SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

29

description

SAADET PARTİSİ TEKİRDAG

Transcript of SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

Page 1: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK
Page 2: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

2

İÇİNDEKİLER

Saadet Partisi Tekirdağ İl Gençlik Kolları Başkanlığı (25 EKİM 2009 PAZAR)

GENÇLERİN SİYASET TANIMLARI VE ÖNSÖZ………………….. 3-4 YARIŞMANIN İÇERİĞİ VE BİLGİLENDİRME…………………….. 5

İSİMSİZ KAHRAMANLAR…………………………………………... 6-9 (ZEYNEP BİÇEK-TEKİRDAĞ YARIŞMA BİRİNCİSİ)

GENÇ-SİYASET İLİŞKİSİ,AÇMAZLAR VE ÖNERİLER…………..10-14

(ZEYNEP ŞAHİN-SİVAS YARIŞMA İKİNCİSİ) TÜRKİYE’DE GENÇLİĞİN SİYASETE BAKIŞI…………………... 15-17

(SÜLEYMAN DERDİYOK-T.DAĞ YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ)

SİYAH SET………………………………………………………....... 18 (MELİKE DEMİRTAŞ-TEKİRDAĞ FİNALİST)

GENÇLİK VE SİYASET…………………………………………….. 19-20

(ÇAĞRI KAYGISIZ-İSTANBUL FİNALİST)

SİYASETE BAKIYORUM………………………………………….. 21-22 (M.FATİH AKYÜZLÜ-İSTANBUL FİNALİST)

ÖZLEMLE BEKLENEN NESİL……………………………………. 23-25

(EYÜP ELKOCA-GAZİANTEP FİNALİST)

GENÇLİĞİN SİYASETE BAKIŞI………………………………….. 26 (SERDAR ŞENERKEK-TEKİRDAĞ FİNALİST)

SİYASET SENDROMU……………………………………………. 27-28

(NİYAZİ ÖZEREN-TEKİRDAĞ FİNALİST)

SON SÖZ ADINA İLK SÖZÜMÜZ……………………………….. 29

Page 3: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

3

GENÇLERİN SİYASET TANIMLARI İlk nefesimizi ne kadar borçlu olarak aldığımızı, okul çağında eğitimimizi, genç yaşlarında iş, hak ve özgürlüklerimizi, son zamanlarımıza geldiğimizde kıt kanaat geçinmeye çalışacağımız emekli maaşımızı belirleyen yapı, siyasettir. ZEYNEP BİÇEK-TEKİRDAĞ YARIŞMA BİRİNCİSİ

Siyaset, yediden yetmişe bütün halk katmanlarına hitap eder. Eğitim imkânı bulamayan yedi yaşında bir çocuğun da, yavrusuna yedirecek ekmek parası bulamayan bir annenin de, tahsil gördüğü halde meslek sahibi olamayan işsiz gencin de çözüm için çalacağı ilk kapı burasıdır. ZEYNEP ŞAHİN-SİVAS YARIŞMA İKİNCİSİ

Gençler nasıl ülkelerin geleceği ise siyasi hayatlarının da varisleridir. SÜLEYMAN DERDİYOK-TEKİRDAĞ YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ

Yakın tarihe kadar gençlerimiz siyasetin birebir içerisindeydi. Televizyon dizileri,

magazin, moda ve sanal alem kadar ilgi çekici idi o dönemlerde siyaset. Ne oldu da ayrı dünyaların insanı oluverdik? Ben söyleyeyim; duygu ve düşüncelerimiz bastırıldı. Belalı iş gibi gördük yıllarca; aman bulaşmasın diye köşe bucak kaçtık, korktuk savunamadık.

MELİKE DEMİRTAŞ – TEKİRDAĞ FİNALİST

Geleceğini önemseyen bir millet, gençliğini önemsemeli ve yarınların dünyasına gençleri yetiştirmelidir. Gençler de üzerindeki bu sorumluluk bilinci ile idealleri uğruna fedakârlık yapabilmeli, ülkesine, milletine ve tüm insanlığa hizmet etme için seferberlik ortaya koymalıdır.

M.FATİH AKYÜZLÜ – İSTANBUL FİNALİST

Gençlik ve siyaset üzerine yapılan çoğu tartışma ve değerlendirmelerde, gençlerin hangi partiye oy verdiğine, hangi ideolojileri tercih ettiğine odaklanılır, ama asıl soruna bir türlü inilmez. Siyaset, günlük hayatta, evde, sokakta, mahallede, okulda kısacası hayatın bütününde ele alınması gerekir. ÇAĞRI KAYGISIZ – İSTANBUL FİNALİST

Page 4: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

4

-ÖNSÖZ-

Saadet Partisi Tekirdağ Gençlik Kolları olarak organizesini yaptığımız, üzerinde büyük emekler verilen ve 25 Ekim Pazar Günü Tekirdağ’da Final Programını icra ettiğimiz “Gençliğin Siyasete Bakışı” konulu yazı yarışmamızda gençlerin siyaset ile alakalarını yakından müşahade etme imkanını bulduk.

Ve böylesi önemli fikirlerin ölümsüzleşmesi adına ve siyasi

hayatımıza katkısı olacağını da düşünerek yazı yarışmamıza finale kalan yazıların yayınlanmasını bir görev kabul ettik. Böylesi önemli bir kitapçığın oluşumunda hem gençler adına hem de siyaset ile ilgilenenler adına büyük faydalar olacağını düşündük. İşte bu kitapçığın kısaca öyküsü budur.

Bu önemli çalışmanın ruh bulmasında ve genç fikirlerin

ölümsüzleşmesinde büyük destekleri olan İl Başkanımız Ahmet Akçay’a en derin teşekkürlerimizi sunarız.

Ayrıca Milli Görüş’ün 40.Yılında bu kitapçığın oluşmasından ötürü, kitapçığımız Milli Görüş’ün 40.Yılına hediye ve ithaf etmenin haklı gururunu yaşıyoruz.

Gençlerimizin siyasi hayatta özne olmasına katkıda bulunması

dileğiyle…

MURAT AKIN SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI BAŞKANI

Page 5: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

5

BEN GENCİM ÜLKEMİN GELECEĞİNDE BEN DE SÖZ SAHİBİYİM. BENİMDE SÖYLEYECEKLERİM VAR. TAM SİZE GÖRE BİR FIRSATIMIZ VAR. Sloganı ile Saadet Partisi Tekirdağ Gençlik Kolları Başkanlığı olarak, gençlerimizin siyaset ile olan ilişkilerini kuvvetlendirmek maksadıyla aylardır üzerinde çalıştığımız ve hayata geçirdiğimiz projemizi sizlere sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Gençlerimizin azmine, zihin berraklığına ve beyin fırtınalarına olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazladır. Bunun için geçlerle siyaseti buluşturmak zorundayız. Gençlerimiz siyaset ile ilgili fikirlerini ve ülkemiz ile ilgili öngörülerini bu projemizde duyurmuş oldular. İşte bu anlattıklarımızın çerçevesinde 18 ila 30 yaş grubu için “Gençliğin Siyasete Bakışı” konulu ödüllü bir yarışma düzenledik. Yarışma için katılım şartlarını da gençlerin siyasetle ilgili görüşlerini en az 2 sayfalık, en çok 10 sayfalık word veya power-point dosyası olarak yazarak İl Başkanlığımıza ulaştırmalarını istedik.

Gençlerimiz bu şekilde siyasete bakış açılarını anlatmak için hem güzel bir zemin bulmuş oldular hem de geleceğin söz sahibi olacak gençlerimizin ülkemiz ile ilgili öngörülerini de bu şekilde anlama ve anlatma fırsatı bulmuş olduk.

5 Ekim-20 Ekim arasında yarışmaya katılmak isteyen yarışmacı gençler yazılarını gerek web sitemiz aracılığıyla, gerekse bizzat teşkilatımıza uğrayarak başvuru formu ile yazılarını teslim ettiler. Bu sunumlar, Tekirdağ Gençlik Kollarımız tarafından oluşturulan jüri eşliğinde değerlendirilerek ve finale kalan 15 finalist belirlendi ve 22 Ekim Perşembe günü www.tekirdagsaadet.org web adresimizde kamuoyuna açıklandı. Ve bu finalistler İl Başkanlığımız tarafından bizzat final programına davet edildiler.

Finalistler 25 Ekim Pazar günü Tekirdağ Belediye Kültür Merkezinde Saat:14.00-

17.00 saatleri arası Genel Merkezimizden Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can TURAN ve jüri heyetimiz olan Ekrem KIZILTAŞ (Milli Gazete Yazarı), Abdullah ARAR (Saadet Partisi Tekirdağ İl Sorumlusu-Hukukçu), Kenan ÇAMURCU (Haber5-fikritakip.com yazarı), Yavuz Selim KURT (Televizyon Programcısı) programa iştirak ettiler.

Jüri önünde sunumlarını yapan finalistler, jürinin puanlamalarıyla yarışma sonunda en çok puan alan ilk 3 kişi ödüllerine kavuştular. Yarışmamızın Birincisi Zeynep BİÇEK NoteBook Bilgisayar, İkincisi Zeynep ŞAHİN Dijital Fotoğraf Makinası, Üçüncüsü Süleyman DERDİYOK ise Cep Telefonu sahibi oldular. Ayrıca finale kalan finalistlerin hepsine İl Başkanlığımız tarafından kitap hediye edilmiştir.

İşte yukarıda anlattığımız bu program ile gençlerimiz siyaset ile dolu günler

geçirmişler ve fikirlerini rahatça ifade etmişlerdir. Bizce sadece seçilme yaşının 25’lere indirilmesi gençlerin siyasete aktif olarak katılmasını sağlamamaktadır. Çünkü gençlerimiz işsizlik v.b. olumsuz faktörlerle siyasete tam katılım sağlayamamaktadır. Bunun için siyasetin tüm yönleri ile gençlerimize anlatılması gerekmektedir. Ve ayrıca gençlerimiz ile ilgili tüm kuruluşların mutat aralıklarla fikir alışverişi yapması zorunludur. Gençlerimizi hayatın öznesi olarak görmek ve Türk siyasi hayatına yön vermelerini sağlamak bizim en büyük amacımızdır. Gençler bizim için ülkemizin en büyük değerleridir. Biz onlarla kuvvet bulacağız ve gelecek onlarla inşa edilecektir.

Page 6: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

6

İSİMSİZ KAHRAMANLAR

ZEYNEP BİÇEK-TEKİRDAĞ Her doğan ve gelişip büyüyen insan yaşadığı toplumda huzurlu ve mutlu yaşamayı

hedefler. Bu arayışla yola çıktığı zaman da bireysel bir hedef ve çabanın yeterli olmadığı sonucuna ulaşır. Dönüp etrafına baktığında ağzına girecek bir lokmanın dahi bir sistemle ona ulaştığını görür. Eğitimini, sağlığını, iş durumunu, toplum içindeki adalet, hak ve özgürlüklerini belirleyen bu sistem siyaset olarak karşısına çıkar. İlk nefesini alıp, son nefesini verene kadar da bu sistem ve sistemler çerçevesinde yaşar.

Yani, ilke nefesimizi ne kadar borçlu olarak aldığımızı, okul çağında eğitimimizi, genç

yaşlarımızda iş, hak ve özgürlüklerimizi, son zamanlarımıza geldiğimizde de kıt kanaat geçinmeye çalışacağımız emekli maaşımızı belirleyen bu yapıdır.

