sosyalcalismaci.files.wordpress.com · Web viewEleştiriden dolayı, sosyal hizmet davranışsal ve...
Transcript of sosyalcalismaci.files.wordpress.com · Web viewEleştiriden dolayı, sosyal hizmet davranışsal ve...
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ (ÇEVİRİ)
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
GİRİŞ
Bilişsel davranışçı terapi, öğrenmeye yani sosyal öğrenme teorisine (Bandura,1977),
klasik/tepkisel şartlandırmaya (Watson ve Rayner, 1920) ve edimsel/araçsal şartlandırmaya
(Thorndike, 1911; Skinner, 1953) dayanan iyi araştırılmış bir psikolojik yaklaşımdır. Bilişsel
davranışçı terapi aslen davranışçı ve bilişsel terapinin birleşimi olarak psikolojik sıkıntı ve
fonksiyon kaybında duygu, düşünce ve davranışların gelişimine odaklanmaktadır. Sosyal
hizmette belirgin olan ve müdahale eksikliğini değişim getirmekte etkili gibi belirleyen
bilimsel olmayan psikanalatik vaka çalışmasının kullanımının eleştirildi. Bundan dolayı da
bilişsel ve davranışçı terapi birleştirildi (Howe, 2009). Davranışsal terapi davranışların
sebeplerine, açık bir şekilde ifade edilmesine ve öğrenilmiş davranışların şimdiki problemlere
nasıl katkıda bulunduğuna odaklanırken; bilişsel terapi bilişlerin, düşüncelerin ve duyguların
gelişimine ve yanlış inanış veya yanlış bilgi işleme sürecinin müracaatçının bireysel ve sosyal
sistemlerde nasıl zorluklar açtığına odaklanır. Bilişsel davranışçı terapi, psikolojik sıkıntı ve
fonksiyon bozukluğunun yarattığı davranışsal ve bilişsel yanları birleştirir.
Bilişsel davranışçı terapi duygu, düşünce ve davranışların birbirine geçtiğini ve
müracaatçıların problemlerini azaltma girişimlerinde bulunulduğunda bir karışım için
değerlendirilmesi gerektiğini varsayar. Bilişsel davranışçı terapiden yararlanan sosyal hizmet
uzmanının rolü müracaatçıların davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını
değerlendirmektir. Sosyal hizmet uzmanı bunların müracaatçının problemine nasıl katkıda
bulunduğuna ve daha kabul edilebilir ve pozitif bir çıktı üretmek için davranış ve düşünce
değiştirme işleminde müracaatçılara yardım eder. Bu bölümde; bilişsel davranışçı terapinin
kökenleri, yaklaşımın temel varsayımları ve özel değerlendirme, müdahale ve müracaatçının
sıkıntısını ya da fonksiyon bozukluğunu azaltmayı kullanan değerlendirme teknikleri
tartışılacaktır.
Bilişsel Davranışçı Terapinin Kökenleri
Sosyal hizmet 1970’lerde, test edilen ve müracaatçı ile çalışırken etkili olduğu
gösterilen bilimsel müdahalelerin eksikliği nedeniyle eleştiri altındaydı (Howe, 2009).
Eleştiriden dolayı, sosyal hizmet davranışsal ve bilişsel terapiyi araştırmaya başladı ve
sonrasında ise sosyal hizmet uygulamasında bilişsel davranışçı terapiyi birleştirdi. Bilişsel
davranışçı terapi davranışsal ve bilişsel terapinin karışımı olduğu gibi, önce sadece bilişsel
davranışçı terapi üzerine odaklanmadan önce sırasıyla her birinin kökenleri de tartışılacaktır.
Davranışçı Terapi
Davranışçı terapinin kökeni 1950’lere dayanmaktadır. Davranışçı terapi 1900’lü
yılların başında insanlar ve hayvanlar üzerinde araştırma yapan deneysel psikologların
çalışmaları aracılığıyla geliştirilen klasik koşullanma ve edimsel koşullanmanın kuramsal
fikirlerine dayanmaktadır (Sharf, 2007). Davranışçı terapinin gelişimi üzerindeki etkilerinin
oldukça fazla bahsedildiği çalışma, Ivan Pavlov’un köpeklerinin koşullanması üzerinde
yaptığı çalışmadır. Pavlov’un klasik çalışması, köpeklerin dilleri üzerinde yemek olmadan
önce salya akıtacağını incelemeyi gerektirmekteydi. Ses veya ışığın yiyecekle
ilişkilendirilmeden köpeğin beslenmesinden önce, Pavlov 1-2 dakika ışık ya da ses ile birlikte
sunarak deneyimledi. Böylece, yiyecekten önce ses ya da ışık sunulduğunda köpek salya
akıtmaya başlayacaktı. Ses ya da ışığın birlikte ve yiyecekle ilişkilendirerek sunulması,
köpeklerin sadece ses veya ışık sunulduğunda salya akıtmaya başlamasından daha güçlü
olmaya başladı. Bu deneyde, Pavlov köpeklerin bir sonuç için bir öncekini sağlayarak salya
akıtmaya koşullandığını buldu ve böylece köpekler yeni bir davranışa eğildi.
Pavlov’un araştırmasının üstüne inşa ederek, John Watson 11 aylık Küçük Albert ile
birlikte duygusal tepkinin koşullanabileceğine dair bir hipotez başlattı (Watson ve Rayner,
1920). Küçük Albert’in evcilleştirilmiş fare ve tavşanla rahatça oynadığı gözlemlenmişti
ancak Albert gürültüyle ürkütüldü. 1 haftalık periyotta evcilleştirilmiş fareyle tanışmadan
önce, Watson gürültüyü doğrudan doğruya sunmaya başladı. Bu zaman periyodundan sonra,
küçük Albert fare veya tavşan ile yalnız bırakıldığında, dehşete düşmeye ve korkmaya
başladı.
Her iki model de, daha sonraki bölümlerde davranışçı terapinin temelinin bir parçası
gibi sunulan klasik ya da tepkisel koşullandırma modelini test ediyordu. Klasik ya da tepkisel
koşullandırma modeli, davranışları ilk öğrenmenin bir sonucu gibi tutmaktadır. Davranışlar
öğrenilir, bu yüzden, davranışlar öğrenilmemiş olabilir. Klasik koşullanma özellikle
davranışların geçmişine odaklanır (Sharf, 2007). Örneğin; araba kullanmayı öğrenirken, eğer
önümüzdeki arabanın fren lambalarıyla karşılaşırsak bir çarpışmayı önlemek için
duracağımızla ilgili bilgilendiriliriz. Zaman içerisinde ve sonraki sürüş durumlarında,
1
öndekinin hareketini çok fazla düşünmeksizin durmaya başlarız. Bizim önümüzdekinin fren
lambalarını gördüğümüzde durmaya başlamak için koşullanmış oluruz.
