KOSTANTİNİYE MUHASARASI - media.turuz.com · memiş olmalıdır ki, o mluharebeyi anlatan...
Transcript of KOSTANTİNİYE MUHASARASI - media.turuz.com · memiş olmalıdır ki, o mluharebeyi anlatan...
N IC O LO B A R B A R O
KOSTANTİNİYE MUHASARASIRUZNAMESİ
Bu eser
İSTANBUI FETHİ DERNEĞİ
tarafından neşredilmiştir
1 9 Q 3
İstanbul - HALK - Basımevi
KOSTANTİNİYE MUHASARASIR U Z N A M E S İ
1 4 5 3
Y a z a n :
N i C O L O B A R B A R O
(Venedik asilzadesi)
E N R i C O C O R N E T t a r a f ı n d a n n o t l a r v e v e s i k a l a r i l â v e e d i lm iş t i r
VİYANA
T en d le r ve Ş. K i t a p h a n e s i
1 ö 5 6
Bugün okuyuculara takdim efaıekte olduğum uz bu eser, mukadde- mesinden de görüleceği veçhile, 1452 senesinin son aylarmdan başlayarak İstanbul’un fetkini takib eden günlere kadar şehirde cereyan etmiş olan vakaların M üellif tarafından günü gününe not edilmesile vücuda gelmiştir. Eser, M üellifin ana lisanı olan Venedik dilinde yazılmıştır.
Tercümede talcib ve tatbik edilen prensip ve usul metnin gerek lâfzına gerekse ruhuna tâm bir sadakat ve mütabakatı istilzam eylediğinden, eserin originalliğine hâlel vermemek gayesile, muayyen gramer kaidelerine riayet edilmeksizin yazılmış olan bu ruznamenin tercümesinde bu ifade şeklini aynen muhafaza etmek mecburiyeti hâsıl olmuştur. Bundan başka, yine ayni sebepler dolayısile. M üellifin Türkler ve M ehmet II. hakkında sarfetmiş olduğu ve İstanbul’un muhasarası ve fethi günlerinde içinde yaşadığı şartların ve haleti ruhiyenin ve tabiî kin ve husumetin ifadesini teşkil eden birtakım kelimeler de bizzarure aynen muhafaza edilmiştir.
M etinde bazı şahıs isimleri muhtelif yerlerde başka başka şekillerde ve ilk harfleri hazan büyük bazan da küçük harflerle yazılmış olup, ayni mülâhazalarla bu küçük yanlışlıklar da tercümede aynen muhafaza edilmiştir.İstanbul, 29-5-1953
Ş. T. D iler
MÜTERCİMİN NOTU
Modern muharrirlerden ziyade Sakızlı Leonardı veya Şark im- peratorluğunun felâketine gahid olan veya bu hâdiseden az sonra gelmiş bulunan BizanslIları sahife sahife okumuş olanlar bile, şimdi neşredilmekte olan bu ruznâmeyi takdir sebebini bulacaklardır. Ve filhakika Venedikli asilzadenin bizzat görmüş olduğu hâdiselerin hikâyesi oka:dar nadide, sâf ve teferruatlıdır ki, hepsinden ziyade değerli ve takdire şâyan görünmektedir. Ve Barbaro’nun hikâyesi yeni vakalar itibarile daima zengin olmamakla beraber ve daha az ehemmiyetli olan diğer hâdiselerin izahında da aksi mütalâada bulunan bütün tarihçilerden uzaklaşmasına rağmen, Müellifimizin, Mehhı'ed’- in ordularına karşı okadar kudretle dayanmış olan Venediklilerden bahsetmeğe başladığı zaman :;ok mühim, hattâ bu sahada biricik muharrir olarak telâkki edilmesi lâzımgelir.
Ve, gerek Venediklilerin durumları hakkında, gerekse saldırıcı Türk kitlelerini Konstantiniyeden atmak ve Avrupayı onlardan kurtarmak için Venedikliler tarafından alınmış olan tedbirlere dair Barbaro kadar ince teferruata girişmiş kinişe yoktur. Asya ile Avrupanın hâkimi Bizans rumların alça;klığı. ve müstekreh hasisliği yüzünden, ve eski ve kangrenleşmiş dahilî ve dinî ihtilâflar sebebile Mehmed’in dehasına mağlûb olduğu halde, onu müdafaada okadar büyük bir yararlık göstermiş olan sayısı az Venediklilerin şecaati, talihsiz olmakla beraber, ebediyen namdar kalacaktır. Ben bu ruznâme- nin değerli vasıflarını baştan başa izaha girişmek niyetinde olmadığımdan, sadece çok mühim bir tek hâdiseye kısaca işaret edeceğim ki bunun hakkında tarihçiler tereddüde düşmüşlerdir. Beyoğlundaki Cenevizlerin, bütün muhasara esnasındaki mübhelm; ve kapalı hareket tarzları cümlece malûmdur; faka(t Venedikli Cocco’nün başarısız teşebbüsünde onların oynamış oldukları rol aynı derecede tavazzuh etmemiş olmalıdır ki, o mluharebeyi anlatan müverrihler bu Cocco’nun
muhteşöm cesaretini münakaşaya cüret etmektedirler. - Fakat bu sefil vakanın hikâyesi Barbaro’nun eserinde o derece incelenmiştir ki, bunun ihanetler silsilesini zenginleştiren bir vaka olduğu iddiası, sağlam temelli bir hakikatin ifadesini teşkil eder.
Şimdi de, Venedikte Marciana-imperatorî ve kralî kütüphanesinde muhafaza edilen ve müeUi Cinin elyazısiyle yazılmış olan eser hak- kındaki mütalâalara gelelim (1 ). Çok fâzıl Cicogna, Saggio di Ublio- grafia veneta (Venedik bibliografiası denemesi) adlı eserin 105. ci sahifesinde, bu elyazması eserden bahisle, kitaba eklemiş olduğu bir yaprakta aşağıdaki malûmatı vermiştir :
“ Eser tamamen müellifin elile yazılmıştır; yalnız endeksi ihtiva eden ilk iki sahifesi ile (2 ), İlâve edilmiş olan son iki sahifesi, 67 ve 67 nin arka sahifesi ve Eserde ufak tefek dağınık bazı ilâveler (3) müteveffa Marco oğlu Marco Barbaro tarafından yazılmıştır ki, şecere müellifi olarak tanırim,ış olup Mardano kütüphanesinde evlenmelere dair bir eseri mevcud olan bu Marco, Nicolo Barbaro ailesine mensuptur” .
"Bu ailenin vârisleri, bugün Santa Maria Zobenigo’da bulunan Gritti’ler olmuştur, ve diğer bütün evrak ve başka kodekslerle birlikte bu da onların ehne geçmiştir. En son olarak, münevver bir adam olan ve resîmde meleke sahibi bulunan Domenico Gritti’nin elinde bulunuyordu; ve kendisi Venedik Yatılı Lisesinde bulunduğu zaman,, bu kitabı kendi çalışmaları için daha faideli kitaplarla değiştirerek, Rove- reto’lu rahib Don Valerio Giason Fontana’ya verdi.
Mumaileyh Venedikten hareketinde kitabı beraberinde götürmüştü. Hâfızı kütüb rahib Bay Bettio, hiç neşredilmemiş ve aynı zaJnan- da o zamana kadar o meşhur muharebenin müverrihlerile Venedik vakayil tetkikçilerinin meçhulü olduğu zannedilen bir esere ’miuailey-
— 8 —
(1) İtayan elyazmaları katalogunun zeyilnaınesinde DCCXLVI kısım VII.(2) Bu endeks eserin matbu metnine ilâve edilmemiştir.(3) Benim tarafımdan sahife altlarına işaret edilmiştir ki bunlara şu a-
şadakileri de iâave etmlek lâzımdır :Sah. 2 satır 15: Yelkenleri indirmek istememişti.
„ 2 „ 22; Diğerlerini parça parça kestirdi.2 „ 25: Öldürtmeği kararlaştırmıştı.6 „ 8: MCCCCLII senesi, X IV Kânunuevvel perş'imbe
günü.„ 6 „ 34: Yekûn X XI.
(Burada gösterilen sahife numaralan İtalyanca m;atbu metne göre yazılniıştr.)
hin mâlik bulunduğunu öğrenince, E. Cicogna vasıtasile, masrafı kütüphane taraifından verilmek üzere kendisi için bundan bir suretin istinsah edilmesini arzu eyledi. (1) Ve Cicogna dâ bunun üzerine Fon- tana’ya yazdı ve mumaileyh de eserin istinsahım büyük bir vuzuh ve itina ile ve adeta eserin bir faksimilesini teşkil edecek derecede mükemmeliyetle yaptırdı _Yei8^9 J^yliHiinde bizzat kendisi bunu Hâ- fızıkütüb Bay Bettio’ya götürdü ve müstensihe verilecek yüz elli svaiı- sihten ibaret ücreti tahsil etti.”
“ Bilâhara 1835’te rahib bay Fontana’nın vefatile Cicogna, müellifin elyazısiyle yazılmış eseri elde et,mek için vârislerin peşine düşmekten geri kalmadı ve bunlar tarafından bu talep müteaddit defalar reddedildikten sonra, nihayet bedelini talebetmeleri üzerine, elyazması 9 Haziran 1837 günü İstinaf Reisi Francesco degli Orefici hazretleri vasıtasile Venediğe gönderildi. Mumaileyh, Rovereto’iu Bay Ginseppe Telani ile birlikte, vârislerin de değerini anlamış oldukları bu eseri teslime kendilerini ikna hususunda büyük gayret ve mesai sarfetmiştir. Ve bugün de aym ayın lO.cu günü, ben E. Cicogna, Ha- fızıkutüb Bay Bettio eline teslim ve tevdi ediyorum ve vârisler tar£p fından katî ve nihaî olarak istenilecek olan bedel miktarı da Degli Orefici Hazretleri tarafından bana bildirilince ben de mumaileyhe bunu söyliyeceğim.”
Em. Cicogna.
“Katî ve nihaî olarak takdir edilen bedel sadece elli florinden ibaret olmakla 6 Teımımuz 1837 günü tediye olundu.”
P. Bettio.
İtalya’yı seven ve bu sevgi ile onun tarihine hizmetlerde bulunan Dr. Tommaso Gar, İtalyan tarih arşivini bu ruznâme ile zenginleştirmek gayesile, daha 1847 Kânunusanisinden itibaren bundan bir nüsha istinsah ettirmişti. Bunun tabı hususunda ne gibi manialar zuhur ettiğini bilmiyorum; malûm olan bir cihet varsa o da, 1854 te, uzun senelerden beri çok sıkı dostluk i’âbıtalarile bağlı bulunduğum Gar taralından eser, neşredilmek üzere bana tevdi olundu. Elyazması elime geçince, bunu istinsah edilmiş suret ile karşılaştırarak düzeltmeğe çahş- tıtn ki, bu meselim, vaktin dailığı dolayısile, çok değerli hafızıkütüb rahip Valentinelli’nin nazik yardımile kolaylaştırıldı. - Ve bu tab’a mümkün olan en büj'^ük mükemmeliyeti vermek arzusu ile de F^erle-
— 9 —
(1) Bu suret, İtalyan Elyazmaları kataloğlunun VII. ci kısmında DCKCVİII numaraya kaydedilmiştir.
rin arşivinden alınmış bazı orijinal vesikalarla zenginleştirmeği münasip buldum ki„ bu münasebetle, Venedik tetkikatında büyük hİ2jmetler- de bulur^muş ola,n şövalye Mulinelli ve bu vesikaların suretlerinin büyük bir itina ve vuzuhla çıkartılmasına nezaret etmiş olan âlim pale- • ograf Cesare Foucard’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım (1 ).
— 10 —
Ruznamenin zirine arada sırada ilâve edilmiş olan ufak tefek bazı notların, metnin hiç de kolay olmayan anlaşılmasına kâfi geleceklerini tahmin ediyonj^m; eserin irnlâ şeklini aynen ve dikkatle muhafazayı da, bu hususta bazılarının aksi fikirde olmalarına rağmen, arzu eyledim.
Viyana, Teşrinisani 1855 E. C.
(1) Bunların sayısı 15 tir ve Venedik Cumhuriyeti tarafından Kostanti- niyenin sukutundan az evvel tahsisi tensip edilmiş olan sayısı az bir takım yardımlardan başka Türkle 1454 Nisanında yapılmış olan sulh müzakerelerine de taallûk etmektedirler.
Bu talihsiz Kostantiniye şehrine bizzat gelmiş olduğumdan, türk Muradın (1) oğlu Mehmed beyin (2) Kostantiniye denilen şehir için y£!ptığı muharebe dolayısile cereyan eden bütün şeyleri yazı ile tesbite İcarar verdim; ve bu şehrin ne şekilde alındığının daha iyi anlaşılabilmesi için evvelâ, türkün Rumlara karşı yaptığı muharebenin nerede cereyan ettiğini anlatacağım, ve sonra şehrin çetin ve ihtiraslı bir şekilde fethine kadar yapılan bütün muharebeleri, başlangıçtan sonuna kadar günü gününe ve sırasiyle anlayacaksınız.
Bin dört yüz elli iki senesi Mart ayında, türk Mehmed bey Kostan- tiniyeden altı mil uzakta, büyük denizin (3) ağzına doğru çok güzel bir kalâ yaptırmağa başladı (4 ) ; bu kalâda on dört kule vardır, bunların başlıcaıları beş aded olup üzerleri kurşunla örtülüdür ve büyük ve sağlamdırlar; ve sözü geçen türk bu kalayı inşaya geldiği zaman Geliboludan hareket etti ve çok Imükemmel bir surette teçhiz edilmiş 6 lîadırga ve 18 küçük kalyon ve 16 parandarya (5) ile geldi; ve bu kalayı inşa etmek için Kostantiniye sularına geldi, ve bunu, Rurn i;mpe- ratorluğu cihetinden Kostantiniyeden 6 mil uzakta, eski kalâ civarın-
(1) Murat II.(2) 1451 Şubatında Murat II ye halef olan Mehmed II,(3) Ortaçağda Karadeniz bu isimle anılıyordu.(4) Mehmed, tahta çıkar çıkmaz, rum imperatorluğuna harp ilân etme
diği gibi. Edirne Beyi Süleymanm torunu Orhanın senelik tah.sisatı- nı bahşetti. O esnada Mehmet, Karamana karşı harekete geçmiş bulunuyordu Rumlar, kendilerinin Kostantiniyede muhafaza ettikleri Orhan için iki misli tahsisat veriln\esi hususunda Mehmed’i tazyik ettiler ve aksi takdirde bunu, taht için bir namzet olarak ortaya atacakları tehdidinde bulundular. İşte bunun üzerinedir ki Mehmed, dorhal Karaman ile sulh yaparak, B i^ n s imperatorluğuna saldırıp yıkmağa karar verdi ve bu işe bu kalanın inşası ile başladı.
(5) Yük ve harp gemisi. Bak Jal. archeologie navale.
da inşa etti (1 ) ; ve 1452 senesi Ağustos sonuna kadar bu kalâ tamamlandı, ve bu kalâ Kostantiniye şehrini ele geçirmek için yapıldı. - Türk olan düşmanlarından korkan imiperator, kalâyı inşa etmekte olan tür- ke hergün hediyeler gönderiyordu ve hergün elçi heyetleri gönderiyordu, ve imperator bütün bunları korkusundan yapıyordu. Ve kalâ tamamlandığı zaman, ki 1452 Ağustos ayında oldu, bu kal̂ ^̂ ratorun iki elçisini alıkoyarak kafalarını kestirdi ve o zaman türkün Rumlara karşı muharebesi başlamış oldu; ve o zamsin türk taltriben 5000 kişi ile gelerek Kostantiniyede ordugâh kurdu ve üç gün müddetle ordugâhta kaldı, ve donanma Geliboluya dönerek hazarı vaziyete döndü, ve orayai 6 Eylül günü vasıl oldu, ve karadakiler de öyle yaptılar. Bu kalâ, deniz cihetinden çok kuvvetli olup deniz kenarındaki ve duvarlarm üzerindeki topların da pek çok olması dolayısi- le, hiçbir surette ele geçirilemezdi; kara tarafından da muhkem olmakla beraber deniz tarafından olduğu kadar değildi. Bu kalanın büyük topunun attığı ilk gülle, Karadenizden gelen Antonio Rizo’nun gemisini batırdı (2) Kostantiniyeye yardım için arpa getiren bu gemi yelkenleri indirmek istememişti; hâdise 26 Teşrinsani 1452 tarihinde oldu; geminin sahibi denizde ele geçirildi ve Edirnede Türk beyine gönderildi, ve orada hapse atıldı; ve 14 gün sonra Bey onu kazıklatmak suretile öldürttü; ve gemide bay Domenogo di Maistri’nin kâtibinin hizmetinde bulunmuş olan bir oğlunu da sarayına koydu, ve- gemicilerden bazılarının Kostantiniyeye gitmelerine müsaade etti; diğerlerini parça parça kestirdi; ve mezkûr Antonio Rizzo’nun ölümünden evvel onu kurtarmak için Kostantiniye baylosu türkçe elçi olarak bay Fabruzi Conner’i gönderdi, ve hiçbir şey yapamadı, çünki. hân bey onu öldürtmüş bulunuyordu, veya kazığa kakılmak suretile öldürmeği karairlaştırm.ıştı.
Oraya elçi olarak giden bay Fabruzi Corner, Kostantiniyeye bay Chabriel Trivi.yan’ın kadirgasile döndü ve bu, biz Venediklilerle harbe girişmek için bir başlangıç oldu; çünkü esasen daha evvel Rum;- larla muharebeye tutuşmuş bulunuyorlardı (3 ). Mezkûr Türk buraya Kostantiniyeye gelip muharebe etmek için bu Kânunusaiîi ayın-
— 12 —
(1) Eski kalâ Yıldırım Bayazıd tarafından inşa edilmiş olup Güzelhisar tesmiye ediliyordu ve Mehmet II ninkine de Boğazkesen deniliyordu.
(2) Hâsiyedo şöyle yazılıdır: Vazettiği kanuna göre, Karadenizden gelen vu Boğaza giren bütün gemilerin, yelkenlerini indirmeleri ve geçiş ruhsatı istihsâl etmek için kayıklarını kalâ kumandadına göndermeleri lâzımdı, aksi takdirde denizin dibine gönderilirlerdi. Dahası var: her gemi bir vergiye tâbi idi.
(3) Yani Türk ile Rumlar arasında muharebe. Kostantin, Mehmed’I ikna
da hazırlıklara başladı ve endişe içinde yaşayan bu sefil şehre karşı mücadeleye girişmek iğin kara ve denizden büyük ordu hazırlamağa koyuldu. Şubat ayında türk, toplarını on bin türkle birlikte Kostan- tiniyeye doğru göndermeğe başladı. Mezkûr ay içinde rumlar 3 tekne ile Türklere karşı akınlara çıkmışlardı, ve onların memleketlerine çok zarar verdikleri gibi, bir çok türkleri esir alıp Kostantiniyeye getiriyor ve satıyorlardı, ki bu hareket Türkler arasında büyük infial uyandırdı, ve ramları mahvetmeğe yemin ettiler. Bugünlerde buraya, Kostantiniyeye, iki küçük kadirganın ikinci kaptanı bay Chabriel Trivixan geldi, bunlardan birinin süvarisi şövayle bay Zacaria Grioni idi, ve bu iki küçük kadırgayı Venedik devleti, Tunadan gelen 3 ticaret kadırgasına Venediğe kadar refakat etmeleri için göndermişti. Ve aynı zamanda bu Kostatiniye şehrine yardım için gelmişlerdi. Bir kaç gün geçtikten sonra Cenovadan ve Cenevizlere ait bir gemi vâsıl oldu, otuz altı bin kantar istiabmda olan bu gemide Rusya Kardinali bulunuyordu (1) ki mumaileyhi ittihadı yapmak vazifesile papa gönderiyordu; ve beraberinde, bu Kostantiniye şehrine imidad olarak, tüfekçi ve okçu olarak 200 adanı getirmişti,, ve bu ay içinde Ciritten yine bu şehrin iaşesi için malvazya şarabı yüklü sekiz gemi geldi. Ve 10 Teşrinisani günü buraya Kafa’dan gelen İki büyük kadırga vâsıl oldu V ebu kadırgalar türk kalâsının önüne vardıkları zaman, yelken açmış olarak geldikleri için türkler bağırmağa başladılar ; kaptan, senin menfaatin için, yelkenleri indir; ve buna rağmen kadırgalar yelkenlerile yollarına dev4m ediyorlardı ve türkler tekrar : yelkenleri indir, kaptan. Bunun üzerine kaptan, yelkenleri yarıya kadar indirtti, ve maiyetindeki diğer gemi de aym şeyi yaptı, ve nıez- kûr Türkler yine söylüyorlardı: aşağıya kadar indir. Türkler, onun yelkenleri indirmek istemediğini görünce toplarla ateş etmeğe başladılar ve birçok tüfek ve pekçok miktarda ok e.ttılar ve gemilerdeki adamlara çok zarar verdiler. — Kaptan, adamlarından çoğunun yaralandığım görünce yelkenleri aşağıya kadar indirmeğe karar verdi ve maiyetindeki gemi de asmı şekUde hareket etti; yelkenleri indirince Türkler ateşi durdurdular; ve o esnada akıntı da kadırgaları Kostahtaniyeye doğru itiyordu; ve kadırgalar kalayı geçtikleri için
— 13 —
hususunda yaptığı bütün teşebbüslerin netice vermediğini görünce hasad zamanı yaklaşmış olmakla, hiç olmazsa Boğaz kıyılarındaki köyler halkına mı^rhamet etm,esini ondan rica etti. Fakat her gey beyhude oldu ve 1452 Haziranında, hasad işlerile meşgul olan runüarla Sultanın askerleri arasında müsademeler oldu. Kostantin bunun üzerine, Kostantiniyenin kapılarının kapatılmasını emretti.
' (1) Bu zat rum kilisesi ile lâtln kilisesinin ittihadım tahakkuk ettirmek
ve Türklerin topları artık bunlara yetişemediğinden kaptan derhâl yelkenleri kaldırttı ve maiyetindeki gemi de aym şekilde hareket etti ki bu müteveffa bay Bernardo oğlu bay Jeruolemo Morexini idaresinde idi, ve salimen Kostantaniyeye vâsıl oldular ve bu iki kadırganın gelmesi dolayısile büyük inşirah duyduk, ve bu 10 Teşrinisani günü oldu
Kânunuevvelin ikinci günü Trabzon kadırgası Karadeniz boğazından içeri girdi ve bu kadırga boğaza girer girmez Türkün kalasını gördü, ve kadırga görününce Türklerin 12 teknesi kadırgaya geldi; bunlar yeni yapılmış olan o kalâdan hareket etmişlerdi, ve bu tekneler kadırgalım etrafına dost gibi geldiler ve kadırgadakiler de onları dost gibi karşıladılar, ve o teknelerin kaptanına kadırganın kap- tam tarafından güzel bir hediye verildi, ve o kaptan hediyeyi eline alır almaz hiddetlenerek derhâl onu denize attı, çünkü kendisi daha büyük bir hediyeye lâyık olduğuna kani idi, ve bunun üzerine o teknelerin sözü geçen kaptanı geri döndü ve o teknelerle yeni yapılan kalâsma gitti ve kalâ subaşısının o kadırgayı alıkoymasını talep etti ve bunun üzerine kadırgalar, niüdebbirane bir düşünce ile. Türkün hiddetlendiğini görerek, Türklerin teknelerinin arkasından yavaşça gitmeğe karar verdiler ve tekneler kalâya vardıkları zaman kaptan karaya çıkarak yukarda söylediğim gibi, kadırganın alıkonulması için kalâ subaşısına gitti; ve bununla beraber kadırgadakiler Kostantaniyeye doğru nauzafferane kürek çekmekte idiler, ve kalânın karşısına geldiğimiz zamsin onları dost gibi selâmlamağa başladık ve kürekleri kaldırarak ve borular çalarak ve büyük neşe ve heyecan göstererek, üçüncü defa selâmladığımız zaman kalânın hizasını geçmiş bulunuyorduk, ve esasen sular da bizi Kostantaniyeye doğru a- tıyordu; taifeler, kalânın çok tehlikeli olan o geçidini aşmış olmaları şebebile sevinçten büyük bir gayretle kürek çekiyorlardı ve kadırga. sanki muharebe olmak üzere imiş gibi hazırlanmış bir vaziyette idi, ve bunun Kostataniyeye vâsıl oluşu da 4 Kânunuevvel günü oldu; kadırganın sahibi büyük bay Jacopo Coco idi.
13 kânunuevvel günü Ayasofya kilisesinde, kilise, mensuplarının muazzam ve mutantan merasimile ittihad yapıldı (1 ), ve papa ta-
— 14 —
gayesile Nikola V tareıfından gönderilen kiow arşipeskoposu kardinal İzidor idi,
(1) 12 Kânunuevvel günü, Lamartine, Türkiye tarihi adlı eserinde îtti- had teşebbüslerinin sebebiyet verdiği fena neticelere işaretle, çok ince bir şekilde Söyle diyor; l’Eglise avait tue la patrie (Kilise vatanı öldürmüştü.) ■
reıfından gönderilmiş olan muhterem Rusya kardinali de hazır bulunuyordu ve haşmetli imperator da, bütün asılzadelerile birlikte hazır bulunuyordu, ve bütün Kostantiniye halkı da gelmişti ve o gün şehirde herkes aghyordu ve bu ittihaddan maksat biz frenkler gibi müttehid olmak, ve kilisede artık ayrılık olmaması, ve hep bir kanun ve bir dine malik bulunulması, ve onların kiliselerinde bizim de dua etmemiz ve bizim İâtin kiliselerimizde de onîann dua etmesi idi.
