MAYIS-HAZİRAN2010 YAS M Aarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/26yasam.pdf · Taşların gizemli...

68
YAS M 5 MAYIS - HAZİRAN 2010 YIL 26 SAYI DOSYA: YABANCI DİLE YABANCIYIZ MİLLİYET YAZARI SERPİL YILMAZ İLE SÖYLEŞİ MÜZİSYEN GİBİ MÜZİSYEN: FATİH ERKOÇ EYÜP AŞIĞI BESTEKÂR GENÇLERİN SİVİL TOPLUM ÖNDERİ: İBRAHİM BETİL PORTEKİZ’İN 7 TEPELİ ŞEHRİ GÜZELLİKLERE SÜRGÜN BİR ŞEHİR YAZIN KEYFİ BAHÇEDE ÇIKAR İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI İKİ AYLIK YAYINI A TAŞLARIN GÜCÜ

Transcript of MAYIS-HAZİRAN2010 YAS M Aarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/26yasam.pdf · Taşların gizemli...

YAS M 5

MAYIS - HAZİRAN 2010

YIL

26SAYI

� DOSYA: YABANCI DİLE YABANCIYIZ � MİLLİYET YAZARI SERPİL YILMAZ İLE SÖYLEŞİ � MÜZİSYEN GİBİ MÜZİSYEN: FATİH ERKOÇ � EYÜP AŞIĞI BESTEKÂR� GENÇLERİN SİVİL TOPLUM ÖNDERİ: İBRAHİM BETİL � PORTEKİZ’İN 7 TEPELİ ŞEHRİ � GÜZELLİKLERE SÜRGÜN BİR ŞEHİR � YAZIN KEYFİ BAHÇEDE ÇIKAR

İ S T A N B U L S E R B E S T M U H A S E B E C İ M A L İ M Ü Ş A V İ R L E R O D A S I İ K İ A Y L I K Y A Y I N IA

TAŞLARINGÜCÜ

lkemizde kalp hastal›klar› tüm ölümnedenleri içinde ilk s›rada yer al›yor.

Araflt›rmalara göre en s›k görülen sebepise “ani kalp durmas›”. Ani kalp durmas›;kalbin, beynin ve vücudun ihtiyac› olankan› pompalayamaz hale gelmesi olaraktan›mlan›yor. Kalp krizi, bo¤ulma,travma, elektrik çarpmas›, solunumundurmas›, afl›r› stres, ani duygusalde¤ifliklikler ve afl›r› fiziksel aktivite gibinedenlerden kaynaklanan ani kalpdurmas›, sa¤l›kl› görünen birinin bilehiç beklenmedik bir anda bafl›nagelebiliyor. Bu durumda tek etkilimüdahalenin derhal elektroflok veril-mesi ve kalp masaj› ile suni solunumuygulanmas› oldu¤u belirtiliyor.

CardiAid OED, hastay› yaflamadöndürebilecek elektroflokun; ambulansgelene kadar, olay yerinde ve ilk birkaç dakika içinde uygulanabilmesini sa¤l›yor. Kullanmakiçin sa¤l›k profesyoneli olman›n gerekmedi¤i CardiAid, ilkyard›m bilgisine sahip kiflilertaraf›ndan güvenle kullan›labiliyor. Kullan›c›y› sesli ve görsel komutlarla yönlendirencihaz›n kullan›m› son derece kolay. Kalp ritmini analiz ederek hastan›n elektrofloka ihtiyac›olup olmad›¤›n› belirliyor. Gerekli oldu¤u durumlarda otomatik olarak floku haz›rl›yorve dü¤meye bas›lmas› ile uyguluyor. fiokun gerekmedi¤i durumlarda ise kesinlikle flokuygulanam›yor.

‹flyerleri, siteler, al›flverifl merkezleri ve fabrikalar›n yan› s›ra ani kalp durmas›na sebepolan olaylar›n yaflanma ihtimalinin yüksek oldu¤u spor merkezleri, yüzme havuzlar›, dal›flmerkezleri gibi yerlerde bulundurulacak bir CardiAid OED, birçok hayat kurtarabilir.

“Ani kalp ölümlerinin %70’i ritim bozukluklarındanoluflmaktadır. Ülkemizde yeniden canlandırmakurslarının yaygın olmaması nedeni ile böyle birdurumda olan bir insana etrafında bulunanlarınyardımcı olmaları ço¤unlukla mümkün olmamakta veprofesyonel ekipler gelene kadar yaflam için çokde¤erli olan dakikalar kaybedilmektedir. Batıülkelerinde topluluk bulunan her yerde yenidencanlandırma ifllemini yönlendiren ve gerekti¤i taktirdeflok vermek üzere programlanmıfl olan cihazlarbulunmaktadır. Özel bir e¤itim gerektirmedenkullanılabilen bu cihazların ülkemizde topluluk olanher yerde bulundurulması, belediyeler veya sa¤lıkbakanlı¤ı tarafından ruhsatlandırma sırasında zorunluhale getirilmelidir.”

Prof. Dr. Bingür SönmezMemorial Hastanesi, Kalp veDamar Cerrahisi Bölüm Baflkan›

Ü

Her yerde bulundurulmal›

CardiAid’le her yerdekalbiniz güvende

Evinizde, iflyerinizde veya her

hangi bir yerde yaflanabilecek

ani kalp durmas› vakalar›nda

ne yapabilirsiniz?

CardiAid Otomatik Eksternal

Defibrilatör (OED) ile ani kalp

durmas› geçiren kiflilerin, an›nda

müdahale edilerek hayata

döndürülmesi art›k mümkün. Hayat kurtaranteknoloji

‹SMMMO ÜYELER‹NE ÖZEL KAMPANYA

CardiAid Cihaz Ölçüleri: 301x304x112 mm A¤›rl›k: 3 kg.

CardiAid ve Tafl›ma Çantas› CardiAid Duvar Ask› Aparat›

KAMPANYA KOfiULLARI: •Kampanya 15.04.2010 - 15.07.2010 tarihleri aras›nda geçerlidir ve stoklarla s›n›rl›d›r.•Kampanyadan yararlanmak isteyenlerin 0 212 290 30 20 nolu CardiAid Ça¤r› Merkezi’ni aramalar› ve “CDSM10”kampanya kodunu belirtmeleri gerekmektedir. •Ürünler ödeme yap›ld›ktan sonra en geç 5 ifl gününde kargoya teslimedilecektir. •Ödemeler havale yoluyla ya da kredi kart› ile yap›labilir. •Taksitli sat›fllar; Garanti Bankas›, Finansbank,HSBC, Yap› Kredi Bankas› ve Akbank kredi kartlar›na uygulanmaktad›r.

1620 YER‹NE

Duvar ask›aparat› hediye

12x12x

CardiAid, kalp krizi ve ani kalp durmas› vakalar›nda,hastay› yaflama döndürebilecek elektroflokun, olayyerinde ve ilk birkaç dakika içinde uygulanabilmesiiçin özel olarak gelifltirilmifl, ilk yard›m e¤itimi alm›flherkes taraf›ndan kullan›labilen, tafl›nabilir kalp flok

cihaz›d›r (otomatik eksternal defibrilatör).

Bubi

rila

nd›r.

Bunlar› biliyor muydunuz?• ABD ve Avrupa’da oldu¤u gibi

Türkiye’de de kalp hastal›klar›, ölümnedenleri içinde birinci s›rada yeral›yor. Türkiye’de tüm ölümlerin %43’ükalp hastal›klar› nedeniyle gerçeklefliyor.

• Kalp ile ilgili ölümlerin %50’den fazlas›ani kalp durmas› fleklinde gerçeklefliyor.

• Ani kalp durmas› geçiren kiflilerin %95’ihastaneye ulaflt›r›lamadan yaflam›n›yitiriyor.

• Yap›lan araflt›rmalara göre, elektroflokuygulanmadan geçen her dakika ilehastan›n yaflama dönme flans›yaklafl›k %10 azal›yor.

(Kaynak: T.C. Sa¤l›k Bakanl›¤› ve Amerikan KalpDerne¤i verileri)

Sevgili İSMMMO Ailesi,İnsanlık, doğal yaşamdan uzaklaştıkça sağlığını yitiriyor. Modern çağda bilimin, tıbbın ve teknolojinin birçok olanağına sahip insan-

ların çare bulamadıkları ruh ve beden rahatsızlıkları günden güne artıyor. Böyle olunca da binlerce yıl önce insanların ‘sağlık bulduğu’ al-ternatif tıp yöntemlerine olan ilgi günden güne artıyor. Alternatif tıp uygulamalarının yaygınlaşmasıyla, doğal taşların şifa, güç ve enerjiveren özellikleri adeta yeniden keşfediliyor. Bu keşif son yıllarda Türkiye’de de yankı bulmaya başladı. Bu saptamadan yola çıkarak biz deİSMMMO Yaşam dergimizin kapağını şifalı taşlara ayırdık. İnsanların doğal taşların güçlerinden nasıl yararlanabileceğini alternatif tıp uz-manlarının bakış açısıyla ortaya koyduk.

Dergimizin dosya konusundaysa eğitim sistemimizin yıllardır çözemediği bir konu var: Yabancı dil yetersizliğimiz… Dünyanın bi-lim ve teknoloji dili olarak kabul edilen İngilizce’yi öğrenme sorununu bir türlü çözemiyoruz. Neden bu kadar yabancı dile yabancı birtoplumuz? Sorun nerede? Yılda 30 bin kişinin yalnızca yurtiçindeki kurslara gittiği Türkiye’de, 5 günde, 3 ayda dil öğrenmek mümkünmü? Bütün bu konuları dosya konumuzda işledik.

Dergimizde yine hayatlarından kesitler sunduğumuz konuklarımız var… Müzisyen Fatih Erkoç ile sanat yaşamını konuştuk. Ya-şamı yine müzikle iç içe olan bir konuğumuz da oda üyemiz, mali müşavir Nihat İncekara… Eyüp Musiki Vakfı Başkanı Nihat İnceka-ra’yı da ‘renkli yaşam’ sayfalarımızda konuk ettik.

Biliyorsunuz, son sayılarımızda “Zirvedekiler” sayfamızı sivil toplum kuruluşlarının önderlerine açtık. Gençleri toplum hizme-tine yüreklendiren TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı) Başkanı İbrahim Betil ile bu sayımızda söyleştik. Betil’in toplumda bazı kararlaralınırken gençlere de kulak verilmesi mesajını bizlerin de önemsediğini belirtmek isteriz.

Medya dünyasından ise İSMMMO Yaşam’a bu sayıda Milliyet Gazetesi Yazarı Serpil Yılmaz konuk oldu. Yılmaz’ın Türk ekono-misi ve iş dünyasıyla ilgili değerlendirmelerini de ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz.

Gezi sayfalarımızda ise tam da Temmuz-Ağustos aylarında rahat gidilebilecek bir ilden size selam getirdik… Karadeniz’in şi-rin ili Sinop’un tarihi ve doğal güzelliklerini keşfetmek isterseniz, size rehber olabilecek bu yazıyı okumalısınız. Dünyada ise denizcilerinve kaşiflerin ülkesi olarak bilinen Portekiz’in başkenti Lizbon’u keşfetmeye ne dersiniz?

Yaz aylarında yayınlanan dergimize, yaz konuları damgasını vurdu. Sağlık sayfalarımızda yazın hızlı zayıflamanın yol aça-bileceği sağlık sorunlarına dikkat çekiyoruz. Moda sayfalarımızda yaz gelinleri için 2010’un gelinlik modasını işlerken, “dostları-mız” sayfalarındaysa yazın yavru dostların bakımımın inceliklerini sizlerle paylaşıyoruz…

En iyisi siz, soğuk bir limonata alıp ister bir havuz başında, isterseniz keyifli bahçenizde dergimizi şöyle sindire sindire oku-yun… Beğenirseniz ne mutlu bize...

Sağlıkla ve sevgiyle kalın dostlar… Yahya Arıkan

başkandan

YAYINA HAZIRLAYANLARHasan S. Keseroğlu, Ayşegül Emir,Defne Doğan, Gülşen Kandemir

[email protected], [email protected]

GÖRSEL YÖNETMENOrçun Dora Özkü

�� DANIŞMA KURULUYahya Arıkan, Yücel Akdemir, Ali Altun, Nazlı Ardak, Metin Başer, Metin Bayar, Kenan Buğa, Ayla Büyükhan, Rıza Çalasın, Adem Çalışkan, Vedat Çiftçi, Volkan Demir, İrfan Demirci, Erol Demirel, Burhan Eray, Ertuğrul Erdem,Mehmet Eren, Hüseyin Fırat, Tayyar Güler, Haluk Gülsoy, Adnan Gün, İlhan Güven, Ayşin Hangül, Hasan Ilır, Hüseyin Kaleli, Turgay Kanarya, Turan Kaşıkçı, İlhan Kırcaoğlu, Şenol Kokal, Coşkun Kolso, Cemile Kuzu, Hacı Reşit Küçük,Kazım Mermer, Arif Mert, Muhammed Öncül, Erol Öngen,Gülgün Öztürk, Veysel Karani Palak, Bahriye Payal, Orhan Sarıgene, Fehmi Soyakça, İbrahim Fevzi Tacer, Nurettin Tan, Feyzullah Tanyer, Ali Haydar Tunç, Mustafa Uğurlu, Ahmet Uzuntepe, Mehmet İhsan Yalçın,Hüseyin Yerli, Recep Yüksel, Serpil Zorbozan

YAS MAİSMMMOMayıs-Haziran 2010

SAHİBİİstanbul Serbest Muhasebeci Mali MüşavirlerOdası Adına Yahya ArıkanKurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBULSORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜZehra Yılmaz IşıloğluKurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL

�� BASILDIĞI YER:Tor Ofset Sanayi ve Ticaret Limited Şirketiİmam Çeşme Caddesi No 26/2 Ayazağa-Şişli/İSTANBUL Telefon: (0212) 332 08 38(pbx), Faks: (0212) 332 08 [email protected]�� Yayın Türü: İSMMMO Yaşam; yaşam,kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreliyayındır. İki ayda bir yayımlanır, 15.000 adetbasılır ve İSMMMO üyelerine ücretsiz gönderilir. Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. �� Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Kurtuluş Caddesi, No: 114, Şişli- İSTANBUL Telefon: (0212) 315 84 00, Faks: (0212) 343 47 80

İÇİN

DE

KİL

ER

Gençlerin sivil toplum önderiTOG Başkanı İbranim Betil, her inançtan ve görüşten gencitoplum hizmetine yönlendirecek projelere destek verdiklerinisöylüyor. Betil, “Toplumla ilgili kararlar alınırken, gençliğingörüşlerinin alınmaması ciddi bir eksiklik” diyor.

Z İ R V E D E K İ L E R

Yabancı dile yabancıyız!Türkiye’de her yıl 30 bin kişi yabancı dil öğrenmek için dil kurslarının kapısınıçalıyor. 650’ye yakın dil kursu, örgün eğitim sistemi içinde bir yabancı dilöğrenemeyenlere bir lisan öğretmek için çalışıyor.

D O S Y A

10

14

24

Taşların gizemli güçleriİnsanlık taşların enerji, güç ve şifa veren özellikleriniadeta yeniden keşfediyor. Türkiye’de elmas, zümrüt,yakut gibi taşlar çıkartılmıyor ama dünyadakisaptanan 250 değerli taştan 36’sı Anadolutopraklarında bulunuyor. Türkiye kuvars ailesi taşlaraçısından da zengin bir ülke… Bu aileye mensupametist ile enerjinizi dengeleyebilir, pembe kuvars ileradyoaktif ışınlardan korunabilirsiniz…

K A P A K

K A R İ Y E R

Eyüp aşığı bir bestekar

Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Serpil Yılmaz,‘sobe’ adını taşıyan köşesinde yazdığı yazılarla hem iş hem siyaset dünyası-nın aktörlerini ‘sobe’liyor.

G Ü N D E M İ N S E S İ

İş dünyasını sobeliyor

Müzisyen Fatih Erkoç; cazdan popa, aryalar-dan sanat müziğine kadar geniş bir yelpazedesanatını yürütüyor. Erkoç, bu yılın başında‘Seher Yeli’ adında bir türkü albümüçıkararak hayranlarına sürpriz yaptı.

Y A Ş A M I N P O R T R E S İ

Müzisyen gibi müzisyen

R E N K L İ Y A Ş A M

Öğrencileri iş hayatına hazırlamanın en önemliyollarından biri, staj. Okulu tatile girenler, yazaylarında yaptıkları stajlarla kendileri işhayatına hazırlıyorlar.

20

30

28

S A Ğ L I K 38

D O S T L A R I M I Z 40

İ S M M M O H A B E R 8

E Ğ İ T İ M

E V İ M E V İ M 44

L E Z Z E T 46

G E Z İ - D Ü N Y A 48

G E Z İ - T Ü R K İ Y E 52

K Ü L T Ü R - S A N A T 56

S İ N E M A - D V D 58

K İ T A P 60

T E K N O - Y A Ş A M 62

M İ Z A H 64

İSMMMO üyesi, mali müşavir Nihatİncekara, 26 yıldır Eyüp Musiki Vakfı’nınbaşkanlığını yürütüyor.

Yeni mezunun en büyük sermayesi

6 2 . G Ü N 6

36

34

62

. G

ÜN

MAYIS - HAZİRAN 20106 � İSMMMO YAŞAM

Filistin’e yardım götüren ve sivil gönüllerin bulunduğu gemilere İs-rail saldırısı, Türkiye’yi sarstı. İSMMMO da yaptığı açıklama ile İsrail’in sal-dırısını kınadı. Günlerce protestolara sahne olan bu gelişmenin Türkiye ileİsrail arasındaki ekonomik ilişkileri nasıl etkileyeceği de merak ediliyor.Uluslar arası sularda Türk gemisine yapılan bu saldırı nedeniyle yalnızcaTürkiye değil pek çok ülke de şok oldu. Saldırıda yaşamını kaybedenlerile yaralıların getirilmesinin ardından başlayan tartışmada Türkiye’nin as-keri anlaşmaları da askıya alabileceği konuşuluyor.

Uzmanların yorumlarına göre şu an için en önemli proje, insansızhava uçakları. Kamuoyuna açık olan bilgilere bakıldığında askeri proje-ler iki ülke ilişkilerinde belirleyici. Bundan sonraki aşamada ise, bir iha-le söz konusu olduğunda İsrail’in katılımı zorlaştırılabilir. Kamuoyunun çokbilmediği projeler istihbarat amaçlı elektronik sistemler. F-4 ve F-5’lerinmodernize edildiğini biliyoruz. F-4’lerin, yerin fotoğrafını çeken kamerasistemleri İsrail tarafından yapıldı. Bu ilişkilerin mali boyutuna gelince…Bunlar çok da net değil ama 2007’de Türkiye ile İsrail’in ticaret hacmi 2.6milyar dolar civarındaydı. Bunun 1.8 milyar doları, Türkiye’nin silahlar içinödediği miktar. Yani ticaretin yüzde 60’ına yakınını silah ticareti oluştu-ruyor. Bu bilenen rakam ama iki ülke arasındaki ticaretin boyutunun dahada yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, “Devletten devlete proje yok”

diyor ama, çok tartışılan M 60 tanklarının modernizasyonu projesi, İsra-il devletinin sağladığı kredilerle yapılıyor. Bunun da 700 milyon dolarlıkbir proje olduğu biliniyor.

Peki Türkiye için İsrail dışında alternatif var mı? Bu soruya verilenyanıt ise şöyle: “Tabi ki var. Ancak anahtar bir soru var. İsrail’in2008’deki Gazze saldırısından bu yana anlaşmaların iptali gündeme ge-liyor ama ‘Askıya aldık’ denemiyor. ‘İsrail’in tavrına göre hareket edece-ğiz’ sözlemlerinin arkasına da bakmak lazım. Tartışmamız gerekenkonu şu: Türk savunma sanayii 2004’e kadar yüzde 80 dışa bağımlıydı.Hükümet kaynak aktarımına karar verdi ve bağımlılığın 2011’de yüzde 50’yeindirilmesi kararlaştırıldı. Bütçede yapılan kısıtlamalara karşın, milli eği-timden sonra en fazla askeri harcamalara para harcanıyor. Bir yandan as-keri harcamalar yüksek deniyor, diğer yandan da askeri teknolojilerde dışabağımlılık var. Durum böyle olunca İsrail’e de bağımlı hale geliniyor.”

İki ülke arasındaki ilişkilerin özü; askeri ve savunma sanayii işbirliği.Tatbikatlar yapılmıyor, ancak görünmeyen tatbikatlar var. Bu yıl içinde Ür-dün, İsrail ve Türkiye jet kullanmadan arama kurtarma tatbikatı yaptılar.Bu gelişmeler, Türkiye’de bu konuda samimiyetsizlik olduğu yorumlarınaneden oluyor. Daha kararlı bir tavır izlenebileceği belirtilirken savunmasanayii işbirliği anlaşmalarının askıya alınmasının İsrail’in canını çok acıt-mayacağı da kaydediliyor.

Türkiye vazgeçer mi?

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 7

62

. GÜ

N

Hükümetin son biçimini verdiği 657 sayılı Dev-let Memurları Yasası, memurların meslekten atılmasıkolaylaştırırken verilen cezaları da arttırıyor. Tasarıuzun süre Türkiye gündemini meşgul edecek bir ça-lışma olarak değerlendiriliyor.

Özel sektörden kamuya üst düzey yönetici trans-ferinin önünü açan hükümet, mevcut sicil sisteminide yürürlükten kaldırıyor. Tasarı ile bir yıl içinde top-lam iki defa kademe ilerlemesinin durdurulması ce-zası alanlar memurluktan atılacak. Tasarıda mevcutsicil sistemi yürürlükten kaldırılırken kamu kurumlarınahizmetlerin ve istihdam ettikleri personelin özelliklerinegöre somut, ölçülebilir, veriye dayalı, hizmet üretimkalitesi, etkinlik, verimlilik, kendini geliştirme, hedefodaklı çalışma kriterleriyle personel başarı ölçüm vedeğerlendirme sistemi getiriliyor.

Tasarı daha önceki KPSS sonuçlarını da geçersizkılıyor. Hükümet yetkilileri, “Bu sınavlar yapıldıktansonra sene sonunda, kamuda istihdam edilecekkamu görevlerinin bu sınav sonuçlarına göre yerleş-tirmeleri yapılacak. Daha önceki KPSS sınav sonuç-ları hükümsüz hale gelecek” uyarısında bulundu.

Kamuda devri

NASA’dan kötü senaryoGPS devre dışı kalacak, cep telefon-

ları, TV’ler ve radyolar çalışmayacak, ener-ji kesintileri yaşanacak ve dünya genelindetedarik zincirleri çökecek. Kredi kartları,ATM'ler işe yaramayacak. Hiçbir şey çalış-mayacak, sessizlik, karanlık ve kaos hakimolacak… Bunlar bi-limkurgu filmineait kabus senaryo-suna benziyor. An-cak bu senaryo birfilme ait değil. Al-man Bild gazete-sinde yayınlananbir haberin satırbaşları… NASA’nınyeni uyarı raporunagöre dev bir güneş fırtınasının potansiyel so-nuçları bütün bunlara neden olacak. Güneşinçok sıcak iç kesiminde harekete geçen plaz-ma dış katmandaki manyetik alanlarda sü-rekli bir değişime yol açacak. Bu da güneşfırtınaları olarak bilinen, radyasyon yayanve uzaya yüklü partiküller saçan şiddetli pat-

lamalara yol açacak. Bunun sonucundauzay istasyonları ve uydular ciddi anlamdaetkilenecek.

Güneşte yaşanan büyük bir patlama1-2 Eylül 1859’da devasa bir fırtınaya yol aç-mış, bu fırtına dünyayı da etkilemişti. Bir-

kaç saat içinde hemABD’de hem de Av-rupa’da telgraflarçalışmamış, sayısızyangın çıkmıştı. Ku-zey kutbu yakınla-rında güneşle bağ-lantılı bir olay ola-rak doğal fenomenolarak görülen ku-zey ışıkları; Roma,

Havana, Hawaii gibi güney bölgelerde bilegörülmüştü. Bir sonraki solar faaliyetin2013’te başlayacağı belirtiliyor.

NASA’nın Heliofizik Bölümü’nün baş-kanı Richard Fischer, “Güneş derin bir uy-kudan uyanıyor ve birkaç yıl içinde daha faz-la solar aktivite bekliyoruz” diyor.

İstanbul’u sel aldı!Haziran ayında yağan yağmurlar, uzmanla-

ra ‘işte küresel ısınma’ yorumlarını yaptırırken İs-tanbul’da bir kişinin hayatını kaybetmesi altyapı ye-tersizliğini yine gündeme getirdi. İstanbul’da aralıksızsüren etkili yağışlar, hayatı durdurdu. Birçok ev veişyerini su basarken, patlayan logar kapakları tra-fiği felç etti. Kadıköy’de Kurbağalı Dere’nin taşma-sı sonucu Ataşehir Belediyesi’nin temizlik işçisi ha-yatını kaybetti. Okullar tatil edilirken, trafik felç oldu.

MAYIS - HAZİRAN 20108 � İSMMMO YAŞAM

İSM

MM

O H

AB

ER

Yüksek katılımlı görkemli genel kurul

İSMMMO 21. Olağan Genel Kurulu’nu 15-16Mayıs’ta gerçekleştirdi. Yüksek katılımın sağlandığıgenel kurulda, ‘Dünya ve Türkiye Ekonomisi Değer-lendirmesi ile Muhasebe Mesleğindeki Gelişmeler’konulu açılış konuşmasını yapan Başkan Yahya Arı-kan, meslek yasalarının siyasi linç aracına dönüştü-rülmek istendiğini hatırlattı. “Bu toplantımızdaheyecanımızı artıran pek çok olay var… En önem-lisi; mesleki mücadelemizde 20 yılı geride bıraktık.Neredeydik… Nereye geldik? Buna baktığımızzaman başarı öyküsü yazdığımızı görüyoruz” diyenArıkan, başarı için en önemli gücün örgütlülük ol-duğu mesajını verdi. 20 yıllık mesleki mücadeleninheyecanını gölgeleyen gelişmeler olduğuna değinenBaşkan Arıkan, demokrasi gerekçesiyle nispi temsilsistemini dayatanların meslek örgütlerini ele ge-çirme planını yürürlüğe soktuğunu kaydetti. Türki-ye’de işsizlik sorununa değinirken umut yılı 2010’dabeklenen iyileşmenin yaşanmadığını anlatan Arı-

kan, bu konuda bir dizi önlem önerilerini açıkladı. “İşsizlik öfkeyi, öfke karanlığı besler” diyen

Arıkan, bir dakika bile kaybedilmeden kapsamlı birulusal kalkınma stratejisi ve sosyal program hazır-lanması çağrısını yineledi. Siyaset, iş dünyası, işçisendikaları ile toplumun pek çok kesiminden isimle-rin katıldığı Genel Kurul toplantısının ikinci günündeyapılan seçimlerde, zafer Yahya Arıkan’ın listesininoldu. Arıkan ve ekibi, kullanılan oyların yüzde70’ini alarak yola devam ederken Başkan seçimle-rin ardından, “İSMMMO bugüne kadar olduğu gibibundan sonra da kişileri ayrıştırmayı, ötekileştir-meyi düşünmeden, demokrat, laik, sosyal hukukdevleti ilkelerine bağlı, hiçbir siyasal partinin arkabahçesi olmaya izin vermeyen duruşunu sonunakadar sürdürecektir. Önceliğimiz her zaman meslekve meslek mensubunun çıkarları ile ülke yararı ol-muştur. Bundan böyle de tutumumuz değişmedensürecektir” mesajını verdi.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 9

İSM

MM

O H

AB

ER

Vergi dolaylı, tepki doğrudan İSMMMO, Mayıs ayında yayımladığı araştırma ile vergi adalet-

sizliğine bir kez daha dikkat çekti ve reform çağrısı yaptı. İSMMMO,Prof. Dr. Figen Altuğ koordinatörlüğünde, Doç. Dr. Murat Çak, Yrd.Doç. Dr. Murat Şeker ve Araştırma Görevlisi Önder Bingöl tarafındanhazırlanan, "Türkiye'de Vergi Bilinci-İstanbul Araştırması'nı" açıkladı.Araştırmaya göre, vergi denince akıla "para", "devlet" ve “haksızlık”kelimeleri geliyor.

Kişilerin vergi kaçırmasının hukuki cezalardan korkma derecesine

bağlı olduğunun araştırma ile saptandığına değinen Arıkan, şöyledevam etti: “Katılımcılar arasında öderken yükü en fazla hissedilenvergi türleri KDV ve ÖTV'dir. Bu da gösteriyor ki, dolaylı vergiler artık do-laylı değil doğrudan vuruyor. Katılımcıların yaklaşık yüzde 60'ı öderkenen fazla hissettikleri vergilerin KDV ile ÖTV başta Özel İletişim Vergisigibi dolaylı vergiler olduğunu belirtmiştir. Sanılanın aksine ve adınıntam tersine dolaylı vergiler, artık doğrudan hissedilmekte, doğrudantepki görmektedir. Vergide adaletin sağlanmasının zamanı gelmiştir.”

