SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar...

3
bahseden Türkçe Tuhfetü'l- : Erenbuga Kitabü (ed. Fuat Sezgin). Frankfurt 2004; Kemal. Teva- rfh-i Al-i Osman, Il, 133; Tarih All Bey), istanbul 1341, s. 199; Ahmed Muhtar Ahvalname-i Askeriyye-i Os- maniyye, istanbul 1316, s. 31-32; a.mlf., "Eski Silahlan", Malumat, lll/60, istanbul 1314, s. 241; 111/63 (1314), s. 302-303; a.mlf., "Es- ki Silahlan yahud Fenn-i Esliha ve Ettikleri Hizmet", a.e. , lll/ 71 (1314 ), s. 469; Marsigli, imparator- Askeri Vaziyeti, tür.yer.; Merkez-Bahriye, s. 389-507; V. J. Parry, "Mate- rials of War in the Ottoman Empire", Studies in the Economic History of the Middle East (ed . M. A Cook). London-New York 1970, s. 220-227; is- mail ve Okçuluk Tarihi, 1974; D. Petrovic, "Fire-arms in the Balkans on the Eve of and After the Otto- man Canguests of the Fourteenth and Fifteenth Centuries", War: Technology and Society in the Middle East (ed. V.). Parry - M. E. Yapp), London 1975, s. 164-194; D. Nicolle, Armies o{the Otto- man Turks 1300-1774, London 1983; a.mlf., Ar- mies of the Ottoman Empire 1775-1820, Lo n- don 1998; a.mlf., EP Suppl., s. 736-746; Turgay Tezcan, Silahlar (tre. V. Taylor istanbul 1983; Tülin Çoruhlu, Tüfek, Ta- banca ve Askeri Müzeden Örnek- lerle, Ankara 1993; a.mlf., "Tasvirlere Göre Sel- çuklu Silahlan ve Bu Silahiann VI. Millf Selçuklu Kültür ve Medeni- yet! Seminer Bildirileri (16-17 1996), Kon- ya 1997, s. 51; A. R. Williams, "Ottoman Military Technology: The Metallurgy of Turkish Anno- ur" , W ar and Society in the Eastern Mediterra- nean, 7th-J5th Centuries (ed. Y. Lev). Leiden 1997, s. 363-397; Ünsal Yücel, Türk (ed Dur- sun Ayan). Ankara 1999; Askerlik Lite- ratürü Tarihi (haz. Ekmeleddin 2004 , 1-11; G. Agoston, Guns for the Sul- tan: Military Power and the Weapons lndustry in the Ottoman Empire, Cambridge 2005; Salim Aydüz, XV ve XVI. Amire ve Top Döküm Teknolojisi, Ankara 2006; a.mlf., Silahlarla ilgili Türkçe Matbu Eserler Bib- liyografYa Denemesi (1727-1928) ", Kutadgubi- lig, sy. 5, 2004, s. 259-309. L li! AYDÜZ SilAHDAR devletlerinde ve ile silahhanesinden sorumlu olan saray görevlisi. _j Sözlükte "silah Fars- ça bir kelime olan silah-dar, Büyük Sel- çuklu Devleti'nden itibaren Türk-is- lam devletlerinde askeri ve idari bir görevi ifade etmek için Silahdarla- gelinceye kadar daha çok göreviyle olan askeri mükellefiyetieri zamanla idari bir mahiyet alarak büyük önem ka- Selçuklular'da devlete ait silah- ve askeri malzemelerin muhafaza bir yer olan kendisine pek Türk den silahdaran" daki özel bir grup korumaktan sorumlu tutulan ve silahi ismiyle de lan silahdarlar daimi hizmetiileri yer Bu grubun olan emir-i silah olup merasim bu- lunur ve geçitlerde Zamanla önemi daha da artan emir-i silah- ordu kadar yüksel- Nizamülmülk'ün Siyaset- name'sinde silahdar en güvenilir görevlisi diye Anadolu Selçuk- devam eden silahdarlar, söz konusu görevlerine ilaveten bir hassa kuweti gü- cü haline kurumu, yine emir-i silah ve benzer görevlerle Baybars dö- neminde Memlükler'de olup zamanla en önemli dokuz görevden biri haline Emir-i silah en yüksek as- keri rütbe olan emir-i mie ve mukaddemü elfler tayin edilirdi. Emrindeki 110-120 "silahdariyye" veri- Resmi geçit omzunda si- lahdar (Sumilme-i Vehbf, TSMK, lll. Ahmed, nr. 3593, vr. 16" 'dan detay) SilAHDAR len ve memlüklerden süvarilerle silah ve mühimmat deposundan sorumludur ve denilen has- sa emlri Bu se- beple zaman zaman ismiyle de Silahdariyye grubu lar ve teberdarlarla birlikte mu - da sorumludur. Emir-i silah silahhanenin bütün buraya giren takip eder, ve merasimlerde ve darülakd verilen divanda oturur. x;.J. emir-i sila- konumu büyük önem ve sa- da yer almaya Ba- yezid döneminde ortaya kabul edi- lir. bir saray kurumu devlet maiyetlerinden bir bölüklerinden birinin Si- bulunan silah- dar veya denilir. özel hizmetlerine bakan Has Oda biri olan silahdar Fatih Kanunnam esi'ne göre bu oda has sonra ikinci bü- yük idarecisi olarak ha ait bütün yü- kümlü tutulan silahdar merasimlere kadifeli ve zülüflü üsküf, üzerinde hazine olan ineili bir kaftan, beline çifte gayet som mücevherli kemer ve köstekli som murassa' ve takarak at üstünde seyf-i sellml verilen sol omzuna. alaylarda ise omzuna alarak ge- risinde yürür. sarayda sa- kürk giymesine de izin Si- lahdar içinde özel si- lah ve muhafaza sarayda arzhane dai- resi içinde bulunan ve silahdar hazinesi verilen hazinenin tek sorumlusudur. Bunlardan has bahçedeki gezinti- lerde refakat etmek, ava beraber bulunup kurmak ve lll. Murad be- ri adet olan mevlid törenlerin- de çuhadarla birlikte buhur ve gül suyu ikram etmek, on iki- sinde Dairesi'nde me- rasimlerde mukaddes emanetterin Revan nezaret etmek de silahdar görevleri getirilecek on- dan bir derece bulunan rikabdar veya çuhadarlar seçilir. Klasik dönem kanunnamelerine göre so akçe ile 191

