GÜLPINAR DERGİSİNDE EDEBÎ PORTRELER · Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı...
Transcript of GÜLPINAR DERGİSİNDE EDEBÎ PORTRELER · Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı...
GÜLPINAR DERGİSİNDE
EDEBÎ PORTRELER
DR. SALİH OKUMUŞ
SABİT BAYRAM
ORDU – 2012
Gülpınar Dergisinde Edebî Portreler
Dr. Salih OKUMUŞ
Sabit Bayram
Serüven Kitap
Edebiyat Dizisi
İnceleme: 2
ISBN: 978-605-4517-38-1
Kapak Tasarımı: Hasan VARELCİ-Oya ALGAN
Baskı-Cilt: KENAN OFSET
Davutpaşa cad. Güven sanayi Sit. C BLOK No:258
Topkapı/İST.
1. Baskı: Ordu 2012
Baskı Adedi: 1200
Serüven Kitap
Düz Mh. Yıldız Sk. No:10
Ordu
DR. SALİH OKUMUŞSABİT BAYRAM
GÜLPINAR DERGİSİNDE
EDEBÎ PORTRELER
4 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Dr. SALİH OKUMUŞ, 1968 yılında Pazar’da (Rize) doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı şehirde tamamladı. 1992 yılında Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1995 yılında aynı üniversitesinin Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında “Emin Nihad Bey ve Müsameret-nâme” adlı çalışmasıyla Yüksek Lisans eğitimini, 1999 yılında da “Çağdaş Azerbaycan Şairi Memmed Araz (Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri)” adlı tez çalışmasıyla da doktora eğitimini tamamlayarak doktor unvanını aldı. 1993 yılında Karadeniz Tek-nik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2000 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ordu Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Yrd.Doç.Dr. unvanıyla göreve başladı. Burada kurucu bölüm başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı. 1998-1999 yıllarında Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Araş-tırma Görevlisi olarak çalıştı. 1992-93 ve 96 yıllarında Azerbaycan’a gitti. Burada Baku Devlet Üniversitesi Halk Tasarrufatını İdare Etme Enstitüsü ile Azerbaycan El Yazmaları Enstitüsünde misafir öğretim elemanı olarak çalıştı. 2004 yılında Manchester Üniversitesinde yapılan “Türk Dünyası Edebiyatları ve Örnek Metinler” adlı projede görev aldı.
Halen Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinde Türk Dili ve Edebi-yatı Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak çalışan Okumuş’un “Elmas Yıldırım”, “Müsâmeret-nâme”, “Memmed Araz” ve “Cumhuriyet Dönemi Ordulu Şairler Antolojisi” isimli dört kitabı ile gazete, dergi ve ansiklopedilerde yayınlanmış çok sayıda yayını bulunmaktadır.
Okumuş, evli ve bir kız çocuğu babasıdır.
SABİT BAYRAM, 1974 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğretimini aynı şehirde tamamladı. 2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 2011 yılında Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı / Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalında yüksek lisans eğitimine başladı. Halen burada “Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun Hayatı, Sanatı ve Eserleri” adlı yüksek lisans tez çalışmasıyla eğitimini sürdürmektedir.
Bayram, 2003 yılından itibaren özel kurumlarda Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmenliği yapmaktadır.
5
ÖNSÖZ
Cumhuriyet sonrası fikir ve edebiyat tarihimizin ana kaynakları arasında
süreli yayınlar çok önemlidir. Fakat bugüne kadar yapılan çalışmalarda
birçok mecmua ve gazete göz ardı edilmiştir. Bu çalışmamızda, Türkiye’nin
uzun ömürlü dergilerinden biri olan Gülpınar’da ele alınan edebi şahsiyet
incelemelerini bir arada vermeye çalıştık. Bu tür çalışmaların Gülpınar gibi
Türk edebiyatına özellikle isimsiz şairleri duyurarak büyük katkısı olan
dergileri tanıtmada büyük önemi olduğu kanaatindeyiz.
“Gülpınar Dergisinde Edebi Portreler” adlı çalışmamızda, derginin
1976–2005 yıllarına ait (1-349) sayılarını esas aldık. Bazı bölümlerde, özellikle
konuya açıklık getirmek için başka kaynaklara başvuru gereğini duyduk.
Derginin muhtelif sayılarındaki bazı edebi şahsiyet incelemelerine yüzeysel
ve kitap tanıtımı şeklinde olmaları nedeniyle yer vermedik.
Çalışmamız “Giriş”, “Klasik Edebiyata Mensup Şairler”, “Halk Edebi-
yatına Mensup Şairler”, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Yeniliğin Temsilcileri”,
“Dış Türkler ve Yabancılar”, “Bilim İnsanları”, “Müzisyenler”, “Ressamlar”,
“Sonuç” ve “Kaynakça” bölümlerinden ibarettir.
Giriş kısmında dergicilik ve Gülpınar üzerinde durduk. Burada derginin
kuruluşu, amacı, içeriği ve yazar kadrosundan bahsettik. Klasik Edebiyata
Mensup Şairler bölümünü Divan Şairleri, Padişah Şairler ve Tasavvuf
Şairleri başlıkları altında topladık. Bu bölümde 31 şair yer aldı. Âşıklar/
Ozanlar bölümünü Cumhuriyet öncesi ve sonrası olarak iki kısımda incele-
dik. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Yeniliğin Temsilcileri bölümünü ise altı alt
başlıktan oluşturduk.
6 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Dergide Türkiye dışındaki edebi şahsiyetlere ve yabancılara çok az yer
verilse de bunları Dış Türkler ve Yabancılar adlı bölümde inceledik. Çalış-
mamızın adı her ne kadar edebi portreler olsa da bilim adamları, müzisyenler
ve ressamlara da yer verdik. Çalışmayı sonuç ve kaynakça ile tamamladık.
Bu çalışmada toplam 246 yazar, şair, bilim insanı, müzisyen ve ressama
yer verdik. Klasik Edebiyata Mensup Şairler bölümünde 31, Halk Edebiya-
tına Mensup Şairler” ölümünde 50, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Yeniliğin
Temsilcileri bölümünde 110, Dış Türkler ve Yabancılar bölümünde 12, Bilim
İnsanları, Müzisyenler ve Ressamlar bölümünde ise, 43 isme yer verilmiştir.
Ayrıca çalışmaya alınan şahsiyetler alfabetik olarak sıralanmıştır.
Derginin tümsayılarına ulaşmamızda bize büyük kolaylık sağlayan ve
çalışmamıza destek veren Emlak Bankalılar Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma
Vakfı (TEVAK) Yönetim Kurulu’na ve Vakıf Müdürü Ayşen Güçler’e, Gül-
yalı Güzide Gülpınar Taranoğlu Kütüphanesi’nin sorumlusu Sinan Topal’a,
kitabın kapak tasarımını yapan Hasan Varelci ile Oya Algan’a ve çalışmanın
her aşamasında değerli katkılarıyla bizden yardımlarını esirgemeyen sayın
Sabit Bayram’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu çalışma ile Türk edebiyatına büyük katkıları bulunan Gülpınar
Dergisinin en kısa zamanda Türk edebiyatındaki gerçek yerini alacağı inan-
cındayız. Ayrıca Gülpınar dergisi ve Güzide Taranoğlu ile ilgili çalışmaların
artması da en büyük dileğimizdir.
Salih Okumuş
İÇİNDEKİLER
Önsöz ..............................................................................................................5
Giriş................................................................................................................9
I. BÖLÜM: KLASİK EDEBİYATA MENSUP ŞAİRLER
A. Divan Edebiyatı Şairleri .....................................................................23
B. Padişah Şairler ....................................................................................29
C. Tasavvuf Şairleri ................................................................................. 33
II. BÖLÜM: HALK EDEBİYATIA MENSUP ŞAİRLER
A. Âşıklar / Ozanlar (Cumhuriyet’e Kadar) ...........................................49
B. Âşıklar / Ozanlar (Cumhuriyet’ten Sonra) ........................................67
III: BÖLÜM: TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E YENİLİĞİN
TEMSİLCİLERİ
A. Tanzimat Edebiyatı .............................................................................73
B. Servet-i Fünun Edebiyatı ....................................................................78
C. Milli Edebiyat .....................................................................................82
D. Bağımsızlar .........................................................................................90
E. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı .................................................97
IV. BÖLÜM: DIŞ TÜRKLER VE YABANCILAR
A. Dış Türkler ........................................................................................ 141
B. Yabancılar .......................................................................................... 143
V. BÖLÜM: BİLİM İNSANLARI, MÜZİSYENLER
VE RESSAMLAR
A. Bilim İnsanları .................................................................................. 147
B. Müzisyenler ....................................................................................... 156
C. Ressamlar .......................................................................................... 163
VI. BÖLÜM: SONUÇ .............................................................................. 165
KAYNAKÇA ............................................................................................. 167
GİRİŞ1:
Dergiler, kültür aktarımı sağlayan süreli yayınlardır. Magazin, periyodik,
mecmua, mevkute gibi terimlerle de anılan süreli yayınlar,2 “Siyaset,
bilim, sanat gibi çeşitli alanlarda genellikle düşünsel yazıların yer aldığı,
belirli aralıklarla çıkarılan yayım araçlarıdır.”3 Birçok alanda farklı yazıların
bulunduğu, fikir ve düşünce tartışmalarının yapıldığı bu yayınlar, kültür sanat
ve fikir hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Bu yayınlar sayesinde kültür,
edebiyat ve sanat hayatının her evresi kolayca takip edilebilir.
Bilindiği üzere Türk edebiyatına roman, tiyatro, makale, tenkit gibi yeni
türler Tanzimat’la birlikte girer. Bu yeni türler, gazete ve süreli yayınların
katkılarıyla geniş halk kitlelerine ulaşır. Türkiye’de yayımlanan ilk dergi
1795’te Fransızlar tarafından basılan Bulletin de Nouvelles’dir. 1796’da 15
günde bir yayımlanan Gazette Française de Constantinople, Türkiye’de çıka-
rılan ilk gazete unvanını alır, o da Fransız menşelidir4. Türkçe yayımlanan
ilk dergi 1850’de Türkçe ve Fransızca çıkarılan Vekayi-i Tıbbıye’dir. İkinci
dergi ise Temmuz 1862’de çıkarılan Mecmua-i Fünun’dur. Bunlar bilim ve tıp
konulu dergilerdir. 1870’e kadar gazetelerin edebiyatla ilgili bazı materyallere
yer vermeleri nedeniyle sadece edebiyatı konu edinen dergilere rastlanmaz.
Bu tarihten sonra çıkarılan Servet-i Fünun, Mektep, Genç Kalemler, Türk
1 Bu bölüm Salih Okumuş ve Sabit Bayram’ın birlikte hazırladıkları “Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi’nde yayımlanan “Şekil, Muhteva ve Yazar Kadrosu Açısından Gülpınar
Dergisi” adlı makalesinden yararlanılarak oluşturulmuştur.
2 Yaşar Tonta, Türkiye’nin Bilimsel Yayın Haritası: Türkiye’de Dergi Yayıncılığı Üzerine Bib-
liyometrik Bir Araştırma, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü,
2006, s.16
3 Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyat Tarihi, İstanbul: Remzi Kitapevi, 2004, s.383
4 http://tr.wikipedia.org/wiki/Süreli_yayınlar
10 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Yurdu, Hisar, Varlık ve Dergâh gibi edebiyat ağırlıklı dergiler süreli yayınlar
açısından son derece önemlidir.
Dergicilik açından asıl gelişme 1923’ten sonra olur. Yeni bir devletin
kurulduğu bu yıllar, sosyal ve toplumsal değişimlere de sahne olur. Bilhassa
dil, tarih ve kültür alanındaki yeni girişimlerin dergiciliğin gelişmesinde rolü
büyüktür. II. Dünya Savaşı’na kadar dergilerdeki iyimser hava, savaşla birlikte
değişmeye başlar. Buna rağmen bu dönem dergilerinin çoğu hümanisttir.
Varlık, Yeditepe, Yeni Ufuklar, Yenilik, Papirus, Mavi gibi devrin önemli
dergilerinde ilericilik ve sanat yan yana, iç içe yürür. 1965’den sonra bilhassa
Yeni Gerçek, Yeni Adımlar, Militan gibi dergilerde ideoloji ön plana çıkar.
Ağırlıklı olarak dünyanın değiştirilmesi özlemi, kuşak kavgası, dil devrimi,
halka yöneliş, Batılılaşma ve uygarlık sorunları işlenir.5
Gülpınar dergisi, 1976-2005 yılları arasında yayımlanan aylık fikir, sanat,
edebiyat ve şiir dergisidir. Bu yıllarda Türkiye ve dünyada yaşanan birçok
siyasi gelişme, dönemin dergilerinin birçoğunda siyasi ve edebi tartışmalara
neden olur. Gülpınar, bu tür tartışmalara girmez. Bu manada, çok popüler bir
dergi olmamasına rağmen isimsiz birçok şair ve yazarın edebiyat dünyasına
kazandırılması bakımından önemli bir görev üstlenir.
1954 yılından itibaren basın dünyasına Fevzi Boztepe’nin Ankara’da
çıkardığı Medeniyet gazetesi6 ile adım atan Güzide Taranoğlu, kısa bir süre
de Tokat gazetesinde başmakale yazarlığı yapar. Taranoğlu, 1970’ten itibaren
Tanin gazetesinde sanat sayfaları düzenler. Bu vesile ile Türkiye’nin dört bir
yanından birçok isimsiz şairle tanışma olanağı bulur. Bahçe Dergisi’ni yeniden
çıkaran grubun içinde yer alır.7 Bu onun için ilk dergicilik deneyimi olur.8
5 Özkırımlı, (2004:383-386).
6 Güzide Taranoğlu, Medeniyet Gazetesinin Samsun muhabirliği görevine getirilir.
7 Öğrencilik yıllarında Bahçe Dergisi’ni çıkaran Abdullah Satoğlu, Hüseyin Yurdabak, Er-
doğan Ünver gibi isimler dergiyi yeniden çıkarmaya karar verir. Enver Tuncalp ve Güzide
Taranoğlu’nu da derginin kadrosuna katarak dergiyi sadece yirmi sekiz sayı yayımlayabilirler.