Anayasa paketine ekonomik bakışAnayasa değişikliğinin ekonomiye etkisinin hiç konuşulma-

dığı bir ortamda hazırladığı “Özelleştirme Anayasası” adlı rapo-ruyla dikkatleri çeken İSMMMO, paketin 12. maddesininözelleştirme gündemini baştan aşağı değiştirdiğini saptadı. İSMM-MO’nun çalışmasına göre, madde, yargının özelleştirmelerde‘kamu adına kamu yararı arama’ yetkisini ortadan kaldırıyor. Budurum, hükümetin büyük gelir beklediği enerji, Milli Piyango,kamu bankaları gibi ihalelerde de süreci hızlandıracak. BöyleceTurgut Özal’ın yasal düzenlemeyle gerçekleştiremediği düzenlemeBaşbakan Tayyip Erdoğan tarafından Anayasal düzenlemeyle ger-çekleştiriliyor.

“Özelleştirmeye Anayasa Geldi; Kamu Yararı Açılımı Bitti”başlığıyla, İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan tarafından açıklanan ra-pora göre özelleştirmenin hız kazandığı 1986’dan 2010 Mart ayınakadar geçen sürede 270 kuruluş özelleştirme kapsamına alındı,199 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi yapıldı.Bunların sonucunda 188 kuruluşta hiç kamu payı kalmazken, bu iş-lemlerden devletin kasasına giren kaynak 39 milyar dolara yak-laştı. Bu kaynağın yüzde 78.8’i yani yaklaşık 30.5 milyar doları ikidönemdir iktidarda bulunan AKP tarafından gerçekleştirildi.

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, adli ve idari dava sayısınınÖİB kayıtlarına göre 2009 başı itibarıyla 5 bini aştığına işaret ede-rek, bu davalar sonucu yargıdan çıkan bazı kararların, pek çoksatış işleminde ya süreci uzattığını ya da iptallere neden olduğunubelirtti. Arıkan, “Özellikle, ’kamu yararı’ bulunmadığı gerekçesiyleverilen yürütmeyi durdurma ya da iptal kararları

1986-2010 yılları arasında iktidara gelen tüm hükümetle-rin canını sıktı. Bu hükümet, ’sorunu’ kökten çözüyor. Ancak, ya-pılan işlemde kamu yararı bulunup bulunmadığını kim, nasıldenetleyecek” diye sordu.

İşsizler kursa koştuİSMMMO ‘İşsiz Kursta’ çalışmasıyla toplumsal yaraya dikkat çekti.

Buna göre, İş-Kur, halk eğitim merkezleri, belediyeler ve özel dershanele-rin verileri, 2009’da meslek edindirme kurslarına giden kişi sayısındapatlamayı ortaya koydu. Türkiye son bir yılda mesleki kurslara 3.5 milyarTL harcarken, kurslara katılan 2 milyon kişiden sadece 22 bini 569’u işgarantisine kavuştu. Geçen yıl Türkiye İş Kurumu’na (İş-Kur) yeni meslekedinmek için başvuranların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 500 artarak181 bin 900’e çıkarken, kurslara krizde işini kaybedenlerin yanı sıra, ça-lışma hayatına yeni katılacakların da ilgisi arttı.

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, kişilerin yeni meslek kurslarına budenli ilgi göstermesinin krizin boyutlarını da net olarak ortaya koydu-ğuna dikkat çekti. Arıkan, bu tür kursların faydalı, ancak yeterli çözümlerüretmediğini söyledi. İşsizlik sigortası fonundan mesleki eğitime önemlibir kaynak ayrılmasının gerekli olduğunu belirten Arıkan, ancak sonucabakıldığında hedefe ulaşılamadığının görüldüğünü kaydetti.

MAYIS - HAZİRAN 201010 � İSMMMO YAŞAM

ZİR

VE

DE

KİL

ER

Gençlerinsivil toplum

önderi

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

İş dünyası İbrahim Betil’i 1994 yılına kadar Türkiye’nin önde gelen banka-cılarından biri olarak tanıdı. Pamukbank, İktisat Bankası, Garanti Bankası’nda ge-nel müdürlük yapan Betil, sonrasında da Bank Expres’i kurdu. Tam 30 yıl finanssektöründe çalışan Betil, halen de bazı bankalara ve reel sektör kuruluşlarına ‘da-nışmanlık’ yapıyor.

Bir zamanlar ekonomi dünyasının yakından tanıdığı Betil’i şu anda tüm Tür-kiye, özellikle de birçok üniversitedeki gençler tanıyor. Bunun nedeniyse onun ar-tık bir sivil toplum önderi olması… Öğretmen Akademisi Vakfı’ndan, Mahalle AfetGönüllüleri Vakfı’na, Enka Vakfı’ndan Hrant Dink Vakfı’na kadar birçok sivil top-

TOG Başkanı İbranim Betil, herinançtan ve görüşten genci toplumhizmetine yönlendirecek projeleredestek verdiklerini söylüyor. Gençlerin kendilerinindinlenmediğinden yakındığını belirtenBetil, “Toplumla ilgili kararlaralınırken, gençliğin görüşlerininalınmaması ciddi bir eksiklik” diyor.

ZİR

VE

DE

KİL

ER

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 11

lum kuruluşuna emek veren İbrahim Betil’in zamanın önemli birbölümünü ise TOG’daki görevleri alıyor.

TOG yani Toplum Gönüllüleri Vakfı, 2002 yılında kurulmuş,gençlerin odağında olduğu bir sivil toplum kuruluşu… İbrahimBetil, vakfın kurucularından… 2002 yılından beri de vakfın baş-kanlığını yapıyor. Üniversitelerdeki gençleri toplum hizmetineyönlendiren TOG, geçen yıl 22 bin gencin katılımıyla eğitimdensağlığa, çevreden spora kadar 727 proje gerçekleştirdi. Değişikkurumların destekleriyle ulusal bazda sosyal sorumluluk projeleride gerçekleştiren TOG, şimdi de üniversite okuyamayan işsiz genç-lere meslek edindirmek için yeni bir proje hazırlığında… TOG Baş-kanı İbrahim Betil, “Gençler arasında işsizlik oranı yüzde25’lere geldi. Üniversite okuyamayan gençlere meslek kazan-dırmak için hazırladığımız projeyi hayata geçirebilmek için 1 mil-yon TL’lik bir kaynak gerekiyor. Bunun için bir destekçi arıyo-ruz”diyor.

TOG’daki gençler sanırız bu yaz da boşdurmayacak…

Evet, TOG’da dönemsel yaz projeleri başlıyor. Türki-ye’nin değişik üniversitelerinden gençler, kendi tasarladıkları sos-yal sorumluluk ve toplum hizmeti projelerini belirli yörelerde ha-yata geçiriyor. Bunlar 15 gün ile 2 ay arasında süren projeler.Konuyu kendileri belirliyor. Birtakım eğitimler vermek, belge-seller yapmak, yöredeki okulların onarımı, sokak çocuklarıylaya da Çocuk Esirgeme Kurumu’ndaki çocuklarla ortak projelergeliştirmek, çevre duyarlılığını artırıcı projeler hayata geçirmek,gençlerin bu yaz yapacağı projelerden bazıları… Farklı kökenve inançtan olan gençler bir araya gelerek bir toplum hizmetiprojesinde buluşuyor. Dönemsel yaz projelerinin her birinde 50ila 250 arası gencin katılımı oluyor. Nereden baksanız 4 bineyakın genç, bu yaz bir toplum hizmetine odaklanacak.

TOG’un projelerini gençler gerçekleştiri-yor. Gençleri bir hedefe yöneltmek ve onlar-la çalışmak zor mu?

Eğer amacınız gençleri bir hedefe yöneltmekse zor. Bizimöyle bir amacımız yok. Biz tam tersine gençliğin yaratıcılığını,gençliğin katılımcılığını ön plana çıkarmak ve gençlerin öncülüğünüdesteklemek istiyoruz. O nedenle biz, gençliği bir tarafa yö-neltmiyoruz onların duyarlı oldukları bir alanda proje yaratmalarıiçin ortam hazırlıyoruz, onlara destek veriyoruz.

Sivil toplum kuruluşlarında önderlikyapmanın zorlukları var mı?

Kurumsal dünya ile karşılaştırırsanız sivil toplum kuruluşlarıçok farklı bir dünya. Burada hiçbir hiyerarşi yok. Gönüllüler, STK’la-

Onlarla yenileniyorumİbrahim Betil, 1944 yılında İstanbul’da doğdu. Robert Kolej’den me-

zun olan Betil, tam 30 yıl bankacılık sektöründe yöneticilik yaptı. Pa-mukbank, İktisat Bankası, Garanti Bankası’nda genel müdürlük yapanBetil, sonrasında da Bank Expres’i kurdu ancak 1994’te sektörden ayrıldı.

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın uzun yıllar başkanlığını yürütenBetil, 2002’de kurulan Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın da 8 yıldır başkan-lığını yürütüyor. Adapazarı Enka Okulları’nın da kurucusu olan Betil, genç-lerle ve çocuklarla olmaktan memnun… İlkokulda kendisine ‘dede’, ‘amca’,‘hocam’ denilenlerin bulunduğunu belirten Betil, gençlerinse kendisinedaha çok ‘hocam’, ‘bey’ ve ‘abi’ gibi sıfatlarla seslendiğini anlatıyor. Be-til’in yaşındaki birçok insan köşesine çekilirken, O, STK’lar arasında koş-turuyor. Kendisine bu enerjiyi nereden bulduğunu soruyoruz: “Ben insanınbeden enerjisinin beyninden üretildiğini düşünüyorum. Ben sivil toplumla,eğitimlerle, gençlerle, çocuklarla ilgilenmekten çok büyük bir heyecan du-yuyorum. Onların yaratıcılığını gözlemleyerek kendimi yenilemeye ça-lışıyorum.”

MAYIS - HAZİRAN 2010

ZİR

VE

DE

KİL

ER

12 � İSMMMO YAŞAM

rı ayakta tutuyor. Gönüllü insan kaynağını sürdürülebilir ve etkili tu-tabilmek için kararlara gönüllüleri katmak, onları sürekli motive et-mek, sorumlulukları paylaşmak gibi ilkelerin ön plana çıkması gere-kiyor. Elinizde ‘maaş, ikramiye’ gibi herhangi bir maddi güç yok. Bu-rada her şey gönüllü olduğu için sivil toplum kuruluşlarında her sevi-yede önderlik yapmak, bence herhangi bir yöneticinin kendini sınamasıaçısından gerçek bir deneyim…

Gençler sahada çalışıp proje yapıyor. Peki üret-tikleri fikirler hükümetler nezdinde de yankı bu-luyor mu?

Sivil toplum kuruluşlarını, bir yardım kuruluşu olarak görmeninötesinde bir sivil aktivizm yaklaşımı içinde ele almak gerekir. Biz gen-çliğe kulak verilmesi için önemli bir araştırma yaptık. 1.800 gencin ka-tıldığı bu araştırmanın konusu, gençliğin temel sorunlarıydı. 2009 yı-lında yaptığımız araştırmanın sonuçlarını Türkiye’de bütün üniversitelerinrektörlerine, YÖK’e, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ve konuyla ilgili ko-misyonlara gönderdik.

Peki burada öne çıkan konu neydi?Bu araştırmada gençliğin ciddiye alınmadığı, sözlerinin dinlen-

mediği, gençlikle ilgili politikalar oluşturulurken gençlere sorulmadı-ğı gibi kaygılar ön plana çıktı. Toplumla ilgili birtakım kararlar alınır-ken, gençliğin görüşlerinin alınmamasını ciddi bir eksiklik olarak de-ğerlendiriyoruz. Bunları da ilgililere ilettik. Zaman içinde ilgililerden çokolumlu geri bildirimler geldi.

Global kriz döneminde sosyal sorumluluk pro-jelerinde azalma oldu mu?

Bazı kuruluşlar ekonomik sıkıntıya girdikleri zaman kuruluşu ayak-ta tutabilme kaygısına kapılıyor. Bu nedenle bu tür desteklerde biraz

geri adım attılar. 2008’deki kriz yaklaşırken gençlerimize dedik ki, “Bi-zim arkamızda bir holding ya da aile yok. Büyük bir ana mal varlığı-mız yok. Tek güvencemiz, gençliğin enerjisidir. Zorlukları aşabilmek içingençlerin enerjisini harekete geçirmeye davet ediyoruz.” Hiçbir genç kay-gılanmadı. Çalışmalarımızda gerileme de olmadı. Kaynaklarımızda azal-ma olmadı ama yer değiştirmeler oldu. Gençler kendi projelerine ya-ratıcılıkları ve sorumluluk duygusuyla yerelden çok güzel destekler bul-dular. Ben insanın gönüllü ve duyarlı gücünün olduğu her yerde mad-di kaynakların gücünün ikinci-üçüncü plana gerileyeceğini düşünüyo-rum.

Yine de bu yıl TOG’un bütçesini ne olduğunuöğrenebilir miyiz?

Bu yıl 7 milyon TL bütçe öngördük. Geçen yıl 7.4 milyon TL’ydi.Bazı projelerin iptaline karar verilince bütçemiz biraz azaldı.

TOG’un şirketlerin ya da kurumların desteğiylegerçekleştirdiği ‘ağ projeleri’ var. Bu yıl yeni birprojeye başladınız mı?

Şu anda takip ettiğimiz bir projemiz var. Üniversite eğitimi ala-mayan gençlere meslek kazandırmak için bir proje üzerinde çalışıyo-ruz. Bu projeye destekçi arayışı içindeyiz. Üniversiteye giremeyen genç-leri ‘başarısız’ olarak nitelendirip bir kenara atmak bu toplumun za-yıf yanı. Özellikle gençlerin arasında işsizlik oranı yüzde 25’lere gel-di. Bu gençlere meslek kazandırmak ve onları girişimciliğe yönlendir-mek için güzel bir proje hazırladık. Bu projeyi hayata geçirebilmek için1 milyon TL’lik bir kaynak gerekiyor.

Peki gençleri ne konularda eğitim verilmesiplanlanıyor?

Örneğin liman bölgelerinde yaşayan gençleri gümrük işlemleri-

‘İSMMMO örnek olmalı’

TOG Başkanı İbrahim Betil, temel ilkeleri ara-sına şeffaflığı, yeniliği savunmayı ve çevre so-runlarına duyarlılığı almış bir meslek kuruluşu ola-rak İSMMMO’ya önemli görevler düştüğünü dü-şünüyor. Betil, “ İSMMMO, topluma ve meslek-taşlarına sosyal sorumluluk vurgusunu yapmayıbenimseyen tavrıyla diğer meslek kuruluşlarına ör-nek oluşturmalı. Bunun İSMMMO’nun önemli birişlevi olduğunu düşünmekteyim” diyor.

ni yapma konusunda eğitmek istiyoruz. Bu 3 aylık eğitimden sonra böy-le bir yetenek kazandırabiliyorsunuz. Gençlik ve Spor Bakanlığı, bu eği-timler için gençlik merkezlerini bize tahsis edebileceğini söyledi. Bu şe-kilde binlerce genç eğitilebilir.

Ayrıca gençlerin hayata geçirmek istedikleri çok güzel projele-ri oluyor. Bunun için bazen gençlere 15 bin-25 bin lira sermaye ver-diğinizde birden bire parlayabiliyor. Girişimcilikte deneyimi olan birjüri, gençlerin projelerini değerlendirip seçebilir. Ayrıca bu maddi des-tekleri uzun vadeli düşük faizli bir kredi olarak veriyorsunuz. Gençler5-7 sene içinde bunu geri ödüyorlar.

TOG, Avea’nın desteğiyle “Hayatımın Fikri“diye bir girişimcilik yarışması gerçekleştiriyordu.O bitti mi?

Avea’da yönetim değiştikten sonra bizim anlayamadığımız birnedenle, kaynaklarını buraya yöneltmek istemediler. Biz bu girişim-cilik projesine de başka bir destekçiyle devam etmek istiyoruz.

Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın dışında başkaSTK’larda da görevleriniz var mı?

Hırant Dink Vakfı’nın yönetim kurulu üyesiyim. Vakıf kurulalı7 ay oldu. Öğretmen Akademisi Vakfı’nın kurucularındanım. Halen deyönetim kurulu üyesiyim. Bu vakfı Garanti Bankası destekliyor. Türkiye’deilköğretim okullarındaki öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik eği-timler veriyor. Enka Vakfı adına Adapazarı’nda kurduğum Enka Okul-ları var. Bu okulu depremden sonra kurmuştuk. Orada da 10 yıldır so-

rumluluğum var. Eğitimle ve sivil toplum gönüllüleri adına çalışmalarımısürdürüyorum.

Sizin Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı’nda dagöreviniz yok muydu?

Onun yönetim kurulunda dönemim doldu. İki ay önce yönetimkurulundan ayrıldım.

İstanbul’da depremle ilgili hazırlıkları izliyormusunuz?

Kaçınılmaz bir deprem gerçeği var. Bunu ya gündemimizde tu-tup hazırlıklı olacağız ya da o önlemleri almadığımız zaman sonuçlarınakatlanacağız. Sonuçlarında insan ölümleri olacak… Bu yüzden önlemgerekli. İnsanların gündeminde deprem geri plana düşebiliyor.

Hem finans hem de reel sektördeki şirketle-re danışmanlıklarınız devam ediyor sanırım. Türkekonomisinin gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Ekonomi hareketlendi. Geçen yıllarda yaşadığımız mali krizlerdensonra mali sektörün disipline edilmesi, dünya krizinden çok az etki-lenerek çıkmamıza neden oldu. Şimdi piyasaların hareketlendiğini göz-lemliyorum. Ancak ben ekonomik hareketliliğin işsizliğe çözüm geti-rebildiği oranda bir sosyal faydaya dönüşeceği kanaatindeyim. Eko-nomik krizler geçici olabiliyor ama sosyal krizler kolay kolay geçmi-yor. Türkiye hızla işsizliği azaltabilecek atılımlar yapmalı. Özellikle genç-ler arasındaki işsizliği azaltamazsak bu gelecek için umutsuzluğa ne-den olur.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 13

ZİR

VE

DE

KİL

ER

MAYIS - HAZİRAN 201014 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

Taşların gizemli güçleriİnsanlık taşların enerji, güç ve şifa veren özelliklerini adeta yeniden keşfediyor. Türkiye’deelmas, zümrüt, yakut gibi taşlar çıkartılmıyor ama dünyadaki saptanan 250 değerli taştan36’sı Anadolu topraklarında bulunuyor. Türkiye, kuvars ailesi taşlar açısından da zengin birülke… Bu aileye mensup ametist ile enerjinizi dengeleyebilir, pembe kuvars ile radyoaktifışınlardan korunabilirsiniz… Bağışıklık sistemini güçlendireni de var; sinirsel gerilimleri yokedeni de… Buyurun taşların gizemli dünyasına…

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 15

KA

PA

K

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

“Sarhoşluk tanrısı Diyonisos, bir ölümlününkendisine hakaret etmesine sinirlenir ve yoluna çı-kan ilk ölümlüden intikam alacağına dair yemin eder.Dileğini gerçekleştirmek için vahşi kaplanlaryaratır. Genç ve güzel bir kız olan Ametist, tan-rıça Diana’ya adak adamaya giderken,kaplanlar ile karşılaşır. Diana kaplanların acı-masız pençelerinden korunması için Ametist’isaf kristal kuvarstan bir heykele dönüştürür.Diyonisos bu harikulade heykeli gördüğünde, yaptı-ğından pişman olur. Öylesine bir vicdan azabı duyar ki,şarap gözyaşları döker. Tanrı’nın gözyaşları bu safkristal kuvarsı, mora dönüştürür.”

Yunan mitolojisinde, ametist taşı-nın yaratılış efsanesi böyle anlatılıyor. Ame-tist, kuvars ailesine mensup bir süs taşı…Öylesine güzel ki, krallar, kraliçeler taçlarındabu taşı bolca kullanmış. Asya ve Mısır'da ame-tist mühür değer kazanmış. İnsanoğlu yüzyıllar öncebile yalnızca rengi, güzelliği nedeniyle seçmemiş butaşı… Ametistin negatif enerjiyi aldığı, hatta kullanankişiye güç verdiğine inanılıyor.

TAŞLARLA GELEN ŞİFAİnsanoğlunun enerjisinden, gücün-

den yararlandığı tek taş elbette ametist de-ğil… Doğada değerli taş yani süs taşı ola-rak adlandırılan 250’ye yakın taş çeşidi var.Elmas, yakut, safir, zümrüt, topaz dünyada enbilinen değerli taşlar… Ancak doğa o kadar cömertki… Agat, obsidyen, opal, mavi kalsedon gibi Türkiye’debolca bulunan taşlar da değerli taş sınıfına giriyor.

Bu taşları aslında insanoğlu yüzyıllar önce baş tacı yapmış… An-cak günümüzde doğal taşlar yeniden keşfediliyor. Bu keşfin nedeni yal-nızca güzel görünümleri ve değerleri değil elbette… Modern yaşamıngetirdiği ruhsal ve bedensel sıkıntılara çözüm arayan insanlık, doğal taş-ların enerji, güç, şifa veren özelliklerinden yeniden medet umuyor.

Uzakdoğu, Amerika ve Brezilya bu taşların hem yeniden keşfi, hemde ekonomiye kazandırılması anlamında dünyaya öncülük ediyor. Uzak-doğu’da bu iş hem üretim hem de ticaret anlamında öylesine ilerlemişki, özellikle Tayland’a taş işlemeciliğiyle ilgili özel turlar bile düzenle-niyor.

Türkiye’de de doğal taşlara ilgi günden güne ar-tıyor. Her geçen gün vitrinlerde taşlarlasüslenmiş takıları daha çok görüyoruz.

Taşlardan yapılan takıları satan ma-ğazalar artarken; kadın, erkekbirçok insanın enerjisinden ya-rarlanmak için taşları üstlerinde ta-

şımaya başladı. Ekranlara çıkan al-ternatif tıp uzmanları taşların ya-

rarlarını anlata anlata bitiremiyor. Ünlü in-sanların da bu taşları kullanması son yıllarda toplumda bu ko-

nuda bilinçlenmeye neden oluyor. Türkiye’nin lokman hekimi olarak tanınan Prof.

Dr. Ahmet Maranki, kozmik bilim yoluyla insan-lara sağlıklı ve kaliteli yaşamın ipuçlarını ve-riyor. Kitapları 1 milyondan fazla satanMaranki’nin kozmik biliminde taşların öne-

mi büyük. Kozmik bilimin beş ana da-lından birinin taşlar olduğunu söyleyenMaranki, taşların insan bedenindeki

enerji noktalarını etkileme özelliğine sa-hip olduğunu söylüyor. Maranki’ye göre; örneğin vücutta enerji mer-

kezlerinen biri olan ve 4. şakra denilen kalp şakrasını ye-şil zümrüt ve kuvars grubu taşlar etkiliyor. 5. şakra

olarak da bilinen boğaz şakrasına ise turkuaz,akua ve main taşları iyi geliyor.

Prof. Dr. Maranki, insanların burçları-na göre taş kullanmalarını tavsiye ediyor. Boğa

burcu olan bir insanın zümrüt kullanmasını tav-siye eden Maranki, kova burcu içinse akik taşını öne-

riyor. Taşların gümüşlerle kullanılması gerektiğini debelirten Maranki, hastalarının kullanabilecekleri taşlı takı-

ları da kendisi ürettiriyor. Maranki bu konuda şu bilgileri veriyor:“Türkiye’de herkesin şakrasına, enerji merkezine, salgı bezlerine göreenerji dengeleyici taşları, erkekler ve kadınlar için ürettik. Biz taşa önemveriyoruz ve gümüş kullanıyoruz. Ancak hangi yaşta hangi taşı takacağınızıda iyi bilmeniz lazım. Belli bir yaşta bir taş takarsınız, cinsel içgüdüle-riniz yok olur. Belli yaşta bir kadın kulağına bir taş küpe takabilir; tan-siyonu artar, migreni olabilir. Fayda göreceğim derken zarar görebilir.”

ŞİFAYA YARDIM Alternatif tıp yöntemleri yüzyıllardır taşların gücünden yararla-

nıyor. Bunlardan biri de reiki… Bilindiği üzere reiki, dünyada 2 milyondanfazla kişi tarafından uygulanan bir şifa yöntemi… Geçmişi M.Ö. 5 bin

MAYIS - HAZİRAN 201016 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

yılına kadar dayanan reiki; evrensel yaşam ener-jisi demek… Tıbbı reddetmeyen aksine tıbbi te-davileri tamamlayan reiki günümüzde zihinselve bedensel gerginliklerden kurtulmayı isteyenbirçok insanın sarıldığı bir alternatif şifa yön-temi… Reiki master Derya Cantimur, “Reiki şifauygulamaları sırasında, şifacının tercihine göreşifalı taşlar da kullanılabiliyor. Bu şifa etkisininartırılmasını sağlıyor. Şifalı taşlar, oluşum ve ge-lişimlerini milyonlarca süren bir zaman dilimindetamamlarlar. Bu süreçte de bünyelerine birçokenerji depolarlar. Kullanıldıklarında da taşlarınüzerinde birikmiş olan bu enerjiler, yani yay-dıkları elektromanyetik alan bulundukları or-tamlarda ya da kişilerde olumlu etkiler yara-tır” bilgisini veriyor.

Derya Cantimur’un anlattığına göre,reiki şifa seansı sırasında şifa etkisini destek-lemesi ve etkinin artırılmasına yönelik en çokametist ve kristal kuvars taşlarının kullanılmasıtercih ediliyor. Bu iki taşın özelliklerini ise Can-timur şöyle anlatıyor:

“Ametist taşı, göz hastalıklarına, alerji-ye, baş ağrılarına ve kalp rahatsızlıklarına iyigelir. Negatif elektrik yükü taşıdığından dola-yı; bedendeki fazla elektrik yükünü toplayarakbeyin gücünü yükseltir. Bu bağlamda yapılanşifanın etkisini artırır. Kristal kuvars taşının daşifa etkisini artırdığı durumlar var. Kristal ku-vars beyin fonksiyonlarını uyarır. Kişinin etra-fında oluşan negatif enerjiyi yok etmesi ve po-zitif enerjiyi toplaması şifa etkisinin artmasınayardımcı olur.”

Doğal taşların enerjisinden yararlan-mak için bu taşların gerçekten doğal olarak kal-ması gerekiyor. Herhangi bir kimyasal etkiyemaruz kalan taşlar enerji, güç, şifa özellikleriniyitiriyor. Bunu şu örnekle anlatmak mümkün.Bilindiği üzere camın hammaddesi, kristal ku-vars… Bu taş ufalanıp, ısı ile karşılaştıktan son-ra cam haline geliyor. Kristal kuvars doğal ha-liyle enerji veren bir taşken, cam haline gelin-ce böyle bir etkisi kalmıyor.

Doğal taş olarak satılan her taş da maa-

Taşları çok seviyor

Tiyatrocu Ayla Algan ve kızı Sevi Al-gan da bir doğal taş tutkunu… Nişanta-şı’ndaki Doğaltaş mağazasının müdavim-lerinden olan Sevi Algan, 35 yaşında birdansçı… Hollanda’da dans eğitimi alan Al-gan, eğitmenlik de yapıyor. Bir gün Doğaltaşmağazasının önünden geçerken ilgisini çek-miş taşlar. “Adeta dükkan parlıyordu” di-yen Algan, sevgi taşı olarak da bilinen pem-be kuvarsı çok seviyor. Taşları takı olarakkullanan Algan, evinde de bulunduğunu an-latıyor. En son rahatsız olan babasına birkalp taşı alıp hediye ettiğini söyleyen SeviAlgan, “Taşlar, doğadan br nesne… Gözede çok güzel görünüyorlar. Diğer aksesu-arlardan daha farklı ve özeller… Ben ar-kadaşlarıma da sık sık taş alıp hediye edi-yorum” diyor.

Sevi Algan

MAYIS - HAZİRAN 2010

KA

PA

K

lesef doğal değil. Türkiye’ye Uzakdoğu’dançok miktarda taş takı olarak geliyor. Ancakbu Uzakdoğu’da öyle bir endüstri haline gel-miş ki, uzmanlar bu taşların kimi zaman kim-yasal etkilerle, parlaklığı ve rengiyle oy-nandığını bu yüzden de enerji etkilerini yi-tirdiklerini söylüyor.

Taşların şifa, güç ve enerjisinden ya-rarlanmak isteyen şifacılar ve uzmanlar, özel-likle doğal taşları arıyorlar. Bu konuda iseTürkiye’de başvurdukları isimlerden biri Er-han Köksal. Erhan Köksal aslında bir taş av-cısı… Türkiye’yi karış karış dolaşıyor ve do-ğal taşları topluyor. Bunları kendi atölyesindekesip şekil verdikten sonra da Nişantaşı ValiKonağı Caddesi’ndeki ‘Doğaltaş’ mağazasındasatıyor. Aslında Köksal ilk mağazasını 10 yılönce Akmerkez’de açmış. 3 yıl önce de bu ma-ğazasını Nişantaşı’na taşımış.

