SINAİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK...
Transcript of SINAİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK...
T.C.
TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
MARKALAR DAİRESİ BAŞKANLIĞI
SINAİ MÜLKİYET HAKLARININ
EKONOMİK BÜYÜMEYE
ETKİSİ
Uzmanlık Tezi
Şeyda ALAN
Ankara-2008
I
ÖZET
Bu tez çalışmasının amacı, fikri mülkiyet haklarının, ekonomik büyümeye olan
etkilerini incelemektir. Tez çalışması, bu konuda oluşmuş yazının temelinin
anlaşılması için büyüme modellerinin incelenmesi ile başlamaktadır. İçsel ekonomik
büyüme modelleri çerçevesinde, fikri mülkiyet hakları ekonomik büyümeyi
doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki kanal vasıtasıyla etkilemektedir. Doğrudan etki
korumanın teknolojik gelişmeye katkıda bulunması sonucu oluşur. Dolaylı etki daha
karmaşık yapıdadır ve bir çok kanal kullanrak meydana gelir. Ancak, tez çalışması
doğrudan etkileme yöntemleri arasında en kabul görmüş olan uluslararası ticaret,
sabit sermaye yatırımları ve lisans anlaşmalarından oluşan teknoloji transfer
yöntemlerini incelemektedir.
Bu tez çalışmasında, bahsi geçen bu etkilere odaklanarak, konuyla ilgili yazın
incelemesi yapılmış, yazında kullanılan geleneksel yöntemler incelenmiş ve yazında
yer alan bazı önemli makalelerinin teorik ve ampirik sonuçları gözler önüne
serilmiştir. Tez çalışmasında elde edilen en önemli bulgu, etkinin nedenselliğinin iki
yönlü oluşabileceğidir. Nedenselliğin bir yönü; korumanın, gelir düzeyinin artan bir
fonksiyonu olduğu ve ülkelerin gelir seviyesi arttıkça daha güçlü koruma talep
ettikleri konusu, açık ve genel olarak kabul görmüştür. Nedenselliğin diğer yönü;
daha güçlü korumanın büyüme ve gelir seviyesine katkıda bulunup bulunmayacağı
konusu ise ampirik çalışmalardaki belirsizlikten dolayı, konunun günümüzde bile
tartışmalara hala açık olmasının sebebidir.
II
ABSTRACT
The primary goal of this thesis is to investigate whether, in what direction and to
what extent the economic growth is influenced by intellectual property rights.To
begin with, this thesis reviews briefly the growth theories to understand the
background theory of this literarture. On the basis of the endogenous growth theory,
there exists an effect and it uses mainly two chanels; namely direct and indirect.
Direct effect occurs by technological progress due to the intellectual property
protection. Indirect effect is much more complex and it uses lots of channels, but this
thesis examines the most generally accepted technology transfer methods; namely
international trade, foreign direct investment and licesing agreements.
By focusing on these effects, this thesis reviews the releated economic literature,
examines the tools it traditionally uses and demonstrates theoretical and empirical
results of several important papers.Our main finding is that the causation may go
both ways. The one side of the causation that is, intellectual property rights are the
increasing function of income and countries tend to demand stronger protection as
they grow is clear and generally accepted in the literature. The other side of the
causation; with stronger property rights also contribuiting to growth in incomes being
not well understood due to the ambiguity of the empirical findings and still is subject
to debate.
III
İÇİNDEKİLER
ÖZET............................................................................................................................ I
ABSTRACT ............................................................................................................... II
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ III
KISALTMALAR ...................................................................................................... V
SİMGELER DİZİNİ ................................................................................................ VI
ŞEKİLLER DİZİNİ .............................................................................................. VIII
TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................... IX
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
1 BİLİMSEL BULUŞLAR
1.1. BİLİMSEL BULUŞ NEDİR VE NEDEN KORUNUR? ................................. 4
1.2. BİLİMSEL BULUŞLAR NASIL KORUNUR? ............................................... 7
1.2.1 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI .................................................................................. 7
1.2.2. PATENT KORUMASI ............................................................................................. 8
1.2.2.1. Yenilik ..................................................................................................... 9
1.2.2.2 Tekniğin Bilinen Durumunun Aşılması ................................................. 10
1.2.2.3. Sanayide Uygulanılabilirlik .................................................................. 10
2 BÜYÜME TEORİSİ VE TEKNOLOJİ
2.1 GENEL BAKIŞ .................................................................................................. 13
2.2 EKONOMİK BÜYÜME TEORİLERİ ............................................................ 14
2.2.1 HARROD-DOMAR BÜYÜME MODELİ .................................................................. 14
2.2.2 DIŞSAL EKONOMİK BÜYÜME TEORİSİ ................................................................ 17
2.2.2.1 Solow Modeli ......................................................................................... 18
2.2.2.2 Dışsal Büyüme Modelleri Politika Çıkarsamaları ................................. 22
2.2.3 İÇSEL EKONOMİK BÜYÜME TEORİSİ ................................................................... 23
2.2.3.1 Yaratıcı Fikirler İktisadı ......................................................................... 23
2.2.3.2 İçsel Büyüme Modelleri ......................................................................... 25
2.2.3.3 İçsel Büyüme Modelleri Politika Çıkarsamaları .................................... 30
3 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK BÜYÜMEYE
DOĞRUDAN ETKİLERİ
3.1 GENEL BAKIŞ .................................................................................................. 34
3.2 FİKRİ MÜLKİYET KORUMASININ ÖLÇÜMÜ ......................................... 34
3.2.1 GİRDİ ÖLÇÜSÜ ................................................................................................... 35
3.2.1.1 Kanunlara ve Uygulamaya Dayalı Ölçüler ............................................ 37
3.2.1.2 Uygulayıcıların Katıldığı Anketlere Dayanarak Hazırlanan Ölçüler ..... 40
3.2.2 ÇIKTI ÖLÇÜSÜ .................................................................................................... 44
3.2.2.1 Patent Verileri ........................................................................................ 44
3.2.2.2 Kanun İhlallerine Yönelik Veriler ......................................................... 46
IV
3.2.3 ÖLÇÜLER İLE İLGİLİ SONUÇ VE DEĞERLENDİRME .............................................. 46
3.3 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI VE EKONOMİK BÜYÜME
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN AMPİRİK ANALİZİ ................................................ 47
4 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK BÜYÜMEYE DOLAYLI
ETKİLERİ
4.1 GENEL BAKIŞ .................................................................................................. 58
4.2 TEKNOLOJİ, YENİLİK VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI İLİŞKİSİ ... 58
4.3 TEKNOLOJİ, YENİLİK, FİKRİ MÜLKİYET VE EKONOMİK BÜYÜME
İLİŞKİSİ ................................................................................................................... 62
4.4 ULUSLARARASI TEKNOLOJİ TRANSFERİ (ITT) VE FİKRİ
MÜLKİYET HAKLARI İLİŞKİSİ ........................................................................ 65
4.5 TEKNOLOJİ TRANSFER YÖNTEMLERİ, FİKRİ MÜLKİYET
HAKLARI VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ ............................................. 67
4.5.1 ULUSLARARASI TİCARET VE FİKRİ MÜLKİYET İLİŞKİSİ ...................................... 72
4.5.2 SABİT SERMAYE YATIRIMLARI, LİSANS ANLAŞMALARI VE FİKRİ MÜLKİYET
İLİŞKİSİ ....................................................................................................................... 75
4.6 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK BÜYÜMEYİ POZİTİF
YÖNDE ETKİLEME MEKANİZMALARI ......................................................... 80
4.6.1 BULUŞ VE YENİLİKLERİ ARTTIRARAK ................................................................ 80
4.6.2 KÜRESEL ARAŞTIRMALARA TEŞVİK YARATARAK .............................................. 81
4.6.3 PAZAR DERİNLEŞMESİ SAĞLAYARAK ................................................................. 82
4.6.4 ULUSAL VE ULUSLARARASI DÜZEYDE TEKNOLOJİNİN YAYILMASINA VE
TRANSFERİNE OLANAK SAĞLAYARAK ........................................................................ 82
4.7 FİKRİ MÜLKİYETİN EKONOMİK BÜYÜMEYİ NEGATİF YÖNDE
ETKİLEME MEKANİZMALARI ......................................................................... 83
4.7.1 İDARİ YAPILANMA MALİYETLERİ ....................................................................... 83
4.7.2 KAYNAKLARIN İLLEGAL FAALİYETLERDEN LEGAL FAALİYETLERE AKTARILMASI
.................................................................................................................................... 83
4.7.3 TEKEL FİYATLANDIRMASI .................................................................................. 85
4.7.4 YÜKSEK TAKLİTÇİLİK MALİYETLERİ ................................................................. 86
4.8 GENEL DEĞERLENDİRME .......................................................................... 86
SONUÇ ...................................................................................................................... 88
KAYNAKÇA ............................................................................................................ 93
V
KISALTMALAR
AR- GE: Araştırma Geliştirme
ÇUŞ: Çok Uluslu Şirket
FSK: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
GATT: General Agreement on Tariffs and Trade (Ticaret ve Tarifelere İlişkin
Genel Anlaşma)
GP: Ginarte ve Park
GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla
ITT: International Technology Transfer (Uluslararası Teknoloji Transferi)
KHK: 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname
OECD: Organisation for Economic Cooperation and Development (Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü)
OLS: Ordinary Least Square (En Küçük Kareler Yöntemi)
RR: Rapp ve Rozek
TRIPS: Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights (Ticaretle
Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması)
WHO: World Health Organization (Dünya Sağlık Örgütü)
WIPO: World Intellectual Property Rights Organization (Dünya Fikri
Mülkiyet Teşkilatı)
WTO: World Trade Organization (Dünya Ticaret Örgütü)
VI
SİMGELER DİZİNİ
a.g.e: Adı geçen eser
a.g.m: Adı geçen makale
A: Emek birikimli teknolojik gelişme
A*: Verili zamanda üretilen yaratıcı fikir sayısı
AL: Etkin emek
A(t): t döneme kadar oluşan bilgi stoku
b.k.z: Bakınız
c: Marjinal tüketim eğilimi
Cy: Planlanan sermaye- çıktı oranı
d: Amortisman oranı
F: Sabit maliyet birim ölçüsü
g: Emek birikimli teknolojik gelişme düzeyi
ga: Yaratıcı fikir stoku büyüme düzeyi
gk: Sermaye- emek oranı büyüme düzeyi
gy: Kişi başına çıktı oranı büyüme düzeyi
G: Fili büyüme oranı
Gw: Garantili büyüme oranı
h: Ortalama yetenek düzeyi
H: İstihdam edilen beşeri sermaye
i: Yeni yaratıcı fikir üretme oranı
I: Yatırım düzeyi
I: Yatırımın kapasite arttırıcı etkisi
k: Etkin emek başına sermaye düzeyi
k* : Durağan durum etkin emek başına sermaye düzeyi
K: Fiziki sermaye
L: Fiziki emek
La: Yeni yaratıcı fikir üretmek için uğraşan kişi sayısı
Ly: Çıktı üretmek için uğraşan kişi sayısı
mc: Marjinal maliyet
VII
n: Nüfus artış oranı
N: İşçi sayısı
Ne: Etkin emek düzeyi
p: Fiyat düzeyi
P: Potansiyel çıktı düzeyi
s: Tasarruf eğilimi
s.: Sayfa
sy: Planlanan tasarruf eğilimi
u: Çalışılan süre
y: Etkin emek başına çıktı düzeyi
Y: Çıktı düzeyi
: Beşeri sermaye arz esnekliği
: Fiziki emek arz esnekliği
1--: Sermaye stoku arz esnekliği
1/1-c: Keynesyen çarpan
: Beşeri sermaye oranı
: Yatırımın sosyal ortalama verimliliği
VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ
ŞEKİL 1.1 Fikri Mülkiyet Hakları Çeşitleri .............................................................. 12
ŞEKİL 2.1 Temel Solow Diagramı ............................................................................ 20
ŞEKİL 2.2 Sabit Maliyetler ve Artan Getiri .............................................................. 24
ŞEKİL 3.1 RR İndeksi ve GSMH Arasındaki İlişki .................................................. 48
ŞEKİL 4.1 Buluş ve Yeniliklerin Patent Koruması Sayesinde Arttığına Dair
Ekonomik İspat ........................................................................................................ 600
IX
TABLOLAR DİZİNİ
TABLO 3.1 RR İndekleme Yöntemi ......................................................................... 37
TABLO 3.2 RR ve GP İndeks Değerleri ................................................................... 39
TABLO 3.3 Korumanın Ülkelere ve Yıllara Göre Derecelendirilmesine Yönelik
Anket Sonuçları (1) .................................................................................................... 42
TABLO 3.4 Korumanın Ülkelere ve Yıllara Göre Derecelendirilmesine Yönelik
Anket Sonuçları (2) .................................................................................................... 43
TABLO 3.5 Maskus ve Penubarti, Ginarte ve Park, Maskus Regresyon Bulguları 522
TABLO 4.1 Teknoloji Transfer Yöntemlerinin Etkinliğini Ölçmeye Yönelik Anket
Sonuçları.....................................................................................................................68
TABLO 4.2 Teknoloji Transfer Yöntemleri...............................................................71
1
GİRİŞ
Fikri mülkiyet hakları, son yıllarda bilgininin ve teknolojinin önemi arttıkça özellikle
politika, akademi ve iş dünyasının tartışmalarına üst sıralarda konu olmakta ve gün
geçtikçe önemi artmaktadır. Ülkelerin ekonomik büyüme performanslarında bilginin
ve teknolojinin önemi artık kesinlilik arz eden bilimsel bir gerçektir. Dünya
ekonomik tarihindeki gelişmeler göstermiştir ki uzun dönemde üretim faktörlerinde
bir değişiklik olmaksızın, sadece yeni üretim teknikleri uygulayarak bile büyüme
düzeyi arttırılabilir.
Bu tartışmaların temelindeki ekonomik perspektife inebilmek içinse, fikri mülkiyet
haklarının ekonomik fonksiyonun ne olduğunu bilmek gerekir. Fikri mülkiyet
hakları, geleneksel ekonomik temelini, Kenneth Arrow’un, Economic Wealfare and
the Allocation of Recources for Invention” adlı yeni ufuklar açan çalışmasından alır.
Buna göre, fikri mülkiyet hakları, bilginin yarı kamu malı özelliği veri iken, bilgi ve
teknolojilerin üretilmesinde oluşabilecek pazar hatalarının düzeltilmesinde
kullanılabilecek, yasal bir yöntemdir.
Diğer fikri mülkiyet hakları formlarının yanında patentler, elbette ki ekonomik
performanstaki önemli yeri itibariyle çok daha fazla üstünde durulacak bir fikri
mülkiyet hakları formudur. Patentler, yeniliğin çıktısı olarak geleneksel kullanımı
olan bir fikri mülkiyet türü olduğundan bu tezin de temel odağı olacaktır.
Günümüzde teknolojik ilerleme ve yenilikçi çalışmalar, ekonomik büyümenin
arkasında yatan en önemli güç olarak görülmektedir. Bir ülkedeki yenilikçi
çalışmalar, ya ülke içindeki yerel kuruluşlarca ya da ülkede yerleşik yabancı
kuruluşlarca yürütülür. Birçok ülke için, ülkede yerleşik yabancı kuruluşların
sürdürdüğü bu çalışmalar, teknoloji transferinin ve yayılımının en önemli kaynağıdır.
Ülkede yerleşik kuruluşların, yaptıkları yenilikçi çalışmaların teşviki söz konusu
olduğunda, fikri mülkiyet hakları, teşvik yöntemleri arasında en önemli ve aynı
2
zamanda en tartışmalı olanlarından birisidir. Buna göre, yenilikçi çalışmaların,
korumaya göstereceği istatistiksel olarak anlamlı tepki; ceteris paribus durumunda,
yenilikçi çalışmaları arttırarak ya da dolaysız olarak; patent korumasına sahip
buluşun bilgisinin, aleni olması sebebiyle teknolojik yayılımı arttırarak fayda
sağlayabilecektir.
Ancak, fikri mülkiyetin ülke içinde yenilikçi çalışmaları bir çeşit teşvik yöntemi
olarak arttırması ilişkinin sadece bir kısmını oluşturur. Güçlü bir fikri mülkiyet
koruması, aynı zamanda uluslararası teknoloji transferini (ITT) de teşvik
edebilecektir. Teknoloji transferi çeşitli yollarla oluşan karmaşık bir süreçtir. Bu
kanallardan iktisat yazınının en çok üzerinde durduğu transfer yöntemleri ise
uluslararası ticaret, sabit sermaye yatırımları, lisans anlaşmalarıdır.
Fikri mülkiyet haklarının, teknolojik buluşları ve yaratılma sürecini etkileyerek,
yukarıda açıklandığı üzere ekonomik büyümeyi dolaylı ya da dolaysız olarak hangi
yönde etkileyeceği ise tamamen ampirik çalışma gerektiren bir konudur.
Konunun, ekonomi politikasındaki önemine rağmen ekonomistler 1990’lı yıllara
kadar fikri mülkiyet korumasının ekonomik etkilerini ampirik anlamda
incelememişlerdir. Ancak, 1990’ lı yıllarla beraber uluslararası ticaret ve rekabette
teknolojinin öneminin artışı ve kalkınmakta olan ülkelerin zamanla ticaret serbestliği
politikalarını benimsemeleri, “teknolojik korumacılık” baskılarının ve bu konuda
kapsamlı uluslararası anlaşmaların artması, ekonomistlerin, tartışılan bu politikaları
ve sonuçlarını ampirik olarak analiz etmeye başlamalarına sebep olmuştur. Ancak,
ampirik bulguların halen eksik olması ve belirsizliği fikri mülkiyet haklarının
ekonomik etkilerinin günümüzde bile tartışmalara açık olmasının en büyük sebebidir.
Bu tezin temel amacı, fikri mülkiyet haklarının ekonomik büyüme üzerindeki dolaylı
ve dolaysız etkilerini incelemektir. Çalışma kapsamında ilk bölüm, fikri mülkiyet
hakları ve teknolojik buluşlara ilişkin temel bilgiler vermek üzere; genel olarak,
teknolojik buluşların fikri mülkiyet hakları kapsamında korunmasının altında yatan
iktisadi nedenlere ayrılmıştır.
3
Çalışmanın ikinci bölümü, fikri mülkiyetin, ekonomik büyüme teorisi içinde yeri ve
önemini vurgulamak ve fikri mülkiyet haklarının ekonomiye olan etkilerini inceleyen
teorik ve ampirik yazına temel olan belli başlı ekonomik büyüme teorilerini kısaca
incelemektedir.
Üçüncü bölümde, fikri mülkiyet haklarının, ekonomik büyümeye doğrudan etkisini,
ampirik anlamda incelemeye çalışan ekonomi yazınının izlediği yol, kullandığı
yöntemler, karşılaştıkları sorunlar ve çalışmaların sonuçları, günümüze kadar
yapılmış ve yazında önemli yeri olan çalışmalar kapsamında incelenmektedir.
Çalışmanın dördüncü ve son bölümünde ise, fikri mülkiyet haklarının, ekonomik
büyümeye olan dolaylı etkileri; yenilikçi çalışmaların, teknoloji transferi ve teknoloji
transfer yöntemlerinin ekonomik büyümeye etkileri çerçevesinde, bu konuda
günümüze kadar yapılmış birçok teorik ve ampirik çalışma gözetilerek,
incelenmektedir.
4
1 BİLİMSEL BULUŞLAR
1.1. Bilimsel Buluş Nedir ve Neden Korunur?
Fikri mülkiyet kapsamında korunması öngörülen bilimsel buluşlar1, en temel
anlamıyla sanayideki teknik bir problemin çözümü olan fikri ürünleridir. 2 Her
şeyden önce buluştan söz edebilmek için sorunun çözümünün teknik alanda olması
gerekmektedir. Diğer bir değişle bir sorunun veya sorunun çözümünde
kullanılabilecek unsurun tespit edilmesi buluş değildir. Buluş için çözüm şarttır.3
Firmalar arası rekabet ürünün kalitesi ve fiyatı üzerine kurulmuştur. Teknoloji
rekabetin bahsi geçen her iki açısı için önemli bir rol oynar. Ürünün fiyatı girdi
fiyatları ve onlardan sağlanan verime, verim ise teknolojik yeniliğin kullanımına
bağlı olarak değişir. Teknolojik yenilik yaparak verimini arttıran ve daha düşük
maliyetini düşük fiyatlar olarak yansıtan firma karşısında diğer firmalar ya fiyatlarını
düşürerek karlarını azaltacak ya da piyasadan çıkmak zorunda kalacaklardır. 4
Buluşlar, özel sektörün ve devlet sektörünün yatırım yaptığı bir çeşit ekonomik
maldır. Buluşların ekonomik bir mal olduğu veri iken, rekabetçi pozisyonu
güçlendirmek gibi hali hazırda çok önemli bir fonksiyonu olan teknolojik buluşların,
fikri mülkiyet hakları kapsamında korunmasına ihtiyaç duyulmasının nedenini
anlamak için buluşların diğer ekonomik mallarda bulunmayan birtakım özelliklerini
anlamak gerekmektedir.5
Sıradan bir mal rekabetçi ve dışlayıcıdır. Bunun anlamı, sadece tek bir tüketicinin o
malı tüketmesi ve kullanması (rekabetçi olma) ve malı arz edenin bedeli ödemeyenin
tüketimini engelleyebilmesidir (dışlayıcı olma). İktisadi anlamda bu iki özellik bir
1 Buluş kavramı, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK’ sında tanımlanmamaktadır.
Kavram, tanım olarak doktrinde ve mahkeme kararlarında bulunmaktadır. 2 Yalçıner, U.G.; “Sınai Mülkiyetin İlkeleri”, Ankara: Metal Ofset, 2000, s. 123.
3 Karahan, S.; “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları”, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2007, s.165.
4 Granstrand, O.; “Economics, Law And İntellectual Property”, Netherlands: Kluwer Academic
Publishers, 2003, s. 494. 5 a.g.e., s. 494.
5
arada, bir malın pazar ekonomilerinde üretilmesini ve üreticinin bu malın satışından
kar elde edeceğini garanti edecektir.6 Dışlanabilirlik özelliği taşıyan mallar
üreticilerine ürettikleri faydaların geri dönüşümünü sağlarken, dışlanabilirlik özelliği
olmayan mallar, üreticilerinin elde edemedikleri faydaları yayar.7
Buluşlar da ekonomik mal olsa da bu iki özelliği tam olarak barındırmaz. Fikri
mülkiyetin olmadığı bir durumda yenilik yapmak için AR-GE8 yapan firma yeniliği
barındıran malı piyasa sürdüğü zaman, bu mal ve içerdiği yenilik sınırsızca tüketici
ve üreticilere ulaşabilecek ve üretim süreci tersine işletilerek rakip firmalar
piyasadaki bu malı çok rahat taklit edebilecektir. 9
Özetle, teknoloji sıradan bir ekonomik mal gibi rekabetçi ve dışlayıcı değildir.
Teknolojinin bu özellikleri veriyken hiçbir firma yenilik yaratmak üzere AR-GE
harcaması yapmayacaktır, çünkü taklit etmek çoğu durumda daha az maliyetli
olacaktır. Bu da, temel olarak bilimsel buluşların fikri mülkiyet hakları kapsamında
korunmasının sebebidir.10
Teknoloji gibi rekabetçi ve dışlayıcı olmayan mallar, rekabetçi pazar ekonomilerinde
ya hiç üretilmez ya da sadece var olan talebi karşılayacak kadar üretilirler. Genellikle
devletin ürettiği ve kamu malı olarak adlandırılan bu tip mallar pazar ekonomisinin
bir kusuru olarak görülür. Bu kusuru düzeltmenin bir yolu özel sektöre bu tip malları
üretmeleri için devlet tarafından bir teşvik sağlanmasıdır. Fikri mülkiyet de rekabetçi
ve dışlayıcı olmayan, pazar ekonomisinde kusur olarak görülen teknoloji malının
üretilmesi için kullanılan bir teşvik yöntemidir.11
6 Maskus, K.; “Information as a Public Good”, http://spot.colorado.edu/~maskus, 2005.
7 Bu tip yayılmalara iktisat dilinde dışsallık denir. Pozitif yayılma etkileri doğuran mallar piyasa
tarafından gereğinden az üretilir ve devlet müdahalesi gerektirir. Negatif yayılma etkileri olan mallar
ise gereğinden fazla üretilir. 8 Temel araştırmalar, genellikle patentlenmeyen ancak bilimsel anlamda gelişme sağlayan
araştırmalardır. AR-GE ya da uygulamalı araştırmalar ise yeni bir ürün ya da hizmetle sonuçlanan ve
patentlenebilen araştırmalardır. 9 Granstrand, O., 2003, s.495-496.
10 a.g.e., s.495-496.
11 a.g.e., s.495.
6
Geniş anlamda insan zihninin yaratıcılığının ürünü olan fikri mülkiyetin kanunlarla
korunmasının temelde belirgin iki sebebi vardır. Birincisi fikri mülkiyetin
yaratıcısına sağladığı etik ve ekonomik haklara; bunun yanında halkın erişim hakkına
yasal dayanak oluşturmaktır. İkincisi ise yaratıcılığı arttırıp, ticareti teşvik ederek
ekonomik büyümeye ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunmaktır. 12
Bir fikri mülkiyet türü olan teknolojik yenilik ve buluşlar iktisadi büyümenin en
önemli faktörlerindendir. Etkili bir patent sistemi hem ülke içinde hem de ülke
dışında iktisadi büyümeyi teşvik eder. Korumanın etkin olarak sağlanamadığı bir
ülkede yerli teknoloji üretiminin gerçekleşmesi beklenemeyeceği gibi, yabancı
yatırımcının da yeni teknolojiye dayalı yatırım yapmak ve AR-GE faaliyetlerinde
bulunmak için böyle bir ülkeyi tercih etmesi beklenemez. Yabancı yatırımcının
yatırım yapma kararında, özellikle yeni ve yoğun teknolojiye dayalı yatırımlar söz
konusu olduğunda fikri mülkiyet haklarının korunması önemli bir etken olacaktır.13
Buluşlar, (yenilik), ülkenin var olan üretiminin artmasını olanaklı kılarken, toplumun
refah ve yaşam kalitesini yükselterek yeni mal ve hizmet oluşumunu da meydan
verir. Buluş yaratan ve bu buluşları ekonomiye adapte etmeyi teşvik eden ülkelerin
diğer ülkelerle kıyaslandıklarında daha hızlı büyüdükleri görülmektedir. Buluşlar
uzun dönem büyümenin en önemli kaynağıdır.
Genel olarak buluşların fikri mülkiyet hakları kapsamında korunmasının sebebi yeni
teknoloji geliştirmeye yönelik yatırımların ürünlerini korumayı sağlamak ve böylece
AR-GE faaliyetlerini finanse etmek için teşvik ve araçlar sunmaktır. İyi işleyen bir
koruma sistemi, yenilikçi çalışmaların yanında ekonomik büyüme ve kalkınmayı
dolaylı olarak etkileyen ticaret, sabit sermaye yatırımları ve lisans anlaşmaları gibi
teknoloji transferi yöntemlerini de olumlu yönde etkileyecektir.14
12
http://wipo.org/eng/main.htm. 13
“Bilim- Teknoloji Politikaları ve 21. Yüzyılın Toplumu”, http://www.dpt.gov.tr. 14
Soyak, A.; “Küreselleşme Sürecinde Ulusal Teknoloji Politikası ve Türkiye; Sınai Mülkiyet
Hakları ve AR-GE Teşvikleri Açısından Bir Çözümleme”, İstanbul: Bilim ve Teknik Yayınevi,
2000, s.2.
7
1.2. Bilimsel Buluşlar Nasıl Korunur?
1.2.1 Fikri Mülkiyet Hakları
14 Haziran 1967’de Stockholm’de imzalanan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü
(WIPO)15
Kuruluş Sözleşmesi’nin 2. maddesinde, fikri mülkiyet kavramı
tanımlandırılmamış, bunun yerine fikri mülkiyet kapsamında korunması öngörülen
haklar sıralanmıştır. Buna göre, edebiyat, sanat ve bilimsel eserler, sanat
yorumcularının ve icracı sanatçıların ürünleri, plaklar, radyo ve televizyon yayınları,
insan eliyle yapılan etkinliklerin her alanındaki buluşlar, bilimsel buluşlar,
endüstriyel tasarımlar, mal ve hizmet markaları, ticaret ad ve unvanları, haksız
rekabete karşı koruyan haklar, bilim sanat ve edebiyat alanında fikri etkinlikten
doğan tüm diğer haklar fikri mülkiyet kapsamında korunmaktadır.
Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT)16
müzakereleri sonucunda
imzalanan en son küresel nitelikli düzenleme olan Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
Kuruluş Anlaşması ve eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması’nda
(TRIPS)17
tanımladığı biçimde fikri mülkiyet hakları, “kişilerin düşüncelerinin
15
WIPO, Birleşmiş Milletlerin (UN) 16 uzman kuruluşundan bir tanesidir ve merkezi Cenevre’de
bulunmaktadır. Bu kuruluşun ana görevi, ülkeler arasında işbirliği yoluyla dünyada fikri mülkiyet
haklarının korunmasını sağlamaktır. Kuruluşun kökenleri 1883 Paris Sözleşmesi ve 1886 Bern
Sözleşmesine kadar uzanır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://wipo.org/eng/main.htm ve aynı yönde
bkz.“Sınai Haklarla İlgili Uluslararası Anlaşmalar ve İlişkiler”, TPE Yayını, s.4. 16
GATT, 30 Ekim 1947 tarihinde yürürlüğe giren bir anlaşma ile dünya ticaretini geçici olarak
düzenlemek üzere 23 ülke tarafından oluşturulmuş; 15 Aralık 1993 tarihinde sonuçlanan Uruguay
Round, GATT ın geçici niteliğine son vermiş ve onu WTO ya dönüştürmüştür. Ayrıntılı bilgi için bkz.
Ayber,İ.; “ Sınai Mülkiyet Hakları ile İlgili Uluslararası Kuruluşlar”, T.C Türk Patent Enstitüsü
Markalar Dairesi Başkanlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara, 2005, s.54-55. 17
Fikri mülkiyet haklarını korumaya yönelik normların, önemli ölçüde değişiklik gösterdiği ve
uluslararası ticarette sahte mallara uygulanabilir prensip ve kurallar konusunda çok taraflı bir
çerçevenin bulunmamasının, uluslararası ekonomik ilişkilerde giderek artan bir gerginliğe yol açtığı
görüşüne dayanılarak, Uruguay Round müzakerelerinde ticaretle bağlantılı fikri mülkiyet hakları
konusunda bir anlaşma akdedilmiştir. Anlaşma, fikri mülkiyet konusunda minimum standartlar
getirerek bu konudaki norm ve uygulamaları güçlendirmek ve ülkeler arasında rejim farklılıklarını
azaltmak amacındadır. Türkiye’de, TRIPS Anlaşması 31.Aralık.1994 tarihinden itibaren
yürürlüktedir. TRIPS Anlaşması, anlaşma koşullarına uyum sağlama amacıyla, kalkınmış ülkelere 1
yıl (1 Haziran 1996’dan önce), kalkınmakta olan ülkelere 5 yıl (1 Haziran 2000’den önce) ve az
gelişmiş ülkeler için 11 yıl (1 Haziran 2006’dan önce) süre tanımıştır.
Bu anlaşma ile küresel ölçekte ticari ve ekonomik ilişkiler ele alınmakta; mal ve hizmet üretim ve
ticaretinin geliştirilmesi, dünyadaki kaynakların optimal dağılımının sağlanması, gelişmekte olan ve
az gelişmiş ülkelerin, dünya ticaretinden gereksinimleri doğrultusunda pay alabilmelerinin sağlanması
8
ürünleri üzerine verilen haklardır. Bu haklar genellikle bu düşünceyi yaratan kişiye
onu belli bir süre için münhasıran kullanma hakkı verir. TRIPS Anlaşması
hükümlerince fikri mülkiyet hakları iki ana kategoriye ayrılmaktadır.
i) Fikir ve Sanat Eserleri (Telif Hakları)
ii) Sınaî Mülkiyet Hakları
Genel anlamda telif yasaları ile korunan, insan fikrinin ifade edilmiş biçimleridir.18
Sınaî haklar ise, sanayi ve tarımdaki yeniliklerin, buluşların ve özgün tasarımların ilk
uygulayıcıları veya malların üzerindeki işaretlerin sahipleri adına belli bir süre
korunan gayri maddi haklardır.19
Bölüm sonunda verilen Şekil 1.1’de Fikri Mülkiyet
Hakları kapsamında korunması öngörülen hakların, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
(FSK) ve Sınaî Mülkiyet Hakları çerçevesinde ayrımı şema yardımı ile
açıklanmaktadır.
1.2.2. Patent Koruması
Patent terimi, Latince kökenli olup “açık olmak” anlamına gelmektedir. Günümüzde
patent kavramının fikir birliğine varılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Doktrinde ve
yargı kararlarında kavram iki şekilde anlamlandırılmaktadır. Dar anlamda patent,
kanundaki koşulları taşıyan bir buluş için verilen yazılı belgeyi ifade eder. Bu
yönüyle patent terimi yalnızca buluşu belgeleyen maddi bir unsuru nitelendirir. Geniş
anlamda patent ise, hem buluş üzerindeki inhisarı kullanma yetkisini hem de bu
yetkiyi ispatlayan belgeyi ifade eder. Bu manada patent kavramı, patent hakkını da
içine alacak şekilde buluş sahibinin yaratıcı düşüncesinin, belirli bir zaman dilimi
içinde ve yasal hükümler çerçevesinde koruma altına aldığını gösteren belge olarak
tanımlanmaktadır.20
hedeflenmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ayber, İ.;a.g.e., 2005, s.75- 86 ve aynı yönde bkz.
http://wipo.org/eng/main.htm. 18
Karahan, S., 2007, s.2. 19
a.g.e., s.2. 20
a.g.e., s.161.
9
Özet olarak, patent, buluş sahibine belirli bir süre için resmi makamlarca verilen,
buluş konusu ürünün izinsiz kullanılmasını ve ticaretinin yapılmasını engelleme
hakkıdır.21
Bu hak, buluş sahibine izinsiz kullanımları engellemek yetkisiyle beraber
hakkını üçüncü kişilere devretmek ya da belli bir süre için üçüncü kişilerin buluştan
yararlanmasına izin verme yetkisini de kapsar.22
Patentin konusu buluştur ancak buluşlar patent KHK23
sinde tanımlanmıştır. Bir
tanım yapılmamasının gerekçesi olarak, kavramın biliniyor olduğu varsayıldığı
düşünülebileceği gibi, teknik ilerlemenin tanım verilerek sınırlandırılması ve
teknolojik gelişmelerin önünün tıkanmaması amacı düşünülebilir.24
TRIPS Anlaşması, kapsamı itibariyle fikri mülkiyet konusunda yapılmış en geniş
anlaşmadır25
ve patent koruması için de geniş düzenlemeler getirmiştir. Patentler,
TRIPS Anlaşması’nda madde 27–34 arasında düzenlenmiştir. Bu maddeler arasında
bir buluşun patentlenebilme koşulları belirtilmiştir. Buna göre her buluş
patentlenemez; bir buluşun patentlenebilmesi için yenilik, tekniğin bilinen
durumunun aşılması ve sanayiye uygulanabilirlik kriterleri gereklidir. Bu üç özelliği
taşıyan buluşlar patent ile korunurlar.26
1.2.2.1. Yenilik
Yenilik, kendi teknik alanında daha önce başkaları tarafından yazılı, sözlü ya da
uygulamayla açıklanmamış olması kaydıyla başvurunun tamamen yeni özellik
göstermesidir.27
21
Langinier, C., Moschini, G.; “The Economics of Patents: An Overview”, www.card.iastate.edu,,
2002, s.1. 22
Scherer, F.M.; “ Industial Market Structure and Economic Performances”, Second Edition,
Chicago: Rand- Macnally, 1980, s.439. 23
Türkiye’de 1995 tarihinden itibaren 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname yürürlüktedir. 24
Karahan, S., 2007, s.161. 25
Correa, C.M.; “İntellectual Property Rights, the WTO and Developing Countries, TRIPS
Agreement and Policy Options”, Second Edition, London: Zed Boks and Third World Network,
2000, s.1. 26
KHK 5. madde. 27
http://wipo.org/eng/main.htm.
10
551 sayılı KHK’nın 7. maddesine göre, tekniğin bilinen durumuna dahil olmayan
buluş yenidir. Tekniğin bilinen durumu, patent başvurusunun yapıldığı tarihten önce,
buluş konusunda dünyanın herhangi bir yerinde toplumca erişilebilir yazılı veya
sözlü tanıtım, kullanım veya bir başka yolla açıklanan bilgilerden oluşur.28
Patent hukukunda yenilik kriteri belirlenirken üzerinde en fazla durulan ayrım,
mutlak ve nispi yenilik kavramları arasındaki ayrımdır. Mutlak yenilik kavramı,
başvuru tarihinden önce buluşun dünyanın herhangi bir yerinde kamuya
açıklanmamış olmasını ifade ederken, nispi yenilik kavramı, tescil için başvurusu
yapılmış bir buluşun başka ülkelerde bilinmesine veya tanınmasına rağmen
başvurusu yapılan ülkede ilk kez ortaya çıkıyor olmasını ifade eder.29
Patent her yeni ve farklı olan buluşa değil, nitelikli ve önemli sayılabilen farklılıklara
sahip olan buluşlara verilir. Patent hakkını diğer fikri mülkiyet haklarından ayıran en
önemli özellik de budur.30
1.2.2.2 Tekniğin Bilinen Durumunun Aşılması
Tekniğin bilinen durumunun aşılması kriteri, mevcut bilinen bir durumdan o konu
hakkında bilgi ve tecrübe sahibi herhangi bir kimsenin kolaylıkla buluş konusuna
ulaşamaması durumudur Diğer bir ifade ile tekniğin bilinen durumunu aşma ile ifade
edilmek istenen, buluşun tekniğin şimdiki durumuna kıyasla objektif bir mesafe kat
etmiş olmasıdır.31
1.2.2.3. Sanayide Uygulanılabilirlik
Sanayide uygulanılabilirlik kriteri ise buluşun pratik bir kullanımı olması gereği ya
da bazı sanayi uygulamaları için elverişli olması durumudur.32
Patent ancak
ekonomik anlamda kullanabilirliği olan buluşlara verilir.
28
Karahan, S., 2007, s.166. 29
a.g.e., s.166. 30
a.g.e., s.166. 31
a.g.e., s.169. 32
http://wipo.org/eng/main.htm.
11
Buluş, tarım dahil sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir
nitelikte ise sanayiye uygulanabilir sayılır.33
Bir buluşun sanayiye uygulanabilir
olması, o buluşun niteliği gereği herhangi bir sanayi dalında üretilebilmesi veya bir
çalışma vasıtası olarak kullanılabilmesi demektir.34
Yukarıda açıklanan şartların yerine getirilmesi her zaman patent koruması
sağlayabilmek için yeterli değildir. Buluşun patent alabilmesi için, aynı zamanda
yasal olarak patent verilemeyecek konu veya buluşlar kapsamına girmememsi de
gereklidir. Aşağıda belirtilen durumlar buluş niteliğinde olmadıkları için patent
koruması kapsamı dışında kalır ve başvurusu yapılması durumunda patent hakkına
konu olamaz.35
Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metotları;
Zihni, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin plan, usul ve kurallar;
Edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, estetik niteliği olan yaratımlar,
Bilgisayar yazılımları;
Bilginin derlenmesi, düzenlenmesi, sunulması ve iletilmesi ile ilgili teknik
yönü bulunmayan usuller;
İnsan veya hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi ve tedavi usulleri insan,
hayvan vücudu ile ilgili teşhis usulleri.
Ayrıca buluş niteliğinde olmasına rağmen aşağıda belirtilen buluşlar da patent
korumasına tabi değildir.36
Konusu kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı buluşlar
33
KHK 10. madde. 34
Karahan, S., 2007, s.169. 35
KHK 6. madde. 36
KHK 6. madde.
12
Bitki ve hayvan türleri veya önemli ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki ve
hayvan yetiştirilme usulleri
ŞEKİL 1.1 Fikri Mülkiyet Hakları Çeşitleri37
37
Karahan, S., 2007, s.2.
13
2 BÜYÜME TEORİSİ VE TEKNOLOJİ
2.1 Genel Bakış
Genel anlamda ülke çıktısının, nüfusundan daha hızlı büyüdüğü anlamına gelen
ekonomik büyüme, verimlilik düzeyinde bir artışı gerektirir. Uzun dönemde sürekli
büyüme söz konusu olduğunda ise verimlilik düzeyinde artış sağlayabilmek için,
ülkenin kaynakları veriyken; teknolojik ilerleme en önemli etkenlerden biri
olmaktadır.
Ekonomik büyüme teorisi, statik ve dinamik olmak üzere iki tip ekonomik büyüme
tipinin varlığını kabul eder.38
Statik anlamda ekonomik büyüme, sermaye ve işgücü gibi faktörlerin arttırılması
sonucu oransal olarak; ölçeğe göre sabit getiri koşullarında çıktıda artış sağlayan
büyüme anlamındadır.
Dinamik anlamda ekonomik büyüme ise toplam faktör verimliliğinde artış yoluyla
sağlanan, girdi ve çıktı arasında doğrusal değil, ölçeğe göre artan getiri şartlarında bir
bağ kurar. Dinamik ekonomik büyümenin arkasında yatan itici güç ise teknolojik
yeniliklerdir.
Bu bölümde, ekonomik büyüme yazınında temel olan modeller anlatılacak, fikri
mülkiyet hakları kapsamında korunan teknolojik yeniliklerin ekonomik büyüme
teorisi içindeki yeri tartışılacaktır. Bölümde ayrıca, teknolojik yenilik yaratmaya
yönelik ulusal ve uluslararası AR-GE çalışmalarının ve teknoloji transferinin
gelişmesine yönelik teşvik yöntemlerinden biri olan fikri mülkiyet haklarının çıkış
noktası ekonomik büyüme teorileri çerçevesinde tartışılacaktır. Bu amaçla, büyüme
teorisinin tarihsel gelişimi gözetilerek; sırasıyla; Harrod-Domar Büyüme Modeli
(Keynesyen Büyüme Teori), Solow Büyüme Modeli (Dışsal Büyüme Teorisi),
38
“Intellectual Property Rights in South Africa”, www.the-edge.org.za/pdf/Intellectual%20.
14
Rivera –Batiz- Romer Büyüme Modeli, Lucas Büyüme Modeli ve Romer Modeli
(İçsel Büyüme Teorisi) kısaca anlatılacaktır.
2.2 Ekonomik Büyüme Teorileri
Teknolojinin ekonomik büyümeye katkısı ve önemi günümüzde herkes tarafından
kabul görmüş bir gerçektir. Teknolojik ilerleme, iktisadi büyümenin lokomotifidir.
Teknolojinin, ekonomik büyümeye katkısı incelenirken ekonomik analiz, temelde
ikiye ayrılmaktadır. İçsel ve dışsal olarak ikiye ayrılan teori, teknolojinin uzun
dönemli büyümenin en önemli kaynaklarından biri olduğu konusunda birleşir fakat
teknoloji sürecini ve teknolojik ilerlemeyi modelleme konusunda farklılaşır.
2.2.1 Harrod-Domar Büyüme Modeli
Dışsal Ekonomik Büyüme Teorisi, her ne kadar modern ekonomik büyüme teorisinin
başlangıcı sayılsa da, temel yapısını anlayabilmek için Keynesyen Büyüme Teorisi
ve onun temel modeli Horrod-Domar Modeli’ni incelemek gerekmektedir.
Domar (1946),39
büyümeyi yatırım ( I ), yatırımın sosyal ortalama verimliliği ( )ve
çarpanın c1
1 değerine bağlamıştır. Yatırımların bir gelir, bir de kapasite artırıcı
etkisi vardır. Dengeli büyümenin olabilmesi için bu iki etkinin birbirine eşit olması
gerekir.
Yatırımın kapasite artırıcı etkisi, yatırım ile onun ortalama verimliliğinin çarpımına
eşittir;
Idt
dP (1)
39
Domar, E.; “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”, Econometrica, 1946,
Vol.14, No. 2, s.137-147.
15
pozitif bir sayı olduğu müddetçe her yeni yatırım ekonominin üretim kapasitesini,
dolayısıyla üretimini I oranında artırır. Yatırımın potansiyel ortalama verimliliği
kapasite artışının yatırım düzeyine oranını ifade eder: Idt
dP 1
Yatırımın gelir artırıcı etkisi ise, Keynesyen çarpan aracılığıyla ortaya çıkar. Veri
marjinal tüketim eğilimi ( c )gelir artışı yatırım artışı ile çarpanın çarpımına eşittir;
c1
1
cdt
dI
dt
dY
1
1 (2)
Yatırım ve çarpanın değeri arttıkça toplam gelir, marjinal tüketim eğilimi arttıkça da
çarpanın değeri artar. (2) no’lu eşitliğe göre, yatırım harcaması ve marjinal tüketim
eğilimi arttıkça büyüme artar. Bu bağlamda eğer özel kesimin harcamaları herhangi
bir sebeple azalırsa, bu boşluğu kamu harcama artışıyla doldurmak gerekir. Ancak,
tek başına harcama artışı sorunsuz bir büyümeyi sağlayamaz. Başlangıçta dengede
olan bir ekonomide, dengeli büyümenin sürebilmesi için yatırımların kapasite artırıcı
etkisi ile gelir artırıcı etkilerinin (3) no’lu denklemdeki gibi birbirine eşit olması
gerekir.
dt
dP
dt
dY veya I
dt
dI (3)
dt
dy
dt
dP durumunda, toplam arz toplam talebi aşar, tüketilmeyen mallar kalır,
işsizlik ve deflasyon sorunu ortaya çıkar. dt
dY
dt
dP durumunda ise, toplam arz
toplam talebe cevap veremez enflasyon sorunu ortaya çıkar. Domar Modeli’nde
toplam arz ve toplam talebin aynı oranda büyümesinin istenmesi yanında, eksik
istihdam düzeyinde toplam talebin toplam arzdan daha hızlı artmasına da karşı
çıkılmaz. Çünkü harcama artışı çarpan aracılığıyla milli geliri, milli gelir tasarrufları
16
artırır, harcamalar kendi finansmanını doğurarak gelir-harcama dengesi
kendiliğinden kurulabilir. Tam istihdam halinde ise talep arzdan daha hızlı artarsa
kaçınılmaz olarak enflasyon ortaya çıkar.
Harrod (1939)40
, fiili büyüme oranı, ( G ), garantili büyüme oranı ( Gw ) ve doğal
büyüme oranı ayırımı yapmıştır. Dönem sonunda gerçekleşen, ex-post bir değeri
ifade eden fiili büyüme oranı, tasarruf oranı ( s ), sermaye-çıktı oranına
P
KC bölünerek bulunur.
C
sG Garantili büyüme oranı, dönem başında, tasarruf
edenlerin durumlarından memnun kalacak şekilde planladıkları tasarruf eğiliminin
( sy ), üreticilerin durumlarından memnun kalacak şekilde planladıkları sermaye-çıktı
oranına (Cy )bölünerek bulunur.Cy
syGw Dengeli büyümenin sürdürebilmesi için
bu iki büyüme oranının birbirine eşit olması gerekir;
C
sG =
Cy
syGw (1)
G >Gwdurumunda, ekonomi planlananın üstünde performans gösterir ve gelir artar.
Artan gelir zincirleme etkilerle tüketim, tasarruf ve yatırımı uyarır, ekonomi sürekli
genişleyen bir sürece girer. G <Gw durumunda, ekonominin performansı
planlananın gerisinde kalır ve sürekli daralan bir sürece girer. Dönem içinde fiyatlar,
faiz oranları, ekonomik aktivite, gelir düzeyi, beklentiler, hızlandıran ve çarpanın
değeri değişebileceğinden bu eşitliği garanti edecek mekanizmalar yoktur.
Dolayısıyla, planlanan ( sy ), ve (Cy ) ile gerçekleşen ( s ) ve (C ) değerleri
farklılaşınca G =Gw eşitliği korunamaz. Bu eşitlikleri kurmak ve devamını
sağlamak için devletin müdahalesi gerekir.
Harrod ’a göre, maksimum büyümeyi temsil eden doğal büyüme oranı ile garantili
büyüme oranı arasında da bir denge olmalıdır. Ancak doğal büyüme tam
40
Harrod, R.F.; “ An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, 1939, Vol 49, No 193,
s.14-33.
17
istihdamdaki bir ekonomide nüfus artışı, sermaye birikimi, teknolojik gelişme ve
toplumun çalışma-boş zaman tercihine bağlı olduğu halde, garantili büyüme daha
çok beklentiler ve sermaye birikimine bağlıdır. Dolayısıyla bu iki oranı birbirine
eşitleyecek mekanizmalar da yoktur. Eğer gelişmiş ülkelerin yüksek sermaye
birikimi ve girişimciliği garantili büyümeyi doğal büyümenin yukarısına iterse
gelecek dönemde stoklar artar, fiyatlar ve istihdam düşer. Garantili büyümenin doğal
büyümeye yaklaşacak şekilde aşağı doğru yönelmesi bir krize yol açabilir. Garantili
büyüme doğal büyümenin altında kalırsa fiyatlar, kârlar ve ekonomik performans
artar. Garantili büyüme doğal büyümeye yaklaşacak şekilde yukarı meyleder. Bu
sebeple garantili büyümenin doğal büyümenin altında kalması, üstünde kalmasına
tercih edilir.
Harrod- Domar Modeli’nde büyüme, sürdürülmesi zor bıçak sırtı denge şartlarına
bağlanmıştır. Bu dengesizliklerin doğmaması, doğmuşsa giderilmesi için devlet,
sürekli dengeleyici rolü üstlenmiştir.
2.2.2 Dışsal Ekonomik Büyüme Teorisi
Dışsal ekonomik büyüme teorileri genel olarak, fiziki sermaye birikimi, ölçeğe göre
sabit getiri ve azalan sermaye getirisi kavramlarına dayanır. Uzun dönem durağan
durum ekonomik büyüme oranı sabit ve dışsal olan teknolojik ilerleme oranına
eşittir.
Dışsal ekonomik büyüme modelleriyle başlangıç yapan modern ekonomik teori ve
modern ekonomik büyümenin temel taşı sayılan Solow41
, 1957 de uzun dönemli
sürekli büyümenin sadece sermaye ve işgücü girdileri ile sağlanamayacağını
ispatlamıştır. Solow Modeli’nde kalıcı büyüme yalnızca teknolojik gelişme
varlığında oluşur. Teknolojik gelişme olmaksızın sermaye birikimi ve işgücü
girdileri azalan marjinal getiri kanununa tabii olacaktır. Azalan marjinal getiri;
üretim fonksiyonuna diğer girdileri sabit tutarak birim olarak arttırılan bir girdinin
katkısının giderek azalması ve en nihayetinde sıfıra ulaşmasıdır. Bu kökleri
41
Solow R.A.; “ Contribution to Economic Growth”, Quarterly Journal of Economics, 1957, Vol.
70, s.65–94.
18
Marshall’a 42
kadar uzanan kavram ekonomik analizin temelini oluşturur çünkü bu
kavram teorisyene rasyonel karar verme sürecinin sonucunu hesaplama imkânı
sağlar.43
Azalan marjinal getiri kavramının kabul edilmesi ise uzun dönemde büyümenin
ancak dışsal (exojen) bir faktör ile sağlanabileceği öngörüsüne ulaştırır. Solow’ a
göre uzun dönemli büyüme dışsal bir faktör olan teknolojik ilerleme sayesinde
olmaktadır.
İşgücü verimliliği hem doğrudan teknolojideki ilerlemeler hem de dolaylı olarak bu
ilerlemelerin olanaklı hale getirdiği ek sermaye birikimi sonucu olarak artmaktadır.
Kendinden önce yapılmış çalışmaların aksine Solow, ekonomik büyümeyi belirleyen
en önemli faktör olarak sermaye birikimine değil, teknolojik ilerlemeye
odaklanmıştır.
Dışsal büyüme modelleri teknolojik değişimin sermaye ve işgücünde hiçbir değişim
olmaksızın bile çıktı artışına sebep olacağını savunur. Bu modeller teknolojik
gelişme sürecinin nasıl belirlendiği üzerinde durmaz; teknolojiyi “cennetten düşen
meyve” gibi tamamen dışsal bir faktör olarak kabul eder.44
2.2.2.1 Solow Modeli
Solow Modeli, temelde dört değişkene bağlıdır: çıktı, sermaye, emek ve bilgi.
Model, veri zamanda sermaye, emek ve bilginin çıktıyı oluşturmasını ve üretilen bu
çıktının ülkenin büyüme düzeyini nasıl belirlediğini analiz eder. Model, teknolojik
ilerlemenin, bilgi düzeyindeki artışa bağlı olduğunu ve üretim fonksiyonunun
sermaye ve emek girdisine göre sabit getiri varsayımı altında olduğunu varsayar.
42
Marshall, A.; “Principles of Economics”, Eight Edition, London: Mcmillan and CO.,Ltd., 1920. 43
Granstrand,O.; 2003, s.492. 44
İdris, K.; “İntellectual Property a Power Tool for Economic Growth”, WIPO, 2001, s. 26.
19
Solow Modeli, Harrod-Domar Modeli’nin aksine sürdürülmesi zor bıçak sırtı denge
koşullarına bağlı olmayan, devlet müdahalesine gerek duymayan ve emek faktörünü
içselleştiren dengeli bir büyümeyi amaçlamıştır.45
Standart neo klasik piyasa
koşullarında46
, çıktı düzeyinin sermaye ve emek girdisi tarafından belirlendiği,
azalan verimlerin ve ölçeğe göre sabit getirinin olduğu varsayılmıştır.
Tasarruf eğilimi (s), nüfus artış oranı (n), emek birikimli teknolojik gelişme oranı (g),
ve amortisman oranı (d) sabit kabul edilmiştir. Çıktı düzeyi (Y), fiziki sermaye (K)
ve etkin emek (AL; A emek birikimli teknolojik gelişme, L fiziki emek) girdisine
bağlanmıştır.
Y=F(K; AL) (1)
Birinci dereceden homojen olduğu kabul edilen bu fonksiyon AL ile
oranlanıldığında; y= Y/AL etkin emek başına çıktı düzeyi, k=K/AL etkin emek
başına sermaye düzeyinin fonksiyonu olmaktadır.
y=f(k) 47
(2)
(2) no’lu fonksiyona göre, etkin emek başına çıktı artışı, etkin emek başına sermaye
stoku artışına bağlıdır. Yani, büyümenin gerçekleşmesi için etkin emek başına
sermaye stokunun artması gerekmektedir. Etkin emek başına sermaye stoku artışı ise
(3) no’ lu yoğunlaştırılmış fark denklemi ile açıklanmaktadır.
45
Harrod-Domar Modeli’ne göre, bir ekonominin fiyat istikrarını koruyarak büyüyebilmesi için
yatırımların kapasite arttırıcı etkisinin; tam istihdamı koruyarak büyüyebilmesi içinde fiili büyüme ve
doğal büyüme oranlarının birbirine eşit olması gerekir. Oysa sermayenin marjinal etkinliği, marjinal
tasarruf ve tüketim eğilimi, nüfus artış oranı ve beklentiler zamanla değişeceğinden bu koşulların
piyasa koşullarında kendiliğinden sağlanabilmesi mümkün değildir. Dolayısı ile bir düzenleyici güç
olarak devletin ekonomiye müdahale etmesi istenir. 46
Neo klasik piyasa koşulları, çok sayıda firma, homojen mallar, tam istihdam, giriş çıkış serbestliği
ve mobilitenin olduğu; devlet müdahalesinin olmadığı bir durumu ifade etmektedir. 47
Etkin emek başına sermaye stoku sıfırken ( k=0 ), etkin emek başına çıktının sıfır ( y=0 ) olduğu bu
fonksiyonda etkin emek başına sermaye stoku arttıkça azalan verimler yasası gereğince emek başına
çıktının azalarak artacağı ve belli bir düzeyden sonra negatif olacağı kabul edilmektedir. y’(k) > 0,
y”(k) < 0. Ayrıca bu fonksiyon için Inada koşullarının geçerli olduğu varsayılmaktadır. Yani, etkin
emek başına sermaye stoku azaldıkça etkinliği artmakta ve lim 0 k, y'(k)= olmakta ve etkin
emek başına sermaye stoku arttıkça etkinliği azalmakta ve lim k iken y’(k)= 0 olmaktadır.