Yine kânunuevvelin 13 üncü günü, Kostantiniyenin muhafazası için büyük ticaret kadırgalarının aJıkonulmasına karar verildi, ve bu karar Ayasofya kilisesinde verildi, ve imperator île Rusya kardinali, ve Midilli peskoposu (1) ve imperatorun bütün asilzadeleri ve memleketin bütün tüccarları, ve şehir halkının büyük bir kısmı da orada hazır bulunuyordu ve herkes bir ağızdan söylüyordu: Şayet Venediklilerin bu kadırgaları halen limanda bulunan bu gemilerle birlikte bu memleketten gidecek olurlarsa, biz derhâl Türklerin eline düşeriz; ve bu mütalâa beyan edildikten sonra, imperator bütün asılzadelerile birlikte yemeğe gitti, ve herkes aynı şekilde hareket etti, ve .bugün başka bir şey yapılmadı, yalnız fazlasile münakaşalar oldu, mütalâalar beyan edildi.
Bugün, yani 14 Kânunuevvel günü, yemekten sonra, nıuhterem Rusya kardinali Midilli peskoposu ile birlikte kadırgaya, bay kaptanın nezdine geldi, ve bay baylos da, imperatorun bir çok asılzadele- rile ve bizim bütün tüccarlarımızla birlikte geldi, ve iki küçük kaSır- gamn kaptan muavini bay Cabriel Trivixan da orada idi, ve büyük kadırgaların her üç sahibi de orada idiler, ve daha bir çok kimseler de vardı. Hepsi kaptanın kadırgasına geldikten sonra evvelâ kardinal konuşmağa başladı ve şöyle dedi: bu 5 kadırga bu Kostantiniye şehrinde kaldıkça, bu kış zarfında Türk gemilerinin limanırmza zarar veya başka yollarla rnücadele etmiek istemiyeceklerini zannediyoruz; ve Midilli peskoposu ve îımperatorun asilzadeleri de ayni şeyi söylediler, ve bu Kostantiniye şehrinin müdafaası için kadırgaların alıkonulması meselesi hakkında çok konuşuldu, ve sonna bay baylos şöyle dedi: bay kaptan, evvelâ Allah aşkma, sonra hıristiyanlarm şerefi için, sizin burada Kostantiniyede imperatorun emrinde kalmanız icabettigine kani bulunuyorum,; çünkü bizim Venedik devletimiz sizin burada kalmanızdan çök memnun olacaktır. Herkes sözünü bitirdikten sonra bay kaptan cevap verdi : siz çok mukaddes peder, ve
— 15 —
(1) Sakızlı Leonard idi ve Kardinal tzidor’la birlikte Kostantiniyeye gelmişti.
— l e
şiz muhterem bay ve siz bay baylos, ve buradat hazır bulunup beni dinleyen bütün sizler, kadırganın Trabzon’dan buraya gelmesinden itibaren bu memlekette benim 10 günden fazla kalamıyacağıma dair devletimin bana talimat vermiş olduğunu bilmiyor musunuz? Binaenaleyh bu memlekette kalmamı nasıl arzu edebilirsiniz? Fakat siz göreceksiniz ki, kad ırgaca ticaret eşyası almama müsaade etmediğiniz için hayırlı bir seyahat yapmak üzere bu gece yöla çikâcâgihı ve yalnız gemideki safra ile hareket edeceğim', ve Venediğe gelmek isteyen gelebilir. Bay Baylos ile tüccarlar, bay kaptanın söylemiş olduğu veçhile harekete â(made olduğunu anlayınca, bay baylos, tüccarlarla birlikte karaya çıktı, ve orada toplanıp, evvelâ Allah aşkına, sonra hırıstiyanlığın şerefi iğin, Kostantiniyenin müdafaası gayesi- le kadırgaların ahkonulması kararlaştırıldı. Bu toplantı üzerine kadırgalar alıkonuldu ki, bu toplantıda nasıl bir hareket tarzı takip e- dildiğini aşağıda göreceksiniz.
MCCCCLII, XIV kânunuevvel perşembe günü ;Toplantı burada Kostantiniyede San Marco (1) kilisesinde, Vene
dik devletinin Kosta^tiniyedeki liyakatli baylosu asîl ve tnıühteşem bay Jeruelemo Minoto’nun riyaseti altmda yapılarak .aşağıda yazılı centilmenler toplantıda bulundular:
bay FeUpo Contarini vekilharçmüteveffa bsıy Bemardo oğlu bay Nicolo Zustinian.müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Cornermüteveffa bay Zuane oğlu bay Catarin Contarinimüeveffa bay Lunardo oğlu bay Nicolo Mozenigo (birincisi)müteveffa bay Benedeto oğlu bay Michiel Boldu■müteveffa bay Homobun oğlu bay Batista Gritti.müteveffa bay Doınenego oğlu bay Dolfin Dolfinmütevaffa bay Marino oğlu bay Tomao Mozenigomüteveffa bay Benettin oğlu baty Alvixe BemboGirid gemisi sahibi bay Zuan Venierbay Marin oğlu bay Nicolo Balbibay Zuane oğlu bay Piero Nanibay ... oğlu bay Francesco Michiel -bay Matio oğlu bay Zaparia Barbaromüteveffa bay Benettin oğlu bay Antonio Bembo
(1) Daha ilerde Santa Maria denilmektedir.
bay Polo oğlu bay Zuan Loredan müteveffa bay Francesco oğlu bay Piero Contarini
■ bsy Zuane oğlu bay Piero Trivixan bay Bernardo oğlu bay Francesco Venier bay Nicolo oğlu bay Antonio Pizamano
-........... - Yekûn: X XI
Mumaileyh bay baylos tarafmdan yapılan teklif:
Evvelâ mumaileyh muhterem bay .baylos tarafından yapılan teklif yukarda isim;leri gösterilen asiller tarafından bir çok meseleler hakkında münakaşa edildikten sonra, mumaileyh bay baylos tarafından aşağıdaki şekil üzerinde r^ye konuldu.
Bu Rumların türk beyi ile yaptıkları muharebe dolayısile bu şehrin ihtiyacı için üç büyük ticaret kadırgasile iki küçük kadırganın bu şehrin müdafaası için alıkonulmalarını kendilerinin talebet- meleri ve ne tüccarlann ne de ticaret emtiasının memleketten çıkarılmasına müsaade etmemeleri üzerine, keyfiyetin çok mühim olduğu nazarı itibara alınarak: bu heyetin iktidar ve salâhiyetine binaen bay baylos r.ezdinde icabına tevessül etmek üzere iki müşavirin intihabı kararlaştırıldı. — Ve bu iş için şunlar müşavir tayin edildiler:
Müteveffa bay Bernardo oğlu bay Nicolo Zustinian müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzo Corner.
Türk beyinin yakm zaman içinde, yedi iktidarında bulunan bütün kuvvet ve imkânlarile denizden ve karadan savletini bekliyen bu şehir için halen her türlü yardımın pek mübrem olduğunu düşünerek; ve aynı zamanda çok haşmetli imperator ile çok m_uhterem ve muhteşepn bay kardinalin talebini göz önünde tutarak; ve mezkûr şehrin umumî isteği veçhile; ve aynı zamanda Allahın şerefi ve bizim çok yüksek Venedik devletimizin ve bütün hırıstiyanlığın şerefi namına : çok muhteşem bay baylos ile bu işte taüşavir intihab edilîniş olan bay Nicolo Zustinian ve bay Fabruzi Corner’in fikirleri ve kararlan reye konulacaktır, yani üç büyük ticaret kadırgası ile iki küçük kadırganın bu şehir ile halen Kostantiniyede bulunan tüccarların ve ticaret emtiasının müdafaası için, bizim Venedik devletirnizin bu hususta diğer herhangi bir emir ve talimatına lüzüm kalmaksızın, alıkonulması icab edip etmediği kararlaştırılacak; ancak, bu işte yeni bir vaziyet doğacak, yani mezkûr Türk bu şehre gelmeyecek olursa, o zaman bu heyet tarafından üç büyük kadırga ile iki küçük kadırganın serbest bırakılacağı, ve bundan başka imperatorun da 400 dukat ile büyük
F. P.
— 17 —
kadırga ve küçük kadırgaların aylık ekmeğini ve burada alıkonuldukları müddetçe taifelerin ekmeğini vermek mecburiyetinde olduğu; ve iki kaptanın, yani üç büyük kadırganın kaptanı ile iki küçük kadırganın kaptanının da, bu karar ve reye riayet etmedikleri takdirde, beherinin, kendi şahsî -emvali üzerinden 3000 dukattan ibaret bir cezaya çarptırılacağı, ve bu cezanın yansının Venedik avukatlığı vs diğer yansınm da Venedik Delediyesi tarafından tahsil olunacağı, kararlaştırıldı.
X X I rey lehtebir rey aleyhte.
Kadıgaların Kostantiniyede kalması heyetçe kararlaştırılmakla, kaptanlar herhalde gitmek istedikleri takdirde herbirinin 3000 du- katt£n ibaret bir ceza ödemesi icabedecektir, binaenaleyh tüccarlar tarafından, ticaret eşya ve maliarı hususunda bir hak deı:_Tıeyan edilebilmesi için bir protesto çekilmesi ve hareket etmemeleri için kaptanlara protesto gönderilmesi kararİEştınldı ki bu protesto aşağıya dercedilm,iştir :
Allahın ve bütün dünyanın nazarında §ayanı takdir bir şeydir ki. bütün tehlikeli halleri nazarı itibara alarak, bizim en münasip ve dürüst tarzda hareket etjneşmiz lüzumu hususunda haşmetli impera- torun yapmış olduğu müessir talep üzerine ve bilhassa haşmetli im- peratorun Ayasofya kilisesinde muhteşem bay baylosa yapmış olduğu talebi de nazarı itibara alarak, çok yüksek Venedik Devletinin bu Kostantiniye şehrinin ve imperatorluğunun içinde bulunduğu fevkalâde büyük tehlikeyi hissederek, mazide daima pek bâriz bir şekilde vaki olduğu gibi, şimdi de aynı surette gereğini ifa edeceğine hiç şüphe olmadığım bsyan ile bay baylos neticeten, bütün bu vaziyet bizim mezkûr devletimize bildirilip oradan başka bir emir ve talimat gelinceye kadar halen burada bulunan 3 büyük kadırga ile iki küçüğün, burada, bu şehrin muhafazası için kalmaları icap ettiğini söyledi; ve bu talepten başka ayrıca, kapıların kapanmış ve çok sıkı bir muhafaza altına alınmış olması üzerine, buradan hareket etmek imkânsızlığı karşısında biz tüccarların şahıslarımızın bu memleketteki bütün mallarımız ve servetimizle birlikte keza alıkonulmamız lüzumlunda mütabakat hasıl oldu; haşmetli bay baylosun yapmış olduğu bu talep ve teahhüd üzerine biz tüccarlar, 3 büyük kadırganın çok liyakatli kaptanı olan siz bay Aluvixe Diedo ile, bu iki küçük kadırganın liyakatli ksptanı sıfatile yanımızda bulunan sız bay Chabriel Trivixan’-
_ 18 ~
ın huzurunuza................... (1) ve yukarda yazılı olan hususatı sizearzetmeğe geldik. Mııjmaileyh bay Aluixe Diedo’dan hiç bir netice alınamadı, sadece, nihayet bizim şahsımızla mallarimızı karaya çıkarmaktan başka bir şey yspamıyacağı görüldü; neticeten alınan bu cevap üzerine, mezkûr muhteşem bay baylos ile bütün biz tüccarlar oradan hareket edip Kostantiniyede Santa Maria kilisesine gittik, on ikiler meclisini topladık; fakat mesele çok mühim olduğundan orada yii'mi iki centilmen toplandık; ve orada çok ciddî olan bu vaziyet münakaşa edilerek, bu 3 büyük kadırga ile bu iki küçüğünün dürüst bir şekil ve tarzda ve takarrür ettirilmiş olduğu veçhile alıkonulması kararlaştırıldı ve bu karar okunmak üzere, bu Kâxıunuevvel ayının 14. cü günü gece saat birde'muhteşem bay baylosun kançeları vasıta sile derhal size gönderildi. Siz bunun bir suretini istediniz ve müşavirlerden biri sizin bu teklifinizi tasvip etti; bunun üzerine ertesi sabah, aynı Kânunuevvel ayının 15. ci günü, değil yalnız bu müşavir, fakat aynı zamanda muhteşem bay baylos ile bütün biz tüccarlar, mezkûr kararın bir suretile huzurunuza gelecektik, ve bay baylosun kararının iki bendinin sureti sizin tetkikinize gönderildikten sonra, bugün sabahleyin 16 Kânunuevvel günü, ya gitmek yahut ta kalmak hususunda bir karar vereceğinize dair sizden cevap alacaktık; ve bugün bunu sormak üzre bay Nicola Zustignan huzurunuza geldiğinde siz mum.a- ileyhe cevap ver. (m e?) diniz. (2) Şimdi bu işin hayli uzadığı görülmektedir. Bu sebeple biz daha ziyade oyalandırılmak istememeğe karar verdik, ve kendimizi şefaatkâr efendimiz Hazreti Isa ile vâlide- si mukaddes Merycşr! ananın ellerine cimanet ederek, aşağıda imzalarımız bulunan biz hepimiz, bizi'm için yapılması mümkün her türlü İsrarlı ricalarımızı da ilâve eder, protesto ederiz, ve kaptanlık makamınıza karşı olan hürmetimiz bakî kalmak şartile, sizin buradan hareketiniz ve bizi burada bütün mallarım,ızla birlikte bırakmanız neticesinde gerek şahıslarımıza gerekse emvalimize arız olabilecek her
— 19 —
(1) Mütercimin notu : Kitabın 8 ci sahifesinin 23 cü satırında görüleceği vsçhile, burada bir nokta....... şeklinde geçilmiştir ki bu da ya müellifin elyazması üzerinde bu noktanın aynen böyle açık bırakılmasından veyahut orada mevcut kelimenin, elyazır.asını tabeden Enrico Cornet tarafından degifre edilememiş olmasmdan ileri gelmiştir.
(2) Mütercimin notu: Barbaronun metninde "siz mumaileyhe cevap verdiniz,, şeklinde yazılı ise de bu el yazmasını neşr ve tab’eden Enrico Cornet, eserin mıuhtelif yerlerinde yapmış olduğu ilâveler, izahlar, notlar, haşiyeler ve saire meyanında bu noktada da, man- tıhan bu “verdiniz,, kelimesinin "vermediniz,, olnaası lâzımgeiece- ceğini ifade için kelimenin ortasına kendisi (me) şeklinde bir not ilâve etmiştir.
bir zarar ve ziyan dolayısile, bu maksat ve niyetle ve sizin şahsınıza ve emvalinize nnıüteveccih olmak ve m üm kün olan her türlü tesiri haiz bulunmak üzere, sizi protesto edoriz.
Kaptanın Kostantiniyede kalması için aşağıda imzalan bulunan bu zevat, yukarda yazılı bulunan protestoyu imzaladılar :
Ben müteveffa bay Bernardo oğlu N ico lo Zustignan, tamamile yukarda yazıh olduğu veçhile herbir tesiri haiz olmak üzere sizi protesto ederim.
ben müteveffa bay Zuane oğlu Fabruzi Corner,gerek kendi namına gerekse maiyetimdeki kimseler namına tam am ile yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim..
ben müteveffa bay Nicolo oğlu Dam enego Balbi, gerek kendi namıma ve gerekse maiyetimdeki kim seler namına sizi protesto ederim.
ben müteveffa bay Zuane oğlu Catarin Contarini tamamile yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
Ben müteveffa brinci Lunardo oğlu N icolo Mozenigo, gerek kendi namına gerekse maiyetimdeki kim seler namına aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, müteveffa Benedeto oğlu Michiel Boldu, gerek kendi namıma ve gerekse maiyetimdeki kimseler namına,, aynen ve tamamen yukarda yazıh olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, müteveffa bay Marin oğlu Torna Mozenigo, aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, bay Marin oğlu Nicolo Balbi, tamamen yukarıda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
ben, bay Matio oğlu Zacaria Barbaro aynen ve tams.men gerek kendi namıma ve gerekse m aiyetim deki kimseler namına sizi protesto ederim.
biz müteveffa bay Benetin oğlu A loise Bembo ile Antonio Bembo, gerek kendi namlantoıza ve gerekse maiyetimizdeki kimseler namına aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederiz.
ben, müteveffa bay Domenego oğlu Dolfin Dolfin gerek kendi namıma ve gerekse maiyetimdeki kimseler namına aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
— 20 —
ben, mütevefa bay Jacomo oğlu Pietro Contarini, gerek kendi namıma ve gerekse maiyetimdeki kimseler namma aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veghile sizi protesto ederim.
ben, bay Zunne oğlu Piero Trivixan vuku bulacak herbir zarar dolayısile gerek kendi namıma gerekse mahiyetimdekiler namına
- a y j ı e n .ve. tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, bay Francesco oğlu Bertolamio Zorzi, gerek kendi namıma gerekse maiyetimdekiler namına aynen ve ta.mamen sizi protesto ederim.
ben, müteveffa bay Jaeo!mo oğlu Aluvixe Contarini, gerek kendi namıma gerekse maiyetimdeki kimseler namma aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, bay Bertuzi oğlu Marin Contarini, aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, bay Jacomo oğlu Nicolo Morexini, gerek kendi namıma gerekse maiyetimdeki kimseler namma, aynen ve tamamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, müteveffa bay Michiel oğlu Aluvixe Navaier, aynen ve tam.amen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, müteveffa bay Piero oğlu Mafio di Pirolli, aynen ve tamıamen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
ben, müteveffa bay Piero oğlu Donao Trun,-gerek kendi namıma gerekse maiyetimdeki kimseler namına aynen ve tamamen sizi protesto ederim.
ben, Pietro Zantaiiıi, gerek kendi nâ:xnıma, gerekse maiyetimdeki kimseler namma yukarda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
ben, Luca di Rossi, ve kendi maiyetimdekiler için aynen yukarda yazılı olduğu veçhile protesto' ederim.
ben, Aluvixe Faxol, diğerlerinin yaptıkları gibi protesto ederim.
bsn, Zuan Zon, aynen yukarda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
ben, Aluvixe Redolfi sizin nallarınız üzerine protesto ederim.
ben, Antonio Davanzo, aynen yukarda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
— 21 —
ben, Zuan Zon, aynen yukarda başkaları için yazılı olduğu veçhile protesto ederim,
ben, Domenego Grimaldi, aynen yukarda yazılı olduğu veçhile protesto ederim.
bsn, Aluvixe Traldini. aynen yukarda yazılı olduğu veçhile protestp_ ederim.. .
ben, '-nüteveffa bay Bartolamio oğlu Aluvixe de Chanal, gerek kendim için gerekse maiyetimdekiler için, aynen yukarda yazılı olduğu veçhile sizi protesto ederim.
Şehrin müdafaası için burada Kostantiniyede kalmak lüzumu hususunda müzakere edilip karar verildikten, ve yukarda yazılı protesto da yapıldıktan ve biz Lücoarlann büyük bir kısmı tarafından imiaîandıktan sonra, bizim burada kadırgalar ve mallarımızla birlikte alıkonulmanız keyfiyetinin çok m,uhteşem Venedik Devletimize her bir vasıta ve şekilde lıaber verilmesi icabediyordu; bu sebeple biz Kostantiniyenin santa İVIaria kilisesinde onikiler heyetini toplayarak ve Zuan Diusnaigi’nin, gemisile birlikte Venediğe gidip bay baylosun ve Tuna kadırgaları kaptanı bay Aluvixe Diedo ile iki küçüli kadırganın ikinci kaptanı bay Chabriel Trivixan’m m.ektup- lanm takdim etmesi kararlaştırılacaktı; öyle ki orası, bizim Kostantiniyede alıkonulmamızdan malûmaîtar oîmuş olacaktı .
Bu toplantı 17 Kânunuevvel günü yeipildı. Zuan Diusnaigi’nin Venediğe gitmesi hususunda itarar verildikten sonra, o gün başka bir toplantı yapılmayıp yine Kânunuevvelin 19. cu günü, mümkün olan bütün vasıtalarla karadan mektuplar gönderilmesine ve bizim bursda alıkonulmamız hakkında mezkûr devletimize malûmat ver'mek için ;Sakız tarikile de haber gönderilmesine karar verildi; yine bu ay içinde, ayın 22.ci günü bu alıkonulmamıza dair Türkiye tarikile Venediğe bir haberci daha gönderimek için onikiler meclisini toplıyarak müzakere ettik ve karar verdik ve bu haberle birlikte üç mektup ta gönderildi ki bunlar da Venedik devletlinize hitaben ve alıkonulmamız hakkında daha evvel malûmat edinmesi maksadile gönderildi; ve bu üç kısa mektubun, onları götürenlerin üzerinde bulunmamalarının teminine çalıştık. Çünki bunlar Türklerin eline geçtiği takdirde, yapmış olduğumuz bütün hazırlıklar hakkında jmalûmat edinmiş olacaklardı. Bunlardan birini bay baylos yazdı, diğerini Tuna kadırgaları kaptainı Aluvixe Diedo yazdı, ve diğerini de iki küçük kadırganın ikinci kaptanı yazdı.
26 Kânunusani günü (1) bay baylos kadırgaların her iki kaptanı
— 22 —
(1) 26 Kânunusani 1453.
ve bütün bizim tüccarlarımız ile birlikte haşmetli imperatorun huzuruna çıktı ve bizim mallarımızın kendi kadırgalarımıza yüklenmesi için icabeden müsaadenin verilmesini rica ederek, zencilerin memleketinde yapıldığı gibi sizin memleketinizin kapılarında üstümüzün araş- tırılmamasını talep etti; mallarımızı kadırgalarımıza götürmek istediğimiz takdirde bunu serbestçe pekâlâ yapabileceğimizi söyledik; çün - ki biz Kos_tan_tiniyeyi altmış sene müddetle elimizde bulundurduğumuz zaman (2) sizin Devletinizden almış olduğumuz salâhiyete istinaden bunu yapabiliriz; şimdi sizden bu salâhiyetin bize iadesini istiyoruz ; fakat bütün bu şeyleri bir tarafa bırakarak, sizin iyi evlâtları nız mesabesinde olan bizler, sizin hükümdarlığınızın lûtfünü istiyoruz ki ticarî eşyalarımızın ve mallarımızın kadırgalarımıza yükle- tilm:esine müsaade buyurasınız; ve şayet hükümdarlığınız ticarî mallarımızı vermek istemiyecek olursa, ben bu gece Allahın adına, kadırgalarda bulunan ticarî mallarla birlikte yola çıkacağım, ve bu memlekette, sanki köle imişiz gibi, alıkonulmuş olarak kalmak istediğimi hiç zannetmeyin! İmperator bütün ticaret eşyalarının kadırgalara yük- letilmesini isteyen kaptanlarla bay baylosun konuşmasını dinledikten sonra, etrafında bulunan bütün asilzadelerini toplayarak müzakere etti ve, aralarında iyice konuştuktan sonra, hassas bir adam olan bay baylosa ve iki kaptana cevap verdi : muhteşem baylos ve siz, mjtıhte- şem kaptanlar, hakikatte ben şunun farkındayım ki,, sizler ticarî mallarınızı kadırgalarınıza yükler, yüklemez ilk gecesinden hareket edeceksiniz ve Allah ile gideceksiniz ve benim hâin düşmanım olan türk Mehmet beyin ordusuna karşı beni yalnız bırakacaksınız. Kendisi günden güne bunu bekliyor, kendisi denizden ve karadan, yedi iktidarında bulunan bütün kuyvetlerile benim hükümdarlığıma karşı muharebe etmek istiyor. — Kadırgaların kaptanları cevap verdi :
Haşmetli imperator, Biz Venediklilerin şerefi üzerine, bizim üzerimize ve başlarımızın üzerine size vâdediyoruz ki kadırgalarımız yüklendikten sonra sizin bu Kostantiniye lim.anmızdan kadırgalarımızla asla çıkıp gidecek değiliz, meğer ki buradan hareket etmemiz için hükümdarlığmızca müsaade verpsin veyahut bizim Venedik devletimizden hareketimize dair emir gelsin. Bunun üzerine İmperator cevap verdi ve şöyle dedi : Ey sen, büyük kadırgaların kaptanı, sizin ticaret emtialarınız benim memleketimde, senin kadırgalarında olduğundan daha fazla bir emniyette değil midir? Fakat hakikatte ben pekâlâ farkında-
— 23 —
(2) Şehir 12 Nisan 1204 te fethedildi ve 26 Temmuz 1261 de kaybedildi.
yım ki sen bunu, bir gece kaçmak ve beni hasmı canım olan hâin türke karşı sefil ve acıklı bir vaziyette bırakmak için yapıyorsun. Neticede imperator tarafından kendisine tâm bir müsaade verilmedikçe yola çıkmıyacağına dair büyük kadırgaların kaptanı yemin etmedikçe imperator ticaret eşyalarının kadırgalara yükletilmesine katiyen müsaade etmek istemedi; ve böylece kaptan, imperatorun müsaadesi olm adıkça yola çıkamıyacağına dair yemin etti; ve bunun üzerine impera- ’ tor bütün tüccarların, ticaret mallarını bizim kadırgalarımıza yüklemelerine ve arzu ettiğimiz zaman da, kendi memleketimiz gibi, malları tekrar karaya çıkarmamıza müsaade etti; ve böylece o gün malları yükledik ki, memleket kaybedildiği zaman Venediğe bu mallarla birlikte geldik.