ÜNLÜLER MÜŞTERİSİErhan Köksal’ın sanat dünyasından da

birçok müşterisi var. Gülben Ergen, Ata De-mirer, Azra Akın, Gülse-Murat Birsel, Ayla Al-gan gibi sanatçıların hem kendileri hem dedostları için sık sık bu mağazadan alışverişyaptığını öğreniyoruz.

Türkiye’de onlarca çeşit doğal taşvar ama Erhan Köksal’ın mağazasında ku-vars ailesi taşları bulmak mümkün. Zaten ken-disi de bu taşlara tutku derecesinde bağlı…Kuvars ailesinin reisinin kristal kuvars ol-duğunu belirten Köksal, bu ailenin diğer bi-reylerinin; ametist, agat, mavi kalsedon, ob-sidyen, krizoprast, opal, pembe kuvars ve sit-rin kuvars olduğu bilgisini veriyor.

BU AİLEYE DİKKAT!Erhan Köksal’ın verdiği bilgiye göre,

kuvars ailesinin taşlar içinde konumu başka.Enerji, güç, şifa çalışmalarında kuvars aile-si birinci sırada kullanılıyor. Bu aile dünyadavar olan bütün renklere sahip. Buna yakıntaş grubu da elmas… “Enerji, güç, şifa ça-

Kuvars ailesi taşları� Kristal kuvars: Kuvars ailesinin reisidir. Üstündeki enerji kumaşlardan bile geçerek yaş-lanmayı geciktirir. Terapi kürlerinin aranan taşıdır. Meditasyon için uygundur. Açıklık ve netleş-tirmede kılavuz taştır.� Agat: Tansiyonu dengeleyicidir. Üriner sistemin sağlıklı kalmasına yardımcıdır. Aklı ve vü-cudu güçlendirir, kişiyi cesaretlendirir. Lenflerin sirkülasyonunu rahatlatır.� Ametist: Negatif elektrik yükü taşıdığı için insanlarda bulunan fazla elektriği alma özel-liği vardır. Beyin gücünü yükseltir. Kuvvetli bir kan temizleyicidir. Halk arasında büyüye karşı ko-ruyucu olduğuna inanılır. Tarih boyunca alkoliklere iyi geldiğine inanılmıştır. Kara sevda ve tut-kuların da şifası olarak bilinir.� Krizopras: Sinirsel gerilimleri yok eder. Zihinsel ve fiziksel heyecan durumunda sakinlikverir. Neşe ve huzuru artırır. Hastalıklardan koruduğuna inanılır. Kilo probleminin çözümünde et-kindir.� Mavi kalsedon: Troid bezi, üst solunum yolları rahatsızlıklarına iyi gelir. Öksürük az-altıcı ve ateş düşürücüdür. Rahat konuşabilmeyi sağlar. Zihin açıklığı ve güven duygusu verir. Buyüzden öğrenciler arasında ‘sınav taşı’ olarak da bilinir. Cinsel problemlere de iyi geldiği bilinir.� Opsidyen: Çok hassas kişilere karşı koruyucu özelliği vardır. Zihinde oluşan heyecan duy-gularını engeller. Espri gücünü artırır. Negatif durumları yok eder ve stresi azaltır.� Opal: Ümidin sembolüdür. Opal taşıyan bir insanın görünmez olduğuna inanılmaktadır.� Pembe kuvars: Sevgi taşı olarak da bilinir. Negatif enerjiden koruyucudur. Ruhun, in-celiğin sembolüdür. Negatif enerjiyi boşaltma özelliğinden dolayı bilgisayar gibi teknolojik cihazlarınyaydığı zararlı radyoaktif ışınların etkisini azaltır. Bu tür cihazların yanında bulundurulması tav-siye edilir.� Sitrin kuvars: Sarı kuvars olarak da bilinen bu taş, karaciğer ve safrakesesi işlevlerineyardımcıdır. Toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Cilde tazelik ve serinlik verir. Bu özelliğiyle decilt hastalıklarından koruyucu etkisi olduğuna inanılır. Görme bozukluklarına iyi gelir. Aşk ve zen-ginlik sağlar. Kıskançlık duygularını bastırır.

İSMMMO YAŞAM � 17

Erhan Köksal

MAYIS - HAZİRAN 201018 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

BURÇLARIN TAŞLARIKoç: Ametist, agat, sitrin, kırmızı taşlarBoğa: Mavi kalsedon, krizoplast, zümrütİkizler: Agat, pembe kuvars, firuze, zümrütYengeç: Agat, kristal kuvars, krizopras, firuze Aslan: Krizopras, ametist, agat, pembe kuvars, sitrin, yakutBaşak: Mavi kalsedon, agat, opsidyen, zümrütTerazi: Agat, opal, yakutAkrep: Ametist, kristal kuvars, obsidyen, sitrin, yeşil ve mavi taşlarYay: Mavi kalsedon, ametist, opal, obsidyen, turkuvaz, elmasOğlak: Agat, opal, kristal kuvars, inciKova: Mavi kalsedon, ametist, agat, kristal kuvars, akikBalık: Ametist, pembe kuvars, opal, yakut

lışmalarında bütün enerjilere sahip taş olarak ya elma-sınız olacak; ya da kuvarsınız olacak. Herkes elmas ala-bilme gücüne sahip değil. Kuvars, rahat bulunabilir ve ko-lay elde edilebilir olması nedeniyle birinci sıradır” diyenKöksal değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor:

“Taştan istifade etmenin iki yolu var. Ya takı, kol-ye ya da anahtarlık yapıp yanımızda taşıyacağız ya dayaşadığımız mekanlara koyacağız. Kuvars ailesi ne an-lam yüklüyorsak onu yapabilme gücüne sahip, enteresanbir aile. Bu ailenin tamamı Türkiye’de var. Bu ailenin ta-mamını bir arada bulundurursanız da birbirlerinin güç-lerini artırırlar ve birbirlerini temizler, arındırırlar. Bir taşızaman zaman temizlemek zorundasınız. Tuzlu suyla, sir-keli suyla, tütsüyle…. Farklı yollar vardır. Benim önerimtaşınızı; çeşmenin altında ayda bir akan suyun altına tut-mak. Taşlar ihsanların enerjisini kendine uyumlu hale ge-tiriyor. Hayatta her şey; mutluluk, huzur, saadet denge-li enerjiyle ilişkili. Taşlar da enerjiyi dengeleyebilme özel-liğine sahip doğadaki minerallerdir…”

Kuvars ailesi taşları satın almak öyle elmas, yakutgibi zor değil. Erhan Köksal’ın ‘doğaltaş’ mağazasında10 TL’ye bile taş almak mümkün.

Taşların gizeminden etkilenenler değerli taşları yal-nızca takı olarak kullanmıyor. Evlerinde ve ofislerinde bu-lundurarak da enerjisinden yararlanmaya çalışıyorlar. Sonyıllarda mimaride de değerli ve yarı değerli taşların kul-lanımına yönelik çözümler üretiliyor. Uzun yıllardır taş-ların enerji özellikleriyle ilgilenen Mimar Sevinç Ormancı,“Taşlar, evrendeki birtakım güçleri çekme, biriktirme, dön-üştürme ve yayma özelliklerine sahip… Görüntüde taş-lar, cansız yapıda olmalarına rağmen doğanın bir parçasıdır.

Bilimsel araştırmalar da elementlerin enerjiyle eşit olduğunu gösteriyor. İnsanla-rın elementleri de birbirinden farklı. Taşların elementiyle bütünlük gösteren kişi-ler, bu taşlardan daha fazla enerji alıyorlar” diyor.

Mimar Sevinç Ormancı, sezgilerimizin ve vücut dilimizin ihtiyacımız olan ele-mente doğru bizi yönlendirdiğini söylüyor. Ormancı, evlerimizde hangi taşları kul-labileceğimiz konusundaysa şu tavsiyelerde bulunuyor: “Yatak odasında uykusuzluğugideren dişi kuvarsı ve güzel rüyalar görmemizi sağlayan sarı topazı kullanın.Ya-tak odasında erkek kuvars kullanılmaz çünkü bu taş Ay’ın enerjisi tarafından uya-rıldığı zaman çok güçlü enerji yayar ve uykusuzluğa neden olabilir. Mide rahat-sızlıklarına iyi gelen sitrin taşını mutfakta; göz hastalıklarına iyi gelen ametisti bil-gisayar odasında; kalp çarpıntılarını düzenleyen olivin taşını dinlenme odasında,lapis taşını solunum yolları hastalıklarında etkin olmasının yanı sıra negatif ener-jiden koruma özelliğinden dolayı yatak odanızda kullanabilirsiniz.”

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 19

KA

PA

K

Gizemli taşlar ve güçleri

Zümrüt: Dünyanın en kıymetli taşla-rından biri olan zümrüt, mitlerin ve efsanelerintaşıdır. Geçmişte şeytanın cennetten kovulurkenalnından düşen taşın zümrüt olduğu söylenir. Ren-ginin yeşil olması nedeniyle bu taşın yağmur yağ-dırdığına inanılırdı. Bağışıklık sistemi, sinir sistemi,kalp, ciğer ve böbreği kuvvetlendirdiği bilinir.

Safir: Dünyanın en pahalı ve değerli taş-ları arasında bulunan safir, sert ısılara dayanık-lı ve muhteşem mavi renkte ve beyaz damarlı olur-lar. Dünya yüzünde en değerli ve ünlü safirler Hin-distan'dan çıkmışlardır. Bugün bilinen en büyüksafir, 563 kıratlık Hindistan Yıldızı’dır ve New YorkDoğal Tarih Müzesi’nde teşhir edilmektedir. Safir,kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir ve tüm salgı bez-lerini harekete geçirici özelliği vardır. Psişik ye-tenekleri arttırır ve sezgi gücünü güçlendirir.

Elmas: En sert ve kıymetli taş olan elmasiçin "rüyaların taşı" da denilmektedir. Beyinfonksiyonlarını ve kişilikteki blokajı ortadan kal-dırıcı özelliklere sahiptir ve aynı zamanda temelbir tedavi edici niteliktedir. Bedeni temizleyereknegatif kuvvetleri yok etmesinin yanı sıra zi-hin/ruh/beden üçlüsünü birleştirici ve bütünleştiricigücü de bulunur. Bolluk, saflık, masumluk ve sa-dakat simgesidir.

Yakut: Ona, Hindistan'da "değerli taş-ların efendisi" adını yakıştırmışlardır. Kan dola-şımına pozitif canlandırıcı etkisi vardır. Bağışık-lık sistemini güçlendirir. Kişiyi sınırlamalarındankurtardığı gibi, kendinden fazla diğerlerini dü-şünmesine yol açar.

Topaz (Sarı Yakut): Eski zamanla-rın en kudretli taşlarından biri olan topazın, göz

hastalıklarını ve veba gibi salgın hastalıkları or-tadan kaldırdığı söylenir. Bir adı da ‘aşk taşı’ To-paz’ın pek çok rengi mevcuttur. Bu taşın sağlıksızinsanları sağlığına kavuşturduğu, onları kor-kaklıktan ve ahlaksızlıklardan koruduğu bilinir.

Turkuvaz: Bilinen taşların ve de tılsımolarak kullanılan taşların en popüleridir, çok sa-yıda da koruyucu özelliği bulunur. Bütün bede-ni kuvvetlendirir, hücreleri yeniler, kan dolaşımı,ciğerler ve solunum sistemini canlandırır. Sakinlikverir ve yaratıcı ifadeye güç kazandırır.

Akik: Bedensel ve zihinsel kuvvetlendiricibir taş olan akik taşıyanı tehlikeden korur,uyumsuzluklarına son verir. Akik taşının bunla-rın yanı sıra uykusuzluğa, korkaklığa, karaba-sana, nazara ve hatta metabolizmanın düzgünçalışmasına faydası olduğu da bilinen şeyler ara-sındadır.

MAYIS - HAZİRAN 201020 � İSMMMO YAŞAM

ND

EMİN

SES

İ

T U Ğ B A B O Z K U R T

25 yıl önce gazeteciliğe Güneş Gazetesi’nde ekonomimuhabiri olarak başlayan Serpil Yılmaz, Milliyet Gazetesi’ndeyazdığı yazılarla iş dünyasının nabzını tutuyor. Patronlara birtelefon kadar yakın Yılmaz… Yakın olmasına yakın ama ken-disini işadamlarını rahatsız eden bir gazeteci olarak tanımlı-yor. Sobe adını taşıyan köşesinde Yılmaz, iş, siyaset ve bürokrasidünyasının önde gelen isimlerini sobeliyor.

İş dünyasını sobeliyor

Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Serpil Yılmaz, ‘sobe’ adını taşıyan kö-şesinde yazdığı yazılarla hem iş hem siyaset dünyasının aktörlerini‘sobe’liyor. Bu yüzden de iş dünyasını rahatsız ettiğini söyleyenYılmaz, ekonomideki gelişmeleri hem makro hem mikro düzeydeyakından takip ediyor. Ekonomik krizin Türkiye’de ciddi bir ‘geçimkrizi’ yarattığını belirten Yılmaz, “Bu geçim krizini atlatabilmesiiçin Türkiye’nin yeni bir yol haritasına ihtiyacı var” diyor.

Serpil Yılmaz’ın gazetecilik mesleğiyle yolu kendideyimiyle ‘büyük bir torpil’ sayesinde kesişmiş. Aile dost-ları Mehmet Ali Yılmaz’ın Güneş Gazetesi’ni almasıyla elikalem tutmaya başlamış Yılmaz’ın… O zamanlar gazete-nin genel yayın yönetmeni olan Nezih Demirkent, ona is-tediği serviste çalışma olanağı sunmuş. O da magazin ileekonomi arasındaki tercihini ekonomiden yana kullanmış.

Güneş Gazetesi’nde geçen 4 yılın ardından Asil Na-dir’in Günaydın’ı almasıyla birlikte grubun bünyesinde bu-lunan Tan Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş.Asil Nadir’in iflasıyla zora düşen gazetesine para kazan-dırmak amacıyla, 900’lü hatları kurmuş. Bir döneme dam-gasını vuran 900’lü hatları, gazetenin kimliğinden ayrı tu-tarak sadece para kazandıran bir proje olarak yaşatmakistemiş ama başaramamış. Zaten bu fikir ayrılığı sonucundada Tan Gazetesi ile yollarını ayırmış.

Tan Gazetesi’nden sonra Milliyet’li yılları başlamışYılmaz’ın… Muhabir olarak işe girdiği Milliyet’te Necati Doğ-ru’nun teşvikiyle 1991’de köşe yazmaya başlamış. Neca-ti Doğru, Sabah’a transfer olup Milliyet’te genel yayın yö-netmeni değişince tüm arkadaşlarıyla birlikte işten atılmış.Sonrasında Yeni Yüzyıl ve Sabah Gazetesi’nde çalışmış. An-cak Sabah’taki yılları onu adeta meslekten soğutmuş. Budönemde gazetecilikten kopup basın danışmanlığı yapsada Mehmet Yılmaz Milliyet’te genel yayın yönetmeni olun-ca mesleğe tekrar Milliyet’te ‘merhaba’ demiş. Milliyet Ga-zetesi Yazarı Serpil Yılmaz ile meslekteki inişli çıkışlı yol-culuğunu ve ekonomiyi konuştuk.

Milliyet’in meslek hayatınızdakiönemli bir yeri var. Son kez Milliyet’e gel-meniz nasıl oldu?

Necati Doğru Sabah’a transfer olunca, Milliyet’te ge-nel yayın yönetmeni değişti. Yeni genel yayın yönetmenide tüm ekonomi servisini işten çıkardı. Yeni nesil gazete-cilere göre daha şanslıyız galiba.. Yeni Yüzyıl çıkma aşa-masındaydı. Orada çok iyi bir ekip kuruldu. Demokrat, öz-gürlükçü ve çevreci bir gazete olduk. Bu Sabah’ın çok dik-katini çektik. Beni Sabah’tan istediler. Sabah o dönem ba-sın için amiral gemi gibiydi. Yeni Yüzyıl ise çok daha kü-çüktü. Ben buna rağmen gitmek istemedim. Beni zorla Sa-bah’a aldılar. Ancak yazma özgürlüğüm elinden alınıncasadece Sabah’tan değil gazetecilikten istifa ettim. Gaze-teciyken hep merak ettiğim bir yerde, bir bankanın da-nışmanı olarak çalışmaya başladım. Halimden memnun-

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 21

ND

EMİN

SES

İ

T U Ğ B A B O Z K U R T

25 yıl önce gazeteciliğe Güneş Gazetesi’nde ekonomimuhabiri olarak başlayan Serpil Yılmaz, Milliyet Gazetesi’ndeyazdığı yazılarla iş dünyasının nabzını tutuyor. Patronlara birtelefon kadar yakın Yılmaz… Yakın olmasına yakın ama ken-disini işadamlarını rahatsız eden bir gazeteci olarak tanımlı-yor. Sobe adını taşıyan köşesinde Yılmaz, iş, siyaset ve bürokrasidünyasının önde gelen isimlerini sobeliyor.

‘ŞEFFAF BİR DÜNYA DEĞİL’Serpil Yılmaz, iş dünyasına kolay ulaşabilen bir köşe yazarı… Yazılarının

büyük bölümünü ekonomi yazıları oluşturuyor. Yılmaz, Türk iş dünyasının ana-lizini İSMMMO Yaşam için yaptı:

“İş dünyası tamamen şeffaf bir dünya değil. Para, herkesin kutsalı. Gizliodaları var, girmek çok zor. O odalara ancak araştırmacı gazetecilik yaparak gi-rebilirsiniz. İş dünyası hala ekonomi haberciliğine alışık değil. Onlar habere ken-di yatırımlarını duyurma amaçlı olarak bakıyor. Onlar için haber basın toplan-tısı düzenleyerek duyurdukları yeni yatırımlar. Onun dışında sen bir haber bul-duysan, bu haber iyi olsun ya da kötü olsun onun zamanlamasına ve stratejisi-ne uygun olmayabilir. Onlar bu tarz haberlerden rahatsız oluyor. Ben de birazonları rahatsız eden bir yazarım. Ekonomi sadece halkla ilişkilercilerin gönder-diği bültenlerden ibaret değil. Kamuoyu onların servetlerini nasıl elde ettikleri-ni, çevreci olup olmadığını, tüketici haklarına saygılı mı, değil mi merak ediyor.Ben de üretimden karlılığa geçen sürecin ne kadar şeffaf olduğunu hep sorgu-layan tarafta oldum. Onlara ulaşmak, artık bir telefon kadar yakın benim için.Biliyorlar ki ben de bir şey var ve o telefona çıkmasa da ben onu bulur yazarım.Yıllardır ekonomi dünyasıyla dolayısıyla işadamlarıyla birlikte oldum. Kimisi bat-tı gitti, kimisi de çıktı. Hepsine şahit oldum. Dolayısıyla tanışıklık da arttı. Eski-den 3 saatte çıkarabileceğim bir yazıyı yarım saatte çıkarabilir hale geldim.”

MAYIS - HAZİRAN 201022 � İSMMMO YAŞAM

ND

EM

İN S

ES

İ

dum. Ama 1999’da tekrar finansal krizve beraberinde bankacılık sektöründekiNecati Doğru’nun deyimiyle ‘hortumbankacılığı’ hortlayınca işimden endişeetmeye başladım. Bu arada Milliyet’te ya-yın yönetmeni koltuğuna Mehmet Yılmazoturdu. Bana teklif getirdiler. Düşünmekiçin zaman istedim ama bir gün sonra “Bizköşenin anonsunu yapıyoruz. İlk yazı pa-zartesi yayımlanacak” dediler. Henüz ka-rar verememişken Milliyet’te yeniden baş-ladım.

Ekonomik gelişmeleriyakından izliyorsunuz. Dün-ya kriz karşısında nasıl birpolitika izliyor?

Global ölçekte sosyal politikalaraağırlık veriliyor. Geçtiğimiz günlerdeObama sağlık paketi açıkladı. Finansalkesimden sosyal kesime kaynak aktar-dı. Dünya Bankası da aynı strateji üze-rinde duruyor. Sosyal adalet bir devletstratejisi haline geliyor. Daha fazla üre-teceksin üretimin daha fazla tüketiciyeulaşmasını sağlayabileceksin ki kalkı-nabilesin. Türkiye de yoksulluğu önleyicisosyal bir kalkan oluşturmak zorunda.

Türkiye’ye krizin uğra-madığı yönünde görüşlervar. Bu görüşleri nasıl de-ğerlendiriyorsunuz?

Öncelikle ekonomik krizden öncekidünyanın ortamına bakmak lazım. O dö-nem, dünya için finansal bolluk ortamıydı.Piyasada çok para vardı. Petrol fiyatla-rı 150 dolarlara kadar çıkmıştı. Batılı fi-nans çevreleri çok gelişmiş, mortgage kre-dileri gibi bir yığın enstrümanlar üret-mişlerdi. Türkiye ise sermayesi küçük amao para bolluğuyla büyümesini sürdüre-cek bir ülkeydi. Kriz patlayıp, bolluk ke-silince o büyüme durdu. Türkiye’ye en bü-yük etkisi bu oldu. Büyüme durdu ve özel-likle ihracatımızın yüzde 65’ini yaptığı-

mız Avrupa pazarı daraldı. Batı pazarındaihracattan büyük darbe aldık. Kriz ön-cesinde ihracatımız ilk kez 130 milyar do-lara çıkmıştı. 100 milyar doların altınadüşecek korkusu yaşadık. Evet ekonomidekısmen iyileşme var. Ama Türkiye’nin kri-zi işsizlik ve üretimde... Kısmen sanayiüretim endeksi artıp işsizlik azalıyor. Amabunlar mevsimsel etkiler. Türkiye nüfusyapısı itibarıyla yüzde 6’dan daha az bü-yüme yaşadığı zaman ‘kriz var’ de-mektir. Bu, global krizdeki gibi finansalbir kriz değil, bir geçim krizidir. Üre-timdeki azalmadan kaynaklanan işsizlik,Türkiye’nin krizi haline geldi. Yaşanan tab-lo, bu çaptaki işsizlik, bugünkü ekonomikyapının sürdürülemeyeceğini gösteri-yor. Türkiye, üretim ve işsizlik eksenin-de yaşanan‘geçim krizi’ni ancak dünyaylaentegrasyonu koparmadan, yeni bir yolharitası çizerek aşabilir.

Türkiye’nin en önemlisorunu işsizlik deniyor. Pekiişsizlik Türkiye’de nasıl gün-demin üst sıralarında yeralabilir?

Muhalefet ‘yoksulluk’ meselesinibirinci öncelik haline getirirse kamuo-yunda böyle bir gündem oluşur diye dü-şünürken Gazze meselesi, nükleer an-laşma süreci tüm gündemi değiştirdi. Birgündem kirliliği yaşanıyor. Gündeme iliş-kin tartışma platformu yaratalım derkenyarın başka bir şey oluyor ve gündem ta-mamen değişiyor. Etkili bir gündem ya-ratılamıyor. Tabii her açıdan büyük birgövde olarak hareket etmemiz gerek-miyor. Herkes işini yapsın. Kendi üretimalanlarını yeniden tartışsın. Üretimi ar-tırmanın yolları tartışma konusu halinegetirilsin. Tartışmalar çözüme ilişkin ol-malı.

Başbakan Tayyip Erdo-ğan, iş dünyasıyla işçi alımı

KURUMSALLAŞMADA

İSTEKSİZLERMilliyet Gazetesi Yazarı Serpil Yılmaz’a

“Türk iş dünyasının en önemli sorunu nedir”diye soruyoruz. Yılmaz’ın bu konudaki değer-lendirmeleri şöyle: “Türkiye’de aile şirketleri kav-ramı hâlâ geçerliliğini koruyor. İş dünyasındaaile şirketleri hissedar olmayı hâlâ öğrenemedi.Sermaye sahipleri patron koltuğundan vaz-geçemiyor. Sermaye piyasaları derinlikli değil.Liderlik ve yöneticilik ayrı bir şey. Bunların ay-rışması gerekiyor. Şirketlerde halka açılma hâlâçok az. Kurumsallaşma konusunda çok istek-sizler. Bu durum sanayi de biraz daha farklı…Teknoloji gelişiyor, bilgi önemli hale geliyor. Böy-lece sanayide sermayeyle bilgi dengesi oluşu-yor. Bu eğilim güçleniyor. Ama genel olarak aileşirketleri eğilimi devam ediyor.”

İSMMMO YAŞAM � 23MAYIS - HAZİRAN 2010

konusunda bile tartış-tı. Bu tartışmalar ha-vada mı kalıyor?

Başbakan ‘Herkes bir işçialsın’ dedi. Bu işsizliğe çözüm ola-rak ortaya konması gerekengerçekçi bir öneri değildi. Bu birtemenni olarak algılanmalıydı.Buna çok tepki verdiler. Sendi-kalar, çalışma dünyası açısındannelerin öncelikli olacağını tar-tışmalı. Madende işçiler ölüyor.Niye ölüyor, çünkü çalışma yasasıyeterli değil. Tuzla’da işçiler öl-meye devam ediyor skandallararağmen. İşte herkesin kendi me-selesine sahip çıkıp çözüm üret-mesi lazım. Bunun için de özgürbir düşünce iklimine ihtiyaç var.Tüm kesimler bu ülke için çalı-şıyor. Cepheleşmeye götürecektartışmalar fayda sağlayamıyor.Düşünce iklimi baskı altına alı-nıyor. Çözüm üretmek için özgürdüşünceye ihtiyaç var. Kendi re-çetemizi kendimiz oluşturmalıyız.

Türkiye ne yap-malı, nasıl bir politikaizlemeli?

Krizden çıkış için ekonomipolitikaları dış politika ile para-lel olarak oluşturulmalı. Ekono-mik kriz dünya dengelerini de de-ğiştirdi. Bir yanda petrol ser-mayesinden oluşan para sahibiolan Ortadoğu var. Ama bölgedebaşka sorunlar var. Avrupa zen-gin ama tüketim eğilimi değişi-yor. Bu da rekabeti zorlaştırıyor.Krizin etkileriyle yeniden yaşa-nan dalgalanmalar Batı’yı zor-luyor. Burada Türkiye’nin çizeceğidış politikaya yönelik yol haritasıekonomiyi de etkileyecek.

İSMMMO’nun ekonomideki gelişmelere ilişkin güncel, analiz raporla-rı var. Oda’nın bu yöndeki çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

İSMMMO’nun bu yöndeki çalışmaları oldukça yararlı. Sektörler, kendilerini bu çalışmalarda bula-biliyor. O açıdan oldukça faydalı buluyorum. Gazetelerin ekonomi sayfaları sektörlerin sorunlarını yete-rince ortaya koyamıyor. Ancak İSMMMO’nun yayınları aracılığıyla sektörlerde gelinen son noktayı artı veeksileriyle görmek mümkün. Yapılan araştırma konuları gündemle paralel olarak gitmeli. İşin özü itiba-riyle yapılan çalışmalar yapısal olarak Ankara’yı etkileyecek boyutta olmalı. Ortaya konan gerçekler, yö-neten ve yönetilenler arasında bir köprü olmalı ki yöneticilerin dikkatinden kaçmasın. Bu haliyle yapılanbu çalışmalar televizyon yayınlarıyla da desteklenmeli.

ND

EM

İN S

ES

İ

İSMMMO TELEVİZYONLA DA DESTEKLENMELİ

MAYIS - HAZİRAN 201024 � İSMMMO YAŞAM

DO

SY

A

Yabancı dile Türkiye’de her yıl 30 bin kişi yabancı dilöğrenmek için dil kurslarının kapısını çalıyor.650’ye yakın dil kursu, örgün eğitim sistemiiçinde bir yabancı dil öğrenemeyenlere birlisan öğretmek için çalışıyor. Sektördekirekabet öylesine artı ki, “5 günde İngilizce!”öğreteceğini iddia edenler bile var. Bu vaatlerne kadar gerçek?

D E F N E D O Ğ A N

Konuşmalarına bakılırsa üniversiteye yeni başlamışlar. Daha tiz ses-li olan genç yanındakine ‘Görmeliydin, şaşkınlıktan gözleri büyüdü, söy-lediklerimizi anlamak için kulakları yerine gözlerini kullanıyor gibiydi!’diyor ve yanındakinin kahkahasına eşlik ediyor. Arkadaşımı beklerken he-men yan masada oturan gençlerin konuşmalarına istemeden kulak misafirioluyorum. Kısa aralıklarla hafif dalgalı saçlarını arkaya atan genç, diğeriki arkadaşına birkaç gün önce yol tarif ettiği turistlerle arasında geçen ‘ko-mik!’ diyalogu anlatıyor:

“… Sonra, kafamla işaret edip, sağı gösterip, go, go, go dedim, ar-

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 25

DO

SY

A

dından solu işaret edip, yani sola döneceğini anlatmaya ça-lıştım. Bir daha go, go, go dedim. Ağbi artık Cankurtaran ta-rafına mı gittiler, Kumkapı’dan denize mi! Belki Karaköy’edalmışlardır, bilemem….’ Yine kahkahalar….

