Haftanın Ortası3 Doğu’da topyekûn bir savaa yöneldiğini sanmak ve risk primini ona göre...
Transcript of Haftanın Ortası3 Doğu’da topyekûn bir savaa yöneldiğini sanmak ve risk primini ona göre...
1
Güncel konularla her Çarşamba
AKP’de resmi ağızlardan başkanlık
teklifinin Ocak’ta Meclis'te görüşülüp
Nisan ayında referanduma
gidilebileceğini söylenmesi, an itibarıyla
Musul’u etkili bir iç politika malzemesi
haline getirmiş durumda. Bu nedenle
Musul hakkında ufuktaki referanduma
yönelik söylem ile Musul’da gerçekte
neler olup olabileceği hakkında ayrımı
şimdi çok dikkatli yapmak gerekiyor.
Yoksa yatırım yapılabilir ülke notunu
taze kaybetmiş Türkiye’de, iktidarın neo
-Osmanlı heveslerle Orta Doğu’da
topyekûn bir savaşa yöneldiğini sanmak
ve risk primini ona göre belirlemeye
çalışmak işten bile değil. Aksine. Musul
üzerinden Osmanlı’nın tarihteki toprak
büyüklüğüne bol referanslı söylemlerin,
Türkiye’nin risk primi üzerinde olumsuz
etkiler yaratması kalıcı görünmüyor.
Risk priminin yükselip yükselmeyeceğini
kestirmek için daha çok, Ocak ayında
Meclis’e geleceği söylenen anayasa
değişikliği paketi içindeki başkanlık
sisteminin yapısına bakarak karar
vermek gerekiyor.
19 Ekim 2016
Çok kullanışlı Musul söylemi ve gerçekler…
AKP’de resmi ağızlardan başkanlık teklifinin Ocak’ta Meclis'te
görüşülüp (MHP’nin artık çok açık desteğiyle) Nisan ayında
referanduma gidilebileceğini söylenmesi, an itibarıyla Musul’u
etkili bir iç politika malzemesi haline getirmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sistemi arzusunun şiddeti
yanında Başbakan’ın başkanlık sistemini “en önemli yapısal
reform” diye sunuşu zaten veri olarak elimizde. Musul’da hafta
başında başlayan savaşın aylarca süreceği beklentisi de hâkim
görüş. Bu ikisi birleşince ortaya çıkan, başkanlık sistemini
garantileyecek %50 için milliyetçi tonu yüksek bir söylemin
devrede olacağı. Bu da demek ki biz Türkiye’de, Musul hakkında
yüksek perdeden söylenmiş iddialı sözleri referandum geri sayım
süreci boyunca -en az altı ay- bolca dinliyor olacağız.
Musul hakkında ufuktaki referanduma yönelik söylem ile
Musul’da gerçekte neler olup olabileceği hakkında ayrımı
şimdi çok dikkatli yapmak gerekiyor. Yoksa yatırım
yapılabilir ülke notunu taze kaybetmiş ve yatırımcının temkinli
baktığı Türkiye’de, iktidarın neo-Osmanlı heveslerle Orta
Haftanın Ortası
2
19 Ekim 2016
Kaynak: Institute for the Study of War , Egeli & Co.
Grafik 1: Irak’ta Musul Savaş Alanı
3
Doğu’da topyekûn bir savaşa yöneldiğini sanmak ve risk primini ona göre belirlemeye çalışmak
işten bile değil.
O zaman gelin Musul’la ilgili söylemden öteye, gerçeklere bakalım.
Musul’da “arazi” gerçeği…
Savaş öncesinde iki milyon nüfusu şimdilerde bir milyona inen Musul’da bu hafta başlayan savaşın
“sokak savaşı” niteliğinde ve uzun zamandır görülmemiş şiddette kanlı geçmesi bekleniyor. Irak
nüfusunun %67’si Şii fakat Şiiler daha çok ülkenin güney taraflarında yoğun. Yine de Musul’da
Sunni Araplar, Sunni Kürtler, Sunni Türkmenlerin yanında, önemli sayıda Şii Türkmenler, Şii
Araplar, Şabaklar, Ezidiler, Hristiyanlar ve Kakailer bulunuyor.
Musul’da neler olabileceğini anlamak için biraz geriye dönerek bilgileri tazelemek gerek.
