Birlikte Daha Güzel Dergisi 2. Sayı

36

description

Engelli ve engelsiz bireylerin birlikte yaşama kültürü dergisi.

Transcript of Birlikte Daha Güzel Dergisi 2. Sayı

Birlikte Daha Güzel Dergisi“Hayatı Birlikte Paylaşıyoruz...”

Adı: Birlikte Daha Güzel DergisiTürü: 4 Aylık Süreli Dergi

Bağcılar Belediye Başkanlığı Adına SahibiLokman ÇAĞIRICI Belediye Başkanı

Genel Yayın YönetmeniCengiz PACCI

Yayın KuruluMehmet ŞİRİNKenan GÜLTÜRK Ekrem KIZILTAŞ

Proje KoordinatörüHasan Feyzi GİRAY

EditörHadi GÜNEŞ

Proje DanışmanıAliye YÜCEL

Kurumsal İlişkilerHicret ŞİMŞEK

Bilişim ve Sosyal Medyaİsmail Hakkı TAYFURHalim SARI

Prodüksiyon-YapımMehmet Emin GİRAY

Son OkumaNurdan Fatma EFE

Görsel TasarımTasarım AJANSI

Kapak ve İç TasarımHüseyin ÖZKAN

BaskıPelikan Matbaacılık

2. Basım Eylül 2015

Kültür Bak. Sertifika No 27776 Yönetim MerkeziTanıtım Sokağı Proje Merkeziwww.tanitimsokagi.comTel 0212 659 44 71

e-mail iletisim@ birliktedahaguzel.orgWeb www.birliktedahaguzel.org facebook.com/ birlikteguzeltwitter.com/birlikteguzel

İletişim 0212 410 76-77 Bilmer 444 00 92Web www.bagcilar.bel.tr twitter.com/bagcilar.bld facebook.com/bagcilar.bld

Birlikte Daha Güzel Dergisi

Bu derginin hakları anlaşmalı olarak Bağcılar Belediyesine aittir. Anlaşma şartları doğrultusunda Bağcılar Belediyesi kullanılabilir. Yazılı izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının veya bir kısmının çoğaltılması ve elektronik ortamlarda yayınlanması yasaktır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

BUNLAR DA YAŞANMIŞ! / 16

AYIN KONUĞU / DR. SARE DAVUTOĞLU / 2

BİRLİKTE DAhA KOLAY BAŞARIYORUZ / LOKMAN ÇAĞIRICI / 4

ENGELSİZ hABERLER / İLK ÇİZİMİ, BAKAN AVCI ve HASAN KAÇAN YAPTI / 6

hABER AKTÜEL /TÜRKİYE YEMEK YARIŞMASI ve ALTIN TENCERE TÜRKİYE ÖDÜLLERİ / 12

ENGELSİZ KİTAPLAR / PAŞALAR DİVANI / 9

DOĞAL VE SAĞLIKLI hAYAT / ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ / 20

OKU-YORUM / AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN ROMANI / 24

ENGELSİZ TEKNOLOJİLER / ENGELSİZ YAZILIMLAR / 22

BİLGİ KUTUSU / ENGELLİLERE BASTON YAPAN PADİŞAH / 26

ENGELSİZ RÖPORTAJ / AĞLAYINCA TAMAM DEDİM! / 28

ENGELSİZ DÜNYA / ENGELSİZ TÜRKİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU! / 30

Hekimlik mesleğimin yanısıra hayat boyu içinde olduğum insani hizmet alanlarında yüreğimi ençok katmak istediğim alan; engelli insanlarımızın elinden tutmaktır.

Dr. SARE DAVUTOĞLU

ENGELSİZ MEKANLAR / ENGELSİZ KÜTÜPHANE / 18

2 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Ayın Konuğu

EVET “BİRLİKTE DAhA GÜZEL”Dr. SARE DAVUTOĞLU

Hekimlik mesleğimin yanı sıra hayat boyu içinde olduğuminsani hizmet alanlarında yüreğimi en çok katmak istediğim alan

engelli insanlarımızın elinden tutmaktır.

Umudun, azmin, mücadelenin, sabrın, va-karın ve direncin timsali engelli kardeşle-rimiz…

Sizlerin, özgüvenle her gün daha fazla toplumsal hayata katılıyor olmanız, ülke ve millet olarak bizler için gurur vesilesidir. Bu alanda gelişmesi gereken duyar-lılığı artıran gönüllü kültürel faaliyetlerin çeşitlenmesi ayrıca mutluluk veriyor. Sizin meselelerinizi sahiplenen bütün kurumlarımızı, belediyelerimizi, gönüllü teşek-külleri, gönül sahibi insanlarımızı yürekten kutluyoruz. Zira değerler sistemimizin özü insana hizmettir.

Uzun yıllar büyük ihmallere uğrayan engellilerimiz lehine son yıllarda tarihi adımlar atıldı. Hükümetleri-

miz bu süreçte “sosyal devlet” anlayışını öne çıkara-rak, ülkenin artan imkânlarının adaletle paylaşımını sağladı ve bunun neticesinde engelli vatandaşlarımı-zın önündeki engeller de büyük ölçüde kalkmış oldu.

Son yıllarda sosyal yardım ve hizmet alanında kullanılan ülke kaynakları net olarak 15 misli ar-tış gösterdi. Bu büyük bir devrim ve tarihi bir re-kordur. 2005 yılında çıkarılan Türkiye’nin ilk Engelliler Kanunu ile yaklaşık bin 500 maddelik Engelliler Hukuku oluşturuldu. Keza, 2010 yılından bu yana engellilerimize hizmeti önceleyen pozitif ayrımcılık, anayasa tarafından güvence altına alındı. Engelli Hakları İzleme ve Değerlen-dirme Kurulu da yapılan tüm çalışmaların garantörü ve izleyicisi olmak üzere bu dönemde hayata geçirildi.

Bu sayımızın onur konuğu;Başbakanımız Prof. Dr. Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’nun Muhterem eşleri Dr. SARE DAVUTOĞLU.

Değerli vakitlerini ayırarak göndermiş oldukları takdim yazısı için,Birlikte Daha Güzel Dergisi ekibi adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.

2828 sayılı Sosyal hizmetler Kanunu’na ek-lenen bir madde ile bakıma muhtaç tüm engelli vatandaşlarımız evde bakım hizmeti kapsamına alındı. 2007 yılında uygulamaya konan evde ba-kım hizmetinin bütçesinde, 8 yılda 91 kat artış sağlandı. 2014 yılı içerisinde tam 450 bin engelli vatandaşımıza düzenli maaş ödendi. Bugün itibariyle her 6 engelli vatandaşımız için bir bakım elemanı hiz-met veriyor. Bu zaman zarfında engellilerimize yöne-lik belediyelerimizin yürürlüğe koyduğu takdire şayan hizmetlerden biri ise şehir içi toplu taşıma araçların-dan ücretsiz faydalanma imkânı.

Engellilerimizin potansiyellerini gerçekleştirme imkânının verilmesinin, çok anlamlı bir insani hizmet olduğunu düşünüyoruz. Bize göre devletin şefkat elini en önce engelliler hissetmelidir. Anayasal statü, hukuki düzenlemeler ve doğrudan ekonomik destekler sayesinde engellilere hizmet bilincinin yük-selmesi neticesinde özel eğitim okullarında öğrenim gören engelli öğrenci sayısı dört misline çıktı. Bu öğ-rencilere evlerinden okullarına ücretsiz taşıma hizmeti veriliyor olması da Türkiye’nin son yıllarda hayata ge-çirdiği devrim niteliğinde bir sosyal devlet uygulama-sıdır. 2002 yılında özel eğitim gerektiren sadece 53 bin çocuğa eğitim hizmeti verilirken, bu oran bugün yaklaşık 250 bine çıkmıştır.

Engelliler bahsinde en az eğitim kadar önemli bir konu da istihdam meselesidir. Devlet Memurları Ka-nunu’nda yapılan değişiklik sayesinde kamudaki en-gelli istihdamı artık ‘istisna’ kapsamına alındı ve bu sayede sadece kamuda çalışan engelli sayısı 40 bini aştı. Gerek sigorta primlerine hazine yardımı, gerekse engelli girişimciliği destekleme programları sayesinde özel sektör istihdamı da iki katına çıkmış bulunuyor.

Bütün bu iyileştirmeler çok önemli kazanımlar anlamına geliyor, elbette dezavantajlı grupların so-runlarının henüz tamamen çözüldüğünü söyleye-bilecek noktada değiliz. Bununla birlikte yapılanlar, yapılacaklar hakkında son derece umutlu bir tablo sunuyor. Toplum ve devlet ola-rak yaptıklarımızla asla yetinemeyiz.

hekimlik mesleğimin yanı sıra hayat boyu içinde olduğum insani hizmet alanlarında yü-reğimi en çok katmak istediğim alan engelli insanlarımızın elinden tutmaktır. Bugüne ka-dar, engelli kardeşlerimizi topluma, toplumu da engelli kardeşlerimize kazandıran her çalışmanın, her çabanın gönüllüsü oldum, bundan sonra da bu alandaki her fi krin, her çabanın destekçisi olmak-tan onur duyacağım.

Devletin, hükümetin, resmi kurumların yapacak-ları, toplumsal taleplerle ve toplumun sahiplenmesiy-le şekillenir. Bu yüzden devlet ve toplum olarak, sivil toplum ve siyaset olarak, engelli ve engelsiz olarak evet, Birlikte Daha Güzel… Birbirimizi himaye ede-rek, hep beraber daha güzel, daha iyi, daha engelsiz, daha müşfi k, daha adil bir Türkiye çabasındayız. Bu yolda her türlü engeli, her türlü zorluğu aşabilmemi-zin sırrı birlikteliğimizdir.

Bu uğurda çaba gösteren, engelsizce birlikte ya-şama kültürüne katkı veren, toplumun merhamet ve şefkat eli olan her bir kardeşimizin varlığıyla, çabala-rıyla gurur duyuyor, insana hizmeti esas alan Bağ-cılar Belediyemizin aracılığıyla çıkarılan Birlikte Daha Güzel Dergisi’nden her birinize içtenlikle selam ve sevgilerimi sunuyorum…

Engelliler bahsinde en az eğitim kadar önemli bir istihdam meselesidir. Devlet Memurları Ka-

’nda yapılan değişiklik sayesinde kamudaki en-gelli istihdamı artık ‘istisna’ kapsamına alındı ve bu sayede sadece kamuda çalışan engelli sayısı 40 bini aştı. Gerek sigorta primlerine hazine yardımı, gerekse engelli girişimciliği destekleme programları sayesinde özel sektör istihdamı da iki katına çıkmış bulunuyor.

Bütün bu iyileştirmeler çok önemli kazanımlar anlamına geliyor, elbette dezavantajlı grupların so-runlarının henüz tamamen çözüldüğünü söyleye-bilecek noktada değiliz. Bununla birlikte yapılanlar, yapılacaklar hakkında son derece umutlu bir tablo sunuyor. Toplum ve devlet ola-rak yaptıklarımızla asla yetinemeyiz.

4 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

BirlikteDaha KolayBaşarıyoruz

Hep söylüyoruz;bizim engellilere bakış açımız,

yardım etmekten çokkendi ayakları üzerinde

durmalarınakatkı sağlamaktır.

Engelli vatandaşların ‘Saray’da ağır-

landığı ve evine kapanan tek bir

engellinin kalmadığı Bağcılar’da,

engelsiz bir hayat yaşamaları için, çalış-

malarımız her yıl artarak devam ediyor.

Hep söylüyoruz; bizim engellilere ba-

kış açımız, yardım etmekten çok ken-

di ayakları üzerinde durmalarına katkı

sağlamaktır. Onlar için inşa ettiğimiz

Engelliler Sarayı ve diğer tesislerimizde

engelli kardeşlerimizi hayata tutundur-

maya çalışmakla kalmıyor, onları birer

meslek sahibi yaparak sosyal ve ekono-

mik hayatta yerlerini almalarına da katkı

sunuyoruz.

Engelli kardeşlerimiz de içlerindeki bu

azim ve çalışma arzularıyla her alanda

başarılara imza atarak, fırsat verildiğinde

neleri başarabileceklerini ortaya koyu-

yorlar. Aldıkları eğitim kursları sonucun-

da her biri vasıflı birer eleman oldu ve

birçok sektörde işe girip, kendileri ve aile-

lerine ekonomik olarak katkı sağlıyorlar.

Sporda da önemli başarılara imza atı-

yorlar. Aralarından Türkiye ve olimpiyat

şampiyonları çıktı. Hatta şu an Çek Cum-

huriyeti’nde düzenlenen Uluslararası Be-

densel Engelli Atletizm Şampiyonası’na

katılan Milli Takım’ımızda Bağcılar’dan 3

5birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

sporcumuz var. Ülkemize madalyalarla döne-

rek gururumuz oldular.

