İNSAN, KİMLİK, MEKÂN BAĞLAMINDA ZONGULDAK ...I Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 11...

722
I Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 11 İNSAN, KİMLİK, MEKÂN BAĞLAMINDA ZONGULDAK SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 16-18 EKİM 2014 Editörler Ahmet EFİLOĞLU Nurettin HATUNOĞLU Hasan ÖZER Tayyar GÜRDAL Hasan SANKIR ZONGULDAK 2016

Transcript of İNSAN, KİMLİK, MEKÂN BAĞLAMINDA ZONGULDAK ...I Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 11...

  • I

    Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 11

    İNSAN, KİMLİK, MEKÂN BAĞLAMINDA

    ZONGULDAK SEMPOZYUMUBİLDİRİLERİ 16-18 EKİM 2014

    Editörler

    Ahmet EFİLOĞLU

    Nurettin HATUNOĞLU

    Hasan ÖZER

    Tayyar GÜRDAL

    Hasan SANKIR

    ZONGULDAK 2016

  • II

    Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 11

    Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Bülent Ecevit Üniversitesi’ne aittir.

    Bütün hakları saklıdır.

    Kitabın tümü ya da bölümü/bölümleri Bülent Ecevit Üniversitesi’nin yazılı izni olmadan elektro-nik,optik, mekânik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.

    Copyright 2015 by Bülent Ecevit University. All rights reserved.

    No part of this book may be printed, Reproduced or distributed by any electronical, optical, mec-hanical or other means without the written permission of Bülent Ecevit University.

    Kapak Düzeni: Mattek Matbaacılık

    Tasarım Dizgi: Mattek Matbaacılık

    Baskı : Mattek Matbaacılık Basım Yayın Tan.Tic.San.Ltd.Şti.

    Ağaç İşleri Sanayi Sit. 1354. Cadde 1362 Sokak No: 35 İvedik/ANKARA

    Tel:(0.312) 433 23 10 Fax:(0.312) 434 03 56

    ISBN: 9786059678025

    1. Baskı, 1000 adet.

  • III

    ORGANİZASYON VE BİLİMSEL KOMİTE

    SEMPOZYUM ONURSAL BAŞKANI

    Prof. Dr. Mahmut ÖZER

    Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü

    SEMPOZYUM DÜZENLEME VE YÜRÜTME KURULU BAŞKANLARI

    Doç. Dr. Ahmet EFİLOĞLU Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Nurettin HATUNOĞLU Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    SEMPOZYUM DÜZENLEME VE YÜRÜTME KURULU

    Prof. Dr. Kemal BÜYÜKGÜZEL Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Hasan SANKIR Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Hasan ÖZER Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Tayyar GÜRDAL Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Canan KUŞ Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Adnan BAYSAL Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü

    Yrd. Doç. Dr. Gül Banu DUMAN Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

    SEMPOZYUM SEKRETERYASI

    Yrd. Doç. Dr. Canan KUŞ-Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Arş. Gör. Kamuran KARABALIK-Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Arş. Gör. Nihan ÖZ-Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Arş. Gör. Çağlar TAN-Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Arş. Gör. M. Fatih ASLAN-Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

    Arş. Gör. Yusuf Ötenkaya Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

    Arş. Gör. M.Altuğ Yayla Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

  • IV

    BİLİM KURULU

    Prof. Dr. Ali SARIKOYUNCU Dumlupınar Üniversitesi

    Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN Hacettepe Üniversitesi

    Prof. Dr. Mustafa GENCER Abant İzzet Baysal Üniversitesi

    Prof. Dr. Necati DEMİR Gazi Üniversitesi

    Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGAN Hacettepe Üniversitesi

    Prof. Dr. Sümer ATASOY Karabük Üniversitesi

    Prof. Dr. Teoman DURALI İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet Ö. ALKAN İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Abdülhamit KIRMIZI İstanbul Şehir Üniversitesi

    Doç. Dr. Ahmet EFİLOĞLU Bülent Ecevit Üniversitesi

    Doç. Dr. Fatih M. SANCAKTAR İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Mustafa HİZMETLİ Bartın Üniversitesi

    Doç. Dr. Recep KARACAKAYA Medeniyet Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. A. Erinç ERDAL YILDIRIM Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Adnan BAYSAL Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ayça DEMİR GÜRDAL Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Betül MUTLU Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Canan KUŞ Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Emre SATICI Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. F. Gülden EKMEN Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Gül Banu DUMAN Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Hamza EKMEN Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Hasan ÖZER Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Hasan SANKIR Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Musa DEMİR Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Nurettin HATUNOĞLU Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Nurşen GÖK Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Osman ARICAN Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Sinan YÜKSEL Bülent Ecevit Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Tayyar GÜRDAL Bülent Ecevit Üniversitesi

  • V

    TAKDİM

    Cumhuriyetin ilk ili olan Zonguldak’ın var olma sebebi kömürdür. Şehrin bu yönü Zonguldak ile ilgili

    yapılan değerlendirmelerde mutlaka zikredilir. Gerçekten de Zonguldak ile kömür kader birliği yaparcasına bir

    birinden etkilenmiş ve birlikte anılmışlardır. Şehrin tarihi, ekonomisi ve sosyo kültürel hayatında oynadığı başat

    rol sebebi ile kömür, Zonguldak’ın kara göz bebeği olarak değerlendirilmiştir.

    Fakat dünyada ve Türkiye’de son yıllarda meydana gelen gelişmeler Zonguldak’ın kaderi olan kömü-

    rün, varlık sebebi olduğu şehri taşımakta zorlanmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple son yıllarda ülkemizdeki

    bütün şehirlerin gelişme ivmesi yukarı yönde iken Zonguldak ili bu ivmeyi bir türlü yakalayamamaktadır. Üret-

    tiği değerler ile bulunduğu şehir hayatında giderek önem kazanmaya başlayan ve şehrin lokomotifi durumuna

    gelmeye başlayan Bülent Ecevit Üniversitesi için şehrin mavi göz bebeği benzetmesi yapılmaya başlanmıştır.

    Bu algının ortaya çıkmasının en büyük sebebi kuşkusuz yeni nesil üniversite kavramı çerçevesinde

    üniversitemizin eğitim öğretim ve araştırma yanında, içinde olduğu şehrin sosyo kültürel dokusunu merkeze

    alan çalışmalara da ağırlık vermesidir. Üniversitemiz son yıllarda tüm eğitim birimleri ve araştırma ve uygulama

    merkezleriyle eğitim, sağlık, kültür, sanat, din, felsefe, tarih ve edebiyat gibi çok çeşitli alanlarda özelde yer

    aldığı bölgenin genelde ise ülkesinin ve dünyanın gelişimine imkân verebilecek katkıları yapmaya çalışmaktadır.

    Elinizdeki bu çalışma Zonguldak ilinin arkeolojisi, edebiyatı, sosyolojisi ve tarihini ele alan ve üniversitemiz

    ev sahipliğinde gerçekleştirilen ulasal bir sempozyumun bildiriler kitabıdır. 2014 yılında kurmuş olduğumuz

    Bülent Ecevit Üniversitesi yayınevi ile bu ve buna benzer çalışmaları daha yaygın, kalıcı ve erişilebilir kılmayı

    amaçladık. Yayınevimiz, yayınladığı her yeni kitapla ülkemizin bilim ve kültür hayatına önemli katkılarda bu-

    lunmayı sürdürmektedir.

    Fen - Edebiyat fakültemizin bünyesinde yer alan sosyal bölümler ve üniversitemiz bünyesinde çalış-

    malarını yürütmekte olan Karadeniz Stratejik Araştırmalar ve Uygulama Merkezi’nin katkıları ile gerçekleş-

    tirilen sempozyumun bildirilerini içeren elinizdeki bu eserin hazırlanmasında emeği geçen Ahmet Efiloğlu,

    Nurettin Hatunoğlu, Tayyar Gürdal, Hasan Özer ve Hasan Sankır’a, üniversitemizin ilgili birimlerine, değerli

    sunumları ile sempozyumumuza katılan değerli katılımcılara, sempozyumun sekreterya işlerini yürüten Canan

    Kuş Büyüktaş’a ve emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

    Prof. Dr. Mahmut ÖZER

    Rektör

  • VI

  • VII

    TEŞEKKÜR

    Zonguldak ormandanlardan yeşil, Karadenizden mavi ve kömürden siyah rengini almış olan

    Batı Karadeniz şehridir. Şehri var eden en önemli olgu kömürdür. Şehirde Osmanlı Devleti zamanın-

    da 19. yy’da kömürün bulunmasıyla şehirleşme başlamıştır. Cumhuriyet zamanında ise şehirleşmesini

    tamamlamış ve Cumhuriyetin ilk şehri olma ünvanına sahip olmuştur.

    Şehir Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar ülke ekonomisi için daima çok

    önemli olmuştur. Bu önemini de son zamanlara kadar devam ettirmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyetin

    en büyük zenginlik kaynaklarından biri olan kömüre sahip olan şehir, bu özelliğiyle Cumhuriyet Tür-

    kiye’sine çok büyük katkılar sağlamıştır.

    Zonguldak, Claire Sheridan adlı seyyahın değerlendirmesiyle Cumhuriyet zamanında mede-

    niyetin gözlerden uzak kalmış ileri karakolu olmuştur. 1920’li yılların başlarında savaştan yeni çıkmış

    olan ülkenin pek çok şehrinde sinema, tenis, balo gibi olanaklardan söz etmek mümkün olamazken

    Zonguldak bu imkanlara sahipti. Kömürün bulunmasından itibaren Avrupalı devletlere ait şirketlerin

    yani Avrupalıların şehirde yaşamış olması şehre çok önemli bir katkı sağlamıştır. Cumhuriyet yöne-

    timinin kurulmasından sonra da Zonguldak devletin ve Cumhuriyetin ileri gelenlerinin gözdesi bir

    şehir olmuştur.

    Maden şehri olan Zonguldak son zamanlara doğru eski önemini yitirmiştir. Taşkömürünün

    tekrar önem kazanacağı günleri beklemektedir. Ya da maden dışındaki farklı alanlarda yeni açılımlar

    yakalamayı ummaktadır.

    Zonguldak’ı var eden kömürdür. Ancak şehrin tek sahip olduğu değerinin kömür olduğunu

    söylemek şehre haksızlık olacaktır. Şehrin eski çağlara kadar uzanan tarihi geçmişini gözönüne aldığı-

    mızda bu bölgede kökü eskilere dayanan bir kültürden bahsetmenin mümkün olacağı anlaşılacaktır.

    Ayrıca şehir sahip olduğu fakat henüz tam olarak farkına varamadığı birçok özelliğe de sahiptir.

    Örneğin şehir turizme yatkın doğal ve tarihi bir çevreye sahiptir.

    Her türlü gelişmenin ve var olan sorunların çözümü için öncelikle o konuların uzmanları ta-

    rafından ele alınarak dile getirilmesi gerekmektedir. İşte biz de bu gerçeklikten hareketle Zonguldak

    sempozyumunu düzenledik. Bu bilimsel etkinlikte şehri, var olan sorunları ve değerleri ile birlikte

    birçok açıdan ele alma imkanına sahip olduk.

  • VIII

    Bu kitap 16-18 Ekim 2014 tarihinde Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih,

    Arkeoloji, Sosyoloji, Edebiyat Bölümleri ile Karadeniz Stratejik Araştırmalar ve Uygulama Merkezi

    (KARSAM) tarafından gerçekleştirilen “İnsan, Kimlik, Mekân Bağlamında Zonguldak” başlıklı sem-

    pozyuma sunulan bildirilerden oluşmaktadır. Hazırladığımız eserde sempozyumda sunulan bildiriler-

    den 50 tanesi arkeoloji, tarih-coğrafya, kültür edebiyat başlıkları altında düzenlenmiştir.

    Bu vesileyle düzenlediğimiz sempozyuma ülkemizdeki üniversitelerden tebliğ ve görüşlerini

    sunmak üzere şehrimize gelmiş olan akademisyenlere çok teşekkür ederiz. Ayrıca Zonguldaklı araş-

    tırmacılar da bu bilimsel etkinlikte bizleri yalnız bırakmadılar. Onlara da çok teşekkür ediyoruz.

    Bu geniş katılımlı bilimsel faaliyetimiz Üniversite Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mahmut Özer’in

    destek ve katkılarıyla gerçekleşmiştir. Kendisine teşekkürü borç biliriz.

