tezkire - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01353/1994_7-8/1994_7-8_MAZMANI.pdfrumda...
Transcript of tezkire - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01353/1994_7-8/1994_7-8_MAZMANI.pdfrumda...
tezkire
tezkir e·?-8. Sayı, Bahar-Yaz 1994
TÜRKİYE'DE DEVLETTEN CUMHURİYETE . .. . . . " GEÇIŞ SURECINDE ISLAM
· İbrahim MAZMAN"'
I. İslam Tarihinde Ortodoksi ve Politik Düşüncenin Oluşumu İslam tarihinde Hz. Muhammed'in (asm) ölümünden sonra seçilen dört halifen'in meşruluğu konusunda ortaya· çıkan ihtilaf, E.hl-i Sünnet ve Şia olmak üzere gerek ortodoksi (hukuk ve prensipler sistemi) gerekse politik tavnn belirlenmesi konusunda başlıca iki ekolü oluşturmuştur (Üçüncü ekol olan Haricilik yalnızca politik bir hareket olarak kalmiş, bir ortodoksi, kurallar bütünü oluşturamarruşbr. Bak: lnayet, 1988: 23-24, Watt, 1981: B.irinci Bölüm). Kur'an tefsiri, içtihad ve hadis metodu konusunda çİkan ihtilaflar dışında (İnayet, 1988; 91- Rahman, 1993: 89-94 ve 238-245), her iki ekol prensipler dizgesi- ortodoksisini kurarken Kur'an ve Sünneti birinci kaynak olarakkabul etti (İnayet, 1988; 91). Fakat, her iki ekolün ortodoksileri oluşurken tarhşmanın imarnet ve meşruluk sorunu ile başladığı düşünülürse, her iki ekolün ortodoksisi ortaya çıkan politik yapılanmaya (halifelerin seçimi) karşı alınan kabili veya ret tavrına göre şekillendiği görülür (örneğin sahabelerin masumluğu konusundaki tavır ve buna paralel 'haciis metodunun gelişimi için bak: Rahman, 1993:3. Bölüm). Bu yüzden günümüzde lsHiin ve politik iktidar merkezi arasındaki ilişkiye bakabilmek için her iki ekolün ortodoksisini ve politik düşüncesini bir arada göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Sü~iler tarihsel-politik 'gelişim konusunda genel kabule (icma)
*Araştırma Görevlisi, Kırıkkale Üniversitesi, Sosyoloji BölOmU
103
/
.. tezkire
önem verirken, Şia olagelmiş gelişmelere tepki göstenniş ve hukuk sistemi de bu tepkiye paralel oluşmuştur (Rahman, 1993: 240). Sünnilerin icmaya- genel kabule öncelik vermesine karşın, Şia "İmamet sorununun söz konusu görev için yanlış kimseyi seçebileeek olan sıradan bireylere terkedilemiyecek kadar önemli olduğunu ileri sürüyordu" çünkü Allah Kur'an'da "Benim ahdim zalimlere ermez" (2: 124) buyuruyordu (İnayet, 1988, 20). Böylece Şia kişileri ön plana çıkarbrken, Sünniler vahy ve hadist~ .hüküm çıkarma konusunda "ilkeler" üzerinde durdular (İnayet, 1988; 21).