Hatırlanacağı üzere, El-Kaide’den koparak terörizm ajandasını devlet kurmak üzerinden uygulayan
IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), Haziran 2014’te elini kolunu sallayarak Musul’u işgal etmişti. Irak
Güvenlik Güçleri (IGG) Musul’dan sessizce çekilirken, dünya Musul’un düşüşünü şok içinde
karşılamış; bir de üzerine IŞİD lideri Bağdadi’nin “IŞİD-Irak başkenti” Musul’da halifeliğini ilan
edişine tanık olmuştu. Hem halife hem de devlet elinde olunca, IŞİD’in militan toplamada El
Kaide ile girdiği rekabeti de doğal olarak IŞİD kazanmıştı.
İşte o Musul 2014 ortalarından beri 28 aydır Sünni IŞİD’in kontrolünde kapalı kutu.
IŞİD lideri Bağdadi’nin çoktan IŞİD’in Suriye başkenti Rakka taraflarına geçtiği yazılıp çizilmekte.
Buna rağmen, sayısı 5,000-8,000 civarında tahmin edilen Musul’daki IŞİD milislerinin uzun
süredir şehrin etrafına üç sıra boyunca hendekler kazdığı biliniyor. İlk sıra hendek ağır araçların
geçmesini engellemek için. İkinci sıra, karadan geleceklerin önünü kesmek üzere içlerine petrol
boruları yönlendirilmiş ve petrolle doldurulmuş durumda. Saldırı anında IŞİD hemen bu petrolü
yakmaya başlayarak havayı karartıyor. Üçüncü halkadaki hendekler de siper amaçlı. Ellerinde
Irak Ordusu’ndan kalan tanklar, silahlar, cephaneler ve para var. Bir de Musul kentinin 60
kilometreye yakın çevresindeki köylerin büyük bölümüne IŞİD’in hâkim olduğu gerçeği, büyük
çapta direniş odakları bulunduğu anlamına geliyor.
19 Ekim 2016
4
Sivillerin şehirdeki varlığı ve IŞİD canileri tarafından canlı kalkan olarak kullanılacağı düşünülürse,
Musul merkezine bombardıman öyle kolay bir seçenek değil. IŞİD üzerinde fazla etkili de
olmayabilir zaten işin uzmanlarının söylediklerine göre. Geriye, karadan piyade olarak girilmesiyle
bir kara savaşının “göğüs göğüse” yapılması seçeneği kalıyor. Bu da IŞİD karşıtı güçlerin geçici bir
süre için bir arada çalışmak zorunda olması demek. Ve tabi Musul Savaşı’nın uzun sürmesi ve
bu süre boyunca zaten karışık güç dengelerinin çok kırılgan ve değişken olması demek
aynı zamanda.
Musul’da “güç dengeleri” gerçeği…
Musul’u IŞİD’in elinden kurtarmak için savaşa katılanlar, Orta Doğu tarihine bakınca normal şartlar
altında bir araya gelmesi neredeyse olanaksız güçler.
Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetimi merkezi Irak hükümetinden kopma arzusunu zaten
gizlemiyor. IŞİD karşısında verdiği mücadeleyi kaldıraç haline getirerek, zaten kimin hükmettiği
belirsiz bölgelere hâkimiyet peşinde denebilir. Irak’ın 1932’de bağımsızlığını ilan etmesinin
ardından Baas döneminde Araplaşan Musul’u yeniden 1900’lerin başındaki gibi bir Kürtleştirirken,
Musul’un içinden geçen Dicle Nehri’nin doğusu ile Erbil arasında kalan bölgeyi sorunsuz bir Kürt
19 Ekim 2016
Grafik 2: Kuzey Irak Güç Dağılımı
Kaynak: NTV, Egeli & Co.
5
bölgesi haline getirmek istiyor. Musul’un doğu, kuzey ve kuzeybatısına konuşlanarak Musul
Savaşı’na destek veren Peşmerge’nin ilerleyişine Irak Kürdistan’ını genişletme
perspektifinden bakmak gerek.