20
K=sf(k)-(n+g+d)k (3)
3 no’lu denklemdeki sf (k), 2 no’lu fonksiyonun tasarruf eğilimi ile çarpımına eşittir
ve bütün tasarrufların yatırıma dönüşmesi varsayımı altında etkin emek başına fiili
yatırım düzeyini göstermektedir. Fiili yatırım düzeyi arttıkça, etkin emek başına
sermaye stoku da artmaktadır. Denklemdeki (n+g+g) k ise etkin emek başına başa
baş (break-even) yatırımı temsil etmektedir. Bu yatırımın amacı etkin emek başına
sermaye stokunun mevcut düzeyini korumaktır. n, g ve d oranlarının artması, etkin
emek başına başa baş yatırım noktasını arttırırken, etkin emek başına düşen sermaye
stokunu azaltır. Dolayısıyla etkin emek başına sermaye stokunun artması için emek
başına fiili yatırımın, etkin emek başına başa baş yatırım noktasını aşması gerekir.48
Şekil 2’de bahsedilen bu ilişki daha net görünmektedir.
f (k)
ŞEKİL 2.1 Temel Solow Diagramı49
Sf(k) = (n+g+d) k olması halinde fiili yatırımın tamamı etkin emek başına başa baş
yatırıma gitmekte; Sf(k) < (n+g+d) k olması halinde etkin emek başına fiili yatırım
etkin emek başına başa baş yatırımı karşılayamamakta; negatif büyüme olmaktadır.
48
Etkin emek başına fiili yatırım etkin emek başına başa baş yatırımı içermektedir. Ekonomide iki
ayrı yatırım tipi yoktur. 49
Jones, C.I.; “Introduction to Economic Growth”, USA, W.W. Northan&Company, Inc., 1998,
s.39.
21
Sf(k) > (n+g+d) k olması halinde ise etkin emek başına sermaye stoku ve çıktı düzeyi
artmakta; büyüme olmaktadır.Bu iki yatırım düzeyi k* gibi bir noktada eşitlenmekte,
böylece ülke veri s, n, g ve d oranlarında ekonomi durağan duruma geçmektedir.
Solow Modeli’nden şu sonuçlar çıkarılabilir:50
Bu model dayandığı dengeli/kararlı büyüme mekanizmasıyla büyümeyi
Harrod-Domar Modeli’nin bıçak-sırtı denge şartlarından ve devletin
müdahalesinden kurtarmıştır.
Başlangıçta bir girdi olarak kabul edilen emek faktörü analizin ileri
aşamalarında adeta kaybolmuş, hatta emek arzı artışı etkin emek başına
sermaye stokunu azaltarak büyümeye zarar verir hale gelmiştir.
Dışsal teknolojik gelişme çıktı düzeyini artırdığı halde, emek birikimli
teknolojik gelişmenin emek arzını artırarak etkin emek başına sermaye
stokunu, fiili yatırımı ve çıktı düzeyini azaltması bir çelişki olmuştur.
Azalan verimler yasası gereği zengin ülkelerin zamanla durgun duruma
girecekleri, onların büyüme yolunu takip eden yoksul ülkelerin zamanla
onları yakalayacakları ileri sürülmüş, içsel büyüme taraftarları buna karşı
çıkınca ünlü yakınsama tartışmaları doğmuştur.
Durgun durumda büyüme tasarruf meylinin artmasına ve/veya dışsal
teknolojik gelişmeye bağlanmıştır. Tüketimin baskısı yüzünden tasarrufların
artırılamadığı durumlarda, büyümenin kaynağı olarak sadece dışsal teknolojik
gelişme kalmıştır.
50
Demir,O.; “İçsel Büyüme Kapsamında Devletin Değişen Rolü”, Cumhuriyet Üniversitesi,
İ.İ.B.F., 2006, s.1-26.
22
Model standart tam rekabet piyasa şartlarına dayandığından firmalar fiyat
kabul edicidirler. Maliyetlerini fiyata yansıtamayacakları için yeterli AR-GE
faaliyetlerinde bulunamazlar, teknolojik gelişme ve büyüme durur.
2.2.2.2 Dışsal Büyüme Modelleri Politika Çıkarsamaları
Solow, 1909–1949 yılları için Amerika Birleşik Devletleri GSMH verileri kullanarak
yaptığı çalışmada sermaye ve emek faktörlerinin büyüme performansının yaklaşık
%50 sini açıkladığını, geriye kalan ve modelde açıklanamayan faktörün ise “Solow
Artığı” olarak bilinen teknolojik ilerleme faktörü olduğu sonucuna varmıştır. Ancak,
modern ekonomik büyümenin temel taşı sayılan Solow Modeli, teknolojik
ilerlemenin nasıl oluştuğunu açıklamaya teşebbüs etmemiş; teknolojik ilerlemenin
kendiliğinden oluştuğunu ve sabit oranda büyüdüğünü varsaymıştır.
Analiz sonucunda, bu kadar büyük bir oranda büyümeye katkısı olan bir dinamiğin
modelde tamamen dışsal bir faktör olarak görülmesi oldukça ilgi çekicidir. Bu
durum, diğer bir deyişle, ülkelerin uzun dönemli büyümesinin tek yolunun dışsal bir
faktör olan teknolojik ilerlemeye bağlı olması, ekonomi politikalarını belirleyen
dinamiklerin teknolojik ilerlemeyi doğrudan etkileyemeyeceği ancak teknolojik
ilerlemenin ekonomi politikalarını etkileyebileceği sonucunu doğurur. Bu nedenle
dışsal büyüme teorilerine göre, ekonomik büyüme performansının belirlenmesinde
devlet müdahalesi anlamsızdır.
Modern ekonomik teorinin başlangıcı sayılan dışsal ekonomik büyüme teorileri,
uzun dönemli büyümeyi tanım gereği hiçbir ekonomik gelişmeden etkilenmeyen ve
dışsal bir faktör olan teknolojik ilerleme varsayımına dayandırdıkları için
sürdürülebilir ekonomik büyümenin nasıl sağlanacağı ve politika belirleyicilerin
neler yapması gerektiği konusunda söyleyecekleri pek de bir şey olamamıştır.
Dışsal büyüme modelleri, teknolojik ilerleme ve yenilikleri model içinde
tanımlamadığı ve devlet müdahalesinin gereğine de inanmadıklarından, bir devlet
23
teşvik yöntemi olan fikri mülkiyet haklarının da dışsal modellerde yeri ve önemi
yoktur.51
2.2.3 İçsel Ekonomik Büyüme Teorisi
1980’li yıllarda geliştirilmeye başlayan içsel büyüme modelleri, büyümeyi, dışardan
etkilenen ekonomik etkenlerden değil, ekonomik sistemin dinamiklerinin sonucu
olarak gördüğünden dışsal büyüme modellerinden ayrılır.
İçsel ekonomik büyüme teorileri, uzun dönemli büyümeyi üretim faktörlerinin
verimliliğini arttıran beşeri sermaye, yaparak öğrenme, AR-GE ve yenilik gibi bilgi
temelli faktörlere bağlar.
İçsel büyüme modellerinde, üretim faktörleri artık dışsal değil, ekonomi
politikalarından etkilenen bir yapıdadır. Bu nedenle yenilikler ve buluşlar da
ekonomik büyüme açısından içsel duruma gelmiştir. İçsel büyüme modelleri, uzun
dönem büyümeyi Solow Modeli’ndeki içsel teknolojik değişim faktörü yerine
üreticinin kar maksimizasyonu içinde modellenen AR-GE aktiviteleri ile açıklar.
İçsel büyüme modellerine göre yeni sermaye stoku teknolojik yeniliği içinde
barındırır. Ekonomik büyüme ekonomik sistem içindeki dinamikler sonucu oluşur.
İçsel büyüme modelleri eğitim, öğretim ve yeni teknoloji gelişimi gibi faktörleri bir
ülkenin büyüme hızını belirleyen en önemli faktörler olarak görür.
2.2.3.1 Yaratıcı Fikirler İktisadı
1980’lerin ortalarından başlayarak Paul Romer52
, yaratıcılık (yenilik) ve ekonomik
büyüme arasındaki ilişkiyi formüle etmeye çalışmıştır. Bu ilişki aşağıdaki şekilde
düşünülebilir.
51
Demir, O., 2006, s.1-26. 52
Romer, P. M. ; “The Origins of Endogenous Growth”, Journal of Economic Perspectives, 1994,
Vol. 8 No.1, s.3–22.
24
yaratıcı fikirler rekabetçi olmama artan getiri aksak rekabet53
Bu ilişki temelde yaratıcı fikirlerin doğası gereği rekabetçi mal özelliği
taşımamasından doğar. Rekabetçi olmama özelliği, ölçeğe göre artan getirinin
varlığına, ölçeğe göre artan getiriyi ifade etmekse aksak rekabetin varlığına işaret
eder.
Yaratıcı fikirler, rekabetçi olmayan ve dışlama derecesi bakımından önemli
farklılıklar gösteren mallardır.54
Ekonomide yaratıcı fikirler gibi rekabetçi olmayan
mallar yalnızca sabit maliyet (sıfır marjinal maliyet) ile üretilirler.
Romer’e göre yaratıcı fikirlerin fiyat (p) = marjinal maliyet (mc) koşuluyla
fiyatlandırılmasının mümkün olmaması, ancak ve ancak aksak rekabet koşullarında
üretilebilmesi, yaratıcı fikirlerin klasik anlamda bir ekonomik mal özelliği
taşımamasının doğal sonucudur.
Maliyetler
* F sabit maliyet birim ölçüsü
ŞEKİL 2. 2 Sabit Maliyetler ve Artan Getiri55
Şekil 2.2’de açıkça görüldüğü gibi sabit maliyet ya da daha genel anlamda ölçeğe
göre artan getiri şartlarında marjinal maliyet fiyatlandırması (p=mc), üretici için
negatif karla sonuçlanır. Firma, fiyatlarını marjinal maliyetlerine eşitleyecek olursa
ölçeğe göre artan getiri veriyken, ortalama maliyet sürekli marjinal maliyetten
53
Jones, C.I., 1998, s.74. 54
Rekabetçi olmayan malların dışlama özelliğini hiç taşımayanlarına “kamu malları”adı verilir. 55
Jones, C.I., 1998, s.80
25
yüksek olacak ve bu durum negatif karla sonuçlanacaktır. Bu durumsa, buluşların
üretilmesi için tam rekabet koşullarından uzaklaşmayı zorunlu kılmaktadır.
İçsel büyüme teorilerinin, ekonomik yazına en önemli katkılarından biri yaratıcı
fikirlerin diğer ekonomik mallardan farklı olduğunu vurgulamasıdır. Yaratıcı fikirler,
rekabetçi değildir; yaratıcı fikirler, bir kez keşfedilince hiçbir ek maliyete
katlanılmadan herkes tarafından kullanılabilir. Yaratıcı fikirlerin bu ayırt edici
özelliği, ekonominin ölçeğinin önemini vurgular. Yaratıcı fikirlerin, rekabetçi
olmama özelliği, üretimin ölçeğe göre artan getiri özelliği özellikleri taşıdığını; bu
durumda tam rekabet koşullarının varlığının mümkün olmamasını işaret eder. Bu
durumda yaratıcı fikir sahibini yaratıcı fikir üretmeye teşvik edecek tek şey marjinal
maliyetten daha yüksek bir fiyat belirleyerek kar elde edebilme beklentisidir.
Yaratıcı fikirlerin kısmen dışlanabilir özellikte olması, yaratıcı fikirlerin
üretilmesinin teşvikinde amacın toplumsal fayda değil kişisel fayda olması sonucu
doğurur. Yeniliğin yaratılıp yaratılmaması, yeniliğin bir defalık maliyetine karşı
sağladığı kişisel faydanın büyüklüğüne bağlıdır. Bireysel ve toplumsal fayda
arasındaki farklıklıların kapatılmasında fikri mülkiyet hakları yasal bir teşvik
yöntemi olarak rol oynar.
2.2.3.2 İçsel Büyüme Modelleri
İçsel büyüme modellerinden Lucas’ın56
Beşeri Sermaye Modeli, Rivera-Batiz57
ve
Romer Modeli58
ve Romer59
Modeli, yazına önemli katkılarda bulunmuş içsel
büyüme modellerinin temel örnekleridir. Aşağıda Rivera- Batiz ve Romer AR-GE
Modeli, Romer Modeli ve Lucas Beşeri Sermaye Modeli kısaca anlatılmıştır.
56
Lucas, R. E.; “On the Mechanics of Economic Development”, Journal of Monetary Economics,
1988, Vol.22, North Holland, s.3–42. 57
Rivera- Batiz, Luis A.,Romer, P.; (1991b), “Economic Integration and Endogenous Growth”,
The Quarterly Journal of Economics, 1991, s.531-55. 58
Rivera- Batiz, Luis A.,Romer,P.; (1991a), “International Trade with Endogenous Technological
Change” European Economic Review, North Holland, 1991, s.971-1004. 59
Romer, P., 1994, s.3- 22.
26
a) Rivera-Batiz ve Romer Modeli
Rivera-Batiz ve Romer (1991) modelinde ekonomik faaliyetler biri imalat diğeri Ar-
Ge olmak üzere iki sektörde sürmektedir. Tüketim ve yatırım mallarının üretildiği
imalat sektöründe üretim (Y) , istihdam edilen beşeri sermaye (H) , vasıfsız emek
(L) ve fiziki sermaye (K) girdilerinin bir fonksiyonudur;
diixLHxLHY
A
0
1.,,
(1)
Buradaki )(ix imalat sektöründe kullanılan fiziki sermaye girdileri toplamıdır ve
A
diixK0
)( olmaktadır. beşeri sermayenin, fiziki emeğin ve 1
sermaye faktörünün arz esnekliğidir. En son keşfedilen bilgi ve mallar indeksini
temsil eden A , diğer girdiler gibi, tüketim ve yatırım mallarının üretiminde girdi
olarak kullanıldığından bütün i ’ler için Ai olduğu kabul edilmektedir.
AR-GE sektöründe de üretim iki alanda sürmektedir. Bunlardan biri sermaye
mallarının yeni tasarımı, diğeri tasarımı üretilen yatırım mallarının ilk örnek üretimi
ile halen üretilen malların laboratuar testleridir. Yeni tasarım üretiminde vasıfsız
emek ve fiziki sermaye kullanılmaz, üretim belli bir etkinlik katsayısıyla beşeri
sermaye H ve genel bilimsel bilgi A tarafından gerçekleştirilir.
HAA (2)
Tasarımı üretilen yatırım mallarının ilk örnek üretimi ile halen üretilen malların
laboratuar testlerinin yapıldığı Ar-Ge sektöründeki ikinci tip üretimin girdileri, tıpkı
imalat sektöründe olduğu gibi, beşeri sermaye, vasıfsız emek, bilgisayar ve ölçüm
cihazları gibi sermaye mallarıdır. Burada yeni bir tasarım üretilmez, tasarımı
önceden üretilmiş ya da patent hakkı alınmış malların laboratuar şartlarında ilk örnek
üretimi yapılır ve halen üretilmekte olan malların laboratuar testleri gerçekleştirilir.
Romer ve Rivera-Batiz’in çalışmalarından şu sonuçlar çıkarılmaktadır.
27
Diğer girdilerden farklı olarak aynı bilgi, aynı anda birden çok üretim
alanında kullanılabildiğinden azalan verimler ortaya çıkmamakta,
gelişmiş ülkeler durgun duruma girmemekte ve azgelişmiş ülkeler
gelişmiş ülkeleri yakalayamamaktadır.
Benzer gelişmişlik düzeyine sahip iki ülkeli bir dünyada ülkelerarası
ticaret ve bilgi akışı engellenirse, AR- GE faaliyetlerinde “ikileme”
durumu ortaya çıkmakta, teknolojik gelişme yavaşlamakta ve büyüme
azalmaktadır.
Benzer gelişmişlik düzeyine sahip iki ülkenin bütünleşmesi halinde
ise, çalışmalarının boşa gitmemesi için taraflardan birinin yaptığı AR-
GE faaliyetini diğeri yapmamakta, iki ülkenin toplam kaynak stoku
değişmediği halde her iki ülke bir diğerinin sahip olduğu bilgi stoku
artmakta, ölçek ekonomileri doğmakta ve büyüme sürmektedir. Farklı
gelişmişlik düzeyindeki ülkelerarası bütünleşme etkileri ise önceden
kestirilememektedir.
Piyasa yapısı olarak tekelci rekabet piyasasının varlığı kabul
edildiğinden firmalar fiyat belirleyicidirler, ürünlerinin fiyatını AR-
GE harcamalarını da içerecek şekilde belirlerler. Yenilikten doğan
tekel karları firmaların yenilikçi çalışmalarının devamını sağlar.
b) Romer Modeli
Romer Modeli, buluşlarından kar elde etmeyi uman araştırmacıların yeni fikir
arayışlarını modelleyerek neo klasik ve dışsal ekonomik büyüme modellerinde dışsal
olan teknolojik ilerlemeyi içselleştirmiştir. Model, içsel büyüme modellerinde olduğu
gibi büyümenin model dışı bırakılan ve kendiliğinden oluşan teknolojik gelişmeler
sonucu gerçekleştiğini varsaymak yerine teknolojik ilerlemelerin arkasında yatan
ekonomik güçleri anlamaya çalışmaktadır.60
60
Jones, C.I., 1998, s.91.
28
Modelde, teknoloji, “cennetten düşen meyve” olmaktan çok bireylerin yenilik
peşinde koşmaları sonucunda açığa çıkan yeni bilgi ve karların bir bölümüne el
koymaları sonucu gerçekleşir.
Model, dünyanın gelişmiş ülkeleri neden ve nasıl sürekli büyüme gösteriyorlar
sorusunu yanıtlayacak şekilde tasarlanmıştır. Buna göre, dünyadaki gelişmiş ülkeleri
bir bütün olarak tanımlar ve teknolojik gelişmenin dünyadaki bu gelişmiş bölgelerde
yapılan AR-GE faaliyetlerince oluştuğunu savunur.61
Romer Modeli’nde, üretim fonksiyonu, sermaye ve emek birikimi denklemleri Solow
Modeli ile aynıdır. Tıpkı Solow Modeli’ nde olduğu gibi yine, sermaye, toplumdaki
insanlar (s) oranında tüketimden vazgeçtikçe birikecek ve (d) oranında aşınacak;
nüfus artış oranı yine (n )oranında olacaktır.
Modelde, Solow Modeli’nden farklı olarak tanımlanan denklem sadece teknoloji ile
ilgili olandır. Solow Modeli’nde sabit ve dışsal bir oranda (g) oluşan teknolojik
gelişme, Romer Modeli’nde içselleştirilmiştir. Buna göre, A(t), t döneme kadar
oluşan bilgi stokunu göstermekte ve A*= A(t) nin t’ye göre değişim oranı verili
zamanda üretilen yaratıcı fikir sayısını göstermektedir. Modelin en basit yorumunda;
A*= iLa (1)
i yeni yaratıcı fikir üretme oranı, La; yeni yaratıcı fikir üretmek için uğraşan kişi
sayısı
Emek girdisi, hem imalat hem de AR-GE faaliyetleri için kullanıldığından ekonomi
aşağıdaki kaynak kısıdı ile karşı karşıyadır.
L = La + Ly (2)
61
Jones, C.I., 1998, s.92.
29
Romer Modeli’nde kişi başına çıktı, sermaye emek oranı ve yaratıcı fikir stoku
dengeli büyüme çizgisi boyunca aynı oranda büyürler. Modelde, teknolojik gelişme
yok ise büyüme de yok demektir.
gy =gk = ga (3)
Bu durumda, modelde dengeli büyüme çizgisi boyunca oluşan teknolojik büyüme
oranı önem kazanır. Modelde, uzun dönem büyüme oranı araştırmacı sayısı ve
yaratıcı fikir üretme fonksiyonu parametreleri tarafından belirlenmekte; bu
parametreler ise nihai olarak nüfus artışı tarafından belirlenmektedir.
Büyüme sürecinin oluşmasını sağlamak için, yeni yaratıcı fikir miktarının zaman
içinde artması gerekir. Bu durum ancak dünya nüfusu arttığında araştırmacı sayısı
artıyor ise gerçekleşir. Daha çok sayıda araştırmacı daha çok yeni fikir demektir. Bu
durumda yaratıcı fikirlerdeki artış da nüfus artışı ile ilişkilidir.
Dışsal büyüme modellerinde nüfus artışı dengeli büyüme çizgisi boyunca çıktı
düzeyini düşürmekte, daha çok sermaye ihtiyacı yaratmaktadır. İlave sermaye oluşsa
bile sermaye azalan getiri sürecine girer. Oysa içsel büyüme modellerinden Romer
Modeli’nde daha çok nüfus daha çok yeni fikir demektir ve yaratıcı fikirlerin
rekabetçi olmayan, yarı dışlayıcı özellikleri ise bu durumdan ekonomideki herkesin
yararlanması sonucunu doğurur.
c) Lucas Beşeri Sermaye Modeli
Lucas’ın (1988) Beşeri Sermaye Modeli’nde çıktı düzeyi, Y , fiziki sermaye K ve
etkin emek eN girdisinin fonksiyonudur: eNKFY , . Herhangi bir t yılında
ortalama h yetenek düzeyinde N adet işçi varsa ve her bir işçi u kadar zamanını cari
üretim için harcıyorsa etkin emek arzı eN =u h N olur. Dolayısıyla yeni çıktı
fonksiyonu (1) no’ lu denklemdeki gibidir. Buna göre çalışılan süre u ve işçilerin
ortalama yetenek düzeyi h arttıkça çıktı düzeyi artar.
30
uhNKFY , . (1)
Diğer yandan, sosyal bir olay olarak kabul edilen ve daha çok okullaşma oranına
bağlanan beşeri sermaye birikimi çalışmadan arta kalan zamanla
u1 ilişkilendirilir;
)(1)()(. tuthth (2)
Bu fonksiyona göre 1)( tu olması halinde zamanın tamamı mevcut üretimi
gerçekleştirmeye gitmiş, işçilerin yeteneklerini geliştirmelerine hiç zaman
kalmamıştır. Bu durumda beşeri sermaye birikimi sıfırdır. 0)( tu olması halinde ise,
zamanın tamamı yetenekleri geliştirmeye gitmiş ve beşeri sermaye birikimi
maksimum olmuştur. Bu iki uç nokta arasında mevcut yetenek düzeyine göre azalan
getiri olmayacaktır.
2.2.3.3 İçsel Büyüme Modelleri Politika Çıkarsamaları
Lucas, Rivera-Batiz ve Romer ve Romer’in öncü çalışmalarıyla hızlanan ve 1990’lı
yıllarda gelişimini sürdüren içsel büyüme modelleri ile dikkatler yeniden devletin
ekonomideki rolüne çevrilmiştir. Bu çalışmalarda devlete biçilen yeni rol Keynesyen
Teori’deki yatırımcı ve üretici devletin rolünden çok farklıdır. Devletin yeni rolü
eğitim, AR-GE, teknoloji transferi, fikri mülkiyetin korunması, iletişim ağlarının
güçlendirilmesi, işlem maliyetlerinin düşürülmesi gibi özel girişimin etkinliğini
artıracak işleri yapmaktır. Devlet, bu işlerde ne kadar başarılı olursa, ekonomik
performansın o kadar yüksek olacağı kabul edilmektedir.62
Büyümeyi bıçak sırtı denge şartlarına bağlayan Harrod-Domar Modeli, istikrar
sağlayıcı bir güç olarak devletin ekonomiye sürekli müdahalesine kapı açmıştır.
Dışsal Büyüme Modelleri, büyümeyi bıçak sırtı denge şartlarından ve ekonomiyi
devletin sürekli müdahalesinden kurtarmıştır. Ancak, bu kez gelişmiş ekonomilerin
62
Demir, O., 2006, s.5-9.
31
zamanla durağan duruma girmeleri, bilgi, teknoloji, beşeri sermaye, yayılma etkileri
ve ölçek ekonomiler gibi büyümenin temel dinamiklerinin dışsal sayılmaları gibi
yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. İçsel büyüme modelleri, anılan faktörleri
içselleştirerek bir yandan gelişmiş ekonomilerin durgun duruma girmedikleri
kesintisiz bir büyüme mekanizması geliştirmiş, diğer yandan devletin ekonomideki
önemini bir kez daha açığa çıkarmıştır. Şimdi devlet, ekonomide yeniden etkin bir
rol üstlenmiştir.63
İçsel büyüme modellerinde bilgi birikimi, ekonomik büyümenin temelinde yatan en
önemli kavramdır. Buna göre, aksak rekabet ortamında, AR-GE çalışmaları ve beşeri
sermayeye yapılan yatırımlar, uzun dönemli büyüme için çok önemli rol
oynamaktadır.
Buluşların içsel büyüme modelleri açısından oldukça önemli olmasına karşı model
arz ve talep yetersizliği olmak üzere iki sorunla karşı karşıyadır.64
Talep yetersizliği,
kullanıcıların bilgiye, bilginin klasik ekonomik mal özellikleri taşımamasından ötürü,
tıpkı kamusal bir mal gibi ulaşabilmesinin sonucudur. Arz yetersizliği ise projenin ne
ölçüde başarılı olacağı, proje sonucu elde edilecek bilginin ne ölçüde işe yarayıp
yaramayacağı, AR-GE faaliyetlerindeki ikileme olasılığı gibi belirsizliklerden
kaynaklanır.
Gerçekte, teknolojik yenilik ve buluşlar, ekonomik kazanımlarla motive olan AR-GE
çalışması, test etme, pazarlama, vb. faaliyetler gerektiren zorlu bir süreçtir.
Teknolojik yenilik için yapılan yatırımlar, diğer yatırımlardan aşağıda belirtilen
sebeplerden dolayı ayrılır;65
i) Sonucun belirsizliği
ii) Buluş ve yeniliklerin yarı kamu malı özelliği taşımaları
63
Demir, O.,2006, s.5-9. 64
Taymaz, E.; “Sanayi ve Teknoloji Politikaları: Amaçlar ve Araçlar”, ODTÜ Gelişme Dergisi,
1993, s.550-60. 65
Scherer, F.M.; “The New Perspectives on Economic Growth and Technological Innovation”,
London: Brooking Institution Pres, 1999, s.5-9.
32
iii) Buluş ve yeniliklerin bölünemezliği( bir kez bir keşif yapıldığında bu
keşfin bilgisi sıfır marjinal maliyetle tamamen yayılabilmektedir.)
Yukarıda belirtilen buluş ve yeniliklerin üretilmesinde oluşan pazar hataları AR-GE
yatırımlarının yapılmaması yönünde bir etki yaratabilecektir. (özellikle uygulamalı
değil, temel araştırmalar için). Bilginin dışlayıcı ve rekabetçi özelliğini arttırmak,
yenilik ve teknolojik ilerleme için yapılan AR-GE çalışmalarına yapılan yatırımları
teşvik edecektir.
Anılan sorunlar, piyasa ve devletin sağladığı teşviklerle önemli ölçüde aşılır.
Piyasanın sağlayacağı teşvikler, içsel büyüme modelinin dayandığı piyasa türünün
aksak rekabet olmasından; yenilik ve buluş sahibinin rekabetçi avantajı “fiyat
belirleyici” olarak; AR-GE maliyetlerini fiyatlarına yansıtıp, kar elde etme olanağı
bulmasından kaynaklanır. Bu durum ise firmaları daha çok AR-GE yatırımı yaparak
daha çok yenilik yapmaya teşvik eder.66
Devletin sağladığı teşvikler ise fikri mülkiyet
korumaları, yabancı sermaye politikaları, devletin AR-GE çalışmaları ya da özel AR-
GE destekleri şeklinde olmaktadır.
İçsel büyüme modellerinde, dışsal büyüme modellerinin dışladığı devlet, bizzat
kendisi AR-GE faaliyetlerinde bulunarak ya da fikri mülkiyet haklarını etkin bir
şekilde sağlayarak kendini gösterir. Bu teoriler, temelde uzun dönemli büyümenin
devlet politikaları, fikri mülkiyet koruması, vergileme, vb. dinamiklerden
etkilenebileceğini savunur. İçsel büyüme modellerinde, mal akışları kadar bilgi
66
Günümüzde henüz fikir birliğine varılmamış olsa da, bir görüşe göre tek başına AR-GE nin teşviki
ya da sağlanan fikri mülkiyet koruması, ekonomik büyümenin sorunsalı azalan marjinal getiriye
çözüm getiremeyecektir. Bu görüşe göre, uzun dönem ekonomik büyüme ancak teknoloji pozitif
dışsallık yaratıp yayıldığı zaman sağlanabilecektir. Buna göre teknolojik yenilik sadece kendisini
yaratan tarafından değil, ekonomideki diğer ajanlar tarafından da kullanılmalıdır. Dolayısıyla,
teknolojik yayılma gerçekleşmediği sürece uzun dönemli büyüme bir noktada son bulmaktadır. Bu
savın temelinde, yenilikler gerçekleştikçe rekabetin artacağı ve artan rekabetin her bir yeniliğin karını
giderek azalttığı düşüncesi yatar. Teknolojinin yayılması rekabetin giderek arttırdığı AR-GE harcama
maliyetlerini azaltır. Bu görüş, her ne kadar ampirik olarak test edilememiş olsa da dışsallığın ve
yayılmanın ekonomik olarak önemini açıkça gözler önüne sermektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz.
