T.C. MİMAR SİNAN ÜN VERS SOSYAL B L MLER...
Transcript of T.C. MİMAR SİNAN ÜN VERS SOSYAL B L MLER...
T.C. MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI
TÜRK İSLAM SANATLARI PROGRAMI
BATI ANADOLU BEYLİKLERİ MİMARİSİNDE TİPOLOJİYE
BAĞLI SÜSLEME TASARIMLARI
Hazırlayan
Süreyya Eroğlu
(Doktora Tezi)
Tez Danışmanı
Prof.Dr. Gönül CANTAY
İstanbul 2006
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖNSÖZ .......................................................................................................... II
ÖZET ............................................................................................................ III
SUMMARY ................................................................................................. VI
KISALTMALAR ........................................................................................ VIII
RESİMLER LİSTESİ ................................................................................... IX
ÇİZİMLER LİSTESİ ................................................................................. XX
PLANLAR LİSTESİ .................................................................................. XXIII
HARİTALAR LİSTESİ ............................................................................... XXIV
1 GİRİŞ............................................................................................................ 1
1.1. Çalışmanın Amacı ................................................................................ 2
1.2. Çalışmanın Kapsamı ............................................................................. 2
1.3. Çalışmanın Yöntemi ............................................................................. 3
2 BATI ANADOLU BEYLİKLERİ .............................................................. 4
2.1. Batı Anadolu Beyliklerinin Kültür Ortamı........................................... 4
2.2.1. Aydınoğulları Beyliği ........................................................................ 11
2.2.2. Saruhanoğulları Beyliği ..................................................................... 16
2.2.3. Germiyanoğulları Beyliği ................................................................ 20
2.2.4. Menteşeoğulları Beyliği..................................................................... 24
3 KATALOG ................................................................................................ 29
4 DEĞERLENDİRME ................................................................................ 190
4.1. Külliye Bütünlüğünde Bulunan Yapılarda Süsleme Programının
Değerlendirilmesi ................................................................................ 190
4.2. Malzeme ve Tekniğe Göre Değerlendirilmesi ...................................... 209
4.3. Süsleme Kuruluşlarına Göre Değerlendirme ....................................... 214
5 SONUÇ ......................................................................................................... 221
6 KAYNAKLAR .............................................................................................. 225
7 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................... 238
24
2.2.4. MENTEŞEOĞULLARI BEYLİĞİ (1261-1421)
Karia denilen Menteşe yöresinin, Romalılar zamanında Anadolu’da kurulan
ve Asya1 adı verilen eyalete dahil olduğu; Roma eyaletleri yeniden düzenlenirken,
Karia’nın Asya eyaletinden çıkarılarak ayrı bir eyalet haline getirildiği ve Roma
İmparatorluğunun M.S.395 tarihinde ikiye bölünmesi ile bölgenin Doğu Roma (
Bizans) İmparatorluğu’na geçtiği kaynaklarda belirtilmektedir.2 Bölge, 663 tarihinde
Muaviye ile başlayarak çeşitli tarihlerde3 İslam orduları tarafından kısa sürelerle ele
geçirilmişse de, 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferi ile Batı Anadolu Türk akınlarına
açılmıştır.4 Menteşe bölgesinin Selçukluların idaresine geçişi 1261 tarihinden
sonradır.5
1261 tarihinden sonra Bizanslıların Balkanlara yönelmesiyle zayıflayan Batı
Anadolu, 1280 tarihinde Bizans ve Türkler arasındaki savaş sonucunda bölge
Türklere geçmiştir.61300 yılına gelindiğinde Batı Anadolu’nun neredeyse tamamı
Türklerin eline geçmiştir.7 Karia bölgesini fetheden Türkmen ordularının başında
bulunan Selçuklu uç beyi Menteşe Bey, “Emir es-sevahil” ya da “Melik es-sevahil”
unvanını kullanmıştır.8 1280 tarihinden sonra Menteşe Bey’in adına kaynaklarda
rastlanmamaktadır.9 Bu nedenle Menteşe Bey’in bu tarihlerde öldüğü kabul
edilmektedir.10 Menteşe Bey’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu Mesud Bey11
döneminde denizcilikte büyük ilerle kaydedilmiş, Rodos’un büyük bölümü
fethedilmiştir.12 Daha sonra 1310 tarihinde St. Jean Şövalyeleri tarafından geri alınan
1 Akarca, Akşıdil; Milas, İstanbul 1954, s.61 2 Eroğlu, Zekai; Muğla Tarihi, İzmir 1939 , s.95 3 672 Tarihinde Hilafet orduları, 802 tarihinde Abbasiierden Harun Reşit tarafından kısa sürelerle ele geçirilmiş, daha sonra yeniden Bizans yönetimine girmiştir. Bkz; G.Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Ankara 1981, s.115-116 4 Duran, Remzi; Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları, yayımlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.55: Wittek, Paul; Menteşe Beyliği (çev.O.Ş.Gökyay), Ankara 1999, s. 22 5 Wittek, P; a.g.e, s.24 6 Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1930, s.20-21. 7 Mükrimin Halil; a.g.e., s. 20. 8 Wittek, P; a.g.e, s.29-30 9 Duran, R; a.g.e, s.59 10 Turan, Osman; Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1984, s.584 11 Mesud Bey’in adı kaynaklarda “Veled-i Menteşe Mesud Bey” olarak geçmektedir. 12 Wittek, P; a.g.e, 55-57
25
Rodos’u yeniden fethetmek için uğraşan Mesud Bey, Cenevizliler’in yardımıyla
başarmak üzereyken Papa V. Clemens’in müdahalesi üzerine başarılı olamamıştır.13
Mesud Bey’in ölümünden sonra14 yerine oğlu Şûca’eddin Orhan Bey
geçmiştir. Orhan Bey’in adına ilk kez, 1312 tarihinde Rodos’ a yapılan seferde
donanma komutanlığı yapması vesilesiyle rastlanmaktadır.15 Orhan Bey, 1319-1320-
1321 tarihlerinde Rodos’u geri almak için seferler yapmış ancak başarılı olamamıştır.
Buna karşılık Venedikliler ve Katalanlar ile küçük çaplı ticari anlaşmalar yapmıştır.16
1329-1330 tarihinde Milas’ta inşâ edilen Hacı İlyas Camii’nin kitabesinde “Emir-i
Kebir ve Şucaa devletü’d-din” şeklinde, kendi adına yaptırdığı Peçin Orhan Bey
Camii kitabesinde ise “Emir-i Muazzam, mansur, muzaffer, mufahham, Sultan-ı
Guzzatu’l-atrak, Şucaa devletü’d-din Orhan bin Mesud” şeklinde Orhan Bey’in
ünvanları belirtilmiştir.17
1333 tarihinde bölgeye gelen İbn-i Battuta, seyahatnamesinde Orhan Bey’den
şu şekilde bahseder;
“..Tavas’tan Muğla’ ya geçtik. Bu şehirde Milas hükümdarının
oğlu İbrahim Bey’ e rastladık, bize karşı gayet lûtufkardı ve bize
elbiseler verdi. Sonra Rum diyarının en güzel şehirlerinden olan Milas’a
yollandık. Milas hükümdarı Sultan Şüca’eddin Orhan Bey olup, yüzü ve
hayatı güzel, mükemmel bir hükümdardır. Oturduğu yer, Milas
yakınında kâin, iki mil uzakta Barçın ( Peçin) şehridir. Burası yeni ve
bir tepe üzerindedir.orada güzel camiler ve binalar vardır. Sultan orada
13 Papa Clemens V, 26 Kasım 1312 tarihli bir berat ile kafirlerle ittifakı men etmiştir. Bkz: Wittek, P. ; a.g.e, s. 57 14 Kaynaklar, Mesud Bey’in 1319 tarihinde öldüğünü belirtir. Bkz; Uzunçarşılı, İ.H, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, s.55: Wittek, P; a.g.e, s. 63. 15 Wittek, P, a.g.e, s. 63. 16 Zachariadou, E; Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1982., s.18. 17 Duran, R; a.g.e., s.63: Wittek, P, a.g.e., s.133-134: Durukan, A.; Menteşe Beyliği Döneminde Balat (Antik Miletus),16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul 2003. (yayında)
26
bir caminin temelini attırmış, henüz bitmemişti. Biz o’na bu şehirde
rastladık.”18
Orhan Bey’in kesin ölüm tarihi bilinmektedir. Ancak, 1331 tarihinde Menteşe
Beyliği ve Girit Dükalığı arasında imzalanan anlaşmanın 1337 tarihinde yenilenmesi
münasebetiyle yazılan anlaşma metninde kullanılan “Menteşeoğlu Orhan Bey
Negroponte’de vergi alıyordu.” İfadesi ve anlaşma metninin başında anlaşmanın
“Girit Dükası ile Balat hakimi Orhan Bey’in varisi Çelebi İbrahim Bey” arasında
yapıldığının belirtilmesi Orhan Bey’in ilk anlaşmanın yapıldığı tarihte hayatta
olduğunu göstermektedir.19 1331 tarihinde yapılan anlaşmada Menteşe Bey’i olarak
Orhan Bey’in adı geçerken, 1337 tarihli anlaşmada Emir-ül Kebir yani Ulu Bey
olarak İbrahim Bey’in adı geçmektedir.20 İbrahim Bey’in 1359-60 tarihlerinde
ölümü üzerine Menteşe Beyliği toprakları üç oğlu arasında bölünmüş ve Ulu bey
ünvanı Musa Bey’e geçmiştir.
Musa Bey Balat, Peçin ve Milas’ta, Mehmed Bey Muğla ve Çine’ de, Umur
Bey ise Fethiye taraflarında hüküm sürmüştür.21 Balat ve Peçin beyi olarak Musa
Bey’in Memluk Sultanı ile yaptığı bazı yazışmalar kaynaklarda belirtilmiştir.22 Musa
Bey’in ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 1375 tarihinden hemen önce
öldüğü düşünülmektedir.23 Musa Bey’den sonra hükümdar olan Ahmed Gazi adına
Milas ve Peçin’de 1375 ve 1380 tarihli kitabeler bulunmaktadır.24 Denizcilik
faaliyetlerine önem veren Ahmed Gazi, Rodos ve Kıbrıs adalarına başarılı seferler
yapmış, bu seferler sonucunda kendisine “Gazi” ve Sultanü’s Sevahil” ünvanları
verilmiştir.25 1391 tarihinde ölen Ahmed Gazi, Peçin’de yaptırdığı medreseye
gömülmüştür. Ahmed Gaz’nin ölümüyle idaresinde olan topraklar, Osmanlı
hakimiyetine girmiş, Yıldırım Beyazıd bölgenin idaresini Hoca Firuz Bey’ e
18 Wittek, P.; a.g.e., s.65-66. 19 Duran, R. ; a.g.e., s. 65 20 Zachariadou, E;a.g.e.,s. 66 21 Wittek, P. a.g.e., s., 74 22 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; Anadolu Beylikleri ve Akkaoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 2003, s.75. 23 1375 Tarihinde Ahmed Gazi adına yaptırılan medrese düşünülerek bu tarih saptanmıştır. Bkz: Varlık, M.Ç; a.g.e., s. 529. 24 Varlık, MÇ; a.g.e., s. 530: Wittek, P, a.g.e., s. 139-141 25 Varlık, M.Ç, a.g.e., s. 530
27
vermiştir. Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Rumeli topraklarında genişleyip
büyümesine paralel olarak, Menteşeoğulları Beyliği, Yıldırım Bayezıd'ın 1390
Anadolu seferi sonunda Osmanlı hakimiyetine geçmiş ve 1402 Ankara Savaşı'na
kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.26
Timur, Yıldırım Beyazıd ile 20 Temmuz 1402 tarihinde yaptığı Ankara
savaşında galip geldiği zaman, Yıldırım’a karşı kendi safında savaşan Anadolu
beylerine topraklarını iade etmiştir. Böylece Menteşe İli de kendisine bağlılık işareti
olarak taç, kemer ve yarlıg ile birlikte İlyas Bey’ e verilmiştir.27 İlyas Bey Osmanlı
şehzadelerinin taht kavgalarında önemli role sahiptir.
1402-1413 yılları arasındaki Fetret Devrinden sonra, Menteşeoğulları Beyliği
1414 yılında Osmanlı Sultanı I. Mehmet'in hakimiyetini tanımış ve Menteşe
toprakları, 1421 yılında bütünüyle Osmanlı Devletine katılmıştır. II.Murad’ın İlyas
Bey’in oğullarını Tokat Kalesi’ne kapattığı 1324 tarihinde beylik tamamen
Osmanlılara ilhak etmiştir.28 13.07.1426 tarihli bir belgede II. Murad’ın adı, Balat ve
Ayasuluk hakimi olarak geçmektedir.29
Menteşeoğulları Beyliği’nin Coğrafi Sınırları
Kâtip Çelebi ile Evliya Çelebi gibi 17. yüzyıl kaynaklarına dayanan Paul
Wittek’e göre Menteşe toprakları; kuzeyde Tire sancağı, doğuda Antalya sancağı ve
Kütahya sancağının bir kısmı, batı ve güneyde ise denizle sınırlanmıştır. Kuzeyde
tabii sınır olarak Menderes’i kabul eden Wittek, Menteşe şehirlerini; Muğla, Balat,
Bozöyük, Milas, Beçin, Mazın, Çine, Davas, Bırnaz, Makri, ve Köyceğiz olarak
sıralamaktadır. Beylik merkezi
Menteşeoğlu toprakları, Aydınoğulları, Tekeoğulları ve Hamidoğulları
Beyliklerinin toprakları ile sınırlanmıştır
26 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 79: Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.59. 27 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s., 531: Uzunçarşılı, İ.H.;a.g.e., s77 28 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 732 29 Duran, R; a.g.e., s.83.
28
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet,(1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
AYAN, Havva,(1995) “ Manisa Kent Tarihi Üzerine Yazılar/I”, Manisa, IX, 29-32
BAYKARA, Tuncer (1988), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Ankara
EMECEN, Feridun M.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,
İstanbul, 2001
ERAVCI, Mustafa-Mustafa Korkmaz (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik
Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.
ERÇİL, Erdoğan (2000) Müslüman- Türk Devletleri Tarihi, Ankara
GÖKÇE, Muhlis-Türe, Altan vd, (1992), Manisa’nın Kültür ve Tabiat Varlıkları,
Manisa Belediyesi Kültür Yayınları Dizisi I, Manisa.
İBN BATUTA Tancî (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,
İstanbul.
PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası,
çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul.
TURAN, Osman (2003), Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken
Yayınevi, İstanbul.
UZUNÇARŞILI, İsmail H.(1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,
Karakoyunlu Devletleri, Ankara
VARLIK, Mustafa (1972), Germiyanoğuları Tarihi, Ankara.
WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, Ankara.
III
ÖZET
Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde Tipolojiye Bağlı Süsleme Programları
konulu tez çalışmasında, daha önce bu konuda kapsamlı bir çalışma olmaması çıkış
noktası olmuştur. Bölge ve dönem ile ilgili yapılan çalışmalar, beylik monografisi
şeklinde yapılmış, çalışma konuları tek beylikle ( Aydınoğulları Devri Mimarisi,
Menteşeoğulları Mimarisi) veya tek konu ile (ahşap süsleme, taş süsleme) sınırlı
tutulmuştur. Bu çalışmada, yapı bütünlüğü içinde mimariye bağlı tüm bezeme
elemanları toplu bir biçimde ele alınmıştır.
Daha önce bu bölge ve dönemi inceleyen çalışmalar döneme; bir konu veya
mekân felsefesi boyutunda bakar, bunu yaparken Batı Anadolu Beyliklerinin
mimarisini tanıtmak, yorumlamak yerine Batı Anadolu Beyliklerinin tarihçelerini
ağırlıklı olarak verirler. Bu yayınlardan bazıları da tartışma getiren konulardan
oluşmuştur. Yapıların kimliği konusunda tartışılan tüm bu çalışmalar Batı Anadolu
Beylikler mimarisi için son derece sınırlı kalmaktadır. Ancak Batı Anadolu
Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklar, Doğu ve Orta Anadolu Beyliklerinin
ortaya koyduğu mimari varlıklardan farklı olarak kaynağını Anadolu Selçuklu
mimarisinden almakla beraber, farklı bir kültür ve mimarinin bulunduğu topraklarda
ortaya çıkmış olduğundan, başta cami mimarisi olmak üzere; camiye bağlı işlevsel
yapılarda farklı plan ve üst örtü yorumları ortaya koymuş, dolayısıyla da çeşitlilik
gösteren yapılar meydana çıkmıştır.
Batı Anadolu Beylikleri’nin mimari kültür bütünlüğüne ve sanatına
bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Suriye bölgelerinden gelen sanatçıların
varlığı, yapılardaki süsleme ve mimari üslup izlerinden anlaşılmaktadır. Bu şekilde
ortaya çıkan eserlerde, Ortadoğu Türk mimarisinden alınan etkileri takip etmek
mümkün olmaktadır. Bu etkiler, planlama, cephe kuruluşu ve özellikle süsleme
unsurlarına kadar uzanmaktadır.
Batı Anadolu Beylikleri içinde yer alan, Güney Marmara’ya yerleşen ve hızla
gelişen Osmanlı Beyliği de içinde bulunduğu, daha önce sözü edilen özellikleri
bünyesinde taşır. Osmanlı Beyliğinin büyüme şansını yakalayamayan Batı Anadolu
Beylikleri, Osmanlı Mimarisi’nin gelişme sürecine tesirleri açıkça görülen
beyliklerdir.
IV
Bu durumu, mimar ve sanatçı alışverişlerinde de takip etmek mümkündür.
Birgi Ulu Camii (1312) minberini yapan ustanın, 24 yıl sonra Bursa Ulu Camii
( 1336) minberini yapması buna önemli bir örnektir.
Batı Anadolu Beyliklerinden günümüze ulaşabilen ve kaynaklarda varlığı
bilinen mimari eserlerin, her beylik için her türünün varlığından söz edilemez. Batı
Anadolu Beyliklerinin diğer Anadolu Beylikleri gibi kısa ömürlü olmaları yanı sıra,
ancak belirli ekonomik koşullarla ayakta durabilmektedirler. 1402 Timur istilasını
yaşamışlar, her ne kadar Timur bazı beyliklere beyliklerini iade ettiyse de
Anadolu’nun istilaya uğramış olması, Batı Anadolu Beyliklerini Osmanlı devletinin
sağladığı iyi koşullardan uzaklaştırmıştır. Timur’un çekilmesinden sonra ise, bu
Beylikler birer birer Osmanlı yönetimine girmişler ve Osmanlının tayin ettiği valiler
tarafından yönetilmişlerdir.
Yapılan bu çalışmada; kaynaklardan tespit edilen tüm eserler yerinde
görülerek, özgün süsleme programına sahip olanlar saptanmış ve çalışmaya dahil
edilmiştir. Bu çalışma, bir kaynak araştırması olmaktan ziyade, eserlerin yerinde
tespiti ve gözleme dayalıdır. Kaynaklardan, eserlerin tespiti, tarihlendirilmesi ve
onarımları söz konusu olduğunda yararlanılmıştır. Kullanılan tüm fotoğraflar bu
çalışma için yerinde çekilmiştir. Çalışma kapsamında olmayan, fakat
değerlendirmede adı geçen eserlerin fotoğrafları kullanılmamış, ulaşılabilecek
kaynak referansları verilmiştir.
Konunun sınırlarının belirlenmesinde malzeme ve süslemenin özgünlüğü
belirleyici olmuştur. Yapıda, yenilendiği saptanan mimari elemanlar değerlendirme
dışı bırakılmıştır. Yapılar değerlendirilirken, Batı Anadolu Beylikleri döneminden
günümüze sağlam durumda hamam yapısı gelmediği için hamamlar konu dışında
tutulmuştur. Günümüze sağlam gelen, ancak hiçbir süsleme elemanı içermeyen
yapılar aynı yol izlenerek katalog dışı tutulmuştur. Batı Anadolu Beylikleri yapısı
olduğu kitabesi vasıtasıyla tespit edilen, fakat günümüze harap halde gelen yapıları
çalışmaya dahil etmek, konunun özünden uzaklaşmak olacağı için bundan özellikle
kaçınılmıştır.
Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Süsleme Programları başlıklı çalışmada,
Batı Anadolu Beylikleri eserlerinden günümüze ulaşabilen örnekler incelenerek,
süsleme programının nasıl gerçekleştirildiği ortaya konulmaya çalışılan bu
V
çalışmanın içeriğinde adı geçen beş beylikten Güney Marmara bölgesinde beylik
dönemi yapılaşmasına başlayan Osmanlı Beyliği, daha sonraki Osmanlı mimarisinin
gelişme süreci bütünlüğünde bir başlangıç ve temel oluşturduğundan konu dışı
bırakılmış, ancak Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi, Batı Anadolu Beylikleri
Mimarisi ile hem mimari mekânlar şeklinde yani planlama açıcından örtüşmesi, hem
de süsleme etkinliği açısından örtüşen durumu nedeniyle bir karşılaştırma ve etki
çerçevesinde konu bütünlüğü içerisinde değerlendirmede yer almıştır.
II
ÖNSÖZ
Batı Anadolu Beylikler Mimarisi’nde Tipolojiye Bağlı Süsleme Tasarımları,
konulu çalışma oldukça geniş bir coğrafyada, günümüzde yerleşim dışı kalmış
alanları kapsamaktadır. Dönem söz konusu olduğunda, yapılan çalışmalar; tek
beylik, tek malzeme veya tarih ağırlıklı araştırmalarından öteye gitmemektedir.
Yapılan bu çalışma, Batı Anadolu Beylikleri’ne ait günümüze ulaşan tüm mimari
yapıları değil, süsleme özelliği gösterenleri kapsamaktadır.
Bu çalışma sırasında sabırlı desteklerinden, değerli önerilerinden ve sonsuz
anlayışlarından yararlandığım başta tez danışmanım Prof. Dr. Gönül Cantay’a, tez
izleme jürimde bulunan değerli hocalarım Prof. Dr. Zeki Sönmez ve Prof. Dr. Baha
Tanman’a teşekkür ederim. Çalışmada yararlandığım plân ve çizimleri yeniden
çizip, renklendirerek yardımcı olan Alev Özsayın’a, özgün desenlerin bir kısmını
çizen Hamdi Bülbül’e, çalışmanın İngilizce özeti için Özlem ve Erol Eroğlu’na
teşekkür ederim. Alan çalışması sırasında, uzun süreli izinler konusunda gösterdikleri
anlayış için, Harran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Göksenin
Eseller ve Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Yar. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu’na teşekkür
ederim. Özellikle ailemin tüm fertlerine, çalışma süresince ilgilerini esirgemeden
verdikleri maddi ve manevi destek için minnettarım.
Süreyya Eroğlu
ÖZGEÇMİŞ
25 Temmuz 1966 yılında Muş’ta doğdu. 1991 yılında Ataköy Lisesinden
mezun olduktan sonra 1992 yılında, Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat
Tarihi Bölümüne girdi. 1997 yılında lisans eğitimini tamamlayarak, İstanbul Teknik
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi anabilim dalında yüksek lisansa
başladı. 2000 yılında Prof. Dr. Semra Ögel’in danışmanlığında, “Surname-i
Hümayun ve Surname-i Vehbi Bağlamında Nakkaş Osman ve Nakkaş Levni” konulu
çalışma ile mezun oldu.
2001-2002 Yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora programına başladı. Doktora eğitimini
Prof. Dr. Gönül Cantay’ın danışmanlığında halen sürdürmektedir.
XXIII
PLÂN LİSTESİ
1. Birgi Ulu Camii
2. Selçuk İsa Bey Camii
3. Birgi Hatuniye Türbesi
4. Tire Süleyman Şah Türbesi
5. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi
6. Manisa Ulu Camii Ve İshak Bey Türbesi1
7. Manisa Ulu Camii Medresesi
8. Revak Sultan Türbesi
9. Saruhan Bey Türbesi
10. Analcı Mescidi
11. Kurşunlu Camii
12. Vacidiye Medresesi
13. II Yakup Bey İmareti
14. İshak Fakih Camii
15. Çine Ahmed Gazi Camii
16. Milas Ulu Camii
17. Milas Firuz Bey Camii
18. Balat İlyas Bey Camii
19. Turgut (Leyne) İlyas Bey Camii
20. Peçin Ahmed Gazi Medresesi
1 Manisa Ulu Camii ve İshak Bey Türbesi aynı plân üzerinde gösterilmiştir..
IX
RESİM LİSTESİ
1. Birgi Ulu Camii , Kuzey Cephesi
2. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephesi
3. Birgi Ulu Camii,Güney Cephesi
4. Birgi Ulu Camii, Güney Cephe Batı Pencere
5. Birgi Ulu Camii, Güney Cephe Doğu Pencere
6. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephe Kuzey Yönündeki Pencere
7. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephe Güney Yönündeki Pencere
8. Birgi Ulu Camii’nin Güneydoğu Köşesindeki Devşirme Arslan Heykeli
9. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephesindeki Cümle Kapısı
10. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı
11. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı Kemeri
12. Birgi Ulu Camii, Cümle Kapısı Kemer Kilit Taşındaki Süsleme
13. Birgi Ulu Camii, Kemerde Süsleme Detayı
14. Birgi Ulu Camii, Kemer Taşı Üzerindeki Madalyon
15. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Penceresi
16. Birgi Ulu Camii, Güneybatı Köşesinden
17. Birgi Ulu Camii, Minareden Detay
18. Birgi Ulu Camii, Minareden Detay
19. Birgi Ulu Camii, Kuzeyden İç Mekana Bakış
20. Birgi Ulu Camii, Mihrap Ve Minber
21. Birgi Ulu Camii, Mihrap
22. Birgi Ulu Camii, Mihrap Bordürleri
23. Birgi Ulu Camii, Mihrap Nişi
24. Birgi Ulu Camii, Mihrap Nişi Mukarnas Sıraları
25. Birgi Ulu Camii, Mihrap Önü Kubbesini Taşıyan Kemer Yüzeyi
26. Birgi Ulu Camii, Kemer Yüzeyindeki Çini Mozaik Süsleme Detayı
27. Birgi Ulu Camii, Mihrap Ve Minber
28. Birgi Ulu Camii, Minber
29. Birgi Ulu Camii, Minber Köşk Kısmının Altındaki Geçit
30. Birgi Ulu Camii, Minber Yan Aynalığından Detay
X
31. Birgi Ulu Camii, Minber Detayı, Ajurlu Kabara
32. Birgi Ulu Camii, Minberde Sekizgen Pano Yüzeyinde Bezeme
33. Birgi Ulu Camii, Minber Bordürleri
34. Bordür 1
35. Bordür 2
36. Birgi Ulu Camii, Minber Korkuluk Bordürleri
37. Birgi Ulu Camii, Minber Kapısı
38. Birgi Ulu Camii, Minber Kapı Kanadından Detay
39. Birgi Ulu Camii,Güney Duvarı Pencere Kanadı
40. Detay
41. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Pencere Kanadı
42. Detay
43. Birgi Ulu Camii, Doğu Duvarı Pencere Kanadı
44. Detay
45. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Pencere Kanadı
46. Detay
47. Birgi Ulu Camii, Batı Duvarı Pencere Kanadı
48. Detay
49. Birgi Ulu Camii, Pencere Bordürü
50. Birgi Ulu Camii, Pencere Tutacağı
51. Selçuk İsa Bey Camii,Batı Cephesi
52. Selçuk İsa Bey Camii,Güneybatı Cephesinden Görünüş
53. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Cephesi
54. Selçuk İsa Bey Camii, Batıdan Görünüş
55. Selçuk İsa Bey Camii, 1960
56. Selçuk İsa Bey Camii, 1960 Mihrap Yönünden Görünüş
57. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı
58. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Detay
59. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Giriş Eyvanı Tavan Düzenlemesi
60. Selçuk İsa Bey Camii, Tavan Bezemesi
61. Selçuk İsa Bey Camii, Bezeme Detayı
62. Selçuk İsa Bey Camii, Bezeme Detayı
XI
63. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısının Avluya Bakan Yüzü
64. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Alınlığı
65. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Mescid Mekanı Güney Tarafındaki
Pencere Düzenlemesi
66. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Mescid Mekanı Kuzey Tarafındaki
Pencere Düzenlemesi
67. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Kuzey Üst Pencere
68. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Kuzey Alt Pencere
69. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere Detay
70. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere Detay
71. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Avlu Penceresi
72. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Penceresi Avlu Penceresi
73. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere
74. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere
75. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere Detayı
76. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere Detayı
77. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Penceresi Niş Yüzeyinde Devşirme Bordür
78. Selçuk İsa Bey Camii,Cümle Kapısı Üç Yüzünde Palmet Bordür
79. Selçuk İsa Bey Camii,Cümle Kapısı
80. Selçuk İsa Bey Camii, Cümle Kapısından Kitabe Detayı
81. Selçuk İsa Bey Camii, Kavsara Yüzeyi Bezemesi
82. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Kapısı Giriş Eyvanı Yıldız Tonoz Tavan
83. Selçuk İsa Bey Camii, Tavan Detayı
84. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Kapısı Ve Avlunun İçten Görünüşü
85. Selçuk İsa Bey Camii, Minare
86. Selçuk İsa Bey Camii, Çini Bezemeli Mihrap Önü Kubbesi
87. Selçuk İsa Bey Camii, Kubbeye Geçiş
88. Selçuk İsa Bey Camii, Pandantifler
89. Selçuk İsa Bey Camii, Çini Mozaik Detayı
90. Selçuk İsa Bey Camii, Giriş Kubbesi
91. Selçuk İsa Bey Camii, Kubbe Bordürü
92. Selçuk İsa Bey Camii, İç Mekan Pencere Süslemesi
XII
93. Selçuk İsa Bey Camii, Pencere Detayı
94. Selçuk İsa Bey Camii, Kemer Yastığı
95. Selçuk İsa Bey Camii, Mescid Mekânında Bitkisel Süslemeli Sütün Baslığı
96. Selçuk İsa Bey Camii, Mescid Mekânında Mukarnas Bezemeli Sütün Başlığı
97. Selçuk İsa Bey Camii, Mihrap
98. Hatuniye Türbesi, Giriş Cephesi
99. Hatuniye Türbesi, Kapısında Kitabelik
100. Hatuniye Türbesi, Kitabe Ve Kemer Yüzeyi
101. Hatuniye Türbesi, Kilit Taşı Üzerinde Kabara
102. Hatuniye Türbesi, Kemer Kilit Taşının Sağındaki Rozet
103. Hatuniye Türbesi, Kemer Kilit Taşının Solundaki Rozet
104. Hatuniye Türbe Kapısı Girişin Yan Niş Zemininde Devşirme Malzeme (Sol
taraf )
105. Hatuniye Türbe Kapısı Girişin Yan Niş Zemininde Devşirme Malzeme
(Sağ Taraf)
106. Tire Süleyman Şah Türbesi
107. Tire Süleyman Şah Türbesi, Giriş Kapısı
108. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kitabe
109. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet
110. Tire Süleyman Şah Türbesi Kemer Köşe Dolgu Yüzeyinde Geometrik
Bezeme
111. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Köşe Dolgu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme
112. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi ,Giriş Cephesi
113. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Türbe Kapısı
114. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Saçak Altında Devşirme Malzeme
115. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Giriş Kapısı Kemeri
116. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe
117. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Merkezi
118. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteği
119. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnak Penceresi
120.Manisa Ulu Camii
121. Manisa Ulu Camii, Cümle Kapısı
XIII
122. Manisa Ulu Camii, Giriş Eyvanında Sağ Tarafta Bulunan Rozet
123. Manisa Ulu Camii, Sol Taraftaki Rozet
124. Manisa Ulu Camii, Giriş Eyvan Yüzeyi Kitabenin
125. Manisa Ulu Camii, Minare Gövdesi
126. Manisa Ulu Camii, Avlu
127. Manisa Ulu Camii, Avluda Devşirme Çift Sütün Kullanımı
128. Manisa Ulu Camii, Avludan Mescid Mekanı
129. Manisa Ulu Camii, Manisa Ulu Camii Mihrap Duvarı
130. Manisa Ulu Camii,İç Mekan
121. Manisa Ulu Camii, Minber
132. Manisa Ulu Camii, Minber Detayı
133. Manisa Ulu Camii, Minber Detayı
134. Manisa Ulu Camii, Minber Korkulukları
135. Manisa Ulu Camii, Minber Korkuluk Bordürü
136. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Bordürü
137. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Tacı
138. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Bordürü
139. Manisa Ulu Camii, Minberin 1960 Tarihli Fotografı
140. Manisa Ulu Camii, Minber Kapısı (Hakkı Acun)
141. Manisa Ulu Camii, Minber Kapısından Detay
142. Manisa Ulu Camii, Kubbe Merkezinde Kalem İşi Süsleme
143. Manisa Ulu Camii, Kubbe Detayı
144. Manisa Ulu Camii, Manisa Ulu Cami Medresesi
145. Manisa Ulu Camii, Medrese Ana Eyvanı 1960
146. Manisa Ulu Camii, Medrese Ana Eyvan
147.Cümle Kapı Lento Alt Yüzey Süslemesi
148. Manisa Ulu Camii, Lento Alt Yüzeyi Süsleme Detayı
149. Manisa Ulu Camii, İshak Bey Türbesi
150. Manisa Ulu Camii, Kapı Detayı
151. Manisa Ulu Camii, Kubbe Süslemesi
152. Manisa Ulu Camii, Kubbe Merkezinde Bordür Detayı
153. Manisa Ulu Camii, Kubbe Eteği
XIV
154. Manisa Ulu Camii, Tonozdo Bulunan Kalem İşi Süsleme
155. Revak Sultan Türbesi, Kuzey Giriş Cehpesi
156. Revak Sultan Türbesi, Güney Cephesinde Bulunan Sağır Pencere
157. Revak Sultan Türbesi, Pencerenin Üzerine Yerleştirilen Devşirme Malzeme
158. Revak Sultan Türbesi, Giriş Cephesi Kemer Nişi İçinde Bulunan Devşirme
Malzeme
159. Saruhan Bey Türbesi
160. Saruhan Bey Türbesi, Doğu Cephesi
161. Saruhan Bey Türbesi, Kapı Kanatları
162. Saruhan Bey Türbesi, Geometrik Süsleme Detayı
163. Saruhan Bey Türbesi, Süsleme Detayı
164. Saruhan Bey Türbesi, Süsleme Detayı
165. Analcı Mescidi
166. Analcı Mescidi, Mihrap Duvarı
167. Analcı Mescidi, Kubbe Merkezinde Kalemişi Bezeme
168. Analcı Mescidi, Kubbe Eteğinde Kalem İççi Bordür
169.Kurşunlu Camii
170.Kurşunlu Camii, Mihrap
171. Kurşunlu Camii, Çini Mihrap Alınlığı
172. Kurşunlu Camii, Çini Kitabe
173.Vacidiye Medresesi
174. Vacidiye Medresesi, Cümle Kapısı
175.Vacidiye Medresesi Ana Eyvan
176. Vacidiye Medresesi, Giriş Eyvanı Tamamlanmamış Kemer Bezemesi
177. II.Yakup Bey İmareti
178. II.Yakup Bey’in Taş Vakfiyesi
179. II. Yakup Bey İmareti , İç Mekan
180. II.Yakup Bey İmareti, Şadırvan
181. II.Yakup Bey İmareti, Türbe Eyvanı
182. II.Yakup’un Sandukası
183. II.Yakup Bey İmareti Türbe Zemini Çini Levha Döşemeleri
184. II. Yakup Bey İmareti, Çini Zemin Bordürleri
XV
185. İshak Fakih Camii
186. İshak Fakih Camii, Cephede Bitkisel Süsleme
187. İshak Fakih Camii, Cephede Geometrik Süsleme
188. İshak Fakih Camii, Detay
189. İshak Fakih Camii, Minare Kaidesinden Gövdeye Geçiş
190. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Ok Ucu Motifli Bordür
191. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Zencirek Bordür
192. İshak Fakih Camii, Mihrap
193. Çine Ahmed Gazi Camii
194. Çine Ahmed Gazi Camii, Cümle Kapısı
195. Çine Ahmed Gazi Camii, İç Mekan
196. Çine Ahmed Gazi Camii, Kubbe Kenar Yastığı
197. Çine Ahmed Gazi Camii, Mihrap
198. Çine Ahmed Gazi Camii, Mihrap Dış Duvarı Sağır Pencere
199. Çine Ahmed Gazi Camii, Sağır Pencerenin Üzerindeki Devşirme Malzeme
200. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Kapısı
201. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Dolap Aynalığı
202. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Yan Aynalığı
203. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Kapı Tacı
204. Çine Ahmed Gazi Camii, Bordür Detayı
205. Milas Ulu Camii
206. Milas Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı
207. Milas Ulu Camii, Doğu Cephesi Cümle Kapısı
208. Milas Ulu Camii, Cümle Kapısı Üzerindeki Kitabenin Ortasında Bulunan
Bitkisel Bezemeli Rozet
209. Milas Ulu Camii, Cümle Kapısı Üzerindeki Kitabenin Başlangıcında
Bulunan Bitkisel Bezemeli Yarım Rozet
210. Milas Ulu Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı
211. Milas Ulu Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı
212. Milas Ulu Camii, Mihrap
213. Milas Ulu Camii, Mihrap Sütüncesi
214. Milas Ulu Camii, Mihrap Nişi
XVI
215. Milas Ulu Camii, İç Mekan
216. Firuz Bey Camii
217.Firuz Bey Camii Mihrap Cephesi
218.Firuz Bey Camii Pencere Kuruluşu
219.Firuz Bey Camii, Güney Cephe Tabhane Mekanı Üst Pencereleri
220. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Doğu Penceresi
221. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Batı Üst Pencere
222. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Doğu Pencereleri
223. Firuz Bey Camii, Tabhane Mekanı Doğu Alt Pencere
224. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Batı Üst Pencere
225. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Doğu Üst Pencere
226. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Penceresi
227. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Penceresi İçten Görünüş
228. Firuz Bey Camii,. Pencere Tavan Bezemesi
229. Firuz Bey Camii, Pencere Detay Bezemesi
230. Firuz Bey Camii, (Batıdan Doğuya) 1 Numaralı Korkuluk Şebekesi
231. Firuz Bey Camii, 2 Numaralı Korkuluk Şebekesi
232. Firuz Bey Camii, 3 Numaralı Korkuluk Şebekesi
233. Firuz Bey Camii, 4 Numaralı Korkuluk Şebekesi
234.Firuz Bey Camii, Giriş Kapısı Saçağı
235. Firuz Bey Camii, Saçak Detayı
236. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı
237. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Detay
238. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Kemer Yastığı
239. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Kubbeyi Taşıyan Kemer Yastığı
240. Firuz Bey Camii,Cümle Kapısı İki Renkli Kemer Kuruluşu
241. Firuz Bey Camii,Kapı Kemer Alınlığında Kitabe
242. Firuz Bey Camii, Giriş Kapısı Lentosunun Alt Yüzey Bezemesi
243. Firuz Bey Camii, Lento Alt Yüzeyi Süslemesi Köşe Detayı
244. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Girişi
245. Firuz Bey Camii, Mihrap Ve Minber
246. Firuz Bey Camii, Mihrap Kavsara Yüzeyi ve Mihrap Tepeliği
XVII
247. Firuz Bey Camii, Mihrap Tepeliğinden Detay
248. Firuz Bey Camii, Mihrap Nişi Bordürü
249. Firuz Bey Camii, Mihrap Kitabesi
250. Kavsara Köşe Dolgu Yüzeyi
251. Firuz Bey Camii, Mihrap Önü Kubbesi
252. Firuz Bey Camii, Tromp Detayı
253. Firuz Bey Camii, Tromp Detayı
254.Balat İlyas Bey Camii, Genel Görünüşü
255.Balat İlyas Bey Camii, Kuzey Cephesi
256.Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Pencere Kuruluşları
257. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephe Kuzey Tarafındaki Pencereler
258. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephe Güney Tarafındaki Pencereleri
259. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephe ,Batı Pencereleri
260. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephe ,Doğu Pencereleri
261. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephe Güney Pencereleri
262. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Pencereleri
263. Balat İlyas Bey Camii, Balat İlyas Bey Camii Cümle Kapısı
264. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısından Kemer Detayı
265. Balat İlyas Bey Camii, Kuzey Cephesi Duvar Yüzeyinde Bordür
266. Balat İlyas Bey Camii, Bordür Detayı
267. Balat İlyas Bey Camii, İç Mekan
268. Balat İlyas Bey Camii, Resim Mihrap
269. Balat İlyas Bey Camii, Kare Hacimden Kubbeye Geçiş
270. Balat İlyas Bey Camii, Tromp Detayı
271. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Alt Pencere
272. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Üst Pencere
273. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Üst Pencere
274. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Alt Pencere
275. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Güney Üst Pencere
276. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Batı Üst Pencere
277.Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Batı Alt Pencere
278.Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Doğu Üst Pencere
XVIII
279. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Doğu Alt Pencere
280. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Güney Üst Pencere
281. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Güney Alt Pencere
282. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemeri
283. Balat İlyas Bey Camii, Giriş Kapısı Batı Kemer Alınlığı Süsleme Detayı
284. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Tarafındaki Bursa Kemeri
285. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Yüzeyinde Kitabe
286. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısında, Kemer Ara Yüzeylerinde Süsleme
287. Balat İlyas Bey Camii, Girişin Doğu Yan Yüzünde Bitkisel Bezemeli Niş
288. Balat İlyas Bey Camii, Batı Yönünde Yarım Kalan İşlenmemiş Yüzeyler
289. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemeri Kilit Taşı Süslemesi
290. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Giriş Bölümü Kemer Kilit Taşı
Süslemesi
291. Balat İlyas Bey Camii, Giriş Kapısı Lento Alt Yüzey Süslemesi
292. Balat İlyas Bey Camii, Lento Alt Yüzey Süsleme Detayı
293. Balat İlyas Bey Camii, Girişin İç Kısmındaki Lento Alt Yüzeyinde
Geometrik Ve Bitkisel Süsleme
294. Balat İlyas Bey Camii, Lento Alt Yüzeyi,Bitkisel Süsleme Detayı
295. Balat İlyas Bey Camii, Kapı Yan Açıklıkları
296. Balat İlyas Bey Camii, Batı Tarafı
297. Balat İlyas Bey Camii, Mihrabiye
298. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişi İçinde Kandil Motifi
299. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Köşe Dolgu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme
300. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişinde Zemin Bordür
301. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişinin İçten Görünüşü
302. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Kitabesi
303. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Alınlığında Bursa Kemeri İçinde Kandil
Motifi
304. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Alınlığında Dilimli Kemer İçinde Kandil
Motifi
305. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere Alınlığı
306. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Alınlığı
XIX
307. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere
308. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Detayı
309. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Batı Alt Pencere
310. Balat İlyas Bey Camii, Batı Alt Pencere Detayı
311. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Doğu Alt Pencere
312. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Doğu Alt Pencere Alınlığı
313. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere
314. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere Detayı
314.Turgut İlyas Bey Camii
315. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephesi
316. Turgut İlyas Bey Camii, Kubbeye Geçiş
317. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Batı Yönündeki Pencere
318. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Doğu Yönündeki Pencere
319. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Batı Yönündeki Pencere
Alınlığından Detay
320. Turgut İlyas Bey Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı
321. Peçin Ahmed Gazi Medresesi,
322. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Cümle Kapısı
323. Peçin Ahmed Gazi Medresesi Kitabe
324. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Giriş Kapısından Ana Eyvan
325. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Giriş Eyvanı ( Ana Eyvandan Görünüşü)
326. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Ana Eyvan Kemer Köşe Yüzeyinde Armasal
Figür
16
2.2.2. SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ (1313-1410)
Saruhan kelimesinin etimolojik anlamı üzerine herhangi bir inceleme
yapılmamış, buna karşılık dilimizde aşiret ve yer adı olarak kullanıldığı gibi kişi adı
olarak da kullanılmıştır.1 Saruhan Beyliği’nin bağlı olduğu aşiret hakkında
kaynaklarda açık bilgi yoktur. Cengiz Han karşısında mağlup olan Celaleddin
Harezmşah’ın savaş sonrasında ölmesi üzerine, Selçuklu Sultanı Alaêddin Keykubad
bazı Harezm Beylerini davet etmiştir. İbn-i Bibi, Selçuklu Sultanı’nın davetine
katılanlar beyler arasında Saruhan isimli bir bey adından bahsetmiştir.2
Selçuklu sultanı II. Mesut ’un ümerasından olan Saruhan Bey'in de, 1302
tarihinden itibaren, uçta faaliyetlere giriştiği görülmektedir. Saruhan Bey'in 1305
tarihinde Manisa şehrini abluka altına alması ve kıyı ucunda faaliyetlerini arttırması
üzerine, Bizans İmparatoru II. Andronikos, oğlu IX. Mihail ’i göndermiş, bu prens,
Katalan kuvvetlerinin desteğiyle Manisa’ya kadar geldiyse de, Saruhan Bey
kuvvetlerine karşı daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayınca, kaleyi sağlamlaştırıp
sahile çekilmiştir. Katalanların bölgeyi terk etmelerinden sonra Manisa’ya karşı
hücumlarını arttıran Saruhan Bey, tarihine kadar civar kasaba ve köyleri ele
geçirdikten sonra, nihayet 1313 tarihinde ise, Manisa’yı fethetmiştir. Manisa’nın
fethine, kardeşleri Çağa Bey ve Saruhanlı Ali Paşa da katılmıştır.
Manisa’nın fethiyle burasını kendisine merkez yapan Saruhan Bey, kardeşi
Çuğa Beye Demirci ve yöresini, diğer kardeşi Ali Paşaya ise Nif ’in (Kemalpaşa)
idaresini vermiştir. Bundan sonra hudutlarını Ege Denizi sahiline kadar genişleten
Saruhan Bey, denizciliğin önemini de anlayarak, bir donanma kurarak Manisa dahil;
Adalar, Akhisar, Gördes, Göndük, Ilıca (Turgutlu), Kayacık, Marmara Gölü
(Zarhaniyet), Menemen, Güzelhisar ve Mendehorya’yı topraklarına katmıştır.
Saruhanlı kuvvetleri Foça ’daki Rum ve Lâtinleri de sürekli baskı altında tutmuş ve
Foçalıların isteği üzerine, yıllık on beş bin gümüş akçe haraç vergi karşılığı antlaşma
1 Bkz. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 1983, C.I, s. 500 2 İbn-i Bibi, El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye (haz. A.Erzin), Ankara 1956, s.430
17
yapılmıştır. İbn Battuta, Manisa’yı ziyarete geldiği 1332 tarihinde, Foçalılar’ın her
sene Saruhan Bey’e vergi verdiklerini kaydetmiştir.3
Saruhanoğulları, doğuda Germiyanoğulları, kuzeyde Karesioğulları, güneyde
Aydınoğulları beylikleriyle çevrildiğinden, fetihlerini deniz yönünde
yoğunlaştırmışlardır.4 Ege Denizi adaları ve Rumeli kıyılarına sefer yapmayı
plânlayarak, donanmayı kuvvetlendirip gerçek bir harp filosu oluşturmuşlardır.
Saruhan Bey, 1332 tarihinde Aydınoğlu Umur Bey ile ittifaka girip, 270 gemiden
meydana gelen Türk donanmasıyla, Yunanistan üzerine sefer yapmışlardır.5 Enveri
eserinde, Saruhanoğulları ve Aaydınoğulları donanmalarının bu seferler sonrasında
pek çok ganimetle geri döndüklerini yazmaktadır.6
Saruhan Beyin müttefiki Aydınoğlu Umur Bey, Bizans tahtı için mücadele
eden Kantakuzen’nin yardım isteğine karşılık vermek üzere, Saruhanlı
topraklarından geçiş hakkı istemiş, Saruhan Bey de, Umur Beye iki beylik
arasındaki ihtilaflı hudut topraklarını vermesi şartıyla geçiş hakkı vermiştir. 7
Böylece Saruhanlı donanmasından bir filo, oğlu Süleyman Bey kumandasında,
Aydınoğlu Umur Beyin donanmasına katılmış, ancak Umur Bey bu seferinde başarılı
olamayarak geri dönmek zorunda kalmıştır. Umur Bey, Rumeli’ye geçip,
Kantakuzenos kuvvetleri ile birleştiyse de, Süleyman Bey, dönüş yolunda hummaya
tutularak Küçükçekmece civarında 1345 tarihinde ölmüştür.8
Aynı tarihte (1345) Saruhan Beyin de vefatı üzerine, beyliğin başına oğlu
Saruhanoğlu Fahreddin İlyas Bey geçmiştir. Kızını Orhan Bey’e vererek
Osmanlılarla anlaşma yollarını arayan Kantakuzen’e karşı Bizans İmparatoriçesi
Anna, 1345 tarihinde İlyas Beyle bir ittifak antlaşması yapmıştır.9 1362 tarihinde
ölen İlyas Bey’in yerine oğlu İshak Bey geçmiştir.10 İshak Bey’den sonra hükümdar
3 İbn Batuta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, (çev.A.Sait Aykut), İstanbul 2000, s.121. 4 Uzunçarşılı, İ. H., Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988, s.86 5 Eravcı Mustafa- Korkmaz, M, Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa 1999, s. 29 6 Mükrimin H., Düsturnâme,-i Enveri ( haz. M.H.Yinanç), İstanbul 1928, s. 36-38 7 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 724 8 Uzunçarşılı, İ. H.,a.g.e., s. 86 9 Varlık, M.Ç., Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, s.50 10 Uzunçarşılı, İ. H.,a.g.e., s. 87
18
olan Hızırşah, Haçlılarla devamlı mücadele eden Osmanlı Devleti ile iyi
münasebetler kurmuş ve 1389 Kosova Savaşı'nda Osmanlılara yardımcı kuvvet
göndermiştir. 11 Bu arada Hızırşah’ın beyliğini, kardeşi Saruhanoğlu Orhan Bey
kabul etmeyerek, saltanat mücadelesine başlamıştır. Saruhanoğlu Orhan Bey,
Osmanlıların Anadolu birliği politikasına da karşı çıkmış, bunun üzerine Osmanlı
Sultanı Yıldırım Bayezid 1390 tarihinde Manisa’yı alıp şehzade sancağı yapmıştır.12
Saruhanoğlu Orhan Bey, 1402 Ankara Savaşı 'nda, Timur'un safında yer
alınca, O’nun çağrısı üzerine Osmanlı ordusundan ayrılıp Orhan Bey'in yanına giden
Saruhan askerleri Osmanlı ordusunun savaşı kaybetmesinde önemli rol
oynamışlardır.13 Ankara Savaşı'ndan sonra Timur, Orhan Beyi Saruhan Beyliğine
getirdiyse de, onun ayrılmasıyla Hızırşah, Saruhan Beyliğine tekrar hakim olmuştur.
Hızırşah, Osmanlıların Fetret Devri'nde, Süleyman Çelebi’nin tarafını tutmuş, Çelebi
Mehmed'in 1410 tarihinde, kardeşi Süleyman ve müttefiklerini yenmesinden sonra
Hızırşah Manisa’da yakalanıp, cezalandırılmıştır.14 Saruhanoğulları, topraklarının
Osmanlı hâkimiyetine geçtiği 1410 tarihinde tarihe karışmıştır.Manisa ve geniş
anlamda çevresi,Osmanlı'nın son dönemlerine kadar Saruhan vilayeti olarak
anılmıştır. Manisa Osmanlı döneminde ayrıca, (tıpkı Amasya gibi) pek çok
şehzadenin padişahlığa dönük olarak yetiştirildiği ve eğitiminin verildiği merkez
olarak seçilmiştir.
Saruhanoğulları’nın Coğrafi Sınırları
Başlangıçta Gördes ve çevresine yerleşen Saruhanoğulları Manisa’nın fethiyle
bu kenti merkez yaparlar. Batıda İzmir körfezine, doğuda Alaşehir’in batısına,
kuzeyde Bergama’ya ve güneyde de Nif ( Kemalpaşa), Turgutlu ve Kemaliye’ye
kadar ulaşan geniş bir alanı egemenliği altına alan Saruhan Bey, kıyıya ulaşınca
Midili, Foça ve Sakız adasına seferler düzenlemiş, Rumları harac vermek zorunda
bırakmıştır. 11 Emecen, Feridun M.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.148 12 Uluçay, Ç, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.181-182: Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.59. 13 Varlık, M.Ç, a.g.e., s.542 14 Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s.88
19
KAYNAKLAR
ERAVCI Mustafa- Korkmaz, Mustafa (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik
Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.
ENVERİ, (1928), Düsturnâme,-i Enveri , çev. M.H.Yinanç, İstanbul.
İBN BATUTA TANCÎ, (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,
İstanbul.
İBN-İ BİBİ (1956), El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye, çev. A.Erzin,
Ankara.
KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,
Ankara.
EMECEN, Feridun M (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,
İstanbul.
PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.
Bahar Tırnakçı, İstanbul.
ULUÇAY, Çağatay (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar,
İstanbul.
UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı (1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu
Devletleri, Ankara.
VARLIK, Mustafa (1982), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,
İstanbul
220
SONUÇ
Batı Anadolu Beylikleri Mimariye Bağlı Süsleme Programı’nı konu alan tez
çalışmasında; Aydınoğulları Beyliği’ne ait beş yapı, Saruhanoğulları Beyliği’ne ait
beş yapı, Germiyanoğulları Beyliği’ne ait beş yapı ve Menteşeoğulllarına ait altı yapı
incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda bu eserlerin malzeme, teknik, kurgu ve üslup
özellikleri detaylı olarak katalog bölümünde verilmiştir.
Batı Anadolu Beylikleri sanatından Osmanlı İmparatorluğu sanatına geçişi
sağlayan çeşitli özelliklerin temellerinin atıldığı Batı Anadolu Beylikleri’nde,
Selçuklu geleneğinde mimariye bağlı süsleme programı ( teknik, malzeme, örnek)
varlığını sürdürürken, Batı Anadolu’nun tarihi ve kültürel çevresinin yarattığı
atmosfer sonucu var olanlara önemli yenilikler katılmıştır. Bu ortamda gelişen
mimariye bağlı süsleme programı, yapısal elemanları da dekoratif bir biçimde
süsleme programına dahil etmesiyle de dikkati çeker.
Beylikler Dönemi’nde bitkisel ve geometrik motiflerden yaratılan sonsuz
örnekler; pencere, kapı, minare, pencere kanatları, mihrap, minber ve kubbe gibi
mimariye bağlı yüzeylerde değişmez süsleme elemanı olarak varlığını sürdürmüştür.
Sonsuza giden özellikte geometrik süslemenin yanında bitkisel süsleme ve yazı da
süsleme programının değişmez unsurları olmuştur.
Beylikler dönemi yapılarında süslemenin ilk görüldüğü yer cephelerdir.
Cümle kapısı ve pencere lento yüzeylerine oranlı olarak dağılan bu süslemeler,
bitkisel ve geometrik örneklerin yanı sıra yazı ile süslenmiştir. Cephe süslemelerinde
renkli taş, çini, sırlı tuğla, mermer taş sıklıkla kullanılan malzemeler olarak karşımıza
çıkar. Teknik olarak ise, oyma, kabartma, eğri kesim, kakma ( taş, ahşap) delik işi
(ajur) yaygın kullanım alanı bulmuştur.
Pencereler cepheyi ifadelendiren en önemli yüzeylerden biri olarak yoğun bir
biçimde süslenmiştir. Pencereler dıştan profilli silmelerle çevrelenmekte, mukarnas
sıraları, yazı kitabeleri, bitkisel örnekli bordürler ve rozetlerle süslenmektedirler.
Plân kuruluşunun şekillenmesi konusunda yapılan denemeler, süsleme söz
konusu olduğunda yerini sadeliğe bırakır. Anadolu Selçukluları’nda yoğun kullanım
alanı bulan figür, Peçin Ahmed Gazi Medresesi ana eyvan kemer köşe yüzeylerinde
uygulanan arslan figürüyle tek örnektir. Birgi Ulu Cami Güneydoğu cephesinde
221
köşeye yerleştirilen arslan figüründen farklı bir uygulamadır. Birgi Ulu Camii’de
devşirme malzemenin seçici ve anlamlı kullanımı karşımıza çıkarken, Peçin Ahmed
Gazi Medresesi’nde yapıya özgü bir figürle karşılaşmaktayız. Menteşeoğulları
Beyliğinin yapıları, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin etkileri ile biçimlenmiş, ancak
çeşitli etkileri özümlemiş ve özgün bir mimari üslup yaratarak Anadolu Türk
mimarisinde önemli bir yer kazanmıştır.
Batı Anadolu Beyliklerinde görülmeye başlayan daha sonra Erken Osmanlı
yapılarında devam eden pencere ve kapı tavanlarının bezenmesi geleneği ilk olarak
Selçuk İsa Bey Camii’nde(1375) görülür. Daha sonra Balat İlyas Bey Camii’nde
(1404) karşımıza çıkan pencere tavan bezemeleri Erken Osmanlı yapılarından Bursa
Yeşil Camii (1419-1924) pencere tavanları ile Osmanlı mimarisinde görülür.
Genellikle geometrik kurgulu olan tavanlar Balat İlyas Bey Camii pencerelerinden
birinde farklı bir tasarım uygulaması göstererek çok ışınlı geometrik örneğin etrafı
bir yazı kuşağı ile çerçevelenmiştir. Selçuk İsa Bey Camii doğu giriş kapısının
üzerindeki tavanda ise geometrik, bitkisel kurguların birlikte kullanıldığı bir bezeme
tasarımı uygulanmıştır. Selçuk İsa Bey Camii batı giriş kapısının üzerini örten yıldız
tonozun ortasına yerleştirilen çarkı felek motifi ise, geleneksel tasarımların devamını
gösteren bir örnektir.
Milas Firuz Bey Camii mihrabının niş yüzeyinde gördüğümüz kandil
motifleri, aynı kurgu ile Balat İlyas Bey Camii mihrap alınlığında karşımıza çıkar.
Milas Firuz Bey Camii son cemaat yeri korkuluk şebekeleri ile Balat İlyas Bey Camii
cümle kapısı iki yan açıklığında bulunan korkuluk şebekeleri kurgu ve teknik olarak
büyük benzerlik gösterir.
Mimariye bağlı süsleme elamanlarında biri de yazıdır. Batı Anadolu
beylikleri Mimarisi’nde özellikle cümle kapısı üzerinde yer alan kitabelerde yazı ve
bitkisel bezemenin bir arada kullanıldığı en güzel örneklerden biri Milas Ahmed
Gazi Camii (1375 ) dir. Cepheyi ifadelendiren yekpare mermer taş yüzeye işlenmiş
olan kitabelikte yer alan muhteşem madalyonda, şakayık motiflerinin yer alması ile
taş süsleme örneğini günümüze ulaştıran ilk yapı olmaktadır.
Devşirme malzeme hemen hemen tüm yapılarda yer alır, kimi zaman yapının
duvar örgüsü içinde rastgele, kimi zamanda son derece özenli bir kullanım gösterir.
Manisa Ulu Camii (1366) revaklı avlusunda ve harim bölümünde taşıyıcı sistemi
222
oluşturan sütunlar ve sütun başlıkları, medresenin iki yanındaki sütun başlıkları ile
külliyenin bütününde bezeme amaçlı ve doğru değerlendirilen antik derleme mimari
parçaların varlığı açısından korumacı düşünceyi de yansıtır. Aynı kullanım üslubunu
Birgi Ulu Camii (1312) bütünlüğünde görürüz. Yapının güneydoğu köşesinde duvar
dokusunun içine yerleştirilen armasal biçimli arslan heykeli, Türk Sanatı
bütünlüğünde armasal düzenlemede figürün sembolik ifadesine uygun
değerlendirildiğini gösterir.
Selçuklu geleneğinde sırlı tuğla bezemeli minare gövdeleri birkaç örnek
dışında taş gövdeli minarelere yerini bırakır. Birgi Ulu Camii, Manisa Ulu Camii
Selçuklu geleneğini sürdüren minarelere sahiptir. Diğer yapıların genelinde ise,
minarelerin taş örülü gövdeleri çeşitli bordürlerle bezenmiş ya da sade bırakılmıştır.
Birgi Ulu Camii mihrabı geleneksel Selçuklu üslubunda çini mozaik
tekniğinde yapılmış, buna karşılık Milas Firuz Bey Camii ve Balat İlyas Bey Camii
mermer taş mihrapları muhteşem taş işçiliğiyle mimariye bağlı yüzeylerin
bezenmesinde örnek oluşturmuştur. Kullanım objelerinin süsleme kuruluşuna
katıldığı bu iki örnekte de, mihrapta kandil motifleri yer alır.
Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi içinde, ahşap malzeme çok yaygın
kullanılmamakla birlikte en başarılı örneklerini vermiştir. Manisa Ulu Camii ve
Birgi Ulu Camii’leri muhteşem kündekârî minberleri ile ortak özellik taşır. Birgi Ulu
Camii eğri kesim, oyma ve kabartma tekniğinde yapılmış pencere kanatlarıyla
müstesna bir örnektir. Buna karşılık Manisa Ulu Camii’nin minber kapı kanadındaki
ahşap yüzeye yarı değerli malzeme kakılarak yapılan bezemeler eşsizdir.
Birgi Ulu Camii’nin mimari bütünlüğünün ayrılmaz unsurları olan ahşap kapı
ve pencere kanatlarında, pencere kanatlarının hem ahşabın pencere kanadı olarak
biçimlenmesi yönünde, hem de rumî palmetli bitkisel bezemenin pencere
yüzeyindeki mail (eğri) kesim tekniğinde işlenmesi nedeniyle önemli bir örnektir.
Anadolu Selçuklu ahşap işçiliğinin önemli eserlerinden Malatya Ulu Cami (1224)
mihrabı ile Siirt Ulu Camii (1151) minberinde uygulanan mail kesim tekniğinin
birdenbire Birgi Ulu Camii’nde görülmesi, Beylikler Dönemin’de mimariye bağlı
ahşap işçiliğinin ne kadar önemli ve yaygın olduğunu gösterir. Fonksiyonel
varlığıyla önemli olan minber; usta adı ve tarihi veren bir eser olmaktan öte, ahşap
işçiliğinin ve çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu örnekli yüzeylerin, yazı
223
bordürlerinin, ajur tekniğinde yapılmış korkuluklarının, muhteşem minber kapı
kanatlarının,kabaralı yan yüzeylerinin, minber tepeliğinin ve taht bölümleriyle,
uygulanan teknik çeşitliliğiyle Beylikler Dönemi’nin ender eserlerinden biridir. Aynı
özelliği taşıyan bir diğer yapı da Manisa Ulu Camii’dir.
Manisa Ulu Camii’nin (1376) , ahşap ustasının adı bilinen muhteşem minberi,
Anadolu Selçuklu geleneğinde yapılan Birgi Ulu Camii’den (1312) sonra ikinci
örnektir. Onarımlarla günümüze ulaşan minber, kündekari, ajur, oyma tekniklerinde,
geometrik bitkisel ve yazı ile süslenmiş döneminin en önemli örneklerinden biridir.
Genel bir gruplama yapmak gerekirse, çini ile süsleme, Kütahya II. Yakup
Bey İmareti, Birgi Ulu Camii mihrabı, Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi,
Kütahya Kurşunlu Camii ve Selçuk İsa Bey camilerinde; sırlı tuğla ile süsleme,
Kütahya Kurşunlu Camii, Manisa Ulu Camii, Birgi Ulu Camii; kalem işi süsleme,
Manisa Ulu Camii, Kütahya Analcı Mescidi, Manisa İshak Bey Türbesi; ahşap
süsleme, Manisa ve Birgi Ulu Camii’leri, Manisa İshak Bey Türbesi, Manisa
Saruhan Bey Türbesi, Çine Ahmed Gazi Camii; taş süsleme, Milas Ulu Camii, Balat
İlyas Bey Camii, Milas Firuz Bey Camii, Selçuk İsa Bey Camii, Tire Süleyman Bey
Türbesi, Hatuniye Türbesi, Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kütahya İshak
Fakih Camii; devşirme malzeme ise hemen hemen tüm yapılarda en çok da
Menteşeoğlu Beyliği Mimari eserlerinde görülür.
14.yy başlarında Selçuklu mimarisinin canlılığını kaybetmediğini gösteren
eserler varlığını sürdürmektedir. Yüzyılın sonuna kadar Selçuklu üslubu etkisini
göstermekle beraber, bu zamanda kurulan Beyliklerde değişik araştırmalarla yeni
üslup gelişmeleri kendini belli etmektedir. Özellikle etrafındaki yapılardan
kurtulmuş, önünde son cemaat yeri olan tek kubbeli kübik karakterdeki câmiler bu
gelişmenin başlangıç noktasıdır.
Batı Anadolu Beyliklerinin hem bölgesel, hem de diğer açılardan Anadolu
Selçuklu Etkilerinden uzak olmaları ve bulundukları çevre ile ilişkileri yeni
denemelere açık olmalarını sağlamıştır. Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi, süsleme
programındaki bu farklılıklarına karşılık, Anadolu Selçuklu Mimarisi ile bitkisel,
geometrik ve yazı kullanımı ile büyük benzerlik gösterirken, plân kuruluşunun
mimari denemeleriyle de Osmanlı Mimari’sinin anıtsal üslubunu hazırlamıştır.
209
4.2. Malzeme ve Teknik Özelliklerine Göre Değerlendirme
Bezeme elemanları ve bunların işleniş teknikleri esas alınarak kronolojiye ve
sınıflamaya göre; süslemelerin biçim özellikleri, teknikleri ve yer aldıkları yüzeyler;
Batı Anadolu Beyliklerinin Mimari bezemesi, çini, ahşap, taş gibi malzemeler
üzerine işlenen örneklerde ortak bir sözlüğe sahiptir. Benzer motifler malzemeye
bağlı olarak ayrıcalık kazanmıştır.
Batı Anadolu Beylikleri’nin mimari yapılarında Anadolu Selçuklu
yapılarında yer alan taç kapı geleneği ortadan kalkmış, yerini cepheden hafif dışa
taşan eyvanımsı girişe bırakmıştır. Süsleme, kemer köşe yüzeyleri, kapı ve pencere
kemer aynalarında yoğunlaşmış, cümle kapısını silmeler sınırlamıştır. Silmeler taş
bezemede önemli bir görev yüklenir, süsleme çerçevelerine eşlik ederler, onları ayırır
ve belirginleştirirler. Sonsuzluk ve süreklilik hissinin kapı ya da pencere yüzeyini
aşıp gitmesi izlenimini engellerler. Anadolu Selçukluları’nın köşe sütünceleri
ortadan kalkmış buna karşılık Beyliklerin kapı kuruluşlarında girişin iki yanında yer
alan nişler varlıklarını sürdürmüştür. Batı Anadolu Beylikleri’nde, Selçuklu devrinde
olduğu gibi olmasa da, bezemeler genelde cephe bütününde toplanmıştır. Kademeli
yüzey bölümlerinde profilli silmelerle hareketlilik, renkli taşlar, sırlı tuğla ve
çinilerle oluşan çok renklilik, mukarnasın kapılardan başka pencere çerçevelerine
taşınması, çift sıra pencere düzenlemeleri, cephelerde görünüşe hakim olan sadelik
ve bezemelerin yapıdaki dengeli dağılımı dikkat çekicidir.
Batı Anadolu bölgesindeki camilerin pencere düzenlemelerinde kemer, kemer
yüzeyleri, lento, söveler, tavan ve ahşap pencere kanatları gibi mimariye bağlı
unsurlar farklı süsleme teknikleriyle bezenmiştir. Pencereler dıştan profilli silmelerle
çerçevelenmiş, üzerinde yer alan alınlıklarda ise madalyonlar-rozet, yazı kuşakları ve
çeşitli kemer düzenlemeleri uygulanmıştır.
Batı Anadolu Beylikleri Türk Mimarisi örneklerinde, süsleme kuruluşları
mermer,sırlı tuğla- tuğla, ahşap malzeme yüzeylerinde bir program dahilinde işlenir.
Mimari plân oluşturulurken yüzeylerin önemine göre, bezemeler ifadelendirilir.
Süsleme kuruluşları, malzemeye bağlı teknikler göz önüne alınarak sınıflandırılabilir.
Batı Anadolu Beyliklerinde görülen süsleme kuruluşları esas alınarak bir
sıralama yapılacak olursa:
210
Malzemeye Göre;
1. Taş Süsleme
2. Ahşap Süsleme
3. Çini İle Süsleme
4. Sırlı Tuğla-Tuğla (çini) Süsleme
5. Devşirme Malzeme
Bulundukları Yüzeye Göre;
1. Cepheler (Kemerler, Kemer Köşe Dolgu Yüzeyleri, Duvar Yüzeyi)
2. Kapılar
3. Pencereler
4. Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekeleri
5. Saçaklar
6. Minareler
7. Mihraplar
8. Kubbe
Tekniklerine Göre;
1. Oyma (Kabartma)
2. Eğri Kesim (Mail)
3. Delik İşi (Ajur)
4. Kakma
Süsleme Kuruluşlarına Göre;
1. Geometrik Düzenlemeler
2. Bitkisel Düzenlemeler
3. Yazı İle Yapılan Düzenlemeler
4. Kullanım Objeleri İle Yapılan Süslemeler
5. Armasal (figürlü,heraldik) Düzenleme
Batı Anadolu Beyliklerinde görülmeye başlayan daha sonra Erken Osmanlı
yapılarında devam eden pencere ve kapı tavanlarının bezenmesi geleneği ilk olarak
Selçuk İsa Bey Camii’nde (1375) görülür. ( resim 59) Daha sonra Balat İlyas Bey
Camii’nde (1404) karşımıza çıkan pencere tavan bezemeleri ( resim 31-319) Erken
Osmanlı yapılarından Bursa Yeşil Camii (1419) pencere tavanları ile Osmanlı
211
mimarisinde görülür. Genellikle geometrik kurgulu olan tavanlar, Balat İlyas Bey
Camii’nin pencerelerinden birinde farklı bir tasarım uygulaması ile karşımıza çıkar.
Tavan yüzeyinde çok ışınlı geometrik örneğin etrafı, bir yazı kuşağı ile
çerçevelenmiştir. Selçuk İsa Bey Camii doğu giriş kapısının üzerindeki tavanda ise
geometrik, bitkisel kurguların birlikte kullanıldığı bir bezeme tasarımı uygulanmıştır.
Gene Selçuk İsa Bey Camii batı giriş kapısının üzerini örten yıldız tonozun ortasına
yerleştirilen çarkı felek motifi de benzer tasarımların denendiğini gösteren bir
örnektir. ( resim 61)
Sırlı tuğla-tuğla dizili minare gövdelerinde Beylikler döneminde sadeleşme
ve sayıca azalma başlar. Selçuklular döneminde görülen yivli ve kat kat bölünmüş
örnekler yerini, dekoratif bezemelere bırakır. 14.Yüzyılın ikinci yarısında sırlı tuğla
ile bezemeli minareler yerine, taştan örülmüş minare gövdeleri görülmeye başlanır.
Germiyanoğulları beyliği yapısı olan İshak Fakih Camii’nin (1433) minaresinde
zencireklerden oluşan taş süsleme görülürken, ( resim 189) Menteşeoğulları Beyliği
eserlerinden Firuz Bey Camii’nin (1396) taş minaresinde, çam kozalağı biçimindeki
farklı şerefe altı mukarnasları dikkati çeker.( resim 217)
Korkuluk şebekeleri, bu dönem yapılarından Milas Firuz Bey Camii son cemaat
yeri korkulukları ile Balat İlyas Bey Camii cümle kapısının iki yanındaki açıklıklarda
görülür.( resim 300) Çok ışınlı geometrik geçmeli bu korkuluklar, delik işi (ajur)
tekniğinde yapılmıştır. ( 228-231) Erken Osmanlı Dönemi, İznik Mahmut Çelebi
Camii’nin, (1447) son cemaat yeri korkulukları Firuz Bey Cami ile benzer geometrik
kuruluşa sahiptir.
Batı Anadolu Beylikleri’nden Menteşeoğulları döneminde, Osmanlı valilerinden
Firuz Bey’in yaptırdığı yapıda uygulanan saçak, hem düzenleme hem de bezeme
olarak Anadolu Türk Sanatı içinde tek örnektir. ( resim 232) Şakayık, hatayî gibi
çeşitli çiçek motiflerinin rumî ve palmetle kaynaştırılarak, natüralist üsluba yakın
işlendiği örnekleriyle önemli bir yapıdır.( resim 235)
Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde ana malzeme mermer taştır. Mermer
mihraplar, dıştan profilli silmeler ve mukarnaslı bordürle çerçevelenmeleri, yatay ve
dikey yüzey bölümlenmesi, bitkisel, geometrik ve yazı kuruluşlu bezeme örnekleri,
palmet biçimli tepelikleri, mihrap nişi içinde yatay bitkisel bordür ve yazı kuşağı
uygulamaları ile geleneksel Selçuklu üslubundan uzaklaşıp yeni deneyimler arayışı
212
içinde bulunduklarını gösterir. Milas Firuz Bey ve Balat İlyas Bey Camii’leri ise
benzer üslupta düzenlenmiş mermer mihrapları ile Erken dönem Osmanlı
mihraplarının öncülüğünü yaparlar. ( resim 243, 266) Her iki yapının mihrabında yer
alan kandil motifleri, sembolik anlatımların mimari bezeme içindeki önemini
vurgular. Oymadan yüksek kabartmaya kadar değişik tekniklerle işlenen motifler
yüzeyi ağ gibi doldurarak, örneğin sonsuzluk kuruluşunu verir.
Batı Anadolu Beylikleri mimarisi bütünlüğünde yer alan yapılardan Birgi Ulu
Camii mozaik çini mihrabı, Selçuklu geleneğindeki yegane örnektir. Mozaik çini
bezeme Selçuklulardan başlayarak 15. yüzyıla kadar başarılı örnekler vermiştir.
Beyşehir Eşrefoğlu Camii (1269) mihrabından sonra Emir Süleyman Bey Türbesi
(1302) mihrabı ve Birgi Ulu Camii (1312) mihrabı bu üslubun sürekliliğini
göstermektedir. Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi’nin kubbe merkezinde
bulunan geometrik geçmeli madalyon ve kubbe eteğindeki kufi yazının dekoratif
kullanımıyla oluşturulmuş yazı kuşağı da çini mozaik tekniğindedir. ( resim 21)
Balat İlyas Bey Camii giriş kapısı alınlığı ve pencere alınlıklarında uygulanan taş
içine çini kakma bezemeler, Manisa Ulu Camii cümle kapısının iki yan yüzünde yer
alan taş içine taş ve çini kakma rozetler yüzeyleri renklerle değerlendiren
bezemelerdir.
Yüzeylere çini bezeme uygulaması söz konusu olduğunda çini mozaik
uygulamasında en geniş yüzey kaplaması Tokat Gök Medrese ve Sivas Gök Medrese
yan eyvanlarında karşımıza çıkar. Batı Anadolu Beylikleri mimarisinde çini ön
planda olan bir malzeme olmak yerine, tamamlayıcı unsur olarak süsleme
programında yer almıştır. Selçuk İsa Bey (1375) Camii mihrap önü kubbesinin geçiş
elemanları olan pandantif yüzeyleri ve mukarnas dizileri mozaik çini tekniğinde
yapılmış dekoratif kuruluşlu çinilerle dolgulanmıştır. ( resim 87)
Kütahya’da bulunan II.Yakup Bey İmareti’nde (1427) türbe bölümü ve
sandukayı süsleyen renkli sır tekniğindeki altıgen çiniler ve rumi-palmet motifli
bordür Erken Osmanlı çini üslubunun izlerini taşır. ( resim 180)
Batı Anadolu Beylikleri ile Selçuklu minberleri arasında ahşap işçiliği söz
konusu olduğunda üslup farkı yok denecek kadar azdır. Selçuklu ahşap işçiliği bu
dönemde de aynı teknik ve üslupla devam etmiştir. Batı Anadolu Beylikleri Mimari
bütünlüğü içinde yer alan üç yapı, Manisa Ulu Camii (1366) ve Birgi Ulu Camii
213
(1312) ile Çine Ahmed Gazi Camii (1375) bu gelenekte yapılmış minberlere
sahiptir. Mimariye bağlı bezeme programı içersinde minber, kapı ve pencere
kanatları gibi mimari elemanlar yer alır. Birgi Ulu Camii günümüze ulaşan minber
ve pencere kanatları ile önem bakımından ilk sırayı alır. ( resim 28, 129, 198)
Manisa Ulu Camii, cümle kapısı kilit taşında kazıma tekniğiyle yapılmış
geometrik on kollu yıldız motifi yer alır. Giriş eyvanının sağ ve solunda , biri taş
içine taş kakma, diğeri ise taş içine firuze renkli çini kakma tekniğinde, iç içe geçen
dairesel birer rozet bulunur. Zemini bitkisel motifli yazı kitabesi giriş kapısını üç
yönde dolaşır. Yapının avlusunda yer alan sütunlar ve sütun başlıkları derleme
malzemedir.