Sabit Bayram, Güzide Taranoğlu ile Özel Mülakat-1. Ankara Haziran 2011
8 Sabit Bayram, Türk Edebiyatının Toprak Anası Güzide Gülpınar Taranoğlu, Uluslar arası Sos-
yal Bilimler Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu, Ordu 28-30 Nisan 2011, s.672-673
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 11
Gülpınar’ın çıkış hikâyesi birçok dergiden farklıdır. Taranoğlu, eşi Bilal
Taranoğlu9 ve Enver Tuncalp’in ısrarlarıyla bir dergi çıkarmaya karar verir. Kısa
bir dergicilik deneyimi olmasına rağmen bir derginin nasıl oluşturulacağına
dair herhangi bir fikri yoktur. Tuncalp’in rehberliği, teşviki ve teminatıyla
Gülpınar dergisi Mayıs 1976’da yayın hayatına başlar. Aylık yayımlanan
derginin yazı işleri ve yönetim müdürlüğü görevlerinde Enver Tuncalp’in ismi
bulunur. Ayrıca Tuncalp, derginin basımından dağıtılmasına kadar birçok
işle uğraşır. Güzide Taranoğlu, ancak ikinci seneden itibaren derginin bütün
sorumluluğunu üzerine alır. Gönderilen yazıların seçimi, baskı, dizgi ve da-
ğıtım işleriyle bizzat ilgilenir, sadece derginin postalanmasında yardım alır.
Güzide Taranoğlu, “İlk Adımda” başlıklı yazısında derginin çıkış amacını
şu şekilde dile getirir:
“Evvela Allah’ın sonra saygıdeğer kıymetli sanatçı dostlarımız
ve siz değerbilir sanatsever okuyucularımızın yardımlarına güvenerek
yüce bir amacın peşinde yayın hayatına adım atmış bulunuyoruz.
Ülkemizde büyük kabiliyet sahibi oldukları halde yoksulluk ve kim-
sesizlik nedeniyle kendini tanıtamamış, kenarda kalmış genç sanat-
çılara yardım amacıyla bu dergiyi çıkarıyoruz. Ömrüm boyu zevkle
çabaladığım sosyal işlerin en kıvançlısı ve sevinçlisi sayıyorum bu
görevi. Bir kutsal görev bildiğim bu amaca yönelik çalışmalarımda
sizler dayancım ve güvencim olacaksınız.” 10
Derginin yönetim müdürü Enver Tuncalp ise, “Gülpınar Çıkarken”
adlı yazısında derginin çıkartılma amacını şöyle özetler:
“Türkiye’de belirli, olumlu ve Milli bir edebiyat anlayışı ve çığırı
etrafında bir kuşak yetiştirmek başta gelen arzumuzdur. Gülpınar, yedi
değil on iki veren güldür. Katmerli katmerli dizeler, çekici, okşayıcı
renk ve kokularıyla sizleri etkileyecektir. Sayfaları çevirdikçe kim bilir
9 Bilal Taranoğlu, Güzide Taranoğlu’nun eşidir. Zengin bir aileden gelen Bilal Taranoğlu, aslen
Ordu’nun Gülyalı ilçesindendir. Asıl mesleği doktorluktur. Sağlık Müfettişliği ve Belediye
Başkanlığı gibi görevlerde bulunur. Ayrıca Adalet Partisi’nden 15 ve 16. dönemlerde Ordu
milletvekili seçilir. Taranoğlu, 2005 yılında Ankara’da vefat eder.
10 Enver Tuncalp, “Gülpınar Çıkarken”. Gülpınar, Cilt No 1, Sayı no 1, Ankara 1976, s.2
12 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
kaç dostunuza ve sevdiğinize kavuşacaksınız, hasret gidereceksiniz!
Gönlünüzün, kalbinizin, kafanızın hasretini… İşte Gülpınar bu mutlu
amacı sağlayacak, bunu temine çalışacak.”11
Gülpınar, kültür ve sanat adına hizmet gayesiyle çıkarılır. Paraya önem
vermez. Herhangi bir kâr amacı güdülmediğinden dergi parayla da satılmaz12.
Sadece abonelere gönderilir. İlk sayısı 1000 adet basılan dergi, sadece dostlara
ve tanıdıklara gönderilir. Derginin abone sayısı, 348 sayı boyunca en fazla
78, en az 42 kişi olur. Dergi, hiçbir özel ya da tüzel kurumdan yardım almaz.
Bazı kurumlardan reklam alınsa da bunların getirisi çok azdır. Derginin
bütün harcamaları Bilal Taranoğlu tarafından karşılanır.
Gülpınar dergisinin odak noktasını şiirler oluşturur. Dil ve edebiyata
dair birçok makalenin yanında başta sağlık olmak üzere turizm, eğitim,
müzik, felsefe gibi muhtelif alanlarda da yazılar bulunur. Güzide Taranoğlu,
dergiye kabul ettiği yazılar için belli ölçütler koyar ve derginin “Selam” adlı
köşesinde derginin yayın politikasına ilişkin kriterlerden bahseder:
“İçinde müstehcenlik bulunan, ideolojileri işleyen yazı ve şiire yer
vermek arzusunda değilim. Genç yazarlar henüz şiir hevesine adım
attıkları ilk dakikalarında ilk işleri istemedikleri kimselere taşlama
yazma oluyor, onlara veryansın ediyorlar. Sanıyorlar ki yazdıkları
hemen yayımlanacak ve kendileri bir polemiğe girecek.”13
Dergide devrin önemli şahsiyetlerinin yanında tanınmamış birçok isimle
karşılaşmak mümkündür. İsimsiz yazar ve şairlerin çokluğu dikkat çeker.
Derginin çıkış amacına da uygun olan bu durum, genellikle kabiliyet sahibi
olmalarına rağmen yoksulluk ve kimsesizlik nedeniyle adını duyuramamış,
kenarda kalmış gençlerin tanıtılmasına hizmet eder. Bu tür gençlere yardım
edileceği ve derginin yazar kadrosunun da yazı gönderen bu gençlerden
oluşturulacağına işaret edilir. Derginin 348 sayısı incelendiğinde, bu amacın
pratiğe yansıtıldığı görülür. Dergide, 1848 farklı yazar ve şair görülmektedir.
11 Tuncalp, (1976: 3)
12 Derginin kapağında “Bu derginin hiçbir yerde satışı yoktur. Sadece abonelere gönderilir.” ibaresi
vardır.
13 Güzide Taranoğlu, Gülpınar,Sayı no 161, Ankara 1989, s.3-4
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 13
Her ne kadar isimsiz yazar ve şairlerin çokluğu dikkat çekse de çekirdek bir
kadronun bulunduğu da dikkatlerden kaçmaz. Gülpınar’ın çekirdek kadrosunu,
dergiye sürekli yazı gönderenler oluşturur. Derginin edebi muhitinde dikkati
çeken en önemli isim kuşkusuz derginin kurucusu Güzide Taranoğlu’dur.
Enver Tuncalp, Rüştü Burlu, H. Fethi Gözler, Burhan Sadık Yalçın, Ahmet
Ayberkin, Abdulkadir Güler, Abdullah Satoğlu, İbrahim Agâh Çubukçu, İsa
Kayacan, Mualla Anıl, Hüsnü Yurdusev, Yılmaz Aybar ve Muhsin Durucan
dergiye en çok yazı kazandıran isimlerdir.
Dergi, Taranoğlu ailesinin maddi manevi destekleriyle 348 sayı bo-
yunca hiç ara vermeden yayın hayatını sürdürür. Ancak 2005 yılında Bilal
Taranoğlu’nun vefatıyla sarsılan Güzide Taranoğlu, dergiyi kapatma kararı
alır.14 Derginin yaşatılması için dostlarının yaptığı ısrarlı yardım tekliflerine
rağmen bu kararından vazgeçmez. Bilal Bey’in vefatıyla adeta hayata küsen
Taranoğlu, oğlu Şanser vasıtasıyla bütün resmi işlemleri tamamlayarak dergiyi
resmen kapatır. Kendi döneminde çıkan dergilere göre oldukça uzun soluklu
olan Gülpınar’ın son baskısı Nisan 2005 tarihli 348. sayısıdır.
1976-2005 yılları arasında yayımlanan Gülpınar, üç farklı matbaa ta-
rafından basılır. Derginin kapak tasarımından iç düzenine kadar tüm yön-
leriyle Güzide Taranoğlu ilgilenir. Şekil bakımından derginin dönemindeki
neşriyatlardan farklılık göstermediği görülür.
Gülpınar, ilmi ve siyasi değil, sanat ve edebiyat dergisidir. Bu nedenle
bünyesinde şiir, hikâye, röportaj, makale ve biyografileri de barındırır. Roman
ve tiyatro türündeki eserlere hiç rastlanmaz. Ayrıca bir sayfayı bulmayan
birkaç deneme yazısı da vardır.
14 Güzide Taranoğlu, yaptığımız özel mülakatta “Ben dergi ile ilgili hesap işlerini bilmiyordum.
O işlerle hep Bilalciğim ilgilenmişti. Bu konuda çocuklarıma ve başkalarına da yük olmamak
için dergiyi kapattım. Bilal’i kaybetmenin acısını hala unutamadım. Tabi her şeyin bir sonu
vardır, evet perdeyi kapattım ve bu kadarmış dedim. Gülpınar’ı 30 yıl hiç aralıksız çıkardıktan
sonra hakikaten perde kapandı. Bilal’siz hiçbir şey düşünemiyorum. Bilal’in yokluğu inanın
beni perişan etti.” sözleriyle dergiyi kapatma nedenlerini ifade eder. Sabit Bayram, Güzide
Taranoğlu ile Özel Mülakat-1. Ankara Haziran 2011
14 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Gülpınar’da, edebiyat ve sanat alanından başka sağlık, din ve müzikle
ilgili yazılara da rastlamak mümkündür. Özellikle sağlık ve dinle ilgili ya-
zıların çokluğu dikkat çeker.
Gülpınar, hiç şüphesiz şiir ağırlıklı bir dergidir. Bunda derginin sahibi
Güzide Taranoğlu’nun şair olmasının tesiri büyüktür. Dergide şiir dışındaki
türlere pek rağbet gösterilmez. Dergide sürekli yazan bir şair kadrosunun varlığı
dikkati çeker. Ancak derginin asıl amacı genç yetenekleri öne çıkarmaktır.
Bu maksatla daha ilk sayıdan itibaren çeşitli köşe ve bölümler oluşturulur.
Bu köşeler, derginin son sayısına kadar farklı başlıklar altında devam eder.
Toplam 12010 şiirin bulunduğu Gülpınar’da ciltler ilerledikçe şiirlerin
de çoğalmaya başladığı görülür. Bu şiirlerin büyük çoğunluğu isimsiz şa-
irlere aittir. Ayrıca tanınmış, önemli şairler ile bazı ozanların şiirlerine de
rastlanır. Özellikle son ciltlerde derginin son sayfaları tamamen şiire ayrılır;
32 sayfadan oluşan 302. sayının 20 sayfası, 32 sayfadan oluşan 296. ve 299.
sayının 16 sayfası sadece şiirden oluşur.
Dergide yayımlanan şiirlerde, genellikle belirli bir nazım şekline ve
ölçüye bağlı kalınmaz. Ancak hece vezni ve halk edebiyatı nazım şekilleri
ağırlıktadır. Bu durum, derginin milli edebiyat çizgisinde olmasına bağlana-
bilir. Heceyle yazılan şiirlerin çokluğuna rağmen serbest ölçüyle yazılmış çok
sayıda şiir görmek mümkündür. Birçok sayıda ise, “Ünlü Şairlerin Aruzla
Yazılmış Şiirleri” başlığı altında hem adı geçen şairler hakkında bilgiler
verilir, hem de şiirlerinden örnekler sunulur.
Dergide şiirleri en çok yayımlanan şairler; Güzide Taranoğlu, Abdullah
Satoğlu, Abdulkadir Güler, Burhan Uslu, Enver Tuncalp, Hüsnü Yurdusev,
Muhsin Durucan, Yılmaz Aybar, Halil Soyuer, Aşık Gülhanî, Aşık Kul Gazi,
Aşık İsmetî, Kenan Akansu, Nagahan Akay, Onur Akay, Aşık Gurbeti, Ercan
Akbay, Ali Akçeken, Hüceste Aksavrın, Mehmet Ali Akpınar, Cevdet Aslangül,
Yüksel Aslangül, Aysel Al, Ömer Aslan, Abdulbaki Arslan, Ülker Aygün,
Yalçın Benlican, Mustafa Ceylan, Şahin Çandır, Necmettin Çanga, Ali Çatak,
Hüseyin Çiftçi, Necmettin Esin, Rabia Gölbaşı, Erdağ Bedriye Güler, Yücel
İpek, Ömer Kalafat, Halil Karabulut, Erol Karaokur, Durşen Mert, Alaaddin
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 15
Oben, Zehra Pınarses, Şevkat Şahin, Şakir Susuz, Şeref Taşlıova, Nurdane
Temur, Esat Tozkoparan, Bahri Ulaş, Süheyl Ünlü, Burhan Sadık Yalçın, Zeki
Yıldırım, Hüseyin Yurdabak, Hüseyin Çolak, Ceyhun Savaşan, Sefil Selimi,
Halil Ulusoy, Nurhan Ustabaşı, Galip Uzunca, Sabahattin Volkan, Paşa
Yıldırım, Turgut Yılmaz, Mehmet Can Yiğit, Naci Erdoğan gibi isimlerdir.
Gülpınar dergisinde, muhtelif alanlarda birçok yazı kaleme alınır. Makale,
hikâye, deneme, anı, mektup, şiir olmak üzere edebiyatımızın hemen hemen
her türüne yer verilir. Konu bakımından çeşitlilik arz etse de derginin en
önemli yazıları dil ve edebiyat üzerinedir. Başta Enver Tuncalp olmak üzere
Abdullah Satoğlu, Güzide Taranoğlu, H. Fethi Gözler, Hüsnü Yurdusev, İsa
Kayacan, Muhsin Durucan, Mustafa Uslu, Nevin Korucuoğlu gibi birçok
yazarın hazırladığı bu makalelerde Türk ve dünya edebiyatı, Türk dili ve
imla konularına ağırlık verilir. Ayrıca biyografi ve tanıtım yazıları dikkati
çeker. Bu bakımdan dergi, edebiyat tarihimize ışık tutabilecek önemli bir
kaynak olarak değerlendirilebilir.