Bu gençler 8 yıllık ilköğretimde ve muhtemelen eş za-manlı devam ettikleri dershanelerde İngilizce dersi almışlardır.Büyük olasılıkla sınavlarını başarıyla da geçmişlerdir. Amabir yolu bile tarif edemediklerine göre, öğrendikleri uçup gi-divermiş. Belki de hiçbir şey öğrenememişler… Üniversiteyegelene kadar yol tarifini bile öğrenemediklerine göre, mil-yonlarca genç gibi onların İngilizce öğrenmek için yeni bir ça-baya girmeleri kaçınılmaz görünüyor.

BÜYÜYEN SEKTÖRGençlerin gülüşmelerine malzeme olan yabancı dil yok-

sunluğumuzun eğitim sistemiyle ilgisi ortada... Yabancı dilbilmediği için kariyerinde ilerleyemeyenler, yurtdışı bağlantılarve iş görüşmelerinde zorlananlar, yabancı ortaklarıyla tercümanvasıtasıyla konuşmak zorunda kalan patronlar, hatta sırf İn-gilizce bilmediği için müdürlük koltuğunu başkasına kaptı-ranların ihtiyacı koca bir ekonomi doğurdu. Sektör giderkenbüyürken sadece eğitim ücreti üzerinden değil, kısa süredeöğretme vaadi üzerinden de rekabet sürüyor. Kaldırımda gi-derken elimize tutuşturulan broşürler, toplu taşıma araçla-rında yapılan reklamlar ve günde neredeyse 5 adedi bulaniletilerde hep benzer sloganlar var: “5 günde İngilizce!”, “3ayda İngilizce öğretiyoruz”, “5 günde İngilizce Olur”, “İddialıyız,İngilizce’de Bizden İyisi Yok”...

Türkiye’de büyük bir dil kursu pazarı oluşmuş durumda.Geride bıraktığımız yıl, 50 milyon TL’lik büyüklüğe ulaşan sek-törde yaklaşık 650 dil kursu var. Her yıl, 25 ile 30 bin kişi,kursların kapısını çalıyor. Ancak bunların sadece yüzde 25’ibir yıl devam edebiliyor.

Yabancı dil öğrenmek her gün yeni bir yöntem orta-ya atılıyor. Son yıllarda dil öğreniminde NLP (Nöro Linguis-tik Programlama) tekniğinden de yararlanılıyor. Türkçesi Si-nir Dili Programlaması olan NLP, bireyin istediklerini elde et-mesine imkân veren bir düşünce, uygulama ve davranış bi-çimi… Yeditepe Üniversitesi bile NLP ‘den yararlanarak hız-lı İngilizce öğrenmeyi sağlayacak bir teknik geliştirdi. 'Neu-rolinguistic English' programıyla 2.5 ayda orta seviyede dilöğrenileceği belirtiliyor.

Peki 5 günde, 3 ayda İngilizce öğrenmek mümkün mü?Doğrusu, uzmanlar, bu konuda oldukça farklı görüşler ileri

Ne kadar sürede, ne kadarİngilizce öğrenirim?

� 6 ay kursa gidenler: Günlük ihtiyaçlarınızı anlatabilirsiniz veya yurt-dışına gittiğinizde derdinizi anlatabileceğiniz kadar İngilizceyi öğrenebilirsiniz.

� 9-10 ay kursa gidenler: Sosyal konularda konuşabilecek kadar İngilizceöğrenebilirsiniz.

� 12 ay kursa gidenler: Motivasyonunuz yüksek ve gerekli pratiği yap-tıysanız, 12 ayda politik konularda bile konuşma yapabilecek seviyelere ula-şabilirsiniz.

� 18 ay kursa gidenler: Üniversite eğitimi alabilecek derecede İngiliz-ceye hâkim olabilirsiniz.

sürüyor. “Yüksek motivasyona bağlı olarak öğrenilir” diyen de var, gelenekselyöntemleri savunarak yılların verilmesi gerektiğini düşünenler de…

Alta Eğitim ve Danışmanlık yurtdışından getirttiği program ile 7 yıldır Tür-kiye’de faaliyet gösteriyor ve 5 günde dil eğitimi konusunda iddialı. Program, ki-şilerin algılama kapasitelerinin önündeki engelleri kaldırarak, maksimum kon-santrasyon ile maksimum öğrenmeleri esasına dayanıyor. Bulgar psikiyatr Prof.Dr. Georgie Lozanov tarafından geliştirilen ‘Suggestopedia Yöntemi’nin temeli-ni, yüksek konsantrasyon ve motivasyon oluşturuyor.

Eğitim süresince öğrenciler sıkı bir kampa alınıyor. Her gün sabah 9.00 ileakşam 6.00 arasında öğrenciler, özel olarak hazırlanmış ortamlarda, sadece İn-gilizce konuşuyor. Bu süre içerisinde dış dünyayla bağlantı kesiliyor. Telefon yok,Türkçe yok.

Grameriniz yüzde 25 oranında ise kurs sonunda bunun yüzde 45-65 seviyesineyükseleceği, kurs sonunda daha akıcı bir şekilde konuşabileceğiniz belirtiliyor. Kurs

5 günde 550 kelime öğretmeyi vaat ediyor. Her gün 20 dakika İngilizce oku-

DO

SY

A

MAYIS - HAZİRAN 201026 � İSMMMO YAŞAM

mayı, dinlemeyi, konuşmayı, yazmayı sürdürmeyenlerin, hepsiniunutması riski bulunuyor.

Alta Eğitim Danışmanlık’ın Genel Müdürü Fırat Cem Utku,5 günde dil öğrenmenin mümkün olmadığını söyleyenlere mey-dan okuyor: “Biz bu eğitim sistemini yıllardır başarıyla sürdürü-yoruz. UNESCO destekli bir program bu. Bunu şöyle düşünün. Biryelkenli ile her gün iki saat yelken açarsanız ne kadar ilerleyebi-lirsiniz? Bir de 5 gün boyunca hiç durmadan yelken açtığınızı dü-şünün. Varacağınız nokta çok daha ileri olacaktır. Çok sayıda işa-damı, belediye başkanı, sanatçı bizim 5 günlük eğitimimizden geç-ti. Ve çok olumlu dönüşler aldık. Örneğin tek kelime İngilizce bil-meyen bir belediye başkanı bizim eğitimden geçtikte iki gün son-ra beni aradı, ‘yabancı konuğuyla nasıl sohbet ettiğini, herkesinnasıl şaşkınlık ve hayranlıkla kendisini izlediğini’ anlattı, onlarcakez teşekkür etti.”

Peki bu iddialı programın ücreti ne?,,Kurs ücreti 1900 TL +KDV. Bu ücret 209 liralık taksitlerle ödenebiliyor.

Dil eğitiminde Türkiye’nin uzun yıllardır sorunlar yaşadığı-

Doğru bilinen yanlışlar� Türklerde gramer takıntısı var: Oysa ki

artık dünyada kabul gören dil eğitim sistemi ko-nuşmaya ve anlamaya yönelik. Gramer önceliklideğil.

� Türk çocuğu konuşamıyor: Gramer ta-kıntısının da etkisiyle Türkler yabancı dili konu-şamıyor. Bir de çekingenlik ve yanlış yapma te-laşımız var.

� Yurtdışına gitmek şart değil.

Dil öğrenmede ekonomik yol!Yurt dışına gidip, İngilizcesini ilerletmek isteyen gençler, au pair pro-

ramlarını da kullanıyorlar. Au pair programına katılan gençler yurtdışın-da bir aile yanında ücret ödemeden kalabiliyor. Bunun karşılığında, o ai-leye günlük ev işlerinde ve çocuk bakımında yardımcı oluyorlar.

1960’lı yılların ortalarından beri uygulanan au pair sisteminde bu-güne kadar 30 bin gencin yurtdışına gittiği tahmin ediliyor. Au pair olmakiçin en az lise mezunu olmak, bekar ve orta düzeyde temel düzeyde İngi-lizce bilmek gerekiyor. Au pair programına yaşları 18 ile 26 arasında olan-lar katılabilir.

Yurtdışı eğitim danışmanlığı yapan ICEP World İstanbul Ofisi MüdürüAytek Yener, “Yurt dışında dil öğrenmek için bundan daha ekonomik biryol yok. Bir ailenin yanında kalırken gençler masraf yapmıyor” diyor. Buprograma katılacak öğrencilerin masrafının 1200 dolar civarında olduğu-nu söyleyen Yener, Amerika’da au pairların haftalık olarak 195 dolar harç-lık aldığını söylüyor. Kursa gidenlereyse ailenin 500 dolar katkı sunduğunubelirtiyor.

MAYIS - HAZİRAN 2010

DO

SY

A

na dikkat çeken İstanbul Lisan Merkezi (İLM) Direktörü Os-man Nuri Eroğlu, 5 günde hatta 3-5 ayda İngilizce öğretmevaatlerini gerçek dışı bulduğunu söylüyor. Eroğlu, “Ne-redeyse, her köşe başında bir dershane görevlisi elinde bro-şürle, cazip, kulağa hoş gelen cümlelerle insanları etkili-yorlar. Zaten, bizim insanımız sabırsızdır, her şeyi bir anönce halletmek ister. Dolayısıyla hemen, bu kampanya-lardan etkileniyorlar. Beş günde ancak yol tarif edebilir-siniz. Günlük cümleler öğrenebilirsiniz. Bu tamamenkandırmaca, sahtekârlıktır. İngilizce bu kadar basit olsakimse üniversite hazırlık sınıflarına büyük paralar vermezdi.Herkes, kusursuz İngilizce öğrenirdi. Bu çok komik” diyekonuşuyor.

DENETİM SIFIRDil kurslarının son birkaç yılda hızla arttığını ifa-

de eden Eroğlu, sayıdaki artışın sağlam bir denetim me-kanizmasının olmamasından kaynaklandığını belirtiyor.Bu durumun standartları düşürdüğünün altını çizen Eroğ-lu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Türkiye’de dershane açmak oldukça kolay. Amayavaş yavaş bu durum değişiyor. Artık, dershane açmakiçin eğitimci olma şartı var. Türk insanı İngilizceye çok me-raklı ve bunun için ciddi paralar ayırıyor. Bu gibi fırsatçı-lar da bu pazardan haksız yere kazanç elde ediyor. Ancaksonuçta gidenler memnun mu değil mi bunu giden öğ-rencilere sormak lazım. Ama mutlu olduklarını sanmıyo-rum ve verdikleri paranın boşa gittiğini düşünüyorum.”

YÜZDE 30’U KAYIT DIŞIDünyanın hiçbir ülkesinde “5 günde yabancı dil öğ-

retiyoruz” vaadinin bulunmadığını anımsatan Eroğlu, ger-çek anlamda İngilizce konuşmanın Tofel düzeyinde ol-duğunu, bunun için de kursiyerin 1 yılını derslere ayırmasıgerektiğini belirtiyor. Dershanelerin, ilgi çekmek içinana dilleri İngilizce olan ülkelerin adlarını kullandığını vur-gulayan Osman Nuri Eroğlu, konuşmasına, şu sözlerle de-vam ediyor: “Kulağa hoş gelen vaatler sunan dersanelerinbu tarz bir politika uygulaması ömürlerini kısaltıyor. Bir-kaç yıla kadar bunlar tamamen piyasadan silineceklerdir.Zaten bizim ulusal derneklerimize (TÖDER, ÖZDEBİR, ÖZ-KURDER) bu düzeyde ve komik vaatlerde bulunan der-saneleri üye olarak almıyorlar. Üstelik, bu tarz dershanelerinyüzde 30’u da kayıt dışı.”

Hem çalışıp hem pratik yapıyorlar

Türkiye’de yaşayarak dil öğrenilemeyeceğini düşünen birçok genç, dil öğren-mek için yurtdışına gidiyor. Dil öğrenme çabası içinde olan birçok üniversiteli genç,ABD'de çalışarak para kazanma ve İngilizce pratiği imkanı sağlayan work&travel sis-temine katılmayı tercih ediyor. WAT (work&travel) aslında ABD hükümeti tarafındandesteklenen kültürel değişim programı. WAT, öğrencilere özel bilgi-beceri gerektirmeyenişlerde maksimum 4 ay süreyle günde 8 saat çalışarak dil pratiği yapma, 1 ay da ABD'yigezip keşfetme imkanı sağlıyor. Programın toplam süresi 5 ay. Haziran ile ekim ay-larında program uygulanıyor. Genellikle de nisan ayının ortasına kadar gençlerin WATiçin başvurması gerekiyor.

WAT'a en çok öğrenci gönderen ülkeler arasında Rusya birinci, Türkiye ikincisırada bulunuyor. Global kriz bu programı da etkiledi. ABD’deki işletmelerin daha azöğrenci kabul etmek istemesi nedeniyle 2009’da 7 bin 730 Türk öğrencisi WAT’a ka-tıldı. 2008’de 11 bin Türk öğrencisinin programa katıldığını belirtelim. Bu programakatılacak gençlerin Türkiye’deki temsilci şirketlerle bağlantıya geçmesi gerekiyor. Tür-kiye’de WAT kanalıyla öğrenci götüren şirket sayısının 90’ı bulduğu belirtiliyor. Buşirketlerden biri de 6 yıldır bu alanda hizmet veren Academix. Şirketin WAT Progra-mı Direktörü Turgay Doğan, kendisinin de bu programa öğrenciyken dört kez katıl-dığını söylüyor. Öğrencilerin bu programa katılmak için 2 bin 500-3 bin dolar para-larının olması gerektiğini belirten Doğan, “Bu program İngilizce pratik yapmak veAmerikan kültürünü tanımak için ideal. Ben kuzenlerimi ve tanıdıklarımı da gönderdim.Burada önemli olan ne beklediğini bilmek. Öğrencilerin de sıkıntı çekmemek için doğ-ru araştırıp gitmeleri gerekiyor. Programın amacı para kazanmak değil, dili geliştirmek.ABD’de saat başına asgari ücret 5.15 dolar. WAT programında haftada ortalama 35-40 saat arası çalışma imkanı var. Bunları bilerek gitmek gerekiyor” diyor.

İSMMMO YAŞAM � 27

MAYIS - HAZİRAN 201028 � İSMMMO YAŞAM

REN

KLİ

YAŞA

M

İSMMMO üyesi, mali müşavirNihat İncekara, 26 yıldır EyüpMusiki Vakfı’nın başkanlığınıyürütüyor. 35 bestesi olanİncekara’nın Eyüp ve Beni Hatırlaisimli iki şarkısı TRT’de çalınmış.

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

O, musiki olmadan nefes alamıyor. İş hayatı rakamlarınhakimiyeti altında olsa da, gerçekte gönül dünyasında notalarhüküm sürüyor. Tüm hayatı Eyüp’te geçen Eyüp Musiki Vakfı Baş-kanı Nihat İncekara, içimizden biri… 47 yıllık meslek mensubuolan İSMMMO üyesi, mali müşavir Nihat İncekara’nın 35 beste-si var. Çok sevdiği Eyüp için de bir şarkı yapan İncekara’nın mu-sikiye dair birkaç hayali var. Bestelerinden oluşan CD yapmayıarzu eden İncekara, Eyüp Belediyesi’nin de desteğini alabilirsekendi adına bir musiki müzesi kurmak istiyor. 15 antika radyo-su, iki gramofonu, 500’e yakın taş plağı, 20 bine yakın notasıve 3 binden fazla da musiki kitabını bu müzeye bağışlamak is-tiyor.

İSMMMO Üyesi Nihat İncekara, Türkiye çapında bestekârve müzisyen olan meslek mensuplarıyla ilgili bir araştırma ya-pılmasını da öneriyor. İncekara, “Bestekâr ve müzisyen meslekmensuplarımızın ortaya çıkarılması gerekiyor. TÜRMOB ya da İSMM-MO bu konuda öncülük yapmalı. Sonra da büyük çaplı bir kon-ser yapabiliriz. Eyüp Musiki Vakfı’mız emrinize amade” diyor.

63 YILLIK EYÜPLÜNihat İncekara, 66 yaşında… 3 yaşından beri Eyüp’te ya-

şıyor. İncekara Ailesi 1947’de Kırklareli’nden Eyüp’e göç etmiş.Nihat İncekara’nın babası Mehmet İncekara, gramofon ve rad-yo tamircisiymiş. Sanatını Eyüp’de daha iyi yapacağını düşündüğüiçin akrabalarının olduğu Eyüp’e yerleşmiş.

İncekara, ilk ve ortaokulu Eyüp’te okumuş. Babasının yön-lendirmesiyle istemeye istemeye Beyoğlu Ticaret Lisesi’ne gitmiş.İncekara aslında düz liseye gidip, tıp fakültesine girmeyi hayalediyormuş. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitiren İncekarahem okumuş, hem çalışmış.

Resmi olarak mesleğe 1963 yılında Tahtakale’de bir firmadaçalışarak başlamış. Burada bir yıl çalıştıktan sonra ithalat yapanbaşka bir şirkete girmiş. Giriş o giriş… Tam 18 yıl burada çalış-mış. 1982 yılında ise kendi işini kurmaya karar vererek, bu iş-yerinden ayrılmış.

VAKIF NASIL KURULDU?Tam kendi işini kuracakken hayat İncekara’yı belediyeci-

liğe sürüklemiş. Bir arkadaşının aracılığıyla 1984’te Eyüp Bele-diye Başkanı olan Eyüp Uçak ile adaylığı sırasında tanışmış. Uçakbelediye başkanı seçilince de İncekara, başkan yardımcısı olmuş…Nihat İncekara’nın belediyeciliği 2.5 yıl sürmüş. Prensiplerine bağ-

Eyüp aşığı bir bestekâr!

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 29

REN

KLİ YA

ŞA

M

lı bir yapısı olduğu için belediyecilikten istifa ettiğini anlatıyor. Belediyeciliği kısa sürmüş ama Eyüp Musiki Vakfı’nın temeli bu

görevi sırasında atılmış. O yıllarda dönemin kaymakamının teşvikiylekurulmuş Eyüp Musiki Vakfı… Nihat İncekara’da bu vakfın kurulduğundanberi yani 26 yıldır başkanlığını yürütüyor. Eyüp Musiki Vakfı, geçen yıl-lar içinde İstanbul’da alanının parmakla gösterilen sivil toplum kuru-luşlarından biri olmuş. Eyüplü bestekâr ve müzisyenlerle ilgili bir araş-tırma yapan vakıf, 2002’de de özel bir konser vererek Eyüplü müzisyenlerianmış. Araştırmalar sırasında Eyüplü bestekarların Eyüp’le ilgili özel birçalışması olmadığını gören Nihat İncekara’nın 2002’de Eyüp’le ilgili birşarkı yazıp bestelediğini de belirtelim. Eyüp Musiki Vakfı’ndan bugün400’e yakın kişinin yararlandığını söyleyen İn-cekara, çalışmaları hakkında şu bilgileri veriyor:

“Burada büyükler ve çocuklar korumuz var.Nazariyet, solfejle ilgili dersler veriliyor. Ayrıca7 dalda Türk müziği çalgıları kursları var. Ud, ke-man, kanun, ney, kemençe, tanbur kurslardan ba-zıları… Yılda iki defa da konserimiz oluyor. ”

AVNİ ANIL’IN TEŞVİKİİncekara’nın musiki sevgisi aslında baba-

sının tamir ettiği gramofonları, radyoları dinleyerekbaşlamış. Ancak musiki bilgisinin gelişmesinin dahailginç bir hikayesi var. Beyoğlu Ticaret Lisesi’ndeokurken, siteno (hızlı yazı yazma) dersinde oldukçabaşarılı olmuş İncekara. Öğretmeni İhsan Yener,“Ne yap yap bundan sonraki yaşamında siteno-yu kullanacak bir yol bul” demiş. Bunun üzerineİncekara, pratik olsun diye radyoda dinlediği şar-kıların sözlerini yazmaya başlamış. Böylece 5 bineyakın şarkının sözlerini, makamını, bestekarını

ezberlemiş. Bütün bunlardan sonra da kanun çalmayı öğrenmiş. Ken-disini kanun çalmaya ünlü bestekar Avni Anıl’ın teşvik ettiğini anlatıyor:“Üniversite öğrencisiyken, bir gün Dünya Gazetesi aldım. Baktım büyükbestekârımız Avni Anıl bir musiki sayfası hazırlamış. Her cuma bu say-fa yayınlanıyor. Bu sayfada okurlara her hafta bir şarkının makamı,bestekarıyla ilgili 5-6 soru soruluyor, kazananlara da plak gönderiliyor.Ben bu yarışmayı her hafta kazanmaya başladım. Avni Anıl Bey bir güngazeteden bana açık mektup yazdı ve gazeteye tanışmak üzere davetetti. Beni görünce şaşırdı; “Ben seni yaşlı başlı biri olarak bekliyordum”dedi. Sonra da bana bir enstrüman çalıp çalmadığımı sordu.”

35 BESTESİ VARAvni Anıl’a “Kanun çalmayı isterdim ama ens-

trüman alacak param olmadı” deyince o da kız-larından birine aldığı kanunu Nihat İncekara’ya he-diye etmiş. Sonra da bir vasiyette bulunmuş:“Kanunu öğrendiğinde, senin gibi kanun alama-yan birine verirsin.”

Aslında İncekara daha kanun öğrenmedenbeste yapmaya başlamış. Onları nota bilmediği içinkendi hafızasında saklamış. Sonra kanunu ve no-tayı öğrenince bunları tek tek notaya geçirmiş. Ni-hat İncekara’nın 35 bestesi var. Şiirleri ve şarkılarınıDuygu Kervanı isimli bir kitapta da toplamış İn-cekara… Bestelerinden ikisi TRT’de çalınmış. Bun-lardan biri Eyüp, diğeri ise Beni Hatırla… Ayrıca Me-diha Şen ‘Beni Hatırla’ şarkısını eskiden plağa daokumuş. Geçtiğimiz yıl TRT 1 Radyosu’nda bir prog-rama katılan İncekara, “Bir bestekar için en güzelşey şarkısının radyoda çalınması… Bu ölümsüzlükişareti” diyor.

HAKSIZ REKABET ARTIK BİTMELİMali müşavir Nihat İncekara, 1987 yılında

kendi bürosunu açmış. Eyüp’teki bürosunda 90kişi ve kuruluşun defterini tutuyor. İncekara’nınofisinde 6 meslek mensubu çalışıyor. Bunlardanikisi, İncekara gibi mali müşavir. İSMMMO’nunson seçimlerinin son derece medeni geçtiğini söy-leyen İncekara’nın değerlendirmeleri şöyle:

“Oda belki daha büyük işler yapabilir. Ben

şahsen odaya karşı yükümlülüklerimde hiçbirzaman eksiklik göstermedim. O yüzden dahafazla beklentilerim olduğunu söylemek zo-rundayım. Haksız rekabet konusunda odanındaha etkin ve caydırıcı olmasını bekliyorum. Soniki yıldır tahsilat problemi ciddi boyutlaraulaştı. Bu konuda da yönetimin etkin çalışma-sı gerekiyor”diyor.

EYÜPİstanbul’un fethiyle anılır adıTarihler boyunca hiç unutulmadıEnsari’den bizlere yadigâr kaldıSessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Her köşesi bir tarih bir efsanedirKalplere nur veren ziyaret-hanedirOrda dua orta niyaz halisanedirSessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Mavi Haliç sahilinden gezerek gelinMihmandarın türbesinde dualar edinPiyer Loti’den bakıp şehri seyredinSessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Söz, beste: Nihat İncekara, 2002

MAYIS - HAZİRAN 201030 � İSMMMO YAŞAM

YAŞ

AM

’IN

PO

RTR

ESİ

Müzisyen gibi müzisyen

Müzisyen Fatih Erkoç;cazdan popa, aryalardan

sanat müziğine kadargeniş bir yelpazede

sanatını yürütüyor. Buyılın başında ‘Seher Yeli’adında bir türkü albümü

çıkararak hayranlarınabüyük bir sürpriz yaptı.Fatih Erkoç, “İstedim ki,

aldığım nefesin birkısmını beni tüm

cömertliğiyle kucaklayanbu topraklara

verebileyim” diyor.

MAYIS - HAZİRAN 2010

YAŞAM’IN PORTRESİ

Y A Ğ M U R D E M İ R

Türkiye’de kaliteli müzik denilence akla gelen önemli isim-lerden biri Fatih Erkoç… Kimine göre cazcı, kimine göre pop-çu… Eee şimdi de türkü albümü yaptı… Oldu mu türkücü… As-lında bunların hiçbiri tek başına değil… Sahne performansla-rıyla beğenilen Fatih Erkoç, birçok enstrüman da çalıyor… Trom-bon, piyano, kontrobas, eğitimi aldığı müzik aletlerinden sa-dece birkaçı… Kısacası ona ‘müzisyen gibi müzisyen’ demek-te sakınca görmüyoruz.

Fatih Erkoç, müzisyen bir babanın oğlu… Babası HasanErkoç, ud sanatçısı… 13 yaşında konservatuara giren Erkoç, ba-basından aldığı Türk müziği eğitiminin üstüne bir de Batı mü-ziği eğitimini koymuş. 16 yaşında müzikten para kazanmayabaşlayan Erkoç, biraz da delikanlılığın etkisiyle lisede okulu bı-rakmış. Ancak hata yaptığını yıllar sonra anlamış. Bu hatası-nı da 2005 yılında hem liseyi hem de konservatuarı dışardanbitirerek telafi etmiş.

Türkiye’nin en iyi erkek vokali olarak kabul edilen Fa-tih Erkoç, 11 yıl Norveç’te yaşamış. 1986’da Türkiye’ye dönmüş.Bugüne kadar da poptan caza 13 albüme imza attı. Son olarakson Seher Yeli adıyla bir türkü albümü çıkardı. Bu albümde ArpaBuğday Daneler’den Kerimoğlu’nun zeybeğine kadar birçok Ana-dolu kokusunu taşıyan türkü var. Halk müziğinin varlığını çokgeç fark ettiğini itiraf eden Erkoç ile müzik dolu bir sohbet yap-tık.

Sohbete en son albümünüzden, SeherYeli ile başlayalım… Lütfen albümünüzün ka-pağındaki giriş yazısını siz okur musunuz?

Dünyanın az sayılamayacak yerlerinde, farklı kültürlerdekimüziği dinleme, tanıma ve icra etme şansını buldum. Her bi-rinin ayrı bir tadı, ayrı bir ifadesi ve duygusu vardı... Klasik batımüziğinden caza kadar, hissettiğim, her rengine dokunabildi-ğim müzik, tüm zenginliğini sundu bana... İçinde yoğruldu-ğum bir yaşam tarzına dönüşen bu yolculuk içerisinde, aslın-da hep eksikliğini duyduğum şeyi paylaşıyorum sizlerle... İs-tedim ki, bir anlığın ötesinde, beni tüm cömertliğiyle kucaklayanbu topraklardan aldığım nefesin bir kısmını verebileyim...

Türkü albümü yapmaya nasıl kararverdiniz?

Türkü albümü kayıtlarını geçen yıl kışın yapmıştım. Al-bümümün kapağında da dediğim gibi farklı yerlerde, farklı kül-türlerdeki müziği tanıma, dinleme ve icra etme şansına sahipoldum. Bunları yaparken hep bir eksiklik hissettim. Halk mü-

3 yaşında kemanla tanıştıFatih Erkoç, 7 Nisan 1953 Bursa doğumlu… Ud sanatçısı bir babanın

oğlu… Erkoç’a babası 3 yaşında bir keman hediye etmiş. Müzikle ilgisi de böy-le başlamış. Erkoç, ilköğrenimini bitirdikten sonra 1965 yılında İstanbul Be-lediye Konservatuarı’na girdi. Burada 7 yıl boyunca trombon, piyano ve kontr-bas eğitimi aldı fakat mezun olmadan okuldan ayrıldı. O dönemin en göz-de orkestralarından İstanbul Gelişim Orkestrası ile çalışmaya başladı. Hattaorkestra ile birlikte 1971’de "Nihayet" adlı bir albüm çıkardı. İstanbul Ge-lişim Orkestrası’ndan ayrıldıktan sonra kısa bir dönem trombon sanatçısı ola-rak İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nda görev aldı…

1970’lerin ortalarında Norveç’te yaşamaya başlayan Erkoç, müzik ça-lışmalarını burada sürdürdü. 11 yıl sonra 1986’da Türkiye’ye kesin dönüş ya-pan Erkoç, Türkiye’deki müzik kariyerinde de birçok ödül aldı. 1986 ve 1989yıllarında Kuşadası Altın Güvercin Şarkı Yarışması’nda 'Yol Verin A Dostlar've 'Sen ve Ben' adlı şarkılarıyla iki kez birincilik kazandı. 1989’da "Yol Ve-rin A Dostlar" adıyla ilk albümünü yapan Fatih Erkoç, TRT hafif müzik ve cazorkestrasında 6 yıl boyunca solist ve trombon sanatçısı olarak görev aldı. Bir-çok kez Eurovision yarışmasına katılan Fatih Erkoç bir süre TRT'de ‘Yankılar’adlı müzik programına da imza attı.

İSMMMO YAŞAM � 31

MAYIS - HAZİRAN 201032 � İSMMMO YAŞAM

YAŞA

M’I

N P

OR

TRES

İ

ziğinin varlığını, güzelliğini, yalınlığını çok geç fark ettim. Hissettiğim ek-siklik bu albümle tamamlanmış oldu.