Engellilerle birlikte yaşama kültürünü yay-

gınlaştırmak maksadıyla, “Türkiye’nin Yeni

Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” projesi

kursiyerlerinin hazırladığı “Birlikte Daha

Güzel” isimli dergimizin gördüğü ilgi, bizleri

ziyadesiyle memnun etti. Görsel, sesli, dijital

ve kabartma olarak yayın hayatına sundu-

ğumuz dergimizin ilk sayısında Cumhur-

başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın

duygularını kaleme alması, bizler için ayrı

bir mutluluk kaynağı olmuştu.

İkinci sayımızda da Başbakanımız Sayın Ah-

met Davutoğlu›nun Muhterem eşi Dr. Sare

Davutoğlu Hanımefendi duygu ve görüşle-

rini bizlerle paylaştı.

Haber ve röportajlarla dolu dolu bir dergi

olan ikinci sayımızda, engelli ve engelsiz bi-

reylerin birlikte katıldığı “Türkiye’nin Yeni

Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” isimli

ve ilk dersi Aile ve Sosyal Politikalar Baka-

nı Doç. Dr. Sayın Ayşenur İslam’ın verdiği

yazarlık atölyesinden mezun olan, spastik

engelli Talha Yıldız kardeşimizin çıkardığı

“Paşalar Divanı” isimli ilk kitabının röportaj

haberi, sizlerin de ilgisini çekecektir. Diğer

sayımızda da Furkan Uğur EŞİTTİ isimli diğer

kursiyerimizin “Karmaşa” isimli romanının

röportaj haberini okuyacağız.

Engelsiz Bağcılar ve engelsiz Türkiye’de hep

BİRLİKTE DAHA GÜZEL bir yaşam dileği ile

sevgi ve sayılarımı sunuyorum.

Lokman ÇAĞIRICI

Belediye Başkanı

6 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelsiz Haberler

HADİ GÜNEŞ

Bağcılar Belediyesi’nin, hayata geçirdiği “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi’nin ilk çizimi, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı ve Usta Çizer Hasan Kaçan tarafından yapıldı. Bakan Avcı, ünlü karikatürist Hasan Kaçan ile birlikte yaptığı çizimde uçurtma uçuran çocukları resmetti.

7birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelli ve engelsiz kursiyerlerin birlikte yer aldı-

ğı “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer

Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi, Bağcılar Bele-

diyesi Engelliler Sarayı’nda Milli Eğitim Bakanı Prof.

Dr. Nabi Avcı’nın katılımıyla hayata geçirildi.

Programa, AK Parti Adıyaman Milletvekili ve

Engelli Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Murtaza

Yetiş, AK Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah KIYIK-

LIK, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer

Yıldız, Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır, İlçe Milli Eği-

tim Müdürü Mustafa Yılmaz, AK Parti İlçe Başkanı

İsmet Öztürk, Bağcılar İlçe Müftüsü Hasan Hüsnü

Sula, Almanya’nın Hamm Büyükşehir Belediyesi’n-

den Volgang Müller, Yeni Dünya Vakfı Başkanı Mah-

mut Göksu’nun yanı sıra okul müdürleri, engelliler

ve engelli yakınları katıldı.

Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı ve Milletvekili YETİŞ’ten, Önemli Değerlendirmeler

AK Parti Sosyal İşler Başkan Yardımcısı ve En-

gelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Murta-

za YETİŞ, AK Parti iktidarı döneminde dezavantajlı

gruplara yapılan hizmetlerden, hak ve imkânların

genişletilmesinden bahsettikten sonra, Bağcılar Be-

lediyesi Engelliler Sarayı’nda yapılan faaliyetlerden

dolayı Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’ya

teşekkürlerini sunarak konuşmasını tamamladı.

Milletvekili KIYIKLIK’tan, ÇAĞIRICI’ya Teşekkür

AK Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık

da Türkiye’de çok güzel şeyler olduğunu belirterek,

“Bağcılar Belediye Başkanımız Lokman Çağırıcı’ya gü-

zel işler yaptığından dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.

8 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Başkan ÇAĞIRICI’dan, Çizerlere Başarı Dileği

Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ise

çizim kursuna katılan kursiyerlerin; huzurun ve mut-

luluğun tablosunu çizeceklerini belirterek, “Türki-

ye’nin Yeni Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” Ya-

zarlık Atölyesi’ne katılan 18 kursiyerimizin kitapları

çıktı. Onlar işlerini başarıyla tamamladılar. Altın Ka-

lem ödülüne layık görüldüler.

“Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Altın Çizer Ödülle-

ri” Çizer Atölyesi’ne katılan kursiyerlerimiz de, inşal-

lah başarıya ulaşarak usta kalemlerin desteğiyle iyi

birer çizer olacaklar.” diye konuştu.

Bakan AVCI’dan Önemli Mesajlar

“Birlikte Daha Güzel Kampanyası” kapsamın-

da görme, işitme, zihinsel, bedensel engelli, engelli

yakını ve engelli olmayan toplam 26 kursiyerin ka-

tıldığı “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer

Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi’nin açılışı programın-

da konuşan Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Sayın Nabi

Avcı, dezavantajlı gruplar için hükümetin çok daha

büyük projeler hazırladığını belirtti. Bakan Avcı,

“2013’de 311 engelli öğretmen atadık, bugün de

1282 arkadaşımız sınıflarda öğrencilerle buluştu.

Okula gidemeyen engellilere de evlerinde eğitim

vermeye devam ediyoruz” dedi.

Bakan AVCI, Karikatürist KAÇAN İle Birlikte Çizim Yaptı

Spiker Özge Uzun’un sunduğu programın iler-

leyen dakikalarında karikatürist Hasan Kaçan ile

‘uçurtma uçuran çocuklar’ resmini çizen Bakan

Avcı, engelli kursiyerler Muhammet Uğur Bitgay ve

Uğur Tapan ile de çizim sanatı üzerine sohbet etti.

Bakan Avcı, kum gösterisini ilgiyle izlediği sanatçı ile

resim çizerken, “Teşekkürler Bağcılar” diye yazınca

alkışlandı.

Başkan Çağırıcı, günün anısına engelli kursiyer-

lerin yaptığı bir yağlıboya tablosunu, Bakan Avcı’ya

hediye etti.

9birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelsiz KitaplarHADİ GÜNEŞ

Merhaba Talha bize kendini tanıtır mısın?

1989 yılı, 16 Ocak’ta dünyaya geldim. Doğum sırasında oksijensiz kalmamdan dolayı hayatımı bir engelli olarak devam ettiriyorum. Çeşitli sebep-lerden dolayı 10 yaşında okula başladım. İlkokulu Bağcılar’da, liseyi de Kemal Hasoğlu Lisesi’nde bi-

tirdim. Şimdi ise İstanbul Üniversitesi’nde açık öğ-retimden tarih bölümünü okumaktayım.

Kitap okumaya olan ilgin nasıl başladı?

Kitap okumaya olan ilgimin genetiğe dayandı-ğını düşünüyorum. Çünkü benim babam doğru dürüst tahsil görememesine rağmen kitap okuma-

Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’nda engelli ve engelsiz kursiyerle-rin birlikte katıldığı “Türkiye’nin Yeni Yazarları ve Altın Kalem Ödül-leri” Yazar Atölyesi Projesi’nden mezun olan kursiyerlerden Talha Yıl-dız’ın, “Paşalar Divanı” isimli ilk kitabı okurların beğenisine sunuldu. Kendisi ile yaptığımız keyifl i söyleşiyi, buyurun beraber okuyalım.

10 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

ya ve araştırmaya çok meraklı biri. Ben de onun yolunu takip ediyorum. Daha sonra, Peyami Sa-fa’nın romanlarıyla başlayarak, Ömer Seyfettin ve dünya klasikleri ile kitap sevgimi pekiştirdim.

Kitap yazma isteği ne zamandan beri var?

İlkokuldayken öğretmenimiz kitaplarımızdan hikâyeler okur, hikâyenin belli bir yerinde durur ve gerisini bizim getirmemizi isterdi. İsteğimin ilk kıvılcımları burada atıldı. İsteğimin temellerini ise ortaokulda attım. Bir gün edebiyat hocam yanıma geldi ve benden bir hikâye yazmamı istedi. Ben de hemen kolları sıvadım. Hocam hikâyeyi beğen-diğini söyledi. Bu hikâye yazma isteğimi daha da kamçıladı. Fakat siz de bilirsiniz ki roman yazmak cesaret ister. Ayrıca bir destek olmadan roman ya-zılamaz. Bu yüzden bu isteğimi belli bir süre rafa kaldırmak zorunda kaldım. Bir süre sonra Bağcılar Belediyesi’nin yazarlık atölyesi açtığını duydum. Hemen oraya katıldım. Kursun sonunda yapılan yarışmada ilk üçe girdim. Ödül olarak şimdi yazdı-ğım romanımı basma sözü aldım.

Neden polisiye?

Bu sorunun iki temel cevabı var. İlk olarak; oku-duğum polisiye romanlardan etkilenerek hep bir cinayet masasında çalışıp gizemli olayları çözmek istemişimdir. İkincisi ve en önemlisi, bu benim ilk romanım olduğu için diğer yazılmış romanlardan farklı olması gerekiyordu. Bu yüzden böyle bir hikâyeyi kaleme aldım.

Kitabının ön hazırlıkları için neler yaptın?

Abim kadar sevdiğim, bir işadamı olan İsmail Öksüz’e başvurdum. O da beni Olay Yeri İnceleme

şefi olan Naci Bayburt’la tanıştırdı. Ondan gerekli bilgileri aldıktan sonra adli tıp bölümlerini yazmak için Adli Tıp doktoru Sadi Çağdır’la tanıştım. Bu üç kişi romanın temelini oluşturmamda bana destek-lerini esirgemediler.

İsmail Bey, Naci Bey ve Sadi Çağlarla birlikte özel bir teşekkür de İlmek Kitap Yayınlarına. Ki-tabımın hazırlık aşamasından baskısına kadar desteklerini esirgemeyen İlmek Kitap Yayınlarının Genel Koordinatörü Hasan Feyzi GİRAY Bey’e te-şekkürlerimi bir borç biliyorum.

Ailen seni destekledi mi?

Ailemde beni yegâne destekleyen annemdi. Bu yazma sürecinde yaptıklarından dolayı annemin hakkını ödeyemem. Eğer annem olmasaydı belki de bu roman ortaya çıkmazdı. İkinci olarak, sevgili kar-deşim Merve’yi de unutmamak lazım. Bu iki kişi dı-şında ailemden pek destek gördüğüm söylenemez. Ben, yazarlar hakkında ufak bir araştırma yaptım ve şöyle bir neticeye vardım: Genel olarak baktığımda yazarlara birkaç kişi dışında destek verilmemiş. Yani, bu başıma gelen yeni bir durum değil.

Kitap kahramanlarından en yakın olduğun hangisi?

Bu soru neredeyse bütün yazarlara sorulmuş-tur. Ben lafı dolandırmadan hemen söyleyebilirim. Roman kahramanlarımdan bana en çok benzeyen karakter tabii ki polis muavini Mustafa. Yaşam tarzı, benim yaşam tarzıma paraleldir. Çünkü daha önce söylediğim gibi hep bir polis olmak istemişimdir. Bu yüzden Mustafa da romanda beni temsil ediyor.

Yazma süreci içinde karşılaştığın zorluklar nelerdi?

Yazma sürecinde kardeşim hem okuluna devam ediyor, hem de hikâyeyi düzenlememe yardımcı oluyordu. Kardeşimin dersleri her zaman öğlen 13 akşam 8 arası olduğu için ya sabah erkenden kalkıp yazıyorduk, ya da akşam geldiği zaman. Bu da hikâyeyi yazmamızı oldukça aksatıyordu. Ayrı-ca bu bir polisiye olduğu için polislerle görüşmek zorundaydım. Bu romanı yazarken polisliğin diğer mesleklere hiç benzemediğini gördüm. Mesela bir polisle görüşmek istiyorsanız ondan randevu almak zorundasınız. Buluştuğunuzda her an poli-

sin bir göreve çıkabileceğini akıldan çıkarılmaması gerektiğini öğrendim. Aynı şekilde Adli Tıp’ta da öyle. Velhasıl bu tip insanlarla görüşmek gerçekten meşakkatli bir iş. Eğer yazmayı sevmiyorsanız bu işe hiç kalkışmayın derim.

Yazarken yaşadığın ilginç bir anın var mı?

Kitabım için bir avukattan zar zor bir randevu kopardım. Hatta bana sonrası için randevu verme-yi teklif etti. Ama ben durumun acil olduğunu söy-leyerek o gün randevuyu aldım. Akşam saat dokuz için anlaştık. O gün de kar fırtınası vardı. Bu yüzden bana randevuyu ertelememizi tavsiye etti. Ama ben acil olduğu için o güne ısrar ettim. Gideceğim yer takribi olarak beş yüz metreyi buluyordu. Oraya vardığımda bedenimi tamamen kar kaplamıştı. İn-sanlar bana “Bu çocuğun bu havada dışarıda ne işi var” der gibi bakıyordu. Öyle ki, avukattan bilgileri alıp eve gittiğimizde saat gece on ikiyi buluyordu.