Kadırgaların hamulesi şudur :
— 24 —
ipek 82 balyabakır 614 balyaçivit 4 balyazencefil 11 balyaaltın işleri 3 balyabalmumu 438 balyakırmız 31 balyareçina 6 balyatıbbî tohum 1 balyasakız 7 balya
ceman yekûn 1197 balya.
Yine bu 26 Kânunusani günü Cenovalı Zuan Zustignan kaptan, takriben bin iki yüz fıçılık bir gemi üzerinde Kostantiniyeye geldi ve yanında sekiz yüz fıçılık bir gemi daha vardı, ve yediyüz kişi ile birlikte, yukarda dedeğim gibi Kostantiniyeye geldi, çünki Kostantini- yenin ihtiyacını anlamıştı,, ve bu hıristiyanlığın menfaati ve dünyanın şerefi namına lüzumlu idi. İmperator bu gemileri kendi emniyeti için alıkoydu ve bir kaç gün sonra bu Zuan Zustignan’a küçük bir kadırga........... (1 ) hediye etti (2) ve onu kendisinin kara kıtalarınınkumandanı tâyin eyledi, ve türk Mehmed beyin ordusunu beklemesi
(1) Matbu metninde burada bir kelimelllt bir yer boş bırakılmış ve........şeklinde bir liaç nokta konulmuştur. (Matbu metin, sahife: 13, satır 18).
(2) Bu Giovanni Giustiniani Longo iki sene evvel Haytada belediye reisi sıfatile bulunmuştu. Kostantin kendisini pek parlak bir şekilde karşıladı ve, Mehmet muhasaradan vazgeçtiği takdirde, kendisine Limni adası beyliğini vermeği vâdetti.
için onu kara surlarına tahsis etti; türk beyinin ordusile birlikte gelip bu sefil Kostantiniye şehri etrafında ordugâh kurması günden güne bekleniyordu.
26 Şubat gecesi Piero Davanzo, gemisile birlikte, Venediğe gitmek üzere Kostantiniye limanından kaçtı ve paçavra yüklü altı Girit gemisi de Girid’e gitmek üzere kalktılar ve bunlar limandan hareket etikleri zaman saatte 10 mil süratle esen rüzgâr vardı. Yedi gemi iyi bir yolculukla gittiler; ve bu yedi gemi, bizim ̂ kadırgalarımız gibi, on ikiler meclisinin kararile alıkonulmuşlardı, ve bu gemilerin bu şekilde kaçıp gitmeleri, gelip şehre karşı harbedecek olan türkün verdiği korku tesirile oldu ; türkün gelmesi günden güne bekleniyordu; ve onlar bu korku sebebile kaçtılar ve bu gemilerle bir çok kimseler de, takiben 700 kişi kadar kaçtı ve sözü geçen bu gemiler toplu birhâlde türkün donanması onlara ............. maksızın Tenedosa kadargittiler; bunlar Gelibolu boğazından dışarı çıktıkları zaman birbirlerinden ayrıldılar; altı gemi Giride doğru gitti; Piero Davanzo da Venediğe doğru gitti, ve yedi geminin hepsi de kendi memleketlerine kavuşarak kurtuldular.
İmperator, Türkün her ne pahasına olursa olsun bu zavallı Kostantiniye şehrine saldırnaağa geleceğini nazarı itibara alarak, ve kara cihetinden bütün surlar çok sağlam olup 10 kademden oniki ve daha fazla kademe kadar kalın olduklarını; ancak saray cihetinde çok zayıf ve mazgalsız olduklarını, ve etrafında hendekler bulunmadığını ve bu sebeple bu noktadan tedbir almak ve bu sarayını tahkim ettirmek icabettiğini düşündü, öyle ki, Türk geldiği zaman herhangi bir zarar ika edemesin; binaenaleyh bu noktalar hakkında gereken tedbirlerin alınması lâzımgeldiğinden, imperator, Tuna kadırgaları kaptanından, lütfen Kadırgalarile birlikte kendisinin bu sarayına kadar gitmesini, ve burasını tahkim ettirmek için adamları vasıtasile saraya bitişik bir çukur kazılmasını, ve bu çukurun sekiz kadem, derinliğinde ve yüz adım uzunluğunda olmasını talebetti. Kaptan imparato ra şöyle cevap verdi : ben evvelâ Allahın şerefi ve bütün hıristiyanlı- ğın şerefi için„ ve Türkün saldırmış olduğu sizin imperatorluğunuza itaat ettiğim için bunu memnuniyetle yaparım; sizin m.emleketinizin kuvetli olmasını temin maksadile, pazartesi günü sabahleyin kadir-
— 25 —
(1) Matbu metnin 13 üncü sahifesinin 74 üncü satırında bir kelimelik yer boş bırakılmış v e ............ noktalarla geçlmiştir.
galanmla birlikte hareket edip chinigo’ya geleceğim (1) ve oradan biz hepimiz karaya çıkıp herkes kendi vazifesini gayret ve liyakatle yapacaktır. Ve Martın 14 üne tesadüf eden pazartesi günü gelince, kaptanımız gemileri ile hereket etti ve imparatorun emretmiş olduğu mahalle gitti ve burada kadırgaları durdurarak orada herkes büyük bir şevkle karaya çıktı; ve kimi kazmalarla, kimi küreklerle, kimi de toprağı taşımak için Küfelerle herekete geçti r^ve imparator bütün asılza- - delerile birlikte, bu güzel mesaiyi seyrediyordu; ve kadırgaların her- birinin sahibinin de, bütün adamlarını bir yere toplamak için flaması vardı (2 ) ; ve bugün büyük çukurlar ve hendekler kazıldı; bunun sebebi de herkesin, evvelâ Allah, sevgisile, sonra Türk dolu dizgin surlara kadar gelnaesin diye, büyük bir şevk ve gayretle çalışması idi. Akşam olunca, kaptanın Venedik devleti namına yapmış olduğu büyük iyilik dolayısile imperator kendisine çok teşekkür etti; bunun üzerine kaptan, iki küçük kadırganın ikinci kaptanı olan bay Chab- riel Trivixan’a kendi küçük kadırgalarile gidip mezkûr sarayın surlarım tahkim için elindeki adamlarla mümkün olduğu kadar fazla hendek kazdırmasını emretti.
Mezkûr bay Chabriel Trivixan onun emirlerini yerine getirdi ve güneg batıncaya kadar toprağı kazdırmağa devam etti ve sonra gemilerle birlikte eski yerine döndü, ve bu da 1453 mart ayının 14 üncü günü oldu.
Martın son gününe tesadüf eden mükaddes cumartesi günü, haşmetli imperator, Tuna kadırgaları kaptanına verdiği emirde, tamamlanmamış olan bir hendeği biraz daha kazdırmasını ve böylece her noktanın takviyesini talebetti. Haşmetli imperator, asılzadelerile birlikte, bu kazma işini teşvik için bizzat nezaret etmek istedi ve saat yirmi üçe gelince, bay kaptan limana eski yerine döndü, ve mezkûr kaptan cumartesi günü gün doğmadan evvel üç büyük kadırgasile birlikte limandan hareket ederek chinigo denilen mahalle gitti,, çünki burasını kazmak lâzımgeliyordu ve burada imperatorun, asilzadelerinin büyük bir kısmı ile birlikte, toprağın kazılması için kadırgaları bekler bir vaziyette buldu. Galyalar yaklaşır yaklaşmaz derhal, bay Alu- ixe Diedo imperatorun huzuruna çıktı ve toprağın kazılması işine baş-
— 26 —
(1) Buraya Kynegion deniliyordu, çünkü Romalılar devrinde burada bir meydan, yani anfitiyatro vardı ve üzerinde insanlarla vahşî hayvanlar, veyahut vahşî hayvanlar birbirile dövüşürlerdi. Leon. Chiens, ed. Paris, 1823, Sondaki notlar.
(2) Bu flârna küçük ve uzun bir bayrak olup ucu çatal şeklinde ikiye bölünüyordu. Boerio.
lanjidı, ve mezkûr kadırgaların sahipleri, süvarileri ve bütün zabitleri, okçuları, bütün arkadaşlar ve taifeler, dünyanın şerefi için şevk ve gayretle toprağı kazıyorlardı; kimi toprağı kazıyor, kimi kaldırıp götürüyordu; o gün çok çalışıldı, çünki herkes bu işe büyük bir istekle sarılmıştı. Ve çünki imparator da bu işe nezaret ediyordu, ve bay kaptan da aynı şekilde hareket ediyordu ve bu devamlı çalışmada im- perator” TürkleYin ğelip’ te çâlışrnâklâ ölâri kirnselere saldırmamaları için dağın tepesine iki bekçi koymuştu e bunlar ortalığı gözetliyorlardı; e Allahın lûtfu ile, sözü geçen hendeklerin kazılması nihayet buluncaya kadar Türkler hiç gelmediler; akşam geç vakit kazma ame- liyesi nihayet buldu ve kadırgalar da evvelce bulundukları Pera önündeki yerlerine döndüler.
İki nisan günü haşmetli imperator, limanda baştan başa, yani Kostantiniyeden Peraya kadar zincir gerilmesini bay Bortolamio Soligo’ya emretti; mezkûr bay Bortolamio Soligo imperatorun emri üzerine zinciri limanda boydan boya gerdirdi; ve bu zincir çok iri ve yuvarlak ağaçlardan yapılmıştı ve bu kütükler birbirine büyük demir kancalarla ve demirden yapılmış kalın zincirlerle bağlanmıştı. Ve zincirlerin daha sağlam ve emin olm;ası için de bir ucu Kostantiniye surlarına, diğer ucu da Pera surlerı üzerine tesbit edildi. Bu zincir limanın ağzına gerildikten sonra, kara cihetinden de gerekli tedbirlerin alınması lâzımgeliyordu. Binaenaleyh bütün Venedik asilzadeleri imperatora giderek, karadaki dört kapının, yâni kara tarafındaki kapıların tahkim edilmesi lüzumunu hatırlattılar. O zaman haşmetli impei'ator nazikâne cevap verdi : Kostantiniye, Kumlardan ziyade Venediklilerin olmuştur ve Venediklilerindir; ve kendisi ve Venediklileri çok sevdiği için,, kara cihetinde bulunan dört kapının muhafazasını bütün muhafaza anahtarlarile birlikte, Venediklilere vermek istedi; ve böyle yaptı, ve böylece bunlar dört Venedikli asile verildi; ve Venedikli asiller onikiler meclisine davet edildi ve bu meclis tarafından bu dört kapının muhafazası bizim dört asilimize verildi. Cresca adındaki birinci kapı (1) müteveffa bay Zuane oğlu Catarin Conta- rini’ye verildi; ikinci kapı müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Corner’e verildi; üçüncü kapı müteveffa bay Lunardo oğlu bay Nico-lo Mazenigo’ya tevdi edildi; ki bu kapının ismi Elpigi’dir (2) Haşmetli imperatorun sarayı olan dördüncü ve sonuncu kapı da müteveffa bay Domenego oğlu bay Dolfin Dolfin’e verildi; ve bu dört kapının
— 27 —
(1) Corsia veya Galigarya mı?(2) Bunun, isminin Pigi olmasînm sebebi, yunancada 'tttîyV tesmiye edilen
pınar Mukaddes Bakiresi kilisesine giden yolun buradan geçmesiydi.
anahtarları bu asillerde bulunuyordu ve kendileri de onları çok iyi muhafaza ediyorlardı. —
Bundan sonra muharebeler başbyor ve kendisi de (1) gelip şehrin etrafında ordugâh kurdu, fakat burada evvelâ, Mehmed beye karşı harbetmek üzere bu Kostantiııiye şehrinde hazır bulunan Venedikli biıtün asülerin isimlerini zikretmek isterim ki etmiş olan bütün asillerin hâtırası ebediyyen anılsın.
Kostaniye balyosu bay Jeruolemo Minoto, bay Jeruolemo oğlu bay Zorzi Minoto, bay Jeruolemo oğlu bay Polo Minoto,Tuna kadırgaları kaptanı bay Alvixe Diedo,bay Alvixe oğlu bay Marco Diedo,bay Alvixe oğlu bay Vetor Diedo,iki kadırganın ikinci kaptanı bay Cabriel Trivixan,bay Cabriel oğlu bay Marco Trivixan ,süvari şövalye bay Zacaria Grioni,büyük bir kadırganın sahibi bay Silvestro Trivixan,büyük bir kadırganın sahibi bay Jacomo Coco,büyük bir kadırganın sahibi, müteveffa bay Bernardo oğlu bayJeruolemo Morexini,müteveffa bay Zuane oğlu bay Catarin Contarini, bay Bertuzi oğlu bay Marin Contarini, m.üteveffa bay Jacomo oğlu bay Aluixe Contarini
— 28 —
il^i kâird6SMüteveffa bay Jacomo oğlu bay Piero Contarini bay Nicolo oğlu bay Cabriel Contarini, bay Jacomo oğlu bay Nicolo Morexini, müteveffa bay Bernardo oğlu bay Nicolo Zustignan, bay Nicolo oğlu bay Bernardo Zustignan, müteveffa bay Nicolo oğlu bay Domenego Balbi, bay Marin oğlu bay Nicolo Balbi, bay Domenego oğlu bay Bernardo Balbi, müteveffa bay Benetin oğlu bay Antonio Eembo müteveffa bay Benetin oğlu bay Antonio Bembo müteveffa birinci Lunardo oğlu bay Nicolo Mozenigo, müteveffa bay Marin oğlu Toma Mozenigo, müteveffa bay Michiel oğlu bay Alöixe Navaier,müteveffa bay..... oğlu bay Jeruolemo Corner,müteveffa Piero oğlu Câ da Pexaro’lu bay Antoino,
(1) Yani Mehmet.
— 29 —
bay Zuane oğlu bay Piero Nani, bay Zuane oğlu bay Piero Trivixan,müteveffa bay..... oğlu bay Adartıo Trivixan,müteveffa bay Benedeto oğlu bay Michiel Boldu, müteveffa bay Ombon oğlu bay Batista Griti,bay Triadan oğlu bay Luca Griti,.......... ..........bay Matio oğlu bay Zacaria Barbaro, bay Marco oğlu bay Nicolo Barbaro (1) bay Bernardo oğlu bay Francesco Venier,Girit gemisi sahibi bay Zuan Venier, bay Polo oğlu bay Zuan Loredan, müteveffa bay Piero oğlu bay Aloixe di Prioli ̂müteveffa bay Piero oğlu bay Mafio di Piroli ̂bay Jacomo oğlu bay Antonio Capo, müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Corner, bay Antonio oğlu bay Jeruolemo Abramo,Giritli bay Marco Abramo, bay Anzolo oğlu bay Alesandro Lolin, )bay Anzolo oğlu bay Zuan Lolin. )Giritli bay Nadal Signolo,Giritli bay Piero Barbarigo, müteveffa bay Renier oğlu bay Daniel Vituri,müteveffa b a y ..... oğlu bay Andrea Malipiero,bay Nicolo oğlu bay Antonio Pizamano, müteveffa bay Donado oğlu bay Piero Michiel, müteveffa bay .... oğlu bay Francesco Michiel, müteveffa bay Nicolo oğlu bay Nadal Salanaon, bay Antonio oğlu bay Fantin Zen, müteveffa bay Piero oğlu bay Donao Trun, müteveffa bay Zuane oğlu bay Zacaria da Mulin, müteveffa bay Francesco oğlu bay Marco Dalleze,, müteveffa bay Andrea oğlu bay Nicolo Pixani,Bay Bart. oğlu bay Aluixe da Canal bay Bart. oğlu bay Jer^ıoleme da Canal bay Piero oğlu bay Jacomo Taiapiero,müteveffa bay.... oğlu bay Felipo Contarini,müteveffa bay Domenego oğlu bay Dolfin Dolfin, müteveffa bay Francesco oğlu bay Bortolo Zorzi.
Adet 68.
iki kardeş
iki kardeş
(iki kardeş)
(1) Bu ruznamenin müellifi.
Burada kendisinin (1) ııasıl memleket etrafına ordugâh kurduğunun hikâyesi başlıyor, ve ileride göreceğiniz gibi muharebeler günü gününe takip edilmektedir.
5 Nisan günü gündüz saat birde Mehmet bey Kostatiniyede ordugâh kurdu, Takriben yüz altnuş MnJTjürk idi^r, ve Kostatiniye sur- larmdan takriben iki buçuk mil uzakta ordugâh kurdular.
Yine bu ayın 6. cı günü Türk beyi adamlarmın yansı ile kara sur- lannm bir mil yakınına kadar geldi.
Yine bu ayın 7. ci günü, bey, kuvvetlerinin büyük bir kısmiyle ayni surların bir çeyrek mil yakınma kadar geldi ve Cresca’dan Chnigo’ ya kadar altı mil uzunluğunda olan kara surlarının imtidadınca kendisinin bu ordugâhı uzanmış ve yayılmış bulunuyordu.
Türk bu şehrin etrafında büyük bir ordu ile ordugâh kurmuş olduğundan gereken tedbirlerin iyice alınması icabediyordu; yani, hıristi- yan milletinin düşmanı olan bu dinsiz adamın gayesini bizim aleyhimize tahakkuk ettirememesi icabediyordu; binaenaleyh haşmetli imparatorun emrile her kapı muhafızının ve ayni zamanda her kule muhafızının da, ve adamlarile birlikte muhtelif noktalarda vazifelendirilmiş bulunan herkesin, düşmanımıza karşı dikkatli olmaları lâzımdı.
Yine nisanın 6. cı günü, haşm'etli imperator sarayından çıkarak Cressu (2) tesmiye edilen bir kapı tarafındaki kara surlarına gitti. Bu kapı şehrin kapılanıun hepsinin en zayıfı idi, ve haşmetli impera torun yanında asilzadelerinin ve şövalyelerinin mühim bir kısmı da bulunuyordu; ve ona refakat ediyor, onu teselli ediyorlardı, fakat buna rağmen hain düşmanı olan Türkten çok şüpheleniyor ve endişe ediyordu, ve bu da her ân taarruza hazırlanıyordu.
Yine aynı ayın 6. cı günü, biz Venediklilerin baylosumuz bay Jeru- clemo Minoto, sarayından hareketle, haşmetli imperatorun sarayına gitti, çünkü imperatorun sarayı kara tarafındaki surların yanında idi. Ve buradan, surlar etrafında yapılan harekât görülebiliyordu ve böy- lece saraya herhangi bir kimsenin girmesine de mani olunabilecekti ve bundan başka bu sarayda bizim asil tüccarlarımızın bir çoğu bulunuyordu ve bunlar bizim balyosumuzun yanında ona refakat ediyorlardı ve gerek onu, gerekse şehir halkını teselli ediyorlar, maneviyatı takviye eyliyorlardı.
— 30 —
(1) Yâni Mehınedin(2) Altjn kapı mı?
împeratördan sonra Kostantiniyenin en ileri gelen adamı olan büyük duka (1) liman cihetinden sahilleri inuhafaza ediyordu ve elinde yüz tane hücum âtı bulunuyordu ve bunları, şehrin lüzumlu mahallerine yardıma daima hazır bir vaziyette, yanında bulunduruyordu.
Rahipler, surların deniz cihetinden takriben bir mil uzunluğunda olan bir kısmını muhafaza ediyorlardı.
Ve Kostaııtiniyede imperatorun yanında bulunan Orhan adlı Türke, maiyetinde bulunan Türklerle deniz tarafından bir noktanın muhafazası tevdi edilmişti; fakat bunlar bir müddet evvel efendilerine karşı isyan etmişlerdi; ve böylece Kostatiniyenin bütün ileri gelenlerine memleketin başlıca mühim noktalarının rnüdafaası tevdi edilmişti ve bilhassa Chinigo mahallinde gok iyi muhafızlar vardı.
Yine nisanın bu altıncı günü 3 Tuna kadırgası ile iki küçük kadırganın harbe iştirâk etmeleri hususunda haşmetli imperatorun emri üzerine bunlar limanda iskele mevkiinden hareketle beşi de birden Chinigo denilen bir m,ahalde karaya iskele atmağa gittiler ve bu beş kadırganın cem’an bin kişiden ibaret olan mürettebatı kâmilen müsellâh olarak ve icabettiği derecede intizam içinde karaya çıktılar ve her bir kadırganın sahibi kendi kadırgasının bölüğü ile gidiyordu, kendi mert ve cesur adamları da önden gidiyorlardı; fakat kadırgaların kaptanları, sahiplerinden daha önde gidiyorlardı ve bu kaptanlar, o adamlarile birlikte haşmetli imperatorun huzuruna çıktılar ve kadırgaların o a- damlarına ne gibi bir emir vermek arzu ettiğini kendisinden sordular. İmperator kendilerine kara tarafındaki surların etrafına gitmelerini emretti ki, böylece düşm.ammız hâin Türk onları okadar büyük bir intizam, içinde görünce memlekette çok büyük kuvvetler olduğunu zan- nedecekti. Bütün bu adamlar, ordugâhın kurulmuş olduğu ve altı mil uzunluğunda olan yalnız kara surları etrafında bir defa dolaştıktan sonra kadirgalara dönüp silâhlarını yerlerine koydular ve kadirgalar da Pera önündeki iskelelerine döndüler; bu adamların bu manevrası şehrin halkı için güzel bir teselli teşkil e tti; ve düşmana da garip göründü.
Yine bu nisan ayının dokuzuncu günü, bu hâin Türkün menfur maksadına nail olmak ve zavallı Kostantiniye şehrim almak için kara ordusuna zamimeten donanmasile de gelmeği tasmdm eylediği görülerek, bu nokta üzerinde de yani liman cihetinden esaslı tedbirlerin, alınması icap ediyordu; ve bu sebeple, limanda baştan başa gerilmiş
— 31 —
(1) Luca Notara, Lâtinlerin ve ittihadın idi.
olan zincirin yanına, limanda bulunan genıilerin en büyüklerinden dokuzunu koymamız lâzımı geliyordu; bu gemiler, zincir boyunca sıralanarak, Kostantiniyeden Peraya kadar uzanacaklardı ve bu dokuz geminin hepsi de çok iyi takviye edilmişti (1) ve harbe hazır vaziyette ve büyük bir intizam içinde idiler ve biri diğerinden daha mükem- n^el bir yaziyette^bulunuyprlardı ; bunların sahipleri aşağıdaki şahıslardı :
Cenovah bay Zorzi Doria, 2500 fıçılık gem i;Cenovali bey Zuan Zustignan, 1200 lıç ılık ;Ancona’lıların bir gemisi, 1000 fıçılık ;Kostantiniye imperatorunun bir gemisi, 1000 fıçılık;Giritli bay Zuan Venier, 800 fıçılık ;Giritli Filamati gemisi, 800 fıçılık ;Giritli Guro gemisi, 700 fıçılık;Cenovah diğer bir gemi, 1000 hçıhk;Cenovali bir Belingier (2) gemisi; 700 fıçılık.
Limanda zincirin iç tarafında direkleri üzerinde sepet şeklinde tarassut yerleri bulunan ön yedi gemi, ve üç tane Tuna kadirgası, Venedikli iki küçük kadirga, ve Kostantiniye imperatorunun beş kadir- gası kalmıştı, ve bu beş kadirga teslih ve teçhiz edilmiş bir vaziyette değildi; ve techizatsız ve silâhsız daha bir çok gemi vardı, bunlar yangın ve top gülleleri korkusile sahile çekilmişlerdi. Denizde bizim bu kadar donanmamız bulunduğundan hâin Türkün donanmasına karşı kendimizi emniyette görebiliyorduk; ve bilhassa limanın ağzında zincir de bulunduğundan ve şehrin her iki cihetinde yani biri Kostantiniye tarafında diğeri de Pera tarafında birer kule de bulunduğundan bunlar da bizim müdafaaımızı çok kuvvetlendiriyorlardı.
Yine nisanın on birinci günü, Türk beyi emeline daha çabuk varabilmek için, toplarını kara surlarının karşısına, şehrin en zayıf noktalarına doğru yerleştirtti. Bu toplar dört mahalde yerleştirildiler; evvelâ haşmetli imperatorun sarayının karşısına üç top yerleştirildi; ve diğer üç topu da pigi ve diğer iki topu da Cresu kapısına koydurdu, ve diğer dört topu da San Romano kapısına yerleştirdi ki burası bütün o havalinin en zayıf kapısı idi. San Romano kapısına yerleştirilen bu dört toptan birisinin güllesi bin iki yüz libre agırlığmdadır; taşı on üç çeyrekliktir ki, güllenin düştüğü yere yapacağı müthiş darbeyi düşü-
— 32 —
(1) Jal. archeologie navale, cild 2. s. 174(2) Yelkenli seyrüsefer gemisi.
nün (1 ). İkinci topun güllesi sekiz yüz libre ağırlığında idi, taşı dokuz çeyreklikti; bu iki top bu Türk hânının elinde bulunan en büyük toplardır; diğer toplar daha küçüktür; beş yüz libreden iki yüz libreye kadar, ve daha aşağı ağırlıktadırlar.