Türkmenler tarafında da
resim karışık. Bir kere tüm
Türkmenlerin Sünni olmadığını
bilmek gerekli. IŞİD Musul’u
aldığında yaptığı “temizlikte”,
en ağır darbeyi yiyenlerin
arasında Şii Türkmenler de
vardı. Şimdi bu Şii Türkmenler
yeniden evlerine, Musul’a
dönmek arzusundalar. Not
etmek gerek: Musul’un %30’u
Şii; Musul’a bağlı Türkmen
bölgesi Tel Afer’in de çoğunluğu
Şii. İran destekli milis olarak
IŞİD’le savaşmaya başlayan;
daha sonra Irak Ordusu’na
resmen bağlanan ve Türkiye’nin
Musul’u “kurtarmasını-girmesini” istemediğini Erdoğan’ın bizzat kendi ağzıyla çok net ifade ettiği
Haşd el Şaabi’nin (Halk Seferberlik Gücü) içinde binlerce Şii ve hatta Sünni Türkmen
savaşıyor. Detaylara inince iş zaten çok karışık; ama büyük resimde Musul-Türkmen ekseninde
2014’te IŞİD’den kaçıp kurtulan Şii ve Sünni Türkmenlerin istediği evlerine geri dönmek. Bunun
için Şii-Sünni ayrımı gözetmeden bir arada savaşmaktalar. Ve hatta Cumhurbaşkanı’nın IŞİD’den
sonra Musul’da sadece “Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler” olması gereği ifadesini,
“Haşd el Şaab’ın girmesine izin verilmemeli” sözlerini tepkiyle bile karşılıyorlar. Neden IŞİD
Musul’da Türkmenleri öldürürken Türkiye’nin harekete geçmediği sorusunu yüksek Sünni Türkmen
19 Ekim 2016
Kaynak: The Global State, Egeli & Co.
Grafik 3: Irak’ta Etnik-Mezhepsel Dağılım
6
ağızlardan da ekleyerek. Şimdi net olan, içinde Şii Türkmenlerin bolca olduğu ve hatta lideri de
Türkmen olan Haşd el Şaab’ın Musul’un batı cephesindeki güvenlik güçlerini Telafer ve Musul
merkezi üzerinden destekleyeceği.
Sünni Araplar daha etkisiz
ve dolaysıyla sessiz. Irak’ta
Saddam sonrası yönetim Şiilerin
eline geçince zaten önemli bir
statü kaybına uğramışlardı; bir
de son iki senede IŞİD’e destek
atanlar; IŞİD’in de artık fetret
devrine girdiğinin farkında.
Baas döneminde Musul’da
varlıkları kademe kademe
artırılan Sünni Araplar, Musul
IŞİD’den temizlendikten sonra
Şiiler girmesin, Şii ağırlıklı Haşd
el Şaab girmesin deseler de;
Musul’da aktif savaşan Irak
Ordusu’nun Haşd el Şaab
desteği olmadan
kazanamayacağı gerçeği,
isteklerinin karşılıksız kalmasına
neden oluyor. Daha önce
Sünnilere saldırılarda bulunmuş
olan Haşd el Şaab’ın da Irak Ordusu kontrolünde bir Sünni katliamı yapacağına olasılık zaten
verilmiyor. Tikrit, Ramadi ve Felluce’de Irak Ordusu ve Haşd el Şaab’ın ortak operasyonlarında
IŞİD hızla temizlenirken, Sünni Arapların korkulan “katliama” maruz kalmaması örnek veriliyor.
19 Ekim 2016
Kaynak: Vox, Egeli & Co.
Grafik 4: Musul
7
Sünni kesim bu anlamda bölünmüş durumda. Sadece Irak hükümetini destekleyenler var; Irak
Ordusunu desteklerken Türkiye’nin kategorik olarak “Şii” diye reddettiği Haşd el Şaabi’ye
katılanlar var. Türkiye’nin desteklediği yaklaşık 1000 kişilik “Haşd el Vatani” var. Sünni Araplar
içinde Kürtlerle beraber çatışanlar var.
Ve IŞİD’e karşı şu anda el ele vermiş gibi görünen bu güçler aslında düşmana karşı
güvenle sırt sırta vermiş bir grup değil. Aksine zoraki bir kolajla bir arada bulunurken
ufak bir kışkırtmayla ilk fırsatta mezhepler gerginlikler üzerinden birbirlerinin boğazına sarılmaya
hazırlar. Fehim Taştekin’in ifadesiyle, “Şiiler Sunnileri, Sunniler Şiileri; Araplar Kürtleri, Kürtler
Arapları; Türkler Kürtleri, Kürtler Türkleri; Heşdi Şabi, Heşdi Vatan’ı; Heşdi Vatan Heşdi Şabi’yi
istemiyor”. Çatışma riski sadece Sünni-Şii ekseninden çok ötede karmaşık. Haşd el
Şaabi ile Peşmerge’nin bir birine girmesi de mümkün. Kurtardığı yerlerde Arap nüfusun geri
dönmesini engellediği söylenen Peşmerge ile başka etnik grupların çatışması da gündeme gelebilir.