Gülpınar dikkatle incelendiğinde dergide, Türk edebiyatının tarihi
gelişimiyle ilgili pek çok makale olduğu anlaşılır. Özellikle “Çağlar Boyu
Edebiyatımız” köşesinde Türk edebiyatı üç bölüme ayrılarak bu bölümlerle
ilgili bilgiler sunulur. Dünya edebiyatıyla ilgili yazılarda ise, genellikle akım-
lara dair bilgiler bulunur. Türk dilinin sorunları ve devrik cümle meselesine
değinilir, dille ilgili sorunların çözümünde de Türk dilinin zenginliği çare
olarak gösterilir. Ayrıca şiir ve şairlik üzerine kaleme alınan birçok yazıda,
şairin toplumsal görevleri üzerinde durulur. Bu yazılar genellikle ilgili sayıda
sona ermesine rağmen küçük bir bölümü dizi halinde sürdürülür.
Bunlar arasında, edebi şahsiyet incelemeleri mühim yer tutar. Birkaç
sayı dışında, tüm sayılarda bu tür yazılara yer verilir. Bu yazıların bir kısmı,
makale düzeyinde bilimsel yazılardır. Ancak bir iki sayfadan oluşan yüzey-
sel değerlendirmelerin yapıldığı birçok yazı da kaleme alınmıştır. Bunların
bilimsel bir değeri olmasa da, henüz tanınmayan isimsiz birçok sanatkâr
hakkında bilgi vermesi ve onların edebiyat çevrelerine tanıtılması bakımından
büyük bir önem taşıdığı muhakkaktır. Daha çok bir sanatkârın hayatı, sanatı
ve eserleri ile ilgili bilgilerin yer aldığı bu biyografilerde, edebiyatımızın
16 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
çeşitli dönemlerine ait birçok isme yer verilir. Ayrıca dış Türkler, yabancı
yazarlar, bilim adamları, müzisyenler ve ressamlar için de bu tarz inceleme/
tanıtım yazıları bulunur.
Edebi şahsiyet incelemeleri arasında özellikle cumhuriyet sonrası şairler
hakkında yazılan makaleler mühimdir. Her ne kadar sübjektif kanaatler be-
lirtilse de bu yazılar sayesinde, birçok şahsiyet edebiyat çevrelerine tanıtılır.
Ayrıca, Enver Tuncalp, Abdullah Satoğlu, Abdulkadir Güler, Ahmet Tufan
Şentürk, Burhan Sadık Yalçın, Enver Tuncalp, Güzide Taranoğlu, H. Fethi
Gözler, Halil Soyuer, Hayati Vasfi Taşyürek, Hüseyin Çiftçi, Hüseyin Çolak
Yurdakul, İbrahim Agah Çubukçu, İsa Kayacan, Mustafa Ceylan, Mualla
Anıl, Necdet Evliyagil, Nevin Korucuoğlu, Turgut Yılmaz, Ünal Şöhret Dirlik,
Yılmaz Aybar gibi dergide sürekli yazan şair ve yazarlara yönelik de çok
sayıda inceleme bulunur.
Dokuzuncu ciltten itibaren şahsiyet incelemelerinde kuruluk, basitlik ve
yüzeysellik olduğu görülür. Genellikle birkaç sayfadan oluşan bu çalışmalar,
kısa tanıtım yazıları biçimindedir. Özellikle 16. ciltten sonraki incelemeler
ise, kitap tanıtımı şeklindedir. Yine bu tarihten itibaren Türk edebiyatının
bilinen yazarlarına pek yer verilmez, çoklukla son dönem yazarları ele alınır.
Ayrıca yazarların ölüm/doğum yıldönümleri münasebetiyle kaleme alınan
yazılar da unutulmamalıdır.
Dergide az sayıda olsa da hikâye, gezi yazısı, röportaj ve sohbet yazılarına
rastlanır. Birkaç sayfadan oluşan bu yazılar belirli konular etrafında değildir.
İbrahim Agâh Çubukçu ve Rüştü Burlu’nun psikoloji ve felsefeyle ilgili
yazıları ciltler boyunca devam eder.15 Bu yazılarda çağımız insanının buna-
lımları, çocuk terbiyesi, ruhsal hastalıklar, intihar, yaşlılık; İslam düşünüşü
ve felsefesi, tasavvuf, ahlak, özgürlük gibi konular ele alınır.
Derginin ilk cildinde müzikle ilgili sayıların çokluğu dikkat çeker. Mü-
ziğin doğuşu, tarihi, Türk musikisi, musikideki usuller gibi konular işlenir.
“Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları” adlı köşede şair hekimlerin
15 İbrahim Agâh Çubukçu 90. sayıdan 348. sayıya; Rüştü Burlu 12. sayıdan 348. sayıya kadar
yazılarıyla dergiye katkıda bulunur.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 17
edebi şahsiyetleri hakkında çok kısa bilgiler verilir. Sekizinci ciltte Edip
Özışık, “Musiki Sanatı” adlı köşesinde müziği tüm yönleriyle incelerken
Güzide Taranoğlu da “Selam” adlı köşesinde Türk müziği hakkında birçok
yazı kaleme alır.
Sağlık, derginin önem verdiği diğer konular arasındadır. Bilhassa ilk
sayılarda bu alandaki yazıların çokluğu dikkati çeker. Güzide Hanım’ın eşi
Bilal Taranoğlu’nun doktor olması bunda etkili olmuştur.16 Bu alandaki yazılar
belli bir köşe ismi altında olmasa da her sayıda farklı bir doktor tarafından
kaleme alınır. Rifat Çobanoğlu, Mete Tan, Nedim Coşkun, Tekin Kayalı,
Rüştü Burlu gibi doktorların ruh sağlığından alkol ve sigaranın zararlarına,
nezle, grip, kanser, dizanteri, verem gibi hastalıklardan şişmanlığa kadar
muhtelif konuları işledikleri görülür. Ayrıca “Tıp Tarihinin Unutulmazları”
ve “Önce Sağlık Sonra Sağlık Doktorunuz” başlıklı köşelerde tıp tarihine
geçmiş önemli doktorlar ile sağlık açısından herkesin işine yarayabilecek
pratik bilgiler verilir.
Gülpınar’da turizmle ilgili yazılar da dikkat çeker. Özellikle Bilal
Taranoğlu “Alibeyli”17 imzasıyla turizm ve coğrafya yazıları kaleme alır.
Giresun’dan Antalya’ya, Muğla’dan Kars’a kadar birçok ili turistik yönleriyle
tanıtır. Bu yazılar genellikle Karadeniz bölgesine ait illere dairdir.
Bilimsel yazıların bir bölümü eğitim alanındadır. Bu yazıların bir kısmı
eğitim camiasına mensup kişilerce yazılır. Eğitim sistemi, eğitimde baskı ve
şiddet, eğitimde karşılaşılan güçlükler, milli eğitim kanunu, çocuk ve yetişkin
eğitimi, çağdaş eğitimin kriterleri gibi konular işlenir. Bu anlamda Ordu Milli
Eğitim Müdürü Tevfik Poyraz’ın farklı sayılarda birçok yazısı bulunur. Ayrıca
eski İstanbul Milli Eğitim Müdürü Servet Develioğlu ve eski Milli Eğitim
Bakanlarından Orhan Dengiz’in de yazılarına rastlanır.
Dergi, muhtelif aylarda özel sayı şeklinde de yayımlanır. Bunların ilki
Güzide Taranoğlu için çıkarılan 33. sayıdır. Bu sayıda ünlü şairin biyografisi
16 Gülpınar, kültür, sanat ve edebiyat dergisi olmasına rağmen, bilhassa ilk sayılarda, Güzide
Taranoğlu’nun doktor eşi Bilal Bey ve Sağlık Bakanlığı’nda teftiş kurulu başkanı olan Enver
Tuncalp’in doktor arkadaşlarının vasıtasıyla sağlıkla ilgili çok sayıda yazı yayımlar.
17 Alibeyli, Bilal Taranoğlu’nun köyünün ismidir.
18 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
ayrıntılı şekilde okuyucuya tanıtılır. Sanat anlayışı ve edebi gelişimi üzerinde
durulur. Derginin 57. ve 58. sayıları “Atatürk” özel sayısı olarak yayımlanır.
Bu sayılarda Atatürk’ün farklı yönleri ele alınır. Ayrıca derginin 91. sayısı
da “Şairlerimizden Atatürk Şiirleri” başlığıyla özel bir sayı olarak çıkar.
Özel sayılardan biri de “Enver Tuncalp” adına çıkarılan 202. sayıdır. Burada
Tuncalp hayatı, sanatı ve eserlerinden örneklerle okuyucuya tanıtılır. Özel
sayıların sonuncusu 348. sayıdır. Bu aynı zamanda derginin son sayısıdır.
Bu sayı Nisan 2005’te vefat eden “Bilal Taranoğlu” adına çıkarılır. Onunla
ilgili yazıların yer aldığı sayıda birçok fotoğrafa da yer verilir.
Derginin 110. sayısı on beş sayfalık “Halide Nusret Zorlutuna Özel
Eki”yle yayımlanır. Zorlutuna hakkında ayrıntılı bir inceleme yazısı bulunan
ekte, ayrıca onun şiirlerinden örnekler de sunulur. Yazı kapsamlı bir bilimsel
çalışma niteliğinde olmasına rağmen isimsiz olarak yayımlanır.
Gülpınar dergisinin diğer önemli özelliği de düzenlediği yarışmalardır.
Bu yarışmalar şiirle ilgilidir. Yarışmaların ilanı yarışma tarihinden çok önce
duyurulur. Yarışma jürilerinin önemli kişilerden oluşması, dereceye girenlere
para ödülleri verilmesi derginin yarışmalara gösterdiği önemi ortaya koyar.
Dereceye giren şiirler dergide yayımlanır. Bazı yarışmalarda ise dereceye
girsin girmesin katılan tüm şiirler dergide yayımlanır.
Gülpınar dergisi, yayımlandığı dönemde etkili ve gündemi belirleyen bir
neşriyat değildir. Fakat isimsiz yazar ve şairlere kucak açması bakımından
son derece önemlidir. 30 yıl, 348 sayı boyunca hiç aksatmadan bu amaca
hizmet eden dergiye, 1848 yazar ve şair, eserleriyle katkıda bulunur. Ancak
sürekli yazan isimlerin sayısı oldukça azdır. Yazarların birçoğu birkaç defa
göründükten sonra adeta kaybolur ve bir daha görünmezler. Derginin edebi
muhitinde en önemli kişi Gülpınar’ın kurucusu ve sahibi Güzide Taranoğlu’dur.
Gülpınar, matbuat dünyasına adım attığı ilk sayısında Güzide Taranoğlu
imzalı “İlk Adım” başlıklı yazısında; kabiliyet sahibi olmalarına rağmen
yoksulluk ve kimsesizlik nedeniyle adını duyuramamış, kenarda kalmış
gençlerin yazılarına yer vererek onlara imkân tanıyacağını ve derginin yazar
kadrosunu da bu gençlerden oluşturacağını beyan eder. Derginin tamamı
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 19
incelendiğinde, bu amacın pratiğe yansıtıldığı görülür. Gerçi, dergiye sürekli
yazılarıyla katkıda bulunan bir yazar ve şair topluluğu olsa da bunların yayın
politikalarına yön vermekten uzak oldukları görülür. Bu anlamda çekirdek
bir kadronun varlığından da söz edilemez. Bu isimleri belki uzun süreli
misafir yazarlar olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Fakat Enver Tuncalp
gibi derginin ilk yılında belirleyici rol oynayan ve derginin politikalarının
oluşturulmasında ciddi katkı yapan çok az isim vardır.
Mustafa Ceylan, derginin yazar kadrosunda etkili ve sürekli isimlerin
az olmasını Güzide Taranoğlu’nun tutumuna bağlar:
“Güzide Taranoğlu, sessiz ve derinden gitmeseydi, dergide şiir ve ma-
kale yazan 30-40 kişilik bir topluluğu kadro-ekip anlayışıyla zaman zaman
bir araya getirip toplantılar, sempozyumlar, paneller, sanat etkinlikleri
düzenleseydi, Gülpınar ismiyle bütün bu ekip her gittiği yerde konuşmalar
yapsaydı, ülkede büyük etkiler bırakan bir dergi oluşurdu.” 18
Ceylan, Gülpınar’ın Taranoğlu’nun düşünceleri doğrultusunda bir yayım
organı olmasını eleştirir. Taranoğlu bu eleştiriye, “Gülpınar ezelden ebede
benim tekelimdedir, bu benim tabirimdir ve en münasibidir. Bu tekelciliğimden
dolayı da ben çok memnunum.” 19diyerek cevap verir.
Taranoğlu, kavgadan ve tartışma ortamından hoşlanmaz, bu nedenle
dergide bir yazı kurulu ve hakem kadro dahi oluşturmaz. Hatta yakın dostları
tarafından dergiye gönderilen yazı ve şiirlerin bir yazı kurulunca incelenmesi
önerilse de, “Ben halka, her tür şiir yazanlara açık bir dergi çıkarmak; bu
görüş ve anlayışa uygun olarak çalışmalarımı sürdürmek istedim.” diyerek
bu öneriyi reddeder.
Dergide çok sayıda isimle karşılaşılır. Bu, derginin politikasından kay-
naklanır. Ayrıca derginin şiir ve edebiyattan başka tıptan resme, eğitimden
turizme, felsefeden dine, trafikten sağlığa kadar birçok alanla ilgili yazılara
sayfalarını açması da bunda etkili olur. Pek çok usta kalem yazıları ve şi-
18 Mustafa Ceylan, Sultan Şaire Toprak Ana-Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun Hayatı, Eserleri
ve Şiirlerinin Tahlili, Ankara: Gülpınar Yayınları, 2000, s.284
19 Güzide Taranoğlu, Gülpınar, Sayı no 301, Ankara 2001, s.3-4
20 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
irleriyle dergiyi destekleyerek geniş bir edebi muhitin oluşmasına katkıda
bulunur. Güzide Taranoğlu, Enver Tuncalp, Rüştü Burlu, H.Fethi Gözler,
Burhan Sadık Yalçın, Ahmet Ayberkin, Abdulkadir Güler, Abdullah Satoğlu,
İbrahim Agah Çubukçu, İsa Kayacan, Mualla Anıl, Hüsnü Yurdusev, Yılmaz
Aybar, Mustafa Uslu, Nevin Korucuoğlu ve Muhsin Durucan dergiye en çok
yazı kazandıranların başında gelir.
Dergiye katkıda bulunanlar arasında erkeklerin üstünlüğü görülse de
Güzide Taranoğlu dışında birçok kadın yazar ve şairin eserlerine de yer ve-
rilir. Özellikle Rabia Gölbaşı, Mualla Anıl, Emine Sönmez, Nurdane Temur,
Sevinç Güven, Nevin Korucuoğlu ve Durşen Mert’in (Aşık Nurşah) isimleri
dikkate değerdir.