Engelli olmak yazar olmak için bir dezavantaj mı?

Aynı romanı sağlam biri yazsa, benim yaşa-dıklarımın ne kadarını yaşar? Kendime verdiğim cevap şu oluyor: Bir engellinin, bilhassa polisiye roman yazarken, sağlam bir insana göre dezavan-tajları çok daha fazladır. Çünkü polisiye roman, başka roman türlerine göre daha çok teknik bilgi barındırır ve teknik bilgiyi her isteyen kolayca elde edemez. Özellikle benim gibi biri.

Romanı yazarken sana neler ilham verdi?

Elbette ki her yazar gibi karakterlerimi oluş-tururken bana ilham veren birçok şey oldu. Bun-lardan en önemlileri 1970’lerin fenomen dizisi

Columbo, 2010-2013 yılları arasında yayınlanan Kanıt dizisi ve 2014’te yayınlanmaya başlayan Fi-linta adlı dizidir.

Severek takip ettiğiniz yazar ve kahramanları var mı?

Evet, var. Her zaman yeni romanlar çıkmış mı diye takip ederim. Bazı roman kahramanlarını da benimsemişimdir. Bunlardan bazıları Micheal Con-nely, Harry Bosch, Micheal Haller. Tess Gerritsen, Rizzoli & Isles serisi. Dan Brown, Robert Langdon. Agatha Christie, Hercule Poirot. Peyami Safa, Cin-göz Recai.

Yaşamında iz bırakan bir yazar ve roman var mı?

Bu soruya rahatlıkla evet cevabını verebilirim. İşim gereği sevsem de sevmesem de bütün yazar-ları takip ederim. Lakin iki yazar ve romanı var ki onlar benim için birinci sıradadır. Birincisi Peyami Safa - Canan, ikincisi ise Tolstoy-Diriliş

Talha, artık bu keyifl i röportajın sonuna geldik. Son olarak okuyucularımıza söylemek istediklerin nelerdir?

Öncelikle bize bu imkanı veren Belediye Başkanı-mız Lokman Çağırıcı’ya çok teşekkür ediyorum. Bu imkânlar sunulmasaydı şimdi bu kitabımız olmazdı.

İkinci olarak; bu romanı yazmakla bir nevi en-gelli arkadaşlarımı edebiyat alanında temsil edece-ğimi düşünüyorum. Engelli arkadaşlarım daha önce roman ve hikâye yazmışlar. Lakin polisiye bu alanda ilk olacak. Umarım okuyucularımın beklentilerini karşılamayı başarabilirim. İnşallah zevkle okurlar.

Verdiğin bilgiler için teşekkür eder başarı-larının devamını dileriz.

Elbette ki her yazar gibi karakterlerimi oluş-tururken bana ilham veren birçok şey oldu. Bun-lardan en önemlileri 1970’lerin fenomen dizisi

karşılamayı başarabilirim. İnşallah zevkle okurlar.

Verdiğin bilgiler için teşekkür eder başarı-larının devamını dileriz.

12 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Haber AktüelHADİ GÜNEŞ

Engelli bireylerin yeteneklerine ve üretim potansiyel-lerine dikkat çekerek, toplumda farkındalığı artırmak maksadıyla ilk olarak 2013 yılında başlatılan “Türkiye

Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri” proje-sinin 2.si için start verildi.

Görme, işitme, bedensel ve hafif zihinsel engelli yarış-macılardan oluşan yarışma masalarına spor, sanat, siyaset, iş dünyası ve akademik dünyadan tanınmış kişiler eşlik et-tiği yarışma formatı ülkemizde ve Avrupa’da bir ilk olma özelliği taşıyor.

Yarışma jürisi; TAŞPAKON Başkanı Gökhan TUFAN, Euro-Toques Türkiye Temsilcisi Samet GÜNEY, “Aşçılık Milli Takımından Selahattin CAN, Halil GÜLDEMİR, Murat COŞKUN, Emrah ATAL, Fuat ASLAN, Ömer ÇULFAR, Ömer ESEN”, Radisson Blu Hotels Hakan ALSAÇ, 1892- Hacı Abdullah Et Lokantası’ndan Abdullah KORUN, Köşkeroğlu

Baklavaları’ndan Elif ÇAKAN ve TV Programcısı-Yazar Mel-tem AÇIKEL gibi kamuoyunun yakından tanıdığı kişilerden oluşmaktadır.

Kurumların engellilerle birlikte yaşama kültürünü ar-tırmak konulu projelerde, ülke genelinde ortak hareket etme kabiliyetini artırmak hedefiyle Aile ve Sosyal Politika-lar Bakanlığı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Rize Belediyesi, Bağcılar Belediyesi, Euro-Toques (Avrupa Aşçılar Birliği), TAŞPAKON, Beykent Üniversitesi, Doğal Tarifler Yayınevi, 1892- Hacı Abdullah Et Lokantası ve Köşkeroğlu Baklava-ları gibi kurumların işbirliği ile Türkiye genelinde yapılacak proje bölge finali ilk olarak Bursa’da gerçekleştirildi.

2. Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri, Marmara Bölge Finali Yarışmasında Bursa ekibi 1. oldu.

MARMARA BÖLGESİ YARIŞIYOR!“Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”

Marmara Bölge Finali BURSA’da yapıldı.

13birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Sunuculuğunu İnci Ertuğrul’un yaptığı, “2. Türkiye Ye-mek yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri” Ka-radeniz Bölgesi Finali, engelli ve engelsiz yarışmacıların

birlikte katılımıyla Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezinde yapıldı.

Engelli bireylerin yetenek ve üretim potansiyellerine dik-kat çekerek istihdam imkânlarını arttırmak maksadıyla, ülke genelinde engelli ve engelsiz yarışmacıların birlikte katıldığı yarışmada yarışmacılar yemek pişirerek hünerlerini sergiledi.

Yarışmaya davetli olarak, AK Parti Rize Milletvekilleri Hasan Karal, Hikmet Ayar, Osman Aşkın Bak, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Sema Topaloğlu Yağcıtekin, Recep Tayyip Erdoğan Üniversi-tesi Rektörü Hüseyin Kahraman, Ticaret Odası Genel Sekre-teri Gafur KARALİ, İl Müftüsü Yusuf Doğan ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Karadeniz Bölgesi Finali, Bağcılar Belediyesi Koordina-törlüğünde Rize Belediyesinin ev sahipliğinde; ÇAYKUR, Ticaret Borsası, Ticaret ve Sanayi Odası destekleriyle gerçek-leştirildi.

Jüri eşliğinde yapılan yemek yarışmasında Karadeniz yö-resine ait yemeklere de yer verilerek Rize’nin yemek kültü-ründen örnekler de sergilendi.

2. Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödül-leri, Karadeniz Bölge Finali Yarışmasında Rize ekibi 1. oldu.

Kısa bir tanıtım filmi ile başlayan yemek yarışmasında açılış konuşmasını Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Ka-sap yaptı.

Başkan Kasap konuşmasında, engelli bireylerin yetenek ve üretim potansiyeline dikkat çekerek engelli vatandaşların gönüllerindeki yerinin çok ayrı olduğunu belirterek, “Böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmanın mutluluğu içerisinde bu-lunmaktayım. Rize Belediyesi olarak sosyal ve kültürel faaliyet-leri önemsiyoruz. ‘Engelsiz Rize’ projemiz çerçevesinde hem-şehrilerimizin daha yaşanabilir bir şehirde olmalarını sağlamak açısından şehir içerisinde yaptığımız ve yapmaya devam et-tiğimiz düzenlemelerin yanında, bu tür organizasyonlara da destek vermekteyiz. Bu organizasyonun Rize’de yapılmasında büyük emeği olan başta AK Parti Rize Milletvekili’miz Hasan Karal’a ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

KARADENİZ BÖLGESİ YARIŞIYOR!“Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”

Karadeniz Bölge Finali RİZE’de yapıldı.

14 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Ülkemizin yedi bölgesinden katılan engelli-en-gelsiz yarışmacılar, Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’nda düzenlenen 2. Geleneksel “Türkiye

Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri” programında hünerlerini sergiledi. Yarışmada İç Ana-dolu Bölgesi adına katılan Kayseri ekibi ‘yağlama’ adlı yemek ile 1’inciliğe layık görüldü. Kayseri ekibi ödülü-nü Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın elinden aldı.

Final yarışmasında Akdeniz’i Adana, Doğu Ana-dolu’yu Malatya, Ege’yi Afyonkarahisar, Güneydoğu Anadolu’yu Şanlıurfa, İç Anadolu’yu Kayseri, Kara-deniz’i Rize ve Marmara’yı da Bursa ekibi temsil etti. Yemekler; TV Programcısı-Yazar Meltem Açıkel, TAŞ-PAKON Başkanı Gökhan Tufan, Avrupa Aşılar Birliği Türkiye Temsilcisi Samet Güney, TAŞPAKON ‘dan Ömer Atan ile Fuat Arslan, RADISSON Blue Otel’den Hakan Alsaç ve Köşkeroğlu Baklava Elif Çakan’dan oluşan jüri tarafından değerlendirdi.

ÜNLÜ İSİMLER, AŞÇI KIYAFETLERİ GİYDİSpiker İnci Ertuğrul’un sunduğu ve çekişmeli geçen

yarışma sırasında aşçı kıyafetini giyinen yarışmacılara oyuncu Zeynep Özyağcılar, sanatçı Yağız, spiker Cem

Ceminay ve Rumeli Ekrem’in de aralarında bulunduğu ünlüler eşlik etti. Yarışmacılar hazırladıkları nefis ye-mekleri jürinin beğenisine sundu.

Değerlendirme sonucu birinciliği Kayseri ekibi hazırladıkları ‘yağlama’ adlı yemek ile elde ederken; ikinciliği Marmara Bölgesi adına katılan Bursa ekibi ‘hünkârbeğendi’ ile ve üçüncülüğü de Akdeniz adına katılan Adana ekibi ‘tepsi kebabı’ ile elde etti. Yarışma-da dördüncü ise Karadeniz ekibi oldu.

Dereceye giren yarışmacılar, ödüllerini Bakan Boz-kır ve Başkan Çağırıcı’nın elinden aldı.

EFSANE BAŞKAN LOKMAN ÇAĞIRICI’YI KUTLUYORUMBakan Bozkır programdaki konuşmasına “Bağcılar’a

gelmek insanlara mutluluk veriyor. Bağcılar insanı da ayrı bir güzelliğe sahip. Misafirperver, sevgi dolu olan insanların bulunması herkesi mutlu ediyor.” diyerek baş-ladı. Başkan Çağırıcı’nın efsanevi bir belediye başkanı olduğunu vurgulayan Bozkır, “Bu öyle kolay olmuyor. Engelliler Sarayı’nı düşünmek, hizmete sunmak, engel-lilerin ücretsiz olarak evlerinden alınıp kurs verilmesi;

Haber AktüelHADİ GÜNEŞ

TÜRKİYE YARIŞIYOR!TÜRKİYE YEMEK YARIŞMASI VE ALTIN TENCERE TÜRKİYE ÖDÜLLERİ,

FİNAL PROGRAMI İSTANBUL’DA YAPILDI.

15birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

dua etmemizi sevgi ve saygıyla yad etmemizi gerektiren projelerdir. Bu projeler belediyecilik anlayışı ile vizyonunu da gösteriyor. Bağcılar Belediyesi’nin hizmete sunduğu uluslararası projeler de ülkemizi dünyada en iyi şekilde tanıtıyor. Bu projeler engellilerimizin de kendilerini daha güvende hissetmesini sağlıyor.” diye konuştu. Son 10 yılda engellilere yönelik önemli projelerin hizmete su-nulduğunu anlatan Bozkır, 2005’da Engelli Yasası’nın çıktığını, 700 bin engellinin beyaz bastonunun ücretinin sağlandığını, evde bakımlarının yapıldığını kaydetti. 460 bin kişiye evde bakım hizmeti sağlandığını da kaydeden Bozkır, 6 bin engelliye de yatılı rehabilitasyon hizmeti ve-rildiğini, işitme cihazlarının da reçeteyle ödendiğini an-lattı. Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır ise Engelliler Sara-yı’nda engellilerin başarılarına şahitlik yaptıklarını anlattı.

ENGELLİSİ MUTLU OLAN TOPLUMU hEDEFLİYORUZBaşkan Çağırıcı da geçtiğimiz yıl “Birlikte Yemek

Yapıyoruz-Birlikte Daha Güzel” programını düzenle-diklerini belirterek, ülkemizin 7 bölgesine ait farklı lez-zetleri buluşturduklarını anlattı. 14 ülkeden yarışmacı-nın katıldığı Uluslararası Engelliler Yemek Yarışması’nı düzenlediklerini de hatırlatan Çağırıcı şunları söyledi: ” Türkiye’de ve Avrupa’da benzeri olmayan sarayı en-gelli kardeşlerimiz için inşa ettik. Sarayda 36 branşta 1500 engelli kursiyer hizmet alıyor.” Bağcılar Belediye-si olarak engellilerin her programında yer aldıklarını da kaydeden Çağırıcı, “Fati ile birlikte yürüyoruz, engelli kardeşlerimizle Kastamonu’da su altı dalışı yaptık, ba-lık tutuyoruz, Adalar’da yürüyüş yapıyoruz, sokakları-mızda el ele tutuşuyoruz.” dedi.