    Gerçekleştirdiğimiz sempozyuma ilgi gösteren ve katkıda bulunan Zonguldak ve Ereğli Be-

    lediyelerine de çok teşekkür ederiz.

    Sempozyumun gerçekleştirilmesinde yoğun bir emek sarfeden Fen Edebiyat Fakültesi dekanı

    Kemal Büyükgüzel’e, Tarih, Arkeoloji, Sosyoloji, Edebiyat Bölümleri öğretim üyelerine, araştırma gö-

    revlilerine, üniversitemiz ve fakültemizin ilgili idari personeline, sempozyum sekreteryasını yürüten

    Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Canan Kuş Büyüktaş’a, sempozyum sırasında yardımcı olan

    ve oturumları ilgiyle takip eden bölüm öğrencilerimize çok teşekkür ederiz.

    Editörler

  • IX

    İÇİNDEKİLER

    SUNUŞ ................................................................................................................................................ IX

    ARKEOLOJİ ......................................................................................................................................... 1

    FİLYOS – TIOS: BATI KARADENİZ’DE ANTİK BİR KENT

    SÜMER ATASOY ................................................................................................................................. 3

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

    F.GÜLDEN EKMEN ............................................................................................................................. 9

    2004-2008 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI IŞIĞINDA ZONGULDAK BÖLGESİ’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ KRONOLOJİSİ ÜZERİNE KISA BİR NOT

    GÜNGÖR KARAUĞUZ ...................................................................................................................... 21

    GEÇ ANTİK ÇAĞDA HONORIAS

    GÜLSEREN KAN ŞAHİN, ERGÜN LAFLI .......................................................................................... 31

    ZONGULDAK VE UZAK GEÇMİŞ

    ADNAN BAYSAL ................................................................................................................................ 43

    M.Ö. BİRİNCİ BİNDE KYTOROS GÖÇ, KOLONİZASYON, TİCARET VE KİMLİK

    TEVFİK EMRE ŞERİFOĞLU, CANER BAKAN ................................................................................... 57

    PARTHENİOS’TAN BARTIN’A: ANTİK DÖNEMDE BARTIN HAKKINDA İLK TESPİTLER

    FATMA BAĞDATLI ÇAM................................................................................................................... 71

    HERAKLEIA PONTIKE (KARADENİZ EREĞLİ) ANTİK KENTİNDE DİNSEL İNANIŞLAR

    BÜLENT ÖZTÜRK.............................................................................................................................. 81

    ANTİK DÖNEMDE ASTAKOS, NİKOMEDİA VE HERAKLEİA PONTİKA KENTLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLERE DAİR BAZI DÜŞÜNCELER

    ALİ BORA ........................................................................................................................................ 111

  • X

    ANTİK DÖNEMDE BATI KARADENİZ MERMER TİCARETİ

    EFDÂL HARDAL .............................................................................................................................. 129

    NİKOMEDİA VE TERRİTORYUMU BULUNTULARI IŞIĞINDA BATI KARADENİZ ROMA DÖNEMİ PİŞİRME KAPLARI

    EMRE EKİN ...................................................................................................................................... 141

    KANDIRA ÖRNEKLERİ IŞIĞINDA BATI KARADENİZ BİZANS DÖNEMİ MİMARİ ESERLERİNİN GENEL BİR DEĞERLENDİRMESİ

    ONUR GİRGİN ................................................................................................................................ 155

    BITHYNIA VE PONTUS’TA İKİ ÖNEMLİ KOMUTAN: HANNIBAL VE VI. MITHRIDATES

    SITKI SERKAN GÜZEL ..................................................................................................................... 167

    HERAKLEIA PONTIKA (KARADENİZ EREĞLİ) VE TIEION/TIOS(FİLYOS): KORUMA, KORUNAMAMA VE GELECEK

    TAYYAR GÜRDAL ............................................................................................................................ 177

    DÜNDEN BUGÜNE KDZ. EREĞLİ CEHENNEMAĞZI MAĞARALARI

    RAİF TOKEL ..................................................................................................................................... 181

    TARİH-COĞRAFYA .......................................................................................................................... 195

    MİLLİ MÜCADELE’DE ZONGULDAK SANCAĞI DİN ADAMLARI

    ALİ SARIKOYUNCU, ESRA SARIKOYUNCU DEĞERLİ ................................................................. 197

    ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASI’NIN CUMHURİYET ÖNCESİ VE SONRASINDA YÖNETİMİ, YABANCI SERMAYESİ VE DEVLETLEŞTİRİLMESİ

    NİHAT FALAY, RECEP EMRE ERİÇOK ........................................................................................... 229

    TAHİR KARAUĞUZ’UN KASTAMONU BASININDAKİ YAZI VE ŞİİRLERİ

    MEHMET SERHAT YILMAZ ............................................................................................................ 245

    ZONGULDAK SANCAĞI’NIN SIHHÎ-İCTİMAÎ COĞRAFYASINA DAİR BİR RAPOR YÜCEL NAMAL ................................................................................................................................ 257

  • XI

    CUMHURİYETE GİRERKEN ZONGULDAK’IN SAĞLIK VE SOSYAL DURUMU

    AHMET ÖĞRETEN, ALİ ŞAHİN....................................................................................................... 269

    BAŞBAKAN İSMET İNÖNÜ’NÜN ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASI ZİYARETİ (15 AĞUSTOS 1934) HASAN KARAKUZU, YÜCEL NAMAL ............................................................................................ 275

    BELGELERLE OSMANLI DÖNEMİNDE ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASINDAKİ EREĞLİ OSMANLI ŞİRKETİNE İLİŞKİN MÜLKİYET KADASTROSU

    HAKAN AKÇIN, TUNA ARATOĞLU ............................................................................................... 285

    MEHMET ALPDÜNDAR’IN ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASI İŞÇİ HAREKETLERİ İÇİNDEKİ YERİ

    MUSTAFA YÜCE ............................................................................................................................. 295

    OSMANLI SANAYİLEŞMESİ/MODERNLEŞMESİ VE KÖMÜR TAMER GÜVEN ............................................................................................................................... 307

    ZONGULDAK’IN İLK GAZETESİ: “ZONGULDAK” (1923-1954) FARUK TEMEL ................................................................................................................................. 321

    DEVLETİN GÖZÜNDEN 1965 KOZLU OLAYLARI ARDA BAŞ ....................................................................................................................................... 339

    EREĞLİ KÖMÜR MADENLERİ’NDE 7 YILLIK DRAM, 2.MÜKELLEFİYET (1940-1947)

    MURAT KARA ................................................................................................................................. 355

    23. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI, ZONGULDAK MİLLETVEKİLİ ve BİR HUKUK ADAMI: KÖKSAL TOPTAN

    TUNAHAN ÖZMEN ........................................................................................................................ 373

    ZONGULDAK KENT TARİHİNE KISA BİR YAKLAŞIM

    EROL ÇATMA .................................................................................................................................. 385

    MİLLİ KORUNMA KANUNU VE ÜCRETLİ İŞ MÜKELLEFİYETİNİN ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASINDA UYGULANMASI HAKKINDAKİ BİLİNMEYEN GERÇEKLER

    TUNA ARATOĞLU .......................................................................................................................... 417

  • XII

    ZONGULDAK’TA FRANSIZ MİSYONERLERLİK FAALİYETLERİ VE ANDRÉ CHARLES PİERRE MOREEL’İN YAŞAM HİKÂYESİ

    GÜRDAL ÖZÇAKIR .......................................................................................................................... 435

    BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ MÜHTELİT MÜBADELE KOMİSYONU MÜBADİL TASFİYE TALEPNAMELERİNE GÖRE ZONGULDAK’A İSKÂN DİLEN MÜBADİLLERİN GELDİKLERİ MEMLEKETLERİ VE ZONGULDAK’TA İSKAN EDİLDİKLERİ İDARİ BİRİMLER

    NECAT ÇETİN .................................................................................................................................. 447

    19. YÜZYIL ORTALARINDA DEVREK KAZASI MÜSLÜMAN, ERMENİ VE RUM AHALİSİNİN SOSYAL VE İKTİSADİ DURUMU

    NURŞEN GÖK ................................................................................................................................. 459

    MEKÂNSAL/KENTSEL PLANLAMADA GEOTEKNİK/JEOFİZİK FAKTÖRLERİN ÖNEMİ: ZONGULDAK KENTİNDEN ÖRNEKLER FERHAT ÖZÇEP, İLGİN KURŞUN, VİLDAN ERBAY ....................................................................... 467

    ZONGULDAK’IN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ ve YERLEŞME ÜZERİNE ETKİLERİ AYHAN AKIŞ BAŞTÜRK KAYA, MESUT ŞİMŞEK ............................................................................ 481

    DİL - KÜLTÜR - EDEBİYAT ........................................................................................................... 515

    AHMET TALÂT ONAY (1885-1956) VE ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA MAZMUNLAR ADLI ESERİ ÜZERİNE

    MUSTAFA GÜNEŞ ........................................................................................................................... 517

    ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ROMANINDA (1923-1938) TOPYEKÛN KALKINMA SEFERBERLİĞİNİN SAHNESİ OLARAK ZONGULDAK

    CANAN SEVİNÇ .............................................................................................................................. 523

    RÜŞTÜ ONUR’UN ŞİİRLERİNİN KELİME DÜNYASI

    GÜL BANU DUMAN, SERKAN FURTUN ....................................................................................... 533

    STİLİSTİK AÇIDAN ZONGULDAK YEREL GAZETELERİ OSMAN ARICAN............................................................................................................................. 551

    BİR EDEBİYATÇININ GÖZÜYLE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ZONGULDAK HÜSEYİN TAŞ .................................................................................................................................. 559

  • XIII

    MÜKELLEFİYET KANUNU VE EDEBİYATTAKİ YANSIMALARI

    ŞABAN DEMİR ................................................................................................................................ 567

    MEHMET YILMAZ KARAİBRAHİMOĞLU

    FATMA KILIÇ ................................................................................................................................... 571

    ZONGULDAK’TA YERLEŞİM VE DİL ÖZELLİKLERİNE BİR ÖRNEK: BAĞLIK KÖYÜ

    GÜLER YÜKSEL ............................................................................................................................... 575

    KENT KÜLTÜRÜ KİMLİĞİNDE YÖRESEL SANATLARIN ÖNEMİ: ZONGULDAK EREĞLİ ELPEK BEZİ ÖRNEĞİ

    N. RENGİN OYMAN ....................................................................................................................... 603

    ZONGULDAK’TA TEKSTİL- MODA TARİHİ MÜZESİ OLUŞTURULMASI ÜZERİNE BİR ÖNERİ

    YÜKSEL ŞAHİN ................................................................................................................................ 615

    SOSYOLOJİ ...................................................................................................................................... 629

    ZONGULDAK’TAN ALMANYA’YA GÖÇ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

    MUSTAFA GENÇER ......................................................................................................................... 631

    10 YILLIK İSTATİSTİKÎ VERİLER KAPSAMINDA ZONGULDAK’TA İŞLENEN SUÇ ÇEŞİTLERİ

    LEYLA ÇAKICI GERÇEK ................................................................................................................... 639

    SOSYO-MEKÂNSAL DEĞİŞİM BAĞLAMINDA ZONGULDAK VE YER: ÇOK KATMANLI BİR DEĞERLENDİRME

    ŞENAY GÜNEYMEN ........................................................................................................................ 653

    KENT PAZARLAMASI KAPSAMINDA KENT KİMLİĞİ VE MEKÂNSAL ANALİZ ZONGULDAK İLİ ÖRNEĞİ

    GİZEM TOKMAK ............................................................................................................................. 675

    KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNİN SOSYO-KÜLTÜREL VE EKONOMİK ETKİLERİ

    NEVİN GÜNGÖR ERGAN

    BİRSEN ŞAHİN KÜTÜK ................................................................................................................... 699

  • XIV

  • 1

    ARKEOLOJİ

  • 2

  • 3

    FİLYOS – TIOS: BATI KARADENİZ’DE ANTİK BİR KENT

    SÜMER ATASOY1*

    Zonguldak ilinin kuzeydoğusunda bir sahil beldesi olan Filyos, antik Tios kentinin üzerinde yer almaktadır. Kentin tarihi hakkında bilgilerimiz azdır. Efsaneye göre kent, M.Ö. 7. yüzyılda kurul-muştur. Tarihi boyunca değişik isimlerle (Tios, Tieion, Tianon, Tium) anılmıştır. Hiçbir zaman siyasi bir güç oluşturamayan ve Ereğli ile Amasra’nın gölgesinde kalan kent, Roma döneminde, M.Ö.70 yılında yakılıp yağma edilmiştir. Daha sonra yeniden inşa edilerek, bir ticaret ve balıkçı kenti olarak yaşamını devam ettirmiştir. Ayrıca yörede tahıl ve üzüm yetiştiriliyor, bol miktarda torik ve palamut avlanıyordu.