Gülpınar dergisinin tüm sayılarında yer alan önde gelen yazar ve şairleri
şu şekilde sıralayabiliriz:20
Coğrafya-Turizmle ilgili yazıları yayımlananlar: Abdulkadir Güler,
Alibeyli (Bilal Taranoğlu).
Dil ve Edebiyatla ilgili yazıları yayımlananlar: Halil Aslangül, Abdullah
Satoğlu, Ahmet Ayberkin, Burhan Sadık Yalçın, Enver Tuncalp (Kadızâde)21,
Güzide Taranoğlu, Halim Sabit Suvardar, H. Fethi Gözler, Hüsnü Yurdusev,
İsa Kayacan, Muhsin Durucan, Mustafa Uslu, Nevin Korucuoğlu.
Eğitimle ilgili yazıları yayımlananlar: A. Servet Develioğlu, Enver
Tuncalp, Muhsin Durucan, Güzide Taranoğlu, Tevfik Poyraz.
Folklorla ilgili yazıları yayımlananlar: Abdulkadir Güler, Abdullah Satoğlu,
Mehmet Kardeş, Sıtkı Çebi, Güzide Taranoğlu, İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
İslamiyet ve İslam toplumlarıyla ilgili yazıları yayımlananlar: Ali Solma-
zoğlu, İbrahim Agâh Çubukçu, Mehmet Kardeş, Mustafa Uslu, Rüştü Burlu.
Müzikle ilgili yazıları yayımlananlar: Edip Özışık, Güzide Taranoğlu,
Turgut Aksoy
20 Bu bölüme, sınıflandırılan alanla ilgili birden fazla yazısı olanlar alınmış, yalnızca bir yazısı
bulunanlara yer verilmemiştir.
21 Kadızade, Enver Tuncalp’ın dergideki bazı yazılarında kullandığı ismidir.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 21
Psikoloji ve Felsefeyle ilgili yazıları yayımlananlar: Güzide Taranoğlu,
İbrahim Agâh Çubukçu, Mustafa Uslu, Rüştü Burlu.
Tanıtım Yazıları: Abdullah Satoğlu, Abdülbaki Arslan, Abdulkadir Güler,
Burhan Sadık Yalçın, Enver Tuncalp, Hayati Vasfi Taşyürek, H. Fethi Gözler,
Hüsnü Yurdusev, İbrahim Agâh Çubukçu, İsa Kayacan, Güzide Taranoğlu,
Mustafa Yazıcı, Mehmet Kardeş, Muhsin Durucan, Mustafa Uslu, Nevin
Korucuoğlu, Yılmaz Aybar.
Tarih Yazıları: Sıtkı Çebi, Mehmet Kardeş, Mustafa Yazıcı.
Tıp ve sağlıkla ilgili yazıları yayımlananlar: Alibeyli (Bilal Taranoğlu),
Osman Memecan, Salih Fethi Gökçaylı, Yaşar Yüksel, Rüştü Burlu.
Milli edebiyat anlayışını benimseyen Gülpınar, Millî kültür ve şuurun
savunuculuğunu yapar. Sayfalarında başta şiir olmak üzere tarih, tıp, felsefe,
eğitim gibi farklı alanlarda çeşitli yazılara yer verir. Çok sayıda genç/yeni
kalem erbabının yetişmesinde önemli katkılarda bulunur. Bilhassa genç
kabiliyetlerin yetiştirilmesi hususunda sarf ettiği çabayla adeta bir okul olur.
Gülpınar, 1976-2005 yılları arasında yayımlanan aylık şiir ve edebiyat
dergisidir. Uzun soluklu bir dergi olan Gülpınar, toplam 30 yıl ve 349 sayı
aralıksız yayımlanır. Dergi, şiir ağırlıklıdır. Özellikle son ciltlerde sayfaların
yarısından çoğu şiire ayrılmıştır. Şiir dışındaki türlere pek rağbet gösterilmez.
Az da olsa hikâye, deneme, gezi yazısı, sohbet ve röportaj gibi edebiyatın
diğer türlerine ait örneklere rastlanır.
Şiir dışındaki yazıların çoğu dil ve edebiyatla ilgilidir. Bilhassa
biyografi ve tanıtım yazıları dikkate değerdir. Ayrıca felsefe, psikoloji, din,
sağlık, turizm ve coğrafya gibi konularda kaleme alınan pek çok yazı bulunur.
Derginin geniş bir yazar kadrosu vardır. Bunlar özellikle genç ve ta-
nınmamış isimlerden oluşur. Dergide tek söz sahibi, Güzide Taranoğlu’dur.
Göstermelik bazı isimlerin dışında dergide herhangi bir hakem/kurul bulun-
maz. Daha çok bir aile dergisi havası vardır.
Gülpınar, yüzlerce şair ve yazarı bir araya getiren, kabiliyet sahibi ol-
dukları halde fırsat bulamamış birçok genci sayfalarına taşıyarak kutsal bir
görev üstlenen mütevazı bir edebiyat dergisi olarak hatırlanacaktır.
22 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
I. BÖLÜM:
KLASİK EDEBİYATA MENSUP ŞAİRLER
A. Divan Edebiyatı Şairleri:
Türklerin İslam dinini benimsemesiyle ortaya çıkan divan edebiyatı
Arap ve Fars edebiyatının etkisi altındadır. “Divan şiiri geleneği çok uzun bir
müddet, Türk edebiyatında devam etmiş, zamanla bazı farklılıklar görülse de bu geleneğin özünde önemli değişiklikler olmamıştır. Bu anlayış içerisinde yetişen şairlerimizin bir kısmı, kendilerinden son ra gelen nesillere tesir etmiş ve bir ekolün başlangıcı olmuşlardır.”22 Milli karakterden uzak özellikler taşıması sebebiyle divan şairleri Gülpınar’da yeteri kadar yer almaz. Divan şairleri genellikle “Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinde incelenir. Burada sırasıyla Fuzulî, Bakî, Hayalî, Bağdatlı Ruhî, Nefî, Nabî, Nedim, Şeyh Galip,
Nahifî, Koca Ragıp Paşa ve Enderunlu Fazıl ele alınır. Bu köşe dışındakiler
ise karışık şekildedir.
1. Ahmet Süreyya Bey:
Ahmet Ayberkin, “Türk Mucidi Ahmet Süreyya Emin Bey ve Süreyya Divanı”23 adlı yazısında, Mehmet Ali Özkardeş’in Ahmet Süreyya Emin Bey için yazdığı kitaptan faydalanarak onu okuyucuya tanıtır. Şaire ait bilgileri
Özkardeş’in kitabına dayanarak verir. Ayrıca onun şiirlerinden birkaç örnek
sunar.
22 http://w3.gazi.edu.tr/web/giyaytas/I993girerken.htm
23 Ahmet Ayberkin, “Türk Mucidi Ahmet Süreyya Emin Bey ve Süreyya Divanı”, Gülpınar, Cilt
no 10, Sayı no 111, Ankara 1985, s.26-27
24 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
2. Ali Şir Nevaî:
Mustafa Uslu, “Ali Şir Nevaî’de Edebi Gaye ve Estetik”24 başlıklı ya-zısında, tarih, mesnevi, divan, aruz, dil, musiki gibi konularda otuza yakın eser veren ve Çağatay edebiyatının oluşmasında büyük katkıları bulunan Ali Şir Nevaî’yi ele alır. Yazara göre Nevai’nin büyüklüğü, döneminde resmi dilin Farsça olmasına rağmen Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ispata çalışmasındadır. Eserlerinde Türkçeyi kullanan Nevaî, Türkçeyle yüksek bir edebiyat oluşturulabileceğini bizzat eserleriyle gösterir.
Uslu, Nevaî’nin İranlı Cami ve Dihlevi’nin tesirinde kalmasına rağmen onların basit bir taklitçisi olmadığını belirterek ortak konuları işlese de orijinal ve milli olmayı başardığını ileri sürer. Ayrıca Ahmet Kabaklı’nın Nevaî’yle ilgili şu sözlerine yer verir:
“Milli bir şuura sahip olan Nevaî’de, güçlü bir Türkçe sevgisi vardır. Örnek aldığı Fars edebiyatı ürünlerini Türkçe yazmaya çalış-mış, ortak bir kültüre dayanan Orta Asya Türk edebiyatını milli zevk, milli ruhla klasik bir düzeye getirmeyi başarmıştır.”25
Nevaî’nin Çağatayca’yı klasik bir nesir ve şiir dili haline getirdiğini belirten yazar, Arapça ve Farsçaya hâkim olduğunu, bu iki dille de şiir yazıp tenkitler yapabildiğini, bu sebeple ona Züllisaneyn (iki dilli) denildiğini ifade eder. Yazar, Nevaî ile ilgili şunları söyler:
“Hayalleri zengin, hafızası kuvvetliydi. Şiirleri, bu özelliklerin ustaca birleştirildiği mekânlardır. O, Çağatay Türkçesini bir musiki lisanı haline getirmeye çalışarak milli bir şiir dili ortaya koymak ister. Şiirlerinde söz ve mana sanatlarına ustaca yer vermiştir. Arapça ve Farsça kelimeleri birleştirerek meydana getirdiği yeni cinaslar, onun Türkçesine zenginlik ve zevk motifi getirmiştir.”26
Yazıda son olarak biyografi, hikâye, tenkit, tarih ve mesnevi alanlarında
büyük başarılar sağlayan Nevaî’nin, bütün Türk illerinde üstat olarak bilindiği,
eserlerine birçok nazire yazıldığı belirtilir.
24 Mustafa Uslu, “Ali Şir Nevaî’de Edebi Gaye ve Estetik”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 242,
Ankara 1996, s.22-23
25 Uslu, (1996:23)
26 Uslu, (1996:23)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 25
3. Bağdatlı Ruhî:
Dergide, Bağdatlı Ruhî’yle ilgili bir yazı bulunur. “Çağlar Boyu Ede-
biyatımız” başlıklı köşede, “Bağdatlı Ruhî”27 başlığıyla kaleme alınan bu
yazıda, şairin dilinin oldukça sade olduğu ve halk deyimlerinden beslendiği
belirtilir. Makalede onun devrinin adaletsizliklerini, din ve ahlak konularını
derin bir görüş ve anlayış içinde kaleme aldığı söylenir. Bu nedenle söyleye-
ceklerini doğrudan söyler. Yaşadığı çağda çok beğenilen Ruhî’den, özellikle
Tanzimat devri şairlerinden Ziya Paşa ve Muallim Naci oldukça etkilenir.
Yazının sonunda onun bir terkib-i bendine yer verilir.
4. Bakî:
Dergide Bakî’yle ilgili de tek inceleme yazısı bulunmaktadır. Güzide
Taranoğlu tarafından hazırlanan “Bakî”28 adlı bu makalede, ünlü şair hak-
kında kısa bilgiler verildikten sonra onun nüktedan, neşeli, hoşsohbet fakat
aynı zamanda oldukça sinirli ve hırçın tabiatlı bir kişiliğe sahip olduğu ifade
edilir. Fazla ihtiraslı olduğundan daima yükselmek için çalıştığına vurguda
bulunulur. Sanatçının en büyük şansının yaşadığı devirde sanatçılara ve bil-
ginlere önem verilmesidir. Yazıda ayrıca Bakî’nin eserleriyle ilgili yüzeysel
bilgiler verilerek gazellerinden birkaç örnek de sunulur.
5. Fuzulî:
Dergide tanıtılan ilk divan şairi Fuzulî’dir.29 Güzide Taranoğlu tarafından
kaleme alınan yazıda, ünlü şairin kısa özgeçmişi verilir. Fuzuli’ye göre iyi
şairlik çok okumak ve bilgi sayesinde kazanılır. Şair, ilimsiz şiiri temelsiz
duvara benzetir. Azeri lehçesiyle yazan şairin asıl gücü, yazdığı gazellerden
gelir; şiirleri divan şairlerinin ortaklaşa kullandıkları kalıplardan uzaktır.
27 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız-Bağdalı Ruhi”, Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no
39, Ankara 1979, s.26-27
28 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız-Baki”, Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no 37, Ankara
1979, s.28-29
29 Güzide Taranoğlu , “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Fuzulî” , Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 29,
Ankara 1979, s.24-25
26 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Makalede, Fuzulî’nin Şii mezhebinden olduğu, bu sebeple Bektaşiler ve
Aleviler tarafından bazı şiirlerinin bestelendiği, bunların tekkelerde ve Alevi
ayinlerinde söylendiği ifade edilir. Onun Türkçe, Farsça ve Arapça divanları
olduğu belirtildikten sonra eserleri hakkında kısaca bilgiler verilir.
Fuzuli hakkında bir diğer yazı Mualla Anıl’a aittir. Yazar, “Fuzuli”30
başlıklı yazısında, Fuzuli’yi ince ruha malik olan vefakâr bir insan olarak
niteler. Ona göre gam ve keder, sığınacak yeri ancak Fuzuli’de bulur. Onun
gönül kapısı ıstıraplara ardına kadar açıktır.31 Anıl, Fuzuli hakkında biyog-
rafik bilgi vermez, ona olan hayranlığını dile getirir. Yazısının sonunda da
bu hayranlığını onun için yazdığı bir şiirle gösterir.
6. Hayalî:
Güzide Taranoğlu’nun “Çağlar Boyu Edebiyatımız” köşesideki bir diğer
yazısı, “Hayalî Bey”32 başlığını taşır. Yazıda, onun şiirlerinde yerli temaların
ve atasözlerinin bulunduğu ve bunlarda kuvvetli bir lirizmin göze çarptığını
belirtilir. Tasavvufa önem veren şairin mütevazı haliyle devrin padişahla-
rınca iltifat gördüğü ve çağdaşı şairler tarafından da beğenildiği dile getirilir.
Yazının sonunda gazellerinden örnekler sunulur.
7. Mesihî:
Abdulbaki Arslan, “Mesihi”33 başlıklı makalesinde, 15. yy’ın ikinci
yarısında yaşamış ünlü divan edebiyatı şairini ele alır. Asıl adı İsa olduğun-
dan Mesihî takma adını kullandığını, dönemin büyük şairlerinden Zatî ile
şiir tartışmalarına girdiğini, Arapça ve Farsçayı bu dillerde şiir yazabilecek
kadar iyi bildiğini belirtir. Mesihî buna karşın şiirlerinde sade bir Türkçe dil
anlayışı sergiler. Arslan şairin kendine özgü bir lirizmi olduğunu, şiirlerini
ince bir hayalle kurduğunu söyler.