Siz cazdan aryalara kadar farklı müzikleri söy-lemiş bir müzisyensiniz… Türküleri teknik olarak na-sıl yorumlarınız?

Özünü pek bozmadan, üç sesli söyledim. Özünü koruduğuma ina-nıyorum.

Peki türküleri söylerken siz neler hissettiniz?Ben gerçekten çok haz aldım. Umarım dinleyenler de aynı hazzı

alır. Müziğin tarzı ne olursa olsun, yeter ki samimi ve güzel bir şey olsun.Türküleri kayıt ederken, provalarını, düzenlemelerini yaparken her birinibelki 50 defa çaldığım, dinlediğim oldu. Hala sıkılmadan dinleyebiliyorum.Pop müziğinde parçalar üç günde söylenip bitiyor ama türküleri yüzyıllardırhep birlikte söylüyoruz.

Albümünüzde Kerimoğlu zeybeği gibi halk mü-ziğinde özel olan parçalar var. Albümdeki 24 türküyünasıl seçtiniz?

Kardeşim Sinan Erkoç ve eski gitarcımız Tevfik Fikret Tufan türkü-lerin güzelliğini benden önce keşfettiler. Bu yüzden de bana bu albümdeyardımcı oldular. Zaten onlar bildikleri türküleri yolculuklarda, provalar-da söylerlerdi. Bilmediğim birçok türküyü onlardan dinledim.

Siz sadece yorumlayan değil üreten de bir mü-zisyensiniz… Daha önce hiç türkü formunda parçayaptınız mı?

Biliyorsunuz ben 10 yılı aşkın süre yurtdışında kaldım. Yurtdışınagiderken Karacaoğlan’ın şiir kitabını ve gitarımı yanımda götürmüştüm.1975’te kitaptan ‘Bir Yiğit de Bir Güzeli Severse’ isimli parçamı bestelemiştim.

Bu albümünüz nedeniyle sizi eleştirenler de ola-

Erkoç’unalbümleriYol Verin A Dostlar (Haziran 1987)Ellerim Bomboş (Mart 1992)Gülüme Varayım (Kasım 1992)Penceremden Gökyüzüne (Şubat 1993)Sana Deliyim (Ocak 1994)Fatih Erkoç Şarkıları (Mayıs 1995)Kardelen (Haziran 1996)Korkmazdım REMIX (Mayıs 1998)Vefasız (Ağustos 1999)Fatih Erkoç Klasikleri (Mart 2002)Beklenen (Ağustos 2004)Kör Randevu (Nisan 2007)Seher Yeli (Ocak 2010)

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 33

YAŞAM’IN

POR

TRESİ

caktır. Eleştirilere hazırlıklı mısınız?54 yıldır müzik yapan ve hala eğitimini sürdüren müzisyen olarak

bu albümü içtenlikle yaptım.Türkülerin kimliğinin bozulması gibi abuk birdurum olmadı.

Zaten ben sanat müziğiyle büyüdüm. Babam udiydi. Halk müziğide bana çok uzak değil.

Sırada nasıl bir albüm çalışması var?Bundan sonra eski yabancı şarkıların yeni versiyonunu yapmak is-

tiyorum. O şarkıları rock tarzında yapmayı düşünüyorum. Sizi ekranlarda da farklı bir projeyle görebile-

cek miyiz?Sürekli teklifler geliyor ama anlaşma sağladığımız bir program ol-

madı. İçime sinen bir proje olursa ben de televizyonda olmak istiyorum.Biraz gündemde olmak, halkla iç içe olmak sanatçıyı motive eder.

Bodrum’da yaşadığınızı biliyoruz. Bodrum’da ha-yat nasıl geçiyor?

Bodrum’da çok mutluyum. Albüm yapacağım zaman İstanbul’a ge-liyorum. Orada ufak bir yelkenlim var. Eşimle, dostlarla Bodrum’da mut-luyum. Ancak Bodrum’da sanat adına çok verimli olduğumu söyleyemem.Çok geziyorum. Motosikletle ve tekneyle gezmeyi seviyorum. Zaman za-man balık tutuyorum. Arkadaşlarımla cafelerde sabahtan akşama kadarsohbet ediyorum.

Sevenleriniz Bodrum’da sizi dinleyebiliyor mu?Bodrum Marina Yat Kulübü’nde pazar-pazartesi günleri sahne alı-

yorum. Programım 22.30’da başlıyor ve gece 01.30’a kadar sürüyor. Bod-rum benim sevdiğim bir yer. Burada huzuru buluyorum. Ben 57 yaşında-yım. Bodrum’da sahneye çıkıyorum. Orası olumsuzluklardan arınmış biryer. Orada sahne aldığım zamanlar kendimi çok genç hissediyorum. Yaş-tan dolayı, midemde sorun var, gut hastalığım var. Bunlara rağmen sah-nedeyken kendimi yaşlı hissetmiyorum.

Çok farklı tarzlarda müzik yapıyorsunuz. Bu çe-şitlilik ve çok yönlülük nasıl oldu?

Ben 3 yaşında babamın hediye ettiği bir kemanla müziğe başladım.Babam udiydi. Ud çalmayı da öğrendik kardeşimle. Türk müziği dinleye-rek büyüdük. Aşağı yukarı 9-10 yıl öyle geçti. Sonra Batı müziği eğitimi ve-ren Belediye Konservatuarına başladım. Orada da iri yarı olduğum için banatrombonu uygun gördüler.

Peki caza merak nasıl oldu?Beni caz dinlemeye yönelten Özdemir Erdoğan Orkestrası'ndayken

çalıştığım davulcu, sevgili Cankut abi idi. Bana cazı aşıladı. Beni Tarabya'dakievine çağırır, Miles Davis plaklarını dinletir ve teknik bilgi verirdi. Hatta za-man zaman Özdemir abi sahneye çıkmadan orkestra ile doğaçlama trom-bon çalardım. Ankara'ya Erol Pekcan'ın yanına geldiğimde tabiri caizse tam'has' caz yapmaya başladım. Sonra askerlik bitince yurtdışına gittim. Rah-

metli Nükhet Ruacan, Neşet Ruacan, Emin Fındıkoğlu, Cankut abi ile be-raber Norveç'te çalıştık.

Kendinizi cazcı olarak görüyor musunuz?Ben kendimi hiçbir zaman cazcı olarak görmedim çünkü cazcı olmak

için yalnızca caz çalmak ve söylemek lazım. Ben çoğunlukla pop müziğiyaptım. Şartlar böyle gerektirdi. Cazcılıktan kaçmıyorum, halen caz çalıpsöylüyorum. Bundan da müthiş zevk alıyorum.

Siz ortalarda çok fazla görünen bir sanatçı de-ğilsiniz. Bu sizin özel tercihiniz mi?

Albüm yaptığınızda birkaç ay onun prodüksiyonu için çalışıyorsunuz.Onun dışında çok özel bir sebep olmadıkça ortalarda görünmemek gerektiğinidüşünmüyorum. Albüm biraz daha fazla satacak, üç dört tane fazla kon-ser vereceğim diye her yerde olmak gerektiğini düşünenlerden değilim. Benreklamlarda bile aynı yüzleri görmekten sıkılıyorum.

Fatih Erkoç’un büyük aşkıFatih Erkoç, uzaktan akrabası olan Mehlika Hanım’la ha-

yatını paylaşıyor. Fatih Erkoç, 1985 yılında kardeşinin düğünün-de Mehlika Hanım ile dans etmiş ve fotoğraf çektirmiş. Daha son-ra ise ona yollanan bu fotoğrafa baka baka eşine aşık olmuş. Oyıllarda Norveç’te yaşayan Erkoç, büyük aşkı için “Sen ve Ben”,“Yol Verin A Dostlar” isimli şarkılarını yazmış ve bu şarkılarla ya-rışmalarda birinci olmuş. Fatih-Mehlika Erkoç çiftinin çocukları yok.Erkoç, “Allah’ın sevdiği kulunun çocuğu olmazmış öyle derler. Ço-cuk olmadı, olsaydı başımızın tacı olurdu. Çok eskiden birkaç keztüp bebek denedik ama olumlu sonuç almadık” diyor. Fatih-Meh-lika Erkoç çifti deniz tutkusunu da paylaşıyor.

MAYIS - HAZİRAN 2010

KA

RİY

ER

34 � İSMMMO YAŞAM

Yeni mezununen büyük sermayesi: Staj

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Yaz aylarına girdiğimiz bugünlerde iş hayatınahazırlanmak isteyen gençleri de staj telaşı sarmış du-rumda. İlerde edinecekleri mesleklerini daha iyi öğrenmekisteyen lise ve üniversite öğrencileri için staj dönemi baş-lıyor. Staj yaparak, iş ortamını tanırken, profesyonellerinde deneyiminden yararlanma şansı yakalıyorlar. Diğeryandan da yazın tatillerle çalışan sayısı azalan firma-lara destek oluyorlar. Firmaların operasyonel ve projebazlı işlerinde taze kan olarak etkinlik gösteriyorlar. Di-ğer yandan şirketlerin politikalarına da bağlı olarak sta-jın ‘getir, götür, fotokopi çekmek’ olarak görülmesi dedoğru bulunmuyor.

KOLAY İŞ BULUYORLARHuman Capital İnsan Kaynakları ve Danışmanlık

Genel Müdürü Cengiz Karaman, yeni mezunun en bü-yük sermayesini staj olarak görüyor. Stajı gerçek anlamdaiş hayatına hazırlık süreci olarak tanımlıyor.

Öğrencileri iş hayatına hazırlamanınen önemli yollarından biri, staj.Okulu tatile girenler, yaz aylarındayaptıkları stajlarla kendilerini işhayatına hazırlıyorlar. Mezunolduklarında ise yaptıkları stajlarsayesinde iyi iş bulmanın kapısınıaçıyorlar. Stajyerler kendi kariyerleriyanında firmalara da katkı sağlıyor.

Karaman, “Öğrencilerin yaz dönem-lerini olabildiğince staj yaparak geçirmele-ri büyük önem taşıyor. Staj eksik yönlerin defarkına varılmasına katkı yapar. Staj yapılanişletmelerde profesyonel insanlarla ilişkilerkuruluyor. Bu onların deneyimlerinden ya-rarlanma açısından da büyük önem taşıyor”diyor.

Yaz dönemlerinde yapılan stajların işegiriş sürecine de önemli katkısı bulunuyor.Firmalar yeni mezunlarda staj yapan aday-ları tercih ediyor. Karaman, staj yapmayanadayların ‘tembel öğrenci’ izlenimi yarattı-ğını vurguluyor. Firmalar işe başvuran aday-ların ilk olarak yaptıkları stajlara bakıyor.

ÖNCE STAJA SONRA İŞE BAŞLIYORLARStajyerlerin kendi kariyerleri yanında firmalara da katkısı oluyor.

Operasyonel ve proje bazlı işlerde etkin olmaları sağlanıyor. Cengiz Ka-raman, işletmelerin giderek staja daha fazla önem vermeye başladığı-nı dile getiriyor: “Firmalar stajyer alırken ilerde kadrosuna katabilece-ği öğrencileri seçmeye çalışıyorlar. İşe alım politikalarından biri de ken-di işletmesinde staj yapanlara öncelik verme. Stajın ‘getir, götür, foto-kopi çekmek’ olarak görülmesi doğru değil. Bu biraz da staj yapılan ku-rumun politikasına bağlı. Ama öğrenci gerekiyorsa bunu da yapmalı.”

Stajın ve stajyerin yaşı yok. Ancak staj sürecinin eğitim dönemi-ne denk gelmesi nedeniyle öğrencilik yıllarındaki yaşlar uygun görülüyor.Cengiz Karaman, genelde 25 yaşını geçmiş öğrencilerin staj yapmala-rının daha zor olabildiğine dikkat çekiyor.

BİLGİLENDİRME ŞARTStajların hem öğrenci, hem de firmaların yararına olması için ya-

zılı bir politika belirlenmesi de gerekiyor. Firmaların; stajyeri hangi kri-terlere göre seçeceğini, işe alımda bunlardan nasıl yararlanacağını, kon-tenjanını ve hangi bölümlerde değerlendireceğini ortaya koyması ge-rekiyor. Cengiz Karaman, tüm stajyerlerle ilgilenecek bir staj koordi-natörü atanması gerektiğini vurguluyor: “Staj başladığında tüm öğ-rencilere firmanın vizyonu, misyonu, kurumsal kültürü, iş güvenliği,kalite sistemleri ve firmada uygulanan projeler hakkında oryantasyoneğitimleri düzenlenmeli. Staj dönemi öğrencilerin staj performansla-rını ölçmeli. Stajyer firmalara da bazı maliyetler getirdiği için bu sis-temin işletmeye yararlı olmasını sağlayıcı altyapıyı kurulmalı.”

Her sektörde stajın etkinliği ve ölçümü de farklı oluyor. HumanCapital Genel Müdürü Karaman, bu konuda da şu değerlendirmeyi ya-

pıyor: “Üretim ve hizmet sektöründe staj yapmanın farlılıkları var. Buyüzden sektör seçimi bu aşamada önem kazanıyor. Finans ve muha-sebe bölümünde staj yapanların, staj yapılan işletmelerde kullanılanmuhasebe ve Kurumsal Kaynak Kullanımı (ERP) programlarını öğrenmekiçin çaba göstermeleri gerekir. Bu bölümlerdeki süreçlerin içine girmekiçin iyi bir iletişim kurmalarını öneriyorum. Bunun için bu bölümler-de çalışanların güvenini kazanmaları lazım. Onlara finans ve muhasebesüreçlerinin neler olduğunu öğrenmek için fırsatlar sunabilir.”

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 35

KA

RİY

ER

İyi iletişim kur, güven kazanVerimli bir staj için zamanlamaya da dikkat etmek gerekiyor.

Hangi sektör ve hangi bölümde staj yapılacağı da iyice araştırılma-lı. Cengiz Karaman, stajda şunlara dikkat edilmesini öneriyor: � Stajyapılacak firmalar internet üzerinden araştırılmalı. � Önceden fir-manın ürünleri, hizmetleri, rakipleri, tedarikçileri ve kurumsal alt-yapısı iyi araştırılmalı. � Staja başladıktan sonra sadece bir bölümdedeğil, diğer bölümlerin de temel iş süreçlerini öğrenmek için insankaynakları bölümünden destek istenmeli. � Meraklı olmak firmayetkililerinin hoşuna gideceği için staj boyunca neler öğrenmek is-tedikleriyle ilgili önceden bir plan hazırlamalılar. � Stajyere kim-se iş vermek için özel bir çaba sarf etmeyebilir. Ancak öğrenci işlet-medeki zamanını etkin kullanmak için kendini zorlamalı. � Nay-lon staj yapmamalı, olabildiğince stajını uzun tutmalı, işyeri kural-larına ve talimatlarına kesinlikle uymalı, firma için etkili bir iletişimkurmalı. � İşletmede daha fazla sorumluluk alma isteğini ortayakoymalı. � Öğrenci staj boyunca öğrendiği ve yaptığı işleri rapor-lamalı ve ilerde bunları kullanabileceği duruma getirmeli. � Bölümdekiçalışanlarla iyi bir iletişim kurarak onların güvenini kazanmalı.

MAYIS - HAZİRAN 201036 � İSMMMO YAŞAM

İTİM

D E F N E D O Ğ A N

Yaz ayları öğrenciler için ders ve sınavstresinden uzaklaşma, nefes alma dönemidir...Çocuklar 3 aylık bu dönemi mümkün oldu-ğunca keyifli aktivitelerde bulunarak geçirmekisterler. Klasik sportif faaliyetler dışında buyaz, spor okullarında badmintona da ilgi var...

Badminton geçmişi 3 bin yıl öncesinedayanan bir spor… Biraz tenise benziyor. Buspor Asya’da doğmuş. Avrupa’ya bu sporu öğ-reten ise Marko Polo… Kuralları daha 1800’lüyıllarda belirlenen badmin-tonu 7’den 77’ye her yaşgurubundan insan oynaya-biliyor.

Uzun yıllardır Hay-darpaşa Lisesi Spor Kulü-bü'nde, her yaş grubunun ka-tılımına açık şekilde eğitim veren badmintonöğretmeni Deniz Aydın, Türkiye'de henüz ye-terince tanınmayan bu sporun önümüzdeki 10yıl içerisinde ülke çapında büyük bir ivme ka-zanmasının beklendiğini söylüyor.

Badmintonun 7'den 77'ye kadar her yaşgrubundan insanın oynayabileceği bir spor dalıolduğunu belirten Aydın, "Özellikle Uzak Do-ğu'da birçok ülkede oldukça popüler olan bu

spor dalının en büyük avantajı, oyun için sa-dece basit bir file ve raketin yeterli olması. Bad-minton kapalı salon sporu olması oldukça ha-reketli ve vücut gelişimine faydalı bir spor ol-masından dolayı, aileler tarafından özellik-le tercih edilir hale gelmiştir. Bu spor öncelikliolarak reflekslerin gelişmesini sağladığı gibi,bacak ve omuz kaslarını da güçlendiriyor" di-yor.

TENİSTEN UCUZBadminton, tenis gibi özel hoca tutu-

larak oynanan yüksek ma-liyetli bir spor değil. 19 yıl-dır faaliyet gösteren Tür-kiye Badminton Federas-yonu (TBF) son yıllarda bir-çok okula malzeme yar-dımı yapıyor. Böylelikle

de bu sporun özellikle gençler arasında dahatanınır hale gelmesini sağlamaya çalışıyor. De-niz Aydın, "Badminton sporu birçok ilde veokulda ücretsiz olarak oynanıyor. Federasyontalep eden bütün klüplere malzeme yardımıyapıyor, zaten 5 TL'ye dahi piyasada raket bu-lunabiliyor" açıklamasını yapıyor. Federas-yonun her sene her kategoride Türkiye Şam-piyonaları düzenlediğini belirten Aydın, özel-

Çocuklarının yaz tatili dönemini alternatif bir sporladeğerlendirmesini isteyen aileler için badminton ideal birspor. Badminton, reflekslerin gelişmesini sağlıyor; bacak veomuz kaslarını güçlendiriyor.

İzlenmesi oynanması

İSMMMO YAŞAM � 37

İTİM

MAYIS - HAZİRAN 2010

likle küçük kategorilerde şampiyonala-ra 200-300 sporcunun katıldığını söy-lüyor.

İstanbul'da badminton oynana-bilecek birçok kulüp ve okul takımı var.Haydarpaşa Lisesi Spor Kulübü her yaş-tan sporcunun antremanlara katılması-na ve sporu öğrenmesine olanak sağlı-yor. Altunizade'deki okulun spor salo-nunda her cumartesi 17.30 - 19.00 ara-sında eğitim ve antrenman yapılıyor. Ay-rıntılı bilgi için Haydarpaşa Lisesi SporKulübü badminton öğretmeni Deniz Ay-dın’dan bilgi alınabilir. Elektronik pos-ta adresi; [email protected].

Badminton, arkeologlar ve tarihçileregöre ilk olarak günümüzden 3 bin yıl önce oy-nanmış. Badmintonun gerçek anlamda dünyadayayılması ise günümüzden bin 100 yıl öncesinedayanıyor. Seyredenlere büyük zevk veren bad-minton sporunu, Asya'dan Avrupa'ya ilk ola-rak Marko Polo (1254-1324) getirdi. Oyununkuralları ise 1800'lü yıllarda belirlendi...

Badminton, açık havanın olumsuz et-kilerini önlemek amacıyla genellikle kapalı alan-

larda oynanıyor. Kort 13.40 m uzunluğunda.Genişlik teklerde 5.18, çiftlerde ise 6,10 met-re. Teklerde servis atış alanı çiftlerdekindendaha uzun ve arka dip çizgiye kadar gidiyor.Sahayı iki eşit parçaya ayıran filenin yüksekliğiise 155 santimetre. Toplar kaz tüyünden ya-pılırken, raketler tenis raketinden bir miktardaha ufak ve ince. Top tüylü olduğu için yer-de sekmiyor. Hedef, teniste olduğu gibi topurakip sahaya düşürmek.

Topu, kaz tüyünden

MAYIS - HAZİRAN 201038 � İSMMMO YAŞAM

SA

ĞL

IK

Yazın hızlı kilo vermek için şok diyete girenler, kilosorunlarının kronik hale gelmesine neden olabiliyor.Siz siz olun, hiçbir zaman amacınız kısa sürede çokfazla kilo vermek olmasın. Yaz mevsimine ince girmekya da özel bir günde daha ince gözükmek istiyorsanızkilo vermeye aylar önceden başlamalısınız.

Şok hasta ediyor

G A Y E D E L E N

“Bikini giymek istiyorum, eski kıyafetlerim bana olmuyor, çevremdekiherkes ne kadar ince”… Bu düşüncelerle telaşa kapılan kadınlar yaz ge-lirken hızlı kilo verme telaşına düşüyor. Kimisi kendini aç bırakarak ‘şok’diyete giriyor, kimisi envai çeşidi bulunan zayıflama haplarının pençesi-ne düşüyor. Ama uzmanlara göre bu şekilde hareket edenler, sağlıkları-nı bozma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Kalp, şeker ve damar hastalıkları

olmak üzere birçok sağlık sorununu hazırlayan fazla ki-lolardan kurtulayım derken, daha kötü duruma

düşebiliyorlar.

ÇABUK GİDER, ÇABUK GELİRBeslenme ve diyet uzma-

nı Nil Şahin Gürhan, sezonlukverilen kiloların çok çabukgeri alındığı ve metabolizma-ya ciddi hasar verdiği uyarı-sında bulunuyor. Hatta şok di-

yetler daha çok kilo alınmasınave kilo sorununun kronik hale

gelmesine neden olabiliyor. Gürhan,şok rejimlerle kilo verilmesini önermiyor:

“Bu, gelecekte sağlığın bozulmasına ve iç or-ganların zarar görmesine neden olabilir. Yazın bu tarz

kilo verme eğilimi artıyor. Daha açık kıyafetler giymeye baş-

MAYIS - HAZİRAN 2010

SA

ĞL

IK

layınca hızlı kilolar ortaya çıkıyor. Herkesi birtelaş alıyor. Ama anlık kilo verilmesi, insanınpsikolojisini de bozabilir. Bir iki kilo fazlası olan,bunu hızla vereyim derken dört kilo alabilir.”Kısazamanda kilo vermek için büyük hedeflerkoymak zararlı. Asıl yapılması gereken, bes-lenme şeklini değiştirmek ve sağlıklı beslenmeyikültür haline getirmek… Nil Şahin Gürhan, kilo prob-lemi olanlara şu önerilerde bulunuyor:

“Yazın kilo verme konusunda beklentinin yük-sek olmaması gerekiyor. Beslenmeyi kültür ve ya-şam şekli yapmalı. Sağlıklı beslenme, kısa bir süredeğil ömür boyu uygulanacak bir tarz. Aylarca aynıtarzda beslenip sonra bir haftada kilo vermeye ça-lışmak sağlık açısından yanlış.”

GÜRHAN’DAN ÖNERİLERDiyetin spor ve yürüyüşle de desteklenme-

si gerekiyor. Yürüyüşler ve bol sıvı alınması da önem-li. O zaman insanlar farkında olmadan sağlıklı ki-loya ulaşıyorlar. Diyetisyen Nil Şahin Gürhan’a göre,yazın kilo vermek daha kolay. Çünkü hareket ar-tıyor ve yemek olarak da meyve ve sebzeler öne çı-kıyor. Gürhan, uyanır uyanmaz bir saat içinde kahv-altı yapılması gerektiğini dile getirerek, yazıngünde 2-3 litre su içilmeye çalışılması gerektiğinisöylüyor; yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

� İki üç saat arayla küçük atıştırmalar ya-pılmalı. Dört saatten uzun süre aç kalınmamalı.� Sabah, mevsim sebzeleri yenilmeli. Domates vesalatalık, yaz mevsiminin antioksidan sebzeleri.� Egzersiz artırılmalı. Aralarda ayran, doğal ma-den suyu, soda alınabilir. Az şekerli limonata da ter-cih edilebilir. � Her gün bir saat yürünmeli. Bol suiçilmeli. � Altı öğün beslenilmeli. � Haftada 3-4kilo vermek çok hızlıdır. Normali haftada bir kilovermektir. � Açlık, şok listeler sağlığa zarar verir.� Zayıflama ilaçlarının çoğunun yan etkisi vardır.Bunlarla ilgili bilimsel hiçbir veri yok. Sağlığa netür zararlar verdiği bilinmiyor. Bunları kullanmakbüyük risk, büyük kumar. � Protein grubunun ya-zın da kışın da alınması gerekir. � Yazın terlemeve su kaybı çok olduğu için vücutta tuz kaybı da olur.Yemeklerde tuz kullanımına dikkat edilebilir.

İSMMMO YAŞAM � 39

DİYETTE 10 KURAL 1Kilo verme konusunda gerçekleşmesi imkansız hedefleriniz olmasın. Kendinizi belirli bir ki-

loya ulaşmak zorunda hissetmeyin. Bir, iki kilo fazlalığın önemli olmadığını kabullenin.

2Zayıf olan her kadın seksi değildir. Diyet uygulamaktaki amacınız seksi görünmekse bununsadece kilo vermekle bağlantılı olmadığının farkında olun.

3Diyet yaptığınızda vücudunuzun genel şeklinin değişeceğini sanmayın. Kilo verdiğiniz zamanvücudunuz sadece daha ince görünecek. Kilo vermek iri göğüslerinizi ve kalçalarınızı belli bir

ölçüde küçültebilir ama bu bölgeleriniz yapı olarak iri görünmeye devam ederler.

4Aldığınız kalorilerin miktarını yavaş yavaş azaltın. Yiyeceklerinizin az yağlı olmasına özen gös-terin. Mönünüzden sebze ve meyveyi eksik etmeyin.

5Amacınız kısa sürede çok fazla kilo vermek olmasın. Bu nedenle yaz mevsimine ince girmekistiyorsanız ya da özel bir günde daha ince gözükmek istiyorsanız kilo vermeye aylar önce-

den başlamalısınız. Tek gıda diyetleri, iradenize, beslenmenize ve vücudunuza zarar verir. Gün-de 1.200-1.500 kalori alacak şekilde beslenin ve sürekli hareket edin, spor yapın.

6Diyet sırasında verdiğiniz kiloları geri almamak için sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline ge-tirin. Sebze ve meyvenin porsiyonlarını artırırken şeker, et, yağ ve unlu gıdaları azaltın.

7Kalori hesaplama işinizi göz kararı yapmayın. Mutfağınızda bir tartı bulundurun ve yanınız-dan hiç eksik etmeyeceğiniz kalori listesine göre hesaplama yapın. Ama bunu yaparken faz-

la abartıya da kaçmayın.

8Egzersizlerinizi aksatmayın. En büyük kabusunuz egzersiz yapmaksa ve bunu yaparken ca-nınız sıkılıyorsa sevdiğiniz hareketleri yapın. Bunun için haftada üç kez sevdiğiniz bir müzi-

ğe ayak uydurarak dans edebilirsiniz.

9Her gün tartılmayı alışkanlık haline getirmeyin. Haftada bir gün tartılmanız gerekir.

10Her gün yediklerinizi not edin. Uyguladığınız diyetten memnun kalmadıysanız notlarını-za bakarak nerede hata yaptığınızı anlamaya çalışın. Bu bilgiler bir sonraki egzersizleri-

nize ışık tutacaktır.

MAYIS - HAZİRAN 201040 � İSMMMO YAŞAM

DO

ST

LA

RIM

IZ

Yavru dostların bakımı

Su kaybı, güneş çarpması, üşütme,besin zehirlenmesi dostlarımızın yazınen çok risk altında olduğu konular...Hele bir de dostunuz yavruysa, burisklere daha açık hale geliyor. İşteköpek ve kedi yavrularının yazbakımının incelikleri…

I L G I N Ş E N Y Ü Z

Yaz geldi; üstümüzdeki kalın kıyafetleri attık. Artık tiril tiril kıyafetlergiyiyoruz. Yalnızca insanlar mı? Dostlarımız da kışlık kıyafetlerini çıkarıyor.Diğer bir deyişle tam bu günlerde tüylerini dökerek hafifliyorlar. Bun-lar birkaç kez yaz mevsimi yaşamış dostlarımız için doğal… Peki ya buyıl ilk kez yaz mevsimini yaşayacak dostlarımız için durum nasıl? Şunubaştan söylemeliyiz ki, yavrular yazın getirdiği birçok riske karşı dahakorunmasız.

GÜNEŞ ÇARPABİLİRDostlarımızın yazın yaşadıkları en önemli sorunlardan biri güneş

çarpması… Kedilerin sıcağı ne kadar çok sevdikleri malumunuz. Yaz ‘şe-kerleme’ yapmak için idealama bu şekerlemeler dost-larımızın başına dert açabi-lir. Kedilerimizi özellikle öğlegüneşinde uyuklarken gü-neş çarpabilir. Yavru kedi-lerimiz daha da hassas ol-

duğunu bilmelisiniz. Bu yüzden dostlarımızın, güneşin zararlı ışınlarınınazaldığı sabah ve akşam saatlerinde dışarı çıkmalarına izin vermeliyiz.

