TÜRKİYE'DEKİ İÇ GÜVENLİK YAPILANMASINDA DEĞİŞİM … · örgütsel değiim giriimine,...
Transcript of TÜRKİYE'DEKİ İÇ GÜVENLİK YAPILANMASINDA DEĞİŞİM … · örgütsel değiim giriimine,...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
TÜRKİYE'DEKİ İÇ GÜVENLİK YAPILANMASINDA DEĞİŞİM İHTİYACI
VE GÜVENLİK YÖNETİCİLERİNİN DEĞİŞİME YÖNELİK TUTUM VE
DAVRANIŞLARI ÜZERİNE
BİR ARAŞTIRMA
Sefer YILMAZ
DOKTORA TEZİ
Adana, 2011
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
TÜRKİYE'DEKİ İÇ GÜVENLİK YAPILANMASINDA DEĞİŞİM İHTİYACI
VE GÜVENLİK YÖNETİCİLERİNİN DEĞİŞİME YÖNELİK TUTUM VE
DAVRANIŞLARI ÜZERİNE
BİR ARAŞTIRMA
Sefer YILMAZ
DANIŞMAN: Prof. Dr. Hüseyin ÖZGEN
DOKTORA TEZİ
Adana, 2011
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Ġşletme Anabilim Dalında DOKTORA TEZİ
olarak kabul edilmiştir.
Başkan : Prof. Dr. Hüseyin ÖZGEN
(Danışman)
Üye : Prof. Dr. Azmi YALÇIN
Üye : Prof. Dr. Selen DOĞAN
Üye : Doç. Dr. Harun BAL
Üye : Yrd. Doç. Dr. Kemal Can KILIÇ
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
...../..../....
Prof. Dr. Azmi YALÇIN
Enstitü Müdürü
Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge,
şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
iii
ÖZET
TÜRKĠYE'DEKĠ ĠÇ GÜVENLĠK YAPILANMASINDA DEĞĠġĠM ĠHTĠYACI
VE GÜVENLĠK YÖNETĠCĠLERĠNĠN DEĞĠġĠME YÖNELĠK TUTUM VE
DAVRANIġLARI ÜZERĠNE
BĠR ARAġTIRMA
Sefer YILMAZ
Doktora Tezi, ĠĢletme Anabilim Dalı
DanıĢman: Prof. Dr. Hüseyin ÖZGEN
Ocak 2011, 214 sayfa
Değişim olgusu örgütlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için vazgeçilmez bir
süreçtir. Ancak bu sürecin örgütlerin çoğunluğu için başarılı olarak atlatıldığı
söylenemez. Tersine, örgütlerin neredeyse yarısından fazlasının bu süreçte sınıfta
kaldığı araştırmacılar tarafından ortaya konulmuş bulunmaktadır. Değişim yönetimi
literatürü, örgütlerin değişim sürecini başarılı bir biçimde yürütebilmeleri için dikkat
edilmesi gereken konularla doludur. Bu yönüyle de değişim yöneticilerine etkili, hızlı
ve başarılı örgütsel değişimler konusunda rehberlik etmektedir.
Ancak bu çalışmaların içerisinde kamusal örgütlere odaklananların sayısı fazla
değildir. Literatürde, değişim yönetimi yaklaşımlarının, kamusal örgütlerden olan „İç
Güvenlik Örgütleri‟ bağlamında çalışılmış bir araştırmaya rastlamak ise oldukça zordur.
Bu araştırmada değişim yönetimi yaklaşımları, kamusal örgütler içinde yer alan “İç
Güvenlik Örgütleri” bağlamında çalışılarak, hem literatürdeki bir boşluğun
doldurulması ve hem de bu örgütlerce girişilecek örgütsel değişimlerde izlenecek
yollara ve uygulanacak yöntemlere ışık tutulması amaçlanmıştır.
Bu amaçla, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında 2010 yılında
gerçekleştirilen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı”nın kurulması şeklindeki
örgütsel değişim girişimine, değişim yönetimi açısından projektör tutulmaktadır.
Böylelikle, “Türkiye’nin iç güvenlik yapılanmasında girişilecek örgütsel değişimlerde
başarı için, ne tür bir değişim yönetimi?” sorusunun yanıtı aranmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Değişim, Değişim Yönetimi, İç Güvenlik, İç Güvenlik
Yönetimi, Yeniden Yapılanma
iv
ABSTRACT
CHANGE REQUIREMENT FOR THE HOMELAND SECURITY OF TURKEY
AND A STUDY ON THE ATTITUDES OF SECURITY MANAGERS
TOWARDS CHANGE
Sefer YILMAZ
Ph.D. Thesis, Business Department
Supervisor: Prof.Dr.Hüseyin ÖZGEN
January 2011, 214 pages
Change phenomenon, is an indispensable process for organizations in order to
survive. But, it is hard to say that most organizations get through this process
successfully. Contrary, it is put forth by researchers that almost more than half of the
organizations fail through this process. Change management literature is full of matters
to be considered, in order for the organizations to experience change process
successfully. Thus, it guides change managers through effective, fast and successful
organizational changes.
However, those focusing on the public organizations among these studies are
hardly copious. In the literature, it is hard to find a study which is performed on the
change management approaches in the context of homeland security. In this study, it is
aimed both to fill a gap in the literature and to throw a light on the ways to be pursued
and the methods to be applied through the organizational changes which is undertaken
by these organizations, by focusing on the change management approaches in the
context of homeland security organizations which stand in the public organizations.
For this purpose, it is shed light on the organizational change attempt, as
establishing the “Undersecretariat of Public Order and Security” which is realized in the
year 2010 in the field of homeland security of Turkey, in terms of change management.
In this way, it is looked for the answer to the question of “Which kind of change
management for the successful organizational changes in the homeland security of
Turkey?”.
Keywords: Change, Change Management, Homeland Security, Homeland
Security Management, Reorganization
v
ÖNSÖZ
11 Eylül 2001 terörist saldırıların hemen ardından, başta ABD olmak üzere AB
üyesi ülkelerin pek çoğunda, iç güvenlik stratejileri ve örgüt yapıları yeniden
şekillendirilmek üzere masaya yatırıldı. Girişimlerin hareket noktası, iç güvenlikteki
mevcut örgüt yapılarının, vatandaşların ülke içindeki güvenliğini sağlamada ve terörist
saldırıları önlemede yetersiz kaldıkları teziydi.
Türkiye‟de de, dünyadaki gelişmelere ve değişim faktörlerine bağlı olarak, tüm
diğer örgütsel yapılanmalarda olduğu gibi, iç güvenlik alanındaki örgütsel yapılanmada
da bir değişim ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak iç güvenlik
yapılanması, tarihsel süreç içerisinde zaman zaman değişime uğramış ve uğramaya da
devam etmektedir.
Bu ihtiyaçtan yola çıkılarak 2010 yılı içerisinde, başta güvenlik örgütleri
alanındaki koordinasyonsuzluğun giderilmesi olmak üzere, kontra terör politika ve
stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasında uyum ve verimliliğin sağlanması
amacıyla, İçişleri Bakanlığı bünyesinde „Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ adı
altında yeni bir örgütsel düzenlemeye gidilmiştir.
Bu yeni yapılanmanın, Türkiye‟de iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim
ihtiyaçlarına cevap verip vermeyeceği, şayet bu ihtiyaca cevap verecekse, kalıcı ve
verimli bir örgütsel değişimin gerçekleştirilebilmesi için hangi değişim yönetimi
yaklaşımlarından yararlanılarak uygulama sürecine gidilmesi gerektiği, yok eğer bu
ihtiyaca cevap vermeyecekse, ülkeyi iç güvenlik alanında ihtiyacı olan örgütsel
yapılanmaya kavuşturacak ve düzenlemede yer almayan değişim öğelerinin neler
olduğu ve bu değişim öğelerinin mevcut örgütsel yapılara hangi değişim yönetimi
yöntemleri ve yaklaşımlarıyla adapte edilmesi gerektiği, bu çalışmada cevabı aranacak
sorulardan bazılarıdır.
Mevcut iç güvenlik örgütlerinin çalışanlarının değişime yönelik tutumlarının
çok iyi tespit ve de analizi ile yeni kurulacak olan örgütsel yapıya geçişteki değişim
yönetiminin, söz konusu örgüt çalışanlarının tutumlarını göz ardı etmeksizin, bu
tutumları dikkate alarak şekillendirilmesi, araştırmanın odağını oluşturmaktadır.
vi
Bu sayede, yeni iç güvenlik yapılanmasının içinde yer alacak mülki İdare,
emniyet, jandarma ve mit yöneticilerinin, direnç göstermeden benimseyeceği veya bu
direncin dozajının en aza indirileceği ve aynı zamanda mevcut iç güvenlik
yapılanmasında etkinlik ve de verimlilik sağlayacak yeni bir örgütsel yapı ile bu
noktaya getirecek değişim sürecinin niteliği ve özellikleri belirlenmeye çalışılacaktır.
Bu çalışmanın, bir yandan ülkemizdeki söz konusu yeni yapılanmanın
gelişimine hizmet etmesi ve bu konudaki siyasi ve idari karar vericilere çalışmalarında
ışık tutması beklenirken, diğer yandan da bilimsel açıdan literatürde neredeyse hiç yer
bulmamış olan, değişim yönetimi disiplininin Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması
bağlamında çalışılarak, bu alandaki akademik bir boşluğu doldurması hedeflenmektedir.
Bu çalışma sürecinde ve doktora eğitimimin diğer aşamalarında, bilgisini,
desteğini ve yol göstericiliğini sakınmayan tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Hüseyin
ÖZGEN‟e, yakın ilgisi, katkısı ve tüm diğer desteklerinden ötürü teşekkürlerimi
sunarım.
Ayrıca Çukurova Üniversitesinin İşletme Bölümü, Yönetim ve Organizasyon
Anabilim Dalı‟nda görevli Prof.Dr.Azmi YALÇIN, Doç.Dr.Ali DANIŞMAN,
Yrd.Doç.Dr.Kemal Can KILIÇ‟a, eğitimim boyunca gösterdikleri ilgi, destek ve
yakınlıktan, sayın jüri üyesi hocalarıma zahmet ve katkılarından ötürü, teşekkür ederim.
Son olarak, eşim Şeyma, kızlarım Elif Vera ve Meryem Hüma‟ya, onlardan
çaldığım telafisi imkansız saatler adına, özür, minnet ve sevgilerimle teşekkürü bir borç
bilirim.
Ocak 2011 Sefer YILMAZ
vii
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa
ÖZET ………………………………………………………………………………… iii
ABSTRACT …………………………………..……………………………………. iv
ÖNSÖZ ………………………………..…………………………………………….. v
KISALTMALAR LĠSTESĠ …………………………………………………….... xiii
TABLOLAR LĠSTESĠ ………………………………………………………......... xiv
ġEKĠLLER LĠSTESĠ …………………………………………..…….………........ xvi
EKLER LĠSTESĠ ………………………………………………….…………...... xviii
BÖLÜM 1
GĠRĠġ
1.1. ÇalıĢmanın Önemi .............................................................................................. 1
1.2. ÇalıĢmanın Amacı .............................................................................................. 3
1.3. ÇalıĢmanın Kapsamı ...... ................................................................................... 3
1.4. ÇalıĢmanın Kısıtları ........................................................................................... 5
1.5. ÇalıĢmanın Planı ............................................................................................... 6
BÖLÜM 2
KURAMSAL ÇERÇEVE
2.1. DeğiĢim Kavramı ……………………………………………………………..... 8
2.2. Örgütsel DeğiĢim Kavramı ................................................................................. 9
2.2.1. DeğiĢimin Sebepleri …………………………………………………... 10
2.2.2. DeğiĢimin Türleri ……………………………………………….......... 11
2.3. DeğiĢim Yönetimi ............................................................................................... 12
2.3.1. DeğiĢime Direnç ...................................................................................... 13
2.3.2. DeğiĢim Yönetimi YaklaĢımları ............................................................ 17
2.3.3. DeğiĢim Yönetiminde Görülen Belli BaĢlı Hatalar ............................ 25
2.3.4. Kamu Sektöründe DeğiĢim .................................................................... 27
viii
2.4. Örgüt Kültürü Ġle Örgütsel DeğiĢim Arasındaki ĠliĢki ................................. 29
2.5. Ġç Güvenlik Yönetimi ........................................................................................ 33
2.6. Ġç Güvenlik Yönetimi Ġle DeğiĢim Yönetimi Arasındaki ĠliĢki ………....… 36
BÖLÜM 3
TÜRKĠYE’NĠN ĠÇ GÜVENLĠK YAPILANMASI
3.1. Mevcut Durum ................................................................................................... 39
3.1.1. Genel ........................................................................................................ 39
3.1.2. Ġç Güvenlik Örgütleri ............................................................................. 40
3.1.2.1. Genel Kolluk ............................................................................. 41
3.1.2.1.1. Polis ......................................................................... 41
3.1.2.1.2. Jandarma ............................................................... 42
3.1.2.1.3. Sahil Güvenlik ....................................................... 43
3.1.2.2. Özel Kolluk ............................................................................... 44
3.1.3. Ġç Güvenlikle Ġlgili Örgütler .................................................................. 45
3.1.4. Ġç Güvenlikte YaĢanan Sorunlar .......................................................... 46
3.1.4.1. Yönetsel Kolluk-Adli Kolluk Ayrımı ...................................... 46
3.1.4.2. Komuta Birliği OlmayıĢı .......................................................... 48
3.1.4.3. Hesap Verebilirlik Sorunu ...................................................... 49
3.1.4.4. Koordinasyon Sorunu .............................................................. 50
3.1.5. DeğiĢim Ġhtiyacı ...................................................................................... 52
3.1.5.1. Terör Örgütlerinde Görülen DeğiĢimler ................................ 52
3.1.5.2. Ġstihbarat Alanında YaĢanan DeğiĢimler ............................... 54
3.1.5.3. Hızlı Teknolojik DeğiĢimler .................................................... 56
3.1.5.4. Terörle Mücadelede Politika ve Strateji Yetersizliği ............ 57
3.1.5.5. Terörle Mücadeledeki Örgütsel Yapının ve Kapasitenin
Yetersizliği …..……..……..…………………………………. 58
3.2. Ġç Güvenlik Yeniden Yapılanması .................................................................... 60
3.2.1. Tarihsel Süreç ......................................................................................... 60
3.2.1.1. Çift MüsteĢar Dönemi(1947) .................................................. 60
ix
3.2.1.2. Mehtap Raporu(1966) .............................................................. 62
3.2.1.3. VIII.BeĢ Yıllık Kalkınma Planı “Güvenlik Hizmetlerinde
Etkinlik” Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu ............................ 64
3.2.1.4. IX.BeĢ Yıllık Kalkınma Planı “Adalet Hizmetleri ve
Güvenlik” Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu ..................... 66
3.2.2. Kamu Düzeni ve Güvenliği MüsteĢarlığının Kurulması .................... 68
3.2.2.1. Genel .......................................................................................... 68
3.2.2.2. Yeniden Yapılanmanın Gerekçesi .......................................... 68
3.2.2.3. Yeniden Yapılanmanın Amacı ................................................ 70
3.2.2.4. Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu .............................. 70
3.2.2.5. Örgüt Yapısı ............................................................................. 70
3.2.2.6. Örgütün Görevleri ................................................................... 71
3.2.2.7. Ġstihbarat Değerlendirme Merkezi ......................................... 72
3.2.2.8. Personel Rejimi ......................................................................... 72
3.2.2.9. ĠĢbirliği ...................................................................................... 73
3.2.2.10. Bütçe .......................................................................................... 73
3.3. Yeni Yapılanmanın Türkiye’nin Ġç Güvenlik Yapılanmasındaki DeğiĢim
Ġhtiyacına Cevap Verip Vermeyeceği ……………………………….……….. 74
BÖLÜM 4
11 EYLÜL 2001 SONRASINDA
AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠNDE OLUġTURULAN
ĠÇ GÜVENLĠK YENĠDEN YAPILANMASI
4.1. Tarihsel Süreç .................................................................................................... 81
4.1.1. Terör Tehdidinin Ülke Sınırları Ġçinde BaĢ Göstermesi .................... 81
4.1.2. Hart-Rudman ve Gilmore Komisyonları ............................................. 82
4.1.3. 11 Eylül 2001 Sonrasında Beyaz Saray’da GiriĢilen Ġç Güvenlik
Yeniden Yapılanmaları .......................................................................... 83
4.1.4. ABD Ġç Güvenlik Bakanlığı’nın Kurulması …………………..……... 84
4.1.5. Terörist Saldırılar Hakkındaki Ulusal Komisyon Raporu ................. 86
x
4.1.6. Ġstihbarat Reformu ve Terörizmi Önleme Yasası ............................... 87
4.1.7. Ġkinci AĢama Gözden Geçirme ............................................................. 88
4.2. Amerika BirleĢik Devletleri’ndeki Yeni Ġç Güvenlik Yapılanması Sürecinde
KarĢılaĢılan Sorunlar ......................................................................................... 89
4.2.1. Üst Örgütlerle ĠliĢkiler Sorunu ............................................................. 90
4.2.2. Yeniden Yapılanma Sorunu .................................................................. 90
4.2.3. Örgüt Kültürleri Sorunu ....................................................................... 92
4.2.4. Özel Sektör Sorunu ................................................................................ 93
4.2.5. Kapsama Alanı Sorunu .......................................................................... 93
4.2.6. Ġstihbaratta Bilgi Yönetimi ve PaylaĢımı Sorunu ................................ 94
4.2.7. Koordinasyon Sorunu ............................................................................ 96
4.3. Amerika BirleĢik Devletleri’ndeki ve Türkiye’deki Ġç Güvenlik Yeniden
Yapılanmalarının KarĢılaĢtırması .................................................................... 98
4.3.1. Gerekçe .................................................................................................... 98
4.3.2. Amaçlar ................................................................................................... 99
4.3.3. Görevler ................................................................................................. 100
4.3.4. Örgüt Yapısı .......................................................................................... 101
4.3.5. Uygulama .............................................................................................. 104
BÖLÜM 5
ARAġTIRMA MODELĠ VE HĠPOTEZLERĠ
5.1. AraĢtırma Modeli ………………………………………….………………… 106
5.1.1. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi …………….……………………….. 106
5.1.2. AraĢtırmanın Kısıtları …………………………….………………… 108
5.1.3. Evren ve Örneklem ……………………………….……………….… 108
5.2. AraĢtırmanın Hipotezleri ………………………………………………….... 110
5.2.1. DeğiĢim Ġhtiyacı ……………..……………………………………….. 110
5.2.2. Örgüt ÇalıĢanlarının DeğiĢim Hakkında Bilgilendirilmesi-GörüĢlerine
BaĢvurulması ve Katılımlarının Sağlanması …………….………… 112
5.2.3. Ġstihbaratın Tek Merkezde Toplanması …………..………………... 115
xi
5.2.4. Ġstihbarat PaylaĢımı ………….……………………………………… 116
5.2.5. Ġhtiyaca Cevap Verme-DeğiĢime Yönelik Genel Tutum …..………. 117
5.3. Veri Toplama Aracı …………………………………………………………. 118
5.4. Verilerin Toplanması ……………………………………………………….. 119
5.4.1. Pilot Test Uygulaması …….……………………………………….… 119
5.4.2. Uygulama …………………………………….………….…………… 120
BÖLÜM 6
ARAġTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDĠRMELER
6.1. Verilerin Çözümü Ve Yorumu ………………………………..………..…… 121
6.1.1. YaĢ DeğiĢkenine ĠliĢkin Analizler …………….…………………..… 121
6.1.2. Kıdem DeğiĢkenine ĠliĢkin Analizler ……………..………………… 122
6.1.3. Hipotezlerin Sınanmasına ĠliĢkin Analizler ………..…………….… 123
6.1.3.1. Türkiye’nin Ġç Güvenlik Yapılanmasında DeğiĢim
Ġhtiyacı………………………………………………………...123
6.1.3.2. Ġç Güvenlik Yöneticilerinin KDGM Örgüt Yapılanması
Hakkındaki Bilgi Düzeyleri ………………………………... 126
6.1.3.3. Ġç Güvenlik Yöneticilerine KDGM Yapılanması Hakkında
Resmi Bilgilendirme Yapılıp Yapılmadığı …………….….. 127
6.1.3.4. KDGM Yapılanması Hakkında Ġç Güvenlik Yöneticilerinin
GörüĢlerine BaĢvurulup BaĢvurulmadığı ………………… 129
6.1.3.5. Ġç Güvenlik Yöneticilerinin KDGM Yapılanması Sürecinde
Aktif Olarak Görev Alıp Almadıkları ……………..........… 131
6.1.3.6. Bilgilendirme, GörüĢe BaĢvurma ve Katılımın DeğiĢime
Yönelik Genel Tutum Üzerindeki Etkisi ………………...... 132
6.1.3.7. Ġstihbaratın Tek merkezde Toplanmasına Yönelik Tutumun
DeğiĢime Yönelik Genel Tutum Üzerindeki Etkisi …....... 134
6.1.3.8. Ġstihbarat PaylaĢımına Yönelik Tutumun DeğiĢime Yönelik
Genel Tutum Üzerindeki Etkisi ………………………….... 137
6.1.3.9. DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap Verme ve DeğiĢime Yönelik Genel
xii
Tutum ……………………..……………………………..… 140
6.1.4. FarklılaĢmalar …………….…………………………………………. 142
6.1.4.1. Faktör Ortalamalarının Unvanlara Göre FarklılaĢması ... 142
6.1.4.2. Faktör Ortalamalarının YaĢa Göre FarklılaĢması …….… 149
6.1.4.3. Faktör Ortalamalarının Kıdeme Göre FarklılaĢması …… 154
6.2. AraĢtırma Bulgularına ĠliĢkin Değerlendirmeler ……………………….… 158
6.2.1. Türkiye’deki Ġç Güvenlik Yapılanması Alanında DeğiĢim Ġhtiyacı
Bulunup Bulunmadığı ve DeğiĢim Gereklerinin Neler Olduğu … 159
6.2.2. Bilgilendirme, GörüĢe BaĢvurma ve Katılımın DeğiĢime Yönelik Genel
Tutum Üzerindeki Etkisi ………………………………………...….. 160
6.2.3. Ġstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Yönelik Tutumun,
DeğiĢime Yönelik Genel Tutum Üzerindeki Etkisi ………………... 162
6.2.4. Ġstihbarat PaylaĢımına Yönelik Tutumun, DeğiĢime Yönelik Genel
Tutum Üzerindeki Etkisi ………………………………………….… 163
6.2.5. DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap Verme ve DeğiĢime Yönelik Genel
Tutumun Ne Olduğu …...……………………………………………..164
BÖLÜM 7
SONUÇ
7.1. DeğiĢim Yönetimine ĠliĢkin Sonuç ve Öneriler………………………..…… 166
7.2. Örgüt Yapılanmasına ĠliĢkin Sonuç ve Öneriler…………………………… 172
7.3. Bu ÇalıĢmanın Literatüre Katkısı Üzerine TartıĢmalar ………………….. 179
KAYNAKÇA …………………………………………………………………….… 182
EKLER ………………………………………………………………………..….… 204
ÖZGEÇMĠġ ……………………………………………………………………...… 213
xiii
KISALTMALAR LĠSTESĠ
9/11 : 11 Eylül 2001‟de Amerika Birleşik Devletleri‟nde
Gerçekleştirilen Terörist Saldırılar
AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
CIA : Central Intelligence Agency(Merkezi İstihbarat Ajansı)
DHS : Department of Homeland Security(İç Güvenlik Bakanlığı)
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
EGM : Emniyet Genel Müdürlüğü
FBI : Federal Bureau of Investigation(Federal Soruşturma Bürosu)
GAO : Government Accountability Office(Devlet İstatistik Ofisi)
GKB : Genel Kurmay Başkanlığı
JGK : Jandarma Genel Komutanlığı
KDGM : Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
MEHTAP : Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi Yönetim Kurulu
Raporu
MGK : Milli Güvenlik Kurulu
MĠT : Milli İstihbarat Teşkilatı
NSA : National Security Agency(Ulusal Güvenlik Ajansı)
SGK : Sahil Güvenlik Komutanlığı
TODAĠE : Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü
xiv
TABLOLAR LĠSTESĠ
Sayfa
Tablo 2.1: Nadler ve Tushman‟ın „Örgütsel Değişim Türleri’ Tablosu …………. 12
Tablo 2.2: Örgütlerde Değişime Direncin Sebepleri ……………………...……… 15
Tablo 2.3: Judson‟un Değişime Yönelik Olası Davranış Yelpazesi …………...… 16
Tablo 2.4: Kanter, Stein ve Jick‟in Örgütsel Değişime İlişkin On Emri …………. 19
Tablo 5.1: Araştırma Evreni ve Örneklem Tablosu …………………………..… 109
Tablo 5.2: Başlangıçta Öngörülen Faktörler ……………………………………. 119
Tablo 5.3: Faktör Analizi Sonucunda Belirlenen Faktörler …………………….. 120
Tablo 6.1: Katılımcıların Yaşlarına Göre Dağılımı ……………………………... 121
Tablo 6.2: Unvanların Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ………………………….. 121
Tablo 6.3: Katılımcıların Kıdemlerine Göre Dağılımı ………………………..… 122
Tablo 6.4: Unvanların Kıdem Gruplarına Göre Dağılımı ………………………. 122
Tablo 6.5: Faktör A Ortalama ve Standart Sapma Değerleri …………………... 123
Tablo 6.6: Faktör A‟ya Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ………………… 124
Tablo 6.7: s3 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……... 125
Tablo 6.8: s13 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……. 126
Tablo 6.9: s19 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……. 128
Tablo 6.10: s14 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……. 129
Tablo 6.11: s22 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……. 130
Tablo 6.12: s25 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ……. 131
Tablo 6.13: Faktör B Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ………………….... 132
Tablo 6.14: Faktör B ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi ………………. 133
Tablo 6.15: Faktör B‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi ……………………………. 134
Tablo 6.16: Faktör C Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ………………….... 135
Tablo 6.17: Faktör C‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ………………… 135
Tablo 6.18: Faktör C ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi ………………. 136
Tablo 6.19: Faktör C‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi ……………………………. 137
Tablo 6.20: Faktör D Ortalama ve Standart Sapma Değerleri …………………… 137
Tablo 6.21: Faktör D‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri ………………… 138
Tablo 6.22: Faktör D ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi ……………..... 139
xv
Sayfa
Tablo 6.23: Faktör D‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi ……………………………. 139
Tablo 6.24: Faktör E Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ……………………. 140
Tablo 6.25: Faktör E‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri …………………. 141
Tablo 6.26: Faktör Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması ……………… 142
Tablo 6.27: Unvanlara Göre Faktör Ortalamaları ……………………………..…. 143
Tablo 6.28: Faktör A Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması …………… 143
Tablo 6.29: Faktör C Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması ………...…. 145
Tablo 6.30: Faktör D Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması …………… 146
Tablo 6.31: Faktör E Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması ………….... 147
Tablo 6.32: Faktör Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması ………………….... 149
Tablo 6.33: Yaş Gruplarına Göre Faktör Ortalamaları …………………...……… 150
Tablo 6.34: Faktör C Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması …………………. 150
Tablo 6.35: Faktör D Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması ……………...…. 151
Tablo 6.36: Faktör E Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması …………………. 153
Tablo 6.37: Faktör Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması ………………… 154
Tablo 6.38: Kıdem Gruplarına Göre Faktör Ortalamaları ……………………...… 155
Tablo 6.39: Faktör C Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması ……………… 155
Tablo 6.40: Faktör D Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması …………...…. 157
Tablo 6.41: Araştırma Bulguları ve Değerlendirmeler ………………………..…. 158
xvi
ġEKĠLLER LĠSTESĠ
Sayfa
ġekil 2.1: Örgüt Çalışanlarının Değişime Tepkisel Süreçleri …………………… 17
ġekil 2.2: Lewin‟in Üç Aşamalı Değişim Modeli ……………………………….. 18
ġekil 2.3: Dunphy ve Stace‟in Değişimci Liderlik Türleri …………………….... 21
ġekil 2.4: Kotter‟in Sekiz Basamaklı Değişim Modeli ………………………..… 23
ġekil 2.5: Galpin‟nin Değişim Süreci Tekerleği ………………………………… 24
ġekil 2.6: Örgütsel Değişim Sürecinde Örgüt Kültürü Analizi ………………….. 32
ġekil 3.1: İçişleri Bakanlığı Örgüt Şeması ………………………………………. 39
ġekil 3.2: Kolluk Çeşitleri …………………………………………………..…… 40
ġekil 3.3: Polisin Kısımları …………………………………………………...…. 41
ġekil 3.4: Polisin Görevleri …………………………………………………….... 42
ġekil 3.5: Jandarmanın Bağlılığı ……………………………………………...…. 42
ġekil 3.6: Jandarmanın Görevleri ……………………………………………...… 43
ġekil 3.7: Jandarma Teşkilatı Üzerindeki Çok Başlılık …………………………. 48
ġekil 3.8: Hesap Verebilirlik Türleri …………………………………………….. 50
ġekil 3.9: Ulaştırma Bakanlığı Bağlı, İlgili ve İlişkili Kuruluşlar ………………. 65
ġekil 3.10: İç Güvenlik Alanı Üzerindeki Çok Başlılık ………………………...… 76
ġekil 3.11: İç Güvenlikte Politika ve Strateji Belirleme ………………………….. 77
ġekil 4.1: Kapsama Alanı Sorunu ……………………………………………….. 94
ġekil 4.2: İç Güvenlikte Koordinasyon Sorunu …………………………………. 98
ġekil 6.1: Faktör A‟ya Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği …………………... 124
ġekil 6.2: s3 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……….. 125
ġekil 6.3: s13 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……… 127
ġekil 6.4: s19 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……… 128
ġekil 6.5: s14 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……… 129
ġekil 6.6: s22 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……… 130
ġekil 6.7: s25 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……… 131
ġekil 6.8: Faktör C‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……………...…… 136
ġekil 6.9: Faktör D‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……………...…… 138
ġekil 6.10: Faktör E‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği ……………...…… 141
xvii
Sayfa
ġekil 6.11: Faktör A Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması ………. 144
ġekil 6.12: Faktör B Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması ………. 144
ġekil 6.13: Faktör C Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması ………. 145
ġekil 6.14: Faktör D Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması ………. 146
ġekil 6.15: Faktör E Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması ………. 148
ġekil 6.16: Faktör C Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması …………….. 151
ġekil 6.17: Faktör D Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması …………….. 152
ġekil 6.18: Faktör E Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması …………….. 153
ġekil 6.19: Faktör C Ortalama Değerinin Kıdeme Göre Farklılaşması ………..... 156
ġekil 6.20: Faktör D Ortalama Değerinin Kıdeme Göre Farklılaşması …………. 157
xviii
EKLER LĠSTESĠ
Sayfa
EK 1 Anket Formu ……………………………………………….... 204
EK 2 Pilot Test Sonuçlarının Güvenilirlik Analizi ………………… 207
EK 3 Pilot Test Sonucu Elde Edilen Verilerin Faktör Analizi …….. 208
EK 4 Uygulama Sonuçlarının Güvenilirlik Analizi ……………..… 209
EK 5 Uygulama Sonucu Elde Edilen Verilerin Faktör Analizi ….… 210
EK 6 Faktör Soru Gurupları ……………………………………….. 211
1
BÖLÜM 1
GĠRĠġ
1.1. ÇalıĢmanın Önemi
Giderek artan bir ivme ile değişen ve başkalaşan iç ve dış çevresel koşulların
içerisinde iş görmek zorunda olan örgütlerin varlıklarını sürdürebilmelerinin tek yolu,
çevrelerindeki değişime zamanında ayak uydurabilmeyi başarabilmelerine bağlıdır. Bu
nedenle örgütler, değişmek durumundadır. Hatta bu değişim uygulaması bir kereliğine
veya sıra dışı olarak değil, sürekli ve de kalıcı bir şekilde sağlanmak zorundadır. Sürekli
değişim, artık pek çok örgütte bir norm halini almıştır(Rossi, 2006).
Ancak örgütlerde değişim, sanıldığı kadar basit ve de sorunsuz bir süreç
değildir. Değişimin türü, zamanlaması, yöntemi, değişimden sonra ulaşılmak istenen
durumun ne olduğu, değişime yönelik örgüt çalışanlarının olumsuz tepkilerinin
giderilerek değişime yönelik direncin azaltılması veya ortadan kaldırılması ve
değişiminin kalıcılığının sağlanması gibi konular, son derece karmaşık ve literatürde
üzerinde bütünüyle uzlaşma sağlanamamış önemli detaylardır.
Her şeyden önce örgütlerin çeşitliliğinin ve özel şartlarının, bir başka ifadeyle
„durumsallıklarının‟ bir sonucu olarak, her ne kadar bazı yazarlar tarafından aksi ortaya
atılmış olsa da, tekdüze ve değişmez bir değişim modeli bulunmamaktadır. Bu
nedenledir ki, değişimle ilgili önerilerin bolluğuna ve bu konuda yapılmış sayısız
akademik çalışmanın rehberliğine rağmen başarılı örgütsel değişimlerin sayısının çok da
fazla olduğu söylenemez. 2000 yılında yapılan bazı araştırmalarda, örgütsel değişim
girişimlerinin yarısından fazlasının başarısız olduğu öne sürülmüştür(Higgs ve
Rowland, 2000; Beer ve Nohria, 2000). Sirkin, Keenan ve Jackson(2005) daha da ileri
giderek, değişim çabalarının üçte ikisinin başarısız olduğunu iddia etmişlerdir.
Örgütlerdeki değişim girişimlerinin neredeyse dörtte üçüne yakınının başarısız
olduğunu öne sürenler dahi vardır(Hammel ve Champy, 1993; Higgs ve Rowland,
2000).
2
Örgütsel değişimlerde başarı oranlarının sadece büyük örgütlerde değil, küçük
çaptaki girişimlerde bile umut kırıcı olduğundan söz edilmektedir(Hirschhorn, 2002).
Bu başarısız çabaların sonunda bazen örgütlerin arzu edilen duruma gelme bir yana,
eskisinden daha kötü bir duruma geldiği de görülmektedir(Katzenbach ve Smith, 1993).
Başarısızlığa sebep olarak çok değişik faktörler ortaya atılmıştır. Değişim
teorilerinin noksanlıkları(Beer, Eisenstat, Russell, Spector, 1990), örgüt çalışanlarının
değişime yönelik desteğinin yetersizliği(Porras ve Hoffer, 1986) ve değişim
yönetimindeki yanlışlıklar(Griffith, 2002) bunlardan sadece bazılarıdır. Porras ve
Hoffer(1986), bu düşük başarı oranlarının, değişimi etkileyen kilit unsurlar hakkında
açık seçik bir rehberliğin bulunmamasından kaynaklandığını öne sürer.
Kısaca örgütlerde değişim, bilimsel yaklaşımları ve uzun boylu araştırmaları,
analizleri gerektiren ve pek çok riskleri bünyesinde barındıran oldukça hassas ve de
uzun bir süreçtir. Özellikle iç güvenlik yapılanması gibi büyük çaptaki kamusal
örgütlerin yeniden düzenlenmelerinde girişilecek değişim uygulamalarında, bu risk çok
daha büyük boyutlardadır. Burada temel sorun, başarısızlık halinde örgütlerin
varlıklarını bile tehlikeye düşürebilecek olan değişim girişimlerinin başarısının nasıl
sağlanabileceği sorusudur.
Değişim yönetimi örgütlere, değişim sürecindeki riskleri en aza indirecek,
değişimi hızlı, etkili ve kalıcı bir şekilde yürütecek bilimsel ipuçları sağlamaktadır. Bu
ipuçları, geçmişte yürütülmüş sayısız değişim girişiminin bilimsel olarak analiz
edilmesi sonucunda elde edilmiştir. Bu konuda literatürde hatırı sayılır bir birikime
rastlamak mümkündür. Ancak akademik literatürde, özelde “İç Güvenlik Örgütleri”nin
yaşadıkları değişim tecrübelerini ortaya koyan ve de araştırmacı ve uygulamacılara bu
alanda ışık tutabilecek çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. “Türkiye‟deki İç
Güvenlik Yapılanması” üzerinde uygulanacak radikal bir değişim girişiminin
başarısızlık riskleri ve başarı faktörleri üzerinde bugüne dek yapılan akademik bir
çalışmaya ise rastlanılamamıştır.
Oldukça yeni bir terim olan ve toplumun her kesimini doğrudan olduğu kadar
tüm diğer örgütleri de dolaylı olarak etkileyen “İç Güvenlik Yapılanması” alanında
değişim yönetimi bağlamında yürütülen bu araştırmanın, Türkiye‟nin iç güvenlik
3
yönetimi alanında yeni yapılanmalara gidilirken ve bu yapılanmanın içerisindeki sürekli
değişim süreci aşamalarında yararlanılacak, etkili ve verimli değişim yönetimiyle ilgili
bilimsel yaklaşımları literatüre kazandıracağı düşünülmektedir.
1.2. ÇalıĢmanın Amacı
Değişim yönetimi yaklaşımlarının iç güvenlik yapılanması alanında
uygulanması şeklinde doktora düzeyinde bir akademik çalışmaya, literatürde
rastlanılamamıştır. „Türkiye‟nin İç Güvenlik Yapılanması‟ alanındaki değişim
girişimlerine ilişkin bu akademik çalışmanın, bir yandan bu alanda yürütülen değişim
çabalarının başarısına ışık tutması ve destek olması ümit edilirken, öte yandan da
literatürde bu alanda yaşanan önemli bir boşluğun doldurulmasına katkıda bulunması
amaçlanmaktadır.
Bu amaçla bu araştırmada, Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında
yaşanan sorunlar ve değişim gereklerinden yola çıkılıp, değişim ihtiyacına cevap
verecek olan örgütsel yapılanmanın niteliği ortaya konularak, bu nitelikteki bir iç
güvenlik yapılanmasına götürecek olan yeniden yapılanma girişiminin başarıya
ulaşması, değişim sürecinde etkinlik ve verimlilik sağlanması, iç güvenlik alanındaki
mevcut örgütler ve çalışanları tarafından kabullenilmesi, sahiplenilmesi ve
kurumsallaşarak kalıcılığının sürdürülmesi için yürütülmesi gereken etkili değişim
yönetiminin şekli ve özellikleri ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
1.3. ÇalıĢmanın Kapsamı
Bu çalışma, teorik kısım ve alan çalışması olarak temelde iki bölümden
oluşmaktadır. Çalışmanın teorik odağının merkezinde, “Örgütlerde Değişim Yönetimi”
yer almaktadır. Bu bağlamda öncelikle, değişim yönetiminin ne olduğuna ve neyi
araştırdığına bakılmıştır. Sonra, örgütlerde değişimin sebepleri mercek altına alınmıştır.
Örgütsel değişimlerde yaşanan en büyük sorun, değişime karşı dirençtir. Bu
direncin sebepleri ve bu direnci ortadan kaldırma veya en aza indirme yol ve yöntemleri
araştırılmaktadır. Bu arayış, değişim modellerine götürmüştür. Değişim modelleri,
örgütlerde değişim sürecinde izlenmesi gereken aşamaları farklı açılardan ortaya
koymaya çalışan tasarımlardır. Hepsinin üzerinde birleştiği bir takım özellikler vardır.
4
Bu özellikler belirlenmeye çalışılmıştır. Değişim süreçlerinde sıklıkla yaşanan belli
başlı hatalar araştırılmıştır.
Bundan sonraki aşamada, Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi alanında yaşanan
değişim ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir örgütsel yapılanmanın temel
özellikleri ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu noktada, İçişleri Bakanlığı bünyesinde
2010 yılı içinde oluşturulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı(KDGM)
yapılanması sürecindeki değişim yönetimi mercek altına alınarak, yürütülen bu sürecin
değişim yönetimi yaklaşımlarıyla ne ölçüde örtüştüğü araştırılmıştır.
Alan çalışmasında, Türkiye‟deki iç güvenlik yöneticilerinin KDGM‟nın
kurulması şeklindeki yeni örgütsel yapılanmaya yönelik genel tutumları araştırılmış,
KDGM yapılanması sürecinde değişim yönetimi yaklaşımlarından yararlanılıp
yararlanılmadığı ve şayet yararlanılmadıysa bu durumun iç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin değişime yönelik tutumları üzerinde ne yönde bir etki yaptığı
sorgulanmıştır. Bu amaçla, değişim yönetimi yaklaşımlarından yola çıkılarak geliştirilen
hipotezlerin, geçerlilikleri sınanmıştır. Bu çalışmada cevabı aranan araştırma
sorularından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanmasında, bir değişim ihtiyacının bulunup
bulunmadığı?
Şayet değişim ihtiyacı varsa, bu alandaki değişim gereklerinin neler olduğu?
KDGM örgütsel yapılanmasının niteliğinin ne olduğu?
KDGM yapılanmasının mevcut haliyle Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki
değişim ihtiyaca cevap verip vermeyeceği?
11 Eylül 2001(9/11) sonrasında ABD‟de girişilen iç güvenlik yapılanması sürecinde
yaşanan sıkıntılar ve alınacak derslerin neler olduğu?
9/11 sonrasında ABD‟de girişilen iç güvenlik yapılanması süreciyle, Türkiye‟de
2010 yılında girişilen KDGM‟nın kurulması şeklindeki yeniden yapılanma sürecinin
benzeşen ve ayrışan yönlerinin neler olduğu?
5
KDGM örgütsel yapılanma sürecinde, değişim yönetimi yaklaşımlarının dikkate
alınıp alınmadığı?
Şayet dikkate alınmadıysa, bu durumun iç güvenlik örgütleri yöneticilerinin
KDGM‟na yönelik tutumlarında ne yönde bir etkisinin olduğu?
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin, KDGM yapılanmasına yönelik tutumlarının
genel olarak ne olduğu?
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında değişime gidilecekse şayet, nasıl bir
örgütsel yapılanmaya ihtiyaç duyulduğu?
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında değişime gidilecekse şayet, nasıl bir
değişim yönetimi sergilenmesi gerektiği?
1.4. ÇalıĢmanın Kısıtları
Bu çalışmada iki tür kısıtlılık söz konusu olmuştur. Bunlardan birincisi,
literatüre ilişkindir. Literatürde, “Değişim Yönetimi” kavram ve ilkelerinin, İç Güvenlik
Yönetimi alanında uygulanması konulu bir çalışma bulunmadığı gibi, tek tek güvenlik
örgütleri(Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, vb.) şeklinde değil
de, bunları da içine alacak şekilde ve daha kapsayıcı bir perspektiften, “Türkiye‟deki İç
Güvenlik Yönetiminin Örgütsel Yapılanması” üzerinde odaklanmış doktora düzeyinde
bir çalışmaya da rastlanılamamıştır. İç güvenlik alanındaki mevcut çalışmalar
çoğunlukla yüksek lisans düzeyinde olup, bunlar da daha çok kamu yönetimi ve siyaset
ile uluslararası politika alanlarında çalışılmıştır.
Çalışmamızdaki ikinci kısıtlılık konusu ise, alan çalışmasına ilişkindir. Alan
çalışmasının kapsamında yer alan iç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin örgütsel
değişimle ilgili tutumlarını ölçme noktasında, hem iç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerine ulaşma ve hem de ulaşılan bu kişilerin gerçek tutumlarını kaygısız bir
şekilde açıkça ortaya koymaları bakımından örgüt kültürleri bağlamında sıkıntılar
yaşandığı görülmüştür. Bu örgütlerin, dışa kapalı ve gizliliğe önem veren yapılarının ve
ayrıca örgüt çalışanları tarafından eleştirilmeye açık ve de alışık olmayışlarının, örgüt
çalışanları açısından düşüncelerini rahatlıkla açıklamada caydırıcı bir işlev gördüğü
6
anlaşılmıştır. Bu kısıt, ihtiyaç hissedilen durumlarda bir kısım veri toplama
çalışmalarının bire bir yürütülmesi yoluyla aşılmaya çalışılmıştır.
1.5. ÇalıĢmanın Planı
İlk bölümde, alışıldık şekilde araştırma konusunun önemi, amacı, yöntemi,
bilimsel alan içerisindeki yeri ve kısıtları belirginleştirilmeye çalışılmıştır.
İkinci bölüm, literatür taramasına ayrılmıştır. Bu bölümde, altı alt başlık
bulunmakta olup, ilkinde değişim kavramı, ikincisinde örgütsel değişim kavramı,
üçüncüsünde değişim yönetimi, dördüncüsünde örgüt kültürü ve örgütsel değişim
ilişkisi, beşincisinde iç güvenlik yönetimi ve son başlık altında ise, iç güvenlik yönetimi
ile değişim yönetimi arasındaki ilişki irdelenmiştir. Bu başlıklar içerisinde en çok
hacim, “Değişim Yönetimi”ne ayrılmıştır. Burada, değişimin sebepleri, türleri ve
değişime dirençle beraber, en çok bilinen değişim yönetimi yaklaşımları ve değişim
yönetiminde görülen belli başlı hatalar mercek altına alınmıştır. Bu alt başlığın sonunda
ise „Kamu Sektöründe Değişim‟ konusuna yer verilmiştir.
Üçüncü bölümde, “Türkiye‟deki İç Güvenlik Yapılanması” ele alınmaktadır.
Bu bölüm üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım mevcut duruma ayrılmıştır. Burada,
Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması genel olarak ortaya konulduktan sonra, iç
güvenlik örgütleri ve iç güvenlikle ilgili örgütler sıralanmıştır. Devamında, bu alanda
yaşanan sıkıntılar ve bununla bağlantılı olarak değişim ihtiyacı masaya yatırılmıştır.
İkinci kısımda, iç güvenlik yeniden yapılanmasının tarihsel süreci ve KDGM örgütsel
düzenlemesi ele alınmaktadır. Bu bölümün son kısmında ise, KDGM yapılanmasının
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki değişim ihtiyacına cevap verip vermeyeceği
tartışılmaktadır.
Dördüncü bölümde, 11 Eylül 2001‟de ABD‟ye yapılan terörist saldırıların
sonrasında bu ülkede iç güvenlik yapılanması alanında yaşanan değişim süreci
ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Bu kapsamda, yaşanılanlar hem kronolojik olarak ortaya
konulmuş ve hem de değişim sürecinde yaşanan sıkıntılar ve dile getirilen eleştiriler
mercek altına alınmıştır. Üç alt ana başlık bulunmaktadır: Tarihsel süreç, ABD‟deki
7
yeni iç güvenlik yapılanması sürecinde karşılaşılan sorunlar, KDGM yapılanmasının
9/11 sonrasında ABD‟de yaşanan iç güvenlik yeniden yapılanmasıyla karşılaştırması.
Beşinci bölüm, araştırma modeli ve hipotezlerine ayrılmıştır. Bu bölümde,
araştırma modeli ve hipotezleri ile veri toplama aracı ve verilerin toplanması
anlatılmaktadır.
Altıncı bölümde, araştırma bulguları ve değerlendirmeler yer almaktadır.
Verilerin çözümü, yorumu ve araştırma bulgularına ilişkin kapsamlı değerlendirmeler
yapılmaktadır.
Yedinci bölüm, sonuç bölümüdür. Bu bölümde, değişim yönetimine ve örgüt
yapılanmasına ilişkin sonuç ve önerilerle, bu araştırmanın literatüre katkısı üzerine
tartışmalar yer almaktadır.
8
BÖLÜM 2
KURAMSAL ÇERÇEVE
Bu bölümde, değişim kavramına kısa bir göz attıktan sonra, çalışmanın odağını
oluşturan örgütsel değişim kavramı üzerinde durulacaktır. Örgütsel değişim
uygulamalarında görülen başlıca hatalar ile örgütlerde başarılı değişimler için ortaya
konulmuş belli başlı yönetim yaklaşımları irdelenecektir. Örgüt kültürlerinin örgütsel
değişimler üzerindeki etkilerine bakıldıktan sonra, iç güvenlik yönetiminin ne olduğu ve
değişim yönetimiyle arasındaki ilişki belirginleştirilmeye çalışılacaktır.
2.1. DeğiĢim Kavramı
Değişim kısaca, bir durumdan bir başka duruma geçiştir. Bu ifadede yer alan
„durum‟, bazen konuma, bazen zamana, bazen niteliğe, bazen niceliğe göndermede
bulunabilir. Bir bireyin bir evden başka bir eve taşınması konumda değişimi, bulunduğu
ev içinde değişiklikler yapması nitelikte değişimi, ikinci bir ev alması nicelikte değişimi
ifade eder. Bu örnekteki değişim olgusu, her ne kadar basit ve anlaşılır görünse de,
toplumsal ve sistemsel değişimler, her zaman o kadar kolay anlaşılır ve gözlemlenebilir
değillerdir.
Peker(1995:24), değişimi, bir bütünün öğelerinde ve bu öğelerin birbirleriyle
olan ilişkilerinde öncekine göre nitelik ve nicelik olarak gözlemlenebilir farklılıklar
şeklinde tanımlar. Dikkat edilirse Peker(1995)in tanımlamasında, nicelik ve nitelik
şeklinde iki ölçüt kullanılmaktadır. Ülgen ve Mirze(2007) ise değişime, planlama
açısından bir tanımlama getirir. Onlara göre değişim, bir organizasyonda veya süreçte
geçerli durumdan planlı veya plansız olarak, bir başka duruma geçiştir.
Değişimle neyin kastedildiği, değişim kavramının hangi bağlamda kullanıldığı
ile ilgilidir. Akademik alanda da değişim kavramına, kullanılan disipline göre farklı
anlamlar yüklendiği görülmektedir. Bu çalışmada değişim kavramından söz edilirken,
örgütsel değişimler kastedilecektir.
Değişimin sebebi, türü ve niteliği, değişimin üzerinde yaşandığı nesne, birey,
grup veya olguya göre değişir. Örgütsel değişimlerde planlı değişim kavramından söz
9
edilirken, örneğin mevsimsel değişimlerde bu kavram kullanılamaz. Onun yerine
düzenli veya düzensiz değişim, hızlı veya yavaş değişim gibi kavramlar kullanılır. Bu
nedenle değişim kavramının içini, değişimin hangi bağlamda kullanıldığına göre
doldurmak gerekmektedir.
2.2. Örgütsel DeğiĢim Kavramı
Değişim, bir örgütün hayatta kalması ve de başarısı için sade bir beklentiden
öte aslında bir kuraldır da(Nadler, Shaw ve Walton, 1995). Örgütler hayatta kalabilmek
için değişmek zorundadırlar(Abrahamson, 2000:75). Ülgen ve Mirze(2007:80) de
işletmelerin hayatta kalabilmek için değişen çevreye uyum sağlamak zorunda
olduklarını söyleyenlerdendir. Bu uyum bazılarına göre, örgütün değişen çevreye uyum
sağlamak için kendisinde değişme gitmesi, diğerlerine göre ise örgütün çevreyi
kendisine uyumlaştırmasıyla gerçekleşir. Bu iki görüş arasında en çok kabul göreni ise
birinci şıktır.
Akademik çevrelerde „örgütsel değişim‟ bugüne kadar pek çok açıdan
çalışılmış ve de analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları değişimin nasıl olduğuna bakarak
yöntem üzerinde odaklaşırken, diğerleri değişimin yapısına bakarak içerik üzerinde
durmuşlardır. Her ikisi de örgütsel davranışların belirli bir sistem içerisinde ve örgüt
amaçları doğrultusunda daha az riskli ve daha sağlıklı nasıl değiştirilebileceği
sorusunun cevabını araştırmışlardır.
Bir önceki başlık altında, değişim kavramına, kullanıldığı bağlama göre
anlamlar yüklenilmesinin daha doğru olacağından söz edilmişti. Bu nedenle öncelikle
örgütsel değişimin ne anlama geldiğine ve nasıl tanımlandığına bakmak gerekmektedir.
Van de Ven ve Poole(1995:512), peç çok bilim adamının örgütsel değişimin anlamı ve
üzerinde nasıl çalışılacağında uzlaşamadığını belirtir ve şöyle bir tanımlama önerir:
“Değişim, bir örgütün içinde, şekilde, kalitede veya durumda zamanla gözlemlenen
amprik değişikliklerdir”. Nadler(1988) örgütsel değişimi, örgütün bütününü kapsayan,
birkaç yıla yayılan, örgüt, yapılan iş ve yönetim hakkında temel değişiklikler öngören
bir süreç olarak tanımlar. Cummings ve Worley(1997)‟e göre örgütsel değişim, örgütün
ve örgüt üyelerinin algılama, düşünme ve davranışları üzerinde radikal farklılıklar
10
doğuran, örgütün çevreyle olan ilişkilerine ve işleyiş biçimine yansıyan nitelikteki
değişikliklerdir.
Yönetim araştırmacıları ve teorisyenlerinden çoğu, yöneticilerin sürekli
değişimi doğuracak şekilde örgütsel varsayımları ve uygulamaları geliştirmek ve
yerleştirmek zorunda olduklarını öne sürerler(Isabella 1990; Lau ve Woodman, 1995).
Nadler, Shaw ve Walton(1995)‟e göre de, önümüzdeki dönemde hayatta kalacak
örgütlerin temel özelliği, öğrenme kapasitesini sürekli arttıran ve sürekli değişen çevre
koşullarına hızlıca ayak uyduran örgütler olmalarıdır. 1980‟lere kadar örgütsel
değişimlerin pek çoğu demografik, ekonomik, sosyal ve politik etkilere tepki şeklinde
yaşanmıştır(March, 1991). 1990‟a gelindiğinde ise örgütler, faaliyet gösterdikleri
alanlarda pek çok farklı gelişmelerle yüz yüze kalmışlardır(Greenwood ve Hinings,
1996). Bu gelişmelerin çoğu, teknolojik ilerlemelerden kaynaklanmıştır. Pazar yapıları
ve üretim ilişkileri değişmiş, iş gücü piyasası çeşitlenmiş ve farklılaşmıştır. 2000‟li
yıllara gelindiğinde ise, sürekli değişim pek çok örgütte artık bir norm halini
almıştır(Rossi, 2006).
2.2.1. DeğiĢimin Sebepleri
Örgütlerde değişimin sebepleri, farklı bakış açılarına göre sınıflandırılabilir.
Kimilerine göre değişimin sebepleri, genel ve özel sebepler olarak iki gurupta incelenir.
Genel sebepler arasında, makroekonomik değişimler, küreselleşme, değişen rekabet
koşulları, hızlı ve sürekli teknolojik yenilikler, işgücü farklılaşması(Jick, 1995; Nadler,
Shaw ve Walton, 1995; Porras ve Silver, 1991) yer alır. Özel sebepler arasında ise,
tüketim alışkanlıklarındaki değişimler, pazar yapısındaki farklılaşmalar, kalite ve
verimlilikteki gelişmeler ve yasal düzenlemeler sıralanabilir.
Bunun yanında değişim sebeplerini bir başka açıdan, örgüt dışı değişim
sebepleri ve örgüt içi değişim sebepleri şeklinde sınıflandırmak da mümkündür. Örgüt
dışı değişim sebepleri olarak yukarıda sıralanan genel ve özel sebepler anlaşılabilir.
Örgüt içi değişim sebepleri ise, daha çok örgüt çalışanları tarafından dile getirilir.
Burada değişimle arzu edilen, çalışma ortamının çalışanlar lehine yeniden düzenlenmesi
veya daha uygun bir çalışma ortamının sağlanmasıdır.
11
Değişim ihtiyacı çoğu zaman öngörülemez olduğundan değişim, ortaya çıkan
değişim ihtiyaçları ve zorunlulukları karşısında tepkisel olabileceği gibi, bazen de kriz
durumlarından kaynaklanır(Burnes, 2004; De Wit ve Meyer, 2005). Bunun yanında,
sürekli değişim olgusu da pek çok örgütte bir norm halini almış bulunmaktadır. Sürekli
değişim, örgütün içinde yaşadığı çevresel ortamda yaşanan sürekli değişime paralel
olarak, örgüt yapı ve işleyişinde de bu çevresel değişimlere ayak uyduracak biçimde
değişiklikler yapılmasını öngörür. Yani örgüt yönetiminin değişim olgusuyla ilgili
fikirleri ve ön kabulleri de, önemli birer değişim faktörüdür.
2.2.2. DeğiĢim Türleri
Değişimler farklı açılardan sınıflandırılabilir. Bunlar içinde en çok kullanılanı,
planlı ve plansız değişim şeklindeki sınıflandırmadır. Örgütsel değişimler, planlı
değişimler ve tepkisel değişimler olarak temelde ikiye ayrılır(Nadler ve Tushman,
1995). 1980‟lerden sonra bazı araştırmacılar planlı değişimleri eleştirmeye
başlamışlardır. Onlara göre yavaş ve planlı değişimler, günümüzün hızlı ve sürekli
farklılaşan çevre koşullarına ayak uydurmada yetersiz kalmaktadırlar(Burnes, 2004).
Son yıllarda “Sürekli Değişim Modeli” literatüre hakim olmaya başlamıştır(Brown ve
Eisenhardt, 1997:1).
Bunun yanında, değişimler aşamalı veya köktenci de olabilir(Palmer, Dunford
ve Akin 2006:78). Aşamalı değişimlerde, küçük adımlarla değişim uygulamalarına
gidilirken, köktenci değişimlerde geçmişten bütünüyle bir kopuş ve de neredeyse
örgütün bütününün yeniden şekillendirmesi söz konudur(Nadler ve Tushman, 1995:22).
Bu tür radikal değişimlerde örgütün vizyonunda ve stratejilerinde de ciddi farklılıklar
ortaya çıkar(Newman, 2000:604) ve bu durum örgütün kimliği ve değerleri üzerinde
belirsizlik doğurur.
McLagan(2002:47) üç tür değişim tanımlar: İşlemsel değişim, aktarmacı
değişim ve dönüşümcü değişim. İlkinde küçük değişiklikler yapılır ve uygulaması kolay
olur. İkincisinde roller, ilişkiler, yetki ve sistem topluca değiştirilir. Karmaşıktır ve ciddi
bir planlamayı gerektirir. Katılımcıların duygusal yönlerinin de dikkate alınması
zorunludur. Üçüncüsü, örgütte hemen her şeyin baştan aşağıya yeniden tasarlandığı
12
türdür. Temel algı ve normlar değiştirilir. Başarılı uygulama için standart yöntemler
yoktur. Deneme yanılma yolu ile değişim gerçekleşir.
Tablo 2.1: Nadler ve Tushman‟ın „Örgütsel Değişim Türleri‟ Tablosu
Örgütsel DeğiĢim Türleri
Kademeli Radikal
Sezgisel İnce Ayar Yeniden Rotalama
Reaktif Uyum Yeniden Yapılanma
Kaynak: Nadler ve Tushman, 1995, s.24
Nadler ve Tushman (1995:20) aşamalı ve radikal değişimleri ayırt edebilmek
için dört kategori kullanır. Bunlar: İnce ayar, uyum, yeniden rotalama ve yeniden
yapılanmadır. İlkinde, örgüt bünyesinde küçük değişimlere gidilir. İkincisinde daha çok
tepkisel değişimler söz konusudur. Son ikisinde ise örgüt bünyesinde radikal değişimler
yaşanır.
2.3. DeğiĢim Yönetimi
Değişim yönetimi, Morgan ve Brightman(2001:111)‟a göre, bir örgütün yön,
yapı ve kapasitelerini, müşterilerinin sürekli değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek
şekilde değiştirebilmesidir. Kar amaçlı örgütler için doğru kabul edilebilecek bu
tanımlama, kar amacı gütmeyen veya kamusal örgütler için bütünüyle geçerli kabul
edilemez. Bunun yerine, değişim yönetimi daha genel bir ifade ile, örgütün amaçlarına
en hızlı, en verimli ve en güvenli bir yoldan ulaşabilmesi için, örgüt içi ve örgüt dışı
çevresel koşulların, örgüt yönetimi tarafından, en akıllıca bir şekilde yönetilmesi-
yönlendirilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Örgütsel gelişim ve değişim yönetimi literatürü, örgütlerde değişimin başarıyla
nasıl yürütüleceği sorusunun yanıtını arar. Bu yanıtı ararken de, farklı zamanlarda ve
farklı durumlardaki bir birinden farklı binlerce örgütün değişim süreçlerini ve
13
sonuçlarını inceler. Değişimi doğuran faktörleri, değişim türlerini, değişimin olası
sonuçlarını, değişim yönetimindeki hataları ve başarı faktörlerini ortaya koymaya
çalışır.
Değişimdeki amaç, örgütün varlığını, verimliliği arttırarak sağlamaksa şayet,
değişim yönetiminin her şeyden önce bu amaca yönelik önlemler alması ve değişimle
ulaşılan noktayı, bu açıdan değerlendirmesi gerekmektedir. Bununla beraber örgütler,
yaşayan canlı organizmalar olarak kabul edildiklerinden, örgütlerin yaşayan en canlı
parçası olan örgüt çalışanlarının değişime yönelik tutumlarını izleyerek, söz konusu
tutumları direnç boyutundan destek boyutuna taşımanın formülleri de aranacaktır.
Örgütsel değişim hakkındaki bireysel algılamaları etkileyen faktörleri anlayıp
yönetebilmek, değişimi başarıyla yürütmeye olanak sağlayacaktır.
İşte değişim yönetimi literatürü, değişim sürecinin sağlıklı olarak işlemesi ve
kendisinden beklenen örgütsel amaçlara örgütü ulaştırabilmesi için bilinmesi
gerekenleri örgüt yöneticilerinin kullanımına sunmaktadır.
2.3.1. DeğiĢime Direnç
Örgütsel değişimlere direnç, 1940‟lardan itibaren bilimsel bir araştırma başlığı
olmaya başlamış(Coch ve French, 1948) ve o günden bugüne kadar değişime direnç
üzerine pek çok çalışma yapılmıştır(Oreg, 2003; Piderit, 2000; Wanberg ve Banas,
2000; Wanous, Reichers ve Austin, 2000).
Miller, Johnson ve Grau(1994),‟nun tanımlamasına göre direnç, değişimi
desteklemeye karşı isteksizlik ve aynı zamanda değişime yönelik olumsuz tepkidir.
Bireyin değişime neden direnç gösterdiği konusunda tek bir neden yoktur. Direncin
genellikle, kurumsal ve bireysel beklentilerden, davranışları değiştirmede motivasyon
eksikliğinden(Lippit, Watson ve Westley, 1958) veya örgütün çıkarlarının bireyin
çıkarlarıyla örtüşmemesinden kaynaklandığı(Coch ve French, 1948; Tichy, 1983;
Zaltman ve Duncan, 1977) söylenmiştir. Çoğu zaman direnç, bireyin kendisi
odaklıdır(Oreg, 2003; Piderit, 2000; Wanberg ve Banas, 2000). Bireysel düzeyde
sezgisel ve de duygusal boyutları vardır.
