SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise...

5
607 lar’ýn ilk fetih devrinden itibaren bölgede bir ribât geleneði baþlattýklarý bilinmekte- dir. Bugün “kale” ya da “köþk” diye adlan- dýrýlan bir grup eserin o dönemlerde inþa ettirilmiþ ribâtlar olmasý ihtimali büyük- tür. Merv’de Büyük Kýzkale ve Küçük Kýz- kale köþkleriyle Merv yakýnlarýndaki Bü- yük Naimkale ve Küçük Naimkale yapýla- rý bunlara örnek verilebilir. Daha sonrala- rý kervansaray denilen farklý bir yapý tipi- ne dönüþecek olan bu mimari geleneðini Sâmânîler sürdürmüþtür. X. yüzyýla tarih- lenen Merv-Hârizm yolu üzerindeki Hür- müzferre Kervansarayý bu dönemin ese- ridir. Selçuklu devrinde yol güzergâhlarýn- da çok sayýda kervansaray inþa edilmiþtir. XI-XII. yüzyýllara mal edilen bu yapýlardan Âmül-Hârizm yolundaki Dâye Hatun Ker- vansarayý, Merv-Hârizm yolundaki Ode Mer- gen (Merguen) Kervansarayý, Merv-Âmül yolunda bulunan el-Asker Kervansarayý ile Dihistan’ýn þehir surlarý dýþýnda yer alan Dihistan Kervansarayý ahýr ve konaklama birimlerinin tek avlu etrafýnda þekillendi- ði örneklerdir. XII. yüzyýlýn baþlarýnda yap- týrýldýðý tahmin edilen Eski Merv-Âmül yolundaki Akçakale Kervansarayý dört ey- vanlý iki avlu esasýna göre tasarlanmýþtýr. Merv bölgesinde “kutlu þehir” denilen yer- de bulunan Baþane Kervansarayý bu iki tip- ten farklý bir plan þemasýna sahiptir. Ýþlevi bakýmýndan tartýþmalý olmakla beraber plan özellikleriyle yapý Anadolu’daki Sel- çuklu dönemi sultan hanlarýnýn öncüsü sa- yýlmaktadýr. Türkmenistan’daki eski sa- ray mimarisi konusunda yeterli bilgi yok- tur. Halen çok harap vaziyette bulunan Merv’deki Selçuklu Sarayý köþk, divanhâ- ne ve çeþitli hizmet birimlerinden mey- dana gelmektedir. Ürgenç’teki saraydan ise eser kalmamýþtýr. Türkmenistan’ýn es- ki konut mimarisine iliþkin bilgiler de sý- nýrlýdýr. Yapýlan kazýlar sonucunda Merv ve çevresinde IX-XIII. yüzyýllara ait bazý ko- nut kalýntýlarý ortaya çýkarýlmýþtýr. Bunlarýn planlarý genellikle merkezde bir ana me- kânla dört yönde ona baðlanan bölümler- den oluþmaktadýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Battûta, er-Ri¼le, Beyrut ts. (Dâru Sâdýr), s. 360; A. Yu. Yakubovskiy, Razvalini Ürgença, Le- ningrad 1930; N. M. Baçinskiy v.dðr., Arhitekturnie pamyatniki Türkmenii, Moskva-Aþkabad 1939; B. N. Zasýpkin, Arhitektura Sredney Azii, Moskva 1948; G. A. Pugaçenkova, Puti Razvitiya Arhitek- turý Yujnogo Türkmenistana Porý Rabovladeni- ya i Feodalizma, Moskva 1958; a.mlf., Ýskusstvo Türkmenistana, Moskva 1967; E. Atagarriev v.dðr., Türkmenistanýn arhutektura yadigarlukleru- Pamyakniki arhutekturý Türkmenistana, Le- ningrad 1974; Mustafa Cezar, Anadolu Öncesi Türklerde Þehir ve Mimarlýk, Ýstanbul 1977; N. Halimov, Gadimi Ürgence Sýyahat, Aþkabad 1986; Ara Altun, Ortaçað Türk Mimarisinin Anahatlarý Ýçin Bir Özet, Ýstanbul 1988; Azim Ahmedov, Ga- dimiyetin Yaný, Aþkabad 1993; Oktay Aslanapa, Türk Cumhuriyetleri Mimarlýk Abideleri, Anka- ra 1996; Hakký Önkal, Anadolu Selçuklu Türbe- leri, Ankara 1996; Yüksel Sayan, Türkmenistan’- daki Mimari Eserler (XI-XVI. Yüzyýl), Ankara 1999; a.mlf., “Türkmenistan’ýn XI-XIX. Yüzyýl Mimarî Anýtlarý”, Türkler (nþr. Hasan Celal Güzel v.dðr.), Ankara 2002, VI, 63-75; a.mlf., “Merv”, DÝA, XXIX, 223-225; Orhan Tan, Merv, Ankara 2000; M. E. Masson, “Novie dannie o nadiisyah odnogo Meþhedi-Misrianskogo minareta”, Epig- rafika Vostoka, VII, Moscow 1953, s. 7 vd.; S. B. Lunina, “Ýzuçenie Jilýh domov Merva X-naça- la XIII v.”, Kultura Türkmenii v Srednie veka (TYUTAKE), XVIII, Aþkabad 1980, s. 59-84; Emel Esin, “Merv”, TA, XXIV, 18-21; V. Minorsky, “Meþ- hed-i Mýsriyan”, ÝA, VIII, 159-160; Aydýn Taneri, “Gürgenç”, DÝA, XIV, 321-323; Abdülkerim Özay- dýn, “Hârizm”, a.e., XVI, 217-220. ÿYüksel Sayan TÜRKMENLER XI. yüzyýldan itibaren Oðuzlar’a verilen ad. ˜ Seyhun (Siriderya) boylarýnda oturan Oðuzlar arasýnda X. yüzyýldan itibaren Ýs- lâmiyet’in yayýlmasý sonucu ortaya çýkan Türkmen tanýmlamasý, Mâverâünnehirli yerli müslümanlar tarafýndan Ýslâmiyet’e giren Oðuzlar için gayri müslim Oðuzlar’- dan ayýrt edilmek üzere kullanýlmýþtýr. Türk- men adýnýn yerlilerce “müslüman Türk” an- lamýnda yaygýnlaþmasý bu addaki toplulu- ðun Ýslâmiyet’i kabul eden ilk Türk kavmi olmasýyla ilgilidir. Türkmen kelimesinin ne- reden geldiði konusunda baþlýca iki görüþ vardýr. Bunlardan birine göre Türkmen, Türk adý ile Farsça “mân”dan (mânend) gelmiþ olup “Türk’e benzer” demektir. Bî- rûnî bu fikirde olduðu gibi Kâþgarlý Mah- mud da Türkmen adýnýn bu þekilde açýk- lanmasýyla ilgili bir hikâye anlatýr. Ýkinci dar çini süslemeleriyle de bütün Orta As- ya yapýlarý arasýnda seçkin bir yeri vardýr. Moðollar’ýn 618’de (1221) Hârizm’i iþgali sýrasýnda þehid düþen, Kübreviyye tarika- týnýn kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ’nýn tür- besi de Ürgenç’tedir. Harap þehrin dýþýnda eski bir mezarlýk alanýnda yer alan tür- be taçkapýsýndaki kitâbesine göre Kutluð Timur tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. 732’de (1332) Ürgenç’i ziyaret eden Ýbn Battûta kesin tarihi belli olmayan türbeden ve ya- nýndaki bir zâviyeden bahsetmektedir. Tür- be mezarýn bulunduðu kare planlý, kub- beli bölümün önünde bir giriþle onun iki tarafýnda zâviye mekânlarý olduðu düþü- nülen kubbeli birer odadan meydana gel- mektedir. Necmeddîn-i Kübrâ Türbesi’nin hemen karþýsýnda yer alan ve Törebeg Ha- ným Türbesi’nin planýný daha küçük ölçü- lerde tekrarlayan Sultan Ali Türbesi XVI. yüzyýlda yaptýrýlmýþ, ancak tamamlana- mamýþtýr. Kaleler. Çok harap durumdaki Türkme- nistan kalelerinden Dihistan’da þehri ku- þatan kerpiç sur duvarlarýnýn yýkýntýlarý ha- len görülebilmektedir. Merv’de çeþitli dö- nemlerde yaptýrýlan kalelerin kalýntýlarý için- de Sultankale, Selçuklu döneminden ka- lan en iyi durumdaki örnektir. Serahs’ta sadece Ýçkale’nin tuðladan sur duvarlarý kýsmen korunmuþtur. Ürgenç’te harap va- ziyetteki Akkale de bir iç kale olarak inþa edilmiþtir. Þehri kuþatan Taþkale surlarýn- dan ise eser kalmamýþtýr. Sivil Mimari. Eski yollarýn önemli bir ge- çit ve kavþak noktasýnda bulunan Türk- menistan’da bugün ekserisi çöl alanlarýn- da ve ýssýz yol güzergâhlarýnda harap du- rumda bazý kervansaray kalýntýlarý mev- cuttur. Çoðu kümelenmiþ durumda birer kerpiç yýðýný halinde görünen bu eserler, Türk-Ýslâm mimarisinde kervansaraylarýn erken örnekleri olmalarý bakýmýndan bü- yük önem taþýmaktadýr. Müslüman Arap- TÜRKMENLER Eski Merv ile Âmül arasýnda yer alan Akçakale Kervansarayý’nýn kalýntýlarý