    Kent, Bizans döneminde, M.S. 5.yüzyılda önemli bir dini merkez olmuş ve bir dönem Cenova hakimiyetine girmiştir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise giderek önemini yitirmiş ve küçük bir balıkçı kasabasına dönüşmüştür.

    Bugün, Filyos beldesinin bulunduğu alanda eski kentten toprak üstü kalıntı olarak Roma, Bizans ve Ortaçağ dönemlerine tarihlenen kale, sahil surları, su kemeri, tonozlu galeri, tiyatro, savunma kulesi ve çeşitli mezarlar görülebilmektedir.

    Tios kentinin araştırılması ve kazılması, Karadeniz tarihi ve arkeolojisi için büyük önem taşımak-tadır. Çünkü Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında kazılan ilk ve tek antik kentidir. Başka örnek yoktur. Toprağın hemen altında yolları, meydanı, hamamı, dini yapıları, evleri, depoları, mezarlarıyla büyük bir kent ortaya çıkarılacaktır. Böylece tarihi boyunca önemsenmeyen bu kent, gelecekte Karadeniz bölgesinin turizm açısından önemli bir merkezi olacaktır.

    Gezginlerin yazdığına ve çizdiğine göre, 1900’lü yıllarda Filyos nehrinin doğu yakasında, liman tesislerinin yapılacağı bölgede, Kille denilen mevkiide küçük bir yerleşme vardı ve buraya Eski Filyos deniliyordu. Bugünkü Filyos’a da Yeni Filyos adı verilmişti.

    Eski Filyos’ta orman işletmesinin tesisleri vardı. Ormandan kesilen keresteler, nehir yoluyla bu-raya getiriliyor ve buradan büyük yelkenli gemilerle deniz yoluyla ihraç ediliyordu.

    Eski Filyos denilen yerde bugüne kadar hiç araştırma yapılmamıştır.

    Tios kentinde 2006 yılından beri yaptığımız araştırma ve kazılarda kentin yerleşme sınırlarını tam tespit edemedik. Yörede yaptığımız küçük ölçekli araştırmalarda, taş döşeli Roma yolları, köprü-ler, su kanalları ile mezarlar bulduk.

    Filyos nehri vadisinde tarih boyunca üzüm yetiştirilmiş, imalethanelerde şarap yapılmış ve ihraç edilmiştir. Ayrıca, tahıl ve orman ürünleri de ticaret yolu olarak kullanılan nehir üzerinden kayıklarla /sallarla taşınmıştır. Bu nedenle Filyos deltası Gökçebey arasında, nehir kenarında, Roma ve Bizans döneminde yapılmış ticari depolar ve küçük tesisler olmalıydı.

    * Prof.Dr., Karabük Üniv.,Edebiyat Fak. Arkeoloji Bölümü, [email protected]

  • 4

    2009 yılında yaptığımız araştırmada Gökçebey Üçburgu mevkii, Kayıkyanı olarak anılan bölgede Roma dönemine tarihlediğimiz bir depoya ait taş temeller, çanak çömlekler ve bir kurşun dirhem bulduk (bugün Kdz.Ereğli Müzesinde). Daha sonra bulunan kurşun dirhem ise Gökçebey özel Ça-nakçı Müzesi koleksiyonuna dahil edilmiştir.

    Filyos beldesi, Tios kentinin hamam, tapınak, taş döşeli yolları, mahzenleri, balık depoları, mo-zaik döşeli villa kalıntıları üzerinde durmaktadır.

    Filyos ve çevresi 19. ve 20.yy içinde yabancı gezginler tarafından gezilmiş, toprak üstünde gö-rülen kalıntıların çizimleri yapılmış, fotoğrafları çekilmiş ve kitap olarak yayınlanmıştır.

    Bu gezginler; Anville (1768), Ainsworth (1836), Bore (1837), De Hell (1847), Boutkowski (1864), Siblian (1870), Von Diest (1886), Kalinka (1896), Mendel (1899) ve Robert (1932).

    Yine gezginlerin çizdiğine göre Filyos’tan Bartın’a uzanan bir antik yol ve üzerinde köprüler vardı. 1932 yılında Fransız konsolosu Louis Largarde bu yolu izleyerek Bartına gitmiştir.

    Bu yolun araştırması henüz yapılmamış, bilgi ve belge toplanmamıştır.

    Filyos çevresinde yapılacak projeler ile bölgenin kendine özgü doğal, sosyal ve ekonomik ya-pısına getireceği sorunları önlemek, uyumlu ve yararlı bir adaptasyonu sağlamak önem kazanıyor. İlgili kurum ve kuruluşların ilgisini bölgeye yöneltmek, mevcut sorunları saptamak ve bunlara çözüm önerileri bulmak gerekiyor.

    Yapılacak projeler ile bölgeye neler gelecek ve neler gidecek? Bunları saptamak ve doğru yön-temleri bulmak zorundayız.

    Gelişmişliğin ön koşullarından biri olan ekonomik büyüme, bölge insanının her yönden gelişme-sini sağlayacak yatırımları gerektirir.

    Bu sorunların çözümünde veya hafifletilmesinde turizmin geliştirilmesi gerekmektedir. Turizm sektörü aracılığı ile ek gelirler çoğalır, çevre koruma bilinci yaratılır, turistler için yapılan hizmetlerden yöre halkı da yararlanır. Tarih, kültür, folklor ve doğal kaynaklar daha bilinçli değerlendirilir. Turizm, bölge insanı için hayati önem taşımaktadır. Türkiye’nin diğer yörelerinde yapılan hataların bu bölgede tekrarlanması lüksüne sahip değiliz. Buraya gelecek olanlara bozulmamış doğa, farklı bitki örtüsü, deniz kıyılarının güzelliği ve arkeolojik zenginlik sunacağız. Önceden planlanmış ve iyi düşünülmüş projelerle geçmişi ve geleceği birlikte koruyabiliriz Yerel yönetimler, kültürel mirasa saygılı turizmin önderi olmalıdır.

    Kültürel miras, sadece turistler için değildir. Kendi halkımız ve ulusumuz içindir. Türkiye’nin kimlik, varlık ve yaşam değerleridir. Anadolu’nun sahibi olma bilincidir. Dünya ve Avrupa ile bütün-leşmektir.

    Filyosun çevresindeki diğer kentlerden ayırt edici özellikleri vardır. Arkeolojik zenginliği, nehiri, denizi, ormanları, topoğrafyası, temiz havası, temiz yer altı suları, havaalanı, ulaşım yolları. Bunları korumak ve kent yaşamı ile nasıl uyum sağlayacağını araştırmak gerekir.

    FİLYOS – TIOS: BATI KARADENİZ’DE ANTİK BİR KENT

  • 5

    Motorlu taşıtlar insanların ve kentlerin baş belasıdır. Yeşil alanlar, yaya alanları, park ve bahçeler ise sosyal gelişmişliğin göstergesidir.

    Yakın çevredeki Amasra, Kastamonu, Safranbolu tarihi ve kültürel değerlerini korumaya özen gösterip turizmden gelir sağlamaya devam ediyorsa, Filyos’ta kültürel mirasına sahip çıkmalıdır.

    Toplum, tarihini öğrenir ve sever. Bundan sonra sevdiği şeyi korumak için örgütlenir.

    Tios kazıları, sadece Filyos’un tarihini değil, Türkiye’nin Karadeniz bölgesinin ve dünya tarihçiliği-ni yönlendirecek, değiştirecek buluntularla doludur. Kazılar ilerledikçe sürprizlerle karşılaşacağız. Tios, artık dünyanın tarihsel ve kültürel miras alanlarının başında gelmektedir.

    Filyos ve çevresini gerçekten korumak, toprak altındaki zenginliklerini ortaya çıkarmak istiyorsa-nız, bir bilgi ve belge merkezi oluşturarak, uzmanların çalışmalarını beklemek gerekir.

    Yerel yönetimlerin kendi politik görüşleri ve çıkarları doğrultusunda, keyfi uygulamaları olma-malıdır.

    Kentleşme ve planlama konularında, orada yaşayan insanların ortak bilinç oluşturması gerekir.

    Planlama ve projeler başarıya ulaşamazsa kentler ve çevre yaşanmaz hale gelecektir Mutsuz, huzursuz, sağlıksız bir toplum yaratılacaktır. Böyle bir toplum üretken ve verimli olamaz.

    Tarihi ve doğal çevreyi koruyarak, uyum içinde yenilik ve gelenekselliği birleştirerek yaşanır çevre ve kentler yapabiliriz.

    Doğal kaynakların tüketilmesi, çevre kirliliği, su, hava, toprak ve doğal ürünler arasındaki den-genin bozulması bir felaketin habercisidir.

    Gelişmiş ülkeler, geniş ekonomik olanakları ve dengeli nüfuslarıyla bu felaketi önlemeyi başara-bilir.

    Plansız ve denetimsiz, alt yapısız gelişmeler, insanca yaşamaya olanak vermeyen ilkel yerleşme-lerin kenti kuşatmasına, merkezde mevcut dokunun tahribine, tarihsel, kültürel ve doğal değerlerin yok olmasına yol açacaktır.

    Bu beldenin çağdaş yöneticileri ve kültürlü insanları, tarih bilincini ön planda tutarak, koruma amaçlı plan yaparak Tios kentini bakımlı bir ören yeri olarak yaşatmak zorundadır. Burada talana değil, geleceğe ve uygarlığa hizmet edecek bir örnek oluşturulmalıdır. Evler, sokaklar, meydancıklar, pazar yeri, parklar, sosyal ve kültürel mekânlarıyla yeni bir yerleşme kurulamaz mı? Tarih ve çağdaş yaşam birlikte yaşayabilir. Burada taşları, duvarları korumak yetmez. Yakın geçmişteki yaşam kül-türünün de korunması için özen göstermek gerekir. 1940’lardan sonra burada kurulan Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikasının bu beldeye getirdikleri, sosyal hayatında yaptığı değişiklikler, anılar, belgeler, fotolar, eşyalar toplanıp, kayıt altına alınamaz mı? Böylece Türkiye’nin Karadeniz kıyısındaki tek an-tik kenti Filyos-Tios, kuruluşundan günümüze, hem müzede hem de çevrede yaşatılan bir tarih ve turizm merkezi olabilir.

    Sümer ATASOY

  • 6

    Filyos’ta politik düşünce ve kavgalar üstünde, ortak olarak sahip çıkılacak bir kültürel miras bi-lincinin oluşması gerekiyor.

    Kültürel mirası koruma çabası, sosyal çağdaşlaşma olgusudur.

    Koruma, bir yasa sorunu değildir. Bir kültürel tavırdır. Toprak yağmasına direnebilen bir kamu-oyu yaratabilmektir.

    Filyos, kültür turizmi ile uzun süreli bir geçim kaynağı sağlayabilir. Bunun için kültürel değerle-rini ve doğal alanlarını korumak zorundadır.

    Filyos’un sahip olduğu Tios, özel bir yer ve yok olmaması gerek. Tios’un kazılması Filyos için bir kurtuluştur. Çok özel bir fırsattır.

    SONUÇ OLARAK;

    1-Altı kazı sezonunda kısmen ortaya çıkarılan Tios’un, tarihte yazılanların aksine büyük bir kent olduğu anlaşıldı.

    2-Devam eden kazılar sonucunda son derece gösterişli, önemli ve Karadeniz kıyısında tek örnek bir ören yeri ortaya çıkarılacağı ispatlandı.

