İş Sağlığında Güncel Konular

14
TEPE AKADEMİ İş Sağlığında Güncel Konular Ders Notları

description

TEPE AKADEMİ İş Sağlığında Güncel Konular Ders Notları  Pek çok gelişmiş ülkede teknolojik gelişme ve koruyucu önlemlerin başarılı bir şekilde uygulanması sonucu eskiden beri bilinen geleneksel meslek hastalıklarının (pnömokonyoz, kurşun zehirlenmesi vb.) görülme sıklığı çok azalmıştır. Çoklu Kimyasal Duyarlılık Sendromu (Multiple Chemical Sensitivity Syndrome)  Yorgunluk,  Bu yakınmalar genellikle birden fazla sistemle ilgili ve uzun süreden beri devam etmektedir. Amaç  Bulantı,  Kas ağrısı,

Transcript of İş Sağlığında Güncel Konular

Page 1: İş Sağlığında Güncel Konular

TEPE AKADEMİ

İş Sağlığında Güncel

Konular

Ders Notları

Page 2: İş Sağlığında Güncel Konular

Amaç

Çok hızlı bir değişim ve gelişim içinde olan çalışma hayatında yeni ortaya çıkan etmenler, meslek

hastalıkları ve yeni yaklaşım metotları hakkında bilgi sahibi olmak.

Özellikle gelişmiş ülkelerde iş sağlığı alanındaki geleneksel sorunlar değişmiş, yerini yeni bazı

ilgi alanları almaya başlamıştır.

Pek çok gelişmiş ülkede teknolojik gelişme ve koruyucu önlemlerin başarılı bir şekilde

uygulanması sonucu eskiden beri bilinen geleneksel meslek hastalıklarının (pnömokonyoz,

kurşun zehirlenmesi vb.) görülme sıklığı çok azalmıştır.

Oluşmasında mesleksel faktörlerin de etkili olduğu, ancak belirli mesleklere özgü olmayan (kas

iskelet sistemi hastalıkları veya kardiyovasküler hastalıklar gibi) bazı hastalıklar veya belirtiler ortaya

çıkmaya başlamıştır

İş sağlığı profesyonelleri,

Belirli bir hastalığa uymayan bazı semptom ve belirtilerle başvuran hastaların olduğunu

farketmişlerdir.

Bu yakınmalar genellikle birden fazla sistemle ilgili ve uzun süreden beri devam etmektedir.

Yakınmaların bir kısmı, kişinin işyerinde bulunduğu zamanlarda artmakta.

Gelişmiş ülkelerde daha belirgin olmak üzere çalışma hayatı ile ilgili yeni bazı sağlık sorunları

gündeme gelmiştir.

Bu sağlık sorunları çalışma hayatına özgü olmamakla birlikte, belirtilerin işyerinde bulunma ile

ilişkili olması veya yakınmaların bazı meslek hastalıkları ile benzerlik göstermesi nedeniyle bu

hastalar çoğunlukla iş sağlığı ile ilgilenen doktorlara başvurmaktadırlar.

Çoklu Kimyasal Duyarlılık Sendromu

(Multiple Chemical Sensitivity Syndrome)

Çevresel faktörlerin etkisi ile meydana gelen ve son 20-25 yıldır dikkatleri çeken bu klinik

tabloda işyeri ortamının da etkisi vardır.

Hastalık bu güne dek bilinen bir hastalık tablosuna benzememekte, çeşitli yakınma ve beEn

sık görülen belirtileri;

Baş ağrısı,

Kas ağrısı,

Yorgunluk,

Bulantı,

Page 3: İş Sağlığında Güncel Konular

Kafada dolgunluk hissidir.