Transcript of SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise...

Page 1: SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,

607

lar’ýn ilk fetih devrinden itibaren bölgedebir ribât geleneði baþlattýklarý bilinmekte-dir. Bugün “kale” ya da “köþk” diye adlan-dýrýlan bir grup eserin o dönemlerde inþaettirilmiþ ribâtlar olmasý ihtimali büyük-tür. Merv’de Büyük Kýzkale ve Küçük Kýz-kale köþkleriyle Merv yakýnlarýndaki Bü-yük Naimkale ve Küçük Naimkale yapýla-rý bunlara örnek verilebilir. Daha sonrala-rý kervansaray denilen farklý bir yapý tipi-ne dönüþecek olan bu mimari geleneðiniSâmânîler sürdürmüþtür. X. yüzyýla tarih-lenen Merv-Hârizm yolu üzerindeki Hür-müzferre Kervansarayý bu dönemin ese-ridir. Selçuklu devrinde yol güzergâhlarýn-da çok sayýda kervansaray inþa edilmiþtir.XI-XII. yüzyýllara mal edilen bu yapýlardanÂmül-Hârizm yolundaki Dâye Hatun Ker-vansarayý, Merv-Hârizm yolundaki Ode Mer-gen (Merguen) Kervansarayý, Merv-Âmülyolunda bulunan el-Asker Kervansarayý ileDihistan’ýn þehir surlarý dýþýnda yer alanDihistan Kervansarayý ahýr ve konaklamabirimlerinin tek avlu etrafýnda þekillendi-ði örneklerdir. XII. yüzyýlýn baþlarýnda yap-týrýldýðý tahmin edilen Eski Merv-Âmülyolundaki Akçakale Kervansarayý dört ey-vanlý iki avlu esasýna göre tasarlanmýþtýr.Merv bölgesinde “kutlu þehir” denilen yer-de bulunan Baþane Kervansarayý bu iki tip-ten farklý bir plan þemasýna sahiptir. Ýþlevibakýmýndan tartýþmalý olmakla beraberplan özellikleriyle yapý Anadolu’daki Sel-çuklu dönemi sultan hanlarýnýn öncüsü sa-yýlmaktadýr. Türkmenistan’daki eski sa-ray mimarisi konusunda yeterli bilgi yok-tur. Halen çok harap vaziyette bulunanMerv’deki Selçuklu Sarayý köþk, divanhâ-ne ve çeþitli hizmet birimlerinden mey-dana gelmektedir. Ürgenç’teki saraydanise eser kalmamýþtýr. Türkmenistan’ýn es-ki konut mimarisine iliþkin bilgiler de sý-nýrlýdýr. Yapýlan kazýlar sonucunda Mervve çevresinde IX-XIII. yüzyýllara ait bazý ko-

nut kalýntýlarý ortaya çýkarýlmýþtýr. Bunlarýnplanlarý genellikle merkezde bir ana me-kânla dört yönde ona baðlanan bölümler-den oluþmaktadýr.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Ýbn Battûta, er-Ri¼le, Beyrut ts. (Dâru Sâdýr), s.360; A. Yu. Yakubovskiy, Razvalini Ürgença, Le-ningrad 1930; N. M. Baçinskiy v.dðr., Arhitekturniepamyatniki Türkmenii, Moskva-Aþkabad 1939;B. N. Zasýpkin, Arhitektura Sredney Azii, Moskva1948; G. A. Pugaçenkova, Puti Razvitiya Arhitek-turý Yujnogo Türkmenistana Porý Rabovladeni-ya i Feodalizma, Moskva 1958; a.mlf., ÝskusstvoTürkmenistana, Moskva 1967; E. Atagarriev v.dðr.,Türkmenistanýn arhutektura yadigarlukleru-Pamyakniki arhutekturý Türkmenistana, Le-ningrad 1974; Mustafa Cezar, Anadolu ÖncesiTürklerde Þehir ve Mimarlýk, Ýstanbul 1977; N.Halimov, Gadimi Ürgence Sýyahat, Aþkabad 1986;Ara Altun, Ortaçað Türk Mimarisinin AnahatlarýÝçin Bir Özet, Ýstanbul 1988; Azim Ahmedov, Ga-dimiyetin Yaný, Aþkabad 1993; Oktay Aslanapa,Türk Cumhuriyetleri Mimarlýk Abideleri, Anka-ra 1996; Hakký Önkal, Anadolu Selçuklu Türbe-leri, Ankara 1996; Yüksel Sayan, Türkmenistan’-daki Mimari Eserler (XI-XVI. Yüzyýl), Ankara1999; a.mlf., “Türkmenistan’ýn XI-XIX. YüzyýlMimarî Anýtlarý”, Türkler (nþr. Hasan Celal Güzelv.dðr.), Ankara 2002, VI, 63-75; a.mlf., “Merv”,DÝA, XXIX, 223-225; Orhan Tan, Merv, Ankara2000; M. E. Masson, “Novie dannie o nadiisyahodnogo Meþhedi-Misrianskogo minareta”, Epig-rafika Vostoka, VII, Moscow 1953, s. 7 vd.; S.B. Lunina, “Ýzuçenie Jilýh domov Merva X-naça-la XIII v.”, Kultura Türkmenii v Srednie veka(TYUTAKE), XVIII, Aþkabad 1980, s. 59-84; EmelEsin, “Merv”, TA, XXIV, 18-21; V. Minorsky, “Meþ-hed-i Mýsriyan”, ÝA, VIII, 159-160; Aydýn Taneri,“Gürgenç”, DÝA, XIV, 321-323; Abdülkerim Özay-dýn, “Hârizm”, a.e., XVI, 217-220.

ÿYüksel Sayan

– —TÜRKMENLER

XI. yüzyýldan itibarenOðuzlar’a verilen ad.

˜ ™

Seyhun (Siriderya) boylarýnda oturanOðuzlar arasýnda X. yüzyýldan itibaren Ýs-lâmiyet’in yayýlmasý sonucu ortaya çýkanTürkmen tanýmlamasý, Mâverâünnehirliyerli müslümanlar tarafýndan Ýslâmiyet’egiren Oðuzlar için gayri müslim Oðuzlar’-dan ayýrt edilmek üzere kullanýlmýþtýr. Türk-men adýnýn yerlilerce “müslüman Türk” an-lamýnda yaygýnlaþmasý bu addaki toplulu-ðun Ýslâmiyet’i kabul eden ilk Türk kavmiolmasýyla ilgilidir. Türkmen kelimesinin ne-reden geldiði konusunda baþlýca iki görüþvardýr. Bunlardan birine göre Türkmen,Türk adý ile Farsça “mân”dan (mânend)gelmiþ olup “Türk’e benzer” demektir. Bî-rûnî bu fikirde olduðu gibi Kâþgarlý Mah-mud da Türkmen adýnýn bu þekilde açýk-lanmasýyla ilgili bir hikâye anlatýr. Ýkinci

dar çini süslemeleriyle de bütün Orta As-ya yapýlarý arasýnda seçkin bir yeri vardýr.Moðollar’ýn 618’de (1221) Hârizm’i iþgalisýrasýnda þehid düþen, Kübreviyye tarika-týnýn kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ’nýn tür-besi de Ürgenç’tedir. Harap þehrin dýþýndaeski bir mezarlýk alanýnda yer alan tür-be taçkapýsýndaki kitâbesine göre KutluðTimur tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. 732’de(1332) Ürgenç’i ziyaret eden Ýbn Battûtakesin tarihi belli olmayan türbeden ve ya-nýndaki bir zâviyeden bahsetmektedir. Tür-be mezarýn bulunduðu kare planlý, kub-beli bölümün önünde bir giriþle onun ikitarafýnda zâviye mekânlarý olduðu düþü-nülen kubbeli birer odadan meydana gel-mektedir. Necmeddîn-i Kübrâ Türbesi’ninhemen karþýsýnda yer alan ve Törebeg Ha-ným Türbesi’nin planýný daha küçük ölçü-lerde tekrarlayan Sultan Ali Türbesi XVI.yüzyýlda yaptýrýlmýþ, ancak tamamlana-mamýþtýr.