Grosman, G.M, Helpman, E.; “Quality Ladders in Theory of Economic Growth”, Review of
Economic Studies, 1991, Vol. 59, s.43–61.
33
akışları da önemli olduğundan devletin, fikri mülkiyete etkin bir koruma sağlaması
oldukça önemlidir.
İçsel büyüme modellerinin bahsedilen yapısı, ülkelerin ekonomik büyüme
performanslarının nedenlerini günümüz gerçekliğiyle gözler önüne sermektedir.
Bunun yanı sıra, günümüzde artık genel kabul gören bu teoriler, fikri mülkiyet
haklarının ekonomik etkilerini analiz eden teorik ve ampirik çalışmalara temel
olmaktadır.
34
3 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK BÜYÜMEYE
DOĞRUDAN ETKİLERİ
3.1 Genel Bakış
Meselenin pratikteki önemine rağmen ekonomistler, 1990’lı yıllara kadar ülkeler
arası fikri mülkiyet hakları koruması farklılıklarının etkilerini, ampirik olarak
incelememişlerdir. 1990’lardan sonra bu konudaki açığı kapatmak üzere birçok
akademik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaları yürütenler, ülkelerarası koruma
farklılıklarını karakterize etmek için birtakım ölçüm metotları geliştirmiş ve bu
metotları, korumanın ekonomik büyüme ve onun dolaylı etkileyenleri, uluslararası
ticaret, sabit sermaye yatırımları ve diğer teknoloji transferi yöntemleri, bunun yanı
sıra AR-GE yatırımları üzerindeki etkilerinin analiz edildiği ampirik çalışmalarda
etkin bir şekilde kullanılmıştır.
Fikri mülkiyet korumasının ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini ampirik olarak
inceleyen çalışmaların sonucu genel olarak belirsizdir ve kimi zaman teoriyle
tamamen ters düşmektedir.67
Ampirik bulguların kesin sonuçlara ulaşamamış olması
da, korumanın etkilerinin günümüzde bile hala tartışmalara açık olmasının en önemli
sebebidir.
Bu bölümde, fikri mülkiyet korumasının ekonomik büyüme üzerindeki doğrudan
etkilerini inceleyen ampirik çalışmalardan elde edilen bulgular ve bu çalışmaların
kullandıkları yöntemler üzerinde durulacaktır.
3.2 Fikri Mülkiyet Korumasının Ölçümü
Fikri mülkiyetin günümüzdeki öneminin artması araştırmacıların fikri mülkiyet
hakları koruması ve onun ekonomik etkilerine daha fazla önem vermesine sebep
67
“Intellectual Property Rights in South Africa”, www.the-edge.org.za/pdf/Intellectual%20.
35
olmuştur. Yapılan çalışmalarda karşılaşılan en büyük zorluk ise fikri mülkiyet hakları
korumasının seviyesinin ölçülmesidir.68
Ampirik çalışmalarda en temel amaç, fikri mülkiyet hakları koruması derecesinin,
uluslararası genel geçerliğe sahip bir şekilde ölçülmesidir. Bu durum, hem kullanılan
ölçülerin eleştiriye açık olmasından hem de fikri mülkiyet haklarının birçok
ekonomik değişkeni aynı anda ve dolaylı ya da dolaysız olarak etkileyebilmesinden
ileri gelmektedir. Fikri mülkiyetin bu karmaşık etkileri sonucunda, pazar yapıları ve
tercihleri farklı olan ülkelerde korumayı sağlayan kanunlar tamamen aynı olsa bile,
ekonomik büyüklükler üzerindeki etkileri farklı olabilmektedir.
Bu nedenle, fikri mülkiyet hakları korumasının ölçüsünü özellikle karşılaştırmalı
temelde elde etmek oldukça zordur. Bunun sonucu olarak, günümüze kadar olan
çalışmalar genel olarak nitel sıralamalar şeklinde ölçüler getirmişlerdir.
Korumanın ölçüsünü belirlemede; i) girdi ölçüsü, ii) çıktı ölçüsü olmak üzere iki
yöntem bulunmaktadır.
3.2.1 Girdi Ölçüsü
Korumanın nitel anlamda ölçüsünün belirlenmesinde geleneksel olarak iki yaklaşım
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ülkede uygulanan fikri mülkiyet koruması
kanunlarına, ikincisi ise uygulayıcıların katıldığı anketlere dayanmaktadır. Bu
yöntemlerden birincisinin en bilinen ve uygulamada en çok kullanılan örnekleri;
Rapp ve Rozek (1990)69
(RR) ve Ginarte ve Park (1997)70
(GP) tarafından yapılmış
çalışmalardır. İkincisine verilecek ve ampirik yazında en çok kullanılan örnekler ise
68
Ostergard, R.L.; “The Measurement of Intellectual Property Rights Protection”, Journal of
International Business Studies, 2000, Vol.31, s.349–60. 69
Rapp, R.T., Rozek, R.P.; “Benefits and Costs of Intellectual Property Protection in Developing
Countries”, Journal of World Trade, 1990, Vol.24, No.5, s.74-102. 70
Ginarte,J., Park G.; “Determinants of Patent Rights: A Coss National Study”, Research
Policy,1997,Vol.26, s.283-301.
36
Sherwood (1997)71
, “World Competiveness Report Yearbook” ve Mansfield (1995)72
tarafından hazırlanan anket çalışmalarıdır.
Korumanın derecesini nitel anlamda belirleyen bu yöntem, fikri mülkiyet haklarını
üretime girdi olan yasal varlıklar olarak algılamaktır. Buna göre, girdi ölçüsü
tamamen ülkede var olan kanunlara, kanunların uygulanışına ve bunların
uygulayıcılar tarafından algılanmasına odaklanır.
Elbette ki taraf olunan anlaşmalara dayanan “gölge değişkenler”, bir ülkedeki
korumanın derecesinin belirlenmesinde çok yetersiz bir belirleyicidir, çünkü her ne
kadar bu anlaşmalarda uygulama süreç ve yöntemlerinden bahsedilmiş olsa da
uygulamadaki etkinlik ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir ve bu durumun
belirlenebilmesi oldukça zordur. Uygulamada görülebilecek farklılıkların, bu
göstergenin geçerliliğini etkileyebilmesine rağmen bir ülkenin fikri mülkiyet hakları
ile ilgili temel kabul edilen herhangi bir uluslararası anlaşmaya taraf olması en
azından minimum standartların sağlanmış olduğunu gösteren bir işarettir ve birçok
araştırmacı tarafından kullanılmıştır.73
Başta GP ve RR indeksleri olmak üzere yapılan birçok akademik çalışma daha çok
fikri mülkiyet hakları kanunlarına odaklanmış, bu kanunların uygulanış
farklılıklarına gereken önemi vermemişlerdir. Oysaki TRIPS Anlaşması veriyken,
yürürlükteki kanunlardan çok uygulama farklılıkları ampirik araştırmalarda daha
kritik önem kazanacaktır.74
71
Sherwood, R.M.; “Intellectual Property Systems and Investment Stimulation: The Rating
Systems in Eighteen Develoing Countries”, 1997,IDEAS, Vol.37 No.261–370. 72
Mansfield, E.; “Intellectual Property Protection, Direct Investment and Technology Transfer:
Germany, Japan and the United States”. IFC Dicussion Paper No. 27. Washington, D.C.: World
Bank, 1995. 73
Maskus, K., “Intellectual Property Rights in the Global Economy”, Institute for International
Economics:Washington, D.C., 2000, s.109-161. 74
Ostergard, R.L., 2000, s.349-60.
37
3.2.1.1 Kanunlara ve Uygulamaya Dayalı Ölçüler
a) Rapp ve Rozek (1990)
Bu konuyla ilgili ilk çalışmayı Rapp ve Rozek, 1990 yılında yapmıştır. Rapp ve
Rozek patent kanunlarını patent korumasının seviyesini belirleyen “yaklaşık
değişken” olarak kabul etmiştir. İndeks, düşük rakamlar zayıf yüksek rakamlar güçlü
bir korumayı belirtmek üzere 0 - 5 arasında değer alır. İndeks 157 ülkeyi kapsar
şekilde oluşturulmuştur. İndeks, fikri mülkiyet hakları korumasının gücünü ölçmede
sadece bir tip fikri mülkiyet hakkı; patentleri gözettiği ve ayrıca kanunların yaptırım
gücünü dikkate almadığından yetersizdir.75
Aşağıdaki tabloda indeksleme yöntemi
tablo halinde sunulmuştur
TABLO 3. 1 RR İndeksleme Yöntemi
Ölçüm değeri
Tanım
0
Hiç fikri mülkiyet koruması olmaması
1
Yetersiz koruma; korsana karşı yasa yok
2
Kusurlu yasalar
3
Kusurlu yasalar; ılımlı uygulama
4
Orta düzeyde iyi kanunlar
5 Kanun ve uygulamaların USA Ticaret Odasının
önerdiği minimum standartlarla uyumlu olması
75
Braga, P., Fink, C.; “ The Relationship Between Intellectual Property Rights and Foreign
Direct Investment”, Duke Journal of Comparative & International Law, 1998, s.163–187.
38
Rapp ve Rozek, indeks belirlemesi için yaptıkları çalışmada minimum standartları
Amerika Ticaret Odası tarafından belirlenmiş derecelendirme sistemini kullanmıştır.
Kullandıkları derecelendirme sistemi, ülkede var olan yazılı fikri mülkiyet kanunları
ile oluşturulmuştur; uygulamalarla ile değil.
b) Ginarte ve Park (1997)
Ginarte ve Park indeksi, tıpkı Rapp ve Rozek indeksi gibi kanun temelli yaklaşımlara
dayanarak hazırlanan indeksleme yönteminin en önemli örneklerindendir.
İndeks düşük rakamlar zayıf, yüksek rakamlar güçlü bir korumayı belirtmek üzere 0 -
5 arasında değer almakta. İndeks, toplam 60 ülke için 1960–1990 yıllarını kapsar
şekilde oluşturulmuştur.
GP indeksi herhangi bir subjektif algı barındırmaması nedeniyle diğer indeksleme
yöntemlerinden daha üstündür.76
GP indeksi patent korumasının tüm açılarıyla derin
olarak incelediğinden indekste gelişmiş ülkeler arasında bile büyük farklılıklara
rastlanır. GP indeksi, patent kanunlarını beş değişik açıdan analiz eder: korumanın
kapsamı, süresi, taraf olunan uluslararası anlaşmalar, kazanılan hakkın kaybedilme
koşulları ve uygulama mekanizması. Bu 5 kategoriden alınan toplam değer ülkenin
fikri mülkiyet hakları korumasının indeks değerini vermektedir İndeks, sadece nitel
yönden kapsam genişliğiyle değil daha fazla ülke ve daha geniş zaman dilimi için
geliştirildiğinden, diğer indekslere göre daha üstündür.77
GP indeksi fikri mülkiyet kanunlarının “yazılmış olduğu şekliyle” en etkin şekilde
değerlendiren indekstir.78
Ginarte ve Park, indeks hazırlanırken kullandıkları
kriterlerde uygulamanın yer almamasını, gelişmekte olan ülkelerin fikri mülkiyet
kanunlarının olmamasıyla gerekçelendirir. Bu görüş, indeksin hazırlandığı dönem
76
Kanwar, S.; “Intellectual Property Protection and Technology Transfer: Evidence From US
Multinationals” Department of Economics UCSD, San Diego, 2007. 77
GP indeksi, her ne kadar taraf olunan uluslararası anlaşmaları kriteri içerse de TRIPS Anlaşması’nı
içermez. Bunun sebebi anlaşmanın, 1994’ de imzalanmış (uygulaması 1995’de başlatılmak üzere)
olması ve indeksin 1994 sonrası anlaşmaları içermemesidir. Bu durum, bazı araştırmacıların için
indeksin en büyük eksikliğidir. 78
Braga,P., Fink, C., 1998, s.163-187.
39
itibariyle geçerli olabilse de TRIPS Anlaşması’nın getirdiği harmonizasyon sonrası
geçerliliğini yitirmiştir.79
Tablo 3.2’ de RR ve GP indeks değerleri bir arada
sunulmuştur.
TABLO 3. 2 RR ve GP İndeks Değerleri
RR 1964 GP 1985 GP 1990 GP 1995
Tüm örneklem
N 116 108 109 116
Ortalama 2.90 2.44 2.45* 2.73
Medyan 3 2.52 2.52 2.71
CV 0.49 0.39 0.40 0.32
Artma - - 9 0.32
Azalma - - 4 3
Yüksek gelir düzeyi
N 27 26 28 30
Ortalama 4.14 3.37 3.43* 3.70*
Medyan 4 3.32 3.32 3.86
CV 0.26 0.19 0.23 0.17
Artma - - 5 15
Azalma - - 1 1
Orta gelir düzeyi
N 33 27 27 34
Ortalama 2.62 2.24 2.29* 2.54*
Medyan 2 2.26 2.01 2.61
CV 0.41 0.29 0.30 0.23
Artma - - 2 13
Azalma - - 2 1
Düşük gelir düzeyi
N 56 55 54 52
Ortalama 2.46 2.11 2.12* 2.33*
Medyan 2 0.41 2.41 2.57
CV 0.56 0.44 0.44 0.33
Artma - - 2 6
Azalma - - 1 1
RR: Rapp and Rozek ,N: Ülke sayısı ,GP: Ginarte and Park ,CV: Değişim katsayısı,—: Uygulanabilir değil
79
Lesser, W.; “The Effects of TRIPS- Mandated Intellectual Property Rights on Economic
Activities in Developing Countries, http://www.wipo.int/about-ip/zh/links/www.wipo.int-about-ip-
en-studies-pdf-ssa_lesser_trips.pdf.
40
3.2.1.2 Uygulayıcıların Katıldığı Anketlere Dayanarak Hazırlanan Ölçüler
Girdi ölçüsü olarak fikri mülkiyet hakları korumasının derecesini ölçen diğer yöntem
ise korumanın ülkeler arası farklılıklarını doğrudan olarak görebilme potansiyeline
sahip Çok Uluslu Şirket (ÇUŞ) yöneticileri ile yapılan anket çalışmalarıdır. Bu
çalışmalar, genel olarak ülkedeki yasal yapıdan çok bu yapının teknolojik bilgiyi
korumada nasıl ve ne kadar etkin olduğu üzerine yoğunlaşır.
Bu çalışmalar, genel algıyı yansıtması nedeniyle oldukça etkin bir bilgi kaynağı
olarak kullanılırlar. Ancak, anketlerde belirlenen algı, fikri mülkiyet hakları
korumasından tamamen bağımsız olması gereken kimi ekonomi dinamikleriyle de
ilgili olabileceğinden ve bununla birlikte, örneklemde bulunan sektörlerin korumaya
olan duyarlılığının da farklı olabileceğinden, bu ölçüleri, ampirik çalışmalarda
kullanılırken daha dikkatli olmak gerekmektedir.
a) Sherwood (1997)
Sherwood, korumanın derecesinin ölçülmesinde, yöntem olarak kişisel bilgi ve
profesyonel anketlerden faydalanmıştır. Ülkelere verilen standart ölçüler, Amerika
Ticaret Odası’nın belirlediği standartlardan derlenmiş fakat göreceli
ağırlıklandırmalar çoklukla yazarın kendi kişisel deneyimlerinden
oluşturulmuştur.80
Sherwood, çoğunluğu Latin Amerika ülkeleri olmak üzere 18 ülke
için yaptığı çalışmasında toplam 103 puan üzerinden değerlendirilen ve 9 kriterden
oluşan bir ölçüt oluşturmuştur. Bu kriterler ve aldıkları puanlar, aşağıda belirtilmiştir.
1) Uygulanabilirlik(25 puan)
2) İdare (10 puan)
3) Telif hakları(12 puan)
80
Ostergard, R.L., 2000, s.349–60.
41
4) Patent(17 puan)
5) Marka (9 puan)
6)Ticari sırlar (15 puan)
7)Yaşayan organizmalar(6 puan)
8) Anlaşmalar(6 puan)
9) Halkın genel anlamda yüküm ve bağlılığı(3 puan)
Belirlenen ölçütlerin aldıkları puanlar her bir ülke de yapılan anketler sonucunda
oluşturulmuştur. Ancak, her kriterin başında değerlendirilmeye alındığı puan
tartışmaya açık bir konudur.81
b) World Competiveness Report Anketleri
Bu konuda en çok kullanılan anket çalışmalarından biri de Dünya Ekonomik
Forumu’nun yıllık olarak yayınladığı “Worl Competiveness Report” dur. Tablo 3.3’
de sunulan anket sonuçlarını elde ederken, katılımcılara sübjektif olarak her bir
ülkede sağlanan korumanın kendi güvenlik ihtiyaçlarını sağlayıp sağlamadığı
sorusunun cevaplandırılması istenmiş ve cevaplar 0–100 arasında; yüksek rakamlar
daha büyük bir tatmin sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Tablo 3.3’de bu anket
sonuçları bulunmaktadır.
Tablo 3.4’ de sunulan diğer örnek anket çalışmasında ise, iş dünyasının ülkelerde
korumayı yıllara göre değerlendirdiği bir ankettin sonuçları bulunmaktadır. Zayıf-
ılımlı- güçlü olarak kullanılan tanımlayıcılar ülkeler arasında fikri mülkiyet hakları
koruması farklılıklarının iş dünyası tarafından nasıl algılandığını ortaya
koymaktadır.
81
Lesser, W., 2001, s.1-24.
42
TABLO 3.3 Korumanın Ülkelere ve Yıllara Göre Derecelendirilmesine Yönelik Anket
Sonuçları(1)82
Ülke 1990 1995 Yüzde değişim
Gelişmiş ülkeler
USA 69.2 80.8 16.8
Japonya 70.2 66.3 —5.6
Kanada 58.4 72.3 23.8
Almanya 70.6 78.9 11.8
Fransa 67.2 58.1 8.5
İspanya 40.4 74.4 43.8
İngiltere 59.7 70.5 24.7
Kalkınmakta olan ülkeler
Brezilya 36.3 35.3 —2.9
Hong Kong 52.1 63.1 21.1
Hindistan 44.3 40.6 —8.4
Endonezya 35.4 45.3 27.9
Güney Kore 57.1 54.2 —5.1
Malezya 52.1 62.0 19.0
Meksika 42.0 56.1 33.6
Singapur 71.9 78.8 9.6
Tayvan 53.9 63.8 18.4
Türkiye* 35.8 25.3 —29.3
Venezüella 32.5 32.1 —1.2
Diğer Kalkınmakta olan ülkeler
Arjantin 47.1
Şili 61.8
Çin 33.6
Mısır 60.0
Filipinler 37.3
Rusya 15.8
Tayland 52.1
82
Maskus, K., 2000., s.109-161.
43
TABLO 3. 4 Korumanın Ülkelere ve Yıllara Göre Derecelendirilmesine Yönelik
Anket Sonuçları (2)83
Ülke 1986 1998 Değişim yılı
Arjantin
Kanun Zayıf Ilımlı Patent:1996 CR:1994
u/i Zayıf Zayıf
Brezilya
Kanun Zayıf Orta Patent: 1997CR:1996
u/i Zayıf Zayıf
Çin
Kanun - Orta Patent: 1993CR:1992
u/i - Zayıf
Hindistan
Kanun Zayıf Zayıf Patent: 1999CR:1995
u/i Zayıf Ilımlı
Endonezya
Kanun - Ilımlı Patent: 1991CR:1997
u/i - Zayıf
Japonya
Kanun Orta Güçlü Patent:1995 CR:1992
u/i Zayıf Orta
Güney Kore
Kanun Zayıf Güçlü Patent:1987,95 CR:1987,
96
u/i Zayıf Orta
Meksika
Kanun Zayıf Güçlü Patent:1991
CR:1991.93.96
u/i Zayıf Ilımlı
İspanya
Kanun Ilımlı Güçlü Patent:1986 CR:1987,93
u/i Zayıf Güçlü
Tayvan
Kanun Zayıf Güçlü Patent:1993,98 CR:1995
u/i Zayıf Zayıf
Türkiye*
Kanun Zayıf Güçlü Patent: 1995,99CR:1995
u/i Zayıf Ilımlı
u/i= uygulama/idare Patent=patent kanunu, CR=Copy Right (telif hakları kanunu)
83
Maskus, K., 2000., s.109-161.
44
c) Mansfield (1995)
Bu tip çalışmalara bir diğer örnek ise Mansfield’ in 1995’te 180 avukat ve patent
vekilinin katılımıyla hazırladığı Amerika, Japonya ve Almanya’yı kapsayan anket
çalışmasıdır84
. Çalışmanın odak noktasını kimya, ilaç, makine ve elektronik gibi fikri
mülkiyet hakları korumasına daha duyarlı sektörler oluşturmuştur. Katılımcılardan,
14 adet gelişmekte olan ülke için, teknolojinin transfer edilme yollarından hangisinin
kullanıldığında korumanın “çok zayıf” olduğunun belirtilmesi istenmiştir. Anket
çalışmasında, üç ülke katılımcıları arasında verilen cevaplar arasında belli oranda
korelasyon bulunsa da Amerikan katılımcılar, büyük olasılıkla ulusal düzeyde buluş
ve yenilik oranlarındaki fark nedeniyle, söz konusu tüm transfer yöntemleri için
korumayı daha yüksek oranda “çok zayıf” olarak nitelendirmişlerdir.85
3.2.2 Çıktı Ölçüsü
Çıktı ölçüsü yöntemi en basit anlamda dava sonuçları, taklitçilik oranları, patent
başvuru sayısı gibi niceliksel değerleri kullanan ve fikri mülkiyet hakları rejiminin
kendisiyle ilgili değil, sonucuyla bağlantılı bir yöntemdir. Çıktı ölçüsü, tıpkı girdi
ölçüsü gibi içinde bir takım problemler barındırır. Ölçü birimlerinin ampirik
çalışmalar için uygun olmayışı ve diğer ekonomik değişkenler ile arasındaki
korelasyon bunlar içinde en önemlileridir.86
3.2.2.1 Patent Verileri
Patentler87
, genel olarak AR-GE çalışmalarının çıktısı olarak düşünülürler. Fikri
mülkiyet haklarının ekonomik etkileri üzerinde yapılan birçok çalışmada patent
verileri kullanılmaktadır. Fakat patent verileri kendi içinde bir takım problemler taşır.
Bu problemler, aşağıdaki şekilde 3 grupta özetlenebilir
84
Lesser, W., 2001, s.1-24. 85
a.g.e., s.6. 86
“Intellectual Property Rights in South Africa”, www.the-edge.org.za/pdf/Intellectual%20. 87
Dhar,B., Rao, N.C.;“International Patent System: An Emprical Analisis”, Working Paper Series
No 2002-2, 2002.
45
1)Yenilikçi Çalışmaların Göstergesi Olarak Kullanılan Patent Verileri
Yenilikçi çalışmaların göstergesi ya da çıktısı olarak patent verilerinin kullanımında
oluşabilecek problemler iki kısımda incelenebilir. Bunlardan birincisi tüm buluşların
patentlenebilme kriterleri taşımaması, ikincisi ise patent verilerinin kalitesidir.
Mansfield’in88
1986 yılında yaptığı çalışma göstermektedir ki; kimya, enerji ve
makine sektöründe patentlenebilir buluşların %80’i patentlendiği halde, otomobil
endüstrisinde bu oran %60’a düşmektedir. Bu durum, hem bazı patentlenebilir
buluşların patentlenmediğini sonucunu hem de endüstriler arası patent aktiviteleri
farklılıkları da ortaya koymaktadır. Bu durumun temel sebebi ise, endüstriler
arasında taklit olasılığının farklı derecede zorluğunun bulunmasıdır. Örneğin, uçak
endüstrisini, kendi içinde büyük oranda AR-GE çalışması yapsa da, bu çalışmaların
çıktılarının patentlenme oranı oldukça düşüktür.
Diğer taraftan patentler, kalite yönünden ülke içinde ve ülkeler arası farklılıklar
gösterebilirler. Bazı patentli buluşlar, diğerlerine göre daha önemli olabilmektedir.
Ülkelerarası patent kalite farklılıkları ise patent inceleme süreçleri ve kriterlerinin
farklılıklarından doğabilmektedir.
2) Patent Verilerinin Ülkeler Arası Kıyaslanma Zorluğu
Patent verilerinin ülkeler arasında kıyaslamalara konu olması, patent kanunlarının
farklı olmasından dolayı sorunlu olabilmektedir. Özellikle patent koruma kriterleri
arasındaki farklılıklar ülkeler arası kıyaslamada zorluk yaratabilmektedirler.
3) Patent Başvuru Verilerinin Kullanımı
Ampirik çalışmalarda, patent korumasına sahip buluşlar, patent başvurularına kıyasla
daha uygun bir ölçüdür. Bunun sebebi, başvuruların, ancak uzun bir inceleme süreci
sonucunda patent hakkı elde edebilmesidir.
88
Mansfield,E.; “Patents and Innovation:An Emprical Study”, Management Science, 1986,
Vol.32, No.22, s.173-181.
46
Ancak ampirik çalışmalar, patent korumasına sahip buluşlardan çok patent başvurusu
yapılmış buluşları veri olarak kullanır. Bunun sebebi, patent başvurularının zaman
boyutu içermemesi, belli bir dönemin analizi yapılırken başvurunun ait olduğu yılın
ve patent korumasına sahip olduğu yılın farklı olabilmesidir. Bu durum, özellikle
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin patent başvurularını inceleme süreleri
arasındaki fark düşünüldüğünde daha dikkat çekici olabilmektedir.
Özetle, ampirik çalışmalarda kullanılması uygun olan verinin, patent korumasına
sahip buluşlar olmasına rağmen, başvuru tarihlerine göre oluşturulmuş, patent
hakkına sahip buluş verileri olmadığından, patent başvuruları veri olarak
kullanılmaktadır.
3.2.2.2 Kanun İhlallerine Yönelik Veriler
Kanun ihlallerine yönelik verilerin, ampirik çalışmalarda kullanımı, ölçüm
birimlerindeki uyarlama zorluğu ve bu verilerin ekonomi dinamikleri ile olabilecek
yüksek derecedeki korelasyonu nedeniyle zor olsa da fikri mülkiyet haklarının
ekonomik etkilerini inceleyen yazında kullanılan yöntemlerden biridir.
3.2.3 Ölçüler İle İlgili Sonuç ve Değerlendirme
Yukarıda tartışılan, fikri mülkiyet koruması derecesinin ölçümümde kullanılan
yöntemler incelendiğinde, bazı sonuçlara varmak mümkün olabilir.
Buna göre, fikri mülkiyet koruması standartları özellikle 1990’lı yıllar ile beraber
küresel olarak yükselmiş, ülkeler bu yıllarda korumaya artan oranda önem vermeye
başlamışlardır. Meksika, Tayvan, Tayland ve Çin 1990’lı yılların başında koruma
reformlarını gerçekleştirmiş ancak içinde Türkiye’nin de bulunduğu birçok
kalkınmakta olan ülke bu reformlarını ancak 1990’lı yılların sonlarına doğru TRIPS
anlaşması sonrası gerçekleştirmiştir.
Bunun yanı sıra, kalkınmakta olan ülkeler reform yapılarını, kanunun “uygulama”
yönünden çok “yazılı” yönü doğrultusunda gerçekleştirmişlerdir
47
Gelişmiş ve yüksek gelir düzeyine sahip ülkeler fikri mülkiyet hakları korumalarını
güçlendirmeye devam etmektedirler. Bu durum, TRIPS sonrası korumada minimum
standartlar kesin olarak belirlenmiş olsa da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arası
standartların birbirine yakınlaşıp yakınlaşmadığı belirlemekte zorluk
yaratabilmektedir. Bu durum, özellikle yapılan anket çalışmalarında oldukça belirgin
olarak gözlenebilmektedir. Örnek anket sonuçları, fikri mülkiyet korumasının yıllara
göre algısının kalkınmış ülkeler için daha büyük bir oranda arttığını
göstermektedir.89
.
3.3 Fikri Mülkiyet Hakları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin Ampirik
Analizi
Son yıllarda birçok ülke fikri mülkiyet koruma rejimlerini güçlendirmek adına patent
sistemlerinde reform yapmışlardır. Bu reform, çoklukla daha güçlü fikri mülkiyet
korumasının buluşlara teşvik ve geri dönüşüm sağlayarak ekonomik büyümeye
katkıda bulunduğu savından ileri gelmektedir. Ancak, fikri mülkiyet hakları ve
ekonomik büyüme arasındaki ilişki ampirik anlamda hiçbir zaman bu kadar açık
olmamıştır.90
Şekil 3.1’de fikri mülkiyet hakları koruma indeksi ve GSMH
arasındaki ilişki gösterilmektedir.