Transcript of SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar...

Page 1: SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar gü nün tamamını padişahla birlikte geçiren silahdarlar yeni uygulamayla birlikte

sanatından bahseden Türkçe Tuhfetü'l­guzat'ıdır.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Erenbuga ez-Zeredkaş. Kitabü '1-Eslil:ıa (ed. Fuat Sezgin) . Frankfurt 2004; İbn Kemal. Teva­rfh-i Al-i Osman, Il, 133; Lutfı Paşa. Tarih (nşr. All Bey), istanbul 1341, s. 199; Ahmed Muhtar Paşa, Ahvalname-i Müelle{at-ı Askeriyye-i Os­maniyye, istanbul 1316, s. 31-32; a.mlf. , "Eski Osmanlı Silahlan", Malumat, lll/60, istanbul 1314, s. 241; 111/63 (1314), s. 302-303; a.mlf., "Es­ki Osmanlı Silahlan yahud Osmanlılar'ın Fenn-i Esliha ve Topçuluğa Ettikleri Hizmet", a.e. , lll/ 71 (1314), s. 469; Marsigli, Osmanlı imparator­luğunun Askeri Vaziyeti, tür.yer.; Uzunçarşılı,

Merkez-Bahriye, s. 389-507; V. J. Parry, "Mate­rials of War in the Ottoman Empire", Studies in the Economic History of the Middle East (ed. M. A Cook). London-New York 1970, s. 220-227; is­mail Pazıl Ayanoğlu, Okmeydanı ve Okçuluk Tarihi, İstanbul 197 4; D. Petrovic, "Fire-arms in the Balkans on the Eve of and After the Otto­man Canguests of the Fourteenth and Fifteenth Centuries", W ar: Technology and Society in the Middle East (ed. V.). Parry - M. E. Yapp), London 1975, s . 164-194; D. Nicolle, Armies o{the Otto­man Turks 1300-1774, London 1983; a.mlf., Ar­mies of the Ottoman Empire 1775-1820, Lo n­don 1998; a.mlf., "Silal:ı" , EP Suppl., s. 736-746; Turgay Tezcan, Silahlar (tre. V. Taylor Saçlıoğlu). istanbul 1983; Tülin Çoruhlu, Osmanlı Tüfek, Ta­banca ve Techizatları: Askeri Müzeden Örnek­lerle, Ankara 1993; a .mlf., "Tasvirlere Göre Sel­çuklu Silahlan ve Bu Silahiann Osmanlılardaki Devamı" , VI. Millf Selçuklu Kültür ve Medeni­yet! Seminer Bildirileri (16-17 Mayıs 1996), Kon­ya 1997, s. 51; A. R. Williams, "Ottoman Military Technology: The Metallurgy of Turkish Anno­ur" , W ar and Society in the Eastern Mediterra­nean, 7th-J5th Centuries (ed. Y. Lev). Leiden 1997, s. 363-397; Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu (ed Dur­sun Ayan). Ankara 1999; Osmanlı Askerlik Lite­ratürü Tarihi (haz. Ekmeleddin İhsanoğlu v.dğr.), İstanbul 2004, 1-11; G. Agoston, Guns for the Sul­tan: Military Power and the Weapons lndustry in the Ottoman Empire, Cambridge 2005; Salim Aydüz, XV ve XVI. Yüzyılda Tophfıne-i Amire ve Top Döküm Teknolojisi, Ankara 2006; a.mlf., "Ateşli Silahlarla ilgili Türkçe Matbu Eserler Bib­liyografYa Denemesi (1727-1928) ", Kutadgubi­lig, sy. 5, İstanbul 2004, s. 259-309.