Kaleler. Çok harap durumdaki Türkme-nistan kalelerinden Dihistan’da þehri ku-þatan kerpiç sur duvarlarýnýn yýkýntýlarý ha-len görülebilmektedir. Merv’de çeþitli dö-nemlerde yaptýrýlan kalelerin kalýntýlarý için-de Sultankale, Selçuklu döneminden ka-lan en iyi durumdaki örnektir. Serahs’tasadece Ýçkale’nin tuðladan sur duvarlarýkýsmen korunmuþtur. Ürgenç’te harap va-ziyetteki Akkale de bir iç kale olarak inþaedilmiþtir. Þehri kuþatan Taþkale surlarýn-dan ise eser kalmamýþtýr.

Sivil Mimari. Eski yollarýn önemli bir ge-çit ve kavþak noktasýnda bulunan Türk-menistan’da bugün ekserisi çöl alanlarýn-da ve ýssýz yol güzergâhlarýnda harap du-rumda bazý kervansaray kalýntýlarý mev-cuttur. Çoðu kümelenmiþ durumda birerkerpiç yýðýný halinde görünen bu eserler,Türk-Ýslâm mimarisinde kervansaraylarýnerken örnekleri olmalarý bakýmýndan bü-yük önem taþýmaktadýr. Müslüman Arap-

TÜRKMENLER

Eski Merv ile

Âmül

arasýnda

yer alan

Akçakale

Kervansarayý’nýn

kalýntýlarý

Page 2: SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,

608

TÜRKMENLER

yaþýyordu. Moðollar, Hârizm’in fethinde ya-rarlanmak üzere Türkmenler’den 10.000kiþilik bir kuvvet teþkil etmekle birlikte Hâ-rizm’e giderken Türkmenler yolda isyanettiklerinden Moðollar onlardan birçoðu-nu yok etti. Geri kalanlar, Seyhun boyla-rýndaki Türkmenler’le birlikte göç ederekMerv ve Amûye (Âmül) yörelerine geldi.Moðol istilâsý yüzünden Türkmenler’in ço-ðu yurtlarýndan ayrýlýp Horasan’da toplan-dý. 1246’da Seyhun boylarýndaki Oðuzlar’ýnyurtlarýndan geçen papanýn elçisi PlanoCarpini, Oðuz yurtlarýný þehir, kasaba, köyve kaleleri yýkýlmýþ harap bir ülke olarakgörmüþtü. 1273’te Seyhun boylarýný ziya-ret eden Orta Asyalý müelliflerden Cemâl-iKarþî buralarý Türkmenler’in ülkesi diye ni-telendirmektedir. Karþî, Oðuz þehirlerin-den Barçýnlýðkent’i Barçkent þeklinde kay-detmiþ, burada fýkýh ve tefsir ilimlerindeuzman olan Hüsâmeddin Hâmid b. Âsýmadlý bir âlimle tanýþmýþtý. Cend þehrini deziyaret eden Cemâl-i Karþî evvelce büyükbir þehir olan Cend’in þimdi harap durum-da bulunduðunu, bununla beraber bir ti-caret merkezi özelliði taþýdýðýný ve çarþý-sýnda her türlü malýn görüldüðünü söy-ler. Müellif buradaki þeyhlerden SiðnâklýÞeyh Kemâleddin’in Türkmenler arasýnda“Þeyh Baba” diye tanýndýðýný ve büyük birsaygýnlýðý olduðunu bildirir. Cemâl-i Kar-þî’nin verdiði bilgiden istilâ esnasýnda ya-pýlan tahribata ve büyük göçlere raðmenXIII. yüzyýlýn ikinci yarýsýnýn ortalarýnda Aþa-ðý Seyhun bölgesinin hâlâ Oðuz ülkesi nite-liðini koruduðu anlaþýlýr. Bu da þüphesizAþaðý Seyhun bölgesinin Hârizm gibi Ýdil’inaðzýnda oturan Cuci hânedanýnýn toprak-larýna dahil edilmesiyle yakýndan ilgilidir.Fakat XIV. yüzyýlda Aþaðý Seyhun kýyýlarýbir Türkmen ülkesi olma vasfýný kaybet-miþtir.

Hârizm. Moðol hâkimiyetinin baþlama-sý üzerine Mangýþlak ve Balhan (Balkan)Türkmenleri, Ýdil’in aðzýnda oturan Cen-giz Han’ýn torunu Batu Han’a baðlandý.Bu Türkmenler’e Sayýn Hanlu Türkmenle-ri denilmesi buradan gelir. Timur’un hiz-metindeki Türkmen asýllý emîrler içinde enünlüsü Argun Þah’týr. Argun Þah, Buharayöresinde yaþayan Türkmenler’e mensup-tu. Timur Çin seferine çýkarken Semer-kant’ýn muhafazasýna onu býrakmýþtý. Ar-gun Þah’ýn oðullarý da Timur’un oðlu Þâh-ruh’un en itibarlý emîrleri arasýndaydý. Yi-ne Timur devrinde Emîr Sadr ile bozkýrhayatýný yakýndan bilen Þeyh Dâvud’un daTürkmen asýllý olduklarý bildirilir. XVI. yüz-yýlýn baþlarýnda Mangýþlak yarýmadasýnda-ki Türkmenler’in pek çoðu Salur boyuna

mensuptu. Bu Salurlar Ýçki (iç) Salur veTaþký (dýþ) Salur adlarýyla iki kola ayrýlmýþ-tý. Ýçki Salurlar adý geçen yarýmadanýn kýyýkesiminde, Taþký Salurlar doðuda Hârizm’-den gelen ana yol üzerindeydi. Bunun dý-þýnda Horasan’da Durun yöresinde Saluradýný taþýyan oldukça kalabalýk bir top-luluk yaþýyor ve Mangýþlak Salurlarý’ndanayýrt etmek için bunlara Horasan Saluruadý veriliyordu. Taþký Salur ise Teke, Sarýkve Yomut oymaklarý tarafýndan temsil edi-liyordu (bk. SALUR). Yine Mangýþlak’ta EsenEli adlý baþka bir topluluk vardý. Bu top-luluk baþlýca Çavuldur (Çavundur/Çavdur),Ýgdir, Soynacýlar ile diðer bazý küçük oy-maklardan meydana geliyordu. Hazar de-nizinin doðu kýyýsýnda ve Mangýþlak’ýn gü-neyindeki Balhan daðlarý yöresinde Ersarýoymaðý bulunuyordu. Oymaða adýný ver-miþ olan Ersarý Bay XIV. yüzyýlda yaþamýþve Ürgençli Þeyh Þeref’e 713 (1314) yýlýn-da dinî meselelere dair Türkçe Muînü’l-mürîd adlý bir eser yazdýrmýþtýr. Ersarýoymaðýnýn da Salur’un bir obasý olduðusöylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,Beydili (Begtili), Bayýndýr gibi Oðuz boylarý-nýn kollarýndan meydana gelmiþti. Vergi-lere ait rakamlar, birçok boya mensup kol-lardan teþekkül etmesine raðmen Göklen-ler’in nüfusunun Horasan Saluru ile Man-gýþlak’taki Ýçki Salur ve Taþký Salur’dan azolduðunu gösterir. Yine ayný yüzyýlda Es-terâbâd sýnýrýnda yaþayan ve Safevîler’i sý-kýntýya sokan Oklu (Ohlu) Türkmenleri müs-takil bir topluluk halindeydi.