Edimsel ya da araçsal koşullanma, davranışçı terapinin temelinin bir parçası gibi eşit
bir şekilde hizmet eder ve Edward Lee Thorndike ve B.F. Skinner’ın çalışmaları üzerine
kurulur. Thorndike yeni davranışlarının öğrenildiğini test etmek için deneyler başlattı.
Thorndike’ın (1911) deneyinde, kafesin dışına yerleştirilen bir yiyeceği alma girişiminde
bulunan kafes kedilerinin davranışları ve hareketleri gözlemleniyordu. Kafesteki kediler
serbest kalmak için bazı hareketlerde bulundular ve sonunda kafesin mandalı açılarak serbest
bırakıldılar. Zamanla, kediler kafeste onları ödüle götürmeyen hareketleri (ısırma vb.)
yapmayarak kendilerini ödüle götüren hareketleri (yiyecek vb.) yaparak daha hızlı bir şekilde
kendi kendilerine kafesten serbest kalmaya başladılar. Thorndike etki kanunu geliştirdi.
Pozitif sonuçlar gelecekteki davranışların sergilenme olasılığını arttıracaktır ve negatif
sonuçlar da gelecekteki davranışların sergilenme olasılığını düşürecektir (Howe, 2009).
B.F. Skinner, davranışların öncüllerinin ve sonuçlarının önemini vurguladığı edimsel
koşullanmanın ilkelerini inşa etti (Sharf, 2007). Skinner, pozitif ve negatif pekiştireçler ile
davranışların değiştirilebileceğini kuramsallaştırdı. Pozitif sonuç ya da ödüller davranışlarda
bir artmaya ve negatif sonuç ya da ödüller de davranışlarda azalmaya doğru gitmektedir.
Klasik ya da edimsel koşullanma modeli örneklerle açıklanırken; davranışlar
öğrenilebilir, öğrenilemez ve davranıştan alınan sonuçlar üzerine kurulmaya ayarlanabilir.
Davranışsal terapistler, özellikle davranışların nasıl öğrenildiği veya sonradan kazanıldığının
değerlendirilmesiyle, nasıl devam ettirileceği ve davranışlar için sonuç ve ödüller üzerinde
nasıl karara varılacağı ile ilgilenirdi (Howe, 2009). Davranışsal terapistler şuanda olan
problemlere ve düzeltmek için girişimde bulunmaya odaklanır ya da bahsedilen probleme
katkıda bulunan doğru davranışlara, yeni davranışlar öğrenmek için pozitif ve daha kabul
edilebilir sonuçlar ile birlikte fırsatlar sağlar.
Bilişsel Terapi
Davranışsal terapi 1960’larda fazla bir şekilde kullanılıyor iken bilişsel davranışçı
terapi, psikanalist ve sonrasında psikolog profesörü olan Albert Ellis’in çalışması üzerine
biçimlenmeye başlıyordu. Ellis, bilişsel terapinin bir biçimi olan akılcı duygusal terapiyi
geliştirdi. Ellis, sadece müracaatçıları problem ve deneyimleri hakkında özgürce konuşmaya
cesaretlendirmeye karşı müracaatçıların problemlerinde etkili olan davranışsal ve duygusal
2
yanları ele almanın müracaatçı ile terapi yapmada daha etkili olacağına inanmaktadır. Ellis A-
B-C modelini geliştirdi. Bu model, harekete geçiren olayların (A) nasıl otomatik olarak bir
davranış ya da sonuç üretemeyeceğine (C) ve bireylerin inanç sistemlerinin (B) davranışsal
sonuçlarına (C) nasıl aracılık etmeyeceğine bakar. A-B-C modeli sonraki bölümlerde daha
detaylı olarak tartışılacaktır ve bu model özellikle de bilişsel davranışçı terapi ile ilgilidir.
Beck ilk çalışmalarında depresyona (Örneğin; Beck’in depresyon ölçeği) ve
depresyonun tedavisinde bireyin bilişsel önemine odaklandı. Beck bir psikanalist ve
araştırmacı olarak müracaatçının yanlış ve negatif düşüncelerinin psikolojik sıkıntılarda ve
fonksiyon bozukluklarında önemli olduğunu fark etti. Beck, depresif ya da diğer psikolojik
sıkıntıları olan kişilerin, sıklıkla inanç veya şemalar üzerine kurulu hatalı davranışlarında ya
da bireysel eksikliklerinde fazla ayrıntıcı ve genelleyici olduklarını buldu. Beck, bireysel
düşünce, duygu ve davranışların inançlara, şemalara veya otomatik düşüncelerin gelişimine
nasıl bir katkısı olduğunu görmek için erken çocukluk deneyimlerini kuramsallaştırdı. Bu
düşünce ve şemalar duygu, davranış ve psikolojik cevaplar aracılığıyla ifade edilen gelecek
durumlar içinde etkinleştirilir (Liese, 1994). Örneğin; bir öğrenci ‘Yeterince tatmin edici
olması yeterli değil. En iyisinden daha azıyla yetinme.’ diyen bir anne tarafından yetiştirildi.
Öğrenci okula en iyisinden daha azıyla yetinemeyeceği inanışıyla devam etti. Öğrenci
başarısız, değersiz ve sevimsiz bir şekilde annesi tarafından yetiştirilecektir. Öğrenci,
programdaki ilk notu ‘tatmin edici olan’ bir üniversitede sosyal hizmet çalışmak için gelir.
Öğrenci programdan geri çekilmeyi tartışmak için üniversitedeki hocasından bir randevu alır.
Öğrenci geldiğinde organize edilemeyen ve ahlaksız gibi gözükürse, üniversite hocası
öğrencinin bazı depresif semptomları deneyimlediğinden şüphelenir. Bu örnek; öğrenci tatmin
edici bir not aldığında, negatif düşünce ve rahatsız eden duygularla sonuçlandığında,
öğrenciye aşılanan temel inanış ve şemaların nasıl etkinleştirildiğini göstermektedir.
Bilişsel terapistler, düşündüklerimizin hissettiklerimiz üzerinde etkisi olduğunu kabul
eder (Howe, 2009). Böylece, bilişsel terapide tedavi; bahsedilen problemi destekleyen
müracaatçıların yanlış düşünceleri veya çarpık düşüncelerini belirlemek için ve müracaatçı ile
çalışırken pozitif ve kabul edilebilir olan yeni düşünce ve duygular yaratmak için vardır.
Davranışsal terapi davranışlara odaklanırken bilişsel terapi bilişlere odaklanır. Bilişsel
davranışçı terapi ise psikolojik sıkıntı ve fonksiyon bozuklukları olan müracaatçıların hem
bilişsel hem de davranışsal etkileşimine odaklanarak biçimlendi. Bilişsel davranışçı terapi
Albert Bandura’nın (1977) sosyal öğrenme kuramından daha çok etkilendi. Sosyal öğrenme
3
kuramı, bireylerin ve çevrelerindeki gözlenebilir davranışları ve gözlenemeyen (duygu,
düşünce vs.) davranışları düşünmenin önemine vurgu yapar. Sosyal öğrenme kuramı,
bireylerin çevrelerindeki birilerini model alarak ve gözlemleyerek öğreneceğini kabul eder.