    3-Değişik üniversitelerden gelen öğrenci ve uzmanlarla ortak çalışma yapılmış, arkeoloğ, sanat tarihçisi, mimar, desinator, fotoğraf sanatçısı, topoğraf, jeoloğ, antropolog, epigrafist, nümiz-mat gibi yerli ve yabancı uzmanlar görev almışlardır.

    4-Tios kalıntıları, bölgenin anıtsal nitelikte tek kültür mirası olmasına rağmen, yıllarca çok az sayıda insanın dikkatini çekmiştir. Kazıların başlamasıyla birlikte yerli ve yabancı çok sayıda TV kanalında ve yazılı basında haberler çıkmış, Filyos beldesi Tios sayesinde gündeme gelmiştir.

    5-Birçok ulusal ve uluslararası sempozyum ile konferansta, Tios kazıları anlatılarak, Filyos ve yörenin önemi belirtilmiştir.

    6-Kazılar ile tanıtımı yapılan Filyos-Tios’a, gelecek yıllarda çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi gelmesi için ortam hazırlanmıştır.

    Yörede eski eser tahribatı bütün hızıyla devam ediyor. Kaçak kazılar, plansız ve yasadışı yapılaş-malar, duyarsız yöneticiler ile kültür varlıkları tespit ve tescil edilemeden ortadan kayboluyor veya kaybolması isteniyor.

    Türkiye’de kazı yapan tüm Türk öğretim üyeleri, Kültür Bakanlığı, İl Özel İdareleri ve belediye-lerden gelen maddi destekler ile çalışırlar. Çok az kazıya sponsor desteği vardır.

    Filyos-Tios için yaptığım çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgileri her yıl açıklayarak görevimi ya-pıyorum. Genç öğrencileri eğitiyorum.

    Tek dileğim, 2600 yıl önce Tios’ta yaşayan insanlardan, bugünkü çocuklara bırakılan en değerli miras’ın kaybolmamasıdır.

    FİLYOS – TIOS: BATI KARADENİZ’DE ANTİK BİR KENT

  • 7

    Kültür mirasının korunması, toplum için gerekli yatırım ve gelişmelerin karşısında engel değildir. Başarılı projeler yaparak, uluslararası ölçütlere uygun çalışmalara destek vererek koruma bilincinin toplum tarafından benimsenmesi sağlanabilir.

    Çağdaşlık ilimdir, kültürdür, eğitimdir. Bugün toplumsal yaşam çeşitli söylemlerle yön değiştir-miş, yozlaşmıştır.

    Küçük belde yaşamına mahkum insanlar, monoton, umutsuz ve mutsuz bir bekleyiş içindedir.

    Filyos’ta yaşayanlar, terk edilen değil, kuşaktan kuşağa yaşanan bir tarih, kültür, doğa ve turizm yerleşimi olmak istiyorlarsa, arkeolojik araştırma ve kazılara destek olmalı, doğa ve kültürle barışık bir koruma imar planı yapılmasına katkı sağlamalıdır.

    Sümer ATASOY

  • 8

    KAYNAKÇA

    ATASOY,S.”New Exploration of the Turkish Black Sea Coast: Filyos-Tios”, 4th International Congress on the Black Sea Antiquities,İstanbul,2009,4

    ATASOY,S. “Filyos-Tios”, Ekonomi 2/2009,19-21

    ATASOY,S. – Ş.Yıldırım,”Filyos-Tios 2009 Yılı Kazısı”, KST 32/4,Ankara,2011,1-16

    ATASOY,S. - H.Erpehlivan,”Filyos-Tios Kenti: İlk Yerleşmeye Ait Keramik Buluntular”, İsmail Fazlıoğ-lu Anı Kitabı,Edirne,2012, 1-11

    ATASOY,S. “Recent Discoveries at Tios and Its Territory”, Fifth International Congress On Black Sea Antiquities.Summaries of Papers (ed.G.R.Tsetskhladze),The Danubian Lands between the Black, Aegean and Adriatic Seas,Belgrade,2013, 12-13

    ATASOY,S. “New exploration of the Turkish Black Sea coast: Filyos / Tios”, The Bosporus:Gateway between the Ancient West and East (1st Millennium BC – 5th Cent AD),Proceedings of the 4th Int.Cong. on B.Sea Antiquities,İstanbul 14th-18th Sept.2009,(eds.G.R.Tset-skhladze-S.Atasoy-A.Avram-Ş.Dönmez-J.Hargrave),Oxford,2013, 373-378

    ATASOY,S.-YILDIRIM,Ş. “Filyos-Tios 2010 yılı Kazısı”,KST 33/2,Ankara,2012,451-462

    ATASOY,S. “Batı Karadeniz Kıyısında Antik Bir Kent Kazısının Öyküsü: Filyos-Tios Kazmalı mı?”, Tarhan Armağanı. M.Taner Tarhan’a Sunulan Makaleler, (Ed.O.Tekin-M.H.Sayar- E.Konyar), İstanbul, 2013, 23-36

    ÖZTÜRK,B. Küçükasya’nın Batı Karadeniz Kıyısında Bir Antik Kent:Tios (Tieion), İstanbul,2012 (Mar-mara Ünv.Eskiçağ Tarihi,basılmamış doktora tezi)

    YILDIRIM,Ş. “Filyos – Tios Kazı Çalışmaları-2011”,Haberler 34 / 2012, 25

    YILDIRIM,Ş. “Tios Tiyatrosu”, Orhan Bingöl’e 67.Yaş Armağanı,(ed.G.Kökdemir), Ankara,2013, 727-750

    FİLYOS – TIOS: BATI KARADENİZ’DE ANTİK BİR KENT

  • 9

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE

    ETNOGRAFYA MÜZESİ

    F.GÜLDEN EKMEN*1

    KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRAS

    Kültürel miras kavramı, somut olmayan kültürel miras ve obje odaklı olmak üzere iki unsurdan oluşan bir bütünü kapsamaktadır. Obje odaklı kültürel miras her türlü taşınır ya da taşınmaz kültür varlıkları olarak ele alınır. Bu kültür varlıkları toplumların geçmişe ait izlerini taşıdığı için korunur ya da korunmaya çalışılır. Ulusal kimliği şekillendiren bu kültür varlıkları kimi zaman politikanın kimi zaman ise dini kutuplaşma yaratan fikirlerin malzemesi olmuştur. Örneğin İngilizler barışçıl ve kırsal İngiltere imajının altını çizmek için kırsal malikânelerin yüceltilmesi ve korunması yoluna gitmişlerdir.2 Kültürel miras olarak neyin önemli olduğu, nelerin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda bir seçi-ciliğe gidilmesi diğer kültüre ait izlerin yok edilmesi sonucunu doğurduğu için objektiflikten uzaktır.

    Dünyada kültürel miras bilincinin uluslararası boyut kazanmasındaki en önemli belirleyici UNES-CO olmuştur. 1972 yılında imzaya açılan Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkındaki Sözleşme ile (Convention Concerning the Protection of the World Cultural and Natural Heritage) kültürel mirası koruma işi imza ile güvence altına alınmıştır. Zaman içinde ise endüstriyel miras ve somut olmayan kültürel miras da UNESCO kapsamına girmiştir. Bu kapsama giren unsurları koru-manın uluslararası anlaşmalar ile garanti altına alınması kültürel mirasın değerini arttırmıştır. Öyle ki toplumların geçmişe ait izleri kitaplardaki soyut anlatımlardan sıyrılarak canlı ve somut veriler haline dönüşmüştür. Söz konusu veriler sadece toplumların hafızasında yer etmekle kalmamış turizm etkisi ile ekonomik getiri de sağlamaya başlamıştır.

    UNESCO kapsamında bulunan endüstriyel miras da tıpkı kültürel miras gibi toplumların sos-yo-kültürel ve sosyo-ekonomik niteliklerinin altını çizen bir kavramdır. 18. Yüzyılda Avrupa’da baş-layan Sanayi Devrimi, etkisi altındaki toplumlar için ekonomik ve sosyal dönüm noktası olmuştur.3 Başlangıç itibariyle el ile olan üretimin yerini makinelere bırakması, küçük fabrikalardan üretim komplekslerine geçiş, gelişen ve hızla gelişmeye devam eden teknoloji, Sanayi Devrimi ile başlayan öncü mekânları yetersiz hale getirmiştir. Bu mekânlar ve tüm donanımları dünyada son 50 yıldır koruma altına alınmış, Türkiye ise endüstri mirasını koruma bilinci ile 1990’larda tanışmıştır.

    Endüstri mirası kapsamına giren sanayi yapıları ve donanımları, ilgili endüstrinin tarihsel ve teknolojik değerini oluşturur. Bu değerlere verilen önem “Endüstri Arkeolojisi” kavramını yaratmıştır. Bu kavram sadece arkeologların değil, mimar, topograf, sosyolog, ekonomist gibi araştırmacıların bir arada çalıştığı interdisipliner bir alanı kapsar.

    * Yrd. Doç. Dr., Bülent Ecevit Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü, Zonguldak. [email protected] Wright Patrick, On Living in an Old Country, London, 1985.3 HançerlioğluOrhan,Ekonomi Sözlüğü,İstanbul,1981.

    F. Gülden EKMEN

  • 10

    Endüstri mirasının korunması konusunda 1973 yılında TICCIH Uluslar arası Endüstri Mirasını Koruma Komitesi (The International Committe fort he Conservation of Industrial Heritage), 1999 yılında ise ERIH Avrupa Endüstri Mirası Güzergahı (The European Route of Industiral Heritage) kurulmuştur. Türkiye’de ise bu anlamda özel bir örgütlenme bulunmamaktadır.

    Yukarıda da bahsedildiği gibi endüstri yapıları UNESCO listesine girmiştir. 2011 yılı bilgilerine göre listede yer alan 936 mirastan 37’si endüstri mirasıdır ve ne yazık ki endüstri mirası listesinde Türkiye bulunmamaktadır. Endüstri mirası kaybının çok hızlı olduğu ülkemizde henüz bu konuda ayrıntılı bir envanter dahi oluşturulamamıştır.4 Oysaki ülkemiz sadece kültürel miras anlamında değil endüstriyel miras anlamında da çok zengindir.

    ZONGULDAK’IN ENDÜSTRİYEL VE KÜLTÜREL MİRASI VE KORUMA

    Zonguldak ili kıyıya paralel uzanan ve kıyıdan içeri gidildikçe yüksekliği artan üç dağ sırasından oluşur. Kentin % 67’si dağlık, % 33’ü ise kentsel ve endüstriyel kullanımdadır. Zonguldak havzası Tür-kiye’nin 1.1 milyar tonluk taşkömürü rezervini içinde barındırmaktadır ki taşkömürü dünyanın birinci enerji kaynağının % 28’ini oluşturmaktadır.5

    Zonguldak’ta maden kömürü üretimi, 1848 yılında Hazine-i Hassa İdaresi kontrolünde baş-lamıştır. Üretimle birlikte kömür havzası, donanmanın gereksinimini karşılamak ve yine Hazine-i Hassa tarafından yönetilmek üzere Yahudi Galatalı sarrafların kurduğu kömür kumpamyasına kiraya verilmiştir. Daha sonra George ve John Berkeley isimli mühendis kardeşlerin Zonguldak’a gelmesi ile Kozlu ve Üzülmez’de ilk kuyular açılmıştır. Kırım Savaşı ile müttefiklerin gereksinimini karşılamak üzere kömür havzası bu kez de İngiltere’ye bırakılmış ve bu dönemde (1854-1855) demiryolu hatları döşenmiş, ilk ocaklar açılmıştır. 1865 yılında padişahın emri ile kömür havzası Ereğli kaymakamı ve maden nazırı Dilaver Paşa’ya verilmiştir. (Üzülmez’e halen Dilaver denilmesi bu sebeptendir) Bunun üzerine 100 maddelik bir nizamname hazırlanmış ve Teskere-i Samiye ile havzanın sınırları belirlenmiş, kumpanya dönemi başlamıştır. 1883’ten sonra Ermeni Karamanya Kumpanyası, Gürcü Kumpanyası, Saracazadeler Maden Kömür Şirketi ve Fransız Ereğli Şirketi Osmaniyesi kurulmuştur. Meşrutiyet Dönemi’nde ise (1908-1914) havza Ticaret ve Ziraat Nezaretine devredilmiş, Çaydamar ve Karıncadere ocakları satın alınmış, Kozlu madeni İtalyan ve Yunan sermayesi ile işletilmiştir. I. Dünya Savaşı döneminde (1914-1920) Savaş Kömür Merkezi kurulmuş ve idaresi Alman bir albaya verilmiştir. Savaşın sonunda ise havzanın idaresi İtilaf Kuvvetleri kömür komisyonuna verilmiştir. 1926-27 yıllarında devlet direkt olarak işletmeci pozisyonu almış, Üzülmez, Kilimli ve Kozlu Maden İşleri Anonim Şirketleri kurulmuştur. 1937 yılında Etibank tarafından kurulan müesseseye devredilen havza, 1957 yılında Etibank’tan ayrılıp tüzel kişiliğe sahip TKİ bünyesinde toplanmıştır. Son olarak 1982 yılında Ereğli, Kozlu, Karadon, Armutçuk, Üzülmez ve Amasra İşletmeleri Türkiye Taşkömürü Genel Müdürlüğü kontrolüne geçmiştir. 1865 yılından günümüze kadar 400 milyon ton taş kömürü üretimi yapılmıştır.6

    4 Köksal,T.Gül,İstanbul’dakiEndüstriMirasıiçinKorumaveYenidenKullanımÖnerileri,İstanbulTeknikÜniversitesi,YayımlanmamışDoktoraTezi,İstanbul,2005.