30 Mualla Anıl, “Fuzulî”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 98, Ankara 1984, s.8
31 Anıl, (1984:8)
32 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Hayalî”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 38,
Ankara 1979, s.28-29
33 Abdulbaki Arslan, “Mesihi”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 315, Ankara 2002, s.19
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 27
8. Nabî:
Güzide Taranoğlu, “Nabî”34 başlıklı yazısında, onun gücünü gazel türünde
gösterdiğini belirtir. Oğluna yazdığı “Hayriye-î Nabî” adlı mesnevisinin dev-
rinin en büyük eserlerinden biri olduğunu ifade eder. Ayrıca İstanbul şivesini
çok iyi kullandığını söyleyerek “İstanbul’u Övme” şiirinden örnekler sunar.
9. Nahifî, Koca Ragıp Paşa, Enderunlu Fazıl:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin divan şairleriyle ilgili son bö-
lümünde sırasıyla Nahifî, Koca Ragıp Paşa ve Enderunlu Fazıl hakkında
kısaca bilgiler verilerek divan şairleriyle ilgili şahsiyet incelemelerinin sona
erdiği açıklanır.35
10. Nedim:
Gülpınar’da Nedim’le ilgili iki makale bulunmaktadır. Bunlardan ilki
Güzide Taranoğlu’nun, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” köşesindeki “Nedim”36
başlıklı yazıdır. Taranoğlu, bu yazısında Nedim’i aşk ve yaşam şairi olarak
tanıtır. İstanbul şivesiyle en güzel şekilde eserler verdiğini, zarif buluşlar içinde
derin hayallerle süslü, musiki tadında şiirler yazdığını belirtir. Ayrıca onun
zevkine düşkün, içkiye ve güzele tutkun, hayata bağlı bir kişilik olduğunu
söyler. Bilhassa İstanbul, onun şiirlerinde en büyük yeri tutmuş, şiirlerinin
çerçevesi haline gelmiştir.
Nedim’le ilgili ikinci yazı Mualla Anıl’a aittir. Yazar, “Büyük Şair
Nedim”37 başlıklı yazısında, Nedim’in eski İstanbul’dan bahsedildiğinde akla
gelen ilk kişi olduğunu söyler. Türk edebiyatına şarkı türünü getirmesinden
34 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nabî”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 41, Ankara
1979, s.26-27
35 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nahifî, Koca Ragıp Paşa, Enderunlu
Fazıl”,Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 44, Ankara 1979, s.26-27
36 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nedim”,Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 42, An-
kara 1979, s.26-27
37 Mualla Anıl, “Büyük Şair Nedim”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 102, Ankara 1984, s.21
28 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
bahseder. Ayrıca şairin rast makamında bestelediği şarkısından bir kıtaya yer
verir. Yazının sonunda Anıl’ın Nedim için yazdığı bir de şiir vardır.
11. Nefî:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin yirmi sekizincisi “Nefî”38 başlığını
taşır. Makalede şairin övgü ve yergi edebiyatında sınır tanımayan bir mizaca
sahip olduğu anlatılır. Şair, çağdaşı olan devlet adamlarının tutumlarını per-
vasızca hicvettiğinden onların düşmanlığını kazanır. Bu hicivlerini “Siham-ı
Kaza” adlı eserinde toplayan şairin mistik yanının zayıf olduğu belirtilir.
Yazıda onun kaside ve gazellerinden örnekler sunulur.
12. Şeyh Galip:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinde kaleme alınan şairlerden biri de
Divan şiirinin son büyük temsilcisi olarak kabul edilen Şeyh Galip’tir. “Şeyh
Galip”39 başlıklı bu yazıda, onun hakkında kısa bilgiler mevcuttur. Henüz
24 yaşındayken bir divan tertip eden şairin Mevlana’ya büyük ilgi duyduğu
belirtilir. Şiirlerinin kuvvetli mecazlar ve büyük hayallerle bezendiği, kendi-
sine özgü buluş ve deyişleriyle kelime hazinesi en zengin şair olduğu iddia
edilir. Ayrıca şarkılarından ve rubailerinden örnekler sunulur.
38 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nefî”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no 40, Ankara
1979, s.28-29
39 Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Şeyh Galip”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no 43,
Ankara 1979, s.26-27
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 29
B. Padişah Şairler:
Osmanlı padişahları ilme, sanata, âlimlere ve sanatkârlara bilhassa şiire
ve şairlere büyük önem verir. Osmanlı tarihinde şiir ve musikiyle ilgilenen
birçok padişah olduğu bilinmektedir. Padişahlar saraylarda yaşayan, sadece
ülke yönetimiyle ilgilenen mitolojik bir kahraman değildir. Aşkı, hüznü, neşeyi ve inancı yansıtan şiirleri, Osmanlı padişahlarının gönül dünyasının aynası olur. Bu da onların ince, zarif, hassas insanlar olduğunun göstergesidir.40 Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni, II. Selim, I. Ahmet ve III. Selim gibi sultanlar sarayda, sanata her zaman sıcak bakar, hemen her padişah ve şehzade, bir sanat dalıyla “hobi” düzeyinde de olsa uğraşır, kendilerini bu alanlarda da geliştirir. Gülpınar’da Osmanlı padişahlarından çok azı incelenir. Şair-padişahlar genellikle “Çağlar Boyu Edebiyatımız” köşesinde ele alınır. Bilhassa, Fatih Sultan Mehmet’in edebi kişiliği üzerinde durulurak âlim bir şair olduğu dile getirilir.
1. Abdulaziz, V. Murat, Mehmet Reşat:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin padişah-şairlerle ilgili son bö-lümü, “Osmanlı Saltanatının Son Padişahlarından Şair Olanlar”41 başlığını taşımaktadır. Makalede, şair padişahların isimleri verildikten sonra sırasıyla Sultan Abdulaziz’in, V. Murat’ın ve Sultan Mehmet Reşat’ın şair denebilecek
yeteneğe sahip kişiler olduğu ifade edilir. Sultan Abdulaziz’in kuvvetli şiirler
yazdığı, bunlardan bazılarının bestelendiği, ayrıca düzyazılarının da önemli
olduğu belirtilir. Yazıda, Abdulaziz’in yeğeni V. Murat’ın edebi, felsefi eser-
leri okumayı seven, düzyazıları güçlü bir padişah olduğu ifade edilir. Ayrıca
onun müzik dersleri gördüğü, piyano çalmayı öğrendiği, şarkılar bestelediği
de söylenir. Mehmet Reşat’ın ise şiire önem verdiği anlatılır.
2. Fatih Sultan Mehmet:
Fatih Sultan Mehmet hakkında beş makale bulunur. Bu yazılarda onun
şiire ve şaire verdiği önemden bahsedilir. Onunla ilgili ilk yazının saibi Enver
40 http://www.edebiyatturkiye.com/edebiyat/yazarlarimizdan/saraypadisahsair-ve-siir/
41 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar,Cilt no 3, Sayı no 36,
Ankara 1979, s.24-25
30 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Tuncalp’tir. Tuncalp, “Şair Hükümdar Fatih Sultan Mehmet”42 adlı yazısında,
Fatih Sultan Mehmet’in edebi kişiliği hakkında bilgiler verir. Onu değerli bir
sanatçı, edebiyatçı ve güçlü bir şair olarak tanıtır. Yazdığı şiirlerin de zamanın
en güçlü şairlerininki kadar değerli olduğunu belirtir. Avnî mahlasını kullanan
padişahın bir divanı, ayrıca Farsça yazılmış beyitleri vardır.
Tuncalp, Fatih’in şiirlerinde his, heyecan, hayal ve üstün fikirler olduğunu,
söz sanatlarını da ustalıkla kullandığını belirtir. Yazar, Fatih’in Türkçeye
önem verdiğini, gramer kurallarına dikkat ettiğini ifade ettikten sonra onun
üç gazelinden örnekler sunar.
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinde şair-padişahlardan ilk olarak
Fatih Sultan Mehmet ele alınmaktadır. Güzide Taranoğlu tarafından kaleme
alınan “Fatih Sultan Mehmet”43 adlı makalede, onun çocukken zamanının
ilmini değerli hocalardan aldığı, Arapça, Farsça, İbranice, Yunanca ve La-
tinceyi öğrendiği belirtilir. Ayrıca, Fatih’in valiliği sırasında şiirler yazdığı,
bu şiirlerinde Avnî mahlasını kullandığı söylenir. Fatih, Osmanlı hükümdar-
ları arasında divançesi olan ilk padişahtır. Yazar, onun büyük bir aşk şairi
olduğunu, bunu birçok gazelinde görebileceğimizi belirtir. Ona göre Fatih,
samimi mısralarla coşkun şiirler yazar, bu nedenle onu divan edebiyatının
kurucularından saymak gerekir. Yazının sonunda ayrıca Fatih’in şiirlerinden
örnekler vardır.
Şükrü Er, “Fatih Sultan Mehmet”44 başlıklı yazısında, Fatih Sultan
Mehmet’i tüm yönleriyle ele alır. Er, Fatih’i Türk âleminin en büyük isim-
lerinden kabul eder. Büyük bir komutan olmasının yanı sıra tevazu ve bilgi
sahibi bir kişilik olduğunu söyler.45
Yazar, Fatih’in matematikçi ve mühendis yönünü belirttikten sonra edebi
ve ilmi yönünü irdeler. Fatih, kendini körü körüne ilim adamlarına teslim
42 Enver Tuncalp, “Şair Hükümdar Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 2, Ankara
1976, s.20-21
43 Güzide Gülpınar Taranoğlu “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar,
Cilt no 3, Sayı no 30, Ankara 1978, s.24-25
44 Şükrü Er, “Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 95, Ankara 1984, s.5-6
45 Er, (1984:5)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 31
etmez, başarısız ve tevazu sahibi olmayanları etrafından uzaklaştırır. Güzel
sanatlar ve edebiyata ilgi duyar. Yedi dil bilen padişah, Türk kültürünü en
yüksek seviyeye çıkarır. O, ilme her şeyden daha çok önem veren bir padişahtır.
Hatta “Benim için Akşemsettin gibi bir bilim adamına sahip olmak, büyük
beldeyi ele geçirmekten daha büyük bir şereftir” diyerek alimleri yüceltir.
Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet Şahsiyeti ve Hizmetleri”46
başlıklı yazısında, Fatih Sultan Mehmet’in hayatından çok yetişmesi, dindar-
lığı, fetihleri ve hizmetleri üzerinde durur. Yabancı kaynaklarda Fatih için
söylenenlere geniş şekilde yer verir. Yazar, Türk milleti olarak atalarımızın
büyüklüklerinden ibret alarak yaşamamız gerektiğine vurguda bulunur.
Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet”47 başlıklı bir diğer makale-
sinde, Fatih Sultan Mehmet’i yetişmesi, dindarlığı, yaptığı fetihler ve vefatı
başlıkları altında inceler. Hiçbir şehzadenin onun aldığı eğitimin derecesine
ulaşamadığını söyleyen Kardeş, onun Türk, Bizanslı ve İtalyan hocaları
olduğunu belirtir.
3. II. Mahmut:
Güzide Taranoğlu’nun padişah-şairlerle ilgili bir diğer incelemesi “II.
Mahmud”48 başlığını taşır. Yazıda, onun yeniliğe açık bir padişah olarak
kıyafet devrimi yaptığı, tıbbiye, harbiye ve mızıkai humayun okullarının
açılmasını sağladığı belirtilir. Ayrıca Avrupa’ya ilk öğrenci de onun zama-
nında gönderilmiştir. Büyük bir devlet adamı, şair, bestekâr ve hattat olan
Mahmud, bilhassa müziğe meraklıdır. Devrinin büyük şahsiyetlerinden İsmail
Dede, Tahir Ağa gibi müzisyenleri sarayında toplar, onlara fasıllar verdirir.
46 Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet Şahsiyeti ve Hizmetleri”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı
no 193, Ankara 1992, s.20-22
47 Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 276, Ankara 1999,
s.10-12
48 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, II.Mahmut”, Gülpınar, Cilt no 3,
Sayı no 35, Ankara 1979, s.24-25
32 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İncelemede, padişahın sık sık Beşiktaş’taki mevlevihaneye giderek
Dede Efendi’yi dinlediğinden de bahsedilir. Yazar, padişahın Adlî mahlasını
kullandığını belirterek şiirlerinden örnekler sunar.
4. III. Selim:
Dergide III. Sultan Selim hakkında tek yazı bulunur. Güzide Taranoğlu,
tarafından hazırlanan “III.Selim”49 adlı makalede, İlhamî takma adını kullanan
padişahın Kulekapısı’nda mevlevihaneye gidip Şeyh Galip’i ziyaret ettiği,
Mevlana’nın hayranı olduğu, sırf bu yüzden en değerli eseri olan suzidilara
makamındaki “Mevlevi Ayini”ni bestelediği söylenir. Ayrıca Selim’in müziğe
olan düşkünlüğünden birçok makam icat ettiği anlatılır.
İlk müzik derslerini saray müezzinlerinden Kırımlı Ahmet Kamili
Efendi’den alır. Saz çalmayı ise Ortaköylü İshak Efendi’den öğrenir. Zaman
zaman Boğaziçi’nde mehtap sefaları yapan Sultan Selim, devrinin ünlü mü-
zisyenlerini etrafında toplayarak çeşitli eserleri icra ettirir. Yazının sonunda,
Selim’in en güzel şiirlerinden örnekler de bulunur.
5. Yavuz Sultan Selim:
Güzide Taranoğlu, “Yavuz Sultan Selim”50 adlı makalesinde, onun dahi
bir devlet adamı, eşsiz bir kahraman ve büyük bir şair olduğunu ifade eder.
Şair-padişah, Türkçe ve Farsçayla şiirler yazar. Şiirlerinde Selimî mahlasını
kullanır. Onun darbımesel (atasözü) haline gelmiş mısraları da vardır. Müs-
lümanların halifesi unvanını alan Selim’in Türkçe ve Farsça olmak üzere
iki divanı bulunur. Farsça divana sahip tek padişahtır. Son bölümde onun
şiirlerinden örneklere yer verilir.