Bireyler büyük bir olasılıkla model alır ve davranış, düşünce ve duyguların doğasında pozitif
mi negatif mi olmasına bakmaksızın onların çevresi tarafından güçlendirildiği davranış,
düşünce ve duyguları ortaya koyar (Sharf, 2007).
Bilişsel Davranışçı Terapi Açıklamaları
Bilişsel davranışçı terapi, psikolojik sıkıntı ve fonksiyon bozukluklarını değiştirmek
için müracaatçılarla çalışıyor iken duygu, düşünce ve davranışları bir arada değiştiren ve
değerlendiren bir yaklaşımdır. Bilişsel davranışçı terapi problemlerin sunumuna, sebeplerine
ve yanlış öğrenilen süreçler ya da davranışlarda hem müracaatçının hem de sosyal hizmet
uzmanının eşit katılımına vurgu yapar. Bilişsel davranışçı terapi müracaatçıların
problemlerinin ve sorunlarının biri diğerine bağlı olan duygu, düşünce ve davranışların bir
sonucu olduğunu varsayar. Bu sebeple, müracaatçıların böyle durumlarda hem davranışsal
hem de duygusal olarak nasıl cevap vereceklerini gözden geçirir (Vonk ve Early, 2009).
Müracaatçılarla birlikte çalışırken bilişsel davranışçı terapiden yararlanmanın amacı,
müracaatçıların yanlış ya da negatif olan duygu, düşünce ve davranışlarını daha kabul
edilebilir ve pozitif olanla değiştirmektir.
Duygu, düşünce ve davranışların nasıl iç içe geçtiğini tekrar gözden geçirecek olursak
Ellis’in A-B-C modelini gözden geçirmek gerekecektir. Durumlarda genellikle harekete
geçiren bir olayın (A) davranışsal ve duygusal sonuçlara (C) yol açtığı gözden geçirilir.
Örneğin; bir öğrenci üniversite kompozisyonu üzerinden bir tatmin edici bir geri dönüt alır
(A), öğrenci kendisini değersiz hisseder ve programdan geri çekilmek için üniversite
hocasıyla birlikte bir görüşme planlar (C). Biz bu senaryoda olay A’nın bizim bilişsel
sürecimizden (B) nasıl süzülür kısmını ayrı tutarız. Diğer bir önekte ise; bir öğrenci üniversite
kompozisyonu üzerinden bir tatmin edici bir geri dönüt alır (A). Öğrenci, annesinin kendisine
söylediği ‘Yeterince tatmin edici olması yeterli değil. En iyisinden daha azıyla yetinme.’
mesajını hatırlarken kendisini değersiz hissettiğini düşünür. Bunun sonucunda, öğrencinin
programa devam etmesi olanaksızdır ve programdan çekilmek için hocasıyla görüşme planlar
(C). Bu örnek, bilişsel süreçlerin (B) harekete geçiren bir olayı (A) nasıl örneklendirdiğini ve
davranışsal ve duygusal sonuçlar (C) arasında nasıl aracılık ettiğini açıklar. Öğrenciye
aşılanan bu temel inanç ve şemalar, o işe girdiğinde onun için yine problemlere sebep olmaya
4
devam edecektir. Örneğin; öğrencinin patronu yıllık eleştiri yazılarında ona bir tatmin edici
bir şey söyler (A). Öğrenci bunu bir hayal kırıklığı olarak düşünür ve annesinin dediği sözü
hatırlar (B). Öğrenci kendisini başarısız ve işini bırakacak gibi hisseder. Öğrencin yanlış
düşünme süreci değiştirilmez veya düzenlenmez ise o kendisini başarısız ve değersiz gibi
görmeye devam edecektir.
Bilişsel davranışçı terapi, her biri aşağıda detaylı bir şekilde tanımlanan üç temel
varsayımı kabul eder;
1- Bireyin bilişi (düşünceleri) duygu ve davranışlara aracılık eder (Trower, 1988; Vonk
ve Early, 2009): Bireyler sadece durumlara ya da uyarıcılara cevap vermezler,
durumları ya da uyarıcıları bilişsel süreçlerinden süzerler. Bu süzme süreci ise geçmiş
deneyimler, bireylerin çevresinde model aldığı davranış ve duygular tarafından
şekillenir. Bu duygu ve davranışlar onların bilişsel süreçlerine dayanacaktır.
2- Yanlışlar ya da çarpık bilişler psikolojik sıkıntı ve fonksiyon bozukluğuna yol açar
(Trower, 1988): Çarpık, gerçekçi olmayan, yanlış düşünce ve şemaları olan bireyler
durumları ve uyarıcıları bu yanlış sistem içerisinde işletecektir ve doğasında negatif ya
da problemli olan sonuçlar (davranış veya duygular) üretecektir.
3- Psikolojik sorun ve fonksiyon bozukluklarını azaltmak yanlış ya da çarpık biliş ve
davranışları düzeltmeyi ve değiştirmeyi gerektirir ( Trower, 1988; Vonk ve Early,
2009): Bilişsel süreç sonuçlara (davranışsal-duygusal) aracılık ederken müdahaleler
bilişsel süreçte negatif bir değişimi gerektirir. Müdahaleler var olan bilişsel süreç için
bir sorun gerektirir ve burada da yanlış veya çarpık olan şemaların daha pozitif ve
kabul edilebilir olan ile yer değişimini gerektirir.
Uygulamada Bilişsel Davranışçı Terapiye Başvurmak
Bilişsel davranışçı terapinin amacı, problemleri ve müracaatçıların hayatındaki
zorlukları çözmek için işlevsel olmayan davranış veya düşünceleri daha pozitif ve kabul
edilebilir olanla yer değiştirmektir. Bu yaklaşım sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçının
işbirliği içinde çalışmasını gerektirir ve bu süreçte Vonk ve Early (2009) her bir rolü açıkça
belirtir. Sosyal hizmet uzmanı bir öğretici veya rehberlik yapıcı rolünde ise sunulan problemin
müracaatçıların duygu, düşünce ve davranışlarının etkileşiminin nasıl bir sonucu olduğunu
gösterir ve daha yönlendirici bir tutum içerisinde olur. Sosyal hizmet uzmanı değerlendirme
sürecini, probleme etkisi olan duygu, düşünce ve davranışların bağlantısının örneklendirildiği
çalışmaların aracılığıyla müracaatçılara rehberlik yaparak kolaylaştırır. Sosyal hizmet uzmanı
5
bu yaklaşımda daha yönlendirici olarak çalışırsa, müracaatçının bilişsel sürecini ya da
davranışlarını düzenlemek için girişimlerde bulunacağı müdahale tekniklerini belirler. Sosyal
hizmet uzmanı müracaatçının düşünce veya davranışlarını değiştirmek için girişimde
bulunması gereken somut öneriler teklif edebilir (Macdonald, 2007).