    5 Ersoy,Melihvd.,Sanayisizleşme Sürecinin Kentsel Yaşama Etkileri, Zonguldak Örneği, Ankara, 2001.6 Ersoy a.g.e.

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 11

    Bölgede kömür rezervinin ortaya çıkışı ile Osmanlı Devrinden itibaren kömür kaynaklı sanayi te-sisleri de gelişmiştir. 1930-1945 yılları arasında kömür dışında iş sahaları oluşmuştur. Bunlar; Elektrik ihtiyacına yönelik kurulan santraller, Cüruf Çimentosu Sanayi (Ereğli), Şamot Sanayi, hammaddesi kömür olan Sentetik Benzin Sanayi’dir. 1946 yılında kurulan Cumhuriyet Döneminde inşa edilmiş Ça-talağzı Termik Santrali bölgenin önemli iş sahalarından biridir (Figür 1). Şamot yani ateşe dayanıklı malzeme üreten Filyos Ateş Tuğla Fabrikası (Figür 2) ise Karabük Demir Çelik İşletmesine alümine ve silikat sağlamak amacı ile 1949’da kurulmuştur. Bu sektörlerin tümüne bakıldığında il bazında sanayi % 70 maden çıkarmaya dayalıdır. Geri kalan %30 luk dilim ise madene bağlı gelişen sanayidir.7

    Görüldüğü gibi Zonguldak ili temelde kömür madenciliğine bağlı tek merkezli bir yerel ekonomi örneğini temsil etmektedir. 1848 yılından günümüze, 150 yılı aşkın süredir madencilik faaliyetlerinin aralıksız devam ettiği kentte endüstriyel mirasın korunmasına yönelik girişimler yok denecek kadar azdır.

    Endüstri mirası tıpkı kültürel miras gibi özgün kimliği korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilir. Bununla ilgili örnek olabilecek nitelikte projeler Avrupa’da hayata geçirilmiştir. 20 yüzyılın son çey-reğinde Almanya, İngiltere ve Fransa’da işlevini yitirmiş birçok endüstri yapısı, yeniden kullanımla yeni bir işlev kazanmıştır.8 Örneğin Almanya’nın batısında bulunan Ruhr Bölgesi 1970’li yıllara kadar ağır sanayi merkezi iken, 70’lerden sonra alanın tamamı korunarak dönüştürülmüş ve büyük bir endüstri mirası alanı oluşturulmuştur. Burası bugün 17 kenti içinde barındıran, maden ocakları ve demir yolu bağlantıları ile açık hava endüstri müzesi halindedir (Figür 3).9 Ülkemizde ise bu anlamda örnek olabilecek girişimler yeni yeni hayata geçmektedir. Örneğin İstanbul Eyüp semtinde bulunan Silahtarağa Elektrik Fabrikası İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Santralistanbul adı ile Enerji Mü-zesi haline dönüştürülmüştür. Bu müzede ayrıca, lansman toplantıları, festivaller ve konferanslar da düzenlenmektedir. Bundan başka Hasköy Tersanesi ve Lengerhane binası Koç Holding tarafından müze haline getirilmiştir.

    Endüstri mirası olarak Türkiye’nin vitrinini oluşturacak nitelikte olan Zonguldak ilinde bu miras farklı yöntemler ile korunabilir. Bu koruma yöntemi üç farklı şekilde uygulanabilir. Bunlardan birincisi, yapıya herhangi bir müdahale yapmadan veya en az müdahale ile yeni bir işlev kazandırmaktır. Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken bazı unsurlar vardır. Bunlar, seçilen yeni işlevin binanın yapısına uygun olması, yapılacak değişiklerin basit ve geri dönülebilir özellikte olması, mekânsal ve yapısal niteliklerin doğru değerlendirilmesi, yapının teknik donatısının yerinde sunulması ve ülkemizde en sık tekrarlanan bir hata olarak yapının boş bir kutu gibi sadece dış cephesinin restore edilip içinin işlevsizleştirilmesinin önüne geçmektir.10 İkinci olan, yapıya müze niteliği kazandırılarak korumadır. Fakat bu yeni nitelik yapıyı Teknik Müze değil “Endüstri Müzesi” haline dönüştürmelidir. Çünkü En-düstri müzeleri teknik müzeler gibi üretim teknikleri ve fabrika bilgileri içerdiği gibi bunun yanında,

    7 Genç,Hamdi,“Cumhuriyet’inİlkYıllarındaZonguldak’taNüfus,TicaretveSanayi(1920-1932)”,Zonguldak Karael-mas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi6/12,S.137-152,2001.

    8 Trınder,Barrie,FöhlAxelvd.,Blackwell Encyclopedia of Industrial Archaeology,Oxford,1992;Cossons,Neil,The Bp Book of Industrial Archaeology, London, 1993.

    9 Jesberg,Paulgerd,“BauenfürKultur,ArbeitenundWohnen”Deutsche Bauzeitschrift7,S.107-115,1999.10 Föhl,Axel,Bauten der Industrie und Technik, Bonn, 1995.

    F. Gülden EKMEN

  • 12

    dönemin sosyal, ekonomik ve teknik gelişimini, işçilerin günlük yaşamlarını, çalışma koşullarını, yapıyı ve endüstriyi ses, gürültü veya koku gibi özgün ortamı ile birlikte sunar.11

    Zonguldak ilinde de üniversitemiz tarafından işlevsiz bir yapı seçilerek, yeniden işlevlendirilip bir kömür müzesi oluşturulabilir. Bu müze, konferans, kokteyl, toplantı ve tanıtımlar için kullanılabilir. Canlı anlatımlar yapılarak, işçilerin çalışma yöntemleri ve koşulları yaşayan müze şeklinde öğretilebi-lir. Kömürün çıkarıldıktan sonraki kullanım aşamaları, kömür ile birlikte tesadüfi şekilde çıkan diğer yarı kıymetli ve doğal taşlar tanıtılabilir. Bunun yanında Sosyal Sorumluluk Projeleri kapsamında bu müzede ilköğretim öğrencilerine eğitim verilebilir. Ayrıca kömür çıkarma teknolojisine ilişkin makine teçhizatın küçük modelleri satılabilir veya üniversitemiz konuklarına hediye edilebilir. Bundan başka kent merkezinde bulunan lavuar alanı tırmanma kulesi haline dönüştürülerek yeni işlevi ile koruna-bilir. Bu yeni işlev özellikle gençlerin ilgisini çeken bir aktivite olduğu için, tırmanma yapan gençlere veya izleyicilere sesli olarak lavuar alanının asıl işlevi anlatılıp halkın en önemlisi de gençlerin ve çocukların bilinçlenmesi sağlanabilir.

    Endüstriyel mirastan sonra Zonguldak ilinin kültürel mirasına bakacak olursak kentte, Kalkoli-tik Dönem’de (M.Ö. 5000) iskânın başladığı görülür. Devrek ilçesinde Buldan, Boncuklar ve Ereğli ilçesinde İnönü’nde yapılan yüzey araştırmaları Zonguldak ilinin Kalkolitik Çağ’da Balkan Vinca kül-türünün ve Marmara Bölgesi Kalkolitik kültürlerinin etkisi altında olduğunu açıkça göstermektedir. 12 Kalkolitik Dönemi takip eden Erken Tunç Çağı’na ait izler Zonguldak’ta Ereğli ilçesi Ovaköy ya-kınlarındaki Yassıkaya’da tespit edilmiştir. Turan Efe tarafından yapılan kazılar neticesinde Yassıka-ya’da Anadolu, Trakya ve Balkan kültürünü yansıtan bulgulara ulaşılmıştır (Figür 4).13 Bundan başka Devrek Türbe Tepe, Kemerler, Buldan, Boncuklar, Akbıyık, Kargılık ve Ereğli- İnönü’nde yapılan yüzey araştırmalarında Erken Tunç Çağı’na ait bulguların ele geçtiği G. Karauğuz tarafından bildirilmiştir.14

    Kentte, Hellenistik ve Roma Devirlerine ait olan ve herkes tarafından bilinen Tios ve Herakleia Pontike antik kentleri olmak üzere iki önemli arkeolojik sit vardır.

    Tios, Çaycuma ilçesi Filyos beldesinde bulunmaktadır. Kent, M.Ö. 7. yüzyılda Tios isimli bir rahibin önderliğinde kurulmuştur. M.Ö. 70 yılında Romalılar tarafından tahrip edilip Roma eyaletle-rine bağlı ticaret ve balıkçı kenti olarak yeniden inşa edilmiştir. 2006 yılından bu yana Sümer Atasoy başkanlığında kazılar devam etmektedir. Kentte, Doğu tepesinde mezarlar tespit edilmiştir. Bunun yanında, Akropol, Antik Liman ve iki Mendirek, Tiyatro, Sahil suru, Yollar, Hamam, Su Kemeri ve Savunma Kulesi vardır. Deniz ticareti yapan Roma devri sakinleri Filyos nehri sayesinde ürünleri iç bölgelere kadar ulaştırabiliyorlardı. Zamanla önemini yitiren bu Roma kenti Bizans Çağı’nda önemli bir dini merkez haline gelmiştir.15

    11 Föhl a.g.e. 12 KarauğuzGüngör,ÖzcanAli,Eskiçağ’da Zonguldak Bölgesi ve Çevresi, Konya, 2010.13 Efe,Turan,MercanAhmet,“Yassıkaya:KaradenizEreğli(HeracleiaPontica)YakınlarındaTunçÇağıYerleşmeleri”,

    23. Kazı Sonuçları Toplantısı 1. Cilt,S.361-374,2002.;EfeTuran,“Yassıkaya,anEarlyBronzeAgeSitenearHeracleaPontica(KdzEreğli)ontheBlackSeaCoast,”ZwischenKarpatenundAgais.NeolithikumundAltereBronzezeit,Ge-denktschriftfürNemejcova-Pavukova,Ed.HanselB.vd.S.27-37,2004.

    14 Karauğuz,Özcana.g.e.15 SönmezİhsanF.,ÖztürkBülent,“BatıKaradeniz’deBirAntikKentKazısı(Tios-Filyos)”Arkeoloji Sanat127,S.133-

    146, 2008.

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 13

    Herakleia Pontike M.Ö. 550 yılında İon kolonisi olarak kurulan, doğal korunaklı bir liman ken-tidir. Kentte, amfitiyatro, sur duvarları, Herakles sarayı, fener kulesi, su kanalları kalıntıları yanında Krispos mezar anıtı da bulunmaktadır.

    Antik kentler yanında, Zonguldak’ın turizm varlıkları içinde önemli bir yere sahip olan doğal mağaralardan üçü kentin kültürel mirası içinde yer alır. Ereğli ilçesinde yer alan üç mağaranın birincisi Kilise Mağarası’dır. Bu mağara Roma ve Bizans Döneminde ibadet amaçlı kullanılmıştır. Tabanında geometrik ve figüratif mozaik bezeme bulunmaktadır. İkinci mağara, kente de ismini vermiş olan Herakles Mağarası’dır. Üçüncü mağara 3 ayrı mağaradan oluşan Cehennemağzı mağaralarıdır. İnsan eliyle yapılmış bu mağaralar, Roma ve Bizans Dönemi’nde ibadet amaçlı kullanılmıştır. Bunlardan biri olan Ayazma Mağarası ise daha önce su sarnıcı olarak kullanılmıştır.