1987’de Cullen tarafından yapılan vaka tanımında ortaya konan 7 kriter hala geçerliliğini

korumaktadır;

1. Tablo tanımlanabilir bir çevresel etkilenme ile ortaya çıkar,

2. Birden fazla organ ve sistemle ilgili yakınma vardır,

3. Uyaran etkenle karşılaşma durumuna göre, belirtiler azalıp artabilir,

4. Yakınmalar değişik yapı ve toksikolojik özellikteki etkenlere maruziyetle ilişkilidir,

5. Yakınmalara neden olan faktör düşük dozlarda da olsa gösterilebilmektedir,

6. Yakınmalara yol açan etkene maruziyet çok düşük dozlardadır,

7. Yakınmaları açıklayan, herhangi bir organ fonksiyonu gösteren bir test henüz mevcut

Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekte. Hastalığın tek bir tanımı yok. Hekimler

arasında çelişkili görüşler var.

Bazı araştırıcılar hastalığın temelinde psikiyatrik veya davranışsal bir sorun olduğu

görüşündedir. Bu hekimler hastalığı, psikosomatik bir hastalığın, obsesif veya paranoid bir

rahatsızlığın veya anksiyete ya da depresyonun yansıması olarak değerlendirmektedirler.

Bazıları ise hastalığın biyolojik mekanizmasının sinir sistemi, immün sistem veya endokrin

sistemden bir veya bir kaçı ile ilişkili olduğu görüşündedir.

Bazı kimyasalların koku duyusu aracılığıyla limbik sistemi etkileyerek bu belirtilere yol

açtığı görüşünde olanlar da vardır.

Klinik özellikler ve tedavi;

Hastalık belirtileri kişi işyerinde olduğunda daha belirgin olduğundan ilk başvuru çoğunlukla

“işyeri hekimi” ne yapılmakta.

İç hastalıkları, alerji, psikiyatri veya çevre hekimliğine de başvurular yapılmakta.

Tanı bakımından iyi bir öykü almak çok önemlidir.

Öyküde, bir kimyasal maddeye düşük dozda maruz kalmayı takiben, birden fazla organ veya

sistemle ilgili çeşitli yakınmaların oluşu oldukça tipiktir.

Hastanın yakınmalarına ilgi gösteren ve güven veren bir yaklaşım önemlidir.

Hastanın yakınmalarını psikiyatrik bir rahatsızlık olarak değerlendiren ve hastayı para kaynağı

olarak gören bir yaklaşım güven verici olamaz.

Page 4: İş Sağlığında Güncel Konular

Klinik özellikler ve tedavi;

Hastalar çoğunlukla gazyağı, parfüm veya temizlik malzemesi gibi kimyasal maddelerle

temastan kısa bir süre sonra yakınmalarının arttığını ifade ederler.

Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, kas ağrısı, konsantrasyon güçlüğü tipik bir klinik tabloda en

sık rastlanan yakınmalardır.

Tablonun daha ağır seyrettiği hastalar, bazı ortamlara girdikleri zaman rahatsızlıklarının

arttığını bildiklerinden , bu ortamlara girmek istemezler. Bu durum sosyal ilişkilerin

bozulmasına neden olur.

Klinik özellikler ve tedavi;

Fizik muayene bulguları genellikle normal sınırlardadır.

Hastanın çalıştığı ortamda ölçümler yaparak bazı kimyasalların izin verilen sınır değerlerin

üzerinde olduğu gösterilebilir.

Hastalar deneyimlerine dayanarak kendilerini neyin rahatsız ettiğini bildiklerinden,

yakınmalarının çözümünü de bulmuşlardır.

Hastalığın tedavisi için geçerli bir yaklaşım da şimdilik bilinmemektedir.

İşyerindeki kimyasalların kontrolü, Rahatsızlık veren maddelerle temastan kaçınma yarar

sağlar.

Hastalıkta psikolojik faktörlerin de rolü olabileceği, semptomatik tedavi dışında spesifik bir

tedavinin olmadığı unutulmamalıdır.

Hasta Bina Sendromu

(Sick Building Syndrome)

1970’li yıllarda “iç ortam hava kalitesi” kavramına paralel olarak gündeme gelmiştir.