Müracaatçı duygu, düşünce ve davranışlarını tartışmak ve bunların bahsettiği
probleme katkısı olabileceğini paylaşmak için sorumluluk alır. Müracaatçı terapatik sürece
sosyal hizmet uzmanının bilgilendirilmesiyle katılır. Sosyal hizmet uzmanı bilişsel davranışçı
terapi teknik ve stratejilerinde uzman gibi görünse de müracaatçı kendi deneyim ve
durumlarında uzman görünür (Vonk ve Early, 2009). Bu işbirlikçi ilişki problemin tartışıldığı
ve amaçların müracaatçı tarafından belirlendiği değerlendirme aşamasında sonuca kadar
birlikte devam etmelidir.
Uygulamada bilişsel davranışçı terapiye başvurmada üç aşama vardır. Her biri aşağıda
detaylı olarak tartışılacaktır;
1- Değerlendirme: Değerlendirmede müracaatçı ve sosyal hizmet uzmanı müracaatçının
duygu, düşünce ve davranışlarının bahsedilen problemlere nasıl bir katkısı olduğunu
araştırır. Her değerlendirme süreci müracaatçının problemi sıklık, yoğunluk ve
süreklilik terimlerini kullanarak tanımlamasıyla başlar. Problemi tanımlama süreci
müdahale planı oluşturmakla doğrudan ilişkilidir. A-B-C modelini bu aşamada
kullanmak müracaatçılara problemlerle ilgili duygu, düşünce ve davranış kalıplarını
anlamak için olanak sağlamaktadır. Daha önceden de bahsedildiği gibi, harekete
geçiren olay A’yı (Duygu veya davranışlardan önce ne oldu?), inanç sistemi ve
tutumlar B’yi (Bununla ilgili ne düşündün veya ne hissettin?), davranışsal ve duygusal
sonuçlar ise C’yi (Duygusal ve davranışsal sonuçları nelerdi?) temsil eder.
Değerlendirme aşaması boyunca sosyal hizmet uzmanı müracaatçı ile A-B-C modelini
tartışır ve sonrasında müracaatçıların bahsettiği problemle ilgili olarak bu modele
başvurur.
Bilişsel davranışçı terapinin diğer bir kritik yanı müracaatçı ile birlikte
müdahalenin etkililiğini değerlendirme becerisidir. Son değerlendirme süreci,
müdahaleden önce müracaatçının problemin yoğunluğunu, sürekliliğini ve sıklığını
rapor ettiği değerlendirme aşamasında başlar. Bu bilgi hem standartize edilmiş
değerlendirme aracından (Beck’in depresyon ölçeği) hem de müracaatçıların kendi
raporlarından edinilen bilgilerden sosyal hizmet uzmanı tarafından toplanır.
6
Müdahaleden önce hızlı ve uygun bir şekilde problemle ilgili bilgi toplamak için
müracaatçıya ‘Kendini, geçmiş zamanda nasıl hissettin veya davrandın?’ sorusu
sorulur. Bu bilgilere sıklıkla temel veriler denilir. Edinilen bilgiler bir çizelgeye
kaydedilir. Yatay çizelgeye davranış veya duygular, dikey çizgiye ise davranış ve
duyguların sıklığı kaydedilir. Dikey kısımda kesik çizgiler varsa bunlar da
müdahalenin başlatıldığı demektir.
2- Müdahale: Bilişsel davranışçı terapi, davranışçı, bilişsel ve akılcı duygusal davranışçı
terapiden aldığı teknik ve stratejileri bir arada kullanmaktadır. Bunların tümünün
amacı yanlış ya da uyumsuz davranış ve bilişleri düzelterek problemleri azaltmaktır.
Problem müracaatçı tarafından tanımlandığında ve probleme etkisi olan duygu,
düşünce ve davranışların katkısı da değerlendirildiğinde sosyal hizmet uzmanı en
uygun müdahaleyi seçecektir. Aşağıda sosyal hizmet uzmanının müracaatçı ile
çalışırken kullandığı teknik ve stratejiler listelenmiştir.
a) Bilişsel yeniden yapılandırma: Sosyal hizmet uzmanı müracaatçı ile çalışırken yanlış
ve mantıksız bilişleri daha doğru ve kabul edilebilir olanla değiştirmek için çalışır ve
problemi azaltır. Sosyal hizmet uzmanı bu süreci şu soruları sorarak başlatır; ‘Senin
kendini değersiz hissetmeni sağlayan nedir?’, ‘Farklı olarak yorumlanan ve
tanımlanan bu durum nasıldı?’ ve ‘Eğer bu inanç doğruysa sonuçları nelerdir?’
(DeRubeis 2009; Sharf, 2007).
b) Rahatlama teknikleri: Sosyal hizmet uzmanı müracaatçılara rahatlatma tekniklerini
öğretir. Bu teknik stresli ya da anksiyeteyi tetikleyen durumlarda kullanılır. Bu süreç,
baştan ayak parmağına kadar tüm kaslarda gevşemeyi içerir. Sosyal hizmet uzmanı,
müracaatçılara stresli oldukları zamanda bir gün içerisinde bir ya da iki defalığına 10-
15 dakika ofis dışında rahatlama teknikleri yapmalarını önerir (Wolpe, 1992).
c) Sosyal beceri eğitimi: Sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı, müracaatçının
davranışlarının sıkıntılı ve değişmeye ihtiyacı olduğu durumları tanımlar. Sosyal
hizmet uzmanı ve müracaatçı yeni davranışları başarmak için küçük görevler veya
aşamalar tanımlarlar ve seanslara bu yeni becerileri birlikte uygulayarak
başlayacaklardır. Sosyal hizmet uzmanı davranışları gösterebilir ve o zaman
müracaatçı sosyal hizmet uzmanı ile birlikte uygular. Sosyal hizmet uzmanı ve
müracaatçı, belirli davranışların uygun olup uygun olmadığı yerleri tanımlar. Uzman
müracaatçıya seanstan sonra dışarıda yapması için ev ödevleri verebilir ve bu
becerileri nasıl deneyimlediğini kendisine rapor ederek ifade etmesini ister (Sheldon,
1998).