    Bunlardan başka kentin tanıtımına önemli bir katkı sağlayacağını düşündüğümüz bulgular, Çay-cuma ilçesi Kadıoğlu Köyü’nden gelmektedir. 2008 yılından bu yana Ereğli Müzesi tarafından kazı ya-pılan Kadıoğlu Köyü’nde, M.S. 3. yüzyıla ait iki villanın taban mozaikleri açığa çıkarılmıştır (Figür 5).

    Kentin Hellenistik ve Roma Dönemlerine ait diğer bulgular ise, G. Karuğuz tarafından Devrek ve Çaycuma ilçesi yakınlarında birçok merkezde tespit edilmiştir.16

    Yukarıda özetle sunduğumuz yerleşimlerin tümünün tarihi miras olarak korunması çeşitli sebep-lerden ötürü elbette mümkün olmayabilir. Ancak kültürel mirası imkânların el verdiği ölçüde topluma ve gelecek kuşaklara aktarabilmek için, koruma, kullanma, bilgilendirme ve etkili sunum konusunda çalışmalar yapılmalıdır.17

    Bizim en büyük sorunumuz, kentlerin büyümesi, hızlı, çarpık ve plansız yapılaşma sebebi ile toprak altındaki taşınır ya da taşınmaz kültür varlıklarının gün ışığına çıkmadan, kültür envanterine girmeden yok olmasıdır. Kültürel ya da endüstriyel mirası koruma politikalarının başında bu soruna bir çözüm getirmek zaruridir. Bunun için öncelikle kamu otoritelerinin ve yerel yönetimlerin alma-sı gereken acil önlemler vardır. Kentlerin asıl sahipleri olanlar yani o kentte yaşayanlar tarafından seçilen yetkililerin, belediye yasasında da yer alan ancak maalesef değerlendirilmeyen ya da başka amaçlar için kullanılan arkeolog kadrolarının ve arkeolog istihdamının önemini kavramaları gerek-mektedir. Geleneksel dokunun korunması ve kültüre tanıklık eden yapıların restore edilip çeşitli işlevlerle halkın kullanımına açmak için girişimlerde bulunmalıdır. Halkı kültürel ve endüstriyel miras ile ilgili bilgilendirmeli ve korumaya özendirme çabası içinde olmalıdır. Turizm amaçlı girişilen koruma ve onarma çalışmalarının ilgili uzmanlar tarafından yapılmasını sağlamalıdır. Son yıllarda ülkemizde bir çok taşınmaz kültür varlığının restorasyon çalışması ile yok edildiğini ve geri dönüşü mümkün olmayan bir hale geldiğini görmek, kültürel mirasın korunması adına en önemli problemlerden biri haline gelmiştir. En yakın örneğini Filyos’ta Tios antik kentinin surlarında görmek mümkündür. Tarihi yapılar, müteahhitlerin eline bırakılacak kadar önemsiz yapılar değillerdir. Maliyeti, zamanı hesaba katılmadan ilgili uzmanlar eşliğinde ve aslına uygun olarak çalışmaların tamamlanması asıl amaç olmalıdır. Bu konuya örnek teşkil eden ikinci yapı Kozlu Kilisesi’dir (Figür 6). Restore edilmek adına 16 Karauğuz,Özcana.g.e.17 SchofieldJohn,“HeritageManagementTheoryandPractice”Heritage Reader,Ed.Fairclough,G.,S.15-30,London,

    2008.

    F. Gülden EKMEN

  • 14

    başlanan proje ile kilise bugün tamamen yıkık haldedir. Bu gidişe dur denilmezse, Kozlu’da yer alan Fransız evlerini de aynı son beklemektedir. Söz konusu evlerin bir an önce restore edilip, koruma politikalarının belirlenmesi gerekir. Zonguldak ilinde kültürel çevrenin tanımlanması, plan proje ve uygulamalarda insanın ve toplumsal yaşamın göz ardı edilmemesine özen göstermelidir. Son yıllarda ülkemizin büyük illerinde yapılan birçok il yöneticileri tarafından tercih edilen bir etkinlik olan tanıtım günleri, Zonguldak için de yapılmalı, eğer yapılıyorsa sadece şehrin geleneksel mutfağı ve el sanatları değil kültürel ve endüstriyel mirası da tanıtım kapsamına alınmalıdır.

    Dikkate alınması gereken diğer acil önlem ise bilinçlenme ve bilinçlendirmedir. Bununla ilgili ola-rak asıl görev Milli Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. İlköğretim ve lise müfredatı içinde öğrencilere, kültürel miras belleğinin oluşması ve korumaya yönelik bilincin gelişmesini sağlayacak dersler veril-melidir. Çünkü kültürel ya da endüstriyel mirasın tanımı veya neden korunması gerektiği dünyada her insan tarafından farklı algılanmaktadır. Bizim ülkemizde ise kaçak kazıların ve eski eser ticaretinin sayısına bakıldığında temel sorunun bilinç eksikliği olduğu gözlemlenmektedir.

    Ülkemizdeki insanlara arkeoloji ya da kültür mirası dediğinizde neredeyse çoğunun düşünce ba-lonu içinde altın dolu bir küp görebilirsiniz. Bunun temel sebebi yukarıda da ifade edildiği gibi bilinç eksikliğidir. Bununla ilgili olarak açıklığa kavuşması gereken en büyük konu kültür mirasının herhangi bir siyasi ideolojiye değil o milletin insanlık tarihine ait olduğunun benimsenmesidir.

    Kültür mirası kimin mirasıdır? Evrensel midir yoksa Milliyetçi mi? Evrensel olduğunu savunan bakış açısı, kültür varlıklarının serbest dolaşımını, alınıp satılmasını uygun bulur. Bulunduğu ülkede iyi korunamadığı zaman daha iyi korunacağı başka bir ülkeye taşınmasını öngörür. Bu fikri savunanlar, şüphesiz, ekonomisi güçlü, kültürü fakir, kendine kültür ithal eden, müzelerini başka ülkelerden çık-mış eserler ile dolduranlardır. Oysa kültürel miras bulunduğu ülkenin ve o milletin kendi kültürünün bir parçasıdır. Bulunduğu ülkenin tüm vatandaşlarının ortak mirasıdır. Bu sebepledir ki izinsiz olarak kazı yapmak, kültür varlığı çıkarmak, onları satmak ya da saklamak yasaktır ve yasak olmalıdır. Kaldı ki kültürü ticaret olarak algılamayan, eski esere ilgi duyan, kazı yapmak isteyen vatandaşlara ülkemizde yetkili kurumlar tarafından izin verilmektedir.

    Zonguldak ili Gökçebey ilçesinde eski esere ve kültürel mirasa verdiği önemle dikkati çeken bir şirket ve bu şirket dahilinde kurulan özel müze takdire ve tanıtmaya değerdir.

    ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOĞRAFYA ÖZEL MÜZESİ

    Çanakçılar Şirketler Grubu tarafından kurulan müzeden bahsetmeden önce şirket hakkında bilgi vermek daha doğru olacaktır.

    Zonguldak’ın Gökçebey ilçesi Gaziler Köyü’nde dünyaya gelen Mithat ve Mehmet Çanakçı kar-deşler, 1963 yılında babaları Tahir Çanakçı’nın önderliğinde mozaik tuvalet taşı ve lavabo üretimine başladılar. 1980 yılında Gökçebey’de ilk fabrikasyon üretime geçen kardeşler, 2000 yılında ISO 9001 Kalite Güvence Sistemi Belgesi, Alman LGA Normlarına Uygunluk ve İsrail Standartlarına Uygunluk Belgesi alarak 23 ülkeye ulaşan ihracat potansiyeline ulaştılar. Seramik, Vitrifiye, Mobilya ve Armatür fabrikaları ile ülkemizin lider kuruluşlarından birisi olan Çanakçılar Şirketler Grubu, ticaret ve yatırım

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 15

    dışında, eğitime, doğaya, hayvanlara ve kültür değerlerine verdiği önem ile dikkati çekmektedir. Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesinde Gökçebey ilçesinde bulunan Mithat-Mehmet Çanakçı Meslek Yüksekokulu, Çanakçılar Şirketler Grubu tarafından yaptırılmış ve 2006-2007 yılında açılmıştır. Şirke-tin doğaya ve hayvanlara verdiği ilginin en güzel göstergesi olan hayvanat bahçesi ve botanik alanı da, Çanakçılar Tesislerinde 30 dönümlük bir araziye kurulmuştur. Bünyesinde 75 farklı türden 850 hayvan barındıran bu alan, onlarca çeşit bitki ve çiçekle ziyaretçisine doğayı ve hayvanı sevdirmekte ve doğayı koruma bilinci aşılamaktadır.

    Şirket sermayesi ve büyüklük dikkate alındığında Çanakçılar ailesinin, mütevazılık, misafirperver-lik, güleryüz ve samimiyetinin övgüye değer olduğu görülür.

    Çanakçılar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Onursal Başkanı Mithat Çanakçı’nın tarihe olan ilgisi ile filizlenen Çanakçılar Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden gerekli izinler alınarak 25 Ekim 2005 tarihinde kurulmuş-tur. Sadece Zonguldak’tan değil neredeyse Türkiye’nin tüm bölgelerinden gelen eserler ile zenginle-şen müze, yaklaşık olarak 600 metrekarelik bir alanda iki katlı bir binada hizmet vermektedir. Şirketin topluma, tarihe ve kültürel miras bilincine kazandırdığı bu önemli olgu, takdire değer ve örnek alın-ması gereken bir girişimdir. Müzede, Erken Tunç Çağı’ndan (M.Ö. 3000) başlayıp günümüze kadar gelen arkeolojik ve etnoğrafik olmak üzere 785 eser yer almakta ve kamu müzelerinden farklı olarak tüm eserler sergilenmektedir (Figür 7-8). Altın, tunç, bakır, demir, seramik, cam, ahşap, taş, dokuma gibi çok çeşitli materyalden üretilmiş olan eserler dönemlerine göre tasnif edilmiş ve bilgilendirici yazılar ile teşhir edilmektedir (Figür 9-10). Müzenin ziyarete açık ve girişlerin ücretsiz olması da kültürel miras bilincinin aşılanması yönünde atılmış yardımsever nitelikli bir adımdır. Söz konusu bu müze Zonguldak Bölgesi’nde Karadeniz Ereğli Arkeoloji Müzesi’nden başka ziyaret edilebilecek ikinci müzedir. Müzenin tanıtılması ve müzelerin asıl niteliği olan öğretici ve eğitici niteliğini yaşatabilmesi için bu müzeye başta üniversitemiz olmak üzere lise ve ilköğretim okulu öğrencilerinin götürülmesi ve bilgilerinin artması sağlanmalıdır. Bu tip faaliyetlerin sıklığı, şehrimizde özellikle geleceğin sahip-leri olan yeni neslin bilinçlenmesini ve sosyal çevresine de bunu aktarmasını sağlayacaktır.

    F. Gülden EKMEN

  • 16

    KAYNAKÇA

    COSSONS, Neil, The Bp Book of Industrial Archaeology, London, 1993.

    EFE, Turan, MERCAN, Ahmet, “Yassıkaya: Karadeniz Ereğli (Heracleia Pontica) Yakınlarında Tunç Çağı Yerleşmeleri”, 23. Kazı Sonuçları Toplantısı 1. Cilt, S. 361-374, 2002.

    EFE, Turan, “Yassıkaya, an Early Bronze Age Site near Heraclea Pontica (Kdz Ereğli) on the Black Sea Coast,” Zwischen Karpaten und Agais. Neolithikum und Altere Bronzezeit, Gedenk-tschrift für Nemejcova-Pavukova, Ed. Hansel B. vd. S.27-37, 2004.

    ERSOY, Melih vd., Sanayisizleşme Sürecinin Kentsel Yaşama Etkileri, Zonguldak Örneği, Ankara, 2001.