Daha güçlü bir fikri mülkiyet hakları korumasının yenilik yapmak için daha fazla
teşvik sağladığı veriyken Şekil 3.1’ de gözlenen bu zayıf ilişki korumanın, ekonomik
büyüme üzerinde negatif bir etkisi olabileceği sonucunu da doğurabilir. Bu görüşün
arkasındaki en önemli argüman korumanın ekonomide tekelleşmiş sektörler
yaratabileceğidir. Bu bakış açısından düşünüldüğünde, fikri mülkiyet korumasının
güçlendirilmesi, tekelci pozisyon kazanacak üreticinin belirlediği düşük çıktı düzeyi
veya yüksek fiyatın sonucu olarak tüketici refahını arttırmayacak, hatta
azaltabilecektir.
89
Maskus, K., 2000.,s.109-161. 90
Horii, R., Iwaisako W.; “Economic Growth with Imperfection of Intellectual Property Rights”,
Osaka University, Discussion Papers in Economics and Business, 2006 No 05-23-Rev.
48
RR İndeksi
ŞEKİL 3. 1 RR İndeksi ve GSMH Arasındaki İlişki 91
GSMH
Gözlenen bu zayıf ilişki, fikri mülkiyet koruması ve ekonomik büyüme(gelir)
arasındaki ilişkinin yönünün belirgin olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu
nedenle, korumanın ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini inceleyen yazın,
istatistiksel anlamda nedensellik problemi taşıyan bu ilişkiyi, artan korumadan
ekonomik büyümeye ve farklı gelir seviyeleri için korumaya doğru olacak şekilde,
iki farklı şekilde analiz etmiştir.
Bu konudaki ilk çalışmayı, Maskus ve Penubarti 199592
yılında yapmıştır. Maskus ve
Penubarti bu çalışmada, RR indeksi93
kullanmış ancak, indeksteki iki önemli
istatistiksel problemi düzeltmişlerdir. İndeksteki problemler sırasıyla, indeksin
“uygulamadan” çok “yazılı” olan ile ilgilenmesi sonucunda oluşabilecek “ ölçüm
hatası” ve ülkeler arası ekonomik kalkınma ve ticaret akımlarının ülkedeki fikri
mülkiyet rejimini etkileyebilme olasılığından kaynaklanan istatistiksel problemlerdir.
91
Maskus, K., 2000.,s.109-161. 92
Maskus,K.,Penunbarti M.; “How Trade Related are Intellectual Property Rights”,J.International
Economics, 1995, s.227-48. 93
Rapp ve Rozek, hazırladıkları indeksi gelir düzeyleri için kontrol değişkeni olarak kullanmışlar
ilişkinin diğer yönünü analiz etmemişlerdir.
49
Maskus ve Penubarti, indeksin sahip olduğu olası istatistiksel problemlere karşı kişi
başına GSMH, bebek ölüm oranları, eğitim düzeyi, vb. kalkınmışlık düzeyi için
çoklukla kullanılan “yaklaşık değişkenler” kullanmış, yine bazı ülkeler için
korumanın alternatif ölçüsünü oluşturmak adına patent koruması ile korelasyonu
yüksek ancak ticaret regresyonlarının hata terimiyle korelasyonu olmayan “araç
değişkenler” kullanmışlardır. Ampirik araştırmaları sonucu elde ettikleri regresyon
bulguları aşağıdaki gibidir.
Patent=-0.51+ 049 GNP R²=0.37
Yapılan analizde elde edilen bütün katsayılar istatistiksel olarak anlamlıdır. Buna
göre reel gelir düzeyi arttıkça ülkelerin koruma düzeyi artmaktadır. Sadece reel gelir
değişkeni, uluslararası patent korumasındaki varyasyonun %37 sini açıklamaktadır.
Yukarıdaki şekil ayrıntılı olarak incelendiğinde korumanın seviyesinin, gelirin gelir
düzeyinin çok düşük noktalarında artmaya başladığında, azaldığı; ancak belli bir
noktadan itibaren artan gelir düzeyleri için belirgin derecede artışa geçtiği
görülmektedir. Bu durum gelir ve koruma arasında doğrusal değil, ikinci dereceden
bir ilişkinin varlığını akıllara getirir. Regresyon denklemi şekilde gözlenen bu
ilişkiye göre düzenlendiğinde;
Patent= 10,5–2.63 log (GSMH)+0.21 log (GSMH)2 R²= 0.50
Reel gelir değişkenin, uluslararası patent korumasındaki varyasyonun %50 sini
açıklayabildiği görülmektedir.
Bu regresyona göre, fikri mülkiyet korumasının seviyesi, diğer faktörlerin dışında
ülkenin gelir düzeyine bağlıdır. Ampirik olarak elde edilen bu sonucun politik
ekonomi bakış açısından yorumu oldukça açıktır. Buna göre, az gelişmiş ülkelerin
yenilik yapma potansiyeli gelişmiş ülkelere göre azdır. Bunun sonucunda kaynak
kıtlığı nedeniyle yenilik yapamayan ve teknik ilerleme sağlayamayan bu ülkelerin
fikri hak elde etmek isteyecekleri bir çıktıları da mevcut değildir. Gelir düzeyi ılımlı
bir ölçüde arttığında ise gözlemlenen ekonomide bazı teşvik yöntemlerinin belirdiği
50
ancak yine de rekabetin büyük oranda taklitçiliğe dayandığıdır. Taklitçiliğe dayanan
bir ekonomide ise politika belirleyicilerinin fikri haklar için daha düşük seviyede bir
koruma tercih etmeleri kaçınılmazdır. Ekonomi gelişip, gelir düzeyi artınca ise daha
yüksek kalitede mallar için artan talep ekonomide oluşabilecek teşvikleri daha da
arttıracak ve firmalar daha etkin bir koruma talebiyle lobi faaliyetlerine
başlayacaklardır.94
Bu durum çok açık bir çıkarsamaya yol açar. Buna göre, fikri mülkiyet hakları,
gelirin artan bir fonksiyonudur. Düşük gelir düzeyindeki ülkelerin gelir seviyeleri
artarken belli bir gelir düzeyine kadar, fikri mülkiyet korumasını azaltmaları, belli bir
gelir seviyesinden sonra ise güçlü bir fikri mülkiyet hakları koruması sağlamaları
gerekmektedir.
Yukarıdaki şekilde, şeklin minimum noktasının 1984 yılında 523 Amerikan Doları,
olduğu görülmektedir. Bu düzey, örneklemde olan ülkeler arasında 17 tanesinin kişi
başına düşen milli gelir seviyesinden yüksek bir seviyedir. Bu durumsa, sadece gelir
düzeyi çok düşük ülkeler için yukarıda bahsedilen ilişkinin geçerli olduğunu
göstermektedir.
Maskus ve Penubarti’nin yapmış olduğu bu çalışma, Ginarte ve Park95
tarafından
1997 yılında genişletilmiştir. Ginarte ve Park koruma ölçüsü olarak, kendilerinin
geliştirmiş oldukları indekslerini kullanarak 48 ülke için 1965, 1975, 1985 ve 1990
yıllarını kapsayacak şekilde yaptıkları çalışmada, indeksi kişi başına gelir, AR-GE
harcamaları, eğitim düzeyi, ticaret ve pazar serbestliği, vb. değişkenlerle
ilişkilendirmişlerdir.
Ginarte ve Park, yaptıkları ampirik çalışmada, ilk olarak fikri mülkiyet koruması
indeksi ve gelir arasındaki ilişkiyi; gelir düzeyinden koruma düzeyine doğru olacak
şekilde incelemiş ve tüm örneklem için istatistiksel olarak anlamlı pozitif katsayılar
elde etmişlerdir. Bu sonuç, bir kez daha korumanın gelirin artan bir fonksiyonu
olduğunu gözler önüne sermektedir.
94
Maskus, K., 2000, s.109- 161. 95
Ginarte, J.,Park, G.,1997, s.283-301.
51
İkinci olarak, regresyon denklemine fikri mülkiyet koruması ile ilişkili başka kontrol
değişkenleri eklediğinde, gelir değişkeninin katsayısı istatistiksel olarak anlamlı
olmamıştır. Ancak, eklenen AR-GE harcamaları, ticaret serbestliği, pazar serbestliği
değişkenlerinin koruma ile istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif ilişkileri
saptanmıştır. Beşeri sermayeye “yaklaşık değişken” olarak kullanılan eğitim düzeyi
değişkeni ise ancak marjinde istatistiksel olarak anlamlı bir katsayıya sahip olmuştur.
Ginarte ve Park’ın elde ettiği bu bulgular, fikri mülkiyet korumasının kapsamı ve
derecesinin belirlenmesinde korumaya olan talebin en önemli belirleyen olduğunu
göstermektedir. Daha güçlü korumayı talep eden bu ülkeler, yüksek AR-GE
harcamaları ve yoğun beşeri sermayesi olan ve analizde kullanılan GP indeksinde,
yüksek indeks değerine sahip ülkelerdir.96
Sonuçlar, aynı zamanda ticaret ve pazar serbestliğinin de, fikri mülkiyet korumasını
güçlendirme yönünde etkilediğini ortaya koymaktadır. Ticaret serbestliği ile olan
ilişkiyi yorumlamak zor olsa da bu ilişki, korumanın açık ekonomisi olan ülkelerde
tüketicilerin daha iyi tercihler yapmasına yardımcı olabileceği ya da açık
ekonomilerde ticaretin yenilikçi çalışmalarla pozitif yönde olası ilişkisinin varlığının
korumaya karşı talebi arttırması şeklinde açıklanabilir.97
Maskus 2000 yılında yaptığı çalışma ile Ginarte ve Park’ın analizini 2 açıdan
güncellemiştir. Bunu yapmak için, ilk olarak, Maskus ve Penubarti’nin modelini RR
indeksi yerine daha kapsamlı olan GP indeksi kullanarak tahmin etmiştir. Ardından,
Ginarte ve Park’ın modelini, daha yakın zaman ve geniş örneklem ile tahmin etmek
üzere, 1985 ve 1990 yıllarını kapsayan veri seti ve 48 ülke yerine 72 ülkeyi kapsayan
örneklem kullanmıştır.
Tablo 3,5’de, fikri mülkiyet hakları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, gelir
düzeyi kontrol ederek yapılan ampirik çalışmalardan Maskus ve Penubarti (1995),
Ginarte ve Park (1997) ve Maskus ‘un (2000) analiz sonuçları bir arada
bulunmaktadır.
96
Maskus, K., 2000, s.109-161. 97
a.g.e, s.109–161.
52
TABLO 3. 5 Maskus ve Penubarti, Ginarte ve Park, Maskus Regresyon Bulguları
Değişkenler
MASKUS VE
PENUBARTI
GINARTE VE
PARK
MASKUS
(1) (2) (1) (2) (1) (2)
Sabit -0.51
(0.19)
10.5
(0.15)
-1.06*
(0.20)
0.68*
(0.33)
13.61*
(2.09)
10.76*
(2.47)
GSMH(kişi başı) 0.49
(0.03)
-2.63
(0.02)
0.23*
(0.03)
-0.03
(0.04)
-3.38*
(0.53)
-2.58*
(0.64)
GSMH”(kişi başı) 0.21
(0.03)
0.22*
(0.03)
0.17*
(0.04)
AR&GE/GSMH 0.08*
(0.02)
okullaşma 0.06
(0.04)
-0.01
(0.08)
Politik serbestlik 0.07
(0.06)
Ticaret serbestliği 0.1
(0.05)
0.06
(0.08)
Pazar serbestliği 0.54*
(0.09)
GSMH
-0.01
(-0.67)
S&E/LF
0.08*
(0.03)
UKCOL
0.23*
(0.07)
FCOL
0.33*
(0.13)
Düzeltilmiş R² 0.37 0.50 0.31 0.51
0.33 0.37
(1) ve (2) farklı regresyon denklemleri; S&E/LF araştırmacı/işgücü oranı; UKCOL, eski İngiliz kolonileri için
gölge değişken; *, %5 anlamlılık düzeyi; parantez içindeki değerler standart hataları göstermekte
NOT: gölge değişkenleri hariç tüm değişkenlerin log değeri kullanılmış; Regresyon OLS metodu ile tahmin
edilmiştir. Parantez içindeki değerler standart sapma değerleridir.
53
Gould ve Grouben,98
1996 yılında, 95 ülke için oluşturdukları örneklem için, 1960 -
1988 yıllarını kapsar şekilde yaptıkları çalışmada fikri mülkiyet koruması ölçüsü
olarak RR indeksini kullanmışlardır. Analiz ülkeleri “açık ekonomiler” ve “kapalı
ekonomiler” şeklinde ikiye ayırmış; korumanın ekonomik büyüme üzerindeki etkisi
beklendiği gibi açık ekonomilerde daha belirgin sonuçlar vermiştir.
Gould ve Gruben’in RR indeksi kullanarak yaptığı ampirik çalışma, fikri mülkiyet
haklarının, ekonomik büyüme üzerinde istatistiksel olarak anlamlı hiçbir doğrudan
etkisinin bulunmadığı sonucuna varmıştır. Aynı çalışmada, fikri mülkiyet
korumasının ticarette serbestlik derecesini gösteren değişkenle etkileşimi ile
korumanın, açık ekonomilerde, ekonomik büyümeyi ortalama olarak %0.66 oranında
arttırdığı görülmüştür. Bu durum, analiz çerçevesinde, açık ekonomilerin, daha
yüksek derecede rekabet yaşadığı, daha fazla uluslararası ticaret akımını çektiği
şeklinde açıklanmaktadır. Ayrıca, açık ekonomilerde firmaların etkin teknoloji
transferi maliyetlerine ve yerel koşullara adaptasyon maliyetlerine daha fazla
katlanabilme potansiyeline sahip oldukları da düşünülmektedir.
Gould ve Gruben’in yaptığı analize göre, açık ekonomilerde, fikri mülkiyet
korumasının ticaret, yatırım, teknoloji akımları ile büyümeye olan etkisi daha açık ve
belirgindir. Bu durumu açıklamak için şöyle bir örnek düşünülebilir. Kişi başına
düşen reel geliri 5000 birim olan iki ülke ele alalım. 10 yıllık bir dönemde çıktının
%2 büyüdüğü varsayımı altında, kişi başına düşen gelir 7430 birim olacaktır. Benzer
fakat daha açık ekonomiye sahip olan ülkenin %2.66 büyüdüğü varsayıldığında, bu
ülke 10 yılın sonunda 8.453 birim kişi başına düşen gelire sahip olur. Özetle, fikri
mülkiyet korumasını güçlendiren ve ticaret serbestliği sağlayan ülkeler bu çalışma
sonucuna göre, kapalı ve güçlü koruma rejimine sahip olmayan ülkelere göre daha
olumlu bir ekonomik büyüme performansı sergilemektedirler.
Bu sonuçlar, Ginarte ve Park’ın 1997 yılında yaptığı çalışmanın sonuçları ile birlikte
düşünüldüğünde ise fikri mülkiyet haklarının, ekonomik büyümeyi dolaylı yollarla
98
Gould, D.M., Gruben, W.; “The Role of Intellectual Property Rights in Economic Growth”
Journal of Development Economies, 1996, Vol 48, s.323-50.
54
etkileyen mekanizmalar ile birlikte büyüme üzerinde olumlu sonuçları olabileceği
öngörüsüne ulaşılabilmektedir.
Thompson ve Rushing99
1996 yılında benzeri bir çalışmayı 112 ülke için 1970–1985
yıllarını kapsar şekilde, fikri mülkiyet koruması derecesi ölçüsü olarak yine RR
indeksi kullanarak yapmış; pozitif yönde buldukları katsayılar istatistiksel olarak
anlamlı çıkmamıştır. Analiz sonucunda, bağımlı değişken gelir/çıktı (GSMH) için
analiz kapsamında incelenen bazı ülkelerde belli bir başlangıç düzeyi olduğu, bu
düzeyden fazlası durumunda güçlü korumanın ekonomik büyüme üzerinde pozitif
etkisi olduğu yargısına varılmıştır. Belirtilen bu başlangıç gelir/çıktı düzeyine sahip
olmayan ülkeler için ise böyle bir etki söz konusu değildir.
Thompson ve Rushing, yaptıkları çalışmada, fikri mülkiyet koruması ve ekonomik
büyüme arasında olası pozitif ilişkinin varlığına işaret etmiş ancak yaptıkları analizde
elde ettikleri sonuçlar istatistiksel olarak ancak marjinde anlamlı sonuçlar vermiştir.
Kanwar ve Evenson100
2003 yılında GP indeksi kullanarak 32 ülke için yaptıkları
çalışmada, fikri mülkiyet korumasının ekonomik büyüme üzerinde etkilerini
incelemiş; analizin sonucunda yenilik ve buluşlara “yaklaşık değişken” olarak
kullanılan AR-GE harcamaları ve fikri mülkiyet hakları arasında pozitif ve
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin varlığını ispat etmişlerdir. Analizde saptanan
bu ilişki, fikri mülkiyet haklarının yenilikçi çalışmalar kanalıyla ekonomik büyümeyi
olumlu yönde etkileyebileceğini gözler önüne sermektedir.
Falvey, Foster ve Greenaway101
2004 yılında yaptıkları çalışmada, 1975 -1979, 1980
-1984, 1985 -1989, 1990 -1994 yıllarından oluşan 4 dönemli veri seti ve GP indeksi
kullanarak 80 ülke için korumanın etkilerini incelemişlerdir. Analiz sonucunda,
korumanın ekonomik büyümeye etkilerinin, diğer birçok değişken yanında, ülkenin
99
Thompson, M.A., Rushing,F.W.; “An Emprical Analysis of the Impact Of Patent Protection on
Economic Growth”, Journal of Economic Development, 1996, Vol.21, No.2, s.61-79. 100
Kanwar , S., Evenson R.; “Does Intellectual Property Protection Spur Technological
Change?”, Yale University, Economic Center Discussion Paper, No 83, 2001, s.23-59. 101
Falvey, R., Foster N., Greenaway D.; “Intellectual Property Rights and Economic
Growth”,Internationalisation of Economic Policy, Research Paper Series, 2004, s.1-24
55
ekonomik karakteristiğinin de önemli payı sonucunda, farklılık göstereceği
varsayımından yola çıkmışlardır. Bu varsayımın sonucunda fikri mülkiyet koruması
ve büyüme arasındaki ilişkiyi inceledikleri ampirik çalışmada başlangıç kişi başına
düşen geliri, kalkınmışlık düzeyi için “yaklaşık değişken” olarak kullanılmıştır.
Sonuç olarak, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler için etki pozitif ve istatistiksel olarak
anlamlı bulunmuş, kalkınmakta olan ülkeler için istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır.
Falvey, Foster ve Greenaway, fikri mülkiyet korumanın, az gelişmiş ülkelerin
büyümesine bu olumlu etkisinin, bu ülkelerin ulusal AR-GE aktivitelerini ve yenilik
yapma potansiyellerini teşvik etmesiyle değil, korumanın, gelişmiş ülkelerden ticaret,
ithalat ve sabit sermaye yatırımları gibi teknolojik transfer yöntemlerini teşvik etmesi
ve teşvikin içeride rekabeti negatif yönde etkileyecek bir durum yaratmaması
sonucunda olduğunu belirtir. Falvey, Foster ve Greenaway, gelişmekte olan ülkeler
için elde edilen bulgunun ise kalkınmakta olan ülkelerde, ekonomik büyümenin
taklitçiliğe dayanması ve güçlü fikri mülkiyet korumasının, teknoloji transferine
yarattığı pozitif etki ve taklitçiliği engelleyen negatif etkisinin birbirini yok etmesi
sonucunda ortaya çıktığını savunmaktadırlar.
Yazında, fikri mülkiyet haklarının ekonomik büyüme üzerinde doğrudan ve negatif
yönde etkilerinin olabileceğine dair savlarda bulunan teorik çalışmalar da mevcuttur.
Horii ve Iwaisako102
2005 yılında yaptıkları ve içsel büyüme modellerine
dayandırdıkları çalışmada, başlangıçta iki varsayımda bulunmuştur. İlk varsayım,
güçlü korumanın tekelci firma sayısını arttıracağı ve tekelci firmanın uzun dönemde
ekonomik büyümeye katkıda bulunabilecek yenilikçi çalışmalar için motifinin
olmayacağıdır. İkinci varsayım ise, AR-GE çalışanlarının, rekabetçi ortamda, artan
koruma ile birlikte “ikileme” ihtimalinin artması nedeniyle, yenilikçi çalışmalarını
azaltmaları ve bu nedenle buluş sayısının giderek azalmasıdır.
Bu iki varsayıma dayalı analizde Horii ve Iwaisako, güçlü olmayan korumanın, uzun
dönemde ülkelerin çıktısına pozitif yönde katkıda bulunacağını bunun sebebinin ise
102
Horii, R., Iwaisako, 2005.
56
daha verimli olabilecek taklitçi sektörlerin varlığı olduğuna işaret eder. Ancak, bu
çıkarsama ampirik bulgular ile desteklenmemiştir.
Horii ve Iwaisako, yaptıkları çalışmada, daha güçlü bir korumanın uzun dönem
ekonomik büyüme üzerindeki olası negatif etkisini AR-GE nin iki önemli
özelliğinden yola çıkarak açıklar.
Buna göre, ilk özellik, rekabetçi ve tekelci piyasalarda AR-GE için sağlanan
koşulların farklılığıdır. Tekelci piyasada korumayla hak elde eden yaratıcı, tekelci
karı garantilediğinden, ürün geliştirici AR-GE çalışmaları için motif
bulunmayabilecektir.103
Dolayısıyla, analize göre, yenilikçi çalışmalar ancak, daha
gelişmiş bir ürünü piyasaya sunarak başarı kazanabilecek, “dışarıdaki firmalar”
tarafından yapılacaktır. Ancak bu tarz çalışmalar, dışarıdaki firmaların tecrübe
eksikliğinden dolayı rekabetçi ekonomilerde olduğundan daha zordur
Çalışmaya göre, bir diğer önemli özellik ise AR-GE projelerinin belli bir zaman
alması ve sonuçlarının ancak proje tamamlandığında görülmesidir. Bu durum,
benzeri buluşların aynı zamanda yaratılarak bir “ikileme” durumu yaratma olasılığını
arttır. Bu durum ise, bu çalışmaların, ekonomik büyümeye açısından tamamen nafile
bir çaba olması yanında, buluştan elde edilecek karı azaltarak yaratıcısını negatif
yönde teşvik edebilecek bir unsurdur.
Gaisford ve Richardson104
2000 yılında yaptıkları teorik çalışmada, TRIPS
Anlaşmasının toplumsal refah üzerinde etkilerini incelemiştir. Analiz sonucunda,
TRIPS ile getirilen standartların kalkınmış ülkelerin yararına olduğu, korumanın
özellikte kalkınmakta olan ülkeler için olumlu etkilerinin olmadığı sonucuna
varmışlardır.
103
Bu özellik Arrow Etkisi olarak bilinir ve sadece en “yeni” yeniliğin korunduğu basitleştirirci
varsayımına dayanır. Buna göre piyasada bulunan firma hem yeni hem de geçmişteki buluşlar
üzerindeki haklarla teknolojik üstünlüğünü elinde tutuyorsa kendisi ve diğer firmalarla arasındaki
farkı daha da arttırmak için AR-GE ye devam edecektir. Fakat aradaki farklılıklar arttıkça tekelci
firmanın karı giderek azalacak ve firma en sonunda AR-GE yapma, buluş yapma motifini tamamen
kaybedecektir. 104
Gaisford, D.J., Richardson, R.S.; “The TRIPS Disagreement: Should GATT Traditions Have
Been Aboundoned?”, Working Papers No 2000-10, University Of Calgary, 2000.
57
Gaisford ve Richardson, yaptıkları analiz sonucunda kalkınmakta olan ülkeler için
düşük seviyede, kalkınmış ülkeler için yüksek seviyede olacak şekilde asimetrik bir
fikri mülkiyet koruması önermişlerdir. Ancak, yaptıkları analiz ve sonuçlarını
ampirik anlamda destekleyememişlerdir.
Kwan ve Lai105
2003 yılında yaptıkları ve içsel büyüme modellerini temel aldıkları
çalışma ile, uzun dönemli büyümenin ancak, fikri mülkiyet hakları mümkün
olduğunca güçlendirildiğinde, maksimum olduğunu göstermişlerdir. Ancak, bu
çalışma, tekelciliğin yeniliğe olabilecek olası negatif etkilerini varsayımsal olarak
yansız görmüştür.
Görüldüğü gibi, fikri mülkiyet hakları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi
inceleyen yazın, modellerin yapılandırılması, kullanılan veri seti ve modelleme
yapılırken temel alınan varsayımların farklılığından dolayı tamamen farklı sonuçlara
varabilmektedir.
Fikri mülkiyet hakları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin derecesi ve yönünün
kesin ve net bir şekilde belirlenebilmesi için özellikle ülke temelinde yapılan,
“koruma rejiminden önce” ve “koruma rejiminden sonra” yaklaşımlı ampirik
çalışmaların artması gerekmektedir.
105
Kwan, F., Lai, E.; “Intellectual Property Rights Protection and Endogenous Economic
Growth”, Journal of Economic Dynamics and Control 27, 2003, s.853-73.
58
4 FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ EKONOMİK BÜYÜMEYE
DOLAYLI ETKİLERİ
4.1 Genel Bakış
Günümüzün en güçlü politik ve ticari gücü olan küreselleşme çerçevesinde
düşünüldüğünde uluslararası sistemin gitgide daha güçlü fikri mülkiyet hakları
korumasına doğru yönelmesi sürpriz değildir. Küreselleşme, genel anlamda ulusal ve
uluslararası pazarın bütünleşebilmesi için ticaret, yatırım ve teknoloji akımlarına
engel olabilecek devlet bürokrasisi ve doğal engellerin azaltılması sürecidir. Bu
süreçte bilginin yaratılması ve yaratılan bu bilginin üretim sürecinde kullanılması
ülkelerin rekabet gücü kazanması ve ekonomik büyüme performansları için çok
büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede özellikle gelişmekte olan ülkelerin ticaret,
sabit sermaye ve teknoloji akımlarını çekmek için bir ekonomi politikası
geliştirecekleri gayet açıktır. Fikri mülkiyet, belirlenen bu politikaların en önemli
elemanlarından birisidir.
Bu politikaların neler olduğu ve aralarındaki ilişkilerinin belirlenmesi oldukça
karmaşık bir süreçtir. Bu bölümde temel olarak ekonomik büyüme ve fikri mülkiyet
ilişkisi; ekonomik büyümeyi dolaylı olarak etkileyen, teknoloji, AR-GE çalışmaları,
teknoloji transferi ve yöntemleri üzerinde durulacaktır.
4.2 Teknoloji, Yenilik ve Fikri Mülkiyet Hakları İlişkisi
Yeniliklerin, üretim süreci maliyetlidir. Bir yeniliğin üretim sürecinde kullanıp
kullanılmayacağı, getirisine; gelir ve maliyetinin oranına bağlıdır. Teorik olarak gelir
talebe, maliyetler ise girdi fiyatlarına bağlıdır. Yenilikler piyasaya ancak kar
getirecekleri; elde edilen gelir, maliyetinden fazla ise sürülürler. Bir yeniliğin kar
getirip getirmeyeceği ise temelde 3 etkene bağlıdır. Yeniliği yaparken katlanılmış
59
olan maliyet, yeniliğin kullanılacağı mala karşı olan talebin esnekliği ve malın
sunulacağı pazarın büyüklüğü.106
Ülke ekonomileri rekabetçi avantaj söz konusu olduğunda üç ardışık süreçten
geçerler.107
Bu süreçlerden ilki, işgücü ve doğal kaynakların varlığına dayanan,
“üretim faktörleri ile sürdürülen aşama” (factor driven stage), ikincisi ihraç edilen
standart mallar ve yurtdışından kullanılan kaynakların (hizmetler için) etkin ve
verimli kullanımı ile yürütülen “yatırımlarla sürdürülen aşama” (investment driven
stage) ve son olarak gelişmiş ülkelerin bulunduğu, rekabetçi avantajın tamamen
üretilen ve kullanılan yenilikçi mal ve hizmetlere dayandığı “yenilikle sürdürülen
aşama” dır (innovation driven stage). Son süreçte, yenilikler ve fikri mülkiyet ülke ve
firma bazında rekabetçi avantajı yakalamakta kritik öneme sahiptirler.