7
d) Belirtme eğitimi: Bu süreç sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçının müracaatçı için
problemli olan durumları tanımlaması bakımından sosyal beceri eğitimine
benzemektedir. Belirtme eğitiminin amacı müracaatçıya uygun bir şekilde kendini
ifade etmesini öğretebilmektir. Müracaatçı problemlerini gerçek hayata aktarmadan
önce uzman ve müracaatçının bu becerileri birlikte uygulamaları önerilir (Payne,
2005).
e) Problem çözme becerileri: Sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı bir problemi
tanımlar ve problem için olası sonuçlar için birlikte çalışırlar. Bu süreç, genellikle bir
amacı veya probleme ilişkin sonucu tanımlamayı, amaca ulaşmak için görevleri tespit
etmeyi, görevleri başarmayı ve amaçları ulaşmak için süreci rapor etmeyi içerir. Bu
beceriler birlikte çalışılarak öğrenilir.
f) Kaçınma terapisi: Müracaatçılar eş zamanlı olarak hoş olmayan ve rahatsız davranış
ve duygulara maruz kalırken aynı zamanda problemli olan davranışlara da maruz
kalırlar. Amaç, problemli davranışı hoş olmayan ve rahatsız davranışlarla birlikte
ilişkilendirip problemli olan davranışı durdurmaktır. Örneğin; küfür söyleyen bir
müracaatçı bileğine paket lastiği sarabilir ve müracaatçı küfürlü söz söylediği her
zaman bandı ısırır.
g) Sistematik duyarsızlaştırma: Müracaatçılar, eş zamanlı olarak anksiyete ile
mücadele eden davranışlara maruz kalırken anksiyeteyi tetikleyen durumlara maruz
kalırlar (Sharf, 2007). Müracaatçılar öncelikle gevşeme hareketlerini öğrenirler ve
sonra yeni gevşeme becerilerini dahil ederken anksiyeteyi tetikleyen durumlara da
maruz kalırlar. Wolpe (1958) uygulamada bu yaklaşım için üç adım geliştirdi: (1)
müracaatçı gevşeme becerilerini öğrenir, (2) sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı
anksiyeteyi tetikleyen olayları tartışır ve anksiyetenin seviyesini düzenler, (3)
müracaatçı gevşeme becerilerinden yararlanırken bu olayları hayal eder. Müracaatçılar
için amaç, problemli olan ve anksiyeteyi tetikleyen durumları daha uygun olan
davranışlarla ilişkilendirmektir.
h) Pekiştirme: Edimsel koşullanma üzerine yerleştirilen pozitif pekiştireçler iyi
davranışlar için verilir ve negatif pekiştireçler iyi olmayan davranışlar için verilir.
Örneğin; Susan eğer küfür etmeyi durdurmak isterse her gün kavanoza bir pound
koyabilir. Susan küfür etmezse ve bir haftanın sonunda kendi kendini kavanozun
içindeki parayla ödüllendirir. Sonunda, eğer Susan gün boyunca küfür ederse,
kavanozdan 1 pound alır. Müracaatçılar için amaç problemli davranışların değişmesi
için müracaatçıları desteklenmesidir.
8
i) Modelleme ve rol yapma: Modelleme Bandura’nın çalışmalarına (1977) dayanır.
Modelleme öğretmeyi, motive etmeyi, negatif davranışları pozitif davranışlarla yer
değiştirmeyi desteklemeyi içerir. Sosyal hizmet uzmanının özel bir davranış ya da
eylem için modellik ettiği terapatik düzen içerisinde modelleme meydana gelir ve o
zaman müracaatçı ile model davranışı çalışır. Modellemenin diğer biçimleri filmlerin,
videoların kullanımıyla, gruplar içerisine katılımla ya da görsellik aracılığıyla görülür
(Sharf, 2007).
3. Son Değerlendirme: Bilişsel davranışçı terapinin önemli bileşeni müdahalenin etkililiği
araştırma becerisidir. Sosyal hizmet uzmanı yoğunluk, süreklilik ve sıklıkları açısından
değerlendirilen problemle ilgili bilgileri toplar. Bu bilgi müdahaleyi uygulamadan önce
problemin büyüklüğünü örneklerle gösteren temel bir veri gibi hizmet eder. Sosyal hizmet
uzmanına problemin yoğunluk, süreklilik ve sıklığına ilişkin bilgi toplama sürecine birlikte
müdahil olarak devam etmesi tavsiye edilir. Çünkü müdahalenin çalışıp çalışmadığı ve eğer
müdahale çalışmıyorsa yeni bir müdahale belirlenir. Problemin yoğunluk, süreklilik ve
sıklığının izlerini saklamak da müracaatçılara yararlı bir araç olarak hizmet eder.
Vaka Örneği: Uygulamada Bilişsel Davranışçı Terapiye Başvurmak
Dan, yerel aile merkezinde yeni yürümeye başlayan çocuklara sahip ebeveynlerin
olduğu gruba giden 33 yaşındaki tek bir babadır. Dan Alex (4) ve Samantha (2) isminde iki
çocuğa sahiptir. Dan’ın çocuklarının annesi Lacy, birkaç yıldır uyuşturucu kullanmaktadır.
Lacy Dan’ı ve çocukları yaklaşık 1 yıl önce bırakmıştır ve ayrıldıktan sonra Dan veya
çocuklarla hiçbir şekilde iletişime geçmemiştir. Dan bir inşaatta iş bulduğu zamanlarda yarı
zamanlı olarak çalışır ve çocukların bakımının sorumluluğunu tamamen alır. Dan aile
merkezinde çalışan bir sosyal hizmet uzmanı olarak sizinle konuşmak için bazı sorular
sormaya gelir. Dan ebeveyn olma ve çocuklarını idare etmedeki becerisi hakkında endişeli
olduğunu rapor eder. Kendisini birkaç yıldır artan bir şekilde gergin ve kaybetmiş hissetmeye
başladığını belirtir. Özellikle de çocuklar yaramazlık yaptığında panik atak olduğuna
inanmaktadır. Dan gergin olduğu süreçte, kendisini çocuklarına bağırırken bulduğunu ve
sonra da suçlu hissettiğini belirtir. Siz Dan ile birlikte çalışmaya katılır ve bilişsel davranışçı
terapinin en uygun yaklaşım olduğuna inanırsınız.
Dan’a bahsettiği problemi nasıl tanımladığını sorarak seansa başlarsınız.
Değerlendirme aşaması boyunca, Dan çocuklar yaramazlık yaptığında kendisini kaybetmiş ve
gergin hissettiğini, çocukları ya da hislerini kontrol etmekte yetersiz kaldığını rapor eder. Dan
9
çocukları banyoda, koridorda ya da tuvalette tuvalet kağıdının rulolarını açmış bir şekilde
bulduğu bir durumu tanımlar. Dan bunu bulduğu zaman, göğsünün sıkıştığını, kalbinin
çarpmaya başladığını ve çocuklara bağırarak cevap verdiğini belirtir. Dan çocuklara
bağırdıktan sonra kendisini berbat ve suçlu hissettiğini rapor etti. Siz bahsedilen problemle
ilgili özellikle problemin yoğunluk, sıklık ve sürekliliği konusunda Dan’dan daha fazla bilgi
toplamak için araştırma yaparsınız. Dan kendisini gergin hissetmesinin ve çocuklara bağırma
durumunun Lacy kendisini bıraktıktan sonra olduğunu ve yaklaşık bir yıldır artan bir şekilde
kötü olduğunu belirtti. Siz, Dan’a kaç defa kendisini gergin hissettiğini ve çocuklara son 3
yıldır kaç defa bağırdığını kendi beyanlarıyla rapor etmesini istersiniz. Dan son 3 yıldır
çocuklara bir günde en az iki defa bağırdığını ve kendisini gergin hissettiğini açığa vurur.