Böylece Sünni hukukunun oluşumu safhasında, Şia'nın "adalet" kavramına karşılık "güvenlik" esası ön plana çıkmış ve bu tutum Sünni- · ler~.-iktidarın meşruluğu konusunda daha "esnek" kılmışhr (İnayet, 1988: .31-32). Sünni ulemanın genel tutumu şeriahn "asıl maksadinın toplumsal banşı korumak" (Santillana, 1960: 301) ve "din ve halkın refahı gayelerine hizmet" (İnayet, 1988, 34) şeklinde olmuştur. Toplumsal kaos karşısı11da kötü bir "diktatörlü,k" ehven-ü şerdir- "kötünün iyisi" dir (İnayet, 1988, 34). "Ümmetim yanlış üzerine ittifak etmiyecektir" hadisi (İnayet, 1988, 46) üzerine kuru.lu bu genel kabulü göz önünde bulundurma prensibi ile İbn Hanbel, llJn Teymiyye gibi tavizsiz tutumu ile tanınan otoriteler bile "saf inancı" ön plana çıkarak, siyaseti ikinci düzeyde görmüşlerdir. (Zubaida, İ994: 44-45; Ammara, 1991: 78-81). Örneğin politik tutum konusunda 'İbn Han bd "Cemaatin birliğinin korunması ve fitney~ya da_ ayaklanmaya yol açabil'ecek herhangi. bir amel ya da beyandah ka:çırulması şeklindeki genel ısrarını sürdürmüştür" (Zubaida, 1994: 44)>·Bu anlamda -daha sonra da ifade! edileceği·gib_i- Sünni ortodoksiriinki bu ortodoksinin teorik ve uygulan.ım olarak en merkezi yerini teşkil eden ulema ye sufi tarikatlarının iktidar karşısındaki genel tutumu iktidar merkezle!ine'ic;leolojik ve entellektüel baskı' tarzında gerçekleşmiştir denilebilir (Zubaida, 1994: 39; Gündüz, 1989: 13).
Zaten, İslam geleneğinin oluşurnunu tamamladığı coğrafi alapdaki (Asya- Afrika ve Osmanldmparatcırluğu'nun sırurları içinde kalan Doğu Avrupa) toplumsal ve siyasi )tapılimmasının gevşekliği (adem-i merkeziliği) emirleri yalnızca vergi toplamakla sınıriandımuş (Zubaida, 1994: 39; Gellner, 1981: 55; Gibb & Flowen, 1950: 277), iktidar odakla'rı şe
riah toplum içinde 'uygulanabilir' olmasına izin verirken "hanedan kralları, memurları ve işgüderleri geıııel olarak kişisel icraatlannda ya da
104
TOrkiye'de Devletten Cum/ıuriyete Geçiş Sarecinde Isitım
hükümet (yönetim) işlerinde İslami akidelere uymamışlardır" (Zubaida, 1994: 38). De facto (güç ile) başa gelen iktidar merkezleri "İslam ülkelerini koruduklan ve ibadet imkanı sağladıklan sürece, cemaatin parçalanması ve düzensizliğini önlemek için itaat görüp desteklenmişlerdir" (Zubaida, 1994: 201). Bu anlamda sunni ortodoksinin politik iktidar merkezlerine direk temas etme (gerek doktrinel, gerek politik tutum) yerine aşağıdan yukarıya entellektüel ve ideolojik baskı yapmayı tercih etmesi, Abdurrazık gibi çağdaş düşünürleri bir bakıma demokratik denilebilecek bir İslami politika teorisi yapmayan sevketrniştir. İnayet (1988: 121), bu teorinin iki sonucunu şöyle özetler:
1. ·İslami ideallerin uygulanmasında zaruri de olsa siyasal otorite ve hükümet İslam'ın özüne tekabül etmez ve onun esas prensiplerinden birini oluşturmaz.
2. İyi anlaşıldığı takdirde İslam, kendi huzurlarını sağlama konusunda en uygun hükümet şeklini seçmede Müslümanlan serbest bırakmaktadır.
ll. Türkiye'de Devlet ve Cumhuriyet Bu bölüme kadar
1. Sünni gelenek 'inanç' karşısında siyasal iktidara karşı ikincil düzeyde tutum geliştirirken
2. Bu geleneğin oluşumunu tamamladığı coğrafi alanda toplumsalekonomik sebeplerle devletin topluma dışsal kaldığını ve vergi toplamak dışında toplumsal hukuki yapılanmaya müdahale etmediğini;
3. Ortodoks geleneğin başlıca S{'vunucuları olan Ulema ve Sufi tarikatlarının politik merkeziere direk temas etme yerine aşağıdan yukanya (toplumsal katmanlardan iktidar merkezlerine) ideolojik-entellektüel baskı yapmayı tercih ettiklerini ve bunun sonucunda,
4. Modern islami düşünürler arasında bu geleneği demokratik bir politik teori haline getirmiş olanları gördük. (Abdurrazık, Arnmara gibi).