ENGELLİLER ARTIK SAhİPSİZ DEĞİLAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli Yaşlılar

Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Armağan

Yıldırım ise konuşmasında engellilerin artık sahipsiz ol-madığını vurgulayarak, 460 bin engelliye evde bakım hizmeti sunduklarını ve maaş verdiklerini kaydetti. Yıl-dırım, bakıma muhtaç engellilere bakım kurumlarında ömür boyu hizmet verdiklerini, 89 merkezde 6 bin en-gellinin hizmet aldığını ifade etti. AK Parti İlçe Başkanı İsmet Öztürk de Engelliler Sarayı’nda engellilere ücret-siz hizmet verildiğini belirterek, “Engelli kardeşlerimiz kendilerine verilen fırsatı değerlendirerek, kabiliyetleri-ni ortaya koyuyorlar” dedi.

ENGELLİ SEMAZEN VE KAFKAS EKİBİ ALKIŞ TOPLADIProgramda Engelliler Sarayı müzik ekibi birbirinden

güzel eserleri seslendirirken, Engelli Semazen grubu, Kafkas ekibi ve ‘Sev Kardeşim’ şarkısını işaret diliy-le söyleyen Sibel alkış topladı. Engelli kursiyer Kazım Şahin de yağlıboya çalışmasını Bakan Bozkır’a hediye etti. ‘Bayrak’ şiirini okuyan Minik Melek davetlileri duy-gulandırırken, maskot Fati’nin davetlilerle sohbeti de ilgiyle dinlendi. Program sonunda Bakan Bozkır, Bağcı-lar Belediyesi Engelliler Sarayı’ndaki atölyeleri gezerek bilgi aldı.

16 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Bunlar da Yaşanmış

Bakmak mı Görmek mi?Yaşam kimse için aynı olmuyor. Kimi kısa, kimi

uzun, kimi sarışın, kimi esmer, kimi çalışkan kimi tembel, kimi güzel kimi çirkin…

Bir de daha farklı olanlar var. Kimi göremiyor, kimi duyamıyor, kimi yürüyemiyor, kimi sizler gibi düşüne-miyor, kimi konuşamıyor. Ama herkesin duyguları var, herkesin özel bir yanı var, yetenekleri var. Kimileri, güzel şarkı söyler kimileri söyleyemez, şarkı söyleye-meyen de çok iyi dans edebilir.

İşte, hayatta insanların eksik olan bir yerleri tamam-ladıkları ve o yeri anlamlandırdıkları ile ilgilenirsek, farklılık yerine farkındalık olur. Bunlar da yaşanmış dediğimiz bu bölümde; engellilere olan bakış açıları ve farkındalığı anlatan gerçek hikâyeler bulacaksınız.

Oğlum Sen Sakat Mısın?Bir gün belediye otobüsüne bindim ve karşılıklı

koltuklardan birine oturdum. Sırtım gittiğimiz yöne dönük, karşımda da 65-70 yaşlarında bir amca otu-ruyordu. Yaklaşık 10 km. kadar gittik ama o 10 km. boyunca amca kıvrandı durdu!

Bir şeyler soracak ama kendi kafasında topar-lamaya çalışıyor fakat bir türlü cesaretini

toparlayıp soru sormaya yeltenemedi. Beni incitmeden merakını gidermek istediğinin farkındaydım. Sonunda yanındaki demiri tutarak öne doğru

eğildi. Ben de o 10 km’lik muazzam soruyu merak ettim açıkçası!

Hatta “Tam soruyu sormaya yeltenmişken insem arkamdan da gelir en iyisi dinleyeyim.“ diye düşündüm.

Ve amca kan ter içinde sor-du:

“Oğlum sen sakat mısın?”

Meğerse amcanın bütün der-di buymuş.

Ben de:

“Çok mu belli oluyor amca?” dedim.

Amca da: “Öyle demek iste-medim” dedi.

Ben de “Doğuştan yok” dedim.

Amcanın teri bitti. Derinden bir “Ohhh” çekip ge-riye yaslandı.

Yaklaşım ve soru sorma biçimi bazı insanları hep korkutmuştur. Oysaki bu soruyu sormak için 10 km yolda kendine cefa çektirmeye gerek yoktu.

Bana, ilk bindiğinde: “Allah yardımcın olsun. Ne-den kolların yok?” dese ben cevabını verirdim.

İnsanların dışarıdan bize olan gözlemleri “Aman üzülmesin. Ben bir şeyi yanlış söyleyip, üzmeyeyim.” oluyor. Oysaki bilmeleri gereken önemli husus biz kendi içimizde, kendi yaşantımızda, kendi kendimize iken engelli değiliz. Bizim engelliliğimiz onlar fark edince belli oluyor.

Deplasmana GidiyoruzEn keyif aldığımız şeydi, tekerlekli sandalyede bas-

ketbol oynamak. Hele bir de deplasmanlı lig yeni ku-rulmuştu o yıllarda. İple çekerdik hafta sonlarını.

Yine iple çekip de getirdiğimiz günlerden biri daha gelmişti. Yine deplasmana gidiyorduk!

En son antrenmanda, koçumuzun verdiği talimat gereği herkes cuma akşamı otobüsün kalkış vaktine bir saat kala otogarda buluşacaktı.

Yavaş yavaş toplanmaya başlamıştık. Ancak Adnan ortalıkta yoktu. Otobüsümüzün kalkmasına çok az bir zaman kalmasına rağmen Adnan hâlâ gelmemişti. O zamanlar cep telefonu da yok ki arayıp nerde oldu-ğunu öğrenelim. Kaygımız tavan yapmak üzereyken otobüs muavininin, afallamış olarak bir yöne baktığını gördük. O kadar kaygılı bakıyordu ki biz muavinin o durumuna bakmaktan, onu bu hâle getiren şeyin ol-duğu yöne bile bakamıyorduk.

Nihayetinde kafamızı çevirdiğimizde, iki bacağını diz üzerinden tren kazasında kaybeden ve protezlerle yürüyen, ancak uzun bir şehirlerarası yolculuk yapaca-ğımız için protezlerini, omuzlarına almış ve tekerlekli sandalyesi ile bize doğru gelen Adnan’ı gördük.

Garibim muavin, tekerlekli sandalyede oturan bir kişinin omuzlarında da biri oturuyor ama o oturan ki-şinin belden yukarısı yok, vaziyetinde Adnan’ı görünce şoka girmiş.

Tabi bunu gören Adnan rahat durur mu? Yola çıktık. Yaklaşık üç saat sonra hostes düğmesine basarak bizim mua-vini çağırıyor ve diyor ki;

Ayak parmaklarım kaşınıyor, ba-gajdan ayaklarımı getirir misin?

Beni incitmeden merakını gidermek istediğinin farkındaydım. Sonunda yanındaki demiri tutarak öne doğru

eğildi. Ben de o 10 km’lik muazzam soruyu merak ettim açıkçası!

yeltenmişken insem arkamdan da gelir en iyisi dinleyeyim.“

du:

di buymuş.

medim” dedi.

AYHAN BAHÇELİ

17birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Küçücük Bir TopHiçbir çocuk yoktur ki görüp de küçük bir topun

peşine düşmesin. İşte küçük büyük herkesin neşe kaynağı bir topla başlamıştı bu hikâyede. Bazen en masum şeyler dahi hayatlarımızı karartmaya neden olabiliyordu.

Bundan yıllar evveldi. Ben henüz yedi yaşında bir çocuktum. Bütün mahalle bir hüzne bürünmüştü. Çünkü komşumuzun oğlu Fatih ağabey hastaneye kaldırılmıştı. Anladığım kadarı ile mahallede arkadaş-ları ile top oynarken, komşu evlerden birinin damına top düşmüş ve topa en son vuran 12 yaşındaki Fatih abi olduğu için de topu oradan alma görevi de ona düşmüştü. Sonradan olanlar olmuştu işte. Ucu açık bırakılmış elektrik kablosunun üzerine basmasıyla yo-ğun bir elektrik akımına kapılmış, vücudu fena halde yanmıştı. Söylenenlere göre yaşama ihtimali çok dü-şüktü. Zaten yaşasa bile ayaklarını, ellerini kaybetme ihtimali vardı. Komşu teyzeler kendi aralarında konu-şurken sürekli vahlanıp “Yaşamasa daha iyi eli ya da ayağı olmadan nasıl yaşayacak, yaşamasının ne an-lamı olacak.” diye ahkâmlar kesiyordu. Ben henüz yedi yaşındaydım fakat o yaşta olmama rağmen çok garip gelmişti bana, başkasının evladının yaşamasını dilemek yerine ölmesinin, eksik uzuvlara sahip ol-maktan daha şanslı bir durum olacağına karar ver-meleri. Benim o küçücük beynim bunu algılamakta zorlanıyordu ama o koskocaman teyzelerin, amcala-rın belli ki bildiği, benimse bilemediğim başka şeyler vardı. Yoksa o çok sevdikleri komşularının evladının ölmesini niye istesinlerdi ki!

Kendi çocuğun ölsün ister misin?

Kolu bacağı olmasa da sadece hayatta olsa yetmez mi? anne olana baba olana.

Aynen böyle olmuştu işte.

Fatih abinin ailesi onu hayatta tutmak için her şeyi yaptılar ve hayatta da kaldı çok şükür.

Zorlu bir yaşam bekleyen Fatih abinin karşılaşaca-ğı zorlukları hayal edip ölümünün onun adına daha hayırlı olacağına kendilerince fetva verenlerden artık ses çıkmıyordu. Acımanın dışında kıllarını dahi kıpır-datmamışlardı. Şimdi düşünüyorum da henüz yaşa-ma savaşı veren Fatih abiye ve belki binlercesi ne top-lum daha en baştan hayata atılmadan kendi engelini koymuştu. Kolaycılığı seviyorduk ya! İşte böyle bir toplumduk. Biz o zamanlar cahildik.

Yıllar geçti. Şimdi Fatih abi büyüdü. Şartlar uy-madığı için üniversiteye gidemedi ama liseyi bitirdi. Bilgisayar kursundan sonra kendi işini açtı, küçük

bir bilgisayar tamir dükkânı. Artık kendi ayakları üstünde dura-biliyordu. Pardon ayakları mı dedim ben? Değnekleri desem daha doğru olacak çünkü o zaten ayaklarını kaybetmişti. Ama biz toplum olarak ayaklarımızın üzerinde ancak iki ayak olursa durabileceğimizi aksi takdirde acınası muhtaç insanlar grubuna dâhil olunacağına kanaat etmemiş miydik? Fatih abi bu ön yargıyı kır-mayı başardı büyük mücadelelerle. Evlendi, çocukları oldu. Kendisi yaşamına ayaksız devam etmek zorun-da kaldığında da yıllar geçip genç bir adam olduğun-da da ona ön ayak olacak destek olacak hiçbir STK yoktu. Yine iş başa düşmüş, işlevini neredeyse yarı yarıya kaybetmiş olan kollarını sıvamış. En azından kendisinden sonrakilere rehberlik edebilmek destek olabilmek için yola koyulmuştu bile. Yıllarca kimse bir dernek kurmaya ihtiyaç duymamıştı çünkü çoğumuz bana neci değil miyiz? Başımıza ya da bir yakınımızın başına gelene dek gözlerimizi kapatır dünyanın bir kısmıyla aramıza duvar örmez miyiz? Sanki o göz-ler kapanınca saklandığımız gerçekler gerçekten yok olacakmış gibi. Zaten engelli ise engelli derneğini kendisi kurmalıydı değil mi ama.

O teyzeler amcalar da öyle yapmıştı işte. Ölmesi-nin daha hayırlara vesile olacağına karar vermişlerdi bir kere. Herkese inat yaşam mücadelesini kazanmıştı ama yazık ki kimse mahcup olmamış olacak ki o zorlu yolculuğunda hiç kimse elini uzatmamıştı. Gözlerini kapayarak Fatih abiyi yok kabul etmişlerdi.

Ama Fatih abi yok olma-dı elbette. O kendi inancı ve mücadele-sinin ışığını etrafına saçmaya devam edi-yor. Gücü yettiğin-ce rehberlik ediyor, derneğinde eğitimler verdiriyor, oluşturdu-ğu kütüphanesindeki kitaplarını paylaşıyor, düşünüyor, yorumlu-yor, aydınlanıyor ve aydınlatıyor.

Ne güzel insansın sen Fatih abim.