XVI. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Ceyhun (Amu-derya) ýrmaðý boyunca baþlýca üç toplulukoturuyordu: Adaklý Hýzýr Eli, Ali Eli ve Te-veciler. Þecere-i Terâkime’ye göre bun-lar kökleri bakýmýndan öz Türkmen sayýl-mýyordu. 1575-1578 yýllarý arasýnda Cey-hun yeniden yatak deðiþtirerek Hazar ye-rine Aral gölüne dökülmeye baþlayýnca adýgeçen üç topluluk bundan etkilendi, aynýzamanda bütün Türkmenler’in ekonomikhayatý darbe yedi. Ayný yüzyýlýn sonlarýnadoðru Etrek ve Gürgen çaylarý boylarýndaEymür ve Salurlar da yaþýyordu. Bu oy-maklara Safevî ve Yaka Türkmen’i adý ve-rilir. Safevî Hükümdarý Þah Abbas, hemTürkmen akýnlarýný durdurmak hem deEsterâbâd’ýn Özbekler’in eline geçmesiniönlemek için Eymürler’in beyi Ali Yâr’ý hanunvaný ile Esterâbâd valiliðine tayin etti.Eymürler sayýca bölgedeki Oklu ve Gök-lenler’den daha azdý. Bunlarýn Mangýþ-lak’tan yakýn bir zamanda Etrek-Gürgenbölgesine geldikleri anlaþýlýr. XVI. yüzyýlýn

görüþe göre Türkmen, “Türkü’l-îmân”dan�א�����)) gelmektedir. Tarihçi Ýbn Kesîr’inileri sürdüðü bu görüþ XV. yüzyýl Osmanlýtarihçisi Mehmed Neþrî tarafýndan da be-nimsenmiþtir. Ýbn Kesîr, Tuðrul ve Çaðrýbeylerin büyük bir güç ve itibar kazandý-ðýný, müslüman olan Türkler’in bunlarýnetrafýnda toplandýðýný ve bunlara Türkü’l-îmân denildiðini, halkýn Türkmen adýnýverdiði bu topluluðun aslýný da Selçuklu-lar’ýn (Selâcika, Benî Selcûk) teþkil ettiði-ni kaydeder (el-Bidâye, XII, 48). Bugün iseTürkmen adýnýn sonundaki “-men”in mü-balaða eki olduðu (kocaman, azman) söyle-nerek “öz Türk” mânasýný taþýdýðý üzerin-de durulmaktadýr.

Türkmen adý Oðuzlar hakkýnda umu-miyetle XI. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itiba-ren kullanýlmaya baþlanmýþtýr. Fakat Oðuz-lar bu adý çok uzun bir zaman benimse-memiþtir. Müelliflerden bazýlarý Oðuzlar’ýtanýtmak için, “Oðuzlar Türkmenler’denbir topluluktur” þeklinde ifadeler kullan-mýþtýr. Ancak XIII. yüzyýldan itibaren Oðuzadýný taþýyan bir topluluk görülmez. Buyüzyýlda Seyhun boylarýndan Sakarya ký-yýlarýna kadar uzanan çok geniþ sahadayaþayan Oðuz asýllý topluluklar Türkmenadýyla anýlmýþtýr. Bununla beraber Arapçave Farsça kaynaklarda Türkmen tabiriy-le Oðuzlar’ýn kastedildiði anlaþýlmaktadýr.Kaynaklar Oðuzlar’ýn Kýnýk boyuna men-sup olan Selçuklular’dan Türkmen adýylabahseder. Büyük Selçuklu Devleti’nin ku-ruluþundan sonra Selçuklu ailesi Türkmen-ler yanýnda çeþitli kavimlere mensup kiþi-leri devlet hizmetine almýþtýr. Özellikle or-duda gulâm asýllý kumandanlara görev ve-rilmesi gibi sebeplerle dýþlandýklarýna ina-nan Türkmenler bu yüzden Selçuklu aile-sinden ayrýlýp çeþitli olaylara karýþmýþtýr.Nizâmülmülk, Türkmenler’in devlete za-man zaman zorluk çýkarmalarýna raðmenSelçuklular’ýn kuruluþunda güçlüklere gö-ðüs gererek büyük hizmetlerde bulunduk-larýný, hânedanýn akrabasý sayýldýklarýný, busebeple onlarýn her vesileyle devlet hizme-tine alýnýp memnun edilmeleri gerektiðinikaydeder (Siyâsetnâme, s. 132).

Türkmenler yaþadýklarý coðrafyaya gö-re þöylece tasnif edilebilir: Seyhun Boyla-rý. 548 (1153) yýlýnda Horasan’da SultanSencer’i yenen Oðuzlar kuvvetli durumdabulunduklarý sýrada, Mâverâünnehir’de Bu-hara yakýnlarýndaki Karagöl’den Seyhunboylarýndaki Cend þehrine kadar uzanangeniþ çöl bölgesinde Türkmenler (Terâki-me) yurt tutmuþtu. 1220’de Seyhun boy-larýnda kümeler halindeki pek çok göçeraðmen yine de kalabalýk sayýda Türkmen

Page 3: SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,

609

Salur boyuna mensuptur; ayný zaman-da nüfuslarý fazla olanlardýr. 1819’da dü-zenlenen Muravyev’in listesinde Esen Eli8000, Göklenler 40.000 çadýr gösterilirler-ken Salur’a mensup oymaklardan Teke’nin50.000, Salur’un 4000, Ersarý’nýn 100.000,Yomut’un 40.000, Sarýk’ýn 20.000, Sakar’ýn20.000 çadýr olduðu bildirilmiþtir. Ebülga-zi Bahadýr Han’ýn Þecere-i Terâkime’si-ne göre yukarýda adlarý geçen Salur asýl-lýlardan baþka Yaya, Cabý, Kaltak, BurkasEli, Azlar ve Olam Ürgençli oymaklarý daSalur boyundan çýkmýþtýr. 1819 listesinde-ki rakamlara göre 285.000 çadýr olan bü-tün Türkmenler’in nüfusundan 237.000çadýrý ( % 83’ü) Salur’a mensuptu. 1863tarihli Vambery’nin listesine göre 196.500çadýr olan Türkmen nüfusundan 172.500çadýrýný (% 87’sini) Salur boyundan çýkanoymaklar teþkil ediyordu. Ayrýca Salurlar,Anadolu’daki Türk yerleþmesinde önemlirol oynamýþ boylardan biridir. Ýran’da Sel-çuklular devrinde iki beylik kurdular. Sa-lur’dan sonra Türkmenistan Türkmenle-ri’nin teþekkülünde Çavuldur boyu gelir.Onlarý Eymir ve Ýgdir boylarý izler, bunla-rýn nüfuslarý 1000-2000 çadýrdan fazla de-ðildir. Göklen topluluðuna baðlý Kayý, Ba-yýndýr ve Beydili, Oðuz boylarýnýn adlarýnýtaþýyan obalardan her birinin nüfusu 500çadýrdýr.