Bu nedenledir ki; toplum içinde yaygın olan “ ben siyasetle ilgilenmiyorum, bu siyasetçilerin işi” söylemi komik bir söylemden öteye geçmez.

Her millet, değerlerini, kültür, sosyal ve ekonomik yapısını oluşturacak süreçlerden

geçer. Bu süreçler ve yaşanan olaylar, geçmişin birikimiyle, milletlerin geleceğine dair vizyon, ideal ve umutlarını belirler. Bunlar belirlenirken de gençler üzerinden yola çıkarlar. Ama nedense gençlerin eğitim, düşünce ve fikir özgürlüklerini de kısıtlamaktan geri kalmazlar. Sanki yıllarca bu milletin yükünü gençler çekmemiştir. Soruyorum; “Acaba bizim milletimi kadar milli mücadeleye bu kadar genç feda eden bir millet daha var mıdır?”Yoktur.

Hangi milletin acısı “Hey on beşli, on beşli” diye türküler yakmıştır bizim gibi. Erkek nüfusun kalmadığı köyler vardı benim ülkemde.

1960…1980… O zamanlar gençler toplumun dinamik yapılarıydı. Edebiyat, kültür, sanat, bilim ve

teknik onlar sayesinde canlı tutuluyordu. İdealist ve eğitimli gençler yetişiyor, bu gençler arasından devrim otomobilini dahi yapacak mühendisler yetişiyordu.

Hayaller vardı… Umutlar vardı… Siyasi görüşü ne olursa olsun, bir köşede davasını dert edinen gençler vardı. Mehmet

Akif’in, Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un konuşulduğu masalar vardı. Hedeflenen donanımlı gençlerin yetişmesini engellemek miydi bilmiyorum ama… Siyasilerin kutuplaşma uğruna, benim partim senin partini döver kavgasıyla, dış güçlerin içimize saldığı bir zehirle, yıllarca omuz omuza mücadele vermiş bu idealist gençleri birbirine kırdırttılar.

Ve biz yine canlar verdik. Görmek istedikleri tablo bu muydu acaba? Toplanıp toplanıp acayip ayinler yapan, internette annesini nasıl öldürmesi gerektiğine

dair site kurup bilgiler toplayan, her köşede alışveriş merkezlerindeki indirimi konuşa, marka giyinmezse arkadaşının yüzüne dahi bakmayıp alay eden, tek derdi iyi yemek, iyi giyinmek, iyi yerlerde oturmak olan, bir kulağında MP3 insanlara tebessüm etmeyi dahi unutan, bin bir acıyla söylediğimiz türküleri müzikten dahi saymayan, “İstiklal Marşı’nın yazarı kimdir diye sormasan Mehmet Akif’i tanımayan, atana katil diyorlar desen “aman boşver, banane geçmişten, ben bugünümü yaşıyorum” diye koca bir BEN’e sarılmış gençler. Ne bir fikri, dert edindiği bir davası, ne de uğruna her şeyi göze alabilecek milli idealleri olan gençler kaldı.

Page 7: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

7

Fikri olan, davası olan bir genç gördüğümde umutlarımın yeşerdiğini hissediyorum. Ama onları suçlayamayız.

Siyasiler yıllarca irtica gelecek İmam-Hatiplerin önünü keselim diye uğraştılar. Görünür de bunun kavgasını ederken, aslında endüstri meslek liselerinin önünü kapattılar. Belki de asıl yapılmak istenen buydu. Mühendisler, mimarlar yetiştirecek, fabrikalar kurdurup ağır sanayiyi güçlendirecek bir okul, şu anda sınavları kazanmayan, not ortalaması düşük, “ bu adam olmayacak, bari bir meslek tutunsun, birinin yanında çalışır” diye öğrencilerin gönderildiği bir okul konumuna getirildi.

Siyasilerin, İmam-Hatiplerin önünü kesip, ahlak ve maneviyatı zayıflattıkları

yetmiyormuş gibi, endüstri meslek liselerinde kuruluş amacını zayıflatarak; bilim, teknoloji ve ağır sanayi alanında çöküşümüze neden oldu.

Tüketim aldı başını gitti. Üreten bir toplumken, üreten biz olmamız gerekirken siyasilerin ağır sanayi

hamlelerini engellemeleri sonucunda ülkemiz teknoloji çöplüğüne döndü. Birçok bilim adamı yetiştirmiş bir millet olarak gururuma dokunan da budur.

Ama biz buradayız. Bunları dert edinen gençler olarak buradayız. Bu sebepledir ki,

damarlarında asil bir milletin kanını taşıyan gençler olarak gücümüzü 21 yaşında Konstantiniyye’yi feth etmeye giren, girdiğinde 7 tane yabancı dil bilen, o günün bilim ve teknolojisine hakim, aynı zamanda ahlak ve maneviyatla donanmış, büyük komutan olan Sultan Fatih’ten alıyor ve almaya da devam edeceğiz. “Esaretin diğer bir versiyonu, milleti borçlandırmaktır.” demişti Sultan Abdülhamit Han.

IMF, Dünya Bankası v.s. v.s. yıllardır borçlandırılıyoruz. İç borç, dış borç katlandıkça

katlanıyor. Sanki buna inat, “ her şey çok iyiye gidiyor” diye sözler dolaşıp duruyor. Ya biz yanılıyoruz, bu kadar borç içinde değiliz, ya da bunu diyenler Pollyanna yutmuşlar.

Borçlu yaşamak, çocuğumu borçlu olarak dünyaya getirmek istemiyorum. Dış

mihrakların faizci ekonomik sistemine dahil olmak istemiyorum. İstediğim, faizsiz bir ekonomik sistemin oluşturulmasıdır. Ve esir olmak değil, milli ekonomiyi vizyon edinmiş partilerin iktidara taşınmasıdır. IMF’nin çizdiği modeli uygulayacağız diye “özelleştirme” gibi bir sorunla da karşılaştık. Ne olduğunu anlamadan bir çok fabrika özelleştirildi ve kendi kağıdını dahi üretemeyen bir ülke konumuna getirildik. Galataport, o port, bu port. Ne oluyor bile diyemeden, birçok alanda özelleştirilmeye gidildi. Yabancı firmaların bu konudaki üstünlüğü ise ayrı bir tartışma alanıdır. IMF politikalarıyla tarım alanında çiftçinin yeterince desteklenmemesi ve ürüne hak edilen değerin verilmemesi, tarımın da çökmesine neden oldu. Buğdayın, fındığın fiyatı 10 sene önceki fiyatlarla, neredeyse aynı. Çiftçinin emeğinin karşılığı veriliyormuş gibi, verilen fiyata karşı gelen çiftçiye, “ Sen bilirsin, ürününü bu fiyata vermiyorsan, biz şu ülkeden bu fiyata alıyoruz, oradan alırız” denilerek tehdit edilir hale gelmiştir.

35 yıl kadar önce, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi başarılı bir hamle

ile en çok et ihraç eden bir bölge haline gelmiş, yaşayan halkın ferahlamasına sebep olmuştu. Daha sonraki iktidarların yanlış politikaları ve hayvancılığa olan desteği kesmeleri sonucu, bölgede ekonomik sorun had safhaya çıkmıştır. Eğitimin önündeki büyük engel ve yanlışlıklar, sağlık hizmetinin yeterli derecede olmaması sıkıntıları arttırmıştır. Oraya isteyerek gidecek doktor, öğretmen, polis v.s. bulunamaması “şark vazifesi” adıyla zorunlu

Page 8: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

8

görevi doğurmuştur. Hizmetin ve hizmet aşkının Edirne’den Hakkari’ye aynı olması gerekirken, bölge böyle bir ayrımcılığın içine düşürülmüş, giden bazı memurlar tarafından da yanlış muamelelere ve aşağılanmaya maruz kalmıştır.

Bunu tetikleyen faktörün terör olduğunu da vurgulamak gerekir. Bölgenin bir kısmı

stratejik açıdan önemli bir konumdadır. İsrail’in inancını oluşturan “Arz-ı Mevud” yani vaat edilen toprakların bir bölümü bu bölgededir ve bölge büyük bir tehdit altındadır. Dış güçler tarafından oluşturulduğuna ve beslendiğine inandığım terör, ülkeyi ve bölgeyi büyük bir sıkıntıya düşürmüş, yine birçok askerimiz can vermiş, gencimizde kandırılarak dağlara çıkartılmıştır. Bu durum, batılı halkın gözünde, halkın neredeyse tamamının pkk’lı olarak muamele görmesine neden olmuştur. Sebepler birikmiş, hizmeti tam alamayan halk göç etmeye başlamıştır. Kendini ifade edemeyenlerle, batılı halk arasında büyük bir uçurum oluşunca etnik ayrımcılık kendini göstermeye başlamıştır. Bu durum bölgedeki bazı kesimlerde de farklı istekleri doğurmuştur. Ve en nihayetinde mikrofonu kime uzatsan anlayamadığını söylediği “Kürt Açılımı” meselesini yoğun bir gündeme taşımıştır. Kürt çalışanı yoğun olan bir fabrikada geçen olaylar durumu şöyle çözümleyebilir. Memleketinden yeni gelen bir işçi ustasına; “ Ben aşiret oğluyum, param da, hayvanım da çok. Abi ne olur bana Türkçe öğretin, para istemem” der. Diğer bir taraftan da işçilerin büyük bir kısmı aldığı asgari ücretin 5 TL’sini kendine ayırarak, tüm parasını köydeki fakir ailesine gönderir. Aradaki bu büyük açılımı kapatmaksızın, gelir dağılımını adilleştirmeden hiçbir açılımdan söz edemezsiniz. Yeni bir sivil anayasa oluşturmaksızın hiçbir sorunun çözülemeyeceği aşikârdır.

Yeni bir sivil anayasanın gerekliliğinin en önemli ayağı özgürlüklerdir. Bu konuda

ciddi sorunlar vardır ve derhal çözülmesi gerekmektedir. Çünkü… Ben inandığım gibi yaşamak istiyorum. Dikiş kursuna gitmek istediğimde; “ Bak kızım, peşin peşin söylüyorum, o kafanı açacaksın” muamelelerine maruz kalmak istemiyorum. Beden Eğitimi Fakültesi 100 metre ilerimde diye oturduğum kaldırımdan kaldırılmakta istemiyorum. Şu an hiçbir üniversitenin kapısına dönüp, bakamıyorum. Beyazıt Camiine kadar geliyorum ama oradan öteye ayaklarım gitmiyor. 5.00’la mezun olmuş, aynı masada öğretmenlerimle oturup yeni formüller bulan, makine mühendisi olup, ağır sanayide yerimi almayı hedefleyen biri iken şu anda üniversiteye giden arkadaşlarıma yufka açıyor, erişte kesiyorum.

Merak ediyorum, bu adaletsizliğin hesabını nasıl ödeyecekler. Adalet istiyoruz, adil

bir düzen istiyoruz. Mağdur gençler olarak, özgürlüklerimizin koruma altına alındığı yeni bir sivil anayasa istiyoruz.

Önem arz eden meselelerden birisi de, Avrupa Birliği’dir. Kendisini dahi tüketme olan

bir birliğe neden bu kadar ihtiyaç duyulduğunu anlamıyorum. Yıllarca tüm dünyaya hükmetmiş, adaleti öğretmiş, ayağını değil, atının üzengisini öptüren bir milletin mirasçısı olarak, Avrupa Birliği kapılarında sürünmek istemiyorum. Kopenhag kriterlerinde, ilerleme raporlarında hangi şartların altına imza atıldığını maddeler halinde halka anlatılmasını istiyorum. Ve ne ağır bedellerin ödendiğini. Yıllarca birçok yatırımın yapıldığı GAP Projesindeki 22 barajın İsrail’e verilmesini istemiyorum mesela. Ya da iş alanı açılacak, istihdam artacak diye gençlerin kandırılıp oyalanmasını.Ucu açık müzakerelerle.