49 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, III. Selim”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı
no 34, Ankara 1979, s.24-25
50 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Yavuz Sultan Selim”, Gülpınar, Cilt
no 3,Sayı no 32, Ankara 1978, s.24-25
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 33
C. Tasavvuf Şairleri:
Başlangıçta bir yaşama ve davranış felsefesi olarak başlayan tasavvuf,
edebiyatı büyük ölçüde etkilemiştir.51 Gülpınar dergisinde, İslamiyet’in kökleşip
yayılmasında büyük katkısı olan tasavvuf edebiyatına büyük önem verilir, bu
edebiyat hakkında birçok yazı kaleme alınır. Özellikle, bu edebiyatın önde
gelen isimlerinden Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli
ve Aşık Paşa’nın edebi şahsiyetleri, farklı isimler tarafından derinlemesine
işlenir. Dergide incelenen ilk edebi şahsiyetin tasavvuf şairi Hacı Bektaş Veli
olması kayda değerdir. Bu şairlerin -Mevlana hariç- Türk diline yaptıkları
katkılara vurguda bulunulur. Mustafa Uslu, Güzide Taranoğlu, İbrahim Agâh
Çubukçu, Abdullah Satoğlu ve Abdulkadir Güler gibi dergiye sürekli katkıda
bulunan yazarlar tasavvuf şairlerini inceler. Tasavvuf şairlerine geniş olarak
yer verilmesine rağmen bu edebiyatın kurucusu sayabileceğimiz Ahmet
Yesevi’ye dair sadece bir yazı bulunur.
1. Ahmet Yesevi:
Mustafa Uslu, “Türk Dili ve İlk Türk Şiir Okulunun Kurucusu Ahmet
Yesevi”52 başlıklı makalesinde, Ahmet Yesevi’nin şiirlerinin öğretici nitelik
taşıdığını, bu sebeple sanatsallıktan uzaklaşarak şairlik iddiasında bulunma-
dığını savunur. Uslu’ya göre o, fikirlerini halka daha iyi anlatabilmek için
manzum hikmetler tarzını seçmiştir. Yesevi’nin “Divan-ı Hikmet” ve “Türk
Halk Sofiliği” adlı iki kitabı bulunur. Divan-ı Hikmet’te bulunan hikmetlerin
bazıları onun dervişlerine aittir. Yazar, hikmetlerin koşma şekliyle yarım
kafiye kullanılarak sade bir dille yazıldığını söyler. Ahmet Yesevi’nin şiirle-
rinde Hakaniye Lehçesi’ni kullandığını belirten Uslu, onun Karahanlı devlet
dilinin gelişmesinde de büyük katkıları olduğunu ifade eder.
51 Atilla Özkırımlı, “Türk Edebiyat Tarihi, Remzi Kitapevi, Ankara 2004, s.1217
52 Mustafa Uslu, “Türk Dili ve İlk Türk Şiir Okulunun Kurucusu Ahmet Yesevi”, Gülpınar, Cilt
no 27, Sayı no 316, Ankara 2002, s.9-10
34 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
2. Âşık Paşa:
Âşık Paşa hakkında dört makale bulunur. Bunlardan üçü Mustafa
Uslu’ya aittir, diğer yazının sahibi ise Abdullah Satoğlu’dur. Bu yazılarda
Âşık Paşa’nın Türk diline yaptığı katkılardan bahsedilir.
Mustafa Uslu, “Âşık Paşa ve Yetiştiği İklim”53 yazısında, onun 14. asır
Türk dili ve edebiyatına önemli katkıları olduğuna dikkatleri çeker. Ona Paşa
denmesinin sebebi olarak ailesinin ilk evladı olmasını gösterir. Yaşamına dair
fazla bilgi olmayan Âşık Paşa’nın Padişah Orhan zamanında yaşadığı, Hacı
Bektaş Veli’yle çağdaş olduğu kaynaklarda yer alır. Bu kaynaklarda onun sofi
bir aileden geldiği, ailecek Kırşehir’e yerleştikleri ve burada zaviye kurduğu
belirtilir. Uslu, Âşık Paşa’nın farklı tasavvuf anlayışlarının bulunduğu bir
sahada faaliyet gösterdiğini, Garipnâme’sinde söylediği bulunduğu ehl-i
sünnet akidelerine bağlı kaldığını söyler.”54
Mustafa Uslu, “Muhteva ve Şekil Bakımından Aşık Paşa’nın Eserleri”55
başlıklı diğer bir yazısında, muhteva ve şekil bakımından Aşık Paşa’nın eser-
lerini tahlil ederek Türk dili için çalışmış, değerli bir şair olduğunu söyler.
“Fakrname”, “Vasf-ı Hal”, “Kimya Risalesi” ve “Hikâye” adlı eserlerine
dair bilgiler sunar. Yazar, Âşık Paşa’nın ünlü mesnevisi “Garipnâme”den
şöyle bahseder:
Eser, her birinde 10 destan bulunan 10 bab’a ayrılmıştır. Eserin bazı
nüshaları içinde gazeller de bulunduğundan Maarifname olarak da adı
geçmektedir. Garipname, dini, tasavvufi ve didaktik bir eserdir. İki nüshası
vardır; fakat şimdiye kadar eserin tam bir metni yayımlanmamıştır.56
Uslu, Âşık Paşa’nın eserlerinin muhteva ve şekil özelliklerine bağlı
kalınarak yapılacak bir çalışmanın çok faydalı sonuçlar doğuracağını belirtir.
Mustafa Uslu, ikinci makalesiyle aynı adı taşıyan diğer bir makalesinde,
Anadolu’ya Horasan’dan gelmiş mutasavvıf Türk şairi Âşık Paşa’yı eserleriyle
53 Mustafa Uslu, “Aşık Paşa ve Yetiştiği İklim”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 251, Ankara 1997,
s.10-11
54 Uslu, (1997:10)
55 Mustafa Uslu, “Muhteva ve Şekil Bakımından Aşık Paşa’nın Eserleri”, Gülpınar, Cilt no 22,
Sayı no 255, 1997, s.19-20
56 Uslu, (1997:20)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 35
birlikte tanıtır.57 Uslu, Âşık Paşa’nın Türk dili ve edebiyatının gelişmesine
yaptığı katkılardan bahsettikten sonra, eserleri hakkında şu bilgileri verir:
“Fakrname’de o, tasavvufla ilgili görüşlerini açıklamıştır. Vasf-ı
Hal ise mesnevidir. Kimya Risalesi’nin onun olup olmadığını tam olarak
bilinmemektedir. Hikaye adlı eserinde ise bir Müslüman, bir Hıristiyan
ve bir Musevi’nin başından geçenler anlatılmaktadır. Garipname ise
en tanınmış ve onu şöhret yapmış eseridir. Eserin bazı nüshalarında
gazelleri de bulunduğundan bu eser bazen Divan-ı Aşık Paşa veya
Maarifname adlarıyla da bilinmektedir. Eser halkı eğitmek amacıyla
Türkçe yazılmış, dini-tasavvufi bir eserdir.58
Abdullah Satoğlu, “Şair ve Maarif Ehli Aşık Paşa”59 başlıklı makale-
sinde, Aşık Paşa’yı Anadolu’yu Türklere vatan yapanlara ilim ve irfan ışığıyla
yol gösteren gönül sultanlarından biri olarak kabul eder. Yazar, ailenin ilk
çocuğu olmasından dolayı Paşa lakabı verildiğini söyler. Şiirlerinde de Âşık
mahlasını kullandığından Aşık Paşa olarak tanındığını belirtir. Yazıda onun
çevresinde evliya ve âlimler olduğu tasavvufa karşı büyük bir ilgisinin bulun-
duğu vurgulanır. Hacı Bektaş Veli ile hem çağdaş olan hem de Yunus Emre
tarzında sofiyane şiirler yazan Aşık Paşa, eserlerinde ehli sünnet akidelerine
bağlı kalır, kainata hep tevhit penceresinden bakar. Çoğu Türkçe yazdığı
şiirleriyle bu dilin sevilmesi ve yayılması yolunda büyük mücadeleler verir.
Engin bir kültürle yoğurduğu didaktik manzumeleri ve Türkçeye verdiği
değer onu önemli bir yere koyar.
3. Emirci Sultan:
Mustafa Uslu, “Yozgat’ta Bir Yesevi Şeyhi Emirci Sultan”60 başlıklı
makalesinde, Emirci Sultan’ın Moğol istilasından sonra Anadolu’ya gelen
57 Mustafa Uslu, “Muhteva ve Şekil Bakımından Aşık Paşa’nın Eserleri”, Gülpınar, Cilt no 23,
Sayı no 271, Ankara 1998, 14-15
58 Uslu, (1998:15)
59 Abdullah Satoğlu, “Şair ve Maarif Ehli Aşık Paşa”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 283, Ankara
1999, s.7-8
60 Mustafa Uslu, “Yozgat’ta Bir Yesevi Şeyhi Emirci Sultan”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 144,
Ankara 1988, s.16-17
36 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
yüzlerce Yesevi dervişinden ve şeyhinden biri olduğunu ifade eder. Uslu,
yazısının devamında Evliya Çelebi ve Ali Şeyhî’nin onun adından Emir-i
Çin Osman olarak bahsettiğini ve asıl adının da İsmail olduğunu söyler.
Emirci Sultan’ın Ahmet Yesevi’nin yanında yetiştiğini, önce Çin’de sonra
da Anadolu’da görevlendirildiğini ve Hacı Bektaş Veli ile de münasebeti
olduğunu belirtir.
4. Erzurumlu İbrahim Hakkı:
Abdullah Satoğlu, “Büyük Mutasavvıf ve Fikir Adamı Erzurumlu İbrahim
Hakkı”61 adlı yazısında, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın kısaca biyografisini
verir. Birkaç şiirini tahlil ettikten sonra onu metotlu ve ilahi aşk terbiyesi
içinde Türk ve İslam medeniyetinin bütün yönlerini öğrenen, bu bilgileri
çeşitli eserlerinde işleyen büyük bir tasavvuf ve fikir adamı olarak niteler.
Yazar, İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Maarifetnâme” adlı eseri üzerinde durur.
Eser, astronomiden ahlaka, tasavvuftan felsefeye, musikiden tıp ilmine kadar
birçok bilgiyi içeren önemli bir maneviyat kitabıdır. Yazıda “Tevfiznâme”
adlı şiirine de yer verilir.
5. Hacı Bayram Veli:
Dergide Hacı Bayram Veli hakkında üç yazı bulunmaktadır. Bu yazıların
hepsi Mustafa Uslu’ya aittir. Yazar, bu yazılarda özellikle onun Türkçeye
verdiği önemi belirtir.
Uslu, “Hacı Bayram Veli’de Tasavvuf Anlayışı”62 adlı ilk yazısına, onun
unvanlarını sıralayarak başlar. Hacı Bayram Veli’nin Hacı Paşa, Kapıcıbaşı,
Ahi Sultan, Hacı, Bayram, Veli gibi unvanları olduğunu belirterek bu unvanları
nasıl aldığını açıklar. Uslu, Veli’nin Somuncu Baba’dan el aldığını, yaşadığı
devrin içtimai, ahlaki, siyasi bozuklukları sebebiyle tasavvufa yöneldiğini
61 Abdullah Satoğlu, “Büyük Mutasavvıf ve Fikir Adamı Erzurumlu İbrahim Hakkı”, Gülpınar,
Cilt no 22, Sayı no 258, Ankara 1997, s.14
62 Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli’de Tasavvuf Anlayışı”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 205,
Ankara 1993, s.19-21
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 37
belirtir. Hacı Bayram Veli, Hz. Muhammed’in sünnetlerine sadece şekli
anlamda bağlı kalmaz, bu bağlılık manevi alanda da gerçekleşir.
Uslu, Bayramilik hakkında çeşitli bilgiler verdikten sonra bu tarikatın
özelliklerini sükûn, sükût, açlık, az uyumak ve uzlet olarak sıralar.
Bunlar vasıtasıyla mürit, kendini ibadete ve tefekküre vererek günahlardan
kurtulur, fitneden emin olarak kendini insanların çekememezliğinden korur.
Uslu, Hacı Bayram Veli’ye göre aşkın ikiye ayrıldığını söyler. Bunlar
Allah’ı sevmeyi ifade eden mutlak aşk ve Allah’tan başka olanı sevmeyi
belirten geçici aşktır.
Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli’yi Anlamak”63 adlı diğer makalesinde,
Hacı Bayram Veli’yi Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için
Türkçe eserler yazılmasını isteyen, öğrencilerine bu yolu tavsiye eden bir
öğretmen olarak tanıtır. Veli bu sebeple devrinde Arapça, Farsça yazmak
modayken Türkçe yazmıştır. Ona göre Türkçe yazmak, mecburiyettir; çünkü
Türk kültürünün Anadolu’ya hâkim olması ancak dil birliğiyle mümkündür.
O, yaşadığı bölgenin manevi hâkimi olmayı sağlamakla kalmamış, ilimle
tasavvufu da birleştirmiştir. Uslu’ya göre dil ve Doğu Anadolu meselelerimizi
çözmek için onun gibilere ihtiyacımız vardır.
Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli ve Türkçe”64 adlı son makalesinde,
Veli’nin Farsçanın egemen olduğu bir dönemde Türkçe şiir yazdığını ve milli
veznimizi kullandığını, hatta Türkçe şiir yazmayı kutsallaştırdığını söyler. O,
çok iyi derecede Farsça ve Arapça bilmesine rağmen Türkçeyi tercih eder.
Uslu’ya göre bunun sebebi Veli’nin Türkçeyi, Anadolu Türk birliğini oluş-
turmada vazgeçilmez bir vasıta olarak görmesidir. Bu gelenek kendisinden
sonra gelenler tarafından da devam ettirilmiştir.
6. Hacı Bektaş Veli:
63 Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli’yi Anlamak”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 228, Ankara
1995, s.8-19
64 Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli ve Türkçe”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 267, Ankara
1998, s.9
38 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Gülpınar dergisinde incelenen ilk edebi şahsiyet Hacı Bektaş Veli’dir.
Hacı Bektaş Veli hakkında altı yazı bulunur. Bu yazılarda onun tasavvufi
yönü üzerinde durulur. Tasavvuf edebiyatına katkılarından bahsedilir.
Hacı Bektaş Veli’ye dair ilk yazı Ragıp Üner tarafından kaleme alınır.
Makale, “Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”65 adını taşır. Yazar, Bektaşilik
hakkında ayrıntılı bilgiler verdiği yazısında dünya üzerinde dokuz milyon
Bektaşi’nin olduğunu, bu topluluğun zamanında her alanda önemli rol oyna-dığını, Osmanlı sarayında Arapça-Farsça konuşulurken onların ısrarla Türk dilini kullandığını ifade eder.
Yazıda Bektaşiliğin kurulduğu yıllardaki Anadolu hakkında bilgiler de vardır. Bu bilgilerin devamında Hacı Bektaş Veli hakkında yapılan araş-tırmalar belirtilir. Özellikle Fuad Köprülü tarafından yapılan incelemelerin sonuçları okuyucuya sunulur.