Bu bölümdeki hikâyeler, İlmek Kitap’tan çıkan” Ayhan BAHÇELİ’nin Topal Öyküler” isimli eserinden alınmıştır.Eseri almak isteyenler www.bencemakul.com sitesinden temin edebilirler.

biliyordu. Pardon ayakları mı dedim ben? Değnekleri desem daha doğru olacak çünkü o zaten ayaklarını kaybetmişti. Ama biz toplum olarak ayaklarımızın üzerinde ancak iki ayak olursa durabileceğimizi aksi takdirde acınası muhtaç insanlar grubuna dâhil olunacağına kanaat etmemiş miydik? Fatih abi bu ön yargıyı kır-mayı başardı büyük mücadelelerle. Evlendi, çocukları oldu. Kendisi yaşamına ayaksız devam etmek zorun-da kaldığında da yıllar geçip genç bir adam olduğun-da da ona ön ayak olacak destek olacak hiçbir STK yoktu. Yine iş başa düşmüş, işlevini neredeyse yarı yarıya kaybetmiş olan kollarını sıvamış. En azından kendisinden sonrakilere rehberlik edebilmek destek olabilmek için yola koyulmuştu bile. Yıllarca kimse bir

kapayarak Fatih abiyi yok kabul etmişlerdi.

Ama Fatih abi yok olma-dı elbette. O kendi inancı ve mücadele-sinin ışığını etrafına saçmaya devam edi-yor. Gücü yettiğin-ce rehberlik ediyor, derneğinde eğitimler verdiriyor, oluşturdu-ğu kütüphanesindeki kitaplarını paylaşıyor, düşünüyor, yorumlu-yor, aydınlanıyor ve

Ne güzel insansın

18 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelsiz Mekânlar

MUSTAFA GÜRSES

halk dilinde tavukkarası (gece körlüğü) olarak bilinen bir görme engelim var. Bu görme engelim ilk, orta ve lise eğitimim boyunca beni gören arkadaşlarım

arasında eğitim öğretimimi tamamlayacak kadar az çok idare etti. O dönemlerde bilgiye erişim ve kitap okuma ko-nusunda çok büyük sıkıntılar yaşadım. Eğitim öğretimimi sürdürmek adına o zamanlar çok az görüşümle kitap oku-yup deftere yazarken normalden daha fazla bir aydınlık ortamın oluşması, sınıfta tahtaya en yakın yerde olmam gerektiği gibi, yazıların da belli büyüklükte ve kalın ve kar-şıt renklerde olması gerekirdi. Bu ortamları çoğu zaman bulamazdım. Okulda tek görme engelli olmanın verdiği ürkeklik ve çekingenliğin de etkisiyle aynı zamanda bilinçli bir aile ve çevreye sahip olmadığımdan öğrenim hayatım-da belli bir seviyeyi geçemeden okullardan mezun oldum.

Geçmişte yeri geldi ders kitaplarımın haricinde örneğin bir roman okumak istedim veya bir araştırma yapmak adına ansiklopediyi karıştırmak istedim. Gerek roman okuma gerekse ansiklopedi karıştırma esnasında uygun yazı boyu-tunun olmaması, gerekse yeterli derecede aydınlık ortamın olmaması sebebiyle bunları bırakmak zorunda kaldım.

Görme kabiliyetimi neredeyse tamamen kaybettiğim dö-nemde İngilizce-Türkçe sözlüğü çevremdeki yakınlarıma rica minnet okutturup kelimeleri ezberleyip İngilizceyi öğ-renmeye çalışırdım. Gerek bana sözlüğü okuyanlara daha fazla rahatsızlık vermemek adına, gerekse sözlüğü oku-yanların bazen mırın kırın ettiğini hissedince bu yabancı dil sevdamdan o dönem vazgeçtim. Gözlerimi neredeyse ta-mamen kaybettikten sonra görme engelliler için bilgisayar eğitimi aldım ve daha sonra çeşitli engelleri atlayarak benim geçmişte yaşadığım sıkıntıları şimdi görme engelli bireylere yaşatmayacak olan, hayatımı güzel manada değiştiren En-gelliler Sarayı Kütüphanesi’nde çalışmaya başladım.

Ellerini kullanamayan veya kullanmakta güçlük çeken fi-ziksel engelliler, az gören ve hiç görmeyen engelliler başta olmak üzere tüm engelli arkadaşlarımızın bilgiye erişimde önündeki engelleri kaldırmak amacıyla, Bağcılar Beledi-yesi tarafından faaliyete geçirilen Engelliler Kütüphanesi neredeyse hiç görmeyen bir görme engelli olarak benim ve tüm engelli arkadaşlarımız için bulunmaz bir nimet. Buradaki imkânlardan faydalanıyor olmamın ve burada çalışıp hem kaderdaşlarıma hem de diğer engelli arkadaş-

ENGELSİZ KÜTÜPHANE! Kütüphanemizde biz çalışanların yanı sıra uzaklardan yakınlardan gelen gönüllü çalışanlar ve

okullardan gelen stajyerlerle beraber gücümüzü birleştirip çalışmalarımızdandaha iyi bir verim alma yolunda ilerliyoruz.

larımıza hizmet veriyor olmanın onurunu ve mutluluğunu taşıyorum.

Engelliler kütüphanemizin çalışanları: Mehmet Acar, Atike Gürbüzer, Halil Atalan ile birlikte belki bir ilki gerçekleştiri-yoruz. Ben görme engelliyim. Atike ve Halil arkadaşlarımız ortopedik engelli hatta Mehmet Bey’i de engelli olarak sa-yabiliriz çünkü kendisinin de tek gözü çok az görüyor, dola-yısıyla Türkiye’de mevcut engellilere yönelik kütüphanelerde sadece engelli çalışanların kurumu idare ettiği bir duruma çok az rastlanılır belki de yoktur diye düşünüyorum.

Kütüphanemizde biz çalışanların yanı sıra uzaklardan yakınlardan gelen gönüllü çalışanlar ve okullardan gelen stajyerlerle beraber gücümüzü birleştirip çalışmalarımız-dan daha iyi bir verim alma yolunda ilerliyoruz. Gönüllü çalışanlar ve stajyerlerimizin çalışma azmi, güler yüzlülü-ğünü, içten samimiyetle yaptıkları ve yaparken memnun olduklarına şahit olup, aldığımız moralle işimize her za-mankinden daha sıkı sarılıyoruz.

Gönüllü okuyucularımızın okuduğu kitaplar sayesinde biz görme engelliler görmeden de hayatın tüm renklerini his-sediyoruz. Görme engelliler için kitap okumak; cihazlarla ekran okuyucu dediğimiz sesli programlarla, kabartma ekranlarla mümkün olsa da hem bu cihazları her yerde temin edip kullanma fırsatı bulamayacağımızdan hem de ekran okuyucunun duygusuz cansız ruhsuz mekanik okuyuşuyla insanın kitap okuma hevesini kırmasından ötürü bana ve çoğu görme engelli arkadaşlarımıza göre gönüllü okuyucu dediğimiz bireylerin, biz görme engelli-lere sesiyle kayıt yapıp kitapları canlandırmasının yeri baş-ka. Bu oluşan kayıtları bilgisayardan mp3 çalarlarımızdan telefonlarımızdan her yerde dinleme fırsatı bulmamız da cabası. Hele hele kitabı okuyan kişi seslendirirken o kita-bın ruhunu, duygusunu aktarabiliyorsa kısacası, seslendir-mesiyle o kitabı bizim hayal dünyamızda canlandırmamızı sağlıyorsa işte o zaman o kitabı dinlemek için “tadından yenmiyor” tabirini kullanmamda bir abartıya kaçmış ol-mayacağımı düşünüyorum.

Gelen gönüllü okuyucular, çalışanlarımız tarafından kitap seslendirilmesi ile alakalı bilgilendirme aldıktan sonra, kü-tüphanemizdeki kitapların ses kaydının yapıldığı kabinle-rimize girerek rahat bir ortamda, mikrofonu takıp kendi okuduğu kitabı sesli olarak bilgisayara kaydediyor. Ben de daha sonra gerek kabin içerisindeki kayıtlardan gerekse kabin dışındaki bilgisayardan gönüllü okuyucuların ses-lendirdiği kayıtların montajını, düzenlemesini yapıyor ve seslendirilen kaydı dörtdörtlük hale getirmeye çalışıyorum.

Bilgiye erişmenin, kitap okumanın zorluk-larını geçmişte yaşamış biri olarak şu andaki imkânların tadını çıkarmakla beraber, tatlı sıkıntılar da yaşıyorum. Kütüphanemizin sorumlusu Meh-met Acar ile bazen birbirimize takıl-dığımız olur.

O bir gün bana: “Mustafa! Şu evrakın düzenlemesini yap veya şu listedeki bilgiler bilgisayara girilecek” diye bana yapmam gerekeni söyledi.

Ben: “Mehmet Acar! Ben görmüyorum ki nasıl yapaca-ğım” dedim. Mehmet Bey de bunun üzerine:

“Biliyorsun Mustafa, kitap okuyucu cihazımız sayesinde sayfayı cihazın kamerasına tutup bağlı bulunduğu bilgi-sayarın yazılımındaki tuşuna bastığında, resmini çekip daha sonra o evraktaki metni seslendiriyor, o da mı olma-dı sayfayı tarayıcı makinemizle taratıp uygun yazılımla da senin ekran okuyucu denen programla okuyabilecek hale getirip mekanik sesle sana seslendiriyor. Anlayacağın… Efendim! Ben görmüyorum yapamam efendim! Ben nasıl okuyacağım ki! Diyemezsin. Senin akıl sağlığın yerinde ol-sun ben sana her türlü şekilde iş verir çalıştırırım.”

Ben: “Benim görme engelimin yanı sıra tamamen kulak-larım da duymasa bu cihazları kullanamam o zaman da zor çalıştırırsın” dediğimde: “Onun da kabartma ekran ve klavye cihazı dediğimiz bir sistemle çözümü var. Bilgisa-yardaki metni kabartma alfabesi olarak kabartma cihazın ekranına yansıtan ve cihazın klavyesiyle bilgisayarı yöne-ten sistemle yine seni çalıştırırım. Hiç boşuna heveslenme işten kaytaramayacaksın” deyip beni susturmaya çalıştı.

Ben: “Peki! Ellerimi kollarımı kullanamayan biriyim bu hal-de olsam da çalıştırırım seni dersen şuraya düşer bayılırım.”

Gözlerin sağlam ve akıl sağlığın da yerinde olacaksa bir gözlük ve

ona bağlı olan bir yazılımla bu da mümkün. Gözlüğü ta-kıp göz kırpmalarıyla gözlüğe

bağlı olan bilgisayardaki ya-zılıma verdiğin komutlarla bil-gisayara ellerin kolların olma-dan da hükmedersin” deyince

bende söz bitti. “Tamam. Tamam! Pes ettim ve şuna inandım sen biraz

daha zorlasan ölüyü bile çalıştıracak im-kânları sunarsın.” dedim. Kahkahalarla güldük…

Gelen gönüllü okuyucular, çalışanlarımız tarafından kitap seslendirilmesi ile alakalı bilgilendirme aldıktan sonra, kü-tüphanemizdeki kitapların ses kaydının yapıldığı kabinle-rimize girerek rahat bir ortamda, mikrofonu takıp kendi okuduğu kitabı sesli olarak bilgisayara kaydediyor. Ben de daha sonra gerek kabin içerisindeki kayıtlardan gerekse kabin dışındaki bilgisayardan gönüllü okuyucuların ses-lendirdiği kayıtların montajını, düzenlemesini yapıyor ve seslendirilen kaydı dörtdörtlük hale getirmeye

Bilgiye erişmenin, kitap okumanın zorluk-larını geçmişte yaşamış biri olarak şu andaki imkânların tadını çıkarmakla beraber, tatlı sıkıntılar da yaşıyorum. Kütüphanemizin sorumlusu Meh-met Acar ile bazen birbirimize takıl-

de olsam da çalıştırırım seni dersen şuraya düşer bayılırım.”

Gözlerin sağlam ve akıl sağlığın da yerinde olacaksa bir gözlük ve

ona bağlı olan bir yazılımla bu da mümkün. Gözlüğü ta-kıp göz kırpmalarıyla gözlüğe

bağlı olan bilgisayardaki ya-zılıma verdiğin komutlarla bil-gisayara ellerin kolların olma-dan da hükmedersin” deyince

bende söz bitti. “Tamam. Tamam! Pes ettim ve şuna inandım sen biraz

daha zorlasan ölüyü bile çalıştıracak im-kânları sunarsın.” dedim. Kahkahalarla güldük…

TV Programcısı Defne Sarısoy gönüllü seslendirme yapıyor.

20 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

SENEM ÜNAL

Doğal ve Sağlıklı Hayat

Türkiye, coğrafi konumu itibari ile her böl-gesinde ayrı iklim ve bitki örtüsüne sahip nadir ülkeler arasında yer alıyor. Her böl-

gede farklı olan bu iklim ve bitki örtüsünden dolayı, çeşit çeşit bitkiler, çiçekler, meyveler ve sebzeler yetiştirmek mümkün oluyor.

Dergimizin bu ay ki sayısında, zeytin çekirde-ğinin faydalarını ele almak istiyorum.