Yapının kündekari tekniğinde, abanoz ağacından yapılmış minberinde, çok
ışınlı geometrik geçmelerden oluşan yıldız motiflerinin arasındaki yüzeyler bitkisel
bezemeyle dolgulanmıştır. Minberin geometrik kurgulu korkuluklarında delik işi
(ajur) tekniği uygulanmış, minber kapı kanatları ise ahşap üzerine fildişi ve gümüş tel
kakma tekniğinde bezenmiştir. Üçlü panolara ayrılan kapı kanatlarının en önemli
kısmı olan orta bölümlerde, fildişi ve ince gümüş iplikler kakılarak örnekler
zenginleştirilmiştir. Klasik Osmanlı dönemi üslup özellikleri sergileyen kubbe
merkezi ve kubbe eteğindeki kalem işi bezemelerin, yapının 1960 yılında çekilen
fotoğraflarında farklı bir kurguya sahip olduğu bilinmektedir. Yapının minare
gövdesinde, sırlı ve sırsız tuğlalar, yan yana bir motif oluşturacak biçimde atlamalı
olarak yerleştirilmiştir. Bu bölümün üst tarafında ise, tuğlalar basamak düzeninde,
sarmal bir görüntü verecek şekilde dizilmiştir. Gövde üzerinde kullanılan tuğlalar,
firuze, sarı, patlıcan moru ve firuze renkleriyle sırlanmışlardır. Sarı ve mor renk çok
az kullanılmıştır.
214
4.3. Süsleme Kuruluşu Özelliklerine Göre Değerlendirme
Aydınoğulları Beyliği eserlerinden Birgi Ulu Camii’nde (1312) ağırlıklı
olarak çini, ahşap ve taş süsleme görülür. Yapının cephesinde pencere ve kapı
yüzeylerinde görülen süslemelerde, geometrik süslemenin yerini bitkisel süslemeye
bıraktığını görmek mümkündür. Yapının doğu ve kuzey cümle kapılarında, yazı ve
bitkisel örneklerin seçilerek uygulandığı bir düzenleme vardır. Kemer köşe dolgu
yüzeylerinde çarkıfelek, rozet üzerine yazı; kemer kilit taşı yüzeylerinde ise doğu
kapısında rozet, kuzey kapısında, bir kaptan çıkan dalların ucunda nar motifi
görünüşlü hayat ağacı işlenmiştir.( resim 12) Kuzey cephesinde bulunan cümle
kapısında bir yazı kuşağı kapıyı silme gibi üç yandan çevreler. Yapının güney
cephesindeki pencere kemer köşe dolgu yüzeylerine birer rozet yerleştirmekle
yetinilmiş, buna karşılık doğu cephesinde yer alan iki pencerede farklı düzenleme
yapılmıştır. Pencerelerden birinin lento yüzeyinde düğümlü geçme motifinin
ortasında rozet; ikinci pencerenin lento yüzeyinde ise antik motiflerin uygulandığı
üzüm yaprakları, üzüm salkımları ve naturalizme yaklaşan üslupta birer çiçek yer
alır. Güneydoğu köşesine yerleştirilen devşirme arslan heykeli armasal sembolik
düzenlemeyi gösterir. ( resim 8)
Yapının minaresinde ise, firuze ve patlıcan moru renkli sırlı tuğla ve sırsız
kırmızı tuğlarla örülen minare gövdesinde, atlamalı zikzaklar ve iç içe baklava
motifleriyle yapılan düzenleme hakimdir.
İç mekânda ilk göze çarpan mimari eleman mihraptır. Selçuklu geleneğinde
firuze- patlıcan moru çini mozaik tekniğindeki mihrabın yüzeylerinde; bordürde tek
sıra bitkisel süsleme ve mihrap sütünceleri dışındaki tüm örnekleri geometrik
kuruluşludur. Bordürde rumi-palmet, sütüncelerde ise palmet örnekleri kullanılmıştır.
Mihrap kavsarasında 14 farklı motif kullanılarak biçim zenginliği yaratılmıştır.
Mihrap yüzeylerinde, çokgenler, baklavalar, kırık çizgilerle oluşturulan zikzaklar,
dikdörtgen şeritlerler, altı ve sekiz köşeli yıldız motifleri yer alır. Mihraba bakan
kemer yüzeyinde de palmetlerle oluşturulan bordür ve geometrik bezeme görülür.
215
Yapının hariminde bulunan sütun ve sütun başlıkları devşirmedir. Devşirme
malzeme, pencerelerin bir kısmında söve olarak da kullanılmıştır.( resim 21-27)
Minber ise dönemin en muhteşem eseridir. Geometrik ve bitkisel bezemenin;
kündekârî ve delik işi (ajur) tekniklerinde sonsuza giden kuruluşlu örneklerle
işlenmiştir. Mihrap yüzeylerinde sekiz kollu yıldız, beş köşeli yıldız, çokgenler ve
ajurlu kabaralar yer alır. Çokgenlerin yüzeyleri, rumi, palmet ve kıvrık dallarla
dolgulanmış, yüzeylerin araları ise rumi-palmet bordürlerle sınırlanmıştır. Minber
kanatlarında çok zengin bitkisel bezeme uygulanmıştır. ( resim 28-38)
Yapının ahşap işçiliği ile dikkati çeken pencere kanatlarında ise oyma ve eğri
kesim tekniklerinde bitkisel ve geometrik örneklerle bezenmiştir. Üçlü panolar
şeklinde düzenlenen pencere kanatlarının en üst panosu tüm pencere kanatlarında
yazı, orta ve alt panoda ise bitkisel ve geometrik örnekler bir arada kullanılmıştır.(
resim 39-50)
İsa Bey Camii (1375), devşirme malzeme, bitkisel ve geometrik süslemenin
bir arada, anlamlı bir biçimde kullanıldığı yapılardandır. Cephede pencere lentoları
Zengî düğümleri kullanılarak bezenmiştir. ( resim 67-72) Benzer örneklerini, Konya
Karatay Medresesi (1251)ve Konya Alaeddin Camii (1220) taç kapılarında
gördüğümüz bu örnekler, yapıda hakim olan Suriye ve Zengî1 etkisini gösterir.
Pencere lentolarında mukarnas sıraları, rozetler, Zengî düğümleri baskındır.
Geometrik ve bitkisel bezeme bir arada kullanıldığı pencere lentolarında, rozetler,
geometrik geçmeler ve bitkisel süsleme görülür. Batı cümle kapısı palmet ve yazı
kuşağı ile üç yönden çevrilmiş, kavsara yüzeyinde yelpaze biçiminde tasarlanmış,
rumi-palmet motifleriyle âdeta dantel gibi işlenmiştir. Batı giriş eyvanı tavanında
yıldız biçimli tonozun ortasında çarkıfelek motifi: doğu giriş eyvanı tavanında ise
zengin geometrik ve bitkisel bezemenin yanı sıra bitkisel motifli bordürler yer alır.
doğu eyvanının batıya açılan yüzündeki alınlık bitkisel ve geometrik süslemeleriyle
dikkati çeker. Avluda günümüze gelmeyen revak üst örtüsünü taşıyan sütunlar ise
devşirmedir.
Cami iç mekânında, mihrap önü kubbesi kasnağında bulunan çini kaplı
mukarnaslar ve pandantif yüzeyinde yer alan, çini mozaik tekniğinde dikdörtgen
1 Başkan, Ç; Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş Kullanımı, Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara 1990, s.56-60
216
şeritlerin çevrelediği altı köşeli yıldızlar dikkat çeker. Giriş kubbesini sınırlayan
bitkisel bordür ve yazı kuşağı ile süslenmiş mukarnas başlıklı sütunlar diğer bezemeli
elemanlardır.
Birgi Hatuniye Türbesi (1310), kemer kilit taşı yüzeyinde yer alan üzeri
geometrik bezemeli kabara ve kabaranın iki yanında iç içe kademeli bir biçimde
yapılmış rozetlerden başka süsleme ögesi taşımaz. ( resim 97-102)
Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi (1334) ve Tire Süleyman Şah
Türbesi(1349) giriş kapısı düzenlemesi ile birbirine çok yakındır. Her iki yapının da
kapı kemer kilit taşı yüzeylerinde rozetler yer alır. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi
giriş cephesindeki devşirme panolar dikkati çekerken; Süleyman Şah Türbesinin giriş
kapısı kemer köşe dolgu yüzeylerinde ışınsal geometrik madalyon ve damla biçimli,
içleri rumi-palmet dolgulu bitkisel bezemeler yer alır. ( resim 111-14)
Saruhanoğulları Beyliği eserlerinde Manisa Ulu Camii (1366), cephe
düzenindeki sadelikle dikkati çeker. Cümle kapısı kemer kilit taşı yüzeyindeki
geometrik süslemeli kabara ve giriş eyvanının iki yan duvar yüzeyinde yer alan
rozetler dışında cephede bezeme ögeleri yer almaz. Minare atlamalı şekilde
yerleştirilen sırlı tuğlalarla kaplıdır. ( resim 122)
Avluda bulunan devşirme sütun ve sütun başlıkları dikkat çekicidir. Yapının
iç mekânındaki en önemli bezeme unsurları minber de toplanmıştır. Minber
aynalıklarında çok kollu ışınsal yıldızların etrafını ise beş köşeli küçük yıldızlar ve
çokgenler dolgular. Çokgenlerin yüzeylerine rumi ve kıvrık dallardan oluşan bitkisel
bezemeler işlenmiştir. Minber kapı sövesi ve basamak yan yüzeyleri dantel gibi
yerleştirilen palmet, rumi ve kıvrık dallarla sonsuza giden anlayışta bezenmiştir.
Minber kapısı yüzeyinde bulunan yay kıvrımlı çiçekvari yıldızlar ve geometrik
süslemelere gümüş teller, bağa ve fildişi malzeme kakılarak kurgu
zenginleştirilmiştir. ( 134-135)
Manisa Ulu Camii’nin kubbe ortası ve kubbe eteğinde rumi-palmet bezemeli
kalem işi süsleme bulunur. Klasik Osmanlı üslubu gösteren süslemeler,
16.yüzyıldaki bir onarıma işaret eder.( resim 139-140)
Manisa Ulu Camii Medresesi (1378), giriş kapısı lentosunun alt yüzünde
bulunan üç farklı geometrik motifle yüzeyi bezenmiş kabaralar dışında süsleme ögesi
bulunmaz.
217
Medrese mekânından dönüştürülerek, yapılan İshak Bey Türbesi(1378) kapı
kanatları,ince işçilikli olmasa bile kündekârî tekniği ve geometrik geçmeli
kurgusuyla dikkat çeker. Kapıyı iki yandan sınırlayan saadet düğümlü devşirme
sütunlar kadar, kubbe merkezi ve kubbe eteğinde yer alan kurdele motifleri, buket
çiçekler ve dilimli madalyon şeklindeki geç döneme ait kalem işi süslemeleriyle
önemlidir. Saruhan Bey Türbesi (1345-1388) kapı kanatları, İshak Bey Türbesi kapı
kanatlarıyla biçim, teknik ve motif özelliği göstermesi açısından benzerlik taşır. (
resim 146-150)
Revak Sultan Türbesi, kuzey cephesinde karşımıza çıkan testere dişi
bordürlü sağır pencere ve bu pencereyi vurgulamak için üzerine yerleştirilen opus
sectile tekniğindeki devşirme malzeme duvar dokusu içindeki süslemeyi gösteren
örnektir.( resim 154)
Germiyanoğulları Yapılarından Analcı Mescidi(1369), kubbe merkezinde
bulunan istifli yazı ile başlayarak merkezi bir kuruluş içinde rumi-palmet motifleriyle
oluşturulan kalemişi bezemeye sahiptir. Aynı süsleme kuruluşu kubbe eteğinde de
devam eder. Kurşunlu Camii(1377), mihrap yüzeyi üzerinde yer alan Kelime-i
Tevhid yazısının bulunduğu tek parça çini levhaya sahiptir. Naturalist üslupta çiçek
ve yaprak motifleri koyu mavi ile konturlanmıştır. ( resim 170)
Vacidiye medresesi’nde (1314) eyvan kemerinin dolaşan tek sıra mukarnas
bordür ve giriş eyvanında yerden 1 m yüksekliğe kadar devam eden mukarnas
bordürden başka süsleme ögesi bulunmamaktadır. Oldukça geç tarihli II.Yakup Bey
İmareti türbe zemini ve sandukayı kaplayan çinilere sahiptir. Sanduka yüzeyi firuze
rengi altıgen levhalarla kaplanmıştır. Sandukanın bulunduğu zemin, arada rumi-
palmet bordürün kestiği firuze rengi altıgen levhalarla kaplanmıştır. Yapıda dikkati,
dilimli yekpare mermerden yapılmış, ağız kısmında bir sıra zencirek bordürle
sınırlanmış fıskiyenin içinde bulunduğu şadırvan çeker.( resim 179-180)
İshak Fakih Camii (1433) cephesinde son cemaat yerinin orta kısmında bir
çerçeve ile profillenen rumi-palmet işlenmiş pano ve bu panonun iki tarafında ışınsal
geometrik geçme yüzeyli birer kabara yer alır. Boyaların altında kalan özgün
mihrapta yan bordürlerde dış cephede bulunan kabaralar tekrarlanmıştır. Yapının taş
malzeme ile yapılmış minare gövdesinde, baklavalı kaideden gövdeye geçiş kuşağı,
halat şeklinde silme ve zencirek bordürler yer alır.
218
Menteşeoğulları beyliği yapılarından Çine Ahmed Gazi Camii (1308)
kündekari minberi süsleme kuruluşu ile özgün bir uygulamadır. Kare, altıgen,
onikigenlerin ağılıklı olduğu geometrik yüzeyleri rumi-palmet bitkisel bordür
sınırlar. Minber kapı kemeri mukarnasla bezenmiş, yan aynalıkta ise farklı bir
uygulamaya gidilerek; dikey hatta birbirini keserek ilerleyen çıtaların üzeri Rumilerle
süslenmiştir. ( resim 196-201)
Milâs Ahmed Gazi Camii (1375), yazının dekoratif süsleme olarak
kullanılmasına örnektir. Cümle kapısı üzerinde yer alan kitabenin ortasında, yüzeyi
bitkisel motiflerle bezeli bir büyük madalyon kitabenin sağ taraftaki başlangıç
noktasında ise yarım bir madalyon bulunur. ( resim 206)
Firuz Bey Camii (1396), süsleme kuruluşuyla neredeyse tüm malzeme ve
teknik çeşitliliğine sahiptir. Kemer ve kemer yastıkları bitkisel ve geometrik
süslemelerle birer dekoratif elemana dönüşmüştür. Saçak altında yer alan ışınsal
geometrik kuruluşlu örneklerin yer aldığı yüzeyler ve bu yüzeyleri ayıran konsolların
üzerindeki natüralist üsluba yaklaşan hatayiler, şakayıklar farklı uygulamalardır. Son
cemaat yeri yan üst pencerelerinin tavan süslemeleri Selçuk İsa Bey Camii’nde ilk
uygulamasını gördüğümüz üslubun geliştiğini gösterir. ( resim 226-227) Pencere
lento yüzeylerinde yer alan mukarnas sıraları ve mukarnas yüzeylerindeki bitkisel
süsleme klasik dönemim pencere düzenlemelerinin prototipini oluşturur.
Yapının cephesi, son cemaat yeri kemer düzenlemesi ve korkuluk şebekeleri,
giriş saçağı bezeme kurgusu, cümle kapısının düğümlü bordürü, giriş kemer lentosu
alt yüzey derin oyma bitkisel bordürü, kemer alınlığındaki naturalizme yaklaşan
bitkisel bezeme örnekleri ve satrançlı kufi kitabesi ile muhteşem bir süsleme
kuruluşu gösterir.
Yapının iç mekânında devam eden yoğun süsleme kuruluşunun odak noktası
mihraptır. Mihrap üç yönde mukarnas bordürle sınırlanmış, yüzeyleri palmet
bezemeli bağımsız palmetler tepelik olarak yer almıştır. Mukarnaslı dış bordürden
sonra, içerde beş kenarlı mihrap nişini iki yanda sınırlayan mukarnas başlıklı köşe
sütünceleri üzerinden başlayan, oval ve yuvarlak madalyon kuruluşlu zencirek
bordür, mihrabı üç yönde sınırlar. Bu bordürün yüzeyindeki kuruluş, Bursa Yıldırım
Camii (1395) son cemaat yeri pencere bordürü ve Bursa Yeşil Türbesi (1424) ahşap
kapı kanatlarında takip edilir. Mihrap nişi beş yüzlü olarak düzenlenmiştir, mihrap
219
nişinin her yüzeyine birer kandil motifi işlenmiştir. ( resim 246) Kullanım objelerinin
süsleme kuruluşu içinde gösterilmesi bakımından, Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi
örnekleri içinde ilk örnektir. Mihrap kavsarası dışındaki köşe dolgu yüzeyleri ise,
eğri kesim tekniğinde işlenmiş rumî-palmet örneklerinden oluşan bitkisel bezeme ile
dolgulanmıştır.
Mescid mekânı ve tabhane mekânlarında, kubbe ve kubbe etekleri kalem işi
süslemelidir. Kubbe merkezinden gelişen üst üste iki süsleme kuruluşu
uygulanmıştır. Birinci örnek zemini oluştururken, ikinci örnek ise çok dilimli
merkezden gelişen dekoratif kafes kurgusuna sahiptir. Merkezde petek benzeri
süslemeler yapılmış, göbek etrafında ise mavi-beyaz şeritle gölgeli bir ifade
verilmiştir. Çok ışınlı geometrik geçmeden oluşan örnek, kubbenin yarı küresel
yüzeyinde dantel gibi işlenmiştir, aralarda yer alan Selçuklu düğümü ve Rumîler üç
dilimli palmet şeklinde sonlanır. Çiçekli kufî ile yazılmış bordürden sonraki geniş
bordürde üçlü kartuşlar içinde ikinci bir rumî-palmet esaslı bezeme yer alır.
Özellikli yapılardan biri diğeri Balat İlyas Bey Camii’ (1404) dir. Cephe,
pencereler, cümle kapısı ve iç mekânda yoğunlaşan muhteşem süsleme kuruluşuna
sahiptir. Pencere lento yüzeylerinde geometrik ve bitkisel örnekler bir arada
kullanılmıştır. her pencere bir diğerinden farklı bezenmiştir. Bitkisel motifler, rumi-
palmet, rumi-lotus bordürler, palmet, geometrik motifler ise, çok kollu ışınsal yıldız
örnekleri, mekik, altıgen, üçgen gibi , ok ucu ve Türk düğümü şeklinde yüzeylere
uygulanmıştır. Pencere tavanlarında yer alan süslemeleri geometrik örneklerle
bezenmiş, ancak birinde bordür olarak yazı kullanılmıştır. ( resim 264, 262, 284,283)
Firuz Bey Camii mihrabında ilk örneğini gördüğümüz niş içindeki kandil
motifleri, Balat İlyas Bey Camii’nde mihrap tepeliğinin altında bulunan mihrap
kitabesinin her iki tarafında daha plastik etkili olarak uygulanmıştır. Üslup olarak
Firuz Bey Camii mihrabının neredeyse aynısı olan Balat İlyas Bey Camii mihrabı,
her iki mihrabında aynı ustalar tarafından yapıldığını düşündürtmektedir. ( resim
308)
Turgut İlyas Bey Camii (1311?) cephelerinde yer alan tuğla kullanımı
dekoratif bir etki bırakmaktadır. Yapının güney cephesinde bulunan pencerelerde
kullanılan tuğla bezemeler önemlidir. Cephede, sağ tarafta olan pencerenin kemer
sırtı, tek sıra kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Solda bulunan pencerede ise
220
çerçeve içinde kalan kemer köşe yüzeyleri ise, tuğladan yapılmış düzgün altıgenler
ve altı kollu yıldızlarla dolgulanarak geometrik kurgulu bezeme ile doldurulmuştur.
Sırsız tuğlalardan yapılmış, yıldız ve çokgen örnekli bezeme örneği Batı Anadolu
Beylikleri Mimarisi’nde tek uygulamadır. ( resim 324)
Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375) profilli silmelerle gotik etki gösteren
cümle kapısı kadar ana eyvan kemer köşe dolgu yüzeyinde bulunan arslan
figürlerinin kullanımıyla tek örnektir. Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların
devletini koruyucu gücünü temsilen simgesel olarak kullanıldığı bilinmektedir. Fakat
arslan figürünün bu yapıda kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır. Gotik etkilerin
yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan figürlü armalar
bu etkiyi güçlendirir. ( resim 329, 333)
11
2.2.1.AYDINOĞULLARI BEYLİĞİ (1324-1426)
Beyliğin adını veren “Aydın” sözünün bir kişi isminden mi yoksa bir aşiret
isminden mi geldiği henüz kesin olarak bilinmemekle1 beraber kaynaklarda kişi
adından geldiğine dair bilgiler de mevcuttur. Düsturname-i Enveri de adı geçen,
Yazıcızade Ali’nin “Tarihi Âli Selçuk” isimli eserinde;
“Ve Leşkeri Eli ki şimdi Aydın Eli derler Aydın ve oğlanları
dutmuşlardı ki Aydın reis Mehmed oğluydu ki sevahil gemilerinin reisleri
ol tarafa kışlağa varan Türklerle ittifak edüp ol yerlerin Rumları
sultanların haraçgüzârları yidiler. Çun sultanlar aradan gittiler onlar ol
Rumları yagi idüp fetih ettiler.”2
Şeklinde bahsedilen Aydınoğlu sözü kaynaklarda ve kitabelerde somut bulgu
olarak Aydın isimli bir kişiye işaret etmektedir.3 Aydınoğlu Mehmed Bey
kaynaklarda karşımıza ilk kez Germiyan ordusunda subaşı olarak çıkmaktadır.4
Germiyanoğlu I. Yakup Bey tarafından, Aydın ve çevresini fethetmekle
görevlendirilen Mehmet Bey, 1310 tarihinde Sasa Bey'in elindeki Tire, Ayasulug
(Selçuk) ve Birgi’yi ele geçirmiş ve bu çarpışmalar sırasında, Sasa Bey
öldürülmüştür.5 Bundan tarihten sonra Birgi’yi kendisine merkez seçerek beyliğini
ilan eden Mehmet Bey, 1310 yılından hemen sonra Müslüman İzmir’i, 1326 yılında
ise Ayasulug (Selçuk),Tire, Sultanhisarı, Bodemya ve Gavur İzmir’i (Kadifekale) ele
geçirmiştir. 6
Mehmed Bey, bundan sonra Ortaçağ Müslüman-Türk geleneğine uyarak
ülkesinin idaresini beş oğlu arasında pay etmiş, kendisi, hükümdar sıfatı ile Birgi’de
oturmuş ve Ayasulug’da kurduğu tersane ile güçlü bir donanma meydana getirmiştir.
1 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 724 2 Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1929, s.13 3 Akın, H. , Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986, s.7-14 4 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devleti, Ankara 2003, s. 104 5 Mükrimin Halil; a.g.e.,s. 22 6 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e., s. 104
12
İzmir valisi tayin ettiği oğlu Aydınoğlu Umur Bey, bu donanmayla Sakız, Eğriboz,
Bozcaada, Mora ve Rumeli kıyılarına akınlar düzenlemiştir. 7
Aydınoğlu Mehmed Bey'in 1334’te bir av sırasında attan düşerek ölümü
üzerine, yerine kardeşlerinin de ittifakıyla Gazi Umur Bey geçmiştir.8 Umur Bey, 14
yıllık beyliğinde, devlet merkezi Birgi’de ancak üç gün oturabilmiş, bütün saltanatı
savaşlarla geçmiştir.9 Umur Beyin devri, Aydınoğulları Beyliğinin en parlak devri
olmuştur. Saruhanoğlu Bey’i Süleyman Şah ile ittifak kurarak, büyük bir
donanmayla Mora ve Yunanistan’ a seferler düzenlemiş, bir çok ganimet elde
etmiştir.101335 tarihinde Germiyanoğullarına haraç ve cizye veren bir Bizans şehri
olan Alaşehir’i iç bölgede kalmasına rağmen, kuşatarak nüfuzuna almıştır.11 Umur
Bey’in dönemi Aydınoğlu Beyliğinin en parlak dönemi olarak bilinmektedir.
Gazi Umur Bey, 1338-1339 yıllarında, yanında kardeşi Aydınoğlu Hızır Bey
olduğu halde, Ege Denizi adaları ve Yunanistan’a seferler düzenlemiş ve Bizans'la
iyi ilişkileri sayesinde Karadeniz’e geçerek, Kili ve Eflak seferlerini
gerçekleştirmiştir.12 Umur Bey’in Doğu Akdeniz’deki bu faaliyetleri nedeniyle zarar
gören Latinlerin kışkırtmasıyla,13 Papa IV. Clemens’in desteğiyle Aydınoğulları
üzerine Haçlı seferi düzenlenmiştir. 1344-45 yıllarında Kıbrıs, Ceneviz, Venedik ve
Rodos gemilerinden oluşan Haçlı donanmasının birinci saldırısı sonuçsuz kalsa da,
ikincisi saldırı sırasında Aydınoğlu Beyliğinin donanması yakılmış ve İzmir’in sahil
kesimi işgal edilmiştir.14 Ancak Haçlılar, yukarı İzmir’i elinde tutan Umur Beyin,
şiddetli ve devamlı taarruzlarıyla karşılaştıklarından, kesin neticeye ulaşamamış ve
anlaşma yapmak zorunda kalmışlardır. Bazı müttefiklerin antlaşmaya yanaşmaması
üzerine, Papa bu antlaşmayı onaylamamış ve bu anlaşmayla bir sonuca
7 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e., s. 105 8 Koca, S; a.g.e, s. 724 9 Akın, H., a.g.e., s.49 10 Akın, H., a.g.e., s.50-51: Mükrimin H; a.g.e., s. 35 11 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 106 12 Koca, S., a.g.e.,s. 727 13 Savaş kazanılırsa Ortodoks ve Latin kiliselerinin birleşeceği vaadiyle Haçlı seferi düzenlendi. Bkz. Uzunçarşılı, İ.H, a.g.e., s.107. 14 Koca, S.; a.g.e., s. 727
13
varamayacağını bilen Umur Bey, 1348 tarihinde sahil İzmir’ini almak için savaşırken
şehit düşmüştür.15
Umur Bey’in şehit düşmesinden sonra Bey olan kardeşi Hızır Bey, Latinlerle
ağır şartlar içeren yirmi maddelik bir anlaşma imzalamıştır.16 Bu anlaşma sonucunda
beylik topraklarında bulunan bütün limanlardan alınan vergilerin yarısı Latinlere
verilmesi ve Latinlerin Aydınoğulları Beyliği topraklarında elçi bulundurması gibi
oldukça ağır maddeler uygulanmıştır.17 Hızır Bey hayatta iken ölen iki oğlu vefat
ettiği için Hızır Bey’den sonra hükümdarlık İsa Bey’ e geçmiştir.18 Kesin olmamakla
birlikte 1364 tarihli İsa Bey adına düzenlenmiş kitabeden yola çıkarak, Hızır Bey’in
1360 tarihlerinde öldüğü sanılmaktadır.19
İsa Bey, Osmanlılarla iyi geçinmiş, Latinlerin Doğu Akdeniz’deki
hakimiyetlerine son vermek için Mısır’la Anadolu Beylikleri arasında kurulan
ittifaka katılmıştır.20 İsa Bey, 1389 tarihli Kosova Savaşında, Osmanlı hükümdarı
Murad Hüdavendigar’ın istediği yardıma bir miktar kuvvet göndermiştir. Bu savaşta
I. Murad’ın şehit düşmesiyle, Osmanlılara karşı olan Karamanoğlu Beyliği’nin
yanında yer alan Aydınoğulları Beyliği’ne, Yıldırım Bayezıd tarafından 1390
tarihinde Yıldırım Bayezıd, İsa Beyin karşı koymadan ülkesini teslim etmesine
mükafat olarak, kendisini İzmir ve civarının müstakil emiri tanımış ve İsa Beyin kızı
Hafsa Hatun ile evlenerek, aradaki bağı kuvvetlendirmiştir. Yıldırım Bayezıd, bir
müddet sonra İsa Beyi İznik’te ikamete mecbur etmiş, böylece Aydınoğulları
Beyliğini kesin olarak Osmanlılara bağlamıştır.
Ankara Savaşı’nda Beyazıd’ı yenen Timur tarafından bütün Anadolu
Beyliklerine toprakları iade edilmiş, böylece on iki yıllık aradan sonra Aydınoğlu
hakimiyeti tekrar başlamıştır.21 Ankara Savaşı’ndan sonra İsa Bey’in oğulları Musa
15 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 109 16 Zachariadou, E., Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1982., s.154 17 Varlık, M.Ç, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, , s. 540 18 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 112 19 Bkz: Selçuk İsa Bey Hamamı Kitabesi. 20 Akın, H., a.g.e., s., 56-57 21 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 114
14
Bey ve II.Umur Bey beyliğin başına geçmiş, Musa Bey’in 1403 tarihinde ölümüyle
beyliğin tümü Umur Bey’ e geçmiştir.22 İbrahim Bahadır Bey’in oğullarından biri
olan Cüneyd Bey İzmir’e, diğer oğlu Karahasan Bey ise Ayasulug’a hakim
olmuştur.23 Umur Bey Menteşe Bey’inden yardım alarak Cüneyd Bey ve kardeşinin
üzerine yürümüş, Karahasan’ı Marmaris’e hapsetmiştir. Kardeşini kurtaran Cüneyd
Bey, ilişkileri düzeltmek için Umur Bey’in kızıyla evlenmiş ve Umur Bey’in
ölümünden sonra da beyliği tek başına idare etmeye başlamıştır.24 Beyliğini ayakta
tutmak için Osmanlı şehzadelerinden Emir Süleyman’a yakın duran Cüneyd Bey,
beklediği desteği görememiştir. Cüneyd Bey’in topraklarına el koyan Emir
Süleyman, Cüneyd Bey’i kontrol altında tutabilmek için,25 Ohri sancak beyliğine
tayin etmiştir. Cüneyd Bey, daha sonra Musa Çelebi ve Mehmed Çelebi arasındaki
mücadelede taraf olmuş, daha sonra Mehmed Çelebi’ye karşı Yıldırım’ın oğlu
Mustafa ile birleşmişse de, Sultan II. Murad tarafından gönderilen Osmanlı orduları
karşısında başarı sağlayamamış, hayatına dokunulmaması şartıyla teslim olmuştur.
Ancak Osmanlı komutanları sözlerinde durmayarak Cüneyd Bey’i öldürmüşler,
böylece 1424-26 tarihlerinde, Aydınoğulları Beyliği’nin siyasi varlığı sona
ermiştir.26
Aydınoğulları’nın Coğrafi Sınırı
Aydınoğullarının Küçük Menderes havzası ve İzmir’ e uzanan bölgede
yerleştikleri bilinmektedir. Birgi merkez olmak üzere, Ayasulug ( Selçuk),
Sultanhisarı, İzmir, Bodemya, Tire beyliğin hüküm sürdüğü şehirlerdir. 15. ve 16 .
yüzyılda Aydınoğulları kayıtlarına sadık kalındığı bilinen Tahrir Defterlerinden 1451
tarihli olan defterde Liva-i Aydın’a bağlı; Birgi, Tire, Aydın, Sultanhisarı, Arpaz,
Bozdoğan, Kestel, Ayasulug ( Selçuk), İzmir, Karaburun, Urla ve Bodemya
sayılmıştır.27
22 Akın, H., a.g.e., s. 60-61 23 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 115 24 Akın, H., a.g.e., s. 79: Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 115-116. 25 Koca, S., a.g.e., s. 729 26 Koca, S., a.g.e., s. 730: Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s., 118.:Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.56. 27 Akın, H. a.g.e., s.96-100
15
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet (1986),Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986.
ENVERİ, (1929), Düsturname-i Enveri, haz. Mükrimin Halil, İstanbul.
KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,
Ankara.
PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.
Bahar Tırnakçı, İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (2003), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,
Karakoyunlu Devleti, Ankara.
ZACHARİADOU, Elizabeth (1982), Trade and Crusade, Venetian Crete and the
Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice.
VARLIK, Mustafa (1992) , Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,
İstanbul.
4
2. BATI ANADOLU BEYLİKLERİ
26 Ağustos 1071 tarihinde meydana gelen Malazgirt meydan savaşına katılan
Türkmen boylarına, Anadolu’nun çeşitli bölgeleri Alparslan tarafından tımar (mülk)
olarak verilmiştir.1 Görülen lüzum üzerine bu Türkmen boylarının bir kısmı, Bizans
ve Kilikya sınırlarına yerleştirilmiştir.2 Bizans sınırına yakın Türkmen Beylikleri
arasında Kütahya merkezli Germiyanoğulları ile Sinop civarında yerleşen
Candaroğulları güçlü beylikler olarak sivrilmişlerdir.3 Karasioğulları, Aydınoğulları,
Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları Beylikleri, başlangıçta denize açık klasik,
“gaza” ideolojisinin mahiyet değiştirip idealize edildiği bir gücün yönlendirdiği
beylikler durumundadır.4
Moğollar’ın 1220’lerde Müslüman Ortadoğu’sunu işgal etmeye başlayıp,
1243 yılında yapılan Kösedağ savaşını kazanarak, Anadolu’nun askeri ve mülki
idaresine el koydukları tarihte, Selçuklu Devleti fiilen sona ermiş ve İran
İlhanlılarına bağımlı bir devlet haline gelmiştir.5 Bu siyasi otorite boşluğundan
yararlanan Türkmenler, bağımsız hareket edebilme şansını yakalayınca,
Selçuklular’ın fethedemediği Bizans idaresinde olan Batı Anadolu ve Marmara
Bölgelerini fethederek kısa süreli de olsa bölgede söz sahibi olmuşlardır. Dönemin
Bizans tarihçisi G. Pachymeres, İstanbul’u ancak 1261 tarihinde geri alan
Palaelogların, Balkan sorunlarıyla meşgul olmaları sebebiyle, Asya sınırlarını
önemsemeyerek Türkmen akınlarına açık kapı bıraktığını belirtmektedir.6 13.
yüzyılda Batı Anadolu’ya Selçuklu uç teşkilatına bağlı olarak yerleştirilen beylikler,
bu tarihten sonra özgürlüklerini ilan etmişlerdir.7 Başlangıçta Germiyanoğulları
Beyliği’ne tâbi iken daha sonra özerk olan ve Bizans idaresindeki Batı Anadolu’yu
1 Varlık, M.Ç.; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, s.483 2 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri, Ankara 2003, s.1 3 Emecen, F.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.40 4 Emecen, F., a.g.e., s.,41 5 İnalcık, H, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev. Ruşen Sezer, İstanbul 2003, s.11 6 İnalcık, H. a.g.e., s.12 7 Varlık, M.Ç; a.g.e, s.483
5
alarak beylik kuran Aydınoğulları, Saruhanoğulları ve Karesioğulları mevki ve
siyasetteki rolleri itibariyle önemli beyliklerdir.8
2.1. Batı Anadolu Beyliklerinin Kültür Ortamı
Anadolu Beylikleri'nin ilk teşkilâtları aşiret geleneğine dayanmaktadır.
Anadolu Selçuklulara zamanında sınırlara yerleştirilen Türkmen aşiretleri savaş
zamanlarında reislerinin emrinde sefere giderler ve savaştan sonra da hükümdar
tarafından aşiret beyine ikta edilmiş olan yerlerine dönerlerdi. 9Anadolu Selçuklu
sultanları, çeşitli zamanlarda Anadolu'ya gelmiş olan Türkmen aşiretlerinin bir
çoğunu Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile olan sınırlara
yerleştirmişler, buradaki araziyi aşiret beylerine ikta olarak vermişlerdi. Bu Türkmen
beyleri daha sonra bağımsızlıklarını kazanmaya başlayınca Anadolu Selçuklu
teşkilâtını taklit ederek saray ve teşrifat usulleri meydana getirmişlerdir.10
Beylikler Devri, XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin
zayıflayarak yıkılışından sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde kurulan ve eski
kaynaklarda "Tevâif-i mülûk" diye anılan Türk beyliklerinin egemen olduğu bir
dönemdir.11 Bu dönem Anadolu'da ilk büyük Türk devleti, Türkiye Selçuklulara
kurulması açısından Anadolu-Türk tarihi bakımından oldukça önem taşımaktadır.
Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayıflayıp ortadan kalkmasından sonra bağımsız birer
devlet haline gelen ve sayıları büyüklü-küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen bu
Türkmen Beylikleri devlet teşkilâtı ve kültürü, Büyük Selçuklu ve Türkiye
Selçuklulara ile gelişerek Osmanlılara ulaşan Türk-İslâm kültürünün bir ara
dönemini oluşturur. 12
İdari Teskilât;
Anadolu Beylikleri'nde devlet, daha önceki Türk beyliklerinde olduğu gibi
hükümdar ailesinin ortak malı sayılıyordu. Devleti aile arasından seçilen reis idare 8 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.2 9 Köprülü, K, “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, S.19, Ankara 1941, s.332 10 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.199 11 Yücel, Y., Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara 1991, s.18-21 12 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.54
6
ederdi. Ailenin en yaşlısına veya en nüfuzlusuna "ulu beg" denirdi.13 Ulu Bey
hükümet merkezinde oturur, kardeş ve çocukları ise vilâyetlere gönderilirdi. Ulu bey
ünvanı daha çok halk ve aşiret arasında kullanılır; teşrifat, ferman, sikke, hutbe ve
kitabelerde ise "emir-i a'zam" veya "sultan-i a'zam" tabirleri tercih edilirdi. 14
Anadolu beyliklerinde, Selçuklularda olduğu gibi merkezde devlet islerini
yürütmek için bir divan teşkilâtı kurulmuştu. Divanin basındaki reise genellikle
"vezir" veya "sahib-i a'zam" denirdi.15 Emrinde bir kalem heyeti bulunan divan
reisleri devletin kanun ve nizamlarının tatbikiyle uğraşırlardı. Devletin mali isleri ise
Divân-i Istifâ denilen ayrı bir divan tarafından yürütülürdü.16 Hükümdarın emir ve
fermanlarını yazmak için İnşa Divanı ile adli ve askeri işlere bakan ayrı makamlar
vardı. Vilâyetlerdeki şehzâdelerin emirleri altında da merkezdeki divanin ayni, fakat
daha küçük şekilleri bulunurdu.
Vilâyetleri idare etmek ve böylece devlet islerine alışmak için gönderilen
şehzâdeler eğer küçük iseler, yanlarına hükümdarın güvendiği birisi "Ata Beg"17 veya
"Lala" unvanıyla tayin olunur ve şehzâde büyütünceye kadar, hatta yetiştikten sonra
da devlet islerini Lala idare ederdi.18 Vilâyetlerde Divân-i İstifâ’nın reisine bağlı
tahsil memurları bulunur ve bunlar topladıkları parayı verilen emre göre gereken
yerlere dağıtırlardı. Şer'î işlere ise Kadılar bakar ve şahıslar arasındaki hukuki
meseleleri hallederlerdi. Vilâyetin askerî ve güvenlik işlerinden ise, Subaşılar
sorumlu idiler.
Saray ve Ordu Teskilâtı;
Anadolu Beylikleri'ndeki saray teşkilatı, devlet teşkilâtında olduğu gibi
Anadolu Selçuklu Devleti'nin saray teşkilâtından alınmıştır.19 Sarayda hacim,
mîrâhur, çasnigîr, candar, sarabdâr, rikâbdar ve musâhib gibi görevliler
13 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.512 14 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.201 15 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.202: Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.370 16 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 369 17 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.370 18 Ögel, B.,Türk Kültür Tarihi, Ankara 1984, s.378 19Turan, R.Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, C.7, s.158
7
bulunurdu.20 Ibn Battuta meşhur seyahatnâmesinde Anadolu beyliklerinin saray
teşkilatı hakkında bilgi vermiştir.21 Anadolu Beylikleri'nde ordu, hükümdarın atlı ve
yayalardan meydana gelen hassa birlikleriyle beylerin tîmârlı sipahileri ve çerik
denilen aşiret süvârilerinden meydana gelmiştir.22 Ümerâ adı verilen maiyet beyleri,
derecelerine göre kendilerine verilen tîmâr nispetinde asker beslemekle yükümlü
sayılmıştır. Savaş sırasında ordu üç kısma ayrılır, en önde Çarhaci veya Talia
denilen öncü kuvvetleri, arkasında ise ihtiyat kuvvetleri bulunurdu.23
Bu ordunun merkezindeki kuvvetlere hükümdar, kollara ise şehzâdeler
kumanda ederdi. Bütün ordunun emirine subaşı denilir, Anadolu beyliklerinde ordu
silâh olarak ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, hançer, zırh, çomak, balta, mancınık ve
arrâde kullanırdı.24 Ayrıca birliklerin davul, kös, zurna, nakkâre, zil ve borulardan
meydana gelen mehterleri vardı. Anadolu Beylikleri'nin denizle bağlantısı
olanlarında donanma teşkilâtı da kurulmuştu. Batı Anadolu'da Karasi, Saruhan,
Aydın ve Menteşeoğulları’nın, güneyde Akdeniz sahilinde Hamidoğulları’nın,
kuzeyde Pervaneoğulları’nın ve daha sonra Candarlı Beyliği’nin donanmaları olduğu
bilinmektedir.25
İlim Ve Kültür;
Anadolu Beylikleri'nde XIV. ve XV. yüzyıllarda ilim ve fikir hayatı parlak
bir şekilde devam etmiş, belli başlı Anadolu şehirleri birer ilim merkezi haline
gelmiştir.26 Anadolu hükümdarları, çeşitli ilim adamlarını bir araya toplayarak onları
ihsan ve iltifatlarla teşvik etmişlerdir. Ayrıca bu ilim adamlarının öğrenci
yetiştirebilmeleri için medrese, kütüphane, imaret ve misafirhaneler kurmaya büyük
önem göstermişlerdir.
20 Kafesoğlu, İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul, 1986, s. 311 21 İbn Battuta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, (çev.A.Sait Aykut), İstanbul 2001, s. 22 Ögel, B.;a.g.e. s. 385 23 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.202-203 24 Kafesoğlu, İ.,a.g.e., s.324 25 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s. 203: Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 374 26 Bkz. Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e.,201: Varlık, M.Ç.; a.g.e.,381
8
Anadolu beylerinin bu yakın ilgileri sayesinde tip, astronomi, riyâziye,
edebiyat, tarih, tasavvuf ve dinî konularda pek çok eser kaleme alınmıştır. Bu
dönemde Konya, Kayseri, Niğde, Sivas, Kastamonu, Sinop, Kütahya, Bursa, İznik,
Kırşehir, Amasya, Ankara gibi baslıca Anadolu kentleri birer bilim merkezi
olmuşlardı. Anadolu Selçuklulara zamanında Mevlâna Celâleddin Rumî ile parlak bir
düzeye ulasan tasavvuf cereyanı beylikler döneminde de ayni gelişmeyi göstermiş ve
Anadolu'nun manevî hayatında büyük etkiler meydana getirmiştir.
Toprak İdaresi
Anadolu Beylikleri'nde toprak idaresi Selçuklularda olduğu gibi ikta (tımâr),
mülk ve vakıf olmak üzere üç kısımdan meydana geliyordu.27 Şehir ve kasabalarda
her sanat erbabının kendilerine mahsus teşkilâtları vardı. Bu teşkilât hem
mensuplarının haklarını korur, hem de üretilen malin kalitesini kontrol ederdi. Kent
ve kasaba halkı şer'i ve örfî vergilerini kime ayrılmış ise ona verirlerdi. Köylülere
gelince, kendilerine verilen ve aslında devlete ait olan toprağı islemekle
yükümlüydüler. Toprağı islediği sürece toprak kendisinde kalır, oğul ve torunlarına
geçerdi. Köylü islediği toprağın vergisini devletin gösterdiği kimseye verirdi. Reaya,
ikta reayası, vakıf reayası ve malikane reayası olmak üzere baslıca üç kısma
ayrılmıştı.28 Köylü, kimin reayası ise toprağını kullanma iznini ondan alır ve
vergisini ona öderdi. Bazı köyler, meselâ derbende beklemek, madenlerde çalışmak,
av kuşları yetiştirmek gibi hizmetler karşılığında vergilerden muaf tutulmuştur. İlim
ve din adamları da her türlü vergiden muaf tutulmaktaydı. 29
Anadolu Beylikleri zamanında sanayi, ticaret ve ziraata de büyük önem
verilmişti. Anadolu Selçuklulara zamanında ülkeyi doğu-batı, kuzey-güney
yönlerinde kesen yollar ve bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar beylikler
döneminde de varlıklarını devam ettirmişlerdir.30 Bu dönemde Anadolu'nun her
yanında Ahilerin esnaf örgütlerine rastlanıyordu. Her türlü sanat erbabını içine alan
bu teşkilâtın kendine özgü bir sistemi vardı. 27 Ögel, B.;a.g.e. s. 398: Kafesoğlu, İ.,a.g.e., s.329: Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.204 28 Turan, R,.a.g.e., s. 160 29 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 376 30 Cantay, G, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8, s. 16
9
Beylikler devrinde ekonomik hayatin temelini ziraat oluşturmaktaydı.
Ülkenin iklim şartlarına bağlı olarak çeşitli bölgelerde tahıl, her çeşit meyve, pamuk,
ipek yetiştiriliyor ve hayvancılık yapılıyordu.31 Elde edilen ürünün büyük bir kısmi iç
tüketimi karşılıyor, geri kalanı ise komşu ve Avrupa devletlerine satılıyordu. Bu
dönemde baslıca ticaret merkezleri Karadeniz kıyısında, Trabzon, Samsun ve Sinop;
Ege denizi kıyısında Foça, İzmir ve Ayasulug (Selçuk); Akdeniz kıyısında Antalya
ve Alanya; İç Anadolu'da ise Sivas, Kayseri ve Konya’dır. Bu kentlerden Sivas,
Anadolu'nun en önemli ticaret merkeziydi. Çeşitli ülkelerden buraya gelen
Müslüman tüccarlar ile Ceneviz ve Venedik tüccarları büyük kafileler halinde Sivas'a
gelirler ve burada mal alır veya satarlardı. Satılan mallar arasında her çeşit kumaş,
hali, kilim, ipek ve pamuk bulunmaktaydı. Germiyan, Denizli ve Alaşehir’de
dokunan kumaşlar diş pazarlarda rahatlıkla alıcı bulurdu. Bunun yanında Diyarbakır,
Siirt, Alaşehir ve Balıkesir yörelerinde üretilen ipek ve ipekli kumaşlar İstanbul ve
Avrupa pazarlarına gönderilmekteydi.32
31 Cantay, G., a.g.e., s.16 32 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 379
10
KAYNAKLAR
CANTAY, Gönül (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8,
Ankara.
EMECEN, Feridun (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,
İstanbul.
İBN BATTUTA TANCÎ (2001), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,
İstanbul.
İNALCIK, Halil (2003), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev.
Ruşen Sezer, İstanbul.
KAFESOĞLU, İbrahim (1986), Türk Milli Kültürü, İstanbul, 1986, s. 311
KÖPRÜLÜ,K, (1941), “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, Ankara.
ÖGEL, Bahaeddin (1984), Türk Kültür Tarihi, Ankara.
TURAN, Rahmi (2002), Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde
Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, C.7.Ankara.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (2003), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve
Karakoyunlu Devletleri, Ankara.
VARLIK, Mustafa Ç. (1992), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,
İstanbul
YÜCEL, Yaşar (1991), Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara
XX
ÇİZİM LİSTESİ
1. Birgi Ulu Camii Minare Gövdesinin Süslemeleri
2. Kaideden Minareye Geçiş Bordürü ( Günümüze gelmemiştir.)
3. Birgi Ulu Camii Mihrap Bordürleri
4. Birgi Ulu Camii Mihraptan Detayı 1
5. Detay 2
6. Detay 3
7. Detay 4
8. Detay 5
9. Detay 6
10. Detay 7
11. Detay 8
12. Detay 9
13. Detay 10
14. Detay 11
15. Kavsara Kemeri Köşe Yüzey Süslemesi
16. Mihrap Sütüncesinin Üzerindeki Palmet Motifleri
17. Mihrap Önü Kubbesi Kemer Yüzeyi Süslemesi
18. Mihrap Önü Kubbesi, Kemer Yüzeyini Sınırlayan Bordür
19. Birgi Ulu Camii, Minber Kapı Tacı
20. Minber Bordürü 1
21. Minber Korkuluklarının Madeni Kabaraları
22. Minber Bordürü 2
23. Minber Bordürü 3
24. Minber Bordürü 4
25. Minber Bordürü 4
26. Minber Bordürü 5
27. Pencere Kanadı Bordürü
28. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Şemse Örnekli Pencere Kanadı
29. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesinde Devşirme Bordür
XXI
30. Selçuk İsa Bey Camii, Giriş Eyvanında Yıldız Tonozun Ortasında Bulunan
Çarkıfelek Motifi
31. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet
32. Tire Süleyman Bey Türbesi, Kemer Köşe Yüzeyinde Geometrik Süsleme
33. Birgi Aydınoğlu Türbesi, Kubbe Merkezinde Geometrik Süsleme
34. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteğinde Süs Kufisi
35. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnağında Pencere Köşe
Yüzeyi
36. Manisa Ulu Camii Medresesi, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Kabartma
37. II Yakup İmareti, Türbe Zemin Bordürü 1
38. II. Yakup İmareti, Türbe Zemin Bordürü 2
39. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Zencirek Bordür
40. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Ok Ucu Bordür
41. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Bordürü 1
42. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Bordürü 2
43. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Yan Aynalığı
44. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Korkuluğu
45. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 1
46. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 2
47. Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 4
48. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Giriş Cephesinde Saçak Altında
Geometrik Süsleme
49. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Orta Kemer Yastığının Doğuya Bakan
Yüzeyinde Bitkisel Bezeme
50. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Orta Kemer Yastığının Batıya Bakan
Yüzeyinde Bitkisel Bezeme
51. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Bitkisel Süsleme
52. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Tavan
Yüzeyinde Geometrik Süsleme
53. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Dış Alınlık
Yüzeyinde Geometrik Süsleme
54. Firuz Bey Camii, Mihrap Alınlık Yüzeyi
XXII
55. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 1
56. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 2
57. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 3
58. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 4
59. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 5
60. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 6
61. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 7
62. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 8
63. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 9
64. Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 1
65. Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 2
66. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Kemer Aynalığında Ok Ucu Motifi
67. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Kilit Taşında Kabara
68. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemer Kilit Taşında Çini Kakmalı
Kabara
69. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Doğu Kemer Kilit Taşında Çini
Kakmalı Kabara
70. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı, Batı Alt Pencere Tavan Bezemesinden
Detay
71. Balat İlyas Bey Camii Batı Duvarı, Güney Alt Pencere Tavan Bezemesinden
Detay
72. Firuz Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı
73. Balat İlyas Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı
4. DEĞERLENDİRME
4.1. Külliye Bütünlüğünde Bulunan Yapılarda Süsleme Programının
Değerlendirilmesi
Batı Anadolu Beylikleri Dönemi Mimarlığı’nda özgün tasarımların
işaretlerini cephe tasarımlarında görmek mümkündür. Kademeli yüzey bölmeleri,
genişleyen silmelerdeki hareketlilik, taş içine taş kakma tekniğinin getirdiği renklilik,
mukarnasın cümle kapısı kavsarası dışına taşması gibi özellikler, Zengi, Memlûk
hatta Bizans çağrışımlı unsurlar, Batı Anadolu’ya yaklaştıkça Selçuklu üslubundan
sıyrılmaktadır. Cepheyi etkili kılacak yöntemler denenirken, bazı özgün çözümlerin
daha sonraki Osmanlı mimarisinde karşımıza çıkacak olan unsurların öncüsü olduğu
fark edilmektedir. Batı Anadolu Beylikler Dönemi mimari arayışları ve
denemeleriyle Osmanlı sanatının anıtsal üslubunu hazırlamıştır.
Batı Anadolu Beyliklerine ait günümüze ulaşan yapılar genellikle tek yapı
gibi algılanmasına rağmen külliye geleneğinde bir yapılanmaya sahip olup;
günümüze ulaşan bazı ortaçağ şehirlerinde, antik yapılaşma dışındaki şehirleşmeyi
sağlayan kuruluşlar olmuştur. Bu külliyelerin bazılarının hanları, medreseleri ve
imaretleri günümüze ulaşmamış, buna karşılık toplumun benimsediği başlıca yapılar
olan cami ve türbe yapıları onarımlarla günümüze gelmeyi başarmışlardır.
Batı Anadolu Beylikler mimarisi bütünlüğü içinde günümüze ulaşan yapılar
başta cami yapıları olmak üzere üç plan tipiyle tanıdığımız yapılardır. Bunlar
Anadolu Selçuklu geleneğinde mihrap önü kubbeli ulu cami plan şemasında olanlar,
çift fonksiyonlu camiler olan ters _I_ plan yapısında olanlar ve anıtsal tek kubbeli
plan tipinde olanlar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ulu cami plân şemasında gelişen
Batı Anadolu camilerinde en erken tarihli Birgi Ulu Camii’de (1312) ise, cephede
cümle kapısında taş süslemeler önemli olurken, diğer cephede yer alan pencere
alınlıkları kadar, burmalı sütunlu sövesi süsleme açısından değerli mimari unsurlar
olmuştur. Yapının güneydoğu köşesinde duvar dokusunun içine yerleştirilen armasal
biçimli arslan heykeli; bir taraftan antik kültüre ait figürlü heykeli koruma
düşüncesini anlatırken, öte yandan Türk Sanatı bütünlüğünde armasal düzenlemede
figürün sembolik ifadesine uygun değerlendirildiğini gösterir.1
Birgi Ulu Camii, antik yapı çevresinin renkli mermer taşlarıyla cephelenir.
Kullanılan bu taşlar, yapıya renkli bir dış görünüş kazandırırken, mihrap duvarına
yakın duvar üzerinde yükselen minarenin çini tuğla beraberliğinde bezemeli olması
ve minare gövdesinin üç farklı desende ifade edilir olması yapının dış görünüşüyle
daha renkli algılanmasını sağlar.
Birgi Ulu Camii’nin mimari bütünlüğünün ayrılmaz unsurları olan ahşap kapı
ve pencere kanatlarında özgün kapı kanatları günümüze ulaşmamış olmasına rağmen,
pencere kanatlarının hem ahşabın pencere kanadı olarak biçimlenmesi yönünde hem
de rumî palmetli bitkisel bezemenin pencere yüzeyindeki mail (eğri) kesim
tekniğinde işlenmesi nedeniyle önemli bir örnektir. Anadolu Selçuklu ahşap
işçiliğinin önemli eserlerinden Malatya Ulu Camii (1224)2 minberi ile Siirt Ulu
Camii (1151)3 minberinde uygulanan mail kesim tekniğinin birdenbire Birgi Ulu
Camii minberinde (1322)4 görülmesi, Beylikler Dönemi’nde mimariye bağlı ahşap
işçiliğinin ne kadar önemli ve yaygın olduğunu gösterir. Fonksiyonel varlığıyla
önemli olan minber; usta adı ve tarihi veren bir eser olmaktan öte, ahşap işçiliğinin
ve çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu örnekli yüzeylerin, yazı bordürlerinin, ajur
tekniğinde yapılmış korkuluklarının, muhteşem minber kapı kanatlarının, kabaralı
yan yüzeylerinin, minber tepeliği ve taht bölümleriyle ve uygulanan teknik
çeşitliliğiyle Beylikler Dönemi’nin ender eserlerinden biridir.
Ahşap bütünlüğünde mimari mekân tefrişini renklendiren unsur ise, Anadolu
Selçuklu dönemi mozaik çini tekniğinde farklı ve konturları temiz olarak ifade edilen
çini mihrap; hem mihrap kurgusu olarak mihrap bordürleri, mukarnas kavsara ve niş
aynaları her birinin ayrı ayrı Türk süsleme sanatının en önemli geometrik bitkisel ve
yazı ile süslemeli örnekleri günümüze taşıması önemli olmaktadır. Koruma ve
armasal amaçlı arslan heykelinin varlığı, kapı pencere kanatları ile minberin ahşap
1 Cantay, G; “Erzurum, İlhanlı Medreselerinde Heraldik İfadeler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (21-23 Nisan 2005-Erzurum), Erzurum 2006, s. 131-148. 2 Öney, G; Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri, Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul 1970, s. 136 3 Öney, G; a.g.e., s.136 4 Camii 1312, minber ise 1322 tarihlidir.
bezemeli imalâtı, mihrabın çini işçiliği ve tuğla çini bezemeli minaresi ile 14. yy
başlarından günümüze ulaşan ve dört ayrı malzemeye bağlı çeşitli tekniklerle
meydana getirilmiş süslemelerin varlığı ile yapı Batı Anadolu Beylikleri içinde ön
plana çıkmaktadır.
Milâs Ahmed Gazi Camii (1375) cephe mimarisini oluşturan, cephenin
ifadelendirilmesinde bir ölçüde süsleme olarak da kabul edilebilir yekpare mermer
taş yüzeye işlenmiş olan kitabelikte yer alan muhteşem madalyonda, şakayık
motiflerinin yer alması ile taş süsleme örneğini günümüze ulaştıran ilk yapı
olmaktadır. Caminin batı cephesinde sonradan açılan kapı üzerindeki tuğla bordür
parçası, bu cepheden günümüze ulaşan süsleme izleridir.
Batı Anadolu Beylikleri’nden önemli ve tam batıya açık durumuyla
Aydınoğlu Beyliği’nin Selçuk’ta bıraktığı İsa Bey Camii (1375), genel plân
şemasıyla revaklı şadırvanlı avluya sahip olmakla birlikte, mimarının Şam kökenli
olması İslam mimarisinin etkilerinin bu yapıda ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yapı mihrap duvarına paralel iki sahın, orta bölümde ard arda iki kubbe ile plâna
bağlı üst örtü yorumuyla erken İslam camilerine benzer durumuna rağmen, cephe
kuruluşu ve bezemeleriyle farklı bir yorum kazanmıştır. Yapı ayrıca, Memlûk cami
mimarisinin cephe kurgusunu Anadolu’ya taşıyan ilk örnek olmasıyla önemlidir.
Özellikle İsa Bey Camii’ nin batı cephesinde yer alan pencere kuruluşları, Memlûk
mimarisinin örnekleriyle benzerlik gösterir. Bu nedenle yapı cephe tasarımı olarak,
özellikle cephedeki pencere tasarımları ve düzenleri ile Osmanlı Dönemi cami
mimarisi cephe kuruluşunun prototipi olarak görülen yapı niteliği kazanmıştır.5 Bu
yapı, Osmanlı şadırvanlı avlulu camilerinin öncüsü olmakla beraber, güney ve Mısır
Memluk mimarisinden de izler taşımaktadır.
Kıble cephesinde mihrap önü kubbesi bulunan mekânı aydınlatan üçlü
pencere kuruluşları Memlûk pencere geleneğini aktarırken, batı cephesindeki renkli
taş işçiliği ve düğümlü geçmeleri ise yapıda Zengi ve Memlûk Mimarisi’nin
5 Sönmez, N; Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands ,s.4
ifadelendirilmesini sağlamıştır.6 Ancak eyvanımsı taşkın anıtsal batı kapısı ve bir
ölçüde doğu kapısı, Anadolu Selçuklu Mimarisi’nin taç kapı geleneğini yansıtan
unsurlar olurken, kapı üzerinde yüksek çokgen gövdeli minareler ise, gene Anadolu
Selçuklu geleneğindeki kapı-minare beraberliğini doğu ve batı cephesine taşımıştır.
Yapının dış cephesi, bu kurguya rağmen harimin iki sütun ve üç açıklıkla avluya
açılışı, gene Memlûk camilerinin tesiri olarak yapıda yer almıştır.
Selçuk İsa Bey Camii’nde cephelerdeki renkli mermer taş işçiliği, dikdörtgen
pencerelerin mukarnas sırasıyla taçlanmış olması ve pencerelerin iç mekâna açılan
yüzlerinde de mukarnas taçlarının varlığı; yapının hem cephe hem de mekân
süslemesine pencere katılımını gösterir. Doğu ve Batı kapılarının söve iç yüzlerinin
ve minareye kaide oluşturan tavanlarının batıdakinde yıldız tonoz, doğudakinde
bitkisel ve geometrik düzenlemeli bezemeli kuruluşu doğu-batı kapılarının bir giriş
mekânı düzeniyle bütünleştiğini de gösterir. Bu giriş mekânı bütünlüğünde gözü
yukarı çeken unsur, çokgen kuruluşlu geçiş bölümleri ile tuğla derz dokulu ve
şerefeli minarenin gövdesi dengeler.
Cami harimînin üç bölümlü girişinin taşıyıcı unsurları, derleme sütunlar ve
sütun başlıkları ile gerçekleştirilmiş, mihrap duvarına paralel iki sahına ayıran destek
sistemi ise, sütun ve paye başlıkları bir taraftan derleme mimari parçalar diğer
taraftan ise özgün yazı, bezemeli bordürlere sahip kemer yastıklarıyla
gerçekleşmiştir. Yazı ile desteklenen mukarnaslı sütun başlıkları ise, taş süsleme
unsuru olarak mimariye katılmıştır.
Yapıda mihrap önü kubbesinin geçiş bölgelerinden başlayarak kubbe içine
kadar mozaik çini tekniği ile kaplanmıştır. Döneminde kubbe içinin sırlı tuğla ya da
çini ile kaplı olduğunu gösteren izler olmasa da, Evliya Çelebi’nin “Ve bu kubbelerin
içi sâfî altun lûceli lâcüverd ile münakkaş kâşî-i çinidir” şeklinde betimlediği bu çok
renkli atmosfer, çağı içinde muhakkak ki mozaik çini mihrabıyla da örtüşmekteydi.
Bu mihrap yapıdan çıkarılarak İzmir Kestane Pazarı Camii’ne monte edilmiş, ancak
burada da korunamayarak üzerine geç dönemde yeni bir mihrap yapılmış, üst
kısmında mozaik çinisi okunabilen bu mihrap son müdahalelerle okunamaz hale
6 Kalfazade, S; Aydınoğlu Mimarisi İçinde İsa Bey Camii’nin Değerlendrilmesi, İ.Ü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 1988, s.215
gelmiştir. Cami içinde korunduğu düşünülen yüzeyi geometrik geçme bezemeli taş
levhalar ise, yapının özgün taş minberinin kalıntıları olup maalesef bu parçalar
değerlendirilememiştir.7
Sanat tarihinde külliye bütünlüğünde, önemli bir gelişmenin ön uygulaması
olarak görülen Manisa Ulu Camii’nde (1376), plânı Beylikler döneminde tek örnek
olan, ama daha sonra Osmanlı mimarisinde büyük bir gelişme gösteren sekiz
dayanaklı kubbeyi sunmaktadır. Manisa Ulu Camii’nin sekiz dayanaklı kubbesi,
merkezi bir mekân yaratılması yolunda Osmanlı mimarlarını etkileyen önemli bir
gelişmedir. Camiden bir duvarla ayrılmış revaklı avlu ise, kubbe mekanı ile aynı
büyüklüktedir. Avlu kapısının kemerli eyvanımsı dışa açılışıyla kapı kuruluşu
cephede hakim bir unsur olarak yer almakta, bu kapıda ve doğu avlu kapısında
görülen taş içine çini kakma rozet bezemeler, cephe bütünlüğünde hakim olan cümle
kapısının kabaralı kilit taşıyla birlikte görülen önemli süslemeleri olmaktadır. İki
katlı medresenin külliye bütünlüğündeki eyvan kapısı ise, bir yandan kapı yanındaki
çeşme kuruluşları ile cepheyi dengelerken, kapı lentosundaki üzeri geometrik motifli
üç kabara, bezeme unsuru olarak bu bütünlüğe katılmıştır. Medrese ile cami cephesi
arasındaki geçişi yumuşatan unsur ise, çini -tuğla beraberliğindeki silindirik gövdeli
bezemesiyle minare olmuştur. (resim 122)
Cami revaklı avlusunda ve harîm bölümünde taşıyıcı sistemi oluşturan
sütunlar ve sütun başlıkları, medresenin iki yanındaki sütun başlıkları ile külliyenin
bütününde bezeme amaçlı ve doğru değerlendirilen antik derleme mimari parçaların
varlığı açısından korumacı düşünceyi de yansıtır. Caminin medreseye açılan
kapısının iki tarafındaki çifte sütunlar da aynı amaca yönelik değerlendirilen antik
mimari elemanlardır. Manisa Ulu Camii, harîmde yer alan derleme sütun başlıkları,
mihrabın iki yanındaki merkezî kubbeyi taşıyan granit sütunlar ve sütun başlıkları ile
mihrap nişinin iki yanındaki korint başlıklı mihrap sütünceleri mimari süslemeyi
oluşturan ögelerdir. Merkezî kubbe göbeğinde yer alan, Klasik Osmanlı Dönemi
kalem işi geleneğinde işlenmiş bezemeler, merkezden gelişen rumî-palmet
7 Son Yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin anıt eserlerde yaptığı sözde onarımlar maalesef bu anıt eserlerin mimari özelliklerine doğrudan olumsuz müdahaleler şeklinde yansımıştır. İsa Bey Camii’nde günümüzde mevcut minber ve mihrap mimari geleneği bilmeyen kişiler tarafından tasarlanmış olup, özgün minber ve mihrapla ilgisizdir. Kestane Pazarı Camii’ne taşınan özgün mihrap maalesef korunanamış, yok sayılarak üzerine yeni mihrap inşa edilmiştir.
kurgusuyla 16.yüzyıla işaret etmekle birlikte, daha sonraki yıllarda bu kalem işlerinin
elden geçirildiği anlaşılmaktadır. Aynı durum İshak Bey Türbesi’nde de
görülmektedir. Ayrıca 1960 tarihinde çekilen fotoğrafında görülen, Manisa Ulu
Camii’nin eski Türk Barok üslubunda perdeli, kurdelalı bezeme kurgusu da
günümüze ulaşmamıştır.8 Yapının kalem işi bezemesinin özgün hali bilinmemekle
birlikte, üslup özellikleri Osmanlı Klasik Dönem kalem işi bezeme geleneğine
bağlandığından, 16.yüzyıl sonlarında bir müdahale ile ilk kalem işlerinin yapıldığı
söylenebilir.
Manisa Ulu Camii’nin (1376) ahşap ustasının adı bilinen muhteşem minberi,
Anadolu Selçuklu geleneğinde yapılan Birgi Ulu Camii’den (1322) sonra ikinci
örnektir. Onarımlarla günümüze ulaşan minber, kündekari, ajur, oyma tekniklerinde,
geometrik bitkisel ve yazı ile süslenmiş döneminin en önemli örneklerinden biridir.
Manisa Ulu Camii (1376) mihrap önü kubbeli ulu cami plan şemasından doğmakla
beraber, bağımsız merkezi kubbe ve revaklı şadırvanlı avlusuyla farklı bir plan
yorumu gösterir. (resim 119,120) Yapı, Osmanlı klasik cami mimarisini hazırlayan
bir prototip olarak kabul edilir. Cami ve bir mekânı türbe haline getirilmiş, avlusu
revaksız medrese paralel eksenlerde yan yana konumlandırılarak, Beylikler Dönemi
mimarisinde önemli bir örnek yaratılmıştır.9 Antepli ahşap ustasının bu esere nazire,
24 yıl sonra Bursa Ulu Cami minberini yaptığı bilinmektedir.
Tek kubbeli yapılar;
Batı Anadolu Beyliklerinden Menteşeoğulları Beyliği yapısı Çine Ahmed
Gazi Camii (1308?) kare prizmatik mekân kuruluşu ve iki kademeli geçişli kubbe
örtüsü ile farklı bir dış görünüş sergilerken, cephesinde antik taşlarla örülmüş
dokuda yer alan kapı ve pencerelerde taş, kemer ve alınlık yüzeylerinde ise taş-tuğla-
derz kullanımıyla yapı malzemesiyle bezeme örneği oluşturur. Tuğla-derz duvar
dokusunun içine yerleştirilen kenger yapraklı, yumurta frizli sütun başlığı,
madalyonlar ve çarkıfelekler gibi antik derleme malzeme ile süslenen yapı, devşirme
malzemenin plânlı kullanımına iyi bir örnektir. Harimde duvar içi kemerlerinin
konsol taşları, sarkıt şeklinde mukarnaslarla pahlanarak mekân içinde taş süsleme
örneği oluşturur. Devrinden kalan ahşap oyma minber; mukarnas tepelikli kapı, ajur
8 Bkz; Acun, H; Manisa’nin Türk Devri Mimari Eserleri, Ankara 1999, resim no 33 9 Cantay, G; Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, Ankara 2002, s, 25
tekniğinde yapılmış korkulukları ve çatma-oyma tekniğinde yapılmış yan aynaları ve
köşk altı yüzeyleri bitkisel bezeme ile dolgulanmış ve ahşap işçiliğinin güzel bir
örneği olarak günümüze ulaşmıştır. Ancak günümüzde minberin bezemeleri, kat kat
boyanmış yeşil yağlı boya altından güçlükle seçilmektedir.
Çine’de bulunan Ahmed Gazi Camii ile hemen hemen aynı tarihlerde
yapılmış olan Turgut (Leyne) İlyas Bey Camii (1311?) cepheleri 16.yüzyılda
yenilenmiş olmasına rağmen, kıble cephesinde dışa taşan mihrap çıkıntısının iki
yanında yer alan dikdörtgen pencerelerin söveleri derleme taşlarla oluşturulmuş ve
bu pencerelerin kemer köşe yüzeylerinde, sırsız tuğlalarla yapılan geometrik
düzenlemeli farklı bir bezeme anlayışı uygulanmıştır.Yapının Bursa kemeri ile
kavranan mukarnas kavsaralı mihrabı, herhangi bir süsleme ifadesine sahip olmayıp,
son cemaat yerinde girişin sağ tarafında bulunan mihrap duvarı üzerindeki dilimli
kemer, mekânı süsleyen tek mimari ve işlevsel unsur olmaktadır.
Batı Anadolu Beylikleri’nin en erken tarihli kare plânlı kubbeli mescidleri
arasında bezemeli en erken örnek, Kütahya’da bulunan Analcı Mescidi’ (1369) dir.
Kubbede merkezden yazı ile başlayarak gelişen ve tepelikli palmetlerle biten
bezemeler çok renkliliği ve farklı motif kurgusunu yansıtır. Kubbe eteğinde daha iri
palmetlerden oluşan tepelikli bitkisel bezeme kurgusu, çok renkliliği ile kubbe
merkezi ile örtüşür. Yazıyı çevreleyen kurdele ve bunun dışındaki tropik bitki
dizisinden (hurma vs) oluşan süsleme geç döneme işaret eder. Yazı ve bitkisel
bezeme kurgusuyla Klasik Osmanlı Dönemi örnekleri ile örtüşür ve merkezi kubbede
harflerin kollarının birleştiği yazı kurgusuyla ve harfleri oluşturan işaretlerin estetik
görünümü ile yapıyı taçlandırır. Türk Barok Dönemi kalem işi bezeme özellikleri
taşıyan bu yapı, Manisa Ulu Camii ve İshak Çelebi Türbesi ile ortak süsleme
özelliklerine sahiptir.
Kütahya Kurşunlu Camii ( 1377-78) kare planlı, üç bölümlü son cemaat yeri
İki yanı kapalı ve üç sivri kemerle giriş cephesini oluşturan son cemaat yeri, iki
küçük kubbe ve ortada aynalı tonozla örtülüdür. Küçük bir kapı ile girilen ana
mekânda, ana duvarlar tamamen beyaz , kubbe kasnağı yeşil, kubbe ise sarıya
boyanmış ve oldukça loş bir görünüme sahiptir. Kubbe, prizmatik Türk üçgenleriyle
geçişin sağlandığı yüksek bir kasnak üzerinde yer alır. Cami mihrabının kemer
alınlığında yer alan, mavi-beyaz yazı panosu, yapının yapıldığı dönemden kaldığı
düşünülen tek çini parçasıdır.10 “Kelime-i Tevhid” yazısının bulunduğu bu levha,
koyu mavi zemin üzerine beyaz olarak, yazı aralarına natüralist çiçek motifleri,
kıvrık yapraklar serpiştirilmiş ve koyu kobalt mavisi ile konturlanmıştır.
Balat İlyas Bey Külliyesi (1404) Timur’un Anadolu’dan çekilmesi üzerine
Osmanlı Beyliği tarafından İlyas Bey’in Menteşeoğulları Beyliği’nin başına vali
tayin edilmesi sürecinde inşa edilmiştir. Bu yapıda, Menteşeoğulları Beyliği mimari
bütünlüğünden farklı bir yapılaşma ortaya çıkmış, tek kubbeli cami revaklı şadırvanlı
avlu etrafında yer alan medrese, türbe, imaret; revakların gerisinde yer alan
mekânsal kurgusuyla cami, medrese ve diğer yapılar arasında organik bütünlüğü
sağladığı için 16. yüzyıl Sinan yapılarına prototip oluşturmuştur.11
Külliye bütünlüğünde kare prizmatik kuruluşuyla yapı, Batı Anadolu
Beylikleri tek kubbeli cami kuruluşuyla örtüşen dış görünüşe sahiptir. Özellikle kare
prizmatik hacim üzerine iki kademeli çokgen kubbe kasnağı ve üzerindeki küresel
kubbe bu genel özelliği yansıtır. Kare prizmatik hacim üstte profilli silmelerle
sınırlanmış, bir sıra mukarnas dizisiyle cepheli sekizgen çift kasnak altta muntazam
mermer, üstte tuğla derz dokulu olup iki sıra tuğla ve iki kademeli saçakla
sınırlanmıştır. Hem taş kasnak profilli silmeleri üzerinde, hem de tuğla kasnak
profilli silmeleri üzerinde çift konumlu balık kiremitleri ile zikzak bordür
oluşturulmuştur.
Kare prizmatik hacim üzerinde eyvanımsı bir çıkıntı oluşturan sivri kemerli
açıklık içinde ise, farklı bir cephe ve giriş düzenlemesi cephenin bütününü
ifadelendirir. Eyvanımsı hacmi çevreleyen mukarnaslı silme yanlardan kemer
ayağına kadar uzanmakta, bunun altındaki yüzeyler ise çift profilli silme çerçeveli
yüzeyler oluşturmaktadır. Bu hacimsel çıkıntı gerisinde kalan kare prizmatik
yüzeyleri ise birer rumî-palmet bezemeli bordür kuşağı farklı konumuyla yatay
eksende ikiye böler. Sivri kemerli eyvanımsı açıklığın yan yüzeylerinde yer alan
sivri kemerli papuç nişleri yivli istiridye kabuğu motifiyle son bulur. Kemer köşe
dolgu yüzeylerinde ise rumî-palmet bitkisel bezeme bulunur.
10 Şahin, F; Kütahya’da Çinili Eserler, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına Armağan; Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.115 11 Cantay, G; Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu , Ankara 2002, s, 25
Sanat tarihi literatüründe cephe bütünlüğünden içeri çekilmiş üç bölümlü son
cemaat yeri görünümlü cephe tasarımı, duvar eti kalınlığında yer alır. ( resim 261-
263) Bursa kemerli üç açıklık, dıştan profilli silmelerle kuşatılmış olup, Bursa
kemerlerinden ortadaki elmas kesimli sarkıt, iki yanda ise grimtrak siyah renkli
yekpare taş, yüzeyleri bezemeli olarak Bursa kemeri tablasını oluşturur. Profilli
silmeler arasındaki sütun ekseninde yer alan yüzeylerde, taş içine taş kakma olarak
iki yönlü ok uçları, bezeme örnekleri olarak işlenmiştir. Her üç açıklık kırmızı-
beyaz-gri mermerden kilit taşlarıyla yay kemerli olarak yapılmış, bu yay kemerlerine
ortada birer tabla oluşturulmuştur. Üzerlerinde ise alınlık bölümünde; ortada üç satır
halinde istifli kitabe, sağda ve solda on altı ışınlı geometrik geçme kuruluş
işlenmiştir. Sol taraftaki örnek taş içine renkli taş kakma, sağda ise, taş içine renkli
taş ve firuze çini kakma dolgulu olarak bezenmiştir. Bursa kemerlerinin yay kemerli
açıklıklarını kavrayan üçlü kuruluş, yay kemerli üç açıklıktan dışa taşan hacimsel bir
görünüşe sahiptir.