Yine nisanın on ikinci günü, saat dokuza doğru. Türkün donanması Köstantiniye limanı önüne'geldi f hü'dönâiTfhâ clâimâ'küfeTt çekerek ilerliyordu, ve Anadolu cihetine doğru gitti, çünkü bu memleket Türkün id i; çünki bu donanma Kostantiniye yakası tarafından gelseydi, biz hıristiyanlarm donanma,mız tarafından sıkıntıya düşürülecekti. Gündüz saat 7 de sözü geçen bütün donanmanın iskeleye yanaşması nihayete ermiş bulunuyordu; sütunlar adı ile anılan burası(2) Karadeniz cihetinde ve Kostantiniyeden iki mil mesafededir, ve dediğim gibi o mahalle, şiddetli haykırmalarla ve çalpara ve davul sesleriyle ilerledi, öyle ki âdeta bizim donanmamıza ve şehir halkına korku verdi. Türkün sözügeçen donanması, kadırgaları, küçük tekneler, kalyonlar ve firkateynlerden mürekkep olarak cenıan yüz kırkbeş parçadan ibaretti, fakat mükemmel bir şekilde teçhiz edilmiş on iki kadırga, yetmiş veya seksen kadar kalyon, yirmibeş parça parandorya vardı, ve gerisi de küçük teknelerden müteşekkildi; ve Türkün bu donanmasında takriben üçyüz fıçılık bir gçjmi de vardı ki bu, top güllelerile hasır kamış gibi şeyler, odun, ve kendisinin ordusu için lüzumlu diğer cephanelerle dolu olarak Sinoptan geliyordu; ordugâhta lüzumlu şeyleri bulundurmak âdetti. Türkün bütün donanması sütunlar mevkiine geldikten sonr.'i o gün artık bizi rahatsız edecek başka bir harekette bulunmadı. Herkes sakin ve rahat durdu; fakat biz hıristiyanlar düşmanımızdan şüphelendiğimiz için bütün gün ve gece silâhlarımızı bırakmadık; böylece gemiler kadırgalarımız ve sağlam bir durumda bulunan zincirimiz, onun her an gelip bizim donanmamıza saldırmasını bekliyorduk,, vü dediğim gibi onun donanması sütunlar mevkiinde bulunuyordu. Fakat düşmanımızın ne gece ne de gündüz herhangi bir tecavüzde bulunmaması için lâzımgelen tedbirlerin alınması icabediyordu, ve bu sebeple, Türklerin donanmasının bizim donanmamıza doğru harekete geçip geçmediğini anlamak için, Pera surları üzerinde devamlı bir surette ve arada bir değiştirilmek suretile iki nöbetçinin bulundurulması kararlaştırıldı ; şayet bu nöbetçiler, bir kalyon veya kadırga veyahut fir kateyn veya diğer herhangi bir teknenin hareket ettiğini görecek olur-
— 33 —
(1) Bu, macar Orbanın dökmüş olduğu müthiş toptu.(2) Bu “sütunlar,, mevkii eserin muhtelif yerlerinde geçmektedir. Bu
nun bir ismihas olması lâzımdır;fakat daima küçük harfle yazılmıştır.
— 34
larsa, derhal gelip Tuna kadırgaları kaptanlarını haberdar edeceklerdi, çünki mumaileyh Liman reisi tayin edilmişti; ve bay kaptan, bütün bu gemilerin harekete geçtiğini haber alır almaz derhal mukabele boru sunu saldıracaktı ve ânide herkes umumî bir taarruz başhyorm uş gibi silâh başına koşacaktı; böylece, zincizin yanındaki gemilerde bulunan adamlar da silâh başında bekleşiyorlardı ve bizler de.h.er an Türkün donanmasının gelip saldırmasını bekliyorduk; öyle ki hergün bu kâbus ve büyük dehşet içinde yaşıyorduk ve yukarda dediğim gibi gece gündüz silâh başında bekliyorduk; ve böyle olduğu halde bu donantna bir türlü harekete geçm iyordu; fakat bazan bir kaç kadırga hareket ettiy se de bunlar Anadolu yakasına veya Karadeniz ağzına doğru, onun yeni yaptırdığı kalaya doğru gidiyorlardı; ve onun bu donanması h içb ir zaman gelip saldırmadı; fakat oniki nisandan yirmidokuz mayısa kadar gece gündüz korkudan bizi silâh başında beklemeğe mecbur etti. Bu ayın yani nisanın onikinci gününden aynı ayın onsekizinci gününe ka dar ne denizden ne de karadan büyük bir rahatsızlık vermedi, sadece gece gündüz mutad bombardımanlarına devam ediyordu, ve Türkleria âdeti olduğu veçhile kara sularındaki adamlarla birkaç döğügmeden başka bir şey olm adı; Türkler ve bilhassa Türk beyinin askerleri olan yeniçeriler, döğügmek için kara surlarının altına kadar geliyorlard ı, ve içlerinden biri veya ikisi ölünce, o Türklerden derhal diğerleri geliyordu ve ölmüş olan bu Türkleri tıpkı domuzlar gibi omuzlarına alıp götürüyorlardı, ve kendilerinin kara surlarının yanında bulunmalarına ehemmiyet vermiyorlardı; fakat surların üzerinde bulunan bizirnkiler; tüfek ve oklarla sırtında ölü türkü taşıyan türke ateş ediyor veya ok atıyorlardı, ve böylece her ikisi de ölü olarak yere yıkılıyordu; ve a rkasından diğer Türkler geliyordu ve ölümden hiç korkjnaksızın, yer- dekileri alıp götürüyorlardı; surların önünde bir türk ölüsünü terket- rnek ziUetine dügmemek için, içlerinden on kişiyi feda etmeği tercih ediyorlardı.
Yine bu nisan ayınm on sekizinci günü büyük Türk kafileleri surlara kadar geldi, ve bu vaka gecenin takriben saat ikisinde oldu ve çarpışma gecenin altısına kadar devam etti; ve bu çarpışmada Türk- lerin bir çoğu öldü, ve bu Türkler surlara kadar geldikleri zaman karanlıkta, ve ânî olarak bizimkilere saldıırnak için geîmişlerdi; fakat nekadar şiddetli haykırmalarla ve çalparalar gürültüsile surlara gelmiş olduklarını hiç sormayın; öyle ki, hakikatte orada mevcut olduğundan çok daha fazla miktarda Türkün gelmiş olduğu zannediliyordu: kendilerinin ordugâhlarından oniki mil uzakta olan Anadoludan bile
onların sesleri ve gürültüleri işitiliyordu; ve bu şiddetli haykırma ve gürültüler içinde; zavallı imperator çok müteessir olarak, o gece Türk- lerin Umumî taarruza geçmek niyetinde olduklarını zannederek, ve biz hıristiyanlar da o Türklerin umumî taarruzuna henüz hazırlanmamış olduğumuzdan, ağlamağa başladık; imperatorun büyük kederi bundan -ileri geliyordu.-Fakat ebedî Allah o aralık öyle büyük bir fecaate müsaade etmek istemedi ve gecenin saat altısında çarpışmalar, dinsizlerin büyük bir mahcubiyeti ve yine kendilerinin büyük kayıplarile nihayet buldu, çünki onlardan ikiyüz kişiden çok fazla adafn öldü ve Allaha şükür bizlerden tek kimse ölmedi ve hattâ yaralarimadı.
Yine bu nisan ayının yirminci günü saat üçte dört büyük gemi geldi ki bunlar garptan, Çanakkale tarafından, tahminimize göre Ceno- vadan geliyorlardı' ve şehre yardım etmek için Kostantiniyeye geliyorlardı; ve Kostantiniyeye yardıma gelecek herbir Ceneviz gemisinin, hamulesi ne olursa olsun, ijmperatora ait her bir vergiden bütün ticaret emtaasınm muaf olacağına dair haşmetli Kostantiniye im,perato runun Cenevizlilere yapmış olduğu bir tebliğ üzerine geliyorlardı. Sö- zügeçen bu dört gemi cenup rüzgârlarile yelken açıp gelirken, dertli ve acıklı şehre yaklaştıkları zaman, bu dört gemi Kostantiniye önüne gelince, Allahın takdirile, derhâl i'üzgâr kesildi, ve sözü geçen bu gemiler durgun bir hava içinde deniz ortasında kaldılar; bunların böyle rüzgârsız kalmaları üzerine hıristiyan dininin haini olan Türk Mehmed beyin deniz donaniması, büyük bir ruhî kudretle harekete geçti, ve sütunlar mevkiinde bulunan bu donanma, şiddetli çalpara gürültüleri ve haykırmalar arasında, düşmana karşı muzaffer olmağa azmetmiş a- damlar gibi,; büyük bir hızla kürek çekerek dört gemiye doğru geldiler; fakat kendilerine zafer vermesi için Muhajmmed’lerine niyaz eylemeleri faide vermedi; hattâ bu muharebede bizim muzaffer olmamız için biz hıristiyanların dualarımızı aşağıda göreceğiniz gibi, ebedî Allahımız kabul etti. Dört gemi yelken açmış gelirlerken rüzgâr kesildiğinden. Türkün donanması hareket etti ve bu gemilere doğru geldi, ilk olarak Türkün donanmasının kaptanı, Kostantiniye imperatorunun ge'ıTtıisinin kıç tarafına büyük bir şiddetle saldırdı ve diğer bütün donantna da,dört gemiye ellerinden geldiği kadar.........saldırdılar. Fakat Türklerinkaptanının kadırgası da, haşmetli imparatorun arkasına, yani gemisinin arkasına, mahmuzlamaktan (1) hiç geri kalmadı ve şiddetli hücumlarda ve taarruzlarda bulundu; ve böylece Türkün bütün diğer donanma-
— 35 —
(1) Kürekle gekilen gemilerin baş tarafı mahmuz gibi sivri idi.
sı da şiddetli bir muharebeye tutuştu; ve bu dört gemiden kiminin etrafını 5 kadırga sarmıştı, kiminin etrafını 30 tekne, kiminin 40 paran- dorya sarmıştı; öyleki boğaz teslih edilmiş teknelerle o derecede dolmuştu ki bu gaddar köpeklerin bütün bu donanması arasında sular güç görünüyordu., Muhjırebe iki üç saat kadar devam etti ve taraflardan hiçbiri muzaffer olmadı; bununla beraber biz hirrstiyâSlâîTn“dört'ge- mimiz büyük şerefe nail oldu, çünki üzerlerine Türklerin yüzkırkbeş yelkenlisi saldırdığı halde onlardan ioırtulabildiler.
Böylece mücadele içinde ve aynı zamanda rüzgârsız da kalmış oldukları halde ilerlemeğe gayret ediyorlardı ve Kostantiniye şehrinin önlerine kadar ilerliyebildiler, fakat onların donanması gece olmasından korkuyordu. Fakat hava kararıp gece olduğundan biz bu gemilere yardın! için icabeden tedbirleri aldık; iki kadırganın ikinci kaptanı baj Chabriel Trivixan, şövalye bay Zaccaria Grioni’nin kadırgasile gönderildi ve bunun hakikatte olduğundan çok daha fazla silâhlı olduğunu düşmanımıza göstermek için boru ve muzıka sesleri ve taifelerin şiddetli haykırmaları arasında ve büyük bir savletle Kostantiniye liman zincirinin dışına çıktı, ve her kadırgada iki üç borazan olduğu halde en az yirmi kadırga mevcutmuş gibi idi ve Türkler bu gürültüyü görün<;e çok korktular ve bizim bu iki kadırgamız dört gemiyi yedeklerine alarak Kostantiniye limanı içine çektiler. Türkün donanraası sütunlar mevkiindeki iskelesine memnuniyetle çekildi; Türkler bizim bütün donanmamızın kendilerine karşı yürümek üzere harekete geçmesinden endişe ediyordu. - Ertesi gün,, ki yirmibir nisan günü idi, Türk beyi ordugâhtan yani Kostantiniye surlarından hareket ederek ve takriben on bin süvari ile yürüyerek donanmasının bulunduğu sütunlar mevkiine geldi; kendi kaptanının, bütün o donanmasile, sadece dört getniyi ele geçirememiş olmasının sebebini görmek ve anlamak istiyordu. Türk beyi donanmaya vâsıl olunca derhal donanmasının kaptanını karaya çağırttı ve huzuruna getirtti ve bunun üzerine hâin Türk, kaptanına karşı büyük bir hiddetle şöyle dedi : Muhammed’in dinine ihanet ettin ve efendin olan bana ihanet ettin; idaren altında bulunan bütün bu donanma ile hıristiyanların dört gemisini yakalayamamış olmanuı sebebi nedir? Hava çok durgun olduğundan onlara karşı pekâlâ mukabele edebilirdin. Sen bu gemileri ele geçiremedikten sonra, Kostantiniye limanı içinde bulunan donanmayı nasıl ele geçireceksin? Kaptan Türit beyine şöyle cevap verdi ; Efendim, gözlerinle bak kİ kalbinle inanabi- lesin; ve hiddete kapılmamanı rica etmek isterim. Kendi gözlerinle görüyorsun ki yalnız benim kadırgamda, muharebe esnasında, hıristiyan-
— 36 -
1ar tarafından, Muhanımed’in kanununa mensup yüz on be§ kişi Öldü ve sen bilirsin ve herkes te görmüştür ki, kadırgamm baş tarafındaki mahmuzu ile, imperatorun gemisinin kıç tarafına saldırmaktan bir an geri kalmadım ve daima giddetle muharebe ettik, açıkça görüldüğü veçhile birçok adamlarım öldü ve aynı şekilde diğer kadırgalarda ve teknelerde bir çok adamlar öldü ve parandoryalarda^da'sayısız zayiat oldu ve firkateynler battı; ben kendim elimde olan bütün gayreti gösterdim; öyle ki; efendim, beni affetm,eni ve hiddete kapılma;manı rica ederim. Her türlü fena düşüncelerle ve şeytanatla dolu bir adam olan ve aynı zamanda kaptanına karşı kötü niyet de besliyen Türk beyi usul ve kanunu hiç nazarı itibara almaksızın kendisine şöyle dedi : hâin, senin kafanı kendi elimle kesmek isterim; kaptan ,o kadar iyi sözler sarî etti ki nihayet hayatını kurtarabildi ve efendisinin o hayvani tehevvürünü bertaraf edebildi (1 ). Fakat Türk beyi kendisini o donanmanın kaptanlığından çıkardı ve bu kaptan kaptanlıktan çıkarılınca, bu Türkün babası (2) zamanında Piero Loredan kendilerini mağlûp ettiği zaman kaptanı-derya olmuş olan adamın oğlu ileriye doğru yürüyerek Türk beyine şöyle dedi : Efencîim, şayet sen beni senin donanmanın kaptanı yapacak olursan, ve ben de hıristiyanlann savletini karşılıya- cak olursam, hıristiyanlann bütün donanmasını sapasağlam senin ellerine vermeyi ş:îmdiden sana vâdediyorum; ve böylece babamın intikamını almış olacağım ve sana bu söylediklerim doğru çıkmıyacak olursa hiç başka bir şey ilâve etmeksizin şimdiden sana söyliyeyîm ki derhal kafamı kestirebilirsin; ve onun bu konuşması Türke kanaat getirdi ve onu bütün donanmasının ı^mümî deniz kaptanı yaptı, ve asasını orada eline verdi, ve onu kendi kaptanı tayifi etti, öyle ki efendisinin yerini tutsun ve umumî kaptan olduğundan istediğini yapsın ve bozsun. —
Şimdi deniz tarafını bırakalım da kara surları hâdiselerine gelelim : Yine bu nisanın yırmibirinci günü,, bütün gün. San Romario cihetinden kara surlarını bombardıman etmekten geri kalmadı ve aynı gün içinde, bütün bu bombardımanlar neticesile, birçok sur parçalarile birlikte bir kule yere yıkıldı. Bugün, gerek karada bulunanların gerekse donanmadakilerin korkuya kapılmalarının başlangıcı oldu. Çünki herkes o gün onun umumî taarruza girişeceğinden şüpheleniyordu; herkes az zaman sonra Türk serpuşlarını mdmleket içinde göreceklerini zannediyordu ; fakat o kadar merhametli olan bizim şefaatkâr efendimiz
^ 37
(1) Bu mağlûp amiralin ismi Baltaoğlu idi, (2j Yani Murat II.
hazreti İsa, vahiy ve kehanetin tahakkuk edebilmesi için müddeti uzatmak istedi. Bu kehaneti, Mukaddes Lena’nm oğlu Kostantiniye impa- ratorlarmdan mukaddes Kostantin söylemişti. İşte, bu bofnbardanan neticesile o kadar büyük bir sur parçası yıkılmca herkes, birkaç gün içinde okadar .büyük bir sur parçasının nasıl ^kıldığını düşünerek artık bütün cesaretli kaybetmişti; filhakika, şayet o günlerde Türk, sadece on bin kişi ile surlara gelmek istemiş olsaydı hiç şüphesiz tnemle- kete girecekti ve fethedecekti, ve biz de onu bukadar adî bir şekilde kaybetmiş olacaktık; fakat, mutad olduğu üzere dünyanın her köşesinde kıymetli ve cessur adamlar mevcut olduğundan, ve bu Kostantiniye şehrinde de birkaç kıymetli ve şeci insan bulunduğundan, bunlar arasında, Rumlardan çok daha cesur olan Venedikli asilzadeler, yıkılmış olan surların icabeden noktalarında esaslı ve sağlam tamirata girişliler ; bu tamirat taş ve toprak dolu fıçılar dizilmek suretile yapıldı ve hu fıçıların arkasında da oldukça büyük bir hendek kazıldı ve hendeğin arkasında hafriyattan çıkarılan topraklar, dal, deynek, çalı çırpı bir araya getirilmek suretile de küçük bir sed yapıldı, bütün bu malzeme ve toprak su ile karıştırılarak bir nevi balçık yapıldı çok sağlam oldu ve o sed tıpkı bir duvar gibi kuvvetli ve sağlam oldu, artık o mahalde o Türklerden endişeye sebep kalmamıştı. Bununla beraber gaddar Türk, gece ve gündüz her saatte, tamiratın yapılmış olduğu ve San Romano tesmiye edilen o kapıyı bütün kuvvetile bombardıman etmekten geri kalmıyordu. On beş karışlık büyük topu ile bu kapıyı bombardıman etmek için büyük bir gayret sarfediyordu; ve diğer toplarile de bombardıman ediyordu ve hattâ pek çok tüfek, sayısı belli olmıyan ok yaylan, çok miktarda sapan kullanıp, tamiratı yapan adamlara karşı bunları daimî surette atıyordu. Tamiratın yapıldığı yerlere girmeğe çalışan toplu bir kitle halinde gelen Türklerin sayısının nekadar büyük olduğunu artık siz anlarsınız; o Türklerle ve bilhassa yeniçerilerle orası oka- dar dolmuştu ki toprak hiç görünmez olmuştu. Türkün kendi askerlerinden olan bu yeniçeriler, mumaileyhin rnâlik bulunduğu askerler arasında en yiğitleridir. Orada beyin çok köleleri de vardı ki bunlar beya'-c serpuşlarından belli oluyordu, çünki hakikî Türkler kırmızı serpuş giyiyorlardı ki bunlara azapi denir; o gün zarfında başka bir faaliyet ve zarar olmadı.
Yine bu nisan ayının yirmi ikinci günü Türk beyi, bütün kuvvetle- rile tecrübe ettikten sonra kara tarafından zarar vermediğini görüp teemmül ederek, bu sebeple . . . . gaddar dinsiz düşündü, ve sütunlar mevkiinde duran donanmanın bir kısmını Kostantiniye limanı dahiline
— 38 —
korkuyorduk, zincirin yanında bulunan gemileri yakmağa gelmiş ol malarından şüpheleniyorduk ve bilmecburiye hepimiz, deniz tarafında gece gündüz silâh başında beldeşiyorduk ve ortalık büyük bir korku içinde bulunuyordu. Yine biz denizdekiler, onlardan şüphelendiğimizden, ihtiyati tedbir olarak Pera burnunda küçük bir kadırga bülıindüfüyördük' ve' 'sütühlaf “meWiihde T)ülüiî'ân'Sönanmahı^^ ̂ket ettiğini görünce, o tarassut kadırgası derhâl gelip bunu deniz ka,o- tanına bildiriyordu ki bu zat bay Alvixe Diedo idi, ve derhal herkes silâhını alıp yerine geçiyordu; fakat bu hal az vaki oldu, çünki o Türk- 1er öyle ânî olarak zincire yaklaşmaktan çekiniyorlardı, ve zincirin yanında bulunan bizim bütün o donanmamıza karşı harbetmeği arzu eylemiyorlardı. Ve o Türkler sadece arada sırada gece baskınları yap mağa gayret ediyorlardı; fakat hıristiyan kullarına karşı rahim olan ebedî Allahımız, o anda o kadar fenalığa tahammül etmek istemedi, hattâ bizim onlara saldırmamız lüzumunu kalplerimize telkin etti ki„ ileride göreceğiniz gibi, biz hıristiyanlar o dinsizlere karşı saldırdık, fakat bizim bu taarruzumuz istediğimiz şekilde olamadı.-
Yine bu nisan ayının yirmi üçüncü günü, dağlar yolundan Kostan-, tiniye limanı dahiline geçirilmiş olan Türkün bu donanması mfeselesi hakkında acele bir tedbir almak icabetti ve bu sebeple bugün Kostan- tiniyede Santa Maria kilisesinde onikiler meclisini topladık ve Pera iskelesi dahilinde bulunan Türk donanmasını gidip yakmağa karar verdik. Karar reye konulduktan sonra ittihaz edildi, böyle bir müdahalenin ve akının tesirli olması için bunun ne şekilde tatbik edilebileceği münakaşa edildi ve mecliste herkes fikrini söyledi; mecliste bazıları, bizim limanda bulunan donanmamızın, bütün gemi ve kadırgaların ve bütün teknelerin güpegündüz harekete geçip onların bu donanması üzerine tesirli bir şekilde saldırmasını ve yangın çıkarılmasını istiyordu; bazıları ise karaya adamlar çıkarılmasını ve karada bulunan ve donanmaya bekçilik eden çadırlara taarruz editnesini ve deniz cihetinden sadece iki küçük kadırganın harekete geçirilmesini istiyordu. Trabzon kadırgalarının sahibi olan bay Jacomo Coco da kendi fikrini söyledi ve herkes tarafından tasvib edildi ki Türkün sö- zügeçen donanmasının yakılmasına ait olan ve bu akın üzerine tahad- düs eden bu müthiş vakayı aşağıda göreceksiniz.
Bu ayın, yani nisanın yirmi dördüncü günü, Trabzon kadırgası sahibi bay Jaconıo Coco, beheri takriben beşyüz fıçılık iki gemi ayırdı ve bunların etrafım pamuk çuvallarile ve yün çuvallarile doldurdu, öyle ki top darbesi, nekadar büyük olursa olsun bunlara zarar vere-
— 40 —
miyecekti. Bu iki gemiyi hazırladıktEin sonra, kadırgaların ve teknelerin yardımı olmaksızın bu iki geminin donanmaya saldırmalar ı mümkün olmadığından, iki küçük kadırga hazırlattı ve büyük kadir- galardan her biri imperatorun teknelerinden yirmi dört çifte bir tekne teçhiz ve teslih etti, ve gemilerden her biri de yine onun büyük ka- yıklârıhdân' bîrim leçTıiz vel:8Sİih'“etti,'düşmâhin dohahhîâsihi gidip yakmak için bütün donanma hazırlandıktan sonra, gece saat birde herkesin teknesile hazır bulunması için emirler verildi, ve gece yarısı herkes liman reisi olan bay Alvixe Diedo’nun kadırgasına gitti ve o- rada bu akının yapıhp yapılamaması meselesi münakaşa edildi ve ekseriyet gece yarısının o saatinde gidip saldırmak, ve derhâl saldırınca da, Türk donanması içinde yangın çıkarılması fikrinde oldu. Vo ö esnada, hıristiyan dininin düşmanları Pera Cenevizleri bu şeyi, yani bizim düşman donanmasını yakmak istediğimizi hissettiler; ve derhâl Pera belediye reisi (1) kendi cenevizlerinden iki kişiyi elçi olarak Türk beyine gönderdi; mumaileyh Kostantiniye surları civarında San Romano da bulunuyordu; ve Cenevizler bay kaptanın kadırgasında yaptıkları müzakerede, o hain Ceneviz köpekleri şöyle dediler : Bay kaptan, bu gece siz yalnız başınıza böyle bir akına girişmeknelisiniz; fakat şayet bunu başka bir geceye tâlik edecek olursanız, biz Pera Cenevizleri, onun donanmasını daha iyi yakabilmek için size refakaı etmeği teklif ediyoruz. Kaptan bu teklifleri işitince işin başka bir geceye talik edilmesinden memnun oldu, ve Cenevizler sabah olduğunu görünce, Türklerle de sulh içinde bulunduklarından, Pera kapılarından birini açtılar ve Türke bir adam gönderdiler; bunun ismi Fainzo idi, ve bu Fainzo, Türk beyinin çadırına giderek bir gece evvel Venediklilerin, Pera mendireğinde bulunan donanmasını yakmağı düşünknüş olduklarını bildirdi, Türk Beyi bu sözleri duyunca, peradakilerin göndermiş oldukları bu elçiye çok teşekkür etti ve kendisini derhal Pera- ya gönderdi. Mumaileyh oradan ayrıhr ayrılm.az Türk beyi derhâl mendirekte bulunan donanmasına pek çok miktarda tüfekçi gönderdi ve tüfeklerden başka iki de sahil topu koydurdu, ve mendireğin diğer tarafına da ayrıca iki top koydurdu, ve sözü geçen mendireğin etra.ü çalı ve şiltelerle örtülmüştü ve ne tüfekler ve ne de oklar tarafından herhangi bir zarar verilemiyecek bir surette takviye edilmişti öyle ki artık kendilerini emniyette görüyorlardı ve bu ihaneti hıristiyan dininin âsileri melun Cenevizler yaptı. —
— 41 —
(1) Pera’lı Anzolo Zacaria bunu Türke bildirdi. Sahife kenarı notu. Belediye Reisinin ve komiserinin ismi Angelo Giovanni idi. Bak. : Serra, Eski Liguria’nın tarihi. Capolago 1835. Ciid. 3, Sayfa 195, N ot; 2
Mezkûr ayın yirmi dördüncü gününden yirmisekizinci gününe kadar bu akın meselesile meşgul olduk; biz Venedikliler, o hain Ceneviz- lerin tertipleri hakkında bir §ey bilmiyorduk; fakat şunu düşünüyorum ki, İlerde göreceğiniz gibi, vukua gelen o müthiş hâdisede, oray^ giden bazı kimselerin günahlarının cezalandırılması Allah tarafından irade edilmişti.