Anlatacağım araştırma, ABD’li bilim adamla-rının yaptıkları çalışmalar temel alınarak hazır-lanmıştır. Araştırmaların hepsinde, zeytin çekir-değinin boğaz boşluğundan mideye inene kadar eridiği, gerek deneyler, denekler üzerinde yapılan çalışmalar, gerekse cihazlarla tespit edilmiştir.

1985’li yıllarda başlayan araştırmalar bu güne kadar devam ettirilmektedir. Yaklaşık 25 sene süren neticede karşılaşılan hadiseler hayret vericidir. Bu neticelere, bin kişi değil belki yüz binlerce insan tarafından karşılaşılmıştır demek daha doğrudur.

Midesinde yanma olan herkes zeytin çe-kirdeğini yuttuktan sonra rahatladığını ifa-de etmiştir. Zeytin çekirdeğini yutan kimseler sindirim yolu rahatsızlıklarının bittiğini (kabızlık gibi) ifade etmişlerdir.

Zeytin çekirdeği yutan kişilerde basur prob-lemiyle karşılaşılmamış, hatta basuru olupta yu-tanlar iyileştiklerini ifade etmişlerdir.

Zeytin çekirdeğini senelerdir yuttuğunu bil-diğimiz insanlarda kanser hadisesine nadiren rastlanılmıştır.

Günde yediğiniz 5–6 tane zeytin çekirdeğini yutun ve kararı kendiniz verin.

Bizim elde ettiğimiz verilere göre aklımızın almayacağı kadar şifalı bir doğal uygulamadır.

Zeytinyağı asırlardır en iyi, en mükemmel yağ olarak bilinen gıda maddesidir.

Yemeklik zeytinyağı normal şartlar altında muhafaza edilirse bozulmadan yenilebilecek ev-

21birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

safta asırlarca kalabilen yegâne yağdır. Nitekim arkeolojik kazılarda 3 bin, 5 bin yıl önce olduğu tahmin edilen mezarların yanında bozulmamış evsafta zeytinyağı da buluna-bilmektedir.

Herhangi bir zeytin çekirdeğinin her iki ucu-

nu hafifçe törpülerseniz çekirdeğin içinin oyuk

olduğunu ve içerisinde pıhtılaşmış veya çok koyu

kıvamlı bir yağ olduğunu görürsünüz. Bahse

konu olan maddelerin buradaki konsantrasyonu

%80’lere varan miktarlardadır. Zeytin çekirdeği

muhteviyatında ki bu faydayı elde etmek için ise

zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir.

Zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan geçip mideye ulaştığı anda eridiği tespit edilmiştir. Hazmı en kolay olan yiyecek madde-

si zeytin çekirdeğidir. Bu uygulamanın insan vü-

cuduna faydalarının ise; Ülser, gastrit gibi mide

problemlerini bitirdiği, bağırsak ve sindirim yol-

larını düzenlediği, basur ve prostatı engellediği,

iç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre ris-

kini binde birlere indirgediği şeklindedir.

Mide özsuyunun zeytin çekirdeğini çok kısa

bir sürede parçalayarak saf zeytinyağına ulaş-

tıdığını, geriye kalan posanın ise bağırsakları

onararak rahatlattığı ispatlanmıştır. Kabızlık,he-

moroid, damar sertliğinden hazımsızlığa kadar

birçok derde devadır. Zeytin yemek istiyorsanız,

yeşil ve kahverengi zeytin tercih edin.

22 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelsiz Teknolojiler

BAHTİYAR DİLEK

Teknoloji dediğimizde birçoğumuzun aklına bilim kurgu filmleri gelir. Gü-nümüz dünyasında, yazılan uçuk ka-

çık senaryoların birer birer gerçekleştiğini görmekteyiz. Bilgisayarlar, akıllı telefonlar, akıllı saatler, akıllı bileklikler gibi cihazla-rın gelişimi, işlemci mimarisinin hızlanma-sı, işlemci ve çiplerin çok küçük boyutlara uyarlanması bir devrim niteliğindedir. Bu gelişmeler, biz engellilere dost teknolojileri sundu.

İnternet denilen kavramın gelişmesiyle engelli-lere büyük istihdam kapısını aralamış olmasına rağ-men, kurum ve kuruluşların teknoloji konumunda açık pozisyonlarda engelli bireylerin yer alması için daha çok şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Teknoloji benim gibi engelli bireylere sonsuz imkân-lar sunmakta, yeter ki teknolojik cihazlara ulaşabil-me imkânımız artsın. Artsın diyorum çünkü ülkemiz-de vergi oranları oldukça yüksek olmasından dolayı, teknolojiye ulaşmada sıkıntılar yaşamaktayız.

İş ve günlük hayatta kullandığımız cihazlar, bil-gi birikimine katkı sağlarken diğer yandan rahat ve refah içinde yaşamamıza imkânlar sunmaktadır.

Dergimizin bu sayısında sizlere yine engel-li dostu teknoloji ve yazılımları tanıtmaya çalışacağım.

Bluetooth: Kablo bağlantısını ortadan kaldıran kısa mesafe  radyo  frekansı (RF) teknolojisinin adıdır. Bluetooth, 1994 yı-lında  Ericsson  firması tarafından cep te-lefonları ve diğer mobil cihazları kablosuz

olarak birbirine bağlamak ve aralarında iletişim kur-mak için geliştirmiştir.

Bu teknolojiyi çok yakından biliyoruz ve biz engelliler çok kullanıyoruz.

Bluetooth Kulaklık: Arabada, yolda, sokakta herkesin kullandığı bu cihaz, engellilere de büyük kolaylıklar sunuyor.

Bu kulaklıkların bazılarının birden çok cihazla eş-leşebilme yeteneği var. Özellikle çağrı merkezlerinin engelli bireyleri çok tercih ettiklerini görmekteyiz. Eğer çağrı yanıtlama sistemlerinde bluetooth özel-

likli sistemleri tercih ederlerse, engelliler için çok ko-laylık sağlayacaktır.

Bluetooth Mouse: Sizin de benim gibi hareket etme kısıtlılığınız varsa, bu cihazı çok kullanıyorsunuzdur. Tablet, bilgisayar ve telefonumun yönetimini Mouse ile yapıyorum. Bluetooth mou-selar birçok platformda çalışmaktadır.

(Android 4.4.2 ve üstü, IOS 6(jailbreak), IOS 7 (jailbreak) IOS 8 (jailbreak) hatırlatmada fayda görü-yorum ipad ve iphone da jealbreak yaptıktan sonra cydia app marketinden BTStack programını indirip kurmanız gerekir.)

Calibro E-kitap Okuyucu: İşim gereği, çok teknik kitap okuma durumundayım. Maale-sef bu kitaplar en az 500 say-fadan oluşuyor, ağırlıklarını siz düşünün. Günümüzde yayınev-lerinden birçoğu kitaplarını, e-ki-tap olarak sunmamaktadır.

Calibro; elektronik mürekkep teknolojisine dayalı teknolojidir, Bundan dolayı şarjı 30 gün gitmektedir.

Küçük cihazda dev kütüphane oluşturabilirsiniz ama tabi yayınevleri en doğal hakkınız olan okuma ve öğrenme hakkımızı bu cihazlarda verirse!

EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ

Şimdi de eğitim alanındaki teknolojilerden bah-sedelim.

Akıllı Tahta: Akıllı tahtalar, büyük dokunmatik ekranlı, içinde mini bilgisayar ve işletim sistemi ba-

ENGELSİZYAZILIMLAR

23birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

rındıran cihazlardır. Kalemiyle kolay çizimler yapa-bilirken aynı zamanda öğrencinin tabletine kablo-suz olarak karşılıklı etkileşim sağlanabilmektedir.

Surface pro 3: Şimdilik bu ci-haz çok pahalı olsa da gelecekte akıllı tahtalarla kullanımı engelliler için büyük kolaylıklar sağlayacak. Kalemiyle tahtaya çıkmadan, kendi tabletimizden müdahale edebile-ceğiz. Engelli öğrenciler arasında

ödevlerimizi çok rahatlıkla sunabilir hale getirebi-leceğiz.

Jaco robot kol: Şüphesiz ki hepimiz alışveriş yapmayı severiz. Biz engelliler için çok zor olsa da, alışveriş yapmak günlük hayatımızın bir parçasıdır. Gittiğimiz marketin veya mağazanın mimari koşul-ları uygun olsa da reyonlara uzanma konusunda sıkıntılar yaşıyoruz.

İşte tam bu noktada, Jaco robot Kinova Robo-tics fi rmasının geliştirdiği bu kol imdadı-mıza yetişiyor. Bu robotik kolu her yere monte edebilirsiniz. Karbon fi ber göv-desi sayesinde mua-dillerine oranla daha hafi f, ayrıca 6 açılı dö-nüş kabiliyeti gerçek bir el ve kol kadar manevra yeteneği kazandırıyor. En güzel tarafı ise su ge-çirmez olması. 

Rex: Tekerlekli san-dalye kullanan ve bel-den aşağısı felç olan hastalar için tasarlanan Rex, Rex Bionics şirketi tara-fından tasarlandı. Üzerinde 29 işlemci ve joystick kumanda ile çalışan robot, kullanıcısının kendi ba-şına oturmasına, ayağa kalkmasına ve yürümesine olanak tanıyor.

ENGELSİZ YAZILIMLAR

TeamViewer: Ücretsiz olan bu programın kullanıcısı çok. Biz en-gelliler için paha biçilmez kaftan. Bu programın; uzak masaüstüne bağlanma, toplantı, sunum yapma, dosya paylaşımı yapma gibi özellik-leri bulunmakta. Kullanımı oldukça basit olan program, biz uzmanların işini de oldukça kolaylaştırıyor.

Program ayrıca Windows, MacOSX, Linux, Android, IOS ve Window Phone platformları için de destek sağlıyor.

QuickSupport: Bu programda IOS ve Android Mobil Cihazlarımıza kurulan pc den veya Mac bilgisa-yarlardan yönetmemizi sağlayan bir program. Mobil cihazımızın ekran görüntüsünü, bilgisayarımıza gönde-rerek işletmemizi sağlar.

JAWS: Bu programı görme engelli kar-deşlerimin çok kullandığını duymakta-yım. JAWS ekran okuma programıdır. 15 sürümü olan bu program, görme

engellilerin bilgisayar kullanımını kolay-laştırıyor. Şimdilik windows platformunu des-

teklemekte.

Lync 2013: Kurumsal uzaktan birlikte çalışmayı desteklemek için geliştirilen Lync

bir Microsoft ürünüdür. Lync kurum-sal mesajlaşma, toplantılar düzen-

leme, hatta kurum içinde telefon santraliniz varsa PSTN özelliğini

kazandırarak bu program üzerin-den kolayca telefonlarınıza yanıt verebi-

lir, takım arkadaşınızı rahatlıkla arayabilirsiniz.

Lync için kurumunuza Lync Server 2013 kurma-nız gereklidir. Tüm mobil işletim sistemi platformu-nu desteklemektedir.

OneNote 2013: Benim gibi eğitimleri ve se-minerleri sevenler için not tutmak vazgeçilmezdir. Özellikle kalemle de not almayı destekleyen bu program, not almaya zorlananlara önerebileceğim bir programdır. Bu programı okul hayatında da kullanabilirsiniz. Ses kaydı, video kayıtlarını kolayca iliştirebilir, toplantı tutanaklarını kolayca alabilirsi-niz.

Bu bölümde yazmamı istediğiniz konular ve yo-rumlarınızı [email protected] e-posta ad-resime gönderebilirsiniz.

mıza yetişiyor. Bu robotik kolu her yere

yeteneği kazandırıyor. En

JAWS: deşlerimin çok kullandığını duymakta-yım. JAWS ekran okuma programıdır. 15 sürümü olan bu program, görme

engellilerin bilgisayar kullanımını kolay-laştırıyor. Şimdilik windows platformunu des-

teklemekte.

Lync 2013:çalışmayı desteklemek için geliştirilen Lync

den kolayca telefonlarınıza yanıt verebi-

24 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

AhlakiÇöküşünRomanıTALHA YILDIZ

Oku-Yorum

T anzimat Fermanı’ndan sonra hızlı bir batılılaşma serüveni başladı. Siyasi, sosyal, kültürel ve hatta yaşam tarzlarında benimsenmeye başlandı. Bu da

bizim birçok değerimizin yavaş yavaş yok olmasına sebep oldu. Bunların en önemlisi ahlaki değerlerimiz oldu. Tan-zimat Fermanı’ndan sonra modernizm kılıfı altında ahlaki değerler önemini yitirdi. Her alanda olduğu gibi edebiyatta da böyle olmuştur. O dönemde kitle iletişim araçlarının az olmasından dolayı edebi eserler toplum tarafından takip edilmekteydi. Çünkü edebi eserler aslında yazıldığı döne-mi yansıtmakta ve olumlu olumsuz eleştirmekteydi; bu da toplumun dikkatini çekiyor ve hayatına yön veriyordu.