    FÖHL, Axel, Bauten der Industrie und Technik, Bonn, 1995.

    GENÇ, Hamdi, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Zonguldak’ta Nüfus, Ticaret ve Sanayi (1920-1932)”, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 6/12, S. 137-152, 2001.

    HANÇERLİOĞLU, Orhan, Ekonomi Sözlüğü, İstanbul, 1981.

    JESBERG, Paulgerd, “Bauen für Kultur, Arbeiten und Wohnen” Deutsche Bauzeitschrift 7, S. 107-115, 1999.

    KARAUĞUZ, Güngör, ÖZCAN Ali, Eskiçağ’da Zonguldak Bölgesi ve Çevresi, Konya, 2010.

    KÖKSAL, T. Gül, İstanbul’daki Endüstri Mirası için Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2005.

    SCHOFIELD, John, “Heritage Management Theory and Practice” Heritage Reader, Ed. Fairclough, G., S. 15-30, London, 2008.

    SÖNMEZ İhsan F., ÖZTÜRK Bülent, “Batı Karadeniz’de Bir Antik Kent Kazısı (Tios-Filyos)” Arkeoloji Sanat 127, S. 133-146, 2008.

    TRINDER, Barrie, FÖHL Axel vd., Blackwell Encyclopedia of Industrial Archaeology, Oxford, 1992.

    WRIGHT, Patrick, On Living in an Old Country, London, 1985.

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 17

    EKLER

    Figür 1: Çatalağzı Termik Santrali (www.azonguldak.com/binalar.htm 15.05.2014)

    Figür 2: Filyos Ateş Tuğla Fabrikası

    Figür 3: Ruhr Müzesi (www.rurhmuseum.de 15.05.2014)

    F. Gülden EKMEN

  • 18

    Figür 4: Yassıkaya’da Bulunan Seramiklerden Örnekler (Efe, Turan, “Yassıkaya, an Early Bronze Age Site near Heraclea Pontica (Kdz Ereğli) on the Black Sea Coast,” Zwischen Karpaten und Agais. Neolithikum und Altere Bronzezeit, Gedenktschrift für Nemejcova-Pavukova, Ed. Hansel B. vd.

    S.27-37, 2004)

    Figür 5: Kadıoğlu Köyü’nde Bulunan Mozaik Örnekleri (Zonguldak İl Kültür Turizm Müdürlüğü Arşivi)

    Figür 6: Kozlu Kilisesi

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 19

    Figür 7: Çanakçılar Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi-Mithat Çanakçı

    Figür 8: Çanakçılar Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi

    Figür 9: Mithat Çanakçı Müze Hakkında Bilgi Verirken

    F. Gülden EKMEN

  • 20

    Figür 10: Çanakçılar Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nde Sergilenen Eserlerden Bir Grup

    ZONGULDAK’TA KÜLTÜREL VE ENDÜSTRİYEL MİRASIN KORUNMASI VE ÖZEL BİR TEŞEBBÜS ÖRNEĞİ: ÇANAKÇILAR ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

  • 21

    2004-2008 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI IŞIĞINDA ZONGULDAK BÖLGESİ’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ KRONOLOJİSİ ÜZERİNE

    KISA BİR NOT

    GÜNGÖR KARAUĞUZ*

    GİRİŞ

    1991 yılından önce Zonguldak il sınırı denilince, bugün il olan Bartın ve Karabük’ün de dâhil olduğu siyasi coğrafya anlaşılıyordu. Dolayısıyla bu iki il sınırı da, bölgenin arkeolojik ve kültürel dokusu içine dâhil edilme-lidir. Aslında Zonguldak Bölgesi olarak, Osmanlı dönemindeki Kastamonu Vilayeti’nin sınırlarının algılanması kanaatimce daha doğru olacaktır. Bu da doğuda Sinop’tan batıda Düzce’ye; kuzeyde Bartın’dan güneyde Bolu’ya kadar uzanmış olan alan demektir şüphesiz. Ama hem sahanın çok geniş, hem bugün Zonguldak’ın il sınırının küçülmesi ve hem de bize ayrılan sayfaların bu konuyu etraflıca irdelememize imkân vermemesinden daha ayrıntılı yazmamız imkânsızlaşmaktadır. Bu yüzden burada yapılacak olan da Zonguldak il sınırları için-deki Kdz. Ereğli, Devrek, Çaycuma ve Gökçebey/Tefen’in eskiçağ tarihi ve arkeolojik dokusu üzerinde kısaca durularak, bölgede 2004-20081 yılları arasında keşfettiğimiz arkeolojik malzemeler ışığında, bölgenin geçirdiği tarihsel kronoloji ortaya serilecektir. Bu konuda kapsamlı iki eser daha önceden tarafımızdan yayımlanmış olduğundan2 okuyucuları daha detaylı bilgi için bu iki eserimize havale etmek isterim.

    ZONGULDAK BÖLGESİ KRONOLOJİSİ

    A-Prehistorik Çağlar

    Zonguldak il sınırları içinde Paleolitik, Mezolitik ve Neolitik dönemi yansıtan herhangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmamıştır. Bilindiği üzere G.Ö. 2 milyon-10.000 aralığına yerleştirilen Paleolitik, ‘besin topla-yıcılığı dönemi’ olarak isimlendirilmekte ve Grekçe palaios/eski, lithos/taş kelimelerinin bileşkesi ile ‘eski taş ya da yontma taş çağı’ olarak da ilk ve orta öğretim ders kitaplarımızda yer bulmaktadır.

    * Prof.Dr.;NecmettinErbakanÜniversitesi,AhmetKeleşoğluEğitimFakültesi,SosyalBilgilerEğitimiAnaBilimDalı,[email protected],17-21Eylül2013tarihlerindeBelgrat’tatoplanan‘Fıfth Interna-tıonal Congress on Black Sea Antıquıtıes’ başlıklıtoplantıdabirkısmıokunmuştur.

    G.Karauğuz,“2004YılıDevrek(Zonguldak)YüzeyAraştırması”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XXIII, Antalya, 2005, 69-82;G.Karauğuz,“2005YılıDevrek,Gökçebey(Tefen)YüzeyAraştırması”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XXIV, 2006,Çanakkale,327-340;G.Karauğuz,“ZonguldakİliveİlçeleriYüzeyAraştırması2006”,Araştırma Sonuçları Top-lantısı XXV,2007,Kocaeli,43-54;G.Karauğuz,“KaradenizEreğlisiveAmasraArkeolojiMüzelerindeBulunanBazıEserlerHakkında”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XXV,2007,Kocaeli,55-64;G.Karauğuz,“OnOpenAirCultAre-asinDevrekandEnvironment”,Anodos, Studies of the Ancient World 6-7/2006-2007,Trnava,227-232;G.Karauğuz,“Çaycuma,Gökçebey(Tefen),DevrekİlçeleriYüzeyAraştırması2007”, Araştırma Sonuçları ToplantısıXXVI/1,105-116;Karauğuz,“ZonguldakBölgesi2008YılıYüzeyAraştırması”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XXVII,175-186;G.Karauğuz,-B.S.Düring,“ANoteonPrehistoryoftheDevrekRegion,NorthernTurkey”,Anatolica,XXXV,153-165;Karauğuz,G.-O.Doğanay-H.İ.Kunt,“DevrekveÇevresindenRomaDönemi’neAitBirkaçMezarHakkındaDüşünce-ler”,Arkeoloji ve SanatCXXX,2009,89-102.

    2 G.Karauğuz,G.-A.Akış-H.İ.Kunt,Zonguldak Bölgesi Arkeoloji, Eskiçağ Tarihi ve Coğrafya Araştırmaları, Arkeolojik Yerleşmeler, Kalıntılar, Buluntular ile Kdz. Ereğli ve Amasra Arkeoloji Müzesi’nden Bazı Eserler, Konya,2010;G.Karauğuz-A.Özcan,Eskiçağda Zonguldak Bölgesi ve Çevresi. En Eski Devirlerden İ.S. 395’e Kadar, Konya, 2010.

    GÜNGÖR KARAUĞUZ

  • 22

    Sonlarına doğru tarımın yapılmaya başlandığı ve İ.Ö. 10.000-8.000 zaman aralığına konan Mezolitik/Epipaleolitik ise ‘mesos/orta + lithos/taş’ sözcüklerinin kaynaştırılmasıyla türetilmiştir. İ.Ö. 8.000-5500 dö-nemine yerleştirilip ‘ilk köy toplumları’ ya da ‘ilk üretimcilik dönemi’ şeklinde adlandırılıp ‘neos/yeni/cilalı + lithos/taş kelimelerinden türetilen Neolitik Çağ’da, doğal barınaklar yerine konutlar inşa edilmiş, yerleşik köy yaşamına geçilmiş ve avcı-toplayıcı ekonomiden tarım ve hayvancılık ağırlıklı besin ekonomisine ağırlık veril-miştir. Tüm Karadeniz Bölgesi göz önüne alındığında Paleolitik ve Neolitik dönemlerin sadece Kastamonu’da (Paleolitik: Höyüktepe, Katrakderesi, Çığarlıktepe, Sokukayası/Taşköprü3. Neolitik: Alçak, Pazardoruğu4) var-lığı bilinmektedir.

    a-Kalkolitik Çağ

    Zonguldak il sınırı içinde en eski iskânın Erken Kalkolitik Çağ ile birlikte Devrek ilçe sınırları dâhilindeki Boncuklar5 ve Buldan6 yamaç yerleşmeleri ile temsil edildiği ilk defa tarafımızdan keşfedilmiştir. Bu noktada bölge için önemli bir keşfimiz de, Kalkolitik Çağ’daki iskânların Orta Kalkolitik ile birlikte hem Buldan hem de Kdz. Ereğli sınırları içindeki İnönü mağara yerleşmesi7 yanında Geç Kalkolitik Çağ’da, Boncuklar yerleşmesi ile kesintisiz olarak Kalkolitik Çağ boyunca bölgenin yerleşime sahne olduğu tespitimizdir8.

    ‘Gelişkin köy’ ya da ‘ileri üretici topluluklar’ dönemi olarak adlandırılmış Kalkolitik (khalkos + lithos) Çağ’da (İ.Ö. 5500-3000), maden de kullanılmaya başlanır. Dolayısıyla önce bakır sonra bakır ve arsenik alaşımından çeşitli aletler yapılır bu dönemde. Dahası saban, tarımda kullanım alanı bulur. Nüfus giderek artmıştır, hatta kimi yerleşmeler kasabaya dönüşmüştür. İ.Ö. 4500 yıllarında Anadolu, Balkanlar’dan ve Boğazlar üzerinden gelen bir takım göçmenlerce yerleşilmeye sahne olmaya başlar. Çanakkale Boğazı’na ilk kez bu dönemde yer-leşilmeye başlanır. Muhtemeldir ki bu göçler sırasında Zonguldak Bölgesi de ilk nasibini almıştır.

    b-Eski Tunç Çağı

    Eski Tunç Çağı (İ.Ö. 3200-2000) ile bölgenin kesintisiz bir şekilde yerleşime sahne olduğu, yine Devrek ilçe sınırları içinde bulunan Türbetepe9, Kadıköy10, Denizyeri11, Boncuklar, Buldan, Kargılık12, Akbıyık13 ile Kdz. Ereğli’deki İnönü yerleşmeleriyle kanıtlanmaktadır. Daha önce Kdz. Ereğli sınırları içindeki Eski Tunç yerleşmesi olan Yassıkaya’da yapılan arkeolojik kazı, ilk prehistorik kazı olması açısından önemlilik arz etmektedir14.

    İlk devletlerin tarih sahnesine çıkmaya başladığı bu dönemde, önceleri bakır, arsenik daha sonra bakır ve kalayın karışımı ile tunç elde edilmiştir. İ.Ö. 2700’lerden sonra çömlekçi çarkı ilk kez bu dönemde kullanılmaya

    3 A.Özdoğan-C.Marro-A.Tibet,“1995YılıKastamonuYüzeyAraştırması”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XIV/2,1997,309;M.Özdoğan,“TarihÖncesiDönemlerdeAnadoluileBalkanlarArasındakiKültürİlişki-leriveTrakya’daYapılanYeniKazıÇalışmaları”,TÜBA-AR I, 1998, 67.