Irak Başbakanı Abadi’nin de zaten Musul’a sadece resmi ordu ve polis güçlerinin
girmesine izin verileceğini söylemesi, Musul geri alındıktan sonra olası bir mezhepsel
gerginliğin fitilinin ateşlenmesini önlemek için. Çünkü savaş sonrasında “masada”
Musul’u kimin yöneteceğine karar verilecek. Başbakan Abadi’nin planlarına göre, ki kendisi
ABD’nin planları hakkında sözcü niteliğinde daha çok, Musul IŞİD’ten temizlendikten sonra Haşd el
Şaabi ve Peşmerge geri çekilecek. Musul’un kontrolü Irak ordusu ve yerel/federal polis birimlerine
bırakılacak. Gerçek hayatta ise işler bu kadar pürüzsüz ilerlemeyebilir tabi; hele Orta Doğu söz
konusuysa.
Musul alındıktan sonra “masa” gerçeği…
Anlaşıldığı üzere, Musul Savaşı öyle temiz ve kolay olmayacak. Kısa da sürmeyecek. IŞİD sonrası
dönem dikkatli yönetilmezse, şimdilik aylarla ifade edilen savaşın etnik-mezhep kırıklar üzerinden
yıllara uzaması hali de mümkün. Çünkü önemli bir adım olsa da, Irak-Suriye ekseninde yaşanan
sorunlar açısından Musul’un IŞİD’den kurtulması tek başına çözüm anlamına gelmiyor. IŞİD
sonrası Musul’da kentin kozmopolit yapısının korunması, mezhepler arası dengelerin gözetilmesi
19 Ekim 2016
8
kritik. Yoksa “Musul’u paylaşmada” hata yapılması hali Musul’dan başlayarak hızlıca tüm bölgeye
yayılacak bir mezhep savaşına dönüşebilme potansiyeline sahip.
Türkiye’nin de uyarısı aslında bu yönde ancak Erdoğan’ın bakışında Musul, bir Sünni kenti.
19 Ekim 2016
Grafik 5: Ortadoğu Ülkelere Göre Mezheplerin Dağılımı
Kaynak: FT, Egeli & Co.
9
Türkiye’nin isteklerini Cumhurbaşkanı Erdoğan Suudi Arabistan ziyaretinde Dubai
merkezli Rotana TV’ye yaptığı bir röportajda sıralamış durumda. Türkiye işbirliği ile
Musul’un IŞİD’ten kurtarılmasına razı; ancak sonrasında kentte sadece Sünni Araplar, Sünni
Türkmenler ve Sünni Kürtlerin kalmasını öneriyor. Şii olarak gördüğü Haşd el Şaabi’nin Musul’a
girmesine şiddetle karşı. Al Monitor kaynaklı bir habere göre, Türkiye Sünni Türkmenlerin Sünni
Kürtlerle beraber hareket etmesinden yana.
Ve tabi hemen ilk akla gelen Türk askerinin Başika kampındaki sorunlu varlığı.
Hatırlanacağı üzere, 2015 sonlarında 20 tank ve 1000 Türk askeri, Musul merkezinin kuzey
doğusundaki Başika kampına yollanmıştı. Irak hükümetinin bilgisi dâhilinde olduğu vurgulanarak;
ancak o zaman da Irak hükümeti konuyu BM’ye taşımıştı. Şimdi Irak Başbakanı Abadi, Başika
kampında Türk varlığına yine karşı ancak yaptırım gücü de sınırlı. İş ABD ile yapılan pazarlıklarda
bitiyor. Zaten ABD de, Ankara ile Bağdat arasını yapma yolunda şu sıralar.
Basında çıkan haberlere göre,
Bağdat’a giden Dışişleri
Müsteşarı, Bağdat’lı
muhataplarıyla bir sayfalık bir
mutabakat metni üzerinde
çalışıyor. Anlaşma sağlanırsa,
Başika kampı, Türkiye’nin kendi
seçtikleri kadar diğer gruplara
da açılacak. Irak yönetimi
Musul operasyonunun ardından
Başika’nın durumunun yeniden
ele alınmasından yana çünkü söyledikleri orası bir Türk üssü değil ve Irak toprakları içinde.
Türkiye’nin bölge içindeki arzuları Musul’la bitmiyor. Rusya ile tazelenen yakınlaşma
sonrasında Rakka’nın da etnik kökeni ne olursa olsun, Sünni mezhepten nüfusun kontrolüne
bırakılması yazılanlara göre kapalı kapılar ardında konuşulanlar arasında. Bir anlamda IŞİD’in
19 Ekim 2016
Grafik 6: Türkiye’nin Başika Kampı
Kaynak: IMÇ, Egeli & Co.