O dönem yazılan romanlara baktığımız zaman, batılı-laşmanın ne derece etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdi sizlere o dönemin Batılılaşma serüvenini gözler önüne se-ren romanlardan bir tanesi olan Eylül’den bahsedeceğim.

Konu

Bu romanda beş yıldır evli olan Suat Hanım’ın, zevci-nin amcasının oğlu Necip’le olan yasak aşkı anlatılır.

Dil ve Üslup

Yazar, romanlarında olaydan çok karakterlerin psiko-lojilerini yansıtır. Bu yüzden karakterler azdır. Günümüz

25birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

diline göre oldukça ağır bir dili vardır. Ama yazar karakterlerin ruh tahlillerini o kadar sağ-

lam yapar ki, bu roman

Türk edebiyatımızın

ilk psikolojik romanı

olarak tarihe geçer.

Meraklılarının haricin-

de, bu romanı okumak

biraz zordur. Çünkü tas-

virler o kadar fazladır ki ba-

zen insanın içini bayabilir. Ama

Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi

adlı eserini okuyup beğenenler, bu romanı

rahatlıkla okuyabilir. Çünkü iki roman da üslup

bakımından birbirine çok benzemektedir.

Kurgu

Yazar karakterlerin ruh tahlillerini ön plan-

da tuttuğu için karakterler beş parmağın beşini

geçmez. Romanda fazla olay ve hareket yoktur.

Olaylar İstanbul’da, iki konak arasında ve üç ana

karakter içinde dönüp durur.

Kurguda Suat ve Necip birbirlerine âşık olmuş-

lardır. Lakin toplumun ahlaki değerleri yüzünden

birbirlerine kavuşamayıp, konakta çıkan bir yan-

gında her ikisi de can verir. Bu romanda aslında

yazarın, toplumun ahlaki değerlerini tenkit edip,

reddettiğini düşünüyorum.

Karakterler

Roman üç ana karakterden oluşur; Süreyya

Bey, zevcesi Suat Hanım ve Süreyya Bey’in kuzeni

Necip. Süreyya Bey, biraz çocuk ruhlu bir adam

portresi çizer. Öyle ki, Suat Hanım ona bir valide

şefkatiyle yaklaşır. Çünkü Suat Hanım Batılı tarzda

yaşamayı tercih ediyordur. Bu da Süreyya Bey’le

aralarının açılmasına sebep olarak onu, geçmişte

bohem hayatı yaşamış Necip Bey’e yaklaştırır.

Necip Bey eğlenceye düşkün, evlenmekten

korkan bir adamdır. Ama Suat Hanım’ın Süreyya

Bey’e davranışları, Necip’in Suat’a karşı bir şeyler

hissetmesine sebep olur.

Karakterleri biraz

daha dikkatli ince-

lediğimde, özellik-

le Necip’in yazara

çok benzediğini

gördüm. Çünkü ya-

zarın kendisi de bo-

hem hayatı yaşamış

birisidir. Suat Hanım da,

Batılılaşmaya çalışan ama

dönemin ahlaki kuralları yü-

zünden istediğini elde edeme-

miş insanları temsil ediyor. Süreyya

Bey ise dönemin şartlarına karşı çıkmaya

çalışan ama bunda muvaffak olamayıp, kendi

içine çekilen insanları temsil ediyor.

Netice

Aslında bu roman o dönemin şartlarına bir ışık

tutmaktadır. O dönemde kendine aydın diyen in-

sanların, toplumu modernleştireceğiz diye onları

yozlaştırdıkları ve ecnebilerin yaşam tarzını kabul

ettirmeye çalıştıkları sonucunu çıkardım. Romanı

incelediğimde yazarın ahlaki değerleri reddettiği-

ni rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü yazarın üslu-

buna baktığımda, yasak bir aşka masumiyet kılıfı

giydirmeye çalıştığını görüyorum. Ayrıca yazar

kendi yaşam tarzını yaşatmayan dönemin ahlaki

değerlerine de eleştiri getiriyor.

diline göre oldukça ağır bir dili vardır. Ama yazar karakterlerin ruh tahlillerini o kadar sağ-

bu roman

Türk edebiyatımızın

ilk psikolojik romanı

olarak tarihe geçer.

Meraklılarının haricin-

de, bu romanı okumak

biraz zordur. Çünkü tas-

virler o kadar fazladır ki ba-

zen insanın içini bayabilir. Ama

Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi

adlı eserini okuyup beğenenler, bu romanı

rahatlıkla okuyabilir. Çünkü iki roman da üslup

bakımından birbirine çok benzemektedir.

daha dikkatli ince-

lediğimde, özellik-

le Necip’in yazara

çok benzediğini

gördüm. Çünkü ya-

zarın kendisi de bo-

hem hayatı yaşamış

birisidir. Suat Hanım da,

Batılılaşmaya çalışan ama

dönemin ahlaki kuralları yü-

zünden istediğini elde edeme-

miş insanları temsil ediyor. Süreyya

Bey ise dönemin şartlarına karşı çıkmaya

çalışan ama bunda muvaffak olamayıp, kendi

26

ALİYE YÜCEL

Bilgi Kutusu

Yürürken dayanmaya yarayan bir araç olan baston; ağaç, metal gibi çeşitli maddelerden yapılır. Baston, tarih bo-yunca dini, siyasi ve idari alanlarda güç simgesi olmuştur.

Çok çeşitli şekilde kullanılmıştır. Ancak esas görevi ve en önemli işlevi; çeşitli sebeplerden dolayı yürümede zorluk çekenler ve dengesiz yürüyüşler için yürüme desteğidir.

Baston, Fransızca “sağlamlaşmış mevki” anlamına gelen “bastion” kelimesinden gelmiştir. Önceden aksesuar

olarak çok yaygın olarak kullanılan baston; engelli-ler, yaşlılar ve kırık, burkulma gibi sebeplerle geçici

olarak engelli olanlar için çok gerekli bir araçtır. Aksesuar olarak ise daha çok erkekler tarafın-dan kullanılmıştır. Kadınlar ise ancak gerektiği zamanlarda kullanmışlardır.

Asıl anlatmak istediğim konuya gelin-ce... Biliyoruz ki her Osmanlı padişahının farklı farklı hobileri varmış. Padişah Sultan 2. Abdülhamit Han da marangozluğa me-raklıymış ve usta bir marangozmuş. Yıldız Sarayı’nda bir marangoz atölyesi varmış. Devlet işlerinden yorulduğunda dinlenmek için bu atölyeye gelir, iş tulumunu giyer ve atölyesinde saatlerce çalışırmış. Çeşitli ahşap eşyalar yaparmış. Bu yaptıklarının her biri de sanat eseri sayılacak nitelikteymiş…

26

Yürürken dayanmaya yarayan bir araç olan baston; ağaç, metal gibi çeşitli maddelerden yapılır. Baston, tarih bo-yunca dini, siyasi ve idari alanlarda güç simgesi olmuştur.

Çok çeşitli şekilde kullanılmıştır. Ancak esas görevi ve en önemli işlevi; çeşitli sebeplerden dolayı yürümede zorluk çekenler ve dengesiz yürüyüşler için yürüme desteğidir.

Baston, Fransızca “sağlamlaşmış mevki” anlamına gelen “bastion” kelimesinden gelmiştir. Önceden aksesuar

olarak çok yaygın olarak kullanılan baston; engelli-

“Mehmet Usta, araştırdım. Gazilerimizin 150 kadarının bacaklarından yaralı olduğunu öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bir asaya (baston)

muhtaç kalacaklar. hepsine birer baston yapacağım ve hastaneden çıkıp memleketlerine gidecekleri zaman kendilerine hediye edeceğim…”

27birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

1897 Osmanlı-Yunan Savaşı zaferle sonuç-lanmış. Sultan 2. Abdülhamit büyük sevinç içindeymiş. Savaşta yaralanan gazilerin hepsini İstanbul’a getirtmiş. Bu gaziler Gümüşsuyu Has-tanesi ve yeni yaptırdığı Şişli Etfal Hastanesi’ne yatırılmış. Padişah, yaralıların durumlarını öğren-mek için her gün bu hastanelere görevliler gön-deriyormuş. Görevliler her gazinin durumunu padişaha bildiriyormuş...

2. Abdülhamit, bir gün bir şeylerle uğraşıp, dinlenmek için marangoz atölyesine gitmiş. Ka-pıda onu marangoz Mehmet Usta karşılamış. Sultan 2. Abdülhamit ustaya:

“Hadi bakalım Mehmet Usta! 150 tane bas-ton ağacı kes…” demiş.

Mehmet Usta şaşırmış ve bunun üzerine sor-muş:

“Ferman padişahımızındır. Lakin merakımı mazur görün efendim, bu kadar baston ağacı ne olacak?”

Padişah ustanın bu sorusu üzerine:

“Mehmet Usta, araştırdım. Gazilerimizin 150 kadarının bacaklarından yaralı olduğunu öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bir asaya (baston) muhtaç kalacaklar. Hepsine birer baston yapacağım ve hastaneden çıkıp memle-ketlerine gidecekleri zaman kendilerine hediye edeceğim…”

Mehmet Usta, 2. Abdülhamit’in bu ulvi dü-şüncesine ve insan sevgisine hayran kalarak he-men işe koyulur ve kısa zamanda bastonları ya-parlar. Bitirilen bastonlar gazilere ulaştırılır.

Bu hikâyeyi okuduğumda Sultan 2. Abdül-hamit’in bu duyarlılığından çok etkilenmiştim. O konumda gazileri düşünmesi ve bastonları bizzat kendinin yapması insanı düşündürüyor. Baston, kol değneği gibi nesnelerin engelli biri için öne-mini anlatmaya gerek var mı bilmiyorum? Yürü-me engelli biri için baston çok değerlidir. Buna muhtaç olmayan kişiler tam olarak anlayamasa da, biraz empati yapmak yeterli olur. Bir de gazi-leri düşünelim; en çok ihtiyaç duydukları bu nes-ne bir de padişahları tarafından yapılıp, hediye edilirse değerine paha biçilebilir mi?

28 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

AğlayıncaTamam Dedim!!!FATMA ŞAHİN

Engelsiz Röportajlar

Bu sayımızda, “Sadece Sen” isimli, engelli farkında-lığına önemli katkıda bulunduğuna inandığımız sinema filminin yönetmeni, klip ve reklam çekimlerinden tanı-dığımız Yönetmen Hakan YONAT ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi genelde kliplerden ve reklamlardan tanıyoruz biliyoruz, “Sadece Sen” ilk uzun metrajlı filminiz. Bu filmde engelli teması işlemenizin nedeni neydi? - Çok açık söyleyeyim. “Sadece Sen” aslında bir Kore

filmi, biz onu Türkiye’ye adapte ettik. Draması güzel ol-duğu için, bu filmi çekmek istedim. Bizim adapte ettiği-miz film, aslında çok fazla Kore kültürünü yansıtıyordu. Biz bu filmi özellikle, bizim geleneklerimize uygun bir hale getirdik.

Filmi seçmemin sebebi, film içerisinde orijinal fikir-ler vardı, hoşuma gitti ve beni çok etkiledi. Hatta eşimle beraber izledik, o ağlayınca tamam dedim. Ben bu filmi Türkçeye çevireyim daha da ağlatırım, dedim. Hakeza öyle de oldu.

hazırlık aşamasından bahsedebilir misiniz?- 15 gün gibi kısa bir sürede hazırlandım, biraz hız-

lı çalıştım. Belçim de (Belçim Erdoğan) görme engelliler derneğine bu sürede her gün gitti geldi. Hatta dernekte baya arkadaşları oldu. Böyle şeyler hakkında duyarlı, biz-lerde birkaç kez gittik, konuştuk bir sürü şey paylaştık. Gidip gelmeler çok faydalı oldu.

Filmi kısa sürede çektiğimiz için, çok hazırlıklı ola-madık. Meslek hayatımda 20. senem olduğu için, setin ilk günü yaptığımız toplantıda; eğrisi doğrusu, kavgası ve gürültüsü ile hepimiz birbirimize sahip çıkacağız, bu filmi alnımızın akı ile bitirmeliyiz derken, sürekli çalıştı-ğım iş arkadaşlarımla zaten her hafta yaptığımız bir şeydi mekân seçmek. Yani mekânlarda şu şu mekânlar dedik, filmi çekmeye devam ettik.

Peki, gidip gelmelerde rastladığınız ilginç bulduğunuz şeyler nelerdi?Tabi ki çok değerli kişiler vardı. Hepimizden daha faz-

la enerjik, daha fazla hayata tutunma vardı, sohbetleri çok kültürlü, neşeli çok daha fazla okumuş kişiler.

Engellilerin dünyasına ait bakış açınız nasıldı? Bu dünyanın varlığının farkında mıydınız? Bu film engellilere olan bakış açınıza nasıl katkıda bulundu?