Özellikle gelişmiş toplumlarda insanların yaşam sürelerinin önemli bir bölümü işyeri, ev, çarşı

ve mağazalar gibi kapalı ortamlarda geçmektedir.

Bu yüzden binaların içindeki hava miktarı ve hava kalitesi giderek daha çok önem kazanmıştır.

Kapalı ortamlarda yaşayan insanların bir kısmında ortaya çıkan ve kişilerin bina dışına

çıkmalarıyla kaybolan ve herhangi bir hastalığa özgü olmayan bu belirtiler DSÖ uzmanlarınca

“hasta bina sendromu” olarak adlandırılmıştır.

Page 5: İş Sağlığında Güncel Konular

Hasta bina sendromunun nedeni bilinmemekle birlikte; bina içindeki sıcaklık, nem, hava

akımı, koku, havalandırma gibi termal konfor faktörleri ile birlikte, aydınlatma, uçucu organik

maddeler ve işin organizasyonu gibi faktörlerin, belirtilerin ortaya çıkmasında rolü olduğu

gözlenmiştir.

Belirtiler;

Gözler, solunum yolları ve deride irritasyon, baş ağrısı, yorgunluk, bulantı, kafada dolgunluk

gibi sinir sistemi belirtileri ile, göğüste sıkışma hissi, deride kuruluk, kaşıntı, kızarıklık gibi

belirtilerdir.

Bu belirtiler söz konusu binada yaşayan ya da çalışanların hepsinde görülmez. Ancak,

bunlarda görülme sıklığı, genel toplumdaki bireylerden daha fazladır. Belirtiler kadınlarda

erkeklerden daha fazla görülür.

Bu binalar enerji tasarrufu amacı ile yapılmış, yalıtımı iyi olan, hava akımına izin vermeyen,

klima havasının tekrar kullanıldığı (recirculation) binalardır.

Bu binalarda çalışanlarda iş veriminin de düştüğü gözlenmektedir.

Hasta bina sendromu belirtileri ile binaların klimalı, halı kaplı, kalabalık olması, bilgisayarların

çok olması ve hava akımının kişi başına saniyede 10 litreden düşük olması ile ilişkili olduğu

saptanmıştır.

Çok nedenli (multifactorial) klinik tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.

Page 6: İş Sağlığında Güncel Konular

Ortam sıcaklığının azaltılması,

Rutin ortam temizliğinin daha etkili yapılması,

Günlük temizlikte yalnızca yerlerin değil masa üstü, raflar vb. diğer yatay yüzeylerin de

temizlenmesi,

Halı kaplama ve diğer dokuma malzemelerinin en aza indirilmesi, var olanların temizliğine

özenilmesi,

Klima sistemlerinde iç ortam havasının yeniden kullanılmaması,

Hava değişiminin kişi başına saniyede 10 litreden az olmaması,

Uçucu organik kimyasallar ve mikroorganizmalar varsa, bunlara yönelik ölçüm ve

değerlendirmeler yapılarak gerekli önlemlerin alınması yakınmaları azaltacak kontrol

önlemleridir.

Amalgam kaynaklı Cıva İle İlgili Yakınmalar

Amalgam, cıva (%50), gümüş (%35) ve kalayın (%15) oranlarındaki karışımıdır. Diş tedavisinde

dolgu malzemesi olarak yaklaşık 150 yıldır kullanılmaktadır.

Cıva vücutta kümülatif etki yaptığından çok düşük dozlardaki alım durumunda bile, zamanla

“kronik cıva zehirlenmesi” mKronik cıva zehirlenmesi, çalışma yaşamında eskiden beri bilinen

bir sorundur.

Başlıca belirtileri; eller, göz kapakları ve dilde ince tremor, fazla terleme ve fazla tükürük

salgılanması ile bazı nöropsikiyatrik belirtilerdir (huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik, anksiyete,

duygusal dengesizlik, unutkanlık gibi belirtiler-”erethizm” olarak bilinir) .