10
artık sona doğru gittiği tezinden yola çıkarak, IŞİD’ten boşalacak topraklarda Sünni bir varlık,
eyalet, devlet… adı her ne ise; oluşturmak Türkiye’nin ana gündemi bölgedeki. Ve tabi Irak-
Suriye Sünnilerinden bölgede oluşacak yapıda hamisi olabilmek.
Böylesi büyük hedefler etnik açıdan Kürtlerin, mezhepsel açıdan Şiilerin de rüyalarını süslüyor.
Farkı, Şii ve Kürt askeri varlığının Şii ve Kürt nüfusu üzerinden desteklenerek “arazide” bu
amaçları uğruna savaşıyor ve ABD-Rusya ile de pazarlık ediyor olmaları. Sünni Türkmenler nüfus
olarak yetersiz kaldıkları gibi, bölünmüş durumdaki Sünni Araplara dayanarak yola çıkmak Türkiye
açısından kolay değil. Askeri varlığı kullanarak Türkiye’nin Irak-Suriye topraklarının söz konusu
alanlarına, sözünü geçirebilmesi bu demografik nedenlerle gerçekçi de değil.
Diğer yandan, Savunma Bakanı’nın son açıklamasına göre, Türkiye’nin “arazide” olma
isteği koalisyon uçaklarının Diyarbakır ve İncirlik’i kullanmalarına karşılık hava
unsurlarıyla sınırlı olacak. Türkiye bu uçuşlarda Kandil’i de vurmayı planlıyor olabilir.
Zaten arazideki durumu değerlendirince de anlaşılan Musul özelinde savaşın havadan değil,
karada savaşarak kazanılacağı/ ya da kaybedileceği. Bu anlamda ABD Savunma Bakanı’nın Cuma
günü Türkiye’de olması önemli olsa da, Türkiye’nin mevcut Sünni Musul tezini kabul ettirme gücü
sahadaki gerçeklere bakınca oldukça kısıtlı görünüyor. Fakat elbette, Türkiye’nin Musul ve ötesi ile
ilgili yapılan pazarlıklarda masada kalabilmesi mühim ve gerekli. En fazla da iç güvenliğin
sağlanması açısından.
Başa dönersek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı başkanlığa taşıyabilecek anayasa
referandumu milliyetçi MHP’nin desteği ile artık aylar sonrası ile telaffuz ediliyor. Doğal
olarak referandum geri sayımında %50’yi yakalayacak en kolay ortak payda milliyetçi
damara hitap etmek. Bu yüzden Cumhurbaşkanı’nın milliyetçi söylem tonunu
yükseltmesi beklenmeli. İçerde PKK’ya karşı, Orta Doğu’da da sıklıkla Osmanlı’nın eski
geniş topraklarına referans yaparak. Fakat iş ima edilmekte olduğu gibi gerçekten
Türkiye’nin IŞİD’in başkentleri Musul ve Rakka için ya da IŞİD’in elindeki başka şehirleri tümden
Sünnileştirmek için bir kara savaşına girebilme aşamasına gelirse, işte orada biraz durup pastayı
paylaşmaya heveslilerin profiline, arazideki etkilerine bir daha bakarak düşünmek gerek.
19 Ekim 2016
11 19 Ekim 2016
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK
düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim
şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti
veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel
bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma
becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &
Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için
uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne
şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan,
yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle
birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir
yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu
belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan
(ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan
dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil
ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor
hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.
İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji
+90 532 347 82 06 [email protected]
Uzun lafın kısası Musul ve
Rakka üzerinden Osmanlı’nın
tarihteki toprak büyüklüğüne
bol referanslı söylemlerin,
Türkiye’nin risk primi
üzerinde olumsuz etkiler
yaratması kalıcı görünmüyor.
Risk priminin yükselip
yükselmeyeceğini kestirmek
için daha çok, AKP-MHP
ortak çalışmasıyla Ocak
ayında Meclis’e geleceği
söylenen anayasa değişikliği
paketi içindeki başkanlık sisteminin yapısına bakarak karar vermek gerekiyor.
Kaynak: T24, Egeli & Co.
Grafik 7: “Irak Musul’da Savaşan Güçler” –Tan Oral’ın Çiziminden