Üç açıklıklı girişin yer aldığı bölümlenmede, köşeleri mukarnaslı kaideler
üzerinde yükselen iki sütunun mukarnaslı ve sarkıtlı sütun başlıkları ile taşınırken,
her iki yay kemer konsolları köşelerinde sarkıtları bulunan tablalara oturur.
Zeminden taş sırasıyla ayrılan ve profilli silmelerle çerçevelenen kapının iki
yanındaki açıklıklar yekpare ajurlu taş korkuluklarla kapatılmıştır. Sağda tek sıra
mukarnaslı profilli çerçeve içinde altıgen kuruluşlu ajurlu bezeme yer alırken, solda
iki sıra mukarnas çerçeveli kare ve altıgen esaslı şebeke bölümlenmeyi oluşturur.
Her iki açıklığında üst kısmında profilli silme ile mukarnas sırası arasında yüzeysel,
beş dilimli dekoratif kemer biçimli bir sıra bezeme yer alır. ( resim 300-302)
Yapının tüm cepheleri renkli mermer kuruluşuyla anıtsal ifade kazanmış ve
üç cephede de profilli silmeler içine alınmış, altlı üstlü birer çift pencere açılmıştır.
Bu pencereler mihrap duvarında; solda boğma demir şebekeli ongen kuruluşlu
geometrik geçmelerden kesit almış çerçeve bezemesiyle sülüs ayet yer alırken, üst
pencerede altıgen kuruluşlu çok ışınlı geometrik geçme üst lento yüzeyini bezemiştir.
Pencerenin taş dışlıklarında da içine altıgen kuruluşuyla ajurlu süsleme kurgusu yer
almıştır. ( resim 311-320) Mihrap cephesinin sağında yer alan pencerede boğumlu
demir şebekeli pencere üzerinde lento yüzeyi rumî örgü bordürüyle çevrelenmiş,
yüzeyinde ise lotus-rumî dolgu ile birlikte ayet yer almıştır. Üzerindeki pencere ise;
altıgen kuruluşlu ajurlu taş dışlık üzerinde, çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu
lento yüzeyi ve pencere yan söveleri taş kakma olarak palmet tepelikli bezemelidir.
Yapının doğu cephesinde yer alan altlı üstlü birer çift pencere ise profilli
silmelerle çerçeveli, üsttekiler altıgen kuruluşlu birer taş dışlık, alttakiler ise boğumlu
demir şebekelidir. Sağ üst pencere lento yüzeyinde renkli taş kakmalı bal peteği
örneği, solda yay kemer kuruluşu yer alır. Ancak yay kemerin renkli taş yüzeyleri
düşmüş yerleri boş kalmıştır. Bu pencerenin iki yanı iki sıra mukarnas, alt ve üst
tarafı ise üçer sıra mukarnas sırasıyla çerçevelenmiştir. Bu pencerenin altında yer
alan pencere gene boğumlu demir şebeke olup, lento yüzeyi lotus-palmet dizili
çerçeve iki ayet yazısını çevrelerken, palmetlerin boşlukları taş kakma olarak
bezenmiştir. İkinci lento yüzeyinde ise yatay ve dikey X kuruluşlu bezeme örneği yer
alır.
Sağ alt pencere lentolarında S kıvrımlı rumîlerden oluşan bordürün
çevrelediği yan yüzeyde işlenmiş, bunun üzerinde gri renkli dar mermer lento
yüzeyinde ise, bir sıra altı köşeli yıldız kurgulu köşe üçgenleri firuze dolgulu olarak
yer almıştır. Sağ ve solda ise altıgenlerin içine birer rozet yerleştirilmiştir.
Batı cephesinde gene bir çift pencere, profilli silmeler içinde altlı üstlü
konumlanır. Solda bulunan pencere, lento yüzeyinde çok ışınlı geometrik geçme
kuruluşlu, oluklu oyma tekniğinde işlenmiş, renkli taş dolgulu olarak ayrıcalıklı
olarak yer almıştır. Üst pencere altıgen kuruluşlu üst lento yüzeyi, enine dikdörtgen
yatay ve dikey X lerle iki yana kartuşlu olarak düzenlenmiştir. X lerin arasındaki
boşluk ile kartuşların kare dolgu yüzeyleri, renkli taşlarla taş içine taş kakma
tekniğinde bezenmiştir.
Cephe pencerelerinin iç mekâna yansıyan yüzeylerinde, mihrabın iki yanında
yer alan pencerelerden sağ alttaki ile, doğu ve batı duvarında mihraba yakın olan alt
pencerelerin yüzeyleri bezemelidir. Mihrap duvarında bulunan üst iki pencere ise, iki
renkli kilit taşı ile yay kemerli olarak düzenlenmiştir. Mihrabın sol tarafında bulunan
alt pencerenin lento yüzeyinde, etrafı yarım altıgen ve üçgenlerin birbirine geçtiği bir
bordürle çevrili ayet yer alır. Alt pencerelerin kuzey duvarına yakın olanlar hariç,
tümünün tavanı birbirinden farklı geometrik örneklerle bezenmiştir. Batı duvarında
yer alan güney alt pencere, ortasındaki panoda çok ışınlı geometrik bir örnek ve bu
panoyu çevreleyen yazıdan oluşan bordürüyle diğerlerinden ayrılır.
Kare prizmatik hacim dış cephede olduğu gibi, iç duvar dokusunda da profilli
silmelerle kubbe geçiş bölgesinden, iki kademeli olarak tromplu kemerli bölümlenme
ile kubbe çemberine geçilmiştir. Kubbe çemberi yuvarlak profilli taş silme ile içerde
güçlü bir şekilde vurgulanır. Geçiş bölgesi iç mekan tefrişinde önemli olmuş, kare
köşegenlerde karşılıklı olarak yer alan tromplar tuğla-taş dokulu taş konsollara
oturan kemerlerle vurgulanmıştır. İki yüzeyli tuğla derz dolgulu birinde mukarnas,
diğerinde baklavalı üçgen üstte mukarnas sıralı olarak teşkilatlandırılan tromp ile
duvar dokusu arasındaki iki sıra geçişi oluşturan pandantif yüzeyleri, bir yay kemerle
içleri mukarnaslı olarak kubbeye geçiş unsuru oluşturur. Böylece Batı Anadolu
Beylikleri Dönemi’nde iki anıtsal yapıda açık bir şekilde İlyas Bey ve Firuz Bey
camilerinde mescid mekânında geçiş bölgesi unsurları olarak tromp, mukarnas,
üçgen gibi unsurlar ve yay kemer, tromp kemeri gibi yapısal yük aktarıcılar mekân
içindeki tefrişe katılan mimari unsurlar olarak ön plâna çıkmaktadırlar. İlyas Bey
Camii’nde geçiş bölgesinin sekizgen kasnağında duvar orta ekseninde birer mazgal
pencere dıştan taş dışlıklı, içten yay kemerli olarak yer alır.
Yapı mekânında mihrap duvarında yer alan en önemli unsur mermer taş
mihrap olmuştur. Mihrap üç yönde mukarnas bordürle sınırlanmış, üstte iki yanda
yarım ortada tam, yüzeyleri palmet bezemeli bağımsız palmetler tepelik olarak yer
almıştır. Mukarnaslı dış bordürden sonra, içerde beş kenarlı mihrap nişini iki yanda
sınırlayan mukarnas başlıklı köşe sütünceleri üzerinden başlayan, oval ve yuvarlak
madalyon kuruluşlu zencirek bordür, mihrabı üç yönde sınırlar. Bu bordürün
yüzeyindeki kuruluş, Bursa Yıldırım Camii (1395) son cemaat yeri pencere bordürü
ve Bursa Yeşil Türbesi (1424) ahşap kapı kanatlarında takip edilir. Bu bordür ile
dıştaki mukarnaslı bordür arasındaki yüzeyler iki kademeli profilli çerçeve ile sınırlı
olup, altta mukarnas kavsaralı nişcikler, üstte ise çok ışınlı geometrik geçme panolar
olarak düzenlenmiştir. Üstte mihrap yazısının yer aldığı yüzey üç enine dikdörtgen
panoya bölünmüştür. Sağda Bursa kemerli, solda ise dilimli kemerli az derin nişler
içine kandil motifleri açılı olarak işlenmiştir. Orta bölümde ise yüzeyden daha
çıkıntılı olarak ters mukarnas sıralı çerçeve ile sınırlanmış mihrap ayeti yer alır.
Mihrap nişi beş yüzlü olarak düzenlenmiştir; altta mukarnas sıralı bir
bordürün üzerinde profilli silmelerle oluşturulan her yüzeyde, birbirinden farklı
düzenlenmiş kemerli nişler bezeme unsuru olarak kullanılmıştır. Nişlerin üzerinde
mihrap nişinin beş yüzeyini de kaplayan üç sıra istifli yazı örneği, dört tarafından iki
yönlü palmet dizisiyle sınırlanmıştır. Profilli silme ile mihrap kavsarasına geçilen niş
yüzeyinde, bitkisel bezeme onun üzerinde ise sarkıtlı ponponlu mukarnas dizileri yer
alır. Mihrap kavsarasını oluşturan mukarnas dizilerinin son üç sırasının ikincisi, dış
bükey, yivli işlenerek hacimsel bir değer kazanmıştır. Mihrap kavsarası dışındaki
köşe dolgu yüzeyleri ise, eğri kesim tekniğinde işlenmiş rumî-palmet örneklerinden
oluşan bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.
Batı Anadolu Beylikleri içinde en erken Osmanlı yönetimine giren
Germiyanoğulları Beyliği’nin Kütahya’ da İshak Fakih Camii (1433) medrese ve
türbesi ile külliye bütünlüğü gösteren yapı, kapalı son cemaat yeri kurgusuyla
önemlidir. Üç bölümlü son cemaat yerinin sağ yanı kapatılarak türbeye
dönüştürülmüştür. Cephenin orta bölümünü çerçeveleyen profilli silme içinde yivli
profilli iki kademeli sivri kemeriyle orta bölüm açıklığı vurgulanmıştır. Orta
bölümün üst kısmında, duvar dokusu profillenerek dikdörtgen çerçeve ile üstten
kavranmış ve bu dikdörtgen profilli silme ile çerçevelenmiş yapı taşının yüzeyine
ise, rumî-palmet işlenmiş bir motif yerleştirilmiştir. Bu motifin sağında ve solunda
ise eşit aralıklarla yerleştirilmiş, yekpare kare kuruluşlu taş üzerindeki ışınsal
geometrik geçme yüzeyli birer kabara yer alır.
Son cemaat yerine bitişik olarak inşa edilen minarenin kaidesinin kare
kürsüden silindirik gövdeye geçişi baklavalı badem kuruluşuyla olmuş, yüksek halat
silme üzerinde ise minarenin taş dokusuyla oluşturulmuş bir sıra niş yer almıştır.
Minare gövdesinin ortasında iki yönlü ok ucu motifi12 gövdeyi ikiye ayırırken, üstte
şerefe altında basık “S”kıvrımlı zencirek kuşak gövdeyi kuşatır. Beş sıra kirpi saçak
kuruluşlu tuğla şerefe altı ile şerefeye geçilen minare, taş-tuğla sırası ile devam eder,
kurşun külahla sonlanır. Son cemaat yerine açılan cümle kapısı bezemesizdir,
üzerinde kitabe taşı yer alır.
Mihrap kurgu olarak erken dönem mihrap biçimlenmesini ifade eder ancak
iki yandaki tepelik kalıntısı, bordürler ve mihrap nişi ise farklı bir dönem özelliği
gösterir. Mukarnaslı başlıklı siyah mermer sütunlar sınırladığı mihrap niş kavsarası
derin ve taşkın yivli olup, her bir yiv dışa doğru açık küçük kemerlerle hacimsel bir
12 Ok ucu motifi, genellikle boy arması, sembol gibi kullanılmış.
değer olarak ifade edilmiştir. Üstte ve iki yandaki bordürlerde cephedekilere benzer
görünümüyle birer kabara yer almıştır. Ancak tüm bu özgün mihrap kuruluşuna, geç
döneme ait bitkisel bezeme hakim olmuştur. Mihrapta püsküllü perdeler, mihrap
köşe dolgu yüzeylerinde vazoda serbest çiçekler ve mihrabı çevreleyen şerit
üzerinde, son cemaat yeri taş yüzeyindeki palmet bezeme kuruluşunun benzeri yer
almıştır. Mihrap bordüründe de natüralist üslupta goncalı gül dalları üstte yerini
Kelime-i Tevhid yazısına bırakırken, dış iki bordürden içtekinde ulamalı rumîlerle,
en dışta ise palmet yaprak dizisiyle bir bordür oluşturulmuştur.
Mihrabın boyama üslubu, son dönem onarımlarına işaret ederken; mihrabın
iki yanındaki sütünceler, mihrap kavsarası, mihrabın iki yanındaki kabaraların
varlığı, mihrabın üst iki yanındaki tepelik kalıntısı ve rumî-palmet kuruluşlu
bezeme, özgün mihrabı ele veren süsleme unsurları olarak günümüze gelmiştir.
Ters_I_ plânlı camiler;
Batı Anadolu Beylikler Mimarisi’nde farklı plân yorumuyla önemli iki
yapıdan biri Milas Firuz Bey Külliyesi (1396), diğeri ise Kütahya II.Yakup Bey
İmâreti (1412-13)’dir. Milas Firuz Bey külliye bütünlüğünde yer alan camide, ard
arda iki cephe olarak düzenlenmiş iki yüzeyin nedeni, son cemaat yerinin mekânın
bütünlüğü içinde hacimsel olarak yer almasıdır. Bu düzenleme, hem son cemaat yeri
revak cepheleri hem de cami mekânı kuzey cephesi revak altını değerlendiren bir
cephe anlayışı sunmaktadır. ( resim 214)
Son cemaat yeri cephe düzenlemesine baktığımızda; iki renkli mermer taş
örme payeler üzerinde, profilli silmelerle belirlenmiş yastıklara oturan dekoratif
bezemeli kemer düzeniyle karşılaşırız. Bu kemer düzeni ortada yüksek, iki yanda
daha alçak, ancak daha simetrik olarak düzenlenen dekoratif kemerli yüzeye sahip
açıklıklar şeklindedir. İki yandaki sade profilli silmeli kemerler, kemer doku taşı
işlenerek profillendirilmiş; ortadaki bir çift kemerin ise, gene dışa taşkın kemer kilit
taşı yüzeyleri üç kademeli zikzak profilli olarak biçimlendirilmiş, iç yüzeylerinde ise
üçlü silindirik yivlerle ikinci bir dilimli bezeme yaratılmıştır. Bu dekoratif düzenleme
kemer iç yüzeyinde de yer alarak, son cemaat yeri kemer iç yüzünde tekrarlanmıştır.
Orta bölümdeki kemer ise daha yüksek tutularak, kemer kilit taşı yüzeyleri iki yönlü
olarak yivli zikzaklar şeklinde işlenmiştir. Bu zikzakların içi iki yan kemerde farklı
olarak, çeyrek silindirik kemer iç yüzeyi ile hafif girinti çıkıntı yapacak şekilde
ifadelendirilmiştir. Bu kemer, iki yanda paye yastıklarına oturtulmuş ve paye
yastıklarının altındaki yüzeyler profilli silmelerle sınırlanarak, iki kademeli mukarnas
sırasıyla alttakiler büyük sarkıtlı, üsttekiler küçük ponponlu mukarnas olmak üzere,
dekoratif pahlama ile zengin taş bezeme örneği oluşturmuştur.
İki yan kemerli açıklıkların kemer yastıkları altındaki paye başlıkları ise iç ve
dış yüzeyleri sade, kemer açıklığına bakan yüzeyleri ise küçük mukarnas sıralı
bezemelerle teşkilatlandırılmıştır. Orta açıklığın son cemaat yeri kubbesini taşıyan
kemer açıklığı sisteminde, cami kuzey duvarı içindeki kemer yastıklarına oturan
geniş kemerlerin bastığı taşkın yastıklar mukarnas sırasıyla zenginleştirilmiştir. Son
cemaat yeri orta açıklığının payelerinin kemer açıklığına bakan köşeleri, doku
taşından oyulmuş sütüncelerle pahlanmıştır.
Son cemaat yerini üstten sınırlayan profilli silmeler ise orta kemer açıklığı
üzerinde dışa taşan ve bu açıklığı adeta taçlandıran taş saçak ile dilimli dört konsol
tarafından taşınan iki kenarı pahlanmış üçgen, ortada ise kareye yakın dikdörtgen
oluşturarak bu saçağın taş olarak inşa edilmesi, yapıyı ayrıcalıklı kılması ile
önemlidir. Saçak altı tavan yüzeyleri, iki renkli olarak taş kakma tekniği ile çok ışınlı
geometrik bezemeye sahip olması, buna karşılık konsol arası yüzeylerde bitkisel
bezemenin birbirinden farklı örneklerle yüzeyleri dolgulamasıyla dikkat çekicidir.
Mermer konsollar dilimli dış yüzeyleri ve doku dışında kalan dış yan yüzeyleri,
birbirinden farklı motiflerin oluşturduğu örneklerden meydana gelen bitkisel bezeme
kuruluşuyla dolgulanmıştır.
Son cemaat yerinin önündeki alanın doldurularak zemin kotunun
yükseltilmesi, korkuluk altında olması gereken taş duvar bağlantısının gömülmesine
neden olmuş, dolayısıyla alt dokuda oranlar değişince, duvar üzerinde ikinci bir
kademeyi oluşturması gereken ajurlu mermer taş korkuluklar zemine yakın bir
görünüm kazanmıştır. Duvar üzerinde olması gereken bu korkuluklar, son cemaat
yeri yan açıklıklarını birer balkon olarak değerlendiren görünüme sahip iken, son
cemaat yerinin bu görünümü ise yapının bütününde, dolayısıyla tabhane mekânının
önünde anıtsal bir sivil mimari örneği gibi algılanmasını sağlamıştır. ( resim 228-
231)
Son cemaat yeri kubbesi dışındaki üst örtüsünün beşik tonoz olması
nedeniyle, kapalı yan cephe üst yüzeylerinde yer alan dikdörtgen pencerelerin profilli
silme ile üstten taçlandırılan lento yüzeyleri, mukarnaslı ve geçişli olarak
düzenlenerek son cemaat yeri yan cephelerini hareketlendirir. Son cemaat yeri batı
cephesinde yer alan pencere lentosunda, altı köşeli yıldız kuruluşlu taş içine taş
kakma bezemesi ve ok başlı palmet sınırlamasıyla dikkati çekerken, üstteki iğne
oyası görünüşlü renkli mermer mukarnas sarkıtlarının naif ifadesine karşılık, pencere
tavanında ortası kabaralı çok ışınlı geometrik geçme bezeme ile muhteşem bir ifade
yakalamaktadır. Pencerenin son cemaat yeri açıklığına bakan iç yüzeyinde ise,
dilimli kemer içinde ortada büyük, yanlarda küçük birer kabara yer almaktadır.
Son cemaat yerinin doğu cephesinde yer alan üst pencere tavanında, sekiz
köşeli geometrik geçme kuruluşlu örnek işlenmiş, ancak iki parçalı lento yüzeyi boş
bırakılarak sarkıtlı mukarnas dokusu ve mukarnas nişlerinin yüzeyleri işlenmiştir.
Şakayık ve rumî-palmet kurgulu bitkisel bezeme derin oyma tekniği ile, mukarnas
sarkıtları arasındaki yüzeyler ve mukarnas kıvrımları neredeyse kumaş dokusundaki
yumuşaklıkla verilmiştir.
Ters _I_ plân yorumundaki yapının, gri-mavi-beyaz mermer taşla kaplanmış
cephe dokusu içinde yer alan iki katlı pencere kuruluşları, cepheyi ifadelendiren ve
mekânı dışa yansıtan önemli açıklıklar şeklindedir. İki katlı pencere kuruluşunda
cephelerin tümünde güney cephede yer alan biri dışında, alt kattaki pencereler sade
dikdörtgen açıklıklar şeklinde tasarlanmış ve boğumlu madeni şebekeler içine
alınmıştır. Üst pencereler ise niş ya da dikdörtgen lento taşına iki renkli kilit geçme
olarak yüzeye işlenmiş, aynı zamanda şişe dibi camlı dışlıklara sahip olarak yer
almıştır. Üst sıra pencereleri hemen hepsi benzer bezeme biçimlenmesine sahiptir.
Lento yüzeylerinde, taş içine taş kakma tekniği ile iki renkli dekoratif bezemeler ve
bunun üzerinde çeşitli mukarnas sıraları yer aldığı görülür.
Pencerelerin batı tabhane mekânı güney cephesinde, altlı üstlü yer alan
pencereler, mukarnas sıralı ve iki renkli dekoratif taşlarla bezenmiştir. Bu
pencerelerden altta olanın, diğer cephelerdeki alt kat pencerelerinden daha özenli
işlenmiş olması dikkati çeker.
Dış cepheyi üstte sınırlayan dışa taşkın saçak bordürü, iki renkli ve profilli
silme kuruluşuyla cepheyi üstten sınırlar. Yapı üzerindeki kubbe düzenlemesi Batı
Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde görülen çift kademeli çokgen yüzeyli geçiş
bölgesini belirleyen kasnak ve kubbe örtülü olarak inşa edilmiştir. Mescid mekânına
üç yönde yuvarlak pencereler, kubbe kasnağı bütünlüğünde açılmıştır. Son cemaat
yeri cümle kapısı mukarnasla üç yönde sınırlanmış olup kapı açıklığı yekpare yan
söve ve üst lentoya sahip olarak düzenlenmiştir. Lento ile mukarnaslı bordür arasına
dilimli kemerle kuşatılmış beş satır Arapça kitabe yerleştirilmiş, kitabe ile kemer
arasında kalan yüzey ise, natüralizme yaklaşan bitkisel süsleme ile dolgulanmıştır.
Kemer kilit taşının üzerinde çift monadlar, krem-beyaz taş içine taş kakma olarak
işlenmiştir. Cümle kapısının mukarnas çerçevesinin profilli silmesi üzerindeki kemer
açıklığı yüzeyinde yer alan bezeme örneği ise, taş içine taş kakma kilit taşlı
bordürden sonra palmet ve rumîlerle dolgulanmış ayet bordürü yer almaktadır.
Bunun üzerinde yer alan kare pano üzerine, satrançlı kufî ile dört kez tekrarlanarak
Muhammed yazılmıştır. Panonun dışında kalan yüzey ise, rumî-palmet ve kıvrık dal
kuruluşlu bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.
Yapıda, ters T ( _I_) plân yorumunun verdiği işlevsel mekânların farklılığı,
yapının iç mekân düzenlenmesinde belirginleşmekte, orta mekân alışılmışın dışında
küçülerek bir geçit mekânı şeklinde biçimlenirken, üst örtüsünde de antik dönem
bindirme tekniğini uygulamış olmasıyla biçimsel farklılığı sergilemektedir.
Zemini yan tabhane mekânlarından yüksek tutulmuş mescid mekânı,
duvarları alt sıra pencere seviyesine kadar mermer taş kaplı ve profilli silmelerle sınır
olarak mekânı ifadelendirirken, mihrap dört tarafını iki sıra mukarnaslı bordürün
çevrelediği tek örneği oluşturmuştur. Kırmızı porfirden mihrap köşe sütünceleri,
mukarnas başlıklılarla beş yüzeyli mihrap nişini hareketlendirirken mukarnas
kavsarayı destekleyen bir ifade kazandırmıştır.
Mihrap kavsarası ile mukarnas bordür arasındaki yüzeyi bir merkezden
gelişen bitkisel bezeme örneğiyle volüdal kıvrımlar üzerinde çeşitli rumî, rumî
tomurcukları ve iki yanda iri palmetlerle grift bir bitkisel doku oluşturmuş, bu yüzey
üzerinde ise istifli yazı ile mihrap kitabeliği yer almıştır. Mihrap nişi içinde iki yan
karşılıklı yüzeylere nakkaş kitabesi işlenmiştir. Mihrap nişinin yüzeylerine birer
kandil motifi işlenmiş, bunun üzerinde geniş bir yazı bordürü yer almıştır. Yazı
bordürünün üzerinde yer alan geniş bitkisel bezemeli bordür rumî-palmet motifli
bordür niş yüzeylerini hareketlendirir. Kavsarayı sınırlayan profilli silmelerin
üzerinden başlayan mukarnasların nişlerinin yüzeyleri bitkisel bezeme ile
dolgulanırken, mukarnasın üçüncü sırasında yer alan sarkıtların alt yüzleri taş içine
taş kakma tekniğinde siyah mermerle bezenmiştir. Tepelik kısmı bir tam, iki yarım
palmet biçiminden meydana gelmiş, tüm yüzeyler bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.
15. yüzyıl başlarında Kütahya’da inşa edilen II.Yakup Bey’in İmareti (1411-
12), ters _I_ plân yorumuyla yan mekânlı olarak düzenlenmiş, türbesi eyvan
biçiminde yapının girişinin sol kanadına açılmaktadır. Buna üç bölümlü giriş ve
ortadaki kubbenin fenerli olması, kubbenin izdüşümündeki şadırvan eklendiğinde
ortaya ilgi çekici denemelerin yapıldığı bir yapı çıkmaktadır. Anadolu Beylikleri
döneminde dini fonksiyonun yanı sıra, sosyal yardım fonksiyonunun da önem
taşıdığı külliyelerin inşa edildiğini gösteren yapılardan biridir.13( resim 175-180)
Medreseler;
Günümüze ulaşan medreselerin çoğunun esasında külliye bütünlüğünde yer
alan medreseler olduğunu son araştırmalar ortaya koymuşsa da, mevcut yapıların
çoğunluğu tek yapı örnekleridir.
Germiyanoğulları Beyliği yapısı olan Vacidiye Medresesi (1314-15), adını bu
medresede uzun süre ders veren Molla Vacid’den alır. Kapalı avlulu, tek katlı ve iki
eyvanlı bir medresedir. Dıştan tamamen kesme taşla kaplı olan yapının ön
cephesinin genel görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Yapının kuzey
cephesinde bulunan cümle kapısı sade görünüşüyle dikkat çeker. Süslemesiz,
yuvarlak profilli iki silme arasında, hafif bir sivri kemerle içeri doğru girinti yapan
giriş kısmı, ortada sekizgen bir merkezden çıkan tonozlarla örtülerek bağımsız bir
mekan gibi tasarlanmıştır.
Cümle kapısının karşılıklı iki yüzünde yer alan sivri kemerli nişlerin köşe
sütünceleri, dış cephedeki kapıdaki yegane bezeme unsurudur.
Cümle kapısından geçilerek girilen, tromplu kubbe ile örtülü giriş eyvanı
geniş bir sivri kemerle avluya açılır. Bütün yan mekânların açıldığı orta mekân,
ortası açık bir kubbeyle örtülüdür. Köşelerde Türk üçgenleriyle geçilen kasnağın
üzerinde, yuvarlak silme ile başlayan kesme taştan örülmüş kubbe yer almaktadır.
Kubbenin ortası açık bırakılarak camla kapatılmıştır. Orta avlunun güneyinde,
zeminden üç basamakla çıkılan beşik tonozlu ana eyvan bulunmaktadır.
13 Cantay, G; a.g.e, s,25
Medresenin doğu ve batı kanadında üçer tane beşik tonozlu, dikdörtgen
planlı oda vardır.14
Ana eyvanın avluya açılan sivri kemeri, bir sıra tamamlanmamış mukarnaslı
bordürle çerçevelenmiştir. Yapıda dikkati çekecek belirgin bir bezeme programı
uygulanmamış, düzgün kesme taşın verdiği dinginlikle yetinilmiştir.
Menteşeoğulları Beyliği yapılarından, Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375),
açık avlulu, iki eyvanlı simetrik medreseler grubuna girer. Güney cephesinde
bulunan cepheden ileri taşan, sivri kemerli anıtsal cümle kapısından geçilen avlunun
ortasındaki izler bir zamanlar burada şadırvan olduğunun gösterir. Giriş eyvanının
ekseninde yer alan, kemerle avluya açılan ana eyvanda, Ahmed Gâzi’nin türbesi ve
ana eyvanın iki yanında, üzeri beşik tonozla örtülü iki büyük oda yer almaktadır.
Diğer odalara göre daha büyük olan bu odalar muhtemelen kışlık dersane olarak
kullanma amaçlı yapılmıştır. Odaların kapıları dıştan profilli sivri kemerli, içten düz
lentoludur.
Medresenin hücrelerinin dördü, avlunun doğu ve batısına simetrik olarak
yerleştirilmiştir. Giriş kapısının sağ ve solunda da ikişer hücre yer almaktadır.
Odaların üzeri beşik tonozla örtülüdür. Genellikle ana eyvanın sağına ya da soluna
konulması gelenek haline gelen türbenin, bu yapıda ana eyvanda olması dikkat
çekicidir. Ana eyvanın üst örtüsünün kasnaklı bir kubbe ile örtülmüş olması ve
avluya kemerle açılması da farklı bir uygulamadır.
Medresede, süslemenin en yoğun kullanıldığı yer, yapının güney cephesinde
yer alan giriş kapısıdır. Cümle kapısında da alışıldık bezemeler yerine, profilli
silmelerle hareket sağlanmıştır. Giriş kapısının sivri kemeri, profilli silmelerin
etkisiyle gotik bir karakter kazanır. Bu tür kemerler, Menteşeoğulları’nın komşusu
olan Rodos’ta ve Kıbrıs’taki gotik yapılarda yaygın biçimde kullanılmıştır.15
Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında
bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak tutan iki arslan kabartmasıdır.16
14 Doğu kanadındaki odalar günümüze gelirken , batı kanadındaki odaların yapının bitişiğindeki Ulu Cami inşaatı sırasında yıkıldığı öne sürülmektedir. 15 Tanman, B; 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul 2005, s.218 16 Arslan figürü, günümüzde ortadan kalkmış bulunan Peçin girişindeki bir çeşmenin ayna taşında ve Milas Müzesi’nde bulunan 18.yy a ait başka bir çeşmenin ayna taşında görülmektedir. Bkz. A.Arel;
Sağ tarafta yer alan bayrakta, Arapça olarak Ahmed Gazi’nin adı yazılıdır.17 Arka
ayakları üzerinde oturur pozisyonda betimlenen arslanların kuyrukları bacaklarının
arasından geçerek ejder başı şeklinde bitmektedir. Ön ayakları ile bayrak tutan
arslanlar profilden verilmelerine karşın, ayakları cepheden verilmiştir. Geleneksel
Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların sultan simgesi olarak kullanıldığı
bilinmektedir. Fakat arslan figürünün burada kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır.
Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan
figürlü armalar bu etkiyi güçlendirir.
Saruhanoğulları Beyliği eserlerinden Manisa Ulu Camii’nin medresesi
(1378), Kayseri Kölük Camii Medresesi (1334)18 gibi camiye bağlı olarak yapılması,
açık avlulu, iki katlı ve tek eyvanlı oluşu ile Anadolu Selçuklu etkisini sürdürür. Bu
dönemde cami ile bitişik yapılan medrese yapısı, Osmanlı mimarisinde bağımsız yapı
olarak gelişir.19 Revaksız avlusu, asimetrik plânı ve ana eyvanın dışa taşmasıyla da
Beylikler dönemi medresesi geleneğini yansıtır.20 Yapının cephesi, kapının iki
yanında yer alan sivri kemerli nişler içindeki çeşmelerle hareketlendirilmiştir.
İki kapıyla girilen medresenin birinci kapısı, kuzey duvarının ortasında
bulunan eyvan şeklinde düzenlenmiş, altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle
kapısıdır. Cümle kapısı, Ulu Câmi taç kapısının daha sade benzeridir. Beden
duvarından dışa taşkın olarak düzenlenen kapı, eni dar tutularak oldukça yüksek
tasarlanmış, sivri kemerli bir niş içine alınmıştır. Düz silmelerle sade bir şekilde
sınırlandırılmış olan giriş kapısının tek süslemesi, lentonun iç yüzeyinde bulunan,
üç adet küre biçiminde kabaradır. Yüzeyleri geometrik bezemeli kabaralar, lamba
gibi, aşağı bakar biçimde yerleştirilmişlerdir.21
Kuzeydoğu köşesinde yer alan, câmi ile bağlantıyı sağlayan ikinci kapı da
eyvan şeklinde tasarlanmıştır. Üzeri çapraz tonoz örtülü eyvan, iki devşirme sütunun
taşıdığı sivri kemerle avluya açılır.
Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara, s.173 17 Arel’in “bölge üslubu” olarak tanımladığı bu kabartmalar için bkz. Aslanapa, O; “Türk Sanatı I-II”, İstanbul 1984, s.230: Arel, A; a.g.m, s.80: Ünal, H.R; Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı, Beyliklerin Mirası, İstanbul 2000, s.44 18 Kuran, A ; Anadolu Medreseleri, Ankara 1969, s.14 19 Acun, H; a.g.e., s. 347 20 Acun, H; a.g.e., s.347 21 Ögel, S; Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara 1966, s.95
Alt kat, kareye yakın dikdörtgen plânlı, revaksız bir avlu etrafına sıralanan
hücrelerden oluşmuştur. Medresenin batı kolunda yan yana üç küçük hücre, kuzey
kolunda beş hücre, doğu kolunda ise câmi ile bağlantıyı sağlayan eyvan ve bu
eyvana açılan türbe yer alır. Giriş ekseni üzerinde, güney duvarında yer alan ana
eyvan, dikdörtgen planlı, üzeri beşik tonoz örtülüdür. Sivri kemer alınlıklı ana
eyvanın iki yanında birer oda bulunur. Üst katında yer alan oda, “müderris” odası
olarak tasarlanmıştır.22 Solda yer alan oda ise, kareye yakın, beşik tonoz örtüsüyle
kışlık dersane olarak yapılmıştır. Yapı, Beylikler dönemi ilk medrese örneklerinden
biri olması nedeniyle de önemlidir.
Türbeler;
Batı Anadolu Beylikleri Dönemi türbelerinde, Manisa İshak Bey Türbesi’nde
olduğu gibi medresenin bir mekânı türbeye dönüştürülmüş veya II.Yakup imaretinde
olduğu gibi, yan eyvana türbe mekânı ilave edilmiş ya da Peçin Ahmed Gazi
Türbesi’nde görüldüğü gibi ana eyvan içine gömü yapılmıştır. Külliye bütünlüğü
içinde revaklı avlu gerisinde mekân sıralamasında yer alan İlyas Bey Türbesi ise,
farklı bir yorumla ifadelendirilir. Bunun dışında kalan türbeler ise, Saruhan Bey,
Süleyman Şah, Hatuniye ve Revak Sultan gibi türbeler müstakil yapılardır.
Batı Anadolu Beylikleri Dönemi türbe yapıları içinde en erken tarihli türbe
yapısı Birgi Hatuniye Türbesidir. (1310) Yapı, platform üzerine yerleştirilmiş altıgen
plan kuruluşuyla dikkati çeker. Yapıda taş süsleme giriş kapısının yay kemerinin kilit
taşı üzerinde yer alır. Kilit taşının üzerinde geometrik geçmeli bir kabara, bu
motifin sağında ve solunda ise birer rozet yer alır. Yapıdaki tüm süslemeler giriş
kapısında toplanmıştır. (resim 97-103) Hatuniye Türbesi ile bir zamanlar aynı
meydanı paylaşan Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi (1334) ise hem dış cephe hem de
iç mekân süslemeleriyle özellikli bir yapıdır. Kare plânlı yapı, pandantiflerle
geçilen, sekiz kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Güney cephesinde orta eksene giriş
kapısı yerleştirilmiştir. Hafif iç bükey düz silmenin çerçevelediği dikdörtgen giriş
kapısı, geçmeli kilit taşlı sivri bir kemerle örtülüdür. Türbenin giriş kapısı kuruluş
olarak Birgi Ulu Camii cümle kapısına benzer. Kapının kemer kilit taşı üzerinde yer
22 Sözen, M; Anadolu Medreseleri ( Selçuklu ve Beylikler Devri I-II), İstanbul 1972, s.182
alan iç içe iki çiçekten oluşan rozet ile bu rozetin iki yanında yer alan iki çarkıfelek
motifinin yüzeyleri eğri kesim tekniğinde işlenmiştir.
Tire Süleyman Şah Türbesi’nde (1349), kare prizmatik hacmin üzerini
sekizgen yüksek kasnaklı kubbe örter. Kasnağın kuzey cephesi dışındaki cephelerine
birer pencere açılmıştır. Cepheler farklı boyutlardaki mermer levhalarla kaplanmıştır.
Yapının doğu ve batı cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Kuzey cephesi
sağır olan yapının giriş kapısı güney cephesinin ortasına yerleştirilmiştir.
Kapıyı üç yönden çerçeve içine alan burmalı silme, kitabeliğin etrafını da
çerçeveler. Sivri kemerin taşları birbirine yarım daireli geçmelerle bağlanır. Kilit
taşının yüzeyinde iç içe kademeli ışınsal bir rozet yer alır. Rozetin sağında ve
solundaki taşların yüzeyinde ise birer çarkıfelek yerleştirilmiştir. Rozetin ve
çarkıfeleklerin üzeri eğri kesim tekniğinde yivlenmiştir. Yapının cümle kapısı ile
Birgi Ulu Camii (1312) ve Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey (1334) türbe kapıları,
kuruluş düzeni arasındaki benzerlikle dikkati çeker.
Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375) ana eyvanında bulunan Ahmed Gazi
Türbesi, Batı Anadolu Beylikleri dönemi içinde tek uygulamadır.
Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında
bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak (çetr) tutan iki arslan
kabartmasıdır. Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını
hatırlatan arslan figürlü armalar bu etkiyi kuvvetlendirir.
Dikdörtgen plânlı, üzeri kubbe ve tonoz örtülü Saruhan Bey Türbesi (1388)
kündekârî kapı kanatlarıyla dikkati çeker. Sonsuza giden geometrik kurgulu bu
kapılar, İshak Bey Türbesi (1378) kapı kanatları ile aynı düzene sahiptir. İshak
Çelebi Türbesi kubbede yer alan kalem işi süslemeleri ve kapı sövesinde kullanılan
devşirme malzemeye gösterilen özen ile Saruhan Bey Türbesi’nden ayrılır. Aynı
dönem ve beyliğe ait bir diğer yapı ise Revak Sultan Türbesidir (1371). Kare plânlı,
konik külahlı yapısı ile diğer türbelerden ayrılır. Yapının güney cephesinde tuğladan
yapılmış, testere dişi şeklinde sağır pencereyi sınırlayan çerçeve, mihrap yönünü
vurgulayan mimari elemana dönüşmüştür. Bu sağır pencerenin üzerine yerleştirilen
“opus sectile” tekniğinde işlenmiş olan parça ve kuzey cephesinde kemerin solunda
yer alan yuvarlak kemerli burma sütüncuklar içine alınmış şamdan benzeri motifle
süslü parça, yapıda devşirme malzeme kullanımına işaret eder.
Germiyanoğlu II.Yakup Bey İmareti (1411-12) )’nin önemli bir bölümü olan
türbe kısmı, güneyde bulunan yan eyvana sonradan eklenmiştir. Eyvan tipi türbe
yapılarının uygulaması olan bu türbe, kademeli bordürlerle sivri bir kemer biçiminde
kuzeye açılmaktadır. Zeminden yükseltilmiş platform üzerinde yer alan sanduka,
altıgen firuze çinilerin etrafına üçgen lacivert çinilerin yerleştirilmesiyle oluşan, altı
köşeli yıldız motifleriyle kaplıdır. Zemin ise, bordürlerle sınırlanan altıgen çinilerle
kaplanmıştır. Erken Osmanlı dönemi, Bursa yapılarında karşılaştığımız rumi-palmet
örnekli bordürler, sandukanın yerleştirildiği zemini ikiye böler.
İshak Fakih Camii (1433) son cemaat yerinin sağ tarafında yer alan türbe
mekânı ve bu mekanı örten dilimli kubbe ile farklı bir son cemaat yeri
uygulamasıdır. Firuze sırlı tuğlalarla kaplı türbenin zeminini kaplayan çiniler, son
onarımlarda yenilenmiştir.( resim 183)
20
2.2. 3. GERMİYANOĞULLARI BEYLİĞİ (1300-1429)
Germiyan önceleri Türk boylarından birinin adıyken, Anadolu Selçuklu
Devleti'nin son dönemlerinde, 1300 yılında kurulan Germiyanoğulları Beyliğine de
ad olmuştur.1 Germiyan boyunun Anadolu’ya ne zaman geldiği belli değildir. 13.
yüzyıl da Malatya taraflarında Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde bulundukları
bilinmektedir. Malatya’da yerleşik oldukları dönemde, Germiyan boyunun başındaki
Alişiroğlu Muzafferüddin, Selçuklu Sultanı 2. Gıyaseddîn Keyhüsrev tarafından
Baba İshak tarafından çıkarılan Babai İsyanını bastırmakla görevlendirilmiş, ancak
muvaffak olamamıştır.2 Yine bu aileden ve Selçuklu beylerinden olan Kerimüddin
Alişir, Selçuklu şehzadeleri arasındaki taht mücadelesine karıştığı için, Moğollar
tarafından öldürülmüştür.3 Germiyanoğulları daha sonra Moğol baskısı nedeniyle
Kütahya tarafına göç etmiş ve bağımsızlıkları için Anadolu Selçuklu Sultanı 2.
Gıyaseddin Mesut ile Moğollara karşı mücadele vermişlerdir.4
Germiyanoğulları Beyliğini kuran Kerimüddin Alişir’in oğlu Germiyanoğlu I.
Yakup Bey (1300-1340), dönemi Germiyanoğullarının en güçlü oldukları dönemdir.5
Yakub Bey'in Aydınoğlu Mehmet Bey kumandasında Ege sahillerine gönderdiği
Germiyanlı ordusu, Bizanslılardan Ayasulug (Selçuk) ve Birgi’yi alarak, bu yörede
Aydınoğulları Beyliği'nin kuruluşunun öncüsü olmuştur.6 I. Yakup Bey, 1305
tarihinde Menderes Nehri kenarındaki Tripolis (Buldan kasabası doğusunda, Yenice
yakınında) şehrini alıp, 1306'da da 12.000 piyade ve 8000 süvari ile Bizans'ın iç
bölgede kalmış en önemli merkezlerinden olan Alaşehir’i kuşatmış, Bizanslılar,
İspanya’dan paralı asker olarak getirtmiş oldukları Katalan birliklerini Alaşehir’deki
Türk kuvvetleri üzerine gönderince, Germiyanlılar kuşatmayı kaldırmışlardır.7 Ancak
Alaşehir, 1314 yılında I. Yakup Bey tarafından alınıp, haraca bağlanmış, Alaşehir
1 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara, 1988 s.39 2 Varlık, M.Ç; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul, 1982, s., 487 3 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 487 4 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.40 5 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 488 6 Akın, H. , Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986: Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1929: Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e. 7 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 489
21
Rumlarından alınan cizye ile Kütahya’da yaptırılan Vacidiye Medresesi'nin
ihtiyaçları karşılanmıştır.
I. Yakup Beyin 1340’ta vefatı üzerine, yerine oğlu Germiyanoğlu Mehmet
Bey geçmiş, hükümdarlığının ilk dönemlerinde Bizanslılar, Katalanlar’ın yardımıyla
Kula ve Simav’ı Germiyanoğulları Beyliği'nden geri aldılarsa da, Mehmet Bey
buraları yeniden topraklarına katmaya muvaffak olmuştur.8Germiyanoğlu Mehmet
Beyin vefat tarihi kesin olarak belli değildir ancak, kaynaklarda 1361 yılında vefat
ettiği yazmaktadır.9 Ölümünden sonra yerine geçen Süleyman Şah'ın
hükümdarlığının ilk yılları durgun geçmiştir. Karamanoğulları ile Hamitoğulları
arasındaki mücadelede Hamitoğlu İlyas Bey'in tarafını tutması, Karamanoğulları ile
arasının açılmasına sebep olmuş, Süleyman Şah, Karamanoğulları Beyliği'nin baskısı
karşısında, Hıristiyanlarla mücadelede büyük başarı sağlayan ve sınırlarını
genişletmekte olan Osmanoğulları Beyliği ile anlaşma yoluna gitmiştir.10
Germiyanlı İslâm alimi İshak Fakih ve beraberindeki heyet, değerli hediyeler
ile Osmanlı Padişahı I.Murad (Hüdavendigar)'ın huzuruna gönderilerek, Süleyman
Şah’ın kızını Osmanlı Şehzadesi Bayezıd'a (sonradan Yıldırım Beyazıd) vermeyi ve
çeyiz olarak da, Kütahya ile beraber Simav, Eğriboz (Emet) ve Tavşanlı’yı
Osmanlılara devretme teklifini iletmişlerdir. Teklifin kabul edilmesinden sonra
düğün yapılmış11 ve Süleyman Şah Kula kasabasına çekilerek yönetimi, Şehzade
Bayezıd’a bırakmıştır.12
Süleyman Şah'ın 1387 tarihindeki ölümüyle, oğullarından Germiyanoğlu II.
Yakup sülalenin başına geçmiştir. II. Yakup Bey, Osmanlı Devleti'nin 1389 tarihinde
Haçlılarla yaptığı I. Kosova Savaşı sonrasında I.Murad’ın şehit olmasını fırsat bilip
değerlendirerek, babasının Osmanlılara bıraktığı toprakları geri almaya
kalkışmıştır.13 1390 tarihinde Rumeli’deki durumu düzelttikten sonra Anadolu’ya
geçen, yeni hükümdar Yıldırım Bayezıd Kütahya taraflarına gelerek, kendisine karşı 8 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.44 9 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 720 10 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.45 11 Aşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, çev, K. Yavuz- Y.Saraç, İstanbul 2003, s. 117-118 12 Koca, S.; a.g.e., s. 720: Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s. 46. 13 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.47
22
çıkan II. Yakub Bey ve Subaşı Hisar Bey'i yakalatıp, Rumeli’deki İpsala kalesine
hapsetmiş14 ve Germiyanoğulları topraklarının tamamını Osmanlı Devletî'ne
katmıştır. Ancak II. Yakub Bey, İpsala kalesinde dokuz yıl hapis kaldıktan sonra,
1399 yılında bir fırsatını bulup kaçmış15 ve deniz yoluyla Suriye’ye, oradan da
Timur'un yanına sığınmıştır.16 II. Yakup Ankara Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı
Timur'un saflarında savaşmış, savaş sonunda Timur eski Germiyanlı ülkesini II.
Yakub Bey'e iade etmiştir.17
II. Yakub Bey, Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht mücadelelerinde, yeğeni
Çelebi Mehmed (sonradan I. Mehmet)'in tarafını tutmuştur. Bu yakınlığı
benimsemeyen Karamanoğlu Mehmet Bey, iki yıl üst üste düzenlediği seferler ile
Kütahya’yı işgal ederek Germiyanoğulları Beyliği'ne hakimiyetine almıştır.
Karamanoğulları'nın, Germiyan ülkesindeki hakimiyetleri iki buçuk yıl kadar
sürmüş, Osmanlı Sultanı I. Mehmed, Rumeli’de kardeşi Musa Çelebi’yi bertaraf
ettikten sonra, Karamanoğulları üzerine yürüyerek, onları Konya’ya kadar geri
sürmüştür. I. Mehmet, böylece hakim olduğu Germiyan topraklarını yine, dost ve
müttefik bildiği II. Yakub Bey'e devretmiştir.18
I. Mehmet’in ölümüyle yerine geçen II. Murad' a karşı, Karamanoğulları ile
beraber Germiyanoğlu II Yakub Bey de Şehzade Mustafa tarafını tutmuş, Mustafa
Çelebi’nin II. Murad'a yenilip İznik’te öldürülmesinden sonra Yakup Bey, Osmanlı
Devleti ile dost geçinmeyi tercih etmiştir. II. Yakup Bey, 1428 tarihinde Osmanlı
payitahtı Edirne’ye bizzat giderek II. Murat ile görüşmüş,ölümünden sonra ülkesini
Sultan’a bıraktığını vasiyet edip, Kütahya’ya dönmüştür.19
Germiyanoğlu II. Yakup Bey'in 1429 tarihinde ölümüyle, Germiyanoğulları
Beyliği sona ermiş ve toprakları miras yoluyla Osmanlılara kalmıştır.20 Kütahya ve
14 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 496 15 Aşık Paşazade, a.g.e, s., 139 16 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 497 17 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.48 18 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 499 19 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.50: Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 503 20 Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.57.
23
Afyonkarahisar sancak haline getirilerek, Kütahya önce bir şehzade şehri, sonra da
Anadolu beylerbeyliği'nin merkezi olarak Osmanlı teşkilat yapısına dahil edilmiştir.
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet (1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
AŞIKPAŞAZADE (2003), Osmanoğulları’nın Tarihi, çev., K.Yavuz- Y.Saraç,
İstanbul.
ENVERİ, Düsturname-i Enveri, çev., Mükrimin Halil, İstanbul.
KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,
Ankara.
PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.
Bahar Tırnakçı, İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,
Karakoyunlu Devletleri, Ankara.
VARLIK, Mustafa (1982), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul,
1
1. GİRİŞ
Batı Anadolu Türkmen Beyliklerinin ortaya çıkışı, Türk tarihinin pek
kavranamayan önemli gelişmelerinden birini teşkil eder. 13. yüzyıl Anadolu’sunun
siyasi ve sosyal şartlarının bir sonucu olarak kurulup; bağımlı veya yarı bağımlı 14.
yüzyılın ilk çeyreğine kadar siyasi varlıklarını ve etkilerini sürdüren söz konusu
beyliklerin tarihi, şüphesiz onlardan biri olup zamanla hepsini kendi bünyesinde
eriten, bir bakıma yeni bir karışım denilebilecek Osmanlı Devleti ile doğrudan bir
etkileşim içindedir. Dönem kaynaklarında “uc” veya “ucat” diye adlandırılan1 bu
Beyliklerin hüküm sürdüğü yaklaşık bir buçuk asırlık süreç, Selçuklular ve
Osmanlılar arasında bir geçiş dönemi olarak nitelendirilir.
Batı Anadolu Beylikleri, yerleştikleri bölgenin tarih boyunca sahip olduğu
yoğun kültür birikimini değerlendirip, kendi kültürleri ile kaynaştırarak ortaya
koydukları eserlerde yeni denemelere girişmişlerdir. Bu süreç, Anadolu Türk
Mimarisi’ne getirdiği yenilikler ve gelişmeler nedeniyle önemli olmasına rağmen, bu
konuda yapılan çalışmalar yetersiz kalmaktadır.
Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi yapıları söz konusu olduğunda, bu döneme
ait yapıların süsleme programları esas alınarak, toplu şekilde değerlendirilen bir
çalışma yapılmamıştır. Yapılan çalışmalar şehir monografileri veya bilinen birkaç
yapının incelemeleri şeklinde olup, Batı Anadolu Beyliklerinin mimarisini tanıtmak,
yorumlamak yerine Batı Anadolu Beyliklerinin tarihçelerini ağırlıklı olarak
vermektedir. Bu çalışmalar, Batı Anadolu Beylikler mimarisi için son derece sınırlı
olup, konuyu aydınlatmaktan uzak kalmaktadır.
Ancak Batı Anadolu Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklar, doğu ve
orta Anadolu Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklardan farklı olarak
kaynağını Anadolu Selçuklu mimarisinden almakla beraber, farklı bir kültür ve
mimarinin bulunduğu topraklarda ortaya çıkmış olduğundan başta cami mimarisi
1 Feridun M.Emecen; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.121
2
olmak üzere, camiye bağlı işlevsel yapılarda farklı plan ve üst örtü yorumları ortaya
koymuş, dolayısıyla da çeşitlilik gösteren yapılar doğmuştur.
1.1. Çalışmanın Amacı
Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Tipolojiye Bağlı Süsleme Programları
konulu çalışmada, daha önce bu konuda kapsamlı bir çalışma olmaması çıkış noktası
olmuştur. Bölge ve dönem ile ilgili yapılan çalışmalar, beylik monografisi şeklinde
yapılmış, çalışma konuları tek beylikle sınırlı tutulmuştur. Bezeme, mimarinin
parçası olarak görülmüş, tek bir mimari eleman seçilerek veya mimariden ayrı
tutularak teknik ve biçim özellikleriyle değerlendirilmiştir. Benzer konularda yapılan
çalışmalarda, özellikle yüksek lisans tezlerinde, eserlerin yerinde görülmediği verilen
bilgilerin niteliğinden anlaşılmaktadır.
Çalışmanın amacı, günümüze gelen Batı Anadolu Beylikleri eserlerinde
süslemenin biçimsel düzenlemelerini tespit ederek; bulundukları yüzey, malzeme-
teknik ve örnek özelliklerine göre değerlendirmektir. Bu nedenle, çalışmada ağırlık,
süslemenin yer aldığı yüzeylerin belirlenmesi, malzeme ve teknik özelliklerinin
saptanması ve süslemeyi oluşturan örneklerin irdelenmesidir.
1.2. Çalışmanın Yöntemi
“Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Tipolojiye Bağlı Süsleme Tasarımları”
konulu çalışma iki aşamada toplanan bilgilerin değerlendirilmesiyle oluşmuştur. İlk
aşamada, bu konudaki tüm kaynaklar (kitaplar, tezler, makaleler) taranarak eserler
tespit edilmiştir. İkinci aşamada ise, kaynaklardan tespit edilen tüm eserler
fotoğraflanarak, özgün süsleme programına sahip olanlar saptanmış ve tez
bütünlüğünde çalışılmıştır.
Bu çalışma, bir kaynak araştırması olmaktan ziyade, eserlerin yerinde
tespitine ve gözleme dayalıdır. Kaynaklardan, eserlerin tespiti, tarihlendirilmesi ve
onarımları söz konusu olduğunda yararlanılmıştır. Katalogda kullanılan plânlar
yayınlardan alınmış, bu planlar bilgisayar ortamında yeniden çizilmiştir. Çizimler
bir kısmı için de aynı yol izlenmiş, yayınlardan alınan çizimler, bilgisayar ortamında
ölçüleri değiştirilmeden yeniden çizilmiştir. Çizimleri yapılan çiniler ise, orijinal
renkleri saptanarak renklendirilmiştir. Kullanılan tüm fotoğraflar bu çalışma için
3
yerinde çekilmiştir. Çalışma kapsamında olmayan eserlerin fotoğrafları
kullanılmamış, konuyla ilgili kaynak referansları verilmiştir.2
1.3. Çalışmanın Kapsamı
Konunun sınırlarının belirlenmesinde malzeme ve süslemenin özgünlüğü
belirleyici olmuştur. Beylikler döneminden günümüze süsleme programına sahip,
sağlam durumda hamam yapısı gelmediği için, hamamlar konu dışında tutulmuştur.
Var olan hamam yapılarının günümüze tek duvar halinde gelmiş olması, günümüze
gelen hamamların da süsleme programına sahip olmamaları sebebiyle, konu
hakkında fikir veremeyecekleri kanısına varılmıştır. Batı Anadolu Beylikleri
eserlerinden günümüze sağlam gelen, ancak hiçbir süsleme elemanı içermeyen
yapılar da aynı yol izlenerek katalog dışı tutulmuştur. Beylik yapısı olduğu kesinlikle
tespit edilen, fakat günümüze tek duvar halinde gelen veya Muğla Ulu Câmi’nde
olduğu gibi günümüze özgün olarak sadece kitabesi gelen yapıları çalışmaya dahil
etmek, konunun özünden uzaklaşmak olacağı için bundan özellikle kaçınılmıştır.
Kaynaklardan tespit edilen yapılar, ait oldukları Beyliklere göre gruplanmış,
bu eserler de kendi içinde tarih sırasına göre tipolojik kurguya uygun olarak plân ve
süsleme özellikleri ayrı başlık altında verilmiştir. Çalışmanın tarih sınırlamasında,
Beyliklerin ortaya çıkışlarını takip eden eserlerin oluşma süreci göz önüne alınmıştır.
1300-1433 tarihleri ile sınırlandırılan çalışma, Batı Anadolu Beyliklerini oluşturan;
Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları beyliklerini
kapsamaktadır. Çalışmanın başında bu beyliklere dahil edilmesi düşünülen ancak,
yerinde tespit çalışmaları sonucunda günümüze herhangi bir yapısının gelmediği
anlaşılan Karesioğulları Beyliği çalışma dışında bırakılmıştır. 3
2 Planlar Ali Kızıltan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü yayınlarından; Çizimler ise,Birgi de bulunan eserler için Ş.Gök, diğerleri Y. Demiriz’den alınarak bilgisayar ortamında yeniden çizilmiş, çiniler renklendirilmiştir. Özgün çizimler için bir kısmı için Hamdi Bülbül’e teşekkür ederim 3 Karasioğullarının hüküm sürdüğü Balıkesir ve çevresi taranmış, ancak günümüze ulaşan Karasi Beyliğine ait mimari yapı tespit edilememiştir. Günümüzde bölgede bulunan birkaç türbe Karasi Türbesi, Karasi Baba Türbesi gibi adlarla tanınmaktadır. Bu türbelerin tümü yüzyıl başında yapılmış, daha sonra onarım görmüş yapılardır.
Harita 1 1299-1300 (H.730) Tarihlerinde Batı Anadolu Beylikleri ( Kaynak; E. De Zambaour, Manuel
de Génélogie et de Chronologie pour l’Histoire de l‘İslam, Berlin, 1955, harita II)
Harita 2 Yaklaşık 1300-1320 Tarihlerinde Türk Beylikleri ( Kaynak; D.Edgar Pitcher, Osmanlı
İmparatorluğunun Tarihsel Coğrafyası Harita No: 7)
XXIV
Harita Listesi
1. Batı Anadolu Beylikler Haritası ( E. De Zambaur, Manuel de Généalogie et de
Chronologie pour l’histoire de l’Islam, Berlin, 1955, Harita II.)
2. Yaklaşık 1300-1320 Tarihlerinde Türk Beylikleri ( Kaynak; D.Edgar Pitcher,
Harita 7)
VI
SUMMARY
This study comprises of the decoration programs in terms of typlogy in the
architecture of the West Anatolian Principalities. The reason for doing this study is
that there has been no detailed study about this subject in the literature yet. There are
some literature exists about the region and the age of the West Anatolian
Principalities, but they are restricted only single theme such as wood or stone craft or
only single instead of the all aspect of them. In this study, all kinds of decorations
(stone, wood craft ect.) were taken in into account in terms of architectural concern.
The studies dealt with the region and the age in the literature are usually
focused on the history of the West Anatolian Principality instead of definition and
interpretation of their architecture. Even some of these studies are controversial to
define the identities of the architecture of the West Anatolian Principality Although
the architecture of the West Anatolian Principality is originated from Anatolian
Seljuks like the Middle and East Anatolian, Principality it differs especially mosque
architecture and its parts due to the historical impact of the region occupied by
different cultures in the history.
When one looks at the architecture and art of the West Anatolian ,
Principality it can easily be seen the impact of Syria and Southeast Anatolian style
from decoration and architecture of the buildings. This indicates that some craft man
and architects were mobile to carry out their work all over the Anatolia in that age.
As a result of this, one can enable to fallow the impact of the Middle East Turkish
Architecture for planning and decoration work in the architecture of the West
Anatolian Principalities.
Ottomans one of the West Anatolian Principalities located to south of the
Marmara sea was rapidly grown up after its establishment, exhibit the same
characteristics mentioned above in architecture style. The impact of other the West
Anatolian Principalities is obviously seen in early Ottoman’ architecture.
In this study, all the architectures found in the literature were observed at
their location. Only architectures with their characteristic decoration programs were
selected and included in the study. This study is based on the observation of the
VII
selected architectures at their location. Literature search has been done to find out the
date of construction or restoration for some architectures. All the photographs of the
architectures used in this study were photographed in their location. The photographs
not used in this study but mentioned can be reached from the referances.
The scope of this study was determined by the uniqueness of the materials
and the decoration. The restorated architectures were excluded. Due to the
destruction of the Turkish bath from the age of the West Anatolian Principalities
were excluded as well. The intact architectures were also excluded from the study
because of the lack of decoration. Although Muğla Ulu Mosque is a West Anatolian
Principalities architecture, was not incluted because of its very poor condition.
This study covers the time period from 1300 to 1425, Principalities namely
Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları and Saruhanoğulları.
Karasioğulları was excluded because no material has reached up to now from them.
The study of the decoration programs in the architecture of the West
Anatolian Principalities tried to find out the development of decoration programs by
looking at the intact examples. Ottoman Principalities located South Marmara, one
of the five Principalities mentioned in the study, was excluded from the study due to
its importance in the development of Ottoman architecture.
3.1. AYDINOĞULLARI BEYLİĞİ
3.1.1. BİRGİ ULU CAMİİ
Katalog : 1
Plân : 1
Resim : 1-50
Çizim: 1-28
İnşâ Tarihi: H.712 / M. 1312
Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Birgi ilçesi’nde Birgi Deresi’nin doğusunda, Aydınoğlu Caddesi üzerinde
bulunur.
Tarihlendirme: Camii, Aydınoğulları Beyliği’nin günümüze ulaşan en erken tarihli
eserlerinden biridir. Yapının kuzey kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılmış inşa
kitabesinde;
Bismillahirrahmânîrrahîm, fetehe hâzihi’l-beldeti
bi’nasri’l-lâhi ve te’yidihi
Mevlâna el-emirü’l-kebîr el-Gâzî fî sebîli’l-lâhi teâlâ
Muhammed ibn Aydın fî târîhi sene seb’a ve seb’a mie
ve ben’i hâzihîl cami fi seneti inşâ aşere ve seb’a mie )1 Buna göre, Aydınoğlu Mehmed Bey 1307-8 tarihinde beldeyi fethetmiş ve
1312-13 yılında yapının yapılmasını emretmiştir.
Yapının doğu kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılmış ikinci inşa
kitabesinde ise;
Amere bi’imâreti’l-cami’i’l-mübareki’l-hayri’l-âli el-Emiru’l-Kebir el-Malik
El-alem el -adil Ebu’l hayrât Mubârizu’d-devle ve’d-din Muhammed bin
Aydın e’azze’l-lâhu ensârehu fi seneti inşa aşere ve seb’a mie (712)
1 Evliya Çelebi, Seyahatnâme c. IX, İstanbul 2005, s,92-93; Tevhid,A, Rum Selçuki Devleti’nin İnkırazıyla Teşekkül Eden Tevaif-i Müluk: Aydınoğulları, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.II, İstanbul 1927, s.621; Uzunçarşılı, İ.H., Kitabeler....., s,110; Akın, H, Aydınoğulları Tarihi, s, 105.
İkinci kitabeye göre ise, bu mübarek camiinin inşasını, Yüce Büyük Emir,
Hayırlar Babası Aydınoğlu Mehmed Bey’in emrettiği yazılıdır. Bu kitabede ayrıca
“Emir-ül Kebir” sıfatıyla bu beldenin kesin ve tek hakimi olduğu belirtilen
Aydınoğlu Mehmed Bey’in, “Mubârizu’d-devle ve’d-din” ünvanı ile ise, dinin ve
devletin koruyucusu olduğu anlaşılmaktadır.2
Evliya Çelebi ise Birgi Ulu Câmi hakkında şunları yazmıştır;
“ ...Eski câmi Fâtihi bilâd Mehemmed Şâh ibn Aydın Bay’ındır. Kârgir kubbe
değildir, ammâ harpişte münakkaş servi levhalı tavan üzre serâpâ kurşumlu bir
câmi-i münevverdir. Lâkin mihrâb üzre bir kubbe-i âlîsi evce müntehî kârgir
kubbedir. Ve kubbe içi cümle silu ve lâjüverd ve lâ’li rengâreng boyalar ile serâpâ
nakş-ı Mâni ile menkûş bir kubbe-i kâşî-i çîn gayri nükûşdur kim mihrâbı ve der-i
dîvârı cümle müzehheb bûkalemûn-ı ibret nümundur.
Ve mihrâbı cengârî Çîn-i fağfûr-ı Çîn halkâri ile münakkaş bî-bedel
mihrâbdır kim gûyâ murassa Freng Mâni mînâsıdır. Ve derûn-ı câmi tûlen ve arzan
zergerdân ayak mest ile seksener kademe arîz ü tûlîdir. Ve cümle on altı somâkî
amûdlar üzre kemerlerin fevki servi tavandır. Ve üç kapusu var. İki yan kapudur.
Ammâ kıble kapusuna altı kademe taş nerdübân ile su’ud olunur.
Ve minberi gerçi ceviz ağacı levhası ve haşebdendir. Ammâ Fahrî oyması-
misâl gûnâ-gûn müşebbek ve münakkaş şükûfe ve gül ve sünbül ve mutahıllar ve
kitâbe ve islimîler ve mersûm bir minber-i ra’nâdır. Ve kıble kapusu atabe-i ulyâsı
üzre târîhi budur:
Bismillahirrahmânîrrahîm, fethu hâze’l-ma’bedi
bi’nasri’l-lâhi fî eyyâmi devlet-i el-Emîri’l-kebir
el-Gâzî fî sebîli’l-lâhi Mehemmed bin Aydın fî târîhi sene seb’a ve
seb’amie(707)
Tâhrîr olunmuşdur. Ve câmi’in sağ tarafında iki şerîfeli bir mevzûn minâresi
var. Tula ve kâşî çînîdir. Ve haremi etrâfında yan sofaları ve medrese hücreleri
vadır. 3
Plân
2 Kalfazade, S, Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s.55 3 E.Çelebi, a.g.e, s.92-93
Külliye bütünlüğünde bulunan dikdörtgen plânlı, mihrap önü kubbeli yapı,
mihraba dikey beş sahına ayrılmıştır. Yapının örtü sistemi mihrap önünde kubbe,
diğer kısımlarda kırma kurşun çatıdır. Minare, yapının güneybatı köşesinde yer alır.
Yapı devşirme blok taşlarla kaplanmıştır.
Doğu cephesinde saçak seviyesine yakın dört dikdörtgen pencere, alt sırada
cümle kapısı ve kapının iki yanına birer dikdörtgen pencere yerleştirilmiştir. Bu
cephenin güney köşesinde, yerden yaklaşık 2.50 m yükseklikte devşirme bir arslan
heykeli, duvar dokusu içinde yer alır. Dört basamak merdivenle çıkılan, doğu
cephesinde bulunan cümle kapısı düz silmelerle çerçevelenmiştir. Giriş açıklığının
üzerinde payelere oturan basık bir kemer yer alır. Kemerin kilit taşının üzerinde
kabartma iri bir palmet motifi ve bunun üzerinde dilimli bir kabara bulunur.
Kemerin köşe taşlarında bulunan iki madalyonun üzerinde yazılar görülmektedir.
Kemer köşe dolgu yüzeyleri ise, iri birer rozetle bezenmiştir.
Devşirme bloklarla kaplanmış güney cephesinde, alt seviyede iki sivri
kemerli dikdörtgen alınlıklı pencere, üst seviyede ise dört dikdörtgen pencere
kuruluşu yer alır. Kare kaide üzerinde yükselen silindirik gövdeli minare, bu
cephenin batı köşesindedir.
Batı cephesinde alt seviyede iki dikdörtgen pencere, üst seviyede ise sekiz
pencere bulunmaktadır. Riefstahl’ın yayınladığı plânda, caminin batı duvarında
pencereden dönüştürülen bir kapı işaretlidir.4 Evliya Çelebi’de yapıdan üç kapılı
olarak bahseder.5 Batı duvarında alt iki pencere arasında yer alan kısmın kalın bir
harç tabakası ile sıvanmış olması buradaki onarıma işaret eder. Bu cephede, güneye
doğru olan alt pencerenin oldukça eski bir tarihte kapıya dönüştürüldüğü
anlaşılmaktadır.
Kuzey cephesinde, cümle kapısının iki yanında simetrik pencere kuruluşları
yer alır. Alçı dışlıklı dört adet dikdörtgen üst sıra penceresi ve boğma demir şebekeli,
iki dikdörtgen alt sıra penceresi cepheyi ifadelendirir. Yapıya sonradan eklenen son
cemaat yeri 1944 yılındaki depremde yıkılmış, yerine yenisi yapılmamıştır.6 Altı
basamaklı merdivenle çıkılan cümle kapısı duvar yüzeyinden hafifçe dışa taşkındır. 4 Riefstahl; Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s.21 5 Evliya Çelebi; a.g.e, s., 92-93 6 Önkal, H; Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mulahazalar, IX.Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, C.III, Ankara, 1993, s.33
Düz silmelerle dikdörtgen çerçeve içine alınan kapı, zıvanalı geçmeli sivri bir
kemerle örtülüdür. Kilit taşının üzerinde bir vazodan çıkan kabartma nar motifleri
görülmektedir. Kemer taşlarının her birinin üzerinde birer rozet yerleştirilmiştir.
Kemer köşe dolgu yüzeylerinde geometrik bezemeli birer madalyon bulunur. İnşa
kitabesi, sivri kemerin üzerinde, hafifçe duvar yüzeyinden çökertilmiş, eğik
silmelerle sınırlanmıştır.
Dört basamaklı merdivenle inilen, kareye yakın dikdörtgen plânlı harim,
mihraba dikey beş sahına bölünmüştür. Orta sahın yan sahınlardan geniş ve yüksek
tutulmuştur. Sahınları birbirinden ayıran sivri kemerler devşirme sütunların üzerine
oturur. Mihrap önü mekânı pandantiflerle geçilen kubbe ile örtülüdür. Yapının batı
cephesinin bitişiğinde yer alan türbe ışığı engellediği için, batı duvarının üst
seviyesine sekiz pencere açılarak mekândaki ışık sorunu çözülmeye çalışılmıştır.7
Güney duvarında yer alan çini mihrabın sağ tarafında, yapının orijinal ahşap
minberi bulunmaktadır. Günümüzde harim kuzey girişinin batısında uzanan mahfil,
özgün olmayıp, 1944 yılındaki depremde yıkılan özgün mahfilin yerine yapılmıştır.8
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapıda ağırlıklı olarak çini ve ahşap süsleme yer almış, buna karşılık taş
süsleme çok fazla kullanılmamıştır. Taş süsleme, doğu cephesi ile kuzey cephesine
dağılmıştır. Selçuklu dönemi yapılarında gördüğümüz taçkapı da yoğunlaşan süsleme
programı Birgi Ulu Camii’nde doğu cephesindeki pencerelerde yoğunlaşırken cümle
kapıları oldukça sade işlenmiştir. ( Resim 1,2,3)
Yapının batı cephesinde süsleme bulunmamaktadır. Yapının cephelerinde yer
alan alt seviye pencerelerinde farklı bir uygulama dikkati çeker. Dikdörtgen
pencerelerin üzerine, kemerli küçük birer dekoratif pencere yerleştirilmiştir.
Camii’nin tüm alt kat pencereleri, ikili pencere düzenlemesine sahiptir.
Güney cephesinde yer alan alt seviyedeki batı penceresinde düz silmelere
dikdörtgen pencereyi sınırlar. Bu pencerenin üzerindeki geçmeli taşlarla örülmüş
sivri kemerin köşe dolgu yüzeylerine, çarkıfelek biçiminde birer rozet yer alır. Bu
7 Ünal, H.R; Birgi : tarihi, tarihi coğrafyası ve Türk dönemi anıtları, Ankara 2001, s,63. 8 Ünal, H.R; a.g.e, s, 63
rozetler eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Yanındaki pencerede de aynı düzenleme
uygulanmış, ancak kemer köşe dolgu yüzeylerinde yer alan rozetlerin yüzeyi çiçek
biçiminde işlenmiştir. (Resim 4,5)
Doğu cephesi, süslemenin en yoğun yer aldığı cephedir. Cümle kapısının iki
yanında yer alan alt seviyedeki pencerelerden kuzey tarafında olan pencerede, iki
katlı düzenleme uygulanmıştır. Altta yer alan dikdörtgen pencerenin sövelerini üzeri
yivli, sarmal (tornalı) bir silme çevreler. Pahlanmış söve yüzeylerinde ise, üstten
belirli bir hizaya kadar uzanan, eğri kesim tekniğinde yapılmış “s” kıvrımlı dilimli
yaprak motifli örnek yer alır.9 Bunun üzerindeki pencerenin yedi dilimli kemeri, iki
ayrı mermer bloktan oluşur. Dilimli kemerli pencerenin lento yüzeyinde yer alan
düğümlü geçme motifinin ortasına bir gülce yerleştirilmiştir. Kemer köşe dolgu
yüzeyleri kıvrık dallarla dolgulanmış, orta kısımlarına ise, eğri kesim tekniğinde
birer çarkıfelek motifi işlenmiştir. Kemerin üzerindeki alınlıkta, sülüs hatla yazılmış
kitabe yer alır. (Resim 6,7)
Cümle kapısının güney tarafındaki pencerede de, aynı süsleme kuruluşu
küçük farklarla tekrarlanmıştır. Düz silmelerle çerçevelenen dikdörtgen pencerenin
üzerinde bulunan pencereyi yanlarda, burma gövdeli ve volüdal başlıklı iki mermer
sütun sınırlar. Sütunların üzerinde yekpare mermerden, beş dilimli bir kemer yer alır.
Kemerin dilimlerini takip eden silmeler, kemerin tepe noktasında düğümlü bir geçme
oluşturur. Bu düğümlü geçmenin ortasında yüzeyi iç bükey işlenmiş bir rozet yer
alır. kemerin köşe dolgu yüzeyleri, antik kökenli süslemelerle dolgulanmıştır. Ortada
bir rozet, rozetin etrafında ise asma yaprakları ve üzüm salkımları yer alır.10 Eğri
kesim tekniğinin uygulandığı motiflerin yüzeyleri yivlenmiş, böylece örneklerde
plastik bir etki yaratılmıştır. Kemer yüzeyi, sülüs tek satırlık kitabe ile sınırlanır.
Doğu cephesinin güney köşesinde, duvar dokusu içine yerleştirilmiş arslan
heykeli, Türk Sanatı bütünlüğü içinde figürün sembolik ifadesine uygun olarak
değerlendirildiğini gösterir. (Resim 8)
9 Seçilen devşirme malzemeye, pencerenin ölçüsünün uydurulmuş olduğu düşünülebilir. Birgi Ulu Camii, devşirme malzemenin plânlı kullanılışını göstermesi açısından önemli bir örnektir. 10 Devşirme olma olasılığı yüksek olan bu mimari parçaların üzerinde yer alan kitabeler, bu malzemenin yapı için şekillendirilmiş olduğu fikrini destekler. Ancak bu parçaların, alışılmışın dışında motif ve formda olduğu da bir gerçektir.
Doğu cephesinde yer alan dikdörtgen kuruluşlu cümle kapısını, üç sıra düz
kalın silme çerçeveler. Giriş açıklığını düz payelere oturan basık bir kemer örter.
Kemer kilit taşının üzerinde kabartma palmet motifi, kemerin köşe taşları üzerinde
ise, yüzeylerinde yazı olan birer madalyon yer alır. Kilit taşının üzerinde yer alan
palmet motifinin üst kısmına yüzeyi dilimli bir kabara, kemer köşe dolgu yüzeylerine
birer rozet yerleştirilmiştir. Rozetlerin ve palmet motifinin üzeri eğri kesim
tekniğinde işlenerek hareketlendirilmiştir. (Resim 9)
Kemerin üstündeki kitabelikte tek satırlık sülüs hatla yazılmış inşa kitabesi,
bunun üzerinde de iki satırlık ikinci kitabe yer alır.
Kuzey cephesini, orta eksene yerleştirilmiş cümle kapısı ve iki yanındaki
simetrik pencere kuruluşları ifadelendirir. (Resim 10) Yapının devşirme blok taşlarla
kaplı doğu ve güney cephesinin aksine, kuzey cephesi batı cephesi gibi moloz taş ve
harç karışımından oluşan kaba duvar örgüsüne sahiptir. Bu cephede, doğu
cephesindeki pencere kuruluşu tekrarlanmıştır. Cümle kapısının solunda bulunan
dikdörtgen pencere kasetli silmelerle, sağda bulunan pencere ise düz silmelerle
çerçevelenmiştir. (Resim 15) Her iki pencerenin üzerinde, tuğla örgülü yuvarlak
kemerli ikinci pencereler yer alır.