Amalgam içinde bulunan cıvanın klinik belirtilere yol açması tartışmalıdır.

Amalgam dolgunun yerleştirilmesi, parlatılması veya sökülmesi sırasında vücuda cıva girişi söz

konusu olabilir. Diş fırçalama, çiğneme ve sıcak içeceklerin içilmesi sırasında bir miktar cıvanın

vücuda girmesi mümkündür.

Çalışmalar bu yolla alınan cıva miktarının çok düşük olduğunu, su ve yiyeceklerle olan günlük

alımın % 10 kadarını oluşturduğunu göstermektedir.

Page 7: İş Sağlığında Güncel Konular

İsveç’te yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada amalgam dolgulardan alınan cıva miktarının

günde 4-19 µg (mikrogram) arasında olduğu saptanmıştır. (24 saatlik idrarda cıva düzeyinin

normal değerleri 9,1-20 µg/dl, serum düzeyinin normal değerleri 0,6-59 µg/dl’ dir).

Doz çok düşük olmakla birlikte başka kaynaklardan alınabilecek cıva ile bir araya geldiğinde

amalgam dolgusu olanlarda cıvaya bağlı belirtilerin görüldüğü bildirilmektedir.

Bu konuda bilgiler çelişkilidir. Bu belirtileri olan kişilerde amalgam dolguların sökülmesinden

sonra semptomlarda belirgin bir düzelme gözlenmemiştir. Sonuç olarak amalgam dolguların

zararlı olduğu konusunda kesin bir kanıt mevcut değildir.

Mesleksel etkilenmeler sonucunda cıva zehirlenmesi diş hekimleri, diş teknisyenleri ve

yardımcı personelde görülebilir.

Amalgam hazırlanırken ve dişe yerleştirilirken koruyucu uygulamalar, kişisel hijyen, ortam

havalandırması, yere dökülen amalgam ve yapılan dolgu sayısı gibi faktörler etkilenme

düzeyinde önemlidir.

Yakınmaları olanlarda rutin olarak kanda ve idrarda cıva düzeyi tayini ve amalgam dolguların

sökülmesi önerilmemektedir.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği yapmış olduğu açıklama:

150 yıldan fazla süredir ve 100 milyondan fazla hastanın ağzında amalgam dolgu

malzemesinin güvenilir, sağlıklı ve dayanıklı olarak kullanıldığını, içeriğindeki gümüş, bakır,

kalay, gibi metallerin cıvayla kimyasal reaksiyonlarının sert, stabil ve güvenli bir yapı

oluşturduğunu söylemektedirler.

Amerikan Halk Sağlığı Servisi’nin 1993 yılında, Yine Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü, Diş

Hekimliği araştırma bölümünün 1991 yılında yapmış oldukları geniş araştırmalar ve bu

araştırmalar sonunda sunmuş oldukları raporlarda; “Amalgamın içerdiği maddelere aşırı

alerjisi olan kişiler haricinde güvenle kullanılabileceğini....” söylemektedirler.

Havadan, sudan ve yiyeceklerden, ağzımızdaki amalgam dolgunun içeriğindeki cıvanın

buharlaşmasıyla alacağımızdan kat ve kat daha fazla cıva almaktayız.

150 yıldır kullanılan bir materyal olmasına rağmen, bilimsel yayınlarda, amalgamın alerjik

olmasından daha ciddi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Alerji vakaları da 150 yılda sadece

100 vakayı geçmemektedir.

1991 yılında Dünya Diş Hekimleri Birliği, Diş Hekimliği Malzemeleri Panelinde, “Belirgin bir

şikayet olmadan Amalgam dolguların çıkarılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı...”

sonucuna varılmıştır. Amerikan Halk Sağlığı Servisi ise 1993 yılında “Amalgam dolguların

sökülerek değiştirilmesinin kişinin sağlığına yarar getirecek inandırıcı bir etkisinin

olmadığını....” aksine “lüzumsuz sökülen amalgam dolgunun, sağlıklı dişin yapısına zarar

vereceğini” söylemektedir.