Yine bu nisan ayının yirmi sekizinci günü, Hazreti îsa efendimizin namına, hain Türkün bu donanmasını yakmak için bu akının yapılmasına karar verildi, sabaha iki saat kala, mukaddes ruh na(mıne, limandaki iki gemi hareket etti; bu gemiler tamamile yün çuvalları- le ve pamuk çuvallarile örtülmüştü, ve bunların refakatinde bay Gab- riel Trivixan’ın kadırgası ile şövalye bay Zacaria Grioni kadırgası bulunuyordu, ve bunların her ikisi de körfez armatörleri idi (1) ve beheri yirmi dört çifte kürekli üç tekne de vardı ki bu tekneler Ro manya kadırgalarının üç sahibi tarafından, ve taifelerile birlikte, teçhiz ve teslih edilmişlerdi, bu sahiplerin isimleri şunlardır : Bay Ni colo oğlu bay Silvestro Trivixan, müteveffa bay Bernardo oğlu bay Jeruolemo Morexini ve bay Jacomo Coco.
Ve bundan başka daha birçok firkateynler de teçhiz ve teslih edildi, bunlar gemilerin sahipleri tarafından teçhiz edildi ve mezkûr firkateynlerde, yani bunların bir kısmında zift, çah çırpı ve top barutu bulunuyordu ki bunlar içlerine ateş konularak Türk donanması üzerine atılacaktı,fakat, verilen emre göre gemilerin saldırmak üzere ileri gitm.eleri lâzımdı, çünki bunlar top darbelerini karşılıyacak ve mukavemet edecek bir durumda bulunuyordu; fakat, Trabzon kadırgası sahibi hamiyetli ve zavallı bay Jacomo Coco, bu dünyada şeref kazanmak için, bu donanmada hücuma geçen ilk adam olmak istedi. Bütün donanma(mız mendireğin önünde bulunduğu sırada - ki Türkün donanması da burada idi, gemilerin ileri gitmeleri lâzımdı, fakat gemi yalnız kırk çift kürekle seyrettiğinden, bu sebeple bir kadırga kadar çabuk ilerliyemiyordu; fakat Trabzon kadırgası sahibi bay Jacomo Coco bu dünyada şeref kazanmak isteyen bir adam olduğundan evvelâ geminin saldırmasını bekle|mek isteimedi, hattâ mezkûr bay Jaemo Coco sözü geçen Türk donanmasına saldıran ilk adam olmak istedi; mezkûr bay Jacomo Coco hızlı hızlı kürek çektirerek o donanmaya doğru ilerledi ve Türkün donanması önüne varıldığı zaman Türkler, toplarının birile endaht ettiler, ve kıç tarafının pek yakınından geçti, hiç b i
— 42 —
ci) Devletin düşmanlarına karşı korsanlık yapmak üzere silâhlanmış ve teçhiz edilmiş gemilerin kaptanları.
şey yapmadı, sonra bir top daha attılar bu sefer teknenin ortasına isabet etti ve onu baştan başa katetti; o tekne on defa paternoster (1) diyecek bir zaman kadar bile su üstünde kakmadı, ve üzerindeki bütün adamlarla birlikte derhal denizin dibine gitti. Hepimiz onun bu şekilde battığını görünce çok müteessir olduk; ona hiç bir surette yardım etmek mümkün olmadı.-Batan-tekneyle birlikte boğulan başlıca adamlar şu aşağıda gösterilenler olmuştur : Evvelâ geminin sahibi bay Ja- cdmo Coco; geminin süvarisi Korfu’lü bay Antonio; yeminli kaptan bay Andrea da Ruodo; arkadaşlarından Marin Gebelin; arkadaşlarından Polo Catanio, arkadaşlarından Andrea dall’Aqua; arkadaşlarından Andrea Siteco, okçu Zuan Marangon, okçu Zuan Di Chirato; okçu Zu • an de Nicolo da Cataro; okçu Nicolo Dandre; okçu Nicolo Gulias; okçu Lio Faxon; okçu Renaldo da Ferara, okçu Troilo de Grexi, okçu Zorzi da Trau; okçu Baiardo Gradenigo; okçu Stefano de Sardaia; kürekçiler yetmiş kişi, idi. Bütün bu yukarda isimleri yazılı adamlar tekne ile birlikte denizin dibine gittiler, hepsi boğuldu, Allah taksirlerini affetsin. Bu tekne denizin dibine gittikten sonra da, küçük kadırgadaki adamlar bu yedek gemilerinin kaybının farkında olmamışlardı, ve kadırgalardaki adamlar yine bu muharebeye devam iediyorlardı ve teknenin kendilerini takib etmekte olduğunu zannediyorlardı ve vaziyetin de kendi lehlerinde olduğunu zannediyorlardı, ki bunun sebebi de, o teknenin battığını görmemiş olmalarından ileri geliyordu: teknenin battığını görmek mümkün olmamıştı, çünki toplardan ve tüfeklerden çıkan dumanlar okadar çoktu ki„ ortalıkta hiç bir şey gö- rülmiyordu; ve her taraftan gelen haykırmalar o derece idi ki hemen hemen inanılmıyacak bir şey gibiydi. Bay Cabriel Trivisan’ın kadırga • sı bu şekilde ilerlerken, bu Türk köpekleri derhâl iki top endaht ektiler ve bu kadırganın orta yerine isabet ettirerek gülleler bir yandan girip öteki yandan çıktılar; ve kadırganın alt tarafında iki kişi yaralandığından, kadırganın su üstünde kalabilmesi için bu adamlar derhal o delikleri kalın keçelerle tıkadılar fakat bu kadırga yansına kadar su içine battı, ve elinden geldiği kadar da tutunmağa çalıştı, ve limanda evvelce bulunduğu yere kadar gidebildi. Saldıracak olan diğer tekneler de bu tahribatı görünce geri döı^eğe ve evvelce bulundukları mahalle gitmeğe karar verdiler, öyle ki bizim düşmanımıza karşı tatbikini tasarlamış olduğumuz tasavvur bir neticeye ulaştırılamadı; hattâ diyebilirim ki Türkün bu zaferi dolayısile biz hıristiyanlai' acı acı ağladık ve okadar biçarelerin boğulması dolayısiyle çok üzüldük, Allah hepsinin taksiratını affetsin, ve birçokları korkudan ağ-
— 43 —
(1) Paternoster hıristiyanlarm çok kısa bir duasıdır (Mütercim).
lıyordu, çünki Türklerin o donanmalarile o zafer dolayısile kendiler; ni yakalamalarından korkuyorlardı; şayet Türkler o gün muharebeye girlşselerdi hiç şüphesiz hepimiz hem denizden hem de karadan onların eline düşecektik, çünki hepimiz korkudan kaçışıyorduk, faka: ebedî Allah sözü geçen şehrin alınmasını tehir etmek istedi. Fakat o dinsizler ne yaptılar ?-0 yetmiş iki teknelerile yün çuvallarile örtülmüş olan o iki geminin üzerine gittiler; donanmaya saldıracak olan gemiler bunlardı, ve bu iki gemi Türkün donanmıasının' tanri ortalarına kadar sokuldular, ve bu zavallı iki gemi biz hıristiyanlardan yardım bekledikleri için ilerlemişlerdi, fakat kendilerinin imdadına koşmak hiçbir suretle mümJtün değildi, çünkü bu takdirde biz de Türk teknelerinin eline düşmüş olacaktık. Türkler talihlerinin yardım ettiğini görünce cesaretle karar verdiler ve bütün donanmalarile ilerliyerek o iki gemiye saldırdılar ve müthiş ve şiddetli bir .muharebe cereyan etti; fakat doğrusu o köpeklerin haykırmaları o derece idi ki kendinûzi hakikaten cehennemde zannediyorduk. Tüfek ve oklar sayısız miktarda idi; top ve sapanlar da pek çoktu; bu iki geminin bu sert ve şiddetli muharebesi bir buçuk saatten fazla devam etti, ve iki taraftan hiçbiri maksadına nail olamadı. Bizim donanmamız yerine döndü ve yetmiş iki tekne de kendi mendireğine döndü, o gün ne denizde ve ne de karada başka bir şey olmadı, yalnız bay Jacomo Coco’nun teknesinin batırılması dolayısiyle Türk ordugâhında çok şenlikler yapıldı. Bu, îsa dininin düşm.anları olan Cenevizlerin ihanetinden neşet etti, ve Ceneviz- 1er hıristiyanlara karşı bu ihaneti, Türk beyine olan dostluklarını izhar etmek için yaptılar. (1)
Yine bu Nisan ayının yirmi dokuzuncu günü, Trabzon kadırgası sahibi bay Jacomo Coco tekne ile boğulmuş olduğundan, kadırgaya bir kaptan vekili tayin etmek lâzımgeliyordu; bu sebeple kadırgaların kaptanı bay Aluvixe Diedo, müteveffa bay Domenego’nun oğlu bay Dolfin Dolfin’i bay Jacomo kadırgasına kaptan vekili tayin etti, Allah taksiratını affetsin. Sözü geçen bay Dolfin Dolfin kara cihetindeki kapıyı muhafaza ediyordu ki bunun ismi saray kapısıdır, kuvvetli bir kapı idi ve herkes tarafından iyi muhafaza ediliyordu; mumaileyh kapı muhafızlığını terkederek kadırgaya nakletti; saray kapısında onun yerine bay Polo’nun oğlu bay Zuane Loredan kaldı. Mezkûr Nisan ayı zarfında, ne denizde ne de karada başka bir şey olmadı; yalnız çok dö-
— 44 —
(1) Türkün donanmasını yakma teşebbüsünün akim kalması vak’ai ell- mesi, bu hâdisenin hikâyesinde müellifimizden uzaklaşan diğer tarihçilerin hiçbirinde, Barbaro’nun ruznamesinde olduğu kadar teferruatlı bir şekilde anlatılmış değildir.
vüşmeler ve bombardımanlar oldu; toplar surları dövdüler, surlara gece gündüz top atmaktan geri kalmıyordu ve bu sebeple her ân kara tarafındaki surlar daima yıkılıyor ve memleket de gittikçe daha büyük bir tehlikeye maruz kalıyordu, ve şehirde bulunan bizler de, lüzumlu olan yerlerde fıçılar, ağaç ve çalı demetleri ve toprakla buraları iyice. tamir„ediyorduk, öyle .ki, iu tamir ettiğimiz yerler sanki sur duvarları imiş gibi sağlam idi ve eskisi kadar sağlam idi, top darbesi artık bunlara bir zarar veremiyecekti, çünkü bu yerlere gülleler tesir edemiyecek şekilde tamirat yapılmıştı.
Bir mayıs günü, ve yine bu aym ikinci günü ne denizde, ne de karada herhangi bir faaliyet olmadı, yalnız onun bombardımanı devam ediyordu, dövüşmeler oldu ve Türklerin âdetleri veçhile şiddetli bağı- nşmalar duyuldu; gıda maddeleri azalmağa başladığından memleket büyük sıkıntı içinde idi; bilhassa ekrriegin, şarabın ve insan vücuduna lüzumlu diğer bütün şeylerin eksikliği hissediliyordu.
Yine bu .mayıs ayının üçüncü günü, oldukça büyük iki topun, mendirekteki donanmanın karşısına isabet eden deniz kapılarından birine yerleştirilmesine karar verildi; tekneyi denizin dibine gönderen toplar burJar oldu ve bizim toplarımız türkün teknelerini daima bombar dıman ediyordu, öyle ki türkler bu şiddetli bombardımanlar dolayısile çok zarar görüyorlardı. Türkler, bizim toplanrmzın kendi teknelerini batırmakta olduğunu ve yine bizim toplanrmzın darbelerile kendilerinden bir çok kimsenin öldüğünü görerek, bizim bu iki topumuzun kendilerine zarar vermemesi için lüzumlu tedbirleri almağa karar verdiler; mezkûr türkler, teknelerden müteşekkil donanmalarının bulunduğu mahalle üç büj^k top yerleştirdiler, bunlar bizim teknelerimizin karşısına isabet ediyorlardı ve gece gündüz bombardıman etmekten başka bir şey yapmıyorlardı, ve topların karşı karşıya bulunuşu büyük haşan mucip oluyordu. Bu şekilde karşılıklı bombardımanlar takriben on gün müddetle gece ve gündüz fasılasız devam etti; taraflardan ne biri ne de ötekisi büyük bir zarara uğramadı, çünkü bizim toplarımız surlar içinde bulunuyordu, ve onların toplanmn önünde de iyi manialar mevcuttu, ve topların arasındaki mesafe de yarım mil uzunluğunda idi. İmdi, bu muharebelerin bu aksilikleri içinde, haşmetli imparator Kostantin, kaptanlarımıza şuıdan söyledi: kaptan beyler, ye bütün sizler Venedik asilleri, siz açıkça görüyorsunuz ki, sizin Venedik devletiniz benim bu talihsiz şehrime yardım için bana hiçbir donanma göndermiyor, binaenaleyh, sizin Venedik donanmamzı karşılamak için Negropont’a doğru küçük bir gemi göndermek iyi olacaktır, ve derhal
— 45 —
mayıs ayının üçüncü günü on iki kişilik bir firkateyn teçhiz edildi, bu firkateyn Çanakkale boğazından geçip adalar denizine gidecekti ve orada bizim donanmamız hakkında bir haber almağa çalışacaktı. Ve o donanmaya tesadüf ettiği takdirde de, donanmanın kaptanı bay Ja- como Loredan’a, derhal kalkıp Kostantiniyeye gelmesini ve şehrin hı- ristiyanlar .tcirafıııdan Jıâlâ.iyi -muhafaza ediLmekte .olduğunu söyliye- cekti ve Türk donarmiasından hiç çekinmeden serbestçe buraya gelebileceklerini de söyliyecekti. Bu firkateyn bu ayın üçüncü günü gece- yarısı hareket etti. Kostantiniye limanı zinciri haricine çıktığı zaman, bu firkateynin üzerinde bulunan bütün adamlar türk kıyafetine girmişlerdi ve gemiye bayrak olarak da türk beyinin armasını çekmişti, ve Allahın ismile bu firkateyn, herhangi bir aksilikle karşılaşmaksı- zın iyi bir yolculukla Adalar denizine kadar gitti ve bizim donanmann^- hakkında hiçbir haber alaimadı ve bunun nereye vasıl olmuş bulunduğunu da öğrenemedi. Bu küçük geminin tayfaları, bizim donanmamız hakkında hiçbir haber alamadıklarını görünce aralarında görüştüler ve muhtelif neticelere vardılar; bu gemicilerden biri diğerlerine şöyle dedi: Kardeşlerim açıkça görülüyor ki bizler Kostantiniyeden hareket ettiğimiz zaman türklerirı' umumî taarruzu her an beklenilmekte idi; ve o imperatorluğun hain türk tarafından yıkılacağını da açıkça görüyorsunuz, çünkü o ımemleketten ayrıldığımız zaman ora halkı ve vaziyet kötü durumda idi; bu sebeple, kardeşlerim, en kısa yoldan hıris- tiyan topraklarına gitmemiz lâzım geldiği fikrindeyim, çünkü §u saatte türkün Kostantiniyeyi ele geçirdiğini açıkça biliyorum. Firkateynin diğer arkadaşları cevaben arkadaşlarına şöyle dediler; Bak, kardeş, imparator bizi, bu işi yapmak için buraya gönderdi ve biz de yaptık; binaenaleyh Kostantiniye ister türkün elinde olsun, ister hıris- yanlarm elinde bulunsun, oraya dönmek istiyoruz, öyle ki, ister ber- hayat, ister ölü olarak yolumuza gidebilelim; ve böyle yaptılar ve sağ salim Kostantiniyeye döndüler ve memleketin henüz imparatorun e- linde olduğunu gördüler (1). Şehre vasıl olunca yaptıkları şeyleri haşmetli imparatora arzettiler ve Venediklilerin hiçbir donanmasını bulamadıklarım söylediler; o zaman haşmetli imparator, Venediklilerin kendisine yardım göndermediklerini görerek, teessürle hüngür hüngür ağlamağa başladı; imparatror bu vaziyeti görünce kendisini şefa- atkâr efendimiz Hazreti İsa’nın ve onun annesi Mukaddes Meryem ananın, ve şehrinin alemdarı efendimiz Mukaddes Kostantin’in ellerine e- maneı eımeğe karar verdi; ve hıristiyanlığm düşmanı olan bu hain
— 46 —
(1) Bu geminin Kostantiniyeye dönüşü ileride, 58. ci sayfada anlatılmıştır,
türke karşı hıristiyanlık âlemi yardım etmek istemediğinden şehri on- lann muhafaza etmelerini niyaz eyledi.
Yine bu Mayısm beşinci günü, zarar verici ve gaddar Türk, Pera ü- zerinde bulunan dağlarm tepelerine büyük toplar yerleştirdi, ve bu toplarla, zincirin yanında bulunan donanmamızı bombardıman etmeğe başladı; ye Pera .üstünden endaht ediyordu,-ve bombardıman günlerce devam etti ve tanesi iki yüz libre ağırlığında gülleler atıyordu, ve topun üçüncü darbesinde, Cenevizlilerin üç yüz fıçıhk bir gemisi battı; bu gemi ipek yüklü idi ve başka mallarla da yüklü idi, bunların kıymeti on iki bin dukattı, ve bu gemi derhal denizin dibine gitti, öyleki geminin ne kafesi ne de teknesi görünmedi ve üzerinde bulunan o malûm kafalar da boğuldu ( ! ) . Bu gemi top darbesile denizin dibine gittiğinden ve Türkler de üçüncü top endahtında gemiyi denizin dibine gönderdiklerini görünce bundan o kadar büyük bir gurur duydular ki, kendileri o toplarile hıristiyanların bütün donanmasım birkaç gün içinde batırabileceklerini zannettiler. Fakat bizim donanmamaza o top darbelerinden çok zarar geldiğini görerek, limandaki zinciri kırmağa ka- rcir verdik, ve yalmz gemilerin yerlerini değiştirmeği düşündük, ve bunlar Pera surları önüne getirildi, çünkü top gülleleri burada onlara zarar veremiyecekti; bunlar on gemi idi ve bizim kadırgalarımız da bu şekilde hareket ettiler. Bu gemiler ve bu kadırgalar Pera surları yakı- ninde bulunduklarından yine Türklerin bombardımanlarına maruz idiler, ve bu sebeple çok büyük üzüntü ve ölüm korkusu içinde bulunuyor- la;-dı, çünkü her top darbesi bizim kadirgalarımızdaki adamları öldürüyordu; bazı gülleler dört kişiyi öldürüyordu, bazı gülleler iki kişiyi, fakat umumiyetle her top güllesi birkaç kişiyi ortadan kaldırıyordu ve kadırgalar da parçalanıyordu ve gemiler de aynı vaziyette idiler. Bu bombardıman günlerce devam etti; velhasıl mezkûr toplar çok zarar verdiler; sonra Türk bu topları ortadan kaldırdı ve onian bir burun ü- zerine yerleştirdi; buradan Kostantiniyenin Chinigo tesmiye edilen bir semtine endaht ediyorlardı; ve bu mahalle çok miktarda gülle attılar, fakat Allaha şükür bunlar hiçbir zarar vermediler; sonra bey bu toplan oradan kaldırttı ve diğer toplarla birlikte kara surlarını bombardıman etmek üzere naklettiler.
Yine mayısın altıncı günü, ne gündüz ne de geceleyin, mühim hiç bir şey olmadı, yalnız kara surlarına karşı bombardımanlar ile şehrin halkını korkutmak için bağrışmalar ve çalpara gürültüleri devam etti.
Yine mayısın yedinci günü gecenin saat dördünde kara surlanmn
— 47 —
önünde çok muntazam ve mükemmel bir vaziyette otuz bin türk geldi, birkaç da kedi başı (koç başları) getirmişlerdi (1) ve memlekete gizlice girmek istiyorlardı, çünkü şehrin içinde bulunan bizler taarruzun başlıyacağına henüz ihtimal vermiyorduk. Fakat ebedî Allah bizimki-
■ lere yardım etti ve kuvvet verdi, ve şeci bir savletle türkler geri atıldılar ve kendileri rezil oldular ve çok zarara uğradılar, ve birçoklan öldü, yani içrerinden büyük mıkdartfa insan öldü.
Yine bu gece biz deniz tarafından, o gaddar dinsizlerin bu zavallı şehrin surları etrafındaki o şiddetli bağrışmalarını duyduk. O derecede ki, bu bağrışmalar, türkün ordugâhından oniki ,mil uzakta olan Anadolu sahilinden bile duyuluyordu; ve bizler denizden bütün bunları görerek ve şiddetli gürültüleri duyarak o esnada onun umumî taarruza geçmek istediğini zannettik, çünkü çalpara ve davul sesleri o derecede şiddetli idi ki, bunları bizzat işitmemiş olan inanmazdı; ve yukarda söylediğim' gibi biz denizden, onun bu gece taarruz edeceğini zannederek derhal biz denizdekiler hepimiz silâhlarımıza sarıldık ve gerek kadirgalarda gerekse gemilerde herkes şecaatle kendi yerine geçti. Onun kara cihetindeki bu muharebesi gecenin saat yedisine kadar devam etti ve yalnız üç saat sürdü. Fakat Türkün donanması hareket etmek istemedi, çünkü bizim donanmamızdan korkuyordu; bizim donanmamız, emir bekliyerek, zincirin yanında duruyordu; öyle ki o gün deniz cihetinden başka bir şey yapılmadı ve kara tarafından da o gece o mahalde başka bir hareket olmadı. Fakat mezkûr türkler orada hiçbir şey yapamadıklarım görünce, muharebe ettikleri o mahalden hareket etmeğe karar verdiler ve şiddetli haykırmalarla gittiler ve saray tahkimatının kapısında yangm çıkardılar ve tamamen yaktılar ve bunun üzerine bizimkiler derhal oraya koştular ve Türkleri geri atarak o kapıyı duvarla ördüler.
Yine aynı günde gemiler zincirin yanına döndüler, bu gemiler bombardıman endişesile oradan hareket etmişlerdi ve Pera surları önüne gitmişlerdi ve zincir evvelce olduğu gibi o gemilerle takviye edildi.
Mayısın sekizinci günü onikiler meclisini topladık, ve-bütün ticaret eşyalarının Kostantiniyeye çıkarılmasına karar verdik; bu ticaret emtiaları Tuna kadırgalarında bulunuyordu ve her üç geminin de imparatorun tersanesinde karaya çekilmesine karar verildi; ve bu kadırgaların boşaltılmasına karar verildikten sonra boşaltma işine başlana-
— 48 —
(1) Bunlar, uçlan kedi başı seklinde muharebe âletleri idi ki surları dövmek için kullanılıyordu. Aynı zamanda dehliz, çit, bağ, m âna^rına da gelir.
cağı sırada derhal tayfalar kılıçlarını çekerek gemilerin kapılarına hücum ettiler ve şöyle dediler: Bu gemilerden bu malları kimin dışarıya çıkaracağını görmek isteriz; bizim ımaUanmız nerede ise evlerimiz de oradadır, ve bu kadırgaları boşaltıp onları tersaneye çekince, bu Ruitl- 1ar derhal onları bu şehirde, kendi köleleri imiş gibi alıkoyacaklar, hal.
-buki şimdi biz gerek gitmek ve gerekse kalmak hususunda hürfiyetimi- zç malik bulunuyoruz; şayet kadırgaları boşaltmak lâzımgelecekse, o zaman Cenabı Hakkın şefaatine kendimizi emanet etmek, ve bu işi kendisinin halletmesini niyaz eylemek, ve işleri oluruna terketmek, ve bizim hakkımızda ne dilerse onu yapmasım temenni etmekten başka çare yoktur; çünkü biliyoruz ve açıkça görüyoruz ki hâlen bu zavallı şehirde bulunan hıristiyanlann hiçbiri, bu gaddar dinsizin gazabından niasun kalamayacaktır. Biz hepimiz türkün kılıcından geçirileceğiz; binaenaleyh bütün biz kadırgalılar, bu kadırgaların üzerinde ölmeğe karar verdik, çünkü bizim evimiz burası idi, ve bizler hiçbir suretle karada ölmek istemiyoruz. Ve bu tayfalar kadirgalar üzerinde kalmak için çok uğraştılar ve maksatlarına nail oldular, çünkü bu işte kadırgaların kaptanı cüret ve cesaret gösterdi ve bütün adaımlarile birlikte Pera sahil şeddinin yamnda bulunan kadırgEilannda kaldı. Fakat bütün bugün zarfında türk, kara surlarının San Romano kapısına doğru büyük topu ile ve diğer toplarile bombardıman etmekten bir an geri kalmadı.