L

li! SALİM AYDÜZ

SilAHDAR ()~).{...,)

Bazı Türk-İslam devletlerinde ve Osmanlılar'da sultanın

silahları ile silahhanesinden sorumlu olan saray görevlisi.

_j

Sözlükte "silah taşıyan" manasında Fars­ça bir kelime olan silah-dar, Büyük Sel­çuklu Devleti'nden itibaren bazı Türk-is­lam devletlerinde askeri ve idari bir görevi ifade etmek için kullanılmıştır. Silahdarla­rın Osmanlılar'a gelinceye kadar daha çok

sultanların silahlarını taşıma göreviyle sı­nırlı olan askeri mükellefiyetieri zamanla idari bir mahiyet alarak büyük önem ka­zanmıştır. Selçuklular'da devlete ait silah­ların ve askeri malzemelerin muhafaza edildiği bir yer olan zerdhfıneyi (zırhhane) kendisine bağlı, pek çoğu Türk asıllı kişiler­den oluşan "gulaman-ı silahdaran" adın­daki özel bir grup vasıtasıyla korumaktan sorumlu tutulan ve silahi ismiyle de anı­lan silahdarlar sarayın daimi hizmetiileri arasında yer alır. Bu grubun başında olan kişi emir-i silah unvanını taşımakta olup merasim zamanlarında tahtın yanında bu­lunur ve geçitlerde sultanın silahını taşır. Zamanla önemi daha da artan emir-i silah­ların ordu kumandanlığına kadar yüksel­diği olmuştur. Nizamülmülk'ün Siyaset­name'sinde silahdar sarayın en güvenilir görevlisi diye tanımlanır. Anadolu Selçuk­luları zamanında devam eden silahdarlar, söz konusu görevlerine ilaveten bir hassa kuweti oluşturarak sultanın muhafız gü­cü haline gelmiştir.

Silahdarlık kurumu, yine emir-i silah adıyla ve benzer görevlerle ı. Baybars dö­neminde Memlükler'de teşkil edilmiş olup zamanla en önemli dokuz görevden biri haline gelmiştir. Emir-i silah en yüksek as­keri rütbe olan emir-i mie ve mukaddemü elfler arasından tayin edilirdi. Emrindeki 110-120 civarında, "silahdariyye" adı veri-

Resmi geçit sırasında omzunda pad işahın kı lıcın ı taşıyan si­lahdar ağası (Sumilme-i Vehbf, TSMK, lll. Ahmed, nr. 3593, vr. 16"'dan detay)

SilAHDAR

len ve memlüklerden oluşan süvarilerle sarayın silah ve mühimmat deposundan sorumludur ve "zerradkfışiyye" denilen has­sa birliğinin emlri konumundadır. Bu se­beple zaman zaman ez-zerradkeşü'l-keblr ismiyle de anılır. Silahdariyye grubu uşak­lar ve teberdarlarla birlikte sultanın mu­hafazasından da sorumludur. Emir-i silah silahhanenin bütün masraflarıyla buraya giren çıkan şeyleri takip eder, savaşlarda ve merasimlerde sultanın silahlarını taşır ve darülakd adı verilen divanda sultanın arkasında oturur. x;.J. yüzyılda emir-i sila­hın konumu büyük önem kazanmış ve sa­vaşlarda da yer almaya başlamıştır.