Cümle kapısına, altı basamaklı merdivenle ulaşılır. Düz, kalın silmelerin
dıştan sınırladığı cümle kapısını, üç yönden bir kitabe kuşağı çevirir. Giriş kapısının
üzerinde, geçmeli taşlarla örülmüş sivri bir kemer yer alır. Kemerin taşlarının her
birinin üzerinde küçük birer gülce bulunur. Heraldik anlayıştaki kapı bezemesinde,
kemer taşlarındaki gülce düzenlemesi ve kemer kilit taşının üzerindeki kaptan çıkan
beş dalın uçlarında yer alan nar motifi, “Devlet Ağacı” anlayışında Şamanist
kozmolojiye gönderme niteliğindedir. Uçlarında nar olan dalların hurma dalına olan
benzerliği, İslam etkisi olarak açıklanabilir. Kemer köşe dolgu yüzeylerinde çok
ışınlı geometrik geçme birer rozet yer alır. Kilit taşında yer alan motifte ve gülcelerin
yüzeylerinde eğri kesim, rozetlerde ise oyma tekniği uygulanmıştır. Motiflerin
tümünün yüzeyi yeşil boya ve altın yaldızla bezenmiştir. (Resim 11,12,13,14,
Minare
Yapının güneybatı köşesinde yer alan minare, kare kaide üzerinde silindirik
gövdeli ve tek şerefelidir. (Resim 16) Tuğla ders dokulu örgülü gövdeye sahip
minare, sırlı ve sırsız tuğlaların bir arada kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Firuze ve
patlıcan moru renkli sırlı tuğlalar ile kırmızı sırsız tuğlalar kullanılan minarenin,
kaideden silindirik gövdeye geçilen bölümünde, bezemeli bir kuşağın varlığı
bilinmektedir.11 Minare gövdesinde, derz yüzeyindeki izler bu bilgiyi destekler
niteliktedir. Minare gövdesi, kaide üzerinden üç sıra yatay kırmızı sırsız tuğladan
sonra, kaydırmalı firuze renkli sırlı tuğlaların sırsız kırmızı tuğlalarla atlamalı olarak
yerleştirilmesiyle oluşturulan dikey zikzak örnekle yükselir. Bu kuşağı oluşturan
firuze renkli tuğlaların başına ve sonuna patlıcan moru renkli kare dolgular
yerleştirilmiştir. Zikzaklı süsleme kuşağının hemen üzerinde kalan izlerden, çini
mozaik tekniğinde sivri kemerli ikinci bir kuşağın varlığı anlaşılmaktadır. Bu
süsleme kuşağında düzgün altıgenlerin etrafında üçgenlerle oluşturulan altı köşeli
yıldız motifi, üstten firuze renkli tuğlaların oluşturduğu ince bir şeritle sınırlanır.12
(Resim 17,18), (Çizim 1, 2)
Minare gövdesinin şerefeye kadar olan kısmında, büyükten küçüğe doğru iç
içe üç baklava diliminin yerleştirildiği süslemede sırasıyla; kırmızı sırsız tuğla, firuze
renkli sırlı tuğla ve tekrar kırmızı sırsız tuğla kullanılmıştır. Minarenin petek kısmı
da firuze renkli sırlı tuğlalar ve kırmızı sırsız tuğlalarla yapılmış yatay zikzaklarla
bezenmiştir.
İç Mekân
Yapının harim kısmına yedi basamaklı merdivenle inilir. Örtü sistemini
taşıyan devşirme sütunlar ve duvarlar beyaz yağlı boya ile boyanmıştır. İç mekânda
süslemeler; mihrap, mihrap önü mekânını sınırlayan kuzey kemerinin dış yüzü,
pencere kanatları ve minberde toplanmıştır. (Resim 19)
Mihrap
Güney duvarında, giriş ekseninde yer alan mihrap, Selçuklu dönemi çini
mozaik mihrap geleneğini sürdürmektedir.13 Dikdörtgen kuruluşlu mihrap, duvar
yüzeyinden yaklaşık 0,05 m. dışa çıkıntılıdır. Çini mozaik tekniğinin kullanıldığı
mihrapta ana malzeme çinidir. Çini parçacıklarının arasında yer alan kalın derz
dokusu, firuze ve patlıcan moru bezemelerde farklı renk unsuru olarak karşımıza
çıkar. Mihrabın genelinde zemin firuze, motifler mor olarak düzenlenmiş, ancak en
11 Ünal, H.R; a.g.e, s, 64 12 Şakir Gök’ün çizdiği şekilden yola çıkarak motif betimlenmiştir. 13 Yetkin, Ş; Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul 1986, s. 128
dışta yer alan bordürde bunun tersi uygulanmıştır. Mihrabı üç yönden çevreleyen
bordürler, ince mor renkli çini şeritlerle sınırlanmış, aralarda yer alan kalın derz
dokusu üçüncü renk olarak kurguya katılmıştır. (resim 20,21)
Mihrabı en dıştan kuşatan bordür 0,10 m genişliğindedir.14 Mor zemin
üzerine firuze rengi çinilerle yapılan örnek çifte ok ucu motiflerinin birbirine
bağlanmasıyla meydana gelmiştir. Ok uçları arasında bağlantıyı küçük sekizgenler
sağlar. 0, 23 m genişliğindeki ikinci bordürde, zemin firuze, geometrik geçmeli
motif mor renklidir. Yatay gelişen kırık çizgi sistemiyle sonsuza giden bu örnekte,
çokgenler ve yarım altı kollu yıldız motifleri yer alır. Mihrap nişine doğru pahlanmış
olan üçüncü bordür, 0,25 m genişliğindedir. Firuze rengi zemin üzerine patlıcan
moru renkli, çifte rumîli kıvrık dalların geçmelerle ilerlediği bu bordürden kavsara
yüzeyine geçilir. (Çizim 3) Mihrap nişini iki yandan sınırlayan zar başlıklı15 köşe
sütüncelerinin üzeri, firuze ve patlıcan moru renkte iki yüzlü palmet motifiyle
dolgulanmıştır. (Resim 22), (Çizim 16)
Dikdörtgen mihrap nişinin yüzeyinde, sekiz kollu yıldızdan gelişen geometrik
geçme yer alır. Sonsuza giden bu kurguda, merkezdeki sekiz kollu yıldızın etrafında
beş köşeli yıldızlar, aralarda ise çokgenler oluşur. Mihrap nişi altı sıra mukarnastan
oluşur. Mukarnas yuvalarının her birinin etrafı firuze rengi şeritlerle çevrelenmiştir.
Mukarnas sıralarının içleri, firuze renkli zemin üzerine patlıcan moru renkli, on dört
değişik motif ile bezenmiştir. En altta ilk iki mukarnas dizisinin arasına Bursa
kemerli sağır bir niş yerleştirilmiş, nişin tam üzerinde kavsaranın üçüncü sırasını
ikiye bölen, yuvarlak kemerli ikinci niş yer alır. Altta yer alan nişin içindeki uçları
sivri, altı dökdörtgen şerit ile oluşturulmuş geometrik geçmeli örnek kurgusu
bütünden farklıdır. (Resim 23), (Çizim 4,5,6,7,8,9,10,11,12,12,14,15)
Kavsaranın ilk sırasında, sağda bulunan mukarnas yüzeyinde baklava
motifleri oluşturulmuş, baklavanın ortasındaki yer alan küçük baklavalar alçı ile
yapılmıştır. Sol tarafta ise çokgenlerin arasında mekik şeklinde motifler
yerleştirilmiştir. İkinci sırada ortadaki dilimli nişin sağında ve solunda bulunan
mukarnas yüzeyleri, simetrik eş motiflerle bezenmiştir. En soldaki mukarnas
yüzeyinde altı köşeli küçük yıldızın etrafında altı tane dikdörtgen şerit çerçeve yapar.
14 Bakırer, Ö; 13. Yüzyıllarda Anadolu’da Mihraplar, Ankara 2000, s, 210 15 Yetkin, Ş; a.g.e, s. 129
Bunun yanındaki yüzeyde altıgenin etrafından altı dikdörtgen şeritle yıldız
oluşturulmuş, yıldızların arasında ise üçgen dolgular yer almıştır. Kavsaranın üçüncü
sırasını oluşturan mukarnas yüzeylerinde, ortadaki nişin içinde baklava motifinin
etrafına yerleştirilen dört kareden oluşan örnek, yanlardaki mukarnas yüzeylerinde
ise en sağda tersli düzlü işlenmiş iki renkli örnek bulunur. İçe doğru ikinci
mukarnasın yüzeyinde, baklava dilimleriyle oluşturulmuş firuze renkli altı sivri
köşeli yıldızın etrafı, patlıcan moru baklava desenleri ile dolgulanmıştır.
Kavsaranın dördüncü sırasında yer alan üç mukarnasın yüzeylerinde, ortada
zikzaklı bir örnek sağ ve solda ise stilize edilmiş kelebek motifleri, yatay ve düşey
eksende yerleştirilerek örnek oluşturulmuştur. Beşinci sırada yer alan iki mukarnas
yüzeyinde, yatay kırık çizgilerle oluşturulmuş iki renkli sonsuza giden örnek yer alır.
Bu sırada yer alan mukarnas yuvalarının arasında kalan üçgen kısımlar firuze
levhalarla kaplanmış, bu üçgen yüzeylerin ortasına kazıma tekniğiyle altı köşeli
minik yıldızlar işlenmiştir. Kavsara, istiridye motifi ile sonlanır, bu motifin iç
yüzeyine, ortada altı köşeli yıldız ve etrafını dolaşan dikdörtgen altı şeritten oluşan
örnek işlenmiştir. İsitiridye motifinin olduğu son mukarnas sırasının iki yan
yüzeyinde ki dikdörtgen boşlukta rumî-palmet birer bordür parçası yer alır. (Resim
24),
Kavsara kemer köşe yüzeyleri, altı köşeli yıldız ve bunu çevreleyen
dikdörtgen çubuklarlardan oluşan örnekle dolgulanmıştır. Süslemeyi oluşturan
patlıcan moru renkli altı köşeli yıldızlar ile aynı renkteki dikdörtgen şeritlerin
arasında firıuze rengi ikinci altı köşeli yıldız oluşur. Kavsaranın üst kısmında yer
alan zikzak, yatay yerleştirilmiş bir bordür yüzeyi sınırlar.(Çizim 15)
Yapıdaki ikinci çini mozaik tekniğindeki süsleme, mihrap önü kubbesinin
kemerinde, kemerin orta sahına bakan kemer köşe yüzeylerinde yer alır. Patlıcan
moru ve firuze rengi çinilerin kullanıldığı süslemede, kaz ayağı motiflerinin
birbirinin içinden geçerek oluşturduğu altıgenlerle oluşturulmuş sonsuza giden örnek
uygulanmıştır. Kemer köşe dolgu yüzeyini iki yönlü palmetlerden oluşan ince bir
bordür sınırlar. Bu bordürün üzerinde ise, firuze renkli zemin üzerine patlıcan moru
renkli sülüs ayet kitabesi yer alır. Ayet kitabesinin üzerinde, iki yüzlü palmet
motifinin uygulandığı ince bordür bulunur. (Resim 26) (Çizim 17, 18)
Mihrap kubbesinin iç yüzeyi, son onarımlarda üslubuna uymayan abartılı
bezemelerle süslenmiştir.
Minber
Birgi Ulu Camii 1312, minber ise 1322 yılında yapılmıştır. Mihrabın sağında
yer alan minber şerefesinin batı yüzündeki kitabede, bâni ve usta adı yer alır.
Kitabede, “el-Urani16 Süleyman oğlu Abdülvahid oğlu Muzafferü’d-din yaptı”17
ifadesi yer alır. Minberin doğu yüzünde şerefe altında yer alan kitabede ise
“Aydınoğlu bilgin ve adaletli hükümdar Mehmed Bey bu güzel bed’i minberin
meydana gelmesini emretti. Aziz ve mansur olsun” ifadesi bulunur. Korkuluk
bordürünün ortasında ise 722/1322 tarihini veren inşa kitabesi yer alır.18(Resim
28,30)
Ceviz ağacından19 yapılmış olan minber20, son yıllarda onarım geçirmiş, bazı
bölümleri altın yaldızla boyanmıştır. Minberin kapı kanatları 1995 yılında çalınarak
Londra’ya götürülmüş, 1996 yılında geri getirilerek yerine konmuştur.21 Birgi Ulu
Camii minberi üslup olarak Selçuklu geleneğini sürdürür.
Ceviz ağacından, kündekari tekniğinde yapılmış olan minberin yüzeyleri
ajurlu oyma, eğri kesim ve oyma teknikleri kullanılarak bezenmiştir. Minberde
geometrik ve bitkisel örnekler, çeşitli tekniklerde yüzeylere uygulanmıştır. Batı ve
doğu yan aynalıkları ile köşk altı aynalıklarında aynı bezeme programı
uygulanmıştır.
Minberin üçgen yan aynalıklarında kündekari tekniğinde, merkezden gelişen
sekiz kollu yıldızın etrafına yerleştirilmiş beş köşeli küçük yıldızlar ile, bu örneklerin
arasında çokgenler ve elmas kesimli parçalardan meydana gelen örneklerden oluşan
16 Bu kelimenin okunuşu konusunda farklı görüşler vardır, M.Zeki Oral “Arni’li”, A.Haydar Bayat, “Urani”, H.Önkal “el-Urani” ve H.Akın “el-Garbi” şeklinde okumuştur. Bkz; Oral, M.Z; Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara 1962, s, 60: Bayat, A.H; Birgi Ulu Camii Minberi, Vakıflar Dergisi, S .22, Ankara 1991, s, 134: H.Önkal, a.g.e, s,35: Akın, H; Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 107 17 Önkal, H; a.g.e, s, 35 18 Bayat, A.H; a.g.e, s136 19 Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1993, s, 212 20 Köprülü, M.F; minber ve pencere kanatlarının abanoz ağacından yapıldığını yazar. Bkz: M.F.Köprülü, Aydınoğulları Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II, İstanbul 1928, s, 422. 21 Ünal, H.R; a.g.e, s, 72
kurgu yer alır. Bu geometrik yüzeyler, palmet, rumî ve kıvrık dallardan oluşan
bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır. (Resim 29) Eğri kesim tekniği ile derin oyma
tekniğinin kullanıldığı bu yüzeylerin arasındaki geometrik şekilleri oluşturan
çıtaların üzerleri yivlenmiştir. Aynalık üzerinde yer alan sekiz kollu yıldızların
aralarındaki beş köşeli yıldızlar dörtlü gruplar oluşturmuş, aynalığın orta ekseninde,
üst üste gelecek biçimde yerleştirilen üç, dörtlü yıldız grubunun ortasına ise, ajur
tekniğinde işlenmiş birer kabara yerleştirilmiştir. (Resim 31) Dörtlü diğer yıldız
gruplarının ortasında ise, düzgün sekizgen panolar yer alır. Bu panoların yüzeyleri
ajur tekniğinde bitkisel motiflerle süslenmiştir. (Resim 32) Minberin üçgen yan
aynalıklarında yer alan dört, beş köşeli yıldızın oluşturduğu örneklerin ortasında, üç
kabara ve yedi pano yer alır.
Köşk kısmının alt tarafı geçit biçimindedir. Bu kısmın yüzeyinde yer alan
panonun ortasında ajur tekniğinde işlenmiş kabara, kabaranın etrafına ise, ışınsal on
kollu yıldız işlenmiştir. Dikdörtgen panonun uzun yanlarına ise iki yarım on kollu
yıldız motifi yerleştirilmiştir.(Resim 30) Geçit kısmının tam üzerinde de iki kolu
yuvarlak geçit kemeri tarafından kesilen on kollu yıldız motifi yer alır. On kollu
yıldızların etrafına beş köşeli küçük yıldızlar, çokgenler ve kaz ayağı motifleri
yerleştirilmiştir. Yıldızların aralarındaki geometrik yüzeylerin tümü derin oyma
tekniğinde bitkisel örneklerle dolgulanmıştır.
Palmet ve rumîlerden oluşan geçmeli bordür, minberin tüm yüzeylerini
birbirinden ayırır.( Resim 33,34,35) Şerefe altındaki kare köşk aynalıkları, ajurlu
oyma tekniğinde oluşturulmuş geometrik kurguya sahiptir. Merkezden gelişen kırık
çizgilerle oluşturulan sekiz köşeli yıldızı meydana getiren ve yivli çıtalardan oluşan
örnek, altta ve üstte kitabelerle sınırlanmıştır. Şerefenin batı yüzündeki kitabe, usta
adı ve minberin yapıldığı tarihi verir. Şerefe, geometrik geçmelerle bezenmiş
piramidal külahla sonlanır.
Minber korkulukları ajurlu oyma tekniğinde yapılmış olup, düzgün
sekizgenler ve bunların aralarında oluşan dik karelere yerleştirilen, dört köşeli
yıldızlar şeklinde düzenlenmiştir. Korkulukları üst taraftan tek sıra, alt taraftan çift
sıra bitkisel bordür sınırlar. (Resim 36)
Minberin kapı kanatları, geometrik ve bitkisel süslemelerle yüzeyde boşluk
bırakılmadan işlenmiştir. (Resim 37)Kapının yüzeylerini birbirinden rumîlerden
oluşan bordür ayırır. Aynı bordür kapı yan sövelerinde de yer alır. Kapı kanatları üç
panoya ayrılmıştır. Altta ve üstte yatay dikdörtgen küçük panolar, ortada ise dikey
dikdörtgen büyük pano yer alır. En üstteki panoda yer alan kitabenin etrafını rumîli
zencirek bordürü sınırlar. Ortadaki dikdörtgenin yüzeyi, boşluk bırakılmadan bitkisel
örneklerle dolgulanmıştır.(Resim 38) Derin oyma tekniğinde işlenen yüzeylerde,
palmetlerin etrafında madalyonlar oluşturan rumîler ve kıvrık dallar tüm yüzeyi
doldurur. Örneklerin aralarında zemin kaybolmuş ve tüm motiflerin yüzeyi
işlenmiştir. En alt panoda da rumî, palmet ve kıvrık dallardan oluşan örnekler yer
alır.
Minberin kapı aynalığı, kabartma sülüs kitabelerle iki kısma ayrılmıştır.
Ajurlu oyma tekniğinde sonsuza giden geometrik kurgulu kısımda, minber
korkuluklarında işlenen örnekler tekrarlanmıştır. Sekizgen, altıgen ve dört köşeli
yıldızlardan oluşan örneklerden oluşan aynalık kısmının üzerinde minber tacı yer
alır. Minber tacı, ajur tekniğinde yapılmış bitkisel örneklerden oluşur.(Resim 37)
Ortada bir kökten çıkan Rumîler tepede birleşip palmet oluşturur, palmetin yan
yapraklarından ve tepe yaprağından çıkan kıvrık dallar ise yeni örnekler oluşturarak
sonsuza devam eder. Aralarda yer alan kıvrık dalların zemini doldurduğu minber
tepeliğinde, motiflerin yüzeylerinde eğri kesim tekniği uygulanmıştır. Minberin
yüzeylerini sınırlayan bordürler, beş ayrı motiften oluşan yedi örnekten meydana
gelmiştir. (Çizim 19,20,21,22,23,24,25,26)
Pencere Kanatları
Birgi Ulu Camii’nin pencere kanatları, 0,15 m eninde ahşap söve içerisine
yerleştirilmiş, düz yüzeyli derin oyma ve eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Sövelerin
harime bakan yüzlerinde, rumî ve palmetten oluşan aynı geçme bordür örneği
görülmektedir. Her bir kanadın üç kenarı rumî geçme bordürle çevrelenmiştir. İki
kanattan oluşan ve içe doğru açılan pencerelerin her kanadı üçer panoya
bölünmüştür. En üstte ve en altta yer alan panolar yatay dikdörtgen, ortada bulunan
pano ise dikey dikdörtgen düzenlenmiştir. Pencere kanatlarının tümünde, üstte
bulunan panolarda kitabe, altta bulunan panolarda bitkisel süsleme; ortada bulunan
panolarda ise üçünde bitkisel örnekli süslemeler, beşinde de geometrik örnekli
süslemeler ağırlıktadır. Yarım silindir şeklindeki profilli binilerin yüzeyleri palmet
ve rumîlerle yüzeysel oyma ile bezenmiş, ortasında açıp kapamayı kolaylaştıran
yüzeyi bezemeli, gülbezek şeklinde tutacak yerleştirilmiştir. Panoların aralarında
çiçek biçimli demir kabaralar yer alır. Pencerelerin tümünde, en üstte bulunan
panoya sülüs hatla Hadis-i Şerif yazılı birer kitabe bulunur. (Resim
39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50), (Çizim 27,28)
Yapının güney duvarında yer alan iki pencerenin kanatları, aynı bezeme
kurgusuna sahiptir. En üstte yer alan dikdörtgen panoda sülüs yazı ile yazılmış kitabe
yer alır. Kitabenin harflerinin araları bitkisel motiflerle doldurulmuştur. Ortadaki
dikdörtgen panoda şeritlerle sınırları belirlenen üç iri, yedi dilimli palmet motifi alt
alta gelecek biçimde yerleştirilmiştir. Palmetin içinde ve etrafında, rumî-palmet ve
kıvrık dalların kesintisiz devam ettiği sonsuza giden bir kurgu hakimdir. Kıvrım
dalların ucunda yer alan palmetler ve dilimli rumîlerin yüzeyleri eğri kesim tekniği
ile işlenmiştir. İri palmetleri meydana getiren silmeler çerçeve yaparak panoyu dıştan
sınırlar.
En altta yer alan panoya, rumî-palmet motiflerinden oluşan sonsuza giden
bitkisel örnekler işlenmiştir. Pencere sövesinde ise, düz yüzeyli derin oyma tekniği
ile işlenmiş rumilerin içi içe geçerek oluşturduğu bir bordür yer alır. Bini yüzeyi, üç
dilimli palmet ve rumîlerle işlenmiş, ortasına yüzeyi palmet-rumi dolgulu bir
madalyon yerleştirilmiştir.
Doğu duvarının güney tarafında yer alan pencerenin iki kanadında, aynı
kurgu yer alır. Üst panoda kitabenin yazıların arasına kıvrık dalların ucunda kıvrılan
rumîler yerleştirilmiştir. Ortada yer alan panoda ise, sekizgen içine yerleştirilmiş
dört köşeli yıldızlar ile bunların aralarındaki çokgenlerden oluşan sonsuza giden
geometrik kurgulu örnekler yer alır. geometrik örneği oluşturan çıtaların üzerleri
derin oyma tekniği ile yivlendirilmiş, bu çıtaların arasındaki yüzeyler ise düz yüzeyli
oyma tekniğinde işlenmiştir. Rumî-palmet ve kıvrık dallardan meydana gelen
örneklerin yüzeyleri düz bırakılmıştır. Panodaki sekizgenlerin arasında stilize çift
balta motifleri 22yer alır. Bu motiflerin yüzeyi rumî-palmet motiflerinden oluşan
bitkisel örneklerle dolgulanmıştır. En altta yer alan dikdörtgen panoda da bitkisel
süslemeler görülür. Panoların etrafı üç yönden rumi bordürle çevrelenir. Bini yüzeyi
22 Mülayim, S; Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik Süslemeler, Ankara 1992, s.76
yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde rumi-palmet motifi
işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.
Doğu duvarının kuzey tarafındaki pencere kanatlarında da aynı biçimsel
kurgu uygulanmıştır. Üstteki panoda kitabe bunun altında yer alan dikdörtgen büyük
panoda ise, çokgenler ve dört köşeli yıldızlardan oluşan sonsuza giden örnek yer alır.
Geometrik parçaların yüzeylerine bitkisel motiflerden oluşan örnekler işlenmiştir. En
altta yer alan dikdörtgen panoda da rumî-palmet motiflerinden oluşan örnekler
görülür. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde
rumi-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.
Kuzey duvarının batısında yer alan pencere kanadının üst panosunda kitabe,
ortadaki büyük panoda ise, beş köşeli yıldızın etrafı baklava motifleriyle
çevrelenmesiyle oluşturulan düzgün beşgenler yer alır. Panonun uzun kenarına
yarım on iki kollu yıldız motifi yerleştirilmiştir. Yıldızların yüzeyinde rumî-
palmetten meydana gelen örnekler, baklavaların yüzeyine ise dört yöne bakan birer
palmet düz yüzeyli derin oyma tekniğiyle işlenmiştir. On iki kollu yıldızın
yüzeyinde, aynı kökten çıkan rumilerin tepede birer palmet oluşturmuş, rumilerin
dallarından çıkan palmetler köşeleri doldurmuştur. En alttaki panonun yüzeyi, kıvrım
dallar, rumî-palmet motifleriyle oluşturulan örneklerle doldurulmuştur. Baklavaları
oluşturan silmelerin yüzeyleri ise, eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Üç panoyu
rumîlerden oluşan bordür çevreler. Sövenin etrafını rumî-palmet ve kıvrım dallardan
oluşan bir bordür dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış,
ortasına yüzeyinde rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.
Yapının kuzey duvarının doğusunda yer alan pencerede farklı bir düzenleme
görülür. Üçlü pano düzenlemesi uygulanan pencere kanadında, en üstte yer alan
panoda kitabe, en altta yer alan panoda ise rumî-palmet ve kıvrık dallardan oluşan
süsleme yer alır. Ortadaki dikdörtgen büyük panoda ise bir şemse motifi bulunur. Bu
şemse motifinin alt ve üst kısmına damla şeklinde birer motif yerleştirilmiştir.
Örnekler, düz yüzeyli derin oyma tekniği kullanılarak oluşturulmuştur. Ortada yer
alan şemse motifinin ortasında, merkezden gelişen bitkisel kurgulu bir örnek
bulunur. Sekiz köşeli küçük yıldızın etrafında dilimleri oluşturan kıvrık dallar, sekiz
noktadan uzanarak gövdelerinde birer düğümden sonra iki yana uçlarında birer
palmetle uzanır. Bu dalların ortasından çıkan rumîler tepede birleşip bir palmet
oluşturarak, yanlara doğru uçlarında iki dilimli yaprak uçları düğmevari rumîlerle
kıvrılır. Şemse motifinin tüm yüzeyi kıvrık dallar, rumîler ve palmetlerle
dolgulanmıştır. Merkezde yıldızın etrafında, saplarla yapılan dilimler ajur
tekniğindedir.
Damla motiflerinin yüzeyinde, aynı kökten çıkan Rumîler yanlarda çatallanır,
yukarı uzanan rumîler tepede kapanır, sonra yeniden açılarak devam eder.
Rumilerden çatallanarak yanlara doğru uzanan dalların ucundaki düğümlü rumiler ve
kıvrık dallar sarmal bir şekilde yüzeyi doldurur. Rumîlerin açılıp kapanarak
oluşturduğu motiflerin ortasında birer palmet yer alır. Beş dilimli palmetlerin alt
yaprakları aşağıya doğru kıvrılır. Bu palmetin tepe yaprağından çıkan dalların
ucunda iki yana açılan birer palmet oluşur, bu palmetin üst yaprakları uzayarak
rumiye dönüşür ve üstteki motifin çerçevesini meydana getirir. Şemse motifi ile
damla şeklindeki motiflerin etrafını eğri kesim tekniğinde yivlenmiş birer şerit
dolaşır. Dikdörtgen panonun etrafını rumîlerden ve kıvrım dallardan oluşan bir
bordür dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına
yüzeyinde rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.
Batı duvarının kuzey tarafındaki pencere kanatlarında üçlü pano düzenlemesi
uygulanmıştır. En üstte yer alan panoda kitabe, en altta yer alan panoda ise dairesel
olarak düzenlenmiş kıvrık dallar ve rumî-palmet motiflerle yapılmış örnek
işlenmiştir. Düz yüzeyli derin oyma tekniği kullanılarak yapılan bu örneklerin bir
kısmının üzerinde eğri kesim tekniği uygulanmıştır. Ortada yer alan dikdörgen büyük
pano ise, geometrik motiflerle oluşturulan sonsuza giden kurguya sahiptir. Pano
yüzeyinde, dokuzgenler, düzensiz altıgenler, mekik benzeri geometrik motifler ve
dikdörtgenin uzun kenarına yerleştirilmiş yarım altı köşeli yıldızlardan meydana
gelen bir düzenleme yapılmıştır. Geometrik parçaların yüzeyleri, kıvrık dal, rumî ve
palmetten oluşan sonsuza giden bitkisel örneklerle dolgulanmıştır. Geometrik
parçaların aralarında yer alan şeritlerin üzeri yivlenerek derinlik verilmiştir.
Dikdörtgen panonun etrafını rumîlerden ve kıvrım dallardan oluşan bir bordür
dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde
rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.
Batı duvarının güney yönündeki pencerenin süsleme kurgusu, yapının güney
duvarında yer alan pencere kanatlarında uygulanan aynı düşey eksene yerleştirilmiş
üçlü palmet kurgusunun tekrarıdır.Yapının günümüzde kullanılan ahşap kapı
kanatları özgün değildir. Kapıların Topkapı Sarayı’na götürüldüğü konusunda
görüşler bulunmaktadır. İ.H.Uzunçarşılı ise “doğu taçkapısının oyma kapı
kanatlarının II.Selim’in buyruğuyla Edirne’de Selimiye Camii’ne götürüldüğü”
şeklinde bir rivayet nakleder.23
23 Uzunçarşılı, İ.H; Kitabeler....... , İstanbul 1929, a. 109
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
ASLANAPA, Oktay (1993), Türk Sanatı, İstanbul.
BAKIRER, Ömür (2000), 13. Yüzyıllarda Anadolu’da Mihraplar, Ankara.
BAYAT, A.Haydar (1991), Birgi Ulu Camii Minberi, Vakıflar Dergisi, Ankara.
EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatnâme, c. IX, (Haz.,Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),
İstanbul.
KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ,
yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.
KÖPRÜLÜ, Mehmed (1928), Aydınoğulları Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası,
C.II, İstanbul.
MÜLAYİM, Selçukuk (1992), Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik
Süslemeler, Ankara.
ORAL, M.Zeki (1962), Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri
ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara.
ÖNKAL, Hakkı (1993), Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mulahazalar,
IX.Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, C.III, Ankara.
RİEFSTAHL, R.M (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul.
TEVHİD, Ahmed (1927), Rum Selçuki Devleti’nin İnkırazıyla Teşekkül Eden
Tevaif-i Müluk: Aydınoğulları, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.II,
İstanbul.
UZUNÇARŞILI, İsmail H (1929), Kitabeler....., İstanbul.
YETKİN, Şerare (1968), Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul.
3.1.2. SELÇUK İSA BEY CAMİİ
Katalog : 2
Plân : 2
Resim : 51-96
Çizim : 29-30
İnşâ Tarihi: H.776 / M. 1374 -1375
Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey
Mimarı: Ali İbn Müşeymeş el Dımışkî
Yeri: İzmir’in Selçuk ilçesinde, İsa Bey mahallesi’nde bulunan İsa Bey Caddesi
üzerindedir.
Tarihlendirme: Yapının batı cephesindeki cümle kapısı üzerinde bulunan ve beş
satırdan oluşan sülüs hatla yazılmış inşa kitabesinde;
Bism’illahi’r-rahmani’r-rahim emere bi-inşâ
haz-el-cami el-mübarek es-Sultan el-A’zam
malik rikab el-ümem
Sultan el-İslam vel-Müslimîn Fahr-üd-Devle ved-din İsa Bin Muhammed
bin Aydın
hallede mülkehü’amelî Ali ibn (Müşeymeş) el Dımışkî ve ketebehü fi tasi şehri
Şevval senet site seb’ine ve seb’amie (776)24
Buna göre yapının, Aydınoğlu İsa Bey’in emriyle mimar Ali İbn Müşeymeş
el Dımışkî tarafından 1375 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Cami ile ilgili ilk
bilgiler 17. yüzyıla kadar dayanır. Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yapı ile ilgili
yazdıklarını, aynı yüzyılın ikinci yarısında Selçuk’a gelen Flaman seyyah C. de
Bruyn’un gravürü doğrular.25 Yapı ile ilgili oldukça detaylı bilgiler veren Evliya
Çelebi İsa Bey Câmii’nden ; “ Evsâf- ı câmi- ibret-nüma ma’bedgâh-ı ra’nâ binâ-yı
Hazret-i Sultân Îsâ” başlığıyla şu şekilde bahseder;26
24 Sönmez, Z; Başlangıcından 16.Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1995, s.347: 25 Kalfazade, S; Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İ.Ü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s.102 26 Evliya Çelebi; Seyahatname, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff, C.IX.,s. 74-75
“ bir câmi-i azîm ve ma’bedgâh-ı kâdimi vâcib-‘ta’zim bir
namazgahdır kimrub-i meskûnda misli meğer Şam-ı şerîfde cami-i
Ümeyye ola. Hemân tarzı hendesesiyledir. Kârgîr kubbe değildir, bu dahi
servi levhalar üzre kurşum örtülü harpüşte, sütûhdur. Ve cemî-i kirişleri
dahi cümle serâmed servi ağaçlarıdır. Ammâ cirmi Ayasofya kadar
büyükdür ve lâkin ensizdir. Ve bu câmi’in haremi dahi câmi’dendir. Ol
hisâb üzre Ayasofya kadar vardır.
Ve eyle musanna câmi’dir kim cânib-i erba’asının der-i dîvârları
serâpâ beyâz mermer-i hâm kaplıdır. Ve kıblesi üstünde iki kârgâr binâ
kubbe- âlisi hemân câmi-i Ümeyye mihrâbının kubbesi gibi bu kubbe evc-
i âsumâna ser çekmişdir. Ve bu kubbelerin içi sâfî altun lûceli lâcüverd
ile münakkaş kâşî-i çinidir. Ve bu kârgîr kubbelerin iki cânibleri
harpüşte tavandır.
Ve câmi’in tûlu kâmil iki yüz elli ayakdır. Ve arzı kıble
kapusundan mihrâba varınsa yüz seksen ayakdır ve taşra haremi dahi bu
cirmdedir. Ve câmi içinde dörd aded nîlgûn mâvi sütûnları var kim edîm-
i arzada misilleri yokdur, zîrâ beyâz mermer ve somâkî ve zenbûri
sütûnlar görülmüşdür ammâ mâvî amûd görülmemişdir. Ve bu sütûnların
kadd-ü kâmeti kırkar mi’mâr arşını âlîdir ve üçer âdem ancak dirâgûş
eder cüssedar sütûnlardır.
Ve bu câmi’in cümle yedi bâb-ı kebîr-i var, bu bâblar dahi câm-i
Ümeyye gibidir. Ve Hudâ hakkıyçün mihrâb-ı musanna’nın evsâfı
beyânında lisânlar lâldir. Zîrâ üstâd-ı mermer-bür eyle Ferhâdi tîşeler
urmuş kim zer ü zîver ile nakş-ı bûkalemûn Hind sadefkârîsi gibi ibret-
nümûn mihrâbdır.
Ve minberi gerçi ceviz haşebe levhasındandır ammâ Fahrî
oyması gibi hurde sihr-i icâz rûmî ve islimî ve gûnâ-gûn nakş olmuş-ı
Çin ile nakş olmuş bir minberdir. Misli meğer Karadeniz sâhilinde Sinab
câmi-in minberi ola.
Ve mihrâbın iki tarafından câmi’in der-i dîvârının üç tarafında üç
âdem kaddi bâlâda celî hat ile altun ve lâcüverd silu ile ve gayri gûnâ-
gûn boyalar ile esmâ’ü’l-hüsnâ tahrîr olunmuşdur. Ve dâ’iren-mâdâr
Feth-i şerif tahrîr olunmuşdur. Ve gûnâ-gûn hatt-ı kûfiler kitâbet
olunmuşdur, ammâ kırâ’at olunması müşkil hatlardır. Ve mihrâb-ı
münevver üzre: “ Allah ve melekleri peygamberine salât etmedeler”27
âyeti terkîm olunmuşdur.
Ve bu câmi içre iki mü’ezzin sofaları üzre olan mü’ezzinân
mahafilleri gerçi haşebdir ammâ her birin birer üstâd-ı kâmil arz-ı
ma’rifet edüp var kuvvetin bâzuya getirüp yed-, tûlâların ayân-ü beyân
etmişler. İki aded mahfileyndir ve birer tarz-i acîb ü garîb musanna
âsârlardır. Ve bu câmi-in yemin ü yesârında iki tahtâni sofaların sol
tarafındaki sofa padişâhlâra mahsûsdur. Sağ canibindeki Hazret-i
Risâlet-penâh’ın hırka-i şerîfi soffasıdır. Bu sofaların dahi şebeke
kafesleri birer gûne Fahrî oyması gibi oyulmuşdur kim cihân ressâmları
tarhında âcizlerdir.
Ve bu câmi’in cânib-i erba’asında revzenleri yokdur. Ancak câmi
içre ziyâ bahşi cânib-i erba’asındaki billûr ve necef ve moran câmlardan
ve yedi aded kapular üzre şebeke kafeslerden câmi-in derûnu münevver
olur. Ve birkaç câmlar hırka-i şerîf sofası üzredir. Ammâ hırka-ı şerîf
Âsitâne-, sa’âdet’te Hazîne’dedir. Bunda sândukası vardır. Teberrüken
ziyâret olunur. Ancak bu câmi’de bir kûfi Kelâm-ı kâdim vardıri Hazret-i
Osmân hattıdır deyü hâs-u-âm ziyâret ederler.
Ve bu câmi-in hâreminde olan ruhâm döşeme bir diyârda yokdur.
Meğer Mısır^da Barkûkıyye câmi’nde ola. Eyle musaykal ve müsellâ
karemdir kim âdemin reng-i rûyi nümâyândır. Ammâ pâpûç ile gezilmez
zîrâ câmi’dendir. Ve şâ-şâ’a-i heremden benî âdemin gözü hîrelenir gûyâ
âyîne-i İskender’dir.
Ve bu haremin cânib-i erbaâsındaki sofalar üzre gûnâ-gûnamûd-ı
râ’nâlar var. Bir kaçı zelzeleden münhedim olmuş. Ve bu harem-i
mücellânın ortasında bir âbdest havz-ı azîmî vardır. Bu dahi sihr-i i’câz
bir musanna havz-ı Hanefîdir.
27 Kur’an: Ahzâb, 56
Ve bu haremin üç kapusu var. Sol tarafdaki kapudan hareme on
beş kademe taş nerdübân-ı âlî ile urûc olunur. Ve bu bâb-ı sa’âdetin
atabe-i ulyâsı üzre beyâz mermer kitâbeler içre celî hat ile bu ‘ayet-
şerîfe yazılmışdır. Âyet: “Korunanlar ise cennetlerde pınar
başlarındadır”28 âyetî tahrîr olunmuşdur. Ve bu âyetin altında: “
Sabretmenize karşılık selâm size, yurdun sonu ne güzel’derler”29
merkûmdur.
Ve haremin sağ kapusundan aşağı şehre on ayak yine mermer-i
hâm nerdübân ile enilir. Bu kapunun kemeri üzre bu câmi-in târihi tahrîr
olunmuşdur kim târihi budur.30
Ve haremin kıble kapusu mesdûddur, zîrâ ol tarafda cemâ’at
yokdur, harâbdır. Ve bu câmi-in bir tabaka bir minâre-i mevzûnu var
kim Hüseynî makâmı kadar bâlâdır ve bir mâkâm-ı Habeşî binâ-yı
ra’nâdır. Ve serâpâ bu imâret rusâs-ı nîlgûn ile mestûr bir câmi-i nûrun
alâ nûrdur kim ürd-i behiştden nişân verir bir câmi’dir. Beyt: “ra’eynâ
câmi’e’d-dünyâ cemî-an, ve lâkin mâ’ râ’ynâ misle hâzâ!”31 ebyâtı bu
câmi hakkında denmiş ola.
Ve şu şekilde bağlar;
“..Ammâ böyle menhûs vîrân şehir içinde cemâ’atsiz kalmış bir câmi-i
garîbdir.”
Edward Falkener 19. yüzyılda yapının detaylı gravürlerini ve bilinen ilk
plânını yayınlar.32 Bu yüzyılda Selçuk’a gelen çok sayıda seyyahın gravürlerinden ve
ifadelerinden Falkener’i farklı kılan, 1845 tarihli bu gravürlerin yapının günümüze
gelen haliyle örtüşmesi, dolayısıyla belge niteliği taşımasıdır.
Plân
Yapı, Selçuk’a hakim olan tepenin batı yamacına, doğu ve kuzey cepheleri
yamaca gömülü olarak yerleştirilmiştir. Kuzey- güney doğrultusunda uzanan yapı,
mihrap duvarına paralel iki sahın ve orta bölümde ard arda iki kubbe ile plâna bağlı
28 Kur’ân, Hicr, 45 29 Kur’ân, Râ’d, 24 30 Bkz: Tarihlendirme, not:1 31 “ Dünya camiin tamamını gördük fakat böyle bir şey görmedik!” 32 Falkener, E; Ephesus and The Temple of Diana, London 1862, s.153-157
üst örtü yorumuyla ifadelendirilmiştir. Yan sahınların üzeri sivri çatılarla
kapatılmıştır. Dikdörtgen revaklı avlu, yapıya kuzeyden bitişir. Kuzey, doğu ve batı
cephelerindeki birer kapı ile üç yönden ulaşılan yapının, doğu ve batı girişlerinin
üzerine birer minare yerleştirilmiştir. Günümüzde sadece batı cephesindeki minaresi
ayaktadır.
Yapının plânı, Suriye Şam Emeviye Camii’ne kadar inmektedir. İlk kez 705-
714 tarihli Şam Emeviye Camii’nde uygulanmış olan bu plân daha sonra Anadolu’da
farklı yapılarda uygulama alanı bulmuştur. Diyarbakır Ulu Camii (1091-1092), aynı
plânın uygulandığı yapılardan biridir. Selçuk İsa Bey Camii’ni yapan mimarın Şam’lı
oluşu plânın rastlantısal olmadığını göstermektedir. Yapı sadece plânıyla değil,
anıtsal görünüşü, cephe kuruluşu ve süsleme programı ile özellikle Memlûk
mimarisinin izlerini taşır.33
Yapının farklı malzeme ile ve düzenlenmiş cepheleri dikkat çekicidir. Doğu
ve kuzey cephelerinin taş-kireç taşı dolgulu özensiz kaba dokusuna karşılık batı ve
güney cepheleri devşirme blok taşlarla kaplanmıştır. (Resim 51,52,53,54)
Yapının doğu cephesi yamaca gömük durumda olduğundan bu cephe diğer
cepheler gibi özenli ve anıtsal değildir. Zaman içinde yağan yağmurlarla daha da
dolan zemin oldukça yükselmiştir. Bu cephede kör bir pencere ve cami ile avlu
duvarının birleşme noktasında ikinci giriş kapısı bulunur. Kapının üzerinde yükselen
minareden günümüze, merdivenli kaidesinden başka varlığını gösteren bir iz
gelmemiştir.34 Doğu cephesinin mescid mekânına ait kısmında, düşey eksene
yerleştirilmiş altlı üstlü ikişer pencere bulunur. Bu yapıda uygulanan pencere
düzenleri, daha sonraki Klasik Osmanlı yapılarında uygulanacak tasarım
bütünlüğüne giden bir adım olarak yorumlanabilir.35 Bu cephede bulunan, on iki
basamaklı merdiven ile avluya inilen kapının, sadece sivri kemeri ile mermer
söveleri günümüze ulaşabilmiştir.
Yapının kuzey cephesi de doğu cephesi gibi üzerine kurulduğu arazinin eğimi
nedeniyle yamaca gömülüdür. Kaba bir işçilikle taş-kireç taşı ve devşirme malzeme
33 Kalfazade, S; a.g.e., s.215 34 Ogan,A; a.g.m, s.78 35 Sönmez, N; Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands ,s.4
ile örülü cephe duvarının ortasında bir kapı, kapının iki yanında üst seviyede batı
tarafında üç, doğu tarafında ise bir sivri kemerli pencere asimetrik kurguyla yer alır.
Cephenin batı yönünde yuvarlak kemerli, sonradan örülerek kapatılmış bir açıklık
dikkati çeker.
Güney cephe özenli taş dokusuyla anıtsal bir görünüşe sahiptir. Pencere
düzenlemeleriyle önemli olan cephe kuruluşunda üç bölümlü bir düzenleme görülür.
Mihrap duvarında orta ekseni vurgulayan iki payanda cepheyi üçe böler. Mihrap
duvarını dıştan sınırlayarak cephenin yan yüzeylerinden ayıran payandaların cephede
asıl üstlendikleri görev, genel kuruluş içinde orta eksen fikrinin dışa yansıtılmasıdır.
Bu eksende yüksek kasnağı ile varlığını hissettiren mihrap önü kubbesini
vurgulanarak, zeminden kubbeye güçlü bir orta eksen fikrinin yaratılması
sağlanmıştır. Payandaların ortasında, mihrap seviyesinde örülerek kapatılmış olan
açıklık, yapının kervansaray olarak kullanıldığı döneme aittir.36 Mihrap cephesinde
payandaların arasında kalan bölümde üçlü pencere kuruluşu, payandaların sağ ve
solunda ise, aynı yatay eksene yerleştirilen iki sıralı pencere kuruluşu uygulanmıştır.
Her sırada üçer pencerenin yer aldığı cephede, toplam on yedi pencere bulunur.
Anıtsallığın güçlü bir şekilde hissedildiği cephenin pencere kuruluşları önemlidir.
Pencerelerin dışlıkları son onarımlara aittir.37
Batı cephesinde dengeli ve özenli bir cephe kuruluşu dikkati çeker. Camiye
göre daha fazla yer tutan avlu duvarı kuzeye doğru bir payanda ile desteklenmiştir.
Cami ile avlunun birleştiği noktada yer alan anıtsal cümle kapısının üzerinde minare
yükselir. Mescid mekânı ikişerli düzenlenmiş dört pencere ve bu gruplamanın
dışında kalan yuvarlak kemerli bir pencere ile aydınlanır. Avlu duvarına açılan
bezemeli, aynı düşey eksene yerleştirilen altlı üstlü dört pencere ile mescid mekânı
ile avlu bütünlüğü sağlanır.
İki yandan merdivenlerle çıkılan anıtsal cümle kapısı,38 duvar yüzeyinden
hafifçe dışa taşkındır. Kapının sol yan duvarının üst kısmı pahlanarak cepheye
birleştirilmiş, pahlanan bu kısım üç dilimli bir kemerle sonlanmıştır. Dıştan yüzeysel
bir mukarnas bordürle çevrelenen eyvanımsı girişin yan yüzeylerinde papuçluk nişi
36 Ogan, A.; Aydınoğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi III., Ankara,s. 78 37 Yapının son onarımı 2005 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılmıştır. 38 Cümle kapısına, arazinin eğimi nedeniyle güneyden on beş, kuzeyden on iki basamakla çıkılır.
açılmamış, ancak karşılıklı birer seki yerleştirilmiştir. Üç sıra mukarnas sıralı kavsara
yüzeyi, on dilimli yelpaze biçiminde bitkisel örneklerle işlenmiştir. Kavsaranın
üzerinde yer alan geniş yüzey, iki renkli mermerle kaplanmış olup, özgün değildir.
Avluya geçiş küçük bir mekânla sağlanır, yıldız tonoz örtülü bu mekân,
hemen üzerinde yükselen minare için kaide görevini üstlenir. Minare, 1934 yılında
yıkılmak üzereyken özel olarak imal edilen, aslına uygun tuğlalarla tamir
edilmiştir.39
Mescid mekânına kuzeyden bitişik dikdörtgen avluda sütunlar ve duvardaki
konsol izleri dışında revaklarla ilgili iz kalmamıştır. Yapılan onarım çalışmaları
sırasında avluda bulunan sekizgen şadırvanın yeri tespit edilmiştir.40
Cami hariminin üç bölümlü girişinin taşıyıcı unsurları, derleme sütunlar ve
sütun başlıkları ile gerçekleştirilmiştir. Ortada iki devşirme sütuna, köşelerde duvara
gömülmüş konsollara oturan üç bölümlü kemerden oluşan girişi, iki yanda payeler
sınırlar. Ortada yer alan giriş kapısının üzerindeki yüzeye, iki yanda sivri kemerli
ortada ise daire biçiminde birer pencere açılmıştır. Bu üçlü pencere grubunun hemen
üzerinde, tam ortada dilimli kemerli bir pencere daha bulunur. Payelerle sınırlanan
alanın iki yan bölümüne, üst seviyede üçer sivri kemerli pencere daha açılmıştır.
Giriş cephesinde ortadaki kemerli giriş kapısının dışında iki yanda ikişer sivri
kemerli giriş kapısı bulunur.
Camii’nin harimi, mihraba paralel dört sütun üzerine beş kemerli iki sahına
ayrılmıştır. Enine paralel sahınlar mihrap önünde dik bir nefle kesilir, bunun
sonucunda oluşan iki kare bölüm, birer kubbe ile örtülür. Yan sahınları örten sivri
çatılar 1960 yılından sonraki onarımlar sırasında yapılmıştır. (Resim 55,56) Girişi
örten sekizgen kasnaklı kubbeye prizmatik Türk üçgenleriyle geçilir. İç duvar
dokusunu bitkisel bezemeli bir bordür geçiş bölgesinden ayırır. Kubbe kasnağında
yer alan dört pencereden, güney tarafında olan sağırdır.
Pandantiflerle geçilen mihrap önü kubbesi, zengin çini mozaik bezemelere
sahiptir. Kubbe kasnağına geçişi sağlayan dört sıra mukarnas dolgular da çini mozaik
tekniğinde bezenmiştir.
39 A.Ogan, a.g.m, s., 78, 40 1988 Yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda yapı ile ilgili yeni verilere ulaşılmıştır.
Yapının özgün mihrabının geçen yüzyılın sonunda, yapının kervansaraya
dönüştürülmesi sırasında kırıldığı,41 parçalarının bir kısmının halen yapının içinde
bulunduğu, günümüze sağlam olarak gelen mihrap tepeliğinin ise İzmir Kestane
Pazarı Camii’ne taşındığı bilinmektedir. 42 Mihrap nişinin kırılarak çıkarılmasından
sonra açık kalan güney duvarı, 1895 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü
tarafından yapılan araştırma-restorasyon çalışmaları sırasında moloz örgüyle
kapatılmıştır.43 Yapının özgün mihrabının yanı sıra minberi de günümüze
ulaşmamıştır.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının geneline, plânlı bir süsleme programı hakim gibi görünse de,
süslemeler batı cephesi ve mihrap önü kubbesinde yoğunlaşmıştır. Malzeme olarak
renkli mermer taş, çini ve derleme malzeme kullanılmıştır. Taş bezemeler, kabartma
ve eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Bezeme programında geometrik örneklerin yanı
sıra bitkisel örneklerde kullanılmıştır.
Yapının kuzey ve güney cephesinde süsleme bulunmamaktadır. Doğu
cephesinde bulunan giriş kapısının günümüze sivri kemeri ile kapı söveleri
gelmiştir.(Resim 57,58) Kademeli silmelerle kapı dıştan dikdörtgen çerçeve içine
alınmış, bu çerçevenin içine sivri kemer yerleştirilmiştir. İçbükey ve kaval silmeler
kemeri lento seviyesinde sınırlar. Silmelerin hemen altındaki kemeri kuşatan taş içine
taş kakma olduğu anlaşılan dilimli bordürde, kakmalar zaman içinde düşmüştür. Taş
içine taş kakma bordürün bittiği noktadan başlayarak, yatay bir kuşak halinde
kapının üç yüzünü dolaştığı anlaşılan bitkisel bezemeli bir kitabenin varlığı, kalan
izlerden anlaşılmaktadır. Kemerin iki yanında küçük parçalar halinde günümüze
gelen bitkisel bezemeli bordür parçasının, sağ tarafında dilimli rumî ve kıvrık
dallardan oluşan bir örnek, solunda ise tepede birleşerek palmet oluşturan iki
rumîden oluşan örnek ve bu örnekten bağımsız küçük bir düğüm motifi bulunur.
Derin oyma tekniğinde yapılan örneğin üzeri, derin yivlerle hareketlendirilmiştir.
41 Ogan, A; a.g.m, s.79: Kalfazade,S; a.g.e, s.185 42 Mihrap tepeliği burada da korunamamış , üzerine yeni bir mihrap yapılmıştır. 43 Kalfazade, S; a.g.e, s,185
Kemerin alınlık kısmında yer alan kitabe yerinden çıkarılarak İzmir Çorakkapı
Camii’ne götürülmüştür.44 Bu levhanın yerine ise, onarım sırasında düz mermer
levhalar yerleştirilmiştir.
Doğu cephesinde yer alan giriş eyvanının tavan yüzeyleri, zengin taş
bezemelerle süslenmiştir. (Resim 59,60) Yekpare bir pano biçiminde düzenlenmiş
olan tavan yüzeyinde, geometrik ve bitkisel bezeme bir arada kullanılmıştır. Çok
ışınlı geometrik kurgulu sonsuza giden bir örneğin etrafı, bitkisel bordürlerle
sınırlanmıştır. Merkezde yer alan sekiz köşeli yıldızın etrafında beş köşeli küçük
yıldızlar meydana gelmiş, bu örneklerin aralarındaki boşlukları ise çokgenler ve kaz
ayağı motifleri doldurmuştur. Sekiz köşeli yıldızların aralarında oluşan beş köşeli
yıldızların, yan yana gelip dörtlü gruplar oluşturduğu örnekte, aralarda oluşan
sekizgenlerin ortasına birer kabartma rozet yerleştirilmiştir. Rozetler birbirinden
farklı biçimlerde kabartma tekniğinde işlenmiştir. Panonun etrafı ise, iki yüzlü
palmetlerin saplarından çıkan rumîlerden oluşan bir kuşakla çevrelenmiştir.
Kabartma tekniğinde yapılmış olan bu bitkisel bezemeli bordürden duvar yüzeyine,
lotus-palmet kuruluşlu ikinci bir bordürle geçilir. Yoğun bir biçimde bezenmiş
tavanın etek kısmında, sülüs hatla yazılmış bir yazı kuşağı bulunur. Tavanda bulunan
panoyu üç yönde üzeri mukarnas bezemeli konsollar taşır.
Doğu giriş kapısının avluya açılan cephesi, yay biçimli bir kemerle
belirginleştirilmiştir. Kemerin kilit taşı siyah-sarı mermerle iki yüzlü palmet
biçiminde şekillendirilmiş, günümüze bu taşların bir kısmı dökülerek gelmiştir.
Kemerin üzerinde dört sıra mukarnas dizisi ve iki sıra ince bordürle sınırlanmış olan
düz bir friz yer alır. ( (Resim 64) Duvar yüzeyinde altta ince bir lotus-palmet
bordürle başlayan yatay alınlık şeklindeki friz, ortada dört sıra yüzeysel mukarnas
dizisi ve bunun üzerinde çemberden gelişen yay kıvrımlı dört köşeli yıldızların
birleşerek baklava örnekleri oluşturduğu geometrik kurgulu bordürle sonlanır. Üst
sınırı oluşturan geometrik kurgulu bordürde, motiflerin yüzeyleri oluklu oyma
tekniğinde yivlendirilmiştir. Alt sınırı oluşturan lotüs-palmet bordür ise, düz yüzeyli
oyma tekniğinde işlenmiştir.
44 Kalfazade, S; a.g.e., s. 146
Kuzey cephesinde avluya açılan giriş kapısının iki yanında bulunan sövelerin
üzerinde bezeme izleri görülmektedir. Mermer zemin üzerine iki yüzlü palmetler
oyma tekniğinde, kademeli olarak işlenmiştir. Kapıyı kavrayan sivri kemerden
günümüze gelen parçaların üzerinde ise zikzak bir bordür izi seçilmektedir. Bu
kapının üzerinde yer alan iki satırlık sülüs hatla yazılmış kitabe, İzmir Kestane Pazarı
Camii’ne götürülerek son cemaat yerinde bulunan kapı üzerine yerleştirilmiştir.45
Yapının güney cephesinde herhangi bir süsleme unsuru yer almamaktadır.
Kesme taş, ve batı cephesine doğru kısmen düzgün taş kaplamadan oluşan düzensiz
örgüye sahip cephede, duvar örgüsünün aralarına yerleştirilmiş devşirme bezemeli
parçalara rastlanır. Cephede batı yönünde alt sırada bulunan pencerenin iki yanına
simetrik olarak yerleştirilen, spiral motifli birer devşirme parça dışında bezeme
bulunmamaktadır.
Yapıda en yoğun bezeme programı batı cephesinde uygulanmıştır. Avlu
cephesinde duvarlara açılan eş boyutlu altlı üstlü pencereler ile mescid mekânına
açılan aynı düzenlemeye sahip pencere kuruluşuyla, simetrik bir düzenlemeye
gidilmiştir. Avlu duvarında yer alan dikdörtgen pencereler aynı süsleme kuruluşuna
sahiptir. Duvar yüzeyinden içeri çökertilmiş, dıştan kademeli silmelerle çerçeve içine
alınmış dikdörtgen pencerelerin üst kısımları dilimli kemerlidir. Pencere kemerinin
iki yan başlangıç noktasından başlayan profilli silmeler, kemerin dilimlerini takip
edip, tepede düğüm yaparak köşelere doğru yönelir ve birbirinin altından ve
üstünden dolaşan üzeri yivli silmeler, geçmeler oluşturarak başladığı noktaya iner.
Yüzeysel profilli silmelerin üzeri yanlara doğru çift yivlenerek hareketlendirilmiş,
böylece düğümlü geçmelerin etkisi arttırılmıştır. ( (Resim 71, 72, 73, 74, 75, 76) )
Kemerin köşe dolgu yüzeyleri bezemesizdir. Kemerin üstünde siyah taşlarla
yapılmış bir bordürden sonra üç sıra mukarnas dizisiyle duvar yüzeyine geçilir. Avlu
cephesinde yer alan iki üst kat penceresinde de aynı süsleme kuruluşu uygulanmıştır.
Bu pencerelerin düşey ekseninde bulunan eş boyutlu alt kat pencereleri de
birbirinin benzer bezeme programına sahiptir, cümle kapısına yakın olan pencerede
diğerinden farklı olarak sülüs bir yazı kitabesi yer alır. Kademeli düz silme ile
sınırlanan, duvar yüzeyinden hafifçe çökertilmiş dikdörtgen pencereyi kaval bir
45 Kalfazade, S; a.g.e., s.148
silme çevreler. Pencere lentosu işlenmeden bırakılmış, lentonun üzerindeki yüzey ise
üzeri oluklu oyma tekniği ile yivlenmiş şeritlerin meydana getirdiği geometrik örgülü
bir örnek ile bezenmiştir. Geometrik örgülerin ortasına ise üç tane sekiz köşeli yıldız
motifi yerleştirilmiştir. Yıldızların içlerinde derin yivlerle aynı yıldız motifi
tekrarlanmıştır. Bu yüzeyden sonra iki renkli kilit geçme taşlardan oluşan yüzeysel
kemer düzenlemesi yer alır, kemerin aralarındaki renkli taşlar günümüze
gelmemiştir. Bu kemer ile lento arasında üzerinde farklı bir motifin olduğu madalyon
bulunur.
Bu cephede bulunan ikinci alt kat penceresinde diğer penceredeki süsleme
programı küçük farklar dışında tekrarlanmıştır. Diğer pencerede işlenmeden
bırakılmış lento yüzeyine, burada köşeleri bitkisel bezemeli kartuş içinde bir yazı
kitabesi yerleştirilmiştir. Kitabenin zemininde şakayıklar, kıvrık dallar ve rumîler
yer almaktadır. Lento ile iki renkli kilit taşı kemer arasındaki madalyonun yüzeyi
bezenmeden bırakılmıştır.
Mescid mekânına açılan aynı düşey eksende farklı boyutlarda birer çift
pencere cepheyi ifadelendirir. Bu pencerelerin üzerinde olan küçük bezemesiz
pencere, bezeme kuruluşunun dışında tutulmuştur. Güney tarafındaki pencerelerden
üstte olan, duvar yüzeyinden hafifçe çökertilmiştir. Pencere lentosunun üzerinde yer
alan, her biri birer bağımsız motif gibi değerlendirilmiş, beş dilimli ve beş sıralı
mukarnas dizisi dışında süsleme unsuru bulunmamaktadır. Nişleri neredeyse kavsara
görünümü alan mukarnas sıraları, duvar yüzeyinde istiridye motifiyle sonlanır. Bu
pencerenin altında yer alan kademeli silme ile duvar yüzeyinden çökertilen pencere
profilli silme ile çevrelenmiştir. Pencerenin iki renkli geçmeli kilit taşlarından
yapılmış, kaş kemere benzeyen sivri kemeri dışında süslemesi yoktur. ( (Resim 65)
Batı cephesinin en özenli süslemeye sahip pencereleri, cümle kapısına yakın
olan aynı düşey eksene yerleştirilen bir çift penceredir. Duvar yüzeyinden
çökertilmiş üst pencerenin etrafını düğümlü bir bordür dolanır. Bu bordürden sonra
üç sıra yüzeysel mukarnas dizisi pencereyi çevreler. Pencerenin asıl bezemesi içte
kalan üç boyutlu, derin, yedi sıralı mukarnaslı çerçevedir. Üst kısma doğru kademeli
olarak daralan mukarnas nişlerinin araları birer sarkıt görünümündedir. Üçüncü
sıradaki mukarnas yuvasına yelpaze formu verilmiş, duvara yüzeyine geçiş ise
istiridye motifiyle olmuştur. Bu düzenlemenin içinde kalan pencere sade bırakılmış,
lento yüzeyine sülüs hatla bir kitabe yazılmış ve kitabenin üzerine pembe, düz bir
atkı taşı yerleştirilmiştir. ( (Resim 66)
Bu pencerenin altında bulunan pencere farklı süsleme kurgusuyla dikkat
çeker. Kademeli silme ile duvar yüzeyinden çökertilen pencereyi, profilli bir silme
çevreler. Pencerenin düz lentosunun üzerinde renkli geçme kilit taşların oluşturduğu
yay biçimli kemer yer alır. Çökertilmiş pencere alınlığında ise, ortada büyük
yanlarda küçük birer madalyon yer alır. ( Resim 67,68) Madalyonların üzeri bitkisel
bezeme ile dolgulanmıştır. Ortadaki madalyonu sekiz dilime bölen palmetin taç
yapraklarının uçları yuvarlatılmış, saplarından çıkan kıvrık dalların uçlarındaki
rumîlerin palmet motiflerini yürek gibi çevrelediği bir kurgu görülür. Yanlarda yer
alan küçük madalyonlarda ise, ortadaki rozetten çıkan dört palmetin ucundaki
palmetlerin iki yana dönerek rumî ile sonuçlandığı düzenleme yer alır. Yay kemerin
üzerine, duvar yüzeyinden dışa taşırılmış, üç sıra mukarnas dizisinin üzerine
oturtulmuş, tek satırlık sülüs hatlı kitabenin bulunduğu yatay bordür yerleştirilmiştir.
Cephede yer alan işlevsel nişlerin46 arasındaki yüzeye geometrik geçmeli iki
bordür yerleştirilmiştir. Devşirme olduğu anlaşılan bu bordürlerin, avlunun alt kat
pencereleri lento yüzeylerinde bulunan geometrik geçmeli, ortasında sekiz köşeli
yıldız olan örnekle benzeşmesi dikkat çekicidir. Meandr şeklindeki bordürün
ortalarına birer rozet işlenmiştir. ( (Resim 77) (Çizim 29)
Yapının batı cephesinin en süslü mimari elemanı cümle kapısıdır. İki yandan
merdivenlerle çıkılan, dar ve uzun dikdörtgen biçimli cümle kapısı, duvar
yüzeyinden dışa doğru hafif çıkıntılıdır. Kapıya çıkılan merdivenlerin altına
yuvarlak kemerli bir çeşme yerleştirilmiştir. Çeşmenin yüzeyleri devşirme blok
taşlarla kaplanmıştır. Kapıda malzeme olarak, beyaz ve kırmızı mermer, yeşil
Serpentin ve kırmızı Corallina taşları kullanılmıştır.47 Yüzeysel bir sıra mukarnas
bordürle dikdörtgen çerçeve içine alınan cümle kapısı, derinliği az bir niş içine
yerleştirilmiştir. Hafif sivri kemerli kapının bütün süslemesi ana niş içine
toplanmıştır. Nişin iki yan yüzünde karşılıklı birer seki yer alır.48 Kapının iki yan
duvar yüzeyinde kapı lento seviyesinde biten, altta bir sıra kırmızı, üstte iki sıra siyah
46 Nişlerin baharat vs gibi şeylerin satıldığı dükkanlar olduğunu öne sürülen görüşler mevcuttur. 47 Kalfazade, S; a.g.e., 157 48 Giriş kapısının iki yanında yer alan sekiler, yapının genelinde etkili olan Güney etkisini gösterir.
renkli taşla yapılmış düz kuşak yer alır. Siyah kuşakların üzerine sağ ve solda birer
taş içine taş kakma tekniğinde beyaz zemine siyah taşla kakılmış armaya benzeyen
birer motif bulunur.
Giriş kapısının lentosu üzerinde kabartma harflerle yazılmış Kelime-i Tevhid
yazısı, lentonun üzerine yatay iki bezemeli mermer blok yerleştirilmiştir. Bu mermer
bloklardan sağdakinin üzerindeki motifler tamamen silinmiş, soldaki blokta ise
ortada deliklerle oluşturulmuş bir kare etrafında yan yana sıralanmış madalyonlar yer
alır. Ortadaki kareyi oluşturan deliklerin içlerindeki izler, zamanında renkli taşlar
kakıldığını düşündürtür. Bu blok taşların üzerinde oyma tekniğinde işlenmiş, iki
yüzlü palmetlerin bulunduğu bir bordür yer alır. ( (Resim 78) Palmetlerin yüzeyleri
işlenmemiş, sadece konturları belirtilmiştir. Palmetli bordürün üzerinde nişin üç
yüzünü dolaşarak çerçeve hizasında kesilen, sülüs hatla yazılmış inşa kitabesi yer
alır. Kitabenin tam ortasında, aşınmış olduğu için güçlükle seçilen bir madalyon,
kitabenin mukarnaslı çerçeveye dayandığı yerde ise bitkisel motiflerler bulunur.
(Resim 79) Ortada bulunan madalyonun üzerindeki motifler zamanla silinmiş, ancak
kitabenin dilimli uçlarında yer alan şakayıklar ve natüralizme yaklaşan yaprak
motifleri günümüze oldukça iyi durumda gelmiştir. Derin oyma tekniğinde işlenmiş
kitabenin zemininde bitkisel motifler seçilir.
Kitabe bordürünün üzerinde yer alan, bir sıra kırmızı mermer taş bordürden
sonra kavsaraya geçilir. Kavsaranın alt kısmı dört sıra mukarnastan oluşur. Oldukça
iri mukarnas dizisinin ilk sırasına, simetrik birer siyah mermer kare taş kakılmıştır.
İri mukarnas nişlerinin içleri bölümlenerek hareketlendirilmiş, aralarındaki
sarkıtların yüzeyleri yivlenmiştir. Son sırada yer alan istiridye motifli mukarnaslarla
kavsara yüzeyine geçilir. Kavsara yüzeyi, tepede birleşerek bir istiridye motifi
oluşturan, on dilimli geniş bir yelpaze biçimindedir. ( (Resim 80)Kenarlarını derin
yivlerin sınırladığı iç bükey dilimlerin üzerine rumî-palmetlerle oluşturulan örnekler
düz yüzeyli kabartma tekniğinde işlenmiştir. Merkezden çıkan rumîler yanlardaki
dallarla birleşip belli bir noktaya kadar geldikten sonra, kıvrık dallar uçlarda sağa ve
sola dönerek palmetler oluşturur. Bu palmetlerin içinden çıkan kıvrık dallar ise
yelpazenin açılan uçlarındaki her bir dilimde, yürek şeklinde birleşen dalların içinde
birer palmetle sonlanır. Kavsara, mermer yüzeyin dantel gibi işlendiği nadir bir
örnektir.
Yelpaze motifini iki renkli kilit taşlı sivri bir kemer kuşatır. Bu kemerin
dışındaki yüzeyden dışa taşkın iki renkli kilit taşlı kavsara kuşatma kemeri, yeşil
serpentin ve beyaz mermerden oluşmuştur. Bu kemerin üzerinde kalan geniş yüzey
1970 yılındaki onarımda49 yapılan düğüm motifli, iki renkli mermerle kaplanmıştır.
Giriş eyvanı yıldız tonozla örtülmüş, tonozun merkezine çarkıfelek motifi
yerleştirilmiştir. ( (Resim 81,82) Sekizgen panonun üzerine yerleştirilen çarkıfelek
eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Batı kapısının avluya açılan yüzü işlenmemiş,
sadece düz bir silme ile sınırlanmıştır. (Çizim 30)
Bu girişin üzerinde yer alan tuğla derz dokulu minare gövdesi 17. yüzyıldaki
deprem sırasında şerefe altına kadar yıkılmış, 1934 yılında da yıkılmak üzereyken
aslına uygun olarak tamir edilmiştir.50 Her yüzüne birer sağır niş bulunan kaideden
prizmatik üçgenli papuçlukla silindirik gövdeye geçilir. İnce bir zencirek kuşağından
sonra gövdenin tümü tekstil motifli bezelidir. ( (Resim 84)
Avluda varlığı bilinen, ancak günümüze gelmeyen revakları taşıyan devşirme
sütun ve sütun başlıkları ile kemerleri taşıyan duvarlardaki konsollar, mimari
süsleme unsurlarını oluşturur. (Resim 83)
Avlunun en önemli bezemeleri batı duvarında yer alan pencerelerdir. Hafif
sivri kemerli bu pencerelerin alınlıkları,üçlü silme demetlerinin kemeri kuşatarak,
atlamalı olarak birbirinin içinden geçip yarım daire biçimli halkalar oluşturduktan
sonra tepede bir ilmik yapıp tek noktada bağlanır ve daha sonra iki taraftan serbest
bir şekilde kemerin etrafını çevreleyerek geçmelerin en alttaki halkasıyla birleşir.
Pencerenin alınlığını dıştan dolaşan üçlü ikinci silme demeti, düğümlü örneği dıştan
sınırlayarak geçmelerin en alttaki halkasına bağlanır. Zengi düğümü olarak
bildiğimiz bu örnek, yapıdaki güney etkisini göstermesi açısından önemlidir.
Camii’nin giriş cephesi oldukça sadedir. Ortada iki devşirme sütuna,
köşelerde duvara gömülmüş konsollara oturan üç bölümlü kemerden oluşan girişte
sütun başlıkları ve kemerleri taşıyan konsollar düz silmelidir.
İç Mekân
İç mekânda batı duvarında bulunan iki dikdörtgen pencere aynı şekilde
süslenmiştir. Bu pencereler, dıştan yüzeysel bir sıra mukarnas bordürle, içte ise
49 Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bu onarımda, E.Falkener’in gravürü model alınmıştır. 50 Ogan, A.; a.g.m, s.78
kademeli profilli silmelerle çerçevelenmiştir. Pencere lentosunda tek satırlık sülüs
yazı kitabesi yer alır, lentonun üstündeki yüzey boş bırakılmıştır. ( (Resim 91,92)
Sahınları ayıran sütunların biri devşirme, diğer üçü özgündür. Batıdan birinci
sütun başlığı en bezemeli olandır, ikinci sütun başlığı ise dilimli nişlerle süslenmiştir.
Bu sütun başlıklarının ortak özelliği, yüzeysel mukarnaslı sütun başlıkların üzerine,
kemerin oturduğu tabla kısımlarının dört bir yanını dolaşan sülüs yazı kuşağı
yerleştirilmiş olmasıdır. Batıdan dördüncü sütun devşirmedir. Kenger yapraklarıyla
bezenmiş sütun başlığının tabla kısmında nesih hatla yazılmış kitabe kuşağı yer alır.
Duvarlarda kemerlerin oturduğu ikişer konsol ile yan taraflardaki birer paye başlığı
mukarnas sıralı bezemeleriyle dikkati çeker. Mihrabın sağında ve solunda bulunan
konsollar, ortada tam yanlarda yarım nişlerle bölümlenmiştir. ( (Resim 93) Dört sıra
mukarnaslı nişler istiridye motifiyle sonlanır. ( Resim 94,95)
Mihrap, 1990 yılında E. Falkener’in gravürlerinden yararlanılarak
yapılmıştır.51 Yapının içinde bulunan özgün mihrabın, yüzeyleri geometrik bezemeli
parçalarının bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Gene günümüze gelen
parçalarından taş olduğunu bildiğimiz yapının minberi, Evliya Çelebi’nin “Ve
minberi gerçi ceviz haşebe levhasındandır ammâ Fahrî oyması gibi hurde sihr-i icâz
rûmî ve islimî ve gûnâ-gûn nakş olmuş-ı Çin ile nakş olmuş bir minberdir.” şeklinde
bahsettiği ahşap minberle örtüşmemektedir. ( (Resim 96)
Yapının devrinden gelen en önemli süsleme ögesi, mihrap önü kubbesinde
bulunan çini bezemelerdir. Çini mozaik tekniğinde yapılan bu süslemeler, kubbeye
geçiş elemanları olan pandantiflerin yüzeylerinde ve sekizgen kasnağa geçişi
sağlayan dört sıra mukarnaslı dizide görülür. Pandantiflerde beyaz zemin üzerine
firuze, kiremit rengi ve kahverengi çinilerle geometrik kuruluşlu örnekler işlenmiştir.
Altıgenlerin etrafında yer alan altı köşeli yıldızlar ve bunları çevreleyen kurdele
biçimli şeritlerin oluşturduğu örnekte, aralar küçük koyu renkli üçgenlerle
dolgulanmıştır. Kubbe kasnağına geçişi sağlayan dört sıra mukarnas, firuze rengi
çini levhalarla kaplanmıştır. ( (Resim 85, 86, 87, 88)
51 Mihrap ve minber özgün olmadığı için süsleme programı değerlendirmesinin dışında bırakılmıştır.
Kubbenin ortasında merkezden gelişen bir örneğin izleri seçilmektedir.
Kubbe eteğine doğru kalan parçalardan kalem işi olduğu anlaşılan bu süslemeler
günümüze ulaşmamıştır.
Giriş tarafındaki kubbe, kasnak hizasında kubbeyi çevreleyen lotus-palmet
bordür dışında süsleme özelliği göstermemektedir. ( (Resim 89, 90)
KAYNAKLAR
EVLİYA Çelebi (2005)Seyahatname, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff,
C.IX.
FALKENER, Edward (2003), Ephesus and The Temple of Diana, London.
KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İ.Ü,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.
OGAN, A. ( 1956 ), Aydınoğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi III.,
Ankara.
SÖNMEZ, Zeki (1995), Başlangıcından 16.Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam
Mimarisinde Sanatçılar”, Ankara.
SÖNMEZ, Neslihan( 2002), Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı
Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th
International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands.
3.1.3. BİRGİ HATUNİYE (ÜMMÜ SULTAN) TÜRBESİ
Katalog : 3
Plân : 3
Resim : 97-104
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H.710 / M. 1310
Yaptıran: Bilinmiyor
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Birgi ilçesi, Aydınoğlu Meydanı’ndadır.
Tarihlendirme: Giriş kapısının üzerinde bulunan sülüs hatla yazılmış inşa
kitabesinde;
Vaka’â el-firâğu min binâi hazihi’t-türbeti’l-Hatuniyye
Bu’niyet Aydın bi’avni’l-Melik’l-mu’in fi evâi’li’l-Muharremi’l-muhterem
senete âşerete ve seb’a mie (710)52
Buna göre, türbenin 1310 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Türbe,
Aydınoğullarına ait tarihi bilinen en eski yapıdır.
Plân
Bir platform üzerinde yer alan, altıgen planlı yapının üzeri kubbe ile
örtülüdür. 1964 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan onarımda
52 Akın, H., Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 110: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler...., İstanbul 1929, s, 137
duvar dokusu bozulmuştu.53 Yapılan onarım sonrasında duvar örgüsünün derzleri
dışa taşmış, yapının görünümü bozulmuştur. Giriş cephesi dışında yapının her
cephesine birer pencere açılmıştır. Kuzey cephesinde yer alan pencere sonradan
örülerek kapatılmıştır.54 Türbenin üzerini örten kubbe kasnaksız olarak beden
duvarlarına oturur. ( (Resim 97)
Güney cephesinde bulunan giriş kapısı küçük bir eyvan gibi düzenlenmiştir.
Eyvan görünümlü giriş dışa sivri kemerle açılır. Girişin iki yan yüzünde karşılıklı
birer niş yer alır. Giriş kapısını düz sövelerin sınırladığı yay kemer örter. Geçmeli
taşlarla örülen kilit taşlı kemer yüzeyinde bezemeler bulunur. Hafifçe çökertilmiş
kemer alınlığına ise kitabe yerleştirilmiştir. ( (Resim 98)
Türbenin zemini toprak dolguludur. Altıgen mekânın her yüzeyinde birer
sağır kemer yer alır. Kemerler, sivri ve yuvarlak biçimli dönüşümlü olarak sıralanır.