(Not: Eğer olası bir ihmal ve istismar durumundan şüphelenirseniz hemen Çocuk
Hizmetleriyle iletişime geçebilirsiniz.)
Sonrasında da siz, Dan’ın duygu, düşünce ve davranışları nasıl birbiriyle ilişkili ve
bilişsel sürecinin davranış ve duygularında nasıl aracılık ediyor kısmını araştırırsınız. Dan’dan
A-B-C modelini kullanarak çalışmak için izin istersiniz ve Dan kabul ederse ona kendisini
kaybetmiş ve gergin hissettiği zamanları düşünmesi için sorular sorarak sürece başlarsınız.
Kâğıdı 3 sütuna bölersiniz, 1. sütuna harekete geçiren olayı (A) ‘Kendini gergin hissetmeden
ve çocuklara bağırmadan önce ne oldu?’ ya da ‘Neredeydin ve çocuklara bağırırken ve
kendini gergin hissederken ne yapıyordun?’ sorularını sorarak liste yaparsınız. 2. sütuna
harekete geçiren bu olaylar olurken ne hissettiğini (B) listelersiniz. Son olarak yani 3. sütunun
olduğu kısma da, ‘Harekete geçiren bu olaya nasıl tepki verdin?’ ya da ‘ Duygu, düşünce ve
davranışlarının olumlu/olumsuz sonuçları nelerdi?’ sorularını sorarak sonuçları (C)
listelersiniz. Dan aşağıdaki tablo gibi A-B-C modelinin değerlendirmesini yapar.
Harekete geçiren olay (A) İnanç sistemi-tutumlar (B) Sonuçları (C)
Banyoya doğru yürüdüm ve
odanın her yerinde tuvalet
kâğıdını gördüm.
Göğsüm sıkıştı ve kalbim
çarptı. O zaman ‘Ben
bununla baş edemem ve ben
tek başıma bir baba
olamam!’ diye düşündüm.
Çocuklarıma bağırdım.
Bağırdığım için kendimi
üzgün ve suçlu hissettim.
Kendimi kötü bir ebeveyn
hissettim ve çocuklarımın
bakımın sağlayamadığım için
gergin hissettim.
10
Siz ve Dan, Dan’ın tabloda bahsettiklerini tartışırsınız. Her ikiniz de Dan’ın
düşündüklerinin ve verdiği cevapların düzelmesi gerektiğine katılırsınız. Dan’ın ilk ev ödevi,
son birkaç günde kendisini gergin hissettiği, üzgün veya suçlu hissetmesinin karşılığında
çocuklara nasıl cevap verdiği durumları bir kayıt olarak saklamaktır. Dan bir sonraki seansa
duygu, düşünce ve davranışlarının bahsettiği probleme nasıl katkısı olduğunu anlayarak
değerlendirmek için kaydı getirir.
Bir sonraki seansta, ilk olarak en son beraber olduğunuzdan beri bahsedilen problemin
sıklığını Dan ile birlikte gözden geçirirsiniz. Dan çocuklara birkaç gündür bağırmamasına
rağmen hala kendisini gergin hissettiğini, duygu ve hareketlerini kontrol edemediğini
hissettiğini rapor eder. Dan ile birlikte müdahaleye başlarsınız ve harekete geçiren olay
karşısında onun duygu, düşünce ve davranışlarını düzeltmeye başlarsınız. İlk olarak Dan’ın
dediği ‘Ben yapamam ve ben tek başıma bir baba olamam’ düşüncesinden hareketle bilişsel
yapılandırmayı kullanırsınız. Dan eğer çocukların üstesinden gelirse; o zaman onların
yaramazlık yapmayacağını, kendisini gergin hissetmeyeceğini ve çocuklarına
bağırmayacağını belirtir. Sonrasında Dan’a bu durumun tanımladığından farklı olursa kısmını
sorarsınız. Dan, bütün çocukların zaman zaman yaramazlık yapacağını ve onların mükemmel
olmayacağını anladığını rapor eder. Dan bütün ebeveynlerin çocukları yanlış davrandığında
ya da önerilmeyen bir şeyi yaptıklarında çocuklarını disipline ettiklerini bilir. Dan’a eğer
çocuklar ile baş edemeyeceği doğru olsaydı sonuçların ne olacağını tanımlamasını da
sorarsınız. Dan, sonuçların çocuklarının bakımında yeterli olamayacağını gösterdiğini ve
onların başka biriyle yaşamasının gerekebileceğini açıklar. Bu soru sorma süreciyle birlikte,
Dan bütün çocukların bazı durumlarda yanlış davrandığı argümanını ve bütün ebeveynlerin de
çocukların davranışlarını disipline ettiklerini kabul eder. Dan, çocukların üstesinden geldiği
ve geçen yıllar boyunca tek bir baba olarak rollerin yönetimini ele aldığı zamanların
kanıtlarını sağlamaya başlar. Siz Dan’ın çocukları kontrol ettiği zamanları gösterirsiniz. Siz ve
Dan çocukların yaramazlık yaptığı bir zamanda rol yapmaya katılırsınız. Dan’a ‘Ben bununla
baş edemem ve ben tek başıma bir baba olamam!’ düşüncesinin ‘Ben çocuklarımı seviyorum
ve onlar için her gün sağlarım.’ düşüncesiyle yer değiştirmesi için görev verirsiniz.
Dan’ın anksiyetesini tetikleyen durumlar ile yüz yüze geldiğinde kullanacağını
rahatlama tekniklerini kullanması içinde birlikte uygulamalar yaparsınız. Dan’a gözlerini
kapatmasını ve başından ayak parmağına kadar her kasının gevşeyerek çalışacağını
söylersiniz. Dan’a kendisini yalnız ve gergin hissettiği zamanlarda bu egzersizi günde 2 defa
10-15 dakikalığına yapması için görev verirsiniz.
11
Sonraki seansta Dan ile birlikte çalışmanızı değerlendiriniz. Dan’ın kendisini gergin
hissettiği ve çocuklara bağırdığı zamanların oldukça azaldığını değerlendirirsiniz. Dan
çocukların bakımında daha çok güven verdiğini ve anksiyetesini azaltan gevşeme tekniklerini
kullandığını rapor etmektedir. Dan, çocuğu yeni yürümeye başlayan ebeveynlerin bulunduğu
gruba katılmaya devam etti. Grup çalışması ona diğer ebeveynlerin çocuklarına nasıl tepki
gösterdiğini ve cevap verdiği stratejileri öğrenmesinde yardımcı oldu (model alma).