Osmanlı İmparatorluğu'nda devletin merkezileşmesi karşısında Tanzimahn ilanı ile imparatorun yetkilerini kısıtlayıcı bir anayasa kabul edilirken, toplumsal alana devlet müdahale etmiş ve toplumsal alanm düzenlenmesini de beraberinde getirmişti (Mardin, 1992: 165-186; Heper, 1976: 488). Osmanlı İmparatorluğu'nun parÇalanıp hilafetin fiilen orta-
lOS
tez ki re
dan kalkması üzerine yerine kurulan ulus-devletlerden birisi haline gelen Türkiye Cumhuriyeti bu toplum'-devlet birlikteliğini daha da pekiştirmiş, bütün kamusal alan "resmi" leşirken (Başkaya, 1991: 112-114), din bu alanın tamamiyle dışın~ itilmişti (Heper, 1981: 350). Osmanlı lm
· paratorluğu'nda 16. ve 18. yüzyudan itibaren sivil, ordu ve bürokratlarkdran'ın tersine. Osmanlı'da dini kurumlar deylete aittnzubaida, 1994, 211)- merkezi teşkil ederken, Türkiye Cumhuriyeti iktidar odağından dini bürokrasiyi dışarı çıkarmıştı tHeper, 1976; 489). Anayasal hukuki düzenlemeler ile sivil-ordu bürokrat elitizrninin bir arada gittiği Türkiye'de (Başkaya, 1991: 106), günümüzde milli devletin .üzerinde oturduğu cemaatcı- karizmatik ögeler (aqayasal- yazılı- evrensel hukuki ·düzenlemeler k~rşısında üstünlüğü olan kişi kültü, sivil-ordu elitizmi vb), uluslararası- global sermaye akımı ve ekonomik ilişkiler karşısında zor durumda bulunmaktadırlar (Keyder, 1993: 31, 46 ve 93). Bu anlamda global endüstri ve uluslararası sermaye akışı, ~lli devlet içindeki anayasal evrensel hukuk kurallarının üstünl~ğü ilkesine güç kazandırırken, devlet bu hukuk kurallannın ev.renselliği karşışında karizm~tik ögelerini bırakarak daha fazla toplumsaliaşmak zorunda kalmaktadır. Bu toplumsallaşma, devletin karizmatik ögeleri yerine kişisel insiyatif alanını "sivil haklar" ve meşr.u kuranar b\itününe göre düzenleyen anayasal sistemin güçlenmesi şeklinde anlaşılabilir.
,· . m. İsiaDJ ve Modem Devlet:
· Daha\ öı:<ce SünniJiğin .ve Şianın belirli ilkelere bağlı olarak (ki bu il 1
ketere bağlılığın Sünnilikte, Şia'run ~şiselciliğine göre daha yoğun öl-duğuna dikkat çekmiştik) bir ortodoksi oluşturduklarını görmüştük. Dini ortodoksinin bir hukuk ve ilkeler dizgesi oluşturması ve şehirli yaşamın devamı için bir tür (ekonomik ilişkileri düzenleyen) hukuk sistemi gerekınesi İslam tarihinde merkezi iktidarı ele geçiren (Fatımiler ve Safeviler gibi) heretik hareketleri bir hukuk sistemi kabul etmeye zorlamış ve bu hareketleri zaman içerisinde ortodokslaştırmıştır (Zubaida, 1994 71 ve 85- Heper 1981; 359). Bu anlamda özelli:kle Sünni ortodoksi bir devlet ideolojisi olmasından dolayı değil, merkezi devletin ihtiyacı olan hukuk sistemini içerdiği için merkezi iktidar odaklarınca kabul edilmiş veya merkezi· yönetimin ihtiyaç duyduğu hukuk sistemine denk düşmüştür denilebi.Jir. Kamu alanının düzenlenmesi için gereken ilkeler ko-