Ben; 300 tane yeniçeri kıyafetiyle büyük bir orduyu geri püskürten, tarihteki şanlı

yerime ve gücüme dönmek istiyorum. Şahsiyetli bir dış politika istiyorum. Ermeni meselesi, mayın tarlası ve arazisi, yabancılara toprak satışı, ruhban okulu, domuz gribi, ahlak ve maneviyatın yok olması, rant, seçim oyunları, basın ve medya. Filistin…Irak…Konya…

Page 9: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

9

Stratejik açıdan yıllar boyu büyük önemler taşıyan bir bölge olarak, ele alınmasını gereken daha çok meselemiz vardır. Hangi mesele olursa olsun, birçok sorunun çözümü yeni bir sivil anayasanın yolunu göstermektir.

Görünen ortadadır. Statükonun arkasına daha fazla sığınamayız. Durum da ortadadır.

Hiçbir şeyin iyiye gittiği falan yok. Son olarak; Ben gencim, bu ülkenin yarınıyım, atalarımdan aldığım şerefli bir mirasın da

bekçisiyim. Üstünde yaşamaktan onur ve gurur duyduğum bu toprakların bir karışından dahi sorumluyum. Çünkü buradan başka yaşayabileceğim hiçbir yer yok. Bu sebepledir ki, bir genç olarak siyaseti en çok takip eden ve dert edinenin, edinmesi gerekenin biz gençler olduğuna inanıyorum. Bunun içinde ne gerekirse yapmaya hazırım. Yarınımdan umutluyum ve çok güzel olacağına inanıyorum.

Tüm insanlığın saadeti, refahı ve adaleti için gayret edip, çaba gösterdiğim müddetçe

Hakk’ın ve adaletin hakim olacağına inanıyorum. Ne mutlu! Yaşanabilir bir Türkiye ve dünyanın kurulmasında emeği geçecek olan

İSİMSİZ KAHRAMANLARA…

28.10.2009 MİLLİ GAZETE

Page 10: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

10

GENÇ-SİYASET İLİŞKİSİ, AÇMAZLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ZEYNEP ŞAHİN-SİVAS

Siyaset, millet adına güçlü bir çaba harcanarak her türlü kişisel beklenti ve hesapların dışında insanı yönetme sanatıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun insana hizmeti amaçlayan bu irade, öyle kuvvetli olmalıdır ki memleketin farklı köşelerinde yaşayan her vatandaşına aynı siyasi, kültürel, ekonomik hakları ve fırsatları verebilmeli; hatta bunların pratiğe dökülmesinde gerekli sistemi kurabilmelidir. Siyaset, yediden yetmişe bütün halk katmanlarına hitap eder. Eğitim imkânı bulamayan yedi yaşında bir çocuğun da, yavrusuna yedirecek ekmek parası bulamayan bir annenin de, tahsil gördüğü halde meslek sahibi olamayan işsiz gencin de çözüm için çalacağı ilk kapı burasıdır. Siyasetçi ise tüm meslek ve sanat gruplarının da üzerinde hakiki bir “niçin”i olan devlet adamıdır. Siyasetçinin iş yapabilirliği bu “niçin”inin niteliğine bağlıdır. Bu niteliği özel hesapları uğruna es geçen devlet adamları siyaset tarihinde silik bir iz bırakırken; milli menfaatler için şahsi hesaplarını unutan devlet adamları da vatanın her köşesine ulaştırdığı icraatlarıyla medeniyetine hizmet eder. 86 yaşına girmekte olan Türkiye Cumhuriyeti pek çok siyasi ismin iyi-kötü icraatlarına tanıklık etmiştir. Bu toprakların yegâne sahibi olan milletimizin de bu uygulama ve icraatlara tepkisi elbette çok önemlidir. Son zamanlarda çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan anketler dikkate alındığında, halkın büyük çoğunluğunun, ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere birçok farklı sebepten dolayı siyasete ilgisinin azaldığı görülmektedir. İktisadi güçlüklerden bunalan insanımızın apolitize olup geçim derdine düştüğüne -ne acıdır ki- hayatın her alanında bizler de şahit olmaktayız. Genç, Siyasete Nereden Bakıyor? Günümüz Türkiye’sinde siyasetin çözüm üretebilirliğinden ümidini kesme noktasına gelen insanımızı, yaş grubu bakımından tasnif edecek olursak, genç nüfusun yoğunlukta olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Yaklaşık her partinin tüzüğünde gençlere ve gençliğe dair pek çok “büyük” laflar edilmesine rağmen, onların ülke meselelerine bu derece uzak durmalarının dikkatle sorgulanması ve bu durumun sorumlularının tespit edilmesi gerekir. Yeterli, etkin bir üretim ve adil bir paylaşım düzeni için çaba sarf etmeyen, hakların ve özgürlüklerin önüne set çeken, sorunu sadece seçim döneminde hatırlayan bir anlayış; geleceğe karamsar bakan, umutsuz bir genç profili oluşturmaktadır. Son yıllarda özellikle gündemde tutulan siyasi partilerdeki “genç” isimlerin öncelikli varlığı, aslında, kâğıt üzerindeki aldatmacadan başka bir şey değildir. Okuma fırsatı bulamayan, tahsiline rağmen meslek edinemeyen, meslek edinse bile emeğinin karşılığını alamayan bir neslin sorunları çözüm beklerken, yönetim ve teşkilatlardaki yaş ortalamasının düşmesinin ne anlamı olabilir? Böyle bir ortamda sorunlarıyla bir başına kaldığını gören genç, yönetime tepkisini hissettirmek için bilinçli bir şekilde siyasal katılıma sıcak bakmamaktadır. Öte yandan kimileri de gençliğin siyasi arenadan olabildiğince uzaklaşmasını sağlamak için yoğun çaba harcamakta, bu çabalarının neticesini de kısa sürede elde edebilmektedir.

Page 11: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

11

Popüler kültür sayesinde gençlerin gündemini ellerine geçiren bu derin güçler, onları diledikleri oyunda birer piyon olarak oynatmayı hedeflemektedir. İşte ülkemiz genci siyasete bunca hengâmenin arasından bakmakta, hatta bakmaya çalışmaktadır. Ne üzücüdür ki onca çabasına rağmen görebildiği de çözümsüzlükten başka bir şey değildir.

*** Gençlerin Siyasetten Uzak Durmalarının Sebepleri 1.12 Eylül Tecrübesi Gençlerdeki siyasete yönelik bu soğuk tutumun önemli bir sebebinin, 12 Eylül 1980 tarihinde milletçe yaşanan acı ihtilal tecrübesi olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. 80li yılların genci konumunda, o dönemi yakinen müşahede etmiş ebeveynler, ister istemez evladının siyasetten uzak durmasını istemekte ve hatta kimi zaman daha da ileri giderek onu bu hususta desteklemektedir. Oysa o yıllarda gençler, siyasi yapıların fiziksel gücünü ortaya koymuş; parti etkinliklerine heyecan veren, olmazsa olmaz temel birim olduklarını ispat etmişlerdir. Dağ-taş demeden memleketin her köşesine bayrak, afiş, pankart asmayı kendileri için ulvi bir görev saymış ve diğer vazifelerini de bu bilinçle yapmışlardır. Tartışarak fikri savunmayı öğrenmiş, mücadele vererek topluma önder sayılacak isimler yetiştirmişlerdir. Bugünse siyasi partilerin sloganları, tanıtım ajansları tarafından hazırlanmakta; halka miting alanında ezberletilmektedir. Bayrak asma işi çoğu teşkilatta yevmiyeye bağlanmış, sanki işsiz gence böyle bir kazanç kapısı (!) oluşturmak denenmiştir. Eskinin şuurlu ve bilinçli genci ise ha unutuldu ha unutulmak üzeredir. 2.Siyasi Hayatta Kötü Örnekler Bugün yeni neslin büyük çoğunluğuna göre günümüz siyasetçisi; bol keseden atarak konuşan, kibirli, alkışlandıkça muhaliflerine hiddeti artan, hitabını tamamlayıp kürsüden iner inmez verdiği sözleri unutan bir karaktere sahiptir. Elbette bütün devlet adamlarına bu şablonu oturtmak, istisnai şahsiyetler için büyük bir haksızlık olacaktır. Ancak teessüfle ifade edelim ki vaadinde durmayan siyasetçilerin çokluğu, siyasetin, yönetilen insanlar -özellikle gençler- nezdinde itibarını kaybetmesine sebep olmuştur. Gençlik ve siyaset üzerine yapılan bir araştırmada genç bir denek, bazı milletvekillerinin soru önergesinin verilmesi, yasama organın işlemesi gibi hassas konularda dahi bilgi sahibi olmadığını belirtmektedir. Bu hazin durum, haklı olarak yeni neslin gözünde siyasetin imajını yıpratmakta; siyasetçiyi de “beceriksiz” ve “mecliste sadece el kaldırıp-indiren” bir pozisyona sokmaktadır. 3.Vatan Sevgisinden Yoksunluk Bizler varını-yoğunu, canını- cananını bu topraklar uğruna feda etmiş bir ecdadın torunlarıyız. O ecdat ki onca yokluğa, yoksulluğa rağmen bu vatanı şer güçlerinin eline bırakmamak için tüm dünyayı karşısına almış, mücadele etmiş, savaşmış ve kazanmıştır. Onlardaki bu büyük vatan sevgisini, yüreklerindeki kavi imandan başka hiçbir güce bağlamak mümkün değildir. Pekiyi, yeni nesle “Vatanın için nelerini feda edersin?” şeklinde soracak olsak, sıraladığı maddeler bizi tatmin edebilir mi?