Güçlü Yanları ve Sınırları
Sosyal hizmet uygulamasında yararlanılan bilişsel davranışçı terapinin bazı güçlü
yanları ve sınırları vardır. Bilişsel davranışçı terapinin bazı güçlü yanları;
Bilişsel davranışçı terapi yapılandırılmıştır ve görece kullanmak için uygundur (Payne,
2005). Sosyal hizmet uzmanları bu yaklaşımı öğrenmek ve uygulamak için kolay
bulurlar ve A-B-C modelini kullanırlar.
Öğrenme becerilerinde ya da müracaatçıların işlevsiz davranış ve bilişlerinin
değişiminde bilişsel davranışçı terapinin etkililiği için kanıtların genişleyen bir
gövdesi vardır (Cooper, 2008).
Bilişsel davranışı terapi gerçek hayatta kullanılabilecek araçlar ile birlikte
müracaatçılara kısa bir müdahale sağlar. Sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı
arasındaki çalışmanın amacı, müracaatçılara gelecek problemlere ya da diğer
durumlara aktaracakları duygu ve düşüncelerinin yollarını veya yeni becerileri
öğretmektir.
Yönlendirici olmasına rağmen, bilişsel davranışçı terapi işbirlikçi ilişkinin önemi
vurgular ve müracaatçıyı kendi deneyim ve durumlarında uzman gibi görür.
Bilişsel davranışçı terapinin bazı sınırları;
Bilişsel davranışçı terapinin odağı bireydir. Bu yüzden sosyal ve politik faktörlerin
problem sunumuna katılımı göz ardı edilmektedir (Enns, 2004). Sadece bireye
odaklanmak, problemi etkileyen baskı, ayrımcılık, ırkçılık, yoksulluk, kültürel
beklentiler gibi faktörleri ele almamak anlamına gelir. Sosyal hizmet bireyi çevresi
içinde değerlendirir, sosyal hizmet uzmanları bir değerlendirme yaparken
müracaatçının kültürünü ve çevresinin etkilerini de düşünmelidir.
Bilişsel davranışçı terapi müracaatçının sürece kendisini adamasını gerektirir. Bu
yaklaşım işlevsel olmayan bilişleri ve problemli davranışları değiştirmeye çalışırken,
12
müracaatçı bu sürece katılmaya istekli olmalıdır. Gönülsüz veya sorunu sorun olarak
tanımlamayan müracaatçı ile çalışmak süreci zorlaştırır. Böyle durumlarda, sosyal
hizmet uzmanı birey merkezli yaklaşım ya da güdüsel görüşme gibi tekniklerini
kullanmalı ve müracaatçı kendisini katılıma hazır hissettiği zamanda bilişsel
davranışçı terapiyi kullanmalıdır. Müracaatçı eğer duygu, düşünce ve davranışlarının
problemli olduğunu fark etmezse sosyal hizmet uzmanları bunları değiştirmek için
zorlayamaz.
Bilişsel davranışçı terapi şimdi ve buradaya, davranışların çağdaş sonuçlarına
odaklanır ve sunulan problemlerin altını çizmek için dikkat sağlamaz. Sosyal hizmet
uzmanının özel durumlarda bilişsel davranışçı terapinin sınırlarının arkasına bakmaya
ihtiyacı vardır. Bu, müracaatçıların deneyimlediği ihmal ve cinsel istismar gibi
travmatik olayları görmek içindir.
Sosyal hizmet uzmanı bu yaklaşımı uygularken yönlendirici olur. Sosyal hizmet
uzmanı müracaatçı ile birlikte iş birliği içinde çalışmanın gerekliliği konusunda
düşünceli olur, özellikle güçlendirilmiş bir çevre sağlamak için. Sosyal hizmet uzmanı
ve müracaatçının başlangıçta açıkça rollerini ortaya koyması bir çevreyi yetkisiz
kılmaktan kaçınmak için yardım eder.
Etnik ve Kültürel Nedenler
Bilişsel davranışçı terapi bireylerin değiştirmeye ihtiyacı olan duygu, düşünce ve
davranışlarına odaklanmasına rağmen, problemi etkileyen kültürel sorunları düşünmeden
yararlı olamaz. Bilişsel davranışçı terapi, kültürel gruplar karşısında çalışır (Reinecke ve
Freeman, 2003) ancak yaklaşımın bireylerin çevreleri ve kültürleri üzerine kurulu değişime
ihtiyacı olacaktır. Sosyal hizmet uzmanı problemin tanımlanmasında kültürün etkisini
araştırmak için desteklenir. Duygu, düşünce ve davranışlar kültür tarafından çeşitlenir. Sosyal
hizmet uzmanı kültür ve çevreyi düşünmeden duygu, düşünce ve davranışlarının işlevsel
olmadığını ya da problemli olduğunu varsaymamalıdır. Sosyal hizmet uzmanı müracaatçıların
kültürlerine uygun olan müdahaleleri uygulamak için de araştırma yapmalıdır. Örneğin; bir
sosyal hizmet uzmanı ailenin etkisini, grup tedavisini, dini liderleri ve bireylerin duygu
düşünce ve davranışlarını düzenleyen gelenekleri müracaatçıların düşünce ve davranışlarını
düzeltmek için değerlendirirken bilmek isteyebilir. Bu süreçte sosyal hizmet uzmanı ve
müracaatçı, bireylerin kültür ve çevresinde olan etiketi ya da baskıları azaltmak için girişimde
bulunur. Bu da güçlendirme ve savunuculuk becerilerini kullanarak olur. Bilişsel davranışçı
13
terapiden yararlanırken, sosyal hizmet uzmanları bireyin çevresinde ya da kültürünün içinde
uygun olan/olmayan rol ve davranışların neler olduğunu bilmelidir (Tanaka-Matsumi, 2005).
Bilişsel Davranışçı Terapi ve Baskı Karşıtı Uygulama
Bilişsel davranışçı terapi, bireylerin yanlış biliş ve davranışlarını ele almak için
geliştirildi. Bu yaklaşımın uygulamasında; psikolog, psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanları ve
danışman gibi profesyoneller değerlendiren ve müdahale eden uzman gibi görülürler. Bu
yaklaşım, seanslarda müracaatçının daha çok sorumluluk almasına vurgu yapar. Bu
yaklaşımın ilk maddeleri düşünüldüğünde, sosyal hizmet uzmanları baskı karşıtı uygulamanın
daha az ima edildiğini buldular ve bu sebeple sosyal hizmet etik ve değerleriyle birlikte
sıralamayı sağlamak için değişim yapmaya ihtiyaç olacaktır.
Sosyal hizmet uzmanları baskı karşıtı uygulamaya bağlı sonraki sorunları düşünürken
bilişsel davranışçı terapiden faydalanır. İlk olarak, sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı
arasındaki ilişki eşitlikçi ve işbirlikçi olmalıdır. İlişkinin bu kısmı yerleştirildiğinde sosyal
hizmet uzmanının Roger’in (1957) birey merkezli yaklaşımının bakış açısını birleştirmeye
ihtiyacı olabilir. İkinci olarak, sosyal hizmet uzmanı uygulama esnasında bu yaklaşımda
bilgili ve uzman olmasına rağmen, görüşülecek her konu ve değerlendirmeler müracaatçı için
net olmalı ve karşılıklı olarak kabul edilmelidir (Miler, 2006). Üçüncü olarak ise, sosyal
hizmet uzmanı problemi değerlendirirken kültürel (roller, normlar, kalıplaşmış yargılar vb.)
ve çevresel (yoksulluk, baskı vb.) faktörleri de değerlendirmelidir. Sosyal hizmet uzmanının
diğer baskı karşıtı metotlar ile bilişsel davranışçı terapiyi birleştirmeye ihtiyacı olacaktır.