    4 Özdoğan-Marro-Tibet“a.g.m.”307.5 Devrekilçesi,Çolakpehlivanköyü,Boncuklarmahallesindebiryamaçyerleşmesidir.6 Devrekilçesi,Devrek-Akçasuyoluüzerinde,Topçudeğirmeni’nin200metresağındabiryamaçyerleşmesidir.7 Kdz.Ereğliilçesi,Çaylıoğlu/Güneşlibeldesi,Kelçemahallesi,İnönümevkiindebirmağarayerleşmesidir.8 Karauğuz-Akış-Kunta.g.e.175vd.;Karauğuz-Düringa.g.e.9 Devrekilçesi,MüstakimlerveHatıpoğluköyüyakınlarındaveDevrekkentsanayisiningüneyindedir.10 Devrekilçesi,Pınarönüköyünün1kmgünetbatısındaveeskisütfabrikasının1kmkuzeyindedir.11 Devrekilçesi,Kemerlerköyü,Karaahmetoğlumahallesi,Denizyerimevkiindedir.12 Devrekilçesi,Bakırcılarköyü,Kargılıkmevkiindedir.13 Devrekilçesi,Alparslanköyü,Akbıyıkmahallesindebiryamaçyerleşmesidir.14 Efe-Mercan2001.

    2004-2008 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI IŞIĞINDA ZONGULDAK BÖLGESİ’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ KRONOLOJİSİ ÜZERİNE KISA BİR NOT

  • 23

    başlanır. Nüfus şimdiye kadar görülmediği kadar artar ve köylerden kentlere göçler başlar. Yerleşmelerin etrafı surlarla çevrilir ve Anadolu’da yönetici sınıfın yaşadığı saray denilebilecek ilk yapılar görülmeye başlanır.

    B-TARİHİ ÇAĞLAR

    a-Bölgede Hitit İskân Problemi

    İ.Ö. 2. binin başlarında Anadolu yazıyla tanışır. Asur ile Kaneş=Neşa/Kayseri Kültepe kenti ile Anado-lu’nun çoğu kentleriyle birlikte ticari bir ağ örülür bu dönemde. Hemen ardından Eski Hitit ve Hitit imparator-luk dönemi yaşanır Anadolu’da. Hatta bu dönem, Kastamonu Merkez İlçe15, Taşköprü16 İhsangazi, Daday ve Araç17 gibi ilçe sınırlarında Eski Hitit ve imparatorluk dönemi yerleşmeleri ile temsil edilir. Zonguldak’ın yakın komşuları Çankırı ve Karabük civarında da Geç Tunç Çağı yerleşmeleri18 ile Eflani’de Ören ve Semercitepe yer-leşmeleri, Bolu’da Asker höyük ve Gerede civarında Halaşlar höyük Hitit yerleşmeleri açısından19 birkaç örnek oluşturur. Ama Zonguldak il sınırları içinde ve müzelerde yaptığımız arkeolojik araştırmalar, Hitit yerleşmeleri için bize herhangi bir somut delil sunmamıştır. Yani Zonguldak Bölgesi’nde Hitit varlığı tarafımızdan tespit edilmemiştir.

    Bu durum, -2011 yılında Polonya’nın başkenti Warşova’da toplanan 8. Hititoloji kongresinde ifade etti-ğim gibi- belki, şimdilik şöyle izah edilmelidir:

    • Zonguldak Bölgesi’nde genellikle yamaç yerleşmelerinin görülmesi ve höyükleşmenin az olması,

    • Bölgede ahşap mimari tarzının benimsenmiş olması,

    • Bölgenin yoğun bitki örtüsü ile kaplı olması. Dolayısıyla bölgede ormanların yoğun olması Hititlerin bu bölgeyi sadece, ‘ağaç denizi’ gözüyle bakmasına sebep olmuş olabilir.

    Ya da Zonguldak Bölgesi’nde -belki- Hitit siyasi gücü zayıftı veya hiç yoktu.

    Beylik Kalesi Sur Duvarı -Devrek-

    15 Özdoğan-Marro-Tibeta.g.e.,308;A.Özdoğan-C.Marro-A.Tibet,“KastamonuYüzeyAraştırması1997YılıÇalışmaları”,Araştırma Sonuçları ToplantısıXVI/2,1999,223-225.

    16 A.Özdoğan-C.Marro-A.Tibet-C.Kuzucuoğlu,“KastamonuYüzeyAraştırması1996YılıÇalışmaları”,Araştırma So-nuçları ToplantısıXV/2,1998,66,68-69,74.

    17 Özdoğan-Marro-Tibet-Kuzucuoğlu“a.g.m.”,78,81-82.18 R.Matthews,“ProjectPaphlagonia:RegionalSurveyinÇankırıandKarabükProvinces,1998”,Araştırma

    Sonuçları ToplantısıXVIII/2,2000,176;R.Matthews,“ProjectPaphlagonia:RegionalSurveyinÇankırıandKarabükProvinces,1999”,Araştırma Sonuçları Toplantısı XX/2, 2001, 250.

    19 C.A.Burney,“NorthernAnatoliaBeforeClassicalTimes”,Anatolian Studies VI, 1956, 190.

    GÜNGÖR KARAUĞUZ

  • 24

    Bölgenin özellikle iç kesimlerinin (Devrek, Çaycuma, Gökçebey/Tefen), İ.Ö. 2. binden İ.Ö. 4. yüzyıla kadar herhangi bir yerleşime sahne olmadığı -şimdilik- anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bölge için bu dönemi, ‘Ka-ranlık Çağ’ olarak adlandırmak istiyoruz.

    b-Demir Çağı ve Sonrası

    Ancak İ.Ö. 8. yüzyılda bölgenin kıyı kesimleri hakkında antik yazarlar bilgi vermeye başlar20. Zonguldak civarında bulunmuş ve bugün Amasra Arkeoloji Müzesi’nde bulunan İskit-Kimmer tipi ok uçları21, bölgenin kıyı kesimlerinin, İ.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Anadolu’da görülmeye başlanan Kimmer istilasına uğradığının kanıtları olmalıdır.

    Bölgenin, İ.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısından İ.Ö. 47 yılına kadar kıyı kesimlerinin tarihini Herakleia/Kdz. Ereğli ağırlıklı olarak Memnon kitaplaştırmıştır22. Buradaki anlatımlara göre Herakleia tiranları sırasıyla şöyleydi.

    c- Klasik, Helenistik ve Roma Dönemi

    Herakleia Tiranları ve Yöneticileri

    (kardeşi)

    Klearkhos (İ.Ö. 364-353) Satyros (İ.Ö. 353-346)

    (çocukları)

    Timotheos (İ.Ö. 346-338) - Dionysios (İ.Ö. 338-305) ve (eşi) Amastris

    (çocukları)

    Klearkhos – Oksathres - Amastris

    20 Homeros, Iliad, TheLoebClassicalLibrary,(ed.A.T.Murray),London,1930,II,850-855;Hesiodos,Theogony, The LoebClassicalLibrary,(ed.H.G.Evelyn-White),London1930,335-345.

    21 Karauğuz-Akış-Kunta.g.e.,LevhaLXI.22 Memnon,Herakleialıbirtarihçidir.RomaimparatoruAugustuszamanındayaşamıştır.‘Herakleia’nınTarihi’

    adlıbireseriİ.S.IX.yüzyıldaPhotiustarafındanzamanımızaulaştırılmıştır.Eser,dokuzdanitibarenonaltıkitaptanoluşmuştur,yanielimizdebulunanyedikitapHerakleia’dansözetmektedir.Buesersonyıllarda,Türkçeye,hakkındayaptığıyorumvedeğerlendirmelerleM.Arslan’ınkalemiylekazandırılmıştır(M.Ars-lan, Memnon’un Herakleia’sı ve Yorumlanması,İstanbul).

    2004-2008 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI IŞIĞINDA ZONGULDAK BÖLGESİ’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ KRONOLOJİSİ ÜZERİNE KISA BİR NOT

  • 25

    Babası ve amcasının sergilediği zalimane bir yönetimin aksine, oldukça demokrat bir kimliğe sahip olan Timotheos’un dönemi, Anadolu’daki Pers hâkimiyetinin artık yavaş yavaş çatırdadığı bir evreydi. Ama o, güttüğü akıllıca politikalar sonucu Herakleia ve çevresini bu huzursuzluktan en az etkilenir kıldı.

    Pınarönü Yeraltı Örgü Mezar –Devrek-

    Kardeşi Dionysios da Büyük İskender (III. Aleksandros)’in Anadolu’yu geçip Granikos, İssos (İ.Ö. 333) ve Gaugamela (İ.Ö. 331) savaşlarından zaferle çıktığı yıllarda, Herakleia’nın başında idi23. Kıyıdaki kentleri her şeye rağmen başarılı bir şekilde elinde tutuyordu. Ama onun döneminde bölgenin iç kesimleri (Devrek, Çay-cuma, Gökçebey/Tefen) yoğun bir yerleşime sahne olmamıştı henüz. Bu dönem iç bölgeler, belki de Herakleia için ekilip biçilen ve çeşitli meyvelerin yetiştirildiği araziler olmalıydı.

    Dionysios, Büyük İskender’in ölümünden sonra diodokh/ardıllarından olan Lysimakhos’un müttefiki idi. Bir şekilde yolu Herakleia kenti ile kesişen İranlı/Persli Amastris, Dionysos ile evlenmiş ve bu evlilikten üç çocuk dünyaya getirmiştir. Kocasının ölümüyle birlikte iktidara gelen kraliçe yer yer iktidarı iki oğlu ile birlikte paylaşmaktadır. Ancak kraliçe, Lysimakhos ile evlenir ama bu ikinci kocasının, gönlünü, Mısır kralı I. Ptole-maios’un kızı Arsinoe’ye kaptırmasıyla bu evlilik sona erecektir24. Bu arada Amastris, bölgede, Kytoron/Cide, Kromna/Kurucuşile, Teion/Filyos ve Amastris/Amasra kentlerini kurar25. Bununla kalmaz ve Roma döneminde de kullanılmaya devam edilecek -Çaycuma sınırları içinde bulunan Çayırköy’den başlayıp Göynük, Salmanlar mevkiinden devam edip Çomranlı ve Derecikören üzerinden Filyos’a ulaşan- bir su kemeri yaptırır.

    23 Memnon,De Rebus Heracleae, (C.Müllerus,Fragmenta Historicorum Graecorum, III,Paris1848;F. Jacoby,Die Fragmente der greiechischischen Historiker,Teil,B,Leiden1950,337-368;434;Memnon’un Herakleia Pontike Tarihi (Eski Yunanca Aslından Çeviri M. Arslan),İstanbul,2007,IV.

    24 Memnona.g.e.VI.25 Strabon,Geographika(TheGeograpyofStrabon),TheLoebClassicalLibrary,ed.H.L.Jones,London1947.Geo-

    graphika(AntikAnadoluCoğrafyası:XII-XIII-XIV),çev.A.Pekman,İstanbul1993,XII.III.10.

    GÜNGÖR KARAUĞUZ

  • 26

    Çayırköy Su Kemeri –Çaycuma-

    Bölgedeki tüm bu hizmetlerine karşılık, oğullarıyla birlikte Herakleia’dan, Amastris kentine yaptığı deniz yolculuğu sırasında, çocukları tarafından denize atılarak hunharca katledilecektir bu bahtsız kraliçe. Kraliçenin böyle acımasızca öldürülmesi, eski kocası Lysimakhos’un yüreğini acıtır ve kraliçenin iki oğlunu öldürerek, eski karısının kanını yerde bırakmaz26.

    Bu olaylar sonucunda, Herakleia’nın hâkim olduğu bölgelerde bir otorite boşluğu doğar. Herakleia’nın yönetimine, İ.Ö. 284’te Teionlu Philetairos’un kardeşi Eumenes ve ardından Herakleides, Lysimakhos tara-fından getirilse de bu otorite boşluğu giderilemez. Çok kısa bir süre içinde Bithynia kralı Zipoites, Herakleia ile Teion’u iç bölgelerle –Devrek, Çaycuma, Gökçebey/Tefen- birlikte zapt eder. Bu tarihten fazla değil üç yıl sonra, İ.Ö. 281’de Lysimakhos, diğer bir ardıl olan Seleukos ile giriştiği Kurupedion savaşınd