Page 12: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

12

Yahut muhatabımız hiç uzatmadan “Her şeyimi!” diyerek güçlü bir cevap verebilir mi bize? Yoksa ürkütücü bir sükûttan başka bir şey algılayamaz mı kulaklarımız? İşte bu durum, maneviyattan gittikçe uzaklaşan gençliğin karşı karşıya kaldığı en korkunç tehlikedir. Zira bugün vatan savunması; topla-tüfekle değil, gösterişli salonlarda “masada” mücadele vermekle mümkün olmaktadır. Kuşkusuz masada kazananlar da siyasi disiplin ve tecrübe sahibi olan devlet adamlarıdır. 4.Bilinçli Uzaklaştırma Gün geçmiyor ki menşei meçhul güçler, gençler üzerinde tezgâhladıkları oyuna bir yenisini daha eklemesin. İşte bunlardan biri de bilinçli bir şekilde uygulanan “gençleri siyasetten uzaklaştırma oyunu”. Siyasilerin büyük çoğunluğu, her ne kadar gençlerin siyasete ilgisizliğinden yakınsalar da bu durumdan büyük memnuniyet duymaktadırlar aslında. Bazı derin güçler de onların gündemine basit, sıradan meseleleri sokarak bu mesafeyi daha da büyütmeyi hedeflemektedir. Çünkü onlara göre toplumun büyük bölümünün siyasallaşması, karşıt seslerin çoğalması anlamına geldiğinden; yönetilen konumundaki halk mümkün mertebe siyasi hayattan uzak tutulmalı, zihinler suni gündemlerle meşgul edilmelidir. Sonuçta, gençlerin de içinde bulunduğu geniş toplumsal kesimler siyasetten itilecek ve böylece yönetim, belli çevrelerin elinde dönecektir. Başbakanlığı döneminde önce Profesyonel Futbol Yasasını ardından da Özerk Futbol Federasyonu Yasasını çıkaran merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu çalışmaları sırasında yaptığı konuşmasında planlarını; “İyi bir başlangıç yapar, iyi bir organizasyon kurarsak, o vakit Türkiye'de hem futbol seyircisi artar, hem kulüplerin gelirleri ona göre ayarlanır.” şeklinde ifade ederken, futbol fenomeninin, gençlerin dünya ve ülke gündeminden bihaber olmasına sebep olacağını düşünebilmiş midir bilmiyoruz. Gençlerin siyasi arenadan uzaklaştırılmasında bir başka etken de milletimizi her geçen gün esareti altına alan televizyon kültürüdür. Zira popüler kültürün bu kadar kolay ve kısa zamanda yaygınlaşması televizyon vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Evlerin başköşesinde kendine yer bulan bu kara kutular, toplumsal bağları zayıflattığı gibi, sosyal ve siyasi olaylarla ilgilenmeye de vakit bırakmamaktadır. Öyle görülüyor ki özel televizyonlar kurulmaya başlandığında televizyon seyretme eyleminin bir bağımlılığa dönüşeceği ve bu bağımlılığının, insanları olaylara karşı bu denli kayıtsız bırakacağı da tahmin edilememiştir. Ancak mesele bu kadar önem arz etmeye başlayınca milletçe kötü bir sürprizle karşı karşıya kalındığı geç de olsa anlaşılmıştır. 5.Toplumu Bekleyen Büyük Tehdit: Bireysellik Batı medeniyetinin acı meyvelerinden biri olan bireyselleşme, 1980 yılından sonra ülkemizi de etkisi altına almıştır. Kimine göre saatli bir bomba, kimine göre bu ülkenin başlıca avantajı sayılan gençler de bundan nasibini alan, bireyselleşmenin çok yoğun yaşandığı en önemli halk tabakasıdır. Bu büyük değişimle birlikte genç beyinlerden “birlik”, “beraberlik”, “cemaat” kelimeleri silinmiş; yerini, tek bir sözcüğe bırakmıştır: “Ben!” Benim ihtiyacım, benim tercihim, benim değerim, benim anlayışım, bana göre, bence… Artık kurulan her cümlede özellikle “ben” kelimesinin yer alması, bilinçaltına yerleşen bireysellik duygusunun en zararsız, sözel bir tezahürüdür. Ancak hayata ve eyleme yansıyan yönünü inceleyecek olursak; istediği gibi hareket eden, ailesinden kopmuş, dünyada olup bitenlerden

Page 13: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

13

haberi olmayan, çevresinde yaşananlara tepkisiz, tatmin olmak nedir bilmeyen, gittikçe yalnızlaşan bir genç tablosuyla karşılaşırız. İşte her an elimizde patlamasından korktuğumuz, saatli bombaya benzettiğimiz yeni neslin tıkanma noktası tam burasıdır. Sadece kendisi için isteyen, kendisi için üreten, kendisi için yapan; yani kendisi için yaşayan bir nesilden nasıl yönetime dâhil olmasını bekleyebiliriz? Kendi sorunlarını bile çözümleyemeyen, nasıl olur da koca bir milletin problemlerini yüklenebilir?

*** Siyasi Arenada Müstesna Gençler Bireysellik gençliği dört bir yandan kuşatmışken, meçhul güçler siyasete giden bütün yolların önüne durmuşken, zihinlerde 12 Eylül gibi yaklaşık otuz yıldır acısı unutulamayan bir darbe varken, ülke büyüklerinin “Gençler siyasetle ilgilenmiyor” diye hayıflanmalarına hakları olmasa gerek. Nitekim 12 Eylül darbesinin mimarı ve aynı zamanda 7. cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’in “Ne demekmiş kadın kolları, gençlik kolları? Bir de ihtiyar kolları…” şeklindeki ifadeleri, hafızalardaki tazeliğini hala korumaktadır. Ancak ne mutlu ki bunca engeli aşıp siyasi hayatta nefes tüketen, bu yolda at koşturup yorulan gençler de yok değil. Fakat gariptir, bu müstesna gençlerin de akranlarına ve belirttiğimiz handikaplara rağmen gösterdikleri gayretler, halk arasında umduğu karşılığı bulamamaktadır. Sayıları az olsa da bu gençlerin çözümü siyasette araması, günümüz insanı tarafından “geçici bir heves” olarak yorumlanmakta; bu çabaları, “Senin yaşında ben de öyle heyecanlıydım ama bugün politikaya bulaşmıyorum” şeklinde gelip geçici, yaşa ilintilenmiş sıradan bir eğilime benzetilmektedir. Hâlbuki bu topraklar, ilerlemiş yaşına rağmen vatan aşkı hiç sönmeyen nice “delikanlı”ları ağırlamış; onca seneyi geride bırakmalarına inat sayısız hizmetlerine şahit olmuştur. İşte, “tek avantajımız” diye övündüğümüz genç nüfus, tam bu noktada Türkiye ve tüm mazlum coğrafyaların umut kaynağı, derin güçlerin korkulu rüyası olduğunu bilmelidir. Çünkü yüzyıllardır bu toprakların bekçiliğini yapan; tüm dünyaya adalet, özgürlük ve huzur dağıtan medeniyetimiz, ışığını bu gençler vasıtasıyla karanlıklara ulaştıracaktır. Yarının sahibi; vatanını namusu bilen, kendisi için istemediğini başkası için de istemeyen, bireycilikten uzak, yıkıcı değil yapıcı, baskı ve tahakkümü asla kabul etmeyen bu “acar” siyasetçilerdir işte! Pekiyi, bu gençlerin sayısını artırmak mümkün müdür? Gençlerle siyasetin barışı nasıl sağlanmalıdır?

*** Çözüm: Acil ve Yeni Bir Siyasi Bilinç Gençlerin siyasal katılımlarının artırılması elbette mümkündür. Ancak imkân dâhilinde olması gereken bir başka durum da, yöneticilerimizin bu zihinsel revizyonu tam manasıyla arzu etmeleri ve meselenin üzerine ciddiyetle eğilmeleridir. Çünkü yukarıda izah ettiğimiz sorunların çözüm yolları da yine siyasete ve siyasetçiye çıkmaktadır. Bazı çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Page 14: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

14

Siyaset kelimesi, çoğunlukla çıkar amaçlı işler için kullanılan “politika”yla karıştırılmamalı.

Toplumumuzun çoğunluğunda görülen “Bu işler siyasetle olmaz” tabusu yıkılmalı. Önemli-önemsiz tüm meselelerin çıkış noktasının siyaset olduğunun idraki, özellikle

halk bazında sağlanmalı. Siyasetin “kirli” değil “kirletilmiş” bir alan olduğu, dolayısıyla nezahetinin de

mümkün olduğu unutulmamalı. Toplumsal faaliyetlerle toplum bilinci tazelenmeli. Bireyselleşmeye dur denmeli ve toplumun her alanında birliğin önemi yeni nesillere

kavratılmalı. Eğitimin ilk kademelerinden itibaren bütün safhalarında öğrencilere güçlü bir tarih

bilinci aşılanmalı. Çeşitli araştırmaların gerçek sonuçlarını yansıtma dışında, her alanda iyi bir genç

profili çizilmeli, kötü örneklerden hassasiyetle kaçınılmalı. Genç, “nesne” pozisyonundan çıkarılmalı; “yarının öznesi” muamelesiyle taşıdığı

önem ve mükellefiyet kendisine hissettirilmeli. İşsizlik, sadece ekonomik bir sorun olarak değil aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik

rahatsızlıklara da yol açabilen bir problem olarak görülmeli ve bu ciddiyetle üzerine gidilmeli.

Sonuç Türkiye; tarihi, sosyolojik yapısı ve stratejik konumuyla dünya üzerinde önem arz eden sayılı ülkelerden biridir. Sosyal gücünün büyük bir bölümünü gençlerden alan ülkemiz, her alanda olduğu gibi siyasette de ilkeli, duruş sahibi, hür iradeli, dini ve milli değerleri üzerinde yükselmeyi kendine şiar edinmiş taze bir soluğa ihtiyaç duymaktadır. Bu soluk da yeni neslin enerjisinde, heyecanında saklıdır. Siyasi tabandan yetişerek idari merdivenleri tırmanan genç zaman sonra, sosyal mekanizmaları bilen, halkla ilişkilerde istidat sahibi, toplumsal meseleleri siyasete taşıyabilen bir siyasi kimlik olarak söz sahibi olacaktır. Gençlere bu bakış açısından yaklaşmak, onların problemlerine kulak vermek ve siyasilerin gençlere dair vaatlerinin kâğıt üzerinde kalmayıp icraata dökülmesini sağlamak gerekir.

27.10.2009 Saadet Partisi Gençlik Kolları Genel Merkezi Web Sitesi

Page 15: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

15

Günümüz Türkiye’sinde Gençliğin Siyasete Bakışı SÜLEYMAN DERDİYOK-TEKİRDAĞ Günümüz toplumlarında “demokrasi” gelişmişliğe işaret eden entelektüel

kıstaslardan addedilmektedir. Demokrasiyi ayakta tutan ve devamını sağlayan kurumların başında şüphesiz siyasi partiler gelir.

Siyasi partiler, benzer düşüncedeki insanların bir araya gelerek ideallerini

gerçekleştirmek için devlet içinde oluşturdukları örgütlü, legal yapılanmalardır. Burada “ideal” kelimesi önemlidir. Çünkü toplum katmanları içerisinde hedefler için enerji ve zaman avantajı –teorik olarak- gençlerdedir. Bu gerçekten dolayıdır ki Türk siyasi hayatı bir dönem “gençlerin” çizdiği rotada ilerlemiştir. Örneğin İttihat ve Terakki, Genç Osmanlılar, Mustafa Kemal ve kurucu kadronun en büyük destekçileri çağdaşı devlet erbaplarına nispeten “genç” kabul edilirler. Aynı şekilde, cumhuriyetin ilk yıllarında CHP köy enstitülerini kurarak gençleri kendi siyasi ve ideolojik emellerine göre yetiştirip aksiyon ve düşünsel anlamda etkinlik sağlamıştır.

Peki siyaseti bir dönem böylesine benimseyen gençler ne oldu da güçlü kitle iletişim

araçlarının da yaygınlaştığı günümüz Türkiye sinde sözgelimi hükümetin değiştiğini ellerine geçen paradan sıfır atılmasıyla fark edebilir oldular. ?

Bilindiği gibi toplumsal olaylarda gelinen nokta genellikle uzun vadeye yayılan ve

bazen de hissedilmeyen eğilimlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Bu anlamda yukarıda sözü edilen sebeplerden dolayı siyasal hayatın baş aktörü olması gereken gençliğin şimdi bu fonksiyonundan uzak bir durağanlık içinde görünmesinin altında yatan sebepleri farklı açılardan tahlil etmek gerekiyor.