Dasgupta ve Stiglitz108
1980 yılında yaptıkları çalışmada, rekabet ve yenilikçi
çalışmalar arasında pozitif bir ilişki olduğunu ispat etmişlerdir. Buna göre, rekabetçi
endüstrilerde firmalar, verim artışı sağlamak için baskı hissetmekte ve bu şekilde
oluşan rekabet, yeniliği zorunlu kılmaktadır.109
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ nün (OECD) “Ekonomik Mal Varlığı
Olarak Fikri Mülkiyet ” adlı araştırmasında fikri mülkiyet haklarının, özellikle bilgi
temelli ekonomilerin ekonomik büyüme performansında sahip olduğu önem özellikle
vurgulanmıştır. Buna göre bir firmanın pazar değeri, büyük oranda sahip olduğu
görünmez mal varlığı (fikri mülkiyet) tarafından belirlenmekte, hatta firmanın sahip
olduğu patentler ve patentlenebilir yenilikler, firmanın görünmez mal varlığının
firmaya kattığı değeri %47 ye kadar arttırabilmektedir.110
Bu durumsa yenilikçi
çalışmaların, rekabetçi avantajı yakalamaktaki önemini vurgulamaktadır.
106
Boldrin, M., Levine, K.; “Growth and Intellectual Property”, NBER Working Paper Series,
2006, s.1-14 107
Atun, R.; “Innovation, Patents and Economic Growth”,Imperial Collage Discussion Papers
5/1,2006, s.1-11 108
Dasgupta, S.,Stiglitz,J.; “Uncertainty, Industrial Structure and the Speed of R&D”, The Bell
Journal of Economics, 1980, Vol.11, s.1-28. 109
Atun, R., 2006, s.1-11. 110
a.g.e, s.1-11.
60
Yenilikçi firmalar, pazar paylarını ve karlılıklarını arttırdıkça, AR-GE’ nin önemi de
artmaktadır. Yeni teknolojileri alıp uygulayan firmalar, diğer firmalara göre
karlılıklarını arttırıp pazar paylarını genişlettikçe var olan rekabetçi avantajı
sürdürmek ve kazanılan bu avantajın maliyetlerini telafi edebilmek için etkin bir fikri
mülkiyet hakları koruması kritik bir öneme sahiptir.111
Buluş ve yeniliklerin patent koruması sayesinde arttığına dair ekonomik ispat Şekil
4’1’de Scherer’in grafiksel gösteriminde net bir şekilde görülmektedir.112
Fiyat
Maliyet
*_ Talep eğrisi
*.... Marjinal gelir eğrisi
ŞEKİL 4.1 Buluş ve Yeniliklerin Patent Koruması Sayesinde Arttığına Dair Ekonomik İspat
Başlangıçta, serbest rekabet koşullarında, Co fiyat ve maliyet ve Xo çıktı düzeyinde
üretim yapılmaktadır. Firma, maliyetlerini azaltıcı bir süreç geliştirip, bu buluşa
patent koruması sağladığında, maliyetleri C1 düzeyine gelmekte C0EAC1 alanı
kadar tekel kazancı olmaktadır. Burada dikkatle üzerinde durulması gereken nokta,
111
Atun, R., 2006, s.1-11. 112
Scherer, F:M. “Nordhous” Theory of Optimal Patent Life: A Geometric Reinterpretation”
Amerikan Ekonomik Review, 1972 Vol. 62, s.92–165.
61
maliyetleri azaltıcı anlamda geliştirilen buluşun çıktıyı X1 düzeyinde arttırıp fiyatları
düşürmek yerine fiyat ve çıktı düzeyini aynı noktada bırakarak bir artı yaratmasıdır.
Fiyat ve çıktıdaki değişim ancak buluşun maliyet azaltıcı etkisinin maliyet eğrisini
marjinal gelir eğrisini X0 düzeyinin sağ tarafından kesebilecek büyüklükte olması
durumunda olur. Bu durumda, fiyatlar C0 düzeyinin altına düşecek ve çıktı düzeyi
artacaktır.
Aynı grafiksel gösterim, tamamen yeni ürünlerin patent koruması sonrası fiyatlarının
yükselmesini açıklamakta da kullanılabilir. Buluş yapan firma, üretimini Co fiyat
düzeyinde, yani buluşun araştırma geliştirme masraflarının tamamen karşılandığı
noktada üretim yapabilir.
Rakip firmalar, tersine mühendislik yöntemiyle bu ürünü C1 düzeyinde bir maliyetle
ürettiklerinde, eğer ürün hiçbir patent korumasına sahip değil ise fiyatlar C0
düzeyinden C1 düzeyine düşer. Bu fiyat düzeyi, buluşçu firmanın araştırma
geliştirme maliyetlerini karşılayan noktadan daha düşük bir düzeydir.
Patent korumasının süresi, buluşçunun elde edeceği tekelci kazanımları
etkileyecektir. Korumanın süresi ne kadar fazla olursa, firma kar maksimizasyonu
amacıyla maliyet azaltıcı AR-GE aktivitelerini azaltacaktır. Patent korumasını süresi,
bu nedenle sosyal refah maksimizasyonu yapmakla yükümlü politikalar için önemli
bir değişkendir.
Toplumun, buluş ve yeniliklerden gerçek anlamda kazanımı ancak patent
korumasının süresinin dolmasından sonra meydana gelir. Koruma süresinin
bitmesiyle rakip firmalar ürünün yakın ikamelerini üretmelerine ve fiyatların C1
düzeyine düşüp çıktının ise X1 Düzeyine yükselmesine sebep olur. Bu durum,
tüketici artığının C0ENC1 alanına ulaşmasına sebep olur.
Patent başvurusunda tarif edilen teknolojik bilgi, sadece patent başvurusu sahibi için
değil, aynı zamanda aynı alanda araştırma yapan diğer araştırıcılar için de faydalıdır.
Her ne kadar patent korumasına sahip bilgiyi bir ürün ya da süreçte kullanmaları
62
kanunla yasaklanmış olsa da, patentin içerdiği bilgi, farklı noktalarda yine de faydalı
olabilir. Patentle tanımlanan bilgi, buluşçulara yeni fikirler için bir ışık tutabileceği
gibi, genel bilgi stokunu da arttıracaktır. Buluş sahibi, buluş konusu ile ilgili
korunmasını talep ettiği tüm bilgileri ayrıntılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirilen
bu bilgiler yayınlandıkları andan itibaren kamuya açıktır. Patentlerin bu bilgi stoku
yaratma işlevleri, AR-GE faaliyetlerini “ikilemeyi” önleyerek daha verimli ve etkin
hale getirir ve teknolojinin transferi ve yayılması için temel oluşturur.
4.3 Teknoloji, Yenilik, Fikri Mülkiyet ve Ekonomik Büyüme İlişkisi
Özellikle son yıllarda iktisatçılar, ekonomik büyümenin en önemli belirleyenlerinden
biri olarak teknoloji ya da daha genel bir şekilde bilgi üzerine vurgu yapmaktadır. 113
Dünya ekonomik tarihindeki gelişmeler göstermiştir ki uzun dönemde sadece yeni
üretim teknikleri uygulayarak bile büyüme düzeyi arttırılabilir.
Günümüz ekonomik teorileri, büyüme için AR-GE ve teknolojik yeniliğin önemini
özellikle vurgulamakta ve son yıllarda bu konuyla ilgili birçok akademik araştırma
yapılmaktadır. Ülkeler ya da firmalar çapında olsun, yapılan ampirik çalışmalarda
AR-GE yatırımları ya da patentlerle ölçülen teknolojik yeniliklerin, ekonomik
büyümeyi etkileyen önemli faktörlerden biri olduğunu vurgulamaktadır.
Teknolojik ilerlemenin tanımı, büyüme sürecindeki önemi vurgulanırken, AR-GE ve
yeniliğin ya var olan bir ürünün geliştirilmesi ya da tamamen yeni bir ürün
yaratılması şeklinde yapıldığı özellikle vurgulanır.
Güçlü bir fikri mülkiyet koruması rejiminin, firmalara AR-GE aktivitelerinden kar
elde etmelerini sağlayarak teknolojik yeniliğe ve bunun sonucunda ekonomik
büyümeye katkı sağladığı düşünülmektedir.
Bu katkı, özellikle, fikri mülkiyet hakları gerçek anlamda yenilikler için bir teşvik
sağlayıp teknolojik yayılmayı engellemediği sürece daha net bir şekilde
113
Gök, R., Şimşek,N.; “Endüstri-içi Dış Ticaret, Patentler ve Uluslarararası Teknolojik
Yayılma”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü, İzmir, 2001.
63
görülebilecektir.Yapılan çalışmaların bilginin yayılması ve taklidinin rekabetçi
firmalar için kısa sürede gerçekleşebileceğini gösterdiği veriyken de fikri mülkiyet
haklarının önemi daha net görülmektedir
Patentler, her ne kadar buluş sahibine başkalarının patent konusu teknolojiyi üretme,
pazarlama ve satma hakkını kısıtlayarak buluşçusu için tekel yaratsa da patentin
kapsamına bağlı olarak çeşitli dışsallıklar da yaratacaktır. Fikri mülkiyet hakları
içinde patentler, yarattığı dışsallıklarla diğer fikri mülkiyet haklarından ayrılır.
Örneğin, bir firma marka tescilinde bulunduğunda temel olarak, pazarlama ve
tanıtım amaçlı aktiviteleri için koruma sağlama amacındadır. Pazarlama ve benzeri
Pazar aktiviteleri elbette ki araştırma geliştirme faaliyetleri açısından yayılım ve
dışsallık sağlayamamaktadır. Yarattığı dışsallık potansiyeli göz önüne alındığında
patentlerin diğer fikri mülkiyet hakları içindeki önemi ve yeri anlaşılmaktadır. Bu da
patentin, ekonomik büyüme analizlerinde diğer fikri mülkiyet hakları formlarından
daha önemli olmasının ve bu konuda yapılan araştırmaların özellikle patentler
üzerinde çokça durmasının sebebidir.114
Yapılan çalışmalar, fikri mülkiyet haklarının ekonomik büyüme üzerinde dolaylı ya
da dolaysız etkilerinin belirlenmesinde, analize konu olan ülkenin ticarete açık olup
olmamasının, gözetilmesi gereken en önemli etken olduğunu önemle vurgulamıştır.
Buna göre, her ne kadar içinde istatistiksel anlamda nedensellik problemi barındırsa
da ülkenin ticarete açık olduğu durumda fikri mülkiyet koruması GSMH cinsinden
ölçülen ekonomik büyümeyi, ülkenin ticarete kapalı olduğu duruma göre %0.66 daha
fazla etkilemektedir.115
Bu sonuç, fikri mülkiyet politikalarının etkilerinin ülkenin
diğer ekonomi politikaları ile birlikte düşünmenin gereğini de gözler önüne
sermektedir.
Uluslararası ticarete kapalı bir ekonomide, fikri mülkiyet koruması refah
maksimizasyonu yapmakla yükümlü olan politika uygulayıcıları için çok açık bir
114
Granstrand,O., 2003, s.500. 115
Gould, D.M., Gruben W., 1996, s.323-50.
64
değişimi gerektirir. Fikri mülkiyet korumasının güçlendirilmesiyle devlet, yenilikçi
çalışmaların yapılması yönünde teşvik sağlamış olur. Bu teşvik, ürün gelişimine ve
üretim sürecine verimlilik yaratarak katkıda bulunur. Ancak, koruma aynı zamanda
yenilikçi firmanın pazardaki gücünü arttırarak pazar dinamiğini serbest rekabete
zarar verme yönünde değiştirebilir.
Açık bir ekonomide ise bu değişim teorik anlamda bu kadar net analiz edilemez.
Uluslararası ticaret, fikri mülkiyet korumasının sağladığı olası kazanımları ulusal
sınırların dışına çıkartır. Bunun sonucunda, ülke kapalı bir ekonomide sağladığı
oranda kazanımda bulunamayacaktır.116
Açık ekonomilerde bu analizin kapalı
ekonomilerde olduğu kadar açık olmayışının en önemli sebebi ise konuya ekonomik
büyümeyi dolaylı olarak etkileyen teknoloji transferi ve yöntemlerinin dahil
olmasıdır.
Fikri mülkiyet korumasının ekonomik büyümeye etkileri incelenirken, temelde
incelemeye konu olan ülkenin kalkınmışlık düzeyi ve ülkenin yenilik yaratma ya da
taklit etme potansiyeli de önem kazanacaktır.
Teknolojik buluş yaratma özelliği, genellikle dünya üzerinde birkaç gelişmiş ülkenin
elinde bulundurduğu bir özelliktir. Bu ülkelerde, güçlü bir fikri mülkiyet hakları
koruması, AR-GE yatırımlarını ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi olumlu yönde
teşvik edecektir. Bunun yanında özellikle gelişmekte olan ülkeler için, taklitçilik,
teknolojik kalkınmanın ve büyümenin önemli bir kaynağı olabilmektedir. Bu
ülkelerde güçlü fikri mülkiyet hakları korumasının, taklitçiliğe dayanan ulusal
sektörü yaralayarak, önemli bir içsel dinamiği yok edebilme olasılığı vardır.
Fikri mülkiyet korumasının, ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini inceleyen teorik
ve ampirik çalışmaların elde ettiği belki de en önemli bulgu, fikri mülkiyet
haklarının, AR-GE yatırımlarını ve teknoloji transferini teşvik ederek ekonomik
büyümeye katkısının olduğudur.
116
Grossman,G.M, Lai,E.; “International Protection of Intellectual Property”, The American
Economic Review, 2004, Vol.l 94, No 5, s.1635-53.
65
Gerçekte, fikri mülkiyet haklarının teknoloji yayılması ve yenilikçi çalışmaları
üzerinde etkilerini yorumlayan teoriler oldukça karışık mesajlar içermektedir. Kimi
teoriler, özellikle kalkınmakta olan ülkeler için taklitçililiğin, teknolojinin yayılması
için geçerli tek yöntem olması üzerinde önemle durmaktadırlar. Bu durumda ise,
korumanın arttırılması sebebiyle hem içerde taklitçiliğe dayanan ekonomi zarar
görecek hem de taklitçilik azaldıkça “beklenenin aksine” küresel anlamda teknolojik
yenilikler azalacaktır. Bunun sebebi, güçlü korumayla birlikte rekabetçi yapının
kaybolması; teknolojik üstünlüğünü ve bir anlamda tekelci gücünü uzun dönem
koruyacağını bekleyen firmaların AR-GE araştırması yapmak için gerekli rekabetçi
motifi kaybetmiş olmalarıdır.117
Özet olarak, fikri mülkiyet koruması, buluşçuya sağladığı tekelci pozisyon sebebiyle
statik maliyetleri ve yenilikçi araştırmaları arttırarak teknolojik ilerleme ve ekonomik
büyümeye katkıları sebebiyle de dinamik kazanımları olan bir teşvik sistemidir. Bu
maliyet ve kazanımı ifade etmenin bir diğer yolu da şudur: fikri mülkiyet hakları
buluş sahibine tekelci pozisyon yaratarak tüketicinin refah kaybına sebep olabilir
ancak tekelci pozisyon, buluşlara geri dönüşüm sağlayarak yenilikçi çalışmaları
teşvik edip, teknolojinin yayılmasını sağlayabilir ise gelecekteki tüketicinin refahını
arttıracaktır.118
Her ne kadar buluş ve yeniliklerin yayılması gizlilik, markete çıkış zamanı, taklit
etme zorlukları ve ticaret sırları gibi özel bir takım mekanizmalar ile ertelenebilse de
buluş ve yeniliklerin yaratığı pazar hatalarının giderilmesinde en yaygın kullanılan
yöntem fikri mülkiyet korumasıdır.119
4.4 Uluslararası Teknoloji Transferi (ITT) ve Fikri Mülkiyet Hakları İlişkisi
Ekonomik büyüme ve kalkınma söz konusu olduğunda, bilginin ve teknolojinin
önemi artık kesinlilik arz eden bilimsel bir gerçektir. Dünya ekonomik tarihindeki
117
Glass,A., Saggi,K.; “Lisancing versus Direct Investment”, Journal of International Economics,
2002, Vol.56, s. 131-153. 118
Maskus, K., 2000, s.108-161. 119
a.g.e., s.109-161.
66
gelişmeler göstermiştir ki, uzun dönemde sadece yeni üretim teknikleri uygulayarak
bile büyüme düzeyi arttırılabilir. Kalkınma ve gelişme konusu gündeme
geldiğindeyse gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere teknoloji transferi, tartışılması
ve incelenmesi gereken en önemli mevzuların başında gelmektedir. Konuya bu
açıdan yaklaşıldığında da fikri mülkiyet hakları ve onun iki potansiyel uzanımı önem
kazanmaktadır. Bir tarafta, transfer edilecek söz konusu bilgiyi yaratan ve bu bilgin
yayılmasını kontrol etmek isteyen taraf, diğer taraftan bu transferin son bulduğu
nokta; ulaşan bilgiden yararlanacak ve fikri mülkiyet korumasının getirebileceği olası
kısıtlamalarla elde edeceği yararın azalacağını düşünen taraf.
Uluslararası teknoloji transferi, uluslararası ticaretteki mal alım-satımı gibi malın bir
depodan diğerine nakledilmesi ile kısıtlı değildir. Daha karmaşık aşamalardan
oluşmaktadır, çünkü teknolojinin alımı transfer işleminin tamamlanması için yeterli
değildir. Uluslararası teknoloji transferi, dünyadaki teknolojik gelişmelerin
izlenmesi, gereksinim duyulan (bilgi, beceri, makine sistemi, vb.) teknolojilerin
seçimi, seçilen teknolojilerin ülkeye ithali, ithal edilen teknolojilerin ulusal koşul ve
teknolojilere uyarlanarak üretime geçilmesi, geliştirilmesi, yayılması olmak üzere
birbirini izleyen işlemlerden oluşmaktadır.120
Dolayısıyla, uluslararası teknoloji
transferi, elde edilen teknolojilerin özümsenmesi, uyarlanması, uygulanması, hatta
geliştirilmesi ve yayılmasını kapsayan bir süreçtir.
Günümüzde, teknolojik ilerleme ve yenilikçi çalışmalar, ekonomik büyümenin
arkasında yatan etmenlerin başında gelmektedir. Teknoloji transferi, uluslararası
ekonomik ilişkiler ağının ayrılmaz bir parçası durumuna gelmiştir.121
Yapılan
çalışmalar, fikri mülkiyet haklarının, teknoloji transferi karalarında orta derecede
öneme sahip bir etken olduğu sonucuna varmıştır.122
Teoride, teknoloji transferi kararlarında iki değişken kritik öneme sahiptir. Bunlar:
120
Karacasulu, N.; “Uluslararası Teknoloji Transferi Yöntemleri, Dokuz Eylül Üniversitesi”,
İşletme Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, http://www.econturk.org./dtm5.htm, 2008, s.1-7. 121
Alan, Ü.; “Teknoloji Transferinde Fikri ve Sınai Haklar”, Ekonomik Araştırmalar ve
Değerlendirme Genel Müdürlüğü, http://www.dtm.gov.tr, 1997, s.1-5. 122
Correa, C.M., 2000, s.30.
67
i) Söz konusu ülkenin kalkınmışlık düzeyi (ya da GSMH)
ii) Konuyla ilgili ekonomi politikaları dır.
Örneğin, ticaret serbestliği, patentli ürünün ticaret yolu ile teknoloji transferinin
gerçekleşmesinde en önemli koşullardan biridir. Bu durum, tek başına koruma
politikalarının, diğer destekleyici ekonomik politikalar olmaksızın teknoloji transferi
sağlamada yetersiz olacağının en önemli göstergesidir.123
Teknoloji transferi, kalkınmakta olan ülkelerin ekonomilerinin gelişmesi için en
önemli mekanizmalardan biridir ve gelecekte de öyle olacaktır.124
Teknoloji transferi,
özellikle teknoloji ithalatçısı konumunda olan gelişmekte olan ülkeler için büyük bir
öneme sahip bir kavramdır. Koruma rejimlerinde, karşılıklı anlaşmalar ya da TRIPS
standartları çerçevesinde reform yaparak değiştiren birçok az gelişmiş ve
kalkınmakta olan ülke temelde ileri teknolojiyi ülkeye sokmak amacını gütmektedir.
4.5 Teknoloji Transfer Yöntemleri, Fikri Mülkiyet Hakları ve Ekonomik
Büyüme İlişkisi
Teknoloji transferi, tamamen karmaşık bir süreçtir ve çok farklı kanallar kullanarak
meydana gelir. Bu kanalardan ekonomi yazınında en çok üzerinde durulanları,
uluslararası ticaret, sabit sermaye yatırımları, lisans anlaşmaları ve ÇUŞ’ların AR-
GE çalışmalarıdır. Bu bölüm sonundaki Tablo 4.2’de teknoloji transferinin teorik
olarak kullandığı yöntemler bulunmaktadır.
Teknoloji transfer yöntemlerinin etkinliğini ölçmeye yönelik yapılmış bir çalışmada,
130 çeşit işletmeyi temsilen, 650 AR-GE yöneticisiyle bir anket yapılmıştır. Yapılan
ankette katılımcılardan, yeni bir süreç ya da ürünü öğrenme yöntemi olarak çeşitli
123
Correa, C.M., 2000, s.30. 124
a.g.e., s.31.
68
teknoloji transferi yöntemlerinin etkinliğini değerlendirmelerini istenmiştir. Aşağıda
katılımcıların ortalama cevapları çizelge halinde sunulmuştur.125
TABLO 4.1 Teknoloji Transfer Yöntemlerinin Etkinliğini Ölçmeye Yönelik Anket Sonuçları
Teknoloji Transfer Yöntemleri
Patent Tipi
Süreç Ürün
Ortalama Skor
Lisans 4.6 4.6
Patent Bildirimi 3.9 4.0
Yayınlar ve Toplantılar 4.1 4.1
Yaratıcı firmanın çalışanlarıyla yapılan diyaloglar 3.6 3.6
Yaratıcı firmanın AR-GE çalışanlarının istihdamı 4.0 4.1
Tersine mühendislik 4.1 4.8
Bağımsız AR-GE 4.8 5.0
Ankette, teknoloji transferi yöntemleri olarak lisans, patent bildirimi, yayınlar ve
toplantılar, yaratıcı firmanın çalışanlarıyla yapılan diyaloglar, yaratıcı firmanın AR-
GE çalışanlarını istihdamı, tersine mühendislik ve bağımsız AR-GE çalışmaları
bulunmaktadır. Araştırmanın sonucunda bir (1); kesinlikle etkin değil ile yedi (7);
çok etkin arasında ölçek değerlendirmesinde bulunan katılımcılar, tüm bu belirtilen
metotları yaklaşık olarak aynı etkinlik düzeyinde değerlendirmiştir.
Temelde, fikri mülkiyet haklarının, ülke içinde yenilikçi çalışmaları bir çeşit teşvik
yöntemi olarak arttırması, etkinin sadece bir yönüdür. Güçlü bir fikri mülkiyet
125
Levin, R.C., Klevorick, A.,Nelson, N.,Winter, S.; “Appropriating The Returns from Industrial
Research and Development” Brooking Papers on Economic Activity, 1987, Vol.3, s.783-831.
69
koruması aynı zamanda teknoloji transferi üzerinde de olumlu etkiler
yaratabilecektir.
Firmalar, uluslararası pazarda var olacakları zaman bir seçimle karşı karşıyadırlar.
Buna göre, firmalar en basit şekliyle ihracat yapabilir, nerede yatırım yapacakları,
var olan tesislerin alınıp alınmayacağı, hangi üretim tekniklerinin kullanılması
gerektiği, vb. karar alımları gerektiren, sabit sermaye yatırımları yapabilir ve son
olarak lisans ücretinin belirlenmesi gibi oldukça karmaşık süreçler gerektiren
teknoloji lisans anlaşmaları yaparak hizmet verebilirler. Firma için karar aşaması,
birçok ekonomik dinamiğe bağlı karmaşık bir süreçtir. Bu dinamikler içinde
sektörlere ve ülkenin pazar yapılarına göre oldukça farklılık gösterebilen fikri
mülkiyet hakları çok önemli bir yere sahiptir.126
Temelde, ekonomik teori teknolojinin transfer yöntemleri ve fikri mülkiyet koruması
arasında belirgin ancak karmaşık bir ilişkinin varlığını kabul etmiş olsa da,127
ampirik çalışmalar güçlü korumanın ÇUŞ’ların nerde yatırım yapacağı ve
teknolojilerini nereye transfer edecekleri kararlarında önemli bir etken olduğunu
ortaya koymaktadır.128
Ancak, ampirik çalışmalarda karşılaşılan en büyük problem fikri mülkiyet haklarının,
sabit sermaye yatırımları, uluslararası ticaret ve lisans anlaşmaları gibi teknoloji
transfer yöntemlerine olan etkisini, pazar büyüklüğü, makro ekonomik politikalar,
işgücünün yapısı gibi ekonomik faktörlerden izole edebilmektir. Bunun sebebi, fikri
mülkiyet sistemin vergi politikaları, yatırım ve üretim teşvikleri, ticaret politikaları
ve rekabet kanunları, vb. düzenleyici ekonomi politikaları gibi ekonomik sistemin
önemli bir parçası olmasıdır. Buna göre, fikri mülkiyet hakları, teknoloji transfer
yöntemleri üzerinde tüm bu düzenleyici politikalarla birlikte bütün olarak etkiye
sahiptir.129
126
Maskus, K.; “The Role of Intellectual Property Rights in Encouraging Foreign Direct
Investment and Technology Transfer”, Duke Journal of Comparative and International Law,
1998,Vol. 9, s. 109-161. 127
Maskus, K., 2000, s.109-161 128
a.g.e., s.109-161. 129
Maskus, K., 1998, s.109-161.
70
Mansfield’ ın 1995130
yılında önde gelen 6 sektörün toplam 100 firmasıyla yaptığı
ankette, firmanın uluslararası pazarda hangi yolla hizmet vereceği kararında, fikri
mülkiyet haklarının öneminin belirtilmesi ve örneklemde yer alan 16 ülke için
koruma seviyesinin yeterliliği konusunda görüş belirtmeleri istenmiştir.
Anketin sonuçları, teknoloji transfer kararlarında korumanın öneminin sektörlere
göre değiştiğini gözler önüne sermektedir. Buna göre, transfer yöntemi kararlarında
işgücü yoğun teknolojiye sahip sektörlerin korumaya daha duyarlı olduğu; koruma
artıkça daha kolay taklit edilebilecek teknoloji üreten firmaların sabit sermaye
yatırımlarına daha çok yöneldiği; korumanın çok güçlü olmasının ise firmaları sabit
sermaye yatırımları yerine lisans anlaşmalarına doğru yönlendirdiği sonucuna
varılmıştır. Son olarak ise transfer yöntemi ne olursa olsun, güçlü bir fikri mülkiyet
korumasının teknoloji transferini hacim olarak arttıracağı anket çalışmasından çıkan
en önemli sonuçtur.131
Bu bölümün alt bölümlerinde temel olarak, ekonomik büyümeye dolaylı etkileri olan
teknoloji transfer yöntemlerinin fikri mülkiyet koruması ile ilişkisi incelenecektir.
130
Mansfield, E.,1995. 131
Maskus, K., 1998, s.109-161.
71
TABLO 4.2 Teknoloji Transfer Yöntemleri132
Doğrudan Teknoloji Transferi
Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı
Teknoloji Transfer Sözleşmeleri
Lisans Anlaşması
Yönetim Sözleşmesi
Teknik Yardım Sözleşmesi
Anahtar Teslim anlaşmalar
Teknik İşbirliği
Makine-Donanım
Finansal Kiralama
Yabancı Uzman Çalıştırılması
Serbest Bölgeler
Uluslararası Taşeronluk
AR-GE Faaliyetleri
Dolaylı Teknoloji Transferi
Kamu Bilgisi
Eğitim
İnsan Kaynakları
132
Karacasulu, N., 2008, s.1-7.
72
4.5.1 Uluslararası Ticaret ve Fikri Mülkiyet İlişkisi
1980’li yıllardan beri kalkınmış ya da kalkınmakta olan ülkelerin politika
belirleyicileri, fikri mülkiyet haklarına gittikçe artan bir önem vermektedir.
Ekonomik aktivitelerin küreselleşmesi ve ileri teknoloji içeren, bilgi yoğun malların
hacminin uluslararası ticarette gittikçe artması bu konu üzerinde daha çok
durulmasının en önemli sebepleridir.
Uluslararası ticaretin, ekonomik büyüme ve kalkınmaya etkisi oldukça karmaşık bir
süreçtir. İthalat, pazara rekabet ve çeşitlilik getirerek tüketiciyi faydalandırırken,
ihracat ulusal pazarın genişlemesini sağlayarak üreticiye fayda sağlar.
Yakın zamana kadar neo klasik büyüme modelleri ekonomik büyümeyi açıklamakta
kullanılan yegane temel oluşturmaktalardı. Ancak, bu modeller ticaret politikaları ve
uzun dönemli büyümeyi açıklamada oldukça yetersiz kalmaktaydılar.