Yine Mayısın dokuzuncu günü onikiler meclisini topladık ve bu mecliste iki kadırganın kaptan muavini bay Cabriel Trivixan’ın kendi kadırgasından 400 adam alarak karaya çıkması ve kara surlarına gitme si ve kendisinin iki küçük kadırgasımn da teçhizatının kaldırılarak bunların muhafazasının bay Aluvixe Diedo’ya tevdi edilmesi kararlaştırıldı ; bu zat Tuna kadırgalarının kaptanı olup,, onikiler meclisinin karan üzerine bay Cabriel Trivixan kendisine verilmiş olan emre itaat etti ve iki kadırganın teçhizatım kaldırdı ve kendi kadırgasından dört yüz adam alarak karaya çıktı ve kara surlarına gitti; ve onlar yukarda söylediğim gibi bay Aluvixe Diedo’nun mıihafazası altına konuldular.
Yine mayısın onuncu günü Kostaniyede meşhur santa Maria kilisesinde onikiler meclisini topladık.
Bütün tehlikeli hallerde, deniz işleri hususunda icabeden tedbirleri almanın iyi bir şey olacağım düşünerek ve bu hain Türkün donanmasının bizimkine nazaran çok kuvvetli ve kudretli olduğu da herkes tarafından açıkça görülmekte olduğundan; ve diğer cihetten bu Kostan- tiniye ve Pera limanında, muhtelif cemaatlere ve muhtelif mahallere
— 49 —
mensup gemiler, kadırgalar ve diğer tekneler bulunduğundan, deniz cihetinden yapılacak muharebelerde işlerin daha fazla bir intizam dairesinde idaresinin temini gayesile, ve biz hıristiyanlann da Türke karşı zafer ve şeref kazanabilmemiz için. Tuna kadırgaları kaptanı asil a- dam bay Aluvixe Diedo’nun amumî deniz kumandanı tayin edilmesi Meclis tarafıridari kârâriâştifıIdırMümaileyh bU limandâ'hazır bulunan donanmanın kaptam olacak ve bu limanda bulunan bütün tekneler hakkında her istediğini yapmak salâhiyetini haiz olacaktı. Bu karar verildi, mezkûr bay Diedo bugün kumandanlığı memnuniyetle kabul etti ve derhal bu liman ve gemilerle kadırgaları iyice tanzime koyuldu; fakat bilhassa limandaki zincire ehemmiyet verdi, çünkü bu zincir bizim donanmamızın ve limamrmzın kurtuluşu demekti; liman ciheti takviye edilince, artık deniz hususunda endişeye düşmeden müsterih olabilecektik.
Yine mayısın onbirinci günü ne denizden ne de karadan başka bir şey yapılmadı, yalmz kara tarafından surlara karşı çok bombardımanlar oldu; bugün söyleniimeğe değer başka hiçbir şey olmadı.
Yine mayısın onikinci günü, gece yarısı saray surlarına iyice teçhiz edilmiş ve ımuntazam ellibin türk geldi, tıütün saray bu hâin türk- 1er tarafından, âdetleri olduğu veçhile şiddetli haykırmalar ve çalpara ve davul seslerile kuşatıldı, mezkûr türkler bu sarayın surları önünde büyük bir muharebe yaptılar; öyle ki, karada memleket halkımn büyük bir kısmı o gece şehri kaybetmek üzere olduklarını zannettiler. Fakat şefaatkâr efendimiz Hazreti îsa bu şehrin bu gece böyle sefilâne kaybedilmesini istemedi ve Allan da, kehanetlerin tahakkukunu istedi. Bu kehaneti, Kostantiniyeye malik bulunmuş ilk imperator olan mukaddes Kostantin yapmıştır ki mumaileyh, ay bedritâm hâlinde bulunurken ortalık karanlıklar içinde kalmadıkça, yani ayın yalnız yansı görünmedikçe o gece şehrin asla kaybedilmesi ihtimali olmadığım söylemişti ; bununla beraber bu kıymetli imperatorluğım kaybedilmesi ve yıkılması zamanı gittikçe yaklaşıyordu.
Yine bu mayıs ayımn onüçüncü günü küçük kadirgalann kaptcuı muavini bay Cabriel Trivixan, kadırgalarını Uman reisinin muhafazasına terkederek, kadırgalardaki adamlarile birlikte kara surlarına gitti; mezkûr bay Gabriel orada surlara baktı, top darbeleri üzerine yapılmış olan tamiratı tetkik etti; ve mezkûr bay Cabriel, şehir türkün eline geçinceye kadar orada surlarda kaldı. Yine o gün bir kaç türk surlara geldi, ve çarpıştılar, fakat mühim bir şey olmadı; fakat toplar,
— 50 —
bütün gün ye bütün gece, zavallı surları bombardıman etmekten geri kalmadılar.
On dördüncü günü (yuakrdaki izahat on üçüncü güne aittir), yani mayısın bu ondördüncü günü saat üçte Türk beyi Pera dağı üzerindeki toplan prad ve bu toplar i)izim-donanmamızı mütemadiyen bombardıman ediyorlardı; bu topların bizim donanmamıza at- mı§ olduğu gülleler sayıldı ve ikiyüz oniki gülle oldukları anlaşıldı. Ve her biri ikiyüz libreden fazla ağırlıkta idi ; ve Pera dağındaki bu topları kaldırdıktan sonra, bunları bir noktaya yerleştirdi ki buradan. Chi- nigo tesmiye edilen bir kapıyı bombardıman ediyordu; burası haşmetli imperator sarayına doğru bir mahaldir ve buraya bu türkler çok miktarda top attılar ve hiçbir zarar veremediler; Ve sonra bu topları o noktadan kaldırıp götürdüler ve kara surlanmn karşısına , şehri bombardıman etmek üzere San Romano’ya, diğer toplann yanına koydular; kara cihetinin en zayıf noktası burası idi ve gece gündüz bu toplar bu zavallı duvarlan darbelemekten hiç geri kalmadılar. Ve her zaman büyük miktarda sur uarçaları yıkılıyordu ve biz de karada gece gündüz, surlann yıkılan yerlerini fıçılar, kazıklar ve topraklar ve bu iş için lüzumlu diğer malzemelerle iyice tamir ediyorduk; öyleki tamir edilen yerler hemen hemen eskisi kadar sağlam oluyordu ve binaenaleyh tahribat dolayısile türklerden korkumuz yoktu. Fakat diğerlerinden daha fazla tahrip edilmiş olan kapıya o mahallin müdafaası için, bütün techizatlan mükemmel bir vaziyette üç yüz adam koymuştuk. Bu a- damların hepsi de yabancı idi, içlerinde hiç rum yoktu, çünkü bu rum- 1ar alçak ruhlu insanlardı ve bu yüç yüz adajmıv ellerinde iyi toplar, iyi tüfekler, birçok tatar oku ve bu i§ için lüzumlu başka şeyler vardı.
Yine bu mayıs ayının on beşinci günü, ne denizden ne de karadan hiçbir muharebe ve taarruz olmadı; yalnız surlara karşı yapılan bombardımanların sonu hiç gelmiyordu; ve bizler, surlar yıkılır yıkılmaz delikleri içerden ve dışardan, dediğim gibi, iyice tamir ediyorduk. Bugün Türkler kendi ordugâhlarında rahat durdular ve âdetleri olduğu veçhile surlar etrafında dövüşmeler yapmadılar.
Yine bu mayıs ayımn onaltmcı günü takriben saat yirmi ikide, türklerin bazı firkateynleri geldi; bunlar, sütunlar mevkiinde bulunan donanmalarından hareket etmişlerdi; ve Türklerin bu firkateynleri, hızlı hızlı kürek çekerek limanın zincirine kadar geldiler; ve zincirin yanında bulunan biz hıristiyanlar onları büyük bir sevinçle bekliyorduk. Çünkü bunların Türk donanmasından kaçan ve. kendilerini
— 51 ^
— 5 2 -
daha büyük bir emniyette görmek için bize gelmek isteyen hıristiyan- 1ar olabUeceğinl düşünüyorduk. Ve mezkûr firkateynler liman zincirine yaklaştıkları zaman, zincirin yanında bulunan gemilere karşı birkaç küçük topla ateş açtılar ve biz denizden, âni olarak yapılan bu hareketi görünce firkateynlerimizle onların üzerine yürümeye karar verdik; ve Türkler, üzerlerine doğru yürüdüğümüzü’ görünce kaçmağa t>aşladı- 1ar, ve bizimkiler onlan takip ettiler ve yanlarına yaklaştılar ve onlarla müsademeye tutuştular; fakat Türkler çabuk davranarak küreklere sarıldılar ve kendi donanmalarına kaçtılar, ve bizimkiler liman zinciri içine döndüler ve bugün denizde başka bir şey olmadı.
Bu onaltı ımayıs günü, kara cihetinde şu aşağıda anlattıklarım vaki oldu. - Türkler bir lâğam, dehliz (1) inşa etmişlerdi; bununla surların altından içeri girmek istiyorlardı, ve bu tünel bugün keşfedildi: türkler bunu surlardan tam yarım mil uzaktan ksızmaga başlamışlardı ve bu dehUz surların temellerinin altına doğru uzanıyordu; fakat karadaki adamlarımız geceliyin bu tünelin kazıldığını duydular; tünel surların temellerinin altından geçmiş bulunuyordu ve bu kazma ameliyelerinin gürültüsü duyulunca derhâl büyük duka bunu haşmetli imperatora bildirdi, ve bu tünelin durumu kendisine anlatıldı, ve imparator bu işe çok hayret etti; fakat haşmetli imperator derhal bu tünel hakkında icabeden tedbirleri aldı. Derhal bütün şehirde, toprak altından tünel açan bütün ustalar arattırıldı, ustalar bulununca derhal büyük dukaya gönderildiler, ve burada mezkûr büyük duka bu ustalara, toprak altında bir dehliz açtırdı; bu dehliz Türklerin dehlizile karşılaşıyordu; ve iki dehliz birbirile karşılaşınca bizimki onunkini bulmuş oldu; ve bizimkiler derhal onunkini ateşe verdiler ve onların dehlizi içinde kakılmış olan bütün direkleri yaktılar ve o dehlizin duvarlarını tutan kalaslar yanınca topraklar dökülmeğe başladı ve bu tünelin içinde bulunan bütün Türkler toprak altında kaldılar ve yahut ateş içinde kalarak yandılar. - Bu dehliz Calegaria tesmiye edilen bir mahalde bulundu, ve Türklerin dehlizi burada açmalarının sebebi, bu mahalde surların takviye duvarlarının bulunmamasından ileri geliyordu. Bu dehliz şehre büyük korku saldı, çünki bir gece bu dehlizler vasıtasile onların taarruz etmelerinden endişe ediyorlardı; Türkler bugün fena bir duruma düştüler; bugün başka bir şey olmadı, yalnız onlarm âdetleri veçhile çok bombardımanlar oldu ve şiddetli bağıng- malar duyuldu, o derecede ki sanki gökyüzü açılıyordu.
(1) Bu bir tüneldi, Alman Yohann Grant, Türklerin birçok tünel teşebbüslerini bertaraf etmiş meşhur tünelci idi. Türklerin dehlizcileri SIrbistanlI idiler ki ekserisi NoVoborda’lı idi.
Yine mayısın onyedinci günü saat yirmi üçte, bizim donanmamızın vaziyetini ve nizamını tetkik etmek üzere limanın zincirine kadar beş tekne geldi, ve aynı zamanda bizim kendilerinden korkup korkmadığımızı anlamak istiyorlardı; ve bizimkiler bu beş teknenin zincire doğru geldiğini görünce derhal gemidekiler o teknelere karşı top ateşi -açmağa başladılar; -Kostantiniyedekiler,-gemilerdekiler ve kadır- gadakiler bir ân içinde yetmişten fazla gülle attılar, fakat aksi tesadüf eseri olarak bunların hiçbiri teknelerden hiçbirine isabet etmedi, ve türklerin bu tekneleri bütün bu bombardımanı görerek karar verdiler, ve sütunlar mevkiinde bulunan kendi donanmalarına doğru gittiler ve orada bizjm donanmamız hakkında gördüklerini kendi kaptanlarına Einlattılar ve türkler denizde bizden pek çok korktular. O gün denizde başka bir şey olmadı, karada çok bombardımanlar oldu ve biraz da müsademeler oldu, fakat kayda değer bir derecede değil; yalnız bütün memleket halkı, her ân umumî taarruzun başlamasını bekliye- rek büyük bir korku içinde idiler, çünki bu taarruz neticesinde, tecrübenin de gösterdiği gibi, herkes türkün kölesi olacağını anlıyordu.
Yine bu mayıs ayının onsekizinci günü Türkler çok güzel bir kalâ burcu inşa ettiler i bunu bu gece ne şekilde yapmış olduğunu aşağıda anlıyacaksmız.
Bu Türkler bütün bu gece büyük bir Türk kalabalığı ile çalışmağa koyuldular ve aynı gece zarfında bir kalâ burcu inşa ettiler ki bu, hendeklerin kenarında bulunuyordu ve surların takviye duvarlarını aşıyordu. Ve bu kalâ burcu, Cresca tesmiye edilen bir mahallin önünde bulunuyordu. Bu kalâ burcu o kadar mükemmel bir şekilde yapılmıştı ki, bunun ne tarzda yapılmış olduğunu kimse anhyamadı,, ve hiçbir dinsiz bu kadar mükemmel bir şey ve böyle bir sanat eseri yapmış değildi.
Şunu da söyliyeyim ki Kostantiniyenin bütün hıristiyanları böyle mükemmel bir şey yapmak isteselerdi bunu bir ayda yapamazlardı; halbuki o bunu bir gecede yapıverdi. Bu mühim kalâ burcu şehrin e- sas surlarından on adım ilerde idi ve bu kalâ burcu endişesiyle surlar üzerinde çok miktarda adamın bulunması icabediyordu, ve bunun bir gecede yapıldığını söyledim, fakat dört saatten az bir zaman içinde yapıldığını söyliyebilirim; okadar süratle yapıldı ki, surlar üzerinde bulunan ve o tarafa bakan adamlar onun inşa edildiğinin farkında bile olmadılar. Ancak sabahleyin yapılmış bitmiş bir vaziyette onu gördüler, ve böyle bir şeyden o kadar büyük bir Jtorku duydular ki, bu şa
— 53 —
yanı hayret cihazı görüp tetkik ettikten sonra derhal gidip haşmetli imparatora söylediler, bunun nasıl yapılmış olduğunu anlattılar. Derhal imperator bütün asılzadelerile birlikte kalktı ve bu şayanı hayret şeyi görmeğe geldi ve gördükten sonra herkes, korku ve endişeden ölü gibi kaldı, çünki surların takviye duvarlarını aşan bu alâ burcunun, şehrin sukutuna yardım edeceği endişesi içinde kalındı
Mezkûr kalâ burcu, aşağıda göreceğiniz şekilde yapılmıştı. Evvelâ sağlam ağaçlardan yapılmıştı, ve etrafı deve derilerile tamamen örtülmüştü ; ve böylece örtülmüş olup içerisi yarısına kadar taşlarla dolu idi, ve dış taraftan da, yarısına kadar toprakla örtülü idi; öyle ki top darbesi veya tüfek veyahut başka silâh darbesi ona bir zarar veremezdi ve dış ve üst taraflarına çit örgüsü koymuştu ki bunlar deve derilerinin üzerine konulmuştu, ve kalâ burcundan başlıyarak ordugâha doğru tam yarım ;mil uzunluğunda bir de yol yapılmıştı ve bir yandan diğer yana çifte çitlerle örtülmüştü ve en üst kısımda deve derilerile örtülmüştü.
Öyle ki kalâ burcundan ordugâha kadar üzeri örtülü yoldan gidilebilirdi ve ne tüfek ne da başka bir silâh buna hiç bir zarar veremezdi ; ve kalâ burcunun içinde bulunan Türkler toprağı kazıp hendeklere atıyorlar ve bunları dolduruyorlardı; okadar çok toprak attılar ki surların takviye duvarlarından daha yüksek bir hale getirdiler ve filhakika şehrin alınmasında bu kalâ burcunun türklere çok büyük yardımı dokundu. Ordugâhtaki türkler bu kalâ burcunu o kadar mükem:- mel bir şekilde yaptıklarından ve hendeğin çukur olan yerini toprakla doldurduklarından, kendilerini ilerlemiş addettiler; bugün gece ve gündüz, ne karada ne de denizde başka bir şey olmadı. Şurası doğrudur ki Türkler, bugün kalâ burcunun bulunduğu yerden şehrin içine doğru çok -miktarda ok attılar; âdeta ordugâha neşe vermek için atıyorlardı, ve bizimkilerin hepsi korkudan büyük üzüntü içinde kaldılar
Yine bu mayıs ayının on dokuzuncu günü,, her türlü fenalıklarla dolu olan mezkûr gaddar türkler, uğraştılar ve iyi netice elde ederek bir köprü yaptılar, bu köprü limanı baştan başa katediyordu, yani Pera toprağından Kostantiniye yakasına kadar direkler üzerinde uzanıyordu, ve bu köprü birbirine bağlanmış çok büyük dubalardan yapılmıştı ve bu dubaların üzerine birbirine iyice bağlanmış olan kalaslar konulmuştu, öyle ki bu çok güzel ve kuvvetli bir köprü oldu; ve bu köprüyü umumî taarruz günü limana baştan başa germek için böyle yapılmış ve hazırlanmış bir halde tuttu ve bunun sebebi de o Türk-
— 54 —
lerin kara cihetinde topların tesirile surların yıkılmış olduğu yerlerden maksatlarına daha çabuk varabilmek için memlekete kargı daha şiddetle saldırmak cirzusu idi; bu köprü umumî taarruz gününden evvel limanda gerilmiş olsaydı, bir tek top darbesi onu parçalıyabilecek, tamamen bozabilecekti; fakat yukarda söylediğim gibi, o başka birşey yapmadı, yalnız adamlarını surlar, boyıınca dağıttı. Bu köprü Chinigo kapısı karşısında uzanmış duruyordu; fakat bu köprü hiç bir zaman yerine konulmadı çünki Türklerin buna ihtiyaçları kalmadı; i§te bugün gerek deniz cihetinde gerekse karada takip ettiğim şeylerin hepsi bundan ibarettir; fakat kara tarafında, gece gündüz bonabardıman etjmekten hiç geri kalmıyordu ve çok miktarda surların yıkılmasına sebebiyet veriyor, ve bizimkiler de her ân mütemadiyen fıçılarla ve toplarla tamirler yapıyorlardı, öyle ki surlar, hemen hemen eskisi kadar sağlam oluyordu. Türklerden sayısız miktarda ok tüfek yağıyordu. Ve böylece bize hergün ok ve top atıyorlar ve âdetleri veçhile haykırıyorlardı. —
Yine bu mayıs ayının yirminci günü, ne denizde ve ne de karada fazla muharebe veya müsadc'"ie olmadı; ancak âdetleri veçhile, bombardımanlar oldu ve heı- daim fasılasız ve çok miktarda surlar yıkılıyordu ve biz hıristiyanlar bu tahribatı derhâl fıçı parçaları, asma kütükleri ve çalı çırpılarla ve toprakla iyice tamir ediyorduk, o şekilde ki hömen hemen eskisi kadar sağlam oluyordu. Fakat bu tamiratta erkekler,, kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, râhipler, herkes bir arada bu tamiratta çahşıyordu, çünki mesele mühimdi ve bu tamirat pek lüzumlu idi, çünki toplar bütün toprakları kazıyordu. Gülleler atıldığı zaman, toprakla yapılmış olan tamirat yerlerine giriyordu. Bu toplar çok büyüktü.Ve içlerinde bir tanesinin ağırlığı bin iki yüz libre idi, yani attığı güllenin ağırlığı; şunu da söyliyeyim ki bu top, surlara ateş ettiği zaman, kara cihetindeki bütün surları şiddetle sarsıyor, hırpalıyor, yıkıyordu; ve bütün şehrin toprağı, ve hattâ limandaki donanma bile bu şiddetli sarsıntıyı hissediyordu. Bu şiddetli gürültü yüzünden, hâmile olan bir çok kadınlar bu darbelerin korkusile çocuk düşürdüler; dünyada, bütün dinsider âleminde bundan büyük bir top görülmemişti ; şehrin okadar surlarını yıkan top bu oldu. Bugün başka bir şey olmadı.
Yine bu mayıs ayının yirmibirinci günü, gün doğmadan evvel saat ikide, Türkün sütunlar mevkiinde bulıman donanması hareket etti ve büyük bir gayretle kürek çekerek limanın zincirine kadar geldiler, ye şiddetli davul ve çalpara gürültüleri arasında çok heyecanlı idiler;
— 55 -
bunu bizi korkutmak için yaptılar. Ve bu donarimanın tekmili zincirin önüne gelince, orada yerleştiler ve limanm ortasmda kaldılar ve bütün bizler denizden onlarm bize saldırmasmı cesaretle bekliyorduk ve bizler hepimiz silâh başında idik ve maneviyatımız iyi idi, bilhassa zincirin yanında bulunan on gemi tamamen ve iyice mücehhez ve hazırlanmış ve intizam içinde sıralar^mış -duruyorlardı ve. Türkün dor nanmasını bekliyorlardı. Bu gemilerin üzerinde çok adam vardı. Fakat Türkler saldırmakta tereddüt ettiler; fakat zincirin yanında bulunan bu donanmanın böylece orada kaljması üzerine bütün memleket, bugün onların umumî taarruza geçmek arzusunda olduklarından şüphe lenerek, her tarafta çanlar çalmağa başladı; fakat bütün memleketin silâh başına koşması ve herkesin haşmetli imperator tarafından tayin edilen yere geçmesi için çanlar şiddetle çalınıyordu. Türkün sözü geçen donanması, bizîm donanmamızın bu kadar mükemmel ve hazır bir vaziyette olduğunu ve bütün memlekette çanların çalındığını görünce bÜ3Öik bir tereddüt içinde kaldı ve derhal evvelce bulunduğu sütunlar mevkiine döndü. Gündüzün saat ikisinde her iki tarafta sükûnet avdet etti,, öyleki hiç bir muharebe olmadı. Yani denizde bir şey olmadı. Fakat kara cihetinde, aynı gün öğle vaktinde bizimkiler Ca- legaria mevkiinde bir tünel buldular, türkler bunu kara surlarının temellerinin altından açmışlardı ve buradan geçip bir gece şehre baskın yapmak istiyorlardı; fakat bu tünel fazla korkulacak bir şey değildi. Karadaki kuvvetlerimiz bu tüneli keşfeder etmez gidip içinde yangın çıkardılar ve dışarda bulunan Türkler bizim yangın çıkarmak niyetinde olduğumuzu hissederek, ve onlar da derhal harekete geçip orasını ateşe verdiler ve böylece her iki taraf bir ân içinde tüneli ateşe vermiş oldular. Neticede o tüneli biz kendi şerefimizle kazanımş olduk ve bundan artık korkmak için bir sebep kalmamıştı. Yine aynı günde Türkler zavallı surları şiddetle topa tuttular ve bugün surların birçok yerlerini ve bir kulenin bir kısmını yıktılar ve biz de derhal fıçı parçalarile ve diğer malzemelerle iyi tamirat yaptık, öyle ki, gerek denizde, gerekse karada çok uğraşmak mecburiyetinde kaldık ve akşam üstü yorgunluktan pek bitkin bir halde idik.
Yine bu mayıs ayının yimıiikinci günü gece yarısından az evvel bizimkiler Calegaria mevkiinde bir tünel buldular, bunu ordugâhtaki Türkler yapmıştı; bu tünel kara temellerinin altından kazılmıştı ve şehrin içine kadar uzanıyordu, ve bu tünel dün bulunan diğer tünelin yanında yapılmıştı, ve dünkü gibi açılmıştı, ve bizimkiler bunun içinde yangın çıkardılar ve onu şecaatle yakarak büyük şeref kazanmış olduk, ve onun içinde kalıp derhal dışarıya çıkamamış plan birkaç
— 56 —
türk de yandı. Yine aym günde, yine bu Calegaria .mevkiinde, surların takviye duvarlarının bulunmadığı bir noktada diğer bir tünel daha keşfedildi, bu tünel biraz tehlikeli idi, fakat Allahın inayeti sayesinde bu tünel kendi kendine yıkıldı ve içinde bulunan bütün türkler öldüler. Fakat sizin anhyabilmeniz için izah ediyorum ki, bu tüneller toprak kazılarak açüıyordu, sonra hafriyat ilerledikçe kazılan yerlerin tavanları iri ve sağlam direklerle tutturuluyor,, takviye ediliyordu, ve bu şekilde kazılarak şehrin temellerine doğru uzanıyordu ve sonra da temellerin altından hafriyat devam ediyordu. Ve böylece şehrin içine girilmiş oluyordu ve onlar tünellerini bu şekilde açıyorlardı.
Yine mayısın bu yirmiikinci günü gece saat birde gökyüzünde fevkalâde güzel bir işaret görüldü; bu işaret, Kostantiniyenin liyakatli imperatoru Kostatine, kendisinin şerefli iraperatorluğunun sonlarına doğru yaklaşmakta olduğunu bildirdi ki filhakika böyle oldu, Bu İşaret şu şekil ve şartlarda oldu; bu akşam gece saat birde ay doğdu, ve bugün tostoparlak olması lâzımdı; bu ay doğduğu zaman bedirtâm halinde olması lâzımdı, fakat ay doğduğu zaman sanki üç günlük imiş gibiydi ve az görünüyordu; lıalbuki hava temiz ve pâk bir kristal gibi berraktı; bu ay bu şekilde dört saat kadar devam etti, sonra yavaş yavaş yuvarlak olmağa başladı ve gecenin saat altınsında bedritânı hâline geldi. Bütün biz hıristiyanlar ve dinsizler, bu muhteşem işareti görünce , Kostantiniye imparatoru bundan çok korktu ve etrafındaki asiller de öyle yaptılar; bunun sebebi de, rumların bir itikada inanmaları idi, ki buna göre, gökyüzünde ay bedritâm hâlinde iken işaret vermedikçe Kostantiniye asla kaybedilmiyecekti; işte rumların korkusu bundan ileri geliyordu. Fakat Türkler bu işaretin verdiği neşe dolayı- sile büyük şenlik yaptılar, çünkü kendilerinin zafere ulaştıklarını zannettiler ki hakikatte de esasen böyle oldu (1).