Üner, son olarak Bektaşi sözcüğünün olgun, kâmil insan anlamına geldiğini, kendi aralarında birbirlerine Nazenin diye hitap ettiklerini, daya-naklarının tasavvuf olduğunu söyler. Bektaşilikle ilgili verilen bazı bilgilerin hatalı olduğundan bahseder.
Ragıp Üner, “Ölümünün 714. Yılında Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”66 adlı diğer yazısında, Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik hakkında bilgiler verdikten sonra Veli’nin yaşamına dair bilgiler içeren “Manakibul Arifin” ve “Aşık Paşa Tarihi” adlı eserlerin ölümünden çok sonra yazılması münasebetiyle hayatına dair kesin bilgilere ulaşmanın zor olduğunu söyler. Üner, “Makalat” adlı eseri hakkında da ayrıntılı bilgiler sunar. Kitapta, şeriat, tarikat hakikat ve marifet olarak dört kapı, her kapının 10 makamı olduğundan bahsedilir. Şeriat kapısı İslam ilmini öğrenme kapısıdır. Tarikat kapısında eline, beline, diline sahip olmak, hakikat kapısında tarikata giren kişiye kâinatın sırrı, ma-rifet kapısında ise ölüm yolu öğretilir. Üner, Bektaşilere isnat edilen merasim ve hikâyelerin gerçekdışı olduğunu ileri sürerek onların Hz. Muhammed’i mürşit, Hz. Ali’yi pir olarak kabul ettiklerini beyan eder.
65 Ragıp Üner , “Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 2, Ankara
1976, s.4-6
66 Ragıp Üner, “Ölümünün 714. Yılında Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no
10, Sayı no 113, Ankara 1985, s.7-8
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 39
İbrahim Agâh Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”67 başlıklı yazısında, Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik hakkında bilgiler vererek onun Yesevilik tarikatına kadar uzanan dervişlik bağlarının olduğunu söyler. Bektaşilerin ayinlerinde Türkçeyi kullandıklarını, koşma biçiminde nefesleri ve Türkçe ilahileri bulun-duğunu belirterek onların Türk olduğuna vurguda bulunur. Yazara göre Veli, Anadolu’daki tarikatları kendi fikir şemsiyesi altında birleştirmeye çalışmış, bu sebeple hoşgörü ve sevgi yolunu benimsemiştir. Bektaşilerin üç şeye önem verdiğini dile getiren Çubukçu, bunları iyilik etmek, erdemli olmak ve Tanrıyı sevmek olarak sayar. Bektaşilerin Muharrem ayının ilk on gününde oruç tuttukları, Ramazan orucuna muhalefet etmedikleri, Şevval ayının ilk gününü kutsal bayram olarak kutladıkları da bu yazıda dile getirilmektedir.
İbrahim Agâh Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”68 adlı ikinci yazısında, 13. yy Türk düşünürlerinden Hacı Bektaş Veli’nin Ahmet Yesevi’nin etkisinde olduğunu vurgular. Hacı Bektaş’ın Türk töresinin devamı için elinden geleni yaptığını belirttikten sonra, tasavvufi görüşlerini yaymaya çalıştığını ve sohbetleriyle müminlere öğütler verdiğini ifade eder. Ayrıca yazara göre Hacı Bektaş Veli, mümin olmayanları İslam’a ısındırmaya çalışır, ehl-i beyt
sevgisini aşılar. Duaların Türkçe yapılmasını ister. Din kardeşliği esasına
dayanarak kadınların da dini törenlere katılmasına izin verir.
Rüştü Burlu, “Hacı Bektaş Veli’den Özdeyişler”69 adlı yazısında, Hacı
Bektaş Veli’yi ahlaka değer veren görkemli bir gönül adamı olarak tanıtır.
Onun ilkelerinde hep iyilik ve güzelliğin egemen olduğunu, İslamiyet’te
görülen hoşgörü, doğruluk, yardımseverlik ve mana mutluluğun gönlünde
yattığını savunur. Burlu, Hacı Bektaş’ın düşüncesine göre dünya işlerinin
tüm halkın katılımı ile cem törenlerinde çözülebilceğini söyler. Yazar, onun
düşüncesinin temelinde insan olduğunu belirtir.
67 İbrahim Agah Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 175, Ankara 1990,
s. 20
68 İbrahim Agah Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 307, Ankara 2001,
s.4
69 Rüştü Burlu, “Hacı Bektaş Veli’den Özdeyişler”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 257, Ankara
1997, s.25-27
40 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Burlu yazısında Veli’nin ölmeden önceki son sözlerine de yer vererek
“Kendini temizleyemeyen başkasını da temizleyemez.”70 sözüne atıfta bulunur.
Abdulkadir Güler, “Hacı Bektaş Veli Aydınlığı”71 başlıklı yazısında,
Hacı Bektaş Veli hakkında kısa bilgiler verdikten sonra onun Mevlana ve
Yunus Emre ile çağdaş olduğunu belirtir. Mevlana Konya’da, Yunus Emre
Eskişehir’de, Veli ise Kırşehir’de halkı aydınlatmış, ilim ve irfan ışığını yay-
maya çalışmıştır. Her üç eren de büyük insan topluluklarına seslenerek barışı
ve sevgiyi amaç edinmiştir. Abdulkadir Güler, yazısında Hacı Bektaş Veli’nin
eserlerini isimleriyle sıraladıktan sonra onun hayatında “su”yun önemli bir
yer tuttuğunu söyler. “Velayetnâme”de anlatılan, yaşanılan, örnek gösterilen
her olayın içinde, çevresinde, üstünde su sesleri duyar. Su; kutsal, mübarek
ve aydınlıktır. Bir bakıma onun simgesidir. Veli’nin inanç yapısında mutlak
bir hoşgörü, samimiyet ve sevgi olduğunu söyleyen Güler, onun fazilet ve
bilgiye çok değer verdiğini vurguladıktan sonra şu sözlerle yazısını bitirir:
“Faziletli bir insan tipi oluşturabilmek için tek bir yol vardır: ilim.
İlim ışığını Yesevi’den almıştır. Yesevi’nin Divan-ı Hikmeti ile Veli’nin
Makalat’ı aynı konuları paylaşır. Türkistan’da Yesevi, Anadolu’da
Veli aynı ışığı evrene bırakır.”72
7. Hallaç:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Hallaç”73 başlıklı makalesinde, onu biyog-
rafik olarak tanıttıktan sonra tasavvufi görüşlerine yer verir. “Enel Hak”
sözü sebebiyle yaşadığı olumsuzlukları dile getirerek tasavvufi görüşlerini
şöyle özetler:
1. Tanrı insana hulul eder. Bu demektir ki ilahi zatın beşeri zata
girmesi mümkündür. İnsanın hulul lütfüne nail olması için gönlünü
kötülüklerden, heveslerden temizlemesi gerekir.
70 Burlu, (1997:27)
71 Abdulkadir Güler, “Hacı Bektaş Veli Aydınlığı”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 282, Ankara
1999, s.11-12
72 Güler, (1999:12)
73 İbrahim Agah Çubukçu, “Hallaç”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 167, Ankara 1990, s.5-6
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 41
2. Hz. Muhammed’in biri ezeli ve kaim olan nur, diğeri peygamber
olarak göründüğü iki sureti vardır. Onun nurundan daha parlak bir
nur yoktur. Veliler ve Allah elçileri bundan feyiz alırlar, bütün ilimler
onun nurundan fışkıran damlalar gibidir.
3. Bütün dinlerin amacı birdir. Her şey Allah’ın takdiriyle ol-
muştur. Herkes çizilen kaderi doğrultusunda yaşar. Bütün dinlerin
amacı Allah’a yaklaşmaktır. O değişmez; ancak ona giden yollar
değişebilir.”74
Çubukçu yazının sonunda onun tasavvufi görüşleriyle birçok mutasavvıfı
etkilediğini söyleyerek Hallac’ın sekiz kitabını isimleriyle okuyucuya sunar.
8. Hasan Sezayî Efendi:
Abdulbaki Arslan, “Sezayî-i Gülşen-i Katında”75 adlı yazısında, Hasan
Sezayi Efendi’nin kısa hayat hikâyesini verdikten sonra, onun şiirlerinden
birkaçını tahlil eder. Arslan’a göre o, Türklerin Hafız-ı Şirazi’sidir.
9. Malatyalı Şah Sultan:
Kutlu Özen, “Malatyalı Şah Sultan”76 başlıklı yazısında, Şah Sultan’ın
Malatyalı Derviş Muhammed’in öğrencisi olduğunu, büyük ilgi görerek
kendisine Şah Sultan denildiğini ifade eder. Özen, onun şiirlerini çağdaşları
kadar güçlü görmese de dini konularda yazdıkları ile koşma tarzında kaleme
aldıklarını lirik bulduğunu söyler.
10. Mevlana Celaleddin Rumî
Gülpınar’da Mevlana’ya dair altı makale bulunur. Bu yazıların üçü Gü-
zide Gülpınar Taranoğlu tarafından kaleme alınır. İbrahim Agâh Çubukçu,
74 Çubukçu, (1990:5)
75 Abdulbaki Arslan, “Sezayi-i Gülşen-i Katında” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 180, Ankara
1991, s.22
76 Kutlu Özen, “Malatyalı Şah Sultan”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 176, Ankara 1990, s.21-22
42 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Mustafa Uslu ve Abdulkadir Güler diğer yazıların sahibidir. Bu yazılarda
Mevlana’nın hayatı, dine bakışı, tasavvuf anlayışı ve eserleri üzerinde durulur.
Mevlana’ya dair ilk yazının sahibi Güzide Taranoğlu’dur. Taranoğlu, farklı
konulara yer verdiği “Selam”77 yazı dizisinde Mevlana’nın yalnız Türklerin
değil, bütün insanlığın övündüğü en büyük âşık, sanatkâr ve mutasavvıf
olduğunu söyler. Felsefesi ve düşüncesiyle tüm insanları kendine hayran
bıraktığını dile getirir.
Yazar, büyük şairle ilgili düşüncelerini söyledikten sonra hayatına dair
bilgiler verir. Tebrizli Şems’le tanışmasından sonra dış ilimlerle uğraşmaktan
vazgeçip iç aleme yönelerek tasavvufla ilgilendiğini vurgular. Son olarak
Mevlana’nın eserlerini isimleriyle sıralar.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Mevlana”78 başlıklı diğer yazısında
Mevlana’nın her sözünün tasavvufi özellik taşıdığını belirtir. Taranoğlu’na
göre, o ezelden ebede giden bir aşk ırmağıdır. Susuz yürekler onun kıyılarında
serinler, bunalan ruhlar onun ışığından nur alır.
Taranoğlu, Mevlana’nın hayatından da bahseder. Birinci devrinde za-
manının bilginlerinin ve babasının, ikincisinde Şems-i Tebrizi’nin etkisinde
kaldığını belirtir. Yazar onun bir gönül seli, duygu hazinesi, aşk ırmağı, bilgi
çağlayanı olduğu sonucuna varır.
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin on beşincisi “Mevlana”79 başlı-
ğını taşır. Güzide Taranoğlu’na göre, Mevlana için yüzlerce kitap yazılmış,
dünyanın en ünlü edebiyatçıları onun eserlerinden faydalanmıştır. Mevlana,
babası ölünce Halep ve Şam medreselerinde eğitim görmüş, burada tasav-
vufla ilgilenmiştir. Tebrizli Şems’in Konya’ya gelmesiyle Mevlana’nın yaşamı
değişmiştir.
Yazara göre Mevlana sözleriyle, fikirleriyle, felsefesiyle adeta mucizeler
yaratır. Her sözü başlı başına felsefi özellikler taşıyan şiir niteliğindedir. Yazar
77 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Selam”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 8, Ankara 1976, s.3-6
78 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Mevlana”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 8, Ankara 1976, s.8
79 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” , Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 27,
Ankara 1978, s.24-25
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 43
ayrıca, Mevlana’nın Türklüğüyle övündüğünü belirttikten sonra, onun Türk
musiki sanatına yaptığı katkılar üzerinde durur. Taranoğlu makalesinin sonunda
Mevlana’nın “Gene Gel” sözleriyle başlayan meşhur şiirine de yer verir.
İbrahim Agâh Çubukçu, “Mevlana”80 adlı yazısında, onun yetişme-
sinde babasının ve arkadaşlarının büyük katkısı olduğunu, özellikle Şems-i
Tebrizi’nin onu manevi yönden etkilediğini ifade eder. Yazara göre Mev-
lana, Tebrizi’ye bağlanmış, onu takdir etmiş ve gerçek Allah sevgisini onda
görmüştür. Çubukçu, Mevlana’nın Mesnevi’inde Allah sevgisi ile tasavvufi
gerçekleri coşkun bir dille anlattığına dikkat çeker. Fikirlerinin yaşamasında
oğlu Sultan Veled’in de büyük katkısı olduğunu ifade eder. Son olarak Sul-
tan Veled’in, Mevleviliği teşkilat haline getirdiğini ve Mevlevi ayinlerinin
kurallarını belirlediğini söyler.
Mustafa Uslu, “Mevlana ve Eserleri”81 adlı yazısında, Mevlana’nın beş
büyük eserine dair bilgiler de verir. Mesnevi’yi tasavvufi fikir ve düşünce-
lerinin hikâyeler şeklinde anlatıldığı bir eser olarak tanıtır. “Divan-ı Kebir”,
coşkun bir aşk ve vecd içinde yazılan tasavvufi şiirlerden oluşur. “Fih-i Ma-
hif”, vaaz ve nasihatlerinin not edilmesiyle meydana gelir. “Mecalis-i Seba”,
Arapça söylediği yedi hutbesinin bir araya getirilmiş halidir. “Mektubat” ise,
başta sultanlar olmak üzere Mevlana tarafından Selçuklu Devleti’nin ileri
gelenlerine yazılmış 144 mektuptan ibarettir.
