdışındaki insanlara seçme hakkının verilmesini saygıyla

karşılamakta fakat seçilme hakkının verilmemesini anlamamaktadırlar. Almanya’da Köln’de verilen bir oyun Sakarya’daki seçim sonuçlarını etkilemesini, Köln ve Duisburg’a hiçbir etkisinin olmaması bu insanları üzmektedir. Bu açıdan yurtdışı Türklerine seçme hakkı yanında seçilme hakkı da verilmesi önerilmektedir.

2- Türkiye’de mutlu olmak; insanlar kendi ülkelerinde mutlu olmaktadırlar, kendi anadillerini konuşan bu insanların ayrıca yaşam kalitesi, Almanya’nın birçok kasabası ve ilinden daha yüksek olması ve Türkiye’deki illerin daha canlı olması insanlarımızı mutlu etmektedir.

3- Uyum programı; Türkiye’ye dönen insanlara yönelik uyum programların hazırlanmasında da yarar vardır. 1981-83 yılları arasında geri dönüşü teşvik kapsamında Almanya’dan dönen birçok ailenin çocukları için burada Alman dili ağırlıklı Anadolu liseleri kurulmuştu. Şimdi bunlar büyük ölçüde işlevini kaybetmiş bulunmaktadırlar. Dolayısıyla, bugün kapsam daha da genişletilerek okullarda geri dönenlerin çocukları için uyum programları sunulması, geri dönen ailelerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak çocuk yuvaları ve yaşlılar yurdu hizmetlerin sunulması gibi konularında adımlar atılmalıdır.

4- Okullarda özellikle geri dönenlerin yoğunlukta olduğu okullarda belli öğretmenlerin bu konuda belirlenmesi ve bu çocuklarla ilgilenmeleri şarttır.

5- Emeklilere yönelik eylemler; Almanya’da sayıları bir çoğunluğun alman vatandaşlığına geçmesi nedeniyle ortaya çıkarılamayan 650.000 ile 700.000 arasında Türk kökenli emekli bulunmaktadır. Bu emekliler büyük ölçüde sağlık nedenleriyle bir ayakları Türkiye’dedir. Türkiye’deki sosyal sistem çok gelişmiş olmasına rağmen bunların sağlık açısından Almanya’ya bağlı olmalarının düzeltilmesinde yarar vardır.

6- Belediyeler; özellikle Türklerin yoğun olarak geri döndüğü illerdeki belirli ilçe belediyelerin bu konuda yurtdışı Türkler Bakanlığının da

katkısıyla belirli geri dönenlerin uyum projelerine hazırlanmaları gerekebilir.

7- Almanya ile Türkiye arasında 30’un üstünde kardeş kent bulunmaktadır. Bu kardeş kentlerde, geri dönenlere yönelik çabalar, bu bölgeden gelenleri de içeren bir şekilde artırılabilir.

8- Mavi kart sorununun çözüme kavuşturulması. 9- Geri dönenlerin sendikal ve politik tecrübelerinden yararlanılması

Yeni Kimlik OluşumuAlmanya’da yaşayan birinci ve ikinci nesil hiçbir şekilde kendi ülkelerinden bağlılığını koparmamış, Erzincan’dan gelip Köln’de yaşayan bir Türk olarak yaşamını sürdürmüş, kendi geldiği ile her zaman bağlanmıştır. Bunu 60’lı ve 70’li yıllarda kurulan işçi şirketleri hareketinde de görmek mümkündür. Birinci ve ikinci nesilde bölgesel kimlik Türkiye olmaktaydı. Üçüncü ve dördüncü nesilde artık insanlarımızın identiteleri’nin bölgesel olarak Almanya’ya yöneldiğini görmekteyiz. Artık genç nesil kendini Köln’lü bir Türk Münster’li bir Türk veya Gelsenkirchen’li bir Türk olarak tanımlamaktadır. Türklük etkisini her geçen gün arttırmaktayken babalarının geldiği bölgeyle bir identiteleri olmamakta, doğup büyüdükleri, futbol takımlarına hayran oldukları, ilk aşklarını yaşadıkları kente bağlılıkları artmaktadır. Bu gençler gerektiği zaman kendi oturdukları futbol takımının Alman taraftarları ile deplasmana gelen rakip takım taraftarlarını dövmektedirler. Bu durum onların kendilerini bulundukları şehre ne kadar ait hissettiklerini de bir göstergesidir. Buna karşılık Türkiye-Almanya arasındaki bir milli maçta bu bölgesel identite, Türk identitesine dönmekte ve Türk toplumu olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu gelişme değerli bir güçtür; bu insanların aynı zamanda, son zamanlarda İslamofobi’nin artmasıyla birlikte, daha çok İslam’a yönelmekte ve bir tepki gerçekleşmektedir. Almanya için değerli bir güç olan bu gençlerin Türk identitelerini tam anlamıyla ortaya çıkarmaları, bazılarının Türkiye’ye dönmeleri Almanya için ekonomik ve işgücü açısından bir kötü gelişme olarak da görülebilir. Özellikle hükümette bulunan Sosyal