Yine bu mayıs ayının yirmi üçüncü günü şafak vakti Calegaria mevkiinde diğerlerinin bulunduğu mahallin yakınında bir tünel bulundu: şunu bilesiniz ki, bu Calegaria mevkii imperatorun sarayının yanındadır; biz bu tüneli bulunca derhal içini ateşe verdik ve çabucak hepsi yandı ve yanar yanmaz da yıkıldı ve içinde bulunan bazı Türkler altında kalarak ezildiler ve içlerinden ikisi canlı olarak çıkarıldı; bunlar bu tüneli açan ustalardı. Bu iki ustaya rumlar tarafından eza cefa edildi ve diğer tünellerin nerede bulunduklarını ifşa ettiler, ve itiraf ettikten sonra kendilerinin kafaları kesildi ve vücutları türklerin or-
— 57 —
(1) Bizans imperatorluğunun sükutu hakkmdaki muhtelif mucize ve İtikatlar hususunda Hammer’e bak.
dugâhlannın bulunduğu tarafta kara surlarından aşağı atıldı, ve Türk- 1er bu adamların surlardan aşağı atıldıklarını görünce çok müteessir oldular ve ramlara ve biz italyanlara çok kızdılar. Yine aynı günde, gün doğmadan bir saat evvel, Çanakkale boğazı tarafından bir firkateyn geldi; bu firkateyn evvelce türk gemisi gibi donatılmıştı, ve bizim donanmamızla karşılaşıp JCostantiniyeniruhâlâ -dayanmakta olduğunu ve derhal buraya gelmesini bildii'jmek üzere Adalar denizine gönderilmiş olan firkateyn bu idi. Fakat sütunlar mevkiinde bulunan türkün donanması, bu firkateynin acele acele kürek çektiğini görerek bunun bizim donanmamıza mensup bir gözcü olmasından şüphelendi, çünki onlar bunun bir türk teknesi olmadığını pekâlâ biliyorlardı; binaenaleyh türklerin mezkûr donanmaları sütunlar mevkiinden hareket etti ve bu firkateyne doğru geldi; fakat bu firkateyn limanın zincirinin önüne geldiği zaman işaret verdi ve limana girerek kurtuldu, ve türkün donanması bunu görünce bütün donanmasıle birlikte geri döndü ve mutad mahalline gitti, fakat bizim donanmamızda herkes kendi yerini muhafaza ediyordu ve mutad veçhile silâhlı ve teçhizatlı bulunuyorduk, çünkü türkün mezkûr donanınasımrı zincire taarruz etmesinden korkuyorduk (ve) hepimiz gündüz saat bir buçuğa kadar silâh başında durduk. Sonra hepimiz silâhlarımızı bıraktık, bugün başka bir şey olmadı, fakat şehirde, söylediğim gibi donanma endişe- sile, adamları deniz kenarında toplamak için, büyük bir çan gürültüsü devam ediyordu. Kara cihetinde bugün surlara karşı çok bOitnbardı- man yapıldı ve hayli uzunlukta surlar yıkıldı ve bizler derhal mükemmel bir şekilde tamirler yaptık, bugün çok çalıştık ve uğraştık, ve gerek denizde, gerese karada, ordugâh tarafından çok heyecan ve sıkıntı gördük. —
Yine bu mayıs ayının yirmidördüncü günü, öğle vakti, Calegaria’- da, evvelki tünellerin yanında bir tünel bulundu ve bu gaddar türkler surlarda takriben on adım ileride ve direklerle kuleye benzer bir şey yapmışlardı ki, buradan bir yangın çıkarak kulenin yıkılmasını temin edecekler ve böylece şehre derhâl gireceklerdi. Fakat bizim Allahımız efendimiz o anda okadar fenalığa ve şehrin o şekilde kaybedilmesine müsaade etmek istemedi. Rumlar bu son tüneli keşfeder etmez derhal toprağı kazmağa ve süratle duvar örmeğe koyuldular ve çok takviye ettiler, hemen hemen eski haline getirdiler, öyle ki (o noktada) endişeye artık mahal kalmamıştı. Bugün türkler kara surlarını toplar,, tüfeklerle, sayısız oklarla okadar taciz ettiler ki bugün çok fena ve berbad bir gün oldu. Deniz cihetinden hiç izaç edilmedik, onun donanmasının korkusundan hep silâlı başında idik, ânî olarak gelip taarruz
— 58 —
etmesinden korkuyorduk.
Türkün ordugâhında bugün çok şenlik yapıldı, çalgılar çalındı ve diğer neşe alâmetleri görüldü, çünki pek yakında umumî taarruza geçmek istedikleri anlaşılıyordu.
yine.bu mayıs ..ayının, y ir mibegind: günü akşamüstü yine .aynı .Ca- legaria mahallinde diğer tünellerin yanında bir tünel bulundu, bu tünel sağla(m ve tehlikeli idi. Çünki bunun içine direklerden bir duvar yapılmıştı, ve bunun içi ateşe verildiği takdirde bu tünel yıkılacaktı ve tünel yıkılınca da bu türkler derhal bu şehrin içine gireceklei-di ve hiç bir maniaya tesadüf etmeden şehri sapasağlam elegeçirmiş olacaklardı. Bu en son olarak açılan ve en son olarak elegeçirilen tünel oldu, fakat bulunan tünellerin en tehlikelisi idi. Fakat yine aynı günde türkler kara surlarının içine pek çok top attılar, ve çok miktarda sur duvarlarını yıktılar ve biz derhal toprakla ve fıçılarla iyice tamir ettik ve eskisi kadar sağlam bir hâle getirdik; bugün sayısız derecede ok attılar, denizde türkün donanması hiçbir harekette bulunmadı, bizimki de bulunmadı; ancak biz gece ve gündüz, gerek gemilerde gerekse kadırgalarda silâh başında idik. —
Yine bu mayıs ayînm yirmialtmcı günü, gecenin saat birinde türkler bütün ordugâhlarında büyük miktarda ateşler yaktılar, ordugâhta bulunan her bir çadır iki ateş yakmıştı; bunlar pek büyük ateşlerdi ve bu ateşlerin şiddetli ışıkları dolayısile ortalık gündüz gibi aydınlanmıştı ; bu müthiş ateşler gece yarısına kadar devam etti; bu ateşleri türk beyi ordugâh için yaktırdı, çünkü ordugâh halkına neşe vermek zavallı şehrin tahribi yaklaşmakta olduğundan, şiddetli taarruza ve muharebeye hazırlanmak için yaktırıyordu. Ve bu dinsinler, bu ateşleri yakarak, türk âdeti veçhile haykırıyorlardı, o derecedeki sanki gökyüzü açılacakıHUş gibiydi ( ! ) . Bütün şehir dehşet içinde kaldı ve herkes ağlayarak, dinsizlerin bu şiddetli tehevvüründen kendilerini korumaları için Allaha ve mukaddes Meryeme yalvarıyorlardı. Fakat bütün bugün zarfında topların San Romano surları içini ne kadar şiddetle bombardıman ettiğini ve büyük topun yaptıklarım hiç sormayın; o derecedeki bugün çok acı duyuldu ve dehşet içinde kaldık. Denizde mühim bir şey olmadı, yalmz donanmanın kaynaşmakta olduğunu görüyorduk.
Yine bu mayıs ayının yirnüyedinci günü, yine bu fena dinsinler bütün bu gece de aynı şekilde, evvelki gece yaptıkları gibi, ateşler yaktılar ve ateşler, pek müthiş haykırmalarla gece yansına kadar devam et
— 59 —
ti; ve bu haykırmalar, ordugâhtan on iki mil uzakta olan Anadolu sahilinden bile duyuluyordu; öyle ki bütün biz hıristiyanlar pek büyük bir korku içinde kaldık; bu dehşet sabah oluncaya kadar devam etti; fakat bütün gün zavallı surları topa tutmaktan geri kalmadı ve bugün surların büyük bir kısmı yıkıldı ve bize büyük keder ve endişe verdi, denizde hiçbir şey ölmâdi, bü gece TiaşTfâ"bîr şey“ölihâ‘dı.
Yine bu mayıs ayımn yirmisekizinci günü Türk beyi bütün ordugâhta davullar çaldırarak bir emir verdi; bu emre göre kendisinin türk birliklerine kumanda eden bütün paşaları, bütün subaşıları ve diğer bütün kumandanları hangi derece ve seviyede olurlarsa olsunlar, bütün bugün zarfında kendi yerlerinde buluriımak mecburiyetinde idiler, aksi takdirde kafaları kesilecekti; bunun sebebi de, yarın türk beyinin bu elemli şehre karşı umumî taarruza geçmek istemesiydi. Bu emir ordugâha verilince herkes derhal kendi yerine geçti ̂ hattâ koşa koşa gittiler, fakat bütün bu,t>ün, sabahtan geceye kadar türkler hiçbir şey yapmadılar, yalnız yarın kullanmak üzere surların yakinine çok dik merdivenler getirdiler, çünki yarın feci taarruz günü olacaktı. Bu merdivenlerin sayısı takriben ikibin idi; merdivenleri surların duvarlarına doğru kaldırırken adamları korumak için büyük mıkdar- da hasırlar da konuldu. Bu da yapıldıktan sonra türkler ordugâh halkına neşe vermek için boru, trampete ve çalpara çalarak ordugâhı dolaşıyorlar ve şöyle diyorlardı ; Ey Muhammed’in evlâtları, neşeli olun, yarın elimize okadar çok hıristiyan geçireceğiz ki, esir olarak iki tanesini bir dukata satacağız; ve okadar servete malik olacağız ki, hepimiz altın içinde yüzeceğiz; ve rumlarm sakalından köpeklerimize ip yapacağız; ve rumlarm kanlan ve kızları bizim cariyele- rimiz olacak; bu sebeple, ey Muhammed’in evlâtları, azimli ve iradeli olun, ve Muhammedimiz’in aşkı için seve seve ölüme atılın. Ve bu şekilde bu dinsizler ordugâhı teşci ediyorlardı. Bu da olduktan sonra bütün ordugâhta menadilerini bağırttı; her türk, âmirleri tarafından kendisine verilecek emre göre duracak, gidecek ve faaliyette bulunacaktı. Akşam üstü bütün türkler intizam içinde ve bütün silâhlarile mücehhez olarak yerlerine geçmiş bulunuyorlardı, dağ gibi ok yığınları hazırlanmıştı; akşam olunca bütün türkler yerlerine geçmişlerdi ve herkesin maneviyatı iyi idi ve taarruza geçmek arzusunda idiler ve hepsi Muhanümedine dua ediyor ve zafer ve yardım niyâz ediyordu. Fakat bugün türkler zavallı surlara okadar çok top attılar ki âdeta kıyamet kopuyor gibi oldu; böyle yapmalarının sebebi, artık bombardımana nihayet verme gününün gelmiş olmasıydı. Biz hıristiyanlar
— 60 - -
bugün kara tarafından surların mazgallarına konulmak üzere askerleri koruyacak mantelet’lerden (1) yedi araba dolusu hazırladık; bunlar hazırlandıktan sonra meydana götürüldü ve bay baylos bunir.rın surlara götürülmelerini emretti : ve rumlar kendilerine peşin para verilmedikçe bunları asla götürmek istemediler, ve hemen hemen akşa- ma-kadar bu ihtilâf devam etti, öyle ki biz Venedikliler bunların nakli için icabeden parayı kesemizden vermek mecburiyetinde kaldık,, ve rumlar ihiçbir para vermediler: ve manteletler surlara vâsıl oldukları zaman gece olmuştu ve muharebe için bunlar surların mazgallarına yerleştirilemedi ve sipersiz kaldık; bu da rumlarm hasisliğinden ileri geldi. Yine bugün öğle saatinde bay Baylos VenedikU olan herkese bir emir verdi; evvelâ Allahın aşkı için, sonra memleketin menfaati uğruna, ve bütün hıristiyanlığın şerefi için herkesin kara surlarına gitmesini, herkesin kendi isteğile ölmesini, ve herkesin yerli yerinde bulunmasını emretti; ve herkes bay Baylos’ım emrine memnuniyetle itaat etti, ve elimizde mevcut olan herşeyi daha iyi bir intizam içine sokmamız , ve aynı surette denizdeki donanmayı ve bilhassa limanın zincirini ve bütün gemi ve kadırgaları tertip ve intizama koymamız lâzımdı. Bugün türk beyi, onbin atlı ile birlikte, donanmasının intizam içinde olup olmadığını görmek için, sütunlar mevkiinde bulunan donanmasına gitti, ve yarın umumî taarruza geçmek için donanmanın hazır olmasını ve ne şekilde saldırması lâzımgeldiğini mezkûr türk donanması kumandanına bildirilerek emirler verdi. Bu da olduktan sonra sözü geçen bey deniz kumandanile ve diğer subaşılarile neşeden bağırışıp haykırdılar ve âdetleri olduğu veçhile hepsi de sarhoş oldular bundan sonra sözügeçen bey ordugâha döndü, mezkûr bey kendi yerine gelinciye kadar neşeli ve keyifli idi. Bütün bugün, bütün şehirde herkesin kendi yerine geçmesi için şiddetli çanlar çalındı ve kadınlarla çocuklar hep bir arada surlara taş taşıyorlardı; bu taşlar, türklerin üzerlerine atılmak üzere mazgallara konulacaktı; herkes büyük bir korku ve teessür içinde ağlıyordu. Gece saat bir olunca, ordugâhta bulunan türkler, bütün ordugâhta, evvelki iki gece yakmış oldukları ateşlerden çok daha büyük müthiş ateşler yaktılar; okadar haykırdılar ki biz hıristiyanlar buna tahammül edemiyorduk, ve hay- kırmalarile birlikte top ta atıyorlardı, pek çok tüfek ve sayısız derecede havaî fişek atıyorlardı,, öyle ki hepimiz kendimizi cehennemde zannediyorduk. Onun bu şenlikleri ve neşe, sevinç ve bayramı gece yarısına kadar devam etti, sonra ateşler söndürüldü, fakat o dinsizler bü-
— 61 —
(1) Tahtadan yapılmış, üzerlerinde ok atmağa mahsus ufak delikler bulunan paravana şeklinde nakli kabil siperler.
tün gün ve bütün gece Muhammedlerine duadan geri kalmadılar, ve bu Kostantiniye şehrine malik olmak için ondan zafer niyaz ettiler, ve biz hıristiyanlar bütün gün ve gece Allaha ve onun validesi mukaddes Meryem Anaya ve gökteki bütün aziz ve azizelere dua ediyorduk ve bize zafer vermelerini ve bu gaddar dinsizin tehevvüründen korumasını niyaz ediyorduk. Her iki taraf kendi allahına dua edip,-onlar ken-- dilerine ve bizler de bize zafer verilmesini istedik, bizim Allahımız e- fendimiz, gökte validesile birlikte yarın neticeye varacak olan bu şiddetli ve çetin muharebede kimin ilerliyeceğini kararlaştırdı.
Yine bu mayıs ayının yirmi dokuzuncu günü, ki muharebenin son günüdür, bizim Allahımız efendimiz rumların aleyhinde sert ve acı kararını verdi ve bu şehrin bugün merhum türk Murad’ın oğlu Meh- med beyin eline düşmesini arzu etti, ki bu umumî taarruzun ne şekilde vaki olduğunu burada muntazaman ve sırasile göreceksiniz, ve ebedî Allah da bütün eski vahiy ve İlham ve mucizelerin ve bilhassa mukaddes Kostantinin yapmış olduğu ilk vahiy ve ilhâmin tahakkuku için bu elemli hükmünü vermek istedi; Sen Kostantinin bu vahiy ve ilhamına göre, bu şehirde aya sofya kilisesi yanında at .üzerinde duran mumaileyh, elile Anadoluyu yani Türkiyeyi göstererek : ‘‘Beni yıkacak olan kimse buradan gelecek” demiş. Diğer vahiy ve ilhama göre, He- lena oğlu Kostantin adında bir imparator geldiği zaman, onun hükümdarlığı zamanında Kostantiniye kaybedilecek; diğer vahiy ve iüıam da şöyle diyor : Gökyüzünde ay işaret verdiği zaman, birkaç gün sonra türkler Kostantiniyeyi alacaklar; öyle ki, bu vahiy ve ilhamların üçü de tahakkuk etti,, yani türkler rum memleketine geçtiler, Helena oğlu Kostantin imparator olarak bulundu, ve ay da gökyüzünde işaret verdi; bütün bunlar tahakkuk etti; öyle ki Allah hıristiyanların aleyhine, ve bilhassa Kostantin’in imparatorluğu aleyhine sert ve şiddetli hükitoler vermek istedi, ve bu karan ileride göreceksiniz. Bu bindörtyüz elliüç senesi yirmi dokuz mayıs günü gün doğmadan evvel üçte merhum türk Murad’ın oğlu Mehmet bey umumî taarruza geçmek için bu Kostantiniye şehrinin surlarına bizzat geldi ve bu taarruz neticesinde Kostantiniyeyi aldı. Bu türk beyi adamlarını üç gurupa ayırdı, her bir gurupta ellibin kişi bulunuyordu; bir gurup hıristiyan- lardan müteşekkildi, bunlar ordugâhta zorla duruyorlardı; ikinci gUr rup aşağı tabakaya mensup kimselerden, ayak takımından müteşekkildi ; üçüncü gurup hep beyaz keçe külâhh yeniçerilerden müteşekkildi ki bu yeniçerilerin hepsi beyin askerleri idi; bunların maaşları günü gününe ödenir, hepsi seçilmiş ve muharebeye ehliyetli adamlardır, ve bu yeniçerilerin arkasında bütün subaşılan ve bunların arkasında
— 62 —
da türk beyi bulunuyordu. Hıristiyanlardan müteşekkil birinci gurup merdivenleri surlara getiriyordu ve kendileri bu merdivenleri surlara doğru kaldırmak isteyince bizimkiler derhâl o merdivenleri, onları kaldıran adamlarile birlikte yere atıyordu, ve bunların hepsi derhâl ölüyorlardı ve bizimkiler surların mazgallarından aşağı büyük taşlar atıyorlardı, öyle ki onlar arasından az kimse hayatını kurtarabiliyordu surların altına nekadar adam gelirse okadâr öldürülüyordu, ve merdivenleri kaldıran adamlar okadar insanın öldüğünü görünce, taşlarla öldürülmemek için geriye, ordugâha dönmek istiyorlardı; ve arkada bulunan diğer türkler bunların kaçtığını görünce deıhal kılıçla onların kafalarını kesiyorlardı, öyle ki onlar da mecburen surlara dönüyorlardı, velhasıl ya bu şekilde ya o şekilde ölmek mecburiyetinde idiler ; bu ilk grup ölünce ve yıkılınca, ikinci gurup şecaatle ilerliyordu; fakat birinci grup iki sebepten öne sürüldü : Evvelâ, kendi türklerin- den ziyade o hıristiyanların ölmesini istiyorlardı; saniyen şehirde bulunan bizleri yormak istiyorlardı ve dediğim gibi bu birinci grup ölüp kırılınca ikinci grup iplerini koparmış aslanlar gibi, san Ramano tarafından surlara doğru saldırdı; ve biz bu dehşeti görünce derhal bütün memlekette ve surların her noktasında şiddetli çanlar çalmağa başladık herkes bağırarak bu hain Türke karşı Allahtan yardım ve şefaat niyaz ediyordu; öyle ki„ bütün adamlar bu dinsizlere karşı saldırdı ve orada bulunanlar surların takviye duvarları arkasına çekilmeğe başladı. Fakat bu ikinci grup hep kuvvetli ve usta adamlardan müteşekkildi ve dediğim gibi surlara gelip orada yaptıkları savaşlarla şehirdekileri çok yordu, bu ikinci grup ta surların üzerlerine merdivenleri kaldırmağa çalıştı, fakat surların üzerinde bulunanlar bunları şecaatle tahrip ediyor ve yere atıyorlardı ve birçok türkleri öldürüyorlardı. Fakat bizim oklarımız ve toplarımız her an ordugâha doğru ateş ediyorlardı, öyle ki inanılmayacak derecede çok miktarda türkler öldürülüyordu. Bu ikinci grup gelip şehre girmek için geyre- tini sarfedip muvaffak olamayınca o esnada üçüncü grup geldi; bunlar yeniçerilerdir, onun maaşlı askerleridir ve subaşılandır, ve hep kıymetli ve şeci adajmlardan müteşekkil usta askerlerdir; hepsinin arkasından türk beyi geliyordu. Bu üçüncü grup bu zavallı şehrin surlarına, türkler gibi değil, fakat arslanlar gibi atıldı, okadar haykırmalar ve çalpara gürültüleri geliyordu ki kıyamet kopuyor gibiydi haykırmalar ordugâhtan oniki mil uzakta olan Anadoludan duyuluyordu. Değerli Türklerden müteşekkil olan bu üçüncü grup, birinci ve ikinci' gruplarla harbetmiş olan surlardaki adamları pek yorgun bir halde buluyor ve bu dinsizler muharebe için ateşli ve taze bir kuvvet teşkil
— 63 —
ediyorlardı. Fakat muharebe meydanında türklerin çok şiddetli ba- ğırışmaları bütün şehri korku içinde bırakıyordu ve bu haykırmalar ve muzıkalarla maneviyatı büsbütün yıkıyorlardı; memleketin halkı kendilerini âdetâ teslim olmuş görüyordu; karar verildi ve bütün şehirde şiddetli çanlar çalmağa başladı; ve aynı şekilde surlar üzerinde
. de çâhlâr çahnıyöi'dü ve yüksek'se'^e heirkes'hâykırryöfdü ;felaât,"şefaat ey Allahım, gökten bu Kostantiniye imparatorluğuna yardım gönder ki dinsiz millet imparatorluğa hâkim olmasın. Fakat bu şehirde bütün kadınlar dizçökmüşlerdi ve erkekler de aynı vaziyette idiler. Herkes acı acı ağlıyordu ve çok büyük bir tevekkül ile kadiri mutlak Allahımıza ve onun Validesi mukaddes Meryem anaya ve gökyüzünde- ki sarayın bütün aziz ve azizeltrine yalvarıyorlardı ve bu dinsiz halka, hıristiyan dininin düşmaları olan gaddar türklere kargı kendilerine zafer vermelerini rica ediyorlardı. Bunlar bu dualar içinde iken türk- 1er kara tarafından. San Romano noktasında çok çetin ve şiddetli bir surette muharebe ediyorlardı; bu noktada haşmetli imparator ile bütün asilzadelerinin dairesi bulunuyordu, kendisinin başlıca şövalyeleri ve kıymetli adamları da orada idi ve bunların hepsi imparatorun yanında idiler ve daima şiddetle muharebe ediyorlardı; memlekete girmek azmile bu Türkler de, dediğim gibi san Romano noktasında, yani kara tarafmda, muharebe ederek,, bu dinsizler çok miktarda top ve tüfek ve sayısız derecede ok atıyorlardı, mezkûr dinsizlerin haykırmaları o derecede idi ki sanki gökyüzü açılıyor gibiydi; fakat güllesi bin ikiyüz libre ağırlığında olan büyük topla ateş ediyorlardı ve ordugâh etrafında altı mil uzunluğunda olan surlar boyunca ok atıyorlardı ; surların takviye duvarları içindekiler bol bol seksen deve yükü, ve hendeklerdekiler de ihtimal yirmi deve yükü teşkU edebilirdi. Bu- kadar sert ve şiddetli olan muharebe şafak vaktine kadar devam etti.