Kemer aralarında oluşan üçgenlerle, altıgen hacimden kubbeye geçilir. Türbenin
içinde sadece tek mezar bulunmaktadır.55
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının girişinin iki yan yüzünde yer alan nişlerin zemin yüzeylerinde,
Bizans dönemine tarihlenen devşirme malzeme kullanılmıştır.56 Solda yer alan nişin
zemin yüzeyinde, geçmeler içinde bitkisel bezemeli parça; sağda ise geçmelerin
ortasına yerleştirilmiş çarkıfelek motifiyle süslü devşirme parça kullanılmıştır. (
Resim 103, 104)
Giriş kapısı yay kemerinin kilit taşı üzerinde, geometrik geçmeli bir kabara,
bu motifin sağında ve solunda ise birer rozet yer alır. ( Resim ) Sağda bulunan rozet
iç içe iki katlı, solda olan ise üç katlı çiçek biçimlidir. Sağda bulunan rozetin
ortasına küçük bir kabara yerleştirilmiştir. Kabara ve rozetlerin yüzeyi eğri kesim
tekniğinde işlenmiştir. (Resim 101, 102)
Bu süslemelerin dışında yapının inşa kitabesinin harflerinin aralarına
yerleştirilmiş yaprak ve rumî biçiminde bitkisel bezemeler dikkat çeker. 53 Vakıflar Genel Müdürlüğü, 35.13.05/06 54 Kalfazade, S., Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ, Sanat Tarihi Bölümü,yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s,173 55 Kalfazade, S; a.g.e, s, 175 ( Yapı inceleme yapılan tarihte kapalı olduğu için, iç mekânı görülememiştir.) 56 Daş, E; Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara 2001, s,125
KAYNAKLAR
AKIN Himmet (1968), Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
DAŞ, Ertan (2001), Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara.
KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ,
Sanat Tarihi Bölümü,yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.
UZUNÇARŞILIĞLU, İsmail, H (1929), Kitabeler...., İstanbul.
3.1.4. AYDINOĞLU MEHMED BEY TÜRBESİ
Katalog : 4
Plân : 4
Resim : 111-18
Çizim: 33-35
İnşâ Tarihi: H.734 / M. 1334
Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Birgi ilçesi’nde Birgi Ulu Camii’in iç avlusundadır.
Tarihlendirme: Türbenin giriş kapısının üzerine yerleştirilmiş dikdörtgen çerçeve
içinde bulunan iki satırlık sülüs Arapça inşa kitabesinde,
Buniyet hâzihi’t-türbet’ l Kebîri’l el-âlim
el-âdil el micahid el-müsabit Ebu’l-hayrat es-Sulta-nû’l-gazzat
Mubariz ed-devle ve’d-Din Muhammed ibn Aydın nevve’rallahû
Mecze’ahu-Sâni cemaziyel ulâ li-sen’netin erba’a ve selâsin ve
seb’a mie (734)57
Buna göre türbe, 1334 yılında inşa edilmiştir. Evliya Çelebi yapı ile ilgili
olarak şunları yazmıştır;
57Akın, H.; Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 109: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler...., İstanbul 1929, s.113:Köprülü, M.F; Aydınoğlu Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II, İstanbul 1928, s, 422.
“...ve câmi’in sağ yan kapusu önündeki kubbe-i pür-envârın içinde sâhibü’l-
harât medfûndur. Ve serâpâ der-, divârları beyâz mermer-i hâm ile mebnîdir, gayri
gûne taş değildir. Ve kubbe-i ‘al’isi kurşum ile mestûrdur. Ve cenûba nâzır bir
kapusu üzre târîhi böyledir.
Büniyet hâze’t-türbetü li’l-Emîr el-Kebîri’l-âlem
El-Mücâhid el-Murâbıt Ebu’l-hayrât es-Sultâni’l-guzât
Mübasizü’d-devlet ve’d-dîn Mehemmed Şâh bin Aydın
Nevverallâhu merkadehu âmîn, sene ebaâ ve selâsîn ve tis’i mie (934)
Ve bu merkad-imehbit-i münevverin içinde Mehemmed Şâh ve birâdereyni
Ömer Şâh ve Îsâ Gâzî âsûdedirler.”58
Birgi Ulu Camii’nin batı cephesi ile Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi
arasında yaklaşık 1,30 mesafe vardır. Kare plânlı yapı, pandantiflerle geçilen, sekiz
kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. (Resim ) Camiden farklı olarak türbenin dört
cephesi de düzgün devşirme taşlarla kaplıdır. Yapının doğu, batı ve kuzey
cephesinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Sivri kemerli pencerelerin söve ve
lentoları mermerdir.
Güney cephesinde, orta eksene giriş kapısı yerleştirilmiştir. Hafif iç bükey
düz bir silmenin çerçevelediği dikdörtgen giriş kapısı, geçmeli kilit taşlı sivri bir
kemerle örtülüdür. Kemerin kilit taşında çiçek biçimli rozet, iki yanındaki taşların
üzerinde ise birer çarkıfelek motifli rozet yer alır. Kemerin üzerindeki hafifçe
çökertilmiş alınlıkta yer alan dikdörtgen çerçeve içine, inşa kitabesi yerleştirilmiştir.
Yapının giriş kapısının üzerine 1946 yılındaki depremden sonra ahşap bir sundurma
yapılmıştır.59 (Resim 112)
Türbenin içinde yüksek bir platform üzerinde bulunan dört mezar, Aydınoğlu
Mehmed Bey ve oğulları Bahadır Bey, Umur Bey ve İsa bey’lere aittir.60 Kare
mekândan kubbeye pandantiflerle geçilir. Sekizgen kasnağa açılan karşılıklı sivri
kemerli iki pencerenin son onarımda yapılmış alçıdan içlikleri vardır.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
58 Evliya Çelebi, Seyahatname, c.IX, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd), İstanbul 2005, s.94 59 Daş, E; Birgi:Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara 2001, s, 117 60 Daş, E; a.g.e, s, 120: Riefstahl, Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s, 24
Cephe
Yapının güney cephesinde saçak kornişinin altına yerleştirilmiş devşirme
bezemeli üç taş levha Bizans dönemine tarihlenir.61 Üçlü gruplar halinde olarak
sıralanan dokuz küçük levhanın yüzeylerinde, sağ ve solda olanların yüzeyinde iki
baklava dilimli motifin ortasında birer rozet bulunur. Rozetle baklava dilimini iki
burmalı sütun ayırır. Ortada olan levhada ise iç içe geçmiş kesişen dörtgenden oluşan
iki motifin arasında, yüzeyi işlenmiş rozet yer alır. (Resim 113)
Türbenin giriş kapısı kuruluş olarak Birgi Ulu Camii cümle kapısına benzer.
Kapının kemer kilit taşı üzerinde yer alan iç içe iki çiçekten oluşan rozet ile bu
rozetin iki yanında yer alan iki çarkıfelek motifinin yüzeyleri eğri kesim tekniğinde
işlenmiştir. (Resim 114)
İç Mekân
Türbenin sırlı tuğla ve çini mozaik bezemeli kubbesi dikkat çekicidir.
Kubbenin sırsız kırmızı tuğlaları arasına, zikzaklar oluşturacak şekilde firuze sırlı
tuğlalar yerleştirilmiştir. (Resim )Kubbenin ortasında, firuze rengi zemin üzerine
patlıcan moru renkli şeritlerle oluşturulmuş on kollu yıldız ile bu yıldızı çevreleyen
beş köşeli yıldızlardan oluşan motif yer alır. (Resim ) Kubbe kasnağında yer alan
pencereler, firuze renkli levhalarla oluşturulan bir çerçeve içine alınmıştır. Bu
çerçevenin içinde kalan pencere alınlığı ve köşe dolgu yüzeyleri, çini mozaik
tekniğinde firuze renkli beşgenler ile patlıcan moru altı köşeli yıldız motifleriyle
dolgulanmıştır.62 (Resim 118)
Kubbe eteğini kufî yazıdan gelişen örgülü bir bordür dolanır. Bu bordür altta
patlıcan moru, üstte ise firuze rengi şeritlerle sınırlanmıştır. (Resim 117), (Çizim
33,24,35)
61 Daş, E; a.g.e, s, 115 62 Kubbe kasnağında, pencere köşe dolgu yüzeylerinde yer alan çini mozaik bezemelerde bozulmalar görülmektedir. Kubbe örgüsünde yer alan tuğlaların da bir çoğunun sırları dökülmüş durumdadır.
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
DAŞ, Ertan (2001), Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara.
EVLİYA Çelebi (2005), Seyahatname, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),
İstanbul.
KÖPRÜLÜ, Mehmed.F. (1928), Aydınoğlu Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II,
İstanbul.
RİEFSTAHL, Rudolf M (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi,
İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU İ.H (1929), Kitabeler...., İstanbul.
3.1.5. TİRE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ
Katalog : 5
Plân : 5
Resim : 105-110
Çizim: 31-32
İnşâ Tarihi: H.750 / M. 1349
Yaptıran: Bilinmiyor
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Tire ilçesi’nde Belediye Parkı’nın içinde bulunur.
Tarihlendirme: Türbenin güney cephesinde bulunan giriş kapısının üzerindeki
sülüs hatla yazılmış Arapça kitabede;
Buniyet,hazihi’l-kubbe alâ’l-Emiri’l-kebîr ez-zâtu’s-sıfat
Şah Sultan Süleyman bin Aydın-Râhin’rehuvnu Allâh
fi seneti hamsin ve seb’a mie (750)63
Buna göre türbe, 1349 yılında Süleyman Şah için yaptırılmıştır.64
Plân
Kare prizmatik hacmin üzerini sekizgen yüksek kasnaklı kubbe örter.
Kasnağın kuzey cephesi dışındaki cephelerine birer pencere açılmıştır. Cepheler
farklı boyutlardaki mermer levhalarla kaplanmıştır. Yapının doğu ve batı
63 Akın, H; Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s.111 64 Armağan, Munis; Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir 1983, s. 29
cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Kuzey cephesi sağır olan yapının
giriş kapısı güney cephesinin ortasına yerleştirilmiştir. (Resim 105)
Dıştan kapı girişinin etrafında dikdörtgen bire çerçeve oluşturan burmalı
kaval silme, kapının üstündeki kitabelik bölümünü de sınırlar. Giriş geçmeli kilit
taşlı sivri kemerle örtülüdür. (Resim 106, 107)
Prizmatik hacimden kubbeye Türk üçgenleriyle geçilmiştir. Kubbe
kasnağındaki pencereler sivri kemerlerle örtülüdür. Türbenin içinde dört mezar
bulunur. Evliya Çelebi türbede yatanların İsa Çelebi, Selim Çelebi ve Hızır Şah
Çelebi olduğunu, Uzunçarşılı ise Süleyman Bey’in yakınları olduğunu yazar.65
Yapıdan tek satırla bahseden Riefstahl, türbenin içindeki mezarlarla ilgili
bilgi vermez. Yazar ayrıca, Tire’de bulunan bütün mimari eserleri ikinci sınıf olarak
nitelendirir.66
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapıdaki tüm süslemeler giriş kapısında toplanmıştır. Yapının giriş kapısına
toplanan bezemeler, simetrik kurguya sahiptir.Tamamen mermer olan kapı, girişin
iki yanındaki sekilerle sınırlanır. Kapıyı üç yönden çerçeve içine alan burmalı kaval
silme, kitabeliğin etrafını da çerçeve içine alır. Sivri kemerin taşları birbirine yarım
daireli geçmelerle bağlanır.67 (Resim 106) Kilit taşının yüzeyinde iç içe ışınsal bir
rozet yer alır. (Resim 108), (Çizim 31)Işınsal rozetin sağında ve solundaki taşların
yüzeyine ise birer çarkıfelek motifli rozet yerleştirilmiştir. Rozetlerin yüzeyleri eğri
kesim tekniğinde işlenmiştir.
Kemer köşe yüzeylerinin orta kısımlarına geometrik geçmeli birer madalyon
yerleştirilmiştir. Madalyon yüzeyindeki on kollu ışınsal yıldızı, etrafındaki beş köşeli
yıldızlar çevreler. On kollu yıldızın kolları ile beş köşeli yıldız motiflerinin arası
çokgenlerle dolgulanmıştır. Motifler düz yüzeyli oyma tekniğinde, on kollu yıldızın
ortasında bulunan on köşeli küçük yıldızın üzeri eğri kesim tekniğinde işlenmiştir.
(Resim 109), (Çizim 32)
65 Evliya Çelebi, Seyahatname, C IX, İstanbul 2005, s,98: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler....., İstanbul 1929, s, 137: Armağan, Munis; a.g.e., s.29 66 Riefstahl, R.M; Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s, 25-26 67 Tuncer, O.C; Anadolu Kümbetleri, Ankara 1991, s., 235
Kemer köşe yüzeylerinde bulunan madalyonların iç tarafına ise, birer damla
şekilli motif yerleştirilmiştir. Eğri kesim tekniğinde işlenen damla motifin yüzeyi,
rumî-palmet örneklerle dolgulanmıştır. (Resim 110)
KAYNAKLAR
AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
ARMAĞAN, Munis (1983), Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir.
EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatname, C IX, İstanbul.
RİEFSTAHL,Rudolph (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi,
İstanbul.
TUNCER, Cezmi (1991), Anadolu Kümbetleri, Ankara.
UZUNÇARŞILI, İ.Hakkı (1929), Kitabeler....., İstanbul.
3.2.SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ
3.2.1. MANİSA ULU CAMİİ
Katalog : 6
Plân : 6
Çizim: 36
Resim : 119-140
İnşâ Tarihi: H.768/ M.1366
Yaptıran: İlyas oğlu İshak Çelebi
Mimarı: Emet bin Osman
Yeri: Kale surları dışında, Spil Dağı’nın eteğinde bulunmaktadır.
Tarihlendirme: Câmi avlusunun kuzeye açılan taç kapısı üzerinde yer alan,
ana nişin üç yüzünü dolaşan kitabeye göre;
Sol tarafta bulunan kısım;
Bismillâhir Râhmani’r Râhim. El –hâmdü lillâhi’l-lezi ce’âle’l mesâcide
mahalli’l ibadati ve’s-sâlatü âlâ resulihi Muhâmmeddin hâyri’l-meskunat ve efzil’ül
mevcudât.
Kapı üzerinde yer alan kısım;
Fenehedâ bi-imâret hâzâ’l-ma’bedi’l-lâtifi ve’l-cami’üş-şerifi……..a’lâ’l-
bâbi…. Ve bezelesâ’iyyehu fi itmamimihâ’s- Sultânü’l-mu’azzâmü mâlikü rikâb’l-
ümemil-İskenderü’s-sâni zâcirü’l-fecereti Kâhirü’l- kefareti el-mücâhidü fi
sebili’lahi el-mûzefferetü’l-mânsûr.
Sağ tarafta bulunan kısım:
El-mü’eyyidu bi’inâyeti’l meliki’l-gaffar es-sultan ibn’is-Sultân Çelebi İshâk
bin İlyâs bin Saruhân halled- Allah’ü devletehû fi seneti semânin ve sittine ve seb’â
mi’ye. 68
Kitabeye göre câmi, H.768 /M.1366 tarihinde Saruhan Bey’in torunu, İlyas
Bey’in oğlu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.
Minber kapı kemerinin üzerinde bulunan en alt satırda ise;
Emera bi’imâreti hâzâ’l minberü’l- mübâreki’s-Sultânü’l a’zâm
mâlikü rikâbi-l ümem İshâk Çelebi bin İlyâs âzze nâsruhû fi seneti semani ve seb’ine
ve seb’âmi’ye.
Bu kitabede, minberin yapılmasını büyük Sultan, milletlerin yükünü
yüklenen İlyas oğlu İshak Çelebi’nin emrettiği yazılıdır.69
Minber korkuluğunun her iki tarafında, ortada bir satırlık usta kitabesi
bulunmaktadır.
Amele el-Hâc Muhâmmed bin Abdal-Aziz ibn el-Dıkkî el-Ayıntabî.70
Minber kapısının sağ kanadının en alt satırında yer alan bir diğer usta
kitabesi;
Ketebe hattahu ve reseme nakkaşahu Fakîh bin Yusuf.
Minber kapısının sol kanadının en alt satırında ise;
Amele el-Hâc Muhâmmed bin El-Dıkkî.
Minber kitabelerine göre, camiin minberi Gaziantep’li usta Daki oğlu
Abdülaziz oğlu Hacı Mehmet’e yaptırılmış, minber üzerindeki nakışları ise, Yusuf
oğlu Fakih yapmıştır.71 Yapının vakfiyesi günümüze ulaşmamıştır. Kaybolanın
yerine, Fatih Sultan Mehmet döneminde düzenlenmiş olan vakfiye VGM de
bulunmaktadır.72
68 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, s.32-33: Oral, M.Z; “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi , V. Ankara 1962, s.67-68: Ersoy, H; Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, s.11-13, 1942 Manisa. 69 Acun, H; a.g.e., s.37 70 Acun, H; a.g.e., s.37 71 Acun, H; a.g.e., s.38 72 Ç. Uluçay tarafından yayınlanan 345 sayfadan oluşan vakfiye, 608 no. XXII. Müceddet Anadolu Defteri’nde 318-319. sayfalarda kayıtlıdır. Bkz. M.Ç.Uluçay; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, s. 34
Plân
İshak Çelebi Külliyesi içinde yer alan Ulu Câmi, İshak Çelebi türbesi ile Ulu
Camii (Fethiye) Medresesi’nin doğu duvarına bitişir. Yapının doğusundan ve
kuzeyinden yol geçmekte, güney cephesi ise dağa yaslanmaktadır. Yapı kuzey-
güney yönünde eğimli bir arazi üzerine inşâ edilmiştir.73 Kesme taş, moloz taş, tuğla
ve devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır. (Resim 119)
Dikdörtgen planlı, mihrap önü kubbeli ve çok destekli bir yapıdır. 10,80 m.
çapındaki kubbe, mihrap duvarına bitişik iki serbest sütun ve üç kenardaki ikişer
paye üzerinde yer alan sekizgen kasnak üzerindedir. Ulu câmi plan tipinde bir yenilik
olarak, mihrap önü büyük bir kubbe ile örtülerek hacimsel olarak câmiin diğer
kısımlarından ayırt edilmiştir.74 Pandantiflerle geçilen mihrap önü kubbesi, mihraba
paralel dört sahından üçünü keser.
Kubbeli mihrap önü mekanının dışında kalan, mihraba paralel sahın,
devşirme sütunların sınırladığı kare mekanlar şeklindedir. Bu mekanların üzerini
kubbemsi tonozlar örter. Evliya Çelebi câmiin örtü sistemini şu şekilde anlatır;
“…..musanna kubbeleri vardır ve serâpa kubâbları
kiremit ile kırmızı Horasânî kireç ile mestûr bir câmi-,
ma’mûrdur. Amma mihrâb üzre olan kubbe-i azim rusâs-
nîlgûn ile örtülüdür. Ve hareminin etrâfında altı mermer
sütûn-ı ibret-nümün üzre kubbelerdir.”75
Yapının doğu cephesinde sivri kemer içine alınmış hafifçe dışa taşkın, basit,
bezemesiz bir giriş kapısı bulunmaktadır. 1988 tarihinden önceki resimlerde bu
kapının önünde görülen merdivenler günümüzde kaldırılmıştır.76 Giriş kapısının üst
kısmında avluya açılan küçük bir pencere yer alır. Kapının sağında ve solunda dördü
altta, dördü üstte olmak üzere sekiz pencere bulunmaktadır. Alt seviyede bulunan
pencereler dikdörtgen mermer söve, aynalık ve onu kavrayan profilli sivri kemer
içine yerleştirilmiştir.77 Üst seviye pencereleri dikdörtgen şeklinde düzenlenmiştir.
73 Mahmutoğlu, M; Manisa ve Çevresindeki Saruhanoğlu Dönemi Yapıları, (E.Ü. Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans tezi), s.7 74 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul 1958, s.100 75 Evliya Çelebi; Seyahatnamesi, c .IX, s.39 76 Mahmutoğlu, M; a.g.e., s. 7 77 Seçkin, S; 14. yy.Beyliklerinden Germiyanoğulları ve Saruhanoğulları Beyliklerinin Mimari Eserleri, (MSGSF Sanat Tarihi ABD, yayınlanmamış lisans tezi), s.22
Güney cephesi Spil Dağı’nın eğimli topoğrafyasına yaslandığı için penceresiz,
sade bir şekilde örülmüştür. Güney cephesinde mihrabın arkasına denk gelen kemer
dikkat çekmektedir. Mihrap nişi nedeniyle incelen duvarı desteklemesi amacıyla inşâ
edilmiş olmalıdır.78 Bu konuda araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmektedir.79
Batı cephesi türbeye bitişik olan yapının batı kanadındaki medreseye geçiş bu
tarafa açılan kapıyla sağlanmıştır. Daha sonraki Osmanlı câmilerinde uygulanacak
olan yan kapıların en eski örneklerinden biridir.80 Yapının kuzey-batı köşesine ise
minare yerleştirilmiştir.
Yapının kuzey cephesinde, altı basamakla bir merdivenle çıkılan cümle kapısı
avlu duvarından yüksek ve cepheden hafifçe dışa taşkındır. Kapının iki yanında altlı
üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Alt seviyede yer alan simetrik pencereler sivri
kemerli niş içine alınırken, üst seviyedeki dikdörtgen pencereler düzensiz
yerleştirilmiştir. Kapının sağ ve solunda üst seviyede yer alan küçük, dikdörtgen
pencerelerden sağdaki örülerek kapatılmıştır.
Eyvanımsı görünüşteki cümle kapısının iki yan yüzüne, sivri kemerli birer
niş yerleştirilmiştir. Bu kemerlerin üzerinde zıvanalı geçmelerle yan yana getirilmiş
iki renkli mermerden bir süsleme şeridi yer alır. Bu şeridin üzerinde sağ ve solda birer
rozet görülür. Ana kapının köşelerinde iki köşe sütüncesi yer almaktadır. Kapının
kitabe kuşağının üzerinde tuğla ile oluşturulmuş mukarnaslı kavsara bulunur.
Yapının cümle kapısı üzerinde, kapının üç yüzünü kuşatan sülüs kitabe yer
almaktadır.
Üç tarafı revakla çevrili, ortasında sekizgen bir şadırvan bulunan avlu,
kubbenin kapladığı alan ile aynı ölçüdedir. Avlunun doğu ve batısındaki revaklar
çift, kuzeydeki ise tektir. Avlunun kuzeybatı ve kuzeydoğu köşeleri ile harim
boyunca uzanan kısmına yaklaşık 0.50 m. yüksekliğinde bir seki inşâ edilmiş,
revakları taşıyan sütunlar bu sekiler üzerine oturtulmuştur. Avluda bulunan sütunlar
birbirine sivri kemerler ve gergi kirişleriyle bağlıdır. Kuzey duvarına paralel olan
revak iki gözlü, doğu ve batı kanatlarındaki revaklar ise üç gözlüdür. Kuzeydeki 78 Mahmutoğlu, M; a.g.e., s. 8 79 Nusret Köklü ise ; “ Yapının İlyas Bey zamanında bir Bizans kilisesinin temelleri üzerine yapılan çarşı, mihrap duvarındaki kemerin ise çarşının güney kapısı olduğunu öne sürerek, İshak Çelebi zamanında çarşının câmiye dönüştürüldüğünü ve girişin kapatılarak mihrap yapıldığını iddia etmektedir. Saruhanlılar Devrinde Manisa, Manisa, S. 6, s. 10 80 Yetkin, S.K; Türk Mimarisi, Ankara 1970, s.162
revak kapsamlı bir onarım geçirmiştir.81 Batı bölümü, kapı ve asimetrik yerleştirilmiş
iki pencere ile türbe kısmına açılır. Revakların üzerini örten çapraz tonozlar dışardan
belli olmaz, yapının revakları düz damla örtülüdür. Câmi iç mekânı gibi, revaklı avlu
da daha sonra Osmanlı câmilerinde gelişecek olan avlu tipine örnek teşkil etmiştir.82
(Resim 125, 126,127)
Güneyde bulunan harim avluya, mihrap ekseninde yer alan dışa taşkın cümle
kapısı ve onun iki yanında yer simetrik iki kapıyla açılır. Her üç kapıda dikdörtgen
çerçeve içinde kapı sivri kemerle vurgulanmıştır. Üst seviye de ise, sivri kemerli on
pencere bulunur.
Oldukça loş olan iç mekânda, devşirme başlıklı sütunlar dikkati çeker.
Kaynaklarda üst pencerelerde renkli camların kullanıldığı belirtilmektedir.83 Giriş
kapısı ekseninde güney duvarında yer alan mihrap, sivri kemer içinde yarım silindir
niş şeklinde düzenlenmiştir. Mihrab nişi, yaklaşık 1 m. yüksekliğinde üç parça
dikdörtgen mermer blokla kaplanmıştır. Mihrabın iki köşesinde korent başlıklı, griye
boyanmış sütunlar yer alır. Mihrabın günümüze özgü haliyle gelmediği açıktır.84
(Resim 127,128)
Muhteşem ahşap işçiliğine sahip olan özgün minber, mihrabın batısında yer
alır. Hakiki kündekari tekniğinde, abanoz ağacından85 yapılmıştır. Günümüzde,
minber kapı kanatları yerine kadife bir perde asılıdır.86
Altı kalın paye ve mihrap önündeki iki sütuna oturan, sekiz destekli merkezi
kubbenin kuzeye bakan kemerinin karın kısmı yivlidir. Bu kemerler mihrabın önünde
adeta bir zafer takı gibi durmaktadır.87 Bu şekilde yapının ana ekseni ve mihrap önü
bölümü vurgulanmıştır. Kubbe merkezinde ve kubbe eteğinde kalem işi bezemeler
yer alır.
81 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, s.168-69 82 Kızıltan, A; a.g.e, s.100 83 Riefstahl, R; Cenubu Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s.8 84 H, Acun, mihrabın özgün haliyle günümüze gelmediği için Ö.Bakırer tarafından değerlendirilmediğini belirtmiştir. 85 Öney, G; Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri, Sanat Tarihi Yıllığı III, s.136 86 Minberin kapı kanatları Manisa Müzesi deposunda bulunmaktadır. Teşhirde olmayan kapı kanatlarının fotoğrafları izin verilmediği için çekilememiş, mevcut fotoğraflar kullanılmıştır.(Minber kapı kanatları fotoğrafları; H.Acun) 87 Riefstahl, R; a.g.e, s.7
Minare, yapının kuzeybatı köşesinde yer alır, doğu kenarı ile câmiye, güney
kenarı ile medreseye bitişik olarak inşâ edilmiştir. Moloz taş kullanılarak yapılan kare
kürsü, çatı seviyesine kadar yükselir. Oldukça yüksek kürsü üzerine oturan minare,
sekizgen papuçluk üzerinde yükselen, yuvarlak gövdeli ve sırlı tuğla bezemelidir.88
Papuçluğun doğu kenarı üzerinde, minareye çıkışı sağlayan küçük açıklık yer alır.
Petek kısmı gövdeden biraz daha incedir. 1974 yılında fırtınada yıkılan soğan başı
külah yerine, kurşun kaplama külah yapılmıştır.89
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtım
Cephe
Yapının genelinde süsleme az ve yerinde kullanılmıştır. Gözü yoran
ayrıntılardan ve abartıdan kaçınılmıştır. Giriş kapısı nişinin iki yan yüzünde,
kırmızı-gri almaşık renk düzeninde geçmeli taşlardan oluşan birer bordür bulunur.
Ana nişin iki yüzünde yer alan küçük nişlerde, kılıcına dizilmiş tuğlalarla yapılmış
yuvarlak kemer dışında bezeme yer almamaktadır. (Resim 120)
Giriş kapısı nişinin iki yan yüzünde, karşılıklı yer alan geçmeli rozetler dikkat
çekicidir. Rozetlerin genel kurgusu aynı, malzemesi farklıdır. Kapının sağında yer
alan taş içine taş kakma tekniğindeki rozette, kalın şeritlerden oluşan yapraklar
kırmızı taş, aralarındaki boşluklar ise beyaz taştır. Yaprakların boş olan yüzeylerine
akılan taşlar zaman içinde düşmüştür. İç içe yerleştirilmiş üç yuvarlak yapraklı çiçek
formundaki madalyonun ortasında kademeli işlenmiş minik bir çarkı felek motifi yer
alır. (Resim 121) Kapının sol tarafında olan taş içine çini kakma tekniğindeki rozette
ise yapraklar kırmızı, taş yaprakların içi ile aradaki boşluklar firuze rengi çiniler
kakılarak bezenmiştir. Madalyonun ortasında dilimli kubbe benzeri bir kabara yer
alır. Kabara, düz daire biçimli bir bordürle çevrelenmiş gibi bitmektedir. Kabaranın
etrafına yerleştirilen beyzi yaprak biçimli çiniler altı dilimli çiçek biçimindedir.
Yaprak aralarındaki boşluklara uzun kenarı yuvarlatılarak madalyon formu
kazandırılan altı üçgen parça kakılmıştır. Bu parçalardan biri zaman içinde
düşmüştür. (Resim 122)
88 Minarenin şerefe ve petek kısmı 1687 tarihinde meydana gelen depremde çatlamış, 1689-1690 tarihinde onarılmıştır. Bkz: Ç.Uluçay, a.g.e, s.168-169 89 Acun, H; a.g.e., s.36
Giriş kapısının basık kemerinde kırmızı-gri almaşık renk düzeninde geçmeli
taşlar kullanılmıştır. Nişin üç yüzünü dolaşan kitabenin aralarına serpiştirilen, yedi
dilimli palmetler ve rumîler dikkati çeker. Motifler sadece birkaç yerde kullanılmış,
kitabenin bütünlüğünü bozmamasına dikkat edilmiştir. (Resim 123) Mukarnaslı giriş
kapısının köşelerinde, yelpaze biçimli küçük tromplar yer alır. Kemerin kırmızı kilit
taşının üzerinde ise; daire içine yerleştirilmiş, iç içe geçmiş iki üçgenden oluşan altı
köşeli yıldız motifi ve bu motifin ortasındaki kabaranın üzerinde, çarkıfelek motifi
bulunur.
Yapıda son cemaat yeri bulunmamaktadır. Avlu revaklarını taşıyan devşirme
başlıklar değişik biçimleriyle ilgi çeker. Yapının inşasında kullanılan devşirme
malzeme, câmiin sade hatları ile çelişki halindedir.90
Minare
Yapının kuzey batısında bulunan minarenin, tuğla gövdesi üzerinde sırlı
tuğlalarla yapılmış bezemeler bulunmaktadır. Gövdenin alt kısmında, ikişer tuğla ile
yapılan dikey ve yatay düzenleme bulunur. Bunun üzerine gelen tuğlalar, yan yana
bir motif oluşturacak biçimde atlamalı olarak yerleştirilmiştir. Bu bölümün üst
tarafında ise, tuğlalar basamak düzeninde, sarmal bir görüntü verecek şekilde
dizilmiştir. (Resim 124)
Gövde üzerinde kullanılan tuğlalar, firuze, sarı, patlıcan moru ve firuze
renkleriyle sırlanmışlardır. Sarı ve mor renk çok az kullanılmıştır.
İç Mekân
Mihrap
Mihrap, yarım silindir gövdeli niş şeklindedir. Mihrabın özgün olmadığı,
yapının genel süsleme özellikleri ve mimari dokusuyla uyuşmayan üslubundan belli
olmaktadır. Yapıda kullanılan bol miktardaki devşirme malzeme bezeme üslubunda
belirleyicidir. Mihrabın her iki köşesine yerleştirilen korint başlıklı sütunlar buna
örnektir. Mihrap nişinin iç kısmı, yanlardaki sütuncelerin bittiği yere kadar gri
damarlı mermerle kaplanmıştır. Mermerlerin bittiği yerde bulunan kalem işi bordür
son onarımda yapılmıştır. Köşelerde yer alan devşirme sütunların gövdeleri ise griye
boyanmıştır.
90 Kızıltan, A; a.g.e, s.100
Camiin 1960 yılında çekilmiş bir iç mekan fotoğrafında, mihrap nişinin
içinde ve mihrap çevresinde bulunan kalem işi bezemeler dikkati çekmektedir. Nişin
içinde yarım açık perde motifi, mihrap çerçevesinde madalyonlu motifler, mihrap
kemerinin içinde ise, yarısı silinmiş bir köşk resmi dikkati çeker. 91
Minber
Minber gerçek kündekâri tekniğiyle92 abanoz ağacından93 yapılmıştır.
Mihrabın batı tarafında yer alan minber, ikiz kenar dik üçgen yan aynalıkları,
dikdörtgen dolap aynalıkları, süpürgelik, korkuluklar, köşk ve iki kanatlı kapıdan
oluşmaktadır. Yakın zamanda kapsamlı bir onarım geçirmiş, düşen kabaralarının
yerine yenileri yapılmıştır. (Resim 129, 136)
Doğu kısmında yer alan üçgen aynalığı ile dolap aynalığını birbirinden iki
sıra bitkisel bezemeli bordür ayırır. Bu bordürde birbirini kesen iki “s” hattı üzerinde
üzerleri yivlenip, dilimlenerek her biri kendi başına plastik değer kazanan94
yapraklar, başladığı noktadan filizlenerek kendi içine kıvrılan rûmi motiflerinden
oluşur.
Üçgen aynalıkta bitkisel ve geometrik motifler bir arada kullanılmıştır.
Aynalığın bezeme kurgusunda iki tip ışınsal yıldız kullanılmıştır; birinci tipte ortası
düz kabaralı on bir kollu yıldız, ikinci tipte ise ortasındaki kabara bitkisel bezemeyle
dolgulanmış, on bir kollu ışınsal yıldız yer alır. Aynalıkta bulunan yedi büyük
yıldızın üçünün ortası ajur tekniğinde bitkisel bezemeli, diğer üçü ise düz kabaralıdır.
Çok kollu büyük yıldızların aralarına, beş köşeli küçük yıldızlardan oluşan ikinci
derecede motifler yerleştirilmiştir. Örneğin merkezinde içinde bitkisel bezeme olan
on bir kollu ışınsal yıldız yer alır. Yıldızların kol sayısı motifin büyüklüğünü
belirler. Çok kollu ışınsal yıldızlar, çokgen parçaların yardımıyla birleştirilmiştir.
(Resim 130, 131)
Aynalık üçgeninin bitkisel bezemesi, geometrik örneği oluşturan dik çizgilerin
arasında yer alan çokgen parçaların üzerindedir. Şekilleri birbirinden farklı parçalar,
birbirinden farklı bitkisel örneklere sahiptir. Bitkisel bezemelerin kurgusu, parçanın
91 Acun, H; a.g.e, (resim no 33) 92 Öney,G; a.g.m., s.136 93 Aslanapa, O; Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14.yüzyıl), İstanbul 1977 94 Ögel, S; Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim, Sanat Tarihi Yıllığı (1964-65), İstanbul 1965, s.112
şekline göre tasarlanmıştır. Örnekte, bezemenin iskeleti niteliğindeki rûmiler, kıvrım
dallar üzerine yerleştirilmiştir. Çok kollu ışınsal yıldızın ortasında yer alan bezeme,
merkezden gelişen birbirinin altından, üstünden geçen dairesel kıvrım dallar ve bu
dalların en uçta oluşturduğu palmetlerden oluşur. Dört kökten çıkan kıvrım dallar,
ortada üst üste düğümlenerek zincir oluşturduktan sonra ikisi, rûmilerle yıldızın
kolunun bittiği yerde palmet oluşturarak biterken, diğer iki kök ise yan motiflere
dağılır.
Kıvrım dallar, rûmiler ve palmetler olarak tekrarlanan bezeme programı,
aradaki çokgen parçaların boyutlarına göre dikey veya yatay olarak simetrik olarak
kurgulanır.
Minberin köşk kısmının altına gelen, doğu dolap aynalığını kaplayan
dikdörtgen panoda yer alan bezemeler, doğu üçgen aynalığı ile aynı biçimsel özellikte
kurgulanmıştır. Panoyu kaplayan geometrik kurgulu örnek sonsuza açılır biçimdedir.
Geometrik örnekleri oluşturan çubukların yüzleri yivlidir. Kompozisyonun
merkezinde, ortasında düz bir kabara, kabaranın çevresinde ise bitkisel bezemeli, on
iki kollu bir yıldız yer alır. Yıldızı oluşturduktan sonra, birbirinin altından ve
üstünden geçerek sonsuza giden yivli çubukların ve ana motifin dışında, bezeme
programını altı köşeli küçük yıldızlar ve aralarda yer alan çokgen parçalar tamamlar.
Çokgen parçaların üzeri, ince kıvrım dallar ve rûmilerle örülmüştür.
Dolap aynalığının şerefe ile birleştiği yerde on dört kollu, ışınsal yarım yıldız
bulunur, bunun üzerinde ise kartuş içinde usta kitabesi yer alır. Dolap aynalık
yüzeyinin süpürgelikle birleştiği yerde ise, sol ve sağ alt köşede ışınsal, dört köşeli
çeyrek yıldız motifi görülür.
Minberin batı üçgen aynalığı, doğu üçgen aynalığının tekrarıdır. Burada yer
alan yıldızların köşe sayıları yedi ile on bir arasında değişir. Yıldızların büyüklüğünü
kol sayıları belirler. Yıldızların bir kısmının ortası bitkisel bezemeli, bir kısmı ise düz
kabaralıdır. Yıldızların kolları arasındaki çokgen parçaların, bitkisel bezemeyle
doldurulmuş, aralarda beş köşeli küçük yıldızlar tekrarlanmıştır.
Minberin batı dolap aynalığı, doğu dolap aynalığından farklıdır. Doğu
aynalığında ortada yer alan ışınsal on iki kollu, ortada bulunan kabaranın etrafı
bitkisel motiflerle süslü yıldızın kullanılmış; batı aynalığında ise on iki kollu çıtalarla
oluşturulmuş ışınsal yıldız, merkezdeki örneği oluşturmuştur. Üzeri yivli çubuklarla
oluşturulan on iki kollu yıldızın etrafını, on ikigen kuşatır. Simetrik, dikey
düzenleme yapılmıştır. Ana motif ile diğer motifleri birbirine, çokgenler ve dört
köşeli küçük yıldızlar bağlar. Merkezdeki yıldızın etrafındaki kurguyu tamamlayan,
altı kollu ve etrafı yarım altıgenle çerçevelenmiş ve yivli çıtalarla oluşturulmuş altı
köşeli yıldızlar sonsuza gider. Aralarda bulunan çokgenlerin üzeri, rûmiler ve ince
kıvrım dallarla bezenmiştir. Büyük on iki kollu yıldızı oluşturan yivli çıtaların
aralarında kalan, badem şekilli parçaların üzerine ise birbirine dolanmış iki ince rûmi
dal yerleştirilmiştir. Bu düzenleme panonun tümünde tekrarlanarak sonsuza açılan
bir kurgu sağlanmıştır.
Ajurlu oyma tekniğinde yapılmış olan minber korkulukları yedi panoya
bölünmüştür. Korkuluğun başlangıç ve bitiş noktalarına gelen panolar üçgen, arada
kalan beş pano ise yatay dikdörtgen şeklindedir. Panoların araları rumî-palmet
bordürle sınırlandırılmıştır. (Resim 131, 132 ) Dikdörtgen panolarda, sonsuza giden
geometrik geçmeli on kollu yıldızın etrafında çokgenler ve elmas biçimli parçaların
yer aldığı çrnek uygulanmıştır. Yıldızları ve çokgenleri oluşturan çubukların yüzeyi
yivlenmiştir. Üçgen panolarda ise iç içe oturtulan iki üçgenin etrafı çokgenlerle
çevrelenmiştir.
Minber kapısının kanatları Manisa Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Kapı
kanatları yerine, kadife bir perde asılıdır. Basamak cephesi, söve, kemer ve aynalıktan
oluşan kapı çerçevesinin her yüzeyi, yazı ve bitkisel bezemeyle doldurulmuştur.
Birinci basamağın cephesinde bulunan kalın bordürde, iki yana açılan
düğümlü gövdeye sahip kıvrım dallar ve rûmiler yer alır. Bu kısmın altında ise düz
bir yüzey bulunur. Birinci basamak ile ikinci basamak arasındaki yüzeyde süpürgelik
kısmı devam eder. İlk basamağın kısmen kapattığı, üç tane sağır nişin yerleştirildiği
ikinci basamak cephesinin üst kısmını ince bir bordür sınırlar. Aynı bordür nişlerin
arasında da dikey bir bölümlenme yaratır. Uçları uzatılmış, düğümlü rûmi bordür,
“s” kıvrımları şeklinde devam ederek süpürgeliği çevreler. (Resim 133)
Minber cephesini tümüyle dolaşan ve sağır kemerli nişlerden meydana gelen
süpürgelikte, nişlerin çevresi düz bir silmeyle sınırlanmış, içi rûmi ve palmetten
oluşan beyzi bir motifle bezenmiştir. Nişlerin yan kısımları, üzeri yivlenmiş
sütüncelerle sınırlanmıştır. Bu sütüncelerin üzerinde yer alan dilimli kemerler bezeme
kurgusuna derinlik kazandırır. Nişlerin içindeki kemerlerin alınlık köşelerine, tek
daldan çıkan rûmiden geliştirilmiş, stilize bir çiçek dalı yerleştirilmiştir. Minber
bölümlerini birbirinden ayıran bordür, nişlerin etrafını da yatay ve dikey eksende
dolanır.
Minber kapı çerçevesinin tüm yüzeyleri boşluk bırakılmadan bitkisel bezeme
ve yazı ile doldurulmuştur. Çerçevenin yan yüzeyinde birbirine paralel biri ince,
diğeri kalın iki bordür yer alır. Bordürler birbirinden düz silmelerle ayrılır. İçte kalan
ince bordür, korkuluk üst sınırına kadar devam eder ve kıvrımlı bir şekilde diğerinden
ayrılır; kalın bordür ise kapı çerçevesi boyunca sürer. İnce bordür, minberin tüm
yüzeylerini birbirinden ayıran bordürün devamıdır. Bu bordür, birbirini keserek “s”ler
oluşturan, üzeri yivli rûmiler ve üç dilimli palmetlerden oluşur. Ağırlıklı olarak
rûmilerin kullanıldığı, sapları düğümler oluşturan kıvrık dalların ve yaprak uçları
düğümlü üç dilimli palmetlerin simetrik olarak devam ettiği kurgu, ikinci kalın
bordürü oluşturur. (Resim 135)
İkinci basamaktan kapı çerçevesine geçilen yüzeyde, ayrı bir parça olarak
hazırlanıp yerleştirildiği anlaşılan farklı motif zenginliğine sahip bir kartuş yer alır.
rûmi, palmet ve kıvrım dalların oluşturduğu üçgen kuruluşlu örnek simetrik olarak
devam eder. Bu üçgenin içine, ikisi aynı dört motif yerleştirilmiştir. Ortada altta
bulunan küçük motifte, iki yana ayrılıp tepede uçları birleşen düğümlü ruminin
ortasından çıkan kıvrım dallar birbirinin altından geçtikten sonra iki yanda diğer
üçgen örneğin sınırlarını oluşturur. Bu motifin her iki yanında simetrik yer alan diğer
iki motifte ise, aynı kökten çıkan iki dal iki yana kıvrılarak uçları düğümlü rûmilerle
bir yuvarlak oluşturur, iki dalın aşağı kıvrıldığı noktadan uzayan kıvrım dallar ise
yandaki ana motifin palmetinin yapraklarını meydana getirir. Aynı kökün ortasından
çıkarak iki yana açılan kıvrım dallar, oval bir hat çizerek tam tepede en alt yaprağı
aşağıya doğru kıvrılarak bir rûmi oluşturan, ortasına bir yaprak daha eklenerek beş
dilimli hale gelen palmete dönüşür. Üçgen kurgunun üst kısmındaki ana motifte ise,
bütünü oluşturan motiflerden gelen kıvrım dallar üç tane üç dilimli palmet grubunu
meydana getirir. Ortada bulunan palmetin yapraklarının arasından çıkan kıvrım
dalların uçlarında dolgun gövdeli birer rûmi yer alır.
Minber kapı sövesi içine yerleştirilen on bir dilimli kemerin etrafını kuşatan
sade profil kemerin ortasında bir düğüm oluşturur.95 Düğümün ortasına düz bir kabara
yerleştirilmiştir. Kemer köşe dolgu yüzeyleri, minberin tümünde uygulanan kurgunun
dışında seçilen motiflerin kullanılmasıyla dikkat çekmektedir. Kemer köşeliğinin alt
kısmında tek kökten çıkan dallarında yuvarlak formlu çiçeklerin yer aldığı motifin uç
kısımlarında şakayıklar bulunur. Simetrik olarak iki düz kabara yerleştirilmiş,
bunların etrafı şakayıklar, palmetten çiçeğe dönüştürülmüş motiflerle doldurulmuştur.
Minber kemer alınlığında üç tane kitabe yer alır. Bunlardan kemer taçının
hemen altında “Kelime-i Tevhid”, ortada ise Kuran-ı Kerim’den alınan ayet96 yer
alır. Yazılar sağdan sola ve soldan sağa doğru tersli- düzlü (aynalı) yazılmıştır. Ayetin
son kısmı ise sığdırılamamıştır.97 En altta ise minberi yaptıranın ve yapıldığı tarihin
yazıldığı kitabe bulunur.
Üçgen kemer tacı, daha belirgin hatlarla yapılmış rûmi ve palmetlerden oluşan
bir kurguya sahiptir. Uçları dilimli üçgen oluşturacak şekilde düzenlenmiş kemer
tacında, birbirinin içinden geçerek palmetler ve rûmiler oluşturan bir düzen hakimdir.
Minberin köşk kısmı dışa bakan cepheleri bezemeli, dört sütun üzerine
oturtulmuştur. Dilimli kemerli olan köşkün ön cephesinde taç bulunmaktadır. Dolap
aynalıklarının üzerinde buluna parmaklık kısmında geometrik bir pano yer alır.
Ortasında düz bir kabara bulunan bu panoda, sonsuza giden bir düzenleme
yapılmıştır. (Resim 134)
Dikdörtgen minber kapı kanatları üçer panoya bölünmüştür.98 En üstte ve en
altta yer alan panolar yatay dikdörtgen, ortada yer alan pano ise dikey dikdörtgendir.
En üstte ve en altta yer alan panolarda kufî yazılı kitabeler bulunur, yazıların üzerine
ince tellerle sınırlanmış fildişi çubuklar kakılmıştır. Panoların arasındaki boşluklar
yazılarla doldurulmuştur. (Resim 137, 138)
Orta pano kündekari tekniğinde yapılmıştır. Geometrik örneklerle bezenmiş,
motiflerin yüzeyleri kakma tekniğinde süslenmiştir. Işınsal oniki kollu yarım yıldızlar
panonun uzun kenarına yerleştirilmiş, motiflerin aralar beş köşeli yıldızlar, stilize
95 Düğüm motifi, dönem yapılarında özellikle taş malzeme üzerinde Güney etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. 96 Kuran-ı Kerim, Sure:33, Ayet: 56 97 Acun, H; a.g.e., s.37 98 Minber kapı kanatları Manisa Müzesi’nde bulunmaktadır.
kelebek motifleri ve çokgenlerle doldurulmuştur. Sonsuza giden geometrik
örneklerin yüzeyine; ince gümüş tel, fildişi ve bağa ile kakma tekniği uygulanmıştır.
Örneklerin arasını dolduran çokgenlerin yüzeyi üçgen gümüş parçaları ile
süslenmiştir.
Kubbe
Câmi hariminin sıvalı olması yapının özgün bezemeleri hakkında fikir
edinmemizi zorlaştırmaktadır. Mihrap önü kubbesi içinde kalem işi bezemeler
mevcuttur. Onarım sırasında yenilense bile eski motiflere sadık kalındığı için, motif
ve örneklerin özgün olduğu düşünülebilir. Kubbe göbeği ve kubbe eteğinde yer alan
kalem işi süslemeler, iç içe dairesel biçimde düzenlenmiştir. Lacivert fon üzerindeki
en içte yer alan içi boş dairenin kenar konturlarından çıkan saplar, ikişer ikişer
birleşip hatayi çeklindeki çiçeğin yapraklarını meydana getirip, tepe yaprağından
yüzü bu daireye doğru olan palmete bağlanır. Bu dairenin etrafındaki krem rengi dar
ikinci bir daire yer alır. bu dairenin içinde tek kökten çıkıp ikiye ayrılan rumîler
ortadaki çiçeğin aradaki bir yaprağını atlayıp iki yaprak ucunda birer üç dilimli
palmetle son bulur. Arada kalan yaprağın ucuna, tepe yaprağından bağlanan daha
küçük üç dilimli palmetin taç yapraklarından çıkan iki sap genişleyerek rumîye
dönüşür, tepede birleşip oluşturduğu yürek biçimli madalyonun içine dönerek, üç
dilimli palmetle biter. Bu motiflerden iki yüzlü birer ortalarında palmet bulunan
yürekten oluşan büyük bir çiçek biçimli madalyon meydana gelir. Yaprakların içi
kiremit rengi, dallar ve saplar, palmetler ve rumîler krem rengi boyanmıştır. Bu
dairenin dışına biri kirli sarı, diğeri krem rengi iki düz, dar bordür çekilir. Bu
bordürden sonra, içinde sekiz yapraklı yıldız çiçeklerinin bulunduğu madalyonların
birbirine iki Rumîlerle bağlandığı kalın bordür gelir. Madalyonlardan çıkan bir dalın
ucunda, kapalı bir lale bunun ucunda da minik bir yaprak olan bir motif yer alır. Bu
motif rumîlerin iki yandan sınırladığı alan içindedir. Bordürün zemini kirli sarı,
rumîler ve madalyonların içinde bulunan yıldız çiçekleri krem, çiçeklerin zemini
kiremit rengi boyanmıştır. Aralarda yer alan lalelerin çanak yaprakları ise laciverttir.
Bu daire biçimindeki bordürün etrafını, iki krem bir koyu sarı üç sıra ince bordür
çevreler. (Resim 139,140)
Dairesel örneğin etrafında, iki yandan gelip bir düğüm yaptıktan sonra
yükselip iki yana çatallaşarak açılan rumîlerin, aşağıya dönen uçları yaprak şeklinde
yan tarafa uzanarak, bitişik motifin uzanan dalıyla iki yapraklı bir lale formu kazanır.
Yukarı çıkan dallar ise, dilimli birer madalyon oluşturduktan sonra tepede düğüm
yapıp, iki yana ucunda minik rumilerle aşağı sarkar. Düğümün hemen üstüne küçük
bir baklava motifi yerleştirilmiştir. Rumîlerin oluşturduğu madalyonun altta
düğümlendiği kısıma, büyük ters damla motifi yerleştirilmiştir. Alt yüzü sığ beş
dilimli palmet biçimli bu damlanın; dışa doğru olan sivri ucunda, madalyonun iki
çanak yaprağın üzerindeki sap üç dilimli bir palmet taşır. Palmetin içine ikinci bir
küçük palmet yapılmıştır.
Palmet dilimlerinin aralarında iki sıra krem ve kirli sarı konturlı küçük
madalyonlar yer alır. Bu madalyonların içine sekiz yapraklı hatayi, hatayinin içine ise
sekiz yapraklı yıldız çiçeği yerleştirilmiştir.
Kubbe merkezindeki örneğin en dışındaki büyük palmetlerin her birinin tepe
yaprağının hizasına gelecek biçimde birer uçları palmetli şemse motifi
yerleştirilmiştir. Şemsenin ortasında merkezde etrafı Rumilerle sarılmış, bağlarla
birbirine bağlanan dört palmetten oluşan örnek yer alır.Köşelere doğru birer küçük
palmet örnekteki simetriyi yansıtır. Şemselerin uçları ise üç dilimli birer palmetle
sonlanır. Palmetlerin içine, birer rumînin sardığı palmet oturtulmuştur. Kirli sarı
konturlu, zeminler zeytin yeşili ve hardal rengi dönüşümlü olarak boyanmıştır.
Şemselerin ortası kiremit kırmızısı, motifler ise krem rengi boyanmıştır.
Kubbe eteğinde iki dış bordür yer alır. Düz kirli sarı bordürden sonra beyaz
zemin üzerinde zencirek motifi uygulanan ikinci bordüre geçilir. Zencireğin dış
konturları lacivert, içi ise beyaz ve kiremit kırmızısıdır. Kubbe eteğinde, merkezdeki
dairesel düzenlemenin dışında yer alan palmetli tepeliklerin, küçük farklarla tekrarı
uygulanmıştır. Dilimli konturların içine yerleştirilen damla biçimindeki üç dilimli
palmetin içinde düğüm yapıp, sağından ve solundan dış yanlara uzanan iki dalın
uçları basit Rumîlerle sonlanır. Damlanın kubbe eteğine doğru olan sivri ucundan
çıkan düğümlü sap aşağıya uzanarak bir üç dilimli palmet oluşturur. Bu palmetin tepe
yaprağından çıkan iki sapın üzerinde yapraklar ve minik Rumîler yer alır. Bu dal yay
çizerek, yandaki iki ana örneği bağlayan ara motifin palmetinin tepe yaprağına bitişir.
Bu ara motif ana örneğin tepe palmetiyle aynıdır.
Birleşerek dilimli madalyonlar oluşturan motiflerin, içte dıştakinden daha ince
kirli beyaz, dışta ise turuncuya kaçan kirli sarı iki sıra şerit örneklerin etrafını sarıp,
dilimleri takip ederek her dilimin tepe noktasında, birer üç dilimli palmet oluşturur.
Turuncuya kaçan kirli sarı palmetin sınırlarını belirlerken, içte krem renkli kontur
rumîler ve ortada bir palmetle, büyük, palmetin içini doldurur. Konturlar her dilimli
örneğin arasında, tepelik kısmında yer alan örneği oluşturur. Üç yapraklı büyük bir
palmetin içinin rumîler ve küçük bir palmetle doldurulduğu bu örnekte, dış kontur iki
yanda içe doğru büyük bir rumî şeklinde kıvrılır. Örneklerin aralarında, kubbe
merkezindeki örneklerin arasında yer alan bağımsız madalyonlar tekrarlanmıştır.
Kullanılan renkler hemen hemen aynıdır sadece krem rengi yerini kirli beyaza
bırakır.
KAYNAKLAR
ACUN, Hakkı (1985), Manisa İshak Çelebi Külliyesi”, Vakıflar Dergisi, S.XIX.,
Ankara.
ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.
ASLANAPA, Oktay (1977), Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14.yüzyıl)”, İstanbul
ERAVCI, Mustafa-KORKMAZ, M (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik
Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri”, Manisa.
ERSOY, Hayri (1942), Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi”, Gediz, 57, s.11-13, 1942
Manisa
EVLİYA, Çelebi (2005),Evliya Çelebi Seyahatnamesi”, C.9-IX., İstanbul.
KÖKLÜ, Nusret (1956), Saruhanlılar Devrinde Manisa, “Manisa”, S. 6, Manisa.
MAHMUTOĞLU, Mahmut (1996), “Manisa ve Çevresindeki Saruhanoğlu
Dönemi Yapıları”, E.Ü. Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans
tezi, İzmir.
ORAL, M. Zeki. (1962), Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler,
Kitabeleri ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi , V. Ankara.
KIZILTAN , Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul.
ÖGEL, Semra (1965), Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim”, Sanat Tarihi
Yıllığı (1964-65), İstanbul.
ÖNEY, Gönül (1985), Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri,
Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul.
RIEFSTAHL, Rudolf (1941), Cenubu Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi”,
İstanbul.
ULUÇAY, Mustafa Ç–İbrahim Gökçen (1939), Manisa Tarihi, İstanbul.
ULUÇAY, Mustafa Ç (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar”,
İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU,İsmail H (1929), Kitabeler; Afyonkarahisar, Sandıklı,
Bolvadin, Çay, İsaklı, Manisa, Birgi, Muğla, Milas, Peçin, Denizli, Isparta,
Atabey ve Eğirdir’deki Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın, Menteşe, İnanç,
Hamit Oğulları Hakkında Malumat”, İstanbul.
YETKİN,Suut K (1970), Türk Mimarisi”, Ankara.
YETKİN, Suut K (1974), İslam Ülkelerinde Sanat”, İstanbul.
3.2.2. ULU CAMİİ (FETHİYE ) MEDRESESİ
Katalog : 7
Plân : 7
Resim : 141-145
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H.780/ M. 1378
Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi
Mimarı: Emet bin Osman
Yeri: Manisa’da, Spil Dağı eteklerinde bulunan Ulu Câmiin batı duvarına bitişiktir.
Tarihlendirme: Medrese girişindeki sülüs hatla yazılmış kitabe, sağdan başlayarak
kapının üzerine ve oradan da kapının soluna doğru devam eder. Kapının batı
kısmında;
Amere bi-imâret-î hâzâ el medresetü’l- mübâreketi
Kapının üzerinde;
El-sultanü’l-a’zam nâsr’ül guzzat ve’i mücâhidin
İshak han bin İlyas bin Saruhan halled’Allahû mülkehu fi
Kapının doğu tarafında ise;
Şuhûr-i senet semanine ve seb’amiye (780)99
Kapı üzerindeki kitabenin altında yer alan mimar kitabesinde;
Amele’l-fakiru ilalah’il-ganiyyü’l-hac
Emet bin Osman af-Allahu an huma100
99 Uzunçarşılı,İ.H; Kitabeler…, İstanbul 1929, s.76: Sönmez,Z; Başlangıcından 16.yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1995, s.310: Ersoy, H; Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, s.11-13, 1942 Manisa. 100 Sönmez, Z; a.g.e, s.310
Buna göre medrese, H.780/M.1378 tarihinde Saruhanoğlu İshak Çelebi
tarafından, mimar Emet bin Osman’a yaptırılmıştır.Yapı bir çok onarım geçirmiştir.
M.1081/H.1679 tarihli bir tamir keşfi belgesi mevcuttur.101 K.Erdmann da 1954
tarihinde yapıyı incelediği sırada restorasyon çalışmaları olduğunu yazmaktadır.
Medresenin, 1960 tarihinde de bir onarım geçirdiği bilinmektedir.102
Plân: Günümüzde kuran kursu olarak kullanılan medrese, açık avlulu, iki
katlı ve tek eyvanlıdır. Kuzey duvarı dışındaki duvarları sağır cephelidir. Medrese,
güneyde bulunan kaya kütlesine göre biçimlenmiş,103 yapı Ulu Câmi ve
minaresinden biraz geriye çekilerek düzenlenmiştir.104 Ana eyvan dışa taşmış,
yapının güneybatı köşesi pahlanmıştır. Bu sebeple, yapının kuzey cephesi dışında
diğer cepheler düzenli görünüşten uzaklaşmış, bu uygulamanın sonucu da yapı içinde
plânın aksaması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.105 Yapıda, kesme taş, moloz taş,
tuğla ve devşirme malzeme kullanılmıştır. (Resim 1141, 142, 143)
Medreseye iki kapıdan girilir; birinci kapı kuzey duvarının ortasında bulunan
eyvan eyvan şeklinde düzenlenmiş, altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle
kapısıdır. Cephe, kapının iki yanında yer alan sivri kemerli nişler içindeki
çeşmelerle hareketlendirilmiştir. Taç kapı, Ulu Câmi taç kapısının daha sade
benzeridir. Beden duvarından dışa taşkın olarak düzenlenen kapı, eni dar tutularak
oldukça yüksek tasarlanmış, sivri kemerli bir niş içine alınmıştır. Kapının üzerinde
dikdörtgen bir pencere yer alır.106
Kuzeydoğu köşesinde yer alan, câmi ile bağlantıyı sağlayan ikinci kapı da
eyvan şeklinde tasarlanmıştır. Üzeri çapraz tonoz örtülü eyvan, biri burma gövdeli
iki devşirme sütunun taşıdığı sivri kemerle avluya açılır.
Alt kat, kareye yakın dikdörtgen plânlı, revaksız bir avlu etrafına sıralanan
hücrelerden oluşmuştur. Medresenin batı kolunda yan yana üç küçük hücre, kuzey
kolunda beş hücre, doğu kolunda ise câmi ile bağlantıyı sağlayan koridor ve türbe
101 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.144 102 Acun, H; Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.19, Ankara 1985, s.135 103 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.312 104 Sözen, M; Anadolu Medreseleri I, İstanbul 1970, s.185 105 Sözen, M; a.g.e, s.185 106 Taçkapıların kapı üzerine pencere açma geleneği daha çok iki katlı medreselerde görülmektedir. Amaç, ikinci kattaki odaya ışık sağlamaktır. İlk örnekleri Konya Sırçalı Medrese ve Tokat Gökmedrese’dir. Bkz. M.Sözen , Anadolu Medreseleri I, s.185
odası yer alır. Türbe de bu koridora açılır. Koridorun medrese avlusuna bakan
yüzünde iki sütun üzerine oturan sivri kemer yer alır. Giriş ekseni üzerinde, güney
duvarında yer alan ana eyvan, dikdörtgen planlı, üzeri beşik tonoz örtülüdür. Sivri
kemer alınlıklı ana eyvanın iki yanında birer oda bulunur. Bu odalardan sağda olan;
beşik tonozlu ve iki katlıdır. Bu odanın güneybatı köşesi pahlanmıştır, sonradan
yapılan değişikle tuvalet olarak kullanılmaktadır.107 Üst katında yer alan oda, beş
tane niş ve ocağıyla “müderris” odası olarak tasarlanmıştır. Solda yer alan oda ise,
kareye yakın, beşik tonoz örtüsüyle kışlık dersane olarak yapılmıştır.
İkinci kata, giriş eyvanının batı köşesindeki ve doğusundaki taş merdivenlerle
çıkılır. Kuzey- batı köşe avlu şeklinde düzenlenmiştir. Sütunlu, açık bu kısma
“hayat” denir.108 Hayat, yazın serinleme mekânı olmasının yanı sıra merdivene ve
hücrelerin önündeki koridora ışık sağlama fonksiyonu da üstlenmiştir. Yapının üst
katı “L” şeklinde düzenlenmiştir. “L” biçimindeki üst katın kısa kenarını oluşturan
kuzey kanadında dört, uzun kenarı oluşturan batı kanadında ise altı hücre yer alır.
Medresenin üst kat hücreleri alt kat hücrelerinden küçüktür. Bunun nedeni üst
kat hücrelerinin önünde bir koridorun yer almasıdır. Çapraz tonozla örtülü
hücrelerde, birer niş ve birer pencere bulunur. Avluya bakan pencereler dikdörtgen,
sivri kemerli bir düzenlemeye sahiptir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle kapısında dikey hatlar
egemendir. Cepheden ileri taşkın, iki kat boyunca yükselen taç kapı, düz silmelerle
çerçeve içine alınmıştır. Sivri kemerli niş içinde mukarnas dolgu yerine tuğladan
yapılmış tonoz dikkati çeker. Nişin iç kısmı sıvanmış, ama zamanla bu sıvalar
dökülmeye yüz tutmuştur. Kapının üzerindeki pencerenin üzerine yer alan kitabe
kuşağı üç yönde kapıyı dolaşır. Pencerenin altında ise mimar kitabesi bulunur.
Düz silmelerle sade bir şekilde sınırlandırılmış olan kapının tek süslemesi,
lentonun iç yüzeyinde bulunan, üç adet küre biçiminde kabaradır. Lamba gibi,
107 Acun, H; a.g.m, s.134: H.Acun, a.g.e, s.311 108 Sözen, M; a.g.e, s.186
aşağı bakar biçimde yerleştirilmişlerdir.109 Kürelerin sağ ve solda olanlarının yüzeyi
iç içe geçmiş sekiz dilimli bir çiçek formundadır. Çok yapraklı hissi veren bu motifin
dışında baklava dilimli bir bordür, en altta ise dilimli bir taç yaprak bulunur.
Kürelerden birinin ortasında bulunan düğme benzeri minik kabara diğerinde yoktur.
Ortada bulunan küre diğer ikisinden farklıdır. Sekiz dilime ayrılan yapraklar daha
kabarık plastik etki bırakır. Lento yüzeyinde birleştiği noktada taç yaprak yerine düz
bir silmeyle çevrilidir. (Resim 1144, 145) , (Çizim 36)
Yapı boyunca dolaşan iki sıra kirpi saçak ile tuğla örgülü pencerelerin
kemerleri de cepheyi hareketlendirir. Ana eyvanın son onarımda yeniden tuğla ile
örülen kemer köşe dolguları ile sivri kemerin kilit taşı üzerindeki motif, yapıda
bulunan diğer süsleme elamanlarıdır. Câmi ile bağlantıyı sağlayan kapının medrese
eyvanına açılan kısmındaki sivri kemeri taşıyan sütunlar ve sütun başlıkları devşirme
süsleme ögeleridir. Bu sütunlardan biri burma gövdeli ve korent başlıklıdır. Diğer
sütunun gövdesi düz, başlığı ise kabaralıdır. Her iki sütunun da başlıkları kiremit
rengine boyanmıştır.
İç Mekân
Yapının iç mekanlarında günümüze ulaşan süsleme ögesi bulunmamaktadır.
109 Divriği Ulu Câmi kuzey taç kapısında benzer bir uygulama görülür. Bkz. Semra Ögel, Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara 1966, s.95
KAYNAKLAR
ACUN, Hakkı (1985), Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.19,
Ankara.
ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.
ERSOY, Hayri (1942), Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, Manisa.
ÖGEL, Semra (1966), Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı”, Ankara.
SÖZEN, Metin (1970), Anadolu Medreseleri I, İstanbul.
SÖNMEZ, Zeki (1995), Başlangıcından 16.yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam
Mimarisinde Sanatçılar, Ankara.
ULUÇAY Mustafa Ç (1940), Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul
UZUNÇARŞILI, İsmail H (1929), Kitabeler…”, İstanbul.
3.2.3. İSHAK BEY (ÇELEBİ) TÜRBESİ
Katalog : 8
Plân : 6
Resim : 146-152
Çizim : -
İnşâ Tarihi: H.780 / M. 1378
Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi
Mimarı: Emet bin Osman
Yeri: Manisa’da Ulu Câmi Mahallesi’nde, Ulu Câmi Külliyesi içindedir. Medresenin
doğu kanadı türbeye dönüştürülmüştür.
Tarihlendirme: Yapının kitabesi yoktur. Buna karşılık doğu kanadını işgal ettiği
medresenin yapıldığı tarih bellidir. Türbe medresenin bir odası iken, H.790 /M.1388
tarihinde, Saruhanoğlu Muzafferiddin İshak Çelebi’nin ölümünden sonra bu odanın
türbeye dönüştürülmesi güçlü bir ihtimaldir.110 Yapının giriş kapısı üzerindeki lento
yüzeyinde bir ayet-i kerime yer almaktadır. 111
Yapı ile ilgili arşiv kaynaklarında, 1669-1670, 1689-1690 ve 1799-170 tarihli
üç onarım belgesi bulunmaktadır.112 Buna göre türbe, câmi ve medrese ile birlikte
kapsamlı bir onarım geçirmiştir. Yapı, 1952-68 ve 1974 tarihlerinde VGM tarafından
onarılmıştır. Ulu Câmi’nin 1960 tarihinde çekilen fotoğraflarında görülen,
110 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.396, 111 “Selamün aleyküm, tıptüm fedhuluha halidine” Türkçesi, “ Selam üzerinize olsun, ne iyisiniz buraya daim giriniz.” 112 Uluçay,M.Ç; Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar , İstanbul 1940, s.143-145: Acun, H; Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.5, s.138 Ankara
günümüzdeki kalem işlerinden farklı olan bezemeler ve türbede bulunan Barok etkili
kalem işi bezemeler, muhtemelen 1799-1800 tarihinde yapılan onarımdan günümüze
gelmiştir.
Güney-kuzey doğrultusunda dikdörtgen planlı olan türbenin duvarları moloz
taştan, duvar köşeleri ve batı cephesi ise kesme taştan inşa edilmiştir. Kapı lentosu ve
kapının iki yanındaki eş sütunlar devşirmedir.
Yapının doğu cephesi câmiye bitişiktir, biri câmi harimine diğeri ise câminin
avlusuna açılan iki penceresi vardır. Güney cepheyi medrese hücresiyle paylaşan
duvarda açıklık yoktur. Medrese avlusuna bakan batı cephesinde ise, biri altta diğeri
üstte iki pencere yer alır. Bu pencereler iki renkli sivri kemerlidir.
Yapıya kuzey cephede yer alan sivri kemerli dikdörtgen kapıdan girilir.
Dikdörtgen türbe kapısının lentosu ve iki yanında yer alan, kırmızı somaki
mermerden yapılmış saadet düğümü formlu eş sütunlar devşirmedir. Kapının ahşap
kanatları ise, kündekari tekniğinde yapılmıştır. (Resim 146, 147))
Üç basamaklı merdivenle girilen iç mekân iki kısma ayrılmıştır. Giriş
dikdörtgen plânlı ve sivri beşik tonozla örtülüdür. Lahdin bulunduğu kare planlı
ikinci kısım ise, pandantiflerle geçilen sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülüdür Zemin
bu bölümde yaklaşık 0,60 m yükseltilmiştir. Türbenin câmi avlusuna açılan
pencerelerinin zemin seviyesinin altında kalması, iki basamaklı merdivenle çıkılan
sekinin sonradan yapıldığını gösterir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Türbenin kuzey cephesinde yer alan giriş kapısının iki yanında devşirme
sütunlar yer almaktadır. Kırmızı somaki mermerinden yapılmış olan dörtlü sütun
demeti tam ortasında saadet düğümü oluşturur. Uygulanış biçimi, devşirme
malzemenin belirleyici ve fonksiyonel kullanımına iyi bir örnektir.
Türbenin ahşap kapı kanatları, biçim ve teknik açıdan Saruhan Bey Türbesi
kapı kanatları ile çok benzerdir. 1,88 x 1,11 m ölçülerindeki iki kanatlı kapı,
kündekari tekniğinde yapılmıştır. Kapı kanatlarının her biri, yatay iki kayıtla düşey
doğrultuda üç panoya ayrılmıştır. En altta ve en üstte bulunan panolar yatay
dikdörtgen, kartuş şeklinde düzenlenmiş, kartuşların ortaları boş bırakılmıştır. Ortada
yer alan dikdörtgen panoda, sonsuza açılır düzende, üzeri yivli çıtalarla geometrik bir
örnek oluşturulmuştur. Panonun iç ve dış kenarlarına ise, ikişer tane on kollu yarım
yıldız yerleştirilmiştir. Yıldızların bağlantıları beş adet beş köşeli yıldız ve aralarda
yer alan çokgenlerle sağlanmıştır. Saruhan Bey Türbesi kapı kanatlarıyla aynı
özellikleri gösterse de, İshak Çelebi Türbesi kapı kanatları daha özensizdir.
İç Mekân
Türbe içinde parçalar halinde bulunan kalem işleri dikkat çekicidir.
Muhtemelen 19. yüzyılda yapılan bir onarımdan kalan kalem işleri natüralist
özellikleri ile dikkat çeker. Kubbe ortasında yer alan, kırmızı zemin üzerine mavi-
beyaz tonlarıyla yapılmış taç yaprak benzeri motifin etrafını, yeşilimsi mavi tonda
iki yaprak ve aralarında minik bir çiçekten oluşan zarif bir bordür dolaşır. Bu
bordürün etrafını ise, sarı bir kurdelanın etraflarında dönerek düğümler yaptığı,
ortalarında kapalı bir lale olan kır çiçekleri demetlerinden oluşan ikinci bordür
dolaşır. Çiçek demetlerinin sapları dışa gelecek biçimde düzenlenerek yuvarlak bir
halka oluşturulmuştur. Sarı, mavinin tonları, toprak renkleri, ve yeşil kullanılmıştır.
(Resim 148, 149)
Kubbe eteğinde, sarı kalın fiyonkların birbirine bağladığı tek tek şakayıkların
etrafı yeşil dallarla süslenerek çelenkler oluşturulmuştur. Pandantiflerin üzerine ise,
simetrik yapılmış iki çiçekten oluşan dalların olduğu motif yerleştirilmiştir. (Resim
150)
Tonozda bulunan kalem işi süsleme diğerlerinden farklıdır. Etrafı minik
çiçekler ve ince dallarla çevrilmiş olan motif, ortasında iç içe üç taç yapraklı gül
bulunan altı dilimli bir madalyon şeklindedir. Dilimler birbirinden konturlarla
ayrılmıştır. Motifin etrafını gene sarı gölgeli boyanmış kurdele dolanır. (Resim
151,152)
KAYNAKLAR
ACUN, Hakkı ( 1986), Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi,
ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.
ULUÇAY, Mustafa Ç (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar,
İstanbul.
3.2.4. REVAK SULTAN TÜRBESİ
Katalog : 9
Plân : 8
Resim : 153-156
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H.773 / M.1371113
Yaptıran: Revak Sultan
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Manisa’da, Çaybaşı Mahallesi’nde bulunan Kumludere Sokağı’ndadır.
Tarihlendirme: Kitabesi olmayanyapıyı 1371 tarihli vakfiyesine göre tarihlendirmek
mümkündür. Kapının kemeri üzerinde, tek satırlık “Mate fi şehri safer sene.. 114
yazısı olan kitabe bulunmaktadır. Bu yazının yanında ise, “Ayet-el Kürsi” den bir
parça yazılıdır.
Plân: Kaynaklarda Revak Sultan Türbesi’nin bir mezarlığın ortasında bulunduğu,
türbeye bitişik olan tekkenin yıkıldığı yazmaktadır.115Günümüzde yapının çevresinde
olabilecek herhangi bir yapılaşmadan iz yoktur. Yapı kuzey-güney doğrultusunda
eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Kare plânlı yapıda, duvarlar moloz taş, kubbe
ve kuzey cephedeki sağır kemer ise tuğla ile örülmüştür. Yapı, içten köşe
kemerleriyle sekizgene dönüşen kasnak üzerine oturan, sekizgen piramidal çatı ile
örtülüdür. Kubbe kasnağının köşeleri pahlanarak üçgen çatıyla kapatılmıştır.
113 Yapı vakfiyesine göre tarihlendirilir. Bkz.Uluçay, M.Ç; Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.27 114 Sene belirtilmemiştir, sadece; “Sefer ayında öldü” ibaresi bulunur. 115 Uluçay, M.Ç; a.g.e, s.27
Sekizgen kubbe üzerinde iki boğumlu tekke alemi yer alır.116 Türbenin saçak ve
tambur kısmını tek sıra halinde kirpi saçak dolaşır. (Resim 153)
Türbenin batı ve doğu cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Güney
cephenin ortasında bulunan sağır pencere, tuğlalarla testere dişi şeklinde dikdörtgen
bir çerçeve oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. Bu pencerenin üzerine, “opus
sectile” tekniğinde bir devşirme parça yerleştirilmiştir.117 (Resim 154)
Kuzey cephede bulunan türbe girişi, tüm cepheyi kaplayan yuvarlak, sağır bir
kemerle hareketlendirilmiştir.118 Dikdörtgen kapının sivri hafifletme kemerinin
üzerinde ayet, sol tarafında ise mermer bir süslü devşirme parça bulunur.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Kuzey cepheyi tamamen kaplayan tuğla örülü kemer ve kemer nişi içinde yer
alan devşirme parça yapının bezeme unsurlarıdır. Yapının girişini vurgulayan tuğla
kemer hem belirleyici hem de dekoratif olarak kullanılmıştır. Türbenin saçak ve
tambur kısmını dolaşan tek sıra kirpi saçak, yapının yatay hatlarını vurgularken
cepheye hareket kazandırır. Yapının güney cephesinde tuğladan yapılmış, testere dişi
şeklinde sağır pencereyi sınırlayan çerçeve, mihrap yönünü vurgulayan mimari
elemana dönüşmüştür. (Resim 155, 156)
Bu sağır pencerenin üzerine yerleştirilen “opus sectile” tekniğinde işlenmiş
olan parça ve kuzey cephesinde kemerin solunda yer alan yuvarlak kemerli burma
sütüncuklar içine alınmış şamdan benzeri motifle süslü parça, yapıda kullanılan
devşirme malzemelerdir.
116 Tuncer, O.C; Anadolu Kümbetleri III ( Beylikler ve Osmanlı Dönemi), Ankara 1991, s.124: Acun, H; Manisa’da Türk Dönemi Eserleri, Ankara 1999, s.389 117 Aydınoğlu, B; Batı Anadolu Beylikler Dönemi Plastiği, (İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul 1986, s.97 118 Girişin bir kemer içine alınışı, 14. yüzyılda Batı Anadolu’ da uygulama alanı bulan bir özelliktir. Bkz. Tuncer, O.C; a.g.e, s.124
KAYNAKLAR
ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Dönemi Eserleri”, Ankara.
AYDINOĞLU, Begüm (1986), Batı Anadolu Beylikler Dönemi Plastiği”, (İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul.
ULUÇAY, Çetin (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar”, İstanbul.
TUNCER, Orhan C (1991), Anadolu Kümbetleri III ( Beylikler ve Osmanlı
Dönemi)” Ankara.
3.2.5. SARUHAN BEY (GURHANE, KÖRHANE) TÜRBESİ
Katalog : 10
Plân : 9
Resim : 157-162
Çizim :-
İnşâ Tarihi: H.790/ M. 1345-1388119
Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Manisa’da Saruhan Mahallesi’nde bulunan İzmir Caddesi’ndedir.