Page 8: İş Sağlığında Güncel Konular

Amalgam dolguların sökülmesiyle multiple skleroz rahatsızlığının iyiye gitmesi veya

amalgamın, arthritis (eklem romatizması) , Alzheimer gibi rahatsızlıklara neden olduğu gibi

iddialarda tamamen gerçek dışıdır ve bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği, amalgama alternatif ancak en az onun kadar etkili ve güvenli

bir madde geliştirmek için yapılan çalışmalara destek vermektedir. Ancak günümüzde

amalgama alternatif gösterilen kompozit resinlerin, özellikle büyük dolgularda, amalgam

kadar uzun ömürlü ve etkili olmadığı kanısındalar.

Yine Amerikan Diş Hekimleri Birliği ve Amerika Halk Sağlığı Servisi “Amalgamın ağız sağlığına

yönelik kullanımının hala geçerli olduğu...” görüşünde birleşmektedirler.

Amerikan Diş Hekimleri Birliği dergisinin 1995 Kasım sayısında yayınlanan bir araştırmada;

1700 diş hekiminin idrar tahlilleri yapılıyor ve çok önemsiz seviyede cıva bulunuyor. Eğer

muayenehanelerde amalgam kullanımıyla ilgili güvenlik önlemlerine uyulursa ortamda cıva

buharı bulunmuyor ve dolayısıyla çalışan personel için zararlı bir etki de oluşturmuyor.

Elektromanyetik Alanlardan Etkilenme

Düşük frekanslı ve uzun dalga boylu olan elektromanyetik radyasyonun sağlık sorunlarına yol

açıp açmadığı 20-25 yıldır tartışılmaktadır.

Gerçekte konu “elektromanyetik alan” değil, elektrik alan ve manyetik alanın bileşkesi olan

“elektromanyetik güçtür” (electromagnetic force).

Düşük frekanslı alanlarda voltaj ile orantılı bir “elektrik alan” ve elektrik akımının gücünden

kaynaklanan “manyetik alan” vardır. Bu alanlar insanlara ulaştığında insan vücudunda bir

akım yaratır.

Düşük frekanslı alanlar da kendi içinde çok düşük frekanslı (VLF; very low frequency; 300 KHz

ve üzeri) ve ileri derecede düşük frekanslı (ELF; extremely low frequency; 1-300 KHz) alanlar

olarak ayrılmaktadır.

Bunlardan elektrik kabloları boyunca oluşan ve 50-60 Hz frekansta olanlar daha önemlidir.

Elektrik alanının amplitüdü Volt/metre,

Manyetik alanın amplitüdü, (manyetik akım yoğunluğu; magnetic flux density) ise Tesla (T) ile

ölçülür.

İnsanların kullandıkları pek çok cihazın yarattığı elektrik alanı 100 kV/m’den ve manyetik

alanı da 20 mT’dan daha düşük bölümdedir.

Elektrik kablosu, elektrik motoru veya herhangi bir elektrikli cihazın olduğu her yerde elektrik

ve manyetik alan oluşur. Günlük yaşamda toplum içinde, evde, işyerinde, okulda ve her türlü

elektrikli ulaşım aracında elektrik ve manyetik alanla karşılaşılmaktadır.

Page 9: İş Sağlığında Güncel Konular

Bazı mesleklerde maruziyet daha fazladır. Elektrik güç istasyonlarında çalışanlar, kaynakçılar,

elektronik mühendisleri ve teknisyenleri, lokomotif sürücüleri, tren personeli, tren

istasyonlarında çalışanlar, radyo ve televizyon tamircileri, telefon tesisatçıları, dökümhanede

ve elektrikli fırınlarda çalışanlar ile yüksek gerilim hatlarına yakın oturanlar elektromanyetik

alanlardan daha çok etkilenirler. Bilgisayarlar da etkilenimi artırmıştır.