Demokratlar, Türkiye’ye geri dönen kaliteli işgücünü büyük bir kayıp olarak görmektedirler. Fakat bunun bir açıdan da 60’lı yıllarda Türkiye’de tam bir mesleki eğitimi öğrenmiş madenlerde çalışıp eğitimini aldıktan sonra Almanya’ya gidenlerin bir rövanşı olarak ta görebiliriz. Almanya’dan kaçış Almanlar tarafından da devam etmektedir. Şuan Türkiye’de 70.000 yakın Alman’ın yaşadığından hareket edilmektedir. Bu da ilginç bir gelişmedir. Almanya Türkiye’ye geri dönüşler konusunda sorumluluklarını üstlenip bu insanların Almanya’da daha mutlu olmaları konusunda adımlar atmak zorundadır.

Turizm ve Geri DönenlerGeri dönenler arasında en popüler olan Antalya’daki ekonomik kriz ve turizmde gelen turistlerin sayısının azalması turizm sektöründe çalışan Almanyalı Türklerin yaşam şanslarını negatif etkiliyor. Birçok otelin işten çıkarmalar yapması Almanyalı Türkleri de büyük ölçüde etkiliyor. Ayrıca kendi başına iş kuranların Antalya’ya az turist gelmesi nedeniyle yeteri kadar ciro yapamamaları da onların başarısızlığını beraberinde getiriyor. Diğer bir bu konudaki gelişmeyi Muğla bölgesinde de görmek mümkün. Bu yıl Bodrum’da turizm sektöründeki boşluk burada çalışmaya gelen genç Almanyalı Türkleri olumsuz etkilemiş durumda. Turizme bağlı olarak çalışanlar veya serbest iş kuranlar yavaş yavaş Türkiye’den umut kesmeye başlıyorlar. Bu negatif gelişmenin bu sezon sonrası değişmesini beleyenler burada kalırken, diğerleri yavaş yavaş Almanya veya Avrupa Birliğinin başka ülkelerine gitme telaşı içindeler. Özellikle Alman vatandaşı olan genç geri dönen Türkler şanslarını İsveç, Avusturya gibi yerlerde aramaya başlamış bulunmaktadır. Almanya’dan dönüp de Türkiye de mutlu olmayan diğer grupta Türk doktorları oluşturmaktadır. Almanya’da eğitimlerini yapıp ve çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönen doktorlar burada büyük yatırımlarla iş yerleri açmışlar. Fakat buna karşılık Türkiye’de eğitim görmüş ve okumuş Türk doktorlarının hastalarını birbirine yollamaları ve Almanya’dan gelenlere

karşı olumsuz tavır takınmaları da bu insanların buradaki başarılarını büyük ölçüde etkilemektedir. Tüm bu gelişmeler açısında Almanya’dan Türkiye’ye gelen yatırımların azalması da Alman firmalarında çalışma olanağı arayanların şanslarını azaltmaktadır. Bu konuda Alman kuruluşlarının özellikle Bursa bölgesindeki yatırımlarına giden Türk sayısı artmaktayken diğer illerde bu gelişmenin olmadığı görülmektedir.