Ýran. Moðollar’ýn gelmesi üzerine Hora-san, Azerbaycan, Irâk-ý Acem ve Arrân’-da yaþayan Türkmenler’in hepsi veya çoðuAnadolu’ya göç etti. Kaynaklarda Ýlhan-lýlar devrinde Ýran’da Türkmenler’in yaþa-dýðýndan söz edilmez. Bu dönemde Sâveyöresinde Kalaçlar’ýn (Halaç) varlýðý bilin-mektedir. Celâyirliler devrinde XIV. yüzyý-lýn sonlarýna doðru Arrân’da Çobanlý Türk-menleri mevcuttu. Çobanlý Türkmenleri’-nin Anadolu’dan Ýran’a Çobanlýlar tara-fýndan getirilmiþ olmasý muhtemeldir. Ti-mur’un oðlu ve halefi Þâhruh Mirza, Ýran’ýnen geniþ kýsmýný devletinin sýnýrlarý içinealmakla beraber Azerbaycan, Arrân veIrak’ý Karakoyunlular’a býrakmak zorundakalmýþtý. Karakoyunlular, Þâhruh’un ölü-münden (1447) sonra yeni baþarýlar ka-zanarak Horasan dýþýnda bütün Ýran’a hâ-kim oldular. Karakoyunlu elini teþkil edenSa‘dlý, Alpagut, Duharlý, Baharlý ve Aða-çeri oymaklarý Arrân, Azerbaycan ve Irâk-ýAcem’i de yurt tuttular. Ünlü Kaçar oyma-ðý da Akkoyunlular devrinde Bozok (Yozgat)bölgesinden Gence’ye göç etmiþti. 1469’-da Karakoyunlular’ýn yerini Akkoyunlularaldý. Akkoyunlular, Erzincan’ýn batýsýndanHorasan’a, Þirvan’dan Basra’ya kadar uza-nýyordu. Akkoyunlular devrinde Anadolu’-dan Ýran’a yeni oymaklar gitti. Bunlar Pür-

nek, Musullu, Koca Hacýlu, Avþar (Afþar),Bayat gibi oymaklardý. 1501’de Akkoyun-lular’ýn yerine Safevîler geçti. Anadolu’danÝran’a en çok bu dönemde göçler oldu.Ýran’da Safevîler’den sonra iktidara gelenAvþarlýlar ve Kaçarlar, Safevîler’in hizme-tindeki Türkmen oymaklarý tarafýndan ku-rulmuþtur.

Anadolu. 1071 Malazgirt Savaþý’nýn ar-dýndan on yýl içinde Türkler, Adalar deni-zine ve Marmara’ya kadar uzanan bütünAnadolu’yu fethettiler. Fakat ayný yüzyýlýnsonlarýnda baþlayan Haçlý seferleri yü-zünden büyük kayýplar verdiler. Ýran’da-ki iç mücadele yüzünden desteklenmeyenTürkler, Orta Anadolu’ya çekilmek zorun-da kaldý. Türkmenler, Ankara-Konya ara-sýnda toplu halde yaþayýp hem Haçlý hü-cumlarýna hem Bizans’ýn saldýrýlarýna kar-þý geçilmez bir set teþkil ettiler. Bu Türk-menler’e Uç Türkmenleri adý veriliyordu.Horasan’da “diyâr-ý Rûm” denilince akla buUç Türkmenleri geliyordu, yani XII. yüzyýl-da Anadolu Uç Türkmenleri ile tanýnýyor-du. 1146’da Bizans’a karþý kazanýlan Düz-bel zaferinden sonra Türkmenler köylerkurarak ve metrûk köyleri iskâna açarakyerleþmeye baþladýlar. Türkistan ile Ana-dolu arasýnda kurulan göç kanalýyla güç-lendiler. Þehirlerde yaþayan kozmopolit halkköylerde yerleþmiþ Türkmenler’e Türk di-yordu. Türk adýnýn uzun süre “köylü” an-lamýnda kullanýlmasý Türkmenler’in köy-ler kurarak yerleþmelerinden ileri gelmiþ-tir. Moðol istilâsý yüzünden Türkistan, Ýranve Arrân’dan Anadolu’ya pek çok Türk gel-di. Gelenler arasýnda göçebe toplulukla-rýn yanýnda çok sayýda yerleþik halk davardý. XIII. yüzyýlýn ikinci yarýsýnýn ortala-rýnda yerleþik hayat hemen her yerde ge-liþti ve Türkler þehirlerde de çoðunluðuteþkil etti. Bununla birlikte hâlâ kalabalýksayýda göçebe Türkmen topluluklarý bulu-nuyordu. Bunlardan Antalya-Denizli Türk-menleri, Kuzey Afrikalý Coðrafyacý Ýbn Sa-îd el-Maðribî’ye göre 200.000 çadýra ya-kýndý. Kütahya-Eskiþehir Türkmenleri ise30.000 çadýrdý. Bu kümenin Marmara böl-gesiyle Batý Anadolu’nun iskânýnda rol oy-nadýðý þüphesizdir. Ýbn Saîd, KastamonuTürkmenleri’nin sayýsýný 100.000 çadýr ola-rak verir. Yirmi dört Oðuz boyundan biriolan Çepniler’den kalabalýk bir küme iseSinop bölgesinde yaþýyordu. Bunlar, 1277’-de Sinop’u almak isteyen Trabzon Rumimparatorunu denizde karþýlayýp maðlûpettik. Çepniler doðuya doðru ilerleyerekOrdu bölgesinde Bayramlý Beyliði’ni kur-dular. Karaman Türkmenleri ise Ermenek,Mut, Silifke, Gülnar ve Anamur þehirleriniiçine alan bölgede hayat sürüyordu. Ma-

ikinci yarýsýnýn ortalarýnda Emba suyu ký-yýlarýnda oturan ve kendilerine Nogay dadenilen Mangýtlar’ýn yaptýðý akýnlara da-yanamayan Teke ve Yomutlar, Küçük Bal-han ile Kýzýlarvat ortasýndaki Küren daðýçevresine göç etti. 1639’da, Ýdil’in aðzýndaoturan Kalmuklar’ýn akýnlarý sonucu Man-gýþlak’taki diðer Türkmenler de Balhantaraflarýna geldi. Böylece Mangýþlak yediasýr sonra bir Türkmen yurdu olma nite-liðini kaybetti. XVIII. yüzyýlda Esterâbâdbölgesinde Oklular’ýn yerini Salur boyun-dan gelen Yomutlar aldý. Bunlar Afþarlarve Zendler ile mücadelelerinde Kaçarlar’ayardým etmekteydi. Ýranlý tarihçilerden bi-rine göre Kaçar Devleti’nin kurucusu AðaMuhammed Þah’ýn annesi Yomutlar’ýn baþ-buðu Begenç’in kýzýydý. Esen Eli toplulu-ðu Kalmuklar’a tâbi olarak Mangýþlak’takalmýþtý. Kalmuklar bunlardan bir züm-reyi XVIII. yüzyýlda Kuzey Kafkasya’ya gö-çürdü. Yaþadýklarý yörenin adýyla Stavra-pol Türkmenleri denilen bu Türkmenler,Orta Asya’daki Türkmenler’le münasebet-lerini kesmedi ve Mahtumkulu’yu onlarda büyük þairleri saydý. Stavrapol Türk-menleri varlýklarýný günümüze kadar sür-dürmüþtür.

XIX. yüzyýlýn baþlarýnda Hîve Hanlýðý’nýnKungratlar’ýn eline geçmesi, Buhara Han-lýðý ile Ýran þahlýðýnýn zayýf duruma düþ-mesi Türkmenler’i daha fazla bir hareketserbestliðine kavuþturdu. 1824’te Teke veSalurlar, Hîve hanlarýna ait yeni Merv’i zap-tederek ellerine geçirdikleri esirleri Buha-ra hanýna gönderdi. Tekeler tek baþlarýnagittikçe kuvvetlendiler. Teke baþbuðu Ku-þid Han, Hîve Hükümdarý MuhammedEmin Han’ý 1855’te Serahs yakýnýnda aðýrbir yenilgiye uðrattý ve Hîve haný savaþmeydanýnda kaldý. Kuþid Han, yeni Hîvehükümdarý Abdullah Haný ayný âkýbete uð-rattýðý gibi 1860’ta toplarla mücehhez Ka-çar ordusuna karþý parlak bir zafer kazan-dý. Fakat 1873’te Ruslar’ýn Hîve Hanlýðý’nýegemenlikleri altýna almalarý durumu de-ðiþtirdi. 1879’da Ruslar, Türkmenler’in ça-rýn hâkimiyetini kabul etmeleri teklifini þid-detle reddetmeleri üzerine harekete geç-tilerse de Göktepe’de aðýr bir yenilgiye uð-radýlar (Eylül 1879). Fakat bu baþarý uzunsürmedi, Ruslar 1881’de Türkmen elini im-paratorluklarýna kattýlar.