Darbe dönemlerinde siyasal ve sosyal hayata egemen birçok doğal denge yıkıma

uğrar ya da uğratılır. Türkiye de 12 Eylül darbe dönemiyle başlayan süreçte insanların sistematik olarak apolitize edilmesi sonuçta siyasetin günümüze bu tarihten önceki tansiyonlu sahnelerin aktörleri eliyle taşınması dışında nerdeyse hiçbir üretken alternatif bırakmadı. Bu durumun görünür bir sakıncası olmamakla birlikte bu şekilde devam etmesi halinde ileriye dönük önemli sorunlar barındırdığını ifade etmeliyiz. Darbe öncesi dönemin okuyan, düşünen, sorgulayan ve çözüm üreten delikanlıları bulduğu çözümlerin uygulanması uğruna canını bile ortaya koyabiliyordu. Tabii böyle bir şeyi onaylamak anlamında söylemiyoruz. Ancak bu durum günümüz gençliği ile o dönem insanları arasındaki siyasal iştiyak uçurumunun darbe zihniyetince nasıl başarıldığını(!) ortaya koyması bakımından önemlidir.

Diğer yandan topluma empoze edilen popüler kültür ve bu kültürün profilini

belirlediği “genç” figüründe “ülke meseleleriyle yakından ilgilenmek” gibi bir gerekliliğin olmadığını da görüyoruz. Bu durum gerçekte Ülkücülük, Milli Görüşçülük ve Solculuk gibi Türk siyasi hayatının kalıcı akımlarının handikapı olarak görülebilir. Oysa bu fraksiyonlar en önemli damarları olan gençlik kesimindeki zorunlu dönüşüme ayak uydurabilselerdi belki de durum hiç de şimdiki boyutuna ulaşmayacaktı. Evet popüler kültürün etkisindeki “gençlik” için siyasetin önemi yoktu belki ama önemsedikleri başka şeyler olduğu gözden kaçırıldı. Nitekim bu durumu fark eden Genç Parti bu kitleye dönük söylemleriyle % 7 oy almayı başarmıştır.

Page 16: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

16

Tüm konularda ayakları yere basan proje ve referanslara sahip derinlikli siyasal hareketlerin bu konuda kendilerini sorgulamaları ve yeni durumun gereklerine itibar etmeleri kaçınılmaz görünmektedir. Bu başarıldığında kendilerini prensip olarak “siyaset dışı” tanımlayanlar bu tutumlarından akın akın vazgeçeceklerdir. Bunun en bariz örneklerinden biri hiç şüphesiz Ak Partinin seçimlerde ortaya koyduğu başarıdır.

Ülkemiz siyasetinin bir diğer toplumsal gerçeği de cemaatlerdir. Özellikle siyaset dışı olmakla meşhur olan bazı cemaatler gençlerin siyasetten uzak tutulması gayretindedirler. Ancak bu tutumlarını bu gün artık “her siyasi görüşten insana açık olmak” anlamında sürdürmektedirler. Çünkü tümüyle siyaset dışı olmanın pratikte mümkün olamayacağını fark edip gereğini yerine getirme konusunda ciddi performans göstermişlerdir. Bu noktada bahsettiğim grupları siyasete ısındıran gerçeği de vurgulamak durumundayım. Zira kapılarını çalan siyasetçiler onlara kendileri için önemli olan hassasiyetlere dikkat çekerek gittiler. Dolayısıyla sizin hangi meselede ne söylediğiniz herkesi ilgilendirmiyor. Karşı tarafın merak ettiği en önemli konu kendisine dönük projeleriniz olmaktadır. Bu durum siyasi açıdan keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca genç için de geçerlidir; siyasetin gençlere dönük vaadi nedir.?

Çevremde vatanına milletine düşkün, samimi insancıl hislerle dolu birçok dostumla

yaptığım ve siyasete bakışlarını deşifre etmeyi amaçlayan bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarını zikretmek istiyorum. Bu insanlar Büyükşehir belediye başkanı olmaktansa kaymakam olmayı tercih ediyorlar çünkü belediye başkanlığına giden yol siyasetten geçiyor ve onlar bu yola asla yanaşmıyorlar. Sebepler önem sırasına göre şöyle;

1-Siyasette yalanın meşru gibi algılanması. 2-Siyasetçilerin birbirlerini çekiştirmesi, uzlaşamaz görünümleri ve bunun getirdiği

sinir bozukluğu. 3-Bu alanda insanların kendi menfaatleri için başkasının kuyusunu kazabilecek

kadar çıkarına düşkün görünmesi. 4-Bir siyasi ekole ait olduğunda çevresindeki insanların kendisinden soğuyacağı ve

önyargılara maruz kalacağı endişesi. Maddeler dikkatle incelendiğinde bir imaj sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Belli ki

medya siyasi anlamda birçok pozitif gelişmeyi “haber değeri yok” gerekçesiyle es geçip kavgalı, gürültülü tartışmaları flaş haber olarak verirken farkında olmadan genç zihinlerin ruh estetiğine muhalif manzaralarla onları siyaset dışına yönlendirmiş oldu. Aslında gelinen noktadan geri dönmek zor değildir. Medya şimdiki duruşunun aksine olumlu imaj uyandırma gayretine girdiğinde yukarıda sözü edilen kaygıların tümü bir çırpıda uçuverecektir. Geriye belki bir tortu kalır ama o da siyasetin kendine has zahmetinden sayılır.

Sonuç olarak, günümüz Türkiye sinde yeni nesillerin siyasete ilgisizliği artarak

devam ediyor. Bir dönem kaptan köşkünde bulunan kitlenin yerini bu gün siyaseti birtakım maslahatlara binaen icra eden az miktardaki temsilcileri almıştır. Gençlerdeki kayıtsızlıktan samimi olarak endişe edenlerin öncelikle bu temsilcileri dikkate alması, görüşlerine ağırlık vermesi ve onlarda siyasi koşuşturmalarından ötürü bir fark oluşturması gerekir. Aynı şekilde siyaseti çağdaş iletişim prensipleri içerisinde icra etmeli kitlelerde sansasyon amaçlarken siyaset kurumunu inciten eylem ve söylemlerden uzak durulmalıdırlar. Partiler insanları “oy deposu” ya da “seçmen” olarak görmekten vazgeçmelidir. Siyasetin herkesin gerçek sorunları için tek makul çözüm mekanizması olduğu gerçeği çeşitli vasıtalarla altı çizilerek vurgulanmalı. Bu anlamda devletteki işçi ve memurların siyasete girebilmesi sağlanmalı, siyaseti, hayatın tüm kademelerine çekerek demokratik olgunluğun temeli sağlamlaştırılmalıdır.

Page 17: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

17

Unutulmamalıdır ki yılların tahribatı bir hamleyle tamir edilemez. Yukarıda bahsi

geçen onca pürüzü hiçbir sihirli değnek tek seferde düzeltemez. Ama bir yerden başlamak gerekiyorsa bu şoför mahallinden olmalı. Siyasete yön verenler gençlerin sesine tenezzül etmeli ve gerekirse direksiyonu o tarafa kırabilmelidirler. Aksi halde otobüsün gideceği yeni yer şoförden başka hiç kimsenin işine yaramaz, kimse orada olmaktan dolayı mutlu olmaz. Üç yaşındaki çocuk dahi rahat etmediği yerde hiçbir baskıyla tutulamazken bir gencin idealleri adına bir şeyler bulmadığı ortamda ısrarla kalması mümkün değildir.

Evet, gençler nasıl ülkelerin geleceği ise siyasi hayatlarının da varisleridir. Meşhur

söz de denilir ki “yarım doktor candan eder.” O halde bir anlamda ülkeyi teslim ettiğimiz siyasetçinin de işin içinden gelen tam donanımlı kadrolardan seçilmesi önemlidir. Aksi halde insanı belki ülkesinden etmez ama ülkesindeki huzurundan, refahından ve onurundan mahrum edebilir. Dünya tarihi bu gerçeğin acı örnekleriyle doludur.

Not: Yazıda geçen parti isimleri maksadı örnekledikleri için kullanılmıştır. Buradaki

hükümleri matematikteki “x” ve “y” gibi düşünülmelidir.

23.10.2009 SAADET PARTİSİ GENEL MERKEZİ WEB SİTE

Page 18: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

18

SİYAH SET MELİKE DEMİRTAŞ-TEKİRDAĞ Geçen gün bir televizyon programında; “Siyasete bakışınız nedir?” gibi bir soru soruluyordu gençlere. Çoğu ilgi alanım değil, sıyrıldı mikrofondan. Bir kısmı sağdan soldan duyulduğu her halinden belli olan kelimeleri geveledi durdu; kameranın önünde olma heyecanıyla. Çok küçük bir kısmı hakimdi gerçek anlamda, bu alana. Yakın tarihe kadar gençlerimiz siyasetin birebir içerisindeydi. Televizyon dizileri, magazin, moda ve sanal alem kadar ilgi çekici idi o dönemlerde siyaset. Ne oldu da ayrı dünyaların insanı oluverdik? Ben söyleyeyim; duygu ve düşüncelerimiz bastırıldı. Belalı iş gibi gördük yıllarca; aman bulaşmasın diye köşe bucak kaçtık, korktuk savunamadık görüşümüzü. Okuduğumuz kitap, dergi, yazdığımız yazı, makale günün birinde karşımıza çıkar diye tereddüt ettik. Siyasi şaka bile yasak ülkemizde. Tam, iki yabancıyız artık. Görülen ve yaşanan her şey aramıza soğukluk getirdi. Yanlışlar silsilesi gibi gözüktü. Sorun çözen değil, sorun yaratanların çoğunluğunun oluşturduğu bir alan olup çıktı karşımıza. “ Çamur at, izi kalsın.” en belirgin davranışı oldu. Seçimlere kadar yollara dökülüp o yolları aşındıranlar, seçim sonrası vatandaşı unuttu. Açıklar kollandı, kurulan her cümle mercek altında incelenir oldu. Kameradan kameraya söz düellosu vazgeçilmezlerden zaten. Gözlerin içine bakarak söylenen yalanlar, atılan iftiralar, vaat edileni yerine getirmemeler o kişiyi güvenilir kıldı. Asgari ücretle zor geçinen ailelere inat, alınan milyarları beğenmemek yerinde bir davranıştı. Meclis açıldığında milletvekillerinin hedefi vardı sadece; şu an egosu, para hırsı, dokunulmazlık ve bir çok imkanı var. Amaç milletin refahıydı; amaç yön şaşırdı, keyfe hizmet eder oldu. Siyaset; giyilen pardösüden, başörtüden, bıyık veya sakaldan görüş tespit etmek, ters düşen fikirlerle kavga etmek oldu. Yıllar önce bu cennet vatanı omuz omuza kurtaran, aynı cephede şehit olan atalarımızı, kökenleri doğrultusunda birbirinden ayrı düşürmek ve karışıklık yaratmak oldu. Her şehit haberinde yapılan gövde gösterisi, acılı aileyi teselli etmeye çalışmak, kısa bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve yaşamak. Ta ki yeni şehitlerimize üzülene kadar, aynı acıyı tekrar yaşayana kadar, unutmak… 21.yy’da “Kızlar Okula” kampanyasının sorumlusu, hala okuma bilmeyenlerin günahkarıdır siyaset. Seçim haftası bayraklarla çevreyi kirletmek, diğer adayları karalamak ve çirkefleşmektir aynı zamanda. Oyunu kuralına göre oynamayıp hile katabilmektir korkusuzca. Nokta kadar menfaat karşısında virgülden beter eğilmek, “DAYISI” olanın, sırtının yere gelmeyeceği, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” deyip görev başındaki memura gözdağı vermek gibi manzaralara şahit olmaktır bazen. Son olarak; hakkını arayan ile arada bir yerde olmak arasına çekilen settir. Gözü kara insanı bile karanlığında karamsarlığa düşüren, sürü psikolojisine hazırlayan, kendi düşüncelerini özgürce vurgulamak istediğinde ayağına engel olan siyah settir, siyaset.

Page 19: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

19

GENÇLİK VE SİYASET ÇAĞRI KAYGISIZ-İSTANBUL Her ikisi de heyecan demek. Çünkü her ikisi de çünkü her ikisi de uğraş gerektirmektedir.

Aramızda muhakkak siyaset ile ilgilenen, ilgilenmek isteyen arkadaşlarımız mevcuttur. Bir reklamda dendiği gibi çocukta yaparız kariyerde, bizde onu “siyasette yaparız kariyerde” olarak değiştirebiliriz. Şu an biz gençlerin siyasette durduğu yeri, katkıları ve kendilerini daha iyi ifade etme alanlarına dair bazı başlıklara cevap aramalıyız. Siyasete meraklı genç arkadaşların yakın tarihi muhakkak çok iyi öğrenmeleri ve ülkemizin gerçeklerine göre hareket etmeleri gerekmektedir. Türkiye de siyaset maalesef her daim 5+5=10 etmez. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sıkıntı ve krizlerin altında yatan sebep, işbaşındaki siyasi kadroların bu gerçeği kavrayamamalarından kaynaklanıyor. Her seçim dönemlerinde gençlik siyasi partilerin bir numaralı hedefidir. Gençlere birçok vaatler verilir. (iktidar başörtüsü sorunu ortadan kalkacak ana muhalefet kaldırmayız, iş olanakları, üniversite harçlarının kaldırılacağı) bol keseden atılırda atılır. Fakat seçimler geçer piyasada ne iktidarı alan parti kalır nede meclise giren muhalefet partileri. Her kez sus pus olur ne iktidar partisi söylediklerini hatırlar nede muhalefet . Gençlerde alışmış olacaklar ki nedendir bilinmez bu vaatlerin takipçisi olmaz. Birkaç genç üniversiteli cılız sesleriyle takipçisi olmaya kalkarsa da güvenlik güçleri devreye girer sorun olanlar susturulur. Gençler siyasetin konu mankenleri mi? Gençlik ve siyaset üzerine yapılan çoğu tartışma ve değerlendirmelerde, gençlerin hangi partiye oy verdiğine, hangi ideolojileri tercih ettiğine odaklanılır, ama asıl soruna bir türlü inilmez. Siyaset, günlük hayatta, evde, sokakta, mahallede, okulda kısacası hayatın bütününde ele alınması gerekir. Her şeyden önce gençleri siyasetin konu mankeni gören anlayış terk edilmelidir. Gençlerin "hem kariyer, hem de siyaset yapabilecekleri" gerçeği kabul edilmeli. Siyaset, kısaca insanı ve insanların oluşturduğu toplumu yönetme ve ortaya çıkan sorunlara çözüm bulma ve netice alma sanatıdır. Siyaset Biliminde siyasetin akademik ve bilimsel tanımı çok daha geniş bir şekilde yapılabilir. Seçilme yaşı Dünyada demokrasinin yerleştiği ülkelere bakıldığında seçilme yaşının epey düşük olduğu ortaya çıkıyor. Mesela Almanya seçilme yaşını 18 olarak uygularken, İngiltere 21, Fransa 23, Amerika 25 olarak uyguluyor. Türkiye'de de 2006 yılında yapılan bir değişiklikle seçilme yaşı 25'e düşürüldü. Osmanlı'nın ilk seçiminden bu yana seçilme yaşının 25’e indirilmesi 130 yıl sonra alınmış tarihî bir karar olarak önümüze çıkar. Ancak bu karar 22 Temmuz 2007 seçimlerinde uygulanamadı. Ancak önümüzdeki seçimlerde 25 yaş üstü gençleri siyasette daha çok görme şansımız olacak. 1877’de Meclise giren 11 vekili saymazsak, ilk kez 30 yaşın altında temsilcilerin Meclis'e taşınmanın yolu açıldı. Eski toprak politikacılar aralarına katılacak gençleri hazmedebilirler mi? İşte orası biraz şüpheli.

Page 20: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

20

İşin bir yönü bu iken, bir diğer yönü ise 25 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı, yeterince parayı denkleştirip listelerde kendine yer bulabilir mi? Ya da üç beş zengin ve hatırlı kişinin çocuğuna mı aday listelerinde yer verilecek? Bunlar kafaları kurcalayan ciddi sorular... AB’de gençlik ve siyaset Türkiye'nin üye olmaya çalıştığı Avrupa Birliği'nde gençlik ve siyaset ilişkileri nasıl yürüyor. Mesela Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkelerinden Almanya'da gençlerin siyasete katılımı mahalle birimlerinde başlıyor. Mahalle, il ve bölge aşamaları sonunda genel merkez yönetiminde çalışmalarını sürdürüyorlar. Tüm aşamalar seçimle gerçekleşiyor. Bu süreçleri yaşamadan siyasette yer alanların, milletvekili ve yerel yönetici olma oranları yüzde yirmiyi geçmiyor. Gençler, siyaseti bağımsız kongreler ve bağımsız bütçeleri ile yapıyorlar. Bizde ise bu durum neredeyse tam tersi. 12 Eylül öncesi siyasi partilerimizin gençlik kolları güçlüydü. Gençler bağımsız kongreler yapıyor, kendilerine ayrılan bütçeyi kullanıyordu. Söz hakları olduğu için hem partileri ile bütünleşiyor, hem de siyasetlerin belirlenmesinde etkili oluyorlardı. Gençliklerinde bu süreçlerden geçerek siyaset yapan kadrolar bugün partileri ve Türkiye'yi yönetiyor. Ama gençlerin önünü açmakta nedense yardımcı olmuyorlar. Türkiye'de siyasete ilgi duyan gençler sadece ‘belirli işleri yapan’ konumdan kurtulamıyor. Siyasi çalışmalarda bağımsız olmadıkları için etkin de olamıyorlar. Sivil toplum örgütlerinde çalışmaya başlayan gençler de dağınık oldukları için güç oluşturamıyor ve siyasette yeterince yer alamıyor. Dünyanın her yerinde bilinen gerçek, siyasetin okulunun olmadığı ve bu işlevi siyasi partilerin yerine getirdiğidir. Değişimin ve dönüşümün gücü olan gençleri, siyasete katmaz, belli alanlarda uzmanlaşmalarını sağlayamazsanız; yarınların siyasi kadroları nasıl yetişir? Bu da bindiğimiz dalı kesmekten başka bir anlam ifade eder mi? Bayrak ve afiş asan bir gençlik Türkiye'de siyasi partiler, gençliğin siyasete ilgisizliğinden şikâyet etmekteler. Siyasi partilerimiz gençleri bugüne kadar "sadece mevcut adayların peşinde koşan onlara destek olan, bayrak, resim, afiş asacak, broşür dağıtacak" kendilerine yardımcı bir unsur olarak gördü. Aynı durum bir ölçüde kadınlar için de geçerli olmakla birlikte onlar siyasette bu sıkıntıyı bir ölçüde aştılar. Özellikle merkez partilerimiz gençlerimizi yıllarca bu maksatla siyasetin konu mankeni olarak kullandı. İktidara geldiklerinde de teşkilatlı olan çevre partilerin gençlerini iktidar nimetlerinden nemalandırıp, kendilerine hizmet eden gençlere gereken değeri ve önceliği vermedi. Belki de gençler partilerdeki koltuklarını ele geçirecek muhtemel tehlike olarak görüldü. Ama çevre partilerde bu durum tam tersine işledi. Bugün Saadet Partisi'nin Anadolu Gençlik Derneği, Milliyetçi Hareket Partisi'nin Ülkü Ocakları ve bir ölçüde de CHP'nin Atatürkçü Düşünce Dernekleri. Siyaset içerisinde gençliğe verilen iş sözlerinin neredeyse hiç biri tutulmadı. Bugün gençliğimiz siyasetten uzak duruyorsa partiler tarafından bu sorunun temeli sorgulanmalı. Yapılan hatalardan ders çıkarılmalı.

Page 21: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

21

Siyasete Bakıyorum…

M.FATİH AKYÜZLÜ-İSTANBUL Bir milletin geleceğidir Gençlik… Sahip olduğumuz genç nüfusu zenginlik olarak görüyor, bu potansiyelin doğru yönlendirildiğinde büyük hizmetlerin ortaya çıkacağına yürekten inanıyorum. Genç; önce geçmişini tanımalı, bilmeli, okumalı ve araştırmalıdır ki geleceği ile ilgili doğru sözü söyleyebilsin. Enerji ve heyecanını, aceleciliğe ve yanlışa dönüştürmemeli; feraseti ve bilgisi ile geleceğine yön verebilmelidir. İdeali olmalı her gencin. Hayatın ve yaratılışın amacına uygun bir ideal. İnsanlık için hep iyiyi, doğruyu, hakkı, adaleti istemeli. Özgürlük için mücadele etmeli, refah için çalışmalı, ahlak ve maneviyatı prensip edinmeli, faydalı işler yapabilmenin arzusu ile yanıp tutuşmalı. Ecdadımızın yüzyıllar boyu kurmuş olduğu sevgi medeniyetini aşk ve heyecan ile incelemeli ve örnek edinmelidir. Genç gözü ile şöyle ülkemize ve dünyaya bir bakarsak; ekonomik sıkıntı, işsizlik, hak ihlalleri, siyasi istikrarsızlık, ahlaki yozlaşma ve kötü alışkanlıkların son yıllarda ne kadar çok arttığını üzülerek görmekteyiz. Bu sorunlar için bugünden bir genç olarak neler yapabilir, fikir ve düşüncelerimizin tesiri ne denli etkili olur diye düşünürken; 30 yıl önceki gençlik geldi zihnime. Biz daha doğmamıştık o vakit. Ancak görüyoruz ki, bizden önce de bu sorunlarla karşı karşıya idi gençlik. Onlarda zihin yoruyordu ülkemiz sorunları için. Fikirleri ve idealleri vardı gelecek için. Zaman geldi, dünün gençleri büyüdü ve idareci konumuna geldi, hangi görüşe sahip olursa olsun ülkede sözün sahibi oldu. Hayallerini ve ideallerini gerçekleştirme fırsatı geçti dünün gençlerinin ellerine. O günün gençliğinin siyasete bakışı, bugün siyasette etkin rol aldı ve ülkeye yön verdi. Peki, önümüzdeki 30 yıl’a kim yön verecek. Bugünün gençleri olarak neler yapıyoruz. Hazır mıyız geleceğe yön vermeye, ideallerimizi gerçekleştirmeye, adalete, doğruluğa, dürüstlüğe, sevgiye, barışa, kardeşliğe. Bu soruların cevabını galiba hepimiz biliyoruz. Onun için gençler olarak kolları sıvama vakti geldi de geçiyor. Bir an önce ülke meseleleri ile ilgili vukufiyetimizi artırarak geleceğimiz için sözün sahibi olabilmek adına gayretle çalışmak gerek. Yarının gençleri olan bizler, siyasete medeniyet değerlerimizin perspektifinden bakmamız gerektiğini ilk olarak ortaya koymalıyız. Bu çerçevede, yüzyıllar boyu bu topraklarda adil bir yönetimle hükmeden ecdadımızın yönetim anlayışını titizlikle incelemeli,

Page 22: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

22

özümsemeli ve uygulamaları günümüze uyarlamalıyız. Aksi uygulamaların insanımıza ve insanlığa ne denli zarar verdiğini tarihsel süreç içerisinde görmekteyiz. Bugüne bakarsak; insan hakları, özgürlük, adalet ve halkın refahtan pay alması başlıca ilkelerimizi oluşturmalıdır. Kendine özgü milli bir duruşu olan bir dış politika, ekonomide adil ve bağımsız bir sistem, özgür eğitim imkanı, sosyal projelerin uygulanması genç olarak bizim özlemimizdir. Kaldı ki bizim inancımızın temeli şefkattir ve tüm insanlığın saadete ulaşması, bizlerin üzerine insan ve inanan olarak vazifedir. Milletimiz, tarihsel süreç içerisinde yaşadığı tüm sıkıntı ve zorlukları, kimsenin bağımlılığında olmadan her zaman kendisi çözmüş; bugün de siyasal, kültürel ve ekonomik birikimi ile bütün sorunları çözebilecek güce sahiptir. Bu zor ve sıkıntılı süreci aşmak için yine biz gençlere büyük görevler düşmektedir. Türkiye’nin yarınlarının teminatı olan gençler; duygu ve düşüncelerini başkaları ile paylaşabilen, hoşgörülü, uygar, cesur, başkalarının göremediklerini görebilen, geleceği tahmin edip resmini çizebilen, değerlerine bağlı, bilgili ve donanımlı, kalbi iyilik ve sevgi ile dolu biri olmalıdır. Geleceğini önemseyen bir millet, gençliğini önemsemeli ve yarınların dünyasına gençleri yetiştirmelidir. Gençler de üzerindeki bu sorumluluk bilinci ile idealleri uğruna fedakârlık yapabilmeli, ülkesine, milletine ve tüm insanlığa hizmet etme için seferberlik ortaya koymalıdır. Siyasete bakıyorum ve gençliğin siyasete bakışını genç olarak önemsiyorum.

03 EKİM 2009 AVRUPA YAKASI GAZETESİ WEB SİTE

Page 23: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

23

ÖZLEMLE BEKLENEN NESİL

EYÜP ELKOCA-GAZİANTEP

Siyaseti memleket idaresi ve bu meseleyle ilgili idare sanatı, görüş ve anlayış olarak tanımladılar bize. Ve siyasetin salt ilimden ibaret olmadığını bunun yanında bir sanat olduğunu söylerler. Buraya kadar herşey güzel. Fakat bunlarla beraber siyaset ve siyasetçiyi halk nazarında halt işlemiş gibi gösterirler. Ve bunun için ellerinden geleni yaparlar.

Bunun örnekleri çoktur hayatımızda. Niçin böyle yapıyorlar bilmiyorum ama kimileri politikacıyla çoban arasındaki farkın çobanın kaval çalarak, politikacının da nutuk atarak uyutmasıdır diyerek lanse etmeye çalışır politikacıları. Kimileri ise karşı çık, aykırı konuş ki meşhur olasın diyerek politikanın meşhurluktan ibaret olduğunu sanır. Daha da ileri gidip, politika; yarın neler olacağını söyleyip bir hafta veya bir ay sonra söylediklerinin niçin olmadığını açıklama hüneridir diyerek apaçık bir düzenbazlık ve yalancılık işi olduğunu söylerler. Son noktayı da ünlü bir yazar koyar. Siyaset cambazlığına giren bir adam iradesine dikkat etmelidir. Çünkü siyaset karakteri bozar der.

Belki böyledir onlara göre. Dil cambazlığıdır belki veya fikirler çatışmasıdır. Fakat şunu da unutmamak gerekir politikayı veya politikacıyı nasıl tanımlarsak tanımlayalım mazlumların hakkını zalimlerden almanın yolu politikadır. Bu da siyasi çalışmalar sonucundadır.

Günümüzde de güneş gibi malumdur bunun böyle olduğu. Her ne kadar siyasetle alakanız olmasa da veya siyasetten nefret etseniz dahi sizleri yönetenler ve ülkenizin kaderini belirleyenler yine başımızdaki politikacılardır. Bu inkar edilemeyecek kadar açık bir durumdur.

Bir devletin gidişatı yöneticilere bağlıdır. Baştaki liderlerin başarısıyla yönettiği ülkenin kalkınması doğru orantılıdır. Şayet bir toplumda büyük işler yaparak ufuklara açılıp dünyadaki üstün devletler muvazenesinde yerini alacağı bir potansiyele sahipse bunu inkişaf ettirme yöneticilerinin başarısına bağlıdır. Fakat bunu beceremiyorsa buda o devletin başındakilerin beceriksizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu becerisizlik de bütün bir devleti etkileyip kaderini değiştirir. Ve her zaman arka saflarda kalmasına neden olur. Bu da yöneticilerin halka ve devlete yapmış olacağı en büyük zulüm olur.

Genelde bakılırsa bir devletin akibeti yöneticilerin yaşam tarzlarından da anlaşılır. Eğer devleti ve milleti adına bir şeyler yapmaya çalışıyor bu konuda gerektiği zaman elinden gelen tüm fedakarlıkları yapmak da çekimser davranmıyorsa o devletin yükselmesi haktır. Şayet bunun tam tersine hareket edip tabiri caizse lale devrini yaşayarak devlet yönetiyorsa o ülkenin de batması haktır. Zira gafil baş düşmana aş olur. Ne diyor Yunus ;

Ömür bahçesinin gülü solmadan

Uyan gözlerim gafletten uyan

Page 24: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

24

Bu gaflet kendi nefsine has bir durum ise kendi ömür bahçenin gülünü soldurur. Ama bu gaflet eğer sen bir milletin başında iken olursa ömür bahçende değil de senin himayendeki ve emanetindeki bütün bir toplumun gülünü soldurur. Geleceğini öldürür. Bunun da vebali çok büyük olur.

Bu vatan bugünlere kolayca gelmedi. Türlü türlü merhalelerden geçip bizlere kadar ulaştı. Gün oldu kendi içinde barındırdığı evlatları ihanet etti kendisine. Barındıkları vatanı beğenmez olup kendi öz kimliklerinden nefret eden bir topluluğu yaşatmıştı sinesinde. Kendi evlatları batıya özendiler. Batı ne yapıyorsa bizde onu yapalım dediler. Bir zamanlar batıya öğrettiğimiz medeniyeti tekrar batıda aramaya çalıştılar. Keşke ilmini alsalardı; ilminden çok ahlakına özendiler. Bunu da aziz ve asil olan bu millete empoze etmeye çalıştılar. Bununla beraber kendi fikirlerinde olmayanlara siz gericisiniz, yobazsınız demeye başladılar. Gün oldu büyütüp yetiştirdiği annelerinin başındaki örtü rahatsızlık verdi onlara. Bacılarının tesettürü gericilikten başka bir şey değildi onlar için.

Kafalarıyla birlikte akıllarını da örtüyor sandılar. Halbuki bilmiyorlardı geri kafalıların kendileri olduklarını. Batıya özenmekle bir çırpıda çağları atlayacaklarını sandılar ve Özvatanlarını gericilerin ve yobazların mekanı olarak görüp yaşanmaz buldular. Ne güzel der cemil Meriç; ‘vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır’ der. Onlar bunu anlayamadılar. Meyveli bir ağacın gölgesinden ve meyvesinden istifade edip, meyvesi ve gölgesi olduğu müddetçe o ağaca vefalı davrandılar. Sömürdükleri ağacın meyvesi bitince de oradan da uzaklaşıp başka bir meyveli ağaç aramaya başladılar. Keşke bununla kalsalar. Bu uyanıklar! Daha sonra da o ağacı taşlamaya başladılar hatta kökünden koparmak istediler de başarılı olamadılar. İşte denildiği gibi zerre kadar ahde vefası olmayanlardı bunlar.

Bu millet yıllar boyu bu gibi yöneticilerin idaresindelerdi. Bunları yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Meğer ne kadar da çok ihtiyacımız varmış adam gibi yöneticilere. Milletini kendi nefsinden üstün tutanlara. Ne balını isterim ne belasını inancından sıyrılıp bu millet beni balını yemek için değil dertlerini dinlemek için bu makam layık gördü diyerek barış aşkıyla yananlara. Zamanla yapılan zulümlerden arda kalanı temizleyenlere. İnançlı ve itikatli gençlere şairin dediği gibi;

Fikir menfi hak mahkum, çürümek üzere tohum, Titriyor kandilde mum, etme artık nolursun. Bak karardı ufuklar, fırsat geçti zaman dar, Öyle akşama kadar, yatma artık nolursun. Şimdi değişti devir, altın kupada zehir, Isırganı gülle bir, tutma artık nolursun. Haykır duygularını… Koy ortaya varını, Ellerin davarını gütme artık nolursun… İşte genç arkadaşım. Bu anlatılanları çok uzaklarda arama. Daha birkaç yıl evveline kadar senin öz memleketinde olan şeylerdi bunlar. Kader zamanın ağını örmekte ne kadar mahirse bundan önce ve bundan sonra da farklı inanç ve düşünceli kişilerin gelmesi o kadar doğaldır. Senin vazifen batılın karşısında hakkı tutup hak ettiği konuma koymak.

Şunu unutma ki faydası olmayan baş mezardaki taş gibidir. Milletin derdiyle derlenip sevincini paylaşmak senin görevindir.

Page 25: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

25

Düşünüyorum da biz gençler olarak siyaset sahnesinde geçmişte olan tüm olumsuzluklar üzerine bir perde gerip yepyeni bir siyaset profili çizelim. Siyaseti rekabet veya galibiyet olarak değil de vatan ve millet için hizmet olarak görelim. Yıllardır milletin hasret kaldığı bir nesil olarak meydana çıkalım. Zenginlerle veya menfaat beklentili kişiliklerle değil de bir fakirin ve mazlumun sofrasında olalım. Haktan gayri bir gaye uğruna kılıcını sıyıran bir kimsenin kılıcı, kendi göğsüne gömülür der büyük düşünür Muhammed İKBAL. Bizde haktan yanı olalım. Aslolan millettir. Devlet sadece millete hizmet için vardır inancıyla hareket edelim. Halkın inanıp güvendiği kişiler olarak tanınıp kendilerinden beklenen vazifeyi en iyi bir şekilde eda etmiş vefalı insanlar olarak hayat sürelim.

Altı asır dünyaya hükmetmiş Osmanlı ruhunu tekrar oluşturmanı senden bekliyoruz. Sende bilirsin ki sadece ahlak ve ibadeti olup, cesaret ve siyaseti olmayan kişiler liderlik vasfından mahrum, miskin kimseler olurlar. Cesaret ve siyaseti olup da, edep ve ibadetten mahrum olan kişiler ise çoğu zaman gaddar, zalim, kan dökücü enaniyeti faziletinden üstün kişiler olurlar. İşte bizim aradığımız kişilik ve lider ise hem ahlak ve ibadet, hem tecrübe ve liyakat, hem de cesaret ve siyaset ehli olan bir liderdir. İşte milletin genç nesilden, bu Osmanlı neslinden de beklentileri bu vasıfları taşıyan bir liderliktir. Tabii bu tek başına olacak bir şey değildir. Bu konularda derin bir bilgiye sahip olan, tecrübeli kişiliklere ihtiyacımız vardır. Zira gençliğin ruhunu işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırganlar dikenler yetişir. gençliği iyiye yönelten insanlığı iyiye yöneltir sözü vardır ya hani işte bizde siz büyüklerimizden genç nesillere kılavuzluk etmenizi ve bu gençliğin ellerinden tutmanızı istiyoruz. Sizler tutmazsanız şüphe yok ki başkaları tutup başka işler yaptıracak. Bizlerde sizler gibi vefalı insanlar olarak omuzları ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, üzerinde daima genç bir baş taşıyan öncülere olan minnet borcumuzu yetiştiğimiz bu vatana hizmet etmekle ödemeye çalışacağız inşallah.

05.10.2009 KANAL 59 WEB SİTESİ

Page 26: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

26

GENÇLİĞİN SİYASETE BAKIŞI SERDAR ŞENERKEK-TEKİRDAĞ

Bir toplumun dinamizminin ve enerjisinin timsali olan gençlerimiz, yarınların yöneticileri, bakanları ve cumhurbaşkanları olabilme potansiyeline sahip gençler. Ve onların siyaset anlayışı. Hepimiz de biliyoruz ki yaşadığımız dünya, çocukluğumuzda hayal ettiğimiz gibi iyiliklerin ve güzelliklerin hakim olduğu bir ütopya değildir. Ülkeler modernleşme, ilim, bilim ve ekonomik güçleri ellerinde tutabilmek için birçok açılım paketleri öne sürerek, bunları uygulamaya koymaktadır. Bu uygulamaların içeriğinin hazırlanışı, devletin siyasi kanadı tarafından hazırlanmaktadır. Bu düşüncelere muhalif olarak, farklı parti grupları ile mukayese ederek yanlış ve doğruluğu hakkında kararlar alınmaktadır. Sürecin tamamında demokrasi çerçevesinde siyaset biliminden faydalanılır. Buradan da anlaşıldığı gibi siyaset, toplumun her kesimine din, dil, ırk ayırt etmeksizin etkilemekte ve alakadar etmektedir. Fakat toplumumuzda birçok kesim özellikle de genç nüfus siyaset kelimesine karşı bir anti sempatizanlık duymaktadır. Geçmişte yaşanılan kötü deneyimlerin tekerrür edeceği korkusu, siyasetin bir fayda çıkar ilişkisi olduğuna inanmaları, aile nasihat ve baskıları, ekonomik özgürlüğün kısıtlığı gibi birçok etken neden olmaktadır. Bunların sonucu olarak gençlerimiz başka arayışlar içerisine girmektedir. Kimisi okey masasında, kimisi hırsızlık peşinde, kimisi de uyuşturucu batağındadır. Bu eğilimler gençliğin beynini tembelleştirerek düşünemeyen, eleştiremeyen, çevresine, yaşayışına, yönetilişine duyarsız bir gençlik topluluğu ortaya çıkarıyor. Avrupa’da birçok ülke genç nüfus arayışı içerisinde iken biz elimizdeki genç nüfusu bir külfet gibi görmekte, onlara karşı ilgisiz davranmaktayız. Elimizdeki bu değerli elemanı işlemek, şekil vermek yerine, Avrupa’ya modernleşme ve medeniyet adı altında kömür madenlerinde işçi olmaya çaba gösteriyoruz. Ülkemiz jeopolitik konumu itibari ile Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumundadır. Kötü niyetli itilaf güçleri bu düşüncelerini bizlere empoze etme çabasındadır. Dünya Bankası adı altında ülke ekonomisini ele geçirmek ve bizleri dışa bağımlı bir ülke konumuna getirmek düşüncesi içerisindedirler. Geçmişten bu yana isteklerini yaptıramadıklarında ambargo ve kısıtlamalarda bulunmaktadırlar. Bu vahim duruma karşı yeni politikalar yürütülmeli, siyaset yolumuza yenilikler kazandırarak, stratejik gelişmeler ile diplomasi ilişkilerimize yeniden düzen getirilmelidir. Bunun yanı sıra dışa bağımlılıktan kurtulmak için millet olarak sıkıntılı günler geçiren, yaşam şartlarımızdan fedakarlık gösteren, tüketmek yerine üretmeyi ilke edinmiş bireyler haline gelmeliyiz. Fantezi kültürünün esiri olarak kendimizi tamamıyla teslim edip o işin müptelası olmaktan vazgeçmeli, kendi özüne dönerek asimile edici davranış ve hareketlerden uzak durmalıyız. Ancak bu şekilde muasır medeniyetler seviyesine ulaşabiliriz. 17 devlet kurmuş, birçok seferler yapmış, dünya tarihine yön vermiş bir milletin torunlarıyız. Bunun sorumluluğu ve bilinci içinde olmak bu tarihi bilinci edinmek atalarımıza karşı en büyük vefa borcumuzdur. Unutmayalım ki, geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez.

Page 27: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

27

SİYASET SENDROMU

NİYAZİ ÖZEREN-TEKİRDAĞ

Hayat bir siyasettir, çünkü herkesin birbirinden istekleri ancak iyi bir siyaset yolu izlenirse sonuç alınabilir. Yani demek istiyorum ki her şey siyasetin üzerinden geçer ama insanlarımızın çoğu bunu göremeyecek noktadadır. Mesela bir örnekle daha aydınlığa kavuşturabilirim.

X şahıs diyor ki benim büyük dedem b partisindendi babamda aynı partidendi bende

bu şemayı bozmamak için aynı partidenim böyle saçma sapan uygulamalar ve söyleyişler var ülkemizde ama normal bir insanı düşündüğümüzde çok yanlış şeyler olduğu bilinçsiz alışıla gelmiş siyaset yöntemini göz önüne getiriyor. Ve herkes her şeyi siyasette olmak üzere körü körüne düşünüyor. Kimse demiyor ki su kadar parti var, bu partileri araştırıp yanlış yönlerini veya doğru yönlerini yani kısacası eksilerini ve artılarını öğrenip doğru bildiğin partiye oyunu atayım diye. Bence siyaset geriye baktığınızda vatanın ve milletin bağrına çakılmış bir hançerdir. Böyle bir benzetmeyi neden söyleme gereğini duyduğumu belki merak etmişsinizdir.

Bu vatanı bir insan gibi düşünelim bir insanı geçmişine baktığında az da olsa geleceği

hakkında yorum yapabilirsin ama ben Türkiye’nin geçmişine baktığımda geleceği hakkında yorum yapamıyorum, geçmişe baktığımızda ise ne zaman iyi bir siyaset yöntemi izleyen doğru dürüst bir devlet adamı örnek almaya kalksak ya ihtilal oluyor ya da suikast.

Bize okul sıralarında sürekli söylenilen bir şey vardı bizim devletimiz Avrupa devletlerinin sürekli 60 sene gibi uzun bir zaman zarfı gibi zamanla geriden takip ettiğimiz bir ülke haline geldiğimizi. Böyle siyaseti bilmeyen ve kendi çıkarları için kullanan liderler yüzünden ülkemiz bu hale geldi, bir de aynanın öteki yüzüne baktığımızda ülkesini seven idealist, doğru dürüst liderlerimize ihtilal veya suikast düzenleniyor yani üçüncü dünya ülkelerinden bir farkımız kalmıyor bence ihtilal veya suikast gibi kavramlar ancak ve ancak örümcek kafalı insanların yapacağı şeylerdir

Yine geçmişe baktığımızda en yakın tarih olarak Çanakkale savasını ele alalım. binlerce şehit o kadar gözü yaşlı ana veya anasız babasız kalmış çocuk bizim insanımız böyle bir insan vatan için gözünü kırpmaz, her şeyini feda eder.

Bunları boşa söylemiyorum başa gelen liderler bunları düşündüğünde doğru veya yanlış arasında kalabilir ve işlerine gelebilir uygularlar ve treni raylarına otuttururlar. İnsan düşündüğünde vatan millet olmadıktan sonra yani siyaset ve devlet kavramının bir anlamı kalmıyor ama ben size hakikat ve gerçeği söyleyeyim bizim milletimiz kadar çefaatkar, sıcak kanlı, iyi kalbi, güler yüzlü, sohbetkar bir insan daha yok dünyada bizim Türk milleti gibi. Ama yanlış devlet adamları ve siyasetçileri Türkiye’nin ağrıyan bir kamburu haline gelmiştir.

Yani bir düşünün yani ben burada doğruları söylediğimde sanki tüm Türkiye duyup ta,

bana destek çıkıp ve yanlışların düzelebileceği bir ortam çıkacakmış gibi düşünebiliriz veya hayal edebiliriz. Düzelecek bir kişi, tüm Türkiye’ye karşı hiçbir şey. Onunda yanında binlerce insan olursa daha iyi olur. Belki sözünü geçirmesi için siyaset adamlarına bir örnek oluruz. Ve insanlar belki daha iyi şeyleri siyaset için yerine getirebilir.

Page 28: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

28

Benim siyaset anlayışım haklının hakkını bulması, fakirin ezilmemesi, zalimin

zulmünün bitmesi, insanların kardeşçe, özgürce bir kuş gibi dalgalanan Türk bayrağının altında çok iyi yerlere gelmesidir. Yani hayat sadece tesadüflerden ibaret değildir kadere inanan bir toplumuz ama insanlar isteğinde her şeyi değiştirebilir çünkü her şey onların elindedir indirirler de göğe de çıkartırlar. Bu demin saydığım isteklerim ancak ve ancak doğru dürüst liderler sayesinde bir de azimli ve çalışkan Türk halkının elindedir her şey Türkiye’nindir. Türkiye özgürdür…

27.10.2009 HABER TEKİRDAĞ WEB SİTESİ

Page 29: SAADET PARTİSİ TEKİRDAĞ GENÇLİK KOLLARI YAZILAR KİTAPÇIK

29

…SON BİR SÖZÜMÜZ OLSUN… BAŞLAYACAĞIMIZ İLK SÖZÜMÜZ ADINA

Gençlik Kollarında bulunan ve bu asil görevi yerine getirerek, gençlerimizi siyasetin öznesi yapmak için çalışan tüm genç kardeşlerime başta teşekkürlerimi sunuyorum. Son söz olarak başladığımız bu cümleler, siyasi hayatımıza gençlerimizin bu yaptığı önemli katkıyla aslında başlayacağımız ilk sözler olacaktır.

Biz Saadet Partisi olarak özellikle gençliğimizi bir yük olarak değil, büyük bir güç olarak görüyoruz. Bu nedenle sahip olduğumuz bu zenginliği ülkemizin geleceği için en verimli bir şekilde harekete geçirmek, İşsizlik, ahlaki ve manevi tahribat, apolitizasyon gibi gençlerimizin karşı karşıya bulunduğu sorunları ortadan kaldıracak adımları atmak zorundayız. Kısır çekişmeler, sığ tartışmalar yerine, geleceğimizi inşa edecek gençlerimizin sorunlarının çözümü için gayret göstermek zorundayız.

İşte bundan dolayıdır ki Saadet Partisi olarak enerjimizi her dem yenileyerek yolumuza devam ediyoruz. Yunus Emre’nin “Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası” kelimesinden ilhamla her an canlılığımızı koruyarak siyasal hayatımıza yön veren gençler yetiştirme ümidini taşıdığımızı belirtmek isterim.

Bu vesileyle bu oluşturulan kitapçığın ve aynı zamanda “Gençliğin Siyasete Bakışı” yarışma çalışmasının Türkiye’mizin siyasi hayatında gençlerin daha aktif bir söz hakkına sahip olabilmesine vesile olması temennisiyle saygılar sunarım…

Ahmet AKÇAY Saadet Partisi Tekirdağ İl Başkanı