14
Palmer, Dunford ve Akin (2006:148-150)‟e göre insanların değişime
direnmesinin birkaç sebebi vardır: öncelikle insanlar değişimi çoğu zaman istemezler.
Belirsizlikten rahatsızlık duyarlar. Değişimin, kendi bireysel veya gurupsal çıkarları
üzerindeki etkileri onları endişelendirir. Mevcut örgüt kültürüne olan bağlılık da direnç
yaratır. Değişimin gerekli olduğuna ilişkin inancın yeterince yerleşik olmayışı bir diğer
direnç nedenidir. Bazen de çalışanlar değişimin yönünü veya yöntemini benimsemezler.
Zamanlamasının doğru olmadığına inanırlar. Geçmişteki değişim deneyimleri de onları
olumsuz tutuma itebilir(Palmer vd., 2006:151-154).
Kiel(1994:195)‟e göre çalışanların direnç göstermesinin bir nedeni, değişim
sonucunda örgütsel ve bireysel verimliliğin ve performansın ölçüm derecesinin
artmasıdır. İnsanlar genel olarak denetim ve değerlendirme altına girmekten kaçarlar.
Değişimin mevcut denetimin dozajının derecesini arttıracağından korkarlar. İkinci en
önemli sebep ise Kiel‟e göre, çalışanların değişimle ilgili bilgi eksikliğidir. Şayet
çalışanlar değişimin ne getireceğini bilirlerse değişimi bir tehdit olarak algılamaktan
vazgeçerler.
İş ortamının değişmesi, çalışanların belirsizlik düzeylerinin artmasına ve rol
belirsizliğine yol açar(Ashford, 1988; Saifer, 1996). Ackerman(1982), rol
belirsizliğinin, değişim yönetimi sürecinde vizyon belirleme, iletişim ve bilgilendirme
konularındaki yönetim başarısızlığından kaynaklandığını savunur.
Büyük örgütsel değişimler esnasında örgüt üyeleri, alışık oldukları iş
ortamından ayrılıp, giderek belirsiz bir ortama doğru yol aldıklarını fark ederler(Olson
ve Tetrick, 1988). Bu tür geniş kapsamlı örgütsel değişimlerde, çalışanların iş
güvenceleri hakkındaki endişeleri de artar(Dekker ve Schaufeli, 1995). Bu nedenle
çalışanlar, psikolojik stresten biyolojik rahatsızlıklara kadar birçok tepkiler
verirler(Saifer, 1996). Bu aşamada değişim yönetimi uygun şekilde yürütülmediği
takdirde, ortaya çıkan kaos durumu iş ve örgüt yaşamında arzu edilmeyen çalışan
davranışlarının ortaya çıkmasına yol açabilir(Miller ve Monge, 1985; Olson ve Tetrick,
1988).
15
Tablo 2.2: Örgütlerde Değişime Direncin Sebepleri
DeğiĢime Direncin Sebepleri
1 Örgütsel ve Bireysel Beklentiler
2 Motivasyon Eksikliği
3 Örgütün Çıkarlarının Bireyin Çıkarlarıyla Örtüşmemesi
4 Birey Psikolojisi
5 Belirsizlik Korkusu
6 Mevcut Örgüt Kültürüne Aşırı Bağlılık
7 Değişimin Gerekli Olduğuna İlişkin İnancın Yeterince Yerleşik Olmayışı
8 Çalışanların Değişimin Yöntemine ve Zamanlamasına Olan İtirazları
9 Geçmişteki Değişim Deneyimlerinde Yaşanan Olumsuzluklar
10 Örgütsel Denetimin Dozajının Artacağına İlişkin Endişeler
11 Değişimle İlgili Bilgi Eksikliği
12 İş Güvencesi Endişesi
Judson (1991:47), değişime direncin farklı şekillerde olabileceğini öne sürer.
Temel form bireyin kişiliğinden, değişimin yapısından, ona karşı olan davranışların
niteliğinden ve grup veya örgüt tutumları tarafından belirlenir. Judson, çalışanların
değişime yönelik tutumlarını olumludan olumsuza doğru bir yelpaze içinde sıralamıştır.
Bu yelpaze, değişimi arzu ile kabul etmekten, değişime karşı kaygısızlık ve pasif
direnişten, değişimi bilinçli şekilde sabote etmeye kadar uzanır.
16
Tablo 2.3: Judson‟un Değişime Yönelik Olası Davranış Yelpazesi
Kabul
Arzulu
İşbirlikçi
Baskı Altında İşbirliği
Kabul
Pasif Çekilme
Kaygısızlık
Kaygısızlık
İş Heyecanını Yitirme
Sadece Emredileni Yapma
Öğrenememe
Pasif DireniĢ
Protesto Etme
Sadece Kurallarla Yetinme
Mümkün Oldukça Az Çalışma
İş Yavaşlatma
Aktif DireniĢ
Hata Yapma
Zarar Verme
Bilinçli Sabotaj
Kaynak: Judson, 1991, s.48
Çalışanlar, değişime birkaç farklı biçimde tepki verirler. Bazıları değişime
şiddetle karşı çıkarlar ve aylar hatta yıllarca bu dirençlerini sürdürürler. Çoğu zaman bu
direnç, çıktıda azalma, zayıf ilişkiler, kavga, düşmanlık ve hatta örgütsel yıkımla
sonuçlanır (Bridges, 1991; Coch ve French, 1948; Miller, Johnson ve Grau, 1994). Tam
tersine kimileri de değişimin amaçlarına ulaşmasında ekstra çaba sarf ederler.
Araştırmalar göstermektedir ki, insanlar kendileri ve örgütleri için anlamlı olacağına
inandıkları değişimleri desteklerler. İşi daha kolaylaştıran, müşteriyi daha memnun
kılan ve ürün kalitesini arttıran değişimlerdir bunlar(McLagan, 2002:51).
17
Bu iki uç davranış arasındaki farklılıkları anlamada çalışanların değişimi
algılama sürecini ortaya koyan “Aşama Modeli” i kullanılır(Armenakis ve Bedeain,
1999; Bridges, 1991, 2003; Lewin, 1947, Isabella, 1990). Bu modele göre çalışanlar
değişimi yaşarken bir dizi süreçten geçerler: inkar, direnç, keşif ve katkı. Bu modellerin
içerdiği dönemlerinin sayısı ve sırası yazardan yazara değişse de, genellikle hepsinin iki
tarafı vardır: Olumlu ve de olumsuz.
ġekil 2.1: Örgüt Çalışanlarının Değişime Tepkisel Süreçleri
Bu modellerin temel varsayımı şudur: Bireyin olumlu dönemlere
geçebilmesinin yolu, olumsuz dönemleri aşmasına bağlıdır. Bu nedenle uygulayıcılar ve
araştırmacılar için kritik soru: değişim süreçlerinde bu hareketi en olumsuzdan en
olumluya götürecek faktörlerin neler olduğudur. Şayet bu faktörler doğru biçimde
belirlenebilirse, çalışanların en az dirençle karşılayacakları ve bu direncin de kısa sürede
ortadan kaldırılabileceği etkili ve verimli değişim yönetimi uygulanabilecektir.
Bu nedenle bu araştırmada, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki örgütsel
değişim girişimlerinin mevcut güvenlik örgütlerinin çalışanları tarafından kısa sürede
kabullenerek benimsenmesi ve değişim sürecindeki direncin en aza indirilmesi için
uygulanması gereken değişim yönetiminin özelliklerinin neler olduğu belirlenmeye
çalışılacaktır. Bunu yaparken de, değişim yönetimi yaklaşımlarından yararlanılacaktır.
“Değişim Yaklaşımları” değişim yönetimi araştırmacılarının, örgütsel değişimlere
ilişkin gözlemlerini ve araştırmalarında ulaştıkları sonuçları modellemeleriyle ortaya
çıkmıştır.
2.3.2. DeğiĢim Yönetimi YaklaĢımları
Lewin (1947) değişim uygulamasını bir süreç olarak görenlerin başındaydı.
Onun ortaya koyduğu modelden yola çıkarak Judson (1991); Kanter, Stein ve Jick
18
(1992); Kotter (1995); Galpin (1996); Nadler (1998); Pendlebury, Grouard, ve Meston
(1998), ve daha pek çokları örgütlerde değişim üzerine modeller geliştirdiler.
ġekil 2.2: Lewin‟in Üç Aşamalı Değişim Modeli
Kaynak: Lewin, 1951
Lewin‟in(1951) “Planlı Değişim Modeli”, değişim yaklaşımları içerisinde en
çok kabul görüleni sayılabilir(Burnes, 2005). Lewin değişimi, “mevcut durumdan arzu
edilir bir duruma geçiş” olarak tanımlar ve üç aşama ortaya atar: sistemi çözme ve
değişime hazırlama; değişimi gerçekleştirme ve dondurma, yani değişimden sonra
sistemi kararlı hale getirme.
Birinci aşama, üç basamaktan oluşur: Bilgi, ikna ve karar verme(Rogers,
1983). Bilgi, değişimin gerekli ve mümkün olduğu düşüncesinin örgüt çalışanlarında
oluşmasıdır. İkna, örgüt çalışanlarını değişime uyum sağlamaya yönlendirmedir. Karar
verme ise, örgüt çalışanlarının değişimi kabul veya ret etme halidir. İkinci aşama,
değişimi fiilen gerçekleştirme aşamasıdır. Bu aşamada değişimi mümkün kılacak
koşullar hazırlanmaya çalışılır. Üçüncüsü aşama dondurma-katılaştırma evresidir. Bu
evrede kurumsallaşma vardır(Rogers, 1983). Yürütülen değişim çabalarının
sonuçlarının kalıcı kılınması için uğraş verilir. Gerçekleştirilen değişiklikler örgüt
çalışanları tarafından içselleştirilip benimsendiği ve bu değişimin izleri örgüt kültürü
üzerinde belirginleştiği zaman değişim tam olarak gerçekleşmiş kabul edilir.
Judson(1991:165-166)‟ın, örgütsel değişimle ilgili geliştirdiği beş aşamalı
modeli, Lewin‟in modelinin detaylandırılmış hali gibidir. Bu modelde, önce analiz etme
ve planlama, sonra değişim fikrini yayma ve destek bulma yer alır. Devamında değişim
unsurlarını fiilen ortaya koyma ve örgüt çalışanlarına tanıştırma gelir. Bundan sonra ise,
değişimi bütünüyle gerçekleştirme ve ulaşılan değişim sonrası yeni görüntüyü
netleştirme, perçinleştirme ve kurumsallaştırma vardır.
19
Kanter, Stein, ve Jick(1992:383)‟in ortaya atmış olduğu “On Emir” örgütsel
değişim yaklaşımları arasında doksanlı yıllara damgasını vurmuş olanlardandır. Onlara
göre örgütlerde değişim, yapılması gereken bir dizi işlem sırasının izlenmesiyle sağlıklı
bir biçimde gerçekleştirilebilir:
Tablo 2.4: Kanter, Stein ve Jick‟in Örgütsel Değişime İlişkin On Emri
Örgütsel DeğiĢimlerde On Emir
1. Örgütü ve değişim ihtiyacını analiz etme
2. Ortak bir vizyon yaratma
3. Geçmişten kopma
4. Gereklilik hali yaratma
5. Güçlü bir liderle destekleme
6. Politik destek sağlama
7. Uygulama planı oluşturma
8. Uygun yapılar geliştirme
9. Çalışanlarla iletişim kurma, onları sürece katma ve dürüst olma
10. Değişimi güçlendirme ve kurumsallaştırma
Kaynak: Kanter, Stein ve Jick 1992, s.383
Bu işlem sıralamasının başında, örgütü detaylı bir şekilde analiz etmek ve
değişim gerekliliğini ortaya koymak yer alır. Örgütsel analizde örgütün güçlendirilmesi
gereken zayıf yönleri ile korunması gereken üstün tarafları açık bir şekilde
belirginleştirilir. Sonra örgüt çalışanları tarafından kolaylıkla paylaşılabilecek ortak ve
gerçekçi bir vizyon ile bu doğrultudaki hedefler ortaya konulur. Bu iki aşama
tamamlandıktan sonra, mevcut durumdan çıkılmaya başlanılabilir. Yani terk edilmesi
gerekenler terk edilir ve tanıştırılması gereken yenilikler, tanıştırılmaya başlanır.
20
Dördüncü aşamada değişimin keyfi değil zorunlu olduğu düşüncesinin yaygınlaştırılıp
örgüt çalışanları tarafından benimsenmesine çalışılır. Beşinci aşamada liderin önemi
devreye girer. Aslında değişimin başından itibaren de süreçler, bilinçli liderler
tarafından yürütülür ancak, bu aşamadan itibaren değişimi teknik olarak sırtlayacak bir
lidere daha çok gereksinim vardır. Lider, örgütle ilgili herkesin örgüt içinden veya
dışından olsun, değişimin karşısında olmamalarını, tersine yanında olmalarını
sağlamaya çalışır.
Planlı değişimler yazılı bir uygulama planına göre yürütülür. Bu plan bir
uygulama takvimine bağlıdır. Lider ekibi, bu planın uygulama alanına geçmesi için tüm
koşulları elverişli hale getirmeye çabalar. Bu sırada her türlü iletişim açık tutulur,
mümkün olduğunca fazla sayıda kişinin sürece aktif katılımı sağlanır ve örgüt
çalışanlarına karşı açık olunur. Değişimin getirecekleri ve gelecek görüntüsü, net bir
şekilde ortaya konulur ve paylaşılır. Tüm bu süreçlerin sağlıklı bir şekilde atlatılmasının
ardından örgütle tanıştırılan değişim unsurları güçlendirilerek, perçinlenmeleri ve
kurumsallaşmaları sağlanır. Bu model de, Lewin(1952)‟nin modelinin daha
detaylandırılmış ve geliştirilmiş bir hali olarak kabul edilebilir.
Doksanlı yılların ilk yarısı, örgütsel değişim çalışmaları açısından verimli bir
dönem olmuştur. Bu dönemde çalışmalarıyla ön plana çıkan isimlerden biri de
Lippitt‟tir. Lippitt(1993), örgütsel değişim için üç model öne sürer. Birincisi denge
modelidir: temel amacı örgütü çatışmadan uzak tutmaktır. İkincisi organik modeldir:
vurgu takım yönetiminde ve örgütün etkinliğini arttırmak için sistemsel sorunları
çözmededir. Üçüncü model gelişim modelidir: kişilikte güven ve ilişkiler üzerine
odaklıdır. Lippitt, modellerin avantaj ve dezavantajlarından söz eder ve örgütsel
değişimin, sorun çözme sürecini paylaşan, deneysel girişimleri destekleyen, arzulanır
yeni davranış kalıplarını ödüllendiren kilit kişi veya gurupların girişimciliğinden
kaynaklandığını belirtir. Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında girişilen örgütsel
değişimlerin, Lippitt‟in organik modeliyle kısmen örtüştüğü söylenebilir. Değişim
çabalarının ardında, örgütün etkinliğini arttırmak için sistemsel sorunların çözümü
arayışı vardır.
Dunphy ve Stace(1993), örgütsel değişimin iki kritik boyutundan söz eder. İlki
değişimin büyüklüğü ve derecesi, ikincisi değişimi uygulayacak liderlik tarzıdır.
21
Değişimin büyüklüğü bakımından, literatürde aşamalı görüş hakimdir(Dunphy, 1981;
Golembiewski, 1979; Kanter, 1983; Quinn, 1980). Bu görüş radikal değişimlere karşı
olup, örgütü yavaş gelişim adımlarıyla değiştirmeyi savunur. Bu sayede örgüt değişime
ayak uydurabilecek zamanı bulur. İç güvenlikteki söz konusu geniş kapsamlı örgütsel
değişimlerin de Dunphy ve Stace(1993)‟in aşamalı görüşleri doğrultusunda gelişim
adımlarıyla yürütülmesinde, değişimin kalıcı olması ve kurumsallaştırılması
bakımından yarar vardır.
ġekil 2.3: Dunphy ve Stace‟in Değişimci Liderlik Türleri
Kaynak: Dunphy ve Stace(1993)
Örgütsel değişimin ikinci kritik boyutu liderlik tarzıdır. Dört tür değişim
liderliği saptamışlardır(Dunphy ve Stace, 1993): İşbirlikçi, istişareci, amir ve zorlayıcı.
İşbirlikçi yaklaşımda örgütün geleceğiyle ilgili kararlar alırken çalışanların geniş
katılımı söz konusudur. İstişareci liderlikte, örgütsel değişimler konusunda çalışanların
da görüşünü alınır. Amir tarz, karar vermede sadece kendi yetkisini kullanır. Zorlayıcı
yaklaşımda, örgütteki kilit guruplar üzerinde değişime zorlama yönteminin kullanılması
söz konusudur. Ancak bu liderlik tarzlarının aynı anda farklı dozajlarda bir arada
kullanılması da pekala mümkündür.
Resnick(1993), her ne kadar bunlara ulaşmak zor olsa da, değişim için beş
koşul tanımlar. Birincisi, geniş kapsamlı bir değişime gereksimim düşüncesidir. İkincisi,
değişen durumda çalışmaya istekli bir lider gereksinimidir. Üçüncüsü, örgüt üyeleri
arasında güvendir. Dördüncüsü, kaynak-bütçe ve uzman varlığıdır. Beşincisi, değişimle
ilgili olumlu örgüt geçmişidir.
22
Stacey(1996), teorik paradigmalarını, yöneticilerin çevresel değişimlerden önce
proaktif olarak başarılı dönüşümlere girişebileceği, değişimin lineer bir süreç hareketi
olduğu ve örgütlerin durağan dengede bulunmak eğiliminde olan sistemler olduğu
varsayımları üzerine oturtur. Bu varsayımlar, Lewin(1951)‟e kadar dayanır. Bu değişim
fikrine göre değişim lineer olduğundan ileriye doğru doğrusal bir süreç olup, örgüt
yönetimi tarafından yürütülebilir ve detaylı bir plan dahilinde rahatlıkla
uygulanabilir(Kotter, 1990; Hammel ve Champny, 1993). Ancak daha sonraki
çalışmalar bu basitleştirilmiş görüşe karşı çıkar(Elrod ve Tippett, 2002; Senge, 1990;
Beer ve Nohria, 2000). Onlar, değişimin gerçekte çok daha karmaşık bir süreç olduğunu
öne sürerler. Kimileri ise bir yandan lineerliği kabul ederken, diğer yandan değişimin
yapısının karmaşıklığını da göz ardı etmez(Buchanan ve Boddy, 1992).
Van de Ven ve Poole(1995) değişim ve gelişim kelimelerini kullanarak yaptığı
bilgisayarlı literatür taramasında bir milyondan fazla makaleye rastlamıştır. Bunları
inceledikten sonra yaklaşık 200 makale üzerinde yoğunlaşmış ve bunlardan yola çıkarak
20 değişim teorisi çıkarmış ve bu teorileri dört guruba ayırmıştır: hayat çemberi teorisi,
teleolojik teori, diyalektik teori ve gelişim teorisi. Hayat çemberi teorisi, örgütsel
değişimin, doğum, gelişim, çöküş ve ölüm şeklinde bir sıralama izlediğini; teleolojik
teori, örgütün bir hedefe yönelik var olduğunu ve vizyonunu ve amaçlarını sürekli
yenilediğini; diyalektik teori, iki veya daha fazla obje arasındaki çatışmanın değişimi
getirdiğini; gelişim teorisi ise, değişimin varyasyon, seleksiyon ve kabul şeklinde bir
döngüde işlediğini öngörür.
Değişim yaklaşımları yazarları içerisinde en bilinenlerden biri de Kotter‟dir.
Kotter(1996) yapısal değişimlerin başarısı için sekiz basamaklı bir süreç tanımlar:
Bunların en başında, gereklilik hissi uyandırmak yer alır. Değişim için bir zorunluluk
hissedilmelidir. Ona göre kişiler mevcut durumun iyi olduğuna inanırlarsa değişimi
desteklemezler. Bu gerek hissedildikten sonra değişime rehberlik edecek bir koalisyon
belirlemelidir. Bu misyon için güçlü lider ve yöneticiler kullanılmalıdır. Oluşturulan bu
değişim ekibi, bir vizyon ve strateji geliştirmelidir. Vizyon, örgüt çalışanlarına
aktarılmalıdır. Vizyon, basit olmalı, mecazlar kullanılmalı, tekrar yapılmalı, çoklu
formlar geliştirilmeli ve liderlik ön planda olmalıdır. Çalışanlar yetkilendirilmeli ve
değişim sürecinde aktif olarak görevlendirilmelidir. Kısa dönemli kazanımların tanıtımı
23
yapılmalıdır. Gözle görülebilen, net ve değişimle doğrudan ilgili kazanımlar örgütle
paylaşılmalıdır. Değişimin getirdiği farklılıklar günlük işlemlerin içerisine
yerleştirilmelidir.
ġekil 2.4: Kotter‟in Sekiz Basamaklı Değişim Modeli
Kaynak: Kotter, 1996, s.21
Son basamakta ise, değişimle kazanılan yeniliklerin örgüt kültürüne
perçinlenmesi yer alır. John Kotter‟in bu sekiz basamaklı değişim süreci modeli, en çok
bilinen değişim yönetimi modellerindendir.
Galpin(1996) modelinde, dokuz köşeli bir tekerlek tanımlamıştır: Bu tekerleğin
köşelerinde, değişim gereğini ortaya koyma, planlı değişim vizyonu geliştirme ve bu
vizyonu yaygınlaştırma, mevcut durum analizi, öneriler getirme(röportajlar, anketler,
toplantılarla katılımı sağmala), önerileri detaylandırma, pilot uygulamalar yapma,
uygulamaya koymaya hazırlık, uygulamaya koyma, ölçme, destekleme ve değişimi
rafine etme vardır.
24
ġekil 2.5: Galpin‟in Değişim Süreci Tekerleği
Kaynak: Galpin(1996)
Nadler(1998)‟in on iki basamaklı modeli her düzeydeki örgütte
uygulanabilecek değişim yöntemleri içermektedir: bu modelin bir özelliği, değişimin
sorumluluğunu sadece üst yöneticilere değil örgütün her düzeyindeki yöneticilere de
yaymış olmasıdır. Bir diğer özelliği ise, değişimin türüne göre değişim işlem
basamakların yerlerinin değiştirilebilmesidir. Nadler‟in değişim basamakları şu
şekildedir:
Önce kilit gurupların desteğinin alınmasıyla başlanır. Bunun için bilinçli
liderlik davranışları ön plana çıkar. Semboller ve açık bir iletişim dili tercih edilir.
Değişimin hangi noktaları etkilemeyeceği veya bir başka değişle değişmeyecek olan
özellikler ortaya konulur. Mevcut durumla ilgili hoşnutsuzluklar su yüzüne çıkarılır.
Planlama ve uygulama aşamasında katılıma önem verilir. Değişimi destekleyen
davranışlar ve tutumlar desteklenerek teşvik edilir. Çalışanlara, eski alışkanlıklarından
kopabilmeleri için süre tanınır. Değişimle ulaşılması beklenilen gelecek duruma ilişkin
net bir görüntü-imaj çizilmeye çalışılır. Geçiş dönemi yönetimi yapıları geliştirilir. Elde
edilen kazanımlarla ilgili veriler toplanır ve analiz edilir.
25
Bazı araştırmacılar değişimin yavaş, diğerleri ise radikal değişimlerin hızlıca
yapılmasından yanadırlar(Beer vd., 1990; Carnall, 1990; Pettigrew, 1979; Romanelli ve
Tushman, 1994). Her iki yöntemin de olumlu ve olumsuz etkileri görülebilir. Yavaş
değişimler, örgüt üyelerine nelerin olup bittiğini anlama fırsatı sağlaması bakımından
yararlıdır. Hızlı değişimlerde uyum sorunları yaşanabilir. Özellikle büyük örgütlerde bu
sorunun yaşanma olasılığı çok daha fazladır.
2.3.3. DeğiĢim Yönetiminde Görülen Belli BaĢlı Hatalar
Daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi araştırmacılar, örgütlerdeki değişim
girişimlerinin bir çoğunun başarısızlıkla sonuçlandığını iddia etmişlerdir(Balogun ve
Hailey, 2004; Higgs ve Rowland, 2000; Kotter, 1990; Hammel ve Champny, 1993).
Buchanan, Claydon ve Doyle(1999), bir anket çalışmasının sonuçlarından hareketle
yöneticilerin çoğunun değişim konusunda uzmanlık ve kapasitelerinin bulunmadığını ve
kitaplardan hareketle değişimi yönetmenin mümkün olmadığını öne sürmüştür. Kotter
ve Cohen(2002) bu başarısızlığın teknik konulardan çok insan kaynaklı olduğunu
düşünmektedir. Onlara göre başarısızlığın sebebi değişim yöneticilerinin insan kaynaklı
olgular üzerinde durmamasından kaynaklanmaktadır.
Örgütsel değişimlere gidilirken değişimin en önemli yönünün insan faktörü
olduğunu unutmamak gerekir. (Andersen ve Klein, 2000; Duck, 2001; Griffith, 2002;
Kesterson ve Broome, 2005; Maddi ve Khoshaba, 2005). Bir örgütte değişim,
kaçınılmaz olarak bir insan sürecidir ve değişim sürecinin en zor tarafı, olayın insani
boyutunu yürütmektir(Barchan, 2006). Duck(2001:9)‟a göre insan duyguları tıpkı
maliyet, vergi, satış, kalite gibi birer veridirler. Bu nedenle onları belirlemek ve analiz
etmek, onlara yönelik yöntem ve stratejiler geliştirmek mümkün ve de gereklidir.
Bunların önemini göz ardı etmek herhangi bir değişim girişiminin başarısızlığına pekala
sebep olabilir.
Örgütsel değişim yönetimlerinde görülen temel hatalar noktasında değişim
yazarlarının çoğu aynı fikirdedirler. Bu hatalardan en çok vurgulananlar arasında,
değişimden önce örgütü geniş çaplı analiz etmeme(Harrison ve Shirom, 1999), örgütü
yeterince hazırlamadan değişime girişme(Gilmore, Shea ve Useem, 1997), vizyon
oluşturamama, vizyonu tanıtamama, değişim gerekliliğini ortaya koyamama, değişimle
26
ilgili örgüt içi açık iletişimi sağlayamama(Covin ve Kilmann, 1990), çalışanların
desteğini almadan değişime girişme(Ceruzzi, 1999), değişim süreçlerini atlama veya
eksik bırakma, mikro değişimleri önemsememe(Burke ve Trahant, 2000), katılımı
sağlayamama ve değişim sonrası durumu kalıcı kılamama gibi başlıklar sıralanabilir.
Resnik(1993), örgütsel değişim konusunda üç hatalı varsayım olduğunu öne
sürer. Bunlardan ilki, çalışanların değişime karşı olduğudur. Diğeri, değişim planlaması
değişim uygulanmasından ayrı tutulabilir görüşüdür. Üçüncüsü ise, değişimin örgüt
bağlamı dışında yönetilebileceğine ilişkin düşüncedir.
Kotter(1995) modelini değişik çap ve endüstri dalındaki yüzün üzerindeki
örgüt üzerinde yapmış olduğu çalışması sonucunda geliştirmiştir. Değişim girişimlerinin
çoğunun başarısız olduğunu görünce, temel hataların neler olduğu üzerinde kafa
yormuştur. Geliştirmiş olduğu modelden çıkan iki önemli sonuç, değişim sürecinin her
birinin belirli süreler alan bir dizi aşamadan oluştuğu ve bunlardan her birinde yapılacak
önemli bir hatanın sürecin bütününü etkilediği şeklindedir. Kotter(1995), değişim
liderlerinin yaptığı en önemli değişim hatalarından birinin, örgüt çalışanlarına değişimin
önemi ve kaçınılmaz olduğu hakkında gerekli bilgilendirmenin yapılmayışı olduğunu
öne sürer. Bir diğer önemli hata ise ona göre, değişimi sürükleyecek bir vizyonun ortaya
konulamamasıdır.
Schein(1979) örgütsel değişimlerde hazır bulunuşluğun önemini vurgulamış ve
bu koşul sağlanmadan değişimin mümkün olmayacağını öne sürmüştür. Ona göre
değişime hazır oluşluk, örgüt üyelerinin değişimin gerekli olduğuna ve örgütün değişimi
gerçekleştirebileceğine ilişkin inançlara sahip olmalarıdır. Bernerth(2004:39) değişime
hazır oluşluğu, bireyin düşünme şeklini değiştirmeye olan istekliliği veya tepkiselliğini
yansıtan bir ruh haleti olarak tanımlamıştır.
Schwahn ve Spady(1998:47) değişimin neden başarılı olmadığına ilişkin beş
gerekçe öne sürer. Bunlar, kişilerin değişim için inandırıcı bir gerekçe olmadıkça
değişmeyecekleri; insanların, değişim inisiyatifi kendi ellerinde olmadığında
değişmeyecekleri; değişimi yöneten güçlü bir lider olmadığında değişimin
gerçekleşmeyeceği; örgüt çalışanlarının değişimin kişisel olarak kendilerine nasıl
27
yansıyacağını bilmediklerinde değişime direnecekleri ve örgüt çalışanlarının değişim
sürecinde örgütten gerekli desteği almadıklarında, değişimin zora gireceği şeklindedir.
Değişimden en çok etkilenenlerin değişime katkıda bulunmadığı takdirde
değişimi uygulamanın zorlaşacağı konusunda literatürde geniş çaplı söz birliği
vardır(King ve Rodriguez, 1981; Guth ve MacMillan, 1986; Floyd ve Wooldridge,
1992; Armenakis, Harris ve Mossholder, 1993). Burada katılımın önemi ortaya çıkar.
Karar verme sürecinde veya uygulamada katılımı sağlama, değişimi kolaylaştırmada
yardımcı olur ve kaliteli karar almaya yol açar (Kim ve Mauborgne, 1999). Fakat aynı
zamanda maliyetlidir ve zaman alıcıdır da.
2.3.4. Kamu Sektöründe DeğiĢim
Özel sektördeki kar amaçlı örgütlerin içinde bulundukları çevresel faktörlerle,
kamusal örgütlerin iş gördükleri çevresel faktörler benzer olmakla birlikte aynı değildir.
Aralarında önemli farklılıklar vardır. Bunun bir sonucu olarak da, bu çevresel
faktörlerden kaynaklanan değişim sebepleri doğal olarak farklılaşmaktadır.
Kamu sektörü de özel sektörde olduğu gibi, yeni bilgi ve iletişim
teknolojileri(Larson ve Coe, 1999), küreselleşme(Isaac-Henry, 1993), ekonomik, sosyal
ve politik değişimler(Isaac-Henry, 1993) ve işgücü piyasasındaki farklılaşmalar gibi kar
amaçlı örgütlerinkiyle benzer değişim faktörlerine sahiptir. Ancak kamu sektörünün
kendine özgü değişim kaynakları da vardır: Hükümet liderlerinin ve iktidardaki siyasi
partilerin yeniden seçilme düşüncesi(Osborne ve Gaebler, 1993), katı bürokrasiden
müşteri odaklı hizmet anlaşılışına geçilmesi yönündeki talepler(Painter, 1993) ve
vatandaşlardan gelen daha fazla demokrasi, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi hizmet
beklentileri, bunlardan bazılarıdır.
Özel sektörün aksine verimlilik ve rekabet, kamu sektöründe temel bir değişim
faktörü değildir. Kamusal örgütlerde örgütsel hedefler ve çıktılar, her zaman maddi
anlamda ölçülemez çünkü. Hizmet alanların memnuniyetleri veya siyasi iradenin
hoşnutluğu, çoğu zaman ön plandadır. Casile ve Davis-Blake(2002), kamusal örgütlerin
pazar dışı örgütlerden olduklarını, çıktılarının her zaman ekonomik ve finansal olarak
ölçülmediğini, meşruluklarını kurumsal pratiklere uyum sağlayarak elde etmeye
28
çalıştıklarını öne sürmüşlerdir. Bu nedenle onlara göre temel değişim faktörü, hizmet
alanlardan gelen hoşnutsuzluk tepkileri ve bunun siyasi karar vericiler üzerindeki
zorlayıcı etkileridir.
Bazı yazarlar, kamusal örgütlerde değişimin özel örgütlerdekinden daha zor
olduğunu iddia ederler(Ingstrup ve Crookall, 1998). Bu zorluğun bir sonucu olarak da
Savoie(1998), kamu sektöründeki örgütsel değişim girişimlerinin çok azının başarılı
olduğunu söyler. Ona göre bunun sebebi, kamusal örgütlerin diğer örgütler gibi sadece
ekonomik kaygılar ve kar amacı biçiminde örgütsel amaçlar gütmediklerindendir. Bu
örgütler, politik ve sosyal çevreyi de dikkate almak zorundadırlar.
Bunun yanında, her kamu örgütü çözümün sadece bir tarafıdır. Planlama,
bütçeleme, personel bakımlarından diğer örgütlerle birlikte hareket etmek
zorundadır(Posner ve Rothstein, 1994). Kamusal örgütlerin bankalar gibi ekonomik
faaliyet gösterenler dışındaki pek çoğunun mali girdileri ve finansman kaynakları,
tamamen bağlı oldukları hiyerarşik yapıdaki merkezi yönetimler tarafından karşılanır.
Bu nedenle, mali bakımdan ilişkili oldukları diğer kamusal örgütlere önemli ölçüde
bağımlıdırlar.
Bir örgüt için son derece önemli olan misyon ve örgütsel amaçlar belirleme işi
de bu örgütlerin dışında gerçekleştirilir. Misyon ve hedef tanımlaması, çoğu kez bu
örgütleri kuran yasal mevzuatlarda veya siyasi iradenin yansımaları olan yönetsel
düzenlemelerde belirlenmiştir. Aynı şekilde, sahip oldukları insan kaynakları da çoğu
zaman, kamuda bu alanda görevli uzman bir insan kaynakları örgütü tarafından
karşılanır. Personel bulma ve işe almanın kendilerine bırakıldığı durumlarda bile, insan
kaynakları politikalarını tek başlarına belirleyemezler.
Kamusal örgütler açısından bir diğer önemli sıkıntı seçimlerdir. Seçimler
sebebiyle pek çok değişim uygulaması sonraya bırakılmaktadır. Yine seçimler sebebiyle
değişen iktidarlarla beraber pek çok kamu örgüt yöneticisinin görev yerleri
değişebilmekte veya görevleri son bulabilmektedir. Kamu yöneticileri, değişimin
zorluklarını anlamadan onları izleyen, medya ve kamuoyunun baskısı altındadırlar. Bu
göz önünde olma ve de baskılar, ters giden bir şeyler olduğunda değişime kolaylıkla son
verilmesine sebep olabilir(Ingstrup ve Crookall, 1998).
29
DiMaggio ve Powell(1991a, 1991b) ile Meyer ve Rowan(1992) örgütsel
perspektiften kamu örgütlerini inceleyenlerin başında gelir. Kamu örgütlerinin sosyal
olarak özel sektörden çok daha fazla sorumluluk altında ve hesap verebilir olmalarından
ötürü daha fazla baskıyla karşı karşıya kaldıklarını söylerler. Meşruluk talepleri de özel
sektördekinden daha fazladır. Scott ve Meyer (1991) de bu paralelde, kamu örgütlerinin
güçlü kurumsal ve zayıf teknolojik ortamda iş gördüklerini, verimlilikten çok meşruluk
arayışında olduklarını yazar.
Siyasal ve toplumsal çevrenin giderek daha karmaşık bir hal aldığı günümüzde,
aynı zamanda teknolojik yeniliklere ayak uydurma, yeni yönetim tekniklerini kullanma,
çalışanların giderek artan taleplerine cevap verme, hizmetten yararlananların ve
dolayısıyla siyasi otoritenin hoşnutluğunu kazanma gibi baskılar altında bulunan
kamusal örgütlerin, geleneksel iş görme yöntemlerini yeniden gözden geçirmeleri
gerekmektedir. Bu yöntemler, katı hiyerarşik yapılaşmaya dayanan, örgüt çalışanlarının
görüşlerini dikkate almayan, verimlilik ve performansı ön planda tutmayan, buyurgan
ve cezalandırıcı öğeleri içerisinde barındırmaktadır. Kamusal örgütlerin bu geleneksel
yapılardan daha esnek, katılımcı, hiyerarşik olmayan yapılara dönüşmesi, planlı ve
bilinçli örgütsel değişimlerle gerçekleşebilir. Ingstrup ve Crookall(1998)‟ın kamu
sektörüyle ilgili araştırması, iyi çalışan örgütlerle kötü çalışan örgütler arasındaki farkın,
başarılı olan örgütlerin güven, açıklık, iletişim ve sürekli öğrenmeden oluşan bir çatı
oluşturmalarından, bunun kendi değişim gündemlerini belirlemesinden ve dış
aktörlerden gelecek değişim sıkıntısını hafifletmesinden kaynaklandığını iddia eder.
2.4. Örgüt Kültürü Ġle Örgütsel DeğiĢim Arasındaki ĠliĢki
Örgüt kültürü, araştırmacıların ilgisini 1980‟lerden itibaren çekmeye
başlamıştır(Schumacher, 1997; Sorensen, 2002). 1980‟ler boyunca örgütsel kültür
değişimi, yönetim ve organizasyon çalışmalarının merkezine oturmuştur. Özellikle
1982‟de Peters ve Waterman tarafından yayımlanan “In Serarch of Excellence” gibi
kitapların ardından uygulayıcılar da bu alana ilgi göstermeye başlamışlardır(Willmot,
1993; Peters ve Waterman, 1982).
Schein(1990:111) kültürü, “Bir gurubun icat ettiği, keşfettiği veya geliştirdiği,
dış uyum ve iç bütünleşme ile ilgili sorunlarla başa çıkabilmek için bu sorunlarla
30
uğraşmada geçerli olduğuna inandığı ve yeni üyelere öğrettiği algılama, düşünme ve
hissetmedeki temel varsayımlar kümesi” şeklinde tanımlar.
Roskin(1986), örgütsel kültürü örgütün otomatik sinir sistemine benzetir.
Kültür, değerler, inançlar, ideolojiler, tutumlar ve davranışlardan oluşur. Ortak değerler
bir örgütün önemli özellikleridir(Alvesson, 1987). Zamanla bu değerlere öylesine alışılır
ki onların varlığından örgüt çalışanlarının haberleri bile olmaz(Gagliardi, 1986). Örgüt
üyeleri bu değerleri içselleştirmişlerdir. Kendilerinden bir parça gibi görmeye başlarlar.
İşte böylesi durumlarda girişilecek örgütsel değişimlerde, örgüt kültürünün özelikleri ve
örgüt üyeleri üzerindeki etkilerinin derecesinin yapılacak olan analizde göz önünde
bulundurulması gerekir. Aksi takdirde örgütsel değişim yönetiminin başarıya
ulaşmasında, örgüt kültürü ciddi bir engel olarak ortaya çıkabilecektir.
Örgütsel değişimle, örgütlerdeki kültürel değişim aslında paralellik gösteren iki
konudur. Biri değişirken diğeri de değişir. Bu paralelliğin bozulduğu yerde ise
çatışmalar başlar. Gagliardi(1986), örgütlerde kültür değişiminin, sorunları çözmede
farklı yaklaşımların keşfedilmesiyle ortaya çıktığını söyler. İki tür kültür değişimi
tanımlar: birincisi kültürel aşamacılıktır. Var olanı değiştirmeden yeni özellikler eklenir.
İkincisi kültürel devrimdir. Yeni özellikler öncekileri bütünüyle yerinden eder.
Örgüt kültürü, örgüt üyelerinin paylaştıkları ortak algılar, değerler ve
inançlardır. Herhangi bir örgütsel değişime girmeden önce yapılması gerekenlerden biri
de, örgüt kültürünün yoğunluğunu ve örgüt çalışanlarının bu kültüre olan bağlılıklarını
irdelemektir(Cameron ve Quinn, 1999). Örgüt kültürü filtreleri, algıda seçiciliğe ve
olayları belirli paradigmalar halinde algılamaya yol açar. Alışılageldik paradigmalar
dışındaki olguları örgüt çalışanları kabullenmekte zorlanır. Bu nedenle, örgütsel
değerler ve inançların kısa vadede değiştirilmesi son derece güçtür.
Araştırmacılar, örgüt kültürünü değiştirmenin en iyi yolu konusunda söz birliği
sağlamış değillerdir. Gordon(1996:482-483), örgüt kültüründe istenilen değişimi
sağlayabilmek için takip edilecek aşamaları şu şekilde sıralar:
Örgüt geleceğinin açık bir vizyonla ifade edilmesi ve bu geleceğe
ulaştıracak örgüt kültürünün tanımlanması,
31
Örgüt yönetiminin desteğinin sağlanması,
Örgüt yönetimi tarafından örgüt çalışanları için arzu ettikleri değerleri,
beklentileri ve davranış biçimlerini içeren yeni bir kültürün belirlenmesi,
Örgütsel yapıda, insan kaynakları sisteminde, yönetim tarzı ve
uygulamalarında kültürel değişimi destekleyecek değişikliklerin yapılması.
Yeni alınacak personelin bu yeni kültüre uyum sağlayacak şekilde seçimi ve
sosyalleştirilmesi.
Cummins ve Worley(1997)‟ye göre örgüt üyelerinin, iş ortamındaki algılama,
düşünme ve davranışları ile örgütün çevresiyle olan ilişkilerine ilişkin varsayımlarının
kökten değiştirilmesi gerekir. Bu varsayımların değişmesi örgütün felsefesinde ve
değerlerinde ciddi farklılıklar doğurur. Allen ve Kraft(1984), örgütün kültürünü
değiştirmek için bir model tanımlar. Buna “Normatif Sistem Yaklaşımı” der ve dört
aşamadan oluştuğunu söyler: keşif, insanları dahil etme, değişimi gerçekleştirme ve
değerlendirme.
Dikkat edilirse örgütsel kültür değişimlerinde de, örgüt değişim süreçlerinde
izlenen sıralamanın bir benzeri söz konusudur. Analiz, katılım ve destek sağlama,
değişime girişme ve değişimden sonraki durum üzerinde kafa yorma.
Pek çok araştırmacı (Bate, 1994; Schein, 2000; Bernick, 2001) kültürün
yönetilebileceğine inanır. Onlara göre örgüt kültürleri manipülasyonlara karşı
duyarlıdır(Fineman, 1983; Pfeffer, 1982) ve etkili lider kültürü yaratır ve benimsediği
değerler etrafında onu yapılandırır(Peters ve Waterman, 1982). Bazı araştırmacılara
göre ise örgüt kültürü isteyince değiştirilebilecek bir şey değildir(Smircich ve Morgan,
1982; Meyerson ve Martin, 1987).
Schein(1999) örgüt kültürünün değiştirilebileceğine ve yönetilebileceğine
inananlardandır. Örgüt kültürünün dinamikleri anlaşıldığında yönetilebileceğini söyler
ve bunun için bir yol haritası çizer: Buna göre öncelikle kültür değişiminin amacını
ortaya koymalı; mevcut kültürü tanımalı, örgüt kültürünün mantığını kurmalı, kültürün
derinliklerine inmeli, değişime geçmeli, değişimi güçleştiren öğeleri saptamalı, değişimi
32
kolaylaştıran öğeleri belirlemeli ve sonra da hangi davranışların değişmesi gerektiğini
belirlemelidir.
Schein(1985) ve Burke(2008), büyük değişimlere girişen örgütlerin çoğu
zaman bu amaçlarıyla kültür arasındaki yakın ilişkiye gereken önemi vermeği ihmal
ettiklerine dikkati çeker. Bu durumda örgütsel değişimle kültürel değişim birbiriyle
uyumlu veya birbirini destekler şekilde yürümez. Örgüt kültürü, değişim öğelerini
desteklemeyebilir. Örgüt çalışanlarında değişime karşı örgüt kültüründen kaynaklanan
direnişler baş gösterir. Tichy ve Ulrich(1984) değişime direncin, örgütün alt
sistemlerinden ve de kültüründen kaynaklanıyor olabileceğini vurgulayanlardandır.
ġekil 2.6: Örgütsel Değişim Sürecinde Örgüt Kültürü Analizi
Tersine, örgüt kültürünün değişimi desteklediği durumlar da yok değildir. Veya
örgüt kültürü, değişimi destekleyecek şekilde dönüştürülmeye çalışılır. Ancak bu pek de
kolay olmayabilir. Çoğu zaman uzunca bir zamana gereksinim gösterir. Başarılı bir
kültürel değişim için ne kadar süre gerekli olduğu bir soru işaretidir. Pek çok
araştırmacı en az beş yıllık bir sürenin gerektiğini söyler. Jick(1995), beş-yedi yıl arası
bir sürenin gerektiğini ancak örgütlerin çoğunu bu süreyi beklemediklerini öne sürer.
Bu nedenle örgütsel değişim yönetiminde, değişim süreçlerinin en başında yer
alan örgütsel analiz aşamasında, örgüt kültürünün öğelerinin ve örgüt üyeleri üzerindeki
gücünün çok iyi analiz edilmesi ve buradan hareketle geliştirilecek değişim yöntem ve
planlamalarında, değişim sürecinin içine, bu sürecin paralelinde kültürel değişimi
sağlayacak önlemlerin de katılması gerekmektedir.
33
Sonuç olarak örgütsel değişimin, örgüt kültürünü değişim süreçleri içine
katmadan başarılı sonuçlara ulaşabilecek bir çaba olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
2.5. Ġç Güvenlik Yönetimi
İç güvenlik yönetimi, çok önemli bir yönetim alanı olarak daha önceleri de var
olmakla birlikte, özellikle 21.yüzyılın başında yepyeni bir konsept ve vurgu ile
toplumların ve bilimsel çalışmaların gündemine girmiş ve kendisine sağlam bir yer
edinmiş bulunmaktadır. Noftsinger, Newbold ve Wheeler(2007)‟a göre toplumun her
kesimine yönelik olan kapsamlı ve de tarihi bir harekete işaret eden “İç Güvenlik Çağı”,
11 Eylül 2001‟de ilk defa konuşulmaya başlanılmıştır. Özellikle Dünya Ticaret
Merkezi‟ne ve Pentagon‟a yönelik olarak 11 Eylül 2001‟de gerçekleştirilen terör
saldırılarının ardından, üniversitelerde iç güvenlik yönetimi üzerine açılan kursların,
yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin ve bu konuda yapılan bilimsel çalışmaların sayısı
giderek artmaktadır. Konu, aynı zamanda gazete, dergi ve diğer yayınların
başköşelerinde tartışılmaya ve giderek artan hacimlerde kendine yer bulmaya devam
etmektedir.
Konunun önemi, yerel, ulusal ve hatta uluslararası düzeydeki hemen her türlü
örgütü doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkiliyor olmasındandır. Kamusal veya özel
tüm diğer örgütlerin varlıklarının devamları, aslında iç güvenlik örgütlerinin başarısına
bağlıdır. Çünkü iç güvenlik yönetimi, belirli bir ülkenin sınırları içinde yer alan tüm
diğer örgütlerin faaliyet gösterdikleri “Çevresel Faktörleri” doğrudan veya dolaylı
şekilde etkilemektedir.
Güvenlik, bireylerin olduğu kadar, örgütlerin de yaşamlarını sürdürmeleri için
gerekli ön koşulların ilk sıralarında yer almaktadır. Bu nedenle, kamusal veya özel her
türlü örgüt, iç güvenlik yönetimine karşı duyarlı ve de ilgilidir. Bir diğer açıdan
bakıldığında ise iç güvenlik örgütlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel olarak
oluşturulmuş endüstriler ve de örgütler bulunmaktadır: Örneğin bilgisayar güvenliği
sistemleri teknolojileri, yolcu ve kargo izleme teknolojileri, silah endüstrileri, biyolojik
savunma sanayi, acil durum sistemleri, ulaştırma güvenlik sistemleri, özel güvenlik
sistemleri vb. Bu endüstri dallarında faaliyet gösteren örgütlerin pek çoğu, özel olarak iç
güvenlik yönetiminin ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap verecek şekilde faaliyet
34
göstermektedir. Ayrıca iç güvenlik yönetimi, diğer bütün örgütlerin sivil savunma ve
çalışma güvenliği gibi konularda uyacakları bir takım kuralları da belirlemektedir. Bu
nedenle, özel veya kamusal her türlü örgütün, iç güvenlik yönetiminin
uygulamalarından doğrudan veya dolaylı şekilde etkilendiği söylenebilir.
Bu çalışmada “İç Güvenlik” terimi, İngilizce “Homeland Security” terimine
karşılık gelecek şekilde kullanılacaktır. İç güvenlik terimi, önceleri de kullanılmakla
birlikte, 11 Eylül 2001‟de ABD‟deki Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon‟a
düzenlenen terörist saldırıların hemen ardından, yurt içindeki güvenliğe işaret edecek
şekilde ve özellikle de terörle mücadele ve terörden korunma bağlamında yaygın olarak
kullanılmaya başlanmıştır.
Literatüre resmi olarak, “21.yüzyılda ABD Ulusal Güvenliği hakkındaki Ulusal
Komisyon”un(diğer adıyla Hart-Rudman Komisyonu) Şubat 2001 raporunda
girmiştir(The Hart Rudman Commission, 2001). Bundan önce bu kavram, “Ulusal
Güvenlik” kavramının içerisinde yer alacak şekilde ifade ediliyordu. İç güvenlik
kavramı, zaman zaman kimileri tarafından ulusal güvenlik kavramıyla eşdeğer gibi
kullanılsa da, aslında aralarında çok açık bir anlam ve kullanım farkı bulunmaktadır.
Ulusal güvenlik, bir devletin varlığını ve güvenliğini sağlamak için aldığı tüm tedbirlere
işaret etmekle birlikte, daha çok uluslararası alanla ilgilidir. Sınırlar dışındaki devletler
ve uluslararası örgütler potansiyel düşmanlardır. “İç Güvenlik” terimi ise sınırlar içinde
faaliyet gösteren fiziksel olanın ötesinde bir düşmana karşı yurt savunmasına yönelik
olarak kullanılmaktadır(Seiple, 2002).
ABD Hükümeti iç güvenliği, Amerika‟yı teröristlere karşı savunmak için
gösterilen yerli bir çaba şeklinde tanımlar. Uygulamada ise iç güvenlik çabaları, terörist
saldırıların yanında deprem, sel, tayfun gibi doğal veya kimyasal patlamalar gibi insan
ürünü felaketler karşısında alınan tedbirleri ve yürütülen çalışmaları da
kapsamaktadır(Sauter ve Carafano, 2005:xiv).
Evet “İç güvenlik” terimi, ABD‟deki Dünya Ticaret merkezine ve Pentagon‟a
düzenlenen 11 Eylül terör saldırıları sonrasında çarpıcı ve baskın bir şekilde ortaya
çıkmıştır. 11 Eylül‟den önce ABD‟de 100‟den fazla örgütün iç güvenlik sorumlulukları
vardı ve bu sorumluluklar tek bir merkezden koordine edilmemekteydi. Bu durumun
35
doğurduğu yoğun bürokrasi, kritik istihbarat paylaşımı ve analizi ile gerekli işbirliği ve
koordinasyonun sağlanmasını güçleştirmekteydi.
11 Eylül 2001(9/11)‟de, kalkışlarından kısa bir süre sonra kaçırılan sivil hava
ulaşımına ait uçaklar, Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon‟a çarparak, 3000 civarında
insanın ölümüne veya kaybolmasına neden olmuştur. Bu rakam Amerikan İç
Savası‟ndan o güne kadar yaşanan en büyük kayıp olarak kabul edilmektedir(Murphy,
2002:237). Bu olayla birlikte, Amerikalıların ve de dünyanın teröre ve dolayısıyla iç
güvenliğe bakışı önemli oranda başkalaşmış, terör paradigması şekil değiştirmiştir.
Kimileri bu paradigma değişimini „küresel terör dalgası‟ şeklinde ifade
etmişlerdir(Dilmaç, 2006:70). Yeni dönemde tehdit, her zaman ve de her yerde ortaya
çıkabilmektedir. Herhangi bir sınır veya cephe kavramı mevcut değildir. Teknolojik
olanaklar, en az terörle mücadelede kullanıldığı kadar, hatta yer yer onun daha da
ötesinde, terör örgütleri tarafından kullanılmaktadır.
11 Eylül 2001‟in hemen ardından, terörizmde yaşanan paradigma değişimine
cevap vermek üzere tek bir birleşik komuta yapısının kurulması gerekli görülmüştür. Bu
kapsamda, beyaz saray iç güvenlik ofisi ve iç güvenlik konseyi kurulmuştur(Department
of Homeland Security [DHS], 2007). Acil durum örgütlerinin deprem ve sellere ek
olarak terör saldırıları ile de mücadele etmek zorunda oluşu ile birlikte, acil hazırlık ve
afet hazırlığı yerini pek çok literatürde, “İç Güvenlik” kavramına bırakmıştır. Bu
tarihten sonra “İç Güvenlik Yönetimi”, ABD ve AB ülkelerinin çoğunda bu başlık
altından yeniden ele alınmaya ve şekillendirilmeye başlanmıştır.
Bu noktadan hareketle, iç güvenlik kavramının, aynı zamanda örgütsel bir
yeniden yapılanma ile birlikte hayat bulduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir. Çünkü
çıkış yeri olan ABD‟de bu kavram, “İç Güvenlik Bakanlığı” adıyla oluşturulan yeni
örgütsel yapılanmaya da adını vermiştir. Bu kavramın ve onunla birlikte başlayan yeni
dönemin eskisinden farkı, ülke sınırları içerisindeki güvenlikle doğrudan veya dolaylı
olarak ilgili neredeyse bütün örgütleri bir araya toplayarak, örgütsel dağınıklılığı, çok
başlılığı, koordinasyonsuzluğu ve verimsizliği gidermek amacında oluşudur.
36
2.6. Ġç Güvenlik Yönetimi Ġle DeğiĢim Yönetimi Arasındaki ĠliĢki
İç güvenlik yönetimi alanında son on yılda yaşanan en büyük değişim, 11 Eylül
saldırıları sonrasında öncelikle ABD‟de yaşanan daha sonra AB ülkelerinde görülmeye
başlayan ve sonra pek çok diğer ülkede de yansımaları gözlenen, iç güvenlik
yapılanmalarındaki radikal değişimlerdir. Güvenlik örgütleri de tüm diğer örgütler gibi
işlevlerini etkin ve verimli bir şekilde yürütebilmek için değişen koşullara göre yeniden
yapılanmak zorundadır. Büyümüş ve karmaşıklaşmış bir örgütte geleneksel yöntemlerle
hizmeti yürütmek mümkün değildir(Yılmaz, 1996:17-18).
ABD‟de 2002‟de kurulan İç Güvenlik Bakanlığı ülkede 1947‟den beri iç
güvenlik alanında girişilen en büyük dönüşüm olarak kabul edilmektedir. Bu yeni
örgütün oluşturulması ile birlikte 22 federal ajans tek çatı altında birleştirilmiştir (HDS,
2007). Bu girişim, aynı zamanda yirmi iki farklı ve köklü örgüt kültürünün de bir araya
getirilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, değişim yönetimi açısından çok sıkıntılı
bir süreci beraberinde getirmiştir. Süreç içerisinde, katılan örgütlerin kültürlerinin yeni
yapının hedeflerine ve vizyonuna uygun şekilde oyulması, yontulması ve yeni bir kültür
içine uygun şekilde yerleştirilecek duruma getirilmelerinin sağlanması kolay
olmamıştır. Bununla beraber, bakanlık içine katılmayan ancak iç güvenlik alanının
içinde bulunan örgütlerde de yeni yapılanmaya ve güvenlik algılamalarına uygun
yapılandırmalara ve düzenlemelere gidilmiştir.
Örneğin Federal Bureau of Investigation(FBI) görevlilerinin bir kısmı daha
çok, adli soruşturmalarla ilgilendiklerinden ve köken olarak adli kolluk kökenli
olduklarından, mahkemelerde kullanılmaya elverişli olacak şekilde delil toplama
yönünde bir eğilime sahiptiler. Metodolojik olarak iş gören, uygun delil elde etmek için
yeterli zamanı bekleyen, aramalar için yasal prosedürlerin tamamlanmasını gözeten,
elde ettikleri bilgileri, değil diğer güvenlik örgütleriyle, kendi örgütleri içindeki üçüncü
kişilerle dahi paylaşmaya yanaşmayan bir alt-kültüre sahiptiler. Ancak bu durum, yeni
iç güvenlik örgütünün terörle mücadelede benimsediği hızlı, bürokratik olmayan,
istihbarat paylaşımcı yaklaşımlara bütünüyle ters düşmekteydi. Çünkü, terörist
faaliyetlerinin eyleme hazırlık aşamasındaki önemli bir kısmı, ceza kanunları açısından
suç sayılmayacak nitelikteydiler. Bu nedenle, sadece adli olarak olaylara yaklaşmak,
37
terörle mücadelede yetersiz bir yaklaşım anlamına geliyordu ve yeni güvenlik
örgütünün varlık sebebine ve hakim anlayışına bütünüyle tersti.
Öte tarafta istihbarat kökenli FBI görevlileri çabukça verilere ulaşma ve
ulaştığı verileri paylaşma, sorunları çözmede farklı yollar bulma, esnek ve çevik
davranma gibi özelliklere sahiptiler. FBI‟ı iç güvenlik yönetiminde etkili bir konuma
yerleştirebilmek için FBI‟ın istihbarat tarafına ait alt kültürün güçlendirilip, bu kültürün,
adli soruşturmalarla ilgilenen görevliler tarafından da benimsenmesinin sağlanması
gerekti. Bu nedenle tüm FBI görevlilerinin her iki alanda da eğitim görmeleri ve
soruşturmalarda görevli olanların da istihbarat yetkisiyle donatılarak, yeni ve daha güçlü
bir FBI alt-kültürü oluşturulmaya başlanıldı(Kettl, 2003).
The Central Intelligence Agency(CIA), iç güvenlik alanındaki bir diğer önemli
örgüt idi. CIA‟de de FBI‟daki gibi bazı alt kültürlere rastlamak mümkündü. Dört genel
müdürlükten oluşmaktaydı: İstihbarat, bilim ve teknoloji, yönetim ve operasyonlar.
Operasyonlar birimi, politik müdahaleler, askeri ve diğer gizli operasyonlardan sorumlu
idi. İstihbarat biriminin görevi, verileri toplama, işleme ve karar vericilerin kullanımına
sunma idi. İstihbaratta kullanılan teknolojinin elde edilmesi ile görevliydi. Yönetim
birimi, örgütün insan kaynakları, finansman, satın alma ve diğer yönetsel görevleriyle
uğraşıyordu. Bu dört farklı birimde, dört farklı alt-kültür gelişmişti. İstihbarat ve bilim-
teknoloji biriminde, akademik altyapısı olan analistler ve bilim adamları çalıştırılıyordu.
Operasyon birimi ise, iki alt-kültüre sahipti. Birisinde casusluk özellikleri olan sır
tutma, şüphecilik ve bağlılık özellikleri yaygınken, diğerinde cesur, maceracı ve başına
buyruk bir çalışan tipi hakimdi. CIA başkanı genellikle bu birim içinden seçiliyordu.
Yönetsel kısımda ise, yöneticilik özellikleri ağır basıyordu. Bu farklı alt kültürlerin yeni
iç güvenlik yapılanmasını destekleyen taraflarına vurgu yapılıp, sistemi zayıflatacak
taraflarının yontulması gerekiyordu.
Savunma Bakanlığı iç güvenlik yapılanması içinde yer alan bir diğer önemli
örgüttü. Bu örgütün içindeki dokuz kuvvetten üçünün(Özel Operasyonlar Komutanlığı,
Merkez Komutanlığı ve Kuzey Komutanlığı) temel görevinin kontra terör konusunda
olması gerektiği kararlaştırıldı(National Commission on Terrorist Attacks, 2004:401).
Bu örgüt kültürleri ve de alt kültürlülük, örgütlerin ve bunların içindeki birimlerin kendi
38
arasında ister istemez bir rekabeti de beraberinde getiriyordu. İç güvenlik yönetimi alanı
içerisinde bu tür rekabetin olumsuz sonuçlar doğurmaması için bir dizi çalışmanın
yapılması gerekiyordu.
Görüldüğü gibi ABD‟de iç güvenlik yapılanması ve yönetimi alanında, gerek
yeni bakanlığın içerisindeki örgütler bakımından gerekse dışında kalan iç güvenlikle
ilgili örgütler bakımından gerekli koordinasyonun ve işbirliğinin sağlanması ve iç
güvenlik yönetiminin sağlıklı yürütülebilmesi adına yapılması gereken önemli
çalışmalar vardı. Bu çalışmalar, değişim yönetimi yaklaşımlarına hakim olunması ve de
bunların içerisinde uygun görülenlerin uygulama alanına konulmasıyla daha sağlıklı bir
şekilde yürütülebilecekti. Uygulamanın böyle olup olmadığı, değişim sürecinde
yaşananlar ve alınması gereken dersler, ilgili bölümlerde tartışılacaktır.
Aynı şekilde Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması ve yönetimi alanında
girişilecek değişim çalışmalarında, iç güvenlik alanındaki mevcut örgütlerin ve
çalışanlarının ve hatta bu örgütlerin faaliyetleri toplumun her kesimini
ilgilendirdiğinden kamuoyunun dirençle karşılamayacağı, tersine benimseyip
destekleyecekleri bir değişim yöntemi ve yaklaşımının sergilenmesi gerekmektedir. Bu
yaklaşım aynı zamanda sorunların tespiti, değişim gereklerinin belirlenmesi, uygun
stratejilerin ve planlamaların şekillendirilmesi açısından da olumlu sonuçlar doğuracak
bir tercihin ifadesi olacaktır.
Değişim yönetimi alanında yürütülmüş akademik çalışmalar, geçmişten
günümüze ister özel ister kamusal örgütler olsun, yaşanmış sayısız tecrübeleri, başarı ve
başarısızlık nedenleriyle birlikte gözler önüne sermektedir. Bu tecrübeleri göz önünde
bulundurmak ve atılacak adımlarda bunlardan yararlanmak, iç güvenlik yönetimi gibi
hayati ve kritik bir alanda yürütülecek örgütsel değişim ve yeniden yapılanma
girişimlerinde karşı karşıya kalınması olası riskleri en aza indirebilecektir.