İYİCE KURULAYIN Yaz demek biraz da tatil ve seyahat demek… Ancak dostlarımız

için tatil ve seyahat de riskler taşıyor. Seyahat sırasında dostlarımızı ara-bada yalnız bırakmamanız gerekiyor. Bilindiği üzere arabanın içi dışa-rıdan daha fazla ısınır. Kimi zaman güneşin altındaki arabalarda yalnızkalan dostlarımız hayati tehlikelerle de karşı karşıya kalabiliyor.

Yazın yavrular da denize girip yıkanmak isteyebilir. İster büyükister küçük olsun denizden çıktıktan sonra iyi kurulanmayan köpekler-de dermatolojik sorunlar yaşanıyor. Bu yüzden uzmanlar köpeklerin iyikurulanmasını, özellikle de kulaklarının iyi yıkanıp kurulanmasını öne-

riyor. Yazın sıcaklıkla birlikte dış pa-

razitler de artıyor. Bunlar yavru-lar için daha da bir tehlike sa-

çıyor. Dış parazitlere dikkatedip, yavruların veteriner ba-

kımlarını yaptırmalısınız.

İSMMMO YAŞAM � 41MAYIS - HAZİRAN 2010

BIRAKIN, UYUSUNYavrular için uyku en

önemli gereksinim… Tıpkı be-bekler gibi kedi köpek yavru-ları da günün önemli bir bö-lümünü uyuyarak geçirir.Yavru köpek ve kedilere ön-celikle evde kendini güvende his-sedeceği bir yaşam alanı yaratmak ge-rekiyor. Bu alanın da evde sıcak ve havacereyanından uzak bir yaşama alanı ol-masına dikkat etmekte fayda var. Bu ya-şam alanı, bir kapısı olan kapalı bir kutuya da daha değişik yuva olabilir. Tercihegöre uygun bir yatak ya da sepeti de dos-tunuz için hazırlayabilirsiniz.

Yavru köpeklerin uzun saatleruyanmadan uyuması yeni köpek bakımınabaşlayanları endişelendirir. Hatta köpeksahipleri minik dostlarının hastalandığı-nı düşünüp veterinere bile götürür. Aklı-nızın bir köşesinde bulunsun; bu gayet do-ğal bir durum.

CİĞERLERİNİ ÜŞÜTMESİNYaz aylarında kedilerin en önem-

li sıkıntıların da biri de su kaybı… Yavrulariçin durum daha da hassasiyet kazanıyor.Yazın sokak köpeklerini de düşünüp on-lar için su koymay ihmal etmeyin.

Yazın kedilerin en büyük yaşa-dıkları sıkıntılardan biri de zaatüre ol-maları… Kediler bizim gibi terleyemezler.Soluma yolu ile bedenlerini soğutmaya ça-lışırlar. Ancak bu da yeterli olmayınca ken-dilerine uyumak için özellikle esintiliyerleri seçerler. Bu durumda da çoğu za-man ciğerlerini üşütmeleri ve gribe ya-kalanmaları kaçınılmaz olur. Bu yüzdenyavruların ve annelerinin hastalanmamasıiçin pencere önünde kedilerinizi yatır-mamaya dikkat edin.

Gelelim yaz beslenmesine… Çok kü-çük yavruları anneleri besliyorsa sorun

1.5 ay anne sütüyle beslenmeli� Yavru köpeklerin doğduklarından itibaren 1.5 aylık oluncaya kadar anne sütüyle beslenmeye

ihtilaçları var. Anne sütünü yeterince almayan yavrular ileride hastalıklara karşı dirençsiz olur,tedavilere geç cevap verebilir.

� Yavru köpeklerin gözleri bir haftalık oluncaya kadar açılmayabilir. Bu süre daha da uzarsa ve-terinere başvurmanız gerekiyor.

� Yavru köpeklerde aşıların 2-3 aylıktan itibaren yapılması gerekiyor. Karma 1, Karma II, Ra-bigen ve Rabivac aşılarının bir yaşına kadar tamamlanan köpeklerin hastalıkları yakalanmariski azalır.

� İç ve dış parazitlerle mücadele 3 aylıktan itibaren başlar. 3 ayda bir değişik ilaçlar kullanıla-rak bu mücadele sürer.

� Birden çok yavru köpeğiniz varsa, her biri için aynı tımar fırçası ve havlu tedarik etmelisiniz.� Yavruluk dönemindeki köpeklerin ihtiyacı olan mineraller de doğal yollardan alınabilir. Yumurta

kabukları, sütlü ekmekler mineral almak için ideal. Diş gelişimleri içinse, bir karış uzunluğunda,1-1.5 parmak kalınlığındaki eti ve yağı sıyrılmış kemikten yararlanılır.

� 5-10 kilo ağırlığındaki bir köpeğin günlük kalori ihtiyacı 40kcal olarak hesaplanıyor.

DO

ST

LA

RIM

IZ

yok. Ama baktığınız pet 5-6 haftadan daha küçükseonu sütle beslemeniz gerekiyor. Ancak uzmanlarbu konuda pastörize sütleri önermiyor. Kediler içinveterinerlerde toz şeklinde özel anne sütü satılı-yor. Genelde su ile karıştırılarak hazırlanan bu süt-leri tercih ederseniz yavrunun daha iyi beslenmesini

sağlayabilirsiniz. Yavru biraz daha büyükse onaverdiğiniz mamaları güneş almayan bir yerde sak-lamalısınız. Yaz aylarında çabuk bozulan vebakteriler üreten balık, tavuk, et ve süt gibi yi-yeceklerin ise buzdolabında saklanması gereki-yor.

MAYIS - HAZİRAN 201042 � İSMMMO YAŞAM

MO

DA

prenseslerine gelinlikler

Bu sezon süt beyazrenginde gelinliklergeri planda kalırkenözellikle krem, kırıkbeyaz rengi birincitercih.KoleksiyonlardaSwarovski taşlardikkat çekiyor.Duvaklar genellikleorta ve uzun boy...

C A N K I Z I L D A Ğ

Kadınların en mutlu günüdür ev-lilik... Beyazlar içinde göz kamaştıraca-ğı düğün günü, çocukluktan beri hayal-lari süsler... Gelinliğin içinde bir masalprensesi olmayı düşler... Bu nedenletüm kadınların en güzel görünmek iste-diği gün şüphesiz evlilik günüdür... Evlilikhazırlığı yapanlar için bu sezonun gelinlikmodellerini araştırdık...

Gelinlik deyince akla hep kabarıkmodeller gelse de bu sene tül etekler, ba-lık modeller, Swarovski taşlar, Fransız dan-teller çok moda. Süt beyaz renginde ge-linlikler geri planda kalırken özelliklekrem, kırık beyaz rengi birinci tercih. Yenijenerasyon, yeni modellere daha çabukadapte olsa da yine de taşlarla süslü ge-linlikler isteniyor. Tafta türlerinde ise renk-ler daha koyu, etekler kabarık olsa dadaha kuyruklu. Duvaklarda ise genellikleorta ve uzun boy, dantel kenarlı, taşlar-la süslü duvaklar ön plana çıkıyor.

Firmalar bu sezon da birbirindengöz kamaştıran modeller hazırlamış...

Akay'ın 2010 gelinlikleri kadınlarınözgür ruhunu hissettirecek, rahat ve bu-nun yanında şıklığın asaletini yansıtan öz-

İSMMMO YAŞAM � 43MAYIS - HAZİRAN 2010

gün modellerden oluşuyor. Farklı ve ya-lın çizgilerin bir araya geldiği koleksiyonsade bir gelinlikle de şık olunabileceği-ni gösteriyor. Klasik kesimlerin moderndetaylarla bütünleşmesi, dantellerin vekumaşların farklı kullanımları, yaka-lardaki hareketler, yeni formlar, tek omuzdekolteler, kristal ve Swarovski taşlar veincili işlemelerin sıkça kullanıldığı mo-deller, elbise formları ile de dikkat çe-kiyor.

Elie Saab'ın 2010 gelinlikleri asi-metrik yaka ve dantel ağırlıklı tasa-rımlardan oluşuyor. Koleksiyonda zarif,havalı, klasik kesim gelinlikler de dik-kat çekiyor.

SATEN, İPEK, DANTELReem Acra'nın gelinliklerinde ise

doğal tül, saten, ipek ve dantel gibi ku-maşlar kullanılmış. Gelinliklerin üst kı-sımlarında ince işçilikler var. ÖzellikleSwarovski taşlar sıklıkla kullanılmış.Koleksiyona straplez ve kalp dekolte ha-kim.

Joaquim Verdu'nun 2010 kolek-siyonu farklı stillerde dekoltelerle dolu.Koleksiyonda farklı yakaların birlikte kul-lanımı dikkat çekiyor.

Pronovias koleksiyonunda ise ge-linlerin kendilerini özel hissetmelerini sağ-layacak romantik detaylar ve couture ha-vasında zarif çizgiler ön plana çıkıyor.

Jesus del Pozo koleksiyonunda or-ganza ve ipek kumaşlar kullanılmış. Ko-leksiyon sadeliği tercih eden gelin aday-ları için oldukça zarif seçenekler sunu-yor.

Rose Clara koleksiyonunda nos-taljik çizgiler ön plana çıkıyor. 1920’le-rin ve 30’ların sıkı sıkıya oturan belle-ri, kabarık etekleri, büyük fiyonkları veçiçekleri 2010 koleksiyonunda yenidenhayat bulmuş.

MO

DA

Damatlıklardaİtalyan kesim

Damatlıklarda bu sezon İtalyan kesimler önplanda. Slim-fit kalıplar, gelinlikle daha fazla uyumsağlayan parlak, saten kumaşlar var. Renkler en çokfüme siyah, krem ve beyaz. Damatlıklarda kravat vepapyonun yerini fular almış. Gömlekte parlak kumaşlarmoda. Damat ayakkabısında ise ruganlar ön planda...

MAYIS - HAZİRAN 201044 � İSMMMO YAŞAM

Yazın bahçede çıkar

G A Y E D E L E N

Güneşlikler, şemsiyeler, saksılar, şez-longlar, minyatür çeşmeler, yemek ve oturmagrupları, aydınlatma ürünleri ve daha fazlası…Bunlar, yaz günlerinin en keyifli saatlerinin ge-çirileceği mekanlardan olan bahçeleri güzel-leştiren mobilyalar… Kış ayları boyunca ihmaledilen bahçe, balkon ve teraslar yaz aylarıylaberaber konutların gözde mekanları oluyor.

Evet, bahçe, balkon ve terasları kışın bi-riken eşya yığınlarından kurtarma zamanıgeldi. Bu yıl bahçe mobilyasında ‘poly rattan’örgü diye adlandırılan dış mekana dayanıklıplastik örgü modellerinde farklı teknolojikaçılımlar dikkat çekiyor. Teak mobilyalar da ençok tercih edilenler arasında yer alıyor. Teak ağa-cı, ahşap grubunda en dayanıklı cins. Sudan vesert hava koşullarından etkilenmeme özelliğinesahip...

Kısa bir süre öncesine kadar bahçe mo-bilyası dendiğinde herkesin aklına plastikE

VİM

EV

İM

Yaz sohbetlerinin vazgeçilmezmekanı olan bahçeler, yenimobilyalarla adeta ikinciyaşam alanı haline geliyor.Bu yaz, teak ağacındanyapılan bahçe mobilyalarıgözde… Giriş heykeli, ışıklısaksı, rüzgar çanı, figürlüobjeler, minyatür terasçeşmeler, güneş tentesi gibidetaylarla bahçeler daha dagüzelleşiyor.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 45

EVİM EVİM

masa ve sandalye geliyordu. Artık ilginç tasarımlarıyla dik-kat çeken çardaklar, salıncaklar ve oturma grupları bah-çeleri ikinci yaşam alanına çeviriyor.

Garden Life, Home Life markalarını bünyesinde bu-lunduran Histaş’ın Yönetim Kurulu Üyesi Merve Çambol,bahçede kullanılmaya başlanan plastik bazlı örgü çeşit-lerinin tamamen eski tarz hasır mobilyaları anımsatan do-kularda olduğunu anlatıyor. Ama bunlar kara, yağmurave her türlü dış koşullara dayanıklı olabilecek şekilde bah-çeleri süslüyor. Teak mobilyalarda çelik ve alüminyum mal-zeme desteğiyle daha modern tasarımların yaratıldığınıbelirten Çambol, bu yıl Türkiye’de bunların da popüler ol-duğunu vurguluyor.

Türkiye’de konut sahipleri yurtdışında olduğu gibibahçede, balkonda veya terasta yaşam mekanları yarat-ma konusunda yavaş yavaş bilinçleniyor. Merve Çambol,vazgeçemediğimiz mangal ve barbekünün, rahat ve şık bah-çe mobilyalarında daha keyifli hale geldiğine işaret edi-yor. Çambol, “Bakım gerektirmeyen, hafif, dayanıklıplastik örgülü yemek ve oturma grupları en çok tercih edi-len bahçe mobilyası oldu. İkinci sırada ise dış mekandaömürlük olan teak ağacından yapılmış ürünler bulunuyor”bilgisini veriyor.

PEYZAJLA TAMAMLAYINBahçe ve balkon keyfi yaşamak için mutlaka villa-

da oturulması ya da bahçeye sahip olmak gerekmiyor. Apart-manların önünden geçerken gördüğümüz balkonların ço-ğunlukla boş olduğuna ve sadece çamaşır asmak için kul-lanıldığına tanık oluyoruz. Merve Çambol, balkonu olan-ların estetik mobilyalar alabileceğine, saksı ve mevsim çi-çekleri, renkli saksılarla keyifli bir mekan yaratılabildiğinedikkat çekiyor.

Bahçeler için ise olmazsa olmaz birtakım mobilyalargerekiyor. Çambol, bu konuda şu bilgileri veriyor: “Misafirkarşılayacak bir giriş heykeli, büyük ışıklı bir saksı ve için-de ev sahibinin sevebileceği mevsim çiçekleri veya giriş ka-pısına konulabilecek kokulu, meyvalı ağaçlar bahçeyi süs-leyebilir. Oturma alanını seçilen mobilyalara göre uyabi-lecek bir peyzajla tamamlamak gerekiyor. Dekoratif rüz-gar çanları, bahçeyi hissettirebilecek hayvan figürlerindenobjeler, oturma alanında ev sahibini ve misafirlerini ra-hatlatabilecek minyatür teras çeşmeleri... Evin pencere ön-lerine mevsimlikler için rengarenk tonlarda saksılar... Evin

bahçesinin oturma alanında yaşanırlığını belirleyecek ahşap yer döşemesi ve evindokusuna uyabilecek olan bahçe mobilyaları... Bahçe mobilyalarının durduğu ala-na göre seçilmiş mobilya kumaşları, özel güneş tentesi ile kapatılmış veya şemsi-ye altında misafirleri rahat ettirebilecek teras keyfi, bahçede olmazsa olmazlardan.Bütçesi kısıtlı olanlarsa, peyzaj yardımı almadan kendilerini bahçelerine adayarak,kendi renk ve model kombinasyonlarını oluşturabilir.”

İşte ahşap malzemeler!� Teak: Isı-nem farklılıklarına uyumlu, yoğun dokulu, şişme ve çekmeye

dayanıklıdır.� Sert ağaç: Oldukça ekonomik bu ağaç. Yılda bir kez yağlanması ge-

rekir.� Çam ve sedir: Estetik ve boyanabilir. Ancak boyanın su bazlı ve

sentetik olmasına dikkat edilmeli.� Metal: Kötü hava şartlarına dayanıklı olduğu için çok tercih ediliyor.

Seçerken metalin cinsine ve kullanılan boyaya dikkat etmek gerekiyor.� Alüminyum: Dayanıklı ve hafif bir malzemedir. Genellikle tekstil

ağırlıklı ürünlerde kullanılır.� Alüminyum-ahşap: Alüminyum dayanaklılığı, ahşap ise estetik

görünümünden dolayı tercih edilir.� Plastik: Oldukça dayanıklı bir malzemedir. Ayrıca bakımı kolaydır.

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Gözlerinizi kapatın ve hayal edin…Yemyeşil çamağaçlarının altındasınız… Doğayla iç içe, kuş sesleri eş-liğinde masaya gelen mangalda etleri pişiriyorsunuz.Ağaçların altında serpiştirilmiş tahta masalarda öncesalata ve mezeler size sunuluyor. İştah açıcı sesler çı-kararak pişen nefis etleri bir an önce pişsin diye devamlıçevirmeden edemiyorsunuz. Bu hayalinizi gerçekleş-tirebileceğiniz yer; Çamlık Et Lokantası. Silivri Çeltik Kö-yü’ndeki korunun içinde kurulu olan Çamlık Et Lokantası,‘kendin pişir, kendin ye’ tarzında hizmet veriyor.

Betonlaşmanın insan ruhunu daralttığı günü-

müzde orman havası ve çam kokusuyla sıra dışı bir me-kan Çamlık Et Lokantası… Burası 30 bin metrekarelikalanda doğayla baş başa mangal keyfi yaşama olanağısunuyor. Avrupa Otoyolu'nda Kınalı Kavşağı, Çorlu-Tekirdağ yol ayrımından girip Çerkezköy istikametinedoğru giderken dördüncü kilometrede, alabildiğine bü-yük bir çam korusu içinde karşınıza çıkıyor. 750 kişi-lik kapasiteye sahip lokantada mangal ve piknik ala-nı ile birlikte çocuk bahçesi bulunduğunu da belirtelim.

İSTERSENİZ PİŞİRİNPatlıcan salatası ve satırla kıyılmış domatesle ha-

zırlanan acılı ezmenin tadına diyecek yok. İçine pas-

MAYIS - HAZİRAN 201046 � İSMMMO YAŞAM

LE

ZZ

ET

- M

EK

AN

Çam korusunda mangal ve piknik keyfiÇamlık EtLokantası, mangalve piknik alanıylaİstanbullu mangalseverleri kendineçekiyor. Bumekanda isteretlerinizi kendinizpişirin, istersenizpişirtin…

MAYIS - HAZİRAN 2010

tırma, kaşar peyniri, domates, biber konularak hazırlanan paçanga bö-reğinden yedikçe yiyesiniz geliyor. İsterseniz kendiniz pişirmek üzere etsiparişi vererek, mangal getirtiyorsunuz. Size sadece etleri ızgaraya diz-mek kalıyor. Masadaki mangaldan sıcak sıcak tabağınıza koyduğunuzetleri bir çırpıda bitirmeniz işten bile değil.

Pişirmek istemezseniz de size pişirilmiş olarak sunuluyor etler.Lokantadaki Silivri yoğurdunu denemenizi kesinlikle tavsiye ediyoruz.Manda ve koyun sütü karıştırılarak çömlek içinde yapılmış hakiki Siliv-ri yoğurdu… Mangal ateşinde nar gibi kızarmış künefe veya sütlaç iseyemeğin adeta cilası oluyor.

DOĞAYA SAYGILI Çamlık Et Lokantası’nın sahipleri içimizden biri… Burası mali mü-

şavirler Kamil Çelik ve Selami Değirmenci tarafından 1993 yılında ku-ruldu. Köyüm Turizm İşletmeleri bünyesinde faaliyet gösteriyor. Çeltik Köyüöğrenci ve velilerinin 30 yıl önce kurduğu yapay koruda konumlanmış.Kır lokantası tarzında doğal piknik alanı olarak tasarlanmış. Kamil Çe-lik ve Selami Değirmenci, betondan arındırılarak, doğaya saygılı ahşapbir tesis kurmuşlar. Yılın on iki ayı açık olan Çamlık Et Lokantası’nın açıkalanı özellikle yazın büyük ilgi görüyor. Açık alanın, 750 kişilik kapasitesivar. Kapalı mekanıysa 80 kişilik. Yaz aylarında hafta sonu yer bulabil-mek için rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Alkollü içecekler de olan Çam-lık Et’te, seçilen et türüne, içeceğe bağlı olarak kişi başına maliyet 20-60 TL arasında değişiyor. Etleri özel olarak lokantanın kendi kasaplarıalıyor. Et çeşitleri, her zaman taze ve lezzetli soğuk mezelerle ve ara sı-caklarla servis ediliyor.

MANGALIN PÜF NOKTALARIKendi mangalınızı yapmak ve etinizi istediğiniz kıvamda pişirmek

güzel olsa da mangal yaparken dikkat edilmesi gereken incelikler de bu-lunuyor. Mangalın incelikleri “Izgaradaki ateşin iyice közlenmesi, ate-şin ete çok yakın olmaması, hafif ateşte ağır ağır pişirerek dışının ya-nıp içinin çiğ kalmasını önlemek, çok alevli ateşe tuz veya sirke dökmek”şeklinde sıralanıyor.

Doğal ortam yanında hamak keyfi de sunan lokantayı tercih eden-ler genelde mangalda deneyimli insanlar. İlk kez gelene de destek ve-riyorlar. İsteyenin de eti masada değil mutfakta pişiriliyor. Son yıllardasayıları artan ve belli bir standarttan yoksun ‘kendin pişir, kendin ye’mekanlarından çok farklı, Çamlık Et Lokantası. İşletmecileri her şeyi se-çerek aldıklarını ve her şeyin en kalitelisinin olmasına dikkat ettikleri-nin altını çiziyor:

“İstanbul’un yanı başındayız. Bize çoğunlukla İstanbul’dan geli-niyor. Mangal severlerin gelmelerine değiyor. Yıllardır da tercih ediliyoruz.Silivri tarafında yazlığı olanlar da hafta içi akşamları sıkça geliyorlar.”

İSMMMO YAŞAM � 47

LE

ZZ

ET

- ME

KA

N

ÇAMLIK ET’E ÖZEL PATLICAN EZME Bir kilogram çekirdeksiz bostan patlıcanı mangal kömüründe gü-

zelce közlüyorsunuz. Soğumaya yüz tuttuğunda kabuklarını soyup, bir çaybardağı zeytinyağı, bir çay bardağı sıkma limon suyu, bir tatlı kaşığı tuzile kısık ateşte 10 dakika çırparak kaynatıyorsunuz.

ETLER ÖZENLE SEÇİLİYOR

Silivri’deki Çamlık Et Lokantası’nda, tüm et çeşitleri lokantanınkendi kasapları tarafından özenle seçiliyor, hazırlanıyor ve dinlendiri-liyor. Kuzu etinde Trakya kıvırcığından vazgeçmiyorlar. Et ve meze çe-şitleri şöyle: “Çamlık köfte, kuzu pirzola, piliç, şiş, karışık ızgara, kuzukülbastı, sucuk ızgara, dana bonfile, kuzu tandır, çöp şiş. Mezeler, pat-lıcan salatası, soslu patlıcan, acılı ezme, havuç tarama, pilaki, Amerikansalatası, patlıcan ezme, patlıcan dondu, haydari, yoğurtlu semizotu, Si-livri yoğurdu, paçanga böreği, künefe.” Rezervasyon: 0212 749 71 07

MAYIS - HAZİRAN 201048 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

NY

A

Portekiz’in 7 tepeli şehriKaşifler ve denizciler ülkesi olaraktanınan Portekiz’in başkentiLizbon, İstanbul gibi 7 tepeli birşehir. Atlantik Okyanusukıyısındaki Lizbon, tarihi binaları,anıtları, kocaman meydanları,Fado müziği, deniz mahsulüağırlıklı mutfağı ve müthişdenizcilik geçmişiyleziyaretçilerine çok şey vaat ediyor.

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Sarı tramvay, dış duvarlarını birbi-rinden güzel çinilerin süslediği tarihi bina-ların arasından yavaşça ilerliyor. Tramvayıniçindekiler gibi benim de bir gözüm tramvayaasılan çocuklarda takılıyor. Daracık sokak-larda ilerleyen tramvayın camından çevre-deki tarihi dokuyu en ince ayrıntısına kadarhafızama kazımak için dikkat kesiliyorum.Birbirinden güzel binalarda geçirilen ya-şamları merak ediyorum. Kısa bir süre son-ra tramvaydan inerek, bu tarihi dokunun key-

fini yürüyerek çıkartmaya karar veriyo-rum.

ÇİNİLİ ALFAMABurası Portekiz’in başkenti Lizbon’un

en eski mahallesi Alfama, yani Lizbon’un ok-yanus kıyısındaki tarihi kısmı… İnişli, çıkışlısokakları bana İstanbul’u hatırlatıyor. Mavi,yeşil, kırmızı dahil her renkte çinilerle dış-ları kaplanmış binalara hayran kalıyorum.Çininin merkezi olan ve bina içinde bumalzemeyi çok kullanan bir ülke olarak, bi-naların dışında neden kullanmayı akıl et-

LİZBON Uçuş süresi: Aktarmalı 7 saat Para birimi: Euro Saat farkı: İki saat geri Resmi dil: Portekizce Sıcaklık: Yaz ayları sıcak, kışın soğuk geçerNüfus: Yaklaşık 3 milyon Vize: Türk vatandaşlarına vize uygulanıyor.

mediğimizi düşünmeden edemiyorum. Birbirinden güzel bina-ların arasında kendimi geçmiş yüzyıllarda hissediyorum adeta.Bol yokuşlu sokaklarda yoruluncaya kadar dolaşıyorum. Apart-man altlarındaki hediyelik eşya satıcıları ve antikacılarına bak-mayı ihmal etmiyorum.

İSTANBUL GİBİ…Güneybatı Avrupa’nın en ucundaki İber Yarımadası üze-

rinde yer alan Portekiz’in başşehri, Lizbon. Tejo Nehri’nin oluş-turduğu haliç üzerine kurulu, Atlantik Okyanusu’nun kıyısında.Tagus Nehri’nin okyanusa döküldüğü yerde bulunuyor. Üç mil-yona yakın insanın yaşadığı bu şehrin en ilgi çeken özelliklerindenbiri İstanbul gibi yedi tepe üzerinde kurulmuş olması. Lizbon,dünya tarihine pek çok kaşif ve keşif kazandırmış Portekiz’inen önemli şehri.

HÜZÜN VE FADOAlfama sokaklarında müzik dinlenmek için gözüme kes-

tirdiğim şirin kafeye giriyorum. Ayak sızımı hafifletmem gere-kiyor. İçtiğim nefis kahveyle enerjim yerine geliyor. Bu kez RuaAgusta caddesini, kentin en büyük meydanı olan Comercio’yabağlayan güzergahı seçiyorum. Kemerli yüksek bir kapı olan ArcoTriunfal’ın (Zafer Takı) altından geçiyorum. Kocaman meydandayeteneklerini sergileyen amatör sanatçıları seyre dalıyorum. Pan-domim yapan birinin hareketlerini o kadar beğeniyorum ki, paravermeden geçemiyorum. İnsan selini takip ederek, limana doğ-ru yöneliyorum. Burada Praça do Comercio yani Ticaret Meydanıbulunuyor. Bu yapı, göz kamaştıran bir mimariye sahip. Bir za-manlar gemilerle gelen ürünlerin pazarlandığı yapı, eski ihti-şamından çok şey kaybetmemiş. Liman aslında deniz kenarın-da değil. Şehir, Tejo Nehri’nin göl haline gelmiş sahilinde ku-rulu. Denizden gelecek saldırılardan korkulduğu için sahil ke-narında yapılaşma olmamış. Bir saatlik incelemeden sonra RuaAugusta’ya geri dönüyorum. Küçük taşlarla baş döndürecek şe-kilde özenle tek tek örülmüş kaldırımları inceliyorum. Bu kadartaşı tek tek yerleştiren ustalara içimden saygı duyuyorum. Ben-den ayrılarak alışverişe çıkan arkadaşımla da bu meydanda tek-rar buluşuyoruz.

KADER VE MÜZİKBir süre etrafı seyrettikten sonra havanın kararması do-

layısıyla yemek vaktinin de geldiğini anımsıyoruz. Fado müzikeşliğinde enfes okyanus ürünlerini tatma fırsatı bulacağımız res-torana doğru hızlı adımlarla yollanıyoruz. Alfama Mahallesi, Fado

MAYIS - HAZİRAN 2010

GE

Zİ-D

ÜN

YA

İSMMMO YAŞAM � 49

Lizbon Kalesi

MAYIS - HAZİRAN 201050 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

NY

A

müziğiyle ünlü. İnsanı hüzünlendirenmüzik nağmelerini restoranların önündengeçerken, insanı hüzünlendiren müzik nağ-melerini duyuyoruz. Fado, eskiden sa-vaşlarda, denizde kocalarını, kardeşleri-ni kaybeden kadınların duygularını anlatanbir müzik. İnsanı ağlatacak kadar hüzünlü;bir o kadar da gururlu.

Bu müziğin, kocaları savaştan ya dadenizden dönmeyen kadınların evlerini ge-çindirmek için dilenirken söylediği nağ-melerden oluştuğunu öğreniyoruz. Fadozaten Latince ‘kader’ anlamına geliyor.Acıklı ezgilere sahip Fado müziği, gidip gel-meyen sevgiliyi, deniz yolculuğuna çıkıpdönmeyen eşleri anlatıyor. Şirin ve küçükrestoranda ısmarladığımız deniz mah-sullerini iştahla yerken, şarkı söylerken göz-

lerini kapatan Fado sanatçısını keyifle din-liyoruz.