Hârizm Türkmenleri’nin büyük oymak-larý Esen Eli (en önemli oymaklarý Çavdur< Çavuldur ve Ýgdir), Yomut (Salur’dan),Teke (Salur’dan), Salur, Sakar (Salur’dan),Emreli (>Yemreli, Salur’dan), Sarýk (Sa-lur’dan), Göklen (bazý obalarý Kayý, Ba-yýndýr, Beydili) olup bunlardan altýsý Oðuz

TÜRKMENLER

41. CÝLT 6. FASÝKÜL (257) 9. Forma / 2. Kontrol12.01.2012

Page 4: SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,

610

TÜRKMENLER

leri ile Bozulus’tur. Halep Türkmenleri, Mo-ðol baskýsý üzerine XIII. yüzyýlda Antep veSuriye’ye göçen 40.000 çadýrlýk Türkmen-ler’den büyük çoðunlukla Bozok kolununkalýntýsýdýr. Bu koldan önemli topluluklardaha önce Maraþ, Elbistan, Malatya, Yoz-gat bölgelerine göç etmiþler ve kalabalýkgruplar halinde Ýran’a da gitmiþlerdi. Bun-lardan baþka yine XVI. yüzyýlda Halep Türk-menleri’nin Bozulus’ta ve Yeni Ýl’de de (Si-vas-Kangal bölgesi) önemli kollarý vardý.Halep Türkmenleri’ni teþkil eden büyükoymaklar Beydili, Bayat, Avþar, Ýnallý veHarbendeli’dir. Harbendeliler bilhassa Ma-latya bölgesinde iskân faaliyetinde bulun-dular. Günümüzde Malatya bölgesindekiTürkmenler’in önemli bir kýsmý Harbende-liler’in torunlarýdýr. Harbendeliler’den ka-labalýk bir kol Ýran’a gitti ve bu ülkede Hü-dâbendeli adýyla anýldý. Onlardan bazý oy-maklar Batý Anadolu’ya göçtüler ve ora-da Harmandalý ismini aldýlar. Bu oymak-lardan baþka Karkýn, Kýzýk, Acürlü, Peçe-nek, Dayer, Kýnýk, Eymür, Bahadýrlý ve di-ðer bazý obalar da Halep Türkmenleri’nedahildi. Halep Türkmenleri’nden baþka Ha-ma, Humus, Þam ve Trablus’ta Türkmenoymaklarý bulunuyordu. 40.000 çadýrlýkTürkmen kümesinin Üçok kolu ise Çuku-rova bölgesinde yurt tuttu ve topraða bað-landý. Bozulus Türkmenleri, Doðu Anado-lu’da tam göçebe yaþayýþý geçiren bir top-luluktur. Bunlar Mardin’in güneyindeki top-raklarda kýþlamakta, Erzincan-Erzurumarasýndaki yerlerde yaylamakta olup üçkoldan meydana gelmiþlerdi: DiyarbekirTürkmenleri, Dulkadýrlý ve Halep Türkme-ni oymaklarý. Eski Akkoyunlu elinin kalýn-týsý olan Diyarbekir Türkmenleri’nin baþlý-ca oymaklarý Tabanlý, Oðulbeyli, Musullu,Hamza Hacýlý, Çavuldur (Çavundur), Dodur-ga, Karkýn, Alpagut idi. Dulkadýr oymak-larý da Cevid Sultan Hacýlý, Köçekli, Avcý,Dodurga, Ceceli, Gündeþli, Çaðýrganlý, Ký-zýlkocalý, Þam Bayatý, Karkýn idi. Halep Türk-meni oymaklarý kolu ise Köpekli Avþarý,Gündüzli Avþarý, Harbendeli, Beydili, Acür-lü, Ýnallý Bayat ve Karakoyunlu obalarýn-dan oluþuyordu. Sivas’ýn güneyinde Man-cýlýk, Gürün ve Hekim Haný arasýndaki yö-rede yaþayan oymaklar genelde Osmanlýtahrirlerinde Yeni Ýl Türkmenleri adýyla ge-çer. Bunlarýn vergileri III. Murad’ýn anne-si Nurbânu’nun Üsküdar’da yaptýrdýðý ca-minin evkafýna baðlanmýþtý. Bundan do-layý topluluða Üsküdar Türkmeni adý daveriliyordu. Yeni Ýl biri Dulkadýrlý’ya, diðe-ri Halep Türkmenleri’ne mensup olmaküzere iki koldan meydana gelmiþti. HalepTürkmenleri’ne mensup kola Yaban Eri

deniliyordu. Dulkadýrlý kolu ise umumiyet-le çiftçilik yapýyordu. Yaban Eriler’den ço-ðunun Beydili boyuna mensup obalardanmeydana geldiði söylenebilir.

Dulkadýrlý eli baþlýca Maraþ, Elbistan veYozgat yörelerinde yurt tutmuþtur. Dul-kadýrlý elinin Bozulus ve Yeni Ýl arasýndakollarý olduðu gibi kalabalýk bir grubu daÝran’a gitti. Bu kol orada Zülkadr adýylatanýndý. En büyük Dulkadýr oymaklarý Ka-racali (bazý obalarý: Yazýr, Sevinçli, Oruç Beyli,Ulaþlý, Urcanlý, Kazancýlý, Söylemezli), DokuzBiþanlý (bazý obalarý: Karkýn, Hacýlar, DokuzKoyunlu, Karamanlý), Cerid (bazý obalarý: Ma-malý, Oruç Gazili, Kara Hasanlý), Kavurgalý,Döngeleli, Akça Koyunlu (bazý obalarý: MûsâHacýlý-Mûsâcalý-Çalýþlý), Eymür, Çimeli, Ýman-lý Afþarý, Çaðýrganlý, Gündeþli, Tecirli idi.Dulkadýrlý elinin Yozgat ve komþu yöreler-deki en önemli oymaklarý da þunlardý: Ak-çalý, Kýzýl Kocalý, Akça Koyunlu, Þam Ba-yatý, Sevgülen, Çiçekli. Dulkadýrlý elinin Ka-dirli ve Kozan sancaklarýnda da kollarý var-dý. Sivas-Kýrþehir arasýndaki geniþ bölge-de yaþayan Uluyörükler Þarkpâre, Ortapâ-re ve Yüzdepâre adlý üç kola ayrýlmýþtý. Bukollarý teþkil eden oymaklara bölük deni-liyordu. Uluyörük’ün Ýlhanlýlar veya onla-rýn Anadolu’daki halefleri Eretnalýlar za-manýnda oluþturulduðu anlaþýlýr. Bu top-luluðun en önemli oymaklarý Ýlbeyli, Çep-ni, Ak Salur, Gerampa, Tostlu, Çungar, Us-tahacýlý (Ustacalu-Ustaçlu), Dodurga, Tur-gutlu, Karakeçili, Akkoyunlu, Ýnallý, Çavur-çu idi. Konya, Akþehir, Aksaray ve Kara-man yörelerinde Türk oymaklarý Selçuk-lular devrinden beri soylu atlar yetiþtiri-yordu. Bunlara Atçeken oymaklarý denili-yordu. Ayný bölgede yaþayan oymaklarýnbir kýsmý Atçeken sayýlmýyordu. Bunlar-dan bazýlarý þunlardýr: Hocantýlý (Orta As-ya’daki Hucend þehrinden), Yapa, Çepni,Kayý, Peçenek, Tatar (Moðol), Bektaþlý, Boz-kýrlý, Urunguþ, Hintli, Bozdoðan, Cemallý(Ürgüp), Bereketli, Yahyalý (Yavaþ Karahisa-rý). Ýç Ýl’deki büyük oymaklar Oðuz Hanlý(Selinti ve Anamur), Bozkýrlý (Taþlýk Silifke),Hoca Yunuslu (Gülnar), Beydili (Gülnar), Boz-doðan (Silifke), Þamlý idi (Taþlýk Silifke).Çukurova bölgesinde henüz oymak teþki-lâtýný muhafaza edenler Kara Îsâlý, Kusun,Kuþtemir, Ulaþ, Gökçeli ve Elvan boylarý-dýr.