Osmanlılar'da silahdarlığın Yıldırım Ba­yezid döneminde ortaya çıktığı kabul edi­lir. Osmanlı uygulamasında silahdarlık, bir saray kurumu olmanın yanı sıra devlet adamlarının maiyetlerinden bir kısmıyla kapıkulu bölüklerinden birinin adıdır. Si­lahdarlık makamında bulunan kişiye silah­dar ağa veya silahdik-ı şehriyari denilir. Padişahların özel hizmetlerine bakan Has Oda mensuplarından biri olan silahdar ağa, Fatih Kanunnam esi'ne göre bu oda ağa­larının has odabaşından sonra ikinci bü­yük idarecisi olarak belirtilmiştir. Padişa­ha ait bütün silahların muhafazasıyla yü­kümlü tutulan silahdar ağa merasimlere başında kırmızı kadifeli ve zülüflü üsküf, üzerinde hazine malı olan ineili ağır bir kaftan, beline çifte paftalı, gayet pahalı som mücevherli kemer ve altın köstekli som murassa' ve değerli bıçak takarak at üstünde katılır, hükümdarın seyf-i sellml adı verilen kılıcını sol omzuna. alaylarda ise sağ omzuna alarak hünkarın sağ ge­risinde yürür. Silahdarın sarayda sarık sa­rıp kürk giymesine de izin verilmiştir. Si­lahdar ağa ayrıca içinde padişahın özel si­lah ve teçhizatlarıyla kıymetli eşyalarının muhafaza edildiği, sarayda arzhane dai­resi içinde bulunan ve silahdar hazinesi adı verilen hazinenin tek sorumlusudur. Bunlardan başka has bahçedeki gezinti­lerde padişaha refakat etmek, padişahlar ava çıktığında beraber bulunup sofraları­nı kurmak ve lll. Murad zamanından be­ri yapılması adet olan mevlid törenlerin­de çuhadarla birlikte padişaha buhur ve gül suyu ikram etmek, ramazanın on iki­sinde Hırka-i Şerif Dairesi'nde yapılan me­rasimlerde mukaddes emanetterin Revan Köşkü'ne taşınmasına nezaret etmek de silahdar ağaların görevleri arasındadır.

Silahdarlık makamına getirilecek kişi on­dan bir derece aşağıda bulunan rikabdar veya çuhadarlar arasından seçilir. Klasik dönem kanunnamelerine göre so akçe ile

191

Page 2: SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar gü nün tamamını padişahla birlikte geçiren silahdarlar yeni uygulamayla birlikte

SilAHDAR

müteferrika tayin edilerek saraydan taş­ra hizmetine çıkar. Terfi etmesi durumun­da bölük ağası, çaşniglrbaşı veya kapıcı­başı olarak tayin edilir. Silahdarlık görevi­ne önceleri Enderun ağalarından tayinler yapılırken XVI. yüzyıldan sonra bu uygu­lamaların dışına çıkılarak kiler kethüdası, seferli kethüdası, peşkir ağası, hatta ber­berbaşı gibi Has Oda dışından gelen En­derun mensupları da tayin edilmeye baş­lanmış ve buradan terfi eden kişiler yeni­çeri ağ ası, beylerbeyi, kaptan-ı derya ya­hut vezir olmuştur. Pek çoğu iyi yetişmiş devlet adamlarından olan silahdarlardan yirmi kadarının vezlriazamlığa kadar yük­seldiği tesbit edilmektedir.

IL Mustafa döneminde silahdarlık gö­revinde bulunan Çariulu Ali Paşa sadra­zam olduktan sonra enderun hizmetini ye­ni bir nizama sokarken silahdar ağaların görev ve yetkilerini yeniden düzenlemiştir. Buna göre o zamana kadar Babüssaade ağaları vasıtasıyla padişaha gönderilen hatt-ı hümayun ve telhislerin bundan böy­le silahdar ağalarla ulaştırılması usulü ge­tirilmiş ve vazifeleri daha çok sarayın ha­rem tarafına ait olan Darüssaade mensup­ları hariç Babüssaade ile birlikte bütün Enderun hizmetlerinin idaresi görevi de uhdelerine verilmiştir. Böylece silahdarlık Has Oda, hazine, kiler ve seferli koğuşları­nın ve zülüflü baltacıların amiri konumu­na yükseltilerek çok daha önemli bir mev­ki halini almış. silahdarlar çeşitli görevle­ri dolayısıyla zamanla saray başınabeyin­eisi durumuna gelmiştir. Sabah namazın­dan yatsı namazının sonrasına kadar gü­nün tamamını padişahla birlikte geçiren silahdarlar yeni uygulamayla birlikte pa­dişahla yapılacak her türlü yazışmayla il­gilenmiştir. Bayramlaşma, cuma selamlı­ğı ve u!Cıfe dağıtımı merasiminin teşrifat kaidelerine göre tertip ve icrası, Enderun