Tarihlendirme: Türbenin kitabesi yoktur. 1619 tarihli sicil kaydında “merhum
Saruhan Beğ Türbesi Zâviyesi” olarak adı geçer.120 1659 tarihli bir sicil kaydında ise,
“Gurhâne Zâviyesi” adıyla anılan yapının karşısında, bir zamanlar Körhane
Mescidi’nin bulunması sebebiyle Körhane Dedesi de denmektedir.121 Yapının İshak
Çelebi tarafından yaptırıldığı kabul edilirse, türbeyi 1345-1388 tarihleri arasında bir
yere tarihlemek gerekmektedir. Türbenin 1670-71 tarihli Kalıyanu Usta tarafından
yapılan bir tamir keşfi bulunmaktadır. Bu keşifte, türbenin sıvanması, doğu duvarı ve
kapılarının tamir edilmesi gerektiği yazılıdır.122
Plân: Türbe enine dikdörtgen planlıdır. Yapının duvarları, moloz taş ve tuğla
karışımından, kubbe, kemer ve tonoz ise tuğladan yapılmıştır. Batı cephesinde beş
basamakla çıkılan seki, yapıyı güney cephesi boyunca dolaşır buradan tekrar beş
basamakla çıkılan merdivenle doğu tarafında yer alan teras benzeri açıklığa bağlar.
Batı duvarında yer alan iki dikdörtgen pencerenin üzerinde, tuğla ile yapılmış
119 Yapının kitabesi yoktur. 120 Gökçen, İ; Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan Zâviye ve Yatırları, İstanbul 1946, s.85 121 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.111, 122 Acun,H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.380
yuvarlak hafifletme kemerleri yer alır. Aynı pencere düzeni güney cephesinde de
tekrarlanır. (Resim 157,158)
Doğu cephesinde, yaklaşık 2,25 m. kadar yükseklikte türbe alanı kadar bir
alanı kaplayan geniş bir teras vardır. Yapının güneydoğu ve kuzeydoğu köşelerinde
bulunan duvar parçaları ve buradaki duvarın olağandan kalın oluşu123, türbeye bitişik
ikinci bir yapının varlığını kanıtlamaktadır. Doğu cephesinde bulunan pencerenin
kapı haline dönüştürülerek arada bağlantı sağlanmış olması da bu savı destekler
niteliktedir. Terasın türbe alanıyla yaklaşık eş boyutlu oluşu, bitişik yapının
plânının ve üst örtüsünün türbeyle aynı olabileceğini düşündürtmektedir.
Türbenin kuzey cephesi fazla derin olmayan eyvan görünüşlü, büyük sağır
kemer şeklinde düzenlenmiştir. Sivri kemerli açıklığın içinde dikdörtgen iki pencere
ile giriş kapısı yer alır. Pencerelerin üzerinde tuğla ile örülmüş yuvarlak hafifletme
kemerleri bulunur. Dikdörtgen giriş kapısının üzeri ise çift yuvarlak kemerle
vurgulanmıştır. Giriş kapısının üzerinde yer alan kitabe boşluğuna yakın zamanda
yazılmış bir kitabe yerleştirilmiştir.
Türbeye dört basamaklı bir merdivenle girilir. Kapıdan beşik tonozla örtülü
mekâna geçilir. Lahdin bulunduğu kubbe ile örtülü ikinci mekâna ise, üç basamaklı
merdivenle çıkılır. Yaklaşık 0,70 m yüksekliğindeki bu sekinin onarımlarda yapıldığı
öne sürülmektedir.124 Pencerelerin yapının iç kısmında, sekiyle aynı hizada oluşu da
bu görüşü destekler. Türbede cephe düzenlenişine önem verilmesi ve eyvan
görüntüsüyle girişin vurgulanması önemlidir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı:
Cephe
Yapıda süsleme elamanı olarak, pencerelerin ve giriş kapısının üzerindeki
tuğla ile örülmüş hafifletme kemerleri bulunmaktadır. Bu kemerler, süsleme kaygısı
duyulmadan tamamen işlevsel olarak yapıya eklenmişlerdir.
Yapıdaki en önemli süsleme ögesi kapı kanatlarıdır. Yapının kuzey ve güney
cephesinde bulunan her iki kapı da aynı özellikleri taşır.125 İshak Çelebi Türbesi kapı
123 Duvar kalınlığı yaklaşık 2 m. dir. 124 Bilgin,İ; Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi, Manisa, S.4, Manisa 1983, s.43 125 Kapı kanatlarının kurgu özellikleri tamamen aynı olduğu için sadece biri betimlenmiştir.
kanatları ile aynı özellikleri taşıması dikkat çekmektedir. Kuzey cephesinde bulunan
kapı, hakiki kündekari tekniğinde yapılmış olup, 174 x 0,79 m. ebatlarındadır. İki
kanatlı olan kapının her bir kanadı yatay iki kayıtla üç panoya ayrılmıştır. Ortadaki
daha büyük olmak üzere, düşey dikdörtgen konumdaki panolar tek parçadan
oluşmuştur. En üst ve en alt panonun orta kısmında, dışa çıkıntı yapan bezemesiz
bir kartuş yer alır. Ortada yer alan büyük pano üzerinde üzeri yivli, dik çizgilerin
kesişmesiyle oluşturulan, sonsuza açılan bir kurgu görülmektedir. Dört yarım on
kollu yıldız; kapının kenarları boyunca ikişerli olmak üzere, panonun düşey hatlarına
simetrik yerleştirilmiştir. On kollu yarım yıldızlar birbirine beş köşeli küçük
yıldızlarla birleştirilmiştir. Hep kapı kanadındaki orta panoda üç adet beş köşeli
yıldız bağlayıcı görevi görür. Aralarda kalan kısımlarda ise, uç kısmında yarım altı
köşeli yıldızların kollarında bulunan çokgen parçalar yer alır. Yapılan son onarımda
kahverengi, kalın bir boya tabakasının altında kalarak özelliğini tamamen
kaybetmiştir. Kapının binisi sade yapılmıştır. (Resim 159, 160, 161, 162)
Güney cephesinde yer alan kapı da, aynı teknik ve bezeme özelliklerine
sahiptir. Bu kapının sol üst tarafına kazınarak “1960” tarihi atılmıştır. Güney cephede
yer alan kapının pencereden dönüştürüldüğü kaynaklarda yer almaktadır.126 Tüm
kapı kapı kanatlarının benzer teknik ve bezeme özellikleri taşıdığı göz önüne
alınarak geç tarihli olduğu anlaşılmaktadır.
İç Mekân
Türbenin iç mekânında, günümüze gelen herhangi bir süsleme ögesi
bulunmamaktadır.
126 Bilgin, İ, a.g.e., s. 44
KAYNAKLAR
ACUN Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları”, Ankara.
BİLGİN, İlhami (1983), Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi”, Manisa, S.4,
Manisa.
GÖKÇEN, İbrahim (1946), Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan
Zâviye ve Yatırları, İstanbul.
ULUÇAY, Mustafa (1940), Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar”, İstanbul.
3.3.GERMİYANOĞULLARI
3.3.1. ANALCI MESCİD ( PEKMEZPAZARI, ANALICA)
Katalog: 11
Plân : 10
Resim: 163-166
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H. 771 / M. 1369
Bânisi: Süleyman Şah döneminde, Yusuf oğlu Hacı Ahmet
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Kütahya’da, Belediye İşhanı’nın karşısında, Balıklı’ya giden yol
üzerinde, çarşı içinde bulunmaktadır.
Tarihlendirme: Giriş kapısı üzerinde yer alan beş satır Arapça kitabede; 127
Bena haza’l-mescid-el mübarek fi eyyamı-ı devlete es sultan
El azam el adil Şh Çelebi halled-Allah-a mülkehu lillah-i Teala
Taleban li merzatihi li kavli-ennebiyyi aleyhiselam men bena mesciden lillah
yebteğibihi vech-Allah-ü lehu mislihu fil cenneti El hac velharemeyn Hac
Ahmed bin Yusuf fi nısf-ı şehr-el Muharrem li senetin Ehade ve seb’iyn ve
seb’amiye (771)
Buna göre, 1369 yılında Germiyanoğlu Süleyman Şah128 zamanında Yusuf
oğlu Hacı Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin Süleyman Şah’ın saltanatına
ışık tutması açısından da önemi vardır.129
Plân
127 Kalyon, M; Kütahya’da Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı Eserleri, Kütahya, 2000, s.33 128 Varlık, M.Ç; Germiyan-oğulları Tarihi, Ankara, 1971, s.53. 129 Altun, A; Atatürk’ün Doğumunun 100.Yıl Armağanı: KÜTAHYA, İstanbul, 1981-1982, s.226
Analcı Mescidi, tek kubbeli kare prizmatik plânlı küçük bir yapıdır.
Doğrudan dört köşe duvarlara oturan bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş
prizmatik Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Giriş cephesinde mermer söveli kapı ve iki
pencere yer alır. Meydana bakan doğu cehpesinde ise, yuvarlak kemerli tek pencere
bulunur. Yapının çevresini üç sıra kirpi saçak dönmektedir. Eski derenin (Kapan
deresi) kenarında olduğu için zemin hem içten hem de dıştan yaklaşık 0,40 m.
yükseltilmiş bu yüzden de iç hacim basıklaşmıştır. (Resim 163)
A.Kızıltan;
“ ... tuğla ve taş sıraları tekniğinde yapılmış iken sonraları
sıvanarak çirkinleştirilmiş, aslında sivri kemerli olan
pencereleri, duvar yüzünden dışarı taşan taç sövelerle yuvarlak
kemerli yapılmıştır. Mescidin son cemaat yeri yoktur, binaya
yapışık olarak yükselen minare sonraki zamanlara aittir.” 130
şeklinde ifade ederken, A.Altun ise mescidi şöyle anlatır;
“... bugün çimento harcı ile sıvanmıştır. Kuzeyine tek tuğla
ile camekanlı ve oldukça dar bir son cemaat yeri eklenmiştir.
Minare yeni eklenen son cemaat yerinin içinde, kapının
karşısında kalmaktadır. Kubbe dıştan çimento sıvalıdır.”131
Yapı, 1963 yılında Sarı Hafız diye bilinen Hüseyin Balaban tarafından
tamir ettirilmiştir.132 Duvarlar ve kubbe bu onarım sırasında çimento harcı ile
sıvanmış, câmiye son cemaat yeri eklenmiş ve minare tamir edilmiştir. Kuzeye
meyilli, kiremit kaplı çatısı olan son cemaat yerinin, kuzeydoğu köşesine ise bir
çeşme eklenmiştir. 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan
onarımda ise, özgün taş-tuğla duvar dokusu ortaya çıkarılmış ve kubbe kurşunla
kaplanmıştır.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
İç Mekân
130 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, İstanbul, 1958, s.82 131 Altun,A; a.g.e, s.224 132 Kalyon, M; a.g.e, s.33
Kubbenin merkezinde ve kubbe eteğinde kalemişi bezemeler bulunmaktadır.
Kubbe göbeğinde yer alan, sülüs hatla yazılmış olan Ayet istifi gayet başarılıdır.
Göbekte yer alan örneğin kenarları palmet uçlu olup, rumîlerle zenginleştirilmiştir.
Kubbe eteğinde aynı motifin devamı olan biri kalın, diğeri ince iki bordür yer
almaktadır. (Resim 165, 166)Sarı tonlarına mavi ve siyah eklenerek yapılmış olan
kalem işleri, iri rumîlerle palmet kompozisyonları meydana getirmektedir.
Kaynaklarda özgün kalemişi bezemeler133 olarak sözü edilen süslemeler, yapılan
onarımlarla klasik dönem Osmanlı kalemişi özelliklerini yapılan onarımlar sonucu
kazanmıştır.
Mihrap
Mermer mihrap yapılan son onarımlarda yapıya eklenmiştir. Oldukça yeni
olan mihrabın üst kısmı dışa taşkın bir niş şeklindedir. Gri, sıradan bir mermer
kullanılmış, herhangi bir süsleme ögesi bulundurmamaktadır.
Minber
Ahşap minber sonradan yapıya eklenmiştir. Korkulukları ajurlu olan minberin
köşk kısmı, yapıya uyması için basık tutulmuştur.
133 Altun, A; a.g.e, s. 223-225
KAYNAKLAR
ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100.Yıl Armağanı: KÜTAHYA,
İstanbul.
KALYON, M (2000), Kütahya’da Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı Eserleri,
Kütahya.
KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, İstanbul.
VARLIK, M.Ç (1971), Germiyan-oğulları Tarihi, Ankara.
3. 3.2. KURŞUNLU CÂMİ
Katalog : 12
Plân : 11
Resim: 166-170
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H. 779/ M. 1377-78
Bânisi: Süleyman Şah döneminde, Şeyh Muhammed bin Şeyh Alaeddin
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Kütahya’da, Paşam Sultan mahallesindedir.
Tarihlendirme: Yapı, son cemaat yerinin karşısındaki duvarda yer alan sebil
musluklarının üstünde bulunan ve bir zamanlar Müze’ye kaldırılmışken, onarımdan
sonra getirilip buraya yerleştirilen134 üç sıra sülüs yazılı, 71x45 ebadındaki kitabeye
göre;
Ammere haza el-mescid el- mübarek bereketü’l islâm ve’l müslimîn
mefhar-i ehl
El fütüvvet ve’l mürüvvet el-Şeyh Muhammed ibn Şeyh Alaüd’-dîn ibn Şeyh
Nûrel-din fî Şuhûri seneti tis’a ve seb’in ve seb’a mie. Ta nef’ha-i sûr
ma’mûr bâd. (779)135
H. E.Eldem, Tarihi Osmanî Encümeni Mecmuası’da aynı kitabeden şöyle
söz eder ;
“.... el-yevm bu kitabede cami-i şerifin ittisahimdeki
çeşmenin duvarında mevzu’dur, tavli metre 71 arzi 45 tir.
134 Altun, A ; Atatürk’ün Doğumunun 100 Yıl Armağanı: KÜTAHYA, İstanbul, 1981-1982, s.228 135 Uzunçarşılı, İ.H; Kütahya Şehri, İstanbul, 1932,s.77
Üçüncü satırın nihayetindeki fariis ibare gayet girift
olduğundan hal ve kıraatı meşkuktur...” 136
Buna göre yapının Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında, Şeyh
Muhammed bin Şeyh oğlu Alaeddin tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Ammere ibaresini “ihya”anlamında kullanan H.Güner, bu tarihi onarım tarihi gibi
göstermektedir.137 Uzunçarşılı ise, yapının 1520’de Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa
tarafından onartıldığını, bu nedenle de “Kasım Paşa Camii” adıyla da tanındığını
belirtir.138 Uzunçarşılı ayrıca kitabedeki “sahibülfütüvveti vel-mürüvve” cümlesinin,
camiyi yaptıran Şeyh Mehmet bin Alaeddin’in Ahi rüesasından olduğunu
gösterdiğini yazmıştır.139
Plân
Kare planlı, üç bölümlü son cemaat yeri bulunan yapı, 7.09x7,26 m.
ölçülerindedir. İki yanı kapalı ve üç sivri kemerle giriş cephesini oluşturan son
cemaat yeri, iki küçük kubbe ve ortada aynalı tonozla örtülüdür.140 Yüksek sivri
kemer içine alınmış ve sıvalı birer pencere, son cemaat yerinin iki yan bölümünden
mescid mekânına açılmaktadır.141Doğu duvarında ikisi altta, biri oldukça yukarıda
ve kemerli , güney ve batı cephelerinde ise, duvarın üst kısmında birer yuvarlak
kemerli pencere yer alır. Üst pencereler, içten bakıldığında prizmatik üçgenlerin
bulunduğu kuşak içine yerleştirilmiştir. ( Resim 167)
Küçük bir kapı ile girilen ana mekânda, ana duvarlar tamamen beyaz ,
kubbe kasnağı yeşil, kubbe ise sarıya boyanmış ve oldukça loş bir görünüme
sahiptir. Kubbe, prizmatik Türk üçgenleriyle geçişin sağlandığı yüksek bir kasnak
üzerinde yer alır. A.Kızıltan 1958 yılındaki çalışmasında, yapının kubbesinin
kurşunla, tamburdan artan duvar üstlerinin de kiremitle örtülü olduğunu belirtirken,
yapının bakımsız ve ibadete kapalı olduğunu eklemiştir.142 1975 yılında yapıyı
inceleyen A.Altun ise; yapının onarım planında olduğunu, dış duvarlar, minare
kaidesi ve kubbe kasnağının dış yüzeyinin kaba sıva, kirpi saçak sırasının da sadece
136 Eldem, E; A-li Germiyan Kitabeleri, TOEM, S.1, İstanbul, 1911, s.167 137 Güner, H,; Kütahya Camileri, Kütahya, 1961,s.12 138 Uzunçarşılı,İ.H, Kütahya Şehri, s.77 139 Uzunçarşılı, İ.H, a.g.e, s.77 140 Günümüzde kemer araları camlarla kapatılarak kapalı mekana dönüştürülmüştür. 141 Altun, A; a.g.e, s.227 142 Kızıltan, A, ; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitleri, İstanbul, 1958, s.82
son cemaat yeriyle sınırlı olduğunu belirtir. 143 Yapılan son onarımlarda, kubbenin
yanısıra son cemaat yeri de kurşunla kaplanmış, kare mekânın ve kubbe kasnağının
etrafını kuşatan ikişer sıra tuğla kirpi saçak da yenilenmiştir.
Mihrap ve minber sonradan eklenmiştir. İki dar pilaster üzerinde düz bir
silme ile çerçevelenmiş, yuvarlak kemerli mihrap nişinin etrafı fayansla, kemerin üst
kısmı ise geç dönem Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Alınlığın üzerinde yer alan,
tek parça halindeki mavi üzerine beyaz “Kelime-i Tevhid” yazılı çini parçası
yapıldığı dönemden kalmıştır.
Minare doğuda, son cemaat yeri ile ana mekânın birleştiği noktadadır.
Minarenin kaidesi, bir sıra kesme taş ve iki sıra tuğla ile örülmüş, papuç kısmı taş
bir bilezik ile tuğladan yapılmış olan minare gövdesine bağlanmıştır. Kaidenin üst
kısmında küçük bir pencere yer alır. İkinci taş bilezikten sonra tuğla mukarnaslı
şerefe altına geçilmektedir. Mukarnaslı kısımda firuze,yeşil, lacivert ve mor renkli
sırlı tuğlalar dikkati çekmektedir. Tuğla şerefeden sonra incelen petek kısmı ve
kurşunla kaplı külahla tipik bir erken dönem minaresidir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Ana beden duvarlarında süsleme ögesi bulunmamaktadır. Sadece minare
şerefesinin altında yer alan tuğla mukarnasların aralarında firuze, yeşil, lacivert ve
mangan moru tek renkli sırlı tuğlalar dikkati çeker. Bu tek renk sırlı tuğlalar, belirli
bir örnek kurgusu oluşturmadan dizilmiştir.
İç Mekan
Oldukça karanlık bir görünüme sahip olan ana mekân tamamen sıvalıdır.
Kubbeye geçişi sağlayan prizmatik Türk üçgenleri dışında süsleme ögesi
bulunmamaktadır.
Mihrap
Yuvarlak kemerli mihrap nişi, iki mukarnas başlıklı sütünce üzerinde düz bir
silme ile çerçevelenmiştir.( Resim 168)Mihrap nişinin içi ve çevresindeki sütünceler,
mukarnas başlığa kadar açık kahverengi ve firuze rengi seramiklerle, kemerin
143 Altun, A, a.g.e, s.227
yuvarlak kısmı ise geç dönem Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Cami mihrabının
kemer alınlığında yer alan, mavi-beyaz yazı panosu, yapının yapıldığı dönemden
kaldığı düşünülen tek çini parçasıdır.144 ( Resim 169, 170)
“Kelime-i Tevhid” yazısının bulunduğu levha, koyu mavi zemin üzerine
beyaz bırakılmıştır. Yazı aralarına natüralist çiçek motifleri, kıvrık yapraklar
serpiştirilmiş ve koyu kobalt mavisi ile konturlanmıştır. Motif özellikleri, hamur ve
sır kalitesi ile bu çini parça, XV.yy.Osmanlı çini sanatının mavi-beyaz grubu içinde
değerlendirilebilir. Bu yazı panosunun, Anadolu Beylerbeyi olan Kasım Paşa’nın
1520 yılında yaptırdığı tamirat sırasında yapıya konulduğu da araştırmacılar
tarafından ileri sürülmektedir. 145
144 Şahin, F; Kütahya’da Çinili Eserler, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına Armağan; Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.115 145 Şahin, F, a.g.e, s.115, Ara Altun, a.g.e, s.227
KAYNAKLAR
ALTUN, A, (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100 Yıl Armağanı: KÜTAHYA,
İstanbul.
ELDEM, H.E (1911), A-li Germiyan Kitabeleri, TOEM, S.1, İstanbul.
GÜNER, H(1961), Kütahya Camileri, Kütahya.
KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitleri, İstanbul.
ŞAHİN, F(1981), Kütahya’da Çinili Eserler”, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına
Armağan; Kütahya, İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1932), Kütahya Şehri”, İstanbul.
3.3.3. VACİDİYE MEDRESESİ (DEMİRKAPI MEDRESESİ)
Katalog: 13
Plân: 12
Resim : 171- 174
Çizim:
İnşâ Tarihi: H. 714/ M. 1314-15
Bânisi: Mübarezeddin Umur bin Savcı
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Kütahya’da, merkezde Ulu Cami’nin doğusundadır. Arkeoloji müzesi
olarak kullanılmaktadır.
Tarihlendirme: Medresenin taçkapısı üzerindeki dört satırlık sülüs yazılı
mermer kitabede;
Ammere hâzihi’l medreseti’l-mübârekete
El-Mevlâ el-Muazzam Melikü’l Umerâ ve
El-Kuberâ Mubariz el-din Umur bin Savcı
Min Cizyeti Alâşehir Senete erba’a aşere ve sebamie (714)146
Buna göre medrese, 1314-15 tarihinde Germiyan beyliğinin ileri
gelenlerinden Mübarezeddin Umur bin Savcı tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin son
satırında yer alan “Min cizyeti Alaşehir” ibaresi, medresenin Alaşehir
Hıristiyanlarından alınan cizye ile yapıldığını göstermektedir.147
146 Uzunçarşılı ,İ,H, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932, s.72, Halil Ethem Eldem, Âl-i Germiyan Kitabeleri, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.I, s.112-128 147 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.73
Medrese, adını daha sonra burada bir süre müderris olarak görev yapan,
vefatından sonra da medreseye defnedilen Molla Vacid’den almıştır.148 Halk
arasında, kapısının demir olmasından dolayı “Demirkapı Medresesi” olarak da
tanınır.149
Plân
Kesme taştan, kapalı avlulu, tek katlı ve iki eyvanlı bir medresedir.
Gözlemevi olarak yapıldığıyla ilgili kesin olmayan görüşler mevcuttur.150 A.Sayılı
yapıdan;
“... Vâcidiyye Medresesindeki rasat faaliyeti hakkındaki
bu şâyianın gerçekten uzak olmadığını kabul etmek icabeder.
Müessese hakındaki bu şâyianın bir astronomun şahsı ile
bağlanabilmesi, bu husustaki en kesin delili teşkil etmektedir”
Şeklinde bahseder. A.Sayılı, Molla Vacid’in astronomiyle ilgili eser vermiş
olmasını gözönünde bulundurarak bu görüşü öne sürmüştür.151
Dıştan tamamen kesme taşla kaplı olan yapının ön cephesinin genel
görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Giriş mekânının iki yanındaki
odaların cepheden çıkıntı yapmasıyla başlayan kademelenme, taçkapıyla bir daha
tekrarlanmaktadır.152 Yapının kuzey cephesinde bulunan taçkapı çok sade
görünüşlüdür. Süslemesiz, yan nişli bu taçkapının, yuvarlak profilli iki silme
arasında, hafif bir sivri kemerle içeri doğru girinti yapan giriş kısmı, ortada sekizgen
bir merkezden çıkan tonozlarla örtülerek bağımsız bir mekan gibi tasarlanmıştır.
Basık kemerli giriş kapısı üzerindeki pencere kapatılarak üzerine kitabe
yerleştirilmiştir. 153( Resim 171, 172)
Cümle kapısından geçilerek girilen, tromplu kubbe ile örtülü giriş eyvanı
geniş bir sivri kemerle avluya açılır. Bu kubbeli girişin iki yanında, orta avluya açılan
148 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.72 149 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.212 150Sözen, M,; Anadolu Medreseleri, İstanbul 1972, s.80 151 Sayılı, A,, Vacidiyye Medresesi; Kütahya’da Bir Ortaçağ Türk Rasathanesi, Belleten, 12/47, Ankara, 1948, s.655-666 152 Sözen, M,; a.g.e, s.82 153 Daha önce içeride bulunan kitabe, onarım sonrasında giriş kapısının üzerine yerleştirilmiştir. M.Sözen, a.g.e, s.82
iki beşik tonozlu oda yer alır. Bu odaların giriş eyvanına açılan kapıları son
onarımda konmuştur. 154 Bütün yan mekânlar doğrudan orta mekâna açılmaktadır.
Orta mekân, ortası açık bir kubbeyle örtülüdür. Köşelerde Türk üçgenleriyle geçilen
kasnağın üzerinde, yuvarlak silme ile başlayan kesme taştan örülmüş kubbe yer
almaktadır. Kubbenin ortası açık bırakılarak camla kapatılmıştır. Onarım öncesinde
de kubbenin ortasının açık olduğu bilinmektedir.155
Orta avlunun güneyinde, zeminden üç basamakla çıkılan beşik tonozlu ana
eyvan bulunmaktadır. Ana eyvanın güney duvarında yer alan iki pencerenin,
yapılan onarım sırasında hava ve ışık alması amacıyla pencere şekilleri biraz
değiştirilmiş, pencerelerin arasına ve iki yana birer niş eklenmiştir.156 A.Sayılı bu iki
pencerenin arasında tonozlu ve mihraplı bir kısım olduğunu yazmaktadır.
Bu medresede uzun süre müderrislik yapan Molla Vacid’in sandukası
dersane olarak kullanılan ana eyvanda uzun süre muhafaza edilmiş157 medresenin
müze olarak düzenlenmesi sırasında kaldırılmıştır.158Ana eyvanın sağında ve solunda
yer alan kışlık dersaneler pandantiflerle geçilen, ortası açık kubbeyle örtülüyken, son
onarımda bu kubbelerin ortaları kapatılmıştır.159 ( Resim 1173)
Günümüzde kiremitle örtülüdür. Medresenin doğu ve batı kanadında üçer
tane beşik tonozlu, dikdörtgen planlı oda yer alır. Doğu kanadındaki odalar
günümüze gelirken , batı kanadındaki odaların yapının bitişiğindeki Ulu Cami inşaatı
sırasında yıkıldığı öne sürülmektedir. 160 Medresenin onarımı sırasında orijinal
temellere rastlanmış ancak ilk şekli verilmeyerek bir kısmının üzeri betonla
kapatılmıştır. Bu küçük odalar günümüzde müze deposu olarak kullanılmaktadır.161
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe 154Sözen, M, a.g.e, s.82 155 Sayılı, A, a.g.e, s. 661 156 Sözen, M, a.g.e, s.82 157 Sözen,M, a.g.e, s.83 158 Müze yetkilileri, sandukayla ilgili olarak sorulduğunda, nerede olduğunu bilmediklerini, muhtemelen seksiyonun arka tarafında olabileceğini düşündüklerini söylediler. 159 Sözen, M, ; a.g.e, s.83 160 Ara Altun medresenin batı kanadının feda edilmesini, Ulu Caminin son genişletme ve onarım çalışmalarına bağlamanın daha uygun olacağını söylemektedir. Bkz. Altun, A, Atatürk’ün Doğumunun 100Yılı Armağanı , İstanbul, 1981-1982, s.323, 161 Kapıları mühürlü olduğu için odaların içlerini tam olarak görmek mümkün olmadı.
Dıştan tamamen düzgün kesme taşla kaplı olan yapının ön cephesinin genel
görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Dıştan kütlesel bir görüntüye sahip
olan yapının, pencerelerinde vecümle kapısında süsleme amaçlı herhangi bir eleman
bulunmamaktadır. Cümle kapısı nişinin karşılıklı iki yüzünde yer alan sivri kemerli
nişlerin bezemesiz köşe sütünceleri, kapıdaki yegane bezeme unsurudur.
İç Mekân
Ana eyvanın avluya açılan sivri kemeri, bir sıra mukarnaslı çerçeve içine
alınmıştır. Mukarnas çerçeve, giriş eyvanın alt kısımlarında da tekrarlanmış, yerden
yaklaşık 1 m kadar yükseklikte yarım bırakılmıştır. ( Resim 1174) Giriş eyvanı
hafifçe çökertilmiş, iki sıra düz silme ile çevrelenmiştir. Kubbe kasnağının dört bir
tarafına sivri kemerli birer sağır niş yerleştirilmiştir. Nişlerin tepe noktasında
kubbeye bir sıra düz, bir sıra kaval silmeyle geçilir. Yapıda dikkati çekecek belirgin
bir bezeme programı uygulanmamış, düzgün kesme taşın verdiği dinginlikle
yetinilmiştir.
KAYNAKÇA
ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100Yılı Armağanı ”, İstanbul.
ELDEM, H.E (1911), Âl-i Germiyan Kitabeleri”,Tarihi Osmani Encümeni
Mecmuası, İstanbul.
SAYILI, A (1948), Vacidiyye Medresesi; Kütahya’da Bir Ortaçağ Türk
Rasathanesi”, Belleten, 12/47, Ankara.
SÖZEN, M (1972), Anadolu Medreseleri I”, İstanbul.
UZUNÇARŞILI, İ.H( 1932), Kütahya Şehri”, İstanbul.
3.3.4. II. YAKUP BEY İMÂRETİ
Katalog: 14
Plân: 13
Çizim: 37-38
Resim : 175-182
İnşâ Tarihi: H.814/ M.1411-12
Bânisi: II.Yakup Bey
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Kütahya’da, merkezde bulunan Ulu Cami’nin batısındadır. Günümüzde
Çini Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Tarihlendirme: II.Yakup Bey İmareti’nin kitabesi, medrese yanındaki eyvan
içinden 1935 yılında alınarak, imaret mescidinin giriş revakının güney duvarına
yerleştirilmiştir.162 Eski yerinde iken 34 satırı görülebiliyorken bugünkü durumunda
39 satır görülebilmektedir. Ancak 30 satırdan sonrası okunabilecek durumda değildir.
Uzunçarşılı, Yakup Çelebi Medresesi kitabesi başlığı altında kitabeden şöyle
bahseder;
“Ulu Cami karşısında Yakup Çelebi Medresesi’nin
bağçesinde nısıf kârğir bir mahalde bağçe duvarına konulmuş
olup sülüs hatla hakkedilmiş kitabenin toprak haricinde kalan
kısmının tulu 3,30 ve arzı2,10 metredir.kitabe, 34 satırdır.
Türkçe yazılan eski imla tarzını göstermiş olan kitabe
şudur:....”163
Bir çok yayında164 II.Yakup Çelebi Medresesi olarak geçen yapı, kitabenin
içeriğinde de açıkça belirtildiği gibi imaret kitabesidir.
162 Altun, A, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılı: Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.294 163 Uzunçarşılı, İ.H, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932, s.79 164 İ.H. Uzunçarşılı ve A. Kızıltan yayınlarında bu yapıdan medrese olarak bahsetmişlerdir. Bu yayınlardan yola çıkan bir çok araştırmacı bu yanlışı tekrarlamıştır.
Kitabenin bir kopyası Kütahya Müzesinde bulunan Kadı Sicillerinde
bulunmaktadır.165 M.Ç.Varlık kitabeyi günümüz diliyle yazarken Kadı Sicillerinde
bulunan kopya ve Halil Edhem Bey’in yayınından yararlanmıştır.166 ( Resim 175,
176)
Kitabe;167
Bismillahirrahmanirrahim Elhemdulillâhi rabbi’l âlemîn vesselâtü alâ
seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ecma’în amma badü sebeb-i tahrirîn oldur kim
emirü’l-a’zam ma’deni’l-cûdi ve’l-kerem
azîmü-l’kadri ve’ş-şân Ya’kub Beg bin Şâh Süleyman hullide mül kuhu
ilâ gayeti’iz-zamânbinâ itdi bu imâreti âhiretiyçün Peygamber hicretinün
sekizyüz on dördünde tamâm oldı
Kapusu açıldı, işlendi biş ay işlendükten sonra Karamanoğlı sebebile iki
buçuk yıl mu’attal kaldı andan sonra Tengri168
Hudâvendigârun devletin artursun geldi Karamanoğlunı süri bu yirleri
hep girü aldı bana virdi anun devletinde anun sadakasıyla
Girü bu evin kapusı açıldı işlendi inşallah anun devletinde devr-i
kıyâmete dek kapusı bayılmaya Güldiyi
ve Simav Gölini dahi babamuz atası Mehmed Beg kâfirden aldı, girü
kalan varislere helâl itdürüp bunları vakfitdüm hadlarıyla sınurları ve köyleriyle
İçerden ve daşradan neki ana ta’allukı var-ısa ve Bâyezîd Hân oğlı Sultan
Mehmed Hudâvendigâr bunları kabul dutup nişan virdi ve Arslanapa’yı satun
aldum Arslanapa oğlanlarında Kurt köyini dahi satun aldum Kurt
oğlanlarından ve Çebni ve Pınarbaşı’nı satun aldum Has Danişmend’den
Gediz’de
Ilıcasu’yı satun aldum hadla Çeltik arıg-ıla Hüseyin Beg oğlından
Armutilin Hızır Beg’den ki Ömer Beg oğlıdur Ömer Beg İlyas Beg oğlıdur
vekâlet hükmiyle
165 Kütahya Müzesi Kadı Sicilleri, No: 60, sıra 93,s.54 166 Varlık, M.Ç, Germiyan-oğulları Tarihi (1300-1429), 147 .sayfadaki 1. no lu dipnotta bunu özellikle belirtir. 167Varlık, M.Ç, a.g.e, s.147-149 168 Tengri: Tanrı
avret tarafından .......... merhum İsmâ’il Beg kızı ki İsmâ’il İlyâs Beg
oğlıdur Armutili’nde Seydiköy’in girü Seydi’ye vakıf virdüm Armutili’ni ve
bunlardan yukaru
Zikr olan köyleri hadları sınurlarıyla vakf eyledümAyas Harimi’ni dahi
Ayasoğlı’ndan satun aldum vakf itdüm bunları dahi Sultan Mehmed kabul dutup
nişân virdi ve Kütahya’da şehir ile Völcek
köyi arasındagı çiftlik ve köşk bagçesini ve Yonca Bağçesi’ni ve Sünbüllü
Bağçe’yi ve Dâvud harîmi’ni ve Meydanağzı’nda yir kim bir yanı Yonca Bagçesi
ve bir yanı meydandur ve Sanduklu’dagı büyük hamam
ve Sanduklu’daki bagçeyi ve Çat’daki bagı ve Şeyhuldagı Canbaz Bagı’nı
ve Kütahya’daki Karacaağaç köyi bunlar dedem Umur Beg’ün mükidür
verislerine halâl itdürüp ben bunları vakf itdüm bunları
dahi Sultan Mehmed kabul dutup nişân virdi Tonuzlu dagı Hoca Ömer
Hamâmı ve Tolapdagı yirler ve Tonuzlu’nun Hober Kapusındagı iki bagçe
Bâyezîd Hüdâvendigâr İnancoglı İshâk
-Beg’den satun aldı Sultan Mehmed Hudâvendigâr bunları lek lek ben
kulına virdi bundan sonra Hober Kapusı’ndagı iki bagçeyi Mevlânâ Köse^den
aldum...nu virdüm bâkisini imârete
vakf itdüm ve Tonuzlu’dagı Hoca Ömer Hamâmınun ücretinden on biş
akçe...m kalan ne olursa tonu...zına vakf itdüm
bunların kamusın Sultan Mehmed Hudâvendigâr kabul dutup nişân virdi
ve Kütahya’daki Yeni Hamamı mezkûr... satun aldı İlyas Beg oglı Süleyman
Şâh’dan ben anı hâfizîne
vakf itdüm ki yiyeler ve günde bir hatim ideler andan girü İshâk Fakih’i
mütevelli kodum niçe kendü devrinde kendü ola ve kendüden sonra eger
yararoglı ol dahi ola
ve girü oglının dahi yayroglı olursa ol dahi ola eger layık olmayası olursa
pâdişâh-ı vakt kimeki hükmedesi olursa ol ola ve mütevellilik hakkı günde biş
akçe yiye
yılda altı müt bugday şehir mütiyle yiye ve Subaşı Hamâmını dahi bunlar
mütevellilik hakkı ola ve Seyyid Cafer’i Şeyh kodum kendü şeyh ola mâdâmki
hayatdadur
ve kendüden sonra yararoglı olursa ol dahi Şeyh ola oglının dahi
yayaroglı olursa ol ola ve eger yarar olmayası olursa pâdişâh-ı vakt kimi layık
görürse ol ola ve şeyhlik hakkı imâretün gallesinden günde on biş akça
yiye ve Armutilinde Sökmen Kökin yiye ve Kütahya’da Yonca Bagçesin yiye
bunlardan
sonra kim şeyh olursa günde on akçe yiye yılda altı müt bugday yiye
andan girü imâret medresesinün müderrisine günde altı akçe ve yılda altı müt
bugday şehir mütiyle ve üç
kanlı169 odun ve günde iki çanak aş ve dört ekmek ola ve tokuz hücreye
günde birer akça yılda birer şehir mütiyle bugday ve her hücreye ikişer kanlı
odun vireler ve her hücreye ikişer çanak aş ve dört ekmek vireler ve imâm
günde üç akçayla yılda altı müt bugday yiye ve mü’ezzin günde iki
akça ve yılda iki müt bugday yiye kâyım günde iki akça ve yılda iki müt
bugday yiye ve nakip günde iki akçe ve yılda iki müt bugday yiye ve aşçı günde
iki akça ve yılda
iki müt bugday yiye ve etmekçi günde iki akça yılda iki müt bugday yiye ve
günde dört batman et bişe andan eksük bişmeye aşı ve etmegi aru ola ve eyü ola
gelen misâfürlerin atına yine üç güne dek yem vireler andan girü anda
olan misâfirlere ve mücâvirlere âdetinde aşı ve etmeği ilkin anlara bol vireler
andan sonra
girü kalanı vireler ve dahi anda kim ki hasta olası olursa ana hekîm
getüreler, ilâc itdüreler ve hekîm hakkın vireler ve edviye bahâsın vireler
ve anda kim ölesi olursa kefene saralar hakka koyalar andan girü misâfir
mücâvir... durursa duralar gene git dimeyeler anda gelen ne kadara dekse
halk170
.........................?171
Kitabeye göre imaret, medrese, mescit ve kütüphaneden oluşan II.Yakup Bey
Külliyesi 1411/12 yılında tamamlanmış, beş ay hizmet verdikten sonra Karamanoğlu
169 Kanlı: kağnı 170 Bu satır güçlükle bu şekilde okunabilmektedir. (M.Ç.Varlık’ın notu) 171 Varlık, M.Ç, a.g.e, s.147-149
Mehmed Bey’in ( 1403-1419) işgali nedeniyle iki buçuk yıl hizmet dışı kalmıştır.
Çelebi Mehmed Bey’in gelmesiyle çekilen Karamanoğlu Mehmed Bey’in ardından
1414 yılında Çelebi Mehmed’in himayesinde II.Yakup Bey taş vakfiyeyi diktirmiş ve
külliye yeniden hizmet vermeye başlamıştır.172
Plân
Daha önce Vahit Paşa İl Kütüphanesi olarak kullanılan yapı, geçirdiği
restorasyonun ardından, 2000 yılından itibaren Çini Müzesi olarak kullanılmaktadır.
İmaret mescidi (Gök Şadırvan) ve türbesi dışında külliyenin diğer birimleri
yıkılmıştır. Yapı, işlevleri farklı mekanlara sahip uygulamaların en erken tarihli
örneğidir.173
Yapıya üç küçük kubbeyle örtülü bir giriş mekanından girilir. Sivri kemerli
üç bölümlü giriş, yanlarda pandantifli ortada ise mukarnas dolgulu üç basık kubbe ile
örtülüdür.174 Kubbeli girişin altındaki kapının üçgen alınlığı ve kapıyı çevreleyen
sövelerin 19. yüzyılda yapılan onarım sırasında yapıldığı bilinmektedir.175 Onarımın
izleri pencerelerde de görülmektedir. Yuvarlak kemerli taşkın söveli pencereler
onarım sonrasına aittir. Bu üç bölümlü revakın güney duvarına II.Yakup’un taş
vakfiyesi gömülmüştür. A.Kızıltan da yapıyla ilgili olarak “tamirlerle dış karakteri
tamamen değişmiştir” ifadesini kullanır.176
Yapı, 1954 yılında yapılan onarıma kadar üst örtü sistemi, dört yöne meyilli,
kiremit örtülü bir çatı şeklinde iken bu tarihten sonra çatı kaldırılıp kubbeler
kurşunla kaplanmıştır.177 Üç bölümlü giriş revakının ortasında yer alan kapıdan
girilen ana mekânın üstü aydınlık fenerli, pandantifli kubbe ile örtülüdür. Aydınlık
feneri orta mekânın ferah olmasını sağlamıştır.
Orta mekânda, sekizgen havuzun ortasında tek parça mermerden, dilimli
fıskiye yer almaktadır. Dilimli fıskiyenin ağız kısmında bir zencirek motifi bulunur.
Eski resimlerde mermer dilimli fıskiyenin ortasında basit, bezemesiz bir lüle olduğu
172 E.H.Ayverdi, yapının Karamanoğlu elinde harap olduğunu, II.Murad devrinde yenilenmiş belki de tamamen yeniden yapılmış olduğunu söylemektedir. E.H.Ayverdi; “ Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri”,C.II,İstanbul 1972, s.516 173 Cantay, G, ; Anadolu Beylikler Mimarisinde Ortaya Konulan Yenilikler, 16-17 Nisan 2003, Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı, Sanat Tarihi Derneği, İstanbul (Sempozyum notları) 174 Altun, A, a.g.e, s.292 175 Ayverdi, E.H, a.g.e, s.518 176 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler”, İstanbul 1958, s.84 177 Altun, A, a.g.e, s.291
görülmektedir. Son onarımda şadırvan zemin kodunun biraz altında kalmış, Kütahya
çinisinden yeni bir lüle yapılmıştır. Sekizgen havuzun her yüzeyinde eskiden var
olan lülelerin yerine ise musluklar takılmıştır. ( Resim 177, 178)
Üç yöndeki kubbeli eyvanlar ile girişin sağında ve solunda bulunan
kubbeyle örtülü iki odanın kapıları da ana mekâna açılmaktadır. Bu iki yan oda da
birer ocak yer almaktadır.
Yapının 1980 yılında yapılan incelemesinde, girişin tam karşısına gelen
kubbeli batı eyvanının orta bölümün zemininden yaklaşık 0,20 m. kadar yükseltilmiş
olduğu tespit edilmiştir.178Yapılan son onarımda zeminler arasında kod farkı
kalmayacak bir düzenleme yapılmıştır. A.Kızıltan, batı eyvanın güney duvarında
yer alan iki pencerenin ortasında basit bir mihrap bulunduğunu yazmaktadır.179
Yapılan incelemede bu mihraba ait bir iz tespit etmek mümkün olmamıştır.
Yapının güney kanadında yer alan eyvanda II.Yakup’un çinilerle süslü
mezar lahitinin yer aldığı türbe bulunmaktadır. ( Resim 179) Türbe, mescid
mekanından yaklaşık 1,05 m kadar yükseltilmiş, yükseltilen kısmın üzerine
parmaklıklar konmuştur. Türbenin eyvanla birleştiği noktaya üçgen alınlıklı mermer
bir mihrap eklenmiştir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Düzgün kesme taşla yapılmış olan yapının, dışa taşan pencere söveleri 19.
yüzyılda tamirlerde yapılmıştır.180 Bir sıra iç bükey, iki sıra kaval silme üç bölümlü
girişi üç yönden çevreler. Girik kapısının söveleri ve üçgen alınlığı da yapıya son
onarımlarda eklenmiştir.
İç mekân
Yapıdaki tek süsleme II Yakub’un lahdini süsleyen çinilerdir. Seki şeklinde
zeminden yükseltilen türbenin yan duvarları, zemini ve lahitin yüzeyleri çini kaplıdır.
tüm yüzeylerde aynı örnek uygulanmıştır. Altıgen firuze çinilerin etrafına üçgen
178 Altun, A, a.g.e., s.292 179 Kızıltan, A, ; a.g.e., s.84 180 Bkz. 14 Numaralı dip not.
lacivert çinilerin yerleştirilmesiyle altı köşeli yıldız motifi meydana gelir. (Resim
180)
Lahitin yerleştirildiği zemini basit bir bordür ikiye böler. Rumi-palmetten
oluşan bu bordürde aynı kökten çıkıp ikiye ayrılan rumîler tepede kapanır, hafifçe
uzar ve bir üç dilimli palmete dönüşür. Palmetin tepe yaprağından çıkan ince iki
kıvrım dal çatallanır, iki yanda birer küçük salyangoz rumî oluştururken, diğer iki dal
uzayan rumîlere dönüşerek aynı motifi tekrarlar. Bordürün örneği değişmeden
devam eder, kullanılan renkler zaman içinde çinilerin değişmesinden kaynaklanan
zengin renklere sahiptir. Tek renk sırlı altıgen düz çinilerde; firuze, lacivert, renkli
sırlı bordürlerde ise, firuze, beyaz, kiremit kırmızısı, yeşil, sarı, ve yeşil renkler
kullanılmıştır. Bu renk çeşitliliği, onarımlar sırasında farklı renklerde yenilenen
çinilerle sağlanmıştır. ( Resim 181, 182), (Çizim 37,38)
KAYNAKLAR
ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılı: Kütahya”, İstanbul.
AYVERDİ, E.H( 1972), Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri,
C.II,İstanbul .
CANTAY, G. (2003),Anadolu Beylikler Mimarisinde Ortaya Konulan Yenilikler”,
16-17 Nisan 2003, “Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı”, Sanat Tarihi Derneği,
İstanbul (sempozyum notları)
KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler”, İstanbul 1958,
s.84
UZUNÇARŞILI, İ.H (1932)Kütahya Şehri”, İstanbul, 1932, s.79
VARLIK, M.Ç (1974), Germiyan-oğulları Tarihi (1300-1429), Ankara.
3.3.5. İSHAK FAKİH CAMİİ
Katalog : 15
Plân : 14
Resim : 183-190
Çizim: 39-40
İnşâ Tarihi: H.725/ M. 1433
Yaptıran: İshak Fakih
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Kütahya’da İshak Fakih Mahallesindedir.
Tarihlendirme: Kapının üzerinde bulunan sülüs hatla yazılmış Arapça kitabede;
Benâ ve amere haze’l-mescid el mübarek el-şerîf
El-Mevlâ el-alemiyet el-amiliyet el-Kâmiliyet
Mevlana İshal el-Fakih bin el-Hac Halil afa
Anhumâ el Celîl fî tarih seneti seba ve selâsîn ve semanemie(837)
Buna göre yapı 1433 yılında İshak Fakih tarafından yaptırılmıştır. 181
Plân
Tek kubbeli kare prizmatik hacimden Türk üçgenleri ile geçilen yüksek
kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Yapı yüksek bir subasman üzerine oturmaktadır.Kesme
taşla örülmüş kuzey cephesi dışında, duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüştür.
Günümüze harap halde gelen medresesi ve son cemaat yerinin sağ tarafında yer alan
türbe mekânı ile külliye bütünlüğü gösteren yapı, kapalı son cemaat yeri kurgusuyla
önemlidir. Evliya Çelebi yapıdan şu şekilde bahseder;
“İshak Fakih Cami’i: Tabakalar içinde olmağile, Tabakhâne
câm’i derler. Kargîr ve metîn binâlardır, binâ olmağile bir cam’i
181 İshak Fakih Germiyanlı dönemindeki 1422 tarihli vakfiyede kadı kimliğiyle karşımıza çıkar. Bkz., Varlık, M.Ç.; Germiyan-Oğulları Tarihi, Ankara 1974, s. 132: Altun, A; a.g.e, s, 310 ve 356 numaralı dipnot.
mücelladır. Üzerleri kiremit örtülüdür. ve nerdübân ile urûc olunur
fevkâni ve heremsiz bir cam’i-i şerifdir. Ammâ cemâ’ati çokdur.”182
İmaret mescidi olarak inşa edilen yapıya, 1831803 yılında Gürcü Osman Paşa
tarafından cemaatinin çok olması sebebiyle bir minber eklenmiştir.
Yapının doğu ve güney cephesinde ikişer, kuzey cephesinde ise bir pencere
yer alır. Batı cephesi sağır bırakılmıştır. Silmelerle çerçevelenmiş dikdörtgen
pencereler, sivri kemerli alınlıklara sahiptir. ( Resim 183)
Üç bölümlü son cemaat yeri, pandantiflerle geçilen birer kubbe ile örtülüdür.
Son cemaat yerinin kuzey cephesi profilli silmelerle geniş bir çerçeve içine
alınmıştır. İki yanda L kesitli payeler, ortada ise iki sütun arasına oturmuş kemer
açıklıklarının arası, cam ve demir aksamla kapatılarak özgün durumundan
uzaklaşılmıştır.
Cephenin orta bölümünü çerçeveleyen profilli silme içinde, yivli profilli iki
kademeli sivri kemeriyle orta bölüm açıklığı vurgulanmıştır. Merdivenlerle çıkılan
giriş kısmı, profilli silmelerle gotik özellik kazanmıştır.184 Yapının son cemaat yeri
pandantiflerle geçilen birer kubbe ile örtülmüştür.
Minare yapının doğu cephesinde kare kaide üzerinde yükselir. Minareye giriş,
mescid mekânındaki kuzeydoğu köşesinde bulunan koridordan sağlanır.
Kare plânlı mescid mekânı prizmatik Türk üçgenleriyle geçilen bir kubbe ile
örtülüdür. Güney duvarının ortasına yerleştirilen mihrap, renkli kalem işi
bezemelidir. Yapıya sonradan eklenen ahşap minber özelliksizdir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Son cemaat yerinin orta bölümün üst kısmında, duvar dokusu profillenerek
dikdörtgen çerçeve ile üstten kavranmış ve bu dikdörtgen profilli silme ile
çerçevelenmiş yapı taşının yüzeyine, rumî-palmet işlenmiş bir motif yerleştirilmiştir.
Bu motifin sağında ve solunda ise eşit aralıklarla yerleştirilmiş, ışınsal geometrik
kurgulu birer kabara yer alır. ( Resim 185, 186)
182 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C.9, İstanbul 2005, S. 18 183 Kağnıcıoğlu, C; Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, 1964, s, 61 184 Ayverdi, E.H; Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri II, İstanbul 1972, s, 520
Son cemaat yerine bitişik olarak inşa edilen minarenin kaidesinin kare
kürsüden silindirik gövdeye geçişi, baklavalı badem kuruluşuyla olmuş, yüksek halat
silme üzerinde ise minarenin taş dokusuyla oluşturulmuş bir sıra niş yer almıştır.
Minare gövdesinin ortasında iki yönlü ok ucu motifi185 gövdeyi ikiye ayırırken, üstte
şerefe altında basık “S”kıvrımlı zencirek kuşak gövdeyi dolanır. Beş sıra kirpi saçak
kuruluşlu tuğla şerefe altı ile şerefeye geçilmiştir. Minare taş-tuğla sırası ile devam
eder, kurşun külahla sonlanır. Son cemaat yerine açılan cümle kapısı bezemesizdir,
üzerinde kitabe taşı yer alır. ( Resim 187,188,189), (Çizim 39,40)
İç Mekân
Ters yelpaze motifi biçimli mihrap, kurgu olarak erken dönem mihrap
biçimlenmesini göstermekle beraber, iki yanda tepelik kalıntısı, bordürler ve mihrap
nişi döneminden farklı özellik gösterir. Mihrap sütunları mukarnaslı siyah mermer
başlıklı sütunlar yer alır. Mihrap kavsarası derin, taşkın yivli olup her bir yiv dışa
doğru açık küçük kemerlerle hacimsel bir değer olarak ifade edilmiştir. Üstte ve iki
yandaki bordürlerde birer kabara, cephedekilere benzer görünümüyle yer almıştır.
Ancak tüm bu özgün mihrap kuruluşuna, geç döneme ait bitkisel bezeme hakim
olmuştur. Mihrapta püsküllü perdeler mihrap köşe dolgu yüzeylerinde vazoda
serbest çiçek motifleriyle bezeli mihrabı çevreleyen şerit üzerinde ise, son cemaat
yeri profilli silmesiyle kavranan taş yüzeyindeki palmet bezeme kuruluşunun benzeri
yer almıştır. Mihrap bordüründe, natüralist üslupta goncalı gül dalları üstte yerini
Kelime-i Tevhid yazısına bırakırken, dış iki bordürden içte olanda ulamalı rumîlerle,
en dışta ise palmet yaprak dizisiyle sınırlanmıştır. ( Resim 190)
Mihrabın boyama üslubu son dönem onarımlarına işaret ederken, mihrabın iki
yanındaki sütünceler, ters yelpaze biçimindeki dilimli mihrap kavsarası, iki yandaki
kabaraların varlığı, mihrabın üst iki yanındaki tepelik kalıntısı ile rumî-palmet
kuruluşlu bezeme, özgün mihrabı ele veren süsleme unsurları olarak günümüze
gelmiştir.
185 Ok ucu motifi, genellikle boy arması ya da sembol olarak mimaride kullanılmıştır..
KAYNAKLAR
ALTUN, Ara (1981), Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi, Kütahya, İstanbul.
AYVERDİ, E.Hakkı (1972), Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad
Devri II, İstanbul.
KAĞNICIOĞLU, Celal ( 1964), Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, Kütahya.
VARLIK, Mustafa (1974), Germiyan-Oğulları Tarihi, Ankara.
3.4.MENTEŞEOĞULLARI
3.4.1. ÇİNE AHMED GAZİ CÂMİ
Katalog : 16
Plân : 15
Resim : 191-202
Çizim : 41-44
İnşâ Tarihi: H.724 / M.1308186
Yaptıran: Ahmed Gazi
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Muğla- Aydın yolu üzerinde bulunan Çine ilçesine bağlı Eski Çine Köyü’nde,
Câmi Mahallesi’ndedir.
Tarihlendirme: 1308 tarihinde yaptırılan yapının bânisi olarak görülen
Tacettin Ahmed Gazi, 1375 tarihinde Menteşe Beyliği’nin başına geçmiştir.187
Yapının yapıldığı tarih, Menteşeoğlu Mesud Bey’in dönemine denk gelmektedir.188
Kaynaklarda Ahmed Gazi’nin Çine’de bir imâret yaptırdığı bilinmekte189 fakat,
imâretin yeri ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Buradan yola çıkarak,
Çine’de bulunan yapının, Ahmed Gazi döneminde yapılmadığını söyleyebiliriz.
Ahmed Gazi’nin bu yapıları tamir ettirip, devamlılığı için vakıflar tahsis etmiş olma
ihtimali yüksektir.190
Plân
Kare plânlı, tek hacimli yapının yaklaşık 16,50 m çapındaki çift kasnaklı
kubbesi ile erken dönem yapıları içinde dikkat çekmektedir.191 Kubbe eteği
186 V.G.M, 09.03.01/1 No’ lu tescil dosyası 187 Uzunçarşılıoğlu, İ.H, Kitabeler…., İstanbul 1939, s.173 188 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e, s.171 189 B.A. MSED, 338, s.41 190 Duran, R, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.115 191 Kuban, D ; Bir Batı Anadolu Gezisi, İstanbul 1962, s.37
başlangıcı, iki kasnağın birleştiği kottadır. Alttaki kasnak kubbe eteğinin oturduğu ve
üzerinde geçiş ögelerinin bulunduğu kuşak; üstte bulunan kasnak ise, kubbe eteğini
güçlendiren bir ögedir.192 Kubbe kasnağında yer alan bir sıra kirpi saçak, beden
duvarlarının bitim noktasında tekrarlanmıştır. ( Resim 191)
Yapının doğu cephesinde yer alan üç tane dikdörtgen pencere, aynı yatay
eksen üzerine simetrik olarak yerleştirilmiştir. Bu cephede bir de tepe penceresi
bulunmaktadır. Batı cephesinde ikinci bir giriş kapısı ve üç adet pencere yer alır.
Cephenin sağ tarafına kapı, sol tarafına ise, iki dikdörtgen pencere yerleştirilmiştir.
Cephenin ortasına gelen pencere ile aynı düşey eksende, tepe penceresi bulunur. Bu
cephede daha önce bulunan yirmi basamaklı merdiven-minareden, duvardaki
basamak izlerinden başka iz günümüze gelmemiştir.193 Merdiven izlerine
bakıldığında, önünden geçtiği pencereyi kapatması dikkat çeker.
Güney cephede altta iki dikdörtgen pencere ve üstte tepe penceresi yer alır.
Kuzey cephede ortada, mermer söveli basık kemerli giriş kapısı yer alır. Kapının
sağında ve solunda birer dikdörtgen pencere bulunur. Kapı ile aynı düşey eksende bir
tepe penceresi, tepe penceresi ile kapı arasında kalan boşlukta ise, yuvarlak kemerli
bir niş yer alır. Yapıldığı dönemde büyük olasılıkla kitabelik olarak düzenlenmiştir.
Biri batıda, diğeri ise kuzeyde iki kapı ile girilen harimde; kubbeye geçiş
köşelerde, cephe duvarlarının ortasından başlayan sivri kemerlerle sağlanır.
Kemerlerin ayakları, mukarnaslarla bezeli taş bingilere oturmaktadır. (Resim
193,194). Kemer aralarında pandantifler bulunmaktadır. İç mekânda sekizgen
kasnağı oluşturan sivri kemerlerin tepe noktaları beden duvarından yüksektir. Bu
nedenle kubbe, beden duvarları üzerine oturuyor etkisi bırakır. Cephelerde yer alan
tepe pencereleri, sivri kemerlerin tepe noktalarına denk gelerek iç mekânda simetrik
bir olgu yaratır.
Güney cephede tam ortada yer alan mihrap, sivri kemerli derin bir niş
şeklindedir. Mihrabın batısında ahşap minber yer alır. ( Resim 195)
192 Kolay, İ, Batı Anadolu 14.Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.110 193 R.Duran’ın yaptığı çalışma bu yapı ile ilgili son çalışmalardan biridir. 1995 tarihli bu çalışmada araştırmacının “..güneye yakın olan pencerenin bir kısmını kapatan yirmi basamaklı merdiven-minarenin basamakları yer yer tahrip olmuştur….” Şeklindeki ifadesinden o tarihte merdiven-minarenin kısmen de olsa ayakta olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. R.Duran, a.g.e s.108
Yapıda oldukça fazla devşirme malzeme kullanıldığı dikkati çeker. Devşirme
malzemeler, duvar dokusunda bezeme amaçlı, pencere ve kapı sövelerinde ise
işlevsel amaçlı kullanılmıştır.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının cephe duvarlarında, yarıya kadar devşirme kesme taş, sonrasında ise
moloz taş kullanılmıştır. Yer yer duvar dokusunun içinde devşirme sütun başlıkları,
spiral desenli taş parçaları bulunur. Ana giriş kapısının yan söveleri geometrik
bezeli, lentosu ise birbirine uydurulmaya çalışılmış, düz blok taşlardan oluşan
devşirme malzemedir.
Kapıların iki yanında yer alan, Bizans döneminden194 kalan sövelerde, çark-ı
felek, rozet ve daire madalyon motifleri birbirini takip eder. Bu motiflerin arası
geometrik örgelerle doldurulmuştur.
Pencerelerde benzer düzenleme söz konusudur. Pencerelerin söveleri ve
lentoları devşirme blok taşlarla oluşturulmuştur. Lentonun üzerinde çökertmeli
kılıcına dizilmiş tuğlalarla yuvarlak kemerler mevcuttur. Kemerlerin içi de tuğlalarla
örülmüş, sığ bir niş şeklinde boş bırakılmıştır. ( Resim 196)
Güney cephesinde mihrap hizasında, pencere alınlığı şeklinde bir düzenleme
dikkati çeker. Sağır pencere görünümünde, yuvarlak kemerli kemer aynasının
ortasına yekpare bir taş yerleştirilmiştir. Bu taşın üzeri ve etrafı tuğlalarla düzgün bir
şekilde doldurulmuştur. ( Resim 197)
Minberin süslemeleri dışında bezemenin bulunmadığı iç mekânda, sadece
sivri kemerlerin oturduğu taş bingiler mukarnaslıdır. Mihrap sade, derin bir niş
şeklindedir. Taş malzeme ile yapılan mihrap, tamamen sıvandığı için malzeme
seçilememektedir.
Minber
Kündekari tekniğiyle yapılmış olan ahşap minber özgündür. Minber kapısını
dört yönden kuşatan pervazın üzeri mail kesimli, Rumîli bir bordürle bezelidir. İnce
kıvrım dalların “S”ler oluşturarak, damla gibi iki dilimli yaprağa dönüştüğü bordür
194 Kolay, İ; a.g.e, s.121
tüm kapıyı dolanır. Kapı üzerindeki sövede ise, çapraz Rumîlerin, tepede birleşip
tekrar birbirlerinin içinden çıkarak oluşturduğu kalın bir bordür yer alır. ( Resim
1198)
Minberin dolap aynalığı farklı bir düzenlemeye sahiptir. Dikey hatta
dikdörtgen bir zemin üzerine, birbirini kesecek şekilde çifter çifter yerleştirilmiş
geniş çıtaların üzeri bitkisel motiflerle bezenmiştir. Dolap aynalığı ile üçgen yan
aynalığı birbirinden, iki sıra spiral kıvrık dallı rumî bordür ayırır. Yatay ve düşey
eksende birbirine çakışarak kareler ve dikdörtgenler oluşturan kalın çıtaların üzerinde
aynı motif tekrarlanır. Spiral hatlarda ilerleyen Rumîler iki dilimli, damla şeklindeki
dolgun yapraklar oluşturarak devam eder. ( Resim 199)
Minberin yan üçgen aynalıkları, onikigenlerin iç içe geçmeleriyle oluşturulan
ajurlu kurguya sahiptir. Onikigenlerin aralarında altı köşeli yıldızlar, stilize
kelebekler ve çokgenler oluşur. Her iki aynalıkta da aynı kurgu tekrarlanmıştır.
(Resim 200)
Açık yeşile boyalı minberin mukarnaslı kemer alınlığındaki hatlar, yaldızla
vurgulanmıştır. Ahşap miner özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Kalın boya
tabakası altında yer alan motifler seçilememektedir. Minberin kapı kanatları yoktur,
bunun yerine yeşil kadife bir perde asılıdır. Perdenin üzerinde çeşitli ayetler ve câmi
tasvirleri yer alır. Dışa taşkın minber kapısının kemer kısmı, dört sıra mukarnasla
bezenmiştir. Kemer tacında yer alan alınlığın üzerinde, sülüs hatla yazılmış ayet 195 ve hadis bulunur. (Resim 201)
Üçgen aynalıkla merdiven korkuluğunu iki sıra bordür ayırır. Dolap aynalığı
ile üçgen aynalığı ayıran bordürler aynı özellikleri taşır. (Resim 202) Merdiven
korkulukları; birinci sırada kare ve beşgenler, ikinci sırada altıgen ve dört kollu
yıldızlar, üçüncü sırada kare ve altıgenler, dördüncü sırada dört kollu yıldız ve
altıgenler ve en sonuncu sırada beşgen ve kare düzenlemesiyle son bulur. Korkuluk
üst pervazında bir ayet yer alır.
Yan dolap aynalığı ile köşk kısmını ayıran kalın bordür, rumîlerin tepede
birleşip kendi içlerinden çıkarak devam ettiği kurguyu tekrarlamıştır. Köşk yan
korkuluğunu minberin tümünü dolaşan spiral ince bordür kuşatır. Köşkün yan
195 Mesâcid 4/24 (1/378), Zühd 3/43 (111/2287)
korkuluğu; ilk sırası kare ve beşgenler, ikinci sırası dört kollu yıldız ve altıgenler,
üçüncü sırası kare ve altıgenler, dördüncü sırası dört kollu yıldız ve altıgenler ve
sonuncu sırası kare ve beşgenlerden oluşan geometrik kurguya sahiptir. Minberin
şerefe kısmı at nalı biçiminde kemerlerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan bir
düzen içindedir. Kemer köşe yüzeyleri bezemesizdir, şerefenin üst kısmında da bir
ayet bulunur. Minber bezemesiz bir külahla son bulur. (Çizim 41,42,43,44)
KAYNAKLAR
DURAN, R(1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora
tezi, İzmir.
KOLAY, İ(1999), Batı Anadolu 14.Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım
Teknikleri”, Ankara.
KUBAN, D (1962), Bir Batı Anadolu Gezisi” İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1929), Kitabeler….”, İstanbul.
3.4.2. MİLÂS AHMED GÂZİ (ULU) CAMİİ
Katalog : 17
Plân : 16
Çizim:-
Resim : 203-213
İnşâ Tarihi: H.777 / M. 1375
Yaptıran: Tacettin Ahmet Gazi
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Milâs’ta Balovca Deresi’nin kenarındaki Hoca Bedrettin Mahallesi’nde, Milâs
Müzesi’nin karşısında bulunmaktadır.
Tarihlendirme: Yapı, kuzey cephesinde bulunan cümle kapısının üzerinde yer alan
inşa kitabesinde;
Bismillahirrrahmanirrahim
Bena hâzihi’l-câmi’el-kebir
El-Emîrü’l-mu’azzâm
Es-Sultân-ül-mükerrem mâlikü rikâb-ı’l-ümem mevla’l-mulûki’l-Arâb
ve’l-Acem Gâzî Ahmed Beğ tavvelallâhu ömrehu
ve İbn’l –merhûm el magfûr es-Sa’îd eş-Şehîd el mes’ûd
İntebehümüllâhu bihubûbi’l-cennâti İbrâhîm Beğ bin Orhan Gâzî bin
Elbistan feraga min imâreti hâzihi’l-câmi-i’il-cedîd
fî evveli cumâdi’l-âhir sene semânîn ve seb’i mie(780)196
196 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Kitabeler....., İstanbul 1929, s.157:Tevhid, A; Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri, TOEM, 18, İstanbul 1913, s.1148: P.Wittek, Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara, s.139
Buna göre yapı, 1378 tarihinde Gâzi Ahmed Bey tarafından yaptırılmıştır.
Orijinal minberden bugünkü minberin üzerine olduğu gibi kopyalanan minber
kitabesi ise H.781/ M.1380 tarihini verir.
Plân: Mihrap önü kubbeli Ulu cami plân tipinde inşa edilen yapı, büyük bir
avlu içinde yer alır. Yapının doğu, batı ve güney cephe duvarlarında sonradan
yapılan destek payandaları mevcuttur. Batı cephesinde güneye doğru yerleştirilen
payandanın yanı sıra, altta iki dikdörtgen pencere, üstte ise yuvarlak kemerli, alçı
dışlıklı beş pencere yer alır. Yapıda, 1987 yılında yapılan onarım sırasında, doğu
cephesinde yer alan kuzey tarafındaki pencerenin aslında kapı olduğu anlaşılmış,
aslına uygun olarak dıştan düz lentolu, içten yay kemerli kapıya dönüştürülmüştür.197
Bu cephede altta iki büyük dikdörtgen pencere, üst seviyede ise beş küçük
dikdörtgen düz lentolu pencere yer alır. Doğu cephesinde ayrıca biri cephenin
ortasında, diğeri kuzey tarafına yakın, çeyrek daire biçimli kemerli iki payanda
cephe duvarını destekler. (Resim 203,204, 205)
Mihrap cephesinde, altta iki büyük dikdörtgen pencere yer alır. Bu cephede
doğu ve batı köşelerine yakın çeyrek daire biçimli ve kemerli iki payanda duvarı
destekler. Antik malzeme ile taş ve tuğla derz dokulu sıvasız duvarları camiye Beylik
mimarisine has sade bir karakter vermiştir. Cephe duvarlarında görülen, kemerli ve
kemersiz takviye payandaları yapıya sonradan eklenmiştir.
Yapının kuzey cephesinde ise, orta eksende cümle kapısı yer alır. Cümle
kapısının iki yanında saçak seviyesine yakın küçük dikdörtgen, düz lentolu, alçı
dışlıklı birer pencere, sol altta ise dikdörtgen, düz lentolu madeni şebekeli bir
pencere bulunur. Cümle kapısının sağında ise, kuzey-batı köşesinden başlayarak ve
orta eksende çatı seviyesine kadar yükselen merdiven minare, konik külahla sonlanır.
Merdiven minarenin yapının inşa tarihiyle aynı zamanda yapılmadığı restorasyon
sırasında anlaşılmıştır.198
Hafif dışa taşkın, sivri kemerli derin niş içinde bulunan cümle kapısı, dıştan
profilli iki silme ile kavranan basık kemerli bir kapıdan oluşur. Sivri kemerli nişin iki
yan yüzünde birer yuvarlak kemerli papuç nişi yer alır. Kapının üzerindeki basık
197 Erincin, Ö -B.Erat, Milas Ulu Camii İle İlgili Çalışmalar, V.Vakıf Haftası, Restorasyon ve Vakıfların Ekonomik ve Sosyal Etkileri Semineri 7-13 Aralık 1987, Ankara, s.111 198 Erincin, Ö-B.Erat, a.g.m., s.112
kemerin sağ tarafına yapının vakfiyesi, kemerin alınlığına ise iki satırlık inşa kitabesi
yerleştirilmiştir.
Harim, mihrap duvarına dik dörder düzensiz paye ile üç sahına ayrılmış olup,
mihrap önü kubbeli plân yorumundadır. Orta sahın mihrap önüne kadar birbirine eşit
olmayan beşik tonozlarla, mihrap, içleri mukarnas dolgulu pandantiflerle geçilen
kubbe ile; sol taraftaki sahının ilk bölümü aynalı yıldız tonozla, kalan dört bölüm
çapraz tonozlarla; batı yan sahın ise tamamen beşik tonozlarla örtülüdür. Sahınları
ayıran payeler birbirine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Payelerin taşıdığı tonozlar
beden duvarlarına gömülmüş devşirme sütunlara oturur.
Güney duvarında yer alan hafif dışa taşkın taş mihrap, düz, iç bükey ve kaval
silmelerle üç yandan çevrilmiştir. Köşelerde zar biçimli kaidelere oturan mukarnas
başlıklı köşe sütünceleri ve dört sıra mukarnaslı kavsaraya sahip olan beş yüzeyli
mihrabın, kavsara kemer köşe dolgu yüzeylerinde aşı boyasıyla199 yapılmış
geometrik süslemeler yer alır.
Yapıda bulunan minber 1879 yılında eski ahşap minberin yerine Hıristiyan
ustalar tarafından yapılmıştır.200 Eski ahşap minberin üzerinde bulunan yazılar ve
kitabeler yeni minberin üzerine kopyalanmıştır. Minberde kullanılan derleme
malzemenin çokluğu dikkat çekicidir. Minber kapısının iki yanında yer alan
sütünceler, yan aynalıklar, korkuluklar ve süpürgeliklerde kullanılan mermer
kaplamalar derleme malzeme olup, minbere göre yeniden biçimlenmiştir.201
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Dış cephede rastgele kullanılan bol derleme malzeme cepheleri
hareketlendirir. (Resim 208,209 Yapının tüm cephelerinde yer alan altlı üstlü
pencerelerin lento ve söveleri devşirme olup, herhangi bir süsleme unsuru
taşımamaktadır. Batı cephesinde yer alan kapının lentosu üzerinde Arapça bir
199 Duran, R, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Sanatları ve Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995 İzmir. 200 A.Tevhid eski minberin Vakıflar Müzesine nakledildiğini, P.Wittek ise minberden kalan kısımların İzmir Müzesi’ne nakledildiğini söyler. Bkz ; A.Tevhid, Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri, TOEM, 18, İstanbul 1913; P.Wittek, Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara, s.140 201 Duran, R,; a.g.e, s.136
vakfiye kitabesi, lentonun üzerinde ise, tuğla-derz dokulu zikzak bir bordür yer alır.
Zikzakları oluşturan üçgenlerin arasında kalan boşluklara gene üçgen kesilmiş
tuğlalar yerleştirilmiştir. (Resim 204, 205)
Dış cepheyi ifadelendiren tek süsleme unsuru, kuzey cephesinde bulunan
cümle kapısı üzerindeki yekpare mermer üzerine sülüs hatla yazılmış inşa
kitabesidir. Kitabenin ilk satırında ortada yer alan merkezden gelişen, şakayıklar ve
düğümlü geçmelerden oluşan rozet, altta ikinci satırın başlangıcında yarım olarak yer
alır. İkinci satırın sonunda yarım rozetin tekrarlanmaması dikkat çekicidir. (Resim
206, 207)
İç Mekân
Güney duvarında yer alan kesme taştan yapılmış özgün mihrap düz, içbükey
ve kaval silmelerle üç yönden çevrelenmiştir. Mihrap nişini sınırlayan köşe
sütünceleri zar şeklinde kaide üzerinde mukarnas başlıklıdır. (Resim 210,211) Doğu
tarafındaki mihrap sütüncesi, 1987 yılında yapılan onarımda aslına uygun olarak
yenilenmiştir.202 Dört sıra mukarnaslı kavsara ile mihrap nişini profilli silmeler
ayırır. Mihrap kavsarasını oluşturan mukarnas dizileri, geniş damla biçimi verilerek
ve içleri badem şeklinde yivli işlenerek hacimsel bir değer kazanmıştır.(Resim 212)
Kavsaranın kemer köşe dolgu yüzeylerinde, kırmızı aşı boyası ile yapılmış kare
içinde üçgenler ve karelerden oluşan geometrik bezemeler yer alır.
Kavsara içindeki mukarnas dizilerinde bulunan boya izleri, mukarnasların
daha önce boyalı olduklarını gösteren işaretlerdir.
Devrinden olmayan taş minber 19. yüzyılda Hıristiyan ustalar tarafından
yapılmıştır.203 Devşirme malzemenin yeniden değerlendirilmesine iyi bir örnek olan
minber kapısının iki yanında, üzerinde bitkisel bezeme bulunan iki sütun yer alır.
Minberin yan aynalıklarında ve şerefe altındaki yüzeylerde bulunan rozetler ve
madalyonlar ile naturalist çiçekler kabartma tekniğiyle işlenmiştir. Özgün minberin
kitabeleri korkuluk pervazları ile şerefe altına bordür şeklinde kopyalanmıştır.
Mihrap önü kubbesinin geçiş elemanları olan pandantiflerin içleri beş sıra
mukarnas dolguludur. Yelpaze biçimli geniş mukarnas yuvalarının içleri damla
biçiminde işlenerek hareketlendirilmiştir. (Resim 213)
202 Duran,R, a.g.e., s.137 203 Bkz, A.Tevhid, a.g.m, s.1149
KAYNAKLAR
DURAN, Remzi, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ,Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam
Sanatları ve Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995 İzmir.
ERİNCİN, Ö -B.Erat, Milas Ulu Camii İle İlgili Çalışmalar, V.Vakıf Haftası,
Restorasyon ve Vakıfların Ekonomik ve Sosyal Etkileri Semineri 7-13 Aralık
1987, Ankara.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1929), Kitabeler….”, İstanbul.
TEVHİD, Ahmed, Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri,
TOEM, 18, İstanbul 1913
WİTTEK, Paul Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara.
3.4.3. FİRUZ BEY CÂMİ ( KURŞUNLU CÂMİ, GÖK CÂMİ)
Katalog : 18
Plân : 17
Resim : 214-251
Çizim: 45-54
İnşâ Tarihi: H.799/ M.1396
Yaptıran: Menteşe Valisi Hoca Firûz Bey
Mimarı: Hasan ibn Abdullah
Yeri: Milas’ta, Firûz Paşa Mahallesi, Kışla Cadde’sindedir.