İçsel büyüme modellerinin geliştirilmesi, uluslararası ticaretin büyümeyi hangi
yollarla etkileyebileceği konusunda ışık tutmuştur. Buna göre, buluş içeren ithal
malı, yerel araştırmacılara yol gösterecek; yabancı buluşlara ulaşımı sağlayarak,
teknolojinin yayılmasını sağlayacak ve ekonomik büyümeye katkıda
bulunabilecektir.
Günümüzde, mal ve hizmet ticaretinin teknoloji transferi ve yayılmasında etkin bir
yol olduğu ekonomistler tarafından kabul görmüş bir gerçektir. Sermaye malı ve
teknolojik girdi ithal eden firmaların üretim maliyetlerini, verimliliklerini arttırmak
suretiyle azalttıkları görülmektedir. Bu kazanımlar, ithal edilen teknolojinin sahip
olduğu düzey ne kadar ileri ve ülkenin kalkınmış ülkelerle gelişen ticaret bağlantısı
ne kadar yoğun ve güçlü ise o kadar artmaktadır.
73
Eaton ve Kortum133
1996 yılında yaptıkları ampirik çalışmada, daha güçlü
korumanın, AR-GE ve patent başvurularını arttırdığı ve bununsa teknoloji transferini
ve patentli ürünlerin ticaretini arttırdığı sonucuna varmışlardır. Bununla beraber,
özellikle OECD ülkelerinin (Amerika hariç) patentli malların ithalatından edilen bilgi
sayesinde büyük oranda verimlilik artışı yakaladıklarını ampirik olarak
kanıtlamışlardır.
Fikri mülkiyet hakları, ticaret ve teknolojik yayılım süreci incelenirken gözetilmesi
gerekli bir etkendir.134
. Maskus ve Penubarti’nin135
belirttiği gibi fikri mülkiyet
politikaları, yenilik sürecinin geri dönüşümünü belirlediği gibi firmaların uluslararası
pazarda ticaret yapma kararlarını etkileyen etkenlerinde başında gelmektedir.
İhracat, özellikle taşıma maliyetlerinin ve tarifelerin, sabit sermaye yatırımları ve
lisans anlaşması maliyetlerinden düşük olduğu durumlarda öncelikli arz yöntemidir.
Fikri mülkiyet haklarının, ihracat hacmine etkileri geniş anlamda ilk kez Maskus ve
Penubarti tarafından 1995 yılında incelenmiştir.
Bu çalışmaya göre, güçlü koruma taklitçiliği engelleyerek ihracatçı firmanın aktif
olduğu pazarı genişletmekte ve bu durumda ihracatçı firmayı daha çok mal arz etme
yönünde teşvik etmektedir. (pazar genişleme etkisi) Korumanın, pazar genişlemesine
neden olması durumu daha çok yeni teknoloji ve ürünleri taklit edebilme alt yapısına
ve geniş pazarlara sahip ülkelerde daha net gözlenmektedir. Fikri mülkiyet koruması,
diğer taraftan hak sahibinin ürettiği malın talep esnekliğini azaltarak, pazar gücünü
arttıracak, bu durumda sektörde taklitçilik engelleneceğinden üretilen mala olan net
talep artacaktır. (tekel etkisi)
Buna göre, ihracatçı firma arz artışı yerine sadece fiyat artışı yaratarak güçlü
korumanın yarattığı tekel etkisinden faydalanabilir. Bu durum elbette ki pazar
genişlemesi yaratmayacaktır. “Tekel etkisi” daha çok yeni teknoloji ve ürünleri taklit
133
Eaton, J.,Kortum,S.; “Trade in Ideas: Patenting and Productivity in the OECD” Journal of
International Economics,Vol. 40, s.251–78. 134
“ Knowledge for Development”, 1998/99 Development Report, World Bank Wahington, D.C.,
1988- 99. 135
Maskus K., Penunbarti, M., 1995, s.227-48.
74
edebilme alt yapısına sahip olmayan, sınırlı teknolojik potansiyele sahip ülkeler için
geçerli olabilecek bir etkidir.
Teorik anlamda güçlü korumanın sebep olduğu “pazar genişleme etkisi” ve “tekel
etkisi”nin toplamdaki etkisinin belirsiz olmasına rağmen ampirik çalışmalar “diğer
tüm koşullar aynı iken” güçlü korumanın sağlandığı ülkelerde sektörler arası farklılık
gösterse de, güçlü bir fikri mülkiyet korumasının ihracatı arttırdığı yönünde
bulgulara ulaşmıştır.
Fink ve Braga136
1999 yılında yaptığı çalışmada korumanın A ve B ülkelerinin refah
düzeyi ile ilgili sonuçları bir hayli karışıktır. Buna göre, fikri mülkiyet haklarının
ticaret akımına etkileri sonucunda refah düzeyinde oluşabilecek etkileri belirlemek
mümkün değildir. Refah üzerindeki etkileri görebilmek için statik ve dinamik
etkilerin bir arada incelenmesi gerekir.
Fink ve Braga bu çalışmalarında, fikri mülkiyet korumasının statik ve dinamik
etkilerini, statik etkileri sırasıyla kısmi ve genel denge analizi çerçevesinde olmak
koşuluyla incelemişlerdir. Buna göre, ticaret akımına kaynak olan ülke, hedeflenen
ülkedeki güçlü korumadan tekelci kar elde edeceğinden dolayı karlı çıkar. Hedef
ülke tüketicisi ve üreticisi ise bu durumdan kaynaklanan tüketici ve üretici
artığındaki azalmanın maliyetlerini paylaşarak, belirgin bir refah kaybı yaşar.
Statik analiz genel denge çerçevesinde yapıldığında güçlü korumanın hedef ülke için
etkileri üretim olanaklarının ticaret hadlerini hedef ülke lehine değiştirmesi nedeniyle
daha da vahim olmaktadır.
Dinamik etkiler açısından bakıldığında ise, fikri mülkiyet koruması, menşe ülkenin
yenilik potansiyelini teşvik edeceği için gelecekte oluşabilecek ticaret akımlarına
olanak sağlar. Bu durum, hem menşe hem de hedef ülke için lehte bir durumdur.
Bunun yanı sıra, fikri mülkiyet haklarının uluslararası harmonizasyonu farklı bir
136
Carsten F.,Baraga P.; “How Stronger Protection Of Intellectual Property Rights Affects
International Trade Flows”, Research Paper Series No.2051, World Bank, 1999, s.1-24.
75
ülkede ticaret yapmanın zorunlu işlem maliyetlerini minimize ederek ticaret
akımlarını olumlu yönde etkileyebilmektedir.
Diwan ve Rodrik137
1991 yılında yaptıkları çalışmada, bu durumun ancak yapılan
yeniliğin toplumsal getirisinin, bireysel getirisinden fazla olması durumunda
oluşacağını belirtmektedir.
Özet olarak, fikri mülkiyet korumasının ticaret akımları üzerinde etkileri teorik
olarak belirsizdir. Günümüze kadar yapılan birçok teorik çalışma korumanın, en
azından kısa dönemde, (özellikle kalkınmakta olan ülkeler açısından) menşe ülke
açısından fayda sağladığı, hedef ülkenin ise korumadan zararlı çıktığı sonucuna
varmıştır.
Buradaki temel sorun, yukarıda bahsedilen dinamik kazanımların, statik kayıpları
karşılayıp karşılayamayacağıdır. Bu durum, konunun ampirik olarak analizinin
gerektiğinin göstergesidir.
4.5.2 Sabit Sermaye Yatırımları, Lisans Anlaşmaları ve Fikri Mülkiyet İlişkisi
Teknoloji transferi söz konusu olduğunda üzerinde durulan diğer önemli kanallar ise
sabit sermaye yatırımları ve lisans anlaşmalarıdır.
Fikri mülkiyet haklarının, sabit sermaye yatırımları üzerindeki etkilerini incelemeden
önce firmaların uluslararası yatırım yapma kararlarının ekonomik belirleyicileri
üzerinde durmak gerekir. Ekonomik olarak bu konuda en kabul gören yaklaşım
OLI138
yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre, çok uluslu firma, yerel firmaya göre sahip
olduğu yeni teknoloji, kalite, teknik uzmanlık, vb. görünmez mal varlıklarıyla
“sahiplik avantajı”na (ownership) sahiptir. Ancak, çok uluslu firmanın, uluslararası
yatırım kararlarında sahip olma avantajı “gerekli” fakat “yeterli olmayan” bir
koşuldur. Firmaların, yurtdışında yatırım kararı alabilmesi için iki koşulu daha
137
Diwan,I., Rodrik, D.; “Patents, Appropriate Technology and North-South Trade”, Journal of
International Economics, 1991, Vol. 30, s.27–48. 138
Ownership- Location- Internalization Theory.
76
sağlanması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, yüksek taşıma maliyetleri, düşük
girdi fiyatları, dağıtım kanallarına yakınlık, vb. faktörlerle bağıntılı ve hedef ülkenin
sunacağı “konum avantajıdır”(location). İkincisi ise, firma için ürünün ticareti veya
üretimi için lisans vermeyi, uluslararası üretim yapmaktan daha karlı görmemesi
koşuludur.(internalization)
OLI yaklaşımı, fikri mülkiyet haklarının sabit sermaye yatırımları üzerinde etkilerini
incelemek için kullanılabilecek bir yaklaşımdır. Bir kere sahip olma avantajı, fikri
mülkiyet kapsamında tanımlanan, genellikle firmaların görünmez mal varlığının
sonucudur. Elbette ki mal varlığının sadece belli bir bölümü bu kapsama girer ve
firmalar sabit sermaye yatırımları dışında farklı yöntemlerle de uluslararası pazarda
hizmet verebilirler.
İkinci olarak, fikri mülkiyet hakları doğası gereği bölgesel olduğu ve bölgeler arası
farklılıklar gösterebileceğinden konum avantajı olarak da yorumlanabilir. Korumanın
ülkeler arasında düzey farklılıkları, firmanın kararlarını etkileyebilecektir.
Son olarak, koruma, firmanın çoklukla fikri mülkiyet kapsamına giren görünmez mal
varlığını içsel ya da dışsal formda tutup tutmayacağını belirlemesine sebep olacaktır.
Sabit sermaye yatırımlarının, bulunduğu ülkede teknolojik yayılmaya yaptığı etki
yıllardır tartışılan bir konudur. Temelde, sabit sermaye yatırımlarının, bulunduğu
ülkede ileri teknoloji olanakları sunduğundan, yaparak öğrenme yoluyla verimliliği
arttırdığı görüşü hakim olsa da, yapılan sabit sermaye yatırımlarının bilgiyi ve
yeniliği ekonomiye yayması oldukça karışık bir süreçtir.
Romer,139
1993 yılında yaptığı ülkelerarası ampirik çalışmada, ülkelerin büyüme
performanslarında, sabit sermaye yatırımları ile ülkeye ulaşan yenilik ve bilgiden
faydalanmanın önemini vurgulamıştır.
139
Romer, P.;“Implementing National Technology Strategy with Self-Organizing Industry
Investment Boards”, Brookings Paper on Economic Activity, 1993, s.345-90.
77
Fikri mülkiyet korumasının, lisans ve sabit sermaye yatırımları kanalıyla teknolojik
yayılma sağlayarak, büyümeye etki etmesi, teorik olarak kabul görse de ampirik
yazında az sayıda çalışma bu konu üzerinde durmuştur. Oysa teorik anlamda
belirsizliği daha önce de belirttiğimiz gibi konunun ampirik olarak incelenmesini
zorunlu kılmaktadır.
Lee ve Mansfield 1996 yılında yaptığı çalışmada, korumanın ölçüsü olarak
kullanmak üzere Amerikan firmalarının hedef ülkedeki korumanın derecesinin ne
kadar olduğu algısına dayalı bir anketin sonuçlarını kullanmışlardır. Regresyon
analizi, Amerikan şirketlerinin sabit sermaye yatırımları hacmi bağımlı değişken
olacak şekilde; pazar büyüklüğü, geçmişteki yatırım stokları, endüstrileşme derecesi,
ticarete açıklık gibi kontrol değişkenleriyle yapılmıştır. Çalışma, korumanın güçlü
ya da zayıf olmasının Amerika menşeli ÇUŞ’ların sabit sermaye yatırımları
kararlarında sırasıyla olumlu ve olumsuz yönde etkileyebileceği sonucuna varmıştır.
Maskus140
1998 yılında yaptığı çalışmada, ampirik yazını yapılan çalışmaların
teoriden uzaklaştığını düşündüğünden dolayı eleştirir. Maskus’a göre korumanın
derecesi, ÇUŞ’ların gerçekte ticaret, sabit sermaye yatırımları veya lisans anlaşması
yapmak gibi seçeneklerinin tümünü birden dinamik olarak etkilemektedir.
Maskus, bu dinamik etkileşimin yarattığı bileşik etkiyi, pazar büyüklüğü, tarifeler,
yerel AR-GE yatırım düzeyi, hedef ülkelere olan uzaklık ve devlet tarafından
sağlanan teşvik ve engelleri kontrol edecek şekilde eşanlı denklemler kullanarak
tahmin etmiştir. Tahmin örneklemi 46 hedef ülkeden (Amerika’ya göre)
oluşmaktadır. Çalışmada, 1989–1992 yıllarını kapsayan panel veri seti ve patent
koruma ölçüsü olarak Maskus ve Penubarti 1995’te oluşturduğu fikri mülkiyet
koruma indeksi kullanılmıştır.
Çalışmanın sonucundaki bulgular, kalkınmakta olan ülkelerde sabit sermaye
yatırımları için “yaklaşık değişken” olarak kullanılan sermaye stokunun, fikri
140
Maskus, K., 1998, s.109-161.
78
mülkiyet hakları ile pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkisi olduğunu gözler
önüne sermiştir.
Ampirik yazında, çalışmaların vardığı olumlu bulgular olduğu kadar olumsuz
bulgular da mevcuttur. Örneğin Braga ve Fink141
1998 yılında yaptıkları çalışmada,
sabit sermaye yatırımları ve fikri mülkiyet hakları arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulamamışlardır.
Teorik olarak, fikri mülkiyet haklarının sabit sermaye yatırımları etkileme kanalları
veriyken etkinin yönü konusunda iki farklı bakış açısı mevcuttur.
Korumanın, sabit sermaye yatırımlarını pozitif yönde etkileyeceğini savunanlara
karşı olarak, korumanın negatif yönde etkisi olabileceğini savunanlar iki gerekçe öne
sürerler. Bunlardan birincisi, korumanın hak sahibinin pazar gücünü arttırarak; en
azından teorik olarak, verdiği hizmeti azaltacağı; ikincisi ise, korumanın
arttırılmasının hak sahibinin yurtdışında hizmet verme şeklini sabit sermaye
yatırımlarından, lisans anlaşmaları yapmaya doğru değiştirebilme olasılığıdır.
Özetle, teoride güçlü fikri mülkiyet hakları korumasının, ÇUŞ’ların sabit sermaye
yatırımları yapma kararlarında önemli bir faktör olduğu belirtilmiş olsa da, ekonomik
teori tam tersi bir durumunda yani negatif yönde etkileyebileceği olasılığına da
kapalı değildir. Bunun sebebi, ÇUŞ’ların, korumanın güçlü olduğu ülkelere
teknolojilerini lisans anlaşmaları yoluyla da transfer edebilme seçenekleridir.
Buna göre, kalkınmakta olan ülkelerin, sabit sermaye akımlarını çekebilmek için
yürüttükleri politikalarda güçlü bir koruma “gerekli” ancak “yeterli” bir politika
değildir. Hatta güçlü koruma, lisans anlaşmaları ve ticaretin sabit sermaye
yatırımlarının yerini almasına sebep olabilir.
Firmaların sabit sermaye yatırımları yapma kararı almaları temelde sahip oldukları
bilgi temelli malvarlıklarının semeresini uluslararası bir organizasyona dönüşerek
141
Carsten F., Baraga, P., 1999, s.1-24.
79
alabilmektir. Fikri mülkiyet hakları, sabit sermaye yatırımları teşviklerinde her sektör
için farklı derecede öneme sahiptir. Fikri mülkiyet hakları, düşük seviyede teknoloji
yoğunluğuna sahip mal ve hizmetler için alınan sabit sermaye yatırımları
kararlarında önemli bir etken değilken, yüksek derecede teknoloji yoğunluğuna sahip
mal ve hizmetlerde çok önemli bir etken olabilecektir.142
Fikri mülkiyet haklarının, sabit sermaye yatırımları üzerindeki etkileri sektörlere ve
üretimin aşamalarına göre değişecektir143
. Tekstil ve hizmet sektörü gibi teknoloji
yoğun olmayan sektörler, ileri teknoloji gerektiren sektörlere göre korumaya daha az
duyarlıdır.
Mansfield’ın bu konuda anket çalışması şeklinde yaptığı ampirik çalışma, fikri
mülkiyet hakları korumasındaki farklılıklarının etkisinin her tip sabit sermaye
yatırımları kararında değil, daha çok AR-GE yapılandırması gerektiren sabit sermaye
yatırımları kararlarında etkili olduğu sonucuna varmıştır. Özellikle kimya, makine ve
elektrik- elektronik sektörlerinde, fikri mülkiyet haklarının sabit sermaye yatırımları
kararlarında çok önemli bir rolü olduğunu belirtmişlerdir.
Daha karmaşık ve yoğun teknoloji içeren mal ve hizmetler için güçlü olmayan fikri
mülkiyet haklarının yarattığı güvensizlik ortamı firmaları lisans anlaşmaları yapmak
yerine sabit sermaye yatırımları yapmaları yönünde teşvik edecektir. Lisanslamayla
yapılan teknoloji transferinin maliyet yapısı da bu kararda önemli rol
oynamaktadır.144
Fikri mülkiyet hakları koruması arttırıldığında, lisans maliyetlerinin
düşmesi ve mal veya hizmetin teknolojik yapısı veriyken, lisanslamanın sabit
sermaye yatırımlarının yerini alması beklenir.
142
Çok ileri teknoloji yoğunluğu içeren mal ve hizmetlerde taklit etmenin maliyetinin fazla olması
fikri mülkiyet hakları in firmaların kararlarında tıpkı düşük teknolojik yoğunluk içeren mal ve
hizmetlerde olduğu gibi önemsiz olmasına sebep olmaktadır 143
Mansfield, E., 1995. 144
Maskus, K., 2000,s.109-161.
80
Contractor145
1980 yılında bu konuda yaptığı çalışmada örneklem olarak Amerikan
firmaları tarafından sağlanan 102 teknolojik lisans anlaşmasını kullanmış ve sonuç
olarak hedef ülkedeki korumanın, teknolojiyi arz eden ülkeye geri dönüşümü ile
pozitif bir ilişkisi olduğu sonucuna varmıştır. Bununla birlikte, yine bu çalışmada,
yeni teknolojinin, lisans yolu ile transferinin kalkınmakta olan ülkelerden çok, güçlü
koruma rejimine sahip gelişmiş ülkelere yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu bulgular,
fikri mülkiyet haklarının, diğer teknoloji transfer yöntemlerinin yanında, lisans
anlaşmaları üzerinde de bir etkisi olduğunun kanıtıdır.
4.6 Fikri Mülkiyet Haklarının Ekonomik Büyümeyi Pozitif Yönde Etkileme
Mekanizmaları
Fikri mülkiyet hakları ekonomik büyümeyi dolaylı olarak etkileyen teknoloji,
yenilikçi çalışmalar ve teknoloji transfer yöntemlerini etkileyerek, büyümeye olumlu
yönde katkıda bulunabilmektedir. Bu bölümde olası olumlu ve olumsuz etkilerin
sebepleri ana başlıklar halinde incelenecektir.
4.6.1 Buluş ve Yenilikleri Arttırarak
Buluş yeni bir fikir, yenilik ise bu fikrin kullanılarak üretildiği pazarlanabilir
üründür. Patent korumasına sahip birçok yenilik, var olan tekniğe küçük katkısı olan
ancak toplu halde ekonomik büyüme sürecine önemli katkıda bulunan yeniliklerdir.
Bir firmanın, araştırma geliştirme faaliyetleri sonucunda ulaştığı organizasyon
yapısına, üretim tekniğine adapte etmek isteyeceği ya da yeni bir ürün şeklinde
piyasaya süreceği yenilikler, maliyetli bir sürecin ürünüdür. Firmalar, yeniliğe,
doğasında olan bu maliyete rağmen, ancak, pazarda haksız rekabet koşulları
yaratacak koşullar fikri haklar koruması ile minimize edilmiş ise yatırım yaparlar.146
145
Contractor, F.; “The Profobility of Technology Licensing by U.S. Multinationals: A
Framework for Analysis and Emprical Study”, Journal of Business Studies, Vol. 11, s. 40–63. 146
Fikri mülkiyet haklarından biri olan marka da pazara yeni firmaların girmesine, kalite garantisi
sağlayarak firmalara yeni ürün geliştirme konusunda teşvik sağlayan yöntemlerden biridir. Marka
koruması küçük ve orta ölçekli işletmelerin pazara girmesini ve pazarda var olabilmelerine yardımcı
olarak ayrıca başarılı firmaları başarısızlardan ayırıp başarılı firmaların büyüyüp ölçek
ekonomilerinden faydalanmalarını sağlayarak ekonomik büyüme sürecine katkıda bulunur. Ancak
ekonomide yarattığı dışsallıklar patentler kadar olmadığından bir fikri mülkiyet türü olarak teoride ve
81
Rekabetçi pozisyonlarını güçlendirmeye çalışan firmalar, öncelikli olarak yeni
yönetim ve organizasyon sistemleri adapte etmek, bu süreçleri için yeni teknikler
geliştirmek durumundadırlar. Verimliliği arttırmaya yönelik bu çalışmalar, belli bir
oranda yatırım yapılmasını gerektirir ve bu yatırımlar elbette ki maliyetlidir ve risk
almayı gerektirir. Fikri mülkiyet hakları, firmalara bu yenilikçi çalışmalarının ve
alınan risk karşılığında bir ödüllendirme sağlar.147
4.6.2 Küresel Araştırmalara Teşvik Yaratarak
Korumanın zayıf olduğu ülkelerde var olan yenilik çalışmaları, tüketicilerin
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmayabilir. Kalkınmış ülkelerdeki yenilik
çalışmalarının, yüksek derecede uluslararası talep ile karşılaşan ve fikri mülkiyet
hakları ile korunan ürün ve teknolojilere doğru yönlendiği görülmektedir. Bu durum
ise küresel araştırmaların belki çok küçük bir oranın düşük gelirli ve düşük düzeyde
fikri mülkiyet korumasına sahip kalkınmakta olan ülkelerin talep yapılarına göre
şekillendiğini göstermektedir.148
Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1996 da
yayınladığı raporda 149
1994 yılında sağlık araştırmaları için yapılan harcamaların
sadece %2 sinin az gelişmiş ülkeleri ilgilendiren hastalıklara ayrıldığı görülmektedir.
Söz konusu bu durum, küresel araştırmaların, diğer etkenler dışında gelişmiş ve
güçlü fikri mülkiyet koruma rejimlerine sahip ülkelerin talep yapılarına göre
belirlendiğini göstermektedir.
Buna göre, az gelişmiş ülkelerde de güçlü koruma rejimlerinin temin edilmesi,
küresel araştırmalara ekstra bir talep yaratarak, küresel araştırma ve yenilikleri
arttıracak; hem ulusal hem de küresel anlamda ekonomik büyümeye katkıda
bulunacaktır.
amprik çalışmalarda yaygın olarak kullanılmamaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Granstrand,O., 2003
s. 500. 147
Maskus, K., 2000, s.109-161. 148
Diwan,I., Rodrik, D., 1991, s.27–48. 149
http://undp.un.org.tr/who/yayınlar/dso96.htm.
82
4.6.3 Pazar Derinleşmesi Sağlayarak
Yenilik, sadece yeni bir ürün geliştirmek demek değildir. Yenilik, aynı zamanda
genişleme ve ölçek ekonomileri yaratacak yeni bir organizasyon yapısı oluşturma,
pazarlama ve dağıtım kanalları kurma teknikleri geliştirmek anlamına da gelir. Fikri
mülkiyet korumasının olmadığı ya da düşük düzeyde olduğu bir piyasada, pazarlama
kanallarının ve malların piyasaya sürülme aşamalarının takip edilmesi zor
olmaktadır. Tersi durumda, yenilikçi firmalar ve onların dağıtım kanalları daha
güvenli bir ortamda hareket edeceklerinden sektörlerinde daha fazla yatırım
yapabilecek ve genişleyebileceklerdir. Genişleyen sektörlerin de ekonomik
büyümeye olumlu katkılarda bulunabilecekleri düşünülmektedir.150
4.6.4 Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Teknolojinin Yayılmasına ve Transferine
Olanak Sağlayarak
Zayıf fikri mülkiyet korumasına sahip ülkeler, modern teknolojiden izole, kendi
teknolojilerini kendi kaynaklarını kullanmak koşuluyla üretmek zorundadırlar. Bu da
oldukça zor ve maliyetli bir durumdur.
Korumanın zayıf olduğu ülkeler, teknolojik yayılmanın sağladığı olanaklardan da
daha az faydalanırlar. Bu ülkeler, kendi içinde yenilik çalışmalarını
desteklemediğinden ve uyguladıkları fikri mülkiyet rejimi, teknoloji transferine
olanak vermediğinden, içeriye teknoloji akımlarını sınırlar ve modern teknolojinin
çok gerisinde kalırlar.
Teknolojik yayılma söz konusu olduğunda, fikri mülkiyet hakları içinde özellikle
patentlerin doğrudan etkisi ilgi çekici olmaktadır. Patentler, başvuru esnasında
korunacak bilgisi ilan edilip, aleni olduklarından yeniliğin diğer kullanıcılara
ulaşmasına olanak tanırlar. Kullanıcılar, elbette ilan edilen yeniliği birebir alıp
kullanamazlar ancak, bu bilgiyi yeniliği daha ileri düzeye götürmek amaçlı
150
Maskus, K., 2000, s.109-161
83
kullanabilirler. Patentlerin, bilgi stokuna yaptığı bu katkı teknolojik ilerlemenin en
önemli kaynağıdır.
Koruma rejimlerini karşılıklı anlaşmalar ya da TRIPS standartlarınca güçlendiren
birçok kalkınmakta olan ülke, temelde ileri teknolojiyi ülkeye sokmak amacını
gütmektedir.
Fikri mülkiyet hakları aynı zamanda sağladığı yasal ve güvenilir ortam ile firmaların
teknolojilerini lisans anlaşması, ticaret veya sabit sermaye yatırımları yoluyla
transfer etmelerini olanaklı kıldığından teknolojinin ekonomiye nüfuz etmesini
olanaklı kılar. Yapılan ampirik çalışmalar, güçlü fikri mülkiyet korumanın, ÇUŞ’
ların nerede ve hangi yolla hizmet verecekleri yönünde verecekleri kararlarda önemli
bir etken olduğunu ortaya koymaktadır.
4.7 Fikri Mülkiyetin Ekonomik Büyümeyi Negatif Yönde Etkileme
Mekanizmaları
4.7.1 İdari Yapılanma Maliyetleri
Modern bir idari fikri mülkiyet hakları yapılandırması, işgücü, eğitim, uygulama, vb.
maliyetleri de beraberinde getirir. Bu maliyetler süreç içerisinde idari hizmetlerin
ücretlendirilmesi şekliyle karşılıklandırılsa da, en yüksek maliyet, bu idari
yapılandırma sürecinde kullanılan insan faktörünün alternatif maliyetidir.
4.7.2 Kaynakların İllegal Faaliyetlerden Legal Faaliyetlere Aktarılması
Teknolojik yayılmanın büyük oranda taklitçilik yöntemleri ile gerçekleştiği ülkelerde
fikri mülkiyet haklarının güçlendirilmesi ile özellikle kısa dönemde ekonomik
büyüme performansında bir azalma gözlenebilmektedir.151
Araştırmaların ortaya çıkardığı bulgular, dünya ekonomisinin çok büyük bir
yüzdesinin fikri mülkiyet hakları ihlaliyle sağlanan üretime dayandığını
151
Maskus, K., 2000, s.109-161
84
göstermektedir.152
Elbette ki, koruma arttırıldığında, fikri mülkiyet hakları ihlaline
dayanan sektörlerde, üretimde kullanılan girdilerin, alternatif alanlarda istihdam
edilmesi gerekecek, bu durum da özellikle kısa dönemde artan işgücü maliyetlerine
sebep olacaktır. Özellikle, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde taklitçilik sektörü
önemli boyutlarda işgücü istihdam etmektedir. Korumanın arttırılması, politika
yapımcılarına ilk olarak açıkta kalan işgücüne yeni istihdam olanakları sağlamak
konusunda bir zorluk yaratacaktır. 153
Fikri mülkiyet ihlalleri, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde çok yaygındır. Ülkeler
arası karşılaştırmalı araştırmalarda fikri mülkiyet hakları ihlallerinin gelir düzeyi
arttıkça azaldığı tespit edilmiştir. Taklitçilik ve korsan, özellikle ülkelerin güçlü
olmayan endüstrilerinde yaygın olarak görülmektedir. Bu bulgu, öncellikle fikri
mülkiyet hakları ihlallerini engellemenin en önemli yollarından birinin, ihlalin
olduğu sektörün yasal yollarla güçlendirilmesi olduğu sonucuna ulaştırır.