192

Silahdar ve hazinedar ağaları

(TSMK,

Hazine, nr. 2164, vr. 2•)

ağalarının tahsilleri konusu ile Enderun ni­zam ve kanunlarının uygulanmasına özen göstermek de onun sorumluluklarından­dı. Enderun Hazinesi'ndeki parayı ve kıy­metli eşyaları gösteren ve defterdar ta­rafından mühürlenmiş olan iki defteri ha­zine kethüdasıyla birlikte muhafaza eden silahdar ağa bu hazinenin açılışında da ha­zır bulunurdu. Harc-ı hassanın bir kısmı doğrudan doğruya onun elinde olup bura­dan yapılan masrafları kaftancısı vasıta­sıyla deftere kaydettirdiği gibi hazine ket­hüdası dairesindeki dolaptan harcanan miktarı da her ay başında görüp tasdik et­me yetkisine sahipti.

Silahdar ağaların makamın artan öne­mine paralel olarak görev çeşitleri de faz­lalaştığından maiyetlerindeki hizmetlile­rin sayısı arttırılmış ve toplam otuz dör­dü bulmuştur. Silahdar ağanın arması kı­lıçtı. Silahdarlık görevine tayin edilen kişi­lere başta acemilik adıyla bir miktar para verilirdi. XVI. yüzyılın başlarında 20 akçe u!Cıfe alan silahdarların yevmiyeleri za­manla artmış ve XVII. yüzyıl ortalarında 40 akçeye, XVIII. yüzyılda 60 akçeye çık­mış. daha da artan önemine uygun biçim­de XVIII. yüzyıl başlarında 300 akçe ile emekliye sevkedilmişlerdir. Ayrıca kendi­lerine came-i hassa ismiyle senede dört kat elbiselik kumaş verilirdi. Ulufeleri dı­şında has gelirleri de vardı.

Silahdarlık makamı, Silahdar Giritli Ali Ağa'nın Ekim 1831'de ölümü üzerine 29 Kasım 1831 tarihinde yerine kimse tayin edilmeyerek lağvedilmiş, onun görevi ha­zine kethüdasına nakledilmiştir. Ardından silahdar ağalığın yerine geçmek üzere En­derun nazırlığı ve bir yıl sonra da mabe­yin müşirliği (1833) ihdas edilmiştir. Sa­raydaki silahdar dışında, Osmanlılar'da ve­zir ve diğer önde gelen ricalin masrafları­nı kendilerinin ödeyerek özel hizmetlerin­de kullandıkları görevlileri arasında silah­dar da bulunmaktadır. 1707'devezirlerin kapı halkı ve maiyetlerine sınırlama geti­rilirken ancak on silahdar istihdam edil­mesi kararlaştırılmıştir, 18S1'de silahdar ağalık İ?ğvedilirken vezir[E)rin silahdar na­mıyla adam. istihdamları yasaklanmıştır.

Silahdar Böİügü. Osmanlılar'da silah­dar bölüğü adı aıtında kapıkulu süvarile­ririoen birini oluşturan bir askeri grup da­ha vardı. Altı bölük halkılidan biri olan bu bölüğün teşkili muhtemelen ı. Murad za­manına rastlar. Fatih Sultan Mehmed dö­nemine kadar silahdar bölüğü kapıkulu süvarileri arasında başbölük olarak nitelen­dirilmiştir. Bunlar alaylarda padişahın ar­kasından yürür, savaş sırasında yine padi-

şahın bulunduğu yeri arka cepheden ko­ruma altına alır, sipahi bölüğünün üzerin­de bir konumda olurdu. Ancak Fatih Sul­tan Mehmed, sayıları artan sipahi ve bey oğullarından müstakil bir bölük teşkil ede­rek onlara padişahın sağ tarafında yürü­me imtiyazı verince silahdar bölüğünün sol tarafta yürümesi kanun olmuş. kendile­rine sarı bayrak tahsis edilmiştir. Böylece silahdarlar sipah bölüğünden sonra ikinci dereceye düşmüştür. Kendilerine bayrak­larının renginden dolayı sarı bayrak bölü­ğü adı da verilmiştir.