·ıo6
Tlirkiye'de Devletten Cuınhuriyet~ Geçiş Sürecinde isliJm
nusunda "kişisel insiyatif' karşısında "ilke"nin üstünlüğüne dayanan bir dini ortodoksi, şehirleşme ve merkezi otorite arasında paralellik kurmuştur. Buna göre; eğer Cumhuriyet belirli yazılı ilkelerin yani h~kukun kişisel otorite ve insiyatif karşısındaki üstünlüğü prensibine dayanıyorsa,."şetiat" ın yani Kur'an ve Sünnet'ten belirli ilkelere bağlı kalarak çıkarılmış hukuk dizgesinin kişisel insiyatif üzerindeki üstünlüğüne tekabül etmektedir. Her iki alandaki yasal düzenlemeler kişisel insiyatif alanını belirli ilkelere bağlı kılan prensipler bütünü içermektedirler (İnayet, 1988: 238).1ran'da ulemarun 1906 Anayasa Devrimi'nde anayasal hukuk sistemi taraftarı olması (İnayet, 1988: 298) ve Osmanlı'da Said Nursi gibi kimselerin (Said Nursi, tarihsiz, 247) meşrutiyetçiliği, İslam'ın kişisel otorite ve merkezi iktidardaki kişisel insiyatifin sınırlanması konusundaki h~uki dÜzenlemeler için olumlu tavrını sergiler. Anayasal ı:uıkuk düzenlerneleri yanında, İslam ümmetçilik anlayışının belirli "ırksal; etnik ya da sınlfsal farklılıklara bakılmaksızın hukuk önünde bütün vatandaşların eşitliği" (İnayet, 1988, 234) ilkesi, insanların doğuştan getirdiği etnik özeJliklerini değil hukukun üstünlüğünü ön plana çıkarır. lslfunl ortodoksi ve anayasal sistemin "ilkelere bağlılık" komısundaki ortak zemini bize tslam lc\rihi boyunca ortaya çıkan şehirleşme/ ortodoksi paraİelliğini hatırlatmaktadır. Örneğin, bu .anlamda Türkiye'de günümüzde bazı Müslüman entellektüellerin tarhşhkları Hz. Muhammet'jn (a.s.m.) Medine'deki Yahudi ve putperest Araplarla yaphğı antlaşma olan Medine Vesikası, bu türden ilkelere bağlı hukuki zemin arayışı için bir referans noktasını ~eşkil etmektedir (Bulaç, 1992:110). Global ekonomik yapılanmarun, devletin "milli" ve karizmatik unsurlarını evrensel . yazılı hukuki düzenlemelere doğru yönlendirmesi, bu tür "hukuki ilkeler" ortak zemininde anayasal uzlaşım beklentilerini güçlendirmektedir.
Sonuç . İslam tarihinde belirli kurallara bağlı ortodoks geleneğin iki uzanhsı olan Sünni ve Şialık (ilkelere bağlılık birincisinde daha yoğun olm.akla birlikte) belirli ilke ve prensipleri ön plana çıkardıklan için, hukuk sistemine ihtiyaç duyan şehirlerde ve merkezi iktidar odaklannda güçlenmişlerdir. İslam ortodoksisinin başlıca iki kaynak olan Kur'an ve Hadisten belirli ilkelere bağlı kalarak oluşturulmuş yazılı hukuk sistemi içermesi sebebi ile, modern dünyada kişisel iktidarı kontrol eden yazılı ya-
107
ı .