Teknolojik yenilik içermeyen malların taklitlerinin üretildiği, bir başka değişle
tersine mühendislik gerektirmeyen taklitçiliklerde, korumanın güçlendirilmesi
ekonomik büyüme performansı üzerinde önemli bir etki yaratmamaktadır154
.
Uzun dönemde, beklenen potansiyel sermaye maliyetlerinin ise fikri mülkiyet hakları
ihlaliyle üretim yapan endüstrilerde oldukça az olduğu tespit edilmiştir.155
Bu maliyetler, ancak uygun maliyet minimizasyonu yöntemlerinin uygulanabileceği;
işgücü piyasaları daha esnek olan ve yüksek ekonomik büyüme performansı gösteren
ülkelerde daha az olacaktır. Bu maliyetler, politika belirleyicilerin teknolojinin belli
başlı transfer yöntemlerine verdikleri teşviklerle de azaltılabilecektir.
152
Maskus, K., 2000, s.109-161 153
Maskus, K., 2000,s.109-161. 154
Braga, P., Fink, C., 1998, s.163-187. 155
a.g.e., s.163-187.
85
4.7.3 Tekel Fiyatlandırması
Teknoloji ithal eden ülkelerin en büyük endişesi, güçlü korumanın, pazar gücünü
arttırarak daha yüksek fiyatlandırmalara sebep vermesidir.156
Fiyatların, pazar gücünün artması karşısında yükselmesi birçok değişkene bağlı bir
fonksiyondur. Buna göre;
i) Korumadan önceki ve sonraki pazar yapısı; yerli ve yabancı firma sayısı,
rekabetin yapısı, pazara giriş çıkış koşulları, mal farklılaştırması
olanakları, ticaret politikaları,
ii) Satış ve dağıtım mekanizmaları;
iii) Talep esnekliği;
iv) Fiyat düzenlemeleri;
v) Rekabet politikaları;
Pazar gücünün artmasıyla beraber oluşabilecek olası fiyat değişimlerini
etkileyebilecek değişkenlerdir.
Fikri mülkiyet koruması karşıtlarının belki de en önemli argümanları, korumanın
firmalara fiyatlandırmalarını tekelci düzeye çıkartma olanağı sağlayacak çok güçlü
bir pazar pozisyonu sağlayabileceği olasılığıdır. Bu argüman, özellikle kalkınmakta
olan ülkelerde, yabancı firmalara sağlanan fikri mülkiyet korumasının, yabancı
firmanın sektörde pozisyonlarını güçlendirerek, elde ettikleri karları yurtdışına
transfer etmesine olanak sağlamasından kaynaklanır. Bu transfer, elbette ki teknoloji
ithalatçısı durumunda olan kalkınmakta olan ülkenin ticaret hadlerine zarar verecek
156
Maskus, K., 2000, s.109-161.
86
ve ekonomik büyüme performansını olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu durum,
özellikle ilaç sektöründe oldukça fazla yaşanan bir durumdur.157
4.7.4 Yüksek Taklitçilik Maliyetleri
Fikri mülkiyet korumasının temel çıkış noktası, rakip firmaların taklit ve tersine
mühendislik maliyetlerini arttırarak, fikri mülkiyet yaratıcısına yenilik için yapılan
yatırımın geri dönüşümünü sağlamaktır.
Özellikle, az gelişmiş ve kalkınmakta olan ülkelerde teknoloji ve bilginin
yayılmasının ve öğrenilmesinin en önemli yöntemlerinden birinin taklitçilik olduğu
düşünülmektedir. Korumayla birlikte bu ülkelerde, yeniliğin taklitçilikle öğrenilmesi
güçleşecek ve taklitçiliğin, bilginin yayılması için en önemli kaynak olabileceği
varsayımı altında, fikri mülkiyet koruması, teknolojik bilginin yayılmasını
engelleyen; ekonomik büyümeyi negatif yönde etkileyen bir durum yaratacaktır.
4.8 Genel Değerlendirme
Değişkenler arasında birçok karmaşık etkileşim bulunsa da, fikri mülkiyet haklarının
ekonomik büyümeye etkilerini inceleyen çalışmalar, fikri mülkiyet haklarının,
uluslararası ekonomik aktiviteler, yenilikçi çalışmalar ve teknoloji transfer
yöntemleri kanalıyla ekonomik büyüme üzerindeki olası olumlu etkilerinin varlığını
işaret etmektedir. Günümüzde, yüksek derecede fikri mülkiyet korumasına sahip
kalkınmış ülkelerin, teknoloji ihracatçısı, düşük fikri mülkiyet koruması korumasına
sahip kalkınmakta olan ülkelerin, teknoloji ithalatçısı olduğu ve çok düşük
düzeylerde patent korumasına sahip buluşlar yaratabildikleri gerçeği göz önüne
alındığında, fikri mülkiyet ve ekonomik büyümeni birbirinden ayrı düşünülemeyecek
kavramlar olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Fikri mülkiyet hakları, uygun koşullar sağlandığında önemli bir ekonomik büyüme
dinamiği olduğu kadar ekonomik ve sosyal maliyetleri de olan bir olgudur. Koruma
157
Lanjouw, J.O.; “A Patent Policy Proposol for Global Diseases” Brooking Papers on Economic
Activity, 2001, s.1-67.
87
rejimlerini korumanın arttırılması yönünde değiştiren fakat uygun yapılandırmayı
sağlayamayan birçok kalkınmakta olan ülke, kısa dönemde önemli derecede refah
kaybına uğramışlardır.158
Yapılan akademik çalışmalar, fikri mülkiyet korumasının belli veriler gözetilerek
uygun şekilde yapılandırılması gerektiğini, uygun yapılanma sağlanamadığı takdirde
ekonomiye yarar yanında zarar da verebileceğini belirtmektedirler. Buna göre
optimal düzeyden farklı, uygun yapılandırmaya sahip olmayan bir fikri mülkiyet
koruması rejimi, özellikle dinamik etkilerin görülemeyeceği kısa dönemde, yerel
tüketici ve üretici için refah kaybına sebep olabilecek ve ekonomik büyüme
performansında negatif yönde bir etki yaratabilecektir.
158
Maskus, K., 2000, s.109-161.
88
SONUÇ
Son yıllarda, “teknolojik korumacılık” baskılarının artmasıyla birlikte birçok ülke,
fikri mülkiyet hakları rejimlerini güçlendirmek yönünde büyük adımlar atmıştır.
Yapılan reformlar, günümüzde teknolojik ilerleme ve yenilikçi çalışmaların
ekonomik büyümenin arkasında yatan en önemli güç olarak görülmesi; daha güçlü
bir fikri mülkiyet korumasının buluşlara teşvik ve geri dönüşüm sağlayarak
ekonomik büyümeye katkıda bulunduğu savından ileri gelmektedir.
Gerçekten de, günümüzde, güçlü fikri mülkiyet korumasına sahip kalkınmış ülkelerin
teknoloji ihracatçısı, düşük fikri mülkiyet korumasına sahip kalkınmakta olan
ülkelerin, teknoloji ithalatçısı olduğu ve çok düşük düzeylerde patent koruması hak
edebilecek buluşlar yaratabildikleri gerçeği göz önüne alındığında, fikri mülkiyet ve
ekonomik büyümenin birbirinden ayrı düşünülemeyecek kavramlar olduğu açıkça
ortaya çıkmaktadır.
Ampirik anlamda, fikri mülkiyet hakları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin,
ekonomik büyümeden (gelir/çıktı), korumaya doğru olan kısmı çok açık sonuçlar
ortaya koymaktadır. Buna göre, fikri mülkiyet koruması seviyesi, diğer faktörlerin
dışında ülkenin gelir düzeyine bağlıdır.
Ampirik olarak elde edilen bu sonucun politik ekonomi bakış açısından yorumu
oldukça açıktır. Buna göre, az gelişmiş (gelir seviyesi düşük) ülkelerin, yenilik
yapma potansiyeli, gelişmiş (gelir seviyesi yüksek) ülkelere göre azdır. Bu nedenle,
kaynak kıtlığı sorunu yaşayan, yenilik yapamayan ve teknik ilerleme sağlayamayan
bu ülkelerin koruma talep edecekleri çıktıları da mevcut değildir. Gelir düzeyi ılımlı
bir ölçüde arttığında gözlemlenen ise ekonomide bazı teşvik yöntemlerinin belirdiği
ancak yine de rekabetin büyük oranda taklitçiliğe dayandığıdır. Taklitçiliğe dayanan
bir ekonomide ise politika belirleyicilerinin, daha düşük düzeyde bir koruma talep
edecekleri gayet açıktır. Ekonomi gelişip, gelir düzeyi artığında ise daha yüksek
kalitede mallar için artan talep, ekonomide oluşabilecek teşvikleri daha da arttıracak
89
ve firmalar daha etkin fikri mülkiyet koruması talebiyle lobi faaliyetlerine
başlayacaklardır. Gerçekten de, 1990’lı yıllarla birlikte beliren “teknolojik
korumacılık” yaklaşımının arkasında yüksek AR-GE yatırımları yapan ve yoğun
beşeri sermayesi olan, yenilik ve teknoloji üretip bunun ticaretini yapan gelişmiş
ülkelerin bu yöndeki talepleri bulunmaktadır.
Ancak, fikri mülkiyet hakları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki; ilişkinin
korumadan ekonomik büyümeye doğru olması durumunda, ampirik anlamda hiçbir
zaman bu kadar açık ve birebir olmamıştır. Yapılan çalışmalar, fikri mülkiyet
haklarının ekonomik büyümeye etkisinin doğrudan değil, dolaylı olduğunu ortaya
koymaktadır. Diğer bir deyişle, fikri mülkiyet koruması, tek başına ülkeler arasındaki
büyüme farklılığını açıklayamaz. Fikri mülkiyet korumasının ekonomik büyümeye
olumlu ya da olumsuz etkileri tamamen dolaylı mekanizmalar ile oluşmaktadır.
Yapılan çalışmalar, korumanın dolaylı ya da dolaysız etkilerinin belirlenmesinde,
analize konu olan ülkenin ticarete açık olup olmamasının, gözetilmesi gereken en
önemli etken olduğunu önemle vurgulamıştır. Buna göre, her ne kadar içinde
istatistiksel anlamda nedensellik problemi barındırsa da ülkenin ticarete açık olduğu
durumda, fikri mülkiyet koruması, GSMH cinsinden ölçülen ekonomik büyümeyi,
ülkenin ticarete kapalı olduğu duruma göre %0.66 daha fazla etkilemektedir. Bu
sonuç, fikri mülkiyet politikalarının etkilerini, ülkenin diğer ekonomi politikaları ile
birlikte düşünmenin gereğini de gözler önüne sermektedir.
Uluslararası ticarete kapalı ekonomilerde, fikri mülkiyet yenilikçi çalışmalar
yapılması yönünde yaratıcısına teşvik sağlar. Bu teşvikler ülke için zamanla dinamik
kazanımlar yaratır. Ancak etkililik/ verimlilik açısından değerlendirildiğinde fikri
mülkiyet koruması yenilikçi çalışmaların teşvikinde kullanılabilecek “ikinci en iyi”
yöntem olacaktır. Bunun sebebi, her müdahale gibi fikri mülkiyet korumasının da
serbest rekabeti ve kaynakların etkin dağılımını bozabilecek bir etkisinin olabilmesi
olasılığıdır.
90
Kapalı bir ekonomide, fikri mülkiyet koruması, refah maksimizasyonu yapmakla
yükümlü olan politika uygulayıcıları için çok açık bir değişimi gerektirir. Fikri
mülkiyet korumasının güçlendirilmesiyle devlet yeniklik yapılması için teşvik
sağlamış olur. Bu teşvik, ürün gelişimine ve üretim sürecine verimlilik yaratarak
katkıda bulunur. Ancak bu koruma, aynı zamanda yenilikçi firmanın pazardaki
gücünü arttırarak, pazar dinamiğini serbest rekabete zarar verme yönünde
değiştirebilecektir.
Açık ekonomiler söz konusu olduğunda ise, kurulacak denge için kapalı ekonomiler
için geçerli olan maliyet ve kazanımlar dışında daha bir çok faktörü gözetmek
gerekecektir çünkü bu durumda uluslararası teknoloji transferi konuya dahil
olmaktadır. Temelde, ekonomik teori, teknolojinin transfer yöntemleri ve fikri
mülkiyet koruması arasında karmaşık bir ilişkinin varlığını kabul eder.
Fikri mülkiyetin, ekonomik büyümeyi dolaylı etkileme mekanizmalarından teknoloji
transferi ve yöntemleri ile olan ilişkisini analiz etmeye yönelik ampirik çalışmalarda
karşılaşılan en büyük problem korumanın, sabit sermaye yatırımları, uluslararası
ticaret ve lisans anlaşmalarına etkisini, pazar büyüklüğü, makro ekonomik
politikalar, ülkenin işgücü yapısı, vb. faktörlerden izole edebilmektir. Bunun sebebi;
fikri mülkiyet sisteminin, vergi politikaları, yatırım ve üretim teşvikleri, ticaret
politikaları ve rekabet kanunları gibi düzenleyici ekonomik politikaları gibi genel
ekonomik sistemin önemli bir parçası olmasıdır. Yapılan çalışmalar, fikri mülkiyetin,
teknoloji transfer yöntemleri üzerinde tüm bu düzenleyici politikalarla birlikte bütün
olarak ilişkisinin varlığına işaret etmektedir.
Korumanın etkileri incelenirken, özellikle ülkelerin gelişmişlik düzeyi, güçlü ve
zayıf oldukları sektörler önem kazanmaktadır. Yapılan teorik ve ampirik çalışmalara
göre, fikri mülkiyet korumasının teşvik yöntemi olarak ekonomik sonuçları ülkelerin
gelişmişlik düzeyleri ve üretim kapasitelerine göre farklılıklar göstermektedir.
Buna göre, sınırlı üretim ve araştırma potansiyeline sahip olan az gelişmiş bir ülkede
fikri mülkiyet hakları, dünya AR- GE düzeyi ve dağılımını etkileyebilecek güce
91
sahip değildir. Bu ülkeler için koruma, korumanın olmadığı durumda ülkeye
giremeyen ürünler söz konusuysa, bu ürünlerin pazara girişini sağlayacağından ülke
refahına olumlu yönde katkıda bulunacaktır. Az gelişmiş ülkelerde, fikri mülkiyet
korumasının ekonomik büyümeye etkileri, korumanın teknoloji transfer yöntemlerine
olumlu etkileri sonucunda genel olarak pozitif yönde olmaktadır.
Bununla beraber, kalkınmakta olan ülkelerde ülkenin üretim yapma olanakları sınırlı
değil ancak araştırma kapasiteleri genel olarak sınırlıdır. Güçlü koruma, genel olarak
taklitçiliğe dayalı ekonomiye zarar vererek, rekabeti bozacak; oluşan aksak rekabet
fiyatların artmasına sebep olacak ve bu şekilde yerel üretici ve tüketiciden yabancı
hak sahiplerine doğru gelir transferi yaratacaktır. Bu durumsa elbette ki ülke refahı
ve ekonomik büyüme performansı açısından olumsuz yönde bir gelişme olacaktır.
Kalkınmakta olan ülkelerde, taklitçilik, teknolojik kalkınmanın ve büyümenin
önemli bir kaynağı olabileceğinden, bu ülkelerde güçlü bir fikri mülkiyet hakları
korumasının taklitçiliğe dayanan ulusal sektörü yaralayarak, önemli bir içsel
dinamiği yok edebilme olasılığı vardır.
Özet olarak, fikri mülkiyet hakları, buluşçuya sağladığı tekelci pozisyon sebebiyle
statik maliyetleri ve yenilikçi araştırmaları arttırarak teknolojik ilerleme ve ekonomik
büyümeye katkıları sebebiyle de dinamik kazanımları olan bir teşvik sistemidir.
Temelde bir ülke, fikri mülkiyet korumasını güçlendirdiğinde bahsi geçen maliyet ve
kazanımlar arasında denge kurmak mecburiyetindedir.
Türkiye, TRIPS Anlaşması ile getirilen standartlara uyumu 1995 yılında sağlamıştır.
Fikri mülkiyet hakları konusunda yapılan bu reform elbette ki çok büyük bir adımdır.
Ancak, yazında, bu reformun Türkiye’nin ekonomik büyüme performansında yaptığı
etki üzerine yapılmış ampirik çalışma bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, korumanın ekonomik büyüme üzerine etkilerini inceleyen yazında
kullanılan nitel ölçülerde Türkiye, kalkınmakta olan ülkeler sınıfında indeks değeri
alan ve bu çalışmalarda sıklıkla kullanılan bir ülkedir. Dolayısıyla, ülkelerarası
92
etkileri bu nitel ölçüleri kullanarak inceleyen çalışmaların ampirik bulgularının
kalkınmakta olan ülkeler için geçerli olanları Türkiye için de geçerli olabilecektir.
Korumanın etkilerini nicel ölçüler kullanarak inceleyen birçok ampirik çalışmada ise
Türkiye’de de nedenselliğin gelir düzeyinden korumaya doğru olan yönü, pozitif
yönde ve istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar vermiştir.
Günümüze kadar yapılan çalışmalar göstermektedir ki, fikri mülkiyet korumasının
ülke büyümesine dolaylı ya da dolaysız olarak yaptığı etkinin yönü ve büyüklüğü
ülkenin ekonomik koşullarına, uygulanan diğer ekonomi politikalarına ve koruma
rejimin değiştirildiği dönemki başlangıç koşullarına bağlıdır. Bu durum ise ülkelerin
fikri mülkiyet koruma rejimlerinin belirlenmesinde kendi ülke dinamiklerine bağlı
politikalar benimsemeleri gerektiğinin en önemli kanıtıdır. Politika belirleyicilerine
yön vermesi açısından ise ampirik çalışmaların ülkeler arası karşılaştırmalı
yöntemlerden çok ülke özeline yönelik olması büyük önem arz etmektedir.
93
KAYNAKÇA
551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname.
Alan, Ü.; “Teknoloji Transferinde Fikri ve Sınai Haklar”, Ekonomik Araştırmalar
ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü, http://www.dtm.gov.tr, 1997, s.1-5.
Atun, R.; “Innovation, Patents and Economic Growth”, Imperial Collage
Discussion Papers 5/1,2006, s.1-11.
Ayber, İ.; “Sınai Mülkiyet Hakları ile İlgili Uluslararası Kuruluşlar”, T.C. Türk
Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara, 2005.
Boldrin, M., Levine, K.; “Growth and Intellectual Property”, NBER Working
Paper Series, 2006, s.1-14.
Braga, P., Fink, C.; “ The Relationship Between Intellectual Property Rights and
Foreign Direct Investment”, Duke Journal of Comparative & International Law,
1998, s.163–187.
Bilim- Teknoloji Politikaları ve 21. Yüzyılın Toplumu”, http://www.dpt.gov.tr.
Correa, C.M.; “Intellectual Property Rights, the WTO and Developing
Countries, TRIPS Agreement and Policy Options”, Second Edition, London: Zed
Boks and Third World Network, 2000.
Contractor, F.; “The Profobility of Technology Licensing by U.S. Multinationals:
A Framework for Analysis and Emprical Study”, Journal of Business Studies,
Vol. 11, s. 40–63.
Dasgupta, S.,Stiglitz,J.; “Uncertainty, Industrial Structure and the Speed of
R&D”, The Bell Journal of Economics, 1980, Vol.11, s.1-28.
Demir, O.; “İçsel Büyüme Kapsamında Devletin Değişen Rolü”,Cumhuriyet
Üniversitesi, İ.İ.B.F., 2006, s.1-26.
Dhar,B., Rao, N.C.; “International Patent System: An Emprical Analisis”,
Working Paper Series No 2002-2, 2002.
Diwan,I., Rodrik, D.; “Patents, Appropriate Technology and North-South
Trade”, Journal of International Economics, 1991, Vol. 30, s.27–48.
Domar, E.; “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”,
Econometrica, 1946, Vol.14, No. 2, s.137-147.
94
Eaton, J.,Kortum,S.; “Trade in Ideas: Patenting and Productivity in the OECD”
Journal of International Economics,Vol. 40, s.251–78.
Falvey, R., Foster N., Greenaway D.; “Intellectual Property Rights and Economic
Growth”,Internationalisation of Economic Policy, Research Paper Series, 2004,
s.1-24.
Fink, C.,,Baraga P.; “How Stronger Protection Of Intellectual Property Rights
Affects International Trade Flows”, Research Paper Series No.2051, World Bank,
1999, s.1-24.
Gaisford, D.J., Richardson, R.S.; “The TRIPS Disagreement: Should GATT
Traditions Have Been Aboundoned?”, Working Papers No 2000-10, University Of
Calgary, 2000.
Ginarte, J. Park G.; “Determinants of Patent Rights: A Coss National Study”,
Research Policy,1997, Vol.26, s.283-301.
Glass, A., Saggi,K.; “Licencing versus Direct Investment”, Journal of International
Economics, 2002, Vol.56, s. 131-153.
Gould, D.M., Gruben, W., “The Role of Intellectual Property Rights in Economic
Growth” Journal of Development Economies, 1996, Vol 48, s.323-50.
Gök, R., Şimşek,N.;“Endüstri-içi Dış Ticaret, Patentler ve Uluslarararası
Teknolojik Yayılma”, 9 Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü, İzmir, 2001.
Granstrand, O.; “Economics, Law And Intellectual Property”, Netherlands:
Kluwer Academic Publishers, 2003.
Grosman, G.M, Helpman, E.; “Quality Ladders in Theory of Economic Growth”,
Grossman,G.M, Lai,E.; “International Protection of Intellectual Property”, The
American Economic Review, 2004, Vol.l 94, No 5, s.135-53.
Harrod, R.F.; “ An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, 1939, Vol
49, No 193, s.14-33.
Horii, R., Iwaisako W.; “Economic Growth with Imperfection of Intellectual
Property Rights”, Osaka University, Discussion Papers in Economics and Business,
No 05-23-Rev., 2006.
http://wipo.org/eng/main.htm
Idris, K. ; “Intellectual Property a Power Tool for Economic Growth”, WIPO,
2001, s. 26.
95
“Intellectual Property Rights in South Africa”, www.the-edge.org.za/pdf/
Intellectual%20
Jones, C.I.; “Introduction to Economic Growth”, USA, W.W. Northan &
Company, Inc., 1998, s.91.
Kanwar , S., Evenson R.; “Does Intellectual Property Protection Spur
Technological Change?”, Yale University, Economic Center Discussion Paper, No
83, 2001, s.23-59.
Kanwar,S. “Intellectual Property Protection and Technology Transfer: Evidence
From US Multinationals” Department of Economics UCSD, San Diego, 2007.
Karacasulu,N.; “Uluslararası Teknoloji Transferi Yöntemleri”, Dokuz Eylül
Üniversitesi”, İşletme Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü,
http://www.econturk.org./dtm5.htm, 2008, s.1-7.
Karahan, S.; “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları”, Ankara: Seçkin Yayıncılık,
2007.
Kenneth A.J.; “Economic Welfare and the allocation of Resources for
Invention”, The Rand Corporation, 1959, s.1-22
“Knowledge for Development”, 1998/99 Development Report, World Bank
Washington, D.C., 1988- 99.
Köker, A. R.; “Patent Korumasının Önemi ve Ekonomik Gösterge Olarak
Patent”, T.C. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, Uzmanlık Tezi,
Ankara, 2005.
Kwan, F., Lai, E.; “Intellectual Property Rights Protection and Endogenous
Economic Growth”, Journal of Economic Dynamics and Control 27, 2003, s.853-
73.
Langinier, C., Moschini, G.; “The Economics of Patents: An Overview”,
www.card.iastate.edu, 2002.
Lesser, W.; “The Effects of TRIPS- Mandated Intellectual Property Rights on
Economic Activities in Developing Countries, http://www.wipo.int/about-
ip/zh/links/www.wipo.int-about-ip-en-studies-pdf-ssa_lesser_trips.pdf
Levin, R. C., Klevorick, A.,Nelson, N.,Winter, S.; “Appropriating The Returns
from Industrial Research and Development” Brooking Papers on Economic
Activity, 1987, Vol.3, s.783-831.
Lucas, R. E.; “On the Mechanics of Economic Development”, Journal of
Monetary Economics, 1988, Vol.22, North Holland, s.1–42.
96
Mansfield,E.; “Patents and Innovation:An Emprical Study”, Management
Science,1986, Vol.32, No.22, s.173-181.
Mansfield, E.; “Intellectual Property Protection, Direct Investment and
Technology Transfer: Germany, Japan and the United States”. IFC Dicussion
Paper No. 27. Washington, D.C.: World Bank, 1995.
Marshall, A.; “Principles of Economics”, Eight Edition, London: Mcmillan and
CO.,Ltd., 1920.
Maskus,K.,Penunbarti M.; “How Trade Related are Intellectual Property
Rights”, J.International Economics, 1995, s.227-48.
Maskus, K.; “Intellectual Property Rights in the Global Economy”, Institute for
International Economics:Washington, D.C., 2000, s.109-161.
Maskus, K.; “Information as a Public Good”, http://spot.colorado.edu/~maskus,
2005.
Maskus, K.; “The Role of Intellectual Property Rights in Encouraging Foreign
Direct Investment and Technology Transfer”, Duke Journal of Comparative and
International Law, 1998, Vol. 9, s. 109-161.
Ostergard, R.L.; “The Measurement of Intellectual Property Rights Protection”,
Journal of International Business Studies, 2000, Vol.31, s.349–60.
Rapp, R.T., Rozek, R.P.; “Benefits and Costs of Intellectual Property Protection
in Developing Countries”, Journal of World Trade, 1990, Vol.24, No.5, s.74-102.
Rivera- Batiz, Luis A.,Romer,P.; (1991a), “International Trade with Endogenous
Technological Change” European Economic Review, North Holland, 1991,
s.971-1004.
Rivera- Batiz, Luis A.,Romer, P.; (1991b), “Economic Integration and
Endogenous Growth”, The Quarterly Journal of Economics, 1991, s.531-55.
Romer, P.; “Implementing National Technology Strategy with Self-Organizing
Industry Investment Boards”, Brookings Paper on Economic Activity, 1993
s.345-90.
Romer, P. M.; “The Origins of Endogenous Growth”, Journal of Economic
Perspectives, 1994, Vol. 8 No.1, s.3–22.
Scherer, F.M.; “ Industial Market Structure and Economic Performances”,
Second Edition, Chicago: Rand- Macnally, 1980, s.439.
Scherer, F:M.; “Nordhous” Theory of Optimal Patent Life: A Geometric
Reinterpretation” Amerikan Ekonomik Review, 1972 Vol. 62, s.92–165.
97
Scherer, F.M.; “The New Perspectives on Economic Growth and Technological
Innovation”, London: Brooking Institution Pres, 1999, s.5-9.
Sherwood, R.M.; “Intellectual Property Systems and Investment Stimulation:
The Rating Systems in Eighteen Developing Countries”, 1997, IDEAS, Vol.37
No.261–370.
“Sınai Haklarla İlgili Uluslararası Anlaşmalar ve İlişkiler”, TPE Yayını.
Solow R.A.; “ Contribution to Economic Growth”, Quarterly Journal of
Economics, 1957, Vol. 70, s.65–94.
Soyak, A.; “Küreselleşme Sürecinde Ulusal Teknoloji Politikası ve Türkiye;
Sınai Mülkiyet Hakları ve AR-GE Teşvikleri Açısından Bir Çözümleme”,
İstanbul: Bilim ve Teknik Yayınevi, 2000.
Taymaz, E.; “Sanayi ve Teknoloji Politikaları: Amaçlar ve Araçlar”, ODTÜ
Gelişme Dergisi, 1993, s.550-60.
Thompson, M.A.; Rushing,F.W.; “An Emprical Analysis of the Impact Of Patent
Protection on Economic Growth”, Journal of Economic Development, 1996,
Vol.21, No.2, s.61-79.
Yalçıner, U.G.; “Sınai Mülkiyetin İlkeleri”, Ankara: Metal Ofset, 2000.