Kapıkulu süvarileri içinde cemaat-i silah­daran adıyla resmi belgelerde zikredilen silahdar ocağı 260 bölüğe ayrılmıştı. Fa­tih Sultan Mehmed döneminde sayıları 2000 dolayındaydı. XVI. yüzyılın başlarına ait belgelerde bu sayı 1 SOO ile 1800 arasın­da değişir. Yüzyılın ikinci yarısında 2000'i geçmişti. lll. Murad'ın cüiCısu sırasında 2127, 996'da (1588) 2930, 1S97'de SOOO, 1609'da ise 7683 kişiden oluşuyordu. IV. Murad zamanında silahdar bölüğü mev­cudu 2SOO olarak tesbit edilmişti. 1660'­ta 6244 kişiden, 1711'de 6628 neferden müteşekkildi. Fakat az sonra sayı 1 0.821'e yükselmiştir. Il. Mahmud döneminde sa­yılarının 1 2.000 olduğu tahmin edilmek­tedir.

Silahdar bölüklerinin her birinin başında bölükbaşı, serbölük denilen bir zabit bu­lunuyordu. Bütün silahdar bölükleri silah­dar ağasının emri altındaydı. Silahdar ağa­sı sipahi ağasından sonra geliyor, aynı za­manda rikab ve üzengi ağalarından sayı­lıyordu. Kanun gereğince silahdar bölüğü ağalığına sağ ulufeciler ağalığından gelin­mekteydi. Silahdar ağası terfi ettiğinde sipah ağası oluyor veya 3SO.OOO akçe ile sancak beyliğine tayin ediliyordu. Ayrıca bölük ağaları nizamma göre yeni tayin olu­nan ocak ağası geldiği bölükten bir mik­tar neferi silahdar bölüğüne getirip kay­dedebilirdi. Silahdar bölüğünde silahdar kethüdası, kethüda yeri, baş çavuş ve si­lahdar katibi gibi görevliler de bulunuyor­du. Silahdar kethüdasının vekili olan ket­hüda yeri aynı zamanda silahdar ağası­nın divan nezdindeki mümessili durumun­daydı.

Silahdar bölüğü mensupları maaşii sta­tüde olup ulufeteri hizmet sürelerine gö­re 6-99 akçe arasında değişirdi. Bölüğe ye­ni kaydedilen bir serdengeçtiye 6 akçe uiQ­fe tayin edilirken Galatasaray Acemi Oca­ğı'ndan çıkanlara 12-13 akçe veriliyordu. Silahdar Ocağı mensupları uiCıfelerini oğul­larına ancak silahdar ağasının muvafaka-

Page 3: SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar gü nün tamamını padişahla birlikte geçiren silahdarlar yeni uygulamayla birlikte

tiyle devredebilirdi. Sipahi ağası ise gün­lük 120-130 akçe arasında uh1fe alıyordu. Ocağa ait bürokratik muamelat defter­darlığa bağlı silahdar kaleminden görülü­yordu. Silahdar bölük katibi aynı zamanda bu kalemin amiri durumundaydı. XVIII. yüzyıla ait bilgilere göre eşkinci veya emek­li olmuş silahdarların esame denilen ulu­fe cüzdaniarı bu kaleme kayıtlıydı, bölü­ğün mevcut isim cetvelleri de burada ha­zırlanırdı. Uh1felerinin tediyesi, esamele­rin süvari mukabelesi kaleminde gözden geçirilip tasdik edilmesiyle gerçekleşiyor­du.

Padişahın yanında bir hassa bölüğü du­rumunda olan silahdarların başlıca görev­leri alaylarda ve cuma selamiıkiarında pa­dişahın solunda yürümek, savaş sırasın­da ana merkezde saltanat sancağının sol tarafında yer almak, yürüyüşlerde yahut padişahın iştirak ettiği seferlerde onun geçeceği yolları açmak, köprüler yaptır­mak ve tuğların dikilmesi için yolun iki ta­rafına sancak tepesi denilen tümsekler ha­zırlatmaktı. Bu tümsekler sefere serdar olarak sadrazarnın katılması durumunda sadece yolun sol tarafına yapılırdı. Savaş düzeni ve yol hizmetleri dışında sefer sı­rasında padişahın veya sadrazarnın tuğla­rını taşımak, merasimlerde padişahın ye­dek atiarını götürmek ve padişah camiye gittiğinde fakiriere sadaka dağıtmak gibi işleri de ifa ediyordu. Tuğları taşıyanlar tuğ­cu veya tuğkeşan 1 tuğcıyan-ı hassa adıy­la anılıyordu. Sayıları yirmi üç kadar olup başlarında tuğcubaşı bulunuyordu. Padi­şahın yedek atiarını götüreniere yedekçi, amirlerine yedekçibaşı deniyordu. Bunla­rın sayısı otuzdu. Padişah adına sadaka dağıtanlara buçukçu adı veriliyordu. Söz konusu hizmetler dışında XVI. yüzyılın ikin­ci yarısından itibaren kapıkulu süvarileri Edirne ve Bursa'dan başlayarak impara­torluğun her tarafına dağılıp vergi tahsili, beytülmal eminliği, mübayaat ve kitabet gibi çeşitli hizmetler yapmaya başlayın­ca silahdarlar bölüğü mensupları da cizye eminliğine, ağnam, haraç gibi vergilerin tahsiline memur edilmiştir (BA. KK, nr. 67).