- Engelliye bakış açımı değiştirmedi, çünkü zaten be-nim önem verdiğim, kendimden bir şeyler katıp, benimde destek olmak istediğim konulardan bir tanesi. “Engelsiz Türkiye Ödülleri” gecesinde de söyledim. Ben her zaman koşa koşa, kayıtsız şartsız, işimi de kenarda bırakıp geli-rim. Bu benim önceden de hissettiğim bir hassasiyetti, şimdi de hissediyorum. Bu tip projelere her zaman gele-bilirim, diğerlerini seçiyorum çoğu zaman ama bu başka bir şey insanların hayatlarına dokunuyor.

Film bende bir şey değiştirmedi ama perspektifimi daha çok genişletti. Çok daha fazla bir şeylerin yapılması gerektiğine inandım. Her ne yapıldıysa daha yeterli değil. Bence yeterli olmayacak da o da ayrı bir konu!

Bu konuda insanların daha fazla katkıda bulunması, çok daha fazla ilgi gösterilmesi, daha fazla alt yapı çalış-ması gerekiyor. Biz popüler anlamda, insanlara daha ya-kınız, daha fazla bir şeyleri aktarma gücümüz, şansımız var. Bizim gibi insanların bu tip olayların içerisine daha fazla çekilmesi lazım. Bu sebeple ben de bir şeyler yap-mak istiyorum, fakat ne yapacağımı bilmiyorum. Böyle bir durum var, tamam işimi iyi yaptığımı düşünüyorum. Reklam çekiyorum, klip çekiyorum ama bu konuyla ilgi-

29birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

li ne yapacağımı bilmiyorum. Yönlendirmeniz ile Hakan haydi böyle bir şey yapıyoruz demelisiniz ki ben ona tec-rübemi, bilgimi, olanaklarımı katabileyim.

Kliplerde ve filmlerde engellilerinin hayatları anlatılırken acınılacak bir pozisyona koyuyorlar. Biz engelliler olarak bundan çok rahatsızız ama “Sadece Sen” filminde bu böyle değil. Bize filmdeki hazal karakterinden bahseder misiniz?

- Kızın karakteri cıvıl cıvıl bir kız. Hayattan keyif alan, hatta eskisinden daha fazla keyif alan bunun sebepleri-ni de anlatan bir kız. Filmde, Hazal’ın görme engelli ol-masına fazla vurgu yapılmıyor. Sağlıklı bir insana örnek oluyor ve güç veriyor. Aslında filmin içerisinde her şeyi gören Hazal, kör olan Ali yani orada aslında engelli gibi duran Hazal’ın enerjisi; Aliyi kendine getiriyor, geçmişten çıkartıyor, yeniden neşeleniyor, heyecanlanıyor, yeniden bir şeyler yapmaya başlıyor. Derken âşık oluyor ve adam hayata geri dönüyor. Bunu yapan kız yani.

Oyuncu bulmakta sıkıntı çektiniz mi, ?

-İbrahim de Belçin de uyumlu oldular. Kısa sürede fil-me girecektik, birkaç isim için uğraştık.

Neden bu kadar acele oldu. ?- Kore’den filmin izni ile ilgili onay çok geç geldi. Bü-

yük bir ön hazırlık aşaması yaşayamadık. Aslında çekime hazırlık, senaryoyu değiştirme aşaması da aynıydı. Yani birçok şeyi değiştire değiştire yazdık ve bir yandan da çekerken değiştirdik.

“Sadece Sen” filmine nasıl yorumlar aldınız?

- İnsanlar çok beğendi, ben o kadar beğenileceğini zannetmiyordum işin gerçeği. Gençler çok sevdi. Kendi kitlesi oluşuverdi. Ben hakikaten beklemiyordum. Çıkışı şanssız bir döneme denk geldi ama filmi sahiplendiler. Güzel bir kurguydu. Şöyle ki engelleri vardı ama engeli-ne vurgu yapılmadan aşktan ve duygusallıktan bahsedi-liyordu filmde. Kısaca filmle ilgili çok güzel geri dönüşler aldığım için zaten huzurluyum.

Bir engelli olarak bizim yaşadığımız çok ciddi toplumsal problemler var. Engellilerin en büyük sorunu nedir diye biz engellilere sorsanız, en büyüğü “önyargıdır” deriz. Genel bir engel gurubuna hitap etmeden bu konuyu işlemeyi düşünür müsünüz?

- Düşünürüm tabi! Bu söylediğiniz şey, 6-7 aylık bir proje. Sığ bakış açımıza bizim ancak görebildiklerimizin dışında aysbergin derin kısmının ne olduğunu anlatan bir proje olursa tabi. Çok güzel hissiyatlar yaratır ve insanlar, ben de dâhil engelli gerçeğinin ne olduğunu anlarız

Başka engel gruplarını içeren filmler çekmeyi düşünüyor musunuz? Tekerlekli sandalyede birinin hayatını, böyle bir planınız var mı?

Daha sonra düşünüyorum. Yani spesifik olarak engelli diye hiç ayırmadım kafamda ama büyük mücadelelerden bir tanesini tabiî ki çekmeyi düşünürüm. Uygun hikâye ol-duğu zaman çekeceğim. Önümüzdeki yaz başı çıkarmak istediğim kendi filmimi hazırlıyorum ama dediğim gibi ta-mamen engellilerle ilgili iyi bir proje gelirse elimdeki proje-yi bırakıp hemen onu yaparım. İyi bir proje değilse o zaten yerini bulmayacak demektir, ona girmemek gerekir. Sine-ma için konuşuyorsak senaryosuna, prodüksiyonuna ka-dar iyi yapılması gerekiyor. Çünkü yarım yamalak yaparsan biz bunu niye yaptık olur. O duyguyu karşıya geçiremezsen o zaman niye yapacağız. İnsanların neye ne tepki verdiği-ni biliyorum, benim işim de bilmek zaten. Bizim bu filme sosyal bir film gibi değil, sadece film muamelesi yapmamız gerekir. Film muamelesi görürse sinemada yayınlanır etkisi ondan sonra daha büyük olur. Mesela “Sol Ayağım” filmi. Kitabını da okudum. Eğer sosyal bir film diye yapsalardı, bu kadar etkisi olmayacaktı ama film büyük ses getirdi neden? Çünkü hikâye çok iyi, film iyi çekilmiş, oyuncular çok iyi, müzik iyi, film yerini buldu. Yanlış hatırlamıyorsam çok da büyük etkisi oldu engelliler arasında.

Filmde acı bir son bekliyorduk. Çünkü ben olaya engelli açısından bakıyorum, mucizeler yok hayatımızda! Maalesef olmasını istesek bile yok!

Filmin orijinali öyleydi. Orası çözülse çok daha etkili bir film olurdu 5-6 tane mantık hatası var onlar düzeltilse çok daha iyi olurdu.

Birçok mesaj verdiniz, son olarak konuyu nasıl bağlarsınız anlatmak isteğiniz farklı bir şeye var mı?

Farkındalığı arttırmak için şu anda bu konuda bir şey-lerin çok daha fazlasını yapabilecek insanların yapabilme gücü ve isteğinin olmasına rağmen dürtülmediği, yapıla-mayan şeylerle ilgili birilerinin dürtmesi gerekiyor. Burada görev gene size düşüyor. Bu sonuçta el ele olan bir şey el ele yürünecek, engelli engelsiz hiç fark etmez birlikte yürürüz. İnsanları biraz hareketlendirmek gerekiyor

Bu anlamda bize görev düşüyor yani?

Herkese görev düşüyor sadece size değil çünkü insan farkında olmuyor kapılıp gidiyorsunuz hayata. Hâlbuki o anki avantajlarını çok rahat kullanabilmek varken hayat-ta istiyorken bunu bir türlü yapamıyorsun. Sizin burada projeler yapıp insanları hakikaten dürtmeniz gerekiyor ama projenin iyi yapılması gerekiyor ki hemen etrafında insanlar toplasın.

hakan Bey, bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyorum. Eminim bu röportaj engellilerle birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak adına çok önemli kapılar açacaktır. Sizlere sanat hayatınızda başarılar diliyorum.

- Ben de teşekkür ederim.

30 birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

Engelsiz Dünya

HADİ GÜNEŞ

Bağcılar Belediyesi Koordinatörlüğünde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlı-ğı ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu işbirliğiy-

le gerçekleştirilen gecede “Engelsiz Türkiye Ödülleri”

sahiplerini buldu.

Engellilerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaş-

masına katkıda bulunan kurum, kuruluş ve kişiler Aile

ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bağcılar Belediyesi

tarafından hayata geçirilen ‘Engelsiz Türkiye Ödülleri’

gecesinde ödüllendirildi. Bağcılar Belediyesi Engelliler

Sarayı’nın ev sahipliği yaptığı özel programa, AK Par-

ti İstanbul Milletvekli Feyzullah Kıyıklık, AK Parti Adı-

yaman Milletvekili Dr. Murtaza Yetiş, AK Parti Halkla

İlişkiler Başkan Yardımcısı F. Betül Keskin Bağcılar Kay-

makamı Erdal Çakır, Bağcılar Belediye Başkanı Lokman

Çağırıcı, Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yıl-

maz, Bağcılar Müftüsü Hasan Hüsnü Sula ve çok sayıda

engelli vatandaş ile ailesi katıldı.

‘ENGELLİLERLE BİRLİKTE YAŞAMA’ KÜLTÜRÜNE KATKIDA BULUNANLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ

Engelli vatandaşlara yönelik projeleriyle dikkat çeken Bağcılar Belediyesi, bu kez engelli vatandaşla-ra karşı oluşturulan duyarlılığı ödüllendirdi. 11 farklı kategoride hazırlanan yarışmada televizyon, sinema, eğitim, spor gibi birçok dalda ödüle layık görülen ünlü konuklar, engelli vatandaşların onur konuğu olduğu özel gecede ödüllerini aldı.

ENGELLİLERE hER ANLAMDA FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI

Engelliler için her anlamda fırsat eşitliğinin sağlan-ması gerektiğine vurgu yapan Başkan Çağırıcı, ‘Birlikte Daha Güzel’ diyerek birçok projeyi hizmete sunduk-larını ifade etti. Kastamonu Üniversitesi ile ortaklaşa engelliler için birçok projeyi hayata geçirdiklerini be-lirten Çağırıcı, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tüm engellilerin fırsat eşitliğinden yararlanması ve üretken

ENGELSİZ TÜRKİYE ÖDÜLLERİSAHİPLERİNİ BULDU

31birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015

olabilmesi için gerekli çalışmaları yapıyor. 2011’de En-gelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü de önemli projelere imza attı. Bizde Bağcılar Belediyesi olarak sosyal belediyecilik anlayışıyla birçok projeyi hizmete sunduk” ifadelerini kullandı.

ENGELLİLERİMİZ, ÜLKEMİZE BAŞARILAR KAZANDIRDI

Engellilerin önündeki engellerin ortadan kaldırıl-ması için çalışmalar yaptıklarını dile getiren Çağırıcı, 3 Aralık Engelliler Günü’nün de sadece kutlamalarda kalmayıp, içeriğinin doldurulması gerektiğini söyledi.

Türkiye’de örneği olmayan Engelliler Sarayı’nda su-nulan hizmetler hakkında bilgilerde veren Başkan Çağı-rıcı, “Engelliler Sarayımızda aynı anda bin 500 engelli, 40’a yakın kurstan faydalanıyor. Hepsini evlerinden alıp merkezimize getiriyoruz. Onlardan hiçbir ücret talep etmiyoruz. İçlerinden Türkiye ve Olimpiyat şampiyonu

sporcularımız çıktı. Engelli sporcular olarak ülkemize ilk kez altın madalya kazandırdılar. Engelli Basketbol Takı-mımızda 1.ligde mücadele ediyor.” şeklinde konuştu.

ENGELLERE İMECE USULÜ ÇÖZÜM

İlçede tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte imece usulü çalışıp, engellilerin dört duvar arasından çıka-rarak sosyal yaşama katılması için önemli projeleri de gerçekleştirdiklerini sözlerine ekleyen Başkan Lokman Çağırıcı, “Yeni bir adım daha atarak Engelsiz Türkiye Ödülleri Projesi’ni hayata geçirdik. Amacımız, engelli-lerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaşmasına kat-kıda bulunan kurum, kuruluş ve kişileri tespit ederek ödüllendirmek” diye konuştu.

Programda 8 Mayıs’ta vefat eden ünlü sinema ve tiyatro oyuncusu Zeki Alasya da anıldı. Konuş-maların sonunda 11 dalda ödüle layık görülenle-re ödülleri protokol tarafından verildi.

Ödül Töreni Değerlendirme Kurulu

İshak ÇİFTÇİAile ve Sosyal Politikalar BakanlığıEngelli ve Yaşlı Hiz. Genel Müdürü

Prof. Dr. Ayşegül ATAMANLefke Avrupa Üniversitesi

Özel Eğitim Bölüm Başkanı

Ayhan BAhÇELİTürkiye Sakatlar Federasyonu

Başkan Vekili

Özge UZUNTV ProgramcısıEngelli Yakını

Aliye YÜCELYazar

Nafiz YILMAZMilli Eğitim Bakanlığı

Din Öğretimi Genel Müdürü

Celil GÜNGÖRMilli Eğitim Bakanlığı

Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürü