Padok Dergi Nisan'13

52

description

Veteriner Hekimliği Öğrenci Dergisi - İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atçılık ve Binicilik Kulübü

Transcript of Padok Dergi Nisan'13

Page 1: Padok Dergi Nisan'13
Page 2: Padok Dergi Nisan'13
Page 3: Padok Dergi Nisan'13

Atçılık ve Binicilik Kulübü adına BaşkanMirsad Kürşad ErdoğanDanışmanÇağla Parkan YaramışEditörMuhammet Eyüp Demir

Yayın KuruluAli Rıza BabaliDeniz Cemre BarutMetehan ÇalıkuşuOzan AydınerSeçkin ArslanSelen ÇokgörSimge YörükTasarımMuhammet Eyüp Demir

İletişimAtçılık ve Binicilik Kulübüİstanbul Üniversitesi Avcılar KampüsüVeteriner Fakültesi 34320 Avcılar/İ[email protected]@gmail.com

Padok Dergisi’nin yayın ve isim hakkı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atçılık ve Binicilik Kulübü’ne aittir. Kulla-nılan yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların tüm hakları Padok Dergisi’ne aittir. Padok Dergisi’nden izin alınmadan kullanıla-maz. İmzalı yazıların sorumluluğu, yazarlara aittir.

NİSAN 2013

Muhammet Eyüp Demir

PROFESYONEL, ÖĞRENCİ DERGİSİ Teknoloji nereden nereye geldi diyor insan. Seksenli yılların sonlarına doğru adobe tarafın-dan üretilen, bir disketin içine sığabilecek kadar küçük boyutlu tasarım ve baskı programı; dijital baskı materyallerinin başlangıcı oldu resmen. Başladığı yerdede durmadı. Profesyonelleşti. İn-sanın aklını zorlayan noktalara geldi. Vay be!!! dedirtti. İşte o gelinen nokta bizide Padok dergisi-ne ulaştırdı. Fikirlerimizi teknoloji ile birleştirmemizi sağladı. Bildiklerinizi ve düşündüklerinizi mesleğiniz için insanlara aktarın dedi bize. Bizde öyle yaptık. Tüm heyecanımızla; bildiklerimizi, düşündüklerimi-zi, araştırdıklarımızı ve tecrübelerimizi yepyeni bir yayına aktardık. Zorlu ve yorucu bir hazırlık döne-minin ardından sizlere ulaştık. Bu süreçte daha önceki ZOOM dergisi tecrübelerimizi Padok der-gisine yansıttık. Tasarım değişti tabii. Yenilendik. Şık ve sade bir tasarımla çıktık karşınıza. Bu aralar arkadaşlarımın benden en çok duyduğu ‘‘bu yıl trend sadelik abi yaa’’ cümlesini yine kurdum ta-bii ki.

Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok. Bir dis-kette başlayıp bugünlere ulaşan baskı teknolo-jisinin kulüp yayınımıza ve mesleğimize entegre edilmiş hali olan Padok dergisi; içeriği ve kalite-siyle hepimize hayırlı olsun. Emeği geçen herkese teşekkürler.

Gelecek sayıda görüşmek üzere...

padok’01 / 01

adokp

Page 4: Padok Dergi Nisan'13

İÇİNDEKİLERPADOK’01

10

15

17

18

20

22

26

28

30

33

34

36

40

43

45

Page 5: Padok Dergi Nisan'13

Yazı - Yazar SayfaBAŞKANDAN - Epona’dan merhaba - Mirsad Kürşad Erdoğan

HABERLER

ARAŞTIRMA - Atların vücut dili - Dila Ateşpare

GEZİ - Dünya sizin - Berk Özcan Atalay

DOSYA - Kafkaslı - Tuğçe Kızlılay

DOSYA - Dalmaçyalı

ARAŞTIRMA - At donları - Belma Dayı

ARAŞTIRMA - Tayların Beslenmesi - Mirsad Kürşad Erdoğan

KÜLTÜR-SANAT - Atasözleri - Sena Avcı

SPOR - Atlı cirit

DOSYA - Scottish fold - Simge Yörük

KÜLTÜR-SANAT - Seabiscuit - Asuman Yaşar

TEKNOLOJİ - Canon-Nikon savaşları - Muhammet Eyüp Demir

DOSYA - Akhal teke

ARAŞTIRMA - Süt sığırlarının bakım ve beslenmesi - Murat Karaoğul

ARAŞTIRMA - Laboratuvar hayvanlarından kan alma - Tuğçe Yıldız

TARİH - Tarihe yön verenlerin pusulası - Mirsad Kürşad Erdoğan - Muhammet Eyüp Demir

04

06

10

17

18

20

22

26

28

30

33

34

36

40

43

45

15

Page 6: Padok Dergi Nisan'13

Mirsad Kürşad Erdoğan

HERKESE YEPYENİ BİR MERHABA Atçılık ve Binicilik Kulübü olarak büyük uğraşılar sonucu hazırlamış olduğumuz yepyeni dergimiz ‘PADOK’ u siz okurlarımızın ve potansiyel yazarları-mızın beğenisine sunmaktan dolayı büyük bir mut-luluk içerisindeyiz. Atçılık ve Binicilik Kulübü olarak sizlere Padok’u her ay eksiksiz bir şekilde buluştura-bilmek ve her zaman ileriyi gören, gelişmeleri takip edebilen, sıkılmadan okuyabileceğiniz birinci sınıf bir dergi kıvamda hazırlamaya çalışacağız. Açıkçası ilk sayıda kendi duygularımı dile getir-mek istiyorum. Üç yılı aşkın bir süre içinde olduğum, okula adımımı atar atmaz soluğu burada aldığım kulübüm için üç yıldır bir derginin hayalini kuruyor-dum. Daha sonra hayalim fikre dönüştü ve şimdi ise okulumdan çok sevdiğim Atçılık ve Binicilik Kulübü altında bu fikri hayata geçirebilmekten dolayı duy-duğum mutluluk ve gururu sizlere tam anlamıyla yansıtabilmem mümkün görünmüyor! Üç yıl içeri-sinde fikrimiz olgunlaştı ve bu boyuta geldi.

Öğrencilik hayatımız boyunca çeşitli etkinliklerde bulunup farklı işlerde değişik görevlerde bulunduk, her zaman veteriner hekimliği sevmemizin getirdiği bir görev aşkı, mesleğimizin ağırlığını ve büyüklüğü-nü daha iyi yerlere şimdiden taşıma gayreti içinde-yiz. Sıfırdan bir dergi oluşturmak açıkçası hiç de ko-lay değilmiş. Bir şeylerin üzerine koyarak ilerlemek, temel üstüne kat çıkmak daha kolaymış. Şimdi sizin ellerinize gelerek kendini sevdirme gayretinde olan bu minik yavru aslında bu emeğin sadece temeli. Her şeye rağmen ‘Padok’ bizim için yepyeni bir başlangıç, kulübümüzün okulun gedikli kulüplerin-den biri olduğunu gösterecek olan onurlu bir nişa-ne olacaktır.

04 / padok’01

Hayalimin gerçekleşmesinde katkısı tarif edilemez olan her zaman yanımda olan kardeşlerim var be-nim. İlk önce onlara teşekkür etmek isterim. Bizi hiç yalnız bırakmayan tecrübeli editörümüz, kendisin-den birçok şey öğrendiğimiz Fahrettin Gülseven’e, derginin hazırlanmasında çok büyük katkısı olan At-çılık ve Binicilik Kulübü Yönetim Kuruluna, Padok’un ellerinizde olmasını sağlayan Yayın Kuruluma teşek-kürü borç bilirim. Siz değerli okurlar ve potansiyel dergi yazarları, bu derginin büyüyüp devamlı olma-sını sağlayacak olan sizlere şimdiden teşekkür edi-yorum.

Derginin oluşum sürecince maddi ve manevi yar-dımını bizlerden hiçbir zaman eksik etmeyen değerli hocalarımıza ayrıca teşekkür etmek isterim. Umarım ‘Padok’ gelecekte de, bizler veteriner hekimler olduğumuzda da, o günkü öğrencilerin hala ellerinden düşürmeyeceği bir dergi olarak ya-şamaya devam edecektir.

Zevkle okumanız dileğiyle,

Page 7: Padok Dergi Nisan'13
Page 8: Padok Dergi Nisan'13

06 / padok’01

HABERLERBalkan Şampiyonası Bursa’da!Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası, 6-9 Eylül tarihleri arasında Bursa’da yapılacak.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü ile Binici-lik Federasyon Başkanlığı tarafından bu yıl 6-9 Ey-lül tarihleri arasında Bursa’da yapılması planlanan, Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası’nın ön hazırlık toplantısı Bursa Atlı Spor Kulübü’nde yapıldı. Toplantıya Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu, Genç-lik Hizmetleri ve Spor İl Müdür Vekili Sevgiye Acar, Binicilik Federasyonu Başkanı Tunç Çapa, Bursa Atlı Spor Kulübü Başkanı Selçuk Yedikardeşler, Binicilik Federasyonu Genel Sekreteri Taşkın Özdemir, Bini-cilik Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Ak-baş ve kulüp üyeleri katıldı.

Binicilik Engel Atlama Balkan Şampiyonası’nın ilk kez Bursa’da düzenleneceğini belirten Müftüoğlu, Atıcılar Olimpik Atletizm Pisti’nin çim zemini ve tri-bün yapısıyla müsabakaların yapılmasına en uy-gun yer olduğunu, gereken tüm desteği verecek-lerini dile getirdi.

Binicilik Federasyonu Başkanı Tunç Çapa da spor-da marka kent olma yolunda ilerleyen Bursa’da böyle bir organizasyonu gerçekleştirmekten mutlu-luk duyduklarını, karnaval havasında bir şampiyo-na gerçekleştirmeyi hedeflediklerini vurguladı.

‘‘Şap Aşısı Yaptırmayan Hayvancıla-ra Para Cezası Uygulanacak’’Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 2013 Yılı Hayvan Hastalık ve Zararlılarıyla Mücadele Programı gereği, Manisa genelinde büyükbaş hayvan-lara ilkbahar dönemi şap aşılama kampan-yası başlattı. Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi, şapın sığırlar başta olmak üzere çift tırnaklı hayvanlarda görülen ve virüslerle bulaşan bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu söyledi. Dün-yanın her yerinde ve Türkiye’de dönemler halinde ortaya çıkan bu hastalığın hayvanlarda et ve süt kaybına, hatta ölümlere sebep olduğunu, ortaya çıktığı yerlerde karantina uygulamaları ve hayvan ticaretlerinin kısıtlanması sebebiyle ekonomik za-rarlar meydana getirdiğini kaydetti. Çebi, “Hastalık 41–42 dereceye çıkan ateş, iştahsızlık ve iplik şek-linde uzayan salyayla kendini gösterir. Hayvanların ağız mukozası, tırnak ve meme başlarında nohut büyüklüğünde, içi sıvı dolu kesecikler meydana getirir. Bunlar zamanla patlayarak derin yaralar şe-killendirir. Bu yaralar topallık, yem yiyememe ve süt veriminin azalmasına neden olur. Hastalık özellikle buzağılarda, kalp kasına yerleşerek ani ölümlere sebep olmaktadır.” dedi.

Kampanya kapsamında 2 aylıktan büyük bü-tün büyükbaş hayvanların, gebeler de dahil olmak üzere aşılanacağını bildiren İl Müdürü Çebi, “Yetiş-tiricilerin hayvanlarını aşılatması zorunlu olup bu

Page 9: Padok Dergi Nisan'13

padok’01 / 07

duruma muhalefet edenlere 6 bin 400 TL idari para cezası uygulanacaktır. Aşı yapılmayan hayvanla-rın da il ve ilçe dışı sevkine müsaade edilmeyecek-tir. Şap, bireysellikten öte ülke genelini ilgilendiren bir hastalıktır. Bu nedenle ne kadar fazla sayıda hayvan aşılanırsa hastalığın görülme oranı o kadar azalacaktır.” şeklinde konuştu.

1 Çay Bardağı Eşek Sütü 20 LiraMuğla’nın Marmaris İlçesi Taşlıca Köyü’nden 60 eşek satın alıp Yatağan’a getiren 59 yaşın-daki Musa Karaçam, hayvanları yazın safari-de kullanırken, kışın da sütünü satıyor.

Muğla’nın Marmaris İlçesi Taşlıca Köyü’nden 60 eşek satın alıp Yatağan’a getiren 59 yaşında-ki Musa Karaçam, hayvanları yazın safaride kul-lanırken, kışın da sütünü satıyor. Bir çay bardağı 20 liradan satılan eşek sütüne yoğun talep oldu-ğunu belirten Karaçam, eşek sayısını çoğaltaca-ğını söyledi. Marmaris’e 55 kilometre uzaklıkta-ki 140 hane, 550 nüfuslu Taşlıca Köyü, bölgede eşekleriyle tanınıyor. Eskiden nüfusu kadar eşek bulunduğu söylenen Taşlıca’da şu anda 200 eşek kaldı. Son zamanlarda köye gelip eşek sa-tın alanların sayısının artması ise dikkat çekiyor.

Taşlıca Köyü Muhtarı Sadi Altınışık, özellikle son aylarda satışın hızlandığını, hemen her hafta so-nunda eşek satın almak isteyenlerin köye geldikle-rini belirtti. Altınışık, kendilerinin harman dövmede ve yük taşımada kullandığı eşeklerin çok rağbet gördüğünü kaydederek, Yatağan ve Ula ilçelerin-den gelenlerin sütünden faydalanmak için eşekleri satın aldıklarını söyledi. Muhtar Altınışık, “Henüz yeni yavrusu olan, yani süt veren eşekleri Yatağan’dan gelip 500- bin 500 lira arasında değişen fiyatlarla

satın alarak götürdüler. 150- 200 gram süte 30- 40 lira arasında para veriliyor. İlaç amaçlı kullanıldı-ğı için normal sütten tabii ki kat kat pahalı” dedi.

Afrika’da Fil Sayısı 10 Yılda Yüzde 62 AzaldıOrta Afrika’da doğal ortamda yaşayan fil sa-yısında son 10 yılda yüzde 62 oranında düşüş yaşandığı bildirildi. Yaban Hayatı Koruma Derneği (WCS) tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, etkili, hızlı ve çok yönlü eylem planına geçilmediği takdirde yakın zamanda dev hayvanların soyunun tüken-me riski var. WCS ve birçok hayvan koruma der-nekleri yapılan araştırmanın sonuçları bilim dergisi PloS One’ de yayınlandı. Araştırmaya 60’ın üzerin-de bilim yazarı katkı sağladı. Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo, Gabon ve Kongo ormanlarında yapılan araştırma için 91 bin 600 iş günü sarf edildi, 12 bin 875 kilometre yol katedildi.

WCS hazırladığı raporda, fil sayısındaki azalma-nın en önemli nedeni, fillerin dişleri için öldürülmesi olarak gösterildi. Filleri korumak için hükümetlerin kaçak avlanmayı önleyecek kanunları hayata ge-çirmesi, fildişini en çok kullanan ülkelerle olan tica-retin daha iyi takip edilerek yolsuzlukların üzerine gidilmesi gibi tedbirlerin dev hayvanların neslinin korunmasındaki önemine değinildi. İnsanların yer-leşim yeri açmak için fillerin yaşadığı doğal ortam-ları yok etmesi de, hayvanların yaşamının önün-deki en büyük engellerden biri olarak gösterildi.

padok

Page 10: Padok Dergi Nisan'13

08 / padok’01

HABERLER Haberler

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca etle et ürünlerindeki taklit ve tağşiş olaylarını önlemek ama-cıyla hazırlanan “Türk Gıda Kodeksi Et ve Et ürünleri Tebliği”nde ilgili firmalara verilen 3 aylık uyum süresi doldu. Buna göre, bundan sonra kanatlı etle kırmızı et karıştırılarak ürün elde edilmeyecek ancak kırmı-zı etler ve kanatlı etler kendi içinde karıştırılabilecek. Tavuk-hindi eti ya da dana-koyun eti karışımından sosis, salam üretilebilecek. Daha önceden salam, sosis gibi emülsifiye et ürünlerinde mekanik olarak ayrılmış etlerin (kemiğe yapışmış etin mekanik olarak ayrılması) kullanımına izin verilirken, yeni düzenleme-ye göre mekanik olarak ayrılmış etlerin tebliğ kapsa-mında yer alan ürünlerde kullanımına izin verilmeye-cek. Bundan dolayı “ısıl işlem görmüş sucuk benzeri ürün” olarak adlandırılan ürünlerin yerine yeni tebliğ-de “ısıl işlem görmüş sucuk” tanımı kullanılıyor.

-”5 liraya sucuk devri kapandı”- Tebliğe göre, fermente ve ısıl işlem görmüş sucu-ğa, pastırmaya, dönere, köfteye et kaynaklı olma-yan proteinler, nişasta ve nişasta içeren maddelerle soya ve soya ürünleri ilave edilemeyecek. Böylece piyasada sıkça karşılaşılan “5 liraya sucuk” satışının da önüne geçilmiş olacak. Tebliğ kapsamında fer-mente sucuk, ısıl işlem görmüş sucuk, köfte, döner, kavurma, pastırma gibi et ürünlerine ilişkin ürün ta-nımları ve ürünlere ait özellikler belirlendi. Yeni dü-zenlemeyle ürünlere ilişkin genel etiketleme kuralla-rına ek olarak özel kurallar da getirildi. Buna göre, ürün isimleri aynı renk ve yazı karakterinde, yazıdaki harf büyüklüğü en az 3 milimetre olacak. Tebliğe aykırı davrananlar hakkında ise Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun ilgili madde-lerine göre idari yaptırım uygulanacak.

Mart Kedileri Moskova’da Güzellik-lerini SergilediMoskova’da ilkbaharın gelişi için sabırsızla-nan kediler, Moskova’da düzenlenen Ulusla-rarası Kedi Sergisi’nde boy gösterdiler.

Soğuk ve karlı kış mevsiminin devam ettiği Moskova’da ilk baharın gelişi için sabırsızlanan ke-diler, Moskova’da düzenlenen Uluslararası Kedi Sergisi’nde boy gösterdiler. Moskova’nın Crocus Expo Fuar Merkezi’nde Dünya Kedi Günü dolayısıy-la düzenlenen Uluslararası Catsburg Kedi Fuarı’na 15 ülkeden 30 farklı ırka ait 1000’den çok kedi katıl-dı. Kedilerin farklı kategorilere göre uluslararası jüri heyetinden değerlendirilmeye tabi tutulduğu ser-gide özellikle Siyam, Bengal, Sibirya ve Amerikan türü kediler hayvan severlerin ilgi odağı oldu. Kedi sahibi olmak isteyen bazı ziyaretçiler kedilerin fiyat-larıyla ilgilenirken, diğerleri ise kedilerin fotoğrafını çekmekle yetindi. Kendilerine gösterilen yoğun il-giden hayli memnun gözüken kediler ise kamera-lara poz vermeyi ihmal etmediler. Fuarın yöneticisi Sultan Mahmudzanov İHA’ya yaptığı açıklamada, “Rusya ve Doğu Avrupa’nın en büyük kedi fuarla-rından sayılan Catsburg fuarına bu sene 4. Kez ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sergi adından da anlaşıldığı gibi büyük bir kedi kentini anımsatıyor. Sergimizi ziyaret eden vatandaşlar bu-rada hem kedi edinebilir ve hem de kedilerin ba-kımı ile ilgili her türlü bilgi alabilirler” şeklinde konu-şurken, Anastasiya Vladkova isimli ziyaretçi ise “Ben çoktan bir kedi edinmeyi düşünüyordum. Ama bu sergideki o kadar ilginç ve güzel kediler var ki han-gisini tercih edeceğimi bilemiyorum. Özellikle Ben-gal kedilerine hayran oldum. Bu sergiden eve gü-zel bir kedi ile döneceğimizi ümit ediyorum” dedi.

Sergi çerçevesinde düzenlenen güzellik ya-rışmasında ilk sıraları kazanan kediler kupalarla ve yemeklerle ödüllendirilirken serginin 30 bin kişi tara-fından ziyaret edildiği bildirildi.

Sucuk, Salam, Sosiste “Kırmızı ve Be-yaz Et Karışımı” Tarihe KarıştıSucuk, salam ve sosis gibi ürünlerde kırmızı ve beyaz et artık karıştırılamayacak.

Page 11: Padok Dergi Nisan'13

medicanahominem

curatveterinaria

humanitatem

Page 12: Padok Dergi Nisan'13

10 / padok’01

atların vücut dili

Page 13: Padok Dergi Nisan'13

padok’01 / 11

ATLAR NE ANLATIYORLAR?

Ahırda görüp sevdiğiniz, dersteyken üzerinde pratik yaptığınız veya binicilik kulübünde bindiğiniz bir atın size neler söylemek istediğini merak ettiniz mi? Eğer cevabınız Evet ise aşağıdaki 5 adımla atın vücut dili, yaptığı hareketler ve çıkardığı seslerle size neler anlattığı, neler söylemek istediği konusunda fi-kir sahibi olabilirsiniz.

1.adımBir ata yaklaştığı-

nızda kulaklarına ba-kın. Atın kulak pozisyonu, ruh hali ve o anki duru-muyla ilgili en önemli

ipuçlarını verir. 2.adımAtın

yüz ifadesi na-sıl hissettiğini

anlatır.3.adımEğer yukarıda

bahsettiğimiz durumlar gözlenemiyorsa atın genel

durumunu anlamak için hareket ve aksiyonlarına bakmak daha belirleyici

olacaktır.

4.adımAtın

burnunu inceleyin.

5.adımAtın çıkardığı seslerin

ayrımına varın. Bu seslerin anlamlarını yazıyla anlatmak zordur, bunları tek tek duya-rak ayrımlarına varabilmek

atları anlamak açısından çok daha iyi bir

yoldur.

1. Adım

Dik duran hareketli kulaklar:Atın bir şeyle ilgili olduğunu gösterir.

Basık ve kısık kulaklar:Atın sinirlendiğini veya stresli olduğunu gösterir. Ku-lakları bu şekilde aşağı doğru basıkken gözlerinin beyazı gözüküyorsa ve aynı zamanda dişlerini de gösteriyorsa bu, ciddi bir kızgınlık işaretidir. Genel-de atlar kendi aralarında iletişim kurarken sinirli ve agresif olduklarını bu şekilde belli ederler. Ama bu durum sadece at sinirlendiğinde gözlenmez. Bir du-ruma konsantre olduğunda da kulaklarını aynı şe-kilde kısabilir.

Arkaya bakan kulaklar:Bu duruş atın sinirli olduğunu, arkasından gelen ses-

leri dinlediğini veya sade-ce uykulu olduğunu gös-terebilir. Eğer kulakların bu duruşunu ata biniyorken gözlemliyorsanız, atın sırtın-daki biniciyi dinlediğini bu sebeple kulaklarını size yön-lendirdiğini söyleyebiliriz.

İleriye dönük kulaklar:Bu pozisyon atın etraftan duyduğu sesleri merakla dinlediğini gösterir. Aynı zamanda büyümüş burun delikleri ve sabitlenmiş kulaklar da gözleniyorsa

padok

Page 14: Padok Dergi Nisan'13

ARAŞTIRMA Atların vücut dili

bu durum korkuyu ve tedirginliği de gösterebilir.

12 / padok’01

Düşük kulaklar:Kulakların bu hali, hafifçe sarkmış alt dudak ve yarı kapalı gözler atın sakin ve rahatlamış olduğunu gösterir. Bu görüntü bazı durumlarda atın bir rahat-sızlığı olduğunu da anlatabilir.Atların kendi aralarındaki iletişiminde kulakların bu hali, karşısındaki atın dominantlığını kabul ettiği ve ona teslim olduğu anlamına gelir.

2. Adım

Dişlerini göstermesi:Mutsuz olduğunun veya bir durumdan ra-hatsız olduğunun belir-tisi olabilir. Aynı zaman-da bu, karşısındakine sevgi veya yanaşma isteğinin belirtisi de ola-bilir tabi eğer atta baş-ka herhangi bir kızgınlık işaretleri gözlenmiyor-sa…

Mutlu ve rahatlamış bir atın genelde gözleri yarı kapalı durumda olur.

Flehmen hareketi: Vomeronasal sisteme sahip diğer memeliler gibi at-lar da, bu organa daha fazla koku molekülünü ulaş-tırabilmek için ağız ve dişlerini aralar, dudaklarını ge-rerek geriye çeker ve boynunu öne uzatır. Özellikle

aygırların kısrağın çift-leşmeye uygun olup olmadıklarını kontrol ettikleri bir olaydır. Ay-gır, kısrağa ait koku-ları özellikle idrardaki feromon kokusunu vomeronasal bölge-ye bu hareketle gön-derir.

3. Adım

Hafifçe ısırmak:Tımar sırasında tımarlan-maktan aldığı hoşnutluğa karşılık olarak onu tımarla-yan kişinin omzuna, kolu-na veya eline küçük ısırık-lar verebilirler. Bazen atlar onunla ilgilenen kişiden şeker, elma, havuç gibi küçük hediyeler almak için de bunu yaparlar.

Page 15: Padok Dergi Nisan'13

Atların vücut dili

padok’01 / 13

Kuyruğu sallama, sertçe vurma:Sinirlenmiş veya istediği bir şeye ulaşamamış at, kuy-ruğunu sertçe sallar, şaklatır. Eğer ortamda atı ra-hatsız eden böcek-sinek varsa at, kuyruğu yardımıy-la onları kovar. Özellikle yaz aylarında sineklerin bol olduğu dönemlerde bu çok olağan bir harekettir. Bu hareket aynı zamanda atlar arasında uyarı hareke-tidir. Bunu yapan at, karşısındaki ata mesafeyi koru-ması konusunda uyarıda bulunur.

Bacakların arasında duran düzleştirilmiş kuyruk:Köpeklerde olduğu gibi atlarda da bu pozisyon kor-kuyu işaret edebilir.

Yukarı kalkmış kuyruk:Padokta koşan bir atın kuyruğunun bu duruşu mutlu olduğu-nun ve kendisini iyi hissettiğinin bir göster-gesidir. Ancak Arap atlarının genel olarak kuyruklarının diğer ırk-lara göre daha dik ve havada olduğu göz-lenir.

Ayağı yere vurma:At ayağını yumuşakça yere vuruyorsa bu atın kon-forsuz, tedirgin, sıkılmış veya sadece heyecanlı ol-duğunu gösterebilir. Özellikle yemleme saatlerinde sabırsızlanan atlar ayaklarını yere vurarak tepkilerini gösterirler.Yere sertçe vurma ise atın sinirli olduğu-nun belirtisi olabilir.

Tepinmek:Genelde oyunculuğun işaretidir. Özellikle taylar padokta koşarken zıplayıp etrafa çifteler savura-rak enerjilerini harcarlar, mutluluklarını gösterirler. Bu hareketler atın aniden korktuğu durumlarda da gözlenebilir.

Genç atlarda, özel-likle binişe yeni yeni haz ı r lan ıyor larsa eyer vurulduğunda ya da üstüne binici çıktığında at alışık olmadığı bu duru-ma tepki vermek için de bu hareket-leri yapabilir.

Ayrıca sırt, bel prob-lemi olan at biniş es-nasında ağrı veya rahatsızlık sonucu çifte atıp zıplayabi-lir. Bu durumlarda ata gerekli tedavi yapılmalı, biniş ta-kımları ata uygunluk açısından değer-lendirilmelidir.

Şahlanmak:Bir atın şahlanması farklı durumların göstergesi ola-bilir. Tayların padokta şahlanmaları tamamen oyun amaçlıdır. Ancak bu hareketi kavga anında sinir-li bir at yapıyorsa bu kaçamadığı bir durumdan duyduğu korkuyu gösterir. Herhangi bir durumdan korkup tedirgin olan bir at da şahlanarak kendini o durumdan kurtarmaya çalışabilir.

Page 16: Padok Dergi Nisan'13

ARAŞTIRMA Atların vücut dili

14 / padok’01

Kaçmak:Atlar doğal ortamlarında av hayvanlarıdır. Bu se-beple çevrede herhangi bir avcı veya onlara zarar verecek bir tehdit hissettiklerinde içgüdüleri gereği o ortamdan hızla koşarak uzaklaşırlar.

4. Adım

Kırışmış bir burun:İğrenme veya bir şeyden rahatsız olma anlamı vere-bilir. Atın tımarlanırken veya bir yerleri kaşınırken burnu-nu uzatması ve aynı anda boynunu gerginleştirmesi, o durumdan keyif aldığının göstergesidir.

5. Adım

Kişneme:Atın diğer vücut hareketleriyle birlikte yorumlanmalı-dır. Çok farklı nedenlerle kişneyebilirler.

Homurdanma:At heyecanlandığında bu tarz sesler çıkarabilir.

İnleme: Bu ses ağrı belirtisi olabilir. Biniş öncesinde eyer kolanı fazla sıkıldığında veya atlayışın hemen öncesinde at tüm gücünü kullanırken bu sesi çıkarabilir. Ancak bu ses atlayış veya çalışma sonrasında duyulursa atın bir tarafını incittiği, yaraladığı düşünülebilir.

Burundan çıkan homurtuya benzer ses: Başka bir ata veya tanıdı-ğı birine hoş geldin deme-si gibi algılanabilirken at-lar rahatladıklarında veya ilgi çekmek istediklerinde de bu sesleri çıkarabilirler.

Atların vücut dillerini, çıkardıkları seslerin,

yaptıkları hareketlerin anlamlarını bildiğimiz takdirde onlarla daha iyi bir

iletişim kuracağımız kesindir. Ancak nasıl ki farklı insanlar aynı durumlara değişik

tepkiler, mimikler, jestlerle karşılık verebili-yorlarsa atlar için de aynısı geçerlidir. Yuka-rıda bahsettiklerim genel görüşlerdir; her at için kesindir denilemez. Onların da olaylar

karşısında verdikleri tepkilerin çok çeşitli farklılıklar gösterebileceği

unutulmamalıdır.

Hazırlayan: Dila Ateşpare

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

http://www.wikihow.com/Understand-Horse-Communicationhttp://www.1cheval.com/magazines/magazine-cheval/ethologie-cheval/corps.htmpadok

Page 17: Padok Dergi Nisan'13

DÜNYA SİZİN Her genç hayaller kurar ama ancak bazılarımız bunları başarabilecek şansa sahip olur. Her üniversi-telinin belki de en büyük hayali ve amacı ise unutul-mayacak bir yurtdışı seyahati yapmak… Hatta bazı-larımız için -bende dâhil- bu bir tutku haline gelmiştir. Hiç bilmediği yabancı bir ülkede, hiç bilmediği bir dili konuşan yabancı insanlarla aynı havayı solumak korkutucu görünür insana ama bir kere bu cesareti gösterip yola koyulduk mu bu korku hayatınızın ma-cerasına dönüşebilir. Biz öğrencilerin birçoğu için

http://www.wikihow.com/Understand-Horse-Communicationhttp://www.1cheval.com/magazines/magazine-cheval/ethologie-cheval/corps.htm

yurtdışı hep uzak bir hayal gibi görünür. Bunun nedeni de birçok kez maddi yeter-sizlik ve destek bulamamak-tan kaynaklanır. Bende bu yazıda biraz kendi naçizane deneyimlerimden de fayda-lanarak size bu durumda ol-dukça işinize yarayacak bir-kaç ipucu vermek istedim. Umarım hayallerinizi ger-çekleştirirken temel taşları-nızı atmanıza destek vermiş olurum.

Öncelikle gideceğiniz ülkeye karar vermek, o ülkenin para birimini, değerini, seyahat olanaklarını öğrenmek, kültürünü ve görülmesi gereken yerlerini, yöresel ve ünlenmiş yemeklerini etraflıca araştırarak seçimde bulunmak çok önemlidir. Ayrıca ülkenin se-yahat edeceğiniz mevsimde ki iklim durumunu bil-mekte size büyük fayda sağlayacaktır.

padok’01 / 15

“Uçak biletleri çok pahalı…” Hemen herkesin şikâyetçi olduğu konuların ba-şında uygun bir fiyata uçak bileti bulabilmek geliyor. Bunun için en önemli şey ne kadar erken alınırsa o kadar hesaplı bir maliyete geleceğinin unutulma-ması. En az üç ay kadar önceden gayet hesaplı ve kaliteli olarak bilet bulabilmek mümkün.

Tercihim internetten bilet alınması yönünde. Çünkü bazı havayolu şirketlerinin satış ofislerinde komisyon olarak bilet ücretinin üstüne bir miktar daha ücret talep edilebilmekte. Gideceğimiz ülkeye en ucuz bilet bulabilmek için birkaç ipucu vereyim. Önce-likle duraklamalı yani aktarmalı uçuşları sorun etmi-yorsanız bunları tercih etmenizde fayda var. Çünkü bu tür uçuşlarda ücretlerde ciddi bir miktarda in-dirim görülüyor. Fakat direkt uçuşları tercih ediyor-sanız önceliğiniz özel hava yolu şirketleri olmalı. Bu tür havayolu şirketleri, resmi havayolu şirketlerinden oldukça ucuz tarifelerde uçuş sunuyorlar. Bunla-rı önceden takip ederek ve zamanlamayı doğru ayarlayarak oldukça karlı şekilde biletlere sahip olabilirsiniz. Uçuşları havayollarının internet sitelerin-den sorgulayabileceğiniz gibi birkaç internet sitesi de istediğiniz kriterlere uyan ekonomik uçuşları sizin için sorgulayarak önünüze sunabilmekte. Önerebi-leceğim şu siteler işinize yarayacaktır. www.tripsta.com ve www.bubilet.com

“Nerede konaklayacğım…” İkinci büyük sorun ise seyahatiniz boyunca ko-naklayacağınız yer bulmak. Konaklama deyince herkesin aklına genellikle oteller gelir fakat bu du-rum genellikle öğrenci bütçesinin kaldırabileceği bir seçenek değildir. Birçok ülkede “hostel” denilen kuruluşlar ucuz maliyetli ve kaliteli hizmet sunabil-mekte. Hosteller, ülkemizde pansiyonlarla eşdeğer-dir. Bu hosteller genellikle sadece yatak ve bazen de kahvaltı hizmeti sunarlar. Bunlarda erken rezer-vasyonlarla ucuza bulunabilir.

Page 18: Padok Dergi Nisan'13

Dünya sizinGEZİ

Ayrıca yurt tipi odalar tercih edilmesi hem ekono-mik olarak kolaylık sağlar hem de yeni insanlarla ta-nışmanızı sağladığı için arkadaş çevrenize katkıda bulunur. Bu hostelleri bulabileceğiniz birkaç inter-net sitesi www.hostelworld.com, www.hostelboo-kers.com ve www.booking.com olabilir.

“Pasaport yetmiyor, ya vize?” Bu aşama belki de en zor olanı. Ama seçiminizi yaptıktan sonra pasaport işlemlerini vakitlice yap-mak önceliğiniz olmalı. Vize işlemleri her ülke konso-losluğu için farklı prosedürler gerektirebilmekle bir-likte genel olarak yapmanız gerekenleri ilgili ülkenin konsolosluk internet sitelerinde bulabilmemiz müm-kün. Ama genel olarak öncelikle vize başvurusun-dan önce turist olarak seyahat edeceğinize dair bir form doldurulması gerekiyor. Bu form doldurulduk-tan sonra ilgili konsolosluktan randevu alınmalı. Bu randevuya gitmeden önce istenilen belgeleri ke-sinlikle tamamlamalı ve hazır olduğunuzdan emin olmalısınız. Emin oluşunuzu sergilemeniz bu görüş-mede size pozitif bir katkı sağlayacaktır. Mülakat sırasındaki ikna etmekteki yeteneğinizi göstermeniz gerekecektir.

Öğrenci olarak başvuracağımız için ailemizin sosyoekonomik düzeyiyle ilgili bazı belgeler sizden istenecektir. Tapu senetleri, maaş bordroları, sicil kayıtları, kredi kartı fotokopileri ve banka hesap dökümleri, gideceğiniz ülkeye olan uçak biletleri ve otel rezervasyonları ve sağlık sigorta dökümleri bunlardan bazıları… Ayrıca öğrenci olarak başvur-duğumuz için öğrenci belgesi ve ailenizin size mad-di destek verdiğini ifade eden bir belgede başvuru evraklarında bulunması gereken önemli belgeler.

16 / padok’01

Vize dönemi en sancılı dönem olarak bilinir. Bu evre başarıyla atlatıldığında en keyifli evre başlamış olur. Şimdi biletler alındı, konaklama halledildi ve vizeniz tamamlandı. Bavulunuza mevsime göre giysiler alın, şampuan ve havlu unutulmaması gereken iki önem-li ihtiyaç. Kimliklerinizi, pasaportunuzu ve paranızı is-tenmeyen durumlara karşı güvende tutmak için pa-saport cüzdanlarından almayı unutmayın. Gideceğiniz şehirde ulaşım imkânlarını araştı-rın ve en sonunda doğruca havalimanına. Artık uçu-şa dakikalar kaldı. Harika bir maceraya hazır olun ve nereye vardığınıza değil yolculuğunuzdan keyif al-maya bakın. Dedikleri gibi “turists don’t know where they have been, travelers don’t know where they’re going…”

Hazırlayan: Berk Özcan Atalay

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

Page 19: Padok Dergi Nisan'13

Kafkaslı Türkler tarih sahnesinde görüldükleri günden bu-güne dek senelerce atlarla beraber anılmışlardır. Bil-diğimiz üzere atlar tarihimizde büyük bir yer ve önem arz etmektedir. Gelmiş geçmiş en güzide, yarışlarda yürekleri hop indirip hop kaldıran, Türkiye yarış tarihi-nin en çok kazanan atlarından biridir Kafkaslı… Kafkaslı girdiği 127 yarışın 64’ünü birincilikle biti-ren bir safkan Arap atıydı. İsmini bu işlerle ilgilenen-lerin kalplerine de, kuponlarına da kazımış bir efsa-ne isimdi. Dünya Arap Atı Organizasyonu (WAHO) tarafından Türkiye’de 2006 yılının en iyi Arap atı se-çilmişti. Aslında hikayesi pek de keyifli başlamamış-tı Kafkaslı’nın… 2004 yılında sahibi tarafından satın alındığı açık artırmada arka ayaklarında çıplak göz-le gayet net görülebilecek büyüklükte yarıklar vardı. Bu nedenle açık artırma çok uzamadı. Hatta takip edenlerin ve anlayanların birçoğu da “Bu fiyat et-mez” diye yorumlamışlardı durumu. Sahibi Ramazan Kaya, Kafkaslı’yı ilk görüşünü ve onu alma hikayesini şöyle aktarıyordu:

“Kafkaslı’yı 2004’te, 15 tayın satışa çıkarıldığı açık arttırmada, Bursa Karacabey Tarım İşletmesi’nden aldım. Bu tay Ahunaz’ın kardeşiydi. Ahunaz da o zaman Hatay Koşusu’nu kazanmıştı. O taya eş olsun diye aldım. Açık arttırmaya 56 kişi katılmış-tı. Kafkaslı’nın arka ayaklarında ve mor etlerinde nohut kadar, mercimek kadar çatlaklar ve kırıklar vardı. ‘At acıdan koşamaz’ diye kimse almamıştı. Tabii ki bu durum Bursa Veteriner Fakültesi’nden at sahiplerine bildirilmişti. Bunu bile bile, 40 bin TL be-del önerdim. Fakat satış komisyonu, miktarı 50 bin TL’ye çıkardı. 10 bin TL’nin fazla bir kayıp olmaya-cağını düşündüm ve teklifi 51 bin TL’ye çıkarttım. Komisyon at sahiplerine soruyor ‘alıcı var mı satıyo-rum’ diye. Yine kimse sesini çıkarmadı ve bize na-sip oldu. Babası Caş şampiyon bir attı. Kafkaslı’nın ayağında sakatlık vardı ama iyi bir ana babanın yavrusuydu, koşmasa da baba yaparım diye dü-şündüm. Ama o bunu reddetti. Biz de elimizden geldiğince onu tedavi ettirdik, iyi baktık. O da bizi mahcup etmedi inat etti, koştu”.

Yarışlar ve şampiyonluklar birbirini kovalamıştı, yaramaz denilen Kafkaslı bir efsaneye dönüşmüştü. Bu toprakların sıfırdan kahramana, kahramandan sıfıra dönüştürebilme hızından ve huyundan haber-siz zavallı at, sadece işini yapıyor; koşuyordu! Ödül-ler, madalyalar derken 2009 yılında efsane, perfor-mansının ve spor hayatının doruğuna çıkmıştı. Bir başka efsane olan “Turbo” isimli atı burun farkıyla geçerek en büyük olmuştu! Kafkaslı yarış hayatına sakatlığı yüzünden 25 Aralık 2010 yılında Ankara’ da ki son yarışından sonra veda etmiş ve kendisine için düzenlenen jübile töreniyle emekliye ayrılmıştır. Ve son olarak “Başarı lanetli bir hastalıktır” der İngilizler. Çünkü bir kez bulaştı mı, sizden her zaman beklenecektir! Şampiyon bir atı bile emekliliğinde rahat bırakmamış bir lanettir başarı dediğimiz insan icadı. Sakatlandığı yarışa sakatlığı bilinerek sokul-duğunu iddia eden de var, yarış hayatının son yıl-larını tam bir eziyet gibi şehirden şehre dolaştırıla-rak geçirdiğini de. Kalp krizi geçirmesini daha fazla çiftleşebilsin diye verilen ilaçlara bağlayanlar da hiç az değil. İşimiz elbette bu dedikodular üstüne yorum yapmak değil. Ama kesin olan bir şey var ki, kimsenin kendisinden beklemediği bir anda bek-lenmedik olağan üstü bir performansla şampiyon doğduğunu ispat etmiştir KAFKASLI...

Hazırlayan: Tuğçe Kızılay

A.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf

padok’01 / 17

Kafkaslı, gerçekten de yaklaşık 4 ay sonra katıl-dığı ilk yarışı birinci olarak bitirdi. Ardından gelen iki yarışı da… Bir anda dikkatler çekilmeye başlamış, ol-maz denen olmuş, sakat at şampiyon ata dönüşmüş ve sahibi Ramazan Kaya’yı gururlandırmıştı.

Page 20: Padok Dergi Nisan'13

18 / padok’01

NEŞELİ - OYUNCU - DUYGUSAL

DALMAÇYALI

Sürekli takiptedir. Çok iyi bir bekçi ve

arkadaştır.

Yalnız kalmayı hiç

sevmez. Eğlenmek

ister.

Page 21: Padok Dergi Nisan'13

Dalmaçyalı DOSYA

padok’01 / 19

Dalmaçya köpeği veya Dalmaçyalı, kısa tüylü, beyaz üstüne siyah ya da kahverengi benekli bir kö-pek ırkıdır. Genellikle av köpeği olmayan ırklar kate-gorisinde değerlendirilir.

Kökeni: Dalmaçya köpeğinin kökeni, kesin olmamakla birlikte Hırvatistan’daki Dalmaçya bölgesine daya-nır. 1800 yıllarından sonra İngiltere’de yetiştirilen bir köpektir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde re-fakatçi olarak yetiştirilmektedir. Dalmaçyalılar yıllarca itfaiyeci köpeği olarak bi-lindiler. Yıllar önce dalmaçyalı itfaiyeciler tarafından istasyonlarındaki fareleri kovalamaları için tutulmuş-lardır. Dalmaçyalılar kedi gibi fare kovalamaları ile ünlüdürler. 2. Dünya Savaşı sırasında gizli me-saj ve tıbbi malzeme taşımak için kul-lanıldıkları bilinmektedir. Atlarla ara-larının iyi olmasından dolayı ay-nı zamanda itfaiyeciler yan-gın söndürmeye giderken at arabalarına eşlik etmişve yollarını açmışlardır. İngiltere’de hala bazı modern itfaiye istasyon-larında Dalmaçyalılar bulundurulmaktadır.

Fiziksel özellikleri: Genel olarak boyları 55.5 cm,ağırlığı ise 24 kg idir.Dalmaçyalıların benekleri siyah veya kahverengidir. Tamamen beyaz doğar ve sonradan beneklerine kavuşurlar.Erkek Dalmaçyalılar dişi Dalmaçyalılar’a göre daha iri ve ağırdırlar.Çok iyi av köpekleridir. İd-rarında ürik asit bulunmadığı için bahçıvanların fa-vori ırkıdır.

Davranışları: Çok oyuncu, neşe dolu bir köpektir, ama çok duygusaldır. Yalnız kalmak istemez, küser. Bu neden-le bahçede kulübede yaşamak ona göre değildir. Belleği çok güçlüdür. Kendisine kötü davranan birini yıllar geçse de unutmaz. Enerji doludur, özellikle ço-cuklarla oynamayı çok sever.

Ev hayvanlarıyla arası çok iyidir, ama yabancı kö-peklerle anlaşamaz. Çok zeki ve inatçıdır. Koruma ve bekçilik görevlerini yerine getirebilir. Dalmaçya-lılar yüzmeyi çok severler.

Familya: Koku avcısı, avı işaret

eden köpekDiğer Adları:

DalmatianRengi:

Beyazın üstüne siyah veya kırmızımsı kahve

Çıkış Yeri: Hırvatistan

Orjinal İşlevi: Yük arabası çekici

Günümüzdeki İşlevi: Arkadaş

Ortalama Ömür: 12-14 yıl

Kilo Erkek/Kilo Dişi: 18-27/18-27 kg

Boy Erkek/Boy Dişi: 48-58/48-58 cm

padok

Page 22: Padok Dergi Nisan'13

AT DONLARI Atlarda vücudu örten tüy rengine ''don'' adı verilir. 3 grupta incelenirler.

A)Esas(Asli) Donlar Tayın doğduğunda sahip olduğu ve hayatı boyunca değişiklik göstermeyen donlardır.

1-Al Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi ör-ten kılların kırmızı renkli olduğu dondur.

20 / padok’01

Kırmızı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Açık al, koyu al, adi al (tarçın renginde), akkanat al (yele ve kuyruk beyaz veya sarı renkte) , sütlü kah-ve al, altuni al, kiraz al, kestane al (kestane kabuğu renginde), yanık al.

2-Yağız Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi örten kılların siyah renkli olduğu dondur.

Page 23: Padok Dergi Nisan'13

AT DONLARI

Siyah rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Kuzguni yağız (kıllar parlak ve yansımalı), donuk yağız (kıllar koyu ve mat renkli).

3-Doru Don: Bedeni örten kılların al, yele, kuyruk ve bacakların alt kısımlarını örten kılların siyah renkli ol-duğu dondur.

Kırmızı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır. Bunlar: Açık doru, koyu doru, kirazi doru, kestane doru.

4-İzabel Don: Bedeni, bacakları, kuyruğu ve yeleyi örten kılların sarı renkli olduğu dondur.

5-Kula Don: Bedeni örten kılların sarı, yele, kuyruk ve bacakların alt kısımlarını örten kılların siyah renkli ol-duğu dondur.

padok’01 / 21

Sarı rengin görünümüne göre farklı isimlerde adlandırılır.Bunlar: Açık kula, adi kula, koyu kula, kurt kulası (kılla-rın dip kısmı sarı üst kısımları koyu renkli).

B)Türev Donlar Tayın doğumunda sahip olduğu dona za-manla beyaz kılların karışması ile oluşan donlardır.

1-Kır Don: Bedeni örten kılların beyaz kıllarla karış-ması ile karakterize olan dondur.

Koyu kır, açık kır, bakla kır, demiri kır, çilli kır, kızıl kır, mercani kır.

2-Ahreç Don: Doru donun beyaz kıllarla karışmış şeklidir. Açık ahreç (beyaz çoğunlukta), adi ahreç, koyu ahreç, kızıl ahreç.

3-Boz Don: Al donun beyaz kıllarla karışmış şeklidir.Açık boz, adi boz, koyu boz, kaplan lekeli boz.

C)Alaca Donlar Bedende iki farklı donun parçalar halinde bulunduğu dona denir.Beyaz parçalar büyükse "alaca" başa, küçükse sona yazılır.

NİŞANELERKoyu donlu atlarda vücudun değişik bölgelerinde görülen beyaz kıllardan oluşan lekelere denir.1-Alında görülen nişaneler2-Burunda görülen nişaneler3-Bacaklarda görülen nişaneler

Hazırlayan: Belma Dayı

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

(Enver Yazar, At yetiştiriciliği Kitabı)

Page 24: Padok Dergi Nisan'13

TAYLARIN BESLENMESi

22 / padok’01

‘‘Atlarda beslenme problemleri ve bunun doğurduğu sonuçlar at sağlığını olumsuz yönde etkileyen en önemli nedenlerden biri-dir. Yeni doğan tayların yaklaşık %10’unun emme döneminde ölmelerinin en önemli ne-deni beslenme hataları ve hijyenik şartların yetersiz olmasıdır. Taylar önce kolostrumla, sütle(veya süt ikame yemi ile), daha sonra da kaba ve konsantre yemle beslenmektedirler.’’

Kolostrum Periyodu Kolostrum antikorca zengindir. Antikorların bar-saktan emilimi doğum sonrası fazla olmakta zaman geçtikçe azalmaktadır. Bu nedenle taya doğum-dan hemen sonra hızlı bir şekilde maksimum düzey-de kolostrum verilmelidir. Ana kısrağın doğumdan 4-6 hafta önce aynı ahırda bulunması gerekir. Ana-da oluşan ahır immunitesi kolostrumla yavruya geç-mektedir. Ananın doğum öncesinde sağılması veya sütün memeden akması yavru için gerekli olan anti-korun kaybına neden olmaktadır. Kolostrumda A-Vit ve beta karoten yavruyu en-feksiyonlardan korumaktadır. Tayın doğum sonrası 1 saat içinde kalkmadığı veya emmediği durumlarda, kolostrum anadan sağılarak vücut ısısında yavruya verilmelidir. 12 saat içinde dışkılamıyorsa buna sür-güt etkili bir tedavi yapılmalıdır.padok

Page 25: Padok Dergi Nisan'13

BESLENMESi

Sütle Besleme Taylar 4. haftaya kadar gündüz en az 6 defa, gece de sınırsız emmelidirler. Taylar 1-5- haftalar ara-sında doğal olarak analarının dışkılarını da yemekte-dirler. B-grubu vitamin gereksinimlerini sağlamak ve barsak kanalına bakteri ve protozoaları yerleştirmek için bu normaldir. Bu durumda parazit infeksiyonla-rından korkulmamalıdır. Çünkü yumurtadaki yumur-ta ve larvalar ancak birkaç gün sonra bulaşıcı etkiye sahip olabilmektedirler.

Tayların önlerinde 2. haftadan itibaren körpe ve kaliteli kuru ot bulunmalıdır. Yalama taşı yalama-sına henüz izin verilmemelidir çünkü fazla alımı ishal, dengesiz su tüketimi, intoksikasyon riski oluşturabil-mektedir. Taya kırılmış yulaf yerine yüksek oranda protein içeren özel tay yemi verilmelidir. Bunun dı-şında gereksinim fazlalığı kırılmış yulafla karşılanabilir. Genellikle 100 kg CA için 1 kg tay yemi yeterlidir. Tay anası ile meraya çıkınca mera otu yemesini de öğ-renmektedir.

Anasız Beslenme Taya önce başka ananın kolostrumu veya önce-de konserve edilmiş kolostrum verilmelidir. Bu işlem biberonla günde 6 defa 150 ml miktarında olmalı ve vücut ısısında verilmelidir. Erken doğan (320 günden önce) veya canlı ağırlığı düşük olan taylarda anasız büyütmeye alınmalıdır. Tayların bulunduğu ortamın

sıcak ve bol oksijenli olmasına, enerjinin yeterince sağlanmasına gerektiğinde iv glukoz enjeksiyonu ve demir ilavesi gereksinimi vardır.

padok’01 / 23

Kolostrumdan sonra taylara inek sütünden hazır-lanan süt ikame yemi verilmelidir. Buna biraz bal ilave edilerek tatlandırılabilir.

1.haftada günde 10-15 defa ve gece 4 saat aralıklarla verilmelidir.2.haftada öğün sayısı 6-8’e, gece aralığı da 4-6- saate düşürülmelidir. İçirilen miktar vücut ağırlı-ğının %15i kadardır. 3.aydan itibaren rasyonu tay büyütme yemi ve kuru ot oluşturmalıdır. Bu dönemde tay 100 kg CA için 1.2 kg konsantre yem tüketebiliyorsa süt-ten kesilmelidir.

SÜT EMME DÖNEMİNDE İSHAL PROBLEMLERİ

Yeni doğan taylarda ishal sorunu sıkça görül-mektedir. İshale beslenme hataları, bakteri, virus ve parazitler neden olmaktadır. Tayların 2. Haftaların-da görülen yumuşak kıvamlı ve beyaz renkli dışkı Strongiluslara karşı mücadele yapılmamışsa süt ya-nında verilen yeme bağlıdır. Toprak, saman, dışkı, tuz içeren yalama taşları ve fazla su tüketiminin aşırı olması ishale neden olmaktadır. aşırı süt tüketimi de ishale neden olabilir.

Page 26: Padok Dergi Nisan'13

ARAŞTIRMA Tayların beslenmesi

24 / padok’01

Taylarda şiddetli beyaz kıvamda ishal olayları rotavirus enfeksiyonlarına bağlı olup 1.-2. Yaşam aylarında görülmektedir. Tay bu durumda ciddi bir ağırlık kaybına uğrar.

Bakteriyel nedenlerle görülen ishal olaylarının en yaygın görüleni Salmonellozis’tir. Bu hastalık ço-ğunlukla ana ve diğer kısraklarda gizli seyretmek-te ve taya bulaşabilmektedir. Vücüt ısısı hastalığın şiddetine göre yükselmektedir. Dışkı çürümüş bir kokuya sahiptir. Stres faktörü bu hastalığın seyrin-de önemlidir.

Bir diğer enfeksiyon tipi E.coli enfeksiyonlarıdır. Buna bağlı olarak enfeksiyonun yanında septisemi de görülmektedir. Colostridium(perfiringes veya welchii) enfeksiyonlarında ise 1-2- günlük taylarda kanlı ishal görülmektedir.

Sütten Kesilmiş Tayın Beslenmesi Tay 5-6 aylarında sütten kesilir. Kesilme zama-nı tayın büyüme hızına ve tüketebildiği konsantre yeme bağlıdır. Taylar sütten kesildikten sonra sütte bulunan sindirilme oranı yüksek proteinleri yemle alamamaktadır. Koruyucu olarak taya sütte ke-simden hemen sonra günde 3-5 kg miktarında yağsız süt verilmelidir. Ve günümüzde tay büyüt-me yemleri sindirilme oranı yüksek protein içer-mektedir.

Altı Yaş Grubundaki Tayların Beslenmesi İyi bir fabrika yemi bu gereksinimlerini yeterince karşılayabilir. Proteince yetersiz ve enerjice beslen-me tayların yağlanmasına neden olur. Ca, P, Cu, Mn ve D vitamini eksikliği iskelet sistemi gelişmesini yavaşlatmaktadır. A vitamini eksikliği immun sistemin zayıflamasına neden olur.

Bir Yaşlı Atların Beslenmesi İklim elverişliyse 1 yaşlı tayların merada sürekli eşleşmiş yani çift halde bulunması önerilir. Tayların bir arada bulunması yem tüketimi ve hareketliliği artır-maktadır. 1-2 saat merada tutulmalı, kuru ot ve aza-lan miktarlarda konsantre yem verilmelidir. Böylece yem değişikliği uygun bir şekilde yapılmış olur. Tayın kuru madde tüketimi 100 kg CA için günde 2-2.5 kg’dır.

Hazırlayan: Mirsad Kürşad Erdoğan

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıf

Page 27: Padok Dergi Nisan'13

padok’01 / 25

Page 28: Padok Dergi Nisan'13

atasözleri Hani bazı cümleler vardır; paragraf dolusu ko-nuyu bir anda anlatır. İşte öyle sözleri severim ben. ‘Söz gümüşse sükut altındır.’ misali belki de. (Çok konuşan insanları sevmem de.)

Atasözü örneğini vermişken eskiler, ne güzel bulmuşlar öyle sözleri... Tabi Ruslar, Fransızlar, İngiliz-ler onlar da söylemişler özlü sözlerini.

Gelgelelim bir konu dikkatimi çekti. Ne kadar çok varmış içinde hayvan türü geçen sözler. Sanı-rım eskiler insanlara direk dokunduramadığı lafları hayvancağızların üzerinden dokundurmuşlar. (Tabi hepsi için aynısını söyleyemem.)

Ne kadar çok söz dedim, o zaman bakalım neymiş şu sözler.

26 / padok’01

KAPLUMBAĞAYA DİKKAT ET. ANCAK KAFASINI ÇIKARIP RİSK ALDIĞINDA

İLERLEYEBİLİYOR.

AĞZINDA BAL OLAN ARININ, KUYRUĞUNDA İĞNESİ DE VARDIR.

Oouuvv çok sert! Aslında birçok anlam yükle-nebilecek bir söz. Bana yakın olan ise hayat felsefesi üzerine yazılmış olduğu. Yani her güzel şeyin ardında var olan zorluğu, acıyı kastetmesi. Amiyane tabirle ‘Gülü seven dikenine katlanır’ Bu konuda yorumu size bırakmaya karar verdim.

Harika! Gerçek hayatta bundan ibaret değil midir aslında. Zorluklar olsa da hayatta, ben yapa-mam diye başlamazsan o işe zaten pes etmişsindir.

Ama başlarsan öyle ya da böyle düştüğün anlarda olsa elbet

göreceksin kaplumbağa kadar ağır ama emin

ilerlediğini.

Hazırlayan: Sena Avcı

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf

Page 29: Padok Dergi Nisan'13

atasözleri

padok’01 / 27

Öyle evet. Bir insan yedisinde ne ise yetmi-şinde de odur. Sanırım biz toplum olarak da sabit fikirliyiz. Dediğim dedik çalıdığım düdük. Bak Aris-tophanes Bey bizimkiler yengeç falan dinlememiş düdükle müdükle anlatmış ne demek istediğini :) Benim fikrim ise değiştirme çabasına girmekten zi-yade keşke karşımızda ki insanı olduğu gibi kabul edebilsek. Sadece göze batan, aykırı durumlarda kibarca doğruyu öğretmeye çalışsak. (Yine aynı konu doğru bir tane midir?) Tabi o yine bildiğini okusa...

SANATAtasözleriKÜLTÜR -

Bu söz beni düşündürdü aslında. Yer yer katılsam da öyle midir sizce? Katıldığım nokta emin adımlarla yavaş ilerlemek tedbirsiz koşturarak ilerlerlemekten elbette daha iyidir. Ama düz mantık baktığımda doğru yol nedir? Doğru bir tane midir, neye göre ve kime göredir bu doğru? Yanlışlar bizi eğitmez mi? Mesela vizelerden kötü not alan, aslında çok iyi de çalışmayan öğrenci (BEN) bir daha aynı yoldan gi-dip çalışmamazlık yapar mı? Yapmaaazzz :) O yan-lışı yaptı bir kere.. Gibi gibi örnekleri çoğaltabilirsiniz.

DOĞRU YOLDA GİDEN KAPLUMBAĞA, EĞRİ YOLDA GİDEN YARIŞ ATINI GEÇER.

Yengeç burcu biri olarak içinde yengeç geçen bir söz yazmazsam rahat uyuyamam.

BİR YENGECE, DOĞRU YÜRÜMESİNİ ASLA ÖĞRETEMEZSİNİZ.

En sevdiğim söze geldim. Sıkı durun bi Rus atasözü.

NE KADAR ÇOK İNSANLA TANIŞIRSAM, KÖPEĞİMİ O KADAR

DAHA ÇOK SEVİYORUM. Malesef öyle, bazı insanlar böyle düşünmeye zorluyor. Ama şu zihniyete de karşıyım. İnsan sev-meyen, hayvan sevemez. Sevgi bir tanedir. Hay-van sevgisi, bitki sevgisi falan filan yok öyle bir şey. Kalpte sevgi varsa eğer her şeyi sever insan . Yazı sevdiği gibi kışı da, ilkbahar gibi sonbaharı da... Bazı anlar ve insanlar (canlılar) daha özel daha güzel olsa da sevgi hep aynıdır aslında.

Şimdi de Türklere gelelim değil mi? Atasözle-rimiz için yorumları tamamen okuyucuya bırakıyo-rum. En derin, en özlü sözler bizdedir nasıl olsa.At ölür, itlere bayram olur.Yırtıcı kuşun ömrü az olur.Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir.Kurt dumanlı havayı sever.Klavuzu karga olanın burnu b..tan kurtulmazmış.Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur.Kurt tüyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.Katıra baban kim demişler, dayım attır demiş. Söylediğim kadar varmış ama. Zeki bir toplum olarak oturduğumuz yerden söylemişiz bol bol. Biraz da çalışsak, birlik olsak “Pardon ya Amerika öyle bir ülke mi vardı, haritaya bakmam lazım” Hahhah-ha... Çok mu abarttım ne! Konuyu dağıtmadan yazımı Mevlana’dan bir sözle bitirmek isterim. Her-kesin kendinden bir parça bulacağı söz..

BALIĞA DENİZDEN BAŞKASI AZAPTIR.

padok

Page 30: Padok Dergi Nisan'13

Atlı cirit

‘‘asırlara meydan

okuyan

atasporumuz’’

Cirit, at üzerinde süngü ve mızrağın düşma-na daha iyi savrulması amacıyla ortaya çıkmış bir oyundur. Bu durumda cirit ağacının veya aletinin savaş gücünü geliştirmek için bir eğitim malzeme-si olarak ortaya çıktığı, bu eğitim malzemesiyle at üzerinde alıştırmalar yapılmak suretiyle kurallı bir oyun şeklini almıştır. Cirit, bir diğer adı ile Çavgan; Türklerin yüzyıl-lardan beri oynadıkları bir Ata sporudur. Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı.

Atlı Cirit Oyun Kuralları Bugün Anadolu’da pek çok ilimizde ilgiyle izlenen ve oynanan Cirit oyunu ve kuralları şu şekil-dedir: Cirit, 120x40m’lik beyaz çizgilerle bölünmüş bir alanda oynanır. Oyun süresi 35 dakikalık 2 dev-reden toplam 70 dakikadır. Oyun alanının boyu 32 m. Eni 40m. Arkasındaki yasak alan 6m, alay durağı 6m’dir. Cirit sopası uzunluğu 110 cm.dir.

28 / padok’01

Alay Durağı: Takımın tek dizi halinde durduğu 6m derinliğindeki bölge.Yasak Alan: Alay durağı ile atış sahası arasında çiz-gilerle sınırlı orta sahaya 5m derinliğindeki alandır. Burada karşı takımdan 2 atlı bulunabilir. Fazlasına eksi bir puan verilir.Atış Alanı: Yasak alanın son çizgisinden oyun alanı-nın ortasına 7m derinliğinde alandır. Alaya hücum eden sporcu bu alana girip cirit atma mecburiye-tindedir. Bunun dışında atış yaparsa eksi 1 (bir) puan alır. Her takım 7 atlıdan oluşur. Her takımın 2 yedek oyuncusu vardır. Bunlar hakeme haber vermek ko-şulu ile oyunun herhangi anında değişim yapabilir. Oyundan çıkan bir daha oyuna giremez. Oyun pu-anlamalara göre sonuçlanır. Eksi puanlar artı pu-anlardan çıkarılır. Toplam puanı yüksek olan takım galip sayılır. Puan alıcı ve puan verici hareketlerin sayısal değerleri aşağıya çıkarılmıştır.

Page 31: Padok Dergi Nisan'13

Puan alınan hareketler1.Ciritçiye isabet orta sahada..................................2.Ciritçiye isabet alay durağında............................3.Rakibini yakalayıp bağışlama...............................4.Rakibini kesme........................................................5.Atılan ciriti oyun alanında havada tutma (alay durağı yasaklanan hariç)...............................6.Oyun alanında çelme yapan (kamçı ve sopa)sporcuya karşı takıma isabet sayılır...................................................

Puan kaybedilen hareketler1.Yakın mesafede rakibine cirit atma.....................2.Atını rakip atlıya kasten çarptırma.......................3.Ciriti ata kasten vurma..........................................4.Atı ile karşı alaya girmek........................................5.Yan çizgi ihlali..........................................................6.Atış sahası dışından atış..........................................7.Cirit atma (hamle) hakkını kullanmama..............8.Erken ve çift çıkış.....................................................9.Attan düşme...........................................................10.Attan düşme (ikinci kez)......................................11.Attan inme (izinsiz)................................................12.Yasak sahada 3 veya daha fazla oyuncu bulunması.....................................................13.Hamle hakkı doğan sporcunun yan çizgiden oyuna girmesi.....................................14.Karşı alaya kasten dalan sporcuya....................15.Ciritini atış alanında kasten yere atan................16.Çift çıkışa...............................................................17.Erken çıkışa............................................................18.Cirit düşürme.........................................................19.Yasak saha ihlali....................................................

P4433

3

4

P33111111331

1

1311111

Sporcu KıyafetleriGömlek :Hakim yaka, düğmeli değişik renkli (ta-kımların renklerine göre) tercihen ipek kumaştan yapılmıştır. Veya Kulüp renklerinde numaralı forma.Yelek: kolsuz cepken özelliğine sahip çift yüzlü giyi-lebilen bir giysidir. Pantolon: Dizlere kadar dar paçalı düğmeli ve diz-den yukarı doğru genişleyen bir yapıda olur.Çizmeler: Süvari çizmesi tipinde olup, cirit için uy-gun alanı tercih edilir. Üzerine yırtıcı ve kesici olma-yan mahmuz takılabilir.

Atların Kuşamı1.Atın başlığı; (dizgin) deriden yapılan atın başını çevreleyerek saran ve atın yönetimini kolaylaştı-ran, aynı zamanda gemin takıldığı bir kuşamdır.2.Binek teçhizatı, eyer atın bel kısmına üstten keçe veya post üzerine konan kolon kayışları ile bağlı ve kesici olmayan üzengilerden oluşan bir teçhizattır. Hakemler üzengileri kontrol ederek maçı başlatır.

Müsabaka AlanıOyun alanı; Eni en az 30 m en çok 50 m, boyu en az 90 m, en çok 160 m olan görülebilecek şekilde 15 cm genişliğinde çizgilerle belirlenen alandır. Ze-minin drenajı iyi düzenlenmiş taşsız kabartılmış yu-muşak toprak veya 5-6 cm kalınlığında kumlanmış alandır.Alay Durağı; Oyun alanının her iki başında takım atlarının dizi halinde durduğu ve 7(yedi) metre de-rinliğindeki alandır.Yasak Alanı; Alay durağı ile atış alanı arasında ka-lan 5(beş) metre eninde ve düz çizgi ile belirlenen alandır. Bu alan rakip sporcu tarafından ihlal edi-lemez, ihlal edildiği takdirde rakip sporcuya 1 (bir) fena puan verilir.Atış sahası; Yasak sahadan orta çizgiye doğru 7 (yedi) metrelik alana denir, kesik çizgilerle belirlenir. Ciritçi bu alanın içerisinden rakip alaydaki herhan-gi bir hedefe ciritini atar.

padok’01 / 29

Page 32: Padok Dergi Nisan'13

kulaklarıyla dikkatleri çeken kedi ırkı

SCOTTISHFOLD

30 / padok’01

Page 33: Padok Dergi Nisan'13

padok’01 / 31

Scottish Fold kedisinde bulunan bir dominant gen , kulaklarının öne doğru kıvrılmasına neden olur. Bu yüzden bu kedi, “Baykuş görünümlü kedi” olarak bilinir. Daha önceleri “Sarkık Kulaklı Kedi” (Lop-eared Cat) olarak bilinirken, 1966 yılında ırk ismi Scottish Fold olarak tescil edilmiştir. Uzun tüylü Scottish Fold kedilerinin Highland Fold, Scottish Fold Longhair, Longhair Fold ve Coupari olmak üzere dört çeşidi bulunmaktadır.

Scottish Fold Nerden Gelmiş? Beyaz postlu ve Susie adındaki ilk orijinal Scot-tish Fold Kedisi, İskoçya’da 1961 yılında bulunmuştur. Susie’nin kulakları, diğer kedilerin aksine öne doğru kıvrılmış idi ve bu özellik ona baykuş görünümü veri-yordu. Susie’nin yavruları doğduğunda, iki tanesinin de kulaklarının kıvrık olduğu görüldü. Bu iki yavru-dan birini 1966 yılında Büyük Britanya Kedi severler Konseyi’ne bir ırk olarak tescil ettirdi. Bundan sonra bir genetikçinin gözetiminde çoğaltılmaya başlandı. Sürdürülen yetiştirme çalışmaları sonucunda, 3 yıl için de 76 adet yavru elde edildi. Bunlardan 42’si kıvrık kulaklı, 34’ü normal dik kulaklı idi.Bu sonuca ba-karak, kıvrık kulağın, “tam dominant” bir gen tarafın-dan tayin edildiği sonucuna varıldı. Çünkü ebeveyn-lerden birisi kıvrık kulaklı, diğer ise normal dik kulaklı olduğunda, yavruların hepsi kıvrık kukalı doğuyordu.Kedi ABD’ye götürüldü. Orada British Shorthairs ve Amerikan Shorthair kedileri ile melezlendi. Bundan sonra Scottish Fold Kedisi büyük bir ün kazandı.

Bu Güzel Irkın Özelliklerini Öğrenelim…

Kulaklar: Bütün yavrular önce normal dik kulaklı doğar-lar. Fakat dominant genin etkisi ile ilk 21 gün içinde bütün yavruların kulakları kıvrılır. Dominant gen, ku-lak kıkırdağının doğduktan sonra kıvrılmasına yol aç-maktadır. Orijinal kedilerin kulakları normal kıvrımda-dır. Fakat sürdürülen seleksiyon ve ıslah çalışmaları sonucunda adeta kafaya yapışık gibi duran kıvrık kulaklı kediler de üretilmiştir.

Kıvrık kulaklar işitmeye engel değildir. Eğer bir hastalık hali varsa yada hava çok sıcaksa kulaklar-daki kıvrıklık azalır. Diğer kedilere oranla daha fazla kulak salgısı vardır ancak bu normaldir ve herhangi bir enfeksiyona işaret etmez. Kulakları çeşitli olaylar karşısında aşağı yukarı hareket eder. Bu kulak yapısı onların ne kadar dikkatli hayvanlar olduğu gerçeği-ni pekiştirir.

Vücut Yapısı: Scottish Fold Kedisi orta büyüklükte bir kedi ırkı olup, ergin canlı ağırlığı 4-6 kg arasında değişir. Kafa ve yüz yuvarlak görünümlüdür. Burun küçük-tür ve hafifi bir kıvrıma sahiptir. Dolgun görünümlü bir vücuda ve orta-kısa uzunlukta bacaklara sahip-tir. Kafanın üst kısmı oldukça yuvarlak, boyun ise kı-sadır. .Geniş göğüsleri ve gelişmiş omuzları ile orta boyutlarda, yuvarlak hatlara sahip bir kedidir. Kaslı vücut yapıları vardır. Bacakları vücuduna oranla oldukça kısa ama güçlü, patiler yuvarlaktır. Kıvrık kulakları ile tanınan bu ırk Amerika’da populer ilk on kedi arasında yer alır.

Yüzüne sevimli görünüm kazandıran gözleri geniş, yuvarlak ve birbirinden oldukça ayrıktır. Göz-leri genellikle altın veya bakır rengindedir.Gözleri-nin arasındaki mesafe açıktır ve bu ona sevimli bir görünüm verir Ancak tüy rengi ile uyumlu olarak değişebilir. Ayrıca gözler, bazen tuhaf bir şekilde iki rengi birden yansıtabilir.

Sağlıklı dişleri ile güçlü bir çeneye sahiptir. Ağız yapısı hafif uzun ve öne doğru çıkıktır. Kıvrımlı duran ağız gülen bir ifade kazandırır. çıkıntılı yanaklar, ha-fif kavisli kısa bir burnu vardır.

Page 34: Padok Dergi Nisan'13

32 / padok’01

DOSYA Scottish fold

Kürk: Scottish Fold Kedisi uzun veya kısa tüylü olabilir. Kürkünde renk olarak hemen hemen bü-tün düz renkler görülebilir. Sadece benekli posta rastlanmaz. Sağırlık görülebilir, ancak bu ırkın kıvrık kulakları ile değil beyaz tüy genleri ile ilgilidir. Vü-cudunu kaplayan tüyler kısadır. Sık ve yoğun olan tüyleri dokunulduğunda kadife hissi veren yumu-şaklıktadır.

Huy: Kıvrık veya normal kulaklı olsun, bütün Scot-tish Fold Kedileri iyi huylu, sakin karakterlidir. Diğer evcil hayvanlarla son derece iyi geçinirler. İnsan-lara karşı çok yakın ve sevecen tabiatlıdırlar. Oyu-na meyillidirler. Son derece akıllı, sadık, uysal, yu-muşak huylu ve insan ile yaşamaya son derece elverişlidirler.

Akıllı, sakin huylu ve yumuşak sesli olan bu ırk yeni insanlara ve yeni ortamlara kolayca adapte olabilir. Sadık ve evine bağlıdır. Ailenin tüm üye-lerine kendini sevdirir ancak seveceği sahibini ise kendi seçer. Sahibinin yanında olmayı sever an-cak asla kucak kedisi değildir. Sahibi ile oyun oy-namayı ve ilgi çekmeyi sever. Özellikle atılan bir oyuncağı getirmekten büyük keyif alır.

Konforlu ortamları sever ancak gerektiğinde iyi bir fare avcısıdır. Hem evde hemde bahçede yaşaya-bilir ancak yalnız kalmayı sevmez.

Alışkanlıkları: Scottish Fold Kedileri, sırt üstü uyumaları ile ünlüdürler. Sırt üstü uyumayı çok severler. Bu “Buda Pozisyonu” olarak anılır. Yumuşak bir ses tonuna sa-hiptir. Diğer ırklardan farklı olarak, son derece zengin bir miyavlama ve mırıldama repertuarına sahiptirler. Ayrıca kollarını karınlarına koyarak, kıç üstü oturmayı çok severler.

Sağlık: Ortalama ömür uzunluğu 15 yıldır. Polikistik Böbrek Hastalığı ile Kardiyomiyopati Hastalığına me-yillidirler.

Tüy Bakımı: Orta düzeyde tüy bakımına ihtiyacı vardır. Haftada 2-3 kez fırçalama yeterlidir. Mayıs ayında bölgesel olarak mevsime bağlı bir tüy değişimi ya-şarlar. Bu dönem de fırçalamaların sık yapılması ölü tüylerin toplanmasını kolaylaştıracağından faydalı-dır.

Hazırlayan: Simge Yörük

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıf

padok

Page 35: Padok Dergi Nisan'13

Birbirini Ayağa Kaldırmak

padok’01 / 33

‘‘Bir yarış atı ve üç adam karşılaşınca ne olur? Seabiscuit adlı film bize bu hikayeyi en etkileyici şekilde anlatıyor.’’

GaryRoss, 1930′ların Amerika’sında Seabiscuit’i-başarıya taşıyan eski bir milyoner olan Howard’ın, hayali olan jokeyliğinin yanı sıra para kazanmak zorunda olduğu için boksörlük yapmak zorunda olanPollard’ın ve kovboyluktan şehirde at antrenör-lüğü yapmaya başlayan Smith’ingerçek hikâyesini beyazperdeye taşımış.

Bisiklet tamircisi olan Howard tamirciyken sinek avladığı bir anda dükkânının önünde bozulan ara-bayı tamir etmeye kalkışınca arabaların sistemiyle tanışır ve hayran kalır. Ve bu sayede araba üretimi-ne geçerek milyoner oldu. 1930’larda Amerika’nın yaşadığı büyük buhran araba üretimini ve Howard’ı etkilemez. Howard’ı etkileyen olay, kendi ürettiği bir arabayla oğlunun geçirdiği kaza sonucu ölmesidir. Bu kazadan kendisini sorumlu gören Howard kendi-siyle bir hesaplaşmaya girer ve bu hesaplaşma so-nunda yeni bir hayata başlar. Arabaların terk ettiği hayatına daha önceleri önemsemediği, zamana yenildiğini düşündüğü atlar ve at yarışları giriverir.

Yaşamını dağlardaki vahşi atları yakalayıp eği-terek kazanan Smith, arabanın üretimiyle birlikte açı-lan yollar ve kapatılan araziler nedeniyle bu işi yap-maya devam edemez, şehre inip at antrenörlüğü yapmaya başlar. Varlıklı bir ailede iyi bir eğitim gören Pollard, Amerika’nın buhranlı döneminde sokakta kalan ai-lesi tarafından yetenekli olduğu gerekçesiyle bir at çiftliğine bırakılır. Aynı şekilde Seabiscuit doğduğu çiftlikte yarış atı olamayacağının düşünülmesiyle başka bir çiftliğe gönderilir. Çok meşgul olan çiftlik antrenörü de aynı

şeyi düşündüğünden çiftliğindeki diğer atları moti-ve etmek için Seabiscuit’iyarışları kaybetmeye alış-tırır. Howard yeni hayatına yeni eşiyle birlikte yarış atı satın almaya karar vererek başlar. Ve bu saye-de Smith’le tanışır. Smith uzun süren arayışlarının ar-dından Seabiscuitgörür,onu çok ucuza satın aldırır. Sıra çok asi olan Seabiscuit’e jokey bulmaya ge-lir. Elbette asi Seabiscuit’eaynı asilikte olan Pollard jokey seçilir. Hikayenin bundan sonrası, imkansızın gerçekleşmesidir.

Böylece birbirini tanımayan, ayrı coğrafya ve hayatları olan üç kişi ortak bir tutku nedeniyle bulu-şurlar. Bu buluşma, her üç kişi için geride bırakılmış gibi görünen acıları, zorlukları, amaçları ve yenil-gileri ile birlikte yüzleşmelerinin zemini olur. Birbirin-den ayrıymış gibi görünen üç hikayenin bir at ve kazanma isteğinin istikametinde nasıl ortaklaştığını, birbirlerinin sorunlarını nasıl adım adım çözdüklerini izleyiciye aktarır.

Pollard, Charles Dickens’in “Göklere ulaşınca-ya kadar ne kadar yüksekte olduğumuzu bileme-yiz, planlı gidersek ve eğer planlı çalışırsak hey-kelimiz göklere ulaşır” cümlesini bir öngörü olarak söyler. Ve Seabiscuit’in heykelini 23 Haziran 2007 tarihinde Ridgewood Çiftliğinde dikilir.

Seabiscuit, kendi hayatlarını kuramayan filmin kahramanı olan üç adamı ayağa kaldıran yaşam-sal soluk olacaktır. Umudun ve azmin hayatı nasıl değiştirdiğine oturduğumuz yerden heyecanla biz-leri de tanık edecektir.

Hazırlayan: Asuman Yaşar

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 2. Sınıf

Page 36: Padok Dergi Nisan'13

CanonS A V A S L A R I-

34 / padok’01

Fanatizmin doruk noktası! Kullanıcılar tarafın-dan futbol, basketbol ve siyaset kadar taraftarlık ölçüsünde değerlendirilen bir konu. Canon mu? Nikon mu? Yıllardır cevap verilemeyen soru. Açık-çası ben cevap aramadan seçim yapmış olan-lardanım. Canon dedim. Japon teknolojisinin ruh kazandığı nokta yani. Ama teknik açıdan taraftar-lıkla değerlendirmek doğru değil tabi ki. O zaman taraftarlığı bir kenara bırakıp genel hatlarıyla Ca-non ve Nikon’u teknik açıdan değerlendirelim; Ni-kon, 1917 yılında 3 optik üreticisinin bir araya gelip kurduğu bir firma.Öncelikli hedefleri optik sistem-ler üretmekmiş yani. Fotoğraf makinesi üretimine daha sonra başlanmış doğal olarak. Canon ise 3 mühendisin bir araya gelip kurduğu bir firma. On-larında ilk hedefi optik üretmekmiş fakat makine üretimine Nikon’dan önce başlamışlar. Bu başlan-gıç öyküleriydi. Gelelim şimdiki durumlarına; optik üretmek amacıyla yola çıkan bu firmalardan

Canon hızını alamamış durumda. Sürekli olarak yeni ve son teknoloji objektifler üretiyor. Nikon ise ihtiyaç duyduğu kadar üretiyor. Makinelerde ise başa baş bir mücadele söz konusu. Canon daha çok ergono-mik tasarımları piyasaya sürerken Nikon özellikle ha-fif makineler üreterek yoluna devam ediyor. Canon makinelerdeki en büyük artı dahili autofocus motoru bulundurması. Yani objektifinizin autofocus motoru olmasa bile makineniz autofocusa olanak sağla-yabiliyor. Nikon bu konuda maalesef geride kamış durumda. Nikon’un en büyük artısı ise ISO yani en basit anlamıyla ışık hassasiyeti konusunda mükem-mel olması. Makine kullanıcıları bilirler. Yüksek ISO değerlerinde fotoğraftaki gürültü oranı artar belir-gin bir kumlanma görülür. Nikon özellikle yüksek ISO değerlerinde Canon’u ezip geçiyor. Bu başarının en büyük sırrı ise Nikon ve Sony ortaklığında sürdürülen sensör çalışmaları. Bunların haricinde Canon özellik-le harekete bağlı netsizliği engelleme sistemlerinde

Artıları:+Netsizlik önleyici sistemleri+Göve üzerinde autofocus motoru

Eksileri:-Yüksek ISO değerle-rindeki başarısızlık.

Page 37: Padok Dergi Nisan'13

S A V A S L A R I-

padok’01 / 35

çok başarılı ve bunu IS (Image Stabilizer) olarak ad-landırıyor. Nikon ise bu sisteme çok geç geçiş yaptı ve Canon kadar başarılı değil. Bu sistemi VR (Vib-ration Reduction) olarak adlandırıyor. Ayrıca Nikon makineler fotoğrafta sağladığı zıt tonların uyumu ile de dikkatleri çekiyor ve bu konuda çok başarılılar. Gelelim hangisini alsam daha iyi olur konusuna. Ma-kinem beni anlasın benim eksik kaldığım konularda beni tamamlasın yani bir ruha sahip olsun diyorsa-nız kesinlikle Canon. Makinem benim dediklerimi anlamasa da olur sadece dediklerimi yapsın gerisi-ni ben hallederim diyorsanız kesinlikle Nikon. Ayrıca dünya’da en çok kullanılan makine Canon ve çok yaygın bir servis ağına sahip. Lens seçeneklerinin bol olmasını da hesaba katınca Canon bir adım daha önde görünüyor. Birde Nikon’un avcılık için tüfek dürbünleri ürettiğini düşününce Nikon almak yaban hayata zarar vermek diyor insan. Karar sizin Canon mu Nikon mu?

KOMPAKT MAKİNELER

Dijital fotoğraf makinesi ile DSLR makine-nin birleştirilmiş hali olan kompakt makineler bana göre gereksiz bir format. Çünkü yapabilecekleri dijital fotoğraf makinesinin önüne geçemezken, görünümü DSLR gibi. Büyük heveslerle aldığınız makinenizden görünümüne göre işler bekliyorsu-nuz ama yapabildiği işleri görünce moraliniz bozu-luyor. Bunu yaşamamak için, kompakt bir makine-ye 1000-1500 lira civarında para vermektense aynı bütçeyle giriş seviyesi bir DSLR alabilirsiniz. Emin olun daha mutlu olacaksınız. Ya da fotoğrafın tek-nik özellikleri sizi ilgilendirmiyorsa dijital makinede işinize yarayacaktır. Kompakt makinelerde Canon mu Nikon mu diye düşünmenize gerek yok. Hatta bırakın düşünmeyi almanıza bile gerek yok. Çünkü aklınızda soru işaretleri bırakmaktan başka işe ya-ramayacaktır.

Artıları:+Yüksek ISO değerle-rinde çok başarılı

Eksileri:-Netsizlik önleme konusunda rakipleri-nin oldukça gerisinde kalıyor.

Hazırlayan: Muhammet Eyüp Demir

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 3. Sınıf

TEKNOLOJİCanon - Nikon savaşları

Page 38: Padok Dergi Nisan'13

akhal

36 / padok’01

Page 39: Padok Dergi Nisan'13

tekepadok’01 / 37

Türklerde eskiden beri at dilektir, mu-radına ermektir. At, bayramlarda yer almış, at bayramları düzenlenmiş, at için dilekler-de bulunulmuştur. Kır atlar, altın sarısı atlar, dor atlar, alınlarında çal, bileklerinde halhal atlar. Koşmayı, yarışmayı sabırsızlıkla bek-lerler. Nihayet zaman yaklaşır, son söz söyle-nir. Binlerce yıldır Türkmen atlarının saflığı, duruluğu için atalar gayret etmişler. Bu atlar birçok savaşlarda Türkmenin en caydırıcı gücü olmuştur.

Page 40: Padok Dergi Nisan'13

Türklerde eskiden beri at dilektir, muradına er-mektir. At, bayramlarda yer almış, at bayramları düzenlenmiş, at için dileklerde bulunulmuştur.

Kır atlar, altın sarısı atlar, dor atlar, alınlarında çal, bileklerinde halhal atlar. Koşmayı, yarışmayı sabırsızlıkla beklerler. Nihayet zaman yaklaşır, son söz söylenir.

Binlerce yıldır Türkmen atlarının saflığı, duruluğu için atalar gayret etmişler. Bu atlar birçok savaşlar-da Türkmenin en caydırıcı gücü olmuştur.

Akhal Teke atı bir Türkmen atıdır. Bilimciler Ahal Teke atını, 3000 yıl evvel insanlar tarafından ilk ev-cilleştirilmiş olan at türü olarak görürler. Orta Asya-da Türk halkları arasında özellikle Türkmenistan’da yaygındır. Ahal Teke’nin adı Manas ve Dede korkut gibi Türk destanlarında geçer ve Türkmenistan’ın Ahal vilayetindeyaşayan Teke kabilesinden gel-mektedir.

AKHAL TEKE

38 / padok’01

Dik bir duruşu, uzun ince bir boynu, eğimli omzu, uzun bir sırtı, uzun bacakları ve küçük sert bir kalçası vardır. Yelesi yumuşak ve azdır. Kulakları diğer atla-rınkinden uzun ve hafif orak şeklindedir. Çoğu ahal tekenin gözlerinin etrafı siyah olduğu için gözleri ba-dem şeklinde görünür. Vücudu daima hafif metalik parlar. Kılları çok ince ve yumuşaktır. Haraketleri çok rahat ve esnektir. Hüner ve eğitim gösterilerinde di-ğer atların zorlandığı bazı zor hünerleri kolayca ba-şarır. Özellikle “Pas” ve “Tölt” adlı hareketleri kolay yapar. Cesur, zeki, duygusal ve bazen de inatçıdır, sezgileri güçlüdür, sahibine daima çok bağlıdır, hat-ta tek biniciye alışık olurlar ve onun en ufak imalarını bile algılayabilirler. . Halk arasında kamışkulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir. Kuyruğu ve yelesi genellikle kısa; kuyruk kılları incedir.

Akhal Teke atı boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. Bu haliyle saltanat sahibi padi-şahı andırır. Gözleri keskin olduğundan uzağı görür ve tehliaaai önceden tespit eder.

padok

Page 41: Padok Dergi Nisan'13

Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeleri kat etmesinde ona önemli bir özellik sağlar. İnce yapısı nedeniyle az yem yer, az su içer. Açlığa ve susuzluğa dayanıklı, dağlık araziye ve çöl şartlarına elverişli bir varlıktır. Yeryüzünde çöle en dayanıklı atların başın-da Türkmen atları gelir. Bunda içinde Türkmenistan topraklarının da bulunduğu Kara kum çölünün etkisi vardır. Çöl ve çöle yakın yaylalarda, Kopet dağla-rı eteklerinde gelişimini sürdürmekte olan bu atlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu niteliklere sahiptirler. Her türlü yürüyüşü (adi, tırıs, dörtnal) iyi şe-kilde gerçekleştirir. Enerjisini birden bire harcamaz. Dörtnala, binicisini incitmeden uzun mesafeleri kat edebilir. Binicisine sadık olan bu at Türkmenin can dostu, arkadaşıdır

Türkmen Akhal teke atları dünyanın bilinen en eski atlarıdır. Ahal Teke atı doğrudan eski Türkmen atlarının soyundan gelen ve çarlık Rusya’sında oluş-turulmuş (Türkmen atının aygır defterleriyle kayda geçirilmesi) safkan bir at ırkıdır. Buzul çağından kal-ma mumyalaşmış ve donmuş at cesetlerinden anla-şıldığı üzre belki de tam anlamıyla safkan olan tek at ırkıdır. Bu atlar Korkut Ata destanına da konu olmuş-tur. Sovyet Rusya zamanında asil Ahalteke atlarına dahi tahammül edilememiş ve binlercesi katledil-miştir. Ahal Teke milattan önceki binyılda bile Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar ün salmıştır.

Akhal Teke kanı Avrupalı at soylarının pek çoğunda bulunur. İngiliz tam kan at ırkının def-terinde kayıtlı bütün damızlıkların soyu, Osmanlı İmparatorluğu’ndan İngiltere’ye gitmiş olan üç aygıra dayanır. Bunlardan biri Kuzey Afrika’dan gitmiş olup muhtemelen Arap atıdır. Ancak diğer ikisi özellikle de İstanbul’dan gelen “Byerly Turk” kesin olarak eski Türkmen atıdır. Alman at ırklarını etkilemiş olup bu ırkları ıslah eden en ünlü aygırın adı Almanca’da “Turkmen Atti”dir (Türkmen Atı is-minin Almanca telaffuzu).

Günümüz Türkmenistan’ında iki cins at yetiş-tirilmektedir: Adlarını boylardan alan bu atlardan biri Akhal Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Akhal Teke atı, “Ahal” olarak bilinen bir yanı Kopet dağları ile çevrili olan başkent Aşkabat’ın da yer aldığı böl-gede yoğun olarak yaşayan Teke Türkmenleri ta-rafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir. Büyük İskender Asya Seferinde bu atların suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı ve Rus zenginleri tarafından satın alındı. Bu arada Almanya’ya gö-türüldü. Almanların ünlü atı Trackhaner atının kö-keni Ahal-Teke atıdır. Michael Schafer’e göre Türk-men atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu.

Akhal Teke Türkmenlerin Türkmen-köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve hatta resmi Türkmenistan armasında gösterdikleri milli hayvanlarıdır.

DOSYAAkhal teke

padok’01 / 39

Page 42: Padok Dergi Nisan'13

damızlık süt sığırlarının bakım ve beslenmesi

40 / padok’01

Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluştu-ran damızlık süt sığırları ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir. Böyle-ce daha fazla ürün elde edilerek kârın arttırılması sağlanmış olur.

SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve inek-lerin verim düzeyine bağlı olarak değişir. Genel uy-gulama günde iki sağımdır. Yüksek süt verimli inek-lere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak dü-zenlenebilir.

Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde mera şartla-rından ayrılarak, tamamen ahır şartlarında yapıl-maktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava sağlama-nın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin hay-vanların üşüyeceği korkusunu kafasından atması gerekir.

Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının % 2,5 – 4,5‘u ka-dardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı aşma-masına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut ağırlığının % 2-3’ü kadardır.

İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305 gün sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen gösterilmesi ge-rekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kali-teli kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından temin edilebilir.

GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi özellikle kuruya çıkarma ve do-ğurma zamanının tespiti ve sürüde uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir. Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme, özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kul-lanılabilecek doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi 12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz önünde bulun-durulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve de-

Page 43: Padok Dergi Nisan'13

padok’01 / 41

zenfekte edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana ka-dar bağlanmamalıdır.

Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin değerleri ye-terli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin mad-desi kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde beslenmelidir.

Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde olabilir;İnek gebeliğinin ilk üç ayında;Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca, 10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir.Gebeliğin 5. ayında ise;5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir.

KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak ba-rındırılmalıdır. Mastitis problemi olan ineklerin teda-vilerine ağırlık verilmeli, sağmal ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir.

İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çı-karılmalıdır. Gebeliğin 7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde beslen-melidir. Böylece inek sonraki laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğur-muş olacaktır.

Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedi-rilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen yemlerden yararlanılma-lıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta ke-sif yem verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma 1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçme-yecek şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır.

Gebe ineklerin, vitamin ihtiyacını karşılamak üze-re kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.

BUZAĞILARIN BAKIM VE BESLENMESİ Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alı-nır. Yeni doğan buzağı dış çevreyle, bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan 15-30 dakika sonra aya-ğa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının em-mesine yardımcı olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4 gün süresince ver-diği süttür.

Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir. Ağız sütü içinde taşıdığı ba-ğışıklık maddeleri nedeni ile buzağının bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yara-rın sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde yeterince ağız sütü içmesine bağlı-dır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sis-teminde biriken kalıntının atılmasını kolaylaştırır.

Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renk-te jelimsi bir dışkı çıkarması ağız sütü içtiğinin gös-tergesidir.

Anaya iyi ve kaliteli yeşil yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağ-men buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri verilmelidir. Buzağıya içirilecek ağız sütü miktarı toplam ağırlığının % 6’sı civarında olmalıdır.

Hazırlayan: Murat Karaoğul

İ.Ü. Veteriner Fakültesi 4. Sınıfpadok

Page 44: Padok Dergi Nisan'13

ARAŞTIRMA Damızlık süt sığırlarının bakım ve beslenmesi

Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450-600 gr canlı ağırlık artışı kazanması için günlük 0,5 - 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg buzağı yemi tüket-mesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önü-ne konulması gereken sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih edilmelidir.

Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir. Süt kesiminden sonra 2-3 haf-ta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 ay-lık yaş grubunda bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi beslemede kullanılmalıdır.

Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz, havadar ve güneş görecek şekil-de olmalıdır. Hayvanların vücut gelişiminin normal olması için mutlaka meraya çıkarılmalıdır.

DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu hayvanların barındırılacağı böl-meler yeterli yemlik ve suluğa sahip olacakşekilde olduk ça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun

42 / padok’01

barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu barınaklar için;Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 30-60 cm’lik yemlik uzunluğu yeterlidir.10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir. Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kıs-mına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapıl-ması faydalıdır. Genç hayvanlar bağlanmamalı ser-best olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır.Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır. Yemlemede mümkünse Mı-sır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi kaliteli kaba yem kullanılmalıdır.

DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 ay-dır. Bu dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de buzağısına zarar vermeyecek dönemde doğum yapması arzu edilir.

Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır. Düvele-rin canlı ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçme-melidir. Düvelere verilecek kesif yem miktarı, hayva-nın yaşı ve kullanılan kaba yemin kalitesine göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5 kg’a kadar artırılmalıdır.

Page 45: Padok Dergi Nisan'13

Tarihe Yön Verenlerin Pusulasıdır At

Hayvan yetiştiriciliği bozkır Türklerinin temel uğ-raşıydı. Türklerin ilk yurtları olan bugünkü Moğolistan toprakları hayvan yetiştirmek için çok uygundu ve gücü de buradan geliyordu. Devletlerin başkentle-rini kurma nedeni de budur. Türklerin ve Moğolların tarih üzerindeki kaderini belirleyen en önemli etken atlar olmuştur. Türklerin tarihinin birçok temel özelliği-nin geçerli birçok kanıta karşın sisler içinde kalması-na, kötü ayarlanmış bir fotoğraf makinesi ile çekilen fotoğraf gibi silik olmasına neden olan da bu hare-ketin niteliğidir. Bu göçebelerin, üstünlük sağlayabil-dikleri tüm olumlu özellikleri özgür bir şekilde göstere-bilmeleri için atlı desteğin temel gücüne ihtiyaçları vardı.

Yoğun at yetiştiriciliği Moğolistan’da en yüksek noktalara gelmiş ve buradan da tüm Orta Asya’ya yayılmıştır. Fakat Sibirya’da Avrupa’da Balkanlar’da Fırat ve Dicle Nehri’nde Müslüman Türk gücü başka temellere dayanmak zorundaydı. Buralarda hiçbir ülkenin bu tip büyük sürüleri beslemeye yetecek ot-lakları yoktur.

Şuan Moğolistan Cumhuriyeti’nde 1918’de mo-dern ekonominin girmesinden önce 1.5 milyon at besliyordu. Savaş veya kıtlık olmadığı zamanlar ül-kede atların değeri düşüyor; küçükbaş ve büyükbaş hayvanların önemi artıyordu. Savaş zamanında ise roller değişiyor; atlar öbür hayvanlardan daha de-ğerli oluyordu. Türklerin ataları olarak bilinen Hiong-nular’ın sürülerindeki havan sayısı yokluk zamanında kişi başına 2-3 e kadar düşebilmekte, refah zaman-larda ise kişi başına 300 hayvan bulunabilmekteydi.

Buradan yola çıktığımızda Hiong-nu’ların sayısı-nın bir buçuk milyon olduğu tahmin edildiğine göre hayvanlarının sayısının en az 2 milyon, daha geniş topraklarda ise 1918’e göre 2 veya 3 katı kadar daha fazla yani 30 milyon olması gerekir. Bunların arasında at oranının yüzde 12 ile 15, yaklaşık ola-rak 4 milyon baş olması gerekir. Ama at yüzdesinin 40’a kadar çıkabildiği düşünülürse, sonuç ürkütücü olabilmekte yani 12 milyon ata çıkabilmektedir. Bu değerlendirme MS 46 tarihi göz önüne alınarak ya-pılmıştır. Karşılaştırmak gerekirse SSCB’de 1955’te 13 milyon 1965’te 8 milyon adet at vardı.

Dikkatle belirlenen bu sayılar, göçebe Türklerin savaşa en az 2 ila 3 at götürdükleri, bunun dinç bi-neklere sahip olma amacı taşıdığı yönündeki bilgi-leri doğrular niteliktedir. 1milyon at, 300.000 kişilik bir ordu için yeterli olmasının ötesinde müthiş fazla bir sayıdır. Ve bu sayıda bir ordu o zaman için kıyaslan-dığında dev bir ordu demektir ki bunun başka bir eşi yoktur. Bazı tarihçilerin bu kadar büyük başka or-dulardan bahsetmesi o kadar da açıklanabilecek bir durum değildir. Çünkü ne Çin ne Hindistan ne de Avrupa ovaları bu kadar büyük ovalara sahip değildiler. Belki Türkiye ve İran yaylaları buna imkan verebilirdi. Avrupa’nın en verimli ve zengin ova-ları Macaristan’da bulunmasına rağmen en fazla 323.000 birim hayvan için yeterli kapasitedeydi. Üs-telik ormanlar eskiden daha geniş alanlara sahip-tiler. Bu sayı Moğolistan’ın kapasitesinin onikide bi-riydi. Döneme göre düşünecek olursak Avrupa’nın güneyine doğru yani Galya ve İtalya’ya doğru se-fer düzenlemek için yeterli fakat işgal için yetersiz otlak sahası vardı. Bu yüzden Attila Avrupa’yı fet-hetmeyi düşünmemiştir.

padok’01 / 43

Page 46: Padok Dergi Nisan'13

TARİH Tarihe yön verenlerin pusulasıdır at

44 / padok’01

Bu nedenle atlı güce önem veren Selçuklular, İran ve Anadolu’da tarımı ihmal etmek zorunda kalmışlardır. Yine aynı nedenle Moğollar ve Türkler Suriye ve Irak’ta uzun süreli başarılar elde edeme-mişler özellikle de bu ülkelerden Nil Vadisi’ne gide-bilecek şekilde yararlanamamışlardır ve memlük-lerin taarruzlarına karşı direnememişlerdir.

İşte bu sebeple, keskin bir zekası olan, karşılaş-tığı sorunları ustalıkla sindirebilen ve dünyaya ege-men olma fikrinden vazgeçmeyen Cengiz Han, Çin’in sulanabilen tüm topraklarını otlağa çevir-meyi planlamıştır. Bu kaynak yetersizliği nedeniyle barış zamanlarında atlarını komşu ülkelere satmak zorunda kalmışlardır. Çin’in barış halinde kalmak amacıyla Uygur Devleti’nden daha sonra yem yokluğundan ölmelerine seyirci kalma pahasına bile olsa fahiş fiyatlara çok sayıda at almak zorun-da olduklarını bilinmektedir.

Uygar topraklara, oranın kaynaklarını sonuna kadar sömürüp bozkıra dönüştürmeden yerleşebil-mek için yeni koşullara son derece yavaş ilerleyen, hatta bir iki yüzyılı bulabilen bir süreçte hazırlanmak gerekliydi. Bu, Osmanlılarda olduğu gibi, önemli miktarda bir atlı gücü muhafaza etmekle birlikte, bu güce artık kilit rol atfetmeyen bir yerleşiklikle mümkün olacaktır.

Attila da Macaristan ovalarına yerleşerek yeni ko-şullara uyum sağlamaya çalışmış ve Romalılar üze-rindeki baskısını sürdürmüştür.

Atların sayısı azalırsa silahlar, koşum takımları, Türk-lerin Benimsedikleri ve uygarlaşan diğer milletlerin de benimseyecekleri atlı yaşama uygun giyim neye yarayabilirdi? Ne büyük fatihler yerleşik bir ülkede kalmaktan ölüm gibi korkarak tarihçileri şaşkınlığa uğratmıştır. Modern Asya’nın nice kurak bölgesinin bir zamanlar göçebe Türklerin bereketli yurtları oldu-ğu hatırlanırsa hayvanların beslenmesi için nice son-suz kaynaklara ihtiyaç duyulduğu ve bunun yarattığı fetihlerin sonuçları iyi anlaşılmaktadır.Kaynak: Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi

Hazırlayanlar: Mirsad Kürşad ErdoğanMuhammet Eyüp Demir

padok

Page 47: Padok Dergi Nisan'13

LABORATUVARHAYVANLARINDANKAN ALMAYÖNTEMLERİ

daima mümkündür. Ayrıca bu yöntem kanülle punksiyon yapılmasından daha ağrılıdır (yaranın iyileşmesi için daha uzun zamana ihtiyaç duydu-ğundan dolayı). İlaveten yöntemin yeri enfeksi-yon, hemoraji ve diğer komplikasyonlar için çok hassastır.

Genel Prensipler– Genel bir kural olarak sağlıklı bir hayvandan bir defada alınan kan, hesaplanan kan volümünün%10’unu veya vücut ağırlığının %1’ini (hayvanın total kan volümü, vücut ağırlığının %10’u kadardır)aşmamalıdır.– Bir defada büyük volümlerde kan alınması ge-rekiyorsa; total kan volümünün maksimum %20’si (vücut ağırlığının %2’si) alınabilir. Ancak hipovo-lemik şoku önlemek için kan alınmasından sonra elektrolit solüsyonu takviyesi yapılmalıdır.– Daha büyük hacimlerde kanın bir defada alın-ması yaşamsal fonksiyonları (hipovolemi, kardio-vasküler yetmezlik, hemorajik şok) riske sokacaktır.– Kan alma sıklığı alınan miktara bağlıdır.– Total kan volümünün %10’u alındığında, bu işlem 2-4 haftada bir tekrarlanabilir.– Daha sık kan alma gerekliyse hematokrit veya serum protein düzeyi izlenmelidir. Genel bir yak-laşım olarak 1 ml/kg/gün oranında kan öğelerinin yenileyeceği unutulmamalıdır.– Sık aralıklarla kan alınması durumunda dolaşım-daki kanın ancak %1’i 24 saatte bir alınabilir.– Yaşamla bağdaşmayacak miktarda kan alma (terminal kan alma) genel anestezi altında ger-çekleştirilmelidir. Kan alındıktan sonra hayvanın öldüğü kontrol edilmelidir ve alternatif ötenazi uy-gulanmalıdır.– Bir hayvandan sağlanabilecek total kan hacmi-nin, total kan volümünün yarısı kadar olduğu (vü-cut ağırlığının %5’i) kadar olduğu unutulmamalıdır.

Laboratuvar hayvanlarından kan alımı en yay-gın prosedürlerden biridir. Hayvan refahı açısından ve stres altında kan alma tekniği hematolojik ve bi-yokimyasal parametreleri büyük oranda etkileyebil-diğinden uygun bir tekniğin belirlenmesine ihtiyaç vardır. Stres ve anestezi hematolojik ve biyokimyasal parametreleri tamamen değiştirebilir. Özellikle hay-van tespit edilirken oluşturulan aşırı stres hematokrit değer ve akyuvar sayısında artışa neden olur. Stres durumunda glikoz normalin 2 katı kadar yükselebilir ve bazı hormonlar da değişebilir. Laboratuvar hay-vanlarından çeşitli amaçlar için değişik miktarlarda ve farklı bölgelerden kan alınmaktadır. Kan Alma Yönteminin Seçimi; 1)kan alma amacına (arteriyel kan, venöz kan veya ikisinin karışımı gerektiğinde), 2)kan alma süresine, 3)sıklığına ve deneyin devam edip etmeyeceğine bağlı olarak değişir.

Kan alma yönteminin deneyin planlanma aşa-masında düşünülmesi gerekir. Bazı bölgelerden kan alımında ağrı meydana geldiğinden dolayı anes-tezi yapılmalıdır. Kan alımından sonra bölgeye di-rekt olarak veya gazlı bez ile bastırılarak hemostaz (kanamanın durdurulması) sağlanmalıdır. Arteriyal punksiyonlardan sonra birkaç dakika basınç uygu-lanması gerekebilir. Kan alma metodu ne olursa ol-sun tam hemostaz elde edilene kadar (kan alma yerinden hiç kan gelmeyinceye kadar) hayvanlar kafese bırakılmamalıdır. Kan almak için damar ke-silmesi önerilmez. Şayet böyle bir işlem uygulana-caksa anestezi altında yapılmalıdır. Parmak veya kuyruğun kesilerek kan alınması da yasaklanmıştır. Bu şekilde kan almada venden ziyade bir arterin kesilmesi sonucu şiddetli kanamalara neden olması

padok’01 / 45

Hazır

laya

n:

Tuğç

e Yı

ldız

İ.Ü. V

eter

iner

Fak

ülte

si 2.

Sın

ıf

Page 48: Padok Dergi Nisan'13

ARAŞTIRMA Lab. hayvanlarından kan alma

Kan Alma Metotları Farklı hayvan türlerinde venöz punksiyon için çeşitli teknikler bildirilmektedir. Ven içerisine veya vasküler sistemin diğer kısımları içerisine kanülle uygun bir şekilde girilmesi normal olarak yöntemin en zor kısmıdır. Bazı kurallar verilebilir, ama pratik bir beceri sağlanmalıdır.

Ön Hazırlık Tüm işlemlerde genel asepsi ve antisepsi ku-rallarına uyulmalıdır. Bazı işlemler anestezi gerekti-rirken bazıları hayvan uygun şekilde sabitleştirilirse anestezisiz başarılabilir. Uyanık hayvanlarda kan almak için hayvan uygun tutulmalıdır. Hayvanın hareket etmesinin engellemesi kan damarlarının ve diğer organların yaralanmasının önlenmesi için gereklidir.

Bölgenin Hazırlanması Enjeksiyon veya ensizyon bölgesindeki kıllar traşlanır veya kırpılarak bölge alkolle temizlenmeli-dir. Bazı yöntemlerde sedasyon ve anestezi gerekli olacaktır. Diğerleri uygun bir tutma yöntemi uygu-lanarak anestezisiz uygulanabilir.

Venlerin daha iyi görünmesi ve dilate olması için; – Basınç uygulanarak damar tıkanabilir ve uygu-lanan basınç damarda bir miktar genişlemeye neden olacaktır.– Isıtma da dilatasyon yapar. Tavşan kulağı, fare veya sıçan kuyruğu kullanıldığı zaman düşük watlılamba, ısıtmak için kullanılabilir.– Hayvanların kulak veya kuyruklarını 5-10 saniye 45 0C’lik suya daldırmak faydalı olacaktır.– Damarlar alkolle temizlendikten sonra ksilenli gazlı bezle silinerek de dilate olur. Sıklıkla alkolleıslatılmış gazlı bezle derinin sert silinmesi, yeterli di-latasyon yapacaktır.

Deney Hayvanlarında Yaygın Olarak Kan Alınan YerlerFare Kalp (sadece ötenazi edilecekse), orbital sinus (sadece anestezi altında), kuyruk veni (Kuyruk kesme metoduna izin verilmez), saphenous ven, fascial venSıçan Farelerdeki gibidir. İlave olarak subclavian venKobay Kalp (sadece anestezi altında), anterior vena cava, subclavian venTavşanKalp (sadece anestezi altında), kulak veni

46 / padok’01

Kuyruktan Kan Alma•Hayvan mekanik sabitleştiricilerde tutulur.•Kan alınmadan önce damarın dilate edilmesi (ılık suya kuyruk sokulabilir veya lambayla ısıtılabilir) ge-rekir.•25-30 G iğneyle (insülin enjektörü) kuyruğun uç kıs-mına yakın olarak girilir, gelen damlaya kapiller tüp sokularak kapilleriteyle kan toplanır.•Tekrar iğnenin girilmesi gerekiyorsa kuyruğun daha proksimaline girilmelidir.•Fare ve sıçanda uygun bir yöntemdir.•Kuyrukta 2 lateral ve 1 dorsal olmak üzere üç tane ven, 1 tanede ventral arter vardır. Ventral Kuyruk Arterinden Kan Alma•Sıçan anestezi edilmeli ve sırt üstü yatırılmalıdır.•Kuyruktan kan alma kuyruğun 40 °C ile 50 °C ısıtıl-masıyla kolaylaştırılır.•Şırıngada önce negatif basınç oluşturulur, yani pis-ton geri çekilir sonra artere iğne 20-30 derece açı ile sokulur.•İğne girmişse şırınga kanla derhal dolar. Kan akımı yavaşlar veya durursa iğne geri çekilmelidir.•İğne 22 G ve şırınga 3 mL’lik olmalıdır. Tekrar etmek gerekiyorsa kuyruğun daha proksimalinegirilmelidir.•İğne çekildikten sonra kanamayı engellemek için iğne yerine basınç uygulanmalıdır.

Kulaktan Kan Alma•Tavşan kulağında iv enjeksiyon için de kullanılan marginal ven, ufak miktarda kan almak içinuygundur. Buradan kan almak oldukça kolaydır.•Alan tıraşlanır, alkolle ve sonra ksilen’le temizlenir.•Ven, parmak bastırılarak tıkanır.•İğne dikkatlice sokulur ve kan yavaşça çekilir.

Page 49: Padok Dergi Nisan'13

Lab. hayvanlarından kan alma

•Tavşandan büyük miktarda kan almanın en iyi yolu santral kulak arteridir ve vacutainer tüpebağlı düz iğne kullanılabilir.•20 G’lik kanül yada 22 G’lik branül kullanılarak ka-nın iğne ucundan direk tüp içine akması da sağla-nabilir.•Bu yolla 30-40 mL kan alınabilir fakat tavşan dikkat-lice tespit edilmeli ve hematom önlenmelidir.

Kalpten Kan Alma Fare, rat, kobay ve tavşanlarda kullanılan bu teknik genellikle çalışmanın sonlandırılması esnasın-da ve fazla miktarda kan alınması gerektiği durum-larda tercih edilir. Atriumdan kan alınması, perikar-da kan sızması ve buna bağlı kalp durması ve ölüm riskinden dolayı sakıncalıdır. Kobaylarda 21-23 gu-age, tavşanlarda ise 19-21 guage’lık kanüllerin kul-lanılması uygundur. Tavşanlarda kulak venasından istenildiği kadar kan alınabileceği için kalpten kan alma tamamen kansız bırakmak için kullanılmalıdır.Sıçan ve farelerde trombosit sayısı yüksek olduğu için ince çaplı kanüllerle kan alınırken pıhtılaşama olabilir. Bu nedenle 21 veya 23 guage’lık kanül ter-cih edilmeli ve hızlı davranılmalıdır. Birkaç kez de-neme kalpte yırtılmalara sebep olacağından kanın toraks boşluğunda birikip pıhtılaşmasına, hemoraji ve ölüme sebep olabilir.

Periorbital Kan Alma (Orbital Sinus Punksiyonu) Anaestezi altındaki farelerde orpital ven plek-susları kapillar tüplerle zedelenerek kanın tüpe dol-ması sağlanır. Bu teknik kullanılarak haftada bir veya iki haftada bir fareden 0.25 ml, sıçandan ise 0.5 ml kan tekrar tekrar alınabilir. Orbitanın venöz yapısının lokalizasyon yerini bilmek başarılı bir periorbital kan alma tekniği için yardımcı olabilir. Kapillar tüp küre etrafından çevrilerek orbital sinus içine direkt olarak sokularak kanatılır. Tüp çekildikten hemen sonra ka-nama durur eğer durmazsa basınç uygulanmalıdır. Bu şekilde alınan kan örneğinin herderian bezinden salgılanan forfirin ve diğer vücut sıvıları ile kontami-nasyonu olabilir. Bu sebeplerden dolayı steril kan alınmasında bu yöntem tercih edilmez. İşlem kaba yapılırsa retroorbital hematom oluşabilir. Oluşan he-matomun basıncı nedeniyle ağrı hissedilir. Ayrıca optik sinir hasarlanabilir. İntraorbital yapıların hasarı sonucu hemoraji, yangı ve körlük oluşabilir. Bu ne-denlerden dolayı pek çok ülkede orbital damarların punksiyonu uygun bir kan alma yöntemi olarak gö-rülmemektedir.

Saphenous Venden Kan Alma Sefanous ven genellikle fare, rat, gerbil, kobay, ferret ve mink gibi hayvanlarda uyluk bölgesine ba-sınç yapılarak venöz durgunluk sağlandıktan sonra az miktarda kan almak için uygundur.

padok’01 / 47

Kardiak ve retroorbital punksiyona alternatif olarak geliştirilen pratik insani bir metottur. Hayva-nı zapt etmek için 50 ml’lik tüp kullanılır. Tüpe hava giriş çıkışını sağlamak için tüpün koni kısmı delinir.Arka bacak gerilir ve kuyruk ve kalça arasındaki deri kıvrımı tutularak sabitleştirilir. Bacağın kılları temizlenir. 23 guage’lık iğne ile ven delinir. Çıkan kan tüpe serbestçe akıtılır. Kan alınması sonrası basınç yapılarak hemostazis sağlanır. Pıhtılaşmayı ve koagulasyonu azaltmak için silikon yağıyla deri yağlanır. Birden fazla örnek aynı yerden alınacağı zaman yara kabuğu kaldırılır. Bir günde birkaç kez yapılabilir.

Jugular Venden Kan Alma Tercihen anestezi altında bir deri kesisi sonrası kalvikulanın hemen üstünde jugular ven görülerek doğrudan kan alınabileceği gibi, genç hayvan-larda kanül ile de girilebilir. Kan alındıktan sonra deri kesisi birkaç dikişle kapatılmalıdır. Tekrarlayan kan alımlarında kalıcı katater konulabilir. Abdominal Aorta veya Vena Cava’dan Kan Alma Bir ml’den daha fazla kan alınacağı durum-larda (3-8 ml) bu teknik tercih edilir. Hayvan anes-tezi altında dorsal yatış pozisyonda tutulur. Batın açıldıktan sonra sekum ve bağırsaklar kenara itile-rek vena cava görülür. Üzerindeki yağlı doku sıyrıl-dıktan sonra tercihen intraket yardımıyla kan alınır. Fascial Ven Tekniği Farelerde 4-7 damla kan almak için kullanılan bir metottur. Farenin çenesinde bulunan lekenin birkaç mm üst kısmından fascial ven’e 4-5 mm’lik lancet veya 18 guage’lık iğne kullanılarak punk-siyon yapılarak kan direkt tüp içerisine akıtılır. Kan alımından sonra bölgeye baskı yapılarak kana-manın durması sağlanır.

Kanat Altından Kan Alma Kanatlı hayvanlarda kanat altı venası kan almak için kullanılır.•Masa üzerinde yan olarak yatırılan hayvanın bir yardımcı tarafından bir el ile kanadı açılarak diğer el ile de ayakları tutulur.•Bölge üzerine gelen yerdeki tüyler uzaklaştırılır.•Kanadın alt yüzündeki venin dezenfeksiyonun-dan sonra iğne ile damara girilerek 4-5 ml kadar kan alınır.

KAYNAKLARFırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi -Yrd.Doç.Dr. Mustafa İSSİ- Deney hayvanlarında kan ve örnek alma teknikleri slaytlarıÇukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve Uy-gulama Merkezi- Laboratuvar hayvanlarından kan alınmasıBornova Vet. Kont. Ve Arş. Ens.- Dr. Ahmet ARSLAN- Labora-tuvar hayvanlarında enjeksiyon ve kan alma

Page 50: Padok Dergi Nisan'13

bizeher zamaniyi bakın,olur mu?

Page 51: Padok Dergi Nisan'13
Page 52: Padok Dergi Nisan'13

padok