Normal koşullarda insanların günlük yaşamda etkilendikleri doz 0.1 mikro Tesla (mT)

dolayındadır.

Elektromanyetik alan etkisi ile insanlarda;

Hücre zarından protein ve iyonların geçişinde değişiklik,

Kromozom hasarı,

Hücrenin, hormonlara ve enzimlere yanıtında değişiklik,

Kimyasal aracılarla (nörotransmitter) etkileşim,

Hücrenin immün yanıtında değişme

gözlenmiştir.

Bazı çalışmalarda elektrik ve manyetik alanlardan yüksek dozda etkilenme sonucunda;

Kalp hızında yavaşlama,

EEG değişiklikleri,

Psikometrik testlerde bozulma saptanmıştır.

Çalışmalarda gebelik üzerine etkiler ve kanser oluşumu üzerinde daha çok durulmaktadır.

Gebelik üzerine etkileri;

1980’li yıllarda bilgisayar kullanımının yaygınlaşması üzerine gündeme gelmiştir.

Bilgisayar ekranlarının oluşturduğu elektromanyetik alan düşük frekanslı olup (15-30 KHz)

gebelik üzerine olumsuz etkilerinden (spontan düşük) kuşkulanılmıştır. Yapılan çalışmalarda

spontan düşük ya da konjenital malformasyonla bilgisayar kullanımı arasında ilişki

saptanmamıştır.

Ancak çok uzun süre (günde 20 saat) bilgisayar ekranı karşısında bulunmanın spontan düşük

olasılığını artırdığı şeklinde bulgu elde edilmiştir.

Kanser;

1979’da yüksek gerilim hatları çevresinde yaşayan bir çocukta lösemi olgusu rapor edilmiştir.

Page 10: İş Sağlığında Güncel Konular

1982 yılında bu konuda ilk epidemiyolojik çalışma yayınlanmış; elektrik işlerinde çalışanlarda,

lösemi riskinin yüksek olduğu bulunmuş, bu etkinin elektromanyetik alan ile ilişkili olabileceği

ifade edilmiştir.

Elektrik aşırı duyarlılığı;

Eski Sovyetler Birliği’nde 1970’lerde elektrik işlerinde çalışan ve elektromanyetik alandan

etkilenen bazı kişilerde kalp ve sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar rapor edilmiştir.

1980’lerde İsveç’te bilgisayar operatörlerinde bazı deri rahatsızlıkları olduğu rapor edilmiştir.

Rahatsızlıklar spesifik değil fakat hastaların tamamı bilgisayar kullanan kişiler.

Elektrik aşırı duyarlılığı;

Baş ağrısı, kafada dolgunluk hissi, yorgunluk, hafıza kusuru, konsantrasyon güçlüğü, deri ve

göz problemleri, çarpıntı ve ödem gibi yakınmalar bilgisayarda çalışırken, tv seyrederken veya

fırında yiyecekleri pişirirken ortaya çıkabiliyor. Bu durum elektrik aşırı duyarlılığı olarak

adlandırılmış.

Hastalığın nedeni açık değil. Klinik belirtilerin olmasında kimyasal, ergonomik faktörler, stres,

iş temposu etkili olabilir.

Dioksin

Dioksin organik bileşiklerin yaklaşık 300°C`de yanmasıyla oluşan bir yan üründür.

Dioksin oksijenin yeterli olduğu ve doğru yanma sıcaklığının olduğu ortamlarda oluşmaz.

iki oksijen köprüsüyle birbirlerine bağlanmış iki klorlu benzen halkası içeren bileşen grubunun

genel ismidir. İsmini son bağlanmadan almıştır (di = 2, okso = oksijen bağlama). Son

zamanlarda haberlerde daha çok çıkan dioksin 2,3,7,8-tetraklorin - dibenzo-p-dioksin (TCDD)

olarak adlandırılır. Düz bir moleküldür (uzaysal resme bakınız) ; iki benzen halkası yeşil

renklidir. 4 klor atomu (mavi), benzen halkasına simetrik olarak bağlanmıştır ve oksijen

atomları kırmızı ile gösterilmiştir.