Tarihlendirme: Giriş kapısının alınlığında yer alan, üst kısmı beş dilimli dekoratif
kemer şeklinde düzenlenen kitabenin, bani ve tarih belirten bölümü Arapça, sülüs
hatla dört satır halinde düzenlenmiştir. İnşa tarihini veren yazı sağ taraftan başlayıp
dekoratif kemeri dolanarak sol alt tarafta biter. Kitabede;
Bism’illahi’r-rahmani’r-rahim emere bi imareti
hâzihi’l imareti’l mubareke fi eyyami devleti’l-melik
es-sultan celâlü’d-din Bayazıd ibn Murad Han ibn
Orhan azza nasrahu mübarüz’id-din Hâce Piruz Bey dame izzehu
Kitabeyi kuşatan dilimli kemerde;
Ve zada tevfikehû ve ammarahu min yevmil ahad fi’l mesâdis ve’l-işrin
min şehri safer li-seneti tis’in ve tis’ine ve seb’imiye.204
Buna göre câmi, 1396 tarihinde Milâs’ın Osmanlı idaresi altında bulunduğu
sıralarda, Osmanlı ümerâsından Firûz Bey205 tarafından yaptırılmıştır.
204Demiriz, Y,; Osmanlı Mimarisinde Süsleme I, İstanbul 1979, s.627: E.H.Ayverdi; Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul 1989, s.522: Y.Özbek; Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme 1300-1453, Ankara 2002, s.123: P.Wittek; Menteşe Beyliği, çev. O.Ş.Gökyay, Ankara 1999, s.144
Yapının mihrap nişinin sağ pervazının sol yüzünde, yukarıdan aşağıya doğru;
-Katib Musa bin Adil el nakkaş el Kebir el Hakir
Mihrabın sol pervazının sağ yüzünde aşağıdan yukarıya doğru;
Amele Hasan bin Abdullah el benna el-lezi benâ ve temênna
Şeklindeki ifadelerden; yapının Hasan bin Abdullah tarafından inşâ edildiği,
süsleme ve yazılarının Musa bin Adil tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.206
Plân
Firuz Bey Câmi, planıyla ilk dönem Osmanlı mimarisinin karakteristik
örneklerinden biridir. Evliya Çelebi yapıyı ;
“… Cümleden vâcibü’s seyr Câmi-i Kebîr şehrin şimâli
cânibinde kurşum örtülü ve beş kubbe-i âlîli ve bir minâre-i mevzûnlu
bir ibret-nümâ câmi-i zîbâdır. Ve cânib-i erba’sında der ü dîvârları
serâpâ gök mücella mermerdendir, anının içün Etrâk tâ’ifesi Gökcâmi
derler…”
şeklinde tarif etmiştir.207
Yapının tamamı gri renkli, yer yer koyu damarlı Sodra mermeri208 denilen
mermerle kaplanmıştır. Yapıda kullanılan mermerlerin, çevrede bulunan antik
kentlerden devşirildiği ve duvarlarda kaplama malzemesi olarak
değerlendirilmektedir.209 (Resim 214, 215,216)
Yapının doğu cephesinde ve son cemaat yerinin yan duvarlarında
bulunanlarla beraber, dördü alt seviyede, dördü üst seviyede toplam sekiz pencere
bulunur. Yan mekânların olduğu kanatlar orta kütleden dışa çıkıntılıdır.
Batı cephesi doğu cephesinin tekrarıdır. Batı kanadında yer alan oda duvarı,
minare merdivenine yer açmak için daha kalın tutulduğundan, batı kanadı doğuya
göre daha çok dışa çıkıntılıdır.
Güney cephesinde de alt seviyede iki, üst seviyede iki olmak üzere dört
pencere bulunur. Bu pencerelerden başka yan kanatlarda bulunan odaların, güney
cepheye bakan altlı üstlü ikişer penceresi cepheyi hareketlendirir. 205 Kitabede “Piruz Bey” olarak geçmektedir. 206 Demiriz,Y; a.g.e, s.627, Y.Özbek; “a.g.e”, 123, E.H.Ayverdi, a.g.e, s.516 207 Evliya Çelebi; Seyahatnâme, c. IX, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff, İstanbul 2005, s.109 208 Akarca, A- Turhan Akarca; Milâs, İstanbul 1954, s.99-102 209 Wulzinger-Wittek-Sarre; Das Islamische Milet, Berlin- Leipzing 1935, s.61: G.Goodwin; A. History of Otoman Architecture, London 1992, s.31
Beden duvarları, saçak seviyesinde iç bükey ve kaval silmelerle son bulur.
Son cemaat yerinin orta kısmı dilimli kubbe ile, yan kısımları tonozla örtülüdür.
Yapının yan kanatlarındaki mekânlar sağır, tek kasnakla, mihrap önü kubbesi ise, çift
kasnakla örtülüdür. Üst örtü sisteminin tümü kurşun kaplıdır.
Ters _I _ plânlı -zaviyeli câmiler210 grubunda değerlendirilen yapı; ikisi “L”,
ikisi dikdörtgen biçiminde dört kalın payenin taşıdığı, yanlarda duvara oturan, beş
sivri kemerle beş bölüme ayrılan son cemaat yerine sahiptir. Kuzey cephesini boydan
boya kaplayan son cemaat yerinin yan duvarlarında, aynı düşey eksende ikişer
pencere yer alır. Taç kapıyla aynı aksta bulunan orta kemer, yanlarda yer alan
kemerlerden yüksek ve geniştir. Ortadaki giriş bölümü sekiz dilimli kubbe ile,
yanlarda bulunan bölümler ise beşik tonoz örtülüdür. Giriş bölümünün üzerini
kapatan saçak, dört tane dilimli konsolla taşınır; saçakları taşıyan konsolların
yüzeyleri natüralist bitkisel örneklerle bezenmiştir. Ortadaki kemer ile iki yanında
yer alan kemerler, zikzak yivlidir. Kemer ayaklarının oturduğu konsollar mukarnas
sıralı ve bezemelidir. Giriş bölümünün sağında ve solundaki kemerlerin aralarında,
geometrik motiflerle bezeli dört korkuluk şebekesi bulunur. Giriş kısmının zemini
yaklaşık 0.40 m kadar aşağıdadır, girişe iki basamakla inilir, yanlarda bulunan üçer
basamaklı merdivenle de son cemaat yerinin yan mekânlarına çıkılır.
Cümle kapısı, sivri kemer biçiminde sığ bir niş içine yerleştirilmiştir. Nişin
içine kemer ayakları seviyesinde, dikdörtgen bir çerçeve içine giriş kapısı
oturtulmuştur. Câmi mekânından daha alçak olan giriş bölümü, kare hacim üzerine
kenarların orta noktalarını birleştirerek, üst üste bindirme tekniğinde inşâ edilen düz
atkılı örtü sistemi ile örtülmüştür.211 Giriş bölümünün iki yanında basamaklarla
çıkılan iki yan mekân yer alır. Bu yan mekânların üzeri yivli mukarnaslı tromplarla
geçilen sekizgen, tek kasnaklı kubbe ile örtülüdür.
Yan mekânların, mihrap cephesine ve yan cephe duvarlarına açılan aynı
düşey eksende, her duvarda biri alt diğeri üst seviyede toplam altışar penceresi
vardır. Oda zeminleri sonradan yükseltilmiştir, zeminin içten pencere seviyesinde
olması bu görüşü doğrular. Batı tarafındaki odanın ara duvarı, doğu tarafındaki 210 Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1984, s.214 211 Geç Hellenist ya da Erken Roma dönemine tarihlendirilen, Milas Gümüşkesen anıtında da aynı teknik kullanılmıştır. Bkz. İ.Kolay; Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.89, Şekil 110.
odanın ara duvarından 0.62 m daha geniş tutulmuştur. Bu duvar içine yerleştirilen
düz merdivenle minareye çıkılır.212
Giriş mekânından üç basamaklı merdivenle asıl ibadet mekânına girilir.
Mihrap ekseninde giriş ile ibadet mekânını ayıran, geniş sivri bir kemer bulunur.
Giriş kapısındaki silmelerin tekrarı olan silmeler, sivri kemerin kemer ayakları
seviyesinde başlayıp, câmi ibadet mekânının zemin seviyesinde, kemeri taşıyan
payenin bitiminde ilmik biçiminde sonlanır. Köşelerde kaide ve başlığı mukarnaslı
sütünceler yer alır.
Duvarlar yaklaşık 3 m yüksekliğe kadar gri-mavi mermerle kaplıdır.
Kaplamanın bittiği noktada başlayan oluklu ve kaval silmeler yapıyı içten dolaşır.
Yapının doğu ve batı duvarlarında, iki alt iki üst seviyede olmak üzere, aynı düşey
eksene yerleştirilmiş dörder pencere yer alır. Mihrap duvarında da ikisi alt seviyede,
ikisi üst seviyede mihrabın doğu ve batı yönünde ikişer pencere bulunur. Aşağı
seviyede olan pencereler basık kemerli, yukarı seviyedekiler yuvarlak kemerlidir.
Beden duvarlarını sınırlayan silmelerden sonra, içleri derin olmayan mukarnaslar ve
Türk üçgenleriyle dolgulanmış tromplarla kubbeye geçilir. (Çizim 72) 8.40 m
çapında, çift katlı sekizgen kubbe kasnağının ilk katına dört tane yuvarlak pencere
açılmıştır.
Mihrap, güney duvarının ortasına yerleştirilmiştir. Muhteşem mermer
işçiliğine sahip olan mihrap, bezemeleriyle dikkati çeker. Mihrabın sağ yanına
minber, soluna kürsü yerleştirilmiştir. Mermerden yapılmış olan minber sade,
bezemesizdir.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının beden duvarlarının tüm yüzeyleri gri renkli, yer yer koyu damarlı
Sodra mermeriyle saçak seviyesine kadar kaplanmış, saçak seviyesinde silmelerle
son bulmuştur. Dış yüzeylerdeki süsleme programı; son cemaat yeri kemerleri, saçak
altı, üst seviye pencere tavanları, şebeke korkulukları ile taçkapı, cephelerde yer alan
pencere lento ve alınlıklarında yoğunlaşmıştır. Üst pencereler birbirine benzer tarzda
212 Ayverdi, E.H, ; a.g.e, s.518
bezenirken, alt kat pencerelerinin sadece bazıları silmelerle sınırlanmış, çoğunluğu
lentosu ve sövesi belirginleştirilmeden duvar eti içinde tutulmuştur. (Resim 217))
Doğu cephesinde yer alan dört dikdörtgen pencereden ikisi alt seviyede, ikisi
üst seviyededir. Pencereler, aynı düşey eksene yerleştirilmiştir. Üste seviyede olan
pencereler birbirine benzer tarzda düzenlenmiştir.
Doğu duvarı kuzey tarafındaki üst pencere duvar yüzeyinden yaklaşık 0,10 m
çökertilmiş, düz lento ve söve ile çevrelenmiştir. Alınlık kısmında kırmızı –beyaz
renkli almaşık düzende geçmeli bir bordür yer alır. Bordürde; beyaz ve kırmızı
mermer aynı biçimde kesilip ters-düz yerleştirilmiş, bordürü oluşturan her taşın
ortasına zıt renkte, küçük yuvarlak bir taş kakılmıştır. Bordürün üzerine düz ince bir
atkı taşı konmuş, atkı taşının üzerine yerleştirilen, tek parça blok taştan oyulmuş beş
sıra mukarnasla duvar yüzeyine geçilmiştir. Mukarnasların ilk sırasındaki yastıkların
üzeri, dama taşı gibi dörde bölünmüş, aralarına dilimli nişcikler yerleştirilmiştir.
Mukarnas yüzeyleri dilimlenmiş, bu şekilde derinlik kazandırılmıştır.
Bu pencerenin düşey eksenine yerleştirilen alt pencere bezemesizdir. İç bükey
ve kaval silme ile sınırlanmış, lentosunun üzerindeki kırmızı renkli atkı taşı ile
yetinilmiştir.
Doğu duvarı güney yönünde yer alan üst pencere de, kuzey penceresi ile aynı
şekilde düzenlenmiştir. Düz lentonun üzerindeki bordürün kuzey pencereden tek
farkı, beyaz geçmeli taşın içine kakılan yuvarlağın çift olmasıdır. Bordürün
üzerindeki lentodan sonra başlayan dört sıra mukarnasın ilk sırasındaki yastıklar, ters
palmet biçimindedir. Ters bakılınca üç dilimli palmet biçiminde olan ilk mukarnas
dizisi, düz bakınca çanak yapraklı, açılmış laleye benzer. Üzerleri badem biçimli
yivlenmiş mukarnaslar, etrafı silmeyle çevrili küçük dikdörtgen nişlerin içindeki
istiridye motifiyle sonlanır.
Bu pencerenin düşey eksenine yerleştirilen alt pencere duvardan çökertilmiş,
kıvrımlı kaval silme tarafından çevrelenmiştir. Duvar yüzeyine iç bükey silmeyle
geçilmiştir.
Yan kanattaki mekânın doğu cephesinde yer alan altlı üstlü iki penceresinin
sadece üst penceresi bezemelidir. Pencere diğerlerinden farklı olarak çökertilmemiş,
etrafı duvar dokusundan hafif dışa taşkın, üç yüzlü silmeyle çevrelenmiştir. Düz
lentosunun üzerine ise, almaşık renkli, geçmeli taç bordür yerleştirilmiştir. Bu düz
bordür, diğer pencerelerde uygulananların tekrarıdır. Alt pencere, diğer alt
pencerelerin çoğunluğu gibi duvar dokusu içinde tutulmuştur.
Batı cephesinde, güney tarafta yer alan pencere duvardan 0.10 m kadar
çökertilmiştir. Düz lento taşının üzerinde, kırmızı-beyaz almaşık renkli ve geçmeli
olarak düzenlenen yuvarlak kemer yer alır. Aynı biçimde kesilmiş taşların düz-ters
almaşık düzende yerleştirilen kemerin taşlarının her birine, zıt renklerde küçük
yuvarlak taşlar kakılmıştır. Kemerle lento arasında kalan dar alana, iki parçadan
oluşan kırmızı taş yerleştirilmiştir. Beyaz mermer kemer köşelikleri ise boş
bırakılmıştır. Duvar yüzeyine dört sıra mukarnasla geçilir. Mukarnas düzeni doğu
cephesinde yer alan, kuzey üst penceresi ile aynıdır.
Batı cephesi kuzey üst penceresi de aynı şekilde düzenlenmiş, pencere
alınlığında yuvarlak kemer yerine düz bordür kullanılmıştır. Duvar yüzeyine
mukarnas dizisiyle geçilmiştir. Dört sıra sık sık ince işlenmiş mukarnas, duvar
yüzeyine geçerken, silmeli ve içleri boş dikdörtgen nişlerle biter. Bu cephede alt
seviye de bulunan pencerelerin lento ve söveleri vurgulanmamış, pencereler duvar
eti içine yerleştirilmiştir.
Yan kanatta yer alan, batı cephesindeki duvara aynı eksende yerleştirilmiş iki
pencerede alt seviyede olan; diğer batı alt pencereler gibi düzenlenmiştir. Üst
pencere ise, duvardan içeri 0.10 m çökertilmiş, basık hafif sivri kemerlidir. Kemer
alınlığı boş bırakılmış, üzerine almaşık düzende geçmeli taşlarla bir bordür
yerleştirilmiştir. Bordürün üzerinden duvar yüzeyine geçisi sağlayan mukarnas,
saçak silmesine bitişmiştir. Beş sıradan oluşan mukarnasın, dilimlerine, üzeri yivli
badem şekli verilerek yüzeyleri hareketlendirilmiştir.
Yapının güney cephesine bakan altı pencere bulunmaktadır. Dördü mescid
mekânına, ikisi yan mekânlara aittir. Doğu yan kanadının güneye bakan
cephesindeki üst pencere, değişik kemer biçimiyle dikkati çeker. Bursa kemerine
benzeyen dilimli kemerin kilit taşına, aşağıya doğru sarkan kandil biçimli kabara
yerleştirilmiştir. Bezemesiz kemer alınlığının üzerinde, renkli geçmeli taşlardan
oluşan bordür yer alır. Duvar yüzeyine geçiş mukarnasla sağlanmıştır. Beş sıradan
oluşan mukarnasın yüzeyleri dilimlenmiş, bu şekilde derinlik kazandırılmıştır. Bu
cephedeki alt pencerenin etrafı, iç bükey ve kaval silmelerle çevrelenmiştir. Pencere
üstündeki lento, diğer pencerelerde kullanılanlardan çok daha geniş tutulmuş ancak
bezenmemiştir. Lentonun üzerinde, kırmızı-beyaz taşlardan dönüşümlü düzende
yapılmış düz bir bordür yer alır. (Resim 218, 219,220,221)
Batı yan kanadının güneye bakan cephesinde yer alan üst pencerede ise; altı
dilimli, basık kaş kemer benzeri uygulama vardır. Kemer alınlığı ve köşelikleri boş
bırakılmış, üzerine dönüşümlü renk düzeninde geçmeli taşlardan oluşan bordür
yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde, dört sıra mukarnastan oluşan düzenleme yer alır.
dört köşeli yıldız biçiminde başlayan mukarnas dizileri, istiridye motifiyle son
bularak duvar yüzeyi ile sıfırlanır. Mukarnas dilimlerinin üzerleri işlenmiş, bu
şekilde hareket ve derinlik kazandırılmıştır. Bu pencere ile aynı düşey eksende yer
alan pencere, en çok bezemeye sahip olan alt pencere niteliğindedir. Duvar etinden
içe doğru hafifçe çökertilmiş olan pencerenin sadece alınlık kısmı bezelidir. Diğer
pencerelerden farklı olarak silme ile çevrili değildir. Düz lentonun üzerindeki atkı
taşı almaşık düzendedir. Ortada siyah taş, iki yanında daha küçük birer kırmızı taş
yer alır. Taşların etrafı ve araları oluklu çok ince taş çerçeve ile sınırlanmıştır.
Arada bulunan düz atkı taşından sonra, üç sıradan oluşan mukarnas sıralı kısımla
duvar yüzeyine geçilir. Dilimli nişciklerle biten son sıranın aralarındaki
dikdörtgenlerin üzerine sivri kemerler kazınmıştır.
Yapının kuzey cephesinde, yan kanatlarda bulunan mekânların, son cemaat
yerine açılan ikişer penceresi vardır. Bu pencerelerin alt seviyede olanları duvar eti
içinde tutulmuşlardır. Üst pencereler ise, silmelerle çevrelenmiş, içine dilimli birer
kemer yerleştirilmiştir. Bu kemerlerin alınlıkları ve köşelikleri boş bırakılmış, kilit
taşlarına ise birer kemerli kandil biçimli sarkıt yerleştirilmiştir. (Resim 224) Bu
kandil motiflerinden birinin yarısı, diğeri ise sağlam olarak günümüze gelmiştir. Her
iki pencerede de kemer alınlığının üzerinde, birer dönüşümlü renk düzeninde,
geçmeli taşlardan oluşan düz bordür yer alır.
Revaklı, beş bölümlü son cemaat yerinin giriş aksındaki ana kemerinin
oturduğu yastıklar, içe doğru taşırılmış ve düz profilli silmeyle boyuna bölünerek iki
yüzey elde edilmiştir. İki kemer yastığı da aynı şekilde tasarlanmıştır. İkisi arasındaki
tek fark, tamnişin içindeki bitkisel bezemelerdeki detaylar ve niş kemer
aynalığındaki motiftir. Doğu kemer tastığının niş alınlığında Mühr-ü Süleyman, batı
niş alınlığında ise kare içine yerleştirilmiş sekiz kollu yıldız yer alır. Alttaki pano
beş sıra mukarnasla ortada tam, yanlarda yarım niş elde edecek biçimde
düzenlenmiştir. Bu nişlerin iç yüzeyleri, kabartma tekniğiyle aşağıdan yukarıya
doğru daralan yüzeye uydurulan bitkisel motiflerle bezenmiştir. Niş kemer
alınlığında, madalyon içine iki üçgenin yerleştirilmesiyle altı köşeli Mühr-ü
Süleyman oluşmuş, yıldızın ortasına ise altı yapraklı gülce oturtulmuştur. Silmenin
üstünde kalan pano üç sıra mukarnastan oluşur. Mukarnasların içleri yivlenerek
yüzey hareketlendirilmiştir. Kubbenin, kuzey beden duvarına oturan kemer yastıkları
da üçer sıra mukarnasla bezenmiştir. Son cemaat yerinin taç kapı aksındaki ana
kemeri ve onun iki yanındaki kemerlerin dışa bakan kemer aynaları, biri ince diğeri
kalın iki kaval silme ile zik zak şeklinde kuşatılmıştır. Yan kemerlerin karnı, on altı
dilimli, ana kemer karnı ise düzdür. Yan kemerlerin oturduğu kemer yastıkları
mukarnaslarla bezeli ve kemer yüzleri silmelerle çevrilidir. (Resim 236, 237),
(Çizim 49,50)
Minare tuğla-derz dokulu olup, petek kısmından profilli silme ile geçilen
şerefe altı kozalak biçiminde üç sıra mukarnaslıdır. Şerefeden sonra kurşun bir
külahla sonlanır.
Son Cemaat Yeri
Son cemaat yerinin batı ve doğu duvar yanları kapalıdır. Burada altlı üstlü
ikişer pencere yer alır. Alt pencereler duvar eti içinde tutulmuş ancak, üst
pencereler hem içte hem dışta olağanüstü güzellikte işlenmiştir. (Resim 222,223,
225), (Çizim 52,53)
Son cemaat yerinin doğu duvarında yer alan üst pencerenin alınlığında,
şeritlerden oluşan altı köşeli yıldızın etrafında kesişen çizgilerle düzensiz çokgenler
oluşur. Bu şekillerin içine taş içine taş kakma tekniğinde bezeme yapılmış, taşların
çoğu döküldüğü için günümüze ulaşamamışlardır. Alınlığın üst kısmı, iki yüzlü
yerleştirilmiş dilimli taşlardan oluşur. Geçmeli olarak düzenlenmiş, ancak taşların bir
çoğu düşmüştür. Alınlığın üzerine düz kırmızı taşlardan meydana gelen bir atkı taşı
konmuştur. Bunun üzerinde, beş sıradan oluşan mukarnas yer alır. Mukarnasların alt
dilimlerinin arasına iki yüzlü, üç dilimli birer palmet yerleştirilmiştir.
Mukarnaslardan duvar yüzeyine geçişte bulunan mukarnas nişciklerinin arasındaki
alınlıklara, dilimli kemerler şeklinde taş içine taş kakma tekniğinde siyah mermer
kakılmıştır. Mukarnasların tüm yüzeyleri yivlenmiş, işlenmiştir. Pencere tavanında
on iki kollu yıldızın etrafında kırık çizgilerin kesişmesiyle oluşan bir örnek bulunur.
Yıldızın ortasında, merkezdeki küçük altı yapraklı çiçeğin etrafında gelişen altı
köşeli yıldız ve yıldızın etrafında çokgenlerin, yarım beş köşeli yıldızların olduğu;
üzeri yivli şeritlerle ağ şeklinde bezenmiş neredeyse kubbeleşmiş bir küre vardır.
Ortadaki tam yıldızın iki tarafında ise, iki yarım sekiz kollu yıldız kısa kenarlara
yerleştirilmiştir. Bu yıldızların etrafında dört köşeli küçük yıldızlar, üçgenler,
baklava biçimleri ve çeşitli çokgenler yer alır. Motiflerin araları oyularak siyah
taşlar kakılmıştır. Pencere, iç taraftan dilimli bir kemerin icine alınmış, kemer alınlığı
biri büyük üç düz kabarayla süslenmiştir. (Resim 227)
Son cemaat yerinin batı duvarında yer alan pencerenin alınlığında düz geniş
bir lento yer alır. Bezemesiz olan lentonun üzerinde, dört sıra mukarnasın ilk
sırasının araları rumi palmet ve altı yapraklı çiçek motifleriyle bezenmiştir. Aynı
kökten çıkan rumîler tepede palmet oluşturur. Bu düzenleme bir palmet bir papatya
şeklinde sıralı uygulanmıştır. Mukarnaslar istiridye şeklindeki motifle sonlanır.
İstiridye motifli mukarnasların aralarındaki karelerin yüzeyine siyah mermer
kakılmıştır. Pencerenin tavanında ise üzeri yivli şeritlerle oluşturulan sonsuza giden
geometrik motif yer alır. (Resim 226)On kollu yıldızın etrafında, kırık çizgilerin
kesişmesiyle çokgenler, yarım beş köşeli yıldızlar, eş kenar dörtgenler sonsuzluk
prensibiyle yerleştirilmişlerdir. Şeritlerin iki çizgi şeklinde yivlenen yüzeyleri bu
etkiyi arttırır. Pencere iç taraftan dilimli kemerle kuşatılmış, alınlık kısmına biri
büyük üç kabara yerleştirilmiştir.
Kuzey cephesinde en yoğun bezeme saçakta görülür. Saçak altı ve saçağı
taşıyan konsolların tüm yüzeyleri, bitkisel ve geometrik örneklerle doldurulmuştur.
Son cemaat yeri korkuluk şebekeleri batıdan doğuya doğru; birinci korkuluk
şebekesinde merkezden çıkan düz çizgilerin kesişmesiyle iki, on iki kollu yıldız ile
aralarda baklava ve çokgenler sonsuzluk prensibinde meydana gelmiştir. İki yıldızın
arasında küçük bir kare oluşur. Kafes oyma tekniğinde yapılan örnekleri oluşturan
taş şebekeler, ahşap kündekari çatma çıtaları gibi profillendirilmiştir.Yıldızların orta
kısmının da üzeri yivlenmiştir. İkinci korkuluk şebekesinde; ortadaki merkezden
çıkan on iki kollu yıldız ve her köşede dört tane yarım on iki kollu yıldız yer alır.
Yıldızların aralarında altı köşeli yıldızlar meydana gelir. Sonsuzluk prensibinde
düzenlenmiş geometrik kurguda, motiflerin aralarında baklavalar ve düzensiz
çokgenler bulunur. Bu korkuluk şebekesi diğerlerinden farklı olarak yanlarda, iki
yüzlü uçlarıdilimli palmet şeklinde, birbirine geçmeli taşlarla yan duvarlara
bağlanmıştır. Sol tarafta kahverengi damarlı mermer kullanılmıştır.
Üçüncü korkuluk şebekesinde, bir çemberin merkezi etrafına geçmeler
yaparak, on köşeli yıldız oluşturacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Korkuluğun
iki uzun kenarına ikişer yarım on kollu yıldız yerleştirilmiş; aralarda dik kareler,
düzgün beşgenler, baklavalar ve düzensiz çokgenler oluşmuştur. Örnekleri oluşturan
şeritlerin üzeri yivlenmiştir. Dördüncü korkuluk şebekesinde, yivli şeritlerle
oluşturulan iki karenin içine merkeze dört sivri köşeli, onun etrafına ise sekiz sivri
köşeli yıldız yerleştirilmiştir. İki yıldızın ortasında içi dilimli baklava motifi
oluşmuştur. Sonsuzluk prensibinde düzenlenen örnekleri oluşturan şeritlerin
kademeli yivlendirilmesi, motiflerin etkisini güçlendirir. (Resim 228, 229, 230,
231), (Çizim 45,46,47)
Son cemaat yeri cümle kapısı eksenindeki girişin üzeri dört konsolun
taşıdığı saçak şeklinde düzenlenmiştir. Silmelerle sınırlanmış olan saçak altında yan
yana üç dikdörtgen pano, saçağın doğu ve batı uç kısımlarında kuzey cephesine
bağlanmasıyla da iki üçgen pano oluşmuştur. Bu panoların içi, sonsuza giden
geometrik bezemelidir. Ortadaki panoda; merkezden gelişen on kollu yıldızın
çevresine, beş köşeli sekiz yıldız ve iki yarim beş köşeli yıldız yerleştirilmiştir.
Yıldızın kol uçlarındaki beş köşeli yıldızlar ile ortadaki küçük on kollu yıldızın
çevresindeki daha büyük yıldızın elmas kesimli kolları beyaz mermerle taş içine taş
kakma tekniğinde bezenmiştir. Yıldızların kol aralarında çokgenler, panonun kısa
kenarlarında ise üçer tane siyah mermer kakmalı oval motif yer alır.
Sağda ve solda yer alan panolarda aynı bezeme düzeni uygulanmıştır.
Merkezden gelişen on kollu yıldızın etrafında, beşgenden gelişen yarım beş köşeli
yıldızlar yer alır. Yıldızların aralarında düzgün altıgenler ve yarım beşgenler
bulunur. Orta panoda olduğu gibi yıldız kolları ve yarım yıldızlar, taş içine taş kakme
tekniğinde bezenmiştir. Köşelerde yer alan iki üçgen panoda; üçgenin uzun tarafına
yarım on kollu yıldız oturtulmuş, etrafına da diğer panolarda olduğu gibi beş köşeli
yıldızlar yerleştirilmiştir. Panolarda beyaz ve siyah mermerle taş içine taş kakma
tekniği uygulanmıştır. (Resim 232, 233) (Çizim 48)
Kuzey cephesindeki duvar yüzeyinde, saçağı taşıyan dört konsolun aralarında
kalan beş pano yer alır. Bu panolardan doğu ve batı ucundakiler kare, aralarda kalan
üçü ise dikdörtgendir. Panoların tüm yüzeyleri natüralist üslupta bitkisel bezemeyle
doldurulmuştur. Batıdan doğuya doğru birinci panoda; aynı kökten çıkan üç dal sağa
sola ve ortaya doğru uzanan uçlarında birer büyük lotus benzeri çiçek taşır. Sağda ve
soldaki yönlü hatayi çiçeklerin tepe yaprakları düğümlüdür. Ortadaki sap üzerinde
merkezi dolduran bir şakayık yer alır. Yan yaprakları daha kısa tutulan şakayığın
tepe yapraklarının ortası boşaltılarak ters yürek biçimini almıştır.213 Şakayığın yan
yapraklarından çıkan, kenarları yivlenmiş iki yaprak boşlukları doldurur.
Merkezdeki çiçeğin yan yapraklarından çıkarak, üst iki köşeye uzanan çınar yaprağı
biçiminde iki yaprak bulunur. Yaprakların üzerleri yivlenmiş, motifler üst üste
tekrarlanarak derinlik ve üç boyutluluk kazandırılmıştır.
İkinci dikdörtgen pano; tek kökten çıkan çatallı sapın ucundaki büyük çiçek,
birinci panoda merkezde olan çiçeğin tekrarıdır. Panonun merkezindeki şakayığın alt
yaprakları daha kısa tutulmuş, kısa yaprakların üzerindeki ikinci dilimli taç
yaprakların üzerinde yükselen tepe yaprakları tepede birleşip beş dilimli palmet
oluşturmuştur. Palmetin iki yanından çıkan kıvrım dalı üç dilimli yaprakla biter.
Şakayığın ikinci yaprağından çıkan çatallı sapın, aşağı köşelere uzanan uçlarında iri
çınar yaprakları, yukarı köşelere uzanan uçlarında ise sivri yapraklı hatayi benzeri
şakayıklar yer alır. Bu şakayıkların ortasına işlenen yedi yapraklı çiçekle motife
dolgunluk kazandırılmıştır. Örneğin motiflerinin tümünün yüzeyleri yivlenmiş ya da
çiçeklere kat kat görüntüsü vermek için motifin yüzeyine daha küçük tekrarı
yapılmıştır.
Üçüncü dikdörtgen panoda; merkezde yer alan birbirine saplarla bağlı dörtlü
lotusun etrafına, motifler simetrik olarak serpiştirilmiştir. Tek saptan üzerindeki
lotusun yapraklarından çıkan çatallı dalların uçlarında birer lotus oluşur. Bu iki
lotusun yapraklarından çıkan dalların ikisi tepede birleşip, içinde üç dilimli palmet
olan lotusu oluşturur, diğer iki dalın uçlarında da birer lotus meydana gelir. Üstteki
lotuslardan çıkan saplar uçlarında üç dilimli yapraklarla üst köşeleri doldurur. En
üstteki lotusun tepe yaprağından çıkan dallar aşağıya doğru uçlarında yapraklarla
uzanır. Alttaki lotusların dış yapraklarından çıkan çatallı dalın bir ucundaki lotus üst
boşlukları doldururken, diğer uçtaki tomurcuk lotuslar alt köşelere yerleşir. Aralarda
213 Özbek, Y; a.g.e, s.129
kıvrım dallar çiçekleri birbirine bağlamanın yanı sıra boşlukları da doldurur.
Lotusların bir kısmının yüzeyine stilize lotus işlenirken, bir kısmının yüzeyine ise iç
dilimli palmet işlenmiştir. Lotusların ve yaprakların yüzeyleri işlenerek katlar
vurgulanmıştır.
Dördüncü panoda ise,aynı kökten çıkan dal yukarı doğru ikiye ayrılır sağa ve
sola geniş bir kıvrım yaparken çatallanır. İki dalın ayrıldığı noktaya üç dilimli bir
palmet yerleştirilmiştir. Çatalın aşağıya doğru olan uçlarında karanfile benzeyen
dilimli çiçekler bulunur, yukarıya giden dal tekrar çatallanır ve aşağıya beş dilimli
palmetlerle uzanır.Yukarı doğru uzanan dal kendi içine doğru kıvrım yaparak, dilimli
karanfile benzeyen çiçek şeklinde sonlanır. Bu dalın gövdesinden çıkan dallar
yukarıya uzanarak, yapraklarının konturları rumîlerden meydana gelen, büyük sekiz
yapraklı bir çiçeğe dönüşür. Çiçeğin üst yapraklarından sağa ve sola uzanan iki dalın
uçlarında birer üç dilimli palmet yer alır. çiçeklerin ve yaprakların yüzeyleri
işlenmiştir. Palmetler çift palmet şeklinde, yapraklar ise damarları vurgulanarak
işlenmiştir.
Beşinci kare panonun köşelerine ve merkezine birer gül yerleştirilmiştir. Tek
kökten çıkan merkezdeki yaprakları kat kat işlenmiş büyük gülün alt yapraklarından
iki yana çıkan dallar uçlarında birer gülle aşağıya doğru eğilir. Üst yapraklarından iki
yana uzanan dalların yanlarından birer ucunda küçük palmet olan, tomurcuklu gibi
görünen dal ayrılır, bu dalın ucunda ise birer büyük gül yer alır. Köşelere denk gelen
bu güllerin alt yapraklarından sağ ve sola birer beş dilimli palmet uzanarak yan
taraflardaki orta boşlukları doldurur. Çiçek motiflerinin tüm yüzeyleri incelikle
işlenmiş, çok katlı görünümü verilmiş, dallar ise yivlenmiştir.
Konsolların kuzeye bakan yüzleri birbirinde farklı motiflerle bezenmiştir.
Birbirlerine bakan yüzlerinde ise, aynı motifler tekrarlanmış böylece bütünlük
sağlanmıştır. Doğudan batıya doğru; birinci konsolun doğu yüzünde, iki kökten
çıkan iki dalın ucunda birer hatayi yer alır. Yukarı köşede olan hatayi biçimli çiçeğin
tepe yaprağından çıkan dalların ucunda bulunan palmetler üst köşeyi doldurur.
Dallar yivlenmiş, çiçeklerin içine kendilerinin küçük tekrarları yapılarak kat kat
etkisi verilmiştir.
Batı yüzünde, köşeden çıkan sap çatallanarak ikiye ayrılır. Altta tek kalan
dalın ucunda, yelpaze biçimli bir çiçek yer alır. Üst taraftaki dal ikiye ayrılarak iki
yelpaze biçimindeki çiçekle sonlanır. Dalların çatallaştıkları nokta bir bağ
motifiyle214 vurgulanır. Çiçeklerin yüzeyleri ve dallar yivlerle hareketlendirilmiştir.
Birinci konsolun kuzey yüzünde, ilk dilime penç ve etrafını kavrayan Rumîler, ikinci
dilimde aynı motif tekrarlanmış ancak pençin alt ve üst yapraklarında dört yöne
çıkan dalların her birinin ucuna birer üç dilimli küçük palmet yerleştirilmiştir.
İkinci konsolun doğu yüzü, birinci konsolun batı yüzünün tekrarıdır. Batı
yüzünde ise, tek kökten çıkıp simetrik dağılan lotuslar yer alır. Birbirine saplarla
bağlanan lotuslar, köşe eksenine doğru bir madalyon oluşturacak şekilde
dizilmişlerdir. Orta noktadaki lotusların yanlarından çıkan dalların ucunda bulunan
lotuslar ise, köşelerdeki boşluğu doldurur. Kuzey yüzünde, ilk dilimde merkezde beş
yapraklı bir hatayi ve etrafını kuşatan rumîlerden oluşmuş bir motif yer alır. Çiçeğin
tepe yaprağından çıkan iki dal, uçlarında dilimli rumîlerle son bulur. Rumîlerin alt
yaprakları uzamış, yaprağın uç kısmı ise düğmevari kıvrılmıştır.
Üçüncü konsolun doğu yüzü, ikinci konsolun batı yüzüyle aynıdır. Batı
yüzünde ise, üç kökten çıkan beş dilimli büyük bir çınar yaprağı tüm yüzeyi
doldururur. İkinci yapraklarından çıkan dal ucunda da yapraklar yer alır. Kuzey
cephesinin üst diliminde, penç ve etrafını madalyon gibi çeviren uçları kıvrık
rumîler yer alır, alt dilimde altı dilimli kat kat yapraklı bir hatayi ile etrafını saran
rumîler bulunur.
Dördüncü konsolun batı yüzünde; iki daldan çıkıp köşelere uzayan
şakayıkların üst tarafta olanın tepe yaprakları birleştirilerek laleye benzetilmiştir. Alt
köşeye gelen şakayığın tepe yaprakları ise, düğüm biçimini almıştır. Her iki çiçeğin
tepe yapraklarından zarif birer dal çıkarak, altta üç dilimli palmet, üstte dilimli rumî
şeklini alır. Doğu yüzü ise, üçüncü konsolun batı yüzüyle aynıdır. Kuzey yüzünde,
ilk diliminde pençin etrafını taç gibi kuşatmış rumîler ve bunlardan uzayarak
yaprakla son bulan dallar yer alır. İkinci diliminde ise, iç içe kat kat işlenmiş bir
hatayi ve etrafını kuşatan rumîler bulunur. Rumîler tepede birleşip küçük bir üç
dilimli palmet oluşturur. Çiçeğin tepe yaprağından çıkan bir dal çatallanıp uçları
düğmevari kıvrılmış rumîlerle son bulur. Yapıda yüzeylere uygulanan bitkisel
bezemede, rûmi-palmet üsluptan naturalizme geçiş izlenmektedir.
214 Özbek, Y; a.g.e, s.130
Cümle Kapısı
Kuzey cephede, girişin üzerindeki sekiz dilimli kubbeyi taşıyan kemerlerden
güney yönündeki kemerin arası doldurularak, sığ bir alınlık biçiminde
düzenlenmiştir. İki sıra düz silmenin alt kısımda ilmik şeklini alarak üç yönden
kuşattığı kapı, üç sıra mukarnasla çerçevelenmiştir. Doğu ve batı tarafındaki
bordürler birbirinden farklı işlenmiştir. (Resim 234, 235)
Kapı çerçevesini oluşturan silmelerle nişin alınlığı arasında sarımtrak beyaz-
kırmızı renkli taş, geçmeli taşlarla kakma olarak işlenmiştir. Kapı lentosunun
üzerinde bir ayet bordürü yer alır.215 Bordürün üzerinde ise, geometrik kûfi ile dört
defa “Muhammed” yazılmış,216 yazının dışındaki kemer yüzeyi bitkisel bezemelerle
doldurulmuştur. Kapının çerçevesini üç sıra kaval silme dolaşır ve son cemaat
yerinin basamak hizasında ilmik şeklini alarak son bulur. (Resim 238)
Taç kapıyı çevreleyen silmeler ile kapı lentosunun arasında kalan kısımda
sivri bir kemer yer alır. Kırmızı ve beyaz taşların içine, birbirinin zıttı renklerde taş
kakılarak monadlar oluşturulmuştur. Kemerin köşe dolgu yüzeyleri işlenmemiştir.
Kemerin alınlığında ise, dilimli kemerli kitabe panosu ve bunun etrafında bitkisel
bezeme yer alır. Dilimli kitabe panosunun içinde en üst satırın hemen üstünde, ortada
üç dilimli bir palmetin etrafını kuşatan rumîler kıvrım dallarla iki yana uzanır. Kitabe
panosunun iki yanında simetrik örnek uygulanmıştır. Bir kökten çıkan üç dilimli
palmetin iki yanından çıkan saplar sağa ve sola uçları kıvrık natüralist yapraklar
olarak sarkar. Palmetin tepe yaprağından çıkan üç saptan ikisi yanlarda beşer
yapraklı şakayıklar oluştururken, şakayıkların tepe yapraklarından çıkan birer sapın
ucunda yarım palmetler meydana gelir. Ortadaki sap ise, iki yanında küçük
yapraklarla yükselerek, taç yapraklı büyük bir şakayık oluşturur. Bu şakayığın tepe
yaprağından çıkan üç saptan ikisi, büyük ikinci şakayığı oluştururken, diğer sap yana
doğru yarım palmet ve rumî yaprakla eğilir. İkinci büyük şakayığın tepe yaprağından
çıkan tek dal iki yana iki rumî yaprakla eğilerek yükselir ve beş dilimli palmetle
sonlanır. Palmetin tepe yaprağından çıkan dal, sağa ve sola iki rumî yaprakla
uzanarak ilerler ve ikinci beş dilimli palmeti oluşturur. Sonuncu palmetin tepe
215 Kur’an, Tevbe, 18 “Allah’ın mescitlerinin ancak Allah’a iman edenler imar eder.” 216 Wittek, P, ; a.g.e, 146
yaprağından çıkan iki dalın biri ortada yer alan hatayi çiçekle buluşurken, diğeri
çiçeğin altında simetriği ile birleşir. Çiçek yaprakları katmerli işlenerek, derinlik ve
üç boyutluluk etkisi verilmeye çalışılmıştır. Uzayan palmetler beş dilimli hale
gelmiş, oluklu oyma tekniği kullanılmıştır.
Silmelerin üzerinde kırmızı taşla gri mermerin iç içe geçtiği almaşık renk
düzeninde bir atkı taşı yer alır. bunun üzerinde sülüs hatla yazılmış bir ayet
bulunur.217 Sülüs kitabenin üzerinde merkezde Kûfi yazıyla dört kez “Muhammed”
yazısının yazıldığı pano yer alır. (Resim 239) Kûfi panonun sağı ve solu bitkisel
motiflerle bezenmiştir. Basit ve dilimli Rumîlerin spiraller oluşturup spirallerin
ucunda uzayan beş dilimli palmetlere dönüştüğü bir örnek simetrik olarak iki tarafa
da yerleştirilmiştir. Panonun üzerinde, iki yandan gelen Rumîler küçük bir palmetle
birleşir; yanlardaki örneğe uçları düğümlü, dilimli rumîlerle bağlanır. Alttaki
örnekten farklı olarak burada, klasik anlayışta bir örnek uygulanmıştır.
Bitkisel motiflerle oluşturulmuş bir bordür, giriş kapısının sövelerinin üst
seviyesinden başlayıp, kapı lentosunun alt yüzünü dolaşır. Merkezde bulunan sekiz
yapraklı çiçeğin etrafını madalyon gibi kuşatıp, karşılıklı birer üç dilimli palmet
oluşturan kıvrım dallar, çapraz olarak yanlara uzanır. Sağ ve soldaki ilk dilimlerin
içlerinde iki yöne bakan palmetler bulunur. Merkeze bakan palmetin tepe
noktasından çıkan iki dalın ucunda birer dilimli, yaprak uçları düğmeli rumî yer alır.
bu rumîler, ortadaki motifi iki yandan kuşatır. Diğer tarafa bakan palmetin tepe
yaprağından çıkan iki dal açılarak iki rumîye dönüşür. Rumiler ve üç dilimli
palmetlerden oluşan ulama düzeni, bordürün tümünde hakimdir. Örnekleri oluşturan
motiflerin yüzeylerinin, yapının bütününde uygulanan üsluptan farklı olarak
işlenmemiş olması dikkat çekicidir. (Resim 240, 241), (Çizim 51)
Mihrap
Mihrap, güney duvarının ortasında yer alır. Yapının bütününde hakim olan
mavi damarlı gri mermer yerine, sarı mermerden yapılmıştır. Mihrabı, iki sıra
mukarnas bordür dört yönden kuşatır.218 (Resim 242, 243) Mihrap nişinin içini de
dolanan üç sıra kaval silme kavsarayı çevreler. Kavsara, istiridye biçiminde sonlanan
217 Bkz. 8 numaralı dipnot. 218 Taç kapı ve mihrapta bulunan mukarnasların, dış cephedeki pencerelerde bulunan mukarnaslar kadar özenli ve zengin olmayışı dikkat çekicidir.
dört sıra mukarnas dizisiyle zenginleştirilmiştir. Mukarnasların alttan ilk sırasının
aralarında oluşan nişcikler; ortada üç dilimli palmet ve bu palmeti iki yandan
kuşatarak tepede birleşen rumîlerden oluşan birer motifle bezenmiştir. Mukarnasların
üstten üçüncü sırasndaki sarkıtların aşağı bakan yüzlerine siyah mermer kakılmıştır.
Bir tam, iki yarım palmet biçimli tepelik mihrabı taçlandırır. Yedi dilimli
büyük bir palmet şeklindeki tepeliğin tüm yüzeyi bezemelidir. En altta aynı kökten
çıkan iki rumî tepede birleşip, çapraz olarak yanlara doğru uzanarak ucunda üç
dilimli palmetle biter. Bu palmetin orta yaprağı uzayıp kıvrılıp düğme biçimini
almıştır. Rumîlerin ortasında, alt kısımda sağdan ve soldan gelen, dilimli iki
yaprağın sapları birleşerek palmet meydana getirir. Üç dilimli palmeti taşıyan sapın
gövdesi düğümlüdür. Palmetin tepe yaprağından çıkan iki kıvrım dal birleşip daha
büyük bir palmet oluşturduktan sonra, sağa ve sola doğru gövdeleri düğümlü saplarla
uzanıp uçlarında, hurdeli rumîlerle biter. Palmet biçimli tepeliğin yan kıvrımının
kenarındaki ince silmeler, iki koldan uzayıp üst yaprakları rumîye dönüşen birer
lotus oluşturur. Lotusun rumî kolları ise, tepeliğin üst dilimini dolduran, beş dilimli
büyük bir palmet meydana getiririr. Bu palmetin iki alt yaprağının uçları uzayıp
kıvrılmış düğmeli rumîlere dönüşür. Alttaki palmetin tepe yaprağından uzanan
rumîler bu palmeti kuşatarak taç şeklinde rumî yapraklarla sonlanır. Palmet
biçimindeki tepelik; gövdeleri düğümlü kıvrım dallar, hurdeli rumîler ve çift katlı
palmetlerden meydana gelir. (Resim 245)
Mihrap alınlığının en üstünde, kıvrım dallar ve rumîlerle bezenmiş sülüs hatla
yazılmış bir ayet bulunur. Ayet ile kavsara arasında kalan alınlık yüzeyi, boşluk
bırakılmadan bitkisel motiflerle doldurulmuştur. İnce bir silme ile konturları
belirtilmiş, dilimli palmet biçimli madalyonun ortasında yer alan beş yapraklı palmet
merkez alınarak örnek oluşturulmuştur. Madalyonun en altında üç dilimli palmetin
altından çıkan saplar yanlara doğru uzanarak rumîlerle diğer motiflere bağlanır. Bu
palmetin tepe yaprağına bir düğümlü sapla bağlanan beş palmetin tepe yaprağından
iki yana çıkan saplar, sağ ve sol köşelerde birer sarmal oluşturarak çatallanır ve
ayrılan uçlar biri rumîlerle biterken, diğer dalın ucunda tepe yaprakları uzatılarak
rumîye dönüştürülmüş beş yapraklı bir palmet oluşur. Palmetin uzatılmış yaprağı
aşağıya doğru dönerek sarmal dallara bağlanır. Bezemenin kurgusuna bakıldığında,
merkezde bulunan palmet ve bunun yan taraflarında yer alan tepe yaprakları
normalden çok uzatılmış iki palmet ve birkaç rumî dışında örneklerde, kıvrım dallar
ve sarmal dallar palmet ve rumîden daha baskındır. Özellikle yan taraflarda
düğümlenen, birbirinin altından ve üstünden geçen gövdeler, sarmal dallar dikkati
çeker. Bezemede, hangi sapın ya da gövdenin hangi motifi taşıdığını belirlemek
oldukça güçtür.
Beş yüzlü mihrap nişinin karşılıklı iki yanında yer alan, dörder sıra
mukarnaslı kaide ve başlığa sahip köşe sütünceleri, tek parça koyu kırmızı
mermerden yapılmıştır. Mihrap nişinin, karşılıklı bakan yüzlerine, mimar Musa bin
Apdullah ve nakkaş Musa bin Adil’in isimlerinin yazılı olduğu kitabe
yerleştirilmiştir. 219
Kavsarayı kuşatan silmelerin hemen altında bulunan, rumî-palmet bordürde,
nişin içte kalan üç yüzüne birer örnek sığdırılmıştır. Birbirinin tekrarı olan bu
örnekte, motifi sınırlayan ince silmenin iki ucu çapraz biçimde gövdelerinde birer
düğüm yaparak ilerler ve dilimli rumîye dönüşürler bu rumîler tepede birleşir ve
palmeti oluşturur. Palmetin çanak yaprağından çıkan saplar ucundaki rumîlerin
ucları üç dilimli palmetten oluşan bir tepelikle sonlanırken, üç dilimli palmetin
geriye dönen yaprakları çerçeve oluşturan rumî içindeki yedi dilimli palmetin sapını
meydana getirir. Üç dilimli palmetin taç yaprağından çıkan ve iki yana kıvrılan iki
sapın ucunda, oldukça güzel işlenmiş rumîler yer alır. Saplar ve kıvrım dallarla
birbirine bağlanan yanlardaki pametler ve rumîler yüzeyi doldurur. Dalların
üzerleri yivlenmemiş, düğmeler ve spirallerle hareketlendirilmeye çalışılmıştır.
Buna karşılık rumî ve palmetlerin yaprakları özenle işlenmiştir. (Çizim 54)
Bu bordürün hemen altında “Kelime-i Tevhid” yazınının bulunduğu kitabe yer
alır. Sülüs hatla yazılmış olan kitabenin içine, Rumîler, palmetler ve kıvrım dallar
serpiştirilmiştir, kıvrım dalların ve diğer motiflerin üzeri işlenmemiş, sade
bırakılmıştır.
Mihrap nişinin yüzlerinden her birine birer kazıma tekniğinde yapılmış kandil
motifiyle bezenmiştir. Profilli dilimli kemerler içine alınmış kandiller, yüzeysel
işlenmiştir. Kemerin tepe noktasına asılı durumda, vazo formunda yapılmış kandiller
yanar durumda betimlenmiştir. (Resim 244, 246,247,248)
219 Bkz; 1 numaralı dipnot
Minber
Mermer minber sonradan yapılmış izlenimi vermektedir. Mihrap kadar
bezemeli olmasa da sade ve özenlidir. Volütlü sütun başlıklarının üzerindeki tacı,
üç dilimli kemerin üzerindeki yazı şeridi ve hafif kıvrımlı tepelikten oluşur. Minberin
taht kısmında yine volütlü sütunların üzerinde, üç dilimli bir kemer ve bu kemerin
üzerindeki alınlıkta, bir merkezden iki yana dağılan basit dallardan oluşan bir
süsleme yer alır. Minber yan aynalığında Mühr-ü Süleyman, tahtın yan tarafında ise
bir gülçe motifi yer alır.
Kubbe
Kare mekândan sekizgen kasnak üzerine oturan kubbeye tromplarla geçilir.
Trompların içinde iki sıra derinliği az mukarnas kullanılmış, trompların tepe
noktasında ise ışınsal bir motif yer almıştır. Trompların üzerine oturan kubbe eteğini,
siyah zemin üzerine altın yaldızla yazılmış bir yazı şeridi kuşatır. Uçları palmet
şeklindeki bordürden sonra, araları rûmilerle süslü yeşil zemin üzerine siyahla
yazılmış ikinci bir yazı kuşağı daha bulunmaktadır. Kubbe ortasında merkezden
gelişen bitkisel bir kompozisyon yer alır. Kubbe ve kubbeye geçiş elemanlarının tüm
yüzeyleri kalemişi bezemeyle doldurulmuştur.220 Açık yeşil zemin üzerine çivit
mavisi, sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve yaldızın kullanıldığı kalemişi süsleme, boşluk
bırakılmadan tüm yüzeylere uygulanmıştır. İç mekanda daha çok bitkisel bezeme
tercih edilmiştir. (Resim 249,250, 251)
Kubbe merkezinden gelişen üst üste iki süsleme kuruluşu uygulanmıştır.
Birinci örnek zemini oluştururken, ikinci örnek ise çok dilimli merkezden gelişen
dekoratif kafes kurgusuna sahiptir. Merkezde petek benzeri süslemeler yapılmış,
göbek etrafında ise mavi-beyaz şeritle gölgeli bir ifade verilmiştir. Çok ışınlı
geometrik geçmeden oluşan örnek, kubbenin yarı küresel yüzeyinde dantel gibi
işlenmiştir aralarda yer alan Selçuklu düğümü ve rumîler üç dilimli palmet şeklinde
sonlanır. Çiçekli kufî ile yazılmış bordürden sonraki geniş bordürde üçlü kartuşlar
içinde ikinci bir rumî-palmet esaslı bezeme yer alır. Dönüşümlü renk kullanımı 220 Kalem işi bezemelerde motif kurgusuna sadık kalınsa bile, renkler ve boyama üslubu özgün bezemelerle ilgisizdir. Genelde Beylikler dönemi yapıları, onarımlar sırasında yapının dönemine ait olmayan yoğun kalemişi bezemelere maruz kalmaktadır. Bkz. Manisa Ulu Camii, Kütahya Analcı Mescid.
örneğin etkisini güçlendirir. Üç dilimli palmetler, kubbe eteğinde merkeze bakar
şekilde sıralanmıştır. Kubbe çemberine geçişi sağlayan trompların arasındaki üçer
sıra mukarnaslı sarkıtların yüzeyi mavi-beyaz renklerle palmet ve rumî motifleriyle
doldurulmuştur.
Trompların aralarında yer alan profilli silme ile çevrili yuvarlak pencereler
geometrik bezemeli içliklere sahiptir. Tabhane mekânlarının kubbe bezemesi de
mescid mekânı ile aynı kurgu ve renklere sahiptir. Zeminden beyazla ayrılan ulamalı
palmet ve rumî örnekleriyle dolgulanan kubbe yüzeyinde önce kırmızı-beyaz üzerine
ise altın çekilmiştir. Aralarda motiflerle bağlantıyı Selçuk düğümleri sağlar. Bu
düğümler yüzeyi ağ gibi sarar. Kubbe eteğinde rumî-palmet kontur şeklinde
kullanılmıştır. Son boyamada doğal olmayan renkleri ve boyama üslubu
uygulanmıştır.
KAYNAKLAR
AKARCA, A- AKARCA, T (1954), Milâs, İstanbul.
ASLANAPA,O (1984), Türk Sanatı, İstanbul.
AYVERDİ, E.H (1989), Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul.
DEMİRİZ, Y (1979), Osmanlı Mimarisinde Süsleme I, İstanbul.
EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatnâme, c. IX, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-
R.Dankoff, İstanbul. GOODWİN, G (1992), A. History of Otoman Architecture, London. KOLAY, İ(1999), Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri,
Ankara.
ÖZBEK,Y (2002),Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme 1300-1453, Ankara.
WİTTEK, P (1999), Menteşe Beyliği, çev. O.Ş.Gökyay, Ankara.
WULZİNGER-WİTTEK-SARRE (1935), Das Islamische Milet, Berlin- Leipzing.
3.4.5. BALAT İLYAS BEY (CUMA,KOCA )221 CÂMİ
Katalog : 19
Plân : 18
Resim : 252-320
Çizim: 55-71
İnşâ Tarihi: H.806/ M.1404
Yaptıran: Şücaeddin İlyas Bey
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Aydın- Didim kavşağından sapılan Balat’ta, Milet antik şehrinde Bizans
döneminde yapıldığı söylenen kalenin güneybatısında bulunmaktadır.222
Tarihlendirme: Yapının günümüze gelen vakfiyesi bulunmamaktadır.223
H.991/M.1583 tarihli mufassal defterde, “Evkaf-ı İmâret Medrese-i İlyas Beğ der
nefs-i Balat” başlığı altında, İlyas Bey imâretinin vakıflarından ve görevlilerinden
bahsedilmektedir.224 Yapıda inşâ kitabesinin dışında, Kuran’dan alınmış çeşitli
ayetlerin yazıldığı on bir kitabe daha vardır. Kuzey cephede, ortadaki kemer
alınlığında yer alan, sülüs hatla yazılmış inşâ kitabesinde;
Lemma veffaka’l-lâhu te’alâ şânuhû ve azume burhânuhu’l
Emire’l mu’azzam ve’l melike’l-mufahama’zamu
e’âzimi’l-ümerâ-i fi’l-âlemrâfi’u merâtibi’l-ilm-i
İlâ’l-ğayreti’l-kusvâ muzhiru kelimeti’l-lahi’l-Ulya
es-Sultan Şuc’a ed-din İlyâs bin Muhammed bin İbrâhim (bin) Orhân
hallede’l-lâhu memleketuhû vad’a biyedihi bena hâzihi’l
İmâret’eş- Şerîfeti fi zi’l-ka’deti min şuhûri’em-806/1404225
221 Kızıltan,A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul 1958, s.92: Eyice, S; İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara 1970, s.102 : Yetkin, S.K; Türk Mimarisi, Ankara 1970, s.162, Aslanapa, O; Türk Sanatı”, İstanbul 1984, s.215: Aslanapa, O; Türk Sanatı I-II, İstanbul 1984, s.229 222 Daha fazla bilgi için bkz; W.Miller-Wiener; Das Theaterkastell von Milet, İstanbuler Mitteilungen, 17 (1967), s.279-290 223 Kuyucu, E, İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi, İstanbul 1983, s.88 224 Durukan, A,Balat, İlyas Bey Camii, Ankara 1988, s.7 225 Durukan, A, ; a.g.e, s.5, T.K.G.M.A, 156 No’lu Mufassal Defteri, 75b-80b
Buna göre; Sultan Şücaeddin İlyas Bey (Mayıs-Haziran )1404 tarihinde,
kendi eliyle imâretin temel taşını koymuştur. Kitabede sadece câmi değil, bir
imâretten söz edilmektedir. 1404 yılında temeli atılan yapı, muhtemelen 1408-1410
tarihinde ibadete açılmıştır.226
Yapının bilinen ilk onarımı 1905 tarihindedir.227 Bu onarımda yapının
kubbesi kiremitlerle kaplanmıştır.228 1955 tarihindeki depremde minaresi yıkılan
câmi, 1958 yılında kısmen onarılmıştır.229 Yapı, VGM tarafından 1955-72 yılları
arasında çeşitli onarımlar geçirmiştir.230 1988 yılında İlyas Bey Câmi ile aynı avluyu
paylaşan medresede sağlamlaştırma çalışmaları yapılmış, medresenin etrafı
temizlenerek ortaya çıkarılmış ve yıkık duvarlar örülerek sağlamlaştırılmıştır.231
Plân
Yapı, mukarnas dolgulu tromplarla geçilen 14 m. çapındaki çift kasnaklı
kubbe ile örtülü, kare plânlı ve tek mekânlı olarak plânlanmıştır. Câmi, üç yönden
medrese birimleri ile kuşatılan, ortada şadırvan bulunan avlunun güneyinde
bulunmaktadır. Câmiin kasnağı ve kubbesi dıştan belirgindir. Ortada bir kaval silme
ile bölünerek, sekizgen kasnağa çift katlı bir görünüm kazandırılmıştır.232Çift
kasnaklı kubbenin ilk katında doğu, batı ve kuzey cephelerinde şebekeli, yuvarlak
kemerli birer küçük pencere bulunur. (Resim 252, 253)
Yapının doğu ve batısında aynı cephe düzeni uygulanmıştır. Eş boyutlarda,
altlı üstlü ikişer çift dikdörtgen pencere aynı eksende yer alır. Pencereler birbirinden
farklı biçimlerde düzenlenmiş alınlık bezemeleriyle ayrılır. Güney cephesinde yer
alan iki dikdörtgen pencere aynı eksende, farklı boyutlardadır. Dış cephelerde çok
226 Wittek, P; Menteşe Beyliği, Ankara 1999, s.149: Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.162 227 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Kitabeler....., İstanbul 1929, s.174 228 Aslanapa, 1905 tarihinde yapılan onarımda kiremitle kaplanan yapının aslının bakır olduğunu öne sürer. Bkz. a.g.e., s.216; Wulzinger-Wittek –Sarre ise kubbenin aslının kurşun olduğunu iddia eder. Bkz. Das İslamische Milet, Berlin und Leipzig 1935, s.12-34 229 Durukan, A ; a.g.e, s.9 230 Cumhuriyetin 50. Yılında Vakıflar, Ankara 1973, s. 20: Yapı, bu araştırma için iki kez incelenmiştir. 25.09.2005 tarihinde yapılan ilk incelemede restorasyonun başlamak üzere olduğu yetkililer tarafından ifade edilmiş olmasına rağmen, 22 Nisan 2006 tarihindeki ikinci incelemede, bu konuda herhangi bir gelişmenin olmadığı görülmüştür. 231 W.Müller-Wiener; Milet 1985, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II, Ankara 1986, s.202 232 Durukan, A; a.g.e, s.12
zengin sövelerle çevrili olan pencereler, iç mekânda oldukça sade düzenlenmiştir.233
(Resim 254, 255, 256,257, 258,259,260)
Kuzey cephesinde, üç basamaklı merdivenle çıkılan, iki sütun ve üç kemerle
doğu-batı doğrultusunda düzenlenen üç bölümlü anıtsal cümle kapısı ihtişamlı
kuruluşuyla dikkati çeker. Yapının orta ekseninde bulunan giriş bölümü 0.60 m öne
çıkar. Büyük boyutlu sağır kemer ile altındaki perde duvarı birleştiren giriş kapısı,
yeni arayışların mimariye yansımasıdır. Derinliği fazla olmayan sivri kemer içine
alınan ve oldukça detaylı işlenen cümle kapısı, dışta üç yandan kaval silmelerle
çerçevelenmiştir. Taç kapı sivri kemerinin başlangıç seviyesi alt kısmı, kemer
ayakları şeklinde bir görünüme sahiptir.234 Bu bölümler yan tarafları silmelerle
çevrilerek dikdörtgen pano görünümü almıştır. Bu panoların üzerinde ise, yatay
olarak başlayıp yanlarda dikey devam eden mukarnaslı bir friz yer alır. Taç kapının
dışa taşkın yan cephelerinden başlayarak doğu ve batı yönünde devam eden, rumîler
ve palmetlerden oluşan yatay bordür cepheyi ikiye böler. (Resim261, 262, 263, 264 )
Mukarnaslı kaide üzerine tek parça devam edip, dört sıra mukarnas sarkıtlı
başlık ile biten iki sütunun üçe böldüğü giriş cephesi, etkileyici bir düzenlemeye
sahiptir. Sütunların üzerinde yer alan dekoratif ve taşıyıcı fonksiyonu olan
dönüşümlü renkli üç basık kemerin, bingilerinin batıda olanı istiridye biçiminde,
doğuda olanı ise üzeri yivli mukarnaslarla bezelidir. Basık kemerlerin üzerinde,
yüzeyden çıkıntılı üç aynalı kemer yer alır. Bu kemerler içleri doldurulmuş ve birer
alınlık gibi değerlendirilmiş hafifletme kemerleridir.235 Doğu ve batı alınlıklarında
bezemeler yer alırken, diğerlerinden daha geniş olan ortadaki alınlıkta inşâ kitabesi
bulunur. Bursa kemerlerinin çevresi iç bükey ve dış bükey silmelerle kuşatılmıştır.
Bu silmeler iki kemer arasında “T” şeklindeki kısmı oluşturur, bu kısımlar ok ucu
motifiyle bezenmiş yatay dikdörtgen panolarla bezenmiştir.
Cümle kapısının sağ ve sol tarafında sütun başlıkları seviyesinde, mukarnaslı
bir bordürle çevrili birer şebekeli açıklık yer alır. Kısmen tahrip olmuş bu şebekelerin
ortasında bulunan kısım, giriş kapısı olarak düzenlenmiş ve diğer iki yandan geniş
tutulmuştur. Var olduğu bilinen giriş kapısının kapı kanatları günümüze
233 Kızıltan, A, a.g.e, s.92 234 Duran, R; a.g.e, s.151 235 Durukan, A, a.g.e, s.11
gelmemiştir.236 Cümle kapısının ön yüzünün yanı sıra iç mekâna bakan yüzüne de
özen gösterilmiş, ortadaki girişin üzeri kaş kemerle, yan bölümlerin üzeri ise iki sıra
mukarnas sırasıyla hareketlendirilmiştir.
Cümle kapısı nişinin doğu ve batı yüzünde karşılıklı iki niş yer alır. Sivri
kemerli nişlerin kavsaraları, üç sıra mukarnastan sonra yelpaze motifiyle biter.
Nişlerden doğuda olanının kemer köşe dolgu yüzeyi bitkisel bezemeyle doldurulmuş;
batıdakinin ise desenleri çizilmiş, ama bitirilmemiştir.
Üç basamaklı merdivenle çıkılan giriş kapısından harime girilir. Burada câmi
ibadet mekânının zemininden daha alçak tutulan dikdörtgen bir bölüm
bulunmaktadır. (Resim 265)Giriş kapısının sağında, üç sıra kaval silmeyle
kuşatılmış yuvarlak kemerli minareye çıkılan kapı açıklığı yer alır. Buradan spiral
şeklinde düzenlenmiş otuz üç basamaklı bir merdivenle, çatıda bulunan minareye
çıkılır. Yapının kuzeybatı köşesinde bulunan minaresi, 1955 yılında meydana gelen
deprem sırasında yıkılmıştır.237 Eski resimlerinden minarenin, silindirik gövdeli ve
tek şerefeli şaşırtmalı yatay istifli tuğla ile örülmüş olduğu anlaşılmaktadır.238
Doğu duvarında yer alan alt sıra pencerelerinden güneyde olan, sağır yuvarlak
kemerlidir. Kemer alınlığında bir kitabe, kitabenin altında ise dikdörtgen bezemeli
bir pano yer alır. Bu panoda, giriş kapısının iki yanında yer alan yatay bordürdeki
rumî-palmet motifleri tekrarlanmıştır. Doğu duvarındaki kuzey pencere ise basık
kemerlidir. Üst sıradaki dikdörtgen pencereler kaval silmelidir.
Batı duvarının güneyinde, alt sırada bulunan yuvarlak sağır kemerli
pencerenin kitabe levhası, kaş kemer şeklindedir. Kuzeyde bulunan pencere ise,
basık kemerlidir. Üst sıra pencerelerinde doğu duvarındaki düzen tekrarlanmıştır.
Güney cephesinde bulunan pencerelerden alt sıradaki doğu penceresinin
üzerinde de bir kitabe yer alır, bu kitabenin etrafı zencirek motifiyle sınırlanmıştır.
Batı penceresi ise basık kemerlidir. Üst sıradaki dikdörtgen pencereler, kaval silmeli
ve basık kemerli olarak düzenlenmiştir. Üst sıra pencerelerinin tümü basık kemerli
236 Kapı kanatlarının Söke İlyas Ağa Câmiine taşındığı çeşitli kaynaklarde yer almaktadır. Bkz., A Durukan; a.g.e, s.11: İ.H.Uzunçarşılıoğlu; a.g.e, s.176 237 Baran, M; Milet Kılavuzu, Ankara 1965, s.68 238 Bkz. Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, lev.3: Goodwin, G; A History of Otoman Architecture, London 1971, s 31, resim, 23
ve duvar kalınlığı sebebiyle beşik tonozlarla örtülüdür. Yapının alt sıra
pencerelerinin tavanlarının her biri farklı bezenmiştir.
Güney duvarının ortasında, iki yanında ikişer pencere düzenlemesiyle mihrap
bulunur. Hafifçe dışa taşkın, muhteşem mermer işçiliğine sahip olan mihrap, 5.12 m
genişliğinde, 7,37 m. yüksekliğindedir. (Resim 266) Mihrap, geometrik, bitkisel
bezemelerin yanı sıra, yazı ve kandil motifleri ve palmet biçimli tepeliği ile
olağanüstü güzelliktedir.
Yapının içinde, beden duvarlarının üstünde, en üstteki daha geniş olan dört
sıra kaval silme duvarları içten sınırlar. Köşelerde yer alan, büyük tromp kemerleri
arasında ahşap gergiler yer alır.
Kare mekândan sekizgen kasnağa sivri kemerli tromplarla geçilmiştir.
Trompların eteğinde bir sıra prizmatik üçgen kuşak, bir sıra derinliği az mukarnas
dizisi üstünde, mukarnas birimleri ile tromp kemeri tepe noktasını birleştiren ışın
motifi kullanılmıştır.239 Trompların köşelerinde, içleri iki sıra mukarnasla
doldurulmuş küçük trompçuklar yer alır. (Çizim 73)Kasnak bir sıra kaval silme ile
sınırlandırılmıştır. Bu sınır, kubbe eteğinin başlangıç noktasını teşkil eder. Alttaki
kasnak, kubbe eteğinin oturduğu ve üzerinde geçiş ögelerinin bulunduğu kuşak;
üstteki kasnak da kubbe eteğini güçlendiren bir ögedir. Üstteki kasnak alttaki
kasnağın çokgen planını tekrarlar.240 Alttaki kasnak duvar örgü malzemesi ile, üstteki
kasnak ve kubbe şaşırtmalı yatay istifli tuğla ile örülmüştür. (Resim 267, 268)
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının bezemesi dış cephede cümle kapısı ve pencerelerde, iç mekânda
mihrapta ve pencere tavanlarında yoğunlaşır. (Çizim 56,57,58,59,60,61,62,63,64,65)
Yapının batı cephesinde aynı eksende, eş boyutlu dört pencere yer alır. Bu
cephedeki kuzey üst pencereyi üç sıra mukarnas silme kuşatır. Pencere alınlığında
(Resim269 ) bulunan taş kakmalar zaman içinde düşmüştür. Bu pencerenin düşey
eksenindeki alt pencere; içe doğru kademeli olarak; dıştan birinci ve ikincisi kaval,
üçüncüsü düz silme ile çerçevelenmiştir. Alınlık kısmında, yatay şekilde lotus-
239 Kolay, İ; Batı Anadolu 14. Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.80 240 Kolay, İ; a.g.e, s.110
palmet bordürle kuşatılmış iki kartuş yer alır. Birbirine kıvrım dallarla bağlanan
lotusların, palmetlere çerçeve yaptığı bordürde bulunan üç dilimli palmetlerin
ortalarındaki boşluğa, kırmızı renkli taş yerleştirilmiş, bu taşların bir kısmı zaman
içinde düşmüştür. (Resim 268) Kartuşların içine Kuran’dan alınmış bir ayet
yerleştirilmiştir.241 Kartuşların üzerindeki yatay dikdörtgen panoda, kırık çizgilerin
çapraz eksenlere uygun kesişmesiyle zeminde ok ucu şeklinde biçimlenmiş bir desen
oluşmuştur.
Batı cephesinde yer alan güney üst pencere, kaval silmelerin çevrelediği
geometrik motiflerle bezenmiştir. Pencere alınlığında, yatay hatta birbirine
bağlanmış palmet-lotus bordür yer alır. Bu bordürde, birbirine kıvrık dallarla
bağlanan lotusların, aralardaki palmetlere çerçeve yaptığı bir örnek meydana gelir.
Bordürün içinde yer alan dikdörtgen yatay panoda, açıklı koyulu kırmızı altıgenler,
petek şeklinde yerleştirilmiştir. Taş içine taş kakma tekniğindeki bu peteklerin
konturları mermerdendir. (Resim277 )
Batı cephesinde, güney üst pencere ile aynı eksene yerleştirilmiş olan güney
alt pencere, kaval silmelerle kuşatılmıştır. Alınlıkta yer alan içinde kitabenin etrafı
rumîlerle çevrilmiştir. (Resim278 )Uçları düğmeli rumîler kıvrılarak aralarda küçük
palmetlerle bordürü oluşturur. Rumîli bordürün üzerine yerleştirilen yatay dikdörtgen
panoda ise, iç içe geçen tersli düzlü iki üçgenin ortalarında altıgenler ve altı kollu
yıldızlar oluşur. Altıgenlerin etrafına sıralanan ve yıldızın kollarını oluşturan küçük
üçgenlerin içi, firuze renkli çini dolguludur. Çinilerin bir kısmı dökülmüştür. Soldan
ve sağdan üçüncü altıgenin içine altı yapraklı mermer bir çiçek yerleştirilmiştir.
Doğu cephesinde yer alan kuzey üst pencere, iki sıra mukarnaslı silme ile
sınırlnmıştır. İçten dışa ilk mukarnas dizisinin aralarında, üç dilimli kemerli sığ nişler
şeklinde düzenleme yapılmıştır. Pencere alınlığına, iç içe iki dikdörtgen yatay pano
yerleştirilmiştir. İlk kırık çizgilerin çapraz eksenlere uygun kesişmesiyle zeminde ok
ucu şeklinde biçimlenmiş bir desen oluşmuş; bunun içinde bulunan ajurlu ikinci
panoda ise, üçgenlerin içine yarım sekizgenlerin yerleştirilmesiyle ikinci bir desen
oluşmuştur. (Resim270)
241 Müslim, Sahih, el-Mesâcid 4, No: 24 1/378
Doğu cephesinde, kuzey üst pencere ile aynı düşey eksene yerleştirilen alt
pencerenin etrafını kaval silme kuşatır. Pencere alınlığında, iki taraftan gelip tepede
birleşerek üç yapraklı palmet oluşturan dilimli rumîlerin olduğu kalın bir bordürün
kuşattığı kitabe yer alır. Kitabenin sol tarafında, yazının bittiği yere dikey hatta bir
zencirek motifi yerleştirilmiştir. Yazının aralarına da palmetler serpiştirilmiştir.
Kitabeyi sınırlayan bordürün üzerindeki dikdörtgen panoda, taş içine taş kakma
tekniğiyle yapılmış geometrik bezemeler bulunur. Gri dikdörtgen altıgenler, ve
çokgenlerin arasında yarım dört kollu yıldızlar oluşur. Yıldızın olduğu kısım firuze
çini dolguludur. Yıldızın kolları ve dikdörtgen altıgenlerin arasında ise, mermer
üçgenler ve kırmızı çokgenler görülür. Taş içine taş kakma tekniğinde yapılan bu
dolguların çoğu düşmüştür. (Resim 268)
Doğu cephesinde bulunan güney üst pencere, içbükey ve kaval silmelerle
çerçevelenmiştir. Pencere alınlığında taş içine taş kakma tekniğinde yapılmış yatay
dikdörtgen bir pano yer alır. Koyu zemin üzerine kırmızı, siyah, beyaz ve gri renkli
taşlarla mekik şeklinde işlenmiştir. Panonun sağında ve solunda, birbirine geçmiş gri
ve siyah renkli yuvarlak hatlı motifler köşeleri doldurur. Pencerenin üzerinde yay
şeklinde kemer içine ters-düz palmet şeklinde kırmızı, siyah ve beyaz taşlar
kakılmıştır. Bu düzenleme diğer pencerelerde görülmez. (Resim 272)
Doğu cephesinde üst pencere ile aynı düşey eksende yer alan güney alt
pencere, içbükey ve kaval silmelerle kuşatılmıştır. Pencerenin alınlık kısmında
geometrik bezeli yatay dikdörtgen pano yer alır. Bu panoda, ortada bir tane on iki
kollu yıldız, yanlarda dört tane dokuz kollu yıldızın yer aldığı bezemenin araları;
üçgen, beşgen, sekizgen ve ongenlerden oluşan çokgenlerle doldurulmuştur.
Dikdörtgenin iki uzun kenarına ise, ikişer tane yarım on dört kollu yıldız ile ikişer
tane yarım on kollu yıldız yerleştirilmiştir. Sadece ortada bulunan on iki kollu yıldız
ile bu yıldızın sağında ve solunda yer alan on kollu yıldızların içleri firuze ve
lacivert çinilerle bezenmiştir. Dolguların büyük kısmı dökülmüştür. (Resim278 )
Güney cephesinde yer alan batı üst pencereyi, iç bükey ve kaval silmeler
sınırlar. Pencerenin alt seviyesinde doğru sağda ve solda gri siyah yuvarlak geçmeler
yer alır. Pencere alınlığında yer alan yatay dikdörtgen panonun geometrik
düzenlemesinde; ortada on kollu yıldız ile yıldızın sağında ve solunda panonun dikey
hattına yerleştirilmiş iki yarım on kollu yıldız ve yatay hattın kenarlarına
yerleştirilmiş ikişer yarım on kollu yıldız bulunur. Yıldızların arası çeşitli
çokgenlerle doldurulmuştur. (Resim273 )
Güney cephesinde üst pencere ile aynı düşey eksende yer alan, içe içe
kademeli yerleştirilmiş iç bükey ve kaval silmelerin sınırladığı batı alt pencere yer
alır. Pencere alınlığında, çokgenlerin ve on kollu yarım yıldızların tersli düzlü
yerleştirildiği bir bordürün sınırladığı, yatay dikdörtgen kitabe bulunur. Kitabenin
üst kısmında ise, bir tam iki yarım şemsevari kartuş yatay yerleştirilmiştir. Kartuş gri
ve beyaz taş kakmadır. Kitabenin içine çeşitli bitkisel motifler serpiştirilmiştir.