XVI. yüzyýl sonlarýnda baþlayan ve XVII.yüzyýlýn ilk on yýlýnda devam eden Anado-lu’daki Celâlî hareketleri Orta Anadoluköylerine felâket getirdiði gibi Uluyörük,Ankara yörükleri ve Atçekenler’in daðýl-malarýna da sebep oldu. Diðer topluluk-larýn da düzeni bozuldu. Doðu Anadolu’-

latya-Maraþ bölgesinde Aðaçeriler vardý;bunlar bilhassa ormanlýk kesimlerde bu-lunuyordu. Güneydoðu Anadolu ve SuriyeTürkmenleri, Moðol baskýsý yüzünden bu-ralara gelmiþlerdi. Memlük kaynaklarýndabu Türkmenler’in 40.000 çadýr (200.000kiþi) olduðu bildirilir. Bunlar Bozok ve Üçokadlý Oðuz ikili teþkilâtýný muhafaza edenson topluluktur. XV. yüzyýl Memlük müel-liflerinden Halîl b. Þâhin ez-Zâhirî 180.000asker çýkardýklarýný söyler. Bu rakam abar-týlý görünmekle birlikte nüfus yoðunluðu-na iþaret eder. Doðu Anadolu Türkmenle-ri de baþlýca Karakoyunlular’la Akkoyun-lular’dan meydana geliyordu ve XIV. yüz-yýlda tarih sahnesine çýkmýþlardý. AyrýcaTürkiye’nin diðer bölgelerinde daha az nü-fuslu Türkmen topluluklarýnýn yaþadýðý söy-lenebilir. Meselâ Sinop bölgesinde olduðugibi Kelkit vadisinde de pek kalabalýk birÇepni grubu bulunuyordu. Bunlardan kuv-vetli bir kol XIV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda ku-zeyde Kürtün, Giresun ve Görele arasýnda-ki geniþ yörenin fetih ve iskânýnda önem-li rol oynadý.

Türkmenler, Batý Anadolu ve Marmarabölgeleriyle Karadeniz kýyýsýnda Ordu veGiresun yörelerini fethettiler. Beyliklerinbirçoðu fethedilen yerlerde kuruldu. Böy-lece Türkmenler, Türkiye tarihinin ikincidevri olan Beylikler devrinin âdeta kuru-cusu olmuþtur. XIV. yüzyýlýn ilk yarýsýndabaþlayýp XV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnýn orta-larýnda sona eren bu dönemde Türk ede-biyatý büyük geliþme gösterdiði gibi Türk-çe de resmî dil haline geldi. Türkmen bey-likleri içlerinden biri olan Osmanlýlar tara-fýndan ilhak edildi. Mýsýr, Suriye ve Ýran’-da yazýlmýþ eserlerde Osmanlý hânedanýTürkmen asýllý olarak anýlýr. Osmanlý kay-naklarýnda ise ailenin Oðuz elinden geldi-ði yaygýn biçimde ifade edilir. XVI. yüzyýl-da Trabzon’dan Ýskenderun’a çekilecek birhattýn batýsýnda kalan kýsýmda yerleþik ha-yat çok hâkim bir durumdaydý. Türkiye’-nin bu kesiminde oymaklar topraða bað-lanmýþtý. Onlardan pek çoðunun kýþlakla-rýnda kerpiçten ve taþtan yapýlmýþ evle-ri vardý. Sivas-Kýrþehir arasýndaki bölgedeyaþayan Uluyörük adlý topluluk kýþlaklarýn-da çiftçilik yapmakta ve kethüdâlar tara-fýndan idare edilmekteydi. Konya bölge-sinde Atçeken ismi verilen oymaklar isesoylu atlar yetiþtirmekle mükellef tutulduk-larý için çiftçilik yapmalarýna izin verilmiyor-du. Batý yörüklerinde umumiyetle “cema-at” adý verilen oymaklar varsa da bunlarýnçoðunda yerleþik hayat egemendi.

XVI. yüzyýlda tam anlamýyla göçebe ha-yatý sürdüren topluluklar Halep Türkmen-

Page 5: SALURoymaðýnýn da Salur un bir obasý olduðu söylenir. Göklen denilen topluluðun ise Et-rek-Gürgen çaylarýnýn kýyýlarýnda oturdu-ðu tahmin edilmektedir. Göklenler Kayý,

611

yüzyýla kadar Rakka’da kaldýlar, bu yüzyýl-da onlar da Rakka’yý terkettiler. Rakka is-kânýnda büyük ýstýrap çeken Beydililer ileBaraklar bir asýrdan fazla bir zamandanberi Gaziantep yöresiyle ona komþu yöre-lerdeki köylerinde yaþamaktadýr. XIX. yüz-yýlda Çukurova’da âyanlarýn hâkim oldu-ðu dönemde Avþar, Bozdoðan, Cerid ve Te-cirli oymaklarý öne çýkmýþtý. Fýrka-i Islâhiy-ye’nin çalýþmalarý sonucu fýrsat buldukçayaðmalama hareketlerine giriþiyordu. Te-cirliler Osmaniye, Ceridler Ceyhan kazasýdahilinde yerleþti. Bozdoðanlar da Kadir-li ve Ceyhan kazalarýnda iskân edildi. Av-þarlar ise Pýnarbaþý, Tomarza, Sarýz kaza-larýndaki yetmiþten fazla köyde oturmak-tadýr.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Dîvânü lugåti’t-Türk, I, 56; III, 304-307; Dîvâ-nü lugåti’t-Türk Tercümesi, I, 55; III, 412-416;Makdisî, A¼senü’t-tešåsîm, s. 274, 275; Muham-med b. Abdülcebbâr el-Utbî, et-TârîÅu’l-Yemînî(Ahmed el-Menînî, el-Fet¼u’l-Vehbî £alâ TârîÅiEbî Na½r el-£Utbî içinde), Kahire 1286, I, 336,341; II, 79, 84; Gerdîzî, Zeynü’l-aÅbâr (nþr. Ab-dülhay Habîbî), Tahran 1347 hþ., s. 176, 192, 198,199, 200, 202-203, 272; Bîrûnî, el-Cemâhir, Hay-darâbâd 1355, I, 205; a.mlf., el-Æånûnü’l-Mes£û-dî (nþr. Seyyid Hasan Bârânî), Haydarâbâd 1374,II, 575; Nizâmülmülk, Siyâsetnâme (Köymen), s.132, 136-137; Ýbnü’l-Cevzî, el-Munta²am, VIII,114, 117, 134, 147, 157, 163; Ahbârü’d-devle-ti’s-Selcûkýyye (Lugal), bk. Ýndeks; Ýbnü’l-Esîr,el-Kâmil, IX, 100, 158, 188-191, 377-391, 434,441; Sýbt Ýbnü’l-Cevzî, Mirßâtü’z-zamân (nþr. AliSevim), Ankara 1968, bk. Ýndeks; Ýbnü’l-Adîm,Zübdetü’l-¼aleb, II, 21, 63, 64; Ýbn Saîd el-Maðri-bî, Kitâbü Ba½ti’l-ar² (nþr. J. V. Gines), Týtvân 1958,s. 117, 118; Reþîdüddin Fazlullah-ý Hemedânî,Câmi£u’t-tevârîÅ (nþr. Behmen Kerîmî), Tahran1338, I, 35-36; Ýbn Kesîr, el-Bidâye, XII, 48; Halîlb. Þâhin, Zübdetü Keþfi’l-memâlîk (nþr. P. Ravais-se), Paris 1894, s. 105; Neþrî, Cihannümâ (Unat),s. 16, 17; Ebülgazi Bahadýr Han, Þecere-i Türk (nþr.L. Baron Desmaisons), Amsterdam 1970, tür.yer.;Á. Vámbéry, Travels in Central Asia, London 1864,tür.yer.; N. N. Muravyev, Journey to Khiva: Thro-ugh the Turkoman Country, London 1977,tür.yer.; V. V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hak-kýnda Dersler, Ýstanbul 1927, dizin 4, 6; a.mlf.,Four Studies on the History of Central Asia (trc.V. Minorsky – T. Minorsky), Leiden 1962, III, 77-170; Ahmed Refik, Anadolu’da Türk Aþiretleri,Ýstanbul 1930, tür.yer.; Kâmil Su, Balýkesir Civa-rýnda Yörük ve Türkmenler, Ýstanbul 1938; Ýb-rahim Kafesoðlu, “Türkmen Adý, Manasý ve Ma-hiyeti”, Jean Deny Armaðaný, Ankara 1958, s.121-133; Cengiz Orhonlu, Osmanlý Ýmparatorlu-ðunda Aþiretleri Ýskân Teþebbüsü (1691-1696),Ýstanbul 1963, tür.yer.; Ali Rýza [Yalman], CenuptaTürkmen Oymaklarý (haz. Sabahat Emir), An-kara 1977, I-II; Yusuf Halaçoðlu, XVIII. YüzyýldaOsmanlý Ýmparatorluðu’nun Ýskân Siyaseti veAþiretlerin Yerleþtirilmesi, Ankara 1988, tür.yer.;Faruk Sümer, Oðuzlar (Türkmenler) Tarihleri,Boy Teþkilâtý, Destanlarý, Ýstanbul 1992; S. G.Agacanov, Oðuzlar (trc. Ekber N. Necef – AhmetAnnaberdiyev), Ýstanbul 2002; Melîha Sitârzâde,“Rîþe-i Kelime-i Türkmen”, Mecelle-i Mü¹âla£ât-ý