39
BÖLÜM 3
TÜRKĠYE‟NĠN ĠÇ GÜVENLĠK YAPILANMASI
Bu bölüm, iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, Türkiye‟nin iç güvenlik
yapılanmasının bugünü ortaya konulmaya çalışılacak, ikinci kısımda ise Türkiye‟deki iç
güvenlik yeniden yapılanmalarına ait girişimler ve bu alanda yapılmış çalışmalar
üzerinde durulacaktır. Özellikle, bu araştırmanın odağını oluşturan Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı örgütsel yapılanması ve bu yapılanmanın Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanmasındaki değişim ihtiyacına cevap verip veremeyeceği, bu bölümde
ayrıntılarıyla masaya yatırılacaktır.
3.1. Mevcut Durum
3.1.1. Genel
Bir ülkenin coğrafi sınırları içerisinde oluşabilecek tehdit ve tehlikelerden uzak
bir şekilde öncelikle vatandaşlarının huzur ve güvenliğinin sağlanması, daha sonra da
devlete ve özel kişilere ait binaların her türlü sabotaj ve benzeri tehlikelere karsı
korunmasına iç güvenlik denilmektedir(Çınar, 1997:61). Türkiye‟de iç güvenlik
yönetiminden sorumlu ana örgütlenme, İçişleri Bakanlığı çatısı altında
yapılandırılmıştır.
ġekil 3.1: İçişleri Bakanlığı Örgüt Şeması
40
Bakanlık bu görevi, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı‟nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun‟a göre, merkez örgütü, taşra örgütü ve bağlı kuruluşlar aracılığıyla
yerine getirir(Resmi Gazete, 23.02.1985). Merkez örgütü, ana hizmet birimleri, danışma
ve denetim birimleri ile yardımcı birimlerden oluşur. Taşra örgütünde, 5442 sayılı İl
İdaresi Kanunu‟na göre oluşturulmuş il ve ilçe örgütleri yer alır. Bağlı kuruluşlar ise;
Emniyet Genel Müdürlüğü(EGM), Jandarma Genel komutanlığı(JGK) ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı(SGK)‟dır.
3.1.2. Ġç Güvenlik Örgütleri
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu‟nun 1.maddesinde, ülkenin emniyet ve
asayiş işlerinden İçişleri Bakanı‟nın sorumlu olduğu, bakanın bu görevi, Emniyet,
Jandarma ve gerektiğinde diğer bütün kolluk örgütleri aracılığıyla ve lüzumu halinde de
Bakanlar Kurulu kararı ile askeri kuvvetlerden yararlanarak yerine getireceği
düzenlenmiştir(Resmi Gazete, 12.06.1937).
ġekil 3.2: Kolluk Çeşitleri
Kanun, emniyet ve asayiş, yani iç güvenlik hizmetlerinin temelde kolluk
örgütleri aracılığıyla yürütüleceğini öngörmektedir. Peki, nedir bu kolluk?
Yaşar(1997:21) kolluğu, genel anlamda kamu düzenini koruma, kollama, suç ve
suçluları tespit etme ve yakalama ile görevli, gerektiğinde zor kullanma yetkisine sahip,
kanunla verilen yetkiler çerçevesinde görev yapan örgütler şeklinde tanımlamıştır.
Gözübüyük(2001:45)‟e göre ise kolluk, bir yandan kamu düzenini sağlayan ve koruyan
41
veya bozulduğunda eski durumuna getiren yönetsel faaliyetler, diğer yandan da bu tür
faaliyetleri yürüten görevlilerdir.
3201 sayılı Kanunun 3.maddesinde kolluk, genel kolluk ve özel kolluk şeklinde
ikiye ayrılmıştır. Genel kolluk bu düzenlemeye göre, polis ve jandarmadır. Özel kolluk
ise, genel kolluk dışında kalan ve özel kanunlarına göre kurulup belirli görevleri gören
kolluk kuvvetleridir. Ancak bu kanundan çok sonra, 1985 yılında çıkan 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda, bağlı kuruluşlar arasında
EGM ve JGK yanında 1982 yılında göreve başlayan Sahil Güvenlik Komutanlığı da
sayıldığından bu çalışmada genel kolluk bağlamında, Sahil Güvenlik örgütüne de yer
verilecektir.
3.1.2.1. Genel Kolluk
3.1.2.1.1. Polis
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8.maddesinde polis, idari, siyasi ve
adli olarak üç kısma ayrılmıştır(Resmi Gazete, 12.06.1937):
ġekil 3.3: Polisin Kısımları
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 2.maddesinde polisin genel
emniyetle ilgili görevleri iki başlık altında ele alınmıştır:
A) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu
düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri
dairesinde önünü almak,
B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile
diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak(Resmi Gazete, 14.07.1934).
42
ġekil 3.4: Polisin Görevleri
3.1.2.1.2. Jandarma
1983 yılında 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu
yürürlüğe girmiştir(Resmi Gazete, 12.03.1983). Kanunun 4.maddesinde Jandarmanın,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olup, Silahlı Kuvvetlerle ilgili görevleri, eğitim ve
öğrenim bakımından Genelkurmay Başkanlığına, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev
ve hizmetlerin yürütümü yönünden İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu, ayrıca Jandarma
Genel Komutanı‟nın da, Bakana karşı sorumlu olduğu düzenlenmiştir.
ġekil 3.5: Jandarmanın Bağlılığı
Yani burada ikili bir yapı söz konusudur. Örgütün bir yönü askeri, diğer yönü
ise mülki ve iç güvenliğe ilişkindir. Bu nedenle örgüt yapısı içerisinde, mülki
yapılanmaya bağlı olan Jandarma birlikleri olduğu gibi, sadece askeri görevleri bulunan
jandarma birlikleri de bulunmaktadır. Yani örgüt, mülki ve de askeri ikili bir yapı
görünümündedir.
Jandarma Örgütünün görevleri, kanunun 7.maddesinde sıralanmıştır. Bu
görevler, dört başlık altında toplanmaktadır: mülki, adli, askeri ve diğer görevler (Resmi
43
Gazete, 12.03.1983). Burada görüldüğü gibi, jandarma örgütü görev türleri ve bu
görevlerle ilgili üstlerinin nitelikleri bakımından, karma bir yapılanma şeklindedir. Bu
yapının sakıncaları ve bu konuda yapılan değerlendirmelere ilerleyen bölümlerde
detaylarıyla yer verilecektir.
ġekil 3.6: Jandarmanın Görevleri
Jandarmanın genel olarak görev ve sorumluluk alanı; kanunun 10.maddesine
göre polisin görev alanı dışı olup, bu alanlar il ve ilçe belediye sınırları dışında kalan
veya polis örgütü bulunmayan yerler şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca, Jandarma veya
Emniyet Örgütlerinin kendi sorumluluk alanlarında yetersiz kalmaları veya
kalacaklarının değerlendirilmesi halinde, yerel mülki amirler tarafından birbirlerinin
sorumluluk alanlarında geçici olarak görevlendirilebilecekleri de belirtilmektedir(Resmi
Gazete, 12.03.1983).
3.1.2.1.3. Sahil Güvenlik
1932 yılında, 1917 sayılı kanunla karasuların güvenliği ve denizden yapılacak
kaçakçılığın önlenmesi alanında görevli Gümrük Muhafaza Umum Komutanlığı
kurulmuştur. 1956 yılına kadar devam eden örgüt, bu tarihte kaldırılarak görevleri
Jandarma Genel Komutanlığı‟na devredilmiştir. 1982 yılında, 2692 sayılı kanunla Sahil
Güvenlik Komutanlığı kurulmuştur(Resmi Gazete, 13.07.1982). 1985 yılına kadar
Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde görev yapmış, bu tarihte İçişleri Bakanlığı‟na
bağlı bir örgüt haline dönüştürülmüştür.
2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu‟nun 2.maddesinde,
komutanlığın Türk Silahlı Kuvvetler örgütü içerisinde olup, barışta görev ve hizmet
yönünden İçişleri Bakanlığı‟na bağlı olduğu yer almaktadır(Resmi Gazete, 13.07.1982).
44
Kanunun „Yetkiler‟ başlıklı 5.maddesinde, Sahil Güvenlik Komutanlığı
çalışanlarının kendilerine bu kanun ile verilen görevlerin yapılmasında; silah kullanma
yetkisi dahil kanunların diğer güvenlik kuvvetlerine tanıdığı bütün hak ve yetkilere
sahip oldukları, suçun denizde başlayıp karada devam etmesi veya suçluların karaya
geçmesi hallerinde, yetkili güvenlik kuvveti olaya el koyuncaya kadar suç delillerinin
kaybolmasını ve suçluların kaçmasını önlemek amacıyla yetkilerini karada da
sürdürecekleri ve durumu en kısa sürede gerekli imkanlar kullanılarak yerel mülki amire
bildirecekleri öngörülmüştür(Resmi Gazete, 13.07.1982).
Bu maddede, Sahil Güvenlik Komutanlığı‟nın, genel kolluk yetkilerine sahip
olduğu görülmektedir.
3.1.2.2. Özel Kolluk
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunun 3.maddesi kolluğu genel ve özel olarak
ikiye ayırmış ve özel kolluğu, genel kolluk dışında kalan ve özel kanunlarına göre
kurulup belirli görevleri gören kolluk olarak tanımlamıştır(Resmi Gazete, 12.06.1937).
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği‟nin 3. maddesinin 6. fıkrasında özel
kolluk, devlet ve yetkili diğer kamu tüzel kişilerince, özel kanunlar çerçevesinde
kurulup örgütlendirilen, kendi hizmet alanında güvenliği sağlamak amacını taşıyan ve
kendi kanunlarına göre silah taşıma ve kullanma yetkisine sahip, jandarma ve polis
dışındaki kolluk kuvvetleri seklinde tanımlanmıştır(Resmi Gazete, 17.12.1983).
Gözler(2002:472)‟e göre genel yönetsel kolluk; kamu güvenliği, kamu huzuru
ve genel sağlık amacıyla, belirli bir toprak üzerinde bulunan her birey, her grup ve her
çeşit faaliyet hakkında yetkili olan kolluktur. Özel yönetsel kolluk ise; bütün faaliyetler
hakkında değil sadece belirli bir faaliyet kategorisine veya belirli grup kişiler hakkında
yetkili olan kolluktur: Belediye Zabıtası, Orman Muhafaza Memurları, Köy Korucuları,
vb.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki, literatürde ve mevzuatta, genel ve özel kolluk
ayrımı konusunda bir uzlaşma bulunmamaktadır. Sadece Emniyet Teşkilatı
Kanunundan yola çıkılacak olunursa, genel kolluk polis ve jandarmadır. Ancak bu
düzenlemenin eski tarihli olduğu, Sahil Güvenlik Komutanlığının 1982 yılında
45
kurulduğu ve İçişleri Bakanlığı‟na bağlı örgütler arasında sayıldığı ve kanunla verilen
görevleri dikkate alınırsa, bu örgütü de kolluk örgütleri arasında kabul etmek
gerekecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun adli kolluk tanımlamasına bakılırsa,
Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü‟nün de kolluk örgütü olduğunu kabul etmek
gerekecektir. Ancak bu örgütün genel yönetsel kolluk mu yoksa özel kolluk mu olduğu
tartışmalıdır. Çünkü 3201 sayılı kanuna göre genel kolluk dışında kalan diğer kolluk
örgütleri özel kolluk olarak tanımlanmaktadır. Genel kolluk da bu kanuna göre polis ve
jandarmadır.
3.1.3. Ġç Güvenlikle Ġlgili Örgütler
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında yer alan iç güvenlik örgütlerinin
hangilerinin olduğu, önceki bölümlerde sıralanmıştı. Bu örgütler, İçişleri Bakanlığı‟na
bağlı, EGM, JGK ve SGK idi. Bunlara genel kolluk da denilmekteydi.
Ancak İçişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan genel kolluk gibi hem adli ve
hem de önleyici görevleri olmakla birlikte, İçişleri Bakanlığı bünyesinde yer almayan
kolluk örgütleri de bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en göze çarpanı, Gümrük
Müsteşarlığı örgütüdür. Jandarmanın sınır bölgesinde ve ülke içinde, sahil güvenliğin
sahillerde ve karasularda yürüttüğü kaçakçılığın önlenmesi görevini, Gümrük Muhafaza
örgütü, sınır kapıları, limanlar ve havaalanlarındaki gümrük bölgelerinde
yürütmektedirler. Kolluk niteliğinde olmamakla birlikte Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT),
hem dış güvenlik hem de iç güvenlikle ilgili istihbarat alanında faaliyet gösteren ve iç
güvenlik kuruluşlarına destek veren güvenlik örgütlerinden biridir.
Bunun yanında, Milli Güvenlik Kurulu(MGK) Genel Sekreterliği, Terörle
Mücadele Üst Kurulu, Ulaştırma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı(Mali
Suçları Araştırma Komisyonu), Sağlık ve Tarım Bakanlıkları ile, Başbakanlık Güvenlik
İşleri Genel Müdürlüğü‟nün de iç güvenlik alanında bir yerleri olduğu göz ardı
edilemez. Hatta iç güvenlikle ilgili eğitim ve antipropaganda bakımından Milli Eğitim
Bakanlığı ile Diyanet İşleri Bakanlığı‟nın da iç güvenlik alanına pekala dahil
edilebileceği söylenebilir.
46
DPT tarafından IX. Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan “Adalet
Hizmetleri ve Güvenlik” adlı ihtisas raporunun, „Ülkemizde Durum‟ başlıklı
bölümünde:
..Bu çerçevede değerlendirildiğinde ülkemizde İçişleri Bakanlığına bağlı
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı‟nın genel kolluk gücünü oluşturdukları, bu kuruluşların yanı sıra Milli
İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü,
Kaçakçılık İstihbarat Harekat Bilgi Toplama Daire Başkanlığı (KİHBİ), Mali
Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı ve Sivil Savunma Genel
Müdürlüğü‟nün de güvenlikle ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları olduğu...
şeklinde bir ifade yer almaktadır(DPT, 2007b:3).
Bu ifade, aslında ciddi bir çalışma yapıldığında, iç güvenlikle ilgili örgütlerin
hangilerinin olduğu konusunda net bir tanımlamanın rahatlıkla yapılabileceğini
göstermektedir.
3.1.4. Ġç Güvenlikte YaĢanan Sorunlar
3.1.4.1. Yönetsel Kolluk - Adli Kolluk Ayrımı
Yönetsel kolluk faaliyeti Gürülkan(1986:22) tarafından, kamu düzeninin
sağlanması, korunması ve kamu düzeni bozulduğunda eski haline gelmesi için bireysel
ve toplumsal davranışların düzenlenmesi, toplum düzenine aykırı eylemlerin kuvvet
kullanılarak önlenmesi için kamu gücüne dayanılarak yapılan faaliyet şeklinde
tanımlanmıştır. Yani yönetsel kolluk faaliyeti, aslında iç güvenlik bağlamında ele alınan
güvenlik örgütlerinin temel faaliyet alanıdır. Önleyici kolluk hizmetleri olarak da ifade
edilmektedir. Adli kolluk faaliyeti ise, suç işlendikten sonra suçun ortaya çıkarılması,
suçlular ile suç delillerinin ele geçirilerek, adli makamlara teslim edilmesini içeren bir
süreçtir. Günday(2002:135 )‟a göre de, yönetsel kolluk adli kolluk ayrımı, her iki
kolluğun örgütlerinin ve görevlilerinin farklılığından değil, fakat görevlerinin niteliğinin
ve amaçlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu‟nun 9.maddesinde adli polisin tam
teşekküllü polis karakolu bulunan yerlerde genel müdürlükçe kadrodan ayrılan bir kısım
47
olduğu, takip eden 10.maddesinde de, adli polisin adli soruşturma görevlerinin dışındaki
hizmetlerde üstlerinin emrinde olduğu yani yönetsel kolluk görevinin de devam ettiği,
belirtilmiştir(Resmi Gazete, 12.06.1937). Pratikte adli görev verilen memurlar aynı
zamanda ihtiyaca göre tebligat, idari soruşturmalar ve hatta toplumsal olaylar vs. gibi
diğer idari işlere de görevlendirilmekte, adli görev, özel bir uzmanlık alanı olarak
belirginleşmemektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‟nun(Resmi Gazete, 17.12.2004)
164.maddesinde adli kolluk yeniden düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme ile daha önce
sadece emniyet ve jandarma örgütlerinde öngörülmüş olan adli kolluk görevinin, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve de özellikle dikkate değer olan, Gümrük Müsteşarlığı
bünyesine de yaygınlaştırılmış olmasıdır. Bu şekilde, İçişleri Bakanlığı çatısı altında
olmayan Gümrük Muhafaza Görevlilerinin de kolluk kavramı içine alındığı
görülmektedir.
DPT tarafından Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında hazırlanan
„Güvenlik Hizmetlerinde Etkinlik‟ başlıklı özel ihtisas komisyonu raporunda bu
konuda: “Adli kolluk görevi, ceza ve tutuklama evlerinin iç ve dış korunması
sorumluluğu ile birlikte Adalet Bakanlığına verilmelidir(DPT, 2001b:19).” şeklinde bir
öneri getirilmektedir.
DPT tarafından IX. Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan “Adalet
Hizmetleri ve Güvenlik” adlı ihtisas raporunun „Durum Analizi‟ başlıklı bölümünde
Türkiye‟de, adlî kolluk ile genel kolluk arasında görev ve yetki alanı sınırlarını
belirleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı tespiti yapılmıştır(DPT, 2007b:28). Aynı
raporun devamında, “Polis ve jandarma gibi genel idarî kolluk amacıyla verilen önleyici
güvenlik ve asayiş hizmeti veren kamu hizmet birimleri dışında, tamamen yargıya bağlı ve
çağdaş adlî güvenlik hizmeti standartlarında adalet hizmeti veren bir adlî kolluk örgütünün
henüz kurulamamış olması”, sistemin zayıf yönleri arasında sıralanmıştır(DPT, 2007b:29).
Raporun „Kurumsal Düzenlemeler‟ başlıklı bölümünde ise, “Ceza ve infaz kurumlarının
yönetiminde yetki karmaşası ve çift başlı yönetime yol açan adlî ve idarî kolluk birimleri
tamamen birbirinden ayrılarak; doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına bağlı olmak
48
üzere, güvenlik hizmeti veren bir adlî kolluk biriminin oluşturulması amacıyla gerekli
kurumsal düzenlemeler yapılacaktır” denilmektedir(DPT, 2007b:68).
Kısaca yönetsel kolluk-adli kolluk ayrımı, iç güvenlik örgütlerinin görev ve
işleyişleri bakımından sorunlu bir konu olup, hizmetlerin etkinliği ve verimliliği
açısından yeni bir yapılanma çerçevesinde bir an önce netliğe kavuşturulması
gerekmektedir.
3.1.4.2. Komuta Birliği OlmayıĢı
Jandarma ve Sahil Güvenlik örgütleri, bu örgütlerin taşıdığı hem askeri ve hem
de mülki nitelikleri bakımından, bir yandan askeri üstlerine bağlı olup askeri alanda
görev ve sorumlulukları bulunmakta, diğer yandan mülki amirlerine bağlı olup, yönetsel
kolluk alanında görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Hatta bunun da ötesinde, bu
örgüt personellerinden bir kısmı aynı zamanda adli kolluk görevi de üstlendiklerinden,
adli amirleri olan Cumhuriyet Savcılarına da bağlı olarak görev yapmak
durumundadırlar.
ġekil 3.7: Jandarma Teşkilatı Üzerindeki Çok Başlılık
Bu durumda örgüt personeli aynı anda üç ayrı noktadan emir ve talimat
almakta ve yönetilmektedirler. Bu durum, “örgütlerde komuta birliği” ilkesini ortadan
kaldırmakta ve çatışma ve verimsizliğe yol açan, çok başlılığı doğurmaktadır. Aynı
anda hem mülki amirlerinden, hem adli amirlerinden ve hem de askeri üstlerinden emir
alan örgüt çalışanları sıkıntı yaşamaktadırlar. Aydın(2000:148)‟a göre de iç güvenliğin
49
mevcut yapı ile veya yeni bir yapı ile başarılı bir şekilde sağlanabilmesinin önündeki
engellerin başında „iki başlılık‟ gelmektedir.
DPT tarafından Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında hazırlanan
„Güvenlik Hizmetlerinde Etkinlik’ adlı özel ihtisas komisyonu Raporu‟nda:
...o tarihlerden bugünlere gelinceye kadar teşkilatların yetkileri ve
görevleri güncel hale getirilmemiştir. 1982 yılında 2692 sayılı kanunla Sahil
Güvenlik Komutanlığının kurulmuş ve 1988 yılında 3497 sayılı Kara
Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun kabul edilerek Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin kara sınırlarının korunması ve güvenliğinin sağlanması
Kara kuvvetleri komutanlığına verilmiştir. Böylece kırsal alanda üç odaklı bir
yönetim sistemi oluşmuştur(DPT, 2001b:3).
şeklindeki ifadelerde iç güvenlik alanındaki çok başlılık ve komuta birliği
olmayışının bir diğer boyutuna dikkat çekilmiştir.
3.1.4.3. Hesap Verebilirlik Sorunu
Kamuoyunun güvenini ve desteğini arttırmanın bir yolu olarak hesap
verebilirlik anlayışı, özellikle son yirmi yıl içerisinde gündeme gelen yönetimde
yeniden yapılanma, değişim, reform, yeni kamu yönetimi ve yönetişim yaklaşımları
içerisinde vazgeçilmez temaların başında gelmiştir(Balcı, 2003:115). Hesap verebilirlik,
iktidardaki kimselerin vatandaşlara hizmet etme ve beklentilerine cevap verebilme
gerekliliğidir(Samsun, 2003:18). Crank ve Caldero(2000:17) hesap verebilirliği,
görevlilerin davranışlarının kontrol altına alınabilmesi için gerçekleştirilen çabalar
olarak tanımlamışlardır. Çapar(2008:130), polisin hesap verebilirliğini bir yandan
polisin topluma güven vermesinin bir aracı olarak görürken, diğer yandan polisin
toplumdaki bireylerin gönüllerini ve beyinlerini kazanmasının bir önkoşulu olarak
değerlendirmektedir.
Güvenlik hizmetlerinde hesap verebilirlik, üç açıdan ele alınabilir. Bunlar:
Hukuki hesap verebilirlik, yönetsel hesap verebilirlik ve siyasi hesap verebilirliktir.
Hukuki hesap verebilirlik, kamu görevlilerinin görevlerinin yürütülmesi ve yetkilerinin
kullanılması sırasında, hukuk kurallarına uygun hareket etme sorumluluklarını ve bu
sorumluluğun bir gereği olarak da hukuk mahkemelerinde yargılanabilmelerini ifade
50
eder. Yönetsel hesap verebilirlik genel olarak, kamu görevlilerinin ve bürokratların üst
yönetime hesap verme yükümlülüğü olarak tanımlanmaktadır. Burada, örgütsel
hiyerarşi bağlamında, astın üste karşı sorumluluğu söz konusudur.
Bu çalışmadaki temel yaklaşım ise, iç güvenlik örgütlerinin demokratik
yönetimlerde siyasi otorite aracılığıyla halka hesap verebilirlikleri bakımındandır.
Dolayısıyla da hükümete ve devamında parlamentoya karşı bir sorumluluk söz konusu
olmalıdır.
ġekil 3.8: Hesap Verebilirlik Türleri
İç güvenlik örgütlerinin içerisinde, Jandarma ve Sahil Güvenliğin, askeri
yapılanmalarından ötürü, siyasi otoriteye tam olarak bağlı olmadıkları ve bu nedenle de
yeterince hesap verebilir olup olmadıkları konusu tartışılmaktadır.
3.1.4.4. Koordinasyon Sorunu
Aynı alanda faaliyet gösteren ve amaçları ortak olan kamusal örgütler arasında
koordinasyon bir gereklilik, bu konuda yaşanan sıkıntılar ise etkinlik ve verimliliğin
önünde çok ciddi engellerdir. Tüm diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye‟deki iç güvenlik
birimleri arasında da zaman zaman koordinasyon sorunları yaşanmaktadır. Bu sorun
yeni olmayıp, 1947 tarihli ve 5066 sayılı EGM ve JGK‟nın bakanlık örgütü içinde ikinci
bir müsteşara bağlanmasına ilişkin yasanın gerekçe metninden de anlaşıldığı kadarıyla,
o tarihlere kadar dayanmaktadır(Resmi Gazete, 18.06.1947). Kamu Düzeni Ve
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun‟un gerekçe metninde
51
de benzer şekilde, „koordinasyon sorunu‟ yeni yapılanmaya ihtiyaç duyulmasının
sebepleri arasında sıralanmaktadır(Resmi Gazete, 04.03.2010).
Koordinasyon, örgütlerde verimlilik ve etkinlik bakımından olmazsa
olmazlardandır. Kalkınma planlarının güvenlik başlıklı bölümlerinde bu konuyla ilgili
değerlendirmelerin özellikle yetmişli yılların sonundan itibaren sıklıkla ve tekrarla yer
aldığı görülmektedir: DPT tarafından hazırlanan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planında
koordinasyon ve işbirliği sorunlarına şu şekilde yer verilmiştir:
...geçen dönemde, emniyet ve jandarma örgütleri arasında gerek görev
alanı, gerek görevin yapılışı sırasında etkin bir iĢbirliği ve eĢgüdümün
sağlanamadığı gözlenmiĢtir. Bu arada, haber alma çalışmaları ve bununla
görevli kuruluşlar arasındaki işbirliğinin yetersizliği de çözüm bekleyen diğer
önemli sorun olmuştur(DPT, 1979: 478).
V. Kalkınma Planına bakıldığında koordinasyon konusunun, ilke ve politikalar
kısmının ilk fıkrasında yer aldığı görülmektedir: “Güvenlik güçleri arasında geniş
kapsamlı bir koordinasyonun sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır”(DPT,
1985: 122).
DPT tarafından Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında hazırlanan
„Güvenlik Hizmetlerinde Etkinlik’ adlı özel ihtisas komisyonu Raporu‟nda
koordinasyon ve işbirliği ile bütünleşme konularına daha fazla vurgu yapıldığı görülür.
Raporun 13. sayfasında geneli ilgilendiren güvenlik konularında uyum sağlamak,
tekrarları ve gayret israfını önlemek amacıyla, İçişleri Bakanlığı merkez örgütünün;
JGK, EGM ve SGK‟nın koordineli bir şekilde çalışmasını sağlayacak bir yapıya
kavuşturulmasının gerekliliğinden söz edilmektedir(DPT, 2001b:13). Yine raporun
15.sayfasında iç güvenlik örgütleri tarafından kullanılan teknoloji konusu masaya
yatırılmaktadır. Güvenlik kuruluşları arasında benzer hizmet alanlarında farklı
teknolojilerin kullanıldığı, bu teknolojilerin birbirleri ile uyumlu olması ve verimli
kullanılmasına önem verilmesi gerektiği, yer almaktadır(DPT, s.15).
52
3.1.5. DeğiĢim Ġhtiyacı
Yılmaz(1996:17), güvenlik örgütlerinde yeniden yapılandırmayı gerektiren
nedenler arasında, teknolojik gelişmeleri, toplumun sosyo-ekonomik ve politik
yapısındaki değişmeleri, suçların tür, nitelik ve sayısında görülen değişmeleri ve halkın
polisten beklentilerinin değişmesini sıralamıştır.
Son otuz yılda terörizmin amacı, stratejisi, yöntemleri ve silahları sürekli
olarak değişime uğramıştır(Deutch, 1997:10). Ancak 11 Eylül 2001 tarihinde ABD‟ye
yapılan terörist saldırıların ardından terörizm ile ilgili bütün kavram ve yaklaşımların
yeniden ele alındığına ve değiştiğine tanık olunmuştur(Örgün, 2001:38). Faaliyet
gösterdiği çevredeki değişimlere karşı kayıtsız kalması beklenemeyen güvenlik
örgütleri de, bu süreçte önemli bir takım değişimlere uğramıştır. Bu değişimlere sebep
olan iç ve dış çevresel faktörler arasında en belirgin ve de etkili olanları:
Terör Örgütlerinde Gözlemlenen Değişimler,
İstihbarat Alanında Yaşanan Değişimler,
Hızlı Teknolojik Değişimler,
Terörle Mücadelede Politika ve Strateji Yetersizliği
Terörle Mücadeledeki Örgütsel Yapının ve Kapasitenin Yetersizliği
şeklinde özet olarak sıralanabilir.
3.1.5.1. Terör Örgütlerinde Görülen DeğiĢimler
Köseli, geçtiğimiz yıllarla günümüzün kıyaslandığında, terör tehdidinin
değiştiğini ve daha tehlikeli bir hale geldiğini söyler(Köseli, 2009:61). Erkmen(2001:1)‟e
göre, ABD‟de 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen olayların faili kim olursa olsun
ortaya çıkan gerçek, eylemin terörizm kavramında 1990‟larda meydana gelen
değişiklikleri büyük oranda yansıtmakta olmasıdır.
Bal(2006)‟a göre, eski güvenlik konseptine bağlı ulusal ve uluslararası örgütsel
yapılarla yeni suç örgütlenmelerine karşı etkin bir mücadele geliştirmek olanaksızdır ve
ona göre bunun en önemli kanıtlarından biri ise 11 Eylül olayları ve sonrasında yaşanan
53
terör olaylarıdır. Bu yeni tehdide karsı Bal(2006), “düşman” veya “suçlu”, hangi
kategoride tanımlanırsa tanımlansın, hedefte seçici, suç istihbaratını daha etkin
yapabilen, eşgüdümlü çalışabilen ve hızlı hareket edebilen güvenlik örgütleri gerektiğini
öne sürmektedir.
Laquer(1999:4), terörizmin yapısında adı devrim olmasa bile radikal bir
değişimin olduğunu iddia etmiştir. Bu değişim kimilerine göre „küresel terörizm‟
şeklinde de ifade edilmiştir. Geleneksel terörizmdeki hiyerarşik yapılar küresel
terörizmde yerini, belirli bir liderlik mekanizması olmayan ve belirli bir merkezi
bulunmayan yapılara bırakmıştır(Crenshaw, 2000:411). Hoffman(1998:200) da küresel
terörizmin geleneksel terörizme göre daha ölümcül bir tehlike taşıdığını
vurgulayanlardandır. Günümüzün küresel dünyasında teröristler hedeflerine daha kolay
ulaşabilmekte, terörizme başvuran insanları alevlendiren haber ve fikirler geçmişe göre
daha hızlı ve geniş bir alana yayılmaktadır(Pillar, 2001:34).
Soğuk savaş döneminde kendisine özellikle istikrarsız bölgelerde yaşama alanı
bulan terör örgütleri dünyanın siyasal ve ekonomik yapısının geçirdiği dönüşüme
paralel bir değişim göstermiştir(Erkmen, 2001:5). Günümüzdeki terör örgütlerine
bakıldığında, klasik hiyerarşik ve bürokratik tarzı örgütler yerine, şebeke tipi örgüt
yapısını tercih eden, esnek, uluslararası ağa sahip, teknolojik imkanları sonuna kadar
kullanabilen ve olabildiğinde kapalı sistem bir yapıda olduğu görülmektedir. Ayrıca bu
tip örgütlerin, sadece örgüt içinde değil, benzer nitelikteki terör örgütleriyle de küresel
ölçekte işbirliğine gidebildikleri ve bu sayede hareket yeteneklerini ve etki alanlarını
arttırdıkları da bilinmektedir(Yılmaz, 2006:505).
Bu örgütlerin yöntemlerinde de radikal değişiklikler ortaya çıkmıştır.
Asimetrik savaş, terör örgütlerinin soğuk savaş sonrasında benimsedikleri yeni
yöntemlerden birisidir. Asimetrik savaş, belirli bir cephe hattında simetrik olarak
yerleşmiş düzenli orduların yaptığı savaşın aksine, belirsiz ortamlarda, zamansız olarak
yaşanan, taraflar arasında karşılıklı güç dengesinin bulunmadığı, fakat buna rağmen
güçsüz tarafın, kullandığı alışılmışın dışındaki silah ve yöntemlerle güçlü tarafa büyük
kayıplar verebildiği düzensiz ve sürprizlerle dolu bir çatışma biçimidir. Bütün(2002:60),
asimetrik savaşı, “meşru olarak harp etmeden özel hayati hedeflere alışılmamış usullerle
54
saldırı, siber ve bilgi savaşı şeklinde halkın yaşam ve psikolojisini felç eden ve hatta
kitle imha silahları dahil kullanarak yapılabilecek her türlü savaş” şeklinde
tanımlamaktadır.
Kimyasal ve biyolojik terör de, terörizmin yeni ve etkili yöntemleri olarak
toplumların karşısına çıkmış bulunmaktadır. Bu tür terörist saldırıların hem yapılması
kolay ve hem de vereceği zarar oldukça büyüktür. Karşı mücadelesi oldukça zor olan
bir terör türüdür.
Bu nitelikteki karmaşık ve sürekli değişim halinde bulunan terör örgütlerine
karşı kontra tedbirleri geliştirmek, bu tedbirleri güncellemek ve olası eylemlere karşı
durabilmek için, iç güvenlik örgüt yapılanmalarının da aynı derecede esnek, değişime
açık, kendini yenileyebilen, bürokratik olmayan, hızlı karar alabilen ve uygulamaya
geçebilen, birbiriyle uyumlu ve tek merkezden koordine edilebilecek bir yapıya
büründürülmesi gerekmektedir.
3.1.5.2. Ġstihbarat Alanında YaĢanan DeğiĢimler
Teröre karsı açılan savaşta istihbarat, en önemli konuma oturtulmuştur(Kahn,
2006:125). Küreselleşme ile birlikte gelen problemlerin ortaya çıkarttığı yeni suç
çeşitleri ve kitle imha silahlarının oluşturduğu tehdidin ciddiyeti istihbarat örgütlerinin
önemini arttırmaktadır(Karmon, 2002). Bal(2006:69), küresel dönemde güvenlik
tehdidinin görünür bir cephesi, sınırları ve de orduları bulunmadığını, onun yerine tüm
dünyaya yayılmış ve birbirleriyle çıkar ve ortak düşman fikrinden hareket eden suç
grupları mevcut olduğunu, bu suç gruplarından kaynaklanan tehlike için de yeni bir
güvenlik stratejisini ve istihbarat anlayışını ortaya koymak gerektiğini vurgulamaktadır.
Sims(2007), terör örgütlerinin şebeke tarzı bir örgütlenme biçimi tercih
etmeleri, birbirinden bağımsız ve habersiz hücrelerden oluşması, toplumla olan
iletişimlerinin sınırlı oluşu nedeniyle, bu örgütlerle mücadele etmek için güçlü bir
istihbarat yapılanmasının oluşturulması gerektiğini savunmaktadır. Dolayısıyla terörle
mücadelede ve iç güvenliğin sağlanmasında günümüzde karşılaşılan en büyük sorunun,
birçok parçadan oluşan bilgiyi istihbarata dönüştürerek, kısıtlı bir zaman diliminde bu
55
istihbaratı kullanacak olanlara aktarmak olduğu söylenebilir(Mueller ve Robert,
2006:434).
11 Eylül 2001‟le birlikte alışılageldik istihbarat anlayışları da yerle bir
olmuştur. McConnell, atmış yıl önce Ulusal Güvenlik Yasası‟nın soğuk savaşı
kazandıracak bir istihbarat yapısı getirdiğini ancak 9/11‟den sonra, sistemi yeniden
yapılandırma ihtiyacının ayyuka çıktığını öne sürmüştür(McConnell, 2007). O günden
itibaren, kolluk istihbaratı alanındaki yapısal değişim ihtiyacı üzerinde ciddi tartışmalar
yaşanmıştır. Yürütülmekte olan istihbarat süreçleri yeniden gözden geçirilmiş,
üzerlerinde çalışılmış ve zamanla değiştirilmeye başlanmıştır. Çalışmaların çoğu federal
düzeydeki istihbarat örgütlerinin yeniden yapılanması üzerinde odaklaşmıştır. İstihbarat
örgütlerinin kendi aralarında ve diğer iç güvenlik örgütleriyle işbirliği ve
koordinasyonun arttırılması, örgütlerin daha esnek ve daha hızlı karar alabilir hale
getirilmesi ve bürokratik yapının yumuşatılması atılan adımlardan bazılarıdır.
Ancak bununla birlikte istihbarat paradigmalarında da değişimler yaşanmıştır.
“İstihbarat odaklı kolluk” anlayışının yaygınlaşması, bilgi toplama sürecine
profesyonellerin yanında, toplumun her kesimin de dahil edilmesi, özel sektörün
istihbarat ortakları arasına alınması, önemli paradigma değişimleri arasında sayılabilir.
İstihbarat odaklı kollukta, kolluk görevlilerinin belirli bir istihbarat eğitiminden
geçirildikten sonra, görev yaptıkları sırada karşılaştıkları olaylar ile iş gördükleri
çevrede yaşananlar hakkında seçici bilgi toplaması ve elde ettikleri bilgileri üstlerine
bildirmeleri söz konusudur. Burada vurgulanan şey, kolluğun belli birimlerinin
istihbarat görevlileri olarak iş görmeleri değildir. Kolluk örgütlerinin çalışanlarının
tamamının doğal bir istihbarat üyesi olmaları sağlanır. İlk olarak İngiltere‟de ortaya
çıkan bu kavram ve uygulamaları, 9/11 sonrasında ABD‟nin bazı eyaletlerinde yaygın
ve sistemli bir şekilde uygulanmaya başlamıştır.
Özel sektörün istihbarat ortakları arasında yer alması, yine 11 Eylül sonrasında,
kritik tesislerinin önemli bir kısmının özel sektörün elinde bulunması ve terör
saldırılarına en fazla hedef olabilecek yerler olmasından hareketle, buraların terör
eylemlerine karşı korunmasında devlet-özel sektör işbirliğine gidilmesinin zorunlu
olması öngörüsünden yola çıkılarak ortaya çıkmış bir gelişmedir. Gıda, tarım, sağlık,
56
iletişim, enerji, ulaşım ve bankacılık gibi kritik altyapılar potansiyel terörist hedefler
olarak algılandıklarından, buralarda çalışanlar artık terörle ve suçla mücadelede iç
güvenlik ve istihbarat örgütleriyle, birer ortak konumuna gelmişlerdir.
Kısaca, yeni istihbarat paradigmasında, toplumun her kesimiyle işbirliği ve
iletişim temel esastır. Buna göre ülkelerin teröre karşı korunması, toplumsal elbirliği
içinde olacaktır.
3.1.5.3. Hızlı Teknolojik DeğiĢimler
Bilişim teknolojisi, sosyal hayatı egemenliği altına almış durumdadır. Bu
teknoloji, kumandasını elinde bulunduran gücün niteliğine göre, küresel güvenlik ve
barış açısından çok ciddi sorunlara yol açabilecek bir potansiyele sahiptir.
Siber terör, teknolojik ilerlemeler sonucu 21.yüzyılda ortaya çıkan terör
tehdidinin bir diğer boyutudur. Bilginin ve bilişim teknolojisinin terör amacıyla
kullanılmasına, siber terör denilmektedir. Desouza ve Hensgen (2003) siber terörizmi,
“Bilgi sistemleri doğrultusunda elektronik araçların bilgisayar programlarının veya
diğer elektronik iletişim biçimlerinin kullanılması aracılığıyla ulusal denge ve
çıkarların yok edilmesini amaçlayan kişisel ve politik olarak motive olmuş amaçlı
eylem ve etkinlikler” şeklinde tanımlamaktadır. Yamaç(2003:29) siber terörü, terörist
faaliyetlerin başta bilgisayar sistemleri olmak üzere iletişim teknolojilerinden
faydalanılarak sanal ortam aracılığıyla gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlamaktadır.
Stern(1996:226) bilişim teknolojisinin yaygınlaşmasının terör eylemlerinin hızlı bir
şekilde artmasına neden olan en büyük etken olduğunu iddia etmiştir. Uydu telefonları
Pillar(2001:35)‟a göre, terörist yöneticileri için standart bir ekipman haline gelmiştir.
11 Eylül saldırılarının cep telefonu ve internet kullanılarak gerçekleştirildiğini
öne sürenler vardır(Dunne, 2002:94). Günümüzde, bilişim teknolojilerinin de
yardımıyla, çok küçük terörist grupların, boylarıyla ölçülemeyecek kadar büyük
zararlara yol açan saldırılar gerçekleştirmesi pekala mümkün olabilmektedir(Narlı,
2002:14). Sertoğlu(1999), siber terörü terörizmin yeni yüzü olarak tanımlarken, bu
aracın terör örgütleri tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek sonuçlardan
bazılarını da sıralamıştır. Buna göre siber terör kullanılarak teröristlerin, elektronik bir
57
saldırı yaparak bir barajın kapaklarını açabilecekleri, ordunun haberleşmesine girip
yanıltıcı bilgiler bırakabilecekleri, kentin bütün trafik ışıklarını durdurabilecekleri,
telefonları felç edebilecekleri, elektrik ve doğalgaz iletimini kapatabilecekleri,
bilgisayar sistemlerini karmakarışık hale getirebilecekleri, ulaşım ve su sistemlerini
allak bullak edebilecekleri, bankacılık ve finans sektörünü çökertebilecekleri, acil
yardım, polis, hastaneler ve itfaiyelerin çalışmasını engelleyebilecekleri, hükümet
örgütlerini alt üst edebilecekleri, sistemin birden durmasına neden olabilecekleri
olasılıklar içindedir.
3.1.5.4. Terörle Mücadelede Politika ve Strateji Yetersizliği
Türkiye‟de iç güvenlikle ilgili politika ve strateji belirleme konusunda
yeterince başarılı olunamadığı konusunda görüşler çoğu zaman ortaya atılmış ve de
tartışılmıştır. Örneğin Çora(2004:117), Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nde uzun
yıllardan beri süre gelen bölücülük olayına karşı, alınacak tedbirler ve uygulanacak
prensipler ile hedefleri kapsayan temel bir politikanın o güne kadar tespit edilemediğini
iddia etmektedir. Ona göre, sorun bütün yönleriyle ele alınmalı, bu konuda uygulanması
gereken ana esaslar ve ulaşılması gereken hedefler tespit edilmeli, temel bir milli
politika ortaya konularak tüm dünyaya ilan edilmelidir. Öztürk(2000) de, günümüzün
önemli sorunlarından biri olan terörist saldırıların önlenebilmesi için ülkelerin bir terör
politikası tespit etmesinin önem taşıdığını vurgulamaktadır.
Bal(2008:89)‟a göre sadece bir terör ve güvenlik politikası belirlemek de tek
başına yeterli olmayabilir. Aynı zamanda bu politika ve stratejilerin çağdaş ve yeni
olması da gereklidir. Ona göre, terörle savaşın bir ordu şeklinde karşı cephesi yoktur.
Düşman görünmez ve cephe somut değildir. Dolayısıyla askeri savaş doktrinleri
uygulanamaz. Bu açıdan, gelişen bu yeni tehdidi yeni araçlarla, yöntemlerle ve
stratejilerle ortadan kaldırmak gerekmektedir.
Narlı(2002:17), 21.yüzyıldaki güvenlik paradigmasının sosyoloji, antropoloji
ve psikoloji gibi sosyal bilimleri kapsayan çok yönlü bir anlayışa dayandırılması
gerektiğini öne sürer. Eski kalıplaşmış politikalar yerini, modern, yenilikçi, çok yönlü
ve dinamik politikalara bırakmak durumundadır.
58
Kök(2008:134), Türkiye‟nin terörle mücadele politikalarını eleştirirken, terörle
mücadelede yapılan faaliyetlerde güvenlik boyutunun ön planda tutularak diğer
alanlardaki faaliyetlerin ya göz ardı edildiğini, yada bir bütün olarak paralel ve eş
zamanlı planlamanın yapılamadığını öne sürmüştür. Bal ise Türkiye‟nin terörle
mücadeleyi yeni öğrenen bir ülke olmadığını, Türkiye‟nin sorununun, doğru yaptıklarını
bir araya getirmeyi başaramaması, adeta doğruları tesadüfen yapması ve yanlışlarında
da ısrar etmesi olduğunu iddia etmektedir(Bal, 2008:90).
Bu eleştiriler, devletin resmi belgelerinde de doğrulanmaktadır. Bunların en
yenisi, Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında
Kanunun gerekçe metnidir. Gerekçe metninin üçüncü paragrafında, terörle mücadele
konusunda „stratejiler geliştirme, planlamalar yapma ve projeler geliştirme‟
noktasında, mevcut kurum ve kuruluşların tatmin edici ölçüde hizmet vermediklerine
işaret edilmektedir(TBMM, 2009:1).
3.1.5.5. Terörle Mücadeledeki Örgütsel Yapının ve Kapasitenin Yetersizliği
Değişen terör olgusu ve sürekli farklılaşan ve kendini yenileyen terörist
örgütler karşısında, terörle mücadele için oluşturulmuş örgütsel yapının da belirli bir
dinamizm içinde olması, kendisini sürekli olarak yenilemesi, asimetrik terör ve siber
terör gibi yeni terör biçimleri karşısında, onlara uygun karşı tedbirleri ve kapasiteleri
geliştirmesi gerekmektedir.
Asimetrik terör, askeri yöntemlerin etkisini azaltmaktadır. Bu tür eylemlerin
çoğu halkın yoğun olarak yaşadığı yerlerde hedef gözetmeksizin ve de ansızın ortaya
çıkabilmektedir. Bu nedenle terörle mücadelede ve iç güvenlik yönetiminde, askeri
önlemlerin yanında diğer önlemlerin ve de karşı kabiliyetlerin iç güvenlik örgütleri
bünyesine kazandırılması bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır.
Örneğin, kimyasal ve de biyolojik saldırılara karşı hazırlıklı olmak ve olası bir
saldırı halinde karşı koymak üzere, iç güvenlik örgütleri bünyesinde yeteri kadar uzman
birim kurulması gerekmektedir. Aynı şekilde, sadece siber terör alanında uzmanlaşmış
ve bu alanda karşı terör taktikleri ve uygulamaları yürüten, yeteri kadar kapasiteli
birimlerin de güvenlik yapılanması içine katılması gerekir.
59
DPT‟nin Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında örgütsel yapıdaki eksiklikler
konusunda:
Güvenlik hizmeti gören kuruluşlarla İçişleri Bakanlığı arasında hukuki
bağlantı yanında hizmetleri yönlendiren organik ve fonksiyonel bir bağlantı ve
bütünleşme sağlanamaması Bakanlığın ve kuruluşların etkinliğini
azaltmaktadır(DPT, 1996:122).
şeklinde bir tespit yer almıştır. Yine DPT‟nin Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında:
Kolluk kuvvetleri halka yardımcı olma görevini hala istenen düzeyde
üstlenememiştir ve sadece zabıta hizmeti görmektedir. Hizmetlerin yürütülmesinde
bürokrasinin azaltılması ve şeffaflığın sağlanması ihtiyacı devam etmektedir.
Teşkilatlanma, personel, görev ve yetkiler ile personel politikaları konuları da dahil
olmak üzere, AB‟ye girmenin, küreselleşmenin ve dış dünya ile entegrasyonun ve
yeni koşullarının gerektireceği bir yapılanmanın sağlanması amacıyla güvenlik
hizmeti gören kuruluşlarda geniş kapsamlı bir yeniden yapılanmaya gidilecektir.
denilmektedir(DPT, 2001a:196).
DPT tarafından Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında hazırlanan
„Güvenlik Hizmetlerinde Etkinlik‟ adlı özel ihtisas komisyonu Raporu‟nda:
.. Ancak uygulamaya bakıldığında hukuken kendisine bağlı olan bu
teşkilatlar ile İçişleri Bakanlığı arasında organik ve fonksiyonel bir bağlılık
bulunmadığı görülür. Daha net bir ifade ile söylemek gerekirse İçişleri
Bakanlığında bu üç kuruluşun Bakanlıkla bütünleşmesini sağlayacak bir karargah
yapısı bulunmamaktadır (DPT, 2001b:11).
Güvenlik kuruluşlarında görevlerin yeniden değerlendirilmesi, teşkilat
yapılarının küçültülerek fonksiyonel hale getirilmesi, dengesiz istihdamın
düzeltilmesi ve halka dönük bir yönetim anlayışının yerleştirilmesi gereği önemini
muhafaza etmektedir(DPT, 2001b:14-15).
denilmektedir.
60
3.2. Ġç Güvenlik Yeniden Yapılanması
Tutum(1994:4) yeniden yapılanmayı, belli amaçlarla girişilen planlı ve bilinçli
bir değiştirme hareketi şeklinde tanımlamaktadır. Ona göre bu hareket, genellikle
bürokrasinin dışından gelen ve var olan bir dirence karşı gerçekleştirilen bir dönüştürme
sürecidir. Günümüzde, değişen koşullara uyum sağlamak üzere, işletmelerin örgütsel bir
takım değişikliklere gitmeleri ve yönetim felsefelerini o ana kadar alışılagelmiş
eksenlerinden farklı doğrultulara oturtmaları, Göker(1996:14) tarafından „yeniden
yapılanma‟ olarak adlandırılmaktadır. Çelik(2003:155) te yeniden yapılanmayı,
organizasyonu ele alarak yatay veya dikey yapılanmayı oluşturmak ve birimleri yeniden
ilişkilendirmek şeklinde ifade etmektedir. Bu çalışmalar, bir veya bir kaç öğe üzerinde
yapılacağı gibi bazen de bir sistemin veya örgütün tüm öğeleri üzerinde
uygulanabilir(Kalkandelen, 1997:24).
Bu bölümde, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında Cumhuriyet
döneminde girişilen örgütsel anlamdaki(!) belli başlı yeniden yapılanmalar ile yeniden
yapılanmaya ilişkin çalışmalar üzerinde durulacaktır. Çalışmanın odağı, iç güvenlik
örgütlerinin kendi iç yapılarındaki yapılanmalar değil, Türkiye‟nin iç güvenlik örgüt
yapılanmasının bütünü üzerindeki yeniden yapılanma faaliyetleridir. Yani piramidin
tepesinde ve komuta merkezindeki İçişleri Bakanlığı, ona bağlı kuruluşlar şeklinde
örgütlenmiş EGM, JGK ve SGK şeklindeki yapılanmadır.
3.2.1. Tarihsel Süreç
3.2.1.1. Çift MüsteĢar Dönemi(1947-1950)
11.06.1947 tarihinde kabul edilen 5066 sayılı “İçişleri Bakanlığı Merkez
Kuruluş Ve Görevleri Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
Kanun” ile emniyet ve jandarma örgütleri, İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan
yeni ve ikinci bir müsteşarlığa bağlanmıştır(Resmi Gazete, 18.06.1947). Yani bir tür “Ġç
Güvenlik MüsteĢarlığı” oluşturulmuştur. Bakanlığın güvenlik dışındaki diğer görevleri
ise, eski müsteşarlığın görev alanında bırakılmıştır.
Yeni yapılanmanın gerekçe metninde:
61
Yurdun emniyet ve asayişinin sağlanmasıyla ödevli İçişleri Bakanlığı‟na
bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı diye iki tür
teşkilat vardır. Bu iki teşkilatın koordine edilmemesi yüzünden asayişle ilgili
konular üzerinde ayrı ayrı zaviyeden görüşlerle ayrı ayrı istikametlerde yüründüğü
birçok defalar uygulamada görülmüştür.
..bu asayiş işlerinin çeşitli konularını bir elden inceleyecek ve hiçbir
çarpışmaya meydan bırakmadan koordine edecek bir makama şiddetle ihtiyaç
vardır.
Mevcut müsteşarlık bakanlığın diğer önemli ve çeşitli konuları ile meşgul
olduklarından bu geniş iki teşkilatın işlerini yukarıda arz ettiğimiz esas ve
mahiyette incelemek imkanı bulamamaktadır. Bu sebeple münhasıran bu asayiş
işleriyle meşgul olmak üzere bir emniyet müsteşarlığı teşkiline zaruret hasıl
olmuştur(TBMM,1947).
İfadeleri yer almıştır.
Gerekçe metninde görüldüğü gibi, EGM ve JGK arasındaki
koordinasyonsuzluk sorunu gündeme getirilerek, bu sorunu ortadan kaldırmak ve
güvenlik işlerini tek elden yönetmek üzere yeni bir müsteşarlığın kurulması gerekli
görülmüştür. 11.06.1947 tarih ve 5066 sayılı İçişleri Bakanlığı Merkez Kuruluş ve
Görevleri Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun‟un
birinci maddesinde(Resmi Gazete, 18.06.1947):
“İçişleri Bakanlığı Merkez Kuruluşu, iki Müsteşar ve iki Müsteşar Yardımcısı
ile aşağıda yazılı dairelerden terekküp eder…” dedikten sonra daireler sıralanmış ve
devamında da:
“..Bakanlığa bağlı olan Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel
Komutanlığı Kuruluşu ve idaresi özel kanunlarına bağlıdır..” şeklindeki bir ifade ile
madde sonlandırılmıştır.
İkinci maddesinde de:
“Müsteşarlardan biri EGM ile JGK işleri dışında bulunan bütün bakanlık
işlerini, diğeri, EGM ile JGK işlerini, Bakandan aldıkları direktif dairesinde Bakan
adına idare ederler ve bu işlerin sorumlu amir ve denetçisidirler…”
62
denilmektedir. Bu düzenlemeler ışığında kimileri, burada düzenlenen şeyin
yeni bir müsteşarlık değil, sadece “müsteşarlık görevi” olduğunu öne sürmektedirler.
Gerekçelerini ise 1.maddenin son fıkrasındaki ““..Bakanlığa bağlı olan Emniyet Genel
Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı Kuruluşu ve idaresi özel kanunlarına
bağlıdır..” ifadesine dayandırmaktadırlar. Yani bu iki örgütün kuruluşu ve yönetiminin
özel kanunlarla düzenlendiği ve bu kanunlarda da, 5066 sayılı düzenleme ile herhangi
bir değişikliğe gidilmediğinden dolayı, örgüt yapıları ve bağlılıkları yönüyle yeni bir
müsteşarlığa bağlanmış değillerdir. Dolayısıyla kendisine bağlı birimler olmadan, bir
müsteşarlık örgütü var olamayacağına göre, bu düzenleme ile getirilenin yeni bir
müsteşarlık değil, sadece yeni bir müsteşarlık makamı olduğu öne sürülmüştür.
Bu görüşün aksini savunanlar ise, 5066 sayılı kanunun gerekçe metnini öne
sürmektedirler. Bu metinde:
“..Bu sebeple münhasıran bu asayiş işleriyle meşgul olmak üzere bir emniyet
müsteşarlığı teşkiline zaruret hasıl olmuştur.”(TBMM,1947) denilmektedir.
Yani burada bir müsteşardan değil, bir müsteşarlıktan söz edilmektedir. Ayrıca
örgütü olmaksızın sadece bir müsteşarlık makamı oluşturmak şeklinde bir uygulama
örneği bulunmamaktadır. Her müsteşarlık, doğal olarak bir müsteşarlık örgütünün
varlığını ifade etmektedir. Bu tezlerini, 5066‟nın 2.maddesinde yer alan:
“Müsteşarlardan biri EGM ile JGK işleri dışında bulunan bütün bakanlık
işlerini, diğeri, EGM ile JGK işlerini, Bakandan aldıkları direktif dairesinde Bakan
adına idare ederler ve bu işlerin sorumlu amir ve denetçisidirler…”
şeklindeki düzenleme ile de desteklemektedirler. Bu düzenlemede, yeni
müsteşarın EGM ve JGK işlerini yöneteceğini ve bu örgütler üzerinde amirlik ve
denetçilik yetkisinin bulunduğu açık olarak ortaya konulmaktadır.
3.2.1.2. MEHTAP Raporu(1966)
Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi Yönetim Kurulu
Raporu(MEHTAP), Bakanlar Kurulu‟nun 1962 yılında Merkezi Hükümet Teşkilatı
kapsamındaki bakanlık, daire ve birimler arasında (Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Cumhurbaşkanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Emniyet,
63
Üniversiteler ve İktisadi Devlet Teşekkülleri hariç) merkezi hükümet görevlerinin
dağılış biçimini belirlemek ve bu dağılışın kamu hizmetlerin, en verimli şekilde
yürütülmesine imkan verip vermediğini inceleyerek bu konuda önerilerde bulunmak
üzere hazırlatılmıştır. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü(TODAİE), Devlet
Planlama Teşkilatı(DPT), Devlet Personel Dairesi, ilgili fakülteler ile bakanlıkların
katıldığı bir komisyon tarafından TODAİE koordinesinde hazırlanarak, ilk defa 1963
yılında yayımlanmıştır.
Raporun 137 ila 150.sayfaları arası, İçişleri Bakanlığı‟na; bunun da 139-
143.sayfaları arası örgüt yapısı ve yeniden yapılanma konularına ayrılmıştır. „Zabıtanın
BirleĢtirilmesi‟ başlıklı bölümünde:
Polis ve Jandarmanın gördükleri bütün görevler, dayandıkları mevzuat ve
icra şekli bakımından tamamıyla aynıdır. Normal olarak, belediye sınırı içinde
polis, dışında da jandarma teşkilatı görevlidir. Ancak, belediye sınırı olduğu halde
meskun olmayan bölgeler de Jandarmanın görev sahası içindedir. Ayrıca, polis
teşkilatı kurulmamış olan 350 kadar kazada jandarma teşkilatı görevlidir…
Ayrı bütçeleri olan Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel
Kumandanlığının, merkezde geniş karargahları ve bu karargahlarda aynı mahiyette
iş gören birimleri, amir ve memur yetiştiren çeşitli okulları, telli ve telsiz cihaz ve
tesisleri, deniz ve kara nakli vasıtaları gibi tekrarlı teşkilat ye tesisleri mevcuttur.
Bu iki teşkilatın en yüksek amirleri, İçişleri Bakanına bağlı oldukları gibi, taşrada
da mahalli polis ve jandarma kuvvetleri idari görevleri bakımından mahalli mülki
amirin ve adli görevleri dolayısıyla de yine mahalli Cumhuriyet Savcısının
emrindedir.
Bu durum, aynı “amaç ile kurulmuş olan ve aynı görevleri yerine getiren,
ortak birçok birim, araç, bina, tesis vs.ye sahip bulunan polis ve jandarma
teşkilatının birleştirilmesi gerektiği tezini ortaya çıkarmaktadır..
denilmektedir(TODAİE, 1966:140).
Rapordan anlaşıldığı kadarıyla, iç güvenlik yapılanmasıyla ilgili temel fikir,
kolluğun birleştirilerek, belli istisnalar dışında polis ve jandarmanın tek örgüt haline
dönüştürülmesi ve bu şekilde kolluğun sivil bir statüye kavuşmasıdır. Bu tezi
64
destekleyen argümanlar raporda tartışılmış ve yine bu tezin karşısındaki argümanlar da
ele alınarak çürütülmeye çalışılmıştır.
İç güvenlik örgütünün sivilleştirilmesi ve polis ve jandarmanın birleştirilmesi
tezleri üzerinde, o günden bugüne kadar geçen zaman içerisinde üzerinde herhangi bir
uzlaşmaya varılamamış olup, konu, iç güvenlik yönetimi alanında tartışma konularının
içinde ilk sıralarda yer almaya devam etmektedir.
3.2.1.3. VIII. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı “Güvenlik Hizmetlerinde Etkinlik” Özel
Ġhtisas Komisyonu Raporu
Raporun „Sunuş‟ bölümünde raporda, ülkenin güvenlik hizmetleri ve bu
hizmetleri yürüten kuruluşlarının, hem bugünün hem de geleceğin beklentileri
çerçevesinde sadece ülke sınırları ve bağlamında değil, küresel gerçekler ışığında ele
alınarak, sorunlara çözüm önerileri geliştirildiği vurgulanmaktadır. Sorunların
değerlendirilmesinde tartışmasız bir şekilde varlığı kabul edilen ve göz önünde
bulundurulan konunun, “hızlı bir iletişim ve bilgi akımı altında ekonomik ve sosyal
olarak devam eden ve daha da güçlenerek devam edeceği değerlendirilen küreselleşme
ve entegrasyon” olgusu olduğu belirtilerek, çözümün „geniĢ kapsamlı bir yeniden
yapılanma‟ ile gerçekleşeceği öngörülmektedir(DPT, 2001b:Sunuş).
Raporun hazırlanmasında, DPT, Devlet Personel Başkanlığı, Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu, Kimya Mühendisleri Odası, TCDD Genel Müdürlüğü, İ.Ü.Adli Tıp
Enstitüsü, Maliye Bakanlığı, EGM, JGK, SGK ve Sivil Savunma Genel
Müdürlüğü‟nden katılımcılar görev almışlardır. Bu komisyonda, Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu ve Kimya Mühendisleri Odasının bulunuyor olması, terörün değişen yapısı
içinde kendine yer edinen nükleer ve kimyasal boyutlara verilen önemin ve farkında
oluşluğun bir göstergesi şeklinde algılanabilir.
TCDD Genel Müdürlüğüne komisyonda yer verilmesi ise, yerinde ancak eksik
bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Çünkü sadece demiryolları değil, kara, deniz
ve özellikle hava ulaşımında görevli olan örgütler de terör ve güvenlik alanında ciddi
sorumluluklara ve kilit rollere sahiptirler. Bu nedenle, güvenlik alanında yapılacak
durum analizi ve yeniden yapılanma çalışmalarında TCDD Genel Müdürlüğü yerine
65
Ulaştırma Bakanlığı‟nın komisyonda yer almasının daha yerinde bir uygulama olacağı
düşünülmektedir. Hem Ulaştırma Bakanlığı‟nın diğer bazı bağlı veya ilgili ya da ilişkili
örgütlerinin de iç güvenlik alanında önemli roller üstlendikleri düşünülmektedir.
Örneğin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, değişen terör olgusunun bünyesine
kattığı „sivil unsurlarla havadan saldırı‟ tehdidiyle en çok karşı karşıya olan örgütlerin
başında gelmektedir. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü de bu
bağlamda hava limanlarının işletilmesinden sorumlu örgüt olarak, sivil havacılık
alanındaki iç güvenlikle yakından ilgilidir. Benzer şekilde „Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurulu‟, siber terörle mücadelede en başta kullanılması gereken örgütlerden
biridir. Bu liste uzatılarak Ulaştırma Bakanlığı‟nın bütün birimlerini içine alacak şekilde
genişletilebilir. O halde ayrı ayrı bu örgütleri dahil etmek yerine, bunlardan sorumlu
olan tepe örgütü, yani Ulaştırma Bakanlığını iç güvenlikle ilgili yürütülecek çalışmalara
dahil etmek daha işlevsel olacaktır.
ġekil 3.9: Ulaştırma Bakanlığı Bağlı, İlgili ve İlişkili Kuruluşlar
Komisyonun oluşumunda dikkati çeken ve bu komisyonu IX. Kalkınma Planı
kapsamında kurulan “Adalet Hizmetleri ve Güvenlik” adlı komisyondan ayıran önemli
bir nokta, güvenlik alanında çok önemli görevleri ve pozisyonları bulunan MGK Genel
Sekreterliği, Milli Savunma Bakanlığı, GKB, MİT Müsteşarlığı, Adalet Bakanlığı gibi
örgütlere yer vermemiş olmasıdır. Bu tür geniş katılımlı ve kapsayıcı çalışmalarda ve
örgütsel analizlerde, doğrudan veya dolaylı bütün örgütleri çalışmalara katmanın yararlı
olacağı değerlendirilmektedir.
66
Raporda, küreselleşmeye ve entegrasyon hareketlerine uyum sağlamak için
geniş kapsamlı bir yeniden yapılanma programının uygulanmak zorunda olduğu
belirtilmiş ve bu yeniden yapılanma sırasında İçişleri Bakanlığı merkez örgütünün,
JGK, EGM ve SGK‟nın koordineli bir şekilde çalışmasını sağlayacak bir yapıya
kavuşturulması gerektiği belirtilmiştir(DPT, 2001b:13). Yine aynı raporda, EGM ve
JGK‟nın ortaya çıkardığı gereksiz ikileme son verilerek hizmette etkinlik sağlamak için
her iki örgütün birleştirilmesi de, MEHTAP Raporu paralelinde, önerilmektedir(DPT,
s.19). Her iki çalışmanın arasında otuz beş yıl bulunmaktadır(!). Bu durum, söz konusu
iç güvenlikle ilgili çalışmalara yeterince önem verilmediğini veya bu çalışmaların
önerilerinin iktidarların politikalarına ters düştüğünü akla getirmektedir.
3.2.1.4. IX. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı “Adalet Hizmetleri ve Güvenlik” Özel
Ġhtisas Komisyonu Raporu
Raporun hazırlanmasında, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli
Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı(GKB), EGM, JGK,
SGK, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı, MGK Genel Sekreterliği, MİT
Müsteşarlığı, Polis Akademisi Başkanlığı ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğü‟nden
katılımcılar görev almışlardır.
Bu nedenle raporda yer alan tespitlerin sadece bir örgütün değil, iç güvenlik
alanında yer alan bir çok örgütün görüşlerini yansıttığı bir anlamda söylenebilir. Bu
yönüyle de rapor, bu çalışma açısından ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü bu çalışmanın
temel ekseninde, iç güvenlik alanında girişilecek yeniden yapılanma ve değişim
çalışmalarında, ilgili örgüt yöneticilerinin ve de çalışanlarının görüşlerinin alınması ve
de değişim sürecine dahil edilmeleri tezi yer almaktadır. Ancak burada da, Ulaştırma
bakanlığı gibi iç güvenlikle ilgili çok önemli roller üstlenebilecek kuruluşları
bünyesinde barındıran bir örgütün kapsama dahil edilmemesi dikkat çeken bir
eksikliktir.
Raporun Mücadelede Koordinasyon Eksikliği ve Yetersiz YönetiĢim başlığı
altında şu tespitler yer almıştır:
67
Uygulamada kendi sorumluluk bölgelerinde görev yapan kolluk kuvvetleri
hizmetlere ilişkin bilgileri kendi bünyelerinde oluşturmakta ve kararlarını buna
göre almaktadırlar. Her ne kadar koordineli çalışıldığı ifade edilse de bu çalışma
şekli olması gereken düzeyde değildir ve verimli çalışmayı da engellemektedir.
Güvenlik güçlerinin görev ve sınırlarının çizilmesi ve buna uyumun yanı sıra
yapılacak işbirliği ve koordinasyon fevkalade önem taşımaktadır. Günümüz
koşullarında iç güvenliğimize yönelik tehdidin büyüklüğü ve çeşitliliğinin yanı
sıra, bunlara karşı çalışmada etkin ve süratli hareket etme zorunluluğu nedeniyle bu
işbölümü ve koordinasyonun çok daha üst seviyelere taşınması önemlidir.
Suç ve suçlulara karşı mücadelede artan istihbarat ihtiyacı ile birlikte, ilgili
kurumlar arasında süratli bilgi paylaşımı ve koordinasyonun çok daha önem
kazandığı gözlenmektedir(DPT, 2007b:25).
İç güvenlikteki örgüt yapısına gönderme yapan ifadeler ise şu şekilde
özetlenebilir:
Resmi kuruluşların dışında sivil toplum kuruluşları da son zamanlarda suçla
mücadele alanında önemli aktörler arasına girmiş bulunmaktadır. Bu alanda sivil
toplum örgütlerinin olabilecek katkıları araştırılarak işbirliğini geliştirmeye
yönelik çalışmalara hız kazandırılmalıdır(DPT, 2007b:s.36).
Tehdidin güncel gelişmelerine göre kurum yapılanmalarında esnek bir sistematik
oluşturulmalıdır.
İç güvenlik hizmetlerinde kaynak israfına yol açacak tekrarların önüne
geçilmelidir.
Güvenliğin sağlanmasında görev alan kurum ve kuruluşların örgüt yapıları günün
şartlarına uygun hale getirilmelidir,
İç güvenliğin sağlanmasında yukarıda ortaya konan vizyon çerçevesinde
sunulacak güvenlik hizmetlerinde; gayretleri birleştirecek, yönlendirecek,
koordine edecek ve bu konuda stratejiler üretecek olan kurumsal yapılanmalar
tehdit algılamalarına göre gözden geçirilerek güçlendirilmeli, etkin hale
getirilmesi için icrai yapıya kavuşturulmalıdır(DPT, 2007b:s.37).
68
Raporda özetle, istihbaratta bilgi paylaşımı ve koordinasyon ihtiyacı
olduğu, suçla mücadelede özel sektör katkısının sağlanması ve örgüt
yapılanmalarının yeniden düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
3.2.2. Kamu Düzeni ve Güvenliği MüsteĢarlığının Kurulması
3.2.2.1. Genel
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun tasarısı, 11.05.2009 tarihinde Başbakanlık tarafından TBMM‟ye gönderilmiş ve
17/2/2010 tarihinde TBMM tarafından kabul edilerek yasalaşmıştır(Resmi Gazete,
04.03.2010).
3.2.2.2. Yeniden Yapılanmanın Gerekçesi
Kanun tasarısının gerekçe metni, bir buçuk sayfadan ibarettir. Genel
gerekçenin ilk paragrafında, “terör olaylarının toplumun huzur ve güvenliğini tehdit
eder boyuta geldiği ve buna karşılık terörle mücadelenin çok yönlü ve uluslararası
işbirliği ve dayanışma içerisinde yürütülmesinin kaçınılmaz olduğu” ön kabullerine yer
verilmiştir.
Yani yeni düzenlemeye gidilmesinin nedenleri arasında, terör olgusunda
meydana gelen değişiklikler ve bu değişikliklere karşılık kontra terör faaliyetlerinde
bulunması gereken çok boyutluluk ve uluslararası işbirliği ihtiyacı ortaya
konulmaktadır. Aynı paragrafın devamında, terörle mücadelenin İçişleri Bakanlığı‟nın
görev ve sorumluluk alanında olduğu ve bakanlığın bu görevi JGK, EGM ve SGK
aracılığıyla yerine getirdiği tespiti yer almıştır. Gerekçe metninin ikinci paragrafı,
konunun özünü ve yeni yapılanmanın amacını ortaya koymaktadır:
Terörle mücadele alanında İçişleri Bakanlığı dışında diğer bazı kurum ve
kuruluşlar da çeşitli görevler ifa etmekte, zaman zaman bu alanda koordinasyon
sorunları yaşanmaktadır. Bu sorunlar, terörle mücadele çerçevesinde alınan
karaların uygulanması noktasında zafiyete sebebiyet vermekte, etkin, verimli ve
sonuç alıcı çalışmalara engel olmaktadır. Öte yandan terör olaylarının ülke
sınırlarını aşan, bütün dünyayı ilgilendiren bir sorun haline gelmesi sebebiyle de bu
69
alanda uluslararası iĢbirliğini zorunlu kılan bir noktaya gelinmiştir(TBMM,
2009).
Bu paragrafta,
İç güvenlik alanında faaliyet gösteren örgütler arasındaki koordinasyon
sorunu, ve
Uluslararası işbirliği ihtiyacı, vurgulanmaktadır.
Gerekçe metnin üçüncü paragrafında, terörle mücadele konusunda „stratejiler
geliştirme, planlamalar yapma ve projeler geliştirme‟ noktasında, mevcut kurum ve
kuruluşların tatmin edici ölçüde hizmet vermediklerine işaret edilmektedir.
Dördüncü paragrafında,
Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejiler geliştirmek ve
Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak
üzere,
İçişleri Bakanlığı‟na bağlı yeni bir müsteşarlığın kurulması öngörülmektedir.
İlk dört paragrafı bir arada ele almak gerekirse, yeni yapılanmanın gerekçelerini şu
şekilde toparlamak mümkündür:
Terör olgusunda yaşanan değişimler,
Bu değişimler karşısında terörle mücadelede çok yönlü yaklaşım ve,
Uluslararası işbirliği ihtiyacı,
İç güvenlik örgütleri arasındaki koordinasyonsuzluk sorunu,
Bu durumun doğurduğu örgütsel verimsizlik,
Terörle mücadelede mevcut örgütsel yapıların, stratejik yaklaşım, plan ve
projelendirme noktasındaki yetersizlikleri,
Gerekçe metninde ayrıca, iç güvenlik hizmetleri kapsamında güvenlik
birimlerince yürütülen operasyonel faaliyetlerin yeni Müsteşarlığın faaliyet alanına
girmediğinin altı da çizilmiştir.
70
Gerekçe metninin bundan sonraki paragrafları, aslında gerekçeye yönelik değil,
kanunla öngörülen düzenlemelere ilişkin bilgiler içermektedir. Örneğin, oluşturulacak
politika ve stratejiler ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, “ilgili birimlerden
stratejik istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi amacıyla” doğrudan müsteşara bağlı
bir İstihbarat Değerlendirme Merkezi‟nin oluşturulacağından söz edilmesi gibi(TBMM,
2009).
3.2.2.3. Yeniden Yapılanmanın Amacı
Yeni yapılanmanın amacı kanunun 1.maddesinde:
Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve
Bu konuda ilgili örgütler arasında koordinasyonu sağlamak,
şeklinde belirtilmiştir(Resmi Gazete, 04.03.2010: Madde 1).
3.2.2.4. Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu
Kanunun 4.maddesiyle, güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle
mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve
uygulamaları değerlendirmek amacıyla, Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu
oluşturulmuştur.
Kurul, İçişleri Bakanı‟nın başkanlığında Genelkurmay İkinci Başkanı,
Jandarma Genel Komutanı, MİT Müsteşarı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve
Sahil Güvenlik Komutanından oluşmaktadır. Gerektiğinde diğer kurum ve kuruluş
temsilcileri de toplantıya davet edilebilecektir.
Kurulun sekretarya görevi KDGM tarafından yürütülecektir.
3.2.2.5. Örgüt Yapısı
Örgütün, müsteşar, müsteşar yardımcıları ile ana hizmet, danışma ve yardımcı
hizmet birimlerinden oluşması öngörülmüştür:
Ana hizmet Birimleri;
71
Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı
Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı
İletişim Daire Başkanlığı
Dış İlişkiler Daire Başkanlığı‟dır.
Danışma Birimleri:
Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı
Hukuk Müşavirliği
Müşavirlerdir.
Yardımcı Hizmet Birimleri:
İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı‟ndan
oluşmaktadır.
Ancak bunun yanında, örgüt yapısına bir esneklik getirmek amacıyla, gerekli
görüldüğü takdirde, görevleri ve hizmet süreleri belirtilmek kaydıyla Müsteşarın teklifi
ve Bakan‟ın onayıyla „Özel İhtisas ve Araştırma Komisyonları‟nın kurulabileceği de
öngörülmüştür.
Yasal düzenlemede, örgütün bir de taşra teşkilatı düzenlenmiştir. Bu teşkilat,
kadro cetvelinde, “Ġl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü” olarak geçmektedir. Kanunun
18.maddesiyle, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
28.maddesine aşağıdaki ifade eklenmiştir:
Güvenlik politikaları ve sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde
yürütülmesini sağlamak üzere illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü
kurulmuştur. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın
onayı ile büro kurulabilir. Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç
durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde
görevlendirmeye yetkilidir.
3.2.2.6. Örgütün Görevleri
Kanunun 6.maddesinde örgütün görevleri şu şekilde sıralanmıştır:
72
Politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek ve bu politika
ve stratejilerin uygulanmasını izlemek,
Güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik istihbaratı
değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak,
Gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak veya yaptırmak,
Güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlamak ve
bunlar arasında koordinasyonu temin etmek,
Kamuoyunu bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak,
Uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla işbirliği içinde
izlemek ve değerlendirmek,
İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak,
3.2.2.7. Ġstihbarat Değerlendirme Merkezi
Kanunun 8.maddesine göre, terörle mücadele alanında oluşturulacak politika
ve stratejiler ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik
istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi amacıyla doğrudan müsteşara bağlı İstihbarat
Değerlendirme Merkezi oluşturulmuştur. Merkezde yapılacak analiz ve
değerlendirmeler ilgili birimlerle paylaşılacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, merkezde toplanacak istihbarata ilişkin bilgilerin
hangi örgütlerden geleceği isim isim sayılmıştır. Bunlar: GKB, Dışişleri Bakanlığı, MİT
Müsteşarlığı, JGK, EGM ve SGK‟dır.
3.2.2.8. Personel Rejimi
Kanunun atama ve görevlendirmeye ilişkin 12.maddesinde, doğrudan atamayla
kadrolu olarak çalıştırılacak personelin dışında, müsteşarlığın görev alanına giren
konularda çalıştırılmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin, özlük
hakları kendi kurumlarına ait olacak şekilde, Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile
müsteşarlıkta geçici olarak görevlendirilebilmesine imkan tanınmıştır. Müsteşarlığa bu
73
şekilde geçici olarak alınacaklara, müsteşarlık tarafından ek bir tazminatın ödeneceği de
öngörülmüştür.
Kanunun 13.maddesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu‟nun ve diğer
kanunların hükümlerine bağlı olmaksızın, kadro karşılığı sözleşmeli personel
çalıştırılabileceği belirtilmektedir. Üstelik bir adım ileri gidilerek, özel uzmanlık isteyen
konularda kadro karşılığı olmaksızın, tam gün veya kısmi gün ya da belli bir konu veya
proje bazında, projenin süresiyle sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel veya
yabancı uzman çalıştırılabilecektir. Sözleşmeli personele bir yılda dört aylık ikramiye
ve ayrıca performansa göre başarılı görülenlere iki aylık daha teşvik ikramiyesi
ödenebileceği düzenlenmiştir.
3.2.2.9. ĠĢbirliği
Kanunun işbirliğini düzenleyen 15.maddesinde örgütün, kanunda belirtilen
görevlerin yürütülmesinde, bakanlıklarla diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde
çalışacağı ve bu kapsamda müsteşarlık tarafından istenilen her türlü bilgi ve belge
isteminin ilgili bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine
getirileceği öngörülmüştür.
3.2.2.10. Bütçe
Kanunun 16.maddesinde örgütün genel bütçeli bir kuruluş olduğu ve kanun
kapsamında yürütülen ve gizlilik içeren işler için 5018 sayılı Kanunun 24. Maddesine
göre örtülü ödenek konulabileceği belirtilmektedir.
5018 sayılı kanunun 24.maddesi, “kapalı istihbarat ve kapalı savunma
hizmetleri, Devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri,
siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükümet icapları için
kullanılmak üzere” Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenekten söz etmektedir. Bu
maddede, kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer
kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabileceği öngörülmüştür(Resmi
Gazete, 24.12.2003). Ancak aynı maddede, ilgili yılda bu amaçla ayrılan ödenekler
toplamının, genel bütçe başlangıç ödenekleri toplamının binde beşini geçemeyeceği de
yer almaktadır.
74
3.3. Yeni Yapılanmanın Türkiye‟nin Ġç Güvenlik Yapılanmasındaki DeğiĢim
Ġhtiyacına Cevap Verip Vermeyeceği
Komuta Birliği OlmayıĢı. Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanmasında
komuta birliği olmayışı sorunundan söz edilirken, özelikle iç güvenlik yapısındaki
askeri nitelik ve bu nitelikteki JGK ve SGK‟nın, iç güvenlik örgütleri içerisindeki
hacminin göreceli büyüklüğü akla gelir. Bu örgütlerin aynı anda hem askeri, hem mülki
ve hem de adli üstlerinden emir almakta olmalarının yarattığı çok başlılığın, hizmetlerde
karmaşaya ve verimsizliğe yol açması olasılığı oldukça yüksektir. Uygulamada bunun
böyle olup olmadığı ise ayrı bir araştırma konusudur. Aynı zamanda bazı sınır
bölgelerinin güvenliği konusunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı‟nın yetkili ve görevli
olması ve bu örgüt üzerinde İçişleri Bakanlığı‟nın komuta yetkisinin bulunmaması da,
iç güvenlik hizmetleri alanında bir diğer çok başlılığı ve komuta birliği bulunmayışı
sorununu gündeme getirmektedir.
Bu çok başlılık veya komuta birliği olmayışı sorunlarına karşı çözüm önerisi
olarak, adli kolluk görevinin Adalet Bakanlığı‟na devredilmesi(DPT, 2001b:19), iç
güvenlikteki askeri yapılanmaların sivilleştirilmesi(Güneş, 2008:112; Aydın, 2000:148;
TODAİ, 1966:141-143) ve Jandarmanın emniyetle birleştirilmesi(TODAİE, 1966:140;
DPT, 2001b:19,56,61; Cerrah ve Eryılmaz, 2001;58-61,92; Dündar, 1993:305; Dündar,
1996:9) gibi öneriler ortaya atılmıştır.
Bu açıdan bakıldığında, KDGM‟nın iç güvenlik alanındaki „komuta birliği
olmayışı‟ sorununa çözüm oluşturacak yeni bir düzenleme getirmediği ve bu nedenle de
„iç güvenlikte komuta birliği‟ ihtiyacına cevap vermeyeceği görülmektedir. Düzenleme
sonrasında JGK ve SGK personeli yine aynı anda hem askeri, hem mülki ve hem de adli
amirlerinden emir ve talimat alacak, bu talimatların birbiriyle çelişmesi veya birbirini
engellemesi durumunda sorunlar yaşanmaya devam edecek; Kara Kuvvetleri
Komutanlığı birlikleri üzerinde İçişleri Bakanı‟nın iç güvenlikle ilgili konularda olsa da,
emir ve talimat verme yetkisi bulunmayacaktır.
Hesap Verebilirlik Sorunu-SivilleĢme Ġhtiyacı. Kamu hizmeti gören
örgütlerin siyasi otoriteye, dolayısıyla da parlamentoya karşı sorumluluklarının bir
sonucu olan „siyasi hesap verebilirlik‟ için, örgütün sivil otoriteye bağlı olması ve de
75
etkin bir denetim altında bulunması gerekmektedir(Cerrah, 2006; Cerrah, 2008). Ancak
Türkiye‟deki iç güvenlik örgütlerinin içerisinde Jandarma ve Sahil Güvenliğin askeri
yapılanmalarından ötürü, siyasi otoriteye tam olarak bağlı bulunmadıkları ve bu nedenle
de yeterince hesap verebilir olmadıkları öne sürülmüştür(Gül, 2008:92).
KDGM yapılanmasının iç güvenlik örgütlerinden Jandarma ve Sahil Güvenlik
örgütlerini sivilleştirme ve siyasi otoritenin gözetim ve denetimi altına sokma yönünde
bir düzenlemesi olmadığında göre, „hesap verebilirlik‟ sorununa her hangi bir çözüm
getirdiği söylenemez.
Koordinasyonsuzluk Sorunu. İçişleri Bakanlığı bünyesinde ayrı bir
güvenlik müsteşarlığı öngören 1947‟deki 5066 sayılı kanuni düzenlemeden itibaren, iç
güvenlik örgütleri arasındaki koordinasyon sorunu, bu alandaki gündemin en baş
sıralarında kendisine yer bulmuştur.
Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında
Kanuna bakıldığında, düzenlemenin gerekçesinin iki ayağından birinin, iç güvenlik
alanındaki örgütler arasında koordinasyonu sağlamak olduğu görülmektedir. Bu amaçla,
iç güvenlikle ilgili örgütler arasında gerekli koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri
Bakanı‟nın başkanlığında bir Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu; koordinasyonla
ilgili hizmetleri yürütmek üzere örgüt bünyesinde ana hizmet birimi olarak „Planlama,
Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı‟ ve güvenlik politikaları ile sosyo-
ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere illerde İl
Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü, kurulması öngörülmüştür(Resmi Gazete, 04.03.2010).
Ancak koordinasyonu sağlamak üzere öngörülen bu düzenlemelerin kendisinin
yeni bir koordinasyon sorunu doğurup doğurmayacağı soru işaretidir. Çünkü KDGM ve
bünyesindeki kurulların, iç güvenlik ve istihbarat alanında koordinasyonu sağlamak
üzere daha önce kurumuş mevcut kurum ve kurullarla olan ilişkisi açıkça ortaya
konulmamıştır. Bu durumda, bir iç güvenlik örgütünün veya bu örgüt yöneticilerinin,
karar alırken ve eylemde bulunurken, Milli Güvenlik Kurulu, Milli İstihbarat
Koordinasyon Kurulu, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu ve Terörle Mücadele
Koordinasyon Kurulu‟ndan hangisinin emir ve direktiflerine veya yönlendirmelerine
göre hareket edeceği merak konusudur.
76
ġekil 3.10: İç Güvenlik Alanı Üzerindeki Çok Başlılık
Şayet bu kurullar arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoksa, herhangi bir sorun
oluşturmayabilir. Fakat bu durumda, üyeleri hemen hemen aynı kompozisyonda olan bu
kurulların sayısının çokluğunun neye hizmet ettiği sorusu akla gelir.Ve şayet söz
konusu kurullar arasında bir görüş ayrılığı ortaya çıkarsa, işte o zaman koordinasyon
değil, tersine güvenlik alanında çok başlılık ve komuta kargaşası yaşanması olasıdır.
Terörle Mücadelede Politika ve Strateji Yetersizliği. Türkiye‟de, iç
güvenlik politika ve stratejilerini tespitte MGK‟nun belirleyici olduğu ve bu kurulun
önerileri doğrultusunda yetkili ve sorumlu kuruluşun Bakanlar Kurulu olduğu
belirtilmişti. Ancak bu kurulun yanında Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Devlet
Planlama Teşkilatı gibi diğer bazı kurum ve oluşumların da, iç güvenlikle ilgili politika
ve strateji belirleme konusunda görev aldıkları da eklenmişti.
KDGM Kanun tasarısının gerekçe metninin üçüncü paragrafında, terörle
mücadele konusunda „stratejiler geliştirme, planlamalar yapma ve projeler geliştirme‟
noktasında, mevcut kurum ve kuruluşların tatmin edici ölçüde hizmet vermediklerine
işaret edilmiş ve dördüncü paragrafında, “terörle mücadeleye ilişkin politika ve
stratejiler geliştirmek..”amacıyla yeni yapılanmaya gerek duyulduğu ortaya
konulmuştur(TBMM, 2009). Bu amaç, kanunun birinci maddesinde de
vurgulanmıştır(Resmi Gazete, 04.03.2010).
Burada düşündürücü olan şudur: Mevcut durumda Türkiye‟de iç güvenlik de
dahil olmak üzere, milli güvenlikle ilgili politika belirlenmesi ile gerekli kararların ve
önlemlerin alınması ve uygulamanın izlenmesi noktasında yetkili ve görevli kuruluş,
Milli Güvenlik Kurulu‟dur. Bu kurul ise, Cumhurbaşkanının başkanlığında, Hükümet
77
ve Genelkurmay üst düzey yetkililerinden oluşur. Yani devlet örgütünün zirvesini
bünyesinde barındırır. “..stratejiler geliştirme, planlamalar yapma ve projeler
geliştirme noktasında, mevcut kurum ve kuruluşların tatmin edici ölçüde hizmet
vermedikleri..” ifadesiyle, MGK mı kastedilmektedir?
Şayet kasıt bu değilse, MGK‟ya bilgi ve istihbarat sağlayan iç güvenlik
örgütleri kastedildiyse, bu örgütler zaten İçişleri Bakanlığı bünyesinde bağlı kuruluş
olarak görev yapmaktadırlar. Yeni düzenleme sonrasında, aynı örgütlerden
faydalanılacağına göre, hangi açıdan eskisine göre farklı ve de tatmin edici politika ve
stratejiler belirlenebilecektir?
Bu noktada, ABD‟deki İç Güvenlik Bakanlığı yapılanmasına göz atmakta yarar
vardır. ABD‟de öngörülen yapı içerisinde politika ve strateji, federal hükümet, eyaletler,
yerel yönetimler ve özel sektör kuruluşlarından oluşan çok daha geniş bir yelpaze içinde
belirlenmektedir. Bunun altında yatan temel mantık, yeni küresel terör tehdidine karşı,
tüm ülkenin kamu ve özel bütün örgütleriyle, terörle mücadele alanında yerlerini
almaları ve sorumluluklarını yerine getirmelerinin gerekliliği anlayışına dayanır.
ġekil 3.11: İç Güvenlikte Politika ve Strateji Belirleme
ABD‟de ayrıca, daha İç Güvenlik Bakanlığı kurulmadan önce, 21 Mart
2002‟de, “İç Güvenlik Danışma Konseyi” adı altında bir kurul oluşturulmuş ve bu
kurulun adı bakanlığın kurulmasından sonra İç Güvenlik Danışma Kurulu olarak
78
değiştirilmiştir. Bu kurulda özel sektör, akademisyenler, hizmet örgütleri, Arge
kuruluşları, NGO‟lar, eyalet ve yerel yönetimler ve diğer ilgililer de yer almaktadır. İç
güvenlik yönetimine daha geniş bir perspektiften bakabilmeyi mümkün kılan böylesine
bir oluşum, Türkiye‟deki yapılanma içerisinde yer almamıştır.
İç güvenliğe daha geniş bir perspektiften bakabilmeyi ve bu sayede çok yönlü
politikalar ve stratejiler geliştirebilmenin yolu, görüş alanını genişletmeye imkan
verecek şekilde yeni ve farklı tarafları politika belirleme ve tartışma alanına katmakla
mümkün olabilir. Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013) Adalet Hizmetleri Ve
Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Güvenlik Alt Komisyonu Raporu‟nda da bu ihtiyaca
vurgu yapılmıştır:
Resmi kuruluşların dışında sivil toplum kuruluşları da son zamanlarda suçla
mücadele alanında önemli aktörler arasına girmiş bulunmaktadır. Bu alanda sivil
toplum örgütlerinin olabilecek katkıları araştırılarak işbirliğini geliştirmeye yönelik
çalışmalara hız kazandırılmalıdır(DPT,2007b:36).
Adli Kolluk Sorunu. Genel kolluk personeli içerisinde adli kolluğun
ayrı bir statüsü bulunmadığına, aynı anda hem yönetsel kolluk amirlerinin ve hem de
adli kolluk amirlerinin komutası altında olduklarına, hem adli ve hem de yönetsel kolluk
faaliyeti alanındaki sorumluluklarının devam ettiğine, bu nedenle de zaman zaman
sıkıntıların yaşanabildiğine önceki bölümlerde değinilmişti.
IX. Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan “Adalet Hizmetleri ve Güvenlik”
adlı ihtisas komisyonu raporunda bu konuda aşağıdaki tespitlerin yapıldığı
görülmektedir:
Türkiye‟de, adlî kolluk ile genel kolluk arasında görev ve yetki alanı
sınırlarını belirleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı(DPT, 2007b:28),
Polis ve jandarma gibi genel idarî kolluk amacıyla verilen önleyici
güvenlik ve asayiş hizmeti veren kamu hizmet birimleri dışında,
tamamen yargıya bağlı ve çağdaş adlî güvenlik hizmeti standartlarında
adalet hizmeti veren bir adlî kolluk örgütünün henüz kurulamamış
olmasının, sistemin zayıf yönleri arasında sayıldığı(DPT, 2007b:29),
79
Ceza ve infaz kurumlarının yönetiminde yetki karmaşası ve çift başlı
yönetime yol açan adlî ve idarî kolluk birimleri tamamen birbirinden
ayrılarak; doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına bağlı olmak üzere,
güvenlik hizmeti veren bir adlî kolluk biriminin oluşturulması amacıyla
gerekli kurumsal düzenlemelerin yapılacağı(DPT, 2007b:68)..
Özetle, yönetsel kolluk-adli kolluk ayrımının, iç güvenlik örgütlerinin görev ve
işleyişleri açısından önemli bir konu olduğu ve hizmetlerin etkinliği ve verimliliği
açısından yeni bir yapılanma çerçevesinde bir an önce netliğe kavuşturulması
gerekmekteyken, KDGM yapılanmasının konuyla ilgili yeni bir düzenleme getirmediği
anlaşılmaktadır.
Ġstihbarat PaylaĢımı Yetersizliği. Çok hızlı değişen ve başkalaşan terör
olgusu karşısında, bu dinamik tehditle başa çıkmak için günümüzde karşılaşılan en
büyük sorunun, birçok parçadan oluşan bilgiyi istihbarata dönüştürerek, bu istihbaratı
en hızlı şekilde kullanacak olanlara aktarmak olduğu söylenebilir(Mueller ve Robert,
2006:434). Bunun için istihbarat örgütlerinin sadece bilgi elde etmede becerikli olmaları
yetmez, aynı zamanda bu bilgiyi gerektiği gibi analiz ederek, eyleme dönüştürecek
birimlere zamanında ulaştırması da gerekmektedir.
İstihbarat toplumu bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye‟de de parçalı bir yapı
görünümündedir. Farklı istihbarat örgütlerinin elde ettikleri bilgiyi bir havuzda
paylaşarak, anlamlı bütünler haline getirmeleri ihtiyacı, sistemin en can alıcı noktasıdır.
Ancak güvenlik örgütleri genel olarak, elde ettikleri istihbaratı paylaşmaya isteksizdir.
İstihbarat sürecinin sonuna dek kendileri gitmek isterler. Halbuki ellerindeki problemi
çözecek ve pazılı tamamlayacak parça, bazen diğer güvenlik örgütlerinin ellerindeki
istihbaratta gizlidir.
KDGM yapılanmasında, oluşturulacak politika ve stratejiler ile alınacak
tedbirlere esas olmak üzere, “ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve
değerlendirilmesi amacıyla” doğrudan müsteşara bağlı bir İstihbarat Değerlendirme
Merkezi‟nin oluşturulması öngörülmüştür(Resmi Gazete, 04.03.2010). Ancak kanun
metnine konulan ve metinde tanımlanmayan “stratejik istihbarat” terimi düzenlemeyi,
aksine istihbarat paylaşımını sınırlandıran bir yapıya dönüşmüştür. Üstelik “stratejik
80
istihbarat”ın tanımlanmaması da, uzunca bir süre istihbarat paylaşımı sistemini
beklemede bırakacaktır.
Terörle Mücadeledeki Örgütsel Yapının ve Kapasitenin Yetersizliği.
Terörle mücadelede ve de diğer iç güvenlikle ilgili konularda, örgütsel yapının ve
kapasitenin yetersizliğini ortaya koyan ve dillendiren rapor ve çalışmalara daha önceki
bölümlerde yer verilmişti. Kimisinin düzenlenme tarihi bundan 60 yıl kadar öncesine
dayanan bu çalışmaların ortak vurgusu, iç güvenlik alanında etkinliği ve de verimliliği
sağlayacak örgütsel yapının olmayışı ve bu durumun yol açtığı koordinasyonsuzluktur.
KDGM Kanun Tasarısının gerekçe metninde de, hem iç güvenlik
kuruluşlarının kendi arasında ve hem de ilgili örgütler arasındaki koordinasyonsuzluk
sorunu gündeme getirilerek, bu sorunu ortadan kaldırmak ve güvenlik işlerini tek elden
yönetmek üzere yeni bir örgüt yapısının kurulması gerekli görülmüştür(TBMM, 2009).
Ancak KDGM düzenlemesine bakıldığında, iç güvenlik sisteminin organik
yapılanmasında herhangi bir değişiklik getirmediği, bu nedenle örgütsel yapı ve
kapasitenin yetersizliği sorununun çözümüne adres gösterilemeyeceği anlaşılmaktadır.
81
BÖLÜM 4
11 EYLÜL 2001 SONRASINDA
AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠNDE OLUġTURULAN
ĠÇ GÜVENLĠK YENĠDEN YAPILANMASI
Bu bölümde, 11 Eylül 2001 terörist saldırılarının hemen ardından Amerika
Birleşik Devletlerinde girişilen iç güvenlik yeniden yapılanması masaya yatırılacaktır.
Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında girişilecek yeniden yapılanmalara ışık
tutması açısından, hem ABD‟deki örgütsel değişimin neleri içerdiği ve değişim
sürecinde izlenen yöntemlerle yaşanan sıkıntılar araştırılacak, hem de bu yapılanmanın
KDGM örgütsel yapılanması ile kısa bir karşılaştırması yapılacaktır.
4.1. Tarihsel Süreç
4.1.1. Terör Tehdidinin Ülke Sınırları Ġçinde BaĢ Göstermesi
Yemen ve Somali‟deki ABD üslerine yapılan saldırıların ardından 26 Şubat
1993‟te New York‟taki Dünya Ticaret Merkezi‟nin altına teröristlerce yerleştirilen bir
bomba sonucunda altı kişi hayatını kaybetmiş ve binden fazlası da yaralanmıştır. ABD
sınırları içinde doksanlı yıllarda yaşanan bir diğer terörist saldırı, bu olaydan iki yıl
sonra, Oklahoma kentindeki Murrah Federal Binası‟na yönelik olarak aşırı sağcı bir
örgüt tarafından gerçekleştirilmiştir. Olayda 168 kişi hayatını kaybetmiş ve 800‟ün
üzerinde kişi de yaralanmıştır. 1996 yılının Temmuz ayında, Atlanta Olimpiyatları‟nın
yapıldığı Georgia eyaletinde Centential Olympic Park‟a yönelik olarak bir diğer terörist
saldırı gerçekleştirilmiş, saldırıda bir kişi hayatını kaybederken, 112 kişi de
yaralanmıştır(Sauter ve Carafano, 2005:17).
Bu olayların dışında da, ABD sınırları içerisinde terör eylemi yapma
hazırlığında olan pek çok kişi daha yakalanmıştır. Ülke içindeki terörist faaliyetler
doksanlı yıllar boyunca artarak devam etmiştir. Bu yıllar, terör tehdidinin sınırlar içinde
varlığını hissettirmeye başladığı yıllar olmuştur.
Sınırlar içinde giderek artan bu terör tehdidi karşısında, güvenlikten sorumlu
örgütler, pek çoklarına göre soruna kendi pencerelerinden ve bireysel olarak
82
yaklaşmışlardır. Birinin yürütmekte olduğu soruşturmalardan diğerlerinin çoğu zaman
haberleri dahi olmamıştır. Sonuç olarak ABD iç güvenlik yönetimi ülkeye yönelik
olarak hazırlanan kapsamlı ve yıkıcı bir eylem olan 11 Eylül terörist saldırılarını(9/11)
fark etmede başarısız olmuştur. Bu saldırının ardından inceleme yapan ABD istihbarat
komisyonunun görüşüne göre ABD iç güvenlik yapılanması bu türlü bir terör eylemini
engellemek için ne iyi bir örgütlenmeye ne de yeterli donanıma sahipti. Bu sıkıntıların
bir sonucu olarak 11 Eylül 2001 sabahında, ABD tarihindeki en büyük terörist eylemin
gerçekleştirilmesi için, teröristlerce uygun bir fırsat yakalanmış oldu(Best, 2003).
Bu durumun, bir takım sistematik sorunlardan kaynaklandığı ortaya atılmıştır.
Bunlar arasında: Hükümet stratejilerinin kopukluğu ve bütüncül ve tek merkezli politika
belirlemedeki eksiklik, örgütsel kaygıların ön plana geçmesi, terörü önlemek yerine
soruşturma yapmaya odaklı FBI mantalitesi, yetersiz kaynaklar, zayıf teknoloji, bilgi
paylaşımına yanaşmama, bürokrasiye boğulma gibi sorunlar sıralanmıştır(U.S.
Commission on National Security/21st Century, 2001). Buradan hareketle, ABD iç
güvenlik yapılanmasındaki zayıflıkların belirlenerek ortadan kaldırılması için çok ciddi
ve yoğun bir çalışma başlatılmıştır.
4.1.2. Hart-Rudman ve Gilmore Komisyonları
11 Eylül 2001‟den önce, ABD‟deki iç güvenlik yapılanmasındaki boşluklara
göndermede bulunan ve önlem alınmadığı takdirde yakın bir gelecekte ciddi bir terörist
saldırı olasılığının bulunduğunu vurgulayan bazı raporlar yayımlanmıştır. Bunlardan en
önemlileri, Hart-Rudman Komisyonu olarak da bilinen 21.yüzyıldaki güvenlik
gereksinimlerini araştıran Ulusal Güvenlik Komisyonu(U.S. Commission on National
Security/21st
Century) Raporu ve de Gilmore Komisyonu Raporu‟dur.
Hart-Rudman Komisyonu, 21.yüzyıldaki ABD ulusal güvenlik
gereksinimlerini araştırmak üzere 1998‟de Savunma Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuş
ve ilk yaptığı iş ulusal güvenlik örgütlerinin durumunu incelemek ve ortaya koymak
olmuştur. 31 Ocak 2001‟de, gelecekteki ulusal güvenlik ihtiyaçlarına cevap vermek
üzere ciddi ve kapsamlı bir örgütsel ve işlemsel değişikliğe gidilmesi gerektiğini içeren
bir rapor yayımlamıştır. Raporda, yirmi beş yıl içerisinde ülkenin kimyasal, biyolojik
veya nükleer bir saldırıyla karşı karşıya kalabileceği olasılığı öne sürülmüştür. İç
83
güvenlik faaliyetlerini planlama, koordine etme ve bütünleştirme amacıyla, yeni bir iç
güvenlik örgütünün kurulması önerilmiştir(U.S. Commission on National Security/21st
Century, 2001, s. viii).
Gilmore Komisyonu, terörizm karşısındaki savunma kapasitesini araştırmak
üzere 1998‟de kongrede içinde oluşturulmuş ve 1999‟dan itibaren başkana ve kongreye
yıllık raporlar vermeye başlamıştır. İlk raporunda ABD‟nin terörizmle savaşta geçerli
bir ulusal strateji ortaya koyması gerektiğini öne sürmüştür. 2000 yılı raporunda,
Federal hükümetin terörle mücadele programı ve örgüt yapısının koordinasyondan uzak,
parçalı ve hesap verebilir olmadığını ortaya koyarak geçen beş yıl içinde terör
saldırılarına karşı daha iyi mücadele etmek için mevcut örgüt yapısını yeniden
düzenlemek üzere kongre düzeyinde en az altı adet girişim yapıldığını ancak bunların
hiç birinin başarılı olamadığını vurgulamıştır. Başkanlık ofisi bünyesinde bir “İç
Güvenlik Birimi” kurulmasını önermiştir(The Gilmore Commission, 2000).
4.1.3. 11 Eylül 2001 Sonrasında Beyaz Saray‟da GiriĢilen Ġç Güvenlik Yeniden
Yapılanmaları
9/11 olaylarıyla birlikte, devletin iç güvenlik gereksinimlerine cevap verecek
doğru örgüt yapısına sahip olup olmadığı sorusu gündeme gelmiştir. 11 Eylül 2001‟den
11 gün sonra başkan George W. Bush, 8 Ekim 2001‟de verdiği 13228 sayılı talimatla
Beyaz Saray‟da iç güvenlik politikalarını yürütmek üzere iki oluşum kurmuştur:
Federal, eyalet ve yerel düzeydeki kontra terör çabalarını koordine etmek ve ülkeyi
terörist saldırılardan korumak ve karşılık vermek üzere bir İç Güvenlik Ofisi ve kabine
üyelerinden oluşacak iç güvenlikten sorumlu bir İç Güvenlik Konseyi.
İç Güvenlik Ofisi, saldırıların üzeriden bir ay dahi geçmeden 8 Ekim 2001‟de,
kurulmuş, ancak bu ofisin kurulması, ideal örgüt yapısının nasıl olması gerektiği
konusundaki tartışmaları sona erdirmemiştir.
21 Mart 2002‟de Başkan Bush, 13260 sayılı direktifiyle Başkanın İç Güvenlik
Danışma Konseyi‟ni kurmuştur. Bu kurulda özel sektör, akademisyenler, hizmet
örgütleri, Arge kuruluşları, NGO‟lar, eyalet ve yerel yönetimler ve diğer ilgililer de yer
84
almışlardır. İç Güvenlik Bakanlığı‟nın kurulmasının ardından konsey adını Ġç Güvenlik
DanıĢma Kurulu olarak değiştirecektir.
9/11 saldırılarını izleyen haftalarda istihbarat ve kolluk örgütleri, saldırının
açığa çıkmasını engelleyen iletişim eksikliklerinin neler olduğunu araştırmaya
başlamıştır. Raporlara göre FBI, CIA ve Ulusal Güvenlik Ajansı(National Security
Agency[NSA]), birbirinden bağımsız olarak, 9/11 saldırılarını gerçekleştiren teröristleri
sınırdan itibaren izleme altına almıştı. Hatta bunun da ötesinde daha önceki aylarda, bu
teröristlerin bağlantılı olduğu bir Elkaide hücresi, yetmişten fazla FBI soruşturmasının
odağı haline de gelmişti. Ancak bu şahıslarla ilgili olarak toplanılan tüm bilgi ve
istihbaratlar, bu örgütlerin kendi içerisinde kalmış, örgütler arasında paylaştırılmamış,
hatta ve hatta bu bilgiler ilgili örgütlerin tepe yöneticilerine kadar dahi ulaşmamıştı.
Buradan hareketle Kongre, yeni bir yasa için harekete geçti.
Federal yetkililere hem adli soruşturmalarda hem de istihbarat noktasında
iletişimi izleme ve kaydetme konusunda geniş yetkiler veren “The Uniting and
Strengthening America by Providing Adequate Tools Required to Intercept and
Obstruct Terrorism Act(The USA Patriot Act)”, 23 Ekim 2001‟de kongreye sunuldu. 24
Ekim‟de kongreden, ertesi gün de senatodan geçti ve 26 Ekim 2001‟de başkan
tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Yasa, kolluk kuvvetlerinin telefon, e-mail gibi
iletişim kayıtları ile tıbbi, mali ve diğer kayıtlara ulaşımını ve terörle ilgili eylemlerden
şüpheli göçmenlerin ve yabancıların alıkonulması ve sınır dışı edilmesini
kolaylaştırırken, yabancıların ülke içinde bilgi edinmelerini de zorlaştırdı. Bu yasa
başkana FBI, CIA ve diğer bazı kolluk örgütlerinde radikal değişiklikler yapma
yetkisini de veriyordu.
4.1.4. ABD Ġç Güvenlik Bakanlığı‟nın Kurulması
9/11 öncesi ABD iç güvenlik sorumluluğu yüzden fazla örgüte dağıtılmış
durumdaydı. Bu nedenle, ülkeyi yeni terör tehditlerine karşı koruyabilecek, komuta
birliği ve koordinasyonu sağlayacak birleştirilmiş bir iç güvenlik örgütlenmesi çatısına
ihtiyaç duyuldu.
85
Başkan Bush, Amerika‟nın yüz yüze olduğu tehditlerin değişen yapısının, çok
farklı silahlarla saldırabilecek görünmez düşmanlara karşı ülkeyi koruyacak yeni bir
devlet örgütü yapısını gerekli kılmakta olduğundan hareketle yeni bir bakanlık
kurulması yönünde bir yasa teklifi hazırlattı. Gerekçelerin başında, “ABD‟nin sahip
olduğu örgütlerden hiç birinin tek görevinin iç güvenlik olmadığı” tespiti
vardı(Department of Homeland Security[DHS], 2002a).
Başkan, 18 Haziran 2002‟de, yeni iç güvenlik bakanlığının kurulmasıyla ilgili
yasa önerisini kongreye sundu. Bu önerinin ardından yeni bakanlığın kuruluşuna
hazırlık yapmak üzere federal hükümet içinde değişim yönetimi planlaması yapmak için
DeğiĢim Planlama Ofisi‟ni kurdu ve başına da Vali Tom Ridge‟i atadı. Ofis,
personelini, yeni kurulmuş olan İç Güvenlik Ofisi‟nden ve yeni örgütün bünyesinde yer
alacak olan diğer örgütlerin içerisinden sağladı.
Bu değişim girişimiyle ile yarım asırdan beri ülkede yapılan en büyük yapısal
değişikliği gerçekleştirerek tek görevi ülkeyi korumak olan bir örgüt bünyesinde,
mevcut parçalı yapıları toplamak ve bu sayede koordinasyon ve işbirliğini en üst düzeye
çıkararak iç güvenlik yönetiminde verimliliği ve etkinliği sağlamak amaçlanmıştır.
Temmuz 2002‟de Beyaz Saray tarafından İç Güvenlik İçin Ulusal Strateji
yayımlandı. Bu belge, Amerika‟nın iç güvenlik gündemini büyük oranda belirlemiştir.
Bu strateji üç amaç öngörmektedir: terörü önlemek, terör riskini azaltmak ve zararı en
aza indirerek yaraları sarmak(DHS, 2002d: vii).
İç Güvenlik Bakanlığı‟nın kurulmasına ilişkin yasa 26 Temmuz 2002‟de
Temsilciler Meclisi‟nden 02 Kasım 2002‟de ise Kongre‟den geçti. Başkan bu yasayı 25
Kasım 2002‟de onaydı. Yasanın 1502.maddesine göre Başkan‟ın yasanın yürürlüğe
girmesinden itibaren 60 gün içinde kongreye bir Yeniden Yapılanma Planı sunması
öngörülmekteydi. Başkan, yasayı onayladığı aynı gün bu planı da meclise sundu. Plan,
yeni bakanlık örgütünün kuruluş tarihini 24 Ocak 2003 olarak belirledi. 1 Mart 2003
tarihini de, Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı, Ulaşım Güvenliği İdaresi, Sahil
Güvenlik, Gümrükler ve Gizli Servisler gibi bakanlık örgütü içine katılacak örgütlerin
katılım tarihi olarak belirledi. Yeni bakanlık, 24 Ocak 2003‟te faaliyetine resmen
başladı(DHS, 2002c).
86
4.1.5. Terörist Saldırılar Hakkındaki Ulusal Komisyon Raporu
ABD tarihinin en acı günlerinden olan 11 Eylül 2001‟deki olayların nasıl
olduğu ve neden önlenemediği ve benzeri saldırıların önlenebilmesi için yapılması
gerekenleri araştırmak üzere, Kongre “ABD‟ye Yönelik Terörist Saldırılar Hakkındaki
Komisyonu” diğer adıyla 9/11 Komisyonunu 27 Kasım 2002‟de kurdu.
Komisyon, 11 Eylül 2001‟le ilgili bütün gerçekleri araştırmayla görevli ve
yetkili kılındı. İstihbarat örgütleri, kolluk kuvvetleri, diplomasi, göç konuları ve sınır
kontrolü, terörist örgütlere kaynak transferi, ticari havacılık, kongre denetimi, kaynak
tahsisi ve ilgili olduğu düşünülen diğer bütün konular görev alanı içindeydi. İki buçuk
milyon sayfadan fazla doküman ve on ülkeden 1200‟den fazla kişiyle görüşmeler
yapıldı(National Commission on Terrorist Attacks Upon the United States, 2002: xv).
Çalışma sonunda, son derece karmaşık, oldukça sabırlı ve disiplinli, aynı
zamanda da ölümcül bir örgütle karşı karşıya kalındığı öğrenildi. ABD‟nin sınırlarını,
sivil havacılığını, kısaca iç güvenliğini korumakla görevli olan örgütlerin, karşı karşıya
kalınan ve belirtileri çok önceden ortaya çıkıp, değişik komisyonların raporlarında da
defalarca ortaya konulan bu tehdidin boyutunu anlamadıkları ve politikalarını, planlarını
ve uygulamalarını bu tehdidi ortadan kaldıracak şekilde düzenleyemedikleri anlaşıldı.
İstihbarat örgütlerinin kendi içlerinde ve örgütler arasında ciddi hatalar yaşandığı,
koordinasyon ve işbirliğinin gerekli düzeyde olmadığı fark edildi. Bu durum, iç
güvenlik yapılanması üzerinde odaklanmasına ve kafa yorulmasına yol açtı(National
Commission on Terrorist Attacks Upon the United States, 2002: s. xvi).
Komisyon raporunda, ABD‟nin ulusal güvenlik örgütlerinin, hala soğuk savaşı
kazanmak üzere kurulan örgütler biçiminde kaldıkları, kendilerini yenileyemedikleri ve
yeni durumlara ayak uyduramadıkları özellikle vurgulandı. Birkaç çok tehlikeli büyük
ve tanınan düşmanın yerine hızlı, yaratıcı ve çevik tepkileri gerektiren daha görünmez
ve tanımlanması zor bir dizi meydan okuma ile karşı karşıya olunduğu belirlendi. Bu
sebeplerle raporda, iç güvenlik örgüt yapılanmasında ciddi değişiklikler önerildi.
Bunlardan bazıları:
Etkili bir istihbarat paylaşımı sistemi kurmak,
İstihbarat ile operasyonel planlamayı birleştirmek,
87
Kongre denetimini arttırmak,
FBI benzeri kurumları güçlendirmek,
şeklindeydi(National Commission on Terrorist Attacks Upon the United States,
2002: s.399).
4.1.6. Ġstihbarat Reformu ve Terörizmi Önleme Yasası
9/11 Komisyonu raporunda, ülkenin 11 Eylül trajedisini yaşamasının en temel
sebebinin, yeterli bir istihbarat örgüt yapısına sahip olunmayışı ve mevcut istihbarat
örgütlerinin aralarındaki iletişimsizlik ve koordinasyonsuzluk olduğu yönünde görüş
birliği ortaya çıkmıştı. Paltrow(2004:1), ABD iç istihbarat örgütü olarak bilinen FBI‟ın
tam anlamıyla bir istihbarat örgütü özellikleri taşımadığı, polislik ile istihbarat
toplamanın farklı şeyler olduğu, FBI‟ın, eylemleri önceden öğrenip ortadan kaldırmaya
dönük bir yapılanması olmadığı, bunun yerine takip ettiği dosyaları yasal şablonlar
haline getirerek mahkeme önüne çıkartmak amacına yoğunlaştığını vurgulanmaktadır.
İstihbarat alanında yaşanan koordinasyonsuzlukları ortadan kaldırmak ve bu
alandaki işbirliğini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan düzenleme, 9 Aralık 2004‟te
yasalaşmıştır. Bu düzenleme ile istihbarat alanında faaliyet gösteren on beş kadar
federal örgütün çalışmalarını izlemek ve koordinasyonu sağlamak üzere doğrudan
Başkan‟a bağlı bir Ulusal İstihbarat Başkanlığı oluşturulmuştur. Senatonun önerisi ve
onayıyla başkan tarafından atanacak olan birimin başındaki kişi, istihbarat toplumunun
başkanı olmak, Başkan‟a, Ulusal Güvenlik Konseyine ve iç güvenlik Konseyine
istihbarat alanında danışmanlık yapmak ve Ulusal İstihbarat Programının uygulamasını
denetlemekle görevli kılınmıştır. Bu kişinin, kanunla yasaklananların dışındaki bütün
federal örgüt, ajans veya kişilerce toplanan tüm ulusal istihbarata erişebilmesine imkan
verilmiştir(DHS, 2008).
9/11 komisyonun istihbarat konusunda tespit ettiği en önemli eksiklik,
istihbarat alanında bilgi paylaşımına karşı olan katı dirençti. Yasa ile federal, eyalet,
yerel ve özel sektör arasında istihbarat paylaşımına imkan veren bir “Bilgi Paylaşma
Alanı”nın oluşturulması da düzenlenmiştir. Bunun için aşamalı bir süreç öngörülmüştür.
Yasanın kabulünden sonraki 180 gün içinde bu alanın oluşturulması için gerekli yasal,
88
teknolojik ve politik öğelerin ortaya konulacağı mevcut durum değerlendirmesi
yapılarak başkana ve kongreye sunulacak, 270 gün içinde bilgi edinme, giriş, paylaşma
ve kullanmaya ilişkin bir rehber hazırlanacak, bir yıl içinde ise uygulama planı
hazırlanmış olacaktı. İki yıl sonunda ve ondan sonraki her yıl, başkan kongreye
istihbarat paylaşımıyla ilgili bir durum raporu sunacaktı.
Bu alandaki çalışmaları izlemek üzere, Ulusal İstihbarat Başkanı‟nın başkanlık
edileceği, Devlet Bakanları, Hazine, Savunma, Enerji ve İç Güvenlik bakanları ile
Başkan‟ın uygun gördüğü diğer kişilerden oluşan Ortak İstihbarat Toplumu Konseyi
kuruldu.
4.1.7. Ġkinci AĢama Gözden Geçirme
Örgütün işlemlerini, politikalarını ve yapısını sistematik olarak yeniden
düzenleyen “İkinci Aşama Gözden Geçirmesi” 13 Temmuz 2005‟te duyuruldu. Altı
maddelik bir gündem ortaya atıldı. Bu gündemde:
Tüm iç güvenlik önlemlerini arttırmak (özellikle de afetlerle ilgili olanlarını),
Kişilerin ve malların güvenli yolculuklarını sağlamak üzere daha iyi ulaşım
güvenliği sistemleri kurmak,
Sınır güvenliğini arttırmak ve göçmenlerle ilgili uygulamalarda reforma
gitmek,
Güvenlik ortaklarıyla bilgi paylaşımını arttırmak,
Performansı arttırmak üzere örgüt yapısını ve işleyişini tekrar düzenlemek,
yer almaktaydı(DHS, 2005).
Bu yeniden yapılanma, Sınır ve Ulaşım Güvenliği Genel Müdürlüğü, İstihbarat
Analizi ve Altyapı Koruma ile Acil Durum Cevap Verme ve Hazırlık Genel
Müdürlüklerini kaldırdı. İki yeni genel müdürlük kuruldu: Politika Genel Müdürlüğü ve
Hazırlık Genel Müdürlüğü. Bu kapsamda, yeni dört birim oluşturuldu. Bunlardan ilki:
Politika Geliştirme ve Koordinasyonu Merkezileştirme ve İyileştirme Birimiydi. Bu
birimin görevi, bakanlık çapındaki politika, düzenleme ve diğer faaliyetleri koordine
etmek, iç güvenlikle ilgili politikalar ve düzenlemeler arasında tutarlılığı sağlamak,
89
uzun menzilli stratejik politika planlaması yapmak, önceden sınır ve ulaşım güvenliği
birimi tarafından yürütülen politika koordinasyon işlevlerini yürütmekti.
Yeni bir istihbarat ve analiz ofisi de kuruldu: İstihbarat Fonksiyonlarını
Güçlendirme ve Bilgi Paylaşımı. Bu birim, ilgili tüm alan operasyonlarından ve
istihbarat toplumunun diğer kesimlerinden gelen bilgileri toplamak, görev odaklı
analizler yapmak ve üstlerine bilgi vermekle görevlendirildi.
Operasyonların Etkinliğini Arttırma ve Koordinasyon Birimi, ortak
operasyonlar yürütmek, olay yönetimi faaliyetlerini koordine etmek ve istihbaratı acil
eyleme dönüştürebilmekle görevli kılındı.
Dördüncü yeni birim ise, Hazırlık Çabalarını Yürütme ve Koordine Etme
Birimiydi. Bu birim de, hazırlık çabalarını yürütmek ve uzay güvenliği ve iletişime
odaklanmakla sorumlu tutuldu.
4.2. Amerika BirleĢik Devletlerindeki Yeni Ġç Güvenlik Yapılanması Sürecinde
KarĢılaĢılan Sorunlar
ABD Devlet İstatistik Ofisi‟nin 2005 tarihli bir raporunda İç Güvenlik
Bakanlığı‟nın yaşadığı örgütsel değişim sürecinin üç açıdan “yüksek riskli” olduğu
değerlendirilmektedir. Bu risk faktörlerinden ilki, yirmi iki örgütü bir örgüte
dönüştüreceğinden ve farklı alanlarda ve uzmanlıklardaki yaklaşık 170.000 kişiyi çatısı
altında toplayacağından, etkili değişim süreci uygulama, ortaklıklar geliştirme ve
yönetim kapasitesi oluşturma konularında zorluklarla karşı karşıya olması şeklinde
belirtilmektedir. İkincisi, örgütün, kendisine katılan örgütlerin işlevsel ve yönetimsel
zorluklarıyla karşı karşıya olmasıdır. Son olarak, yönetim zorluklarıyla mücadelede
başarısızlık halinde ortaya çıkacak riskin çok büyük ve ulusal boyutta olacağı
vurgulanmaktadır(United States Government Accountability Office[GAO], 2005).
Victor(2002:1775), İç Güvenlik Bakanlığı yönetiminin, pek çok kongre
komitesi önüne çıkmak, farklı bürokratik kültürleri bir araya getirmek, yirmi iki örgüt
kültürünü kendi içinde eritecek bir üst örgüt kültürü oluşturmak zorunda kaldığını
söylemiştir. Kimilerine göre bu çaba, en az on ila on beş yıl arasında bir süreye ihtiyaç
gösterecektir. ABD Devlet İstatistik Ofisi‟nin 1981 tarihli bir araştırmasına göre,
90
Savunma Bakanlığı 1947‟de kurulmuş ve aradan elli yıldan fazla bir süre geçmiş
olmasına rağmen, hala bazı yönetim sorunlarıyla karşı karşıya bulunmakta idi (GAO,
1981). Bu tespit, İç Güvenlik Bakanlığı gibi, bünyesinde yirmiden fazla farklı örgütü ve
170.000‟den fazla sayıda çalışanı bir araya getirecek devasa bir örgütsel yapılanmada
karşılaşılacak yönetimsel zorluklar hakkında bir derece fikir verebilmektedir.
Peki bu durumda, Victor‟un sözünü ettiği sorunlar ve daha başka da pek çok
sorunlarla baş başa kalacak örgüt, bu geçiş dönemi içerisinde iç güvenlik alanındaki
etkinliğini ve de verimliliğini nasıl sağlayabilecektir? Bu örgütsel değişim sürecinde
doğal olarak yaşanan örgütsel kaos ortamlarında, ülkenin iç güvenliği, beklenildiği gibi
11 Eylül‟den daha iyi mi yoksa daha kötü mü olacaktır? Bu konuda ortak bir görüş
yoktur. Ancak durumun 11 Eylül‟den daha iyi olmadığını savunanların sayısı az
değildir.
4.2.1. Üst Örgütlerle ĠliĢkiler Sorunu
İç güvenlik bakanlığının faaliyetleri üzerinde çalışmalar yapan yüze yakın
komite ve alt komite olduğu söylenmektedir(Sauter ve Carafano, 2005). Çoğunluğu
kongre merkezli olan bu komiteler, örgütün kendi halinde çalışmasını güçleştirdiği gibi,
yeni kurulan ve ayağa kalkma çabası içerisinde olan bir örgüt için bu yoğun göz önünde
bulunma ve sürekli denetime tutulma durumu, örgütün cesaretli kararlar almasının ve
riske girmesinin önünü tıkayabilecektir.
Kamusal örgütlerde değişim sürecinin özel örgütlerle karşılaştırmasının
yapıldığı “Kamu Sektöründe Değişim” başlıklı bölümde vurgulandığı gibi, siyasi
otoriteye ve kamuoyuna karşı sorumlu olma ve hesap verebilme yükümlülüğü, kamusal
örgütlerin kendi başlarına ve cesaretle değişim kararı alma ve uygulama kapasitelerini
sınırlamaktadır.
4.2.2. Yeniden Yapılanma Sorunu
Mayıs 2002‟de o zamanki İç Güvenlik Ofisi Başkanı Vali Ridge, yasanın
başkanın masasına gelmesi halinde başkanın yasayı veto etmesini önereceğini
söylemişti. O tarihlerde başkanın basın sekreteri Ari Fleischer, ise bu düzenlemeye
rağmen koordine edilmeyi bekleyen federal örgütler olacağını, yani koordinasyon
91
sorununun bütünüyle çözülemeyeceğini vurgulayarak, yeni yapılanmanın sorunu
çözemeyeceğini iddia etmişti. Haziran 2002‟den önce bu kişiler, eski teknolojik
bilgisayar sistemleri, sorun ileten çalışanlara düşmanlık, istihbarat paylaşımındaki
sıkıntılar ve kültürel problemler var oldukça, sadece örgütleri bakanlıklar arasında
kaydırmanın, örgütlerin kendi içerisindeki sorunları çözmede yeterli olmayacağına
inanıyorlardı(Leahy, 2002:6). Yani söz konusu örgütsel değişime en başta Beyaz
Saray‟da Başkan‟a çok yakın çalışan görevlilerinden bazıları da karşıydı.
Senatör Byrd, iç güvenlik yeniden yapılanmasını: “Yasa sadece federal
örgütleri yeni bir örgüt şeması etrafında toplamaktadır. Devasa, kocaman bir bürokrasi
yaratma planı..” şeklinde eleştirmişti(Howard, 2005:48). Bir diğer önemli eleştiri
William Saletan‟dan geldi. Ona göre Başkan Bush, 6 Haziran 2002‟deki konuşmasında,
“Bütün aynı amaçlı örgütleri tek çatı altında topladığınızda gereksiz tekrarların önüne
geçeriz” demektedir. Halbuki ona göre, X Bakanlığındaki X Birimi, X ve Y sorunlarıyla
meşgul; Z Bakanlığındaki Z birimi, Y ve Z sorunlarıyla meşgulse, X ve Z örgütlerini Y
bakanlığı altında toplamak mantıklı gibi görünse de, bu durumda Y sorunu konusunda
tekrarlar önlenmiş, ancak X ve Z sorunları ortada bırakılmış olacaktır(Saletan, 2002:1).
Bu nedenle, yeni örgüt temel görevi olan güvenlik ile çatısı altına aldığı
örgütlerin güvenlik dışındaki görevleri arasında da bir denge kurmak zorunda
kalacaktır. Bu diğer görevler, denizde can kurtarmadan vergi toplamaya kadar uzanan
bir dizi güvenlik dışı hizmeti içermektedir. Saletan(2002)‟a göre bu birimler yeni örgüt
içinde kolaylıkla marjinalize olabilir ve değersiz görülebilirlerdi.
Sirota, Christy ve Judd(2004:1) ise, yeni yapılanmaya karşı eleştirilerini: “Büyük
örgüt ülkeyi daha güvenli kılar mı?” sorusuyla yönelttiler. Burada sağlanmaya çalışılan
sadece boyutları mı büyütmek, yoksa verimliliği ve etkinliği mi arttırmak? Acaba
boyutlar büyüdükçe sorunlar da aynı oranda artar mı yoksa, optimal ölçeğe
yaklaşıldığından veya bu ölçek sağlandığından sorunlar ortandan mı kalkar, bunlar
tartışma soruları olarak kamuoyunda uzunca bir süre tartışıldı ve tartışmalar halen de
sürmektedir.
92
4.2.3. Örgüt Kültürleri Sorunu
Kültürel problemler, iç güvenlik yapılanması sürecinde sorunun ciddi bir
boyutunu oluşturmaktadır. Devlet örgütündeki büyük çaplı yeniden yapılanmalarda
örgüt kültürleriyle ilgili sorunlar ister istemez yaşanmaktadır.
ABD‟deki bu yeni düzenleme ile on yıllardır iki düzine örgütte yerlerine
alışmış yaklaşık 200,000 hükümet çalışanı, neredeyse aynı işleri yaptıkları, aynı
normlara ve örgüt kültürlerine göre değerlendirildikleri halde, kendilerini yeni bir
örgütün içerisinde bulmuşlardır. Ancak örgüt kültürleri zaman içinde oluştuğundan ve
de geliştiğinden, yeni örgütün çizgileri belirgin özgün bir örgüt kültürünün varlığından
henüz daha söz edilemezdi. Bu nedenle bakanlık bünyesine katılan örgütlerin mevcut
kültürleri, varlıklarını ve çalışanlar üzerindeki etkinliklerini sürdürmeye devam
edebildiler.
Bu durum kültürel açıdan sorunları beraberinde getirdi. Çalışanlar bir yandan
eski örgüt kültürlerine bağlı olarak iş görürken, öte yandan yeni bir örgüt içinde ve
farklı ve tam olarak da belirginleşmemiş bir kültürel ortamda kendilerine yer bulmaya
çalıştılar. Seiple(2002:5)‟e göre, bu çelişki nedeniyle işler eskiden olduğundan daha çok
fazla karışabilecekti.
Howard(2005:49), kültür sorununun çözümünün on yıllar alabileceğini ve
burada asıl üzerinde durulması gereken sorunun, bu problem çözülene kadar ülkenin
terörist saldırılara karşı daha mı çok karşı karşıya kalacağı sorusu olduğunu söyler.
Çünkü örgütlerde yaşanan kültürel problemler, örgütün bütünü üzerinde çok derin
etkiler doğurur. Bu etkiler, örgütün amaçlarına ulaşmasını engelleyebilir veya
zorlaştırabilir.
ABD İstatistik Ofisi‟nin 2005 raporuna göre de yeni İç Güvenlik Bakanlığı,
bünyesine aldığı örgütlerin kültürlerinden kaynaklanan bir takım sorunlar yaşamıştır.
Farklı alt kültürlerden, uzmanlıklardan ve alışkanlıklardan gelen örgüt çalışanlarını
koordine etmek ve ortak çabalarını bir araya getirmek hiç de kolay olmayacaktı.
Raporda bakanlığın, detaylı ve ölçülebilir amaçlar geliştiremediği ve bütünleşme
sürecini kolaylaştıracak liderlik desteği sağlayamadığı belirtildi(GAO, 2005:9).
93
4.2.4. Özel Sektör Sorunu
Howard(2005:67)‟a göre ABD potansiyel terörist hedeflerinin %85‟inden
fazlası özel sektörün elinde bulunmaktadır. Yine ona göre, bu sektörlerde faaliyet
gösteren örgütlerin lobicileri, kendi örgüt çıkarlarını olumsuz etkileyecek daha fazla
yasal ve yönetsel düzenlemeye karşı çıkmakta olup, bu amaçlı faaliyet içerisine
girmektedirler. Durum böyle olunca da, özel sektörün elinde bulunan kritik tesislerin
korunmasına yönelik önlemler istenildiği gibi alınamamakta ve bu nedenle de buraları
en hassas ve terörist saldırıya en açık yerler durumunda kalmaktadır.
Kimya endüstrisi bunların başında gelmektedir. Sayısı 15.000‟i aşkın kimyasal
tanklar, en kolay hedefler arasında yer almaktadır. Herhangi bir saldırı halinde bu
tanklar milyonları bir anda öldürebilme gücüne sahiptir. Bu nedenle yeni yapılanmanın,
özel sektörü çok daha fazla işin içine sokma ve iç güvenlik alanında işbirliği yapma
konularında gayret içinde bulunması, Howard‟a göre zorunlu görülmektedir.
4.2.5. Kapsama Alanı Sorunu
Bir yandan, İç Güvenlik Bakanlığı içerisinde olup ta, güvenlik dışındaki
alanlarda faaliyet gösteren örgütler bulunurken, diğer yandan bakanlık dışında kalıp ta
iç güvenlik faaliyeti yürüten örgütler bulunmaktadır. Aslında bakanlıkların pek çoğunun
iç güvenlikle ilgili önemli sorumlulukları vardır: Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı,
Savunma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Ulaştırma
Bakanlığı, Hazine Bakanlığı, Sosyal Güvenlik, vb. Yeni yapılanmanın güvenlik
sorumluluğu olan 75‟den fazla federal örgütü dışarıda bıraktığı öne sürülmüştür.
Şekilde görüldüğü gibi(Şekil, 4.1), iç güvenlik alanının içinde kısmen yer alıp
ta, bakanlık örgütüne katılmayan A, B ve C gibi örgütler vardır. Bunun yanında, K ve M
örgütleri, bütünüyle iç güvenlikle ilgili olup bakanlık bünyesinde yer alırken, yine
bakanlık içinde yer alan Y, Z ve X örgütlerinin aynı zamanda güvenlik alanı dışında da
görevleri bulunmakta ve bu görevler devam etmektedir.
94
ġekil 4.1: Kapsama Alanı Sorunu
Aslında, neredeyse bakanlıkların ve kamusal örgütlerin çoğunun iç güvenlikle
ilgili az veya çok görevleri yada ilişkisi olduğu söylenebilir. Bunların tamamını yeni
bakanlık örgütü içine almak fiilen mümkün bulunmağından, bir kısmı bakanlık içine
alınırken önemli bir kısmı halen dışarıda kalmış olacaktır. Bu noktada içerdeki
birimlerin kendi aralarında olduğu kadar, bakanlık dışında kalan örgütlerle ilişkilerde
koordinasyon ve işbirliği sorunu da devam edecek gibi görünmektedir.
4.2.6. Ġstihbaratta Bilgi Yönetimi ve PaylaĢımı Sorunu
2002 İç Güvenlik Yasası bakanlığa, kendi içinde ve özel veya kamusal örgütler
arasında, yurt içindeki terörizmle ilgili istihbaratı paylaşma ve koordine etme görevini
vermiştir. Bunu yapabilmek için her şeyden önce örgütün her türlü kaynaktan elde
edilen bütün istihbarata ulaşması, analiz etmesi ve harekete geçmesi/geçirmesi
gerekmekteydi. Ancak böyle bir sistem başlangıçta öngörülmemişti. Ranum(2004:60),
bu yeni örgütü yaratmada amacın boyutunu büyütmek olmadığını, odağını ve de iç
güvenlik yönetimindeki etkinliği arttırmak olduğunu, ancak yeni dönemde bile
istihbarat örgütlerinin hala dokunulmazlıklarını sürdürdüklerini, hiçbirinin İç Güvenlik
Bakanlığı içine taşınmadığını ve 30 milyar dolarlık bütçelerini de hala kendilerinin
yönettiğine vurgu yapmıştır.
95
Barlett ve James(2004:62) de, bilgi işlem sistemleri arasında bağlantı yokken,
bilgi paylaşımının söz konusu olamayacağına işaret etmişlerdir. Örneğin sınır devriyesi,
parmak izi okuma sistemine sahipti. Bu sayede bir kişinin ülkeye kaç defa yasadışı
şekilde girme girişiminde bulunduğunu görebiliyordu. Ancak sabıka kayıtlarıyla ilgili
yeterli bilgi depolarında yoktu. Bu nedenle suçluları sisteminde göremiyordu. FBI da
parmak izine dayalı bir sistem kullanıyordu. Herhangi bir suça öyle ya da böyle karışan
herkesin kayıtları bu sistemde vardı. Ancak bu bilgi bankasını diğer örgütlerle yeterince
paylaşmıyordu. Barlett ve James(2004:62) 1990‟lı yıllardan itibaren bu konuda
çalışılıyor olmasına rağmen, çalışmaların tamamlanamadığını ve bu iki sistem
aralarında o tarihte henüz daha bağlantı olmadığını öne sürmüştür.
Bakanlığın sorumluluğu, yurt içi terörizmle ilgili istihbaratı hem örgüt içinde
hem de federal örgütler, eyalet ve yerel yönetimler, özel sektör ve diğer kuruluşlarla
koordine etmek ve paylaşmayı içermekteydi. Bunun için bakanlığın, kolluk ve istihbarat
örgütleriyle yukarıda sayılan diğer tüm kuruluşların sahip olduğu bilgilere girebilmesi,
alması ve de analiz etmesi gerekiyordu. Ancak durum böyle olmadı.
ABD İstatistik Ofisi‟nin 2003‟te yaptığı bir araştırmada, federal, eyalet ve şehir
yöneticilerinin, ABD‟deki mevcut istihbarat paylaşım sisteminin etkinliğine ilişkin
görüşleri alınarak, sistemin etkinliği belirlenmeye çalışıldı. Bu birimlerin
yöneticileriyle, mevcut sistemin etkinliği üzerinde bir anket çalışması yapıldı. Araştırma
sonunda, katılımcıların çoğunun istihbarat paylaşım sistemini yeterli bulmadıkları ve
paylaşılan istihbaratın da zamanında, tam ve ilgili olmadığı ortaya çıktı(GAO, 2003).
Araştırmaya katılan 40 eyaletten 30‟u ve 228 şehirden 212‟si, bilgi paylaşımıyla ilgili
politika belirleme sürecine katılmalarına fırsat verilmediğini de raporladılar(GAO, s.6).
Araştırmada, bilgi paylaşmanın önündeki en önemli engellerden birinin, federal
örgütlerin, eyalet ve şehir yönetimlerinin sınıflandırılmış ve işlenmiş istihbaratı
koruyamayacaklarına yönelik taşıdıkları endişeler ve duydukları güvensizlik olduğu
anlaşıldı. Bunun üzerinde raporda, ABD istihbarat sisteminin güçlendirilmesi için
yapılması gereken bir dizi önlem öne sürüldü. Bu önlemler:
96
DHS‟nin kendi yapısının, eyalet ve şehirleri de istihbarat paylaşım sistemi
içine katabilmesi için, federal, eyalet ve şehir yöneticileriyle iletişim içinde
olması gerektiği,
Uygun olan durumlarda DHS‟nin federal, eyalet ve şehir düzeyindeki bilgi
paylaşım sistemlerini kendi bilgi toplama ağı içine alması gerektiği ve
Bilgi paylaşımının önündeki engelleri belirlemek, aşmak ve sürekli izlemek
için, özel sektörün görüşlerinin alınması da dahil olmak üzere, her düzeydeki
ilgili örgüt yöneticileriyle iletişim içinde olmak adında, özel bir çaba
göstermesi gerektiği, şeklinde özetlenebilir(GAO, s.6).
İstihbarat alanında yaşanan koordinasyonsuzlukları ortadan kaldırmak ve bu
alandaki işbirliğini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan düzenleme, bakanlığın
kurulmasından çok sonraları, 9 Aralık 2004‟te yasalaşmıştır. Bu düzenleme ile
istihbarat alanında faaliyet gösteren on beş kadar federal örgütün çalışmalarını izlemek
ve koordinasyonu sağlamak üzere doğrudan Başkan‟a bağlı bir Ulusal İstihbarat Birimi
oluşturulmuştur. Bu birimin başındaki kişinin, istihbarat toplumunun başkanı olması ve
Başkan‟a istihbarat alanında danışmanlık yapması öngörülmüştür. Ancak bu çabalara
rağmen, federal, eyalet ve yerel örgütler arasında bilgi paylaşımının hala çok sınırlı
olduğunu, yeni bakanlığın istihbarat örgütlerinin insafına bakmakta olduğunu öne
sürenler de olmuştur(Howard, 2005:57).
4.2.7. Koordinasyon Sorunu
21.yüzyılın başında ABD‟nin iç güvenlik örgüt yapısında yeniden yapılanmaya
gidilmesinin en temel sebeplerinden biri, mevcut güvenlik ve istihbarat örgütlerinin
aralarındaki iletişimsizlik ve de koordinasyon sorunlarıydı. Ancak, yeni yapılanma
sonrasında da koordinasyon, en temel sorunlardan biri olarak yönetimin karşısında
belirdi. Koordine edilmesi gereken çok fazla faktör vardı. Bu koordinasyon
denklemlerinin içerisinde en azından bir kısmı ise çok bilinmeyenliydi.
Kettl(2003)‟a göre yeni iç güvenlik yapılanması, beş farklı koordinasyon
sorununu ortaya çıkarmaktadır:
97
Yer ve işlevi örtüştürmek. Güvenlik sorunları, spesifik yerleri etkilemektedir.
Örneğin bir binayı veya bir uçağı. Güvenlik örgütleri ise genel olarak işlevsel
bakımdan örgütlenmişlerdir. Etkili iç güvenlik yönetiminde, işlevi yerle
örtüştürmek gerekmektedir. Öyleyse burada soru, lokasyon temelli sorunların,
işlevsel temelli örgütlerle nasıl ilişkilendirebileceği, sorusudur.
Bir taban belirleme. Terör saldırıları her yerde olabilir. Ve bu nedenle ülkenin
her yerindeki insanlar devletten en azından asgari bir koruma umarlar. Bu
durumda vatandaşların yaşadıkları yere göre asgari bir koruma sağlamak
mümkün müdür?
Güvenilir bir öğrenme sistemi kurma. Örgütlerde etkili koordinasyon, rutinler
kurmakla sağlanır. Ve etkili rutinler de hatalardan ders alarak çıkarılır. Ancak
terör eylemleri nadir, düzensiz zamanlarda ve öngörülemez bir şekilde
gerçekleştiğinden, geçmiş tecrübeler gelecekte olacaklarla ilgili çok az ipucu
verirler. Bu durumda güvenilir bir öğrenme sistemi nasıl ve neye göre
kurulabilir?
Eskiyle yeniyi dengeleme. Yeni iç güvenlik örgütü yapılanması sürecinde başarı,
yeni şeyler yaparken eskilerini de korumayla olur. Bu nedenle yeni örgüt, eski
misyonları korurken yeni kapasiteler yaratmakla karşı karşıyadır. Bu ikisi bir
arada nasıl götürülebilir?
Parçalı bir sistemde vatandaşların beklentilerine cevap verme. Öngörülemez ve
yıkıcı saldırılara karşı güvenlik yapılanması, vatandaşı nasıl güvenli kılabilir?
Kettle(2003)‟ın değerlendirmeleri gerçekçi olmakla beraber, sorunun sadece
bir bölümünü ortaya koymaktadır. Bunların dışında da koordinasyonu gerektiren diğer
başlıklar sıralanabilir. “Kapsama Alanı” başlıklı bölümde değinildiği gibi, yeni
bakanlık, çok yönlü koordinasyon gereksinimleriyle karşı karşıyadır. Bunlardan
bazıları, bakanlığın istihbarat örgütleriyle ve iç güvenlikle ilgili diğer kamusal örgütlerle
olan koordinasyon ihtiyacıdır. Bakanlık 22 farklı örgütü bünyesine kattığı halde, hala az
veya çok güvenlikle ilgisi olup ta bakanlık örgütü dışında kalan örgütler bulunmaktadır.
Bu örgütlerin yürüttükleri hizmetler bakımından da koordinasyonu gerektiren hususlar
pekala olabilecektir.
98
ġekil 4.2: İç Güvenlikte Koordinasyon Sorunu
Bu zincire, özel sektör de dahil edilebilir. Çünkü hassas bölge ve tesislerin
önemli bir kısmının özel örgütlerin elinde olduğu bilinmektedir. Bunların içinde en göze
çarpanları, iletişim, finans, kimya ve gıda sektörleridir. Bu sektörde iş gören örgütlerin
özel güvenlik standartlarını belirlemek ve denetlenmesini sağlamak, hayati bir öneme
sahiptir.
4.3. Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki ve Türkiye‟deki Ġç Güvenlik Yeniden
Yapılanmalarının KarĢılaĢtırması
4.3.1. Gerekçe
Başkan Bush, Amerika‟nın yüz yüze olduğu tehditlerin değişen yapısının, çok
farklı silahlarla saldırabilecek görünmez düşmanlara karşı ülkeyi koruyacak yeni bir
devlet örgütü yapısını gerekli kılmakta olduğundan hareketle yeni bir bakanlık
kurulmasını öngörmüştü. Gerekçelerin başında, ABD‟nin sahip olduğu örgütlerden hiç
birinin tek görevinin iç güvenlik olmadığı ön kabulü vardı. Bu nedenle tek görevi iç
güvenlik olan merkezi bir örgütün kurulması gerekli görülmüştü(DHS, 2002a).
Türkiye‟de KDGM yapılanmasına gidilmesinin gerekçeleri arasında, terörle
mücadelede mevcut örgütsel yapıların, stratejik yaklaşım, plan ve projelendirme
noktasındaki yetersizlikleri sıralanmakla birlikte, tek görevi iç güvenlik olan bir örgüte
duyulan ihtiyaç ortaya konulmamıştır(TBMM, 2009). Mevcut iç güvenlik yapılanması
içerisinde eksikliklerin giderilerek sistemin işler hale getirilmesi amaçlanmıştır.
99
Türkiye‟de, iç güvenlikten sorumlu ana örgüt İçişleri Bakanlığı olmakla
birlikte, bu örgütün iç güvenlik dışında da iller idaresi, mahalli idareler, dernekler, nüfus
ve vatandaşlık işleri gibi pek çok farklı alanda görev ve sorumluluklarının bulunduğu
bilinmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, ABD‟deki yapılanmanın temel gerekçesi olan iç
güvenlikten sorumlu tek bir örgüt çatısı kurma düşüncesinin, Türkiye‟deki yapılanma
girişimde yer almadığı ve bu noktada her iki yapılanmanın ayrıştığı söylenebilir.
4.3.2. Amaçlar
ABD‟nin yeni iç güvenlik yapılanmasının amaçları yasa gerekçesine göre, yeni
terör tehdidine karşı durabilecek bir örgüt oluşturmak, iç güvenlikle ilgili örgütleri bir
çatı altında birleştirmek, istihbarat sağlama ve paylaşma konusundaki sorunları ortadan
kaldırmak, terörle mücadele alanına, tüm kamusal örgütler ile özel sektör ve halkı da
katarak yeni ve etkin bir yapı oluşturmak ve bu sayede ülkeyi terörist saldırılardan
korumak ve ayrıca terör olayları dışında olmasına karşın, tıpkı terör gibi ülkede büyük
yıkım ve kayıplara neden olan doğal veya insani olaylara karşı ilk yardım ve normale
dönme faaliyetlerini etkinleştirmek, şeklinde özetlenebilir(DHS, 2002b).
Türkiye‟deki yeni yapılanmanın amaçları, Kamu Düzeni Ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun‟un 1.maddesinde, terörle
mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili örgütler
arasında koordinasyonu sağlamak, olarak belirtilmiştir(Resmi Gazete, 04.03.2010).
Her iki düzenlemenin hareket noktası aynı olmakla beraber, Türkiye‟deki
yapılanmada ABD‟dekinin aksine iç güvenlikle ilgili örgütleri tek çatı altında toplama
düşüncesi olmadığı, terörle mücadelede özel sektör ve halkın katılımını amaçlayan bir
yapı geliştirilmediği, örgütler arasında koordinasyon sorunlarını çözme amacı güderken
özel olarak istihbarat sağlama ve paylaşma konusundaki sorunları ortadan kaldırma
amacında olmadığı ve doğal ve insani afetlerle ilgili bir amaç taşımadığı söylenebilir.
100
4.3.3. Görevler
ABD‟deki İç Güvenlik Bakanlığı‟nın görevleri, 2002 tarihli yasanın
101.maddesinde sıralanmıştır. Bunlar: Ülke içinde terörist saldırıları önlemek, ülkenin
terör saldırılarına hedef olma riskini azaltmak, ülkede gerçekleşen bir terörist saldırı
sonrasında hasarı en aza indirmek ve yaraları sarmaya yardım etmek, bakanlığa
devredilen bütün örgütlerin görevlerini yürütmek, doğal ve insan yapısı kriz ve acil
durum planlamasında odak rolü oynamak, bakanlık içindeki bölüm ve ajansların iç
güvenlik dışındaki işlevlerinin ihmal edilmemesini sağlamak, iç güvenliği sağlama
adına ülkenin ekonomik gücünü zayıflatmamak, yasadışı uyuşturucu kaçakçılığı ile
terör arasındaki bağlantıyı takip etmek, bu bağlantıyı azaltmaya çalışmak ve
önlemektir(DHS, 2002b).
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın görevleri, kanunun 6.maddesinde
sıralanmıştır. Bunlar: Politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek
ve bu politika ve stratejilerin uygulanmasını izlemek; güvenlik kuruluşları ve istihbarat
birimlerinden gelen stratejik istihbaratı değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak;
gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak veya yaptırmak; güvenlik
kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlamak ve bunlar arasında
koordinasyonu temin etmek; kamuoyunu bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak;
uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla işbirliği içinde izlemek
ve değerlendirmek; inceleme ve değerlendirme yapmak ya da yaptırmak(Resmi Gazete,
04.03.2010) şeklindedir.
Her iki düzenlemeyi karşılaştırdığımızda göze çarpan farklılıklar şu şekilde
özetlenebilir:
ABD‟deki iç güvenlik yapılamasına ilişkin düzenlemede, yeni örgütün
görevlerinin en başında, “ülkedeki terörist saldırıları önlemek” görevinin
olduğu açıkça ortaya konulmuştur. Zaten yeni yapılanmaya gidilmesinin en
temel sebepleri arasında da, iç güvenlikten ve ülkeyi terörden korumaktan
sorumlu tek bir örgütün bulunmayışı yer almaktaydı. Türkiye‟deki yeni
yapılanmanın görevleri arasında ise, “terörist saldırıları önlemek” temel
görevi, açıkça ortaya konulmamaktadır. Bunun yerine, politika, strateji vs.
101
belirlemek, istihbarat analizi ve paylaşımı, örgütler arasında koordinasyonu
sağlamak gibi, temel göreve yönelik yan görevler sıralanmıştır.
Yine ABD‟deki düzenlemede, sadece terör saldırıları öncesinde yapılacaklar
değil, aynı zamanda saldırı sonrasında yapılacaklara ilişkin işler de görev
olarak örgüte verilmiştir. Türkiye‟deki yeni yapılanmada, saldırı sonrası
durumlarla ilgili bir görev yer almamaktadır.
Hatta bunun da bir adım ötesinde ABD‟de, doğal veya insan yapısı diğer kriz
ve acil durumlarda da yeni örgüte odak olma görevi verilmiştir. Türkiye‟deki
yeni yapılanmada, doğal afet ve diğer acil durumlarla ilgili bir görev yer
almamaktadır.
4.3.4. Örgüt Yapısı
ABD‟de kurulan İç Güvenlik Bakanlığı‟nda, “Bilgi Analizi ve Altyapı
Muhafaza Müsteşarlığı” adı altında bir birim oluşturulmuştur. Bu müsteşarlığın
sorumluluğu kanunun 201.maddesinin (d) fıkrasında uzunca sıralanmıştır. Bu
maddelerde özetle:
Federal hükümet, eyalet, yerel yönetimler ve özel sektör kuruluşlarından
güvenlik bilgisini, istihbarat ve diğer bilgileri almak, analiz etmek ve bu
bilgileri, terörist tehditlerin çapını ve niteliğini belirlemede kullanmak,
Kilit kaynakların ve kritik tesislerin terör riskini değerlendirmek ve bu
değerlendirmeleri, bakanlık ve diğer ilgili örgütler tarafından koruyucu
önlemlerin alınması ve çalışmaların yapılabilmesi için paylaşmak,
Bakanlığın gereksinimi olan bilgilerin diğer örgütlerden zamanında ve etkili
bir şekilde elde edilmesini sağlamak,
Enerji üretim, dağıtım, bilişim, iletişim, finans, acil durum haberleşme ve
bunları destekleyen fiziksel yapılar gibi kritik tesisleri korumak için
kapsamlı bir ulusal program geliştirmek,
Bunların korunması için ilgili örgütlere önlemlere ilişkin önerilerde
bulunmak(DHS, 2002b), yer almaktadır.
102
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın örgüt yapısında, kritik tesisler
veya altyapı muhafaza şeklinde görevli olan bir birim bulunmamaktadır. Ancak bilgi
analizi noktasında, İstihbarat Değerlendirme Merkezi adıyla bir birim
oluşturulmaktadır. Bu birimin işlevi, ABD‟deki yapıyla benzeşse de, kapsam
bakımından önemli bir fark bulunmaktadır.
İstihbarat Değerlendirme Merkezine gelecek istihbari bilgilerin hangi
örgütlerden geleceği isim isim sayılmıştır. Bunlar: GKB, Dışişleri Bakanlığı, MİT
Müsteşarlığı, JGK, SGK ve EGM‟dür. Oysa ABD‟deki İç güvenlik Bakanlığı‟nda
öngörülen yapı içerisinde bilgi akışı, federal hükümet, eyalet, yerel yönetimler ve özel
sektör kuruluşlarından oluşan çok daha geniş bir yelpazeden sağlanmaktadır. Bunun
altında yatan temel mantık, sınır ve yöntem tanımayan küresel yeni terör anlayışına
karşı, tüm ülkenin kamu ve özel bütün örgütleriyle, terörle mücadele alanında yerlerini
almaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri anlayışına dayanmaktadır.
İç Güvenlik Bakanlığı bünyesinde, “Sınır ve Ulaştırma Güvenliği
Müsteşarlığı” kurulmuştur. Kanunun 402.maddesinde bu birimin sorumluluğu:
Teröristlerin ve eşyalarının ülkeye girişini önlemek,
Sınırların, iç suların, limanların, terminallerin ve hava, kara ve deniz ulaşım
sistemlerinin güvenliğini sağlamak,
Gümrük rejimini uygulamak,
Göçmen rejimini uygulamak(DHS, 2002b: Madde 402), şeklinde
özetlenebilir.
Türkiye‟deki yeni yapılanmada, sınır ve ulaştırma alanında oluşturulmuş bir
birim bulunmamaktadır. Ayrıca, Gümrük Müsteşarlığı, iç güvenlikle ilgili örgütler
arasına alınmayıp, bu nedenle Terörle Mücadele Yüksek Kurulu‟na da dahil
edilmemiştir.
ABD‟de İç Güvenlik Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bir diğer müsteşarlık,
“Acil Durum Hazırlığı ve Karşılık Verme Müsteşarlığı”dır. Kanunun 502.maddesinde
sıralanan bu birimin sorumlulukları kısaca:
103
Terör saldırılarına, afetlere ve diğer acil durumlara yönelik acil durum
hizmetlerinin etkinliğini artırmak,
Böylesi durumlarda acil durum faaliyetlerini yönetmek, koordine etmek,
Olay sonrasında yara sarma ve toparlanma işlerini koordine etmektir(DHS,
2002b:Madde 502).
Daha önce de belirtildiği gibi Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın
yapısı içerisinde, terör olayları veya afetler sonrasında yapılacak diğer acil durum
hizmetlerine ilişkin bir birim öngörülmemiştir.
İç Güvenlik Bakanlığı Yasasının 9.bölümü, Ulusal İç Güvenlik Konseyi‟ne
ayrılmıştır. Konseyin temel işlevi, ABD Başkanına iç güvenlikle ilgili öneriler
sunmaktır. Konseyin üyeleri, Başkan, Başkan Yardımcısı, İç Güvenlik Bakanı,
Savunma Bakanı, Adalet Bakanı ve başkan tarafından uygun görülecek
diğerleridir(DHS, 2002b:Madde 902).
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda da benzer bir düzenleme yer almaktadır. Güvenlik kuruluşları ve ilgili örgütler
arasında terörle mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki
politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla, Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu oluşturulması öngörülmüştür(Resmi Gazete, 04.03.2010 :Madde 4). Kurul,
İçişleri Bakanı‟nın başkanlığında Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel
Komutanı, MİT Müsteşarı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik
Komutanından oluşmaktadır. Gerektiğinde diğer kurum ve kuruluş temsilcileri de
toplantıya davet edilebilecektir.
ABD‟de ayrıca, İç Güvenlik Bakanlığı kurulmadan önce, 21 Mart 2002‟de, “İç
Güvenlik Danışma Konsey”i adı altında bir kurul oluşturulmuştur. Bu kurulun adı
bakanlığın kurulmasından sonra İç Güvenlik Danışma Kurulu olarak değiştirilmiştir. Bu
kurulda özel sektör, akademisyenler, hizmet örgütleri, Arge kuruluşları, NGO‟lar, eyalet
ve yerel yönetimler ve diğer ilgililer de yer almaktadır. İç güvenlik yönetimine daha
104
geniş bir perspektiften bakabilmeyi mümkün kılan böylesine bir oluşuma, Türkiye‟deki
yapılanma içerisinde rastlanılamamıştır.
ABD‟deki düzenlemenin 15.bölümünde, “Yeniden Yapılanma Planı”na yer
verilmiştir. Buna göre tasarının yasalaşmasından itibaren 60 gün içinde ABD
Başkanının Kongreye, bakanlığa transfer olacak örgütler, personel, eşya ve diğer
örgütsel yapılanmalarla ilgili bir yeniden yapılanma planı sunması öngörülmüştür
(DHS, 2002b:1502). Bu planda, yeni yapılanmaya geçiş sürecindeki değişim yönetimi
uygulama takvimi yer almaktadır. Yani getirilen düzenlemelerin bütünü aynı tarihte
yürürlüğe sokulmamış, bu çok yönlü ve kapsamlı örgütsel birleşme ve değişme süreci
planlı bir takvime bağlanarak, süreç aşamalandırılmıştır.
Türkiye‟deki yapılanma içerisinde böylesi bir yeniden yapılanma planlamasına
ve de sürecine yer verilmemiştir. Ancak bu, her iki yapısal düzenleme arasındaki çok
önemli bir farktan kaynaklanmaktadır. O da, ABD‟deki uygulamada, iç güvenlikle ilgili
yirmi iki örgüt tek bir yeni yapı içinde birleştirilirken, Türkiye‟deki yapılanmada,
böylesi bir örgütsel birleşme uygulaması bulunmamaktadır. Türkiye‟deki yapılanma
bütünüyle tek merkezden politika ve strateji geliştirmeye ve ilgili örgütler arasında
koordinasyon ve işbirliğini sağlamaya yöneliktir.
Bu noktada, DPT tarafından hazırlanan 8.Beş yıllık Kalkınma Planı‟nın Özel
İhtisas Raporunda, güvenlik hizmeti gören kuruluşların yeniden yapılanmasının
programlı olarak bir takvime bağlanması ve bu takvim uyarınca aksatılmadan ve etkin
bir şekilde yürütülmesinin yararlarından söz edildiği akla gelmektedir(DPT, 2001b:38).
Yani aşamalı değişim önerisi, Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanmalarında da
göz ardı edilmemesi gereken bir yöntemdir.
4.3.5. Uygulama
ABD Başkanı, yeni iç güvenlik bakanlığının kurulmasıyla ilgili yasa teklifini
kongreye sunmasının ardından yeni bakanlığın kuruluşuna hazırlık yapmak üzere
federal hükümet içinde değişim yönetimi planlaması yapmak için Değişim Planlama
Ofisi kurmuştur.
105
Bu oluşum, değişim yönetimi açısından son derece önem taşıyan bir
yapılanmadır. Böylesine önemli ve de büyük çaptaki bir örgütsel değişimin başarılı bir
şekilde yürütülmesi düşüncesiyle bir birim oluşturulmakta ve bu birime, belirli bir
aşamaya kadar, değişim sürecini planlama ve yürütme görevi verilmektedir. Ofisin
personeli, kurulması planlanan İç Güvenlik Bakanlığı‟nın içerisinde yer alacak
örgütlerden görevlendirme yoluyla sağlanmış kritik personellerdir. Bu sayede, söz
konusu yapılanmanın içerisinde yer alacak güvenlik örgütlerinin, değişim süreci
içerisinde yer alması da sağlanmış olmaktadır.
Böylelikle, değişim yaklaşımlarının en önemli vurgularından biri olan, örgüt
çalışanlarının değişim hakkında görüşlerinin alınması ve mümkünse değişim sürecine
katılması koşulları bir şekilde gerçekleşmiş olmaktadır.
KDGM yapılanmasında, değişimi yönetecek böylesi bir değişim ekibinin
oluşturulması şeklindeki bir düzenleme bulunmamaktadır.
106
BÖLÜM 5
ARAġTIRMA MODELĠ VE HĠPOTEZLERĠ
Bu bölümde, araştırmanın amacı ve önemi ortaya konulduktan sonra, araştırma
hipotezleri detaylı olarak açıklanacaktır. Veri toplama aracının belirlenmesi,
düzenlenmesi ve verilerin toplanmasıyla ilgili bilgiler de yine bu bölümün sonunda
verilecektir.
5.1. AraĢtırma Modeli
5.1.1. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi
Değişim yönetiminin örgüt yöneticilerine, başarılı ve kalıcı örgütsel değişimlere
gidilebilmesi için izlenecek yol ve yöntemlere ilişkin ipuçları sağladığı bilinmektedir.
Değişim yönetimi tarafından ortaya konulan bu önerilere uyulmadığı takdirde,
örgütlerde değişimin başarısının tehlikeye gireceği, bilimsel çalışmalara konu olmuş
sayısız örnek olaylarla ortaya konulmuştur(Kotter ve Cohen, 2002; Kotter, 1995;
Schein, 1979; Armenakis, Harris ve Mossholder, 1993; Resnik, 1993). Bu nedenle
örgütsel değişimlere gidilirken, değişim yönetimi yaklaşımlarına kulak verilmesi, tüm
diğer örgütler için olduğu kadar, kamusal örgüt niteliğindeki güvenlik örgütleri için de
bir gerekliliktir. Aksi takdirde örgütsel değişim girişimlerinin başarısı tehlikeye
girebilecektir.
Söz konusu gerekliliğe, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında 2010 yılında
girişilen ve önemli bir değişim girişimi olarak kabul edilebilecek KDGM yapılanması
sürecinde dikkat edilip edilmediği merak edilmektedir. Şayet dikkat edildiyse hangi
konularda ve ne ölçüde edildiği, şayet edilmediyse bu durumun güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin değişime yönelik tutumları üzerinde bir etkisinin olup olmadığı ile olası
bu etkinin yönü ve büyüklüğünün belirlenmesi, bu araştırmanın amacını
oluşturmaktadır.
Bu sayede, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında girişilecek örgütsel
değişimlerin başarılı ve kalıcı olabilmesi ve ayrıca değişim ihtiyaçlarına cevap
107
verebilmesi için nasıl bir yol ve yöntemin izlenmesi gerektiği ortaya konulmaya
çalışılacaktır.
Bu amaçla öncelikle, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında bir değişim
ihtiyacı olup olmadığı, iç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin görüşleri doğrultusunda
araştırılacaktır. Daha sonra, iç güvenlik yöneticilerinin KDGM yapılanmasıyla ilgili
yeterli bilgiye sahip olup olmadıkları, bu konuda örgütleri tarafından kendilerinin
bilgilendirilip bilgilendirilmediği, görüşlerine başvurulup başvurulmadığı ve
katılımlarına imkan sağlanıp sağlanmadığı soruşturularak, bu sorulara verilen cevaplar
ışığında değişime yönelik tutumlarının ne şekilde etkilendiği anlaşılmaya çalışılacaktır.
Ayrıca güvenlik ve istihbarat yöneticilerinin istihbaratın tek merkezde
toplanması ve istihbarat paylaşımına yönelik tutumları da belirlenmeye çalışılacaktır.
Bu tutum ile KDGM yapılanmasına yönelik genel tutum arasında bir ilişkinin bulunup
bulunmadığı araştırılacaktır.
Araştırma, değişim yönetimi yaklaşımlarının Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi
örgütsel yapılanması alanında uygulanması bakımından bir ilk niteliğini taşımaktadır.
Bugüne dek bu alanda yapılmış benzer bir akademik çalışmaya rastlanılamamıştır.
Yüksek Öğretim Kurulu‟nun kayıtlı tezler katalogunda yapılan taramada, “iç güvenlik
ve değişim” başlıklı doktora tezine rastlanılamamıştır(http://tez2.yok.gov.tr).
“İç Güvenlik” terimlerini içeren başlıkların sayısı ise, sadece 3 tanedir. Bunlar,
“Dört halife döneminde iç güvenlik(Özlü, 2003)”, “Coğrafi bilgi sistemlerinin askeri
uygulamaları ve iç güvenlik harekatı kavramı(Kopar, 1999)” ve “Yönetim sistemlerinde
iç güvenlik hizmetleri ve jandarma „diğer ülkelerde iç güvenlik kuruluşları ile Türk ve
Fransız idari sistemlerinde jandarmanın mukayeseli incelemesi(Akman, 1988)”
dir(YÖK, 2010).
Bu üç çalışmanın hiç birinin odak noktası, Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması
özelinde olmayıp farklı bağlamlardadır. Bu nedenle araştırma konumuz, bu alanda bir
ilk olma niteliği taşımaktadır.
108
5.1.2. AraĢtırmanın Kısıtları
Araştırma açısından yaşanılan en büyük kısıt, iç güvenlik yöneticilerinin, ait
oldukları örgüt kültürlerinin en baskın karakterinin gizlilik olması sebebiyle, tutum ve
düşüncelerini kaygısız bir şekilde ortaya koymada yaşadıkları çekinceler olmuştur. Aynı
zamanda bugüne dek bu konuda yapılmış akademik araştırmaların sayısının az olması
da, güvenlik örgütlerinin çalışanlarının bu tür tutum ölçeklerine yabancı olması
sonucunu doğurmuştur.
Özellikle Jandarma ve MİT yöneticilerine, resmi kanallardan ulaşma imkanı
olamamıştır. Bu nedenle uygulama, birebir ilişkiler şeklinde ve sayesinde güçlükle
yürütülmeye çalışılmıştır. Bu nedenle bu iki kesimden elde edilen örneklem sayısı,
evrene nispeten düşük oranlarda kalmıştır.
MİT örgütü bakımından, evrenin büyüklüğü bilgisine dahi ulaşılamamıştır.
5.1.3. Evren ve Örneklem
Veriler, Valiler, Emniyet Müdürleri, Jandarma Komutanları ve MİT
Yöneticilerinden oluşan 204 kişilik bir guruptan elde edilmiştir. Araştırma evreni, 81
İlin Valisi, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde görevli Emniyet Müdürü rütbesindeki
personel, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görevli Jandarma Komutanı olarak görev
yapan subaylar ve MİT Müsteşarlığında görevli yönetici düzeyindeki personeldir.
Evrenin bu şekilde belirlenmesinin sebepleri şundandır: Türkiye, merkezi
yönetim kuruluşları bakımından mülki birimlere ayrılmıştır. Bu birimler il, ilçe ve
bucak bölümleridir. İllerin genel yönetiminden valiler sorumludur. Bu genel yönetim
içerisinde güvenlik, ilk sıralarda yer almaktadır. İllerdeki en büyük güvenlik
yöneticileri, valilerdir. Genel ve özel kolluk örgütleri, valilerin emri altında
çalışmaktadırlar(Resmi Gazete, 18.06.1949). Bu nedenle 81 ilin valisi, birinci gurup
evrendir.
Valilerin emri altında bulunan güvenlik örgütleri, Emniyet ve Jandarma
örgütleridir. Tüm ülkedeki emniyet örgütü yöneticilerini evren olarak kabul etmek
pratikte mümkün olmadığından, Ankara Emniyet Müdürlüğü‟nde görevli Emniyet
Müdürü rütbesindeki personel, emniyet örgütünün evreni olarak kabul edilmiştir. Ayrıca
109
bu kitlenin, KDGM yapılanmasının hem bürokratik düzeydeki hem de yasama
düzeyindeki çalışmalarının yürütüldüğü başkent Ankara‟da bulunması nedeniyle, söz
konusu değişim sürecini daha yakından izleme imkanlarının bulunduğu da
öngörülmüştür.
Yine tüm ülkedeki Jandarma Komutanlarını evren olarak kabul etmenin
uygulamada mümkün olmaması ve resmi kanallardan anket uygulaması yapılmasının
zorlukları nedeniyle, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terörle mücadelede
görev yapan Jandarma Komutanları, üçüncü grup evren olarak belirlenmiştir. Terörle
mücadele konusu, Türkiye‟nin iç güvenlik örgüt yapılanmasında değişime gidilmesinin
ana gerekçeleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle bu bölgede görevli jandarma
komutanlarının bu konuyla özellikle ilgili oldukları varsayılmıştır.
Dördüncü grup evreni, MİT yöneticileri oluşturmaktadır. Ancak bu örgütün
işleyişindeki gizlilik ve dışa kapalılık nedeniyle, örgütlerinde görev yapan yönetici
düzeyindeki personelin sayısına ulaşılamamıştır. Bu nedenle evren bilinmeyen
sayıdadır. Bu gruptan ulaştığımız örneklem sayısı sadece 11 ile sınırlı kalmıştır.
Örneklem, 41 İl Valisi, 105 Emniyet Müdürü, 50 Jandarma Komutanı ve 11 MİT
Yöneticisidir. Örneklemin evreni karşılama oranı Valilerde, %50,6; Emniyet
Müdürlerinde, %91,3; Jandarma Komutanlarında, %20; MİT Yöneticilerinde ise
bilinmemektedir.
Tablo 5.1: AraĢtırma Evreni ve Örneklem Tablosu
Vali
Emniyet
Müdürü
Jandarma
Komutanı
MĠT
Yöneticisi
Evren 81 115 250 Bilinmiyor
Örneklem 41 105 50 11
Örneklemin Evreni KarĢılama Oranı %50,6 %91,3 %20 Bilinmiyor
110
5.2. AraĢtırmanın Hipotezleri
5.2.1. DeğiĢim Ġhtiyacı
Örgütlerin içerisinde faaliyetlerini sürdürdükleri dış ve iç çevre, giderek artan bir
hızla değişmektedir. Örgütsel değişim, örgütün varlığını sürdürebilmesi için, kendisini
sürekli değişen çevresel koşullara uyum sağlamak üzere verdiği çabaları ifade eder.
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacı da, bu iç güvenlik
yapılanması alanını çevreleyen faktörlerden kaynaklanmaktadır. Diğer tüm örgütsel
yapılanmalarda olduğu kadar, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında da iç ve dış
çevresel faktörlerin doğurduğu değişim gereklerine bağlı olarak değişim ihtiyacı
bulunmaktadır.
Bir yandan artan özgürlük ve demokratikleşme talepleri, diğer yandan 9/11
sonrasında dünyada terörün değişen yapısına karşılık vermek üzere yeniden ele alınarak
geliştirilen iç güvenlik paradigmaları, Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanmalarının bir an
önce gözden geçirilerek gerekli görülen yönlerinin değişim ihtiyacına en uygun şekilde
yeniden yapılandırılması zorunluluğunu doğurmuştur. Buna, Cumhuriyet‟in
kuruluşundan beri süregelen ve kronik hale geldiği birçok kez resmi belgelerle de ortaya
konulmuş bulunan (TBMM, 1947; TODAİ, 1966; DPT, 2001b; DPT 2007b; TBMM,
2009) örgütsel verimsizlik ve koordinasyon sorunları da eklenince, Türkiye‟deki iç
güvenlik yapılanmasında geniş çaplı ve radikal bir değişime gidilmesinin gerekli olduğu
görülmektedir.
Bu alanda hazırlanmış resmi raporlara da yansıdığı kadarıyla, Türkiye‟deki iç
güvenlik yapılanmasında ve bu alanda yürütülen hizmetlerde yaşanan sıkıntıların
kaynakları arasında adli kolluk problemi(Gürülkan, 1986:22; Günday, 2002:135; DPT,
2001b:19; DPT, 2007b:28,29,68), komuta birliği olmayışı(DPT, 2001b:3,19,20; Güneş,
2008:112; Aydın, 2000:148; Cerrah ve Eryılmaz, 2001:58-61,92; Dündar, 1993:305;
Dündar, 1996:9), hesap verebilirlik konusu ve sivilleşme ihtiyacı(Balcı 2003:115;
Samsun, 2003:18; Crank ve Caldero, 2000:17; Çapar, 2008:130, Yalçın, 2009:15,16;
Gül, 2008:92), koordinasyonsuzluk(TBMM, 1947; TBMM, 2009; DPT, 1979: 478;
DPT, 1985: 122; DPT, 1990:283; DPT, 2001a:3,13-15,36), politika ve strateji
yetersizliği(Çora, 2004:117; Bal, 2008:89,90; TBMM, 2009:1; KÖK, 2008:134; Narlı,
111
2002:17; Öztürk, 2000) ve örgütsel yapı ile kapasitenin yetersizliği(Köseli, 2009:52;
Bal, 2008:89; DPT, 1996:122; DPT, 2001a:196; DPT, 2001b:11,14,15; DPT,
2007b:25) sıralanabilir. Şüphesiz ki bu listeyi çok daha uzatmak mümkündür. Ancak bu
çalışmada, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında yaşanan ve acil değişim
ihtiyacını doğuran sebepler içinden, özellikle bu konuda yapılan çalışmalarda en çok yer
bulmuş ve kabul görmüş olanları üzerinde durulmuştur.
Bu sorunlar ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan değişim gerekliliği, 1947 tarihli
İçişleri Bakanlığı bünyesinde güvenlikten sorumlu ikinci bir müsteşarlık kurulması
çalışmasına kadar uzanır(TBMM, 1947). Bugün dile getirilen iç güvenlikteki sıkıntılarla
o tarihte tartışılanlar arasında büyük bir paralellik vardır. Bu durum, geçen süre
içerisinde yaşanan sıkıntıların çözümüne yönelik yeterli çabanın gösterilemediğini veya
söz konusu çabaların sonuç vermediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu değişim
gerekleri, halen geçerliliğini korumaktadır.
DPT tarafından geniş kapsamlı örgütsel katılımlarla hazırlanan Güvenlik
Hizmetlerinde Etkinlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu (DPT, 2001b) ile aynı örgüt
tarafından hazırlatılan Adalet Hizmetleri ve Güvenlik (DPT, 2007b) raporlarına göz
atıldığında, söz konusu değişim gereklerinin güncelliklerini korudukları
anlaşılabilecektir.
KDGM yapılanmasına gidilmesinin gerekçeleri arasında da bu değişim
gereklerinden özellikle „koordinasyonsuzluk‟ ile „politika ve strateji belirlemedeki
yetersizlik‟ konularına işaret edilerek bu gerekler, KDGM yapılanmasına gidilmesinin
ana gerekçeleri olarak gösterilmişlerdir(TBMM, 2009).
Bu nedenle hipotez şu şekildedir:
H₁: Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı
bulunmaktadır.
112
5.2.2. Örgüt ÇalıĢanlarının DeğiĢim Hakkında Bilgilendirilmesi-GörüĢlerine
BaĢvurulması ve Katılımlarının Sağlanması
Değişim yönetimi yaklaşımlarından söz edilirken, etkili ve başarılı örgütsel
değişimlerin, örgüt çalışanlarının desteği alınmadan başarıya ulaşamayacağından söz
edilmişti(King ve Rodriguez, 1981; Guth ve MacMillan, 1986; Floyd ve Wooldridge,
1992; Armenakis, Harris ve Mossholder, 1993). Aynı şekilde değişim süreçleri
içerisinde, yeni bir vizyon oluşturma, vizyonu yayma ve tanıtma(Kotter, 1995; Walton,
1993:82; Kanter, Stein ve Jick, 1992:383; Covey, 1997:4; McLagan, 2002:51), değişim
gerekliliğini ortaya koymanın(Kotter, 1996; Kanter, Stein ve Jick, 1992:383; Schein,
1979) da örgütsel değişimlerde başarının önkoşullarından oldukları öne sürülmektedir.
Örgüt çalışanlarıyla açık iletişim ve onları bilgilendirme, başarılı değişim
girişimlerinin en temel özelliklerindendir(Baker, 1980; Shein, 1992). Bilgilendirme,
örgüt çalışanlarının değişimi algılama ve değişime yönelik tutum almalarında temel rol
oynar(Kotter ve Cohen, 2002). Örgüt çalışanlarına yönelik değişimle ilgili olarak
sunulan bilginin miktar ve kalitesi, örgüt çalışanlarının değişime olan tepki biçimlerini
etkiler(Coch ve French, 1948; Kotter ve Schlesinger, 1979). Hatta bir örgütsel
değişimde örgüt çalışanlarına yönelik olarak sağlanan detaylı bilgilendirmenin değişime
olan direnci azalttığı da ortaya konulmuştur(Miller, Johnson ve Grau, 1994; Wanberg ve
Banas, 2000). Kotter ve Cohen(2002)‟e göre, değişime olan direnci azaltmanın en
kestirme ve de etkili bir yolu, mevcut durumun neden iş görmediğini ve değişimin
neden gerekli olduğunu örgüt çalışanlarına samimi olarak anlatabilmekten geçer. Bu
konuda yaşanacak sıkıntıların, değişiminin başarısızlığının altında yatan etmenlerin baş
sıralarında yer alacağı öne sürülmüştür(Richardson ve Denton, 1996).
Shein(1985)‟e göre de, değişimin altında yatan nedenlerin örgüt çalışanlarıyla
paylaşılması, değişime olan direnci azaltmada yardımcı olur. Burada sözü edilen, iki
yönlü iletişimdir(Nadler ve Tushman, 1990; Barzelay, 1992; Osborne ve Brown, 2005).
Çift yönlü iletişim, sadece örgüt yönetiminin örgüt çalışanlarına yönelik bilgilendirme
yapması değildir. Bu, aynı zamanda örgüt çalışanlarının örgüt yönetimine değişimle
ilgili bilgilendirme yapmalarını ve görüş ve tutumlarını örgüt yönetimiyle
paylaşmalarını da içerir.
113
Schumacher(1997), örgüt yönetiminin örgüt çalışanlarına yönelik bilgilendirme ve
de iletişiminin, sadece değişimin başlangıcında yapılmasını doğru bulmaz. Ona göre bu
uygulama, değişim süreci boyunca da sürekli bir şekilde sürdürülebilmelidir. Sürekli
iletişim, hem değişim sürecinin işleyişi hakkında önemli ipuçları sağlar hem de örgüt
çalışanlarının olumlu tutumlarını sürdürmelerine olanak verir(Nadler ve Tushman,
1990).
Türkiye‟deki yeni iç güvenlik yapılanması sürecinde de, örgüt analizinde elde
edilen bilgiler ve yapılan değerlendirmeler ışığında, değişime neden gerek duyulduğu ve
neden bu tür bir değişime gidildiğinin açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması ve
bu konuda başta iç güvenlik örgütlerinin yöneticileri olmak üzere, örgüt çalışanlarına
gereken bilgilendirmenin yapılarak değişim konusunda ikna edilmeleri, değişim
yönetimi açısından gerekmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, KDGM yapılanması ile ilgili süreçte, değişim
gerekliliğinin ve de kapsamının, değişimin neler getireceğinin, güvenlik örgütleri
çalışanlarına ve de kamuoyuna yeterince anlatıldığına ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.
Bu konuda yürütülmüş tutum ölçme çalışmaları, bilgilendirme toplantıları veya
yayınlara da rastlanılamamıştır. Bu nedenle güvenlik çalışanları ve özellikle de yönetici
pozisyonunda olanların, KDGM örgütsel yapılanmasının tam olarak neyi ifade ettiği ve
ne gibi bir yenilik getireceği konusunda yeterli bilgileri bulunmamaktadır.
H₂: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması
hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.
H₃: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna, KDGM yapılanması
hakkında örgütleri tarafından resmi bir bilgilendirme yapılmamıştır.
Değişimle ilgili iletişimin çift yönlü olması gerektiğinden söz edilmişti. Örgüt
yönetiminin örgüt tabanından gelen sesleri dinlemesi, onların bilgi ve görüşlerine
başvurması, bu iletişimin bir türüdür(Scott ve Jaffee, 1995). Örgüt çalışanlarının bilgi
ve görüşlerine başvurulması, onların önemsendiğinin ve düşüncelerine değer
verildiğinin açık bir göstergesi şeklinde algılanacaktır. Bu şekilde kendilerine değişim
süreci içerisinde bir yer bulurlar. Kendilerini önemli ve yetkilendirilmiş hissederler.
114
Değişim yöneticileri, örgüt çalışanlarına yönelik açık iletişim ve bilgilendirme,
katılımı öngörme ve görüşlerini önemseme şeklinde bir yaklaşım sergilemedikleri
takdirde, çalışanların değişime olan arzuları ve destekleri azalır veya ortadan kalkar
(Schwahn ve Spady, 1998:47). Hatta bazen bu tutumları destek boyutundan direnç
boyutuna kadar da varabilir(Armenakis ve Bedeain, 1999; Bridges, 1991, 2003; Lewin,
1947 ve Isabella, 1990).
KDGM yapılanması sürecinde, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında
değişim ihtiyaçlarının neler olduğu ve KDGM yapılanmasının bu ihtiyaçlara cevap
verecek şekilde nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda iç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin çoğunun bilgi ve görüşüne başvurulmamıştır.
H₄: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun, KDGM yapılanması
hakkında bilgi ve görüşüne başvurulmamıştır.
Shein(1970)‟in öne sürdüğü gibi, bireyler değişmeden örgütler değişemezler.
Değişim sürecindeki örgüt çalışanlarının psikolojik durumları ve buna bağlı olarak
şekillenen değişime yönelik olan tutum ve davranışları, değişimin başarısını önemli
ölçüde etkiler. Kimileri örgüt çalışanlarının değişime olan dirençlerinin, değişimin
yapısı ve uygulama şekli tarafından değil, kendi kişisel amaçları ve çıkarları tarafından
belirlendiğini öne sürseler de(Guth ve MacMillan, 1986; Gaertner, 1989) değişim
sürecinin yönetim stratejisi ve yapısının, örgüt çalışanlarının değişime yönelik
tepkilerini belirlemede temel faktörler olduklarını savunanlar(Korsgaard, Scweiger ve
Sapienza, 1995; Lines, 2004) çoğunluktadır. Bu değişim stratejilerinden en
önemlilerinden biri de, örgütlerdeki değişim girişimlerinin başarısı için örgüt
çalışanlarının sürece en başından itibaren katılımlarının sağlanması gerektiğidir.
Kotter ve Schlesinger(1979:107-110), örgüt çalışanlarının değişime
direnmelerinin sebeplerini, sahip oldukları avantajlı bir durumu kaybetme endişesi,
değişimi ve içeriği konusundaki bilgi eksiklikleri, değişimin örgüt yararına olduğuna
inanmama ve değişimin örgüt çalışanları üzerinde doğuracağı yeni beklentilere cevap
vermeyeceği korkusu şeklinde sıralamışlardır. Değişime dirençle başa çıkmak içinse
öngördükleri önlemlerden en önemlileri, örgüt çalışanlarını değişimle ilgili
bilgilendirme, onları dinleme ve görüşlerini dikkate alma ve şayet mümkünse onları
115
sürece bizzat katmadır. Onlara göre örgüt çalışanlarını sürece katma, sadece değişime
yönelik direnci ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda çalışanların sürece destek
olmaları sonucunu da doğurabilmektedir.
H₅: İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması sürecinde aktif
olarak görev almamışlardır.
KDGM yapılanması gibi, iç güvenlik alanının merkezinde yer alacak ve iç
güvenlikle ilgili diğer örgütlerin çalışmalarına yön verebilecek böylesine önemli bir
örgütsel değişim sürecinde, sürecin sağlıklı işlemesi ve değişimin kendinden beklenilen
sonuçları kısa zamanda doğurabilmesi için, mevcut güvenlik ve istihbarat örgütlerinin
yöneticilerinin geniş çaplı görüşlerinin önemsenmesi, alınması, kendilerine bilgi
verilmesi ve sürece dahil edilmeleri gerekirken, KDGM yapılanması sürecinde böyle bir
uygulamaya gidilmediği görülmektedir.
Yasa tasarısının hazırlanması aşamalarında ilgili örgüt çalışanlarının bir veya bir
kaçından yararlanılmış olabilir. Burada vurgulamaya çalışılan şey bu değildir. Değişim
basamaklarının en başından itibaren ki değişim gereğinin farkına varma ve örgütsel
analiz gelir, söz konusu güvenlik örgütlerinin yönetici pozisyonunda olanlarının ve hatta
çalışanlarının özellikle de geniş bir yelpazede ve kapsayıcı bir şekilde bilgilendirilmesi,
görüşlerine başvurulması ve mümkünse şayet en geniş kapsamı ile sürece katılımlarının
sağlamasıdır.
KDGM yapılanmasıyla ilgili süreçte, ilgili örgütlerinin çalışanlarına bilgi
verilmemesi, görüşlerine başvurulmaması ve sürece bir şekilde katılımlarının
sağlanmamasının, güvenlik yöneticilerinin değişime yönelik tutumları üzerinde olumsuz
anlamda etkili olduğu varsayılmaktadır.
H₆: Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve katılımlarının sağlanmasının,
iç güvenlik örgüt yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik genel tutumları
üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
5.2.3. Ġstihbaratın Tek Merkezde Toplanması
9/11 sonrasında dünyada yeniden şekillenen iç güvenlik yapılanmalarında en
dikkat çekici konulardan biri, istihbaratın tek merkezde toplanması konusudur. Bu
116
sayede farklı istihbarat ve güvenlik örgütlerinin ellerindeki parçalı bilgilerin bir araya
getirilerek anlamlı bütünler oluşturulması ve böylelikle terörle daha etkin mücadelede
imkanının sağlanması hedeflenmektedir.
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması bakımından da, istihbarat elde etme ve
analizi görevinin birden çok güvenlik örgütü tarafından yürütüldüğü ve genel olarak da
bu örgütler arasında istihbarat paylaşımında sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Bu
nedenle, Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi alanında ortaya konulan KDGM örgüt
yapılanması içerisinde, terörle mücadeleye yönelik politika ve strateji belirlenmesinde
esas olmak üzere bir İstihbarat Değerlendirme Merkezinin oluşturulması
kararlaştırılmıştır(Resmi Gazete, 04.03.2010). Güvenlik ve istihbarat örgütlerinin, elde
ettikleri stratejik istihbaratı bu merkezle paylaşması öngörülmektedir.
Bu sistemin verimli bir şekilde yürüyebilmesi için, güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin istihbaratın tek merkezde toplanarak analiz edilmesinin yararlılığı fikrine
katılması gerekmektedir. Ancak güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin bu tür bir yargı
içinde oldukları şüphelidir.
Bu nedenle bu hipotezde, istihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik
tutumun, düzenlemeye yönelik genel tutum üzerinde etkili olduğu varsayılmaktadır.
Buna göre, istihbaratın tek merkezde toplanmasından yana olanların KDGM
yapılanmasına yönelik tutumları olumlu olurken, istihbaratın tek merkezde
toplanmasına karşı olanların KDGM yapılanmasına yönelik tutumlarının olumsuz
olması beklenmektedir.
H₇: İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
5.2.4. Ġstihbarat PaylaĢımı
Zamanında istihbarat toplama, değerlendirme ve paylaşım, terörist saldırıları
önlemede hayati bir öneme sahiptir. KDGM yapılanması içerisinde oluşturulan
İstihbarat Değerlendirme Merkezi, stratejik istihbaratın ilgili birimlerden alınarak tek
merkezde analizini öngörmektedir. Ancak istihbarat örgütlerinin çoğu, sahip oldukları
istihbaratı diğer örgütlerle paylaşmaya istekli değildir.
117
Bu nedenle tıpkı istihbaratın tek merkezde toplamasında olduğu gibi, istihbarat
paylaşımından yana olanların KDGM yapılanmasına yönelik tutumları olumlu olurken,
istihbarat paylaşımından yana olmayanların KDGM yapılanmasına yönelik tutumlarının
olumsuz olması beklenmektedir.
H₈: İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik
genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
5.2.5. Ġhtiyaca Cevap Verme-DeğiĢime Yönelik Genel Tutum
Önceki bölümlerde detaylarıyla tartışıldığı gibi, KDGM örgütsel yapılanmasının
getirdiklerine bakıldığında, iç güvenlik sisteminin organik yapılanmasında herhangi bir
değişikliğe yol açmadığı, bu nedenle de yukarıda belirtilen değişim gereklerine ve
ihtiyaçlarına genel olarak cevap vermeyeceği düşünülmektedir. Tasarı, ne iç güvenlik
örgütleri alanının sivilleşmesine ve dolayısıyla hesap verebilirliğin gelişmesine, ne iç
güvenlik alanında yaşanan çok başlılığın giderilmesine ve komuta birliğine, ne iç
güvenlik örgütlerinin kendi arasındaki veya bu örgütlerde iç güvenlikle ilgili diğer
örgütler arasındaki koordinasyonsuzluğun giderilmesine yönelik bir yenilik
taşımaktadır.
Üstelik bünyesine katılan ve bu alanda koordinasyonu sağlamak amacıyla
öngörülen “İstihbarat Değerlendirme Merkezi” ve “Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu”nun bu alanda faaliyet gösteren diğer kurul ve kuruluşlarla olan ilişkileri açıkça
ortaya konulmadığından, yeni ve daha karmaşık koordinasyon sorunlarını
doğurabileceğinden endişe edilmektedir.
Kuruluş gerekçesi ve amaçlarından olan „politika ve strateji belirleme‟ fonksiyonu
noktasında da koordinasyon konusunda olduğu gibi, MGK Kurulu gibi bu alanda var
olan politika ve strateji üreten ve esas belirleyici olan diğer oluşumlarla olan
konumlanması ve ilişkisi açık ve anlaşılır bir şekilde belirlenmediğinden, benzer
sıkıntıların yaşanması olası görülmektedir.
Bu nedenle, iç güvenlik örgütlerinin yöneticileri tarafından, Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanması alanında girişilen önemli bir değişim girişimi olan KDGM örgüt
yapılanmasının, Türkiye‟nin iç güvenlik alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak
118
cevap vermeyeceği düşünüldüğünden, iç güvenlik yöneticilerinin bu düzenlemeye
yönelik tutumlarının olumsuz olması beklenmektedir.
H₉: KDGM yapılanması bu haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması
alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap vermekten uzaktır. Bu nedenle
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun, KDGM düzenlemesine yönelik
tutumları olumsuzdur.
5.3. Veri Toplama Aracı
Araştırmada anket yöntemi kullanılmıştır. Anket, bilgi alınacak kişilerin
doğrudan doğruya okuyup cevaplandıracakları bir soru listesinin hazırlanması ile
yapılan bir veri toplama yöntemidir(Seyidoğlu, 2000). Bu yöntem, elde edilecek
niceliksel verilerin istatistiksel olarak analiz edilerek anlamlı sonuçlara ulaşılmasına
imkan vermektedir. Bu alanda, yani değişim yönetimi yaklaşımlarının iç güvenlik
yönetimi alanında uygulanmasıyla ilgili örnek araştırma modellerine
rastlanılamadığından, bu alandaki bir boşluğu doldurmak ve özgün bir araştırma modeli
ortaya konulması amacıyla, yeni bir ölçek geliştirme yoluna gidilmiştir.
38 sorudan oluşan bir anket formu oluşturulmuştur. Bu anket formu Kayseri
Emniyet Müdürlüğü‟nde görevli Emniyet Müdürü rütbesindeki personel üzerinde
uygulanarak bir pilot test gerçekleştirilmiştir. Bu uygulama ile sonradan yapılacak daha
kapsamlı uygulamalar için güvenilirliği ve geçerliliği test edilmiş bir anket formunun
elde edilmesi amaçlanmıştır. Bu ankette yer alan 38 soruyu, başlangıçta 9 faktör altında
toplanmıştır(Tablo-5.2).
Tablo 5.2: BaĢlangıçta Öngörülen Faktörler
FAKTÖR A - Değişim İhtiyacı
FAKTÖR B - Değişim Gerekleri
FAKTÖR C - Bilgi Eksikliği
FAKTÖR D - Resmi Bilgilendirme
FAKTÖR E - Görüşe Başvurma
FAKTÖR F - Değişim Sürecine Katılım
FAKTÖR G - İstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Karşı Olma
FAKTÖR H - İstihbarat Paylaşımı İsteksizliği
FAKTÖR I – İhtiyaca Cevap Vermeme-Düzenlemeye Yönelik Genel Tutum
119
Bu sorulardan 6 tanesi, seçenekli soru şeklinde, geriye kalan 32 tanesi ise 5‟li
Likert tipi tutum ölçeğiyle düzenlenmiştir(I.Kesinlikle Katılmıyorum, II.Katılmıyorum,
III.Kararsızım, IV.Katılıyorum, V.Kesinlikle Katılıyorum). Bu sorular içerisinde, hem
olumlu hem de olumsuz yönde sorulara yer verilmiştir.
5.4. Verilerin Toplanması
Veri toplama aracı, öncelikle 2010‟un Mart ayında, Kayseri Emniyet
Müdürlüğü‟nde görevli Emniyet Müdürü rütbesinde görev yapan 50 kişilik bir kitle
üzerinde pilot olarak uygulanmıştır. Uygulanan bu pilot test üzerinde yapılan
güvenilirlik analizleri sonucunda, güvenilirliği düşüren sorular çıkarılmış, likert olarak
düzenlenen 32 soru, bu aşamada 28‟e düşmüştür. Yapılan faktör analizinde de,
başlangıçta 10 faktör olarak gruplandırılan soruların, katılımcılar tarafından 6 faktör
altında toplandığı görülmüştür.
Güvenilirliği pilot testte sınanmış olan veri toplama aracı, Nisan 2010-Temmuz
2010 tarihleri arasında, araştırma kapsamına bulunan iç güvenlik örgütlerinin evren
olarak kabul edilen kesimlerinde uygulanmıştır. Valilerin tümüne posta yoluyla
ulaşılırken, Emniyet Müdürleri‟ne toplu olarak elden, Jandarma Komutanları ve MİT
yöneticilerine ise bir kısmına elden, geri kalanına da faks veya e-posta yolu ile tek tek
ulaşılarak uygulama yapılmıştır.
Elde edilen veriler, yeniden güvenilirlik ve faktör analizlerine tabi
tutulmuşlardır.
5.4.1. Pilot Test Uygulaması
Pilot testte elde edilen sonuçlar SPSS istatistiksel veri tabanına girildikten sonra
güvenilirlik analizine tabi tutulmuştur. Anketin güvenilirliğini düşürdüğü görülen
sorular çıkartıldıktan sonra Cronbach‟s Alfa değerinin 0.755 olduğu tespit
edilmiştir(EK- 2). Ölçeğin güvenilirliğinin “Yüksek” derecede olduğu görülmüştür.
İkinci aşamada güvenilirlik analizi yapılmış olan sorulara SPSS ile faktör
analizi(Varimax yöntemi ile) uygulanmıştır. Bu şekilde, başlangıçta öngörülen soru
guruplarının cevaplayıcılar tarafından benzer şekilde birbiriyle ilgili olarak algılanıp
120
algılanmadığı istatistiksel olarak araştırılmıştır. Böylece 28 soru 6 faktör altında
gruplandırılmıştır(EK- 3).
5.4.2. Uygulama
Daha sonra güvenilirliği denenmiş bu anket, Vali, Emniyet Müdürü, Jandarma
Komutanı ve MİT Yöneticilerinden oluşan 204 kişilik bir gurup üzerinde uygulanmış ve
Cronbach‟s Alfa değerinin 0.822 olduğu tespit edilmiştir(EK-4). Ölçeğin
güvenilirliğinin “Yüksek” derecede olduğunu görülmüştür.
Bu uygulamanın da faktör analizi (varimax yöntemi ile) yapılmış ve burada da
test uygulamasına benzer bir faktör dağılımı elde edilmiştir(EK-5). Başlangıçta
öngörülen faktörler, beşe düşmüştür. Oluşan bu faktörler şu şekilde isimlendirilmiştir:
Tablo 5.3: Faktör Analizi Sonucunda Belirlenen Faktörler
FAKTÖR 1 – Değişim İhtiyacı ve Gerekleri
FAKTÖR 2 – Bilgilendirme-Görüşe Başvurma-Katılım
FAKTÖR 3 – İstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Karşı Olma
FAKTÖR 4 – İstihbarat Paylaşımı İsteksizliği
FAKTÖR 5 – Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum
121
BÖLÜM 6
ARAġTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDĠRMELER
Bu bölümde, araştırmada elde edilen verilerin çözümü ve yorumlaması
yapıldıktan sonra, elde edilen bulgulara ilişkin genel değerlendirmeler yapılacaktır.
Böylelikle başlangıçta öngörülen hipotezlerin, araştırma sonunda hangi oranda
doğrulandığı ortaya çıkmış olacaktır. Örgüt çalışanların tutumları incelenirken, söz
konusu tutumlarının unvanlara, yaşa ve kıdeme göre farklılaşıp farklılaşmadığı da
araştırılacaktır.
6.1. Verilerin Çözümü Ve Yorumu
6.1.1. YaĢ DeğiĢkenine ĠliĢkin Analizler
Tablo 6.1: Katılımcıların Yaşlarına Göre Dağılımı
YaĢ Aralığı Sayı Yüzde(%) Birikimli
Yüzde(%)
35-39 yaş 78 38,2 38,2
40-45 yaş 79 38,7 77,0
46-50 yaş 31 15,2 92,2
51-55 yaş 10 4,9 97,1
56 ve üzeri 6 2,9 100,0
Toplam 204 100,0
Araştırmaya katılan toplam 204 kişinin %92,2‟si gibi büyük bir çoğunluğu, 35-
50 yaşları arasındadır. 56 yaş ve üzeri sadece 6 kişidir(Tablo-6.1).
Tablo 6.2: Unvanların Yaş Gruplarına Göre Dağılımı
Unvan
Toplam
Vali
Emniyet
Müdürü
Jandarma
Komutanı
Mit
Yetkilisi
Yaş 35-39 0 47 27 4 78
40-45 9 47 19 4 79
46-50 17 9 2 3 31
51-55 8 1 1 0 10
56 ve üzeri 6 0 0 0 6
Toplam 40 104 49 11 204
122
Unvanlarına göre yaş dağılımlarına bakıldığında, Valilerin tamamının 40 yaş
ve üzerinde, Jandarma Komutanları ile Emniyet Müdürlerinin çoğunluğunun 35-45
yaşları arasında oldukları görülmektedir(Tablo-6.2).
6.1.2. Kıdem DeğiĢkenine ĠliĢkin Analizler
Tablo 6.3: Katılımcıların Kıdemlerine Göre Dağılımı
Kıdem(yıl) Sayı Yüzde(%) Birikimli
Yüzde(%)
5-9 4 2,0 2,0
10-14 34 16,7 18,6
15-19 89 43,6 62,3
20-24 39 19,1 81,4
25 ve üzeri 38 18,6 100,0
Toplam 204 100,0
Katılımcıların yarısına yakınının(%43,6), 15-19 yıl arasında kıdeme sahip
oldukları anlaşılmaktadır. 25 yıl ve üzerinde kıdemli olanlar, katılımcıların %18,6‟sını
oluşturmaktadır(Tablo-6.3).
Tablo 6.4: Unvanların Kıdem Gruplarına Göre Dağılımı
Unvan
Toplam
Vali
Emniyet
Müdürü
Jandarma
Komutanı
Mit
Yetkilisi
Kıdem 5-9 0 1 3 0 4
10-14 0 12 19 3 34
15-19 4 69 14 2 89
20-24 12 18 6 3 39
25 ve üzeri 24 4 7 3 38
Toplam 40 104 49 11 204
Valilerin çoğunun kıdeminin 20 yıl ve üzerinde olduğu, emniyet müdürlerinin
çoğunun (15-19) yıl, jandarma komutanlarının çoğunun ise (10-19yıl) kıdem aralığında
oldukları görülmüştür(Tablo-6.4).
123
6.1.3. Hipotezlerin Sınanmasına ĠliĢkin Analizler
6.1.3.1. Türkiye‟nin Ġç Güvenlik Yapılanmasında DeğiĢim Ġhtiyacı
Değişime gidilebilmesi ve bunda da başarı sağlanabilmesi için öncelikle değişim
gereğinin örgüt çalışanları tarafından hissedilmesi gerekmektedir. Bu nedenle
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında değişim ihtiyacı olup olmadığı ve şayet
değişim ihtiyacı varsa değişim gereklerinin neler olduğu bu konuda ankette yer almış
olan faktör gurubundaki soruların ortalama değerlerinin analizinden ve ayrıca seçenekli
olarak düzenlenmiş 3.soruya verilen cevaplardan yola çıkılarak belirlenmeye
çalışılacaktır.
H₀: Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı
bulunmamaktadır.
H₁: Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı
bulunmaktadır.
Bu hipotezin sınanmasında, ölçekte yer alan Faktör A‟ya ait soru gurubu
kullanılacaktır(s1,s2,s4,s5,s6,s7,s8,s10,s11). Tablo 6.5‟te ortalama ve standart sapma
değerleri verilmiştir. Buna göre ortalamanın (Ortalama Değer=3,666) olduğu
görülmektedir.
Tablo 6.5: Faktör A Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Ortalama Standart Sapma
3,6661 ,72844
Ölçekteki soru ifadelerinin puanlaması, “Kesinlikle Katılmıyorum(1),
Katılmıyorum(2), Kararsızım(3), Katılıyorum(4) ve Kesinlikle Katılıyorum(5)” şeklinde
olduğu göz önüne alınırsa, (3,666) değerinin “Katılıyorum” seçeneğinin puan değerine
daha yakın olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, faktör ortalamasıyla yetinmeyip, faktör sorularına verilen cevapların
değerlerin gruplandırılması da yapılarak, tutum belirlenmeye çalışılacaktır. (1-2,5) arası
puan değerleri “katılmıyorum”, (2,6-3,4) arası puan değerleri “kararsızım”, (3,5-5) arası
124
puan değerleri “katılıyorum” şeklinde kabul edilmiştir. Buna göre araştırmaya katılan
toplam 204 kişi içinde 146‟sı, bir başka değişle %71,5‟i, (3,5-5) puan değeri arasında
bir seçeneği işaretleyerek, Türkiye‟deki İç Güvenlik Yapılanması‟nın çağdaş bir
yapılanma olmadığı ve ihtiyaca cevap vermediği görüşüne katılarak, Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanmasında değişim ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır(Tablo-6.6).
Tablo 6.6: Faktör A‟ya Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Katılmıyorum 20 9,8
Kararsızım 38 18,6
Katılıyorum 146 71,6
Toplam 204 100,0
71,57%
18,63%
9,80% katılıyorum
kararsızım
katılmıyorum
ġekil 6.1: Faktör A‟ya Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
Benzer şekilde, aynı faktör gurubunda yer alan diğer
sorularda(s4,s5,s6,s7,s8,s10,s11) da, değişim ihtiyacının gerekleri sıralanmış
olduğundan, katılımcıların %71,5‟inin, genel olarak bu gereklere de katıldığı sonucu
çıkmış olmaktadır. Bu değişim gerekleri: Örgütsel yapı ve kapasitenin yetersizliği,
politika ve strateji belirlemedeki zafiyet, iç güvenlik örgütleri arasında koordinasyon ve
hesap verebilirlik sorunu, sivilleşme ihtiyacı, adli kolluk sorunu, istihbarat analizi ve
paylaşımında yaşanan sorunlardır.
125
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı bulunup
bulunmadığı, seçenekli olarak düzenlenmiş olan anketin 3.sorusuyla da doğrudan
sınanmıştır. Bu maddede:
“Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı var mıdır?” sorusuna:
“(a) evet vardır, (b) hayır yoktur ve (c) fikrim yok”
şeklinde cevaplar verilmiştir. Ankete katılan toplam 204 kişi içinde 184‟ü, “(a)
evet vardır” seçeneğini, 10 kişi, “(b) hayır yoktur” seçeneğini ve kalan 10 kişi de, “(c)
fikrim yok” seçeneğini işaretlemişlerdir(Tablo-6.7). Bu durumda ankete katılanların
%90,2‟si gibi büyük bir çoğunluğunun, Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında
bir değişim ihtiyacı bulunduğu görüşünde oldukları anlaşılmaktadır.
Tablo 6.7: s3 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların
Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Evet Vardır 184 90,2
Hayır Yoktur 10 4,9
Fikrim Yok 10 4,9
Toplam 204 100,0
4,90%
4,90%
90,20%
fikrim yok
hayır yoktur
evet vardır
s.3
ġekil 6.2: s3 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
126
Bu sonucu, Faktör A‟ya verilen cevaplardan çıkan genel eğilimle beraber ele
aldığımızda iki sonucun birbirini destekler nitelikte olduğu ve H₁ hipotezini
doğruladıkları anlaşılmaktadır.
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.2. Ġç Güvenlik Yöneticilerinin KDGM Örgüt Yapılanması Hakkındaki
Bilgi Düzeyleri
İç güvenlik yöneticilerinin KDGM örgüt yapılanması hakkındaki bilgi
düzeylerinin ne olduğu, seçenekli olarak düzenlenen anketin 13.sorusuyla belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu soruda:
“Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı örgüt yapılanması hakkında:
(a) Herhangi bir bilgim yoktur, (b) Yüzeysel bilgiye sahibim ve (c) Detaylı bilgiye
sahibim”
şeklinde seçeneklere yer verilmiştir. Hipotez ve alternatif hipotez şu şekildedir:
H₀: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması
hakkında yeterli bilgiye sahiptir.
H₁: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması
hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.
Ankete katılan toplam 204 kişi içinde 46‟sı, “(a) Herhangi bir bilgim yoktur”
seçeneğini, 136 kişi, “(b) Yüzeysel bilgiye sahibim” seçeneğini ve kalan 22 kişi de, “(c)
Detaylı bilgiye sahibim” seçeneğini işaretlemişlerdir(Tablo-6.8). Bu durumda ankete
katılanların birikimli olarak %89,2‟si gibi büyük bir çoğunluğunun, KDGM örgüt
yapılanması hakkında hiç veya yüzeysel bilgiye sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Tablo 6.8: s13 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Birikimli
Yüzde(%)
Herhangi bir bilgim yok 46 22,5 22,5
Yüzeysel bilgiye sahibim 136 66,7 89,2
Detaylı bilgiye sahibim 22 10,8 100
Toplam 204 100,0
127
10,78%
66,67%
22,55%
detaylı bilgiye
sahibim
yüzeysel
bilgiye sahibim
herhangi bir
bilgim yok
s13
ġekil 6.3: s13 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
Bu sonuç, iç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun KDGM yapılanması
hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları şeklindeki H₁ hipotezini doğrulamaktadır
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.3. Ġç Güvenlik Yöneticilerine KDGM Yapılanması Hakkında Resmi
Bilgilendirme Yapılıp Yapılmadığı
İç güvenlik yöneticilerine KDGM örgüt yapılanması hakkında örgütleri
tarafından bilgi verilip verilmediğini araştırmak üzere ankette, seçenekli olarak
düzenlenen 14. ve 19.sorulara yer verilmiştir. 19.soruda:
“Bu yapısal değişim girişiminde, tarafınıza bilgilendirme yapıldı mı?” sorusu altında,
“(a)Evet, yapıldı. (b) Hayır, yapılmadı.”
şeklinde seçeneklere yer verilmiştir. Hipotez ve alternatif hipotez şu şekildedir:
H₀: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna, KDGM yapılanması
hakkında resmi bir bilgilendirme yapılmıştır.
H₁: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna, KDGM yapılanması
hakkında resmi bir bilgilendirme yapılmamıştır.
Ankete katılan toplam 204 kişi içinde 200 kişi “(b) Hayır, yapılmadı.” seçeneğini
işaretlerken, 4‟ü, “(a)Evet, yapıldı.” Seçeneğini işaretlemiştir(Tablo-6.9). Bu durumda
128
ankete katılanların %98‟inin kendilerine KDGM yapılanması hakkında bilgilendirme
yapılmadığını belirttikleri anlaşılmaktadır.
Tablo 6.9: s19 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların
Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Evet yapıldı 4 2,0
Hayır yapılmadı 200 98,0
Toplam 204 100,0
98,04%
1,96%
hayır yapılmadı
evet yapıldı
s19
ġekil 6.4: s19 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
14.soruda ise:
“Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı örgüt yapılanması hakkındaki bilgilerimi:
(a) Çalıştığım kurum aracılığıyla edindim, (b) medya aracılığıyla edindim ve (c)
kulaktan duyma bilgilerle edindim.”
şeklinde seçeneklere yer verilmiştir.
Ankete katılan toplam 204 kişi içinde 21‟i, “(a) Çalıştığım kurum aracılığıyla
edindim” seçeneğini, 143 kişi, “(b) medya aracılığıyla edindim” seçeneğini ve kalan 40
kişi de, “(c) kulaktan duyma bilgilerle edindim.” seçeneğini işaretlemişlerdir(Tablo-
6.10). Bu durumda ankete katılanların sadece %10,3‟ünün sahip olduğu bilgileri
kurumu aracılığıyla öğrendiğini, kalan %89,7‟si gibi çok büyük bir çoğunluğunun ise bu
129
bilgileri, medya aracılığıyla veya kulaktan duyma şeklinde elde ettikleri
anlaşılmıştır(Tablo-6.10).
Tablo 6.10: s14 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Birikimli
Yüzde(%)
Çalıştığım kurum aracılığıyla edindim 21 10,3 10,3
Medya aracılığıyla edindim 143 70,1 80,4
Kulaktan duyma bilgilerle edindim 40 19,6 100
Toplam 204 100,0
19,61%
70,10%
10,29%
Kulaktan duyma
bilgilerle edindim
Medya aracılığıyla
edindim
calistigim kurum
aracılığuyla edindim
s14
ġekil 6.5: s14 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
19.soruya verilen yanıtlarda, 204 kişiden 200‟ünün kurumlarından bu tür bir
bilgilendirme yapılmadığını belirttikleri hatırlandığında, 13.soruda, çalıştığı kurumdan
bilgi aldıklarını belirten 21 kişinin, bu bilgiyi kurumlarının doğrudan bilgilendirmesi
şeklinde değil, dolaylı olarak bir şekilde elde ettikleri düşünülmektedir.
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.4. KDGM Yapılanması Hakkında Ġç Güvenlik Yöneticilerinin GörüĢlerine
BaĢvurulup BaĢvurulmadığı
KDGM örgüt yapılanmasına gidilirken, iç güvenlik yöneticilerinin görüşlerine
başvurulup başvurulmadığı, ankette seçenekli olarak düzenlenen 22.soruyla
araştırılmaya çalışılmıştır. Burada,
“Bu yapısal değişim girişiminde, sizin görüşünüze;
130
“(a) Evet başvuruldu. (b) Hayır başvurulmadı.”
Şeklinde seçeneklerine yer verilmiştir. Hipotez ve alternatif hipotez şu
şekildedir:
H₀: KDGM Yapılanması Hakkında İç Güvenlik Yöneticilerinin Çoğunun
Görüşüne Başvurulmuştur.
H₁: KDGM Yapılanması Hakkında İç Güvenlik Yöneticilerinin Çoğunun
Görüşüne Başvurulmamıştır.
Ankete katılan toplam 204 kişi içinde tamamının “(b) Hayır, yapılmadı.”
seçeneğini işaretlediği görülmüştür(Tablo-6.11). Bu durumda KDGM örgüt
yapılanmasına gidilirken ankete katılanların %100‟ünün görüşlerine başvurulmadığı
anlaşılmıştır.
Tablo 6.11: s22 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların
Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Hayır başvurulmadı 204 100,0
100,00%
hayır başvurulmadı
s22
ġekil 6.6: s22 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
131
6.1.3.5. Ġç Güvenlik Yöneticilerinin KDGM Yapılanması Sürecinde Aktif
Olarak Görev Alıp Almadıkları
KDGM örgüt yapılanmasına gidilirken, iç güvenlik yöneticilerinin değişim
sürecinde aktif olarak yer alıp almadıkları, ankette seçenekli olarak düzenlenen
25.soruyla araştırılmaya çalışılmıştır. Burada,
“Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın yapılanması sürecinde aktif olarak;
(a) Görev aldım, (b) Görev almadım.” şeklinde seçeneklere yer verilmiştir. Hipotez
ve alternatif hipotez şu şekildedir:
H₀: İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması sürecinde aktif
olarak görev almışlardır.
H₁: İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması sürecinde aktif
olarak görev almamışlardır.
Ankete katılan toplam 204 kişi içinde tamamının “(b)Görev almadım”
seçeneğini işaretlediği görülmüştür(Tablo-6.12). Bu durumda ankete katılanların
%100‟ünün KDGM örgüt yapılanması sürecinde aktif olarak görev almadıkları
anlaşılmıştır.
Tablo 6.12: s25 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevapların
Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Görev almadım 204 100,0
100,00%
görev almadım
s25
ġekil 6.7: s25 Seçenekli Sorusuna Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
132
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.6. Bilgilendirme, GörüĢe BaĢvurma ve Katılımın DeğiĢime Yönelik Genel
Tutum Üzerindeki Etkisi
Örgütlerde değişime gidilirken örgüt çalışanlarının değişimle ilgili olarak
bilgilendirilmesi, görüşlerine başvurulması ve şayet mümkün ise bir şekilde değişim
sürecine fiilen katılımlarının sağlanması, başarılı değişim yönetiminin gereklerindendir.
KDGM yapılanmasına gidilirken, Türkiye‟nin ç güvenlik yapılanması alanında görev
yapan güvenlik örgütlerinin yöneticilerine bu tür bir bilgilendirme yapılıp yapılmadığı,
görüşlerine başvurulup başvurulmadığı ve katılımlarının sağlanıp sağlanmadığı, B
faktörü altındaki 9 adet soruyla(s16, s20, s21, s23, s24, s26, s27, s28, s29) ölçülmeye
çalışılmıştır.
Ayrıca yine bu faktör altında, şayet değişimle ilgili olarak katılımcıların
bilgilendirilmesi, görüşlerine başvurulması veya katılımlarının sağlanması durumunda,
değişime yönelik tutumlarının hangi yönde olacağı da sorgulanmıştır. Hipotez ve
alternatif hipotez şu şekildedir:
H₀: Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve katılımlarının
sağlanmasının, iç güvenlik örgüt yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik
genel tutumları üzerinde her hangi bir etkisi yoktur.
H₁: Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve katılımlarının
sağlanmasının, iç güvenlik örgüt yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik
genel tutumları üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
Tablo 6.13: Faktör B Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Ortalama Standart Sapma
3,5588 ,62104
Tablo 6.13‟te Faktör B‟ye ait ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir.
Buna göre ortalamanın (Ortalama Değer=3,558) olduğu görülmektedir. Ölçekteki soru
133
ifadelerinin puanlamasının, “Kesinlikle Katılmıyorum(1), Katılmıyorum(2),
Kararsızım(3), Katılıyorum(4) ve Kesinlikle Katılıyorum(5)” şeklinde olduğu göz
önüne alınırsa, (3,558) değerinin “Katılıyorum” seçeneğinin puan değerine daha yakın
olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre Faktör B‟ye ait sorulara verilen cevaplardan çıkan
genel eğilim “İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna, KDGM yapılanması
hakkında yeterli bilgilendirme yapılmamış, bu konuda görüşlerine başvurulmamış ve de
katılımlarına olanak sağlanmamış olduğundan, değişime yönelik tutumlarının olumsuz
olduğu” şeklindedir.
Faktör B ile Faktör E arasındaki korelasyon ilişkisine bakıldığında(Tablo-6.14),
her iki faktör arasında anlamlı(p<0,05) ve (r=0,229) pozitif bir ilişkinin bulunduğu
görülmüştür.
Tablo 6.14: Faktör B ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi
DeğiĢim Ġhtiyacına
Cevap Vermeme-
Genel Tutum
Bilgilendirme-
GörüĢe BaĢvurma-
Katılım
DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap
Vermeme-Genel Tutum
Pearson Korelasyonu 1 ,229(**)
Anl. (2-yönlü) ,001
N 204 204
Bilgilendirme- GörüĢe
BaĢvurma-Katılım
Pearson Korelasyonu ,229(**) 1
Anl. (2-yönlü) ,001
N 204 204
** Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlı (2-yönlü).
Korelasyon değerinin, (0 ile 0,30) arasında olması durumunda düşük; (0,30 ile
0,70) arasında olması durumunda orta; (0,70 ile 1,00) değerleri arasında olması
durumunda ise yüksek düzeyde bir ilişkinin var olduğu kabul edilir(Büyüköztürk,
2002). Bu durumda (0,229) değerinin, %99 güven aralığında, düşük düzeyde ve pozitif
bir ilişkinin varlığını ortaya koyduğu söylenebilir. Bunun üzerine, Faktör B‟nin, Faktör
E üzerindeki etkisini sınamak için regresyon analizine bakılmıştır.
134
Tablo 6.15: Faktör B‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi
StandartlaĢtırılmamıĢ
β
Standart
Hata
StandartlaĢtırılmıĢ
β
T
Değeri
Anlamlılık
Düzeyi (p)
Sabit
Bilgilendirme-
GörüĢe BaĢvurma-
Katılım
2,386 ,380 6,285 ,000
,352 ,105 ,229 3,348 ,001
a Bağımlı DeğiĢken: Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum
Doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre, “Bilgilendirme- Görüşe Başvurma-
Katılım” değişkeninin, “Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum” üzerinde,
istatistiksel olarak anlamlı(p<0,05)ve pozitif(β=0,35) bir etkisi olduğu görülmüştür.
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.7. Ġstihbaratın Tek merkezde Toplanmasına Yönelik Tutumun DeğiĢime
Yönelik Genel Tutum Üzerindeki Etkisi
İstihbaratın tek merkezde toplanması konusunun güvenlik yöneticileri
tarafından nasıl değerlendirildiği, KDGM yapılanması hakkındaki tutumlarını da doğal
olarak belirleyecek olan faktörlerden biridir. Çünkü KDGM yapılanması içinde, terörle
mücadeleye ilişkin stratejik istihbaratın tek merkezde toplanması öngörülmektir. Şayet
güvenlik yöneticileri istihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı iseler, yeni
yapılanmaya yönelik tutumlarının da olumsuz olması beklenecektir. Bu konu, s30, s31
ve s32‟yi içine alan Faktör C altında araştırılmıştır. Hipotez ve alternatif hipotez şu
şekildedir:
H₀: İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde herhangi bir etkisi yoktur.
H₁: İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
135
Tablo 6.16: Faktör C Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Ortalama Standart Sapma
3,5899 ,80508
Tablo 6.16‟da Faktör C‟ye ait ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir.
Buna göre ortalamanın (Ortalama Değer=3,5899) olduğu görülmektedir. Ölçekteki soru
ifadelerinin puanlaması, “Kesinlikle Katılmıyorum(1), Katılmıyorum(2), Kararsızım(3),
Katılıyorum(4) ve Kesinlikle Katılıyorum(5)” şeklinde olduğu göz önüne alınırsa,
(3,5899) değerinin “Katılıyorum” seçeneğinin puan değerine daha yakın olduğu
anlaşılmaktadır.
Ancak, faktör ortalamasıyla yetinmeyip, faktör sorularına verilen cevapların
değerlerinin gruplandırılması da yapılarak, tutum belirlenmeye çalışılmıştır. (1-2,5)
arası puan değerleri “katılmıyorum”, (2,6-3,4) arası puan değerleri “kararsızım”, (3,5-5)
arası puan değerleri “katılıyorum” şeklinde kabul edilmiştir. Buna göre araştırmaya
katılan toplam 204 kişi içinde 134‟ünün, bir başka değişle %65,7‟sinin, (3,5-5) puan
değeri arasında bir seçeneği işaretleyerek, istihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı
olduklarını ortaya koydukları anlaşılmaktadır.
Faktör hipotezi, istihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun,
KDGM yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisinin olduğu
şeklinde idi. Yani istihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı olanların KDGM
düzenlemesine yönelik tutumları olumsuz iken, istihbaratın tek merkezde
toplanmasından yana olanların KDGM düzenlemesine yönelik tutumlarının da olumlu
olması beklenecektir.
Tablo 6.17: Faktör C‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Katılmıyorum 33 16,2
Kararsızım 37 18,1
Katılıyorum 134 65,7
Toplam 204 100,0
136
134 37
33
katılıyorum
kararsızım
katılmıyorum
ġekil 6.8: Faktör C‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına
yönelik genel tutum üzerinde bir etkisinin olup olmadığını belirleyebilmek için, Faktör
C ile Faktör E arasındaki korelasyon ilişkisine bakılmıştır. Yapılan pearson korelasyon
analizinde, iki faktör arasında anlamlı(p<0,001) ve orta düzeyde pozitif yönlü (r=0,337)
bir ilişkinin olduğu görülmüştür(Tablo-6.18).
Tablo 6.18: Faktör C ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi
Ġstihbaratın Tek
Merkezde
Toplanmasına
KarĢı Olma
DeğiĢim Ġhtiyacına
Cevap Vermeme-
Genel Tutum
Ġstihbaratın Tek Merkezde
Toplanmasına KarĢı Olma
Pearson Korelasyonu 1 ,337(**)
Anl. (2-yönlü) ,000
N 204 204
DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap
Vermeme-Genel Tutum
Pearson Korelasyonu ,337(**) 1
Anl. (2-yönlü) ,000
N 204 204
** Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlı (2-yönlü).
Bunun üzerine, istihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde etkisini sınamak için regresyon analizine
bakılmıştır(Tablo-6.19).
137
Tablo 6.19: Faktör C‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi
StandartlaĢtırılmamıĢ
β
Standart
Hata
StandartlaĢtırılmıĢ
β
T
Değeri
Anlamlılık
Düzeyi (p)
Sabit
Ġstihbaratın Tek
Merkezde
Toplanmasına
KarĢı Olma
2,207 ,288 7,652 ,000
,398 ,078 ,337 5,082 ,000
a Bağımlı DeğiĢken: Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum
Yapılan doğrudan regresyon analizi sonuçlarına göre, istihbaratın tek merkezde
toplanmasına karşı olma değişkeninin, düzenlemeye yönelik genel tutum üzerindeki
etkisinin istatistiksel olarak anlamlı(p<0,01) ve pozitif (β=0,39) bir etki olduğu
anlaşılmıştır.
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.8. Ġstihbarat PaylaĢımına Yönelik Tutumun DeğiĢime Yönelik Genel
Tutum Üzerindeki Etkisi
İyi bir istihbarat paylaşımının, başarılı ve çağdaş bir güvenlik yönetiminin
koşullarından olduğu kabul edilmektedir. Güvenlik yöneticilerinin istihbarat
paylaşımına olan istekliliklerinin, KDGM yapılanmasına yönelik tutumlarında
belirleyici olacağı varsayılmaktadır. Bu konu, s34, s35 ve s36‟yı içine alan Faktör D‟de
araştırılmıştır. Hipotez ve alternatif hipotez şu şekildedir:
H₀: İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına
yönelik genel tutum üzerinde herhangi bir etkisi yoktur.
H₁: İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına
yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
Tablo 6.20: Faktör D Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Ortalama Standart Sapma
3,2978 ,99530
138
Tablo 6.20‟de Faktör D‟ye ait ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir.
Buna göre ortalamanın (Ortalama Değer=3,2978) olduğu görülmektedir. Ölçekteki soru
ifadelerinin puanlaması, “Kesinlikle Katılmıyorum(1), Katılmıyorum(2), Kararsızım(3),
Katılıyorum(4) ve Kesinlikle Katılıyorum(5)” şeklinde olduğu göz önüne alınırsa,
(3,2978) değerinin “Kararsızım” seçeneğinin puan değerine daha yakın olduğu
anlaşılmaktadır.
Ayrıca, faktör sorularına verilen cevapların değerlerin gruplandırılması da
yapılarak, tutum belirlenmeye çalışılmıştır. (1-2,5) arası puan değerleri “katılmıyorum”,
(2,6-3,4) arası puan değerleri “kararsızım”, (3,5-5) arası puan değerleri “katılıyorum”
şeklinde kabul edilmiştir. Buna göre araştırmaya katılan toplam 204 kişi içinde 91‟inin,
bir başka değişle %44,6‟sının, (3,5-5) puan değeri arasında bir seçeneği işaretleyerek,
istihbarat paylaşımına istekli olmadıklarını ortaya koydukları anlaşılmaktadır(Tablo-
6.21).
Tablo 6.21: Faktör D‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Katılmıyorum 50 24,5
Kararsızım 63 30,9
Katılıyorum 91 44,6
Toplam 204 100,0
44,61%
30,88%
24,51%
katılıyorum
kararsızım
katılmıyorum
ġekil 6.9: Faktör D‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
Faktör D, iç güvenlik yöneticilerinin istihbarat paylaşımı isteksizliğini ölçmek
için tasarlanan sorulardan oluşuyordu. Bu durumun KDGM yapılanmasına yönelik
139
genel tutum üzerinde etki olup olmadığını anlamak için korelasyon analizine
bakılmıştır(Tablo-6.22).
Tablo 6.22: Faktör D ile Faktör E Arasındaki Korelasyon İlişkisi
DeğiĢim
Ġhtiyacına
Cevap
Vermeme-
Genel Tutum
Ġstihbarat
PaylaĢımı
Ġsteksizliği
DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap
Vermeme-Genel Tutum
Pearson Korelasyonu 1 ,478(**)
Anl. (2-yönlü) ,000
N 204 204
Ġstihbarat PaylaĢımı Ġsteksizliği Pearson Korelasyonu ,478(**) 1
Anl. (2-yönlü) ,000
N 204 204
** Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlı (2-yönlü).
Faktör değerleri arasındaki korelasyon ilişkilerine bakıldığında, Faktör D ile
Faktör E skorları arasında anlamlı (p<0.001)ve pozitif (r=0.478) korelasyonlar tespit
edilmiştir. Buna göre, istihbarat paylaşımı isteksizliği ile düzenlemeye yönelik genel
tutum arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki vardır.
Bununla birlikte, istihbarat paylaşımına yönelik tutumun düzenlemeye yönelik
genel tutum üzerindeki etkilerinin saptanması için, söz konusu faktörler arasındaki
ilişkileri sınayan korelasyon analizi yönteminin yanı sıra, doğrusal regresyon analizine
de bakılması gerekli görülmüştür(Tablo-6.23).
Tablo 6.23: Faktör D‟nin Faktör E Üzerindeki Etkisi
StandartlaĢtırılmamıĢ
β
Standart
Hata
StandartlaĢtırılmıĢ
β
T
Değeri
Anlamlılık
Düzeyi (p)
Sabit
Ġstihbarat
PaylaĢımı
Ġsteksizliği
2,128 ,204 10,445 ,000
,458 ,059 ,478 7,737 ,000
a Bağımlı Değişken: DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum
Doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre, istihbarat paylaşımına yönelik
tutumun, “Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum” üzerinde, istatistiksel
olarak anlamlı(p<0,05)ve pozitif(β=0,45) bir etkisi olduğu görülmüştür(Tablo-6.23).
140
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
6.1.3.9. DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap Verme ve DeğiĢime Yönelik Genel Tutum
Faktör E‟ye ait sorular(s17, s37 ve s38) ile, güvenlik yöneticilerinin KDGM
düzenlemesinin ihtiyaca cevap verip vermeyeceği konusu ile düzenlemeye yönelik
genel tutumlarının ne olduğu, belirlenmeye çalışılmıştır. Hipotez ve alternatif hipotez şu
şekildedir:
H₀: KDGM yapılanması bu haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi
alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap verecektir ve iç güvenlik
yöneticilerinin çoğunun, bu düzenlemeye yönelik tutumu olumludur.
H₁: KDGM yapılanması bu haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi
alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap vermekten uzaktır ve iç
güvenlik yöneticilerinin çoğunun, bu düzenlemeye yönelik tutumu olumsuzdur.
Tablo 6.24: Faktör E Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Ortalama Standart Sapma
3,6373 ,95275
Tablo 6.24‟de Faktör E‟ye ait ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir.
Buna göre ortalamanın (Ortalama Değer=3,6373) olduğu görülmektedir. Ölçekteki soru
ifadelerinin puanlaması, “Kesinlikle Katılmıyorum(1), Katılmıyorum(2), Kararsızım(3),
Katılıyorum(4) ve Kesinlikle Katılıyorum(5)” şeklinde olduğu göz önüne alınırsa,
(3,6373) değerinin “Katılıyorum” seçeneğinin puan değerine daha yakın olduğu
anlaşılmaktadır. Buna göre Faktör D‟ye ait sorulara verilen cevaplardan çıkan genel
eğilimin KDGM yapılanmasının bu haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yönetimi
alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap vermeyeceği ve iç güvenlik
yöneticilerinin çoğunun, bu düzenlemeye yönelik tutumunun olumsuz olduğu
şeklindedir.
141
Ayrıca, faktör ortalamasıyla yetinmeyip, faktör sorularına verilen cevapların
değerlerin gruplandırılması da yapılarak, tutum belirlenmeye çalışılmıştır. (1-2,5) arası
puan değerleri “katılmıyorum”, (2,6-3,4) arası puan değerleri “kararsızım”, (3,5-5) arası
puan değerleri “katılıyorum” şeklinde kabul edilmiştir. Buna göre araştırmaya katılan
toplam 204 kişi içinde 141‟inin, bir başka değişle %69,1‟inin, (3,5-5) puan değeri
arasında bir seçeneği işaretleyerek, KDGM yapılanmasının bu haliyle, Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap vermekten uzak
olduğunu ve bu düzenlemeye yönelik tutumlarının olumsuz olduğunu ortaya koydukları
anlaşılmaktadır.
Tablo 6.25: Faktör E‟ye Verilen Cevapların Sayı Ve Yüzdeleri
Sayı Yüzde(%)
Katılmıyorum 40 19,6
Kararsızım 23 11,3
Katılıyorum 141 69,1
Toplam 204 100,0
69,12% 11,27%
19,61%
katılıyorum
kararsızım
katılmıyorum
ġekil 6.10: Faktör E‟ye Verilen Cevaplara Ait Dilim Grafiği
Buna göre, H₀ hipotezi reddedilerek, H₁ hipotezi kabul edilir.
142
6.1.4. FarklılaĢmalar
6.1.4.1. Faktör Ortalamalarının Unvanlara Göre FarklılaĢması
Faktör ortalamalarının unvanlara göre karşılaştırmasına gidilirken, öncelikle
hangi değerlerin istatistiksel olarak anlamlı kabul edileceği ve anlamlı bir fark olarak
değerlendirileceğinin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle karşılaştırma yapılmadan önce,
ANOVA analizi yapılması gerekmiştir.
Tablo 6.26: Faktör Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması
Bağımsız DeğiĢken FarklılaĢma Karelerin
Toplamı df
Karelerin
Ortalaması F
Anlam
Düzeyi
DeğiĢim Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Gruplar arası 11,618 3 3,873 8,060 ,000
Grup içi 96,098 200 ,480
Toplam 107,716 203
Bilgilendirme- GörüĢe
BaĢvurma-Katılım
Gruplar arası 1,404 3 ,468 1,217 ,305
Grup içi 76,890 200 ,384
Toplam 78,294 203
Ġstihbaratın Tek
Merkezde Toplanmasına
KarĢı Olma
Gruplar arası 12,839 3 4,280 7,209 ,000
Grup içi 118,736 200 ,594
Toplam 131,575 203
Ġstihbarat PaylaĢımı
Ġsteksizliği
Gruplar arası 30,346 3 10,115 11,848 ,000
Grup içi 170,751 200 ,854
Toplam 201,097 203
DeğiĢim Ġhtiyacına
Cevap Vermeme-Genel
Tutum
Gruplar arası 20,901 3 6,967 8,529 ,000
Grup içi 163,367 200 ,817
Toplam 184,268 203
Faktör ortalama değerlerinin unvanlara göre farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek üzere yapılan ANOVA analizi sonuçlarına göre, Faktör B(Bilgilendirme-
Görüşe Başvurma-Katılım) ortalama değerinin, unvan değişkeni ile istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde farklılık göstermediği(p=0,305>0,05) anlaşılmıştır. Ancak araştırmada
yer alan diğer dört faktörden Faktör A(p=0,000<0,05), Faktör C(p=0,000<0,05), Faktör
D(p=0,000<0,05) ve Faktör E(p=0,000<0,05) ortalamaları ile unvan değişkeni arasında
anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir(Tablo-6.26).
143
Tablo 6.27: Unvanlara Göre Faktör Ortalamaları
Unvan DeğiĢim
Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Bilgilendirme-
GörüĢe
BaĢvurma-
Katılım
Ġstihbaratın
Tek Merkezde
Toplanmasına
KarĢı Olma
Ġstihbarat
PaylaĢımı
Ġsteksizliği
DeğiĢim
Ġhtiyacına
Cevap
Vermeme-Genel
Tutum
Vali 3,9000 3,4139 3,1083 2,6313 3,0000
Emniyet Müdürü 3,4444 3,6207 3,6763 3,6106 3,7660
Jandarma Komutanı 3,8277 3,5238 3,8231 3,1173 3,7959
Mit Yetkilisi 4,1919 3,6566 3,4848 3,5682 4,0303
Faktör A‟ya bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki unvan arasında anlamlı
farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, Valilerle emniyet
müdürleri(p=0,003<0,05), Jandarma Komutanlarıyla Emniyet Müdürleri(p=0,009<0,05)
ve Mit Yöneticileriyle Emniyet Müdürleri(p=0,004<0,05) arasında anlamlı farklılıkların
bulunduğu belirlenmiştir(Tablo-6.28).
Tablo 6.28: Faktör A Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması
(I) unvan (J) unvan
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
Vali Emniyet müdürü ,45556(*) ,12897 ,003
Jandarma komutanı ,07234 ,14771 ,961
Mit yetkilisi -,29192 ,23599 ,604
Emniyet Müdürü Vali -,45556(*) ,12897 ,003
Jandarma komutanı -,38322(*) ,12011 ,009
Mit yetkilisi -,74747(*) ,21977 ,004
Jandarma Komutanı Vali -,07234 ,14771 ,961
Emniyet müdürü ,38322(*) ,12011 ,009
Mit yetkilisi -,36425 ,23127 ,395
Mit Yetkilisi Vali ,29192 ,23599 ,604
Emniyet müdürü ,74747(*) ,21977 ,004
Jandarma komutanı ,36425 ,23127 ,395
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
144
mit yetkilisijandarma
komutanı
emniyet müdürüvali
4,25
4,00
3,75
3,50
3,25
ġekil 6.11: Faktör A Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması
Grafiğe bakıldığında, “Değişim İhtiyacı ve Gerekleri” konusunda, en güçlü
tutumun MİT Yetkilileri ve Valilerde görüldüğü, onları, Jandarma Komutanlarının
izlediği, Emniyet Müdürlerinin bu konudaki tutumunun ise, diğer üç meslek mensubu
kadar güçlü olmadığı anlaşılmaktadır(Şekil-6.11). Bu nedenle Emniyet Müdürlerinin
Faktör A tutumlarının, diğer üç meslek grubundan belirgin bir şekilde farklılaştığı
söylenebilir.
mit yetkilisijandarma
komutanı
emniyet müdürüvali
3,80
3,60
3,40
3,20
ġekil 6.12: Faktör B Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması
Faktör B tutumunun unvanlara göre farklılaşması istatistiksel olarak anlamlı
bulunmadığından(p=0,305>0,05), grafiği verilmekle beraber yorumlanmasına
gidilmeyecektir(Şekil-6.12).
145
Faktör C‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki unvan arasında anlamlı
farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, valilerle emniyet müdürleri
(p=0,001<0,05) ve Jandarma Komutanları (p=0,000<0,05) arasında anlamlı
farklılıkların bulunduğu belirlenmiştir(Tablo-6.29).
Tablo 6.29: Faktör C Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması
(I) unvan (J) unvan
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
Vali Emniyet müdürü -,56795(*) ,14335 ,001
Jandarma komutanı -,71480(*) ,16419 ,000
Mit yetkilisi -,37652 ,26232 ,479
Emniyet Müdürü Vali ,56795(*) ,14335 ,001
Jandarma komutanı -,14685 ,13351 ,690
Mit yetkilisi ,19143 ,24429 ,862
Jandarma Komutanı Vali ,71480(*) ,16419 ,000
Emniyet müdürü ,14685 ,13351 ,690
Mit yetkilisi ,33828 ,25707 ,554
Mit Yetkilisi
Vali ,37652 ,26232 ,479
Emniyet müdürü -,19143 ,24429 ,862
Jandarma komutanı -,33828 ,25707 ,554
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
mit yetkilisijandarma
komutanı
emniyet müdürüvali
4,20
4,00
3,80
3,60
3,40
3,20
3,00
2,80
ġekil 6.13: Faktör C Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması
Grafiğe bakıldığında, Faktör C olan “İstihbaratın tek merkezde toplanmasına
karşı olma” ile ilgili tutumun Valilerde, emniyet Müdürleri ve Jandarma Komutanlarına
göre daha güçsüz olduğu, yani Valilerin istihbaratın tek merkezde toplanmasına belirgin
146
bir şekilde karşı olmadıkları, hatta bu konudaki tutumlarının “kararsızım” puan
düzeyine yakın olduğu görülmektedir(Şekil-6.13).
Faktör D‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki unvan arasında anlamlı
farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, valilerle emniyet
müdürleri(p=0,000<0,05) ve Mit Yöneticileri(p=0,017<0,05); Jandarma Komutanlarıyla
Emniyet Müdürleri(p=0,013<0,05) arasında anlamlı farklılıkların bulunduğu
belirlenmiştir(Tablo-6.30).
Tablo 6.30: Faktör D Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması
(I) unvan (J) unvan
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
Vali Emniyet müdürü -,97933(*) ,17191 ,000
Jandarma komutanı -,48610 ,19689 ,068
Mit yetkilisi -,93693(*) ,31458 ,017
Emniyet Müdürü Vali ,97933(*) ,17191 ,000
Jandarma komutanı ,49323(*) ,16010 ,013
Mit yetkilisi ,04240 ,29296 ,999
Jandarma Komutanı Vali ,48610 ,19689 ,068
Emniyet müdürü -,49323(*) ,16010 ,013
Mit yetkilisi -,45083 ,30828 ,462
Mit Yetkilisi Vali ,93693(*) ,31458 ,017
Emniyet müdürü -,04240 ,29296 ,999
Jandarma komutanı ,45083 ,30828 ,462
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
mit yetkilisijandarma
komutanı
emniyet müdürüvali
4,50
4,00
3,50
3,00
2,50
2,00
ġekil 6.14: Faktör D Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması
147
Grafiğe bakıldığında, Faktör D olan “İstihbarat Paylaşma İsteksizliği” ile ilgili
tutumun, Emniyet Müdürleri ve MİT Yöneticilerinde en yüksek olduğu, onları
Jandarma Komutanlarının izlediği, Valilerin bu konudaki tutumlarının Faktör C olan
“İstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Karşı Olma” tutumunda olduğu gibi, onlara
göre daha düşük olduğu ve diğer meslek mensuplarından belirgin bir şekilde
farklılaştığı görülmektedir(Şekil-6.14). Hatta Valilerin bu tutumlarının, istihbarat
paylaşımı isteksizliğinden, istihbarat paylaşımına doğru bir çizgide, “kararsızım” puan
düzeyine yakın olduğu ve ortalama puan değerinin de (Ortalama Değer=2,6313) olduğu
dikkat çekmektedir.
Faktör E‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki unvan arasında anlamlı
farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, valilerin, diğer üç meslek
grubuyla da aralarında anlamlı farklılıkların bulunduğu(valilerle emniyet müdürleri
arasında p=0,000<0,05; Valilerle Jandarma Komutanları arasında p=0,000<0,05;
Valilerle Mit Yöneticileri arasında p=0,005<0,05) belirlenmiştir(Tablo-6.31).
Tablo 6.31: Faktör E Ortalamalarının Unvanlara Göre Farklılaşması
(I) unvan (J) unvan
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
Vali Emniyet müdürü -,76603(*) ,16815 ,000
Jandarma komutanı -,79592(*) ,19259 ,000
Mit yetkilisi -1,03030(*) ,30770 ,005
Emniyet Müdürü Vali ,76603(*) ,16815 ,000
Jandarma komutanı -,02989 ,15660 ,998
Mit yetkilisi -,26428 ,28655 ,793
Jandarma Komutanı Vali ,79592(*) ,19259 ,000
Emniyet müdürü ,02989 ,15660 ,998
Mit yetkilisi -,23438 ,30154 ,865
Mit Yetkilisi Vali 1,03030(*) ,30770 ,005
Emniyet müdürü ,26428 ,28655 ,793
Jandarma komutanı ,23438 ,30154 ,865
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
148
mit yetkilisijandarma
komutanı
emniyet müdürüvali
5,00
4,50
4,00
3,50
3,00
2,50
ġekil 6.15: Faktör E Ortalama Değerinin Unvanlara Göre Farklılaşması
Grafiğe bakıldığında, Faktör E olan “Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel
Tutum” ile ilgili tutumun, MİT çalışanlarında diğerlerine göre daha yüksek olduğu,
Emniyet Müdürleri ve Jandarma Komutanlarının tutumlarının birbirlerine yakın olduğu,
ancak Valilerin tutumlarının yine belirgin bir şekilde daha düşük olduğu
görülmektedir(Şekil-6.15).
Bu faktöre ait hipotez hatırlanacak olursa, “H₉: KDGM yapılanması bu haliyle,
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap
vermekten uzaktır. Bu nedenle İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun, KDGM
düzenlemesine yönelik tutumları olumsuzdur.” Hipotez genel olarak kabul edilmekle
beraber, Valilerin faktör ortalamasını belirgin şekilde düşürdüğü rahatlıkla gözlenebilir.
Bu şu anlama gelmektedir: Emniyet Müdürleri, Jandarma Komutanları ve MİT
Yöneticilerinin, KDGM yapılanmasının bu haliyle Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması
alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap vermekten uzak olduğundan, KDGM
düzenlemesine yönelik tutumları olumsuz iken, Valilerin tutumunun orta puan
düzeylerinde “kararsızım” puan seçeneğine yakın olup, olumlu ya da olumsuz olarak
açıkça belirginleşmemektedir.
149
6.1.4.2. Faktör Ortalamalarının YaĢa Göre FarklılaĢması
Faktör ortalamalarının yaşa göre karşılaştırmasına gidilirken, öncelikle hangi
değerlerin istatistiksel olarak anlamlı kabul edileceği ve anlamlı bir fark olarak
değerlendirileceğinin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle karşılaştırma yapmadan önce,
ANOVA analizi yapılmıştır.
Tablo 6.32: Faktör Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması
Bağımsız DeğiĢken FarklılaĢma Karelerin
Toplamı df
Karelerin
Ortalaması F
Anlam
Düzeyi
DeğiĢim Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Gruplar arası 2,415 4 ,604 1,141 ,338
Grup içi 105,301 199 ,529
Toplam 107,716 203
Bilgilendirme- GörüĢe
BaĢvurma-Katılım
Gruplar arası 2,140 4 ,535 1,398 ,236
Grup içi 76,154 199 ,383
Toplam 78,294 203
Ġstihbaratın Tek
Merkezde
Toplanmasına KarĢı
Olma
Gruplar arası 14,765 4 3,691 6,289 ,000
Grup içi 116,810 199 ,587
Toplam 131,575 203
Ġstihbarat PaylaĢımı
Ġsteksizliği
Gruplar arası 17,625 4 4,406 4,779 ,001
Grup içi 183,472 199 ,922
Toplam 201,097 203
DeğiĢim Ġhtiyacına
Cevap Vermeme-Genel
Tutum
Gruplar arası 15,152 4 3,788 4,457 ,002
Grup içi 169,116 199 ,850
Toplam 184,268 203
Faktör ortalama değerlerinin yaşa göre farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek üzere yapılan ANOVA analizi sonuçlarına göre, Faktör A(p=0,338>0,05) ve
Faktör B(p=0,236>0,05) ortalama değerlerinin, yaş ile istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde farklılık göstermediği anlaşılmıştır. Ancak Faktör C(p=0,000<0,05), Faktör
D(p=0,001<0,05) ve Faktör E(p=0,002<0,05) ortalamaları ile yaş değişkeni arasında
anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir(Tablo-6.32).
150
Tablo 6.33: Yaş Gruplarına Göre Faktör Ortalamaları
Unvan
DeğiĢim
Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Bilgilendirme-
GörüĢe
BaĢvurma-
Katılım
Ġstihbaratın
Tek Merkezde
Toplanmasına
KarĢı Olma
Ġstihbarat
PaylaĢımı
Ġsteksizliği
DeğiĢim
Ġhtiyacına
Cevap
Vermeme-
Genel Tutum
35-39 yaş 3,6410 3,6339 3,8547 3,5897 3,8632
40-45 yaş 3,5893 3,5935 3,5907 3,2563 3,6540
46-50 yaş 3,8961 3,3584 3,1075 3,0565 3,4301
51-55 yaş 3,6333 3,4222 3,2333 2,5250 2,8667
56 ve üzeri 3,8704 3,3889 3,2222 2,5833 2,8333
Faktör C‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki yaş grubu arasında
anlamlı farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, (46-50 yaş) grubu ile
(35-39 yaş) grubu(p=0,000<0,05) ve (40-45 yaş) grubu(p=0,000<0,027) arasında
anlamlı farklılıkların bulunduğu belirlenmiştir(Tablo-6.34).
Tablo 6.34: Faktör C Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması
(I) yas (J) yas
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
35-39 yaş 40-45 yaş ,26398 ,12229 ,200 46-50 yaş ,74717(*) ,16267 ,000
51-55 yaş ,62137 ,25734 ,116
56 ve üzeri ,63248 ,32459 ,295
40-45 yaş 35-39 yaş -,26398 ,12229 ,200
46-50 yaş ,48319(*) ,16237 ,027
51-55 yaş ,35738 ,25715 ,635 56 ve üzeri ,36850 ,32444 ,787
46-50 yaş 35-39 yaş -,74717(*) ,16267 ,000
40-45 yaş -,48319(*) ,16237 ,027
51-55 yaş -,12581 ,27863 ,991
56 ve üzeri -,11470 ,34171 ,997
51-55 yaş 35-39 yaş -,62137 ,25734 ,116 40-45 yaş -,35738 ,25715 ,635
46-50 yaş ,12581 ,27863 ,991
56 ve üzeri ,01111 ,39564 1,000
56 ve üzeri 35-39 yaş -,63248 ,32459 ,295
40-45 yaş -,36850 ,32444 ,787
46-50 yaş ,11470 ,34171 ,997 51-55 yaş -,01111 ,39564 1,000
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
151
56 ve üzeri51-55 yaş46-50 yaş40-45 yaş35-39 yaş
4,50
4,00
3,50
3,00
2,50
2,00
ġekil 6.16: Faktör C Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması
Faktör C olan “İstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Karşı Olma” ile ilgili
tutumun, 35-39 ve 40-45 yaşları aralığında yüksek düzeyde seyrettiği ancak giderek
gücünü kaybettiği, ancak yaş ilerledikçe özellikle de 46-50 yaş grubu döneminde tekrar
güçlenerek 50‟li yaşlarda “kararsızım” puanına yakın düzeylerde yakın bir yerlerde
kararlı hale geldiği gözlemlenmektedir(Şekil-6.16).
Tablo 6.35: Faktör D Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması
(I) yas (J) yas
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
35-39 yaş 40-45 yaş ,33341 ,15327 ,193 46-50 yaş ,53329 ,20387 ,071
51-55 yaş 1,06474(*) ,32252 ,010
56 ve üzeri 1,00641 ,40679 ,101
40-45 yaş 35-39 yaş -,33341 ,15327 ,193
46-50 yaş ,19988 ,20350 ,863
51-55 yaş ,73133 ,32228 ,159 56 ve üzeri ,67300 ,40661 ,464
46-50 yaş 35-39 yaş -,53329 ,20387 ,071
40-45 yaş -,19988 ,20350 ,863
51-55 yaş ,53145 ,34920 ,549
56 ve üzeri ,47312 ,42826 ,804
51-55 yaş 35-39 yaş -1,06474(*) ,32252 ,010 40-45 yaş -,73133 ,32228 ,159
46-50 yaş -,53145 ,34920 ,549
56 ve üzeri -,05833 ,49584 1,000
56 ve üzeri 35-39 yaş -1,00641 ,40679 ,101
40-45 yaş -,67300 ,40661 ,464
46-50 yaş -,47312 ,42826 ,804 51-55 yaş ,05833 ,49584 1,000
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
152
Faktör D‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki yaş grubu arasında
anlamlı farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde, (51-55 yaş) grubu ile
(35-39 yaş) grupları arasında(p=0,010<0,05) anlamlı farklılıkların bulunduğu
belirlenmiştir(Tablo-6.35).
56 ve üzeri51-55 yaş46-50 yaş40-45 yaş35-39 yaş
4,00
3,50
3,00
2,50
2,00
1,50
1,00
ġekil 6.17: Faktör D Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması
Grafiğe bakıldığında, Faktör D olan “İstihbarat Paylaşma İsteksizliği” ile ilgili
tutumun, şaşırtıcı bir şekilde, yaş ilerledikçe gücünü kaybettiği görülmektedir. Özellikle
(35-39 yaş) grubu ile (51-55 yaş) grubu arasında anlamlı bir farklılığın olduğu
gözlenmektedir(Şekil-6.17). Bu durum ilk bakışta, yaş ilerledikçe istihbarat paylaşma
arzusunun arttığı gibi algılansa da, tutumun ortalama puan derecesinin (2,50)‟den aşağı
düşmediği dikkate alındığında, yaş ilerledikçe iç güvenlik yöneticilerinin istihbarat
paylaşma isteksizliğinin derecesinin azaldığı ancak bunun, istihbarat paylaşma arzusu
durumuna da gelmediği anlaşılmaktadır.
Bu noktadan hareketle, iç güvenlik yöneticilerinde kıdem arttıkça, istihbarat
paylaşımının önemini daha iyi kavradıkları ve istihbarat paylaşımına karşı olan
tutumlarının zamanla azaldığı söylenebilir.
Faktör E‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki yaş grubu arasında
anlamlı farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde yine, (51-55 yaş)
grubu ile (35-39 yaş) grupları arasında(p=0,013<0,05) anlamlı farklılıkların bulunduğu
belirlenmiştir(Tablo-6.36).
153
Tablo 6.36: Faktör E Ortalamalarının Yaşa Göre Farklılaşması
(I) yas (J) yas
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
35-39 yaş 40-45 yaş ,20924 ,14715 ,614 46-50 yaş ,43314 ,19573 ,179
51-55 yaş ,99658(*) ,30964 ,013
56 ve üzeri 1,02991 ,39056 ,068
40-45 yaş 35-39 yaş -,20924 ,14715 ,614
46-50 yaş ,22390 ,19537 ,782
51-55 yaş ,78734 ,30942 ,085 56 ve üzeri ,82068 ,39038 ,223
46-50 yaş 35-39 yaş -,43314 ,19573 ,179
40-45 yaş -,22390 ,19537 ,782
51-55 yaş ,56344 ,33526 ,448
56 ve üzeri ,59677 ,41116 ,595
51-55 yaş 35-39 yaş -,99658(*) ,30964 ,013 40-45 yaş -,78734 ,30942 ,085
46-50 yaş -,56344 ,33526 ,448
56 ve üzeri ,03333 ,47605 1,000
56 ve üzeri 35-39 yaş -1,02991 ,39056 ,068
40-45 yaş -,82068 ,39038 ,223
46-50 yaş -,59677 ,41116 ,595 51-55 yaş -,03333 ,47605 1,000
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
56 ve üzeri51-55 yaş46-50 yaş40-45 yaş35-39 yaş
4,50
4,00
3,50
3,00
2,50
2,00
1,50
ġekil 6.18: Faktör E Ortalama Değerinin Yaşa Göre Farklılaşması
Faktör E olan “Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum” ile ilgili
tutumun da, tıpkı Faktör D de olduğu gibi yaş ilerledikçe gücünü kaybettiği ve özellikle
(35-39 yaş) grubu ile (51-55 yaş) grubu arasında anlamlı bir farklılığın olduğu belirgin
bir şekilde gözlenmektedir(Şekil-6.18).
154
Bu durumda, iç güvenlik yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik olarak,
yapılanmanın değişim ihtiyacına cevap vermeyeceği nedeniyle genel olarak olumsuz
olan tutumlarının derecesinin, yaş ilerledikçe azaldığı ve 50 yaş ve üzerinde
“kararsızım” tutumunun puan derecesi civarında seyrettiği anlaşılmaktadır.
6.1.4.3. Faktör Ortalamalarının Kıdeme Göre FarklılaĢması
Faktör ortalamalarının kıdeme göre karşılaştırmasına gidilirken, öncelikle hangi
değerlerin istatistiksel olarak anlamlı kabul edileceği ve anlamlı bir fark olarak
değerlendirileceğinin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle karşılaştırma yapmadan önce,
ANOVA analizi yapılmıştır.
Tablo 6.37: Faktör Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması
Bağımsız DeğiĢken FarklılaĢma Karelerin
Toplamı df
Karelerin
Ortalaması F
Anlam
Düzeyi
DeğiĢim Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Gruplar arası 1,790 4 ,447 ,841 ,501
Grup içi 105,926 199 ,532
Toplam 107,716 203
Bilgilendirme- GörüĢe
BaĢvurma-Katılım
Gruplar arası 2,592 4 ,648 1,703 ,151
Grup içi 75,702 199 ,380
Toplam 78,294 203
Ġstihbaratın Tek
Merkezde
Toplanmasına KarĢı
Olma
Gruplar arası 8,584 4 2,146 3,472 ,009
Grup içi 122,991 199 ,618
Toplam 131,575 203
Ġstihbarat PaylaĢımı
Ġsteksizliği
Gruplar arası 14,580 4 3,645 3,889 ,005
Grup içi 186,517 199 ,937
Toplam 201,097 203
DeğiĢim Ġhtiyacına
Cevap Vermeme-Genel
Tutum
Gruplar arası 8,202 4 2,050 2,318 ,059
Grup içi 176,066 199 ,885
Toplam 184,268 203
Faktör ortalama değerlerinin kıdeme göre farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek üzere yapılan ANOVA analizi sonuçlarına göre, Faktör A(p=0,501>0,05),
Faktör B(p=0,151>0,05) ve Faktör E(p=0,059>0,05) ortalama değerlerinin, kıdem ile
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık göstermediği anlaşılmıştır. Ancak Faktör
C(p=0,009<0,05) ve Faktör D(p=0,005<0,05)ortalamaları ile kıdem değişkeni arasında
anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir(Tablo-6.37).
155
Tablo 6.38: Kıdem Gruplarına Göre Faktör Ortalamaları
Kıdem(yıl)
DeğiĢim
Ġhtiyacı ve
Gerekleri
Bilgilendirme
- GörüĢe
BaĢvurma-
Katılım
Ġstihbaratın
Tek
Merkezde
Toplanmasına
KarĢı Olma
Ġstihbarat
PaylaĢımı
Ġsteksizliği
DeğiĢim
Ġhtiyacına
Cevap
Vermeme-
Genel Tutum
5-9 3,6944 3,5000 3,6667 3,0000 3,6667
10-14 3,6601 3,6242 3,9510 3,4191 3,7353
15-19 3,5718 3,6542 3,6292 3,5169 3,8127
20-24 3,8034 3,4729 3,4701 3,1987 3,4615
25 ve üzeri 3,7485 3,3713 3,2895 2,8092 3,3158
Faktör C‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki kıdem grubu arasında
anlamlı farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde (10-14 yıl) kıdem
grubu ile (25 ve üzeri) kıdem grupları arasında(p=0,004<0,05) anlamlı farklılıkların
bulunduğu belirlenmiştir(Tablo-6.39).
Tablo 6.39: Faktör C Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması
(I) kıdem (J) kıdem
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
5-9 yıl 10-14 -,28431 ,41556 ,960
15-19 ,03745 ,40182 1,000
20-24 ,19658 ,41275 ,989
25 ve üzeri ,37719 ,41325 ,892
10-14 yıl 5-9 yıl ,28431 ,41556 ,960
15-19 ,32177 ,15850 ,255
20-24 ,48089 ,18446 ,073
25 ve üzeri ,66151(*) ,18559 ,004
15-19 yıl 5-9 yıl -,03745 ,40182 1,000
10-14 -,32177 ,15850 ,255
20-24 ,15913 ,15097 ,830
25 ve üzeri ,33974 ,15234 ,173
20-24 yıl 5-9 yıl -,19658 ,41275 ,989
10-14 -,48089 ,18446 ,073
15-19 -,15913 ,15097 ,830
25 ve üzeri ,18061 ,17920 ,852
25 yıl ve üzeri
5-9 yıl -,37719 ,41325 ,892
10-14 -,66151(*) ,18559 ,004
15-19 -,33974 ,15234 ,173
20-24 -,18061 ,17920 ,852
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
156
25 ve üzeri20-2415-1910-145-9 yıl
5,00
4,50
4,00
3,50
3,00
2,50
ġekil 6.19: Faktör C Ortalama Değerinin Kıdeme Göre Farklılaşması
İstihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı olma tutumunu ifade eden Faktör C
ortalama değerinin, 14 yıl kıdemden sonra belirgin bir şekilde azalma eğilimi gösterdiği
görülmektedir(Şekil-6.19). Ancak tutumun ortalama puan değerinin, ileri kıdemlerde
dahi “kararsızım” puan değerinin altına düşmediği de dikkati çekmektedir. Yani ileri
kıdemlerde, her ne kadar istihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı olma tutumunun
gücü zayıflasa da, aksi yönde bir tutuma yani istihbaratın tek merkezde toplanmasından
yana bir tutuma da dönüşmemektedir.
Faktör D‟ye bakıldığında, bu faktör açısından hangi iki kıdem grubu arasında
anlamlı farklılıklar bulunduğunu belirlemek için yapılan analizde (15-19 yıl) kıdem
grubu ile (25 ve üzeri) kıdem grupları arasında(p=0,002<0,05) anlamlı farklılıkların
bulunduğu belirlenmiştir(Tablo-6.40).
Şekil-6.20‟ye bakıldığında, istihbarat paylaşımı isteksizliğine ilişkin tutumu
ifade eden Faktör D ortalama değerinin, 20 yıl kıdeme kadar giderek arttığı, ancak 20
yıl kıdemden sonra azalma eğilimine girdiği görülmektedir. Hatta 25 yıl kıdeme
gelindiğinde bu tutumun aksi yönde bir yönelim içine girdiği, yani istihbarat paylaşımı
isteksizliğinden, istihbarat paylaşımına doğru bir yönelme gösterdiği söylenebilir.
Burada en anlamlı farklılaşmanın, 15-19 yıl kıdem grubuyla, 25 ve üzeri kıdem
grubunda yaşandığı görülmektedir.
157
Tablo 6.40: Faktör D Ortalamalarının Kıdeme Göre Farklılaşması
(I) kıdem (J) kıdem
Ortalama Farkı (I-J)
Standart Sapma
Anlam Düzeyi
5-9 yıl 10-14 -,41912 ,51175 ,925
15-19 -,51685 ,49482 ,834
20-24 -,19872 ,50828 ,995
25 ve üzeri ,19079 ,50890 ,996
10-14 yıl 5-9 yıl ,41912 ,51175 ,925
15-19 -,09774 ,19519 ,987
20-24 ,22040 ,22715 ,868
25 ve üzeri ,60991 ,22854 ,062
15-19 yıl 5-9 yıl ,51685 ,49482 ,834
10-14 ,09774 ,19519 ,987
20-24 ,31814 ,18591 ,429
25 ve üzeri ,70764(*) ,18761 ,002
20-24 yıl 5-9 yıl ,19872 ,50828 ,995
10-14 -,22040 ,22715 ,868
15-19 -,31814 ,18591 ,429
25 ve üzeri ,38951 ,22068 ,397
25 yıl ve üzeri
5-9 yıl -,19079 ,50890 ,996
10-14 -,60991 ,22854 ,062
15-19 -,70764(*) ,18761 ,002
20-24 -,38951 ,22068 ,397
*Ortalama değer farkı .05 düzeyinde anlamlı
25 ve üzeri20-2415-1910-145-9 yıl
5,00
4,00
3,00
2,00
1,00
ġekil 6.20: Faktör D Ortalama Değerinin Kıdeme Göre Farklılaşması
158
6.2. AraĢtırma Bulgularına ĠliĢkin Değerlendirmeler
Tablo 6.41: Araştırma Bulguları ve Değerlendirmeler
AraĢtırma Hipotezleri AraĢtırma Bulguları Değerlendirme
H₁: Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında
değişim ihtiyacı bulunmaktadır.
Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması alanında
değişim ihtiyacı bulunmaktadır. H₁ kabul edilir
H₂: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu,
KDGM yapılanması hakkında yeterli bilgiye sahip
değildir.
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu,
KDGM yapılanması hakkında yeterli bilgiye
sahip değildir.
H₂ kabul edilir
H₃: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna,
KDGM yapılanması hakkında resmi bir bilgilendirme
yapılmamıştır.
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğuna,
KDGM yapılanması hakkında resmi bir
bilgilendirme yapılmamıştır.
H₃ kabul edilir
H₄: İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun,
KDGM yapılanması hakkında bilgi ve görüşüne
başvurulmamıştır.
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin
çoğunun, KDGM yapılanması hakkında bilgi
ve görüşüne başvurulmamıştır.
H₄ kabul edilir
H₅: İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM
yapılanması sürecinde aktif olarak görev
almamışlardır.
İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM
yapılanması sürecinde aktif olarak görev
almamışlardır.
H₅ kabul edilir
H₆: Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve
katılımlarının sağlanmasının, iç güvenlik örgüt
yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik genel
tutumları üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve
katılımlarının sağlanmasının, iç güvenlik örgüt
yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik
genel tutumları üzerinde pozitif yönde bir etkisi
vardır.
H₆ kabul edilir
H₇: İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik
tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik genel tutum
üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik
tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik genel
tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.
H₇ kabul edilir
H₈: İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif
yönde bir etkisi vardır.
İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM
yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde
pozitif yönde bir etkisi vardır.
H₈ kabul edilir
H₉: KDGM yapılanması bu haliyle, Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına
genel olarak cevap vermekten uzaktır. Bu nedenle İç
güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun,
KDGM düzenlemesine yönelik tutumları olumsuzdur.
KDGM yapılanması bu haliyle, Türkiye‟nin iç
güvenlik yapılanması alanındaki değişim
ihtiyacına genel olarak cevap vermekten
uzaktır. Bu nedenle İç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin çoğunun, KDGM
düzenlemesine yönelik tutumları olumsuzdur.
H₉ kabul edilir
159
6.2.1. Türkiye‟deki Ġç Güvenlik Yapılanması Alanında DeğiĢim Ġhtiyacı Bulunup
Bulunmadığı ve DeğiĢim Gereklerinin Neler Olduğu
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında değişim ihtiyacı olduğu, hem bu konuda
yazılmış literatürde(Bal, 2006; Narlı, 2002; Köseli, 2009; Çora, 2004; Bal, 2008; KÖK,
2008; Öztürk, 2000), hem devletin resmi belgelerinde(TBMM, 1947; TODAİ, 1966;
DPT, 2001b; DPT 2007b), hem KDGM‟nı kuran yasanın gerekçe metninde(TBMM,
2009) ve hem de bu araştırmanın sonucunda belirlenmiş bulunmaktadır. Vali, Emniyet
Müdürü, Jandarma Komutanı ve MİT Yöneticisi statüsünde toplam 204 kişiden oluşan
bir grup üzerinde yapılan bu araştırmada, Türkiye‟deki İç Güvenlik Yapılanması‟nın
çağdaş bir yapılanma olmadığı, ihtiyaca cevap vermediği ve Türkiye‟nin iç güvenlik
yapılanmasında değişim ihtiyacı olduğu çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasında değişim ihtiyacı bulunduğunu düşünenlerin
oranı, araştırmaya katılanların içerisinde %90,2 gibi büyük bir çoğunluktadır.
Araştırmaya katılanlara, aynı zamanda bu değişim ihtiyacının gerekçeleri de
sorulmuştur. Yine devletin resmi belgelerinden ve literatürden yola çıkılarak
düzenlenen Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki değişim ihtiyacının gerekçeleri,
bir liste halinde düzenlenmiş ve bunlara, „Değişim Gerekleri‟ adı verilmiştir. Bu
değişim gerekleri: politika ve strateji yetersizliği, iç güvenlik alanındaki
koordinasyonsuzluk, örgütsel yapının ve kapasitenin yetersizliği, hesap verebilirlik
sorunu, sivilleşme ihtiyacı, komuta birliği olmayışı, adli kolluk sorunu, istihbarat analizi
ve paylaşımı yetersizliğidir. Şüphe yok ki, bu listeyi daha da uzatmak mümkündür.
Fakat bu çalışmada, literatürde ve resmi belgelerde en çok söz edilmiş olanlarına
özellikle yer verilmiştir. Araştırmaya katılan iç güvenlik yöneticileri, değişim ihtiyacı
paralelinde değişim gereklerine de benzer şekilde katıldıklarını ortaya koymuşlardır.
Değişim ihtiyacı ve değişim gerekleri tutumunun, Emniyet Müdürleri açısından,
diğer üç grupla anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Örneklem grubundaki
Emniyet Müdürlerinin Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki değişim ihtiyacının
varlığı ve değişim gerekleri konusundaki tutumlarının, Valiler, Jandarma Komutanları
ve MİT yöneticilerine kıyasla belirgin şekilde güçsüz olduğu, ancak yine de
160
araştırmadan çıkan genel tutumla paralel bir seyir izlediği, yani Türkiye‟nin iç güvenlik
yapılanmasında değişim ihtiyacı olduğu görüşüne katıldıkları anlaşılmıştır.
Faktör tutumunun, yaş veya kıdeme bağlı olarak anlamlı şekilde farklılaşmadığı
da saptanmıştır.
6.2.2. Bilgilendirme, GörüĢe BaĢvurma ve Katılımın DeğiĢime Yönelik Genel
Tutum Üzerindeki Etkisi
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin KDGM örgüt yapılanması hakkındaki
bilgi düzeylerinin ne olduğu, seçenekli olarak düzenlenen anketin 13.sorusuyla
belirlenmeye çalışılmış ve bu soruya verilen cevapların sayısal ve yüzdesel analizinde,
ankete katılanların birikimli olarak %89,2‟si gibi büyük bir çoğunluğunun, KDGM
örgüt yapılanması hakkında hiç veya yüzeysel bilgiye sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Bu sonuç, “İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması hakkında
yeterli bilgiye sahip değildir.” şeklindeki H₂ hipotezini doğrulamıştır.
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerine, KDGM yapılanması hakkında örgütleri
tarafından resmi bir bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, H₃(İç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin çoğuna, KDGM yapılanması hakkında resmi bir bilgilendirme
yapılmamıştır.) hipoteziyle sınanmıştır. İç güvenlik yöneticilerine KDGM örgüt
yapılanması hakkında bilgi verilip verilmediğini araştırmak üzere ankette, seçenekli
olarak düzenlenen 19.soruya yer verilmiş ve ankete katılanların %98‟inin kendilerine
örgütleri tarafından KDGM yapılanması hakkında herhangi bir bilgilendirme
yapılmadığını belirttikleri anlaşılmıştır. Bu sonuç, H₃ hipotezini doğrulamıştır.
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin, KDGM yapılanması sürecinde,
görüşlerine başvurulup başvurulmadığı, H₄: (İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin
çoğunun, KDGM yapılanması hakkında bilgi ve görüşüne başvurulmamıştır.)
hipoteziyle sınanmıştır. Bunun için ankette seçenekli olarak düzenlenen 22.soruya yer
verilmiş ve bu soruya verilen cevaplardan, KDGM örgüt yapılanmasına gidilirken
ankete katılanların %100‟ünün, görüşlerine başvurulmadığını belirttikleri anlaşılmıştır.
Bu sonuç, H₄ hipotezini doğrulamıştır.
161
İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin, KDGM yapılanması sürecine, aktif olarak
katılıp katılmadıkları, H₅: (İç güvenlik yöneticilerinin çoğu, KDGM yapılanması
sürecinde aktif olarak görev almamışlardır.) hipoteziyle sınanmıştır. Bunun için ankette
seçenekli olarak düzenlenen 25.soruya yer verilmiş ve bu soruya verilen cevaplardan,
ankete katılanların %100‟ünün KDGM örgüt yapılanması sürecinde aktif olarak görev
almadıkları anlaşılmıştır. Bu sonuç, H₅ hipotezini doğrulamıştır.
KDGM yapılanmasına gidilirken, Türkiye‟nin ç güvenlik yapılanması alanında
görev yapan güvenlik örgütlerinin yöneticilerine bu tür bir bilgilendirme yapılmadığı,
görüşlerine başvurulmadığı ve katılımlarının sağlanmadığı anlaşıldıktan sonra, bu
durumun değişime yönelik genel tutum üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla
faktörler arası korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Buradaki hipotez, H₆:
(Bilgilendirme, görüşlerine başvurma ve katılımlarının sağlanmasının, iç güvenlik örgüt
yöneticilerinin KDGM yapılanmasına yönelik genel tutumları üzerinde pozitif yönde bir
etkisi vardır.) şeklindedir.
B faktörü altındaki 9 adet soruyla(s16, s20, s21, s23, s24, s26, s27, s28, s29)
katılımcılara bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, görüşlerine başvurulup başvurulmadığı
ve katılımlarının sağlanıp sağlanmadığı ayrıca, şayet değişimle ilgili olarak
katılımcıların bilgilendirilmesi, görüşlerine başvurulması veya katılımlarının sağlanması
durumunda, değişime yönelik tutumlarının hangi yönde olacağı da sorgulanmıştır.
Faktör B ile Faktör E arasındaki korelasyon ilişkisine bakıldığında, her iki faktör
arasında anlamlı(p<0,05) ve (r=0,229) pozitif bir ilişkinin bulunduğu görülmüştür.
Faktör B‟nin, Faktör E üzerindeki etkisini sınamak için yapılan regresyon analizi
sonuçlarına göre de, “Bilgilendirme- Görüşe Başvurma-Katılım” değişkeninin,
“Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum” üzerinde, istatistiksel olarak
anlamlı(p<0,05)ve pozitif(β=0,35) bir etkisi olduğu görülmüştür. Bu nedenle H₆
hipotezi kabul edilmiştir.
Faktör tutumunun unvan, yaş veya kıdeme bağlı olarak anlamlı şekilde
farklılaşmadığı tespit edilmiştir.
162
6.2.3. Ġstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Yönelik Tutumun DeğiĢime
Yönelik Genel Tutum Üzerindeki Etkisi
İstihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına
yönelik genel tutum üzerindeki etkisi, H₇: (İstihbaratın tek merkezde toplanmasına
yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir
etkisi vardır.) hipoteziyle sınanmıştır.
Bu hipotezin sınanmasında, Faktör C ile Faktör E arasındaki korelasyon
ilişkisine bakılmıştır. Yapılan pearson korelasyon analizinde, iki faktör arasında pozitif
yönlü ve orta düzeyde(r=0,337) bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Bunun üzerine,
istihbaratın tek merkezde toplanmasına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik
genel tutum üzerinde etkisini sınamak için regresyon analizine bakılmıştır. Yapılan
doğrudan regresyon analizi sonuçlarına göre, istihbaratın tek merkezde toplanmasına
karşı olma değişkeninin, düzenlemeye yönelik genel tutum üzerindeki etkisinin
istatistiksel olarak anlamlı(p<0,01) ve pozitif (β=0,39) bir etki olduğu anlaşılmıştır. Bu
sonuç, H₇ hipotezini doğrulamıştır.
Faktör tutumunun unvana bağlı olarak farklılaştığı saptanmıştır. Valilerle
Emniyet müdürleri ve Jandarma Komutanları arasında anlamlı farklılıkların bulunduğu
belirlenmiştir. Tutumun Valilerde, Emniyet Müdürleri ve Jandarma Komutanlarına göre
daha güçsüz olduğu, yani Valilerin istihbaratın tek merkezde toplanmasına belirgin bir
şekilde karşı olmadıkları, hatta bu konudaki tutumlarının “kararsızım” puan düzeyine
yakın olduğu görülmüştür(Şekil-6.13).
Benzer şekilde faktör tutumu, yaşa ve kıdeme göre de farklılaşmaktadır. Faktör
C olan “İstihbaratın Tek Merkezde Toplanmasına Karşı Olma” ile ilgili tutumun, 35-39
ve 40-45 yaşları aralığında yüksek düzeyde seyrettiği ancak giderek gücünü kaybettiği,
ancak yaş ilerledikçe özellikle de 46-50 yaş grubu döneminde tekrar güçlenerek 50‟li
yaşlarda “kararsızım” puanına yakın düzeylerde kararlı hale geldiği
gözlemlenmektedir(Şekil-6.16).
İstihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı olma tutumunu ifade eden Faktör
C ortalama değerinin, 14 yıl kıdemden sonra belirgin bir şekilde azalma eğilimi
163
gösterdiği görülmektedir. Ancak tutumun ortalama puan değerinin, ileri kıdemlerde bile
“kararsızım” puan değerinin altına düşmediği de dikkati çekmektedir. Yani ileri
kıdemlerde, her ne kadar istihbaratın tek merkezde toplanmasına karşı olma tutumunun
gücü zayıflasa da, aksi yönde bir tutuma yani istihbaratın tek merkezde toplanmasından
yana bir tutuma da dönüşmemektedir(Şekil-6.19).
6.2.4. Ġstihbarat PaylaĢımına Yönelik Tutumun, DeğiĢime Yönelik Genel Tutum
Üzerindeki Etkisi
İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun, KDGM yapılanmasına yönelik genel
tutum üzerindeki etkisinin ne olduğu, H₈: (İstihbarat paylaşımına yönelik tutumun,
KDGM yapılanmasına yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisi vardır.)
hipoteziyle sınanmıştır. Bunun için faktörler arası korelasyon ve regresyon analizinden
yararlanılmıştır.
Faktör değerleri arasındaki korelasyon ilişkilerine bakıldığında, Faktör D ile
Faktör E(r=0.478 p<0.001) skorları arasında anlamlı ve pozitif korelasyonlar tespit
edilmiş, buna göre istihbarat paylaşımı isteksizliği ile düzenlemeye yönelik genel tutum
arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki olduğu anlaşılmıştır. Doğrusal regresyon analizi
sonuçlarına göre istihbarat paylaşımına yönelik tutumun, “Değişim İhtiyacına Cevap
Vermeme-Genel Tutum” üzerinde, istatistiksel olarak anlamlı(p<0,05)ve
pozitif(β=0,45) bir etkisi olduğu görülmüştür. Bu sonuç, H₈ hipotezini doğrulamıştır.
Faktör D olan “İstihbarat Paylaşma İsteksizliği” ile ilgili tutumun, Emniyet
Müdürleri ve MİT Yöneticilerinde en yüksek olduğu, onları Jandarma Komutanlarının
izlediği, Valilerin bu konudaki tutumlarının Faktör C olan “İstihbaratın Tek Merkezde
Toplanmasına Karşı Olma” tutumunda olduğu gibi, onlara göre daha düşük olduğu ve
diğer meslek gruplarından belirgin bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Hatta
Valilerin bu tutumlarının, istihbarat paylaşımı isteksizliğinden, istihbarat paylaşımına
doğru bir çizgide, “kararsızım” puan düzeyine yakın olduğu ve ortalama puan değerinin
de (Ortalama Değer=2,6313) olduğu dikkat çekmektedir.
Faktör D olan “İstihbarat Paylaşma İsteksizliği” ile ilgili tutumun, şaşırtıcı bir
şekilde, yaş ilerledikçe gücünü kaybettiği görülmektedir. Özellikle (35-39 yaş) grubu ile
164
(51-55 yaş) grubu arasında anlamlı bir farklılığın olduğu gözlenmektedir(Şekil-6.17).
Bu durum ilk bakışta, yaş ilerledikçe istihbarat paylaşma arzusunun arttığı gibi algılansa
da, tutumun ortalama puan derecesinin (2,50)‟den aşağı düşmediği dikkate alındığında,
yaş ilerledikçe iç güvenlik yöneticilerinin istihbarat paylaşma isteksizliğinin derecesinin
azaldığı ancak bunun, istihbarat paylaşma arzusu durumuna da gelmediği söylenebilir.
Faktör D ortalama değerinin, 20 yıl kıdeme kadar giderek arttığı, ancak 20 yıl
kıdemden sonra azalma eğilimine girdiği görülmektedir. Hatta 25 yıl kıdeme
gelindiğinde bu tutumun aksi yönde bir yönelim içine girdiği, yani istihbarat paylaşımı
isteksizliğinden, istihbarat paylaşımına doğru bir yönelme gösterdiği söylenebilir.
Burada en anlamlı farklılaşmanın, 15-19 yıl kıdem grubuyla, 25 ve üzeri kıdem
grubunda yaşandığı görülmektedir(Şekil-6.20).
6.2.5. DeğiĢim Ġhtiyacına Cevap Verme ve DeğiĢime Yönelik Genel Tutumun Ne
Olduğu
KDGM yapılanmasının bu haliyle ihtiyaca cevap verip vermeyeceği ve KDGM
düzenlemesine yönelik genel tutumun ne yönde olduğu, H₉: (KDGM yapılanması bu
haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak
cevap vermekten uzaktır. Bu nedenle İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun,
KDGM düzenlemesine yönelik tutumları olumsuzdur.) hipoteziyle sınanmıştır. Bu
hipotezin sınanmasında, Faktör E‟ye ait ortalama değer ile sayı ve yüzde analizleri
kullanılmıştır.
İstatistiksel olarak yapılan ortalama değer analizinde, Faktör E‟ye ait ortalama
değerin (Ortalama Değer=3,6373) olduğu görüldüğünden ve bu değerin de ankette yer
alan “Katılıyorum” seçeneğinin puan değerine daha yakın olduğu anlaşıldığından,
anketteki sorulara verilen cevaplardan çıkan genel eğilimin, KDGM yapılanmasının bu
haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak
cevap vermekten uzak olduğu ve bu nedenle iç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin
çoğunun, KDGM düzenlemesine yönelik tutumlarının olumsuz olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca, araştırmaya katılan toplam 204 kişi içinde 141‟inin, bir başka değişle
%69,1‟inin, (3,5-5) puan değeri arasında bir seçeneği işaretleyerek, KDGM
165
yapılanmasının bu haliyle, Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim
ihtiyacına genel olarak cevap vermekten uzak olduğunu ve bu düzenlemeye yönelik
tutumlarının olumsuz olduğunu ortaya koydukları anlaşılmış ve bu sonuçlar H₉
hipotezini doğrulamıştır.
Faktör E olan “Değişim İhtiyacına Cevap Verme-Genel Tutum” ile ilgili tutumun,
MİT çalışanlarında diğerlerine göre daha yüksek olduğu, Emniyet Müdürleri ve
Jandarma Komutanlarının tutumlarının birbirlerine yakın olduğu, ancak Valilerin
tutumlarının yine belirgin bir şekilde daha düşük olduğu görülmektedir(Şekil-6.15).
Bu faktöre ait hipotez hatırlanacak olursa, “H₉: KDGM yapılanması bu haliyle,
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanındaki değişim ihtiyacına genel olarak cevap
vermekten uzaktır. Bu nedenle İç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin çoğunun, KDGM
düzenlemesine yönelik tutumları olumsuzdur.” Hipotez genel olarak kabul edilmekle
beraber, Valilerin faktör ortalamasını belirgin şekilde düşürdüğü rahatlıkla gözlenebilir.
Faktör E olan “Değişim İhtiyacına Cevap Vermeme-Genel Tutum” ile ilgili
tutumun da, tıpkı Faktör D de olduğu gibi yaş ilerledikçe gücünü kaybettiği ve özellikle
(35-39 yaş) grubu ile (51-55 yaş) grubu arasında anlamlı bir farklılığın olduğu belirgin
bir şekilde gözlenmektedir(Şekil-6.18). Bu durumda, iç güvenlik yöneticilerinin KDGM
yapılanmasına yönelik olarak, yapılanmanın değişim ihtiyacına cevap vermeyeceği
nedeniyle genel olarak olumsuz olan tutumlarının derecesinin, yaş ilerledikçe azaldığı
ve 50 yaş ve üzerinde “kararsızım” tutumunun puan derecesi civarında seyrettiği
anlaşılmaktadır.
166
BÖLÜM 7
SONUÇ
7.1. DeğiĢim Yönetimine ĠliĢkin Sonuç ve Öneriler
Bu çalışma kapsamında ele alınan konularla ilgili yapılan araştırmalarda,
“Değişim Yönetimi” bağlamında ulaşılan sonuçlar ve öneriler aşağıda sıralanmıştır:
Örgütü Analiz Etme. Bir örgütte değişime gidilmeden önce örgütün
mevcut durumunun detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerektiğine ilişkin değişim
literatüründe geniş kapsamlı bir görüş birliği vardır. Örgütsel analizde, varlık ve
yetenekler gibi güçlü yönlerin olduğu kadar, örgütün zayıf yönlerinin de ortaya
çıkarılması önem taşır.
ABD‟de 11 Eylül 2001 sonrasında girişilen iç güvenlikteki yeniden yapılanma
öncesinde, iç güvenlik sisteminin çok detaylı bir analizi, hem ABD Kongresince
oluşturulan farklı komisyonlar ve hem de ABD yönetiminin bizzat kendisi tarafından
defalarca yaptırılmıştır. Bu nedenle 2002‟de yasalaşan ABD İç Güvenlik Yasasının
gerekçe metni tam 24 sayfa tutmaktadır(DHS, 2002a).
Türkiye‟de girişilen yeni yapılanmaya ilişkin yasa tasarısının gerekçe metni
ise, bir buçuk sayfadan ibaret olup, bu metnin sadece ilk iki paragrafı mevcut durum
analizine ayrılmıştır.
Mevcut durum analiziyle ilgili olarak, iç güvenlik yapılanmasının geçmişi,
dünden bugüne yapılanlar ve sonuçları, mevcut yapının özellikleri, sistemin nasıl
işlediği, bu konuda ne gibi sıkıntılar yaşandığı, güçlülük ve zayıflıkları, hangi konularda
iyileştirmeye hangi konularda radikal değişimlere gidilmesi gerektiği gibi pek çok
önemli değerlendirmeye gerekçe metninde yer verilmemiştir. Ayrıca bu araştırmada bir
kısmından söz edilen, daha önce yapılmış iç güvenlikle ilgili çalışmalara da hiç
değinilmemiştir. Halbuki bunlardan özellikle yakın zamanda yapılmış olanlar ki,
DPT‟nin kalkınma planları çerçevesinde oluşturduğu özel ihtisas komisyonları raporları
bunların içinde en çok dikkate değer görülenlerdendir, iç güvenlik alanındaki sorunlara
ve bu konulardaki çözüm önerilerine geniş bir perspektiften ve ilgili iç güvenlik
örgütlerinin görüşlerini de ortaya koyarak ışık tutmaktadırlar.
167
Her ne kadar gerekçe metninin kısa tutulması, bu konuda derinlemesine analiz
yapılmadığı anlamına gelmese de, girişilen yasal düzenlemenin kamuoyunda
anlaşılabilmesi ve değişim gerekliliğinin ortaya konulması açısından gerekçe metni, bir
pusula görevi görebilmeli ve mevcut durumla ilgili birçok konuya ışık tutabilmelidir.
DeğiĢim Gerekliliğini Ortaya Koyma. Türkiye‟deki yeni iç güvenlik
yapılanması sürecinde de, örgüt analizinde elde edilen bilgiler ve yapılan
değerlendirmeler ışığında, değişime neden gerek duyulduğu ve neden bu tür bir
değişime gidildiğinin açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması ve bu konuda başta
örgüt çalışanlarının olmak üzere, değişim, özellikle de güvenlik gibi öncelikli bir kamu
hizmetiyle ilgili olduğundan, kamuoyunun da değişim konusunda ikna edilmesi
gerekmektedir. Böyle bir uygulama, bilimsel ve de demokratik bir yaklaşımın ifadesi
olarak da algılanacaktır. Bu açıdan bakıldığında, KDGM kurulması ile ilgili süreçte,
değişim gerekliliğinin güvenlik örgütleri çalışanlarına ve de kamuoyuna yeterince
anlatıldığına ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda yürütülmüş tutum ölçme
çalışmaları, bilgilendirme toplantıları veya yayınlara rastlanılamamıştır.
Bu araştırmada elde edilen bulgulara göre, KDGM yapılanması sürecinde iç
güvenlik örgütlerinin yöneticilerine, örgütleri tarafından herhangi bir bilgilendirme
yapılmamış ve de görüşlerine başvurulmamıştır. Bu nedenle, araştırmaya katılan iç
güvenlik örgütleri yöneticilerinin pek çoğunun(%89,2), KDGM örgüt yapılanması
hakkında hiç veya yüzeysel bilgiye sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde
araştırmaya katılanların %100‟ünün KDGM yapılanması sürecinde görüşlerine
başvurulmadığını belirttikleri de anlaşılmıştır.
Bu durumun, yani değişimden etkilenecek iç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerine değişimin yapısı, gerekliliği ve neleri içereceği konusunda bir
bilgilendirme yapılmayışının ve örgüt yöneticilerinin bu konudaki görüşlerine
başvurulmayışının, iç güvenlik yöneticilerinin değişime yönelik tutumları üzerinde
olumsuz anlamda etkisinin olduğu, yapılan analizler sonucunda bilimsel olarak ortaya
çıkmıştır. Araştırmada elde edilen bu sonuçların, literatürle uyumlu olduğu
gözlenmiştir.
168
DeğiĢim Planlaması Yapma. Örgütsel değişim yönetimi literatüründe
planlı değişim genel kabul görmüş bir yaklaşım olmasa da, önemli oranda destek
görmüştür. Bu yaklaşıma göre değişim lineer olduğundan ileriye doğru doğrusal bir
süreç olup, örgüt yönetimi tarafından yürütülebilir ve detaylı bir plan dahilinde
rahatlıkla uygulanabilir(Lewin, 1952; Judson, 1991; Beckhard, 1969; Kotter, 1990;
Hammel ve Champny, 1993; Nadler, 1998; Resnick, 1993; Kanter, Stein ve Jick, 1992).
ABD iç güvenlik yeniden yapılanma sürecinde, yeni yapılanmaya ilişkin
uygulama planlarını içeren 18 sayfalık bir “Yeniden Yapılanma Planı” hazırlanmış ve
değişim süreci bu plan çerçevesinde yürütülmüştür(DHS, 2002d). Türkiye‟de 2010
yılında girişilen iç güvenlik yeniden yapılanması sürecinde ise, böyle bir uygulama
planı bulunmadığı veya en azından kamuoyuyla paylaşılmadığı görülmektedir.
Bu nedenle KDGM yapılanmasının da bir değişim sürecine bağlanarak bilimsel
olarak hazırlanmış belli bir değişim planı çerçevesinde yürütülmesinin değişimin kalıcı
ve etkili olması bakımından yararlı olacağı düşünülmektedir.
Vizyon OluĢturma Ve Vizyonu Tanıtma. “Vizyon, kişilerin veya
kurumların, kendilerinin veya işletmelerinin gelecekte olmasını arzu ettikleri durumun
ifadesidir. Bu anlamda vizyon, gelecekteki varılması veya olması arzu edilen bir
durumla ilgili rüya veya hayalin ifade edilmiş bir şeklidir.” (Ülgen ve Mirze, 2007:179).
Vizyon, pek çoklarına göre bir başlangıç noktasıdır. Buradan hareketle yapılacak
stratejik analizler sonucunda misyon ve amaçlar belirginleşmeye başlar. Pusula görevini
„vizyon‟ üstlenir.
İç güvenlikte vizyon, kaba hatlarıyla ülke insanlarının kendilerini güvende ve
rahat hissedebilecekleri bir ortamı sağlamaktır. Ancak bu vizyon çok daha
zenginleştirilebilir. İç güvenlik, tüm diğer kamusal hizmetler ve de bireysel özgürlükler
için bir gereklilik olduğundan, vizyon belirlemede vurgu, hayat standartlarının
iyileştirilmesine, kalkınmaya, bireylerin ve de örgütlerin kendilerini
gerçekleştirmelerine, huzur ve refaha ve özgürlüklere gönderme yapabilir. Bunun
yanında demokratik değerlere, insan haklarına, uzmanlığa ve profesyonelliğe, etkinliğe
ve verimliliğe de göndermede bulunabilir.
169
KDGM yapılanması sürecinde, terörle mücadeleye ilişkin politika ve
stratejileri geliştirmek ile ilgili örgütler arasında koordinasyonu sağlamak amaçlarının(!)
dışında, ileriye dönük ve de kapsayıcı bir vizyon tanımlaması yapılmış değildir. Misyon
ve amaçlar, daha geniş bir perspektifte ve uzun vadeli bir öngörüyü ifade eden vizyon
tanımlamasının ardından belirlenmesi gereken ikincil öğelerdir. Asıl ve de belirleyici
olan vizyondur. Bu nedenle iç güvenlik alanında girişilen KDGM gibi önemli yeniden
yapılanma girişimlerinde, güçlü bir stratejik yönetim ve profesyonel bir değişim
yönetimi açısından, ana hatları kuvvetli bir şekilde çizilmiş ve içi bu hatlarla uyumlu ve
de kabul edilebilir misyon ve amaçlarla doldurulmuş uzun vadeli, kapsayıcı ve katılımcı
bir vizyonun ortaya konulması gerektiği düşünülmektedir.
ÇalıĢanları DeğiĢim Sürecine Katma Ve ÇalıĢanların Desteğini
Alma. Değişimden en çok etkilenenlerin, ki bunların başında örgüt çalışanları gelir,
değişime katkıda bulunmadığı takdirde değişimi uygulamanın zorlaşacağı konusunda
literatürde geniş çaplı söz birliği vardır(King ve Rodriguez, 1981; Guth ve MacMillan,
1986; Floyd ve Wooldridge, 1992; Armenakis, Harris ve Mossholder, 1993). Örgütsel
değişim hakkındaki bireysel algılamaları ve çalışanların tutumlarını etkileyen faktörleri
anlayıp yönetebilmek, değişim sürecini başarıyla yürütmeye olanak sağlayacaktır.
Ancak KDGM yapılanması sürecinde, iç güvenlik örgütlerinin yöneticilerinin
geniş kapsamlı bir perspektifte değişim sürecine katıldıklarına ilişkin bir bilgi
bulunmamaktadır. Aksine araştırmaya katılan toplam 204 kişi içinde tamamının KDGM
örgüt yapılanması sürecinde aktif olarak görev almadıkları anlaşılmıştır.
Ayrıca bu araştırmada değişim sürecine katılımın, değişime yönelik genel
tutum üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. Elde edilen bulgular, iç güvenlik örgütlerinin
yöneticilerinin çoğunun, KDGM yapılanması sürecine aktif olarak katılmadığını ve bu
durumun, güvenlik yöneticilerinin değişime yönelik tutumlarını olumsuz anlamda
etkilediğini ortaya koymuştur.
Bu nedenle, örgütsel değişim literatürünün ortaya koyduğu şekilde, böylesine
önemli bir örgütsel değişim sürecinde, sürecin sağlıklı işlemesi ve kendinden beklenilen
sonuçları kısa zamanda doğurabilmesi için, mevcut güvenlik ve istihbarat örgütlerinin
170
yöneticilerinin görüşlerinin önemsenmesi, alınması ve mümkün olduğu ölçüde sürece
aktif olarak katılımlarının sağlanmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
Lider Ve DeğiĢim Ekibi. Başarılı örgütsel değişimler için en önemli
koşullardan biri, değişimi sürükleyecek bir lider kadronun varlığıdır. Kanter, Stein ve
Jick(1992:383) değişimin başından itibaren sürecin bilinçli bir lider tarafından
yürütülmesi gerektiğini, bu liderin örgüt içinden veya dışından olsun örgütle ilgili
herkesi, değişimin karşısında olmamaları, tersine yanında olmaları konusunda ikna
etmeye çalışması gerektiğini savunur.
KDGM örgüt yapılanmasında, sürecin önceki basamaklarında yer alan analiz,
değişim gereklerini ortaya koyma, değişim planlaması yapma, vizyon oluşturma ve
vizyonu tanıtma, çalışanları değişim sürecine katma ve çalışanların desteğini alma
aşamalarında görevlendirilmiş ve kamuoyuna tanıtılmış bir lider bulunmamaktadır.
Dolayısıyla değişimin bu çok önemli basamakları „Değişim Lideri‟ olmadan
atlatılmıştır. Bu durum, değişim yönetimi açısından doğru kabul edilebilecek bir
yaklaşım değildir. Üstelik burada eksik olan sadece değişim lideri değil, onunla beraber
değişim ekibidir de.
DeğiĢimi Ġzleme Ve Plan DeğiĢikliği Yapma. Değişim sürecinin bir
sonraki aşaması, değişimi izleme ve gerekiyorsa şayet plan değişikliği yapmadır. Buna
bir tür „dinamik plan‟ uygulaması da denilebilir. Planlar, geleceğe ilişkin varsayımlar ve
örgüt analizlerinden elde edilen veriler kullanılarak oluşturulurlar. Ancak hem örgütsel
çevrelerde beklenmeyen hızlı değişiklikler yaşanabilir ve hem de geleceğe ilişkin
varsayımlarda yanılmalar olduğu anlaşılabilir. Bu tür durumlarda planların yeniden ele
alınarak gözden geçirilmeleri gerekir. Bu görev, lider ve değişim ekibi tarafından
yürütülür. Bu aşamada, değişim olgusu hem örgüt içinden ve hem de örgüt dışından
objektif biçimde gözlenmelidir. Aksi takdirde değişim süreciyle ilgili gerçekçi
değerlendirmeler yapmak zorlaşır.
Örgüt içinden yapılacak gözlemler, vizyon doğrultusunda belirlenen amaçlara
ve hedeflere ne oranda yaklaşıldığının araştırılması şeklinde gerçekleştirilir. Örneğin
ABD İç Güvenlik Bakanlığı kurulmasıyla ilgili yeniden yapılanma sürecinde kullanılan
“Yeniden Yapılanma Planı”nda, belirli bir takvim çerçevesinde girişilecek değişim
171
basamakları açık olarak belirlenmiş olduğundan, bu tür somut değişim planlarına sahip
değişim süreçlerini izlemek ve değerlendirmek göreceli olarak daha kolaydır.
Türkiye‟deki yeni iç güvenlik yapılanmasında, belirlenmiş bir değişim takvimi
öngörülmemiş olduğundan, süreç içerisinde beklenilen hedeflere ne ölçüde varıldığının
örgüt içinde tespiti o kadar da kolay olmayacaktır.
Örgüt dışından yapılacak gözlemler, iç güvenlik hizmetinin müşterileri
konumunda bulunan toplumun bütünü üzerinde rahatlıkla yapılabilir. Kamuoyu
yoklamaları, paneller, toplantılar vs. bu amaca hizmet edecek bazı yöntemlerdendir.
Aynı zamanda, bu örgütlerin çıktıları olarak kabul edilecek, suç oranlarında azalmalar,
eylem öncesinde önlenebilmiş terörist saldırılar ve eylem sonrasında yakalanan
suçlulara ilişkin istatistikler de birer değerlendirme ve izleme aracı olarak pekala
kullanılabilir.
DeğiĢimin KurumsallaĢtırması Ve DeğiĢimi Kalıcı Kılma. Değişimle
amaçlanan, değişim unsurlarının örgüte kalıcı bir şekilde kazandırılmasıdır. Bunun için
ise, özel bir gayret ve bilinçli bir çaba gereklidir. Aksi takdirde değişim sürecinde
tanıştırılan yeni uygulamalar, belirli bir süre sonunda söner ve de kaybolur.
Kotter(1996), kısa dönemli kazanımların tanıtımının yapılmasını, gözle görülebilen, net
ve değişimle doğrudan ilişkili kazanımların örgütle paylaşılmasını, değişimin getirdiği
farklılıkların günlük işlemlerin içerisine yerleştirilmesini ve değişimle kazanılan
yeniliklerin örgüt kültürüne perçinlenmesi gerektiğine vurgu yapar.
Türkiye‟deki yeni iç güvenlik yapılanmasının değişim sürecinde de, öngörülen
değişikliklerin ve tanıştırılan yeni uygulamaların, ne ölçüde kabul gördüğü,
benimsendiği, örgüt çalışanları tarafından sahiplenildiği ve rutinleştirildiği konusunda
değişim yönetimi bağlamında titiz bir çalışma yapılmadığı takdirde, belirli bir süre
sonra önemini kaybetmesi ve tam olarak yerleşip kurumsallaşmadan yitirilmesi riski
bulunmaktadır.
Kurumsallaşma, kısa sürelerde gerçekleşmez. Çoğu zaman uzun dönemli
gözlemleri zorunlu kılar. Bu gözlem, değişim yöneticileri tarafından gerçekleştirilir.
Süreci hızlandırma adına örgüt çalışanlarına uyum sağlamaları için gerekli sürenin
tanınmaması, bambaşka sıkıntılara davetiye çıkarır. Bu nedenle değişim planlaması
172
aşamasında ve sonrasındaki çalışan davranışlarının değerlendirilmesi sonucunda,
gereken hallerde kurumsallaşma süresi uzatılabilir. Ancak bu süre hiçbir zaman, makul
boyutların dışına çıkmamalıdır. Makul sürenin ne olması gerektiği, değişim yönetimi
tarafından kararlaştırılır. Kurumsallaşma gerçekleştiğinde, değişim süreci fiilen
tamamlanmış olur.
7.2. Örgüt Yapılanmasına ĠliĢkin Sonuç ve Öneriler
Bu çalışma kapsamında ele alınan konularla ilgili yapılan araştırmalarda,
“Örgüt Yapılanması” bağlamında ulaşılan sonuçlar ve öneriler aşağıda sıralanmıştır:
Örgütün Faaliyet Alanının GeniĢ Tutulması. Bedük(2009:64),
müsteşarlığın kuruluş amacının “Terörle Mücadele” şeklinde belirlenerek, güvenlik
alanının bir kısmıyla sınırlandırılmasını eleştirir. Bu durumun güvenlik alanının, terörle
mücadele dışında kalan bölümünü açıkta bırakacağını öne sürer. Bedük(2009)‟un bu
eleştirisine katılmamak mümkün değildir. Çünkü bir yandan iç güvenlik hizmetleri
alanındaki koordinasyonsuzluktan ve işbirliği eksikliğinden söz edilirken, öte yandan
terörle mücadeleyi, iç güvenlik alanından bağımsız şekilde ele alarak üzerinde
çalışmanın ve yeni yapılanmayı sadece bu çerçeve ile sınırlamanın, iç güvenlik
yapılanmasında bütünleşmeye, komuta birliğine, koordinasyona ve etkinliğin
sağlanması amaçlarına hizmet etmeyeceği düşünülmektedir.
“İç Güvenlik Alanı” Tanımlamasının Yapılması. 5952 sayılı Kamu
Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunda, “İç
Güvenlik Alanı” şeklinde bir tanımlama bulunmamaktadır. “İç Güvenlik Alanı”, hem
İçişleri Bakanlığı bünyesindeki İç Güvenlik Örgütleri‟ne ve hem de bakanlık dışında yer
alan İç Güvenlikle ilgili Örgütlere göndermede bulunmaktadır.
Hatırlanacağı gibi, 1947‟de çıkarılan 5066 sayılı yasa bakanlık içinde yer alan
“İç Güvenlik Örgütleri Arasındaki Koordinasyon Sorunu”na göndermede bulunurken,
5952 sayılı Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri
Hakkında Kanun, “İçişleri Bakanlığı dışındaki iç güvenlikle ilgili örgütler arasındaki
koordinasyon sorunu” na gönderme yapmaktadır. Yani biri tablonun bir yarısını, diğeri
ise öbür yarısını ele almaktadır. Oysa “İç Güvenlik Alanı” kavramı, her ikisini birden
173
içine almaktadır: Hem „iç güvenlik örgütlerini‟ ve hem de „iç güvenlikle ilgili örgütleri‟.
İç güvenlikte 11 Eylül sonrası ortaya çıkan yeni bir paradigmanın ürünü olan bu
kavram, hem daha kullanışlı hem de daha kapsayıcıdır.
“İç Güvenlikle İlgili Örgütler” Tanımlamasının Yapılması. 5952 sayılı
Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunda,
„İç Güvenlikle İlgili Örgütler‟den söz edilmekle birlikte, bu örgütlerin hangileri olduğu
tanımlanmamıştır.
Ancak iç güvenlikle ilgili örgütler arasındaki koordinasyon amacıyla
oluşturulan Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu‟nun yapısına bakıldığında, bu
örgütlerin neler olduğunu dolaylı olarak anlamak mümkündür. Bu kurulda İçişleri
Bakanlığına bağlı iç güvenlik örgütleri dışında yer alan diğer örgütler: GKB, MİT
Müsteşarlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı‟dır. Dolayısıyla yasanın mantığı
içerisinde „İç Güvenlikle İlgili Örgütler‟ bu örgütlerdir.
“İç Güvenlikle İlgili Örgütler”in Kapsamının GeniĢ Tutulması. Bir
önceki bölümde, 5952 sayılı Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve
Görevleri Hakkında Kanunda, „İç Güvenlikle İlgili Örgütler‟in tanımlanmadığı, ancak
yasa metninden dolaylı olarak hangilerinin olduğunun anlaşıldığı belirtilmişti. Buna
göre bu örgütler: GKB, MİT Müsteşarlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı idi.
Oysa devlet örgütüne bakıldığında, daha başka pek çok örgütün de doğrudan veya
dolaylı olarak iç güvenlik alanına dahil edilebileceği görülmektedir.
Bunlar içinde akla ilk gelenler: MGK Genel Sekreterliği, Ulaştırma Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Terörle
Mücadele Üst Kurulu, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Başbakanlık
Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü ve hatta bir açıdan bakıldığında dolaylı olarak-terörle
mücadelede antipropaganda ve eğitim amaçlı- Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı ve hatta özel kolluk niteliğindeki zabıtayı bünyesinde barındıran Belediyeler
ve ayrıca Özel Güvenlik Kuruluşlarının da „İç Güvenlikle İlgili Örgüt‟ olarak
tanımlanması mümkündür.
Tanımlamanın geniş tutulması, bakış açısına ve yaklaşımlara da zenginlik
katacaktır.
174
“Stratejik İstihbarat” Tanımlamasının Yapılması. 5952 sayılı Kamu
Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun
8.maddesine göre, terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve stratejiler ile
alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve
değerlendirilmesi amacıyla bir İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulmaktadır.
Merkezde yapılacak analiz ve değerlendirmeler ilgili birimlerle paylaşılacaktır.
Ancak daha önceki mevzuat metinlerinde tanımlanmamış olan ve yeni bir terim
olarak yasa metnine konulan bu kavramın, tam olarak neyi ifade ettiğinin
tanımlanmasına ihtiyaç vardır. Uygulayıcılar neyi „Stratejik İstihbarat‟ olarak
değerlendirip neyi bu şekilde değerlendirmeyecektir? Tanımlamadaki bu boşluğun,
uygulamayı güçleştiren ve hatta engelleyen bir faktör şeklinde belirmesinden endişe
edilmektedir.
Ġstihbarat Alanının, “Stratejik Ġstihbarat”la Sınırlandırılmaması.
Terörle mücadelede en önemli konuların başında, iyi bir istihbarat paylaşımının
yürütülmesi geldiğinden ve güvenlik ve istihbarat örgütlerinin ise, sahip oldukları
istihbaratı paylaşmaya alışık ve istekli olmadıklarından önceki bölümlerde söz edilmişti.
11 Eylül olaylarının perde arkasında, istihbarat örgütleri arasında istihbarat
paylaşımında yaşanan sıkıntılar olduğu, resmi raporlara da yansımıştı(U.S. Commission
on National Security/21st Century, 2001).
Bu durumda KDGM yapılanmasının, Türkiye‟deki istihbarat paylaşımına
yönelik çözümler içermesi beklenirken, istihbarat ve güvenlik örgütlerinden kendisine
sağlanacak olan istihbaratın niteliğinin, “stratejik istihbarat” adı altında tanımlanmamış
bir şekilde sınırlandırılması, örgütün işlevselliği ve terörle mücadele yapısının
güçlendirilmesi açısından uygun bir tercih olarak değerlendirilmemektedir. Bu nedenle,
yeni örgütün işlevselliğinin önünde bir engel olarak görülen “stratejik istihbarat”
sınırlandırmasının kaldırılmasının örgütün etkinliği açısından faydalı olacağı
düşünülmektedir.
ĠĢbirliği Alanının GeniĢletilmesi Ve ĠĢbirliği Yükümlülüğüne
Uymayanlarla Ġlgili Yasal Yaptırımlar Getirilmesi. İşbirliği konusunda, örgütün,
bakanlıklar ile diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde çalışacağı ve bu kapsamda
175
müsteşarlık tarafından istenilen her türlü bilgi ve belge talebinin bakanlıklar ve
kurumlar tarafından gecikmeksizin yerine getirileceği düzenlenmiş olmakla birlikte,
istisnaların olup olmadığı düzenlenmemiş(Örneğin Devlet Sırları, Bireyin Aile ve Özel
Hayatına Dair Sırlar, Ticari Sırlar, vb.); özel kişilerin ve örgütlerin elindeki bilgiler
işbirliği kapsamına dahil edilmemiş; işbirliğine yanaşmama veya bilgi vermeme halinde
uygulanacak yaptırımın ne olduğu düzenlemede açıkça yer almamıştır.
KDGM‟nın kendisinden beklenilen aktif rolü üstlenebilmesi için, gerekli ve
yeterli imkanlarla donatılması gerekmektedir. Düzenlemedeki boşluklar, işleyişte
verimliliği düşürecektir.
Ġstihbarat Kanallarının GeniĢletilmesi Ve Özel KuruluĢların
Ġstihbarat Alanına Dahil Edilmesi. 5952 sayılı Kamu Düzeni Ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun 8.maddesinin ikinci
fıkrasında, KDGM‟de toplanacak istihbari bilgilerin hangi örgütlerden geleceği isim
isim sayılmıştır. Bunlar: GKB, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı, SGK ve EGM‟dür.
Bu düzenleme ile istihbarat kanalları sınırlandırılmış olmaktadır. Her ne kadar
bu düzenlemenin altında yatan temel mantık, mevcut durumda istihbaratla görevli
örgütleri bu merkeze yönlendirmek olsa da, bu örgütler dışında diğer bakanlıkların ve
kamu kuruluşlarının, yerel yönetimlerin ve özel sektör kuruluşlarının istihbarat olmasa
da, istihbarata yönelik bilgi akışını sağlamaları yönünde bir yapılanma göz ardı edilmiş
bulunmaktadır. Örneğin Ulaştırma Bakanlığı, bünyesindeki iletişim kuruluşları,
limanlar, havaalanları, istasyonlar ve ulaşım ağları sebebiyle, iç güvenliğe ilişkin bilgiye
sahip olma noktasında, önemli olanakları olan bir örgüttür.
Bu nedenle, KDGM bünyesinde oluşturulan İstihbarat Değerlendirme
Merkezi‟nin, Bakanlıklar ve diğer kamu örgütleri ile özel örgütlerden elde edilecek
istihbaratı, MİT veya diğer istihbarat örgütleri aracılığıyla değil de, bu birimlerden
doğrudan kendisine yönlendirmesi, yeni örgütün etkinliği ve istihbarat değerlendirme
konusundaki merkeziliği açısından daha uygun olacaktır.
176
Ġstihbarat Temininin Sağlanmasında Ek Tedbirler Alınması.
İstihbarat kanallarının yeterince çalışıp çalışmadığı, gerekli istihbarat bilgilerinin
zamanında İstihbarat Değerlendirme Merkezine ulaştırılıp ulaştırmadığı veya
KDGM‟nın baypas yapılıp yapılmadığı nasıl anlaşılacaktır? Ve şayet istihbarat kanalları
gereği gibi işlemiyorsa ne gibi önlemler alınacaktır?
Bu konuda, istihbarat kanallarının elde ettikleri iç güvenlikle ilgili istihbari
bilgileri, bilgiyi elde ettikleri andan itibaren, belirli ve makul bir süre içerisinde,
KDGM‟na iletmek zorunda oldukları, bu yükümlülüğüne aykırı hareket ettikleri
anlaşılan kişiler hakkında, Türk Ceza Kanunu‟na gönderme yapılması veya bu
konularda, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkındaki Kanun ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri Ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı şeklinde bir takım önlemler
öngörülebilir.
Milli Güvenlik Kurulu Ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Ġle
Olan ĠliĢkilerin Düzenlenmesi. KDGM yapılanması ile, “Terörle mücadeleye ilişkin
politika ve stratejiler geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak” görevi olan yeni bir örgüt kurulmaktadır. Bundan önce bu
görev, MGK‟nın tavsiyeleri doğrultusunda, Bakanlar Kurulu tarafından bizzat
yürütülmekteydi. Mevcut durumda, Milli Güvenlik Kurulu‟nun „politika belirleme ve
koordinasyonun sağlanması‟ konusundaki görevi ortadan kalkmamaktadır. MGK,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı gibi, terörle mücadele konusunda politika ve
stratejiler belirleme ve gerekli koordinasyonun sağlanması noktasında üstlendiği
görevine devam etmektedir. Bu durumda, aynı alanda faaliyet gösteren ve söz sahibi
olan iki örgüt ortaya çıkmaktadır: MGK ve KDGM.
Kuruluş amaçlarından birinin, iç güvenlik alanındaki koordinasyonsuzluğu
ortadan kaldırmak olan yeni örgütün, kendisiyle aynı işlevi yürüten bir diğer ve üst
kurul olan MGK ile arasındaki koordinasyon nasıl sağlanacaktır? KDGM‟nın üzerine
çalışıp ta karara bağladığı bir politika veya strateji konusunda, MGK‟nın bu kararın
öncesinde almış olduğu veya sonrasında alacağı aksi bir kararın nasıl bir tablo ortaya
koyacağı merak konusudur. Bu durumda KDGM,
177
MGK‟nın daha önce vermiş olduğu bir karar varsa zorunlu olarak o
karara katılmak, veya
MGK‟nın daha sonra vereceği bir karar karşısında, tutumunu ve kararını
gözden geçirerek MGK‟nın kararına uyum sağlamak zorunda mı kalacaktır?
Şayet her durumda KDGM, MGK‟nun belirlediği çizgide karar vermek
zorunda kalacaksa, bu yeni yapılanmanın anlamı ve faydası ne olacaktır?
Bu konuda KDGM, MGK‟nın sekretaryası konumuna mı düşecektir?
Bu belirsizliğin ve sakıncanın önüne geçebilmek için, yasal düzenleme
içerisinde, yeni örgütün MGK ile olan ilişkisinin açıkça ortaya konulması
gerekmektedir. „Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejiler geliştirmek ve bu
konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamakla‟ görevlendirilen
yeni örgütün bu görevi bağımsız ve etkili bir şekilde yapabilmesi için, diğer örgütlerin
gölgesi altında bırakılmaması gerekmektedir. MGK toplantıları öncesinde KDGM‟nın
gündem hakkındaki görüş ve düşüncelerinin alınması ve kurula Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarının dahil edilmesi, MGK kararlarıyla KDGM arasındaki olası
çatışmaların veya görüş ayrılıklarının önüne geçebilecektir.
MGK ile yaşanabilecek sıkıntının bir benzeri, KDGM ile „Terörle Mücadele
Yüksek Kurulu‟ arasında da söz konusudur. Bu kurul da terörle mücadele konusunda
gereken önlemleri almak ve Bakanlar Kurulu‟na önerilerde bulunmakla görevlidir. Bu
kurulun da, KDGM bünyesinde oluşturulan Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu ile
olan ilişkisi, varsa eğer aralarındaki görev ve işlev farklılıkları açıkça ortaya
konulmalıdır.
“Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu”nun GeniĢletilmesi Veya
“Ġç Güvenlik DanıĢma Kurulu”nun OluĢturulması. Tıpkı istihbarat alanında olduğu
gibi, politika ve strateji belirleme noktasında da, yelpazenin mümkün olduğu kadar
geniş tutulması ve toplumun bu her kesimini yakından ve de derinden etkileyen „terör
ve güvenlik‟ konusunda kararların alınması ve yol haritasının belirlenmesinde,
toplumun farklı kesimlerine yer ve söz verilmesinin yararlı ve hatta gerekli olduğu
düşünülmektedir.
178
Bunlar arasında, Üniversiteler, Strateji Merkezleri, Sivil Toplum Kuruluşları,
Özel Sektör, Yerel Yönetimler ve Medya Kuruluşları sıralanabilir. Bu kurul, Terörle
Mücadele Koordinasyon Kurulu‟nun yanında, „İç Güvenlik Danışma Kurulu‟ olarak da
görev yapabilir.