Page 11: İş Sağlığında Güncel Konular

Dioksinler, oksijence fakir ortamda, klorlu bileşenlerin ısıtılmasıyla elde edilir. Çoğu dioksin az

oksijen içeren ortamlarda, klor varlığında (örneğin sofra tuzundan) organik maddelerin

yanması ile oluşur

Dioksinler, suda çözünmez, fakat yağda çok çözünür. Kül parçaları sayesinde dioksinler

bitkilerde örneğin çimlerde bulunabilir. Bir inek bu çimi yediğinde, vücuduna dioksin alıp,

yağında dioksini depolayacaktır. İnek, sütü ile dioksini atabilir. Aynı şekilde insanlarda da

gözlenir. Dioksinler vücuda gıdalarla girer ve vücut yağında depolanır ve uzun bir süre orada

kalır. İnekler gibi anne sütü de dioksinin atılması için en önemli yoldur. Bu nedenden ötürü

insan sütü az miktarlarda dioksin içerir.

Hemen hemen, bütün hayvan yağları az miktarda dioksin içerir. Prensipte, bitkisel yağlar hiç

dioksin içermezler. Normalde, dioksin miktarı maksimum kabul edilebilir alım miktarının

altındadır.

Dioksinin Sebep Olduğu Sağlık Sorunları;

Dioksin toksisitesi oldukça karmaşık bir konudur ve elli yıldır yapılan bilimsel çalışmalar hala

tartışılıyor.

Kanser, doğum kusurları, otizm, karaciğer hastalığı, bağışıklık sisteminin zayıflaması, kronik

yorgunluk sendromu, psikolojik bozukluklar, sinir ve kan hastalıkları, hormonal bozukluklar,

deri lezyonları gibi sağlık etkileri bildirilmiştir.

Amerika Çevre Koruma Kurumu (EPA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dioksini kanser yapıcı

kimyasal maddeler grubuna dahil etmişlerdir.

Dioksin bulaşmış yumurta veya süt tüketmek hemen bu hastalıklara yol açmaz. Ancak bu

toksik maddenin vücutta depolandığı düşünülürse, uzun vadede ne gibi zararlara yol açacağı

göz önünde bulundurulmalıdır.

En çok hamile kadınların dikkat etmesi gereken toksik bir maddedir. Çünkü annenin almış

olduğu dioksin plesanta yoluyla bebeğe geçer ve bebek doğduğunda bu zararlı madde ile

dünyaya gelmiş olur. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalara göre dioksinin çok düşük

dozlarda alınması bile ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır.

Günlük yaşantımızda dioksine daha az maruz kalmak için öneriler

Klor içeren böcek ve ot ilaçları kullanılmamalıdır.

*Meyve ve sebzeleri özenle yıkamak gerekir, böylece üzerlerindeki klorofenol pestisit

kalıntılarını azaltmak mümkün olacaktır.

* Donyağı içeren sabunlar kullanılmamalıdır.

Page 12: İş Sağlığında Güncel Konular

*Bir klorofenol olan trikolofan içeren deodorantlardan uzak durulmalıdır.

* PVC kullanılan kişisel ürünlerden ve oyuncaklardan uzak durulması gerekir, özellikle hamile

bayanların ve çocukların plastik ve PVC kullanılmış oyuncaklardan uzak tutulması gerekir.

*Sigaranın sağlığa ne boyutta zararı olduğunu herkes bilir.Tütünündeki zararın yanında kağıt

rulosundaki dioksin direkt olarak ağızla temas ettiğinden bu risk daha da artmaktadır. Sağlıklı

bir yaşam için Sigarayı hayatımızdan çıkarmak çok doğru bir adım olacaktır.