Osmanlı savaş sisteminde XVII. yüzyıl­dan itibaren başlayan dönüşüm kapıkulla­rını da etkilemiş, nizarnları bozulmaya baş­lamış, alınan tedbirlere rağmen eski dü­zen sağlanamamıştır. XVlll. yüzyılda silah­darların da içinde bulunduğu kapıkulu sü­varileri giderek başka işlerle ve ticaretle uğraşmaya başlamış, boş yere ulufe alan gruplar haline gelmiştir. Yeniçeri Ocağı'nın

ilgasından sonra kapıkulu ocakları da ka­patılmış, esameleri imha edilmiş, ancak

sadrazam huzurunda kendilerini gösterip isbat-ı vücud edenlere gümrükten maaş tahsis edilmiştir. BİBLİYOGRAFYA :

BA, Ali Em1r1, lll. Ahmed, nr. 18396; BA. Cev­det-Askeri, nr. 2186, 12171 , 22333; TSMA. nr. E. 5475; Nizamülmülk, Siyasetname (nşr. Ch. Schefer), Paris 1891, s. 94-95, 1 09; İbn Bibi, el· Evamirü 'l-'Ala'iyye, s. 216; Kalkaşendi, Şub/:ıu'l­a'şa, V, 462; Fatih Sultan Mehmed, Kananna­me-i Al-i Osman (nşr. Abdülkadir Özcan), istan­bul2003, s. 15-16; idris-i Bitlis!, Heşt Bihişt, Nu­ruosmaniye Ktp., nr. 3209, vr. 462'; Lutfı Paşa, Asa{name, istanbul 1326, s. 17; Selanik!, Tarih (ipşirli) , s. 272, 465; Koçi Bey, Risale (Dan ışman),

s. 43, 61, 113; Hezarfen, Telhfsü 'l-beyan fi Ka­vanfn-i Al-i Osman (haz. Sevim ilgürel), Ankara 1998, tür.yer.; Raşid , Tarih, lll , 238; D'Ohsson. Tableau general, VII, 266, 368; Hızır İlyas, Tanh-i Enderün, istanbu11 276, s. 41, 97, 132-133, 139-140, 142-143, 345; Tayyarzade Ata Bey, Tarih, is­tanbul1292, 1,161-162,201 ,209, 253, 284; Mar­sigli, Osmanlı imparatorluğunun Askeri Vazi­yeti, s. 97-100; Uzunçarşılı. Medhal, s. 336-337; a.mlf .. Saray Teşkilatı, s. 340-348; a.mlf., Ka­pukulu Ocakları, ll , 210, 214; A. N. Poliak. "The Influence of Chingiz-Khan's Yasa upon the Ge­neral Organization of the Mamluk State", BSOAS, X/4 (1942). s. 862-876; İsmail Baykal, "Silahdar-ı Şehriyan ve Darüssaade Ağası Tayinleri Hakkın­da Hatt-ı Hümayunlar", TV, 11/7 ( 1943), s. 338-341; D. Ayalon, "Studies on the Structure of the Mamluk Army !" , BSOAS, XV/2 ( 1953), s. 203-228; İsmet Parmaksızoğlu, "Silahdar", TA, XXIX, 28-29; Şerafetlin Turan, "Silahdar", iA, X, 640-641; Pakalın.lll, 221-225; Shai Har-El, "Silai)dar", Ef2 (ing.), IX, 609-610. ı:;ı;:1

Imf ŞERAFETIİN 'TuRAN

ı ı

siLAHDAR İBRAHiM PAŞA (ö. 1192/ 1778'den sonra)