Operasyonel Yönünün BulunmayıĢı. Yeni yapılanmanın çok dikkat
çeken bir yönü de, „güvenlik birimlerince yürütülen operasyonel faaliyetlerin‟ yeni
Müsteşarlığın görev alanı dışında bırakılmasıdır. Halbuki güvenlik faaliyetlerinin çok
önemli bir ayağı ve onu diğer kamusal hizmetlerden ayıran en önemli işlevlerinden biri,
zor kullanma ve operasyon yapma fonksiyonudur. „Operasyon faaliyetleri‟, iç güvenlik
örgütleri tarafından yürütülen planlama, strateji belirleme, lojistik ve istihbarat gibi
süreçlerin son halkasıdır. Bu halka tamamlanmadan, güvenlik örgütlerinin başarıya
ulaşması mümkün değildir.
Burada anlaşılan, KDGM‟nın iç güvenlik alanının sadece politika ve strateji
geliştirme alanında yer alması, bunun ötesine geçmesinin ise istenmediğidir. Halbuki,
her ne kadar kanun tasarısında açıkça vurgulanmamış olsa da, yeni yapılanmanın temel
amacı tıpkı ABD‟deki İç Güvenlik yeniden yapılanmasında olduğu gibi, “Ülke içinde
terörü önlemek ve güvenliği sağlamak”tır. Operasyon ayağı sakat bırakılan veya hiç
olmayan bir iç güvenlik üst yapılanmasının çalışmalarının, kendi alanındaki(strateji
belirleme, istihbarat, vb.) performansına uygun bir operasyonel süreç izlenmediği
takdirde, yukarıda belirtilen temel amaca ulaşılması, pek de mümkün olamayacaktır.
Dolayısıyla oluşturulan örgütün başarısı, başka örgütlerin inisiyatifine ve de eline
bırakılmış olacaktır.
Tersine, ABD‟deki iç güvenlik yapılanması sürecinde hazırlanan „National
Commission on Terrorist Attacks Upon the United States‟(2002:399) adlı raporda,
devlet örgüt yapılanmasında önerilen ciddi değişiklikler arasında, “İstihbarat ile
operasyonel planlamayı birleştirmek” yer almaktaydı. 2005 yılında yapılan ikinci
gözden geçirmede, örgütün bünyesine katılan “Operasyonların Etkinliğini Arttırma ve
Koordinasyon Birimi”, ortak operasyonlar yürütmek, olay yönetimi faaliyetlerini
koordine etmek ve istihbaratı acil eyleme dönüştürebilmekle görevli kılınmıştır.
179
Özel Olarak Ġç Güvenlikten Sorumlu Bir Bakanlığın Kurulması.
9/11 sonrasında ABD‟de iç güvenlik yapılanması alanında girişilen yeniden
yapılanmanın gerekçelerine bakıldığında, bu gerekçelerin en başında, tek görevi iç
güvenlik olan bir örgütün bulunmayışı yer almaktaydı. Bu durum, yaşanan
olumsuzlukların örgütsel anlamdaki temel sorumlusu olarak görüldü ve bu nedenle tek
görevi iç güvenlik olan merkezi bir örgütün kurulmasına girişildi.
Türkiye‟de, iç güvenlikten sorumlu ana örgüt İçişleri Bakanlığı olmakla
birlikte, bu örgütün iç güvenlik dışında da iller idaresi, mahalli idareler, dernekler, nüfus
ve vatandaşlık işleri gibi pek çok farklı alanda görev ve sorumluluklarının bulunduğu
bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında, ABD‟deki yapılanmanın temel gerekçesi olan iç
güvenlikten sorumlu tek bir örgüt çatısı kurma düşüncesinin, Türkiye‟deki KDGM
yapılanması girişimde yer almadığı dikkati çekmektedir.
Bu noktada, 1947 tarihli İçişleri Bakanlığı bünyesinde ikinci bir müsteşarlık
kurulmasını öngören 5066 sayılı yasanın gerekçesini hatırlamakta yarar vardır. Bu
yasanın gerekçesinde, İçişleri Bakanlığı‟ndaki mevcut müsteşarlığın bakanlığın diğer
önemli ve çeşitli konuları ile meşgul olmasından ötürü, güvenlik işleriyle yeterince
uğraşma imkanı bulamadığı yer almaktadır. Buradan hareketle, özel olarak güvenlik
işleriyle meşgul olmak üzere bir güvenlik müsteşarlığı kurulması yoluna gidildiği
belirtilmektedir(TBMM, 1947).
Bu yaklaşımın, şaşırtıcı bir şekilde ABD‟deki 9/11 sonrasında girişilen iç
güvenlik yeniden yapılanmasının gerekçesiyle örtüştüğü görülmektedir. Türkiye‟de
bundan 60 kadar yıl önce belirlenen ve 2000‟li yıllara gelindiğinde, ABD‟nin de
gündemine alarak buradan hareketle iç güvenlik yapılanmasına gittiği, “özel olarak iç
güvenlikten sorumlu bir örgüt” düşüncesinin dikkate alınarak, Türkiye‟deki iç güvenlik
yeniden yapılanmalarına yön vermesi beklenmektedir.
7.3. Bu ÇalıĢmanın Literatüre Katkısı Üzerine TartıĢmalar
“Değişim Yönetimine İlişkin Sonuç ve Öneriler” başlığı altında geniş olarak
tartışıldığı gibi, KDGM‟nın örgütsel yapılanması sürecinde, değişim yönetimi
yaklaşımlarından yeterince yararlanılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumun, değişim
180
yönetimi literatürü yaklaşımlarına paralel bir şekilde, örgüt çalışanlarının değişime
yönelik tutumları üzerinde olumsuz yönde bir etkisinin olduğu, bu araştırma sonucunda
ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Yapılan alan araştırmasında, örgüt çalışanlarını bilgilendirme, görüşlerine
başvurma ve katılımlarına imkan vermenin, değişime yönelik genel tutum üzerinde
olumlu yönde bir etkisinin olduğu görülmüştür. Yani örgüt çalışanlarına bilgilendirme
yapılması, onların görüşlerine başvurulması ve değişim sürecine katılmalarına imkan
sağlanması halinde, değişme yönelik tutumlarının olumlu; bilgilendirme yapılmaması,
görüşlerine başvurulmaması ve katılımlarına imkan sağlanmaması halinde ise değişme
yönelik tutumlarının olumsuz olması beklenecektir.
Benzer şekilde iç güvenlik yöneticilerinin, istihbaratın tek merkezde
toplanmasına yönelik tutumlarıyla, istihbarat paylaşımına yönelik tutumlarının da,
düzenlemeye yönelik genel tutum üzerinde pozitif yönde bir etkisinin olduğu
anlaşılmıştır.
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanması alanında girişilen ve üzerinde büyük
beklentilerin yeşerdiği böylesine önemli bir değişim girişiminin başarısı için
araştırmada ulaşılan sonuçlar doğrultusundaki öneriler; değişim yönetimi
yaklaşımlarından mümkün olduğunca yararlanılması, Türkiye‟de konuyla ilgili olarak
değişik zamanlarda yapılmış resmi-özel çalışmaların gözden geçirilmesi ve
faydalanılması, 9/11 sonrası başta ABD olmak üzere dünyada beliren yeni iç güvenlik
paradigmasının neleri içerdiğinin titiz bir şekilde analiz edilmesi, strateji ve politika
belirlemeden istihbarat elde etmeye kadar bir çok konuda, demokratik kültürün bir
gereği ve etkinliği arttırmanın bir yolu olarak toplumun her kesiminden destek ve katkı
sağlanması ve toplumun iç güvenlik yapılanması alanına dahil edilmesi şeklinde
özetlenebilir.
Araştırmada yaşanan en önemli kısıtlardan biri, iç güvenlik örgütlerinin katı
hiyerarşik, şeffaf olmayan ve öz eleştiriye kapalı yapılarından ötürü, örgüt çalışanlarının
tutumlarını ortaya koymada yaşadıkları çekinceler olmuştur. Bununla bağlantılı bir
diğer önemli kısıt da, bu örgütlerin çalışanları üzerinde resmi kanallardan tutum
181
araştırması yapılmasının zorlukları olmuştur. Verilerin toplanması çoğu zaman birer bir
iletişim şeklinde gerçekleştirilmiş ve bu nedenle de sınırlı sayıda kalmıştır.
Türkiye‟nin iç güvenlik yapılanmasındaki değişim ihtiyacı alanında bundan
sonra girişilecek akademik çalışmaların, bu araştırmada yaşanan söz konusu kısıtları bir
şekilde aşarak daha çok sayıdaki örgüt çalışanları üzerinde uygulanması, ulaşılacak
sonuçların güvenilirliklerini de arttıracaktır. Bu ise, iç güvenlik örgüt yönetimlerinin, bu
örgütlerin çalışmalarına katkıda bulunacak bilimsel çalışmaları desteklemeleri halinde
mümkün olabilir. KDGM‟nın bu konuda araştırmalar yapma, yaptırma ve bu alandaki
bilimsel çalışmaları destekleme görevi de olduğuna göre(Resmi Gazete,
04.03.2010:Madde 9), bu tür akademik çalışmaların bundan böyle daha rahat
yapılabileceği tahmin edilmektedir.
Bu araştırmanın, değişim yönetimi yaklaşımlarının, Türkiye‟nin iç güvenlik
yapılanması alanında uygulanması bakımından bir ilk olma niteliği taşıdığı, bu yönüyle
de literatürdeki önemli bir boşluğu dolduracağı beklenmektedir. Ayrıca, Türkiye‟nin iç
güvenlik alanında girişilen ve girişilecek örgütsel yeniden yapılanma ve değişim
girişimlerine ve mevcut yapının geliştirilmesine de ışık tutması ve hizmet etmesi ümit
edilmektedir.
182
KAYNAKÇA
Abrahamson, E. (2000), “Change without pain”, Harvard Business Review, c.78, S.4,
ss.75–79.
Ackerman, L. S. (1982), “Transition management: An in-dept look at managing
complex change.”, Organizational Dynamics, c.11, S.1, ss. 46-66.
Akman, N. (1988), “Yönetim sistemlerinde iç güvenlik hizmetleri ve jandarma „diğer
ülkelerde iç güvenlik kuruluşları ile Türk ve Fransız idari sistemlerinde
jandarmanın mukayeseli incelemesi”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Allen, A. F. & C. Kraft (1984), “Transformations that last: A cultural approach”,
Transforming Work, Derl.: John, D. & A. Adams, (VA: Miles River Press),
ss.36-55.
Alvesson, M. (1987), “Organizations, culture and ideology.”, International Studies of
Management and Organization, c.17, S.3, ss.4-18.
Armenakis, A. A. & A. G. Bedeian (1999), “Organizational change: a review of theory
and research in the 1990‟s”, Journal of Management, c.25, S.3, ss. 293–330.
Armenakis, A. A., S. G. Harris, K. W. Mossholder (1993), “Creating readiness for
organizational change”, Human Relations, c.46, S.6, ss. 681–704.
Ashford, S. J. (1988), “Individual Strategies for coping with stres during organizational
transitions”, Journal of Applied Behavioral Science, c.24, S.1, ss.19-36
Aydın (2000), “Polisin Organizasyon Yapısı ve Yönetim Sisteminde Postmodern
Değişim”, Türk İdare Dergisi, S.427, Haziran 2000
Baker, E. (1980), “Managing organizational culture”, Management Review, c.69, S.7,
ss.8-13.
183
Bal, İ. (2006), “Küresel Çağ: Güvenlik, Tehdit ve İstihbaratın Değişen Seyri”,
Cumhuriyet Strateji, 9 Ocak 2006.
Bal, İ. (2008), “Terörle Savaş mı? Türkiye-ABD Karşılaştırması”, İdarecinin Sesi,
S.130, Kasım-Aralık 2008.
Balcı, A. (2003), “Kamu yönetiminde hesap verebilirlik anlayışı”, Kamu Yönetiminde
Çağdaş Yaklaşımlar, Derl.: Balcı, A., A. Nohutçu, N. K. Öztürk, B. Coşkun,
(Ankara: Seçkin Yayınları), ss.115-133.
Balogun, J. & V. Hailey (2004), Exploring Strategic Change, Harlow: FT Prentice Hall.
Barchan, M. (2006), “Humanity in a merger”, T+D, c.60, S.2, ss.16-16.
Barlett, D. L. & B. S. James (2004), “Who left the door open?”, Time, September 20,
c.164, S.12, ss.51-66.
Barzelay, M. (1992), Breaking Through Bureaucracy: A New Vision For Managing İn
Government, Berkley: University of California Press.
Bate, P. (1994), “Strategies for cultural change. Oxford: Butterworth-Heinemann”,
Managing organizational change: A multiple perspective approach, Derl.:
Palmer, I., R. Dunford & G. Akin, New York: McGraw-Hill
Bedük, S. A. (2009), “Kamu Düzeni ve Müsteşarlığı Üzerine Bazı Notlar”, İdarecinin
Sesi, S.134, ss.62-66.
Beer, M. & N. Nohria (2000), Breaking the Code of Change (2.Basım), Boston MA:
Harvard Business School Press.
Beer, M., R. A. Eisenstat, A. Russell, B. Spector (1990), “Why change programs don‟t
produce change”, Harvard Business Review, c.68, S.6, ss.158–166.
Bernerth, J. (2004), “Expanding our understanding of the change message”, Human
Resource Development Review, c.3, S.1, ss. 36–52.
184
Bernick, C. L. (2001), “When your culture needs a makeover”, Harvard Business
Review, c.79, S.6, ss.53-61.
Best, R. A., (2003), U.S. Intelligence and Policymaking: The Iraq Experience,
Washington, DC: Congressional Research Service, Library of Congress.
Bridges, W. (1991), Managing Transitions: Making the Best of Change, Reading, MA:
Addison-Wesley Publishing Company, Inc.
Brown, S. L. & K. M. Eisenhardt (1997), “The art of continuous change: linking
complexity theory and timepacedevolution in relentlessly shifting
organizations”, Administrative Science Quarterly, c.42, S.1, ss.1–34.
Buchanan, D. & D. Boddy (1992), The Expertise of the Change Agent, London:
Prentice Hall.
Buchanan, D., T. Claydon, M. Doyle (1999), “Organisation development and change:
the legacy of the nineties”, Human Resource Management Journal, c.9, S.2,
ss.20–37.
Burke, W. & W. Trahant (2000), Business Climate Shifts (2.Basım), Boston, MA:Price
Waterhouse Coopers.
Burke, W. W. (2008), Organization change: Theory and practice(1.Basım), Thousand
Oaks, CA: Sage Publications.
Burnes, B. (2004), Managing Change: A Strategic Approach to Organisational
Dynamics(4.Basım), Harlow: Prentice Hall.
Burnes, B. (2005), “Complexity theories and organizational change”, International
Journal of Management Reviews, c.7, S.2, ss.73-90.
Büyüköztürk, Ş. (2002), Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı(2. Basım), Ankara:
Pegem Yayıncılık.
185
Cameron, K.S. & R. E. Quinn (1999), Diagnosing and changing organizational culture,
Reading, MA: Addison-Wesley.
Casile, M. & A. Davis-Blake (2002), “When accreditation standards change: factors
affecting differential responsiveness of public and private organisations”,
Academy of Management Journal, c.45, S.1, ss. 180–195.
Cerrah, İ. (2006), “İç Güvenlik Yönetiminde Demokratikleşme”, İçişleri Bakanlığı,
İnsan Hakları Bağlamında Mülki İdarelerinin Kolluk Denetim ve Gözetim
Projesi 4. Faz Eğitimi Seminer, 28 Mayıs-29 Haziran, Patalya Otel,
Kızılcahamam.
Cerrah, İ. (2008), “Polis etiği nedir?”, Avrupa Polis Etiği Kuralları ve Türkiye‟de
Güvenlik Personelinde Mesleki Sosyalleşme, Tesev Yayınları, ss.16-21.
Cerrah, İ. & M. B. Eryılmaz (2001), Güvenlik Personeli için Referans Kitabı: Avrupa
Polis Etiği Yönetmeliği ve Açıklayıcı Notlar, Ankara: 72 Tasarım Ltd. Sti.
Coch, L., & J. R. P. French (1948), “Overcoming resistance to change”, Human
Relations, c.1, S.4, ss.512 – 532.
Covin, T. J. & R. H. Kilmann (1990), “Participant perceptions of positive and negative
influences on large-scale change”, Group & Organization Management,
c.15, S.2, ss.233-248.
Crank, J. P. ve M. A. Caldero (2000), Police Ethics: The Corruption of Noble Cause
(1.Basım), Cincinati: Anderson Publishing Co.
Crenshaw, M. (2000), “The Psychology of Terrorism: An Agenda for the 21st Century”,
Political Psychology, c.21, S.2, ss.405-420.
Cummings, T. & C. Worley (1997), Managing change, Organizational development
and change (7.Basım), Cincinnati: South-West College Publishing.
186
Çapar, S. (2008), Avrupa Ülkelerinde Polisin Hesap Verebilirliği, İdarecinin Sesi,
S.130, ss.124-130.
Çelik, K. (2003), “E-Devlet ve Yeniden Yapılanma”, Belediye Dergisi, c.10, S.5-6,
Ankara.
Çınar, B. (1997), Devlet Güvenliği, İstihbarat ve Terör, Ankara: SAM Yayınları.
Çora, A. N. (2004), Kürt Sorunun Geleceği (1.Basım), İstanbul: Q-Matris Yayınları.
De Wit, B. & R. Meyer (2005), Strategy Synthesis: Resolving Strategy Paradoxes to
Create Competitive Advantage (2. Basım), London: Thomson Learning.
Dekker, S. W. A. & W. B. Schaufeli (1995), “The effects of job insecurity on
psychological health and withdrawal: A longitudinal study”, Australian
Psychologist, c.30, S.1, ss.57-63.
DHS(Department of Homeland Security) (2002a), Proposal to Create the Department
of Homeland Security, June 2002,
http://www.dhs.gov/xabout/history/publication_0015.shtm,
(Erişim:18.12.2009).
DHS(Department of Homeland Security) (2002b), Homeland Security Act of 2002,
http://www.dhs.gov/xabout/laws/law_regulation_rule_0011.shtm,
(Erişim:18.12.2009).
DHS(Department of Homeland Security) (2002c), Reorganization Plan, November
2002, http://www.dhs.gov/xlibrary/assets/reorganization_plan.pdf,
(Erişim:18.12.2009).
DHS(Department of Homeland Security) (2002d), National Strategy for Homeland
Security, Washington, DC: U.S. Government Printing Office,
http://www.dhs.gov/xabout/history/publication_0005.shtm, (Erişim,
26.12.2009).
187
DHS(Department of Homeland Security) (2005), Department Six-point Agenda,
Washington, D.C., Temmuz 2005.
http://www.dhs.gov/xabout/history/editorial_0646.shtm,
(Erişim:26.12.2009).
DHS(Department of Homeland Security) (2007), History,
http://www.dhs.gov/xabout/history/, (Erişim:26.12.2009).
DHS(Department of Homeland Security) (2008), Brief Documentary History of the
Department of Homeland Security 2001 – 2008,
http://www.dhs.gov/xlibrary/assets/brief_documentary_history_of_dhs_200
1_2008.pdf, (Erişim:12.12.2009).
Desouza, K. C., & T. Hensgen (2003), “Semiotic Emergent Framework to Address the
Reality of Cyberterrorism”, Technological Forecasting and Social Change,
c.70, S.4, ss. 385-396.
Deutch, J. (1997), “Terrorism”, Foreign Policy, c.108, ss. 10-24.
Dilmaç, S., & M. Erkan (2006), Devlet Güvenliği Terörizm ve İstihbarat (1.Basım),
Ankara: EGM Yayınları.
DiMaggio, P. & W. Powell (1991a), “The iron cage revisited: institutional isomorphism
and collective rationality”, The New Institutionalism in Organisational
Analysis, Derl.: W. Powell & P. DiMaggio, (Chicago and London: The
University of Chicago Press), ss. 63–82.
DiMaggio, P. & W. Powell (1991b), “Introduction”, The New Institutionalism in
Organisational Analysis, Derl: W. Powell & P. DiMaggio, (Chicago and
London: The University of Chicago Press), ss. 1–40.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (1979), IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (1985), V. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
188
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (1990), VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (1996), VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (2001a), VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (2007a), IX. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (2001b), “Güvenlik hizmetlerinde etkinlik özel ihtisas
komisyonu raporu”, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) (2007b), “Adalet Hizmetleri ve Güvenlik”, Dokuzuncu
Beş Yıllıık Kalkınma Planı, Ankara.
Duck, J. (2001), The Change Monster: The Human Forces That Fuel Or Foil Corporate
Transformation And Change (1.Basım), New York: Crown Business
Dunne, T. (2002), “After 9/11: What Next for Human Rights”, International Journal of
Human Rights, c.6, S.2, ss.93-103.
Dunphy, D. C. & D. Stace (1993), “The strategic management of corporate change”,
Human Relations, c.46, S.8, ss. 905–920.
Dunphy, D. C. (1981), Organizational Change By Choice, Sydney: McGraw-Hill.
Dündar, A. N. (1993), “Osmanlı yönetiminde 78, cumhuriyet döneminde 70 yılı geride
bırakan bir teşkilat: polis teşkilatı”, Türk İdare Dergisi, S.401, ss. 213-214.
Dündar, A. N. (1996), “İç Güvenlik Yönetiminde Yeniden Yapılanma”, Polis Dergisi,
S.6, ss.5-10.
Erkmen, S. (2001), “11 Eylül 2001: Terörizmin Yeni Miladı”, Stratejik Analiz Dergisi,
Ekim 2001, S.18, ss. 5.
Floyd, S. W. & B. Wooldridge (1992), “Dinosaurs or dynamos? Recognizing middle
management‟s strategic role”, Academy of Management Executive, c.8, S.4,
ss.47-57.
189
Gaertner, K. N. (1989), “Winning and losing: understanding managers‟ reactions to
strategic change”, Human Relations, c.42, S.6, ss. 527–546.
Gagliardi, P. (1986), “The creation and change of organizational cultures: A conceptual
framework”, Organization Studies, c.7, S.2, ss.117-134.
Golembiewski, R. T. (1979), “Macro-level interventions and change-agent strategies”,
Approaches To Planned Change (2.Basım), Derl.: R.T. Golembiewski,
(New York: Marcel Dekker).
Gordon, J. R. (1996), Organizational Behavior (5.Basım), USA: Prentice-Hall.
Göker, M. (1996), 2000‟li Yıllarda Kamu ve Özel Sektörde Yeniden Yapılanma,
İstanbul: Tügiad Yayınları
Gözler, K. (2002), İdare Hukuku Dersleri(Dördüncü Basım), Bursa: Ekin Yayınevi.
Greenwood, R. & C. Hinings (1996), “Understanding radical organizational change:
Bringing together the old and the new institutionalism”, Academy of
Management Review, c.21, S.4, ss.1022-1054.
Griffith, J. (2002), “Why change management fails”, Journal of Change Management,
c.2, S.4, ss.297-304.
Gürülkan, Ö. (1986), Türkiye‟de Kamu Düzeninin Korunması, İstanbul:1986.
Guth, W. D. & I. C. MacMillan (1986), “Strategy implementation versus middle
management self-interest”, Strategic Management Journal, c.7, S.4, ss.
313–327.
Gül, S. K. (2008), “Kamu Yönetiminde Ve Güvenlik Hizmetlerinde Hesap
Verebilirlik”, Polis Bilimleri Dergisi, c.10, S.4, ss.71-94.
Günday, M. (2002), İdare Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
190
Güneş, A. F. (2008), “İç Güvenliği Sağlamak Huzuru Korumak”, İdarecinin Sesi,
S.130, Kasım-Aralık 2008.
Hammel, M. & J. Champy (1993), Reengineering The Corporation: A Manifesto For
Business Revolution, New York: Harper Business.
Harrison, M. I. & Shirom, A. (1999), Organizational Diagnosis And Assessment:
Bridging Theory And Practice, Thousand Oaks: CA: Sage.
Higgs, M. & D. Rowland, (2000), “Building Change Leadership Capability: The Quest
for Change Competence”, Journal of Change Management, c.1, S.2, ss.116–
130.
Hirschhorn, L. (2002), “Champaigning for change”, Harvard Business Review, c.80,
S.7, ss.98-104.
Hoffman, B. (1998), Inside Terrorism(1.Basım), New York: Columbia University Press.
Howard, B. (2005), U.S. Homeland Security: A Referense Handbook, California: ABC-
CLIO.
Ingstrup, O. & P. Crookall (1998), The Three Pillars Of Public Management: Secrets Of
Sustained Cuccess, Kingston: McGill-Queen‟s University Press.
Isabella, L. A. (1990) “Evolving Interpretations as a change unfolds: how managers
construe key organizational events”, Academy of Management Journal,
c.33, S.1, ss.7-41.
Jick, T. (1995), “Accelerating change for competitive advantage”, Organizational
Dynamics, c.24, S.1, ss.77-82.
Judson, A. (1991), Changing Behavior İn Organizations: Minimizing Resistance To
Change, Cambridge: MA: Basil Blackwell.
Kahn, D. (2006), “The Rise of Intelligence”, Foreign Affairs, c.85, S.5, ss.125-134.
191
Kalkandelen, A. H. (1997), Örgütlerde Yeniden Yapılanma ve Norm Kadro, Ankara:
Anı Yayınları
Kanter, R. M. (1983), The Change Masters, New York: Simon & Schuster.
Kanter, R. M., B. A. Stein, T. D. Jick (1992), The Challenge of Organisational Change:
How Companies Experience it and Leaders Guide it, New York: The Free
Press.
Katzenbach, J. R., & D. K. Smith (1993), The Wisdom Of Teams: Creating The
Highperformance Organization (1.Basım), Boston, MA: Harvard Business
School Press.
Kesterson, R. & S. Broome (2005), “Islands of change”, T+D, c.59, S.7, ss.48-50.
Kettl, D. F. (2003), “Contingent coordination: practical and theoretical puzzles for
homeland security”, The American Review of Public Administration, c.33,
S.3, ss.253–277.
Kiel, L. D. (1994), Managing Chaos And Complexity In Government: A New Paradigm
For Managing Change, Innovation, And Organizational Renewal, San
Francisco, CA: Jossey-Bass.
Kim, W. C. & R. Mauborgne, (1999), “Creating new market space”, Harvard Business
Review, c.77, S.1, ss.83-93.
King, W. R. & J. I. Rodriguez (1981), “Participative design of strategic decision support
systems: an empirical assessment”, Management Science, c.27, S.6, ss. 717–
726.
Kopar, A. (1999), “Coğrafi bilgi sistemlerinin askeri uygulamaları ve iç güvenlik
harekatı kavramı”, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
192
Korsgaard, M. A., D. M. Schweiger, H. J. Sapienza, (1995), “Building commitment,
attachment and trust in strategic decision-making teams: the role of
procedural justice”, Academy of Management Journal, c.38, S.1, ss. 60–84.
Kotter, J. P. (1990), A Force for Change: How Leadership Differs from Management,
New York: Simon & Schuster.
Kotter, J. P. (1995), “Leading change: why transformation efforts fail”, Harvard
Business Review, c.73, S.2, ss.11–16.
Kotter, J. P. (1996), Leading Change, Boston: Harward Business School Press.
Kotter, J. P. & L. A. Schlesinger (1979), “Choosing strategies for change”, Harvard
Business Review, c.86, S.7, ss.106-114.
Kotter, J. & D. Cohen (2002), The heart of change(1.Basım), Boston, MA:Harvard
Business School Press.
Kök, H. (2008), “İç Güvenlikte Yeniden Yapılanma Gerekli midir?”, İdarecinin Sesi,
S.130, Kasım-Aralık 2008.
Köseli, M. (2009), “Terörle Mücadelede İstihbaratın Rolü”, Polis Bilimleri Dergisi,
c.11, S.2, ss.51-72.
Larson, P. & A. Coe (1999), Managing change:The evolving role of top public servants,
London:Commonwealth Secretariat.
Lau, C. M., & R. W. Woodman (1995), “Understanding organizational change: A
schematic perspective”, Academy of Manegment Journal, c.38, S.2, ss. 537-
554.
Leahy, P. (2002), The Homeland Security Department Act, Washington, DC.: Office of
Senator Leahy.
Lewin, K. (1947), “Frontiers in group dynamics”, Human Relations, c.1, S.1, ss. 5–41.
193
Lewin, K. (1951), Field Theory in Social Science, New York: Harper & Row.
Lewin, K. (1952), Field Theory in Social Sience, London: Tavistock Publications.
Lines, R. (2004), “Influence of participation in strategic change: resistance,
organizational commitment and change goal achievement”, Journal of
Change Management, c.4, S.3, ss.193–215.
Lippitt, G. L. (1993), “Models of organizational change”, Handbook Of Organizational
Consultation, Derl.: R.T. Golembiewski, (New York: Marcel Dekker),
ss.501-508.
Maddi, S. & D. Khoshaba, (2005), Resilience At Work: How To Success No Matter
What Life Throws At You, New York: American Management Association.
March, J. G. (1991), “Exploration and exploitation in organizational learning”,
Organization Science, c.2, S.1, ss. 71–87
McConnell, M. (2007), “Overhauling Intelligence”, Foreign Affairs, c.86, S.4, ss.49-59.
McLagan, P. A. (2002), “Success with change”, T+D, c.56, S.12, ss. 44-53.
Meyer, J. & B. Rowan (1992), “The structure of educational organizations”, Derl.: J.
Meyer & R. Scott, Organizational Environments Ritual and Rationality,
(Beverly Hills, CA: Sage), ss. 71–98
Meyerson, D. & J. Martin (1987), “Culture Change: An integration of three different
views”, Journal of Management Studies, c.24, S.6, ss.623-647.
Miller, K. I. & P. R. Monge (1985), “Social information and employee anxiety about
organization change”, Human Communication Research, c.11, S.3, ss.365-
386.
Miller, V. D., J. R. Johnson, J. Grau (1994), “Antecedents to willingness to participate
in a planned organizational change”, Journal of Applied Communication
Research, c.22, S.1, ss.59 – 80.
194
Morgan, J. & B. Brightman (2001), “Leading organizational change”, Career
Development International, c.6, S.2, ss.111-118.
Mueller, L. & S. Robert (2006), “The Art of Information”, Vital Speeches Of The Day,
New York: May 2006, c.72, S.14/15, ss.434-436.
Murphy, S. D. (2002), “Terrorist Attacks on World Trade Center and Pentagon”, The
American Journal of International Law, c. 96, S.1., ss. 237-255.
Nadler, D. A. & M. L. Tushman (1989), “Organizational frame bending: Principles for
managing reorientation”, Academy of Management Executive, c.3, S.3,
ss.194-204.
Nadler, D. A. & M. L. Tushman (1990), “Beyond the charismatic leader: Leadership
and organizational change.”, California Management Review, c.32, S.2,
ss.77-97.
Nadler, D. A. (1988), Organizational frame-bending: types of change in the complex
organization, Corporate Transformation, Derl.: Kilmann, R. & T. Covin,
(San Francisco: Jossey-Bass), ss. 66–83.
Nadler, D. A. (1998), Champions Of Change: How Ceos And Their Companies Are
Mastering The Skills Of Radical Change, San Francisco: Jossey-Bass.
Nadler, D. A., & M. L. Tushman (1995), “Types of organizational change: From
incremental improvement to discontinuous transformation”, Discontinuous
change: Leading organizational transformation, Derl.: Nadler, D.A., Shaw
R. B., Walton A. E. (San Francisco: Jossey-Bass), ss. 15-34.
Nadler, D. A., R. B. Shaw, A.E. Walton (1995), Discontinuous change: Leading
organizational transformation, San Francisco, CA:Jossey-Bass Publishers.
Narlı, N. (2002), Küresel Terör ve Türkiye, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi
Yayınları, Yıl 1, S.6, ss.14.
195
National Commission on Terrorist Attacks Upon the United States (2002), 9/11
Commission Report, New York, NY: Barnes & Noble Publishing, Inc.
National Commission on Terrorist Attacks Upon the United States (2004), The Final
Report of the National Commission on Terrorist Attacks Upon the United
States: 9/11 Commission Report, New York, NY: Barnes & Noble
Publishing, Inc.
Newman, K. L. (2000), “Organizational transformation during institutional upheaval”,
Academy of Management Review, c.25, S.3, ss.602-619.
Noftsinger, J. B., K. F. Newbold, J. K. Wheeler (2007), Understanding Homeland
Security Policy, Perspectives and Paradoxes, New York: Palgrave
Macmillan.
Olson, D. A. & L. E. Tetrick (1988), “Organizational restructing: The impact on role
perceptions, work relationships and satisfaction”, Group & Organization
Management, c.13, S.3, ss.374-388.
Oreg, S. (2003), “Resistance to change: developing an individual differences measure”,
Journal of Applied Psychology, c.88, S.4, ss. 680–693.
Osborne, D. & T. Gaebler (1993), Reinventing Government, New York: Plume.
Osborne, S. & K. Brown (2005), Managing Change And İnnovation İn Public Servive
Organizations, New York: Routledge.
Örgün, F. (2001), Küresel Terör, İstanbul: Okumuş Adam Yayıncılık.
Özlü, A. S.(2003), “Dört Halife Döneminde iç güvenlik”, Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Öztürk, N. M. (2000), “Terör Politikasının Gerekliliği”, Türk İdare Dergisi, S.429,
Aralık 2000.
196
Painter, C. (1993), “Managing change in the public sector”, Management İn The Public
Sector:Change And Change, Derl.: Isaac-Henry, Painter ve Barnes,
(London, UK: Chapman ve Hall), ss.37-54.
Palmer, I., R. Dunford, G. Akin, (2006), Managing Organizational Change: A Multiple
Perspectives Approach, New York: McGrawHill Irwin.
Paltrow, S. J. (2004), “Secrets and Spies: U.K. Agency Makes Gains in Terror War”,
Wall Street Journal, 6 Ekim, ss. A.1
Peker, Ö. (1995), Yönetimi Geliştirmenin Sürekliliği, Türkiye ve Ortadoğu Amme
İdaresi Enstitüsü, Yayın No:258, Ankara.
Pendlebury, J., B. Grouard, F. Meston, (1998), The Ten Keys To Successful Change
Management, England: John Wiley &Sons Ltd.
Peters, T. & R. Waterman (1982), In search of excellence: Lessons from America‟s
best-run companies, New York: Harper and Row.
Pettigrew, A. M. (1979), “On studying organizational culture”, Administrative Science
Quarterly, c.24, S.4, ss.570-581.
Pfeffer, J. (1982), Organizations And Organization Theory, Marshfield, MA: Pitman.
Pillar, P. (2001), Terrorism and U.S. Foreign Policy, Washington D.C: Brookings
Institution.
Piderit, S. K. (2000), “Rethinking resistance and recognizing ambivalence: a multi-
dimensional view of attitudes towards organizational change”, Academy of
Management Review, c.25, S.4, ss. 783–794.
Porras, J. I. & S. J. Hoffer (1986), “Common behaviour changes in successful
organization development efforts”, Journal of Applied Behavioral Science,
c.22, S.4, ss.477-494.
197
Porras, J.I. & R. C. Silvers (1991), Organizational development and transformation,
Annual Review of Psychology, c.42, S.1, ss.51-78.
Posner, B. & L. Rothstein (1994), “Reinventing the business of government: An
interview with change catalyst David Osborne”, Harvard Business Review,
c.72, S.3, ss.132-143.
Quinn, J. B. (1980), Strategies For Change: Logical Incrementalism, Homewood, IL:
Irwin.
Ranum, M. (2004), The Myth of Homeland Security, New York:Wiley.
Resmi Gazete (14.07.1934), Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, S.2751
Resmi Gazete (12.06.1937), Emniyet Teşkilatı Kanunu, S.3629
Resmi Gazete (18.06.1947), İçişleri Bakanlığı Merkez Kuruluş Ve Görevleri
Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Resmi Gazete (18.06.1949), İl İdaresi Kanunu, S.7236
Resmi Gazete (13.07.1982), Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, S.17753
Resmi Gazete (12.03.1983), Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu, S.17985
Resmi Gazete (11.11.1983), Milli Güvenlik Kurulu Ve Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Kanunu, S.18218
Resmi Gazete (17.12.1983), Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği,
S.18254
Resmi Gazete (23.02.1985), İçişlleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, S.18675
Resmi Gazete (22.11.1988), Kara Sınırlarının Korunması Ve Güvenliği Hakkında
Kanun, S.19997
198
Resmi Gazete(24.12.2003), Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, S.25326
Resmi Gazete (17.12.2004), Ceza Muhakemesi Kanunu, S.25673
Resmi Gazete (04.03.2010), Kamu Düzeni Ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Ve
Görevleri Hakkında Kanun, S.27211
Resnick, H. (1993), “Managing organizational change: A primer for consultants and
managers”, Handbook Of Organizational Consultation, Derl.: R. T.
Golembiewski, (New York: Marcel Dekker), ss.621-626.
Richardson, P. & D. Denton (1996), “Communicating Change”, Human Resource
Management, c.35, S.2, ss.203-216.
Rogers, E. (1983), Diffusion Of Innovations, New York: The Free Press.
Romanelli, E. & M. L. Tushman (1994), “Organizational transformation as punctuated
equilibrium: an empirical test”, The Academy of Management Journal, c.37,
S.5, ss.1141–66.
Roskin, R. (1986), “Corporate culture revolution: The management development
imperative”, Journal of Managerial Psychology, c.1, S.2, ss.3-9.
Rossi, J. (2006), “Organizational change on the rise”, T+D, c.60, S.1, ss.15-30.
Saifer, A. A. (1996), “Organizational change, stres and job satisfaction: An empirically
derived model”, Doktora Tezi, California School of Professional
Psychology, California.
Saletan, W. (2002), “Ballot Box: Reorganizing Government: Does Bush‟s DHS make
sense?”, Slate, 7 Temmuz 2002.
Samsun, N. (2003), “Hesap Verebilirlik ve İyi Yönetişim”, İyi Yönetişimin Temel
Unsurları, Ankara: T.C. Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler
Dairesi Başkanlığı Yayını, ss.18-31.
199
Sauter, M. A. & J. J. Carafano (2005), Homeland Security: a Complete Guide to
Understanding, Preventing, and Surviving Terrorism, New York, NY:
McGraw- Hill.
Savoie, D. (1998), “Making government reform stick”, Transforming government:
Lessons from the reinvention laboratories, Derl.: Ingraham, P., Thompson,
J., Sanders, R., (San Francisco: Jossey-Bass), ss.220-240.
Schein, E. H. (1979), “Personal change through interpesonal relationship”, Essays In
Interpersonal Dynamic, Derl.: W. Bennis, J. Van Maanen, E. Schein,
F.Steele, (Homewood, IL: The Dorsey Press), ss.129-162.
Schein, E. H. (1985), Organizational Culture And Leadership (1.Basım), San Francisco:
Jossey-Bass.
Schein, E. H. (1990), “Organizational Culture”, American Psychologist, c.45, S.2,
ss.109-119.
Schein, E. H. (1999), The Corporate Culture Survival Guide, San Francisco: Jossey-
Bass.
Schein, E. H. (2000), “Organizational culture”, Organizational Development and
Transformation, Derl.: French, W. L., Bell, C. H. and Zawacki,R. A.,
(Toronto:McGraw-Hill), ss.127-141.
Schumacher, T. (1997), Cultural Complexity In Organizations: Inherent Contrasts And
Contradictions, Thousands Oaks, California: Sage Pub.
Schwahn, C. & W. Spady (1998), “Why change doesnt happen and how to make sure it
does”, Educational Leadership, c.55, S.7, ss.45-47
Scott, C. D. & D. T. Jaffee (1995), Managing Change At Work: Leading People
Through Organizational Transitions, Menlo Park, CA: Crisp Publications.
200
Scott, W. R. & J. W. Meyer (1991) “The organisation of societal sectors: propositions
and early evidence”, Derl.: W. W. Powell & P. DiMaggio, The New
Institutionalism in Organisational Analysis, (Chicago and London: The
University of Chicago Press), ss. 108–142.
Seiple, C. (2002), “The New Protracted Conflict: Homeland Security Concepts and
Strategy”, Orbis, Spring 2002, c.46, S.2, ss.259-273.
Senge, P. (1990), The Fifth Discipline: The Art And Practice Of The Learning
Organization, New York: Currency Doubleday.
Sertoğlu, S. (1999), “Büyük tehlike”, Sabah Gazetesi, (06.12.1999).
Seyidoğlu, H. (2000), Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı(8.Basım), İstanbul: Kurtis
Matbaası, ss. 36.
Sims, J. (2007), “Intelligence to Counter Terror: The Importance of All-Source Fusion”,
Intelligence and National Security, c.22, S.1, ss.38–56.
Sirkin, H. L., P. Keenan, A. Jackson (2005), “The hard side of change management”,
Harvard Business Review, c.83, S.10, ss.108-118.
Sirota, D., H. Christy, L. Judd (2004), “Homeland Security: Dangeruous Holes”, Center
for American Progress, 4 Mart 2004, http://www.americanprogress.org/,
(Erişim:26.12.2009).
Smircich, L. & G. Morgan (1982), “Leadership: The management of meaning”, The
Journal of Applied Behavioral Science, c.18, S.3, ss.258-273.
Stacey, R. (1996), “Management and the science of complexity: if organisational life is
non-linear, can business strategies prevail?”, Research and Technology
Management, c.39, S.3, ss.2–5.
Stern, K. S. (1996), A Force Upon The Plain(1.Basım), New York: University of
Oklahoma Press
201
TBMM (1947), TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VIII, c.6, Altmış Dokuzuncu Birleşim,
06.06.1947.
TBMM (2009), Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı, http://www.tbmm.gov.tr, (Erişim:14.12.2009).
The Gilmore Commission (2000), The Gilmore Commission Final Report, White
House, Washington, DC.
The Hart Rudman Commission (2001), The Hart Rudman Commission Final Report,
White House, Washington, DC.
Tichy, N. M. & D. Ulrich (1984), “Revitalizing organizations: The leadership role”,
Managing Organizational Transitions, Derl.: J.R. Kimberly & R.E. Quinn,
(Homewood, IL: Richard D. Irwin, Inc).
Tichy, N. M. (1983), Managing strategic change: Technical, political and cultural
Dynamics(1.Basım), New York: John Wiley and Sons.
TODAİE (1966), Merkezî Hükümet Teşkilâtı Araştırma Projesi Yönetim Kurulu Raporu
(2.Basım), Türkiye Ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları,
Ankara.
Tutum, C. (1994), Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma, Yayın No:3, Ankara: Tesav
Yayınları,
Tutum, C. (2003), ”Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma”, Türkiye‟de Kamu
Yönetimi, Derl.: Aykaç, B., Durgun, Ş., Yayman, H., (Ankara: Yargı
Yayınevi), ss.443.
U.S. Commission on National Security/21st Century (2001), Road map for national
security: Imperative for change, http://govinfo.library.
unt.edu/nssg/phaseiiifr.pdf, (Erişim:12.12.2009).
202
United States Government Accountability Office (GAO) (1981), Employment Trends
and Grade Controls in the DOD General Schedule Work Force, (FPCD-81-
52), Washington, DC: U.S. Government Printing Office.
United States Government Accountability Office(GAO) (2003), Homeland Security:
Efforts to Improve Information Sharing Need to be Strengthened (GAO-03-
760), Washington, D.C: U.S. Government Printing Office.
United States Government Accountability Office (GAO) (2005), Homeland Security:
Overview of Department of Homeland Security Management Challenges
(GAO-05-573T), Washington, D.C.: US Government Printing Office.
Ülgen, H. & H. Mirze (2007), İşletmelerde Stratejik Yönetim (4.Basım), İstanbul:
Arıkan Yayıncılık.
Van de Ven, A. H. & M. S. Poole (1995), “Explaning development and change in
organizations”, Academy of Management Review, c.20, S.3, ss.510-540.
Victor, K., R. E. Cohen, S. Gorman, L. Jacobson, N. Munro, J. Kitfield, Jr. Freedberg, J.
Sydney, M. W. Serafini, M. Murray, C. Hegland, A. Simendinger (2002),
“The Experiment Begins”, National Journal, c.34, S.24, ss.1775-1787.
Wanberg, C. R., & J. T. Banas (2000), “Predictors and outcomes of openness to changes
in a reorganizing workplace.”, Journal of Applied Psychology, c.85, S.1,
ss.132 – 142.
Wanous, J. P., A. E. Reichers, J. T. Austin (2000), “Cynicism about organizational
change”, Group and Organization Management, c.25, S.2, ss.132–153.
Yamaç, F. (2003), Siber Terörizm, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı Psikolojik Harekat Kurs Notları, Ankara.
Yaşar, Y. (1997), Açıklamalı Polis Meslek Hukuku, Ankara: Başkent Klişe Matbacılık.
Yılmaz, A. (1996), Özel Güvenlik Sistemi (1.Basım), Ankara: Okyanus Dağıtım.
203
Yılmaz, S. (2006), 21.Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat (1.Basım), Ankara: Alfa
Yayınları.
YÖK (2010), Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi, http://tez2.yok.gov.tr,
(Erişim: 02.11.2010).
204
EKLER
EK-1 Anket Formu
Türkiye’deki İç Güvenlik Yönetiminde Değişim İhtiyacı ve Güvenlik Yöneticilerinin Değişime Yönelik Tutum ve Davranışları Üzerine Bir Anket
Sayın Katılımcı, Türkiye’deki İç Güvenlik Yapılanmasında Değişim İhtiyacı olup olmadığı, şayet varsa
değişimin gerekleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yapılanmasının bu ihtiyaca cevap verip vermeyeceği, uygulanan değişim yönetimi unsurları itibariyle güvenlik yöneticilerinin bu yapısal değişime karşı tutum ve davranışlarının hâlihazırda ne olduğu ve şayet farklı değişim yönetimi unsurlarının tercih edilmiş olması halinde, söz konusu tutumlarında bir değişiklik olup olmayacağı, olacaksa eğer bu değişimin yönü, bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırmada kimlik bilgileri belirtilmeyecek olup elde edilecek bilgiler, sadece bilimsel amaçlı olarak kullanılacaktır.
Katılımınız için teşekkür ederim. Sefer YILMAZ
Lütfen Aşağıda Yer Alan İfadelere Ne Oranda Katıldığınızı, Aşağıdaki Kutucuklara ‘’X’’ İşareti Koyarak Belirtiniz (Lütfen aynı maddeyle ilgili birden fazla kutucuğu işaretlemeyiniz).
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum
1. Türkiye’deki iç güvenlik yapılanması ihtiyaca cevap vermektedir.
1 2 3 4 5
2. Türkiye’deki iç güvenlik yapılanması çağdaş bir yapılanmadır.
1 2 3 4 5
Aşağıda size uygun olan seçeneği işaretleyiniz:
3. Türkiye’deki iç güvenlik yapılanması alanında değişim ihtiyacı var mıdır?
a) Evet vardır b) Hayır yoktur c) Fikrim yok
4. Türkiye’deki iç güvenlik yönetimi alanında politika ve strateji belirlemede zafiyet vardır.
1 2 3 4 5
5. Türkiye’deki iç güvenlik örgütleri arasında koordinasyon sorunu vardır.
1 2 3 4 5
6. Türkiye’deki iç güvenlik yönetiminde, örgütsel yapı ve kapasite yetersizdir.
1 2 3 4 5
7. Türkiye’deki iç güvenlik örgütlerinde hesap verebilirlik açısından sorunlar vardır.
1 2 3 4 5
8. Türkiye’deki iç güvenlik yönetiminde sivilleşme ihtiyacı vardır.
1 2 3 4 5
9. Türkiye’deki iç güvenlik yönetiminde komuta birliği yoktur.
1 2 3 4 5
10. Türkiye’deki iç güvenlik yönetiminde, adli kolluk sorunu vardır.
1 2 3 4 5
11. Türkiye’deki iç güvenlik örgütleri arasında istihbarat analizi ve paylaşımı konularında sorun vardır.
1 2 3 4 5
12. Türkiye’deki istihbarat örgütleri arasında iyi bir istihbarat paylaşımı vardır.
1 2 3 4 5
Lütfen 13. ve 14. Sorularda size uygun olan seçeneği işaretleyiniz.
13. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı örgüt yapılanması hakkında: a) Herhangi bir bilgim yoktur. b) Yüzeysel bilgiye sahibim. c) Detaylı bilgiye sahibim.
205
14. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı örgüt yapılanması hakkındaki bilgilerimi: a) Çalıştığım kurum aracılığıyla edindim.
b) Medya aracılığıyla edindim.
c) Kulaktan duyma bilgilerle edindim. Lütfen Aşağıda Yer Alan İfadelere Ne Oranda Katıldığınızı, Aşağıdaki Kutucuklara ‘’X’’ İşareti Koyarak Belirtiniz.
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum
15. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın tam olarak ne için kurulduğunu bilmiyorum.
1 2 3 4 5
16. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın tam olarak ne yapacağını bilmiyorum.
1 2 3 4 5
17. Bu düzenlemenin iç güvenlik alanındaki değişim ihtiyacına cevap vereceğini düşünüyorum.
1 2 3 4 5
18. Bu düzenleme iç güvenlik alanındaki değişim ihtiyacına kısmen cevap verecektir.
1 2 3 4 5
Lütfen size uygun olan seçeneği işaretleyiniz:
19. Bu yapısal değişim girişiminde, tarafınıza bilgilendirme yapıldı mı? a) Evet, yapıldı. b) Hayır, yapılmadı.
Lütfen Aşağıda Yer Alan İfadelere Ne Oranda Katıldığınızı, Aşağıdaki Kutucuklara ‘’X’’ İşareti Koyarak Belirtiniz.
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum
20. Tarafıma bilgilendirme yapılmış olsaydı, düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamda etkilerdi.
1 2 3 4 5
21. Tarafıma bilgilendirme yapılmaması, düzenlemeye karşı tutumumda olumsuz anlamda etkili oldu.
1 2 3 4 5
Lütfen size uygun olan seçeneği işaretleyiniz:
22. Bu yapısal değişim girişiminde, sizin görüşünüze; a) Evet başvuruldu. b) Hayır başvurulmadı. Lütfen Aşağıda Yer Alan İfadelere Ne Oranda Katıldığınızı, Aşağıdaki Kutucuklara ‘’X’’ İşareti Koyarak Belirtiniz.
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum
23. Bu yapısal değişim girişiminde, tarafımın görüşüne başvurulmaması, düzenlemeye karşı tutumumu olumsuz anlamda etkiledi.
1 2 3 4 5
24. Bu yapısal değişim girişimiyle ilgili olarak, tarafımın görüşüne başvurulmuş olsaydı, bu durum düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamda etkilerdi.
1 2 3 4 5
Lütfen size uygun seçeneği işaretleyiniz:
25. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapılanması sürecinde aktif olarak;
a) Görev aldım. b) Görev almadım. Lütfen Aşağıda Yer Alan İfadelere Ne Oranda Katıldığınızı, Aşağıdaki Kutucuklara ‘’X’’ İşareti Koyarak Belirtiniz.
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum
26. Türkiye’deki iç güvenlik yapılanmasına dair değişim girişimlerinde, güvenlik yöneticilerinin değişim sürecinde aktif yer almaları gerektiğini düşünüyorum.
1 2 3 4 5
27. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapılanması sürecinde aktif olarak görev almak isterdim.
1 2 3 4 5
28. Şayet Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapılanması sürecinde aktif olarak görev almış olsaydım, bu
1 2 3 4 5
206
durum düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamla etkilerdi.
29. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapılanması sürecinde aktif olarak görev almamış olmam, düzenlemeye karşı tutumumu olumsuz anlamla etkiledi.
1 2 3 4 5
30. İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum.
1 2 3 4 5
31. İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede faydalı olacağını düşünüyorum.
1 2 3 4 5
32. İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede bir gereklilik olduğunu düşünüyorum.
1 2 3 4 5
33. Kurumumun elde ettiği istihbaratı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile paylaşmasında bir sakınca görmüyorum.
1 2 3 4 5
34. Kurumumun elde ettiği istihbaratı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile paylaşmasında bir fayda görmüyorum.
1 2 3 4 5
35. Kurumumun elde ettiği istihbaratı, başka herhangi bir kurumla paylaşmasını sakıncalı görüyorum.
1 2 3 4 5
36. İstihbaratın örgütsel mahremiyetinin gerekliliğine inanıyorum.
1 2 3 4 5
37. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın yapılanması düzenlemesine karşı tutumum olumsuzdur.
1 2 3 4 5
38. Bu düzenlemeye karşı tutumum olumludur.
1 2 3 4 5
ANKETE KATILANIN: Kurumu:
Görevi-Unvanı:
Yaşı :
-39 –45 –50 -55 Kıdem:
-9 -14 -19 -24
Anketin içeriği, anlaşılırlığı ve uygulaması ile ilgili yorum ve önerileriniz varsa belirtiniz
_____________________________________________________________________________________
_____________________________________________________________________________________
_____________________________________________________________________________________
_____________________________________________________________________________________
Katkılarınızdan ötürü teşekkür ederim.
207
EK-2 Pilot Test Sonuçlarının Güvenilirlik Analizi
Cronbach Alpha Madde Sayısı
,755 28
Madde
Silindiğinde
Ölçek
Ortalaması
Madde
Silindiğinde
Ölçek
Varyansı
DüzeltilmiĢ
Madde-
Toplam
Korelasyon
Madde
Silindiğinde
Cronbach
Alpha
T1 98,54 96,213 ,338 ,744
T2 98,54 97,396 ,254 ,749
T4 98,30 93,194 ,476 ,736
T5 98,26 97,380 ,287 ,747
T6 98,80 97,224 ,372 ,744
T7 98,56 99,680 ,165 ,753
T8 98,82 98,885 ,188 ,752
T10 98,70 97,480 ,316 ,746
T11 98,88 94,516 ,352 ,743
T16 98,70 99,235 ,179 ,753
T17 98,86 94,286 ,402 ,740
T20 98,80 99,429 ,142 ,755
T21 98,98 98,387 ,196 ,752
T23 98,76 97,615 ,203 ,752
T24 98,52 98,581 ,200 ,752
T26 98,82 93,008 ,463 ,737
T27 99,10 95,847 ,285 ,747
T28 98,98 97,408 ,221 ,751
T29 99,22 99,359 ,139 ,755
T30 99,62 96,444 ,308 ,746
T31 98,96 96,570 ,311 ,746
T32 98,74 95,747 ,327 ,745
T33 100,06 97,160 ,221 ,751
T34 99,14 96,368 ,243 ,750
T35 98,94 95,445 ,304 ,746
T36 98,76 98,145 ,159 ,755
T37 98,78 95,522 ,296 ,746
T38 98,90 92,459 ,350 ,743
208
EK-3 Pilot Test Sonucu Elde Edilen Verilerin Faktör Analizi
Öğe
1 2 3 4 5 6
s1 ,813
s2 ,791
s4 ,660
s5 ,583
s6 ,482
s7 ,650
s8 ,418
s10 ,662
s11 ,600
s16 ,783
s17 ,846
s20 ,735
s21 ,752
s23 ,673
s24 ,794
s26 ,801
s27 ,555
s28 ,593
s29 ,605
s30 ,875
s31 ,897
s32 ,814
s33 ,408
s34 ,754
s35 ,841
s36 ,805
s37 ,909
s38 ,885
Çıkarım Yöntemi: Temel Öğe Analizi.
Çevirme Yöntemi : Varimax
209
EK-4 Uygulama Sonuçlarının Güvenilirlik Analizi
Cronbach Alpha Madde Sayısı
,822 28
Madde
Silindiğinde
Ölçek
Ortalaması
Madde
Silindiğinde
Ölçek
Varyansı
DüzeltilmiĢ
Madde-
Toplam
Korelasyon
Madde
Silindiğinde
Cronbach
Alpha
T1 96,22 142,269 ,195 ,822
T2 96,28 142,579 ,196 ,822
T4 96,21 140,499 ,290 ,818
T5 95,93 141,152 ,282 ,818
T6 96,40 137,867 ,358 ,816
T7 96,42 137,536 ,375 ,815
T8 96,22 138,774 ,337 ,816
T10 96,51 138,823 ,277 ,819
T11 95,89 142,313 ,255 ,819
T16 96,29 140,246 ,352 ,816
T17 96,30 137,720 ,392 ,814
T20 96,36 143,334 ,232 ,820
T21 96,50 140,123 ,394 ,815
T23 96,43 139,508 ,404 ,814
T24 96,38 136,582 ,456 ,812
T26 95,96 138,959 ,376 ,815
T27 96,35 140,080 ,362 ,816
T28 96,34 139,240 ,358 ,816
T29 96,45 140,209 ,354 ,816
T30 96,35 141,254 ,265 ,819
T31 96,27 141,126 ,333 ,817
T32 96,29 140,780 ,297 ,818
T33 96,63 135,416 ,414 ,813
T34 96,50 133,187 ,487 ,810
T35 96,61 137,461 ,364 ,815
T36 96,66 139,831 ,272 ,819
T37 96,12 136,660 ,442 ,812
T38 96,35 135,717 ,442 ,812
210
EK-5 Uygulama Sonucu Elde Edilen Verilerin Faktör Analizi
Öğe
1 2 3 4 5
s5 ,737
s4 ,725
s6 ,721
s1 ,692
s8 ,682
s7 ,671
s2 ,636
s11 ,564
s10 ,526
s24 ,817
s28 ,784
s23 ,779
s21 ,731
s20 ,675
s29 ,586
s27 ,535
s26 ,485
s16 ,482
s31 ,763
s32 ,761
s30 ,734
s38 ,829
s17 ,821
s37 ,815
s36 ,744
s35 ,666
s34 ,419 ,431 ,588
s33 ,447 ,561
Çıkarım Yöntemi: Temel Öğe Analizi.
Çevirme Yöntemi : Varimax
211
EK-6 Faktör Soru Gurupları
A DEĞĠġĠM ĠHTĠYACI VE GEREKLERĠ
1 Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması ihtiyaca cevap vermektedir. N
2 Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanması çağdaş bir yapılanmadır. N
4 Türkiye‟deki iç güvenlik yönetimi alanında politika ve strateji belirlemede zafiyet
vardır.
5 Türkiye‟deki iç güvenlik örgütleri arasında koordinasyon sorunu vardır.
6 Türkiye‟deki iç güvenlik yönetiminde, örgütsel yapı ve kapasite yetersizdir.
7 Türkiye‟deki iç güvenlik örgütlerinde hesap verebilirlik açısından sorunlar vardır.
8 Türkiye‟deki iç güvenlik yönetiminde sivilleşme ihtiyacı vardır.
10 Türkiye‟deki iç güvenlik yönetiminde, adli kolluk sorunu vardır.
11 Türkiye‟deki iç güvenlik örgütleri arasında istihbarat analizi ve paylaşımı konularında
sorun vardır.
B BĠLGĠLENDĠRME- GÖRÜġE BAġVURMA-KATILIM
16 Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın tam olarak ne yapacağını bilmiyorum.
20 Tarafıma bilgilendirme yapılmış olsaydı, düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamda
etkilerdi.
21 Tarafıma bilgilendirme yapılmaması, düzenlemeye karşı tutumumda olumsuz anlamda
etkili oldu.
23 Bu yapısal değişim girişiminde, tarafımın görüşüne başvurulmaması, düzenlemeye karşı
tutumumu olumsuz anlamda etkiledi.
24 Bu yapısal değişim girişimiyle ilgili olarak, tarafımın görüşüne başvurulmuş olsaydı, bu
durum düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamda etkilerdi.
26 Türkiye‟deki iç güvenlik yapılanmasına dair değişim girişimlerinde, güvenlik
yöneticilerinin değişim sürecinde aktif yer almaları gerektiğini düşünüyorum.
27 Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın yapılanması sürecinde aktif olarak görev
almak isterdim.
28 Şayet Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın yapılanması sürecinde aktif olarak
görev almış olsaydım, bu durum düzenlemeye karşı tutumumu olumlu anlamla etkilerdi.
29 Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın yapılanması sürecinde aktif olarak görev
almamış olmam, düzenlemeye karşı tutumumu olumsuz anlamla etkiledi.
212
C ĠSTĠHBARATIN TEK MERKEZDE TOPLANMASINA KARġI OLMA
30 İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede
bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. N
31 İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede
faydalı olacağını düşünüyorum. N
32 İç güvenlikle ilgili İstihbari bilgilerin tek merkezde toplanmasının, terörle mücadelede
bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. N
D ĠSTĠHBARAT PAYLAġIMI ĠSTEKSĠZLĠĞĠ
33 Kurumumun elde ettiği istihbaratı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile
paylaşmasında bir sakınca görmüyorum. N
34 Kurumumun elde ettiği istihbaratı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile
paylaşmasında bir fayda görmüyorum.
35 Kurumumun elde ettiği istihbaratı, başka herhangi bir kurumla paylaşmasını sakıncalı
görüyorum.
36 İstihbaratın örgütsel mahremiyetinin gerekliliğine inanıyorum.
E DEĞĠġĠM ĠHTĠYACINA CEVAP VERMEME-GENEL TUTUM
17 Bu düzenlemenin iç güvenlik alanındaki değişim ihtiyacına cevap vereceğini
düşünüyorum. N
37 Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı‟nın yapılanması düzenlemesine karşı tutumum
olumsuzdur.
38 Bu düzenlemeye karşı tutumum olumludur. N
213
ÖZGEÇMĠġ
KĠġĠSEL BĠLGĠLER
Adı Soyadı : Sefer YILMAZ
Doğum Yeri ve Yılı : Elazığ, 1974
Medeni Hali : Evli, 2 çocuk
Adresi : Kayseri Büyükşehir Belediyesi, KAYSERİ
E-posta : [email protected]
EĞĠTĠM DURUMU
Doktora : Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme
AnaBilim Dalı, Adana, 2010
Yüksek Lisans :Nottingham University, Social Policy and Administration,
Nottingham, 2001
Lisans :Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi
Bölümü, Ankara, 1997
Lise : Elazığ Mehmet Akif Ersoy Lisesi, Elazığ, 1992
Ortaokul : Elazığ Anadolu Lisesi, Elazığ, 1989
Ġlkokul : Elazığ Fırat İlkokulu, Elazığ, 1986
Ġġ DENEYĠMĠ
2010- : Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Başkan Danışmanı
2007-2010 : Pınarbaşı Kaymakamı
2004-2007 : Adıyaman Gölbaşı Kaymakamı
2002-2004 : Pütürge Kaymakamı
2002-2002 : Şabanözü Kaymakamı
214
2000-2000 : Gelendost Kaymakam Vekili
1999-1999 : Sivrihisar Kaymakam Vekili
1997-1999 : Rekabet Kurumu Başkanlığı, Uzman Yardımcısı