Bizimkiler fevkcdâde bir şekilde müdafaa ediyorlardı, yani biz Venedikliler. Kalâ burcu tarafındaki burcda mezkûr türklerle muazzam bir muharebe cereyan ediyordu, fakat biz^m müdafaamız bir işe yaramıyordu çünki ebedî Allah bu şehrin türklerin eline geçmesi hususundaki hükmünü esasen vermiş bulunuyordu ve Allah kararını verdikten sonra artık yapacak hiçbir şey kalmıyordu; öyleki, şu dakikada bu elemli şehirde bulunan bütün biz hıristiyanlar, şefaatkâr efendimiz İsa’nın ve validesi mukaddes Meryam ananın yeddi emanetine kendimizi tevdi ediyoruz; ve bugün bu can ahcı muharebede ölecek olan ruhlarınuza şefaat etmelerini niyaz eyledik. Şunu iyi anlayın ki gün doğmadan bir saat eıvvel türk beyi büyük topunu harekete geçirtti ve
— 64 —
bu top bizim yapmış olduğumuz tamiratm içine ateş etmeğe başladı ve buralarını yere yıktı ve bu topun çıkarmış olduğu kesif duman do- layısile ortalık hemen hemen görünmez bir hâle geldi ve mezkûr türk- 1er o dumanın arkasından gelmeğe başladılar ve takriben üç yüz türk surların takviye duvarlarından içeriye girdi ve rumlarla Venedikhler onları şiddetle bu duvardan dışarıya attı ve bunların büyük bir kısmı öldü; takviye duvarlarından geçinceye kadar hemen hemen hepsi öldü. Bu aralık bu müsademeyi başaran rumlar kendilerini bu dinsizlere karşı hakikaten muzaffer zannediyorlardı ve biz hıristiyanlar hepimiz bundan büyük bir teselli duyuyorduk. Mezkûr türkler surların takviye duvarlarından dışarı atılınca büyük topla bir defa daha ateş ettiler ve o dinsizler, köpekler gibi o topun dumanı arkasından gelmeğe başladılar hepsi tehevvür içinde birbirini iterek yabani koyunlar gibi ilerliyordu, öyle ki bir çeyrek saat içinde otuz binden fazla türk takviye duvarlarından içeri girdi. Okadar bağırışıyorlardı ki insan kendisini cehennemde zannediyordu; bu bağırıgmalar Anadoludan bile duyuluyordu. Bu türkler bu takviye duvarlarından içeri girince, bu duvarların manialarını ellerine geçirdiler, fakat onlardan birçokları içeri girinceye kadar surların üzerindeki adamlarımız taşlar atarak onların birçoğunu öldürdüler, nekadar istedilerse okadar fazla adam öldürdüler. Bu ilk maniayı ele geçirince türklerle azepler muvaffakiyetten cesaret aldılar, bunun üzerine takviye duvarlarının içine tam yetmişbin türk daha girdi, okadar büyük bir şiddetle ilerliyorlardı ki sanki cehennemden geliyorlarmış gibiydi; öyleki, bir ucundan öteki ucuna kadar tam altı mil uzunluğunda olan takviye duvarlarının içi derhal türklerle doldu. Fakat, yukarda söylediğim gibi, surların üzerinde bulunan adamlarımız, taşlarla bu türklerden okadar çok miktarda adam öldürüyorlardı ki kırk araba bu türk ölülerini taşıyamazdı. Bunlar şehre girmeden evvel ölmüşlerdi. Şimdi bizim hıristiyanlar çok büyük bir korku içinde idiler; haşmetli imperator bütün şehrin çanlarını şiddetle çaldırttı ve surların muhtelif noktalarında herkes bağırıyordu : şefaat,, ebedî Allahımız; erkekler ve kadınlar ve bilhassa rahibelerle kızlar böyle bağırışıyorlardı. Bunların ağlamaları o derecede idi ki pis yahudiler bile bu manzara karşısında müteessir olabilirdi. Bunu görünce Cenovalı Ceneviz bay Zuan Zustignan bulunduğu yeri terketmeğe karar verdi (1). Ve zincirin yanına konulmuş olan gemisine koştu ve bu Zuan Zustinian’ı imparator kara kumandanı yapmıştı; ve kumandan olan adam kaçarken ve şehrin içinden ge-
— 65 —
(1) Cünki okla yaralanımstı (salıife kenarı notu).
çerken bağırıyordu : Türkler memlekete girdiler; halbuki yalan soyuyordu, çünki onlar henüz içeriye girmemişlerdi. İmdi halk, türklerin memlekete girdiklerine dair bu kumandanın bu sözlerini işitince herkes kaçışmağa başlıyor ve derhal herkes bulunduğu yeri terkediyor ve gemilerle ve kadırgalarla kaçabilmek için herkes deniz kenarına doğru koşuşmağa başlıyor. Güneş doğarken vaki olan bu gürültü ve kargaşalık içinde Kâdiri mutlak AUah çok sert ve acı hükmünü veriyor ve bütün vahiy ve ilhamların tahakkukunu istiyor; öyleki, dediğim gibi, güneş doğarken türkler san Romano noktasından şehre girdiler, bu noktada surlar onların topları tarafından yere yıkılmıştı. Fakat memlekete girmeden evvel, o Türklerin gürültülerile karışan şehir hıristiyanlannın gürültüsü en son haddine varmıştı; okadar çok miktarda adam öldü ki cesetlerle taim yirmi araba doldurulabilirdi ve ilk türkler ölünce birinci grupun arkasından ikinci grup gelmeğe başladı, bunlar öteye beriye koşuşarak ilerliyorlardı ve memleket içinde kimi buluyorlarsa kılıçtan geçiriyorlardı, her bir tabakaya mensup kadınları, erkekleri, ihtiyarları, çocukları öldürüyorlardı, bu kital, t.ürkle- rin girdikleri saat olan güneşin doğması ânından öğleye kadar devam etti, öyleki o savlet ve tehevvür içinde karşılarına çıkan herkesi kılıçtan geçirdiler. Fakat bizim tüccarlarımız kaçıp yer altındaki mahzenlere saklandılar; o tehevvür geçtikten sonra bunlar türkler tarafından bulundu, hepsi ele geçirildi, sonra köle olarak satıldı. Türkler şehre girmiş oldukları san Romano mevkiinden beş mil uzakta olan meydana varınca, üzerinde San Marco ile haşmetli imperatorun arması bulunan bir kulenin üzerine çıktılar ve mezkûr dinsizler derhal San Marco’nun armasını söküp attılar ve sonra haşmetli imparatorun armasını da oradan attılar sonra bu aynı kulenin üzerine türk beyinin bayrağı çekildi. O iki arma yani San Marco ile imparatorun aıfrnası oradan atılıp türk beyinin bayrağı çekilince, şehirde bulunan bütün biz hıristiyanlar bu türkün yapmış olduğu bu fetih dolayısile çok elem duyduk. Kendi bayraklarını çekip bizim armalarımızı attırınca, memleketin tamamen alınmış olduğunu ve o gün için artık şehiri geri almak çaresi kalmamış olduğunu gördük.
Karada olan şeyleri söylediğim için şimdi size denizden bahsedeceğim,, gün doğmadan bir saat evvel deniz donaniması, bulunduğu sütunlar mevkiinden hareket etti ve liman zincirinin önüne geldi ve zincire taarruz etmek için geldi; fakat onun donanmasının kaptanı, bizim limanımızın gemilerle ve kadırgalarla iyice mücehhez ve muntazam bir durumda olduğunu ve bilhassa zincirin yanında, her biri sekiz-
— 66 —
yüz fıçıdan fazla hacimde olan on geminin bulunduğunu görünce ve o kumandan bizim donanmamızdan korktuğundan, karar verdi ve şehrin arkasından, Çanakkale tarafından muharebe etmeğe gitti. Ve liman muharebesini terketti ve orada, arka tarafta karaya çıktı ve ya- hudi mahallesi tarafında o donanmnın bir kıdmı kraya asker çıkardı, oradaki yahudilerin evlerinde çok-servet-ve- bilhassa mücevherat bulunduğundan daha iyi çalabilmek için böyle yaptılar. Evvelce Pera dağı üzerinden geçirilmiş olup limanın içinde bulunan ve kaptan Za gano paşanın kumandası altında olan yetmiş tekne de hepsi birden ve anî olarak memleketin Fanari (1) tesmiye edilen bir noktasında karaya asker çıkardılar, ve orada surların üzerinde bulunan hıristi- yanlar cesaretle onları geriye püskürttüler.
Fakat mezkûr donanma, hıristiyanların Kostantiniyeyi kaybettiklerini kendi gözlerile gördükten sonra, ve türk Mehmet Beyin flâ- masının şehrin en büyük kulesi üzerine çekildiğini ve San Marco ile im- peratorun armasının da sökülüp aşağı alındıklarını görünce, ozaman o yetmiş teknedekilerin hepsi karaya çıktı ve aynı şekilde Çanakkale yakasında bulunan donanmadakilerin adamları da hep karaya çıktılar ve donanmaları sahilde bomboş olarak bıraktılar, ve bunu yapmalarının sebebi de hepsinin köpekler gibi şiddet ve tehevvürle karaya çıkıp altın, mücevherat, ve diğer servetleri aramağa ve tüccarlar arasından esir almağa koşmaları idi; ve rahipleri bilhassa arıyorlardı ve bütün rahibeler donanmaya götürüldüler ve türkler tarafından bunların hepsinin ırzlarına geçildi, ve sonra bütün bu kadınlar Türkiyede meydanlarda esir olarak satıldı ve diğer bütün kızların da ırzlarına geçildi ve sonra mezatlarda satıldılar, fakat o kızlardan bazıları, türk- lerin eline düşmektense, kendilerini kuyulara atıp boğulmayı tercih ettiler; evli kadınlarda böyle yaptılar. Bu türkler bütün donanmayı esirlerle ve büyük ganimetlerle doldurdular. Bu türklerde bir âdet vardı bir eve girince derhal oraya kendi bayrağını ve arm.asını asıyordu; diğer türkler o bayrağın çekilmiş olduğunu görünce, başka bir türk o eve hiçbir suretle girmeğe teşebbüs etmiyordu, fakat bayrağı olmayan bir ev aramağa gidiyordu ve böj'lece bütün manastırlara ve bütün kiliselere o bayraklar çekiliyordu. Benim anladığıma göre,, bütün Kostantiniyede bütün evlerin üzerine o türk bayraklarından ikiyüz bin tane kadar konulmuştu; bazı evlerin üzerlerinde on tane bayrak vardı, bunu türk milletini sevindirmek için yapıyorlardı ve onların el-
— 67 —
(1) Phanarium kapısı veya sadece Phanarium, yakininde fener kulesi vardı. Leon. Chiensis in notis.
Cenevizlerin zincirin yanında bulunan yedi gemisi ile Cenevizli Zorzi Doria’nın bir gemisi kaçtılar; ikibin dörtyüz fıçılık olan bu gemi Pera yakınında bulunuyordu; bu gemi yedi gemi ile birlikte akşama doğru kaçtı; velhasıl muharebe şafak vaktinden, öğleden sonra saat üçe kadar devam etti, yani karada katliâm yaptı, o saate kadar ölen öldü, kalan kaldı, o saatten sonra kalanların hepsi esiıredlldirBey,~bizim balyosumuz bay Jeruolemo Minoto’nun kafasını kestirdi, ve bununla Kostantiniyenin fethi neticelendirildi, ki bu da bindörtyüz elliüç senesi mayıs ayının yirmi doltuzuncu salı günü oldu. —
Altmıgbin kişi esir edildi ve Türkler namütenahi zenginlikler buldular. Hıristiyanların zararı 200 bin dukat olarak, ve tabaların zararı da 100 bin dukat olarak tahmin edildi (1).
Türklerle yapılan muharebelerde Ölen asiller şunlardır :Baylos bay Jeruolemo Minoto,(Onun oğlu (2), bay Jeruolemo oğlu bay Zorzi Minoto;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Zacaria da Mulin;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Corner;Trabzon kadırgası sahibi bay Jacomo Coco ki mumaileyh denizde
boğuldu.
Bugün kadırgalarla ve gemilerle kaçan asiller şunlardır ;Kadırgaların kaptanı bay Aluvixe Diedo;Kadırga sahibi bay Silvestro Trivixan;Kadırga sahibi bay Jeruo'iemo Morexini;Kadırga sahibi vekili bay Dolfin Dolfin;Girit gemisi sahibi bay Zuan Venier;Bay Triadan oğlu bay Luca Griti;Müteveffa birinci Lunardo oğlu bay Nicolo Mozenigo;Müteveffa bay Marin oğlu bay Toma Mozenigo;Müteveffa bay Berncurdo oğlu bay Nicolo Zustignan;Müteveffa bay Beneto oğlu bay Michiel Boldu;Müteveffa bay Piero oğlu bay Aluvixe di Prioli;Bay Bertuzi oğlu bay Marin Contarini;Müteveffa bay Jacomo oğlu bay Piero Contarini;Bay Piero oğlu bay Jacomo Taiapiera;Bay Piero oğlu bay Antonio da Pexaro;Müteveffa bay Bortolo oğlu bay Aluvixe da Canal;
— 70 —
(1) Sahife kenarı notu.(2) Sahife kenarı notu.
Müteveffa bay Bortolo oğlu bay Jeruolemo da Cana! ;Bay Aluvixe oğlu bay Marco Diedo;Bay Aluvixe oğlu bay Victor Diedo;Bay Marco oğlu bay Nicolo Barbaro;Bay Nicolo oğlu bay Bernardo Zustignan;Müteveffa bay Francesco oğlu bay Marco da Leze ;Müteveffa bay Piero oğlu bay Donao Tnın;Bay Jeruolemo oğlu bay Polo Minoto,Bay Cabrlel oğlu bay Marco Trivixan;Müteveffa bay Nicolo oğlu bay Nadal Salamun;Bay Antonio oğlu bay Jeruolemo Abramo ;Bay Nicolo oğlu bay Antonio Pizamano;Bay Nicolo oğlu bay Cabriel Contarini;Müteveffa bay Renier oğlu bay Daniel Vituri;Bay Jacortıo oğlu bay Antonio Capo;Bay AnzoJo oğlu bay AIexandro Lolin; ı Bay Anzolo oğlu bay Zuan Lolin; \
Yekûn aded 33.Memlekette Türklerin elinde esir olarak kalmış bulunan asiller
şunlardır :Körfezin kaptan vekili bay Cabriel Trivixan;İkinci kaptan,, şövalye bay Zacaria Grioni;Müteveffa bay Nicolo oğlu bay Domenego Balbi;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Catarin Contarini;Bay Francesco oğlu bay Bortolo Zorzi;Müteveffa bay . . . oğlu bay Filipo Contarini;Müteveffa bay Benetin oğlu bay Aluvixe Bembo;Müteveffa bay Benetin oğlu bay Antonio Bembo;Müteveffa bay Piero oğlu bay Mafio di Prioli Bay Marin oğlu bay Nicolo Balbi,Müteveffa bay Michiel oğlu bay Aluvixe Novaier;Müteveffa bay Jacomo oğlu bay Aluvixe Contarini;Bay Matio oğlu bay Zacaria Barbaro;Müteveffa bay . . . . oğlu bay Jeruolemo Carner;Bay Domenego oğlu bay Bernardo Balbi;Bay Bernardo oğlu bay Francesco Vinier;Müteveffa bay . . . oğlu bay Francesco Michiel;Müteveffa bay Donao oğlu bay Piero Michiel;Bay Antonio oğlu bay Fantin Zen;Bay Zuane oğlu bay Piero Nani;
— 71 —
Müteveffa bay Omobon oğlu bay Batista Griti;Bay Zuane oğlu bay Piero Trivixan;Bay Jacomo oğlu bay Nicolo Morexinl;Müteveffa bay Anrea oğlu bay Nicolo Pisani;Müteveffa bay Polo oğlu bay Zuan Leredan;Müteveffa bay . . . . oğlu bay Andrea Malipiero;Bay Marco Abramo )Bay Piero Barbarigo i Ciritten Bay Nadal Signolo ^
Yekûn aded 29
Türklerin eline esir düşen bütün bu yirmidokuz Venedik asilinin hepsi de Venediğe döndü; bunların hepsi, kimi ikibin dukat, kimi bin dukat, kimi sekizyüz dukat fidyeinecat verdiler; bir seneden az bir zaman içinde hepsi Venediğe döndü. —
Bu taarruz ve muharebe gününde Kostantiniyede hazır bulunmuş, ve yukarda söylediğim gibi bir kısmı ölmüş, bir kısmı memlekette esir düşmüş ve bir kısmı da kadırgalarla ve gemilerle kaçmış olan bütün Venedik asilleri bunlardır; bu hâdisede hazır bulunmuş olan asillerin kimler olduğunun bilinmesi için bunları işaret etmek istedim ki bunların sayısı, aşağıda gördüğünüz gibi, altmış sekizdir, —
Kostantiniye baylosu bay Jeruolemo Minoto;(Onun oğlu) bay Jeruelomo oğlu bay Zorzi Blinoto;Bay Jeruelomo oğlu bay Polo Minoto;Kadırgaların kaptanı bay Aluvixe Diedo;Bay Aluvixe oğlu bay Marco Diedo;Bay Aluvixe oğlu bay Victor Diedo;2 kadırganın kaptan muavini bay Cabriel Trivixan;Bay Cabriel oğlu bay Marco Trivixan;İkinci kaptan, şövalye bay Zacaria Grioni;- Büyük bir kadırga sahibi bay Silvestro Trivixan;Büyük bir kadırganın sahibi bay Jeruolemo Morexini;Müteveffa bay Domenego oğlu ikinci sahib bay Dolfin Dolfin; Büyük bir kadırganın sahibi bay Jacomo Coco;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Catarin Contarini;Bay Bertuzi oğlu bay Marin Contarini;
— 72 —
Müteveffa bay Jacomo oğlu bay Piero Contarini; Müteveffa bay Jacomo oğlu bay Aluvixe Contarini
Bay Nicolo oğlu bay Cabriel Contarini;Müteveffa bay . . . . oğlu bay Felipo Contarini;Bay Jacomo oğlu bay Nicolo Morexini;Müteveffa bay Bernardo oğlu bay Nicolo Zustignan;Bay Nicolo oğlu bay Bernardo Zustignan;Müteveffa bay Nicolo oğlu bay Domen^p ..Balbi;Bay Marin oğlu bay Nicolo Balbi;Bay Domengo oğlu bay Bernardo Balbi;Müteveffa bay Benetin oğlu bay Aluvixe Bembo) kardeş Müteveffa bay Benetin oğlu bay Antonio Bembo ̂Müteveffa bay Michiel oğlu bay Aluvixe Navaier;Birinci bay Lunardo oğlu bay Nicolo Mazenigo;Müteveffa bay Marin oğlu bay Torna Mazenigo;Müteveffa bay . . . . oğlu bay Jeruolemo Comer;Bay Piero oğlu bay Antonio da cha da Pexaro;Bay Zuana oğlu bay Piero Nani;Bay Zuane oğlu bay Piero Trivixan;Müteveffa b a y ............oğlu bay Adamo Trivixan;Müteveffa bay Benedeto oğlu bay Michiel Boldu;Müteveffa bay Omobon oğlu bay Batista Griti;Bay Triadan oğlu bay Luca Griti;Bay Bernardo oğlu bay Francesco Venier;Bir Girit gemisi sahibi bay Zuan Venier,Bay Matio oğlu bay Zacaria Barbaro;Bay Marco oğlu bay Nicolo Barbaro Bay Polo oğlu bay Zuan Lorendan;Müteveffa bay Piero oğlu bay Mafio di Pirioli;Müteveffa bay Piero oğlu bay Aluvixe di Prioli Bay Jacomo oğlu bay Antonio Capo;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Corner;Bay Antonio oğlu bay Jeruolemo Abramo;Giritli bay Marco Abramo;Bay Anzolo oğlu Bay Zuan Lolin Bay Anzolo oğlu bay Alexandro Lolin Giritli bay Nadal Signolo;Giritli bay Piero Barbarigo;Müteveffa bay Renier oğlu bay Daniel Vituri;Bay Francesco oğlu bay Bartolo Zorzi;Müteveffa bay.. . . oğlu bay Andrea Malipiero;Bay Nicolo oğlu bay Antonio Pizamano ;Bay Piero oğlu bay Jacomo Taiapiera;
— 73 —
İki kardeş
İki kardeş
îki kardeş
Müteveffa bay . . . oğlu bay Francesco Michiel;Müteveffa bay Donado oğlu bay Plero Michiel;Müteveffa bay Nicolo oğlu bay Naval Salamun ;Müteveffa bay Bortolo oğlu bay Aluvixe da Canal;Müteveffa bay Bortolo oğlu bay Jeruolemo da Canal;Müteveffa bay Andrea oğlu bay Nicolo Pixani;Bay Antonio oğlu bay Fantin Zen;Müteveffa bay Piero oğlu bay Donao Trun;Müteveffa bay Francesco ğlu bay Marco da Leze;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Zacaria da Molin;
Yekûn aded 68
Kostantiniye şehri alındığı anda sayısı altmışsekiz olan asillerden, şehrin alınmasından sonra ölen asiller şunlardır :
Kostantiniye baylosu bay Jeruölomo Minoto;Trabzon kadırgası sahibi bay Jac mo Coco;Müteveffa bay . . . oğlu bay Adamo Trivixan;Müteveffa bay Zuane oğlu bay Fabruzi Gömer;Müteveffa bay Zuane ğlu bay Zacaria da Mulin;Müteveffa bay Jeruolemo ğlu bay Zorzi Minoto,Müteveffa bay . . . oğlu bay Felipo Contarini;Müteveffa bay Aluvixe oğlu bay Marco Diedo;Bay Piero oğlu bay Antonio de cha da Pexaro;Müteveffa bay Benetin oğlu bay Aluvixe Bemb ;Müteveffa bay Michiel oğlu bay Aluvixe Navaier;Müteveffa bay Jacomo oğlu bay Aluvixe Contarini;Müteveffa bay Jeru lemo oğlu bay Polo Minoto;Şövalye bay Zacaria Grioni;Müteveffa bay Piero oğlu bay Donao Trun;Bay Aluvixe oğlu bay Vetor Died ;Müteveffa bay Francesco ğlu bay Bortolo Zorzi;Bay Marin oğlu bay Nicolo Balbi;Müteveffa bay , . . oğlu bay Jeruolemo Corner;Bay Domenego oğlu bay Bernardo Balbi;Müteveffa bay Marco ğlu bay Aluvlxe Diedo;Müteveffa bay Nicolo oğlu bay Antonio Pizamano;Bay Bernardo oğlu bay Antonio Venier;Müteveffa bay Anzolo oğlu bay Alesandro Lolin;Giritli bay Nadal Signol ;
— 74 —
Şu ciheti işaret ederim ki, ben, bay Marcp oğlu Nicolo Barbaro bu kitabı kendi elimle yazdım, türkün Kostantiniyede yapmış olduğu bütün muharebeleri, mezkûr türk beyi tarafından şehir alındığı güne kadar günü gününe kaydettim. Çünki ben, şehir alındığı zaman orada, Kostantiniyede bulunuyordum. Ve her şeyi muntazaman yazdım, ve bu -şehir 1453 senesi 29 mayıs salı günü şafak yakti alındı.
— 76 —
18 Temmuz 1453 günü (1 )
Romanya seyahatinde bir kadırganın sahibi bulunmuş olup bu eserin 31. ci sahifesinde (2) gösterildiği veçhile ölmüş bulunan bay Jacomo Coco’nun evlâtlarına gelecek bir senelik gıdaları için tuz müstelzimlerinden 60 dukat ver-meleri, ve bu sene zarfında hâlis akçe olarak 600 altın dukat miktarında tahvilât satın almağa mecbur tutulmaları ve bunları mezkûr bay Jacomo Coco’nun kızı namına, mu- maileyhanm evlenmesi gayesile, kaydettirmeleri, ve bu kız evlenin- ceye kadar bunların sermayeye ilâve edilmesi kararlaştırıldı; ve mu- maileyha evlenmeden evvel öldüğü takdirde, bu tahvilâtın kardeşine ait olması, ve yukarda gösterilen, müddet zarfında onların erkek evlât namına kaydedilmek üzere aynı miktarda tahvilât satın almaları kararlaştırıldı.
împerator çok fakir olduğundan asilzadelerden borç para istedi onlar paralan olmadığını söyliyerek itiraz ettiler sonra Türkler çok para buldular ve o asilzadelerden birinde 30 bin dukat bulundu, ve o karışıklıklar esnasında ağır mükellefiyetler koymaması ve kilisedeki gü müş eşyalara el konulması imparatora tavsiye edildi ve böyle yapıldı.
Şehir alındıktan sonra Türk, menadiler vasıtasile her tarafa ha-
(1) Bu ilâve şecereci namile maruf Marco Barbaro’nundur.(2) Elyazmasmın 31. ci ve matbu metnin 30. cu ve müteakip sahifele-
rinde ve bu türkçe tercümenin de 43 üncü sahifesinde.
77
ber saldı, ve her kimin Kostantiniyede evi varsa ihbar etmesini ve bunları iade ettireceğini bildirdi, ve birçok rumlar ve lâtinler gidip kendisine evlerinin nerede olduğunu söylediler; bunlar arasında bizim Bay- losumuz ile Trabzon konsolosu da vardı; ve evlerin yerine Türk o konsolosun ve mensubininden diğer iki kişinin ve bizim baylosumuz ile oğluriW ve diğer iki ■âsilzâdeiSizih, TDire^rin 61. mcı saıhifesinde (1) görüldüğü veçhile kafalarını kestirdi; ve karşısına çıkan kimselerin hepsini öldürtmek istiyordu, fakat bunları öldürtmeyip kendilerinden fidyeinecat alınmasının daha istifadeli olacağı kendisine hatırlatıldı.
Ve söylenildiğine göre büyük bir rum asilzadesi, o Türke yaranmak için, kendisine iki kızını gönderdi; kızların ellerinde, içi para dolu birer tepsi varmış; ve Türk te o asilzadeye çok iltifat etmiş, ve onun bu hareketi pek makbule geçmiş. Mumaileyhe yapılan bu iyi muameleleri diğer rum asilzadeleri görerek,, herbiri elinden geldiği nisbette bir para miktarını ona takdim etti; muamileyh hediyeleri kabul eyledi ve onları getirenlere çokjltifat etti; fakat bu hediyelerin sonu gelince, mumaileyh onları getirenlerin hepsinin kafasını kestirdi ve kendilerine, evvelce bu paraları kendi efendilerine vermeyip şehrin sukutuna sebebiyet vermiş olmakla koca köpekler gibi hareket etmiş olduklarını hatırlattı.
Bizim senatörlerimiz. Türkün Kostantiniyeye karşı donanma çıkarabileceğine inanmak istemiyorleurdı; bununla beraber 19 Şubat 1953 günü (2), 15 kadırga ve beheri 800 fıçılık 2 gemi teçhiz etmeğe karar verdiler; ve ancak Türkün muhasaraya başlamış olduğu haber alındıktan sonra bunların gönderilmesine başlanıldı.
(1) Elyazmasınm 61. ci sahifesi matbu metnin 59 ve 60 ıneı sahifeleri.(2) Venedik takvimi hesabile. Vesikalara bak.