(Resim 274)
Güney cephesinde yer alan doğudaki üst pencere yapının en gösterişli
penceresidir. Dıştan içeri doğru; üzeri yivli testere dişi, ikinci sıra badem şeklinde,
üçüncü ve dördüncü sıra mukarnas şeklinde pencereyi çerçeveler. Bu çerçevenin
içinde batı yönünde, beşinci sıra olarak yaklaşık 0.40 m uzunluğunda, üç yapraklı
palmetlerin ters düz yerleştirilmesiyle oluşan bir bordür görülür.242En içteki
mukarnasın alt sırasının firuze renkli çini dolgulu oldukları bir kaçının içlerindeki
çinilerden anlaşılmaktadır. (Resim 275)
Pencerenin alınlığında üç dilimli kaş kemer yer alır. Kaş kemerin köşe
dolguları, bitkisel bezemelidir. Aynı kökten çıkan Rumîler tepede birleşerek üç
yapraklı palmet oluşturur. Bu motifin ortasında bulunan yedi yapraklı palmetin tepe
yaprağından çıkan dallar, sağda ve solda uçları düğmeli iki rumîye dönüşür. Ortadaki
palmetin altından çıkan iki dal, sağa ve sola yayılarak uçları düğmeli rumî şeklinde
biter. Rumîlerin ucundan çıkan dallar ise köşelerde yan yapraklarının uçları birer
palmetle sonlanır. Rumîlerin üzeri balık pulu şeklinde işlenmiş, palmetlerin
yapraklarının dolgunluğu vurgulanmıştır. Kaş kemerin alınlığı, altı köşeli yıldızlar,
sekizgenler ve bunların oluşturduğu dairelerle doldurulmuştur. Taş içine taş
kakılarak yapılan bu bezemelerde, siyah, kırmızı ve gri renkli taşlar kullanılmıştır.
Güney cephesinde doğu üst penceresiyle aynı eksende yer alan alt pencerenin
etrafı; düz, iç bükey ve kaval silmelerle kuşatılmıştır. Yatay dikdörtgen alınlıkta, iç
içe geçerek “S” ler oluşturan, dolgun yapraklı,üzerleri yivli rumîlerden oluşan
242 Yapının çeşitli yerlerinde dikkati çeken yarım bezemelerden yola çıkarak, bu pencerenin de bitirilmemiş olduğunu söyleyebiliriz.
bordürün çevrelediği kitabe yer alır. Panonun üst kısmı kırmızı viyole mermeri243 ile
dalgalı şekilde ters-düz beş dilimli taçlarla bezenmiştir. Kitabenin sol üst köşesine,
daldan sarkan rumîler ve palmetler; orta kısımdaki boşluğa, aynı kökten çıkan
rumîlerin tepede palmet oluşturduğu motif, sağ alt köşeye ise, yatay şekilde
tomurcuklu bir lale dalı yerleştirilmiştir. (Resim 276)
Yapının kuzey cephesinde giriş kapısının iki yanında, yatay şeritte cepheyi
ikiye bölen 0.22 m yüksekliğinde, rumî-palmet motifli bir bordür yer alır. Düz
çerçeveli olan bordür, kapının dışa taşan noktasından başlayıp, batı ve doğu duvar
köşelerinde son bulur. Yedi dilimli kemerciklerin ortasına yerleştirilen iki rumî, üç
dilimli palmetleri çevreledikten sonra tepede ikinci küçük palmetle sonlanır.
Ortadaki palmetin üst yaprağından çıkarak sağa ve sola uzanan iki dal rumîye
dönüşerek tepede taç şeklinde birleşir. Bu rumîler, alttan çıkan iki kıvrım dalın
üzerinde yükselen, alt yaprakları içe kıvrık rumi şeklindeki üç dilimli palmeti
taçlandırır. Bu palmetin üst yaprağından sağa ve sola uzanan iki rumî ise
kemerciklerin tepesinde birleşir. Rumîlerin ve palmetlerin üzeri çizgilerle, balık pulu
şeklindeki bezemelerle hareketlendirilmiştir. Yaprakların damarları belirtilmiş,
palmetlerin içine ikinci palmetler kazınarak derinlik verilmiştir.
Cümle kapısı, cepheden taşkın dikdörtgen bir kütle halindedir. Bu kütleyi
çepeçevre kuşatan uçları yaprak biçimindeki yüzeysel mukarnas, taç kapıyı içine alan
sivri kemerli derin nişin başlangıç noktasından kıvrılarak kemerin iç yüzeyine döner.
Kuzey cephesi üzerinde, mukarnas bordürünün altında kalan yüzeyler silmelerle
belirginleştirilmiştir.
Cümle kapısı geniş sivri kemerli niş içine yerleştirilmiş, mukarnaslı kaide
üzerine yerleştirilen mukarnaslı başlıklara ve sarkıtlara sahip iki sütun tarafından üç
bölüme bölünmüştür. Geçmeli taşlardan basık kemerler, iç bükey ve kaval
silmelerden oluşan kırık köşeli çerçeveler içindedir. Bu kemerler, yan duvarlardan
çıkan mukarnaslı konsollara binmektedirler. Batıdaki konsol; üç bölümlü, istiridye
formlu dört sıra mukarnasla, doğudaki konsol ise, batıdakiyle aynı düzende daha
sade işlenmiş mukarnasla bezenmiştir. Doğu tarafındaki konsolun ön yüzünde büyük
bir palmet bulunurken, batı tarafındaki konsol boş bırakılmıştır. (Resim 285)
243 Duran, R, a.g.e, s.153
Basık kemerlerin üzeri çökertme alınlıklı Bursa kemerleri şeklinde
düzenlenmiştir. Bursa kemerlerinin dış yüzeyini çevreleyen kırık hatlı, iç bükey
kaval silmelerin, iki kemer arasına denk gelen “T” şeklindeki kısımlarında, iki
dikdörtgen yatay pano içinde, ok ucu motifli örnekler görülür. Batıdaki panoda beyaz
zemin üzerine kırmızı taş kakılarak, ters-düz biçimde yerleştirilmiş ok ucu motifli
örnek yer alır. Doğudaki panoda da aynı örnek tekrarlanmış, ancak burada aşağı
bakan ok uçları, gri taşların çevrelediği kırmızı taşlarla dolgulanmıştır. (Resim283 ),
(Çizim 66)
Geçme taşlardan oluşan doğudaki basık kemerin, Bursa kemeri şeklinde
düzenlenmiş alınlığında sonsuza giden karakterde geometrik bezemeler yer alır. İki
on altı kollu yarım yıldız, iki tane on altı kollu çeyrek yıldızın arasına sekiz kollu iki
tam yıldız yerleştirilerek sonsuza giden bir örnek oluşturulmuştur. Bu yıldızların
kollarından uzatılan altıgenler bezemeyi zenginleştirir. Taş içine taş kakma tekniği
ile bezenen örnekte, üstte yer alan yarım yıldızın ortasındaki kırmızı taş dışındakiler
düşmüştür. Bursa kemerinin kilit taşının ön yüzünde mekik şeklinde motifler, karın
kısmında ise yuvarlak bir madalyon içine yerleştirilmiş, kolları uzatılmış sekiz kollu
bir yıldız yer alır. Yıldızın ortası siyah taş içine taş kakma, uzatılan kolları ise firuze
ve lacivert renginde çinilerle bezenmiştir. Çinilerin bir kısmı dökülmüştür. (Resim
281,286), (Çizim 68)
Batı tarafındaki, geçme taşlardan oluşan basık kemerin alınlığında; merkezde
yer alan on altı kollu yıldız ile, etrafında oluşan beş köşeli küçük yıldızlar ve yarım
beş köşeli yıldızlar bulunur. Sağ ve sol köşelere iki, yarım on altı kollu yıldız
yerleştirilerek, sonsuzluğa giden karakterde bir örnek oluşturulmuştur. Yıldızının
kollarının kesiştiği kısımlar ve etrafındaki yarım ve tam beş köşeli yıldızlar firuze
rengi çinilerle bezenmiştir. Kemerin kilit taşı üzerinde doğudakinin aynısı mekik
motifi çizilmiş ancak tamamlanmamıştır. Kemer karnında madalyon içine
yerleştirilmiş, kolları uzatılmış sekiz kollu yıldız doğudaki uygulamada biraz
farklıdır. Burada madalyonun içindeki sekiz kollu yıldızın etrafında yarım beş köşeli
yıldızlar ve altıgenler yer alır. Bezeme programında eş motifler, farklı örnekler
oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. (Resim 279, 280) (Çizim 69)
Ortada girişi sağlayan kemerli kısım, diğer birimler gibi tasarlanmış ancak
biraz daha geniş tutulmuştur. Çift renkli, kıvrımlı geçme taşlardan oluşan basık
kemerin alınlığında, üç satırdan oluşan sülüs hatla yazılmış inşâ kitabesi yer alır.
Kemerin kilit taşının üzeri işlenmemiş, kemer karnına üzeri sekiz sivri kollu yıldız
şeklinde dilimlenmiş bir kabara lamba gibi aşağı bakar biçimde yerleştirilmiştir.
(Resim282,287 ) (Çizim 67)
Yan kemer boşlukları; mermerden yapılmış geometrik bezemeli, ajurlu
şebekelerle sütun başlığı hizasına kadar kapatılmıştır. Ajurlu şebekelerin üst
kısımları açık bırakılmıştır. Bu şebekelerden doğuda olanın etrafı iki sıra, batıda
olanın ise tek sıra yüzeysel mukarnasla kuşatılmıştır. Üst kısımlarında ise beş dilimli,
kemerli sağır nişlerden oluşan yatay bir şerit yer alır. Şebekeler günümüze çok fazla
tahribata uğramış olarak gelmiştir. (Resim 300, 301)
Cümle kapısının karşılıklı iç yüzeylerinde sivri kemerli birer niş yer alır.
Nişlerin kavsaraları, üçer sıra mukarnas ve üstte istiridye motifi ile sonlanır. Doğuda
bulunan nişin kemer köşe dolgu yüzeyleri rumi-palmet dolguludur. Simetrik orak
uygulanan örnekte; aynı eksenden çıkan, laleye benzeyen üç dilimli rumî çifti sağ ve
soldan ortadaki palmeti kuşatarak tepede birleşip üç dilimli palmet oluşturur.
Ortadaki beş dilimli palmetin altından uzanan kıvrım dallar, yanlarda uçları
düğmevari kıvrılmış rumîleri oluştururken, üst yaprağından uzanan dalların
uçlarından bir çift yaprak yanlara sarkar. Motiflerin üzeri işlenerek derinlik etkisi
artırılmıştır. (Resim 284 )Batıda bulunan nişin kemer köşe yüzeyi çizilmiş, ancak
işlenmemiştir. (Resim 285 )
Ortadaki kemer açıklığındaki düz silmelerle kuşatılmış olan giriş kapısının
lento alt yüzü bezemelidir. Birer bordür halinde yerleştirilmiş bu dikdörtgen
parçaların üzerinde, farklı formlarda geometrik ve bitkisel bezemeler vardır. Biri ince
diğeri daha kalın olan bu bordürlerin ince olanında; ortada dört yapraklı yoncaya
benzeyen çiçekten gelişerek, sağa ve sola doğru ilerleyen bir örnek oluşturulmuştur.
Merkezde bulunan dört yapraklı yoncanın içinden çıkan kıvrım dallar rumîyle biter.
Bu rumîler, ortadaki palmeti kuşatıp, tepede taç gibi birleşir ve yandaki motifin
ortasında yer alan palmeti oluşturur. Bu ana palmetin ikinci yaprağıyla tepe
yaprağının birleştiği noktalardan çıkan kıvrım dallar, aşağıda ve yukarıda beş
yapraklı rozeti meydana getirir. Rozetin yanlarından çıkan kıvrım dallar ise, sağ
tarafta küçük bir palmet, palmetin ucunda küçük bir yaprak oluşturur. Rozetin
solundan çıkan kıvrım dal ise, Yarım palmetin ucundaki yaprakla sonlanır. Ana
palmetin dip tarafından çıkarak ikiye ayrılan kıvrım dal aşağıda ve yukarıda altı
yapraklı şakayık oluşturur; şakayığın tepesinden iki yana doğru uzanan kıvrım dallar
sağa ve sola uzanan iki küçük palmet ve ortada minik bir yaprakla sonlanır. Yaprak,
rumî, palmet ve rozetlerin üzerleri işlenerek hareketlendirilmiştir. Bu yüzeyde
görülen örnekler, yapının bütününde görülen örneklerden farklıdır. Daha
natüralizme kayan bir üslup söz konusudur. Palmetler neredeyse çınar yaprağı
biçimine dönüştürülmüştür. (Resim 288,289)
İkinci daha geniş olan bordür de; geömetrik ve bitkisel bezeme bir arada
kullanılmıştır. Örnek, ortası taş kakma olan yıldızın sağında ve yolunda yatay
eksenlerde gelişir. (Resim 290 )
Merkezde, sekiz köşeli taş içine taş kakma yıldızın etrafında, kırık çizgilerle
oluşturulan dört köşeli büyük bir yıldız yer alır. Kırık çizgiler, bu dört köşeli yıldızın
kol uçlarından bölerek, aralarda ikinci daha küçük dört kollu yıldızı meydana getirir.
Böylece ortaya içi içe geçmiş, biri küçük diğeri daha büyük iki yıldızdan meydana
gelen sekiz köşeli yıldız çıkar. Bu yıldızların kol uçlarında kırık çizgilerin
geçmesiyle oluşan üçgenlerin içlerine, birer üç dilimli, tombul palmet
yerleştirilmiştir. Tekrarlanan motifin aralarında oluşan düzensiz çokgenlerin ve
üçgenlerin içleri çeşitli bitkisel motiflerle bezenmiştir. Çokgenlerin içine aynı
eksenden çıkan çifte rumînin tepede birleşip yanlara doğru kıvrım dalların ucunda
oluşan rumilerin yayılmasıyla oluşan motif yerleştirilmiştir. Karşılıklı olarak simetrik
yerleştirilen bu motifin dışında, yarım yatay çizgideki bitiş noktasına denk gelen
yarım çokgenlerin içine, yedi dilimli naturalist üslupta yaprak işlenmiştir. Kol
uçlarından merkezdeki yıldızla bitişen ikinci yıldız, merkezdeki yıldızla kurgu olarak
aynı düzenlenmiş ancak farklı bezenmiştir. Ortasında taş kakma yerine sekiz damla
yapraklı bir rozet yer alır. Merkezden çıkan üzeri yivli çubuklar, ortasında rozet olan
yıldızı sekiz eşit dilime ayırır. Bu sekiz çubuğun her biri birer palmetle sonlanır. Bu
palmetlerin üzerine, daha küçük ikinci palmet işlenerek, katlı bir görüntü
sağlanmıştır. Yıldızın çubuklarla bölünmesiyle oluşan sekiz dilimin her birinin içine,
rozetin yapraklarından çıkan üç dilimli birer palmet yerleştirilmiştir. Örneğin
bütününde sekiz kollu yıldız, palmet, rumî, rozet çiçeği ve yaprak kullanılmıştır.
Motiflerin yüzeyleri ayrıca işlenerek derinlik verilmiştir. (Resim 291 )
İç Mekân
Yapının içinde yoğun bir bezeme programıyla karşılaşırız. Mihrap ve
pencere tavanları oldukça yoğun işlenmiştir.
Mihrap
Yapının en önemli bezeme ögesi olan mermer mihrap, güney duvarının
merkezinde yer almaktadır. Hafifçe dışa taşan mihrap, 5.12 m genişliğinde ve 7.37
m yüksekliğindedir. Mihrabın üstünde, yarımlar köşelerde olmak üzere; iki yarım,
eşit aralıklarla yerleştirilmiş dört tam palmet biçimli dendandan oluşan tepelik kısmı
bulunur.244 Palmet biçimli tepeliğin yüzeyi rumî, kıvrım dallar,lotus ve palmetle
bezenmiştir. Çapraz yerleştirilen iki lotusun oluşturduğu palmet; palmetin sağından
ve lotusların taç kısmından çıkan rumîlerin, yaprak uçlarının birbirinin içinden
geçmesiyle oluşan düğümlerin meydana getirdiği örnek, büyük palmet tepeliğin
yüzeyine uygulanmıştır.
Tepeliğin altında, dıştan içe doğru dört sıra mukarnas, bir sıra düz silme
mihrabı üç yandan kuşatır. Mihrabı iki yanda bitkisel bezemeli bir bordür sınırlar.
Kıvrım dalların ucundaki rumîlerin tepede birleşip açılarak kapalı bir örnek
oluşturduğu düşey doğrultudaki bu bordür, mihrabiyenin birinin bitiş noktasından
başlayıp, diğer mihrabiyenin bitiş noktasına kadar üç yönden mihrabı kuşatır.
Tepedeki bitkisel bezemeli bordürün altında, birer silme ile birbirinden
ayrılan, yan yana üç yatay dikdörtgen pano yer alır. Doğuda olan pano dilimli
kemerli yüzeysel niş şeklinde, batıda yer alan pano ise Bursa kemerli yüzeysel niş
şeklindedir. Her iki panonun yüzeyinde birer kandil motifi yer alır. Ortadaki alan
kitabe boşluğudur. İçinde bir satır sülüs hatla yazılmış ayet bulunan kitabenin
çevresi, iki sıra mukarnasla kuşatılmıştır. Mihrap nişinin iki yanında, düşey hatta iki
dikdörtgen pano yer alır. Bu panolar, mihrap kavsarası ile eş yüksekliktedir. Bu
dikdörtgen panolarda; üst üste sıralanmış üç tane on kollu yıldız ve bunların etrafına
halka biçiminde dizilmiş, sekiz tane beş köşeli küçük yıldızın olduğu örnek
yerleştirilmiştir. Yıldızların birleştiği noktalarda stilize kelebek motifi yer alır.
244 Eski resimlerde mihrabın tepelik kısmında on adet palmet biçimli dendan görülmektedir. VGM tarafından yapılan onarım çalışmaları sırasında, bu palmet biçimli dendanlardan biri bulunmuş, medresenin kapalı kısmında koruma altına alınmıştır. Resim için bkz. Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, lev. 30.
Yıldızları oluşturan kırık çizgilerin aralarında, çokgenler oluşmuştur. (Resim 307,
308, 309)
Dikdörtgen panoların altında köşe sütüncelerinin iki yanında birer mihrap
nişi yer alır. Dört yüzlü sığ nişin, altı sıra mukarnas dolgulu kavsarasının köşe dolgu
yüzeyleri boş bırakılmış, üst kısmına palmetlerin iki yüzlü kullanıldığı bir bordür
yerleştirilmiştir. (Resim 302, )Bordürde, farklı kökten çıkan iki rumî tepeye uzanıp
beş dilimli palmeti oluştururken, iki yanından ayrılan iki dal kendi içlerine doğru
dönerek üç dilimli ikinci palmeti meydana getirir. Üst üste iki palmetten oluşan farklı
bir uygulama söz konusudur. Simetrik yerleştirilen motifler, birleştiği noktalarda
kendini tekrarlar. Geometrik örgülü bir bordür nişin başlangıç noktasında başlayıp,
köşe sütüncesine kadar alttan ve yandan nişi bittiği noktada sınırlar.
Mihrap nişinin iki yanında, kaide ve başlıkları mukarnaslı sütünceler bulunur.
Doğuda bulunan sütüncenin zar şeklindeki başlığı yenilenmiştir. Daha önce bu
başlığın üzerinde de üzerinde yazı olduğu, batı sütüncesinin başlık kısmındaki
yazıdan yola çıkılarak düşünülebilir. Batı sütüncesinin başlığı kısmen tahrip olmuşsa
da, yazının bir kısmı günümüze gelebilmiştir.
Yuvarlak ve oval kartuşlardan oluşan bir bordür, sütüncelerin üzerinden
başlayıp kavsarayı dolaşır. Oval kartuşların dördünde hadisler, diğer dördünde ise üç
küçük bir büyük ilmikle düğümlenmiş, merkezden gelişip yanlara uzayan şakayıklar
ve rumîler yer alır. Bitkisel bezeme ve yazı alternatif dizilerek kartuş yüzeylerini
doldurur. Bu oval kartuşları birbirine yuvarlak kartuşlar bağlar. Yuvarlak kartuşların
içinde merkezden gelişen açılmış sekiz yapraklı şakayıklar yer alır.
Beş yüzlü mihrap nişinin kavsarası; en altta üç sıra mukarnaslı silme ile
başlar. En altta yer alan mukarnaslı silmenin üzerinde, silmelerle çevrelenmiş, beş
tane yüzeysel niş bulunur. Tam ortada olan niş Bursa kemerli, doğu yönünde
yanındaki kaş kemerli, en dıştaki ise, istiridye motifiyle sonlanan dilimli kemerlidir.
Batı yönünde; ortadaki nişin yanındaki dilimli kemerli, en dıştaki niş ise istiridye
motifiyle biten dilimli kemerlidir. (Resim 303)
Nişlerin üzerinde palmetli bir bordürün kuşattığı, içinde sülüs hatla yazılmış
bir satırlık yazı yer alır. Yazının üzerinde boşluk bulunmaktadır.245 Palmetli
bordürün üzerindeki iç bükey silmeden sonra rumî ve kıvrım dallardan oluşan
bordür, kavsaranın mukarnaslarının arasına doğru uzanır. Niş kavsarası dokuz sıra
farklı biçimlenmiş mukarnas sırasından oluşur ve istiridye motifli mukarnasla
sonlanır. Kavsaranın kemer köşe dolgu yüzeyleri, kıvrık dal, rumî ve palmetten
oluşan örnekle dolgulanmıştır. (Resim 306)
Kemer köşe dolgu yüzeyinde, uçları köşelerde birer düğüm atılan iki palmet-
rumî motifi yerleştirilmiştir. İki derin kesilmiş, büyük rumînin sapları birbirine
dolanarak kalp şeklinde bir düğüm oluşturarak yukarı doğru uzanır ve üç dilimli
palmet ortaya çıkar, yanlarından çıkan iki yaprak rumînin uçları aşağıya doğru
kıvrılarak düğme şeklinde biterken; ana motifi oluşturan rumiler ortadaki palmeti
kuşatarak tepede kapanır. Kapanan rumîlerin sapları, aynı düğümü oluşturarak ikinci
motifi meydana getirir. Alttaki motifin ortasındaki palmetin tepe yaprağından çıkan
sap ile yukarıdaki motifin ortasındaki palmetin alt yaprağından çıkan saplar, yanlarda
rumîlerin uçlarına bağlanır. İki ana motiften oluşan örneğin etrafı kıvrık dallar,
bunların oluşturduğu düğümler ve kıvrık dallara sarılarak kıvrılan dilimli rumîlerle
dolgulanmıştır. (Resim 304)
Pencereler
Doğu ve batı duvarında yer alan kuzey yönündeki alt pencerelerin tavanları
bezemesizdir. Güney duvarındaki iki pencere ile; batı ve doğu duvarı güney alt
pencerelerinin tavanları ise, birbirinden farklı örneklerden oluşan bezemelere
sahiptir. Doğu duvarında bulunan güney yönündeki pencere, alınlığı ve tavan
süslemeleriyle dikkati çeker. Siyah beyaz renkte almaşık, geçmeli taşlarla oluşturulan
yuvarlak kemerli sığ alınlığın içinde, yarım daire şeklinde bir kitabe bulunur.
Kitabeyi dilimli ters düz çift kemerler yarım daire biçiminde kuşatır.
(Resim311)Kitabenin altında rumî-palmet bir bordür yer alır. Bu bordür, kuzey
cephede taç kapının sağında ve solunda cepheyi yatay hatta bölen bordürün aynısıdır.
245 Onarım sonrası mermerlerinin bir kısmı değiştirilen mihrap nişinde, yapının usta kitabesinin bulunduğu kaynaklarda yazılmaktadır. Bazı araştırmacılar tarafından “Nasreddin altana” adının okunduğu öne sürülmüştür. Bkz; Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e S.91-93: A.Durukan; a.g.e, s.5, not: 6
Yedi dilimli kemerciklerin ortasına yerleştirilen iki rumî, üç dilimli palmetleri
çevreledikten sonra tepede ikinci küçük palmetle sonlanır. Ortadaki palmetin üst
yaprağından çıkarak sağa ve sola uzanan iki dal rumîye dönüşerek tepede taç
şeklinde birleşir. Bu rumîler, alttan çıkan iki kıvrım dalın üzerinde yükselen, alt
yaprakları içe kıvrık rumi şeklindeki üç dilimli palmeti taçlandırır. Bu palmetin üst
yaprağından sağa ve sola uzanan iki rumî ise kemerciklerin tepesinde birleşir.
Rumîlerin ve palmetlerin üzeri çizgilerle, balık pulu şeklindeki bezemelerle
hareketlendirilmiştir. Yaprakların damarları belirtilmiş, palmetlerin içine ikinci
palmetler kazınarak derinlik verilmiştir.
Pencere tavanında, 0.20 m eninde kırık hatlı sekizgenlerin birbirine
geçmesiyle oluşan geometrik saç örgüsü bordür çepeçevre dolaşır. Sekizgenlerin
aralarında mekik biçimli altıgenler, kareler ve üçgenler oluşturan kırık hatlı çizgilerin
üzeri yivlidir. Bordürün ortası boş bırakılmıştır. (Resim319,320 )
Batı duvarı güney alt penceresinin alınlığında; yuvarlak kemerli alınlığın
içine yerleştirilen kaş kemerli silme ile kuşatılmış yay biçiminde bir yazı kuşağı yer
alır. Bu kuşağın altındaki yarım daire biçimindeki alan ise, bitkisel bezemeyle
doldurulmuştur. Kaş kemerin etrafı almaşık düzende dilimli ters düz kemerle
kuşatılmıştır. Alınlığın altında ise, taş içine taş kakma tekniğiyle almaşık
yerleştirilmiş ters-düz palmetten oluşan bordür yer alır. Bordürün sol at kısmı zaman
içinde oldukça aşınmış olsa da sağ tarafta net bir şekilde üç dilimli palmetler
seçilmektedir. (Resim 312)
Pencere tavanında; ortada kareye yakın dikdörtgen, etrafı kaval silmeyle
çevrili pano içinde kırık çizgilerin kesişmesiyle ortada tam on iki kollu yıldız,
köşelere ise yarım on iki kollu dört yıldız yerleştirilmiştir. Orjinalinde bu yıldızların
çinilerle bezeli olduğu kaynaklarda yer almaktadır.246 Panonun etrafı sülüs hatla
yazılmış bir yazı şeridi ile kuşatılmıştır. (Resim313,314)
Güney duvarı, doğu alt pencerenin alınlığında dikdörtgen bir kitabe yer alır.
Kitabenin etrafını kırık çizgilerle, eşkenar üçgen ve yarım sekizgenlerden oluşan
geometrik bezemeli bordür çevreler. (Resim 318)
246 Wukzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, s.26: G.Öney; Türk Çini Sanatı, İstanbul 1976, s.53
Pencerenin tavanında; uç kısımları kenarlara dik, etrafı kaval silmeli büyük
bir kare, karenin içine ise, iç içe üç boy bir sekizgen yerleştirilmiştir. Bu sekizgenler
dört üzeri yivli çubukla iç içe üç sekizgeni sekize bölünmüş, ortadaki en küçük
sekizgenin dışında kalan kısımlar çubuklarla dışa doğru bu sefer on altıya
bölünmüştür. Bu bölümlenme ile ortadaki küçük sekizgenin içinde üçgenler, dışa
doğru olan iki sekizgenin içinde ise düzensiz dörtgenler oluşmuştur. (Resim 317)
Büyük karenin dışında dört üçgen alan oluşmuştur. Bu üçgen alanlardan
ikisinde; sırt sırta dört yarım daire biçiminde motifler birleşince, aralarda badem
biçimle meydana gelir. Yarım dairelerin merkezinden geçen, üzeri yivli çubuklar ise
bir kare ile iki üçgen oluşturur. Üçgen alanların diğer ikisinde; iki yarım sekizgenin
birleştiği noktada küçük bir kare oluşur. Bu küçük karenin içine, sekiz yapraklı bir
gülce yerleştirilmiştir. Yine sekizgenlerin merkezinden geçen yivli çubuklar birer
kare, iki üçgen oluşturur. Üçgenlerin ortasına denk gelen yarım karelerin içinde
yarım gülceler yer alır. İki üçgen alanda da aynı olan motifler, sadece sekizgenlerin
oluşturduğu küçük karenin içindeki bezemedeki farkla ayrılır. Bu küçük karenin
birinde sekiz yapraklı gülce, diğerinde ise zencirek motifi işlenmiştir.
Güney duvarı batı alt pencerede ise; etrafı kaval silmeli yatay dikdörtgen
panoda, yan yana yerleştirilmiş, kırık çizgilerin kesişmesiyle oluşan on altı kollu iki
yıldız yer alır. Yıldızların etrafında sekiz beş köşeli küçük yıldız, sekiz tane de yarım
beş köşeli küçük yıldız bulunur. Dikdörtgenin iki uzun kenarında, iki büyük yıldızın
ortasına gelecek biçimde iki yarım on kollu yıldız yer alır. On altı kollu yıldızın
ortasına ise, sekiz yapraklı gülce motifi yerleştirilmiştir. İki büyük yıldız aynı
biçimde kurgulanmış, aralarda düzensiz çokgenler oluşmuştur. Örnekleri oluşturan
kırık çizgilerin üzeri çift yivlidir. (Resim 315,316) (Çizim 70)
KAYNAKLAR
ASLANAPA, Oktay (1984 a), Türk Sanatı, İstanbul.
ASLANAPA, Oktay (1984 b), Türk Sanatı I-II, İstanbul.
BARAN, M ehmed(1965), Milet Kılavuzu” Ankara.
DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış
doktora tezi, İzmir.
DURUKAN, Aynur (1988), Balat, İlyas Bey Camii”, Ankara.
EYİCE, Semavi (1970), İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara.
KIZILTAN, Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul.
KOLAY, İlknur (1999), Batı Anadolu 14. Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım
Teknikleri”, Ankara.
KUYUCU, Ekrem (1983), İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi”, İstanbul.
ÖNEY, Gönül (1976), Türk Çini Sanatı, İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU,İ.Hakkı (1929), “Kitabeler.....”, İstanbul.
WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği”, Ankara.
WULZİNGER-WİTTEK –SARRE (1973), Das İslamische Milet, Berlin und
Leipzig.
Cumhuriyetin 50. Yılında Vakıflar, Ankara 1973, s.20
MÜLLER, W.-Wiener (1986), Milet 1985”, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II 26-
30 Mayıs, Ankara.
YETKİN, S.Kemal (1970), Türk Mimarisi”, Ankara.
3.4.6. TURGUT (LEYNE) İLYAS BEY CÂMİ
Katalog : 20
Plân : 19
Resim : 314-320
Çizim:-
İnşâ Tarihi: H.732 /M. 1311247, ???
Yaptıran: İlyas Bey
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı bulunan eski adı Leyne olan Turgut
nahiyesinde, Cumhuriyet Meydanı’ndadır.
Tarihlendirme: Yapının inşâsına dair herhangi bir kitabe ya da belge mevcut
değildir. Sadece VGM’de bulunan tescil dosyasında, yapının 1311 tarihinde İlyas
Bey tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. İlyas Bey’in babasından sonra Menteşe
Bey’i olduğu bilinse de tam olarak tarih belli değildir. Bu tarih, 1345 ile 1371
arasındaki tarihlerdir.248 Yapının son cemaat yerinde, harime giriş kapısı üzerinde
bulunan tamir kitabesi H 910/M.1505 tarihini verir. Kitabede tamirin kim tarafından
yaptırıldığı belirtilmemiştir. R.Duran tarafından bulunan kitabe, bu konuda ip ucu
verir. Tek parça mermer üzerine sülüs hatla yazılmış ola kitabede “ Hoca Mukbil
H.772/ M.1370-71 senesinde bu mübarek zaviyeyi bina etti” yazar.249 Buradan yola
çıkarak yapının Menteşe Bey’i Mehmed Bey zamanında yaptırılmış olduğu
söylenebilir.
Plân
Cami, kare plân şemasında inşâ edilmiştir. Kareden kubbeye ilki sekizgen,
ikincisi ise onikigen çift kasnakla geçilmiştir. Yapının batı cephesine yerleştirilen,
üç bölümlü son cemaat yerinin kuzeyinde yer alan girişin üzeri beşik tonozla, diğer
iki bölümün üzeri ise çapraz tonozla örtülüdür. Minare, yapının kuzey-batı köşesinde
247 V.G.M., 48.09.02/4 No’lu Tescil Dosyası 248 Bu tarihler, İlyas Bey’in babasının bastırdığı H.766/M1345 tarihli sikkenin basım tarihi ile Yıldırım Bayazıd’ın, Firuz Bey’i Menteşe emiri yaptığı tarih olan H.792/ M1371 dir. 249 Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.S.B.E., yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.147
yer alır. Son cemaat yerinin tonozları, ortadaki iki serbest payeye yuvarlak
kemerlerle, kuzey ve güneyde ise, harimden devam eden yan duvarlara oturur.
Yapının kuzey cephesinde, duvarın alt bölümünde iki dikdörtgen pencere yer
alır. Bu pencerelerin düşey eksende ortasına denk gelen, saçak seviyesine yakın
mesafede üst kısmı üçgen bir pencere bulunur. Pencerelerde dikdörtgen mermer
söve, sağır niş şeklinde aynalık ve onu kavrayan tuğla örgülü sivri kemer
düzenlemesi uygulanmıştır. Kemerler dikdörtgen çerçeve içine alınmış, köşe
dolguları sıvanmış ve bu sıva üzerine duvar dokusunun izinden gidilerek şekil
verilmiştir.250 Saçak seviyesinde bulunan sivri kemerli pencerenin sağ ve solunda
simetrik olarak açılmış küçük açıklıklar bulunmaktadır.
Doğu cephesi tamamen sağır bırakılmış ve saçak seviyesine kadar
sıvanmıştır. Sadece saçak seviyesine yakın bir tepe penceresi bulunur. Yapının
kuzeydoğu ve güneydoğu köşeleri saçak seviyesinde pahlanarak cephe
hareketlendirilmiştir.
Güney cephede mihrap nişi dıştan bellidir. Üzeri sivriltilmiş mihrap
çıkıntısının sağ ve solunda birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Pencerelerde
dikdörtgen mermer söve, sağır niş şeklinde aynalık ve onu kavrayan tuğla örgülü kaş
kemer düzenlemesi uygulanmıştır. Bu cephede de, diğerleriyle aynı düzende
yapılmış tepe penceresi bulunmaktadır. Cephenin doğu tarafındaki pencerenin
yanından başlayan yırtılma izleri burada daha önce bitişik olan bir yapıyı
düşündürtmektedir. 251
Minare, yapının kuzeybatı köşesinde yer alır. Çokgen kaide iki sıra taş, iki
sıra tuğla ile örülmüştür. Bu örgünün arasına yerleştirilen bir sıra tuğla kirpi dişi
üzerinde sekiz tane sivri kemerli sağır niş yer alır. Günümüzde nişlerin içi
boyanmıştır. Silindirik gövdeye üçgen papuçlukla geçilir. Tekstil karakterli gövde
de, papuçluğun hemen sonra ve şerefe altında taştan profilli birer bilezik
bulunmaktadır. Taş bilezikten sonra iki sıra taş konsolla şerefeye geçilir. Minarenin
girişi harimdendir.
250 Bu biçimlendirme onarımlar sırasında yapılmış olup, özgün değildir. İki sıra taş, iki sıra tuğla duvar dokusunun izinden gidilerek mala ile çizilerek yapılmıştır. 251 Arel, A; Menteşe Beyliği Mimarisinde Latin Etkileri, Uluslararası III. Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, 25-29 Eylül, Ankara 1993, 179
Son cemaat yerinin kuzeyindeki beşik tonozlu bölümden geçilip, basık
kemerli kapıdan harime girilir. Yapının içinde dördü doğu, ikisi batı ve ikisi de
kuzeyde olmak üzere, toplam sekiz adet yuvarlak kemerli dolap nişi bunmaktadır.
Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Sekizgen kubbe kasnağında her cephede
birer adet yuvarlak pencere yer almaktadır. Yapının içi tamamen uyumsuz renklerle
boyanmıştır. Mihrap ve minber 1957 tarihinde yapılan onarımlarda yapıya
eklenmiştir.252
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Yapının dış cephelerinde taş ve tuğla kullanımı dekoratif bir etki
bırakmaktadır. Yapının güney cephesinde bulunan pencerelerde kullanılan tuğla
bezemeler önemlidir. Cephede, sağ tarafta olan pencerenin kemer sırtı, tek sıra
kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Kemerin etrafı, tuğlanın dar kenarıyla bordür
biçiminde çevrelenmiştir. Solda bulunan penceredeki düzenleme, sağ pencereden
daha farklı ve özenlidir. Çerçeve içine alınmış olan kemer diğerinde olduğu gibi tek
sıra kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Buradaki fark, dar tuğla ile yapılan
bordürün kemeri takip ettikten sonra bir de çerçeve yapmasıdır. Bu çerçeve içinde
kalan kemer köşe yüzeyleri ise, tuğladan yapılmış düzgün altıgenler ve altı kollu
yıldızlarla oluşturulmuş geometrik kurgulu bezeme ile doldurulmuştur. Sırsız
tuğlalardan yapılmış yıldız ve çokgen örnekli bezeme örneği Batı Anadolu
Beylikleri Mimarisi’nde tek uygulamadır.253 Yapının başka penceresinde
tekrarlanmaması da dikkat çekmektedir. (Resim 317,318 )
Yapının minaresi de, üçerli tuğlaların kaydırılmasıyla oluşturulmuş tekstil
motifli düzenlemeye sahiptir. Son cemaat yerinin güney yan duvarında, bir mihrap
yer almaktadır. Dikdörtgen çerçeve içinde mukarnas kavsaralı niş biçimindedir.
Mihrap duvarı üzerindeki dilimli kemer mekânı süsleyen tek mimari elemandır.
İç mekân
Yapıda kubbeye geçişte kullanılan Türk üçgenleri dekoratif bir etki bırakır.
Mihrap ve minber onarım sonrasında yapıya eklenmiştir. 252 V.G.M., 48.09.02/4 No’lu Tescil Dosyası. 253 Örneğin farklılığı kullanılan malzemeden kaynaklanmaktadır. Benzer örneklerde taş içine taş kakma, taş içine çini kakma gibi teknikler kullanılırken bu örnekte, sırsız tuğlalara yıldız ve çokgen biçimi verilmiştir.
KAYNAKLAR
AREL,Ayda (1993), Menteşe Beyliği Mimarisinde Latin Etkileri, Uluslararası III.
Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, 25-29 Eylül, Ankara.
DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.,S.B.E., yayınlanmamış
doktora tezi, İzmir 1995.
2.4.7. PEÇİN AHMED GAZİ MEDRESESİ
Katalog : 21
Plân : 20
Resim : 321-326
Çizim: -
İnşâ Tarihi: H.777 / M. 1375
Yaptıran: Tacettin Ahmet Gazi
Mimarı: Bilinmiyor
Yeri: Milâs’ın 5 km kadar güneyinde bulunan Peçin Kalesi’nin güneyinde ve Orhan
Bey Câmii’nin kuzeyindedir.
Tarihlendirme: Medresenin taç kapısının üzerinde yer alan, beyaz mermer
üzerine sülüs hatla yazılmış olan beş satırlık inşâ kitabesi;
Taleb-ül il farizetün ala külli mülim müslime
Emr-i bi imareti hazel medresetül mübareketül emir-ül kebir-ül merabit
Sultan-ül sevah-il tacü’d-devletü’din Ahmed Gazi bin İbrahim aznasera
Fi sene seb’a ve seb’in ve seb’amiye.
Buna göre; Ulu Emir, Sahiller Sultanı, Murâbıt, Tacü’d-devletü’din sıfatlı,
İbrahim oğlu Ahmed Gâzi H.777/ M.1375 tarihinde medreseyi yaptırmıştır. Ahmed
Gâzi’nin medresenin ana eyvanında bulunan mezar taşı ise, 1391 tarihini taşır. Evliya
Çelebi medreseden;
“…. Ahmed Ağa medresesi gâyet ma’mûrdur. Ahmed Gâzi anda
medfûndur, ve medrese ile kal’a kapusu mâbeyninde bir sofa-i azîm, ve bu
sofanın yol aşırı kıblesinde Gâzî Ahmed Beğ’in ıyâli bir türbe-i pür-
envârda medfûnlardır ve bu kal’anın Enderûn birûnunda aslâ çârşû-yı
bâzâr ve hân-u hamâm yokdur…” şeklinde söz eder.254
Buradan medresenin 17. yüzyılda sağlam olduğu anlaşılmaktadır.
254 Evliya Çelebi; Seyahatname, c.9., çev.Yücel Dağlı-S.Ali Kahraman, İstanbul 2005, s.109
Plân
Malzeme olarak, küfeki taş ve moloz taşın birlikte kullanıldığı yapı255, açık
avlulu, iki eyvanlı simetrik medreseler grubuna girer. Medresenin girişi güney
cephesindedir. Güney cephesinde, taç kapının iki tarafında yer alan öğrenci odalarına
ait simetrik olarak yerleştirilmiş ikişer dikdörtgen pencere yer alır. Kapının sağ ve sol
kanadındaki odaların duvarında ikişer tane olmak üzere, simetrik yerleştirilmiş dört
tane çörten bulunur. Cepheden ileri taşan, sivri kemerli anıtsal kapıdan geçilen
eyvandan sonra avluya geçilir. Avlunun ortasındaki izler bir zamanlar burada
şadırvan olduğunun göstergesidir. Giriş eyvanının ekseninde yer alan, kemerle
avluya açılan ana eyvanda, Ahmed Gâzi’nin türbesi yer alır. Türbenin kuzey
duvarında, dışarıya açılan basık kemerli küçük bir kapı vardır. Ana eyvanın iki
yanında, üzeri beşik tonozla örtülü iki büyük oda yer almaktadır. Diğer odalara göre
daha büyük olan bu odalar muhtemelen kışlık dersane olarak kullanma amaçlı
yapılmıştır. Odaların kapıları dıştan profilli sivri kemerli, içten düz lentoludur.
Odaların doğu, batı ve kuzey duvarlarında birer niş; doğu tarafındaki odanın sağ
duvarında, batı tarafındaki odanın ise sol duvarında birer ocak bulunur. Bu odaların
kuzey cephede, duvarın üst seviyesinde açılmış birer dikdörtgen küçük penceresi de
bulunmaktadır. (Resim 321)
Medresenin hücrelerinin dördü, avlunun doğu ve batısına simetrik olarak
yerleştirilmiştir. Giriş kapısının sağ ve solunda da ikişer hücre yer almaktadır.
Odaların üzeri beşik tonozla örtülüdür. Tonozların üzeri düz dam şekline getirilerek
yazın ayazlık oluşturulmuştur.256 Güneyde bulunan odalar ile doğu ve batı da
bulunan odaları dar bir koridor ayırır. Bu koridorun üzeri de beşik tonozla
örtülmüştür. Bu koridorlar, doğu ve batı kanadından medrese damına çıkışı sağlayan
merdivenlere de yer açar. Yapı, araştırmacılar tarafından iki katlı kabul edilir,257 kimi
255 Yapının günümüzde tuğla olan ana eyvan kubbesi, son dönemlerde yapılan onarımların sonucudur. 256 Sözen, M; Anadolu Medreseleri I, İstanbul 1970, s.181 257M.Sözen türbenin doğu ve batısındaki dersane odalarının üstünde de birer mekânın yer aldığını, yarım metreye varan duvar kalıntılarından bunun çok açık olarak anlaşıldığını ifade eder. Yapının incelendiği tarihler göz önüne alarak bir değerlendirilmeye gidilebilir. Bkz. Sözen, M; a.g.e” s.179, Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1984, s.217: Arel, A; Menteşe Beyliği Devrinde Peçin, Anadolu Sanatı Araştırmaları I, İstanbul 1986, s.78
araştırmacılar ise; yapının iki katlı olmadığını, ana eyvanın doğusundaki odanın
üzerinde bulunan ikinci odanın döneminden olmadığını ileri sürmektedir.258
Genellikle ana eyvanın sağına ya da soluna konulması gelenek haline gelen
türbenin, bu yapıda ana eyvanda olması dikkat çekicidir. Ana eyvanın üst örtüsünün
kasnaklı bir kubbe ile örtülmüş olması ve avluya kemerle açılması da farklı bir
uygulamadır.259 Yapıda, medresenin güney cephesi, doğu duvarı batı duvarının bir
kısmı, avluya bakan iç duvarlar, koridorlar ve kapı içleri kesme küfeki taşı ile
kaplanmıştır. Cephe duvarlarının köşelerinde ise, büyük mermer bloklar bağlayıcı
olarak kullanılmıştır.
Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı
Cephe
Medresede, süslemenin en yoğun kullanıldığı yer, yapının güney cephesinde
yer alan giriş kapısıdır. Cümle kapısında da alışıldık bezemeler yerine, profilli
silmelerle hareket sağlanmıştır. Giriş kapısının sivri kemeri, profilli silmelerin
etkisiyle gotik bir karakter kazanır. Bu tür kemerler, Menteşeoğulları’nın komşusu
olan Rodos’ta ve Kıbrıs’taki gotik yapılarda yaygın biçimde kullanılmıştır.260 Sivri
kemerin başlangıç seviyesinde, alt ve üstte kaval, içte ise düz silme olmak üzere üç
silmeli yatay hat ile kesilen dörtlü silmenin ikisi sivri kuşatma kemerini çevrelerken,
diğer ikisi devam ederek taç kapının etrafını dolaşır. Dikdörtgen giriş kapısı, altı düz
silmeden oluşan söve içindedir. Kapının üzerinde bulunan, beş sıra profilli silme
gotik etkiyi perçinler. Yapının taç kapısında bulunan karşılıklı iki niş dışında,
geleneksel kapılardan farklı düzenlenmiştir. Yarım yuvarlak nişler, çevrelerini
kuşatan tek sıra kaval silme dışında bezeme unsuru içermez. (Resim 322)
Kapının üzerinde yer alan alınlıkta dikdörtgen niş içindeki beş satırlık
mermer kitabe, dilimli kaş kemer içine Arapça sülüs hatla yazılmıştır. Kemerin her
iki yanında zencirek bordür yer alır. Kemerin köşe dolgularında ise, çapraz rumîler
ve kıvrım dallar birleşerek uç kısımda palmete dönüşür. Dilimli kaş kemerin en üst
dilimini, aynı kökten çıkıp ortada palmet oluşturduktan sonra, yanlarda yaprağa
dönüşen rumîler süsler. (Resim 323) 258 Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.197 259 Sözen, M; a.g.e, s.182 260 Tanman, B; 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul 2005, s.218
Giriş ile aynı eksende, kubbe ile örtülü ana eyvan yer alır. Ahmed Gazi’nin
türbesinin bulunduğu ana eyvanın kuzey duvarında, sonradan açılmış bir kapı
bulunur.261Kubbenin kasnak altı seviyesinden başlayan düz ve kalın silme, ana
eyvanın iç duvarlarının örtü sisteminin şeklini göstererek dolanır. Türbenin avluya
bakan yüzündeki kemer üzengisinden başlayıp, içten dışa doğru, iki sıra ince
yuvarlak silme, bir sıra zencirek ve en son kalın yuvarlak silmeden oluşan profilli
silmeler, tüm kemeri diğer kemerin üzengi seviyesine kadar kat eder. İçten dışa hafif
kademeli olan bu silmeler cepheyi hareketlendirir.
Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında
bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak tutan iki arslan kabartmasıdır.262
Sağ tarafta yer alan bayrakta, Arapça olarak Ahmed Gazi’nin adı yazılıdır.263 Arka
ayakları üzerinde oturur pozisyonda betimlenen arslanların kuyrukları bacaklarının
arasından geçerek ejder başı şeklinde bitmektedir. Ön ayakları ile bayrak tutan
arslanlar profilden verilmelerine karşın, ayakları cepheden verilmiştir. Geleneksel
Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların sultan simgesi olarak kullanıldığı
bilinmektedir. Fakat arslan figürünün burada kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır.
Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan
figürlü armalar bu etkiyi güçlendirir.264 (Resim 326)
Ana eyvanın sağ ve solunda yer alan dersane odalarının kapılarında
uygulanan simetrik düzenleme, ana eyvanda uygulanan düzeni tekrarlar. Kemeri
dıştan çevreleyen silmenin oluşturduğu çerçevenin içindeki sivri kemerli kapıyı, birer
kaval silme kuşatır. Sağda bulunan kapıda, iki silme arasında yer alan, çaprazlardan
oluşan zencirek motifi, soldaki kapıda yoktur.
Yapıda kaval, iç bükey ve düz silmelerle hareket sağlanmıştır. Yapı, figür
kullanımındaki üslupla da dikkat çekmektedir. 261 Arel, A; Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri, Anadolu Sanatı Araştırmaları I, İstanbul 1968, s.77 262 Arslan figürü, günümüzde ortadan kalkmış bulunan Peçin girişindeki bir çeşmenin ayna taşında ve Milas Müzesi’nde bulunan 18.yy a ait başka bir çeşmenin ayna taşında görülmektedir. Bkz. A.Arel; Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara, s.173 263 Arel’in “bölge üslubu” olarak tanımladığı bu kabartmalar için bkz. Aslanapa, O; “Türk Sanatı I-II”, İstanbul 1984, s.230: Arel, A; a.g.m, s.80: Ünal, H.R; Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı, Beyliklerin Mirası, İstanbul 2000, s.44 264 Venediklilerin Menteşe Beyleri ile yakın ilişkiler kurduğu, Balat’ta bir koloni bulundurduklarını ve bu şehirde bir kiliselerinin bulunduğunu hatırlarsak bu etkilenme doğaldır. Bkz.Arel, A; a.g.m, 80
KAYNAKLAR
AREL, Ayda (1986), Menteşe Beyliği Devrinde Peçin, Anadolu Sanatı
Araştırmaları I, İstanbul.
AREL, Ayda (1993), Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası
III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara.
ASLANAPA, Oktay (1984), Türk Sanatı I-II, İstanbul.
DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış
doktora tezi, İzmir.
EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatname, C.9, çev.Yücel Dağlı-S.Ali Kahraman,
İstanbul.
SÖZEN, Metin (1970), Anadolu Medreseleri I”, İstanbul .
ÜNAL, R.Ünal (2004), Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı,
Beyliklerin Mirası, İstanbul.
TANMAN, B (2005), 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik
Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.
225
KAYNAKLAR
ACUN, Hakkı, (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara.
AKIN, Himmet,(1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.
AKSARAYÎ, K.Mahmud-i (2000), Müsamaretü’l–Ahbar, çev., Mürsel Öztürk,
Ankara.
AKTEMUR, Ali (2002), Türk Ahşap İşçiliği, Türkler Ansiklopedisi, C.8, Ankara.
AKTUĞ, İlknur, (1999), Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Yapım Teknikleri,
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınevi, Ankara.
ALTINOLUK, Ülkü, (1997), Su Şehri Birgi, İlgi, İstanbul.
ALTUN, Ara (1981), Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi, Kütahya, İstanbul.
ALTUN, Ara (1988), Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahatları İçin Bir Özet,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.
ASLANAPA, Oktay (1977), Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14. yüzyıl), İstanbul
ASLANAPA, Oktay (1984 a ), Türk Sanatı I-II”, Kervan Yayınları, İstanbul.
ASLANAPA, Oktay (1984 b), Türk Sanatı, Remzi Yayınevi, İstanbul.
ASLANAPA, Oktay (1990), Türk Sanatı, İstanbul.
ASLANAPA, Oktay (1991)Anadolu’da İlk Türk Mimarisi (Başlangıcı ve
Gelişmesi), Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara.
ÂŞIK PAŞAZADE (2003), Osmanoğulları’nın Tarihi, çev., K.Yavuz-M.Y. Saraç,
İstanbul.
AREL, Ayda, (1970) Batı Anadolu’dan Birkaç Yapının Tarihlendirilmesi ve XV.
Yüzyıl Osmanlı Mimarisi Hakkında, Anadolu Sanatı Araştırmaları II, İstanbul.
AREL, Ayda (1968), Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri, Anadolu Sanatı
Araştırmaları I, İstanbul.
AREL, Ayda (1999) Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslararası III.
Türk Kültürü Kongresi Bildirileri 25-29 Eylül, Ankara.
AREL, Ayda (2003), Bir "temellük" Aracı Olarak Mimarlık : Menteşe Beyliği
Örneği, 16 – 17 Nisan,"Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.
226
ARIK, Rüçhan (1969), Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri,
Anadolu, XI, İstanbul.
ARMAĞAN, Munis (1983), Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir.
ARSEVEN, Celal E (1970) Türk Sanatı, Cem Yayınevi,İstanbul.
ASLANOĞLU, İnci ( 1977), Tire’de Üç Cami, Vakıflar Dergisi, VIII,
ASLANOĞLU, İnci (1978), Tire’de Camiler ve Üç Mescit, Ankara.
ATEŞ, İbrahim-Erdoğan A. (1986), İl İl Vakıflar 86, VGM Yayınları, Ankara
AYAN, Havva,(1995) “ Manisa Kent Tarihi Üzerine Yazılar/I”, Manisa, IX, 29-32
AYDINOĞLU, Begüm (1986), Batı Anadolu Beylikler Dönemi Mimari Plastiği,
(İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ) İstanbul.
AYVERDİ, E.Hakkı (1966), Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul.
AYVERDİ, E.Hakkı (1972), Osmanlı Mimarisi’nde Çelebi Sultan ve II. Murad
Devri, İstanbul.
BAKIRER, Ömür (1971), Anadolu’da XIII. Yüzyıl Tuğla Minarelerinin Konum,
Şekil, Malzeme ve Tezyinat Özellikleri, Vakıflar Dergisi, S. IX, Ankara.
BAKIRER, Ömür (2000 a) Onüç ve Ondördüncü Yüzyıllarda Anadolu
Mihrabları, (2. Baskı) Ankara.
BAKIRER, Ömür (1981), Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu
Mimarisinde Tuğla Kullanımı, Ankara.
BAŞ, Ali (1989) Beylikler Dönemi Hanları, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya.
BAŞGELEN, Nezih (1993), Çağlar Boyunca Anadolu’da Duvar, Arkeoloji ve
Sanat Yayınları, İstanbul.
BAŞKAN, Çiğdem (1990), Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş İşçiliği,
Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara.
BAŞKAN, Seyfi (1985), Ortaçağ Anadolu Türk Ahşap Sanatı, İlgi, 19/42, İstanbul.
BAŞKAN, Seyfi (1990), Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş Kullanımı,
Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara.
BATUR, Afife (1974), Osmanlı Mimarisinde Kemer. Strüktür-Biçim İlişkisi
Üzerine Bir Deneme, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yayını, İstanbul.
BATUR, Afife (1970), Osmanlı Camilerinde Almaşık Duvar Üzerine, Anadolu
Sanatı Araştırmaları II, İstanbul
227
BAYKARA, Tuncer (1988), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Ankara.
BAYAT, Ali Haydar (1994), “Birgi Ulu Cami Minberi (712/1322)”, XI. Türk Tarih
Kongresi, 5-9 Eylül 1990, Kongreye Sunulan Tebliğler, C. II, Ankara.
BAYAT, Ali Haydar (1997), İsa Bey Camii Minberi (1375), Geçmişten Günümüze
Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.
BAYATLI, Orhan (1956), Bergama Tarihinde Türk İslam Eserleri, İstanbul.
BİLGİN, İlhami (1962), Selçuklular ve Beylikler Devrine Ait Yayınlanmamış Üç
Kitabe, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara.
BİLGİN, İlhami (1983), Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi”, Manisa, S.4,
Manisa.
BOZER, Rüstem (1992 a), 15. Yüzyılın Ortasına Kadar Anadolu Türk
Sanatında Ahşap Kapılar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Ankara.
BOZER, Rüstem, (1992b), Eğri Kesim Tekniğinde Anadolu’dan Bir Örnek: Konya
II. Kılıçarslan Türbesi’nin Kapı Kanatları, IX. Vakıf Haftası Kitabı,VGM
Yayınları, Ankara.
BOZOĞLU, Tülin (1987), İzmir İlinde Bir Kültür Merkezi: Birgi, Arkitekt, S.440,
İstanbul.
CAHEN, Claude(1994), Osmanlılar’dan Önce Anadolu’da Türkler, çev. Yıldız
Moran, İstanbul.
CANTAY, Gönül (2002 a), Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, Ankara.
CANTAY, Gönül (2002 b), Anadolu Beylikler Mimarisi”, Türkler . C. 8, Ankara.
CANTAY, Gönül (2003), Anadolu Beylikler Dönemi Mimarisinde Ortaya
Konulan Yenilikler, 16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı",
İstanbul.
CANTAY, Gönül (2003), Sivas Gök Medrese Cephesinde Bezeme İfadesi”,
Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu Bildirileri, (15-17 Mayıs 2003-
Sivas), Sivas.
CANTAY, Gönül (2006), Erzurum, İlhanlı Medreselerinde Heraldik İfadeler, IX.
Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu
(21-23 Nisan 2005-Erzurum) Erzurum.
228
CEZAR, Mustafa (2003), “Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatının Genel
Karakteri”, 16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.
ÇAKMAK, Şakir (2002), Tire Hamamları, Ankara.
ÇAKMAK, Şakir (2002) Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taçkapılar,
Ankara.
DİVİTÇİOĞLU, Sencer (1996), Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu, İstanbul.
DEMİR, Mustafa (1997),Saruhanoğulları Devrinde Manisa İmaretleri”, Manisa,
Manisa.
DEMİRİZ, Yıldız (2000), İslam Sanatında Geometrik Süsleme, İstanbul.
DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir.
DURAN, Remzi- GÖKÇE, Turan ( 1997) Selçuk Kitabeleri, Geçmişten Günümüze
Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.
DURAN, Remzi (2002), Menteşeoğulları Beyliği Mimarisi, Türkler . C. 8, Ankara.
DURUKAN, Aynur (1988), Balat İlyas Bey Cami, Ankara.
DURUKAN, Aynur (2003), Menteşe Beyliği Döneminde Balat (Antik Miletus),16 -
17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.
DURUKAN, Aynur ( 1992), Ortaçağ Türk Mimarisinde Restorasyon Çalışmaları,
IX. Vakıf Haftası Kitabı, VGM Yayınları, Ankara.
EMECEN, Feridun M (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,
İstanbul.
EMRE, Necmettin (1937), Aydınoğulları ve Eserleri, Arkitekt, İstanbul.
ENVERİ, (1929), Düsturname-i Enverî, çev. Mükrimin Halil Bey, İstanbul.
ERAVCI, Mustafa-KORKMAZ, M. (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik
Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.
ERÇİL, Erdoğan (2000) Müslüman- Türk Devletleri Tarihi, Ankara.
EROĞLU, Zekai (1939), Muğla Tarihi, İzmir 1939.
ERSOY, H. (1942), Ulu Câmi, Ulu Medrese, Gediz, S.57. Manisa.
EVLİYA, Çelebi,( 2005) “Seyahatname”, IX, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),
Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul.
EYİCE, Semavi (1970), İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara.
229
GRABAR, Oleg (1998), İslam Sanatının Oluşumu, çev. Nuran Yavuz, YKY,
İstanbul.
GÖKÇE, Muhlis-Türe, Altan vd, (1992), Manisa’nın Kültür ve Tabiat Varlıkları,
Manisa Belediyesi Kültür Yayınları Dizisi I, Manisa.
GÖKÇEN, İbrahim (1946), Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan
Zâviye ve Yatırları, İstanbul.
GÖRÜR, Muhammed (1999), Beylikler Dönemi Mimarisinde Taş Süsleme, H.Ü.,
Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
GÖRÜR, Muhammed (2002 a), Beylikler Dönemi Mimarisinde Figürlü Süsleme,
Türkler . C. 8, Ankara.
GÖRÜR, Muhammed (2002 b), Beylikler Dönemi Mimarisinde Taş Süsleme
Programı, Türkler . C. 8, Ankara.
GÖNDOĞDU, Hamza ( 1993), İkonografik Açıdan Türk Sanatında Rumi ve
Palmetler, “Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar”, Güner İnal’a Armağan,
Ankara.
GÜNEY, Gül (1998), Batı Anadolu Bölgesi’nde ( Aydın, İzmir, Manisa)
Beylikler Dönemine Ait Özellikli Altı Caminin Süslemeleri, Ege Üniversitesi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
GÜNER, Hamza (1961), Kütahya Camileri, Kütahya Vilayet Matbaası, Kütahya.
İBN BATTÛTA Tancî (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I-II, çev., A.Sait
Aykut, İstanbul.
İBN-İ BİBİ (1956), El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye, çev, A.Erzin,
Ankara.
İLTER, Fügen (1971), Birgi Güdük Minare Camisi, Anadolu, XIII., Ankara.
İNAL, Güner ( 1982), Orta Çağlarda Anadolu’da Çalışan Suriye ve Mezopotamyalı
Sanatçılar, Sanat Tarihi Yıllığı XI, İstanbul.
İNALCIK, Halil (2004), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev.,
Ruşen Sezer, İstanbul.
İŞERİ, Kıymet (1998), Birgi; Kent ve Mimari Üzerine Bir İnceleme, Marmara
Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
KAĞNICIOĞLU, Celal (1964), Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, Kütahya.
230
KABAOĞLU, Aylin (1992), Milet İlyas Bey Camii –Sorunlar-Acil Tedbirler, X.
Vakıf Haftası Kitabı, Ankara.
KAFESOĞLU, İbrahim (1986), Türk Milli Kültürü, İstanbul.
KARAMAĞARALI, Beyhan (1993), İçiçe Daire Motiflerinin Mahiyeti Hakkında,
Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar: Güner İnal’a Armağan, Ankara.
KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğlu Dönemi Mimarisi, İ.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
KALFAZADE, Selda (1996), Aydınoğlu Eserlerinde Çini Kullanımına Dair, Prof.
Dr. Şerare Yetkin Anısına Çini Yazıları, İstanbul.
KESKİNER, Cahide (2002), Türk Süsleme Sanatlarında Stilize Çiçekler –Hatai-,
Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
KIZIL, Abuzer (2002), Uygarlıkların Başkenti Milas (Mylasa) ve Çevresi, Milas.
KIZILTAN, Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler ( 14. Yüzyıl
Sonuna Kadar), İTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, İstanbul.
KOCA, Salim ( 2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8,
Ankara.
KÖKLÜ, Nusret (1983-84), Saruhanlılar Devrinde Manisa”, Manisa, S.4-7,
Manisa.
KÖPRÜLÜ, Fuad (1941), “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, S.19,
Ankara.
KUBAN, Doğan (1965), Anadolu Türk Mimarisinin Kaynak ve Sorunları,
İstanbul.
KUBAN, Doğan (1962), Bir Batı Anadolu Gezisi, İstanbul.
KUBAN, Doğan (1982), Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, İstanbul.
KURAN, Abdullah (1969), Anadolu Medreseleri, Ankara.
KÜÇÜK, Sevgi (2000), Sanat Tarihi Terminolojisinde Lotus ve Palmet, 7-10 Mart,
Celal Esad Arseven Anısına Sanat Tarihi Semineri Bildirileri, İstanbul.
MANSEL, Arif M. (1971), Ege ve Yunan Tarihi, Ankara.
MERÇİL, Erdoğan (2000), Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, Ankara
MUTAF, Abdülmecit (1995), Şehir Tarihi Açısından; Manisa’nın Arşiv Kaynakları”,
Manisa, S.9, Manisa.
231
MÜLAYİM, Selçuk (1982a), Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik Süslemeler,
Ankara.
MÜLAYİM, Selçuk (1982 b), Selçuklu Süslemeciliğinde Tematik Sınıflama, DTCF
Atatürk’ün 100. Doğum Yılına Armağan Dergisi, Ankara.
MÜLAYİM, Selçuk (2003), Balat İlyas Bey Camiinde Cephe Tasarımı, 16 - 17
Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.
MÜLAYİM, Selçuk ( 1997), Anadolu Türk Sanatında 14. Yüzyıl, Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi, S.10, İstanbul.
NAUMAN, Rudolf (1975), Eski Anadolu Mimarlığı, (çev. Beral Madra), Ankara.
NECEFOĞLU, Hacalı (1994), Selçuklu Mimarisinde Kristallografik Nakışların Yeri,
III.Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (22 Mayıs 1993), Konya.
ÖDEN, Zerrin (2002), Aydınoğulları Beyliği, Türkler . C. 8, Ankara.
ÖDEKAN, Ayla (1977), Osmanlı Öncesi Anadolu Türk Mimarisinde Mukarnaslı
Portal Örtüleri, İstanbul.
ÖDEKAN, Ayla (2000), Türkiye Tarihi 1 “Osmanlı Devletine Kadar Türkler”,
İstanbul.
OGAN, Aziz, (1956), Aydın Oğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi, S.III,
Ankara
ÖGEL, Bahaeddin (1984), Türk Kültür Tarihi, Ankara.
ÖGEL, Semra (1965), Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim, Sanat Tarihi
Yıllığı 1964-65, İstanbul.
ÖGEL, Semra (1966), Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara.
ORAL, M. Zeki (1962), “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler,
Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi V., Ankara.
ÖNEY, Gönül (1968), Anadolu Mimarisinde Antik Devir Malzemesi”, Anadolu, S.
12, Ankara.
ÖNEY, Gönül (1969), Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri”,
Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul.
ÖNEY, Gönül (1989), Beylikler Devri Sanatı 14.-15. Yüzyıl (1300-1453), Ankara.
ÖNEY, Gönül (2000), Erken Osmanlı Sanatı: Beyliklerin Mirası, İstanbul.
ÖNKAL, Hakkı (1993 a) “Birgi Karaoğlu Camii Haziresindeki Mezar Taşları”, Prof.
Yılmaz Önge Armağanı, Konya.
232
ÖNKAL, Hakkı (1993 b), Birgi Ulu Camii ve Selçuklu Geleneğiyle İlişkisi Üzerine”,
I.ve II. Selçuklu Medeniyeti Semineri Bildirileri, Konya.
ÖNKAL, Hakkı (1999), Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mülahazalar, 9.
Milletlerarası Türk El Sanatları Kongresi, Ankara.
ÖNKAL, Hakkı (1991), Tire Türbeleri, Ankara.
ÖZBEK, Yıldıray (2002), Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme ( 1300-
1453), Ankara.
PAKBEN, Dilek (1987), Selçuk (Ayasuluk) Beylikler Dönemi Anıtları
Araştırması, Koruması ve Restorasyon Önerileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
PEKER, Ali U. (2000), Anadolu’nun 13. Yüzyılını Anlamak, Semra Ögel’ e
Armağan- Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.
PITCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.
Bahar Tırnakçı, İstanbul.
RAMSAY, W.M (1961), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş,
İstanbul.
RİEFSTAHL, Rudolf (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, (çev. C.
Berktin, ) İstanbul.
SEVİM, Sezai (1992), XVI. Yüzyılda Karasi Sancağı ( Tahrir Defterlerine Göre),
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi
Ankara.
SÖNMEZ, Selami (1992), Anadolu’daki Selçuklular ve Beylikler Dönemi
Medreseleri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Erzurum.
SÖNMEZ, Zeki (1989), Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk
Mimarisi’nde Sanatçılar, Ankara.
SÖNMEZ, Neslihan (2002), Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı
Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th
International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands.
SÖZEN, Metin (1972), Anadolu Medreseleri ( Selçuklu ve Beylikler Devri I-II),
İstanbul.
233
SÜMER, Faruk (1977), XIV.Yüzyılda Türkiye, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı
(14.yüzyıl), İstanbul.
ŞAHİNOĞLU, Metin (1977), Anadolu Selçuklu Mimarisinde Yazının Dekoratif
Eleman Olarak Kullanılışı, Türk Eğitim Vakfı Yayını, İstanbul.
ŞEKER, Mehmet (1997), Aydınoğulları Beyliği ve Ayasulug, Geçmişten
Günümüze Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.
ŞİMŞİRGİL, Ahmet (2002), Saruhanoğulları Beyliği, Türkler . C. 6, Ankara 2002.
TANMAN, Baha (2005), 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik
Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.
TOP, Mehmet, (2002), Ortaçağ Türk Mimarisinde Mihrab, Türkler . C. 8, Ankara.
TURAN, Rahmi (2002), Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde
Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, Ankara.
TURAN, Osman (1984), Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul.
TURAN, Osman (1988), Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar,
Ankara.
TURAN, Osman (2003), Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken
Yayınevi, İstanbul.
TÜFEKÇİOĞLU, Abdüllatif (2001), Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Yazı,
Ankara.
ULUÇAY, Çağatay (1940), Saruhanoğulları Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul.
ULUÇAY, Çağatay-İbrahim Gökçen, (1939)“Manisa Tarihi”, İstanbul.
UYSAL, Osman (2000), Germiyanoğlu-Osmanlı İlişkilerinin Sanattaki Yansıması,
7-10 Mart, Celal Esad Arseven Anısına Sanat Tarihi Semineri Bildirileri,
İstanbul.
UYKUCU, Ekrem (1983), İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi ( Coğrafya ve Sosyal
Yapı), İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU,İsmail H., (1929), Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın,
Menteşe, İnanç, Hamitoğulları Hakkında Malumat II, İstanbul.
UZUNÇARŞILIOĞLU, İsmail H.(1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,
Karakoyunlu Devletleri, Ankara.
ÜNAL, Hüseyin R.(1982),Osmanlı Öncesi Anadolu-Türk Mimarisinde
Taçkapılar, İzmir.
234
VARLIK, Mustafa (1972), Germiyanoğuları Tarihi, Ankara.
VARLIK, Mustafa (1992), Anadolu Beylikleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam
Tarihi, C. 8, İstanbul.
VARLIK, Mustafa (2002) Germiyanoğulları Beyliği, Türkler . C. 6, Ankara.
WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) Ankara.
YAVUZ, Behiç (1990), Birgi Coğrafyası, Tarihçesi ve Tarihi Yerleri, Ödemiş.
YÜCEL, Yaşar (1991), Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara.
YÜCEL, Erdem (1975), Selçuklu Ağaç İşçiliği, Sanat Dünyamız, 2/4, İstanbul.
YETKİN, Suut K (1970) Türk Mimarisi, Bilgi Yayınevi, Ankara.
YETKİN, Suut,K. (1974), İslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayınevi, İstanbul
YETKİN, Şerare (1986), Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul.
YETKİN, Şerare (1993), “Bazı Selçuklu ve Beylikler Devri Taş Süslemelerindeki
Figürlü Plastikle İlgili İkonografik Yorumlar”, Sanat Tarihinde İkonografik
Araştırmalar: Güner İnal’a Armağan, Ankara.
YÜCEL, Erdem (1977), Osmanlı Ağaç İşçiliği, Kültür ve Sanat, İstanbul.
ZACHARİADOU, Elizabeth (1982), Trade and Crusade, Venetian Crete and the
Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice.
VIII
KISALTMALAR
a.g.e. : Adı Geçen Eser
a.g.m. : Adı Geçen Makale
B.A. : Başbakanlık Arşivi
C. : Cilt
Çev. : Çeviren
D.E.Ü. : Dokuz Eylül Üniversitesi
E.Ü. : Ege Üniversitesi
Haz. : Hazırlayan
İ.A. : İslâm Ansiklopedisi
İ.Ü.E.F. : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
M.Ü. : Marmara Üniversitesi
T.O.E.M. : Tarihî Osmanî Encümeni Mecmuası
V.D. : Vakıflar Dergisi
V.G.M. : Vakıflar Genel Müdürlüğü
259
Çizim 1 Birgi Ulu Camii Minare Gövdesinin Süslemeleri
Çizim 2 Birgi Ulu Camii , Kaideden Minareye Geçiş Bordürü ( Günümüze Ulaşmamıştır.)
260
Çizim 3 Birgi Ulu Camii Mihrap Bordürleri Çizim 4 Mihraptan Detay 1
Çizim 5 Mihraptan Detay 2 Çizim 6 Mihraptan Detay 3
261
Çizim 7 Mihraptan Detay 4 Çizim 8 Mihraptan Detay 5
Çizim 9 Mihraptan Detay 6 Çizim 10 Mihraptan Detay 7
263
Çizim 13 Mihraptan Detay 10
Çizim 14 Mihraptan Detay 11
Çizim 15 Kavsara Kemeri , Köşe Yüzey Dolgu Örnekleri
264
Çizim 16 Mihrap Sütüncesi
Çizim 17 Mihrap Önü Kubbesi Kemer Yüzeyi
Çizim 18 Mihrap Önü Kubbesi , Kemer Yüzeyini Sınırlayan Bordür
265
Çizim 19 Birgi Ulu Camii Minber Kapısı Tacı
Çizim 20 Minber Bordürü 1
Çizim 21 Minberi Korkuluklarının Madeni Kabaraları
266
Çizim 22 Minber Bordürü 2
Çizim 23 Minber Bordürü 3
Çizim 24 Minber Bordürü 4
Çizim 25 Minber Bordürü 5
Çizim 26 Minber Bordürü 6
268
Çizim 29 Selçuk İsa Bey Batı Cephesinde Devşirme Bordür
Çizim 30 Selçuk İsa Bey, Batı Giriş Eyvanında, Yıldız Tonozun Ortasında Bulunan Çarkıfelek Motifi
269
Çizim 31 Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet
Çizim 32 Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Köşe Yüzeyinde Geometrik Süsleme
270
Çizim 33 Birgi Aydınoğlu Türbesi , Kubbe Merkezi Geometrik Süsleme
Çizim 34 Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteğinde Süs Kufîsi
Çizim 35 Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnağında Pencere Köşe Yüzeyi
271
Çizim 36 Manisa Ulu Camii Medresesi, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Kabara
Çizim 37 II.Yakup İmareti, Türbe Zemini Bordürü 1
Çizim 38 II.Yakup İmareti Türbe Zemini Bordürü 2
272
Çizim 39 İshak Fakih Camii Minare Gövdesinde Zencirek Bordür
Çizim 40 İshak Fakih Camii Minare Gövdesinde Ok Ucu Bordür
Çizim 41 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Bordürü 1
Çizim 42 Çine Ahmed Gazi Minber Bordürü 2
273
Çizim 43 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Yan Aynalığı
Çizim 44 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Korkuluğu
274
Çizim 45 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 1
Çizim 46 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 2
Çizim 47 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 3
275
Çizim 48 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Giriş Cephesinde Saçak Altı Geometrik Süslemesi
Çizim 49 Firuz Bey Camii Son Cemaat Giriş Kemerinin Oturduğu Yastığın Doğu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme
Çizim 50 Firuz Bey Camii Son Cemaat Giriş Kemerinin Oturduğu Yastığın Batı Yüzeyinde
Bitkisel Bezeme
276
Çizim 51 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Bitkisel Süsleme
Çizim 52 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Tavan Yüzeyinde
Geometrik Süsleme
Çizim 53 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Dış Alınlık Yüzeyinde
Geometrik Süsleme
277
Çizim 54 Firuz Bey Camii, Mihrap Alınlık Yüzeyi
Çizim 55 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 1
278
Çizim 56 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 2
Çizim 57 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 3
Çizim 58 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 4
279
Çizim 59 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 5
Çizim 60 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 6
Çizim 61 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 7
280
Çizim 62 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 8
Çizim 63 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 9
Çizim 64 Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 1
281
Çizim 65 Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 2
Çizim 66 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Kemer Aynalığında Ok Ucu Motifi
Çizim 67 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Kilit Taşında Kabara
282
Çizim 68 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemer Kilit Taşında
Çini Kakmalı Kabara
Çizim 69 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Doğu Kemer
Kilit Taşında Çini Kakmalı Kabara
283
Çizim 70 Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Batı Alt Pencere Tavan Bezemesinden Detay
Çizim 71 Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Tavan Bezemesinden Detay
284
Çizim 72 Firuz Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı
Çizim 73 Balat İlyas Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı
Resim 157 Sağır Pencerenin Üzerine Yerleştirilen Devşirme Malzeme
Resim 158 Giriş Cephesi Kemer Nişi İçinde Bulunan Devşirme Malzeme