f
ı 1
ı
ı
tez ki re
salar esasına dayanan "Cumhuriyet" düşüncesi ile kişi insiyatifinden bağunsız ilkelere bağlılık konusunda aynı ortak paydaya sahip olmaktadırlar. Devrim sonrasında İran'ın devlet mekanizmasında ilkeleri, yazılı hukuk kurallamu kişisel insiyatif (politik iktidar konusunda ) karşısında ön plana. çıkararak, cumhuriyetçiliğe yönelmesinin (Zubaida, 1994: 265) gösterdiği gibi, uluslararası endüstri ve teknoloji akışının zorladığı milli-elitist unsurlar yerine global-evrensel hukuk kurallarırun zaman içerisinde kamu alanına yaygınlaşması ve bu alanın "haklar" ve "ilkeler" düzeyinde düzenlenmesi, Türkiye'deki 1.slam1 geleneği ve modern yazılı hukuk kuralları üzerinde yükselen "cumhuriyet" anlayışını ortak bir zemine getirmektedir. Her ne kadar Türkiye'nin .gündemi, global hukuki ve ekonomik sistem karşısinda içe kapanma've "milli" unsurlan ön plana çıkarma çabaları ile şekiliense de, bu tür çabalar global sistem (ekonomik örgülenme ve hukuki örgütlenmeler) karşısında yalnızca "illüzyonik" kalmaktadırlar. Bu yüzden gelecek yılların -özellikle Türkiye'dekendisini evrenselleştirebilen ve dünya sisteminde var edebilen yerel unsurlara ait olduğunu görmek, dünya sistemi karşısında kendisini dönüştüremeyen geleneksel unsurların bu sistem tarafından hızla yokedildiği bir dünyada fazla zor değildir. Bu varoluş global hukuki düzenlemelere eklemlenebilme özeHiği ile mümkün olabilmektedir. İslam hukuku veya ortodoksisinin ilkelere dayanan evrenselliği ile dünya sistemini "ilke" üstünlüğüne dayanan hukuki 'düzenlemeleri, "kişisel insiyatifin yazı\ı iliZelere göre düzenlenmesi" konusunda ortak bir alan.da buluşabi
· lirıer. İslam geleneğinin modern dünyanın hukuki yapılanmalarına dö-nüşümü kendi bünyesindeki ilkelere bağlı olarak oluşmuş huk.uk siste-
• ıhi ile mümkündür. ' ·. .
REFERANSLAR AMMARA, Muhammed, 1991,/sldm Devleıi, Türkçesi: Ahmet Karababa,
Salih Barlak, Endülüs yay. İstanbul. BAŞKA YA, Fikret, 1991, Paradigmanm Iflası, Doz Yay, İstanbul. BULAÇ, Ali, 1992, Medine Vesikası Haklanda Genel Bilgiler, Birikim,
Haziran-Temmuz, 102-111. GELLNER, Emest, 1981. Muslim Society, Cambridge Un. Press, Cambrid
. ge.
i 108
Türkiye'de Devletten Cumhuriye/e Geçiş Siirecinde 1suım
, GİBB; Harnilton A.R. and'BOWEN, Harold, 1950, ls/amic Society andThe West, Oxford Un. Press, London.
GÜNDÜZ, İrfan, 1989, Osmdnlı/arda Dev/et/Tekke Münasebetleri, Seha . Neşr., İstanbul.
HEPER, Metin,'1976, The Recalcitrance of The Turkish Public Bureaucracy to ':Bourgois Politics", Midd/e East Journal, Vol: 30, Autumn; 485-500.
HEPER, Metin, 1981, Islam, Polity and Society in Turkey, Middle Etist lo-uma/, Vol: 35, Summer, 345-363. 1
İNAYET, Hamit, 1988, Çağdaş lsUJmf Siyasi Düşünce, Türkçesi: Yusuf Ziya, Yöneliş yay. İstanbul.
I<EYDER, Çağlar, 1993;_Uiusa/ Kalkuımacılığın iflası, Metis yay., İstanbul. . MARDİN, Şerif, 1992, Bediüzzaman Said /l{ıtrsi Olayı, Türkçesi, Metin Çul-. haoğlu, lletişim yay, İstanbul. NURS1, Said, Tarihsiz, 'Şualar, Tenvir Neşr., İstanbul. RAHMAN, Fazlur, 1993, /si{Jm, Türkçesi: Mehmed Dağ, Mehmed Aydın,
Selçuk yay. Ankara. SANTILLANA, David De, 1960, Law and Society, sir Thomas Arnold ·ve·
Alfred Guillaume tarafında toplanan Legacy of Islam içinde, Oxford Un. Press, London.
WA TT, Montgomery, 1981, ls/dm Düşüncesinin Teşekkal Devri, Türkçesi: Ethem R. Fığlalı, Umran yay·., Ankara.
ZUBAIDA, Sami, 1994, Islam, Hal/ı: ve Devlet, Türkçesi: Sami Oğuz, lletişim Yayınlan, İstanbul. ·
109