* Kontrolsüz atık yakma işlemiyle dioksinin yayılması artmaktadır (Hastane atıkları).

Genellikle eksik ve yanlış yakma sonucu bu madde oluşur. Firmalar düşük emisyonlu,

kontrollü atık yakma işlemine olanak sağlayan teknolojiler kullanmaya zorlanmalıdır.

*Çevremizdeki insanları dioksin konusunda bilgilendirilmeli ve neler yapılabileceği konusunda

tartışılmalıdır.

*Tehlikeli atık bulunan topraklar ile temastan kaçınılması gerekir.

*2003 ve 2009 yıllarında Minnesota Üniversitesi Profesörü William Arnold ve meslektaşı

Kristopher McNeill güneş ışığına maruz kalan antibakteriyel sabunlardaki triklosan’ ın

dioksine dönüştüğünü keşfettiler.

Aynı zamanda bu madde bulaşık deterjanları, el sabunları ve deodorantlarda da bulunduğu

bilinmektedir.

Ukrayna'da 2004'teki seçimlerde

en güçlü aday Viktor Yuşçenko

zehirlendi.

Ancak Yuşçenko'nun

nasıl zehirlendiği sırrını koruyordu.

Page 13: İş Sağlığında Güncel Konular

Bu konuyla ilgili ilk defa bilimsel (?)

bir rapor yayınlandı.

Ukrayna'da 2004 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi Batı ile Rusya arasında bir güç savaşına

dönüşmüştü. Rusya, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kendisinden ayrılan Ukrayna'nın batıya

yaklaşmasını istemiyordu. ABD önderliğindeki batı ülkeleri ise Ukrayna'da Viktor Yuşçenko

önderliğinde başlayan Turuncu Devrim'e büyük destek verdiler. Rusya destek verdiği Yanukoviç'in

seçimi kaybedeceğini fark edince değişik arayışlara girdi. Seçim süreci devam ederken Ukrayna

cumhurbaşkanı seçileceğine kesin gözle bakılan Viktor Yuşçenko'nun zehirlendiği haberi dünya

kamuoyuna bomba gibi düştü. Yuşçenko gizli bir el tarafından zehirlenmiş ve ölümle pençeleşiyordu.

VİYANA'DA TEDAVİ EDİLDİ

Batı derhal olaya müdahale etti ve

Yuşçenko Avusturya'nın başkenti Viyana'da

bir klinikte tedavi altına alındı. Ancak Viktor

Yuşçenko'nun yüzü bir iki gün içinde yaşlanmıştı.

O dönemde Rusya'nın şimdiki Ukrayna Cumhurbaşkanı

Yuşçenko'yu zehirlediği iddia edilmişti ama bu hiç bir zaman

kanıtlanamadı. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen Yuşçenko'nun

nasıl zehirlendiği hala gizemini koruyordu. Bu olayla ilgili ilk defa

bilimsel bir rapor yayınlandı. Viyanalı bilim adamlarının yayınladığı

raporu göre, Viktor Yuşçenko dioksinlerin en zehirlisi olan TCDD ile

zehirlenmişti. Rapora göre dioksin bir laboratuvarda özel olarak

üretilmişti. Dioksin insan vücudunda olması gerekenden 50 bin defa

daha fazla bulunmuştu. Yuşçenko'nun hayatı kurtarıldı

ancak bu zehirin gövdeden atılması için tam 15 yıl gerekti. Ancak

Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın yüzünde kalıcı hasar oluştu. Yuşçenko

bugün hala yüzü deforme olmuş bir şekilde hayatını sürdürmek

zorunda kalıyor.

Page 14: İş Sağlığında Güncel Konular

TEPE AKADEMİ ANKARA MERKEZ OFİS Adres: Ceyhun Atuf Kansu Cad. Bayraktar Center, G Blok,

No:114/9 Balgat/Çankaya/ANKARA

Tel : 0 312 473 43 47

Tel-2 : 0 312 473 43 48

Fax : 0 312 473 43 59