Osmanlı kumandanı

ve Kırım seraskeri. L _j

Ahıskalı olup Yusuf Paşa'nın oğludur. En­derun'dan yetiştikten sonra Şaban 1169'­da (Mayıs 1756) çuhadar, Zilhicce 1169'da (Eylül 1756) silahdar oldu. Safer 1171 'de (Ekim 1757) aziedilip emekliye ayrıldı. Şa­ban 1171 'de (Nisan 1758) affedilerek göre­vine iadesi istendiyse de kabul edilmeyip Ahıska'ya sürüldü. Cemaziyelahir 1172'de (Şubat 1759) sürgün cezası kaldırıldı. 9 Şewal1180'de (lO Mart 1767) vezaretle (Tevcfhat Defteri, TSMK, Hazine, nr. 1648,

vr. 2b) Ahıska ve Çtidır valiliğine tayin edil­di. 4 Cemaziyelahir 1181'de (28 Ekim 1767)

Erzurum valisi oldu. Safer 1183'te (Hazi­ran 1769) Erzurum ve Trabzon eyaletleri askeriyle Kırım cephesi seraskerliğine ge­tirildi. Bu onun hayatı için önemli bir dö­nüm noktası oldu. Kırım tarihinin en prob­lemli devrinde Kırım seraskerliğine tayin edilmişti. 1768'de başlayan savaşta Rus-

SilAHDAR iBRAHiM PAŞA

lar 'ın Kırım'a yönelik artan tehditleri yü­zünden Osmanlılar Kırım'a asker gönder­mek zorunda kalmıştı. ibrahim Paşa, Ke­fe'ye geçtikten sonra Kırım'ın muhafazası için en önemli yer olan ürkapı'ya gitmek üzere harekete geçti. Ordunun ağırlıkları­nı taşımak için gerekli 4000 arabanın Ta­tarlar tarafından temin edilmesinde çıka­rılan güçlükler Osmanlı ordusunun ürka­pı'ya ulaşmasını zorlaştırdıysa da sonun­da temin edilen 2700 araba ile ordunun ağırlıkları ürkapı'ya nakledildL Buradaki kaleye asker konuldu ve muhafaza ted­birleri alındı .

Silahdar ibrahim Paşa, Kırım'da iken 16 Şaban 1183'te ( 15 Aralık 1769) Anadolu va­liliğine tayin edildi. Anadolu valiliği 23 Şev­val1184'te (9 Şubat 1771) yenilendi (BA. Tahvil Defter/eri, nr. 16, s. 50 , 135, 147) .

Bu sırada soğukların başlamasıyla ordu­nun önemli bir kısmını Karasubazar'a nak­leden ibrahim Paşa baharda Ruslar'ın Or­kapı'ya yürümeleri sebebiyle tekrar ü rka­pı'ya hareket etti. Kefe'deki askerin de bir an önce yardıma gelmesi için emir gönder­di. Or Kalesi'ne vardığında yanında sooo Osmanlı askeriyle 1 S.OOO Kırım askeri bu­lunuyordu. ibrahim Paşa, Rus saldırıları­na karşı katı bir direniş gösterdi. Kefe'­deki askerlerin yardıma gelmesiyle duru­munu daha da güçlendirdi. Kaleye yeterli miktarda asker koyduktan sonra Rus ordu­gahına hücumda bulundu. Çevredeki Rus­lar'la yapılan çatışmada birçok esir alındı. ibrahim Paşa kış gelince Karasubazar'a çe­kildi. Bu arada Kırım'da Ruslar hesabına casusluk yapan bazı kimseler Kırımlılar'ı Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıyordu. Rus propagandasına inanan Kırım ileri gelen­leri de Ruslar'ı Kırım'a saldırıya teşvik edi­yor, Osmanlı kuwetlerine yardım etmedik­leri gibi çeşitli zorluklar çıkarıyordu. Özel­likle Ruslar'ın Kırım'a istiklal vaadleri ma­halli desteği azaltmış ve Osmanlı kuwet­lerinin çok zor şartlar altında mücadele et ­melerine yol açmıştı . Ayrıca Kırım'a yar­dıma gönderilen Yenikale muhafızı Abaza Mehmed Paşa'nın Kırım müdafaasında la­kayt davranışı Kırım müdafılerinin işini iyi­ce zorlaştırmıştı.

Bahar geldiğinde ürkapı'ya gitmek için yine araba tedarikinde problem çıktı. ib­rahim Paşa Reblülewei118S'te (Haziran ı 771) ürkapı'ya doğru harekete geçti, an­cak kaleye varamadan Tatarlar'ın Ruslar'­la anlaşıp kaleyi teslim ettikleri haberi gel­di. ürkapı'yı rahatça geçen Ruslar kısa sü­rede Kefe'ye ulaştılar. ibrahim Paşa bütün gayretlerine rağmen onları durduramadı ve Temmuz 1771 'de Kefe'de esir düştü.

193