Ayrıca, bireyler arası ilişkiler düşünülmeli ve bu ilişkilerin istenmeyen davranış ya da
duyguları destekleyip desteklemediği belirlenmelidir (Miller, 2006). Son olarak, sosyal
hizmet uzmanı müracaatçının değerlendirme ve müdahale sürecine katılım kapasitesini
düşünmelidir, müracaatçının güçleri (görsel eğitim aracının kullanımı, bakıcı, arkadaş veya
aile üyeleriyle birlikte çalışma vs.) üzerine kurulu bir çalışmayı uygun hale getirir.
Bilişsel Davranışçı Terapi Üzerine Araştırmalar
Bilişsel davranışçı terapi, farklı durumlar ve toplumlarda yaklaşımın son
değerlendirmelerini değerlendirir. Bazı problemlerde bilişsel davranışçı terapinin etkililiği
için ampirik destek vardır. Bu problemlerden bazıları; depresyon (Beck,1979; Ekers, 2008;
Ruffolo ve Fischer, 2009.), anksiyete (Cooper, 2008), yeme bozuklukları (Cooper, 2008;
Sysko ve Hildebrant, 2009), obsesif kompulsif bozukluk (Johnson ve Hougaard, 2009),
14
madde kullanımı (Ronen ve Freeman, 2007), krize müdahale (Dattilio ve Freeman, 2007),
komplike problemler (Scott, 1989; Cigno ve Bourne, 1999; Haddock, 2009), travma sonrası
stres bozukluğu (Meichenbaum, 1994; Bohus, 2009), nükseden ve kronik kendine zarar verme
(Slee, 2008), kültürel ve farklı gruplar karşısında etkililiğinin kanıtlarıdır (Reinecke ve
Freeman, 2003; Ross, 2008).
Özet
Bilişsel davranışçı terapi; duygu, düşünce ve davranışlarının problemleri nasıl
etkilediğini araştıran bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, davranışçı terapinin klasik ve edimsel
koşullanmasına ve bilişsel terapinin sosyal öğrenme yaklaşımına dayanır. Bilişsel davranışçı
terapi oldukça yapılandırılmıştır ve üç aşamadan oluşur; (1) değerlendirme, (2) müdahale ve
(3) son değerlendirmedir. Değerlendirme aşaması; duygu, düşünce ve davranışları araştırmak
için kritiktir ve sıklıkla da A-B-C modelinin aracılığıyla değerlendirir. Bu model harekete
geçiren olayı (A), harekete geçiren olaylara karşı cevap verdiğimiz inanç sistemi ve tutumları
(B) ve duygu ve davranışlar üzerindeki pozitif/negatif sonuçları (C) araştırır. Sosyal hizmet
uzmanının davranış ve duyguları düzenlemek için yararlanacağı birçok müdahale vardır.
Müdahalenin etkililiğini değerlendirmek bilişsel davranışçı terapinin kritik bir konusudur.
Problemin yoğunluğu, sıklığı ve problemin sürekliliği kaydedildiğinde ve çalışma birlikte
gözden geçirildiğinde değerlendirme başlar. Bilişsel davranışçı terapi, farklı problem ve farklı
müracaatçılarla birlikte çalışırken etkili olduğunu gösteren iyi araştırılmış bir metottur.
Vaka Çalışması:
Tanya kendisine zarar veren davranışlarından dolayı görüşmek için gelen 20
yaşlarında bir kadındır. Tanya perakende memuru olarak çalışmaktadır ve yönetici lisansı
almak için bir üniversiteye devam etmektedir. Tanya’nın ailesi üniversiteden yaklaşık bir saat
uzaklıkta bir yerde ikamet etmektedir. Tanya ise lisans döneminden olan iki arkadaşıyla
birlikte ikamet etmektedir. Tanya’nın ev arkadaşları onun mental sağlığı ve güvenliği için
endişe etmeye başlamışlardır. Onlar Tanya’nın ön kolunun üzerindeki markaları kestiğini fark
ettiler ve banyodaki çöp kutusunda tıraş bıçağı buldular. Tanya’nın ev arkadaşları
endişeleriyle birlikte karşı karşıya kaldılar ve Tanya’ya kendine zarar veren davranışlarını
göstermek için yardım etme yollarını araştırdılar. Tanya sizinle görüşmeye gelir. Tanya stresli
hissettiğinde, çok çalıştığında, okul ve iş arasında yapması gereken işleri başarmakta yetersiz
kaldığında kendisine keserek zarar verdiğini rapor eder. Tanya ile birlikte olan tartışmanızda,
siz Tanya’nın çok başarılı bir aileden geldiğini ortaya çıkarabilirsiniz Tanya’nın babası
15
pratisyen doktordur ve annesi seçkin bir iş yöneticisidir. Tanya ailesinin beklentilerini
karşılayamadığı için kendisini yetersiz hissettiğini açığa vurur. Tanya yaklaşık iki gün önce,
patronunun kendisine eğer işe gelecekte de geç gelmesi halinde işten atılacağını duyurduğunu
ve bu durumdan sonra kendini yaralama deneyiminin olduğunu ifade etti. Bilişsel davranışçı
terapiyi özellikle de değerlendirme, müdahale ve son değerlendirmeyi göz önünde
bulundurarak nasıl kullanacağınızı Tanya’ya açıklamalısınız.
Daha Fazla Okuma
1- Cooper, M. (2008) Essential Research Findings in Counselling and Psychotherapy:
The Facts are Friendly. London: Sage Publications. Bilişsel davranışçı terapinin
etkililiği üzerine olan araştırmaların genel bir taslağını sunar.
2- Friedberg R. And McClure, J. (2002) Clinical Practice of Cognitive Therapy with
Children and Adolescents. New York: Guildford Press. Çocuk ve ergenlerle birlikte
çalışırken bilişsel davranışçı terapinin genel bir taslağını sunar.
3- Ronen, T. And Freeman, A. (eds) (2007) Cognitive Behaviour Therapy in Clinical
Social Work Practice. New York: Springer. Bilişsel davranışçı terapinin bir taslağını
sosyal hizmet uygulamasında bir bileşim gibi sunar.
4- Wills, F. And Sanders, D. (2002) Cognitive Therapy. London: Sage Publications.
Sosyal hizmet değer ve uygulamalarına bağlı kalırken bilişsel davranışçı terapinin bir
taslağını sunar.
16