Müzik her ne kadar hüzünlendirsede yiyecekler neşemizi yerine getiriyor. Por-to şarabı, şehirde denenebilecek en güzeliçkilerden. Gecenin geç saatlerine doğruise iyi bir uyku çekmek ve bir sonraki güniçin enerji toplamak üzere otelimize yol-lanıyoruz. Otelimiz Lizbon’un yeni şehirtarafında yer alıyor. Yeni şehir ise her yer-de görülebilecek plazalar, apartmanlar veofis binalarından oluşuyor.

KAŞİFLER İÇİN ANITLizbon’daki ikinci günümüzde he-

defimiz, Alfama’nın en tepesindeki San Jor-ge Kalesi… Tramvaydan indikten sonra da-racık sokaklardan güç bela yürüyerek tır-

Mutfağı denizürünü ağırlıklı

Portekizlilerin mutfağı deniz ürünlerinden olu-şuyor. Sabah kahvaltılarında bile ağırlıklı olarak de-niz ürünleri tüketiliyor. Yemeklerinde baharat ve de-ğişik sosları kullanıyorlar. Bu soslar da, zeytinyağıbaşta olmak üzere tereyağı kullanılarak yapılıyor.

Lizbon'da balığın her çeşidini bulmanız müm-kün. Özellikle balık çeşitlerinden sardalya kızartmasınıdeneyebilirsiniz.

Lizbon'da deniz ürünlerinin sunulduğu birçokrestoran var. Balık dışında Portekiz mutfağında öne-rilen yemek, Lizbon usulü ciğer... Bizim ciğer sote ye-meğine benziyor. Pasta, kek, poğaça gibi pastane ürün-leri de Lizbon’da oldukça ünlü. Henüz yeni çağa ye-nik düşmemiş pastanelere adım başı rastlayabilirsiniz.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 51

GE

Zİ-D

ÜN

YA

manıyoruz kaleye. Kalenin burçlarına ka-dar çıkıyoruz. Çevresinde korkuluk ol-mayan bazı yerlerine çıkarken aşağıyabakmamaya özen gösteriyorum.Yük-seklik korkusu olanların zorlanabileceğien üst kısma çıkarak şehri bir de tepedenizliyoruz. Kaleden şehrin manzarası birfarklı güzel görünüyor.

Bu kez tramvayla şehrin bam-başka bir semtine, Belem'e gidiyoruz.1515 yılında yapılan Belem Kulesi enönemli anıtlarından birisi. Bu kule, Por-tekiz denizciliğini temsil ediyor. 1775 yı-lındaki depremden sağlam kalmış nadiryapılardan birisi.

Belem'in ikinci büyük anıtı ise Je-ronimos Katedrali. Vasco da Gama’nın,

Hindistan yolculuğuna çıkmadan önce bü-tün gece burada dua ettiği söyleniyor. Fer-dinand Macellan, Bartolomeu Dias, Gon-çalo Coelho Kaşifler Anıtı’nda yer alanünlü denizcilerden bazıları… Belem’de dePortekizli kaşiflere dair pek çok bilgiyi öğ-renme şansı buluyoruz. Kısa Lizbon se-yahatimizi olabilecek en güzel anılarlabitiriyoruz. Bir daha gelebilmek umuduylageri dönüş yoluna geçiyoruz.

LİZBON’U KEŞFEDİN!� Belem Kulesi: İstanbul'daki Kız Kulesi benze-

rinde bir yapı. Denizin içinde olan bu yapı, eskiden sefere çı-kan denizcileri gözlemleyebilmek için inşa edilmiş.

� İsa Heykeli: Lizbon'da oldukça dikkat çekici ya-pılardan birisi de Brezilya'nın, Portekiz'e hediye ettiği İsa Hey-keli… Bu heykel yüksek bir binanın tepesinde bulunuyor. Liz-bon'da oldukça meşhur olan asansörlerle bu yüksek binanınen tepesine çıkıp İsa heykelinin kollarının arasından bütün Liz-bon'u seyre dalabiliyorsunuz.

� Asansör (Elevador): Lizbon'da asansörlerinçok değişik bir yeri var. Bu şehirde bulunan asansörler, bina-ların içinde değil dışında bulunuyor. Bu asansörler genellik-le turistik amaçlı kullanılıyor. Şehri en güzel şekilde tepedenseyretmek isterseniz, asansörlere binebilirsiniz. Santa Justa So-kağı’nda bulunan 1911 yılında yapılmış olan asansör, Lizbon'dabulunan asansörlerin en meşhuru.

� Oceanarium: Lizbon'da bulunan bu dev akvaryum, Portekizlilerin denizcilik geçmi-şine ne kadar sahip çıktıklarının bir göstergesi…

� Kraliyet Sarayı: Yıllar boyunca kralların yazlık mekanları olarak kullanılan bu sa-rayın dış mimarisi kadar, iç mimarisinde kullanılan çiniler de oldukça dikkat çekici. Portekiz'de bu-lunan birçok yapıda kullanılan çini desenler Lizbon'a ayrı bir özellik katıyor.

� Jeronimos Manastırı: 1496'da Kral I. Ma-nuel tarafından yaptırılan bu bina, Lizbon'un simgeleri ara-sında yer alıyor. Manastır'ın yapımında kullanılan çeşitlimücevherler bu yapıya oldukça zengin bir görüntü ka-zandırıyor.

Belem Kulesi

I L G I N Ş E N Y Ü Z

Türkiye’nin en kuzeyindeki ile gitmeyi aklımakoyduğumda birkaç Sinoplu arkadaşıma “Sizce ne za-man gitmeliyim?” diye sordum. Bana Temmuz-ağus-tos aylarını önerdiler. Ne de olsa Karadeniz Bölgesi’ndeyaz kısa, yalnızca iki ay… Bu yüzden Sinop’un key-fini en iyi çıkaracağım tarihte orada olmayı istedim.Ağustos’u bekleyemeden Temmuz’un ortasında yoladüştüm. İlk işim Sinop’a uçak olup olmadığını araş-tırmak... Türk Hava Yolları’nın haftanın üç günü (pa-zartesi, çarşamba, cumartesi) seferleri olduğunu öğ-renince ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz. Yoksa Ka-radeniz yolları 10-12 saat çekilmiyor. Cumartesi günüsaat 15.45 uçağına İstanbul Atatürk Havalimanı’ndanbindim. Havaalanına inmeyi beklemeden Sinop’un ta-rihçesini anlatan gezi kitabını okumaya daldım.

GÜZELLER GÜZELİ SİNOPESinop’un geçmişi antikçağa uzanıyor. Şehrin ilk

kurucuları M.Ö 2.200 ve 2.000 yıllarında Akalar sa-

yılıyor. Antikçağdan beri parlak ve yoğun bir ticari vekültürel yaşantıya sahip olan Sinop, bu niteliğini Bi-zans, Selçuklu, Çandaroğlu ve Osmanlı yönetimlerindede sürdürmüş, kale ve tersanesiyle bölgenin enönemli askeri üslerinden biri olmuş. Bu durumunu Rus-lar’ın 1853’teki Sinop Baskını'ndan sonra kaybetmeyebaşlamış.

“Sinop” isminin nereden geldiğiyle ilgili söy-lentiler çok. Ancak okuduğum söylentiler içinden beninanmak istediğime inanıyorum.

Sinope, Irmak Tanrısı Osopos'un güzeller güzelikızıymış. Rivayete göre mutlu bir hayatı varmış. Birgün Tanrılar Tanrısı Zeus, Sinope’yi görmüş ve ona aşıkoluvermiş. Zeus’un, gönlünü kaptırdığı Sinope’yielde etmek için yapmadığı kalmamış. Ama Sinope, Ze-us'un bile başını döndürecek bir güzellikteymiş. Eli aya-ğı, dili dudağı dolaşmış Tanrılar Tanrısının… Sinope'yeaşkına karşılık her istediğini yapacağını söylemiş. Kor-ku içindeki genç kız, kendisine dokunmamasını söy-lemiş heybetli Zeus'a. Tanrılar Tanrısı, sözüne sadıkkalmış ve Sinope'yi alıp en sevdiği yerlerden olan Ka-

MAYIS - HAZİRAN 201052 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

RK

İYE

Güzelliklere sürgün bir şehir

Karadeniz’in şirinkenti Sinop tarihi,doğal ve kültürelzenginliklerini adetakendine saklamış vekimseleretanıtamamış.Türkiye’nin enderfiyordlarından birisiolan Hamsilos Koyu,İnaltı Mağarası,Tatlıca Şelaleleri vedaha nicegüzellikleriyle buşehir, görülmeyedeğer…

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 53

GE

Zİ-T

ÜR

KİY

E

radeniz'in cennete benzeyen yemyeşil kıyılarına bırakmış. Yani Sinop’a…

AMAZONLAR VE DİYOJENM.Ö. 200 yıllarında yaşayan Skymnos ise şiirlerinde Sinop adının Si-

nope adlı bir Amazon kraliçesinin adından geldiğini dile getirir. Evet, SinopAmazon’ların da vatanı sayılıyor. Karadeniz’de birçok ilin sahip çıktığı ka-dın savaşçı Amazonlar’ın, Sinop’un doğusundaki Thermodon/Terme Çayıhavzası ve çevresinde yaşadıkları belirtiliyor. Amazonların rahat savaşabilmek,yayı daha güçlü çekebilmek için sağ göğüslerini kestikleri veya dağladık-ları belirtilir. Ben bu bilgileri hatırlayınca Karadeniz’in bütün kadınlarınınAmazon’lara benzediğini düşünürüm. Ne de olsa bölgede erkekler oturur,kadınlar doğa ve yaşamla savaşır…

KALEDEN GÜNBATIMITarihteki Sinop’la yaklaşık 1 saat geçirdikten sonra Sinop Havaala-

nı’na indiğimiz anonsuyla kendime geliyorum. Kalacağım Melia Kasım Ote-li’ne 20 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaşıyorum. Valizimi hemen otelebırakıp, Sinop Kalesi’nden günün batışını seyretmeye gidiyorum. Oteliminhemen yanındaki çay bahçeleri cıvıl cıvıl. Sıcak olmasına rağmen denizdekiiyotu, havadaki oksijeni ciğerlerime çekerek yavaş yavaş sahilden kaleyedoğru ilerliyorum. Kale ile otelimin arası 15 dakika… Kaleye çıktıkça man-zara daha da eşsiz oluyor. Bu kale tam 4 bin yıl önce Gaskalılar tarafın-dan yapılmış. Masmavi Karadeniz, hırçın değil uysal bir çocuk gibi… Ka-feteryaya kendimi atıp demli çay söylüyorum. Garson’un ‘nokul’ getirmeteklifini reddedemiyorum. Nokul cevizli, üzümlü bir tür tatlımsı börek. Es-kiden bayramlarda, özel günlerde yapılan nokul, şimdi turistik yerlerin baştacı olmuş. Kalede zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Güneşin nazlı naz-lı batışını izledikten sonra kaleden iniyorum.

AKLİMAN’DA DENİZSabahleyin erkenden kalkıp bugün ilk kez ayağımı Karadeniz’in se-

rin sularına sokacağım. Sinop’ta denize girmek için rüzgarı kollamak şart.Gündoğusu estiğinde halk batıdaki plajlara, günbatısı eserse doğudaki kum-sallara gidiliyor. Deneyimli arkadaşlarım, kahvaltıdan sonra Akliman’a git-memiz gerektiğini söylüyorlar. Otelimizden 15 kilometrelik uzaktaki Akli-man’a atıyoruz kendimizi. Burası doğal bir iç liman… Hem deniz hem deormanların arasına saklanmış. Zaten Sinop’ta yeşil maviden, mavi yeşildenayrılmaz iki kardeş renk. Akliman bölgesindeki kumsallarda istediğiniz yer-de denize girebiliyorsunuz.

HAMSİLOS’TA PİKNİKÖğlene kadar denizin keyfini Akliman’da çıkarıp, yönümüzü Ham-

silos Koyu’na dönüyoruz. Hamsilos Koyu, Sinop’un en muhteşem manzarasınasahip yeri… Bu kez resimlerden değil gerçeğini göreceğim için heyecanlı-

Güzelliklere sürgün bir şehir

Sinop Kalesi

DİYOJEN’İN AVATANI

Sinop denilince akla Yunanlı fi-lozof Diyojen (Diagones) de geliyor.Sinop’ta doğan ve M.Ö. 412-323 yıl-ları arasında yaşayan Diyojen, sadebir hayat sürmüş. Bir gün güneşle-nirken karşısına dikilip “Dile bendenne dilersen” diyen Büyük İsken-der’e,“Gölge etme, başka ihsan iste-mem” cevabı vermiş.

Hamsilos

MAYIS - HAZİRAN 201054 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

RK

İYE

yım. Hamsilos, doğal bir sit alanı… Deniz adeta burada ormanın koynuna gir-miş. Türkiye’nin ender fiyordlarından birinin burası olduğunu öğreniyorum. Bu-rada adeta turkuvaz rengini giyinmiş Karadeniz… Dişbudak ağaçları ile Kara-deniz’in serin suları burada her an oynaşıyor gibi… Doğal sit alanı olan Ham-silos’ta bir çivi çakmak bile yasak. Ama belki de bu sayededir ki burası, tarih-te düşman donanmasından kaçan gemiler için ideal bir sığınak olmuş. Bu gü-zel beldenin tertemiz havasıyla ciğerlerimizi, nefis yemeklerimizle de kardımızıdoyurarak birkaç saatimizi burada geçiriyoruz. Yemek üstüne demli çaylarımızıyudumlarken bir ara gözlerimi kapatıp içimden “Keşke yaşam dursa” diye ge-çiriyorum.

SÜRGÜN BİTTİ!Ancak günler sayılı… Öğleden sonrayı denize değil Sinop merkeze dönerek

şehri gezmeye ayıracağım. Hem de güneş biraz etkisini yitirmiş olur… Sinop’tagüneşi göremeyenlerin evine gidiyorum. İlk durağım Sinop Cezaevi… 1999 yı-lında kapatılan ve şimdilerde müze olarak kullanılan Sinop Cezaevi, kimlerinçile evi olmamış ki… Nice fikir adamları, şair ve yazarlar buraya sürülmüş. Buyüzden de şehrin adı ‘sürgün şehri’ne çıkmış. Sabahattin Ali’nin şiirini Edip Ak-bayram’ın sesinden dinleyenler burada neler yaşandığını hatırlayacaktır…

“Dışarıda deli dalgalar/gelir duvarları yalar/beni bu sesler oyalar/Aldırmagönül aldırma…”

Evet, bir tarafı kaleye dayanan bu cezaevinde şimdilerde mahpus yok amahalen zindanlarda, koğuşlarda orada kalanların izleri var. Ne özlemler yaşan-dığını anlamak için duvarlardaki yazıları okumak yeterli… Beni en çok girişte-ki Çocuk Islah Evi bölümü etkiliyor. Zindanlara şöyle bir göz atıp, kendimi av-ludaki serinliğe bırakıyorum. Aslında buradaki görüntülere Türkiye’deki birçokinsan yabancı değil. Atv’deki Parmaklıklar Ardında dizisi uzun bir süredir bu-rada çekiliyor. O yüzden cezaevinin bir bölümü plato haline getirilmiş.Cezaevindençıktıktan sonra çarşıyı akşam serinliğinde dolaşıyorum. Çarşıdaki telaş, sahiledoğru yaklaştıkça yerini tatlı bir rehavete bırakıyor.

DİZİ DİZİ ŞELALELERSinop’ta bir tam gününüzü de Erfelek Şelaleleri’nde ya-

şayabilirsiniz. Erfelek ilçesi, merkeze 42 kilometre uzaklıkta…Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra şelaleler bölge-sine ulaşıyoruz. İlk gördüğümüz şey, etraftaki piknik yapaninsanlar oluyor. Piknik alanından ormanın içindeki vadiye tır-manmaya başladıkça şelaleleri görüyoruz. Burası, vadi için-de art arda sıralanmış 28 irili ufaklı şelaleden oluşuyor. Za-ten burayı farklı kılan da bu özelliği… Vadide rahat yürüye-bilmek için spor ayakkabı giymelisiniz. İlk şelaleye çıkmak içinkayın ormanları içinde 2 saat yürümeniz gerekiyor. Ben bu zevk-li yürüyüşün ancak bir saatlik bölümünü gerçekleştirebiliyo-rum. 14’üncü şelalenin başında eski bir değirmen var. Bugünadeta mini bir müze haline gelen bu soğuk değirmende ay-ran içerek içinizi serinletebilirsiniz. Macera ruhu olanlar birazda asılmış halatlardan destek alarak birinci şelaleye kadar çı-kıyor… Kendinize güveniyorsanız siz de deneyebilirsiniz.

Sinop Cezaevi

İNALTI MAĞARASISinop’taki üçüncü günümde görmek için iki yer be-

lirliyorum. Biri İnaltı Mağarası Diğeri Akgöl... Sabah saat9.30’da bana eşlik edecek arkadaşlarımla buluşup çıkıyoruzyola… Elimizdeki haritaya göre Ayancık yönüne gitmemiz ge-rekiyor. Ayancık’a kadar yaklaşık 70 kilometre bir yol gittiktensonra, mağaraya kadar 10 kilometre daha yolumuz kalıyor.Ancak köy yollarına saptıkça aracımız daha bir zorlukla iler-liyor. Nihayet İnaltı Köyü’nün üstündeki mağaranın kapısı-na ulaşıyoruz. Burada bizi bir bekçi karşılıyor. Etrafta kim-seler olmamasına şaşıyoruz. Ancak öğreniyoruz ki, temel so-run tanıtım değil, yol… Yol meşakkatli olunca birçok insan gelmekten vazgeçiyormuş. Dahaönce Tokat Ballıca mağarasını görmüştüm. Bu nedenle burada bizi nasıl bir manzaranınkarşılayacağını tahmin edebiliyorum. Ancak mağaranın ilk bölümünü görünce şaşırıyorum.Burası oldukça geniş ve uzun. Dışarıdaki sıcaktan eser yok… Öyle ki, bizler mağarada ade-ta birer cüceye dönüşüyoruz. Mağaranın patika yolunda yürürken genzimizi yakan bir amon-yak kokusu geliyor. Meğerse mağaranın ulaşılabilen son bölümünü yarasalar mesken tut-muş. Bu koku da onların gübrelerinden geliyor. Bu mağaranın ününün önümüzdeki yıl-larda daha da yayılacağına eminim. Ne de olsa burası ziyarete açılalı 5 sene ancak olmuş.Mağaranın tamamı, 2 bin 200 metre. Ziyarete açılan bölüm ise ancak 350 metre kadar…

AKGÖL, KURU GÖLMağaradan çıkıp yemyeşil doğaya yeniden merhaba diyoruz. Öğlen yemeğini ye-

mek için arkadaşlarım Akgöl’e gitmemizi öneriyor. Akgöl, mağaraya 7 kilometre uzaklıkta.Etrafı kamp ve piknik alanlarıyla çevrili… Ancak gölün suyu biraz çekilmiş. Bu yüzden desivrisineği bol. Göl eski göl değil ama köknar ağaçları bütün heybetiyle gölge ediyor göle…Burada bütün bir günü piknik yaparak geçirmek mümkün…

Diyojen’in vatanı, Sinope’nin cenneti Sinop’tan ayrılırken; “İyi ki bu şehir fazla keş-fedilmemiş, yoksa bu kadar bakir güzelliklerle kalır mıydı?” demeden edemiyorum. Amabu güzellikleri görmek yalnızca Sinopluların hakkı değil sanırım…

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 55

Sinop Serbest Muhasebeci Mali Müşavir-ler Odası’nın başkanlığını 13 yıldan bu yana Ah-met Mahmut Buruk yapıyor. Buruk, aslında Ço-rum Osmancık doğumlu… Ancak Sinop’tan ev-lendiği için “Artık Sinoplu olduk” diyor. SinopSMMM Odası’nın 87 çalışanı var. Bunlardan 45’ibağımlı çalışan… Meslek mensupları, Sinop’ta tah-silat sorunu, haksız rekabet gibi kronikleşmiş mes-lek sorunlarını ilik-lerine kadar yaşı-yor. Buruk, 3 yıl öncekendi oda binalarınıaldıklarını söyleye-rek TÜRMOB’a veİSMMMO’ya katkı-larından dolayı te-şekkür ediyor.

Sanay idenyoksun ender şehir-lerden olan Sinop, kı-şın balıkçılık, yaz-ları ise turizmle ge-çimini sağlıyor. SinopSMMM Odası Baş-kanı Ahmet MahmutBuruk, şehrin yakıngelecekte bir enerjişehri olmaya hazır-landığını belirterek şöyle konuşuyor:

“Dünyanın ikinci büyük petrol aramaplatformu, Sinop-İnebolu açıklarına kuruldu.Olumlu gelişmeler var. Ayancık, Erfelek ve Ger-ze’de termik santral kurulma planı bulunuyor.Ancak Sinop halkı buna karşı… Bir anlamda ter-miklerin daha zararlı etkileri olacağını düşünenhalk, nükleere razı oldu. Böyle giderse Sinop ge-lecekte enerji şehrine dönüşecek. Bugün 35 binolan merkez nüfusunun 150-200 bine çıkması bek-leniyor. Ben enerjiyle birlikte turizmin de geli-şeceğini, özellikle iç turizm hareketinin daha daartacağına inanıyorum.”

Enerji şehri oluyor

ŞİRİN GERZESinop’a gidip de Gerze’deki dostları zi-

yaret etmemek olmaz… Arkadaşlarımın Ger-ze’deki balık davetine uyarak bir akşam üstüyola düşüyorum. Gerze, 30 kilometre uzaklıkta,Sinop’a en yakın ilçe…Samsun yönündeki builçe eskiden Şirin Gerze olarak bilinirmiş. Ha-len de şirinliğini kaybetmemiş.

Bu sergidekilergerçek!

İstanbul, 11 Haziran–17 Aralık tarihleri arasında bugü-ne kadar eşi benzeri görülmemiş bir sergiye ev sahipliği yap-maya hazırlanıyor. Alman bilim adamı Gunther von Hagens'in"Plastination" adı verilen bir yöntemle, çürümez hale getirdi-ği 200'den fazla insan bedeni parçası "Orijinal Vücut Dünya-sı-Yaşam Döngüsü" (Body Worlds) başlığı altında meraklılarıylabuluşacak. Karaköy 3. Antrepo’daki sergide kaslar, damarlarve organlar, yaşayan vücudun içinde olduğu gibi bozulmamışhaliyle sunulacak.

MAYIS - HAZİRAN 201056 � İSMMMO YAŞAM

LT

ÜR

-SA

NA

T

Efsaneİstanbul

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi(SSM), 5 Haziran-4 Eylül tarihleri arasında "Efsa-ne İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a-Bir Başkentin8000 yılı" başlıklı sergiye ev sahipliği yapacak. Sa-kıp Sabancı Müzesi’nin İstanbul 2010 Avrupa Kül-tür Başkenti Ajansı ve Sabancı Holding sponsorlu-ğunda düzenlediği sergi, İstanbul’un, Marmaray Pro-jesi kapsamındaki Yenikapı kazılarıyla daha da ge-

riye giden 8000 yıllık eşsiz tarihini, 500’ü aşkıneserle göz önüne serecek.

Yurt dışından 39, Türkiye’den 19 ol-mak üzere toplam 58 müzeden seçilen ge-niş yelpazedeki eserler, sergi aracılığıyla ilkkez bir arada sunulacak. Sergi, Bizanti-on’dan Nea Roma’ya, Constantinopolis’ten İs-tanbul’a; Bizans ve Osmanlı İmparatorlukla-rına başkentlik yapmış kentin görkemli ta-rihine ışık tutacak. Ticaret, hediye ve 4. Haç-lı Seferi’nde olduğu gibi yağma yoluylaçeşitli ülkelere dağılmış hazineler sergidebir araya getirilecek.

Sergi; İngiltere, Almanya, Fran-sa, İtalya, Vatikan, Macaristan, Yu-nanistan, Avusturya, Belçika, Hol-landa, İrlanda, Katar, Portekiz veRusya’daki önde gelen kurum-lardan seçilen eserlere kapıla-rını açacak. Sergide, ayrıca Tür-kiye’deki devlet müzeleri ileözel müze ve koleksiyon-lardan seçilen eserler de yeralacak.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 57

LT

ÜR

-SA

NA

T

Massive Attack geliyorTrip-Hop’un yaratıcısı efsanevi grup Massive Attack, 13 Temmuz

2010’da İstanbul’da… Konserleri bir prodüksiyon harikası olan bu grupRobert Del Naja, Grantley Marshall ve birçok süpriz isimden oluşuyor. Mas-sive Attack, son çıkardıkları ve bu sene çok konuşulan “Heligoland”al-bümünün turnesi kapsamında İstanbul’a geliyor. Grup, hayranlarıyla Turk-cell Kuruçeşme Arena’da buluşacak.

Felsefe atölyesine buyrunNotos Felsefe Atölyesi, 6 Temmuz - 29 Temmuz arasında

okuma atölyesi açıyor. Atölyede Platon'un, hem felsefi dizgesi-ni anlamada büyük önem taşıyan, hem de günümüzdeki kimi so-runların tartışılmasına ufuk açıcı katkılar sağlayan Menon adlıdiyaloğu çözümlenecek. Dört haftada, sekiz derste tamamlana-cak atölyenin dersleri salı ve perşembeleri, 19.30 - 22.15 saatleriarasında gerçekleştirilecek. Grup en çok 15 kişiden oluşacak. 6Temmuz'daki açılış dersiyle 29 Temmuz'daki son dersi İoanna Ku-çuradi ile yapılacak. Diğer dersler Kaan Özkan tarafından yürü-tülecek. Ayrıntılı bilgi için telefon: (0 212) 243 49 07

Tokatlı’yı kaybettikTürk sinemasının ünlü yönetmenlerinden Erdoğan Tokatlı haziran

ayında aramızdan ayrıldı. 1939’da Denizli’de doğan Tokatlı, sinemaya1960 yılında Memduh Ün’ün yönettiği “Mahallenin Sevgilisi” adlı filminyönetmen yardımcılığını yaparak adım attı. “Son Kuşlar”, “Üç Öfkeli Adam”,“Menekşeler Mavidir”, “Güneşe Köprü” ve “72. Koğuş”un da araların-da bulunduğu 32 filme yönetmen olarak imza atan Tokatlı, geçtiğimizyıl evinden çıktıktan sonra hastalığı nedeniyle kaybolmuş ve 3 gün son-ra bulunmuştu. Hastalığı son dönemde iyice artan Tokatlı sadece sine-ma filmleriyle değil, televizyon dizileriyle de tanınan bir yönetmendi. To-katlı, “Marziye”, “Çiçek Taksi”, “Mahallenin Muhtarları” gibi döneminilgiyle izlenen dizilerinin yönetmenliğini yaptı.

Caz severlerin bayramı başlıyor17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali, 50'nin üzerinde konser, 300'ü aşkın yerli ve ya-

bancı sanatçıyla yine İstanbul'u bir caz kentine dönüştürmeye hazırlanıyor. Grace Jones, Seal,Tony Bennett, Chick Corea, Imogen Heap gibi birçok önemli isim 17. Uluslararası Caz Festi-vali'nde İstanbul'da olacak. Festival bu yıl şehrin çeşitli mekânlarına yayılacak. Cemil TopuzluAçık Hava Sahnesi'nin yanı sıra Arkeoloji Müzesi, Aya İrini Müzesi, İstanbul Modern, İstinyePark,Salon, Sepetçiler Kasrı ve The Marmara Esma Sultan birçok konsere ev sahipliği yapacak.

İstanbul Caz Festivali'nin bu yılki yeniliklerinden biri festivalin ilk hafta sonu gerçek-leşecek Tünel Şenliği olacak. Festival kapsamında 3 Temmuz Cumartesi günü gerçekleştirile-cek Tünel Şenliği'nde, Tünel ve Galata meydanlarında kurulacak ana sahnelerin yanı sıra böl-gedeki birçok farklı mekândaki etkinliklerle, "festival içinde festival" geç saatlere kadar de-vam edecek. Festivalin gelenekselleşen etkinlikleri Caz Vapuru ve Sokak Konserleri bu yıl dacaz coşkusunu İstanbul sokaklarına taşımaya devam edecek. Garanti Bankası sponsorluğun-da düzenlenen 17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali, 20 Temmuz’da sona erecek. Festivalbiletleri, Biletix’de satışa sunuldu. İsteyenlerse biletleri İKSV merkezinden temin edebilir.

Orijinal adı: Inception Tür: Aksiyon/ Bilim-kurguYönetmen: Christopher Nolan

Senaryo: Jonathan NolanOyuncular: Leanordo Di Caprio, Marrion Cotillard, KenWatanabe, Ellen Page

� “İyiyi”, “kurtaranı” oynamayı seven Nicolas Cage’i “SihirbazınÇırağı” filminde Balthazar Blake adlı bir sihirbazın rakibi MaximHorvath adlı kötü sihirbaz ile verdiği mücadeleyi ve uzun sürediraradığı Dave’i eğitirken gerçekleşen tuhaf olayları izleyeceğiz.Maxim Horvath, sadece Blake ve Dave’i değil tüm New York şehrinitehdit etmektedir. Dave gönülsüz de olsa Balthazar’ın korumasıaltına girer, ve hızlı bir sihirbazlık eğitimi alır. Bu alışılmadıkortakların, Horvath ve karanlığın güçleri, günümüz Manhattan’ınımahvetmeden önce durdurulması gerekmektedir. Dave'in“Sihirbazın Çırağı” olma aşamasında eğitimini tamamlamak, şehrikurtarmak ve rüyalarının kızı Becky'nin gönlünü fethetmek içincesarete ihtiyacı olacaktır... Filmin yapımcısı isim yapmış birçokfilmin de yapımcılığını üstlenmiş Jerry Bruckheimer...