Âsyâ-yý Merkezî ve Æåfšåz, sy. 5, Tahran 1373/1994, s. 77-82; Mehmet Saray, “Türkmenler”, ÝA,XII/2, s. 661-673; Barbara Kellner-Heinkele, “Türk-men”, EI 2 (Ýng.), X, 682-685; Ali Pûr Sefer KasâbîNejâd, “Türkmen”, Dâniþnâme-i Cihân-ý Ýslâm,Tahran 1382/2003, III, 155-161; Ali Bölükbaþý,“Türkemen”, DMBÝ, XV, 163-174.

ÿFaruk Sümer

– —TÜRKÜ

Ezgi ile söylenenanonim halk edebiyatý

nazým biçimi.˜ ™

Köken bakýmýndan Türk kelimesinin nis-bet eki alarak “Türkî” þeklinde oluþtuðu,daha sonra Türkçe söyleyiþe uydurulduðukanaati yaygýndýr. Türküye “þarký, deyiþ,deme, hava, ninni, aðýt” da denilmekte,Anadolu’da türkü karþýlýðýnda yer yer “yýr”adý da kullanýlmakta, Tatar Türkleri’nin tür-küye “beyit” dedikleri bilinmektedir. Türkü-ye Azerbaycan Türkçesi’nde “mahný”, Baþ-kýrtça’da “halk yýrý”, Kazakça’da “türki, tü-rük, halýk ani”, Kýrgýzca’da “eldikýr, türkü”,Özbekçe’de “türki, halk kaþiði”, Tatarca’-da “halk cýrý”, Türkmence’de “halk aydý-mý”, Uygurca’da “nahþa, koça nahþisi” de-nilmektedir. Türkü, âþýk þiirleri gibi dü-zenleyicisi bilinenler yanýnda çoðunlukladüzenleyicileri bilinmeyen, sözlü gelenek-te oluþup geliþen, çaðdan çaða ve yöredenyöreye deðiþip zenginleþen, bazan bozul-malara uðrayan ve her zaman ezgi eþliðin-de söylenen þiirlerdir. Türk halk þiirinin deen eski nazým biçimlerinden biridir. Bu adýtaþýyan ilk manzumeye XV. yüzyýl baþla-rýnda Horasan’da rastlandýðý kaydedilmek-te, Anadolu’da ise ilk örnekleri XVI. yüz-yýlda görülmektedir. Ýnsanlarýn yaþadýðýher çeþit olayý, bu olaylarýn toplum içinde-ki yankýlarýný, kahramanlýklarý ve tarihî olay-larý konu edinen türküler bir kültür hazine-sidir. Herkesin anlayabileceði sade, tabiibir dille ve hece ölçüsüyle söylenenler ya-nýnda aruzla söylenmiþ az sayýda örneði-ne de rastlanan türkülerin klasik edebiyatnazým biçiminde olanlarýna “divan, selis,semâi, kalenderî, satranç” gibi adlar veril-mektedir.

Türküler iki kaynaktan beslenir. Asýl tür-küler söyleyenleri bilinmeyen, halkýn or-tak malý olan ve halký derinden etkileyenbir olay üzerine yakýlanlardýr. Bu olay bü-tün milleti ilgilendirecek kadar önemli ola-bileceði gibi dar bir çevreyle de sýnýrlý kýla-bilir. Aþk, gurbet, ölüm, kahramanlýk, fe-tih, seferberlik, doðal âfetler, oymak kav-galarý, eþkýya baskýnlarý, bir kalenin düþ-

da yaþayan Bozulus 1022’de (1613) OrtaAnadolu’ya geldi. Bozulus’un bir kýsmý es-ki yurdunda kalmýþtý. Hükümet Bozulus’ungeldiði yere gönderilmesini emrettiyse debu emir hiçbir zaman uygulanmadý ve Bo-zulus Orta Anadolu’da yerleþti. Daha son-ra bazý oymaklarý Batý Anadolu’ya ve Egeadalarýna gittiler. Orta ve Batý Anadolu’-da Türkmen adlý oymaklarýn görülmesi Bo-zulus’un geliþiyle ilgilidir. Osmanlý Devleti,1102’de (1691) Türkmen oymaklarýnýn ha-rap durumdaki yerlere yerleþtirilmesinegiriþti. Dört kola ayrýlan Bozulus obalarýevler yaptýlar ve oturak hayata geçmeyebaþladýlar. Dâniþmendli adlý büyük Türk-men oymaðýnýn Aydýn ve diðer bazý yerler-de iskân edilmesi baþarý ile neticelendi.Dulkadýrlý eline mensup yirmi kadar oy-mak Çukurova’da Ayas, Berendi ve Kýnýkyörelerinde yerleþtirildiyse de bu iskân ba-þarýlý sonuç vermedi. Çukurova’nýn bilhas-sa doðu kýsmý XIX. yüzyýlýn ikinci yarýsýnakadar oymaklara kýþlak vazifesini görmek-te devam etti. Üçüncü iskân yeri olan Ha-lep’in kuzeyindeki Menbic yöresine Ýlbey-li oymaðý yerleþtirildi. Ýlbeyliler günümüz-de de bu yörede oturmaktadýr. Fakat Ha-lep Türkmenleri’ne mensup olarak Hama,Humus ve Trablus çevrelerinde daðýnýk þe-kilde yaþayan oymaklarýn Hama-Humusarasýndaki harap topraklarda iskânýndabaþarý saðlanamadý.

Osmanlý Devleti, Aneze Araplarý tarafýn-dan bir kýsým köyleri yýkýlan, geri kalanlarýda haraca baðlanan Rakka bölgesini þen-lendirmek için bir teþkilât kurarak Beydi-li’nin Halep Türkmenleri ile Yeni Ýl’e men-sup bütün obalarýný, Bozulus’un göç et-memiþ kalýntýsýný, Halep Türkmenleri ileYeni Ýl’e baðlý diðer oymaklarý Belih ýrma-ðýnýn Akçakale’den Rakka’ya kadar uza-nan kýyýsýnda yerleþtirdi. Bütün bu oymak-lar bir yýl sonra Anadolu’ya kaçtýlarsa daçoðu tekrar iskân yerlerine gönderildi vekaçmamalarý için bazý tedbirler alýndý. Dev-let bu iskânda ýsrarcý olmuþ, Aneze urbâ-nýnýn hücumlarýný Rakka beylerbeyiliði veyerleþtirilen oymaklarla önleyebileceðineinanmýþtý. Fakat bu yöre Türkmen oymak-larýnýn yaþamasýna uygun deðildi. Aneze-ler de Rakka yörelerinden uzaklaþtýrýlama-mýþtý. Bundan dolayý Türkmenler’le urbânarasýnda çatýþmalar çýktý. Rakka en so-nunda problem çýkaran iskân dýþý Türk oy-maklarý için bir sürgün yeri haline geldi.Devletin aldýðý tedbirlere raðmen Rakkave Urfa bölgesine yerleþtirilen oymaklar-dan çoðu ayrý ayrý zamanlarda Anadolu’yakaçmayý baþardý. Beydili obalarýnýn ekse-risi, Baraklar ve diðer bazý oymaklar XIX.

TÜRKÜ