MAYIS - HAZİRAN 201058 � İSMMMO YAŞAM

SİN

EM

A-D

VD

Orijinal adı: TheSorcerer's ApprenticeTür: Aksiyon, Dram,Fantastik, MaceraYönetmen: JonTurteltaub Senaryo: LawrenceKonner, Mark Rosenthal,Doug Miro, CarloBernard Oyuncular: Nicolas Cage,Monica Bellucci, AlfredMolina, Teresa Palmer,Peyton List

SihirbazınÇırağı

Başlangıç� Sevilen filmlerin yönetmeni Christopher Nolan'ınbilim kurgu-aksiyon türündeki bu yeni filminde Leonar-do DiCaprio (Dom Cobb) “çok yetenekli bir hırsız” ola-rak karşımıza çıkıyor... Cobb'un uzmanlık alanı, zihninen savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltınınderinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onlarıçalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsalcasusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncuyapmıştır. Ancak, bu durum onu uluslararası bir kaçakyapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb’a içindebulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsatsunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş… Tabiieğer imkansız “başlangıç”ı tamamlayabilirse... Mükem-mel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyonellerbu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri birfikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa,mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılanplanlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketleri-ni önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanları-na karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’ungörebildiği bir düşmandır.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 59

SİN

EM

A-D

VD

Tür: Aksiyon/ Macera/ GerilimYönetmen: Sylvester StalloneSenaryo: Dave Callaham, Sylvester StalloneOyuncular: Sylvester Stallone, Jason Statham, Jet Li, Dolph Lundgren, Eric Roberts

� Rambo serisiyle aksiyon severlerin idolü olan Sylvester Stallone'nun yeni filmi-nin oyuncu kadrosunda Stallone'nin yanısıra Arnold Schwarzenegger, Bruce Willis,Jason Statham gibi birbirinden ünlü oyuncular yer alıyor... The Expandables bir ki-ralık savaş timidir ve bu sefer ki görevleri Güney Amerika'da bir ülkeye sızarak, buülkenin acımasız dikatatörünü devirmektir. Ancak görev başlar başlamaz The Ex-pandables grubu her şeyin tam olarak göründüğü gibi olmadığını anlar ve kendile-rini tehlikeli bir ihanet ağının içerisinde bulurlar. Görevlerinin tamamlanmasınınengellenmesi ve masum bir insanın hayatın tehlikeye atılmasından başka The Ex-pandables daha zor bir durum olan grubun dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

� Anadolu’nun Kayıp ŞarkılarıAntik kültürleri, imparatorlukları, mitolojileri ve yaşan-

mış görkemiyle dünyada eşi benzeri olmayan Anadolu'nun10 bin yılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları veinsanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk! Bugüne

kadar Anadolu müzikleri hakkında yapılmış ilk uzun met-raj film olmanın yanısıra, kültürlerini de en kapsamlı bi-çimde yansıtan Anadolu'nun Kayıp Şarkıları, gerçek hayatıniçinde çekilmiş müzikal yapısıyla türünün ilk örneği bir si-nema filmi...

� Weapons of Self Destruction1987’de çevirdiği “Günaydın Viet-

nam” filmindeki başarısıyla büyük üne ka-vuşan 3 Grammy ödüllü Robin Williams,yalnız komedi filmleriyle değil, drama da-lında da başarılar elde etti. Empire Ma-gazine dergisince gelmiş geçmiş en yete-nekli 100 aktör arasına dahil edilerek63’üncü sırada yer aldı. Weapons of SelfDestruction, Robin Williams'ın biletleri ta-mamen tükenen stand-up turnesindenderlenerek hazırlandı. 65 şehirde 90 gös-teriyle 300 bin hayranına ulaşan sanatçı

bu gösterisiyle geçtiğimiz yılın sonunda internet üzerinde yılın enbaşarılı stand-up komedisi olma başarısını yakaladı.

D V D S E P E T İ

� Herkesin Keyfi Yerinde"Herkesin Keyfi Yerinde", sizi hem güldürecek

hem de hıçkırıklara boğacak. Çocukları ile gerçekleştire-ceği aile buluşması iptal olan dul baba Frank Goode (DeNiro), çareyi ülkeyi baştan başa katederek onları birara-

ya getirmekte bulur. Çocuklarınınbaşarılı ve mutlu yaşamlarını pay-laşmaya gittiğini sanan özverilibaba Frank, gördüklerinin kafa-sında kurduğu kusursuzun çokdışında olduğunu farkeder. "Her-kesin Keyfi Yerinde", fiziksel ve duy-gusal uzaklıklar sebebiyle birbi-rinden kopan ama buna yenilme-yi reddeden bireylerin kalbinize do-kunacak hikayesi...

The Expendables

60 � İSMMMO YAŞAM

KİT

AP

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer� Yazar: Daniel Klein, Thomas Cathert � Yayınevi: AylakYayınevi � Sayfa sayısı: 200 Harvardlı iki felsefe profesörü DanielKlein ve Thomas Cathert "Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle BaraGirer" ile felsefeyi mizah yoluyla anlatıyor... Kitapla birlikte kendiniziolağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefikavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslındabüyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz. “Felsefe ile espri

aynı şey mi yoksa?” diye de kendinize sorabilirsiniz. Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiylefelsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı? İkisi de aynı şekilde

aklımızı gıdıklamaz mı? Şimdi düşünme ve gülme vakti!

Halide Edib� Yazar: İpek Çalışlar � Yayınevi: Everest Yayınları� Sayfa sayısı: 568 İpek Çalışlar'ın roman akıcılığında kalemealdığı "Halide Edib" sabırlı, ayrıntılı bir araştırmaya, tanıklıklara,bugüne kadar gün ışığına çıkmamış mektuplara, arşiv belgelerinedayanıyor. Çalışlar, edebiyat ve siyasetle geçmiş bir ömrün karanlıktakalmış yanlarını da içeren çalışmasıyla, "Halide Edib gerçeği"ni

anlatıyor. Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluşu sırasında yaşananları Halide Edib’inekseninden bir kez daha okuyor, bilmediğimiz birçok gerçekle yüz yüze geliyoruz.

Brida� Yazar: Paulo Coelho � Yayenivi: Can Yayınları� Sayfa sayısı: 225 Usta romancı Paulo Coelho "Brida"da güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasınınöyküsünü anlatıyor. Brida, ona korkularının üstesindengelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizlimüziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınlakarşılaşır. O iki kişi Brida'da Tanrı vergisi bir yetenekolduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesiiçin genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğunayönlendirirler. Brida kendi yazgısını ararken, kişisel

ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır...

EN ÇOK SATANLAR

ŞİİR

� Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer� Halide Edib� Einstein Bulmacası� Brida� Bana Atatürk'ü Anlattılar� Anneler ve Kızları İçin Bir Fincan Huzur� Anneler ve Oğulları İçin Bir Fincan Huzur� Anne Olmak� Unvansız Lider� Çocuklarla Doğru İletişim �

Rem

zi Kit

abev

i (Ha

ziran

2010

)

Bulut mu Olsam?

Denizin üstünde ala bulut

yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık

dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam

durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,

gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

yosun mu yoksa? ..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum,

bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

NÂZIM HİKMET

MAYIS - HAZİRAN 2010

İSMMMO YAŞAM � 61

KİT

AP

KİT

AP

İstanbul’daSaklambaçYazar: Mina TanselYayınevi: Can YayınlarıSayfa sayısı: 204

Bodrumdaki lahitle karşılaştıklarıgün, Ali'yle Emre'nin yaşamlarınayeni bir boyut eklendi: İstanbulonlarla konuşuyordu. Bu gizliboyutu bir tek Burcu'ylapaylaştılar. Artık her gün yeni birserüvene çıkabilirlerdi. Böylece 11-12 yaşlarındaki bu üç çocuk, kâheğlenceli, kâh sıkıntılı anlaryaşarken hem kendilerini, hembirbirlerini, hem de içindedolaştıkları İstanbul'u yenidenkeşfetmeye başladılar.

Balina NasılBalina Oldu?Yazar: Ted HughesYayınevi: Can YayınlarıSayfa sayısı: 120

Bu kitapta, çevrenizdegördüğünüz, hattâ evlerinizdebeslediğiniz hayvanlarınöykülerini bulacaksınız. Ancak buöyküler, bildiğimiz öykülerdenbiraz farklı. Örneğin, birbaykuşun neden geceleyin çok iyigördüğünü ya da bir kutupayısının neden buzların arasındayaşadığını biliyor musunuz?Balina, baykuş, tilki, kutup ayısı,sırtlan, arı, kedi, eşek, tavşan vefil sizlerle tanışmaya canatıyorlar!

Bana Atatürk’üAnlattılar� Yazar: Hıfzı Topuz � Yayınevi: Remzi Kitabevi � Sayfa sayısı: 168 Hıfzı Topuz, gazetelerin soluk yaprakları arasında yitip giden Atatürk'le ilgili anılarıyeniden gün ışığına çıkardı. İsmet İnönü, Falih Rıfkı Atay, Cafer Tayyar Eğilmez, SabihaGökçen, Mim Kemal Öke, Ali Fuat Cebesoy, Agop Dilaçar, Vildan Âşir Savaşır, İ. SüreyyaYiğit, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sırrı Bellioğlu, Ekrem Rize gibi Atatürk’ün yakınarkadaşı ünlüler, kuruluş dönemine ve Atatürk’e ilişkin, tarihe ışık tutacak anılarınıpaylaştı. Ayrıca bu kitapta Yunan orduları başkomutanı General Trikupis de nasıl esirolduğunu, Atatürk’ün kendisine nasıl içtenlikle yaklaştığını anlatıyor.

Anneler ve Kızları İçinBir Parça Huzur� Editör: Colleen Sell � Yayınevi: Arkadaş Yayınevi� Sayfa sayısı: 306 Bir kadının yaşadığı en samimi veunutulmaz, en fırtınalı ama verimli, en sıcak ve esaslı ilişki,annesi, kızı ya da ikisiyle birden yaşadığı ilişkidir. Dışardanbakan için kimyası çözülmez, dinamiği anlaşılmaz çok özel birbirlikteliktir bu. Kızlarını kadınlığa hazırlayan, onların da bireranne oluşunu izleyen anneler ve anneliği tadan, orta yaşlardan başlayarak annelerininbakımını üstlenen kızlar… Zamanla değişen ve bazen zorlayıcı olan bu bağ, her seferindeyeni bir öyküye esin verir. Bu kitapta, anneler ve kızları yaşamın sırlarını paylaşıyor,birbirlerine tavsiyelerde bulunuyorlar.

Zor İnsanlarla Başa Çıkma Yolları� Yazar: Ursala Markham � Yayınevi: RemziKitabevi � Sayfa sayısı: 176Ursula Markham iş eğitimi ve personel danışmanlığı konusundauzun yıllar görev yapmış ve bu alanlarda pek çok yapıt vermişuzman bir yazar…"Söz kabadayılığına nasıl karşı durulur,eleştirilerle nasıl başa çıkılır? Etkili iletişim kurmak, hayır demeyiöğrenmek. Başkalarını motive etmek, çatışmalar sırasında ortayaçıkan stresi azaltmak" gibi konuların irdelendiği kitapta zorinsanları tanıma ve onlara karşı uygulanabilecek davranışyöntemlerini belirleme konusunda pratik tavsiyeler yer alıyor.

ÇOCUKLARA ÖZEL

KİTAPLAR

MAYIS - HAZİRAN 2010

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Gün geçmiyor ki cep telefonlarının yenibir kullanım alanı ortaya çıkmasın. Son yıl-ların teknoloji harikalarından biri olan cep te-lefonları, alternatif bir ödeme aracı olmaya ha-zırlanıyor. Near Field Communication (NFC) yaniYakın Alan İletişimi denilen teknolojiyle, artıkcep telefonları mobil cüzdan yerine geçecek.Yani kredi kartı gibi kullanılarak cüzdan taşımazorunluluğunu ortadan kaldıracak. Dünyadayıllardır konuşulan bu teknolojiyi ilk uygula-yan ülkelerden biri de Türkiye olacak. Ope-ratörler, bankalar ve ödeme sistemi şirketle-ri bu sistem üzerinde son hızla çalışıyor.

Cep telefonu operatörü Avea, GarantiBankası işbirliğiyle Temmuz ayından itibarencep telefonunu Türkiye’de ödeme aracı yapı-yor. Sim kartla, kredi kartının ‘çip’ini birleş-tiren iki şirket, yıl sonuna kadar 100 bin abo-nenin bu teknolojiyi kullanmasını hedefli-yor. Cep telefonunun ödeme sistemi haline gel-mesi için NFC uyumlu cep telefonu gerekiyor.Bu telefonlar henüz piyasada yok ve sayılarıçok az. Turkcell de bu sistemdeki uygulama-yı 2012 yılında uygulamaya koyacağı-nı duyurdu.

Cep telefonunun mobil

cüzdan olabilmesi için sim kartla, çipin bir-leştirilmesi de yeterli. Bu uygulamada NFCuyumlu cep telefonuna gerek yok. PayPass sis-temine sahip işyerlerinde cep telefonu POS ci-hazına uzaktan gösterilerek anından satın almaişlemi yapılabiliyor. Sistemin KGS geçişlerinde,kimlik kartı olarak işyeri girişlerinde kulla-nılması planlanıyor. Stad ve konserlere giriş-te biletin ya da yemek kartının yerine de kul-lanılması mümkün… İsteyen aboneler, var olancep telefonlarını değiştirmeden, sadece sim kartdeğişikliğiyle bu ödeme sisteminden yararla-nabilecek.

Yakın Alan İletişimi’yle ödeme yıllardırdünyada konuşuluyor. Pilot olarak birçok ül-kede uygulanıyor. Türkiye genel kullanımın baş-ladığı ilk ülkelerden biri olacak.

Kablosuz iletişim teknolojisi olan NFC,elektronik cihazlar arasında yakın mesafeli ha-berleşmeyi sağlıyor. 18 Mart 2004 tarihindeNokia, Sony ve NXP tarafından NFC Forum, NFCteknolojisinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıiçin kuruldu.

NFC teknolojisi, cihazların birbirlerinedokunacak kadar yaklaştıkları zaman etkin olu-yor ve cihazların birbirleri ile konuşabilmele-rini sağlıyor. Dünya çapında Nokia, Philips veMasterCard tarafından pek çok kontrollü test

yapılıyor. MasterCard PayPass programıbu amaçla yürütülüyor.

Mobil cüzdanlar

MAYIS - HAZİRAN 201062 � İSMMMO YAŞAM

TE

KN

O-Y

AM

Cep telefonlarıyla yapılabilecekler arasınaödeme de katıldı. NFC yani Yakın Alan İletişimiteknolojisi, cüzdan taşımayı ortadankaldıracak. Bu uygulama, Türkiye’de Temmuzayından itibaren başlıyor.

N F C ’ N İ N K U L L A N I M A L A N L A R I� Araba, ev, otel odası ve garaj kapısı için elektronik anahtarlık � Cep telefonu

ve diğer mobil cihazlara entegre olarak elektronik cüzdan � Uçak, otobüs, konserve maç biletleri � Kimlik dokümanları � Elektronik ulaşım noktaları üzerinden

alışveriş amaçlı olarak kullanılacak

Üç boyutlu monitörleoyun ve film zevki

LG, geliştirdiğiyeni 3D monitörüW63D ile oyun tut-kunlarını görüntü ka-litesiyle tanıştırıyor.W63D, üç boyutluoyunlar ve filmleriçin en iyi seçim ola-cak. W63D, Full HDçözünürlüğü, kont-rast oranı ve ekran yenileme hızıyla en gerçekçi görüntüleri sunuyor. LCDTV’ler kadar keskin ve net görüntüler veriyor. W63D, 172 Hertz’lik veriişleme hızı ile gölgelenmeyi azaltıyor. Özellikle normal monitörlerde 3Doyunlarda ortaya çıkan ‘çapraz-karışma’ ve ‘bulanık kenarları’ ortadankaldırıyor. Bu sayede kullanıcılar hiç baş dönmesi yaşamıyor. W63D, 3Dgörüntü deneyimini mükemmel 3D ses ile tamamlıyor.

Suya dayanıklı walkmanSony’nin en

yeni ‘giyilebilir walk-man’i havalar nasılolursa olsun, en sev-diğiniz müzikler eş-liğinde daha kon-forlu ve stil sahibispor yapmanıza ola-nak sağlıyor. SonyWalkman Nwz-W250serisi, günümüz aktif hayat tarzı için tasarlanmış bir MP3 çalar. Aynı za-manda Sony’nin ilk kablosuz MP3 çaları olarak da öne çıkıyor. NWZ-W250serisi, çok yoğun ve meşakkatli spor aktiviteleri sonrasında oluşan ter yada yağmur gibi su ve ıslaklıklara karşı koruyucu görevi üstleniyor. Dörtfarklı sportif rengi var. Hafif ve kulaklık kablolarının birbirine dolanmasınıönleyen hepsi bir arada tasarımı sayesinde koşarken ya da dans ederkenkullanıcıyı yavaşlatabilecek her şeyi ortadan kaldırıyor.

MAYIS - HAZİRAN 2010 İSMMMO YAŞAM � 63

TE

KN

O-Y

AM

İnce ve şıkToshiba, notebook portföyünün en yeni üyesi Satellite A660,

kullanıcıların multimedya ihtiyaçları için tasarlandı. 16 inç’lik ek-rana sahip Satellite A660, ince ve şık görünümüyle dikkat çekiyor.Son derece sağlam siyah kasası, dokulu yüzeyi ve yeni seramikklavye tasarımı ile de göz dolduruyor. Notebook çevreye duyarlıolarak da tasarlandı. Toshiba Satellite A660, sahip olduğu mul-timedya özellikleri ve Dolby ileri ses sistemi teknolojisi ile kul-lanıcılarına birinci sınıf video izleme deneyimi yaşatıyor. HarmanKardon stereo hoparlörler canlı ve gerçek sesler sunuyor. Cihazdabulunan Blu-Ray disk sürücüsü sayesinde HD içerikleri sadece gö-rüntülemiyor, veri kaydetme imkanı da sunuyor.

Tatilin vazgeçilmeziCasio, Exilim se-

risinin yeni üyesi Z350,tatil çantalarının vaz-geçilmezi oluyor. Yazınen canlı renklerini ge-lişmiş özellikleriyleölümsüzleştirecek olanZ350 ile gözünüz kapalı fotoğraf çekebileceksiniz. Göz kamaş-tıran tasarımının yanı sıra, yazın en trend renkleri olan pembe,mavi, mor, siyah ve gri seçenekleri de bulunuyor. EX-Z350, 19.7milimetrelik kasasıyla inceliği de elden bırakmıyor. Tek elle fo-toğraf çekme keyfini yaşatan ürün, küçük ve ince kasasında kul-lanıcısına 12.1 megapiksel çözünürlük sunuyor. 2.7 inç büyük-lüğündeki eşsiz LCD ekranıyla çekim sırasında kullanıcısının hiç-bir detayı kaçırmasına izin vermiyor. Kolay çekim modu saye-sinde her türlü ortamda kullanıcısına en iyi görüntüyü sunuyor.Titreşime de ‘anti shake’ moduyla son veriyor.

MAYIS - HAZİRAN 201064 � İSMMMO YAŞAM

MİZ

AH

� K O M İ K R E S İ M L E R

İŞİTME CİHAZIAdam işitme cihazı almak için bir

mağazaya girmiş. Tezgâhtara,"Ucuz bir şey olsun!" demiş.

"Fiyatlar 2 dolar ile 2 bin dolar ara-sında değişiyor efendim"

demiş tezgâhtar..."2 dolarlık model nasıl bir şey?""Bu butonu kulağınıza takıp, şu teli

boynunuzun üzerinebırakıyorsunuz efendim."

"Bu nasıl çalışıyor?""Çalışmıyor efendim... Kulağınız-

da bunu görenler daha yükseksesle konuşmaya başlıyorlar!.."

MİZ

AH

MAYIS - HAZİRAN 2010

� İNTERNETTE BUNLAR VAR :)

RESİM VE KEÇİAyşe, ağacın altına oturmuş

resim yapıyordu. Babasıkızın elindeki bomboşkağıdı görünce sordu :

-Leyla, ne resmi yapıyorsunbakayım?

-Çimenlikte bir keçi resmi... -Çimenler nerede? -Keçi hepsini yedi. -Ya keçi? -Yiyecek bir şey kalmayınca o

da gitti.

ÇOCUKBİLMECELERİ1- Uzaktan baktım bir karataş, yanına gittim

dört ayak bir baş.2- İstanbul’da süt pişti, kokusu buraya düştü.3- Penguenler niçin koltuğa oturmazlar?4- Uzadıkça kısalan şey nedir?5- Sesi var çanı yok, konuşur ağzı yok6- Aşağı iner tıkır tıkır, yukarı çıkar şıpır şıpır.7- Alçacık dalı, yemesi ballı.8- Başımda saç yok, içimde tat çok9- Ben giderim o kalır.

Cevaplar1- Kaplumbağa2- Mektup3- Smokinleri buruşmasın

diye4- Ömür5- Radyo6- Kova7- Çilek8- Kabak9- Ayak izi

� K O M İ K R E S İ M L E R

EİNSTEİN VE ŞOFÖRÜEinstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir kon-

feransa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a;"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben dearka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleye-ceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum" demiş.

Einstein gülümseyerek ona bir öneride bulunmuş: " Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar. O halde

bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime senyap konuşmayı, ben de arka sırada seni dinlerim."

Şoför, gerçekten çok başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan tümsoruları doğru yanıtlamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi,o güne ka-dar konfe-ransta so-ru lmamışağır bir fi-zik sorususormuş. Şo-för, hiç du-r ak sama-dan soruyu soran kişiye dönüp:

"Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip" demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı işaret ederek şöy-

le devam etmiş; " Şimdi size arka sırada oturan şoförümü ça-ğıracağım ve sorduğunuz soruyu göreceksiniz, o bile yanıt-layacak."

İSMMMO YAŞAM � 65

ÇOCUKLARDAN EVLİLİK CEVABI� Kiminle evleneceğinize nasıl karar verirsiniz?- Buna biz karar veremeyiz, Tanrı bunları önceden

ayarlamıştır. Biz de kime takılacaksak, birgün yolda yürürken karşımıza çıkar. (Zeynep,10 yaşında.)

� Evlenmek için en uygun yaş kaç olmalı?- Yaşla ilgisi yok, evlenmek için aptal olmak yeter.

(Ali, 6 yaşında)� Annenle babanın ortak yönü nedir?- İkisi de, başka çocuk istemez. (Selin, 8 yaşında)� Bir kızla bir erkek çıktıkları zaman neler yaparlar?- Biriyle çıkmak çok eğlenceli. Aslında yeterince sa-

bırla dinleyebilirseniz, erkekler bazen güzel ko-nuşuyorlar. (Gamze, 8 yaşında)

- İlk randevuda birbirlerine yalan söylerler. Ama buyalanlar ikinci kez buluşmak isteyecek kadar il-ginç olmalı. (Metin, 10 yaşında)

� İlk randevudan memnun kalmazsan ne yapar-sın?

- Eve gidip ölü taklidi yaparım. Ertesi gün bütün ga-zeteleri arayıp, “Ben öldüm ismimi cenaze ilan-larınıza yazar mısınız?” derim. (Hüseyin, 9 ya-şında)

� Birini öpmek hangi şartlarda doğrudur?- Çok parası varsa… (Petek, 7 yaşında)- Kanunlar en az 18 yaşında olmalısınız diyor ama

kanunları boşver. (Cüneyt, 7 yaşında)- Ben öpmem. Kadınlar öpünce hemen evlenip ço-

cuk yapmak istiyorlar. Ben uğraşamam. (Levent,8 yaşında)

� Evlilik diye bir şey olmasaydı neler olurdu?- Hesabını vermemiz gereken bir sürü bebek olur-

du. (Murat, 8 yaşında)� Bir evliliği, sonsuza kadar sürdürmek için ne ge-

rekir?- Karınız çirkin de olsa, ona çok güzelsin demek ge-

rekir. (Hasan, 10 yaşında)

2X2 ?__Temel’in oğlu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmiş.Temel durumu görünce sormuş: - Ne oldu?- Matematik dersinden zayıf aldım.- Niye?- Öğretmen, “İki kere iki kaç eder?” dedi, bende ‘altı’ dedim.- E oğlum, iki kere iki dört eder, hadi bilemedin beş eder. Altınerden çıktı?

MAYIS - HAZİRAN 201066 � İSMMMO YAŞAM

K A R E B U L M A C A

SSOOLL DDAANN SSAA ⁄⁄AA 11.. Ay lak - Ya ka r› - Ar go nun sim ge si. 22.. Mid ye ta va ya ka t› lanbir sos - Ya pay. 33.. Uyar ma - ‹s per me çet ba li na s›. 44.. Olum suz luk ve ren bir önek- De ¤er li bir or ki de tü rü - Kat ma, ila ve et me. 55.. Gü ney Ame ri ka’da ya fla yan uzunkuy ruk lu tu kan tü rü. 66.. Ara l›k s›z - Çi zi le rek ya da oyu la rak aç› lan ker tik. 77.. S› -cak l›k - Dü¤ me de li ¤i - Sat ranç ta bir tafl. 88.. Bir di nin için de Tan r›’ya ulafl makama c›y la tu tu lan yol lar dan her bi ri - Bir no ta. 99.. Pa ro la - Sivas’›n bir il çe si - Eli -za beth ad› n›n k› sa bi çi mi. 1100.. Ev ren pu lu - Bir ifli yap ma ya ha z›r. 1111.. Ke mik le rinto par lak ucu - Cil ve - Yok sul. 1122.. To ru nu olan ka d›n - Ka r›, efl. 1133.. Ka bi li yet - Vü- cut tan ç› kan tuz lu s› v›. 1144.. Vo ley bol, te nis bö lü mü - Teh li ke li bir has ta l›k. 1155..Spi el berg’in bir fil mi - Kay se ri’nin bir il çe si - Kü çük ma ¤a ra.

YYUUKKAARRIIDDAANN AAŞAAĞIIYYAA 11.. Sha kes pe are oyu nu - Tav la da bir sa y›. 22.. A¤›r bafl -l› l›k - ‹ç ten lik. 33.. Uzak l›k - Yüz y›l - Ke sin ti ler den son ra ka lan mik tar. 44.. Bir üzümtü rü - Ha in lik. 55.. Bir be sin mad de si - Bir za man bi ri mi - Es krim de bir dal. 66..Tel li ba l›k ç›l - Ge ve ze. 77.. Saf yün, pa muk ve sen te tik el yaf ka r› fl› m› sert ku mafl- Bir s› v› y› fl› r›n ga ile ver mek ifli, zerk - Ka y›k ta dü men ko lu. 88.. Bir ifla ret s› fa t›- ‹la ve - Gü refl te bir oyun. 99.. Soy lu luk - Kol, k› s›m - Çin li le rin bir uzun luk öl çü -sü. 1100.. Mu¤ la’n›n bir il çe si - La ba da da de ni len bir bit ki - Tel lü rün sim ge si. 1111..Sa pak l›k, ay k› r› l›k - Ön de bu lu nan. 1122.. Ga eta no Do ni zet ti’nin bir ope ra s› - Sa dist- Ku ro sa va’n›n bir fil mi.

KARE ÇÖZÜMSSOOLLDDAANN SSAA⁄⁄AA1. Avare-Dua-Ar. 2. Tarator-Suni. 3. ‹kaz-Kaflalot. 4. Na-Ada-Ulama. 5. Arakari. 6. S›k-Çetele. 7. Is›-ilik-Fil. 8. Tarikat-Re. 9. ‹m-Hafik-Liz. 10. mika-Amade. 11. Om-Naz-Fakir. 12. Nine-Ayal.13. Yetenek-Ter. 14. Set-Kolera 15. Et-Develi-‹n.YYUUKKAARRIIDDAANN AAfifiAA⁄⁄IIYYAA1. Atinal› Timon-Se. 2. Vakar-Samimiyet. 3. Ara-As›r-Net. 4. Razak›-‹hanet. 5. Et-Dakika-Epe. 6. Okar-Lafazan. 7. Dra-‹çitim-yeke. 8. fiu-Ek-Kafakol. 9. Asalet-Dal-Li.10. Ula-Efelek-Te. 11. Anomali-‹leri. 12. Rita-Elezer-Ran..

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12123456789

101112131415

S U D O K UZ O R

Bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3X3’lük her kutuya, 1’den 9’akadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3X3’lük kutu

bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

K O L A Y

K O L A Y

Z O R

HAZIRLAYAN: İLKER MUMCUOĞLU