Yazar son olarak Mevlana’nın eserlerini Arapça ve Farsça yazdığını,
günlük hayatta ise Türkçe konuştuğunu, vaazlarını da Türkçe verdiğini ifade
eder. Eserleriyle asırların insanı olduğu, ilim ve irfan güneşi olarak gönül-
lerde yeniden doğduğunu belirtir. Hacı Bektaş Veli’nin onun için söylediği
şu sözleri okuyucuya sunar:
“Şems olmasaydı, Mevlevilik olmazdı. İkisinin birleşmesinden
Mevlevilik zuhur etti. Celaleddin, Mesnevi’yi Şems’in kaybından
duyduğu gamla yazmıştır. Divanında Şems’e duyduğu aşkın yazdırdığı
şiirler vardır.”82
80 İbrahim Agah Çubukçu, “Mevlana”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 176, Ankara 1990, s.4-5
81 Mustafa Uslu, “Mevlana ve Eserleri”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212, Ankara 1993, s.18-21
82 Uslu,(1993: 20)
44 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdulkadir Güler, “Mevlana ve Yunus Emre”83 adlı yazısında, iki büyük
şairi karşılaştırır. Yunus Emre’nin Mevlana’yı 25-30 yaşlarında görebilmiş
olduğunu ifade eder. Ona göre Mevlana’nın mübarek ve muhteşem bakışı
Yunus’un gönlünün aynası olmuştur. Her iki şair de Allah aşkıyla yazmıştır.
Güler’e göre Yunus Emre, açık ve sade bir Türkçeyle hitap ettiğinden, Farsça
yazan ve konuşan Mevlana’ya göre halka daha yakın olmuştur. Bu sebeple
halk Yunus’u Mevlana’dan üstün göstermek istemiştir. Güler yazısında “Ete
kemiğe büründüm / Yunus oluban göründüm” dizelerinin Yunus Emre’ye ait
olmadığını da iddia eder.
11. Muhammet Uftade:
Abdullah Satoğlu, 16. yy’da Anadolu’da yaşayan Muhammet Uftade’yi
tanıttığı “Allah Dostlarından Hz. Uftade”84 başlıklı yazısında, onun bütün
vaktini ibadetle geçirdiğini, halkın sevgi ve saygısını kazandığını, daima
tasavvuf büyüklerinin yolundan gittiğini dile getirir. Vaaz ve sohbetlerinden
büyük bir bölümünü öğrencilerinden Aziz Mahmut Hüdayi’nin “Vakıat” adlı
kitapta topladığını belirterek şiirlerinden örnekler sunar.
12. Pir Sultan Abdal:
Güzide Gülpınar Taranoğlu tarafından hazırlanan “Çağlar Boyu Ede-
biyatımız” serisinin dördüncüsü “Pir Sultan Abdal”85 başlığını taşır. Yazar,
ünlü şairin Aleviliği yaymaya çalıştığını, aynı zamanda temiz ve sade bir
dille dindışı şiirler de yazdığını belirtir. Divan şiirinden hiç etkilenmeyen
Pirsultan Abdal, şiirlerinde aruzu hiç kullanmaz ve mecazlı söyleyişlerden
kaçınır. Taranoğlu, Pir Sultan’ın şiirlerinin hala Alevi köylerinde çalınıp
söylendiğini, kendisinin Aleviler tarafından büyük diye vasıflandırılan yedi
83 Abdulkadir Güler, “Mevlana ve Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 223, Ankara
1994, s.28-29
84 Abdullah Satoğlu, “Allah Dostlarından Hz. Uftade”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 273, Anka-
ra 1999, s.7-8
85 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Pir Sultan Abdal”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 4, Ankara 1976, s.16-17
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 45
şairden biri olarak kabul edildiğini söyler. Ayrıca, yazarın nerede gömül-
düğüne dair çeşitli görüşlere de yer verir. Yazının sonunda Pir Sultan’ın
şiirlerinden örnekler sunar.
13. Sultan Veled, Şeyhî:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin on altıncısı “Sultan Veled ve
Şeyhî”86 başlığını taşır. Sultan Veled’in Mevlana’nın oğlu olduğu belirtildikten
sonra büyük bir şair ve kudretli bir sanatçı olduğu vurgulanır. Son olarak da
eserleri hakkında bilgiler verilir.
Yazıda tanıtılan ikinci kişi Şeyhî’dir. Onun klasik doğu edebiyatı etki-
sindeki Türk edebiyatının temellerini atan şairlerden olduğu belirtilir. Sultan
Çelebi Mehmed’i başarıyla tedavi etmesi karşılığında ona köy verilmesi
ve bu köye giderken soyulması üzerine “Harnâme”yi yazdığı söylenir. Bu
mesnevide, mizahi bir dille toplumsal bozulmalar anlatılır. Yazının sonunda
her iki yazarın şiirlerinden örneklere de yer verilir.
14. Yunus Emre:
Gülpınar’da Yunus Emre hakkında yedi yazı bulunur. Bu yazılarda Yunus
Emre’nin evrensel değerlere sahip olması, Türkçe kelimelere önem vermesi
ve tüm tasavvuf şairlerini etkilemesi üzerinde durulur.
“Çağlar Boyu Edebiyatımız”87 yazı dizisinin üçüncüsünde Halk ede-
biyatı hakkında bilgi veren Güzide Taranoğlu, daha sonra Yunus Emre’yi
inceler. Taranoğlu yazısında, Yunus’un Arapça-Farsça öğrenmesi ve Şeyh
Taptuk Emre’ye kırk yıl hizmet etmesinden bahseder. Yazara göre Yunus’un,
şiirlerinde kendini bir şey bilmezmiş gibi göstermesi dervişlere mahsus alçak-
gönüllülüktendir. Ayrıca Yunus’un dilinin katıksız Türkçe olmadığını, fakat
86 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Sultan Veled, Şeyhî” , Gülpınar, Cilt
no 3, Sayı no 28, Ankara 1978, s.24-25
87 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 15,
Ankara 1976, s.12-15
46 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
yine de halk dilinden ayrılmadığını, aruzu kullansa da genel olarak heceyi
tercih ettiğini vurgular. Şairin sağlığında bir divan düzenlediği sanılsa da
divanı bulunamamıştır. Yazının sonunda Taranoğlu, Yunus’un halk tarafından
en çok bilinen şiirlerinden örnekler sunar.
Vehbi Cem Aşkun, “Tanrı Aşıkı Yunus Emremiz”88 adlı yazısında, büyük
halk ozanı Yunus Emre’yi tanıtmaya çalışır. Onun Türk halk edebiyatının ilk
kaynaklarından olduğunu, bütün tekke şairlerini etkilediğini, dilinin arılığı
sayesinde halkın bilincinde Mevlana’dan daha çok yaşadığını, bu nedenle
yurdun pek çok yerinde Türk halkının ona mezar yaptığını belirtir. Aşkun’a
göre onun gerçek mezarı, Türk halkının yüreğidir. Yazar, Yunus Emre’nin en
güzel yapıtlarının ilahileri olduğunu belirtir. Ayrıca yazıda Yunus’un “Bana
Seni Gerek Seni” adlı ilahisine yer verir.
Ahmet Ayberkin, “Yunus Emre ve Tasavvuf”89 adlı yazısında, Yunus
Emre’nin dizelerinin kulaktan kulağa söylenerek yüzyılları aşıp günümüze
geldiğini belirtir.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Yunus Emre’yi Doğru Dürüst Yorumlama”90
adlı yazısında, Yunus Emre’nin hümanizm akımının öncülerinden olduğunu
belirtir. Halk diliyle söylediği şiirlerinin insan sevgisini ve kardeşlik duygu-
sunu işlediğini ifade eder. Manevi yönden Anadolu birliğinin sağlanmasında
büyük rol oynadığını ortaya koyar.
İbrahim Agâh Çubukçu, “Yunus Emre”91 adlı yazısında, Yunus Emre’nin
büyük bir şair ve düşünür olduğundan bahseder. Tüm gücüyle Tanrı’ya la-
yık bir kul olmaya çalıştığına, Tanrı yolunda çalışanların uyması gereken
düşüncelerine yer verir. Çubukçu’ya göre Yunus Emre, dinde dar görüşlü
değildir. “Dinde zorlama yoktur” ayetine uygun olarak vicdan özgürlüğüne
88 Vehbi Cem Aşkun “Tanrı Aşıkı Yunus Ermemiz”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 34, Ankara
1979, s.16-20
89 Ahmet Ayberkin, “Yunus Emre ve Tasavvuf”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 65, Ankara 1981,
s.13-17
90 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Yunus Emre’yi Doğru Dürüst Yorumlama”, Gülpınar, Cilt no 7,
Sayı no 75, Ankara 1982, s. 18-19
91 İbrahim Agah Çubukçu, “Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 169, Ankara 1990, s.5-7
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 47
saygılıdır. Felsefesinde hiçlik duygusu ve ölüm gerçeği önemli bir yer tutar.
İnsanın tanrıdan geldiği ve yine ona döneceği düşüncesine sahiptir.
Çubukçu, Yunus’un eserlerinde insanın kimi zaman bu dünyada kendini
inkâr etmesini ve yabancılaşmasını dile getirdiğini vurgular. Şiirlerinde,
insanın kendi aslını düşünmesini, geçici şeylere yüz çevirmesini ve Tanrı
sevgisiyle var olmaya çalışmasını ister. Çubukçu, onun felsefesinde bazen
vahdet-i vücuda varan görüşler olduğu sonucuna varır.
Yunus Emre’nin Batı’daki varoluşçu felsefeye öncülük etmesine rağmen,
Sartre ve Heidegger gibi inkârcı olmadığını savunur. Çubukçu, Marcel ve
Laspers’e mal edilen bu düşüncelerin temelinde Yunus Emre’nin felsefesinin
yattığı kanaatine varır. Ancak yazara göre onun felsefesi daha derin oldu-
ğundan tüm insanlığın ıstırabını dile getirmiştir.
Yazar son olarak Yunus hakkında şunları söyler:
“Yunus büyük bir düşünürdür, doğunun derin felsefesini kendine
has bir sentezle dile getirmiştir, bunu yaparken de kendisinin insani
dehası, din anlayışı ve tasavvufi kültürü önemli bir etken olmuştur.”92
İbrahim Agâh Çubukçu, “Yunus Emre”93 adlı bir diğer yazısında, Yunus
Emre’yi büyük bir şair, düşünür ve ahlak adamı olarak tanıtır. Yunus’un
felsefesinde hiçlik duygusu ve ölümün önemli bir yer tuttuğunu belirten Çu-
bukçu, onun kendisiyle aynı dinden olmayanlara da hoşgörüyle yaklaştığını
ifade eder. Yazar, ayrıca Yunus Emre’nin bazı şiirlerinin tahlilini de yapar.
Enver Tuncalp, “Bizim Yunus Emre ve Eserleri”94 adlı yazısında, -1991
yılının Birleşmiş Milletler tarafından Yunus Emre Sevgi Yılı ilan edilmesi
sebebiyle- Yunus Emre’nin Türk toplumu için öneminden bahseder. Tuncalp’e
göre Yunus, soyunun bütün manevi ve kültürel özelliklerini nefsinde toplamış,
ihlaslı bir Türk yörüğü, Türklüğe ve milletine aşık bir müslümandır. Onun
Türkçeyi kullanan vatansever bir derviş ve ermiş olduğunu ifade ettikten
92 Çubukçu, (1990:7)
93 İbrahim Agah Çubukçu, “Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 229, Ankara 1995, s.5-6
94 Enver Tuncalp, “Bizim Yunus Emre ve Eserleri” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 180, Ankara
1991, s.9-10
48 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
sonra, Türk milliyetçisi bir aşık olduğunu söyler. Yunus’u beynelmilel bir
şair veya vatanı olmayan bir Haymatlos olarak tanıtmaya çalışmanın da Türk
milletine büyük bir hakaret olacağını iddia eder. Yazının son bölümünde
“Risaletün Nushiyye” hakkında bilgi verip eseri şekil bakımından tahlil eder.
II. BÖLÜM:
HALK EDEBİYATINA MENSUP ŞAİRLER
A. Âşıklar / Ozanlar (Cumhuriyet’e Kadar):
İslamiyet öncesi Türk edebiyatı daha çok sözlü bir edebiyattır. Bu ede-
biyatın içinde daha çok kam, baksı ve ozanlar yer almışlardır. Aynı zamanda
halk hekimi ve sihirbaz vazifesini de üstlenen bu kimseler, İslamiyet’le
önemini kaybetmesine rağmen zamanla âşık edebiyatının doğmasına sebep
olurlar. Böylece, halk şairi de denen âşıklar ortaya çıkar. Bu akımı temsil
eden âşıklar, Orta Asya Türk şiir geleneğine bağlı kalıp, ellerinde sazları ile
diyar diyar dolaşarak sanatlarını icra ederler. Âşıkların bir kısmı tamamıyla
köylerde yaşamış ve göçebe bir hayat sürmüş, bir kısmı ise belli bir eğitimden
geçmiş aruz bilen kimselerdir.
Gülpınar, milli edebiyat anlayışı ve çığırı etrafında bir kuşak yetiştirmek
amacıyla ortaya çıktığından halk edebiyatı kaynaklarına yönelir. Halk edebi-
yatının önemli kollarından biri olan âşık edebiyatı hakkında birçok makale
kaleme alınır, âşık şiirlerine geniş yer ayrılır. Edebi şahsiyetlerin dergideki
dağılımı incelendiğinde bu edebiyata verilen önem açıkça görülür. Dergide
yer alan incelemeler, belirli bir düzen içinde yapılmaz. Ancak bazı köşelerde
bir sistematiğin olduğu görülür. Özellikle “Çağlar Boyu Edebiyatımız” ve
“Folklorumuzun Şiir Ustaları” adlı köşelerde tanınmış/tanınmamış birçok
aşığa yer verilerek onların hayat hikâyeleri ve edebi şahsiyetleri üzerinde
durulur. Bu aşıklar arasında; Ali Dayı, Ali Çotak, Aşık Veysel, Bayburtlu
Zihni, Deruni, Çatar, Fenni, Dursun Cevlani, Erzurumlu Emrah, Feryadî,
Hasan Nebioğlu, Gül Ahmet Yiğit, Gülhani, Hacı Karakılıç, Hüznî, Karaca-
oğlan, Köroğlu, Kul Hamit, Mehmet Ali Metin, Minhacı, Murat Çobanoğlu,
50 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Mustafa Ruhani, Nuh Bol, Nurşah, Ruhsatî, Sarıca Kız, Sefil Selimî, Seyranî,
Sinem, Sümmanî, Şenlik, Şerefoğlu Osman Ağa, Şevkatî, Ummanî, Yozgatlı
Nazî gibi önemli isimler sayılabilir. Bunlar arasında Summani, Âşık Veysel
ve Seyrani’nin isimleri ön plana çıkar. Bu kişilerin şahsiyetleri tüm yönleriyle
incelenir. Erzurumlu Emrah, Gürünlü Âşık Gülhani, Karacaoğlan ve Âşık
Nurşah hakkında ise, birden fazla yazı bulunur.
1. Ali Dayı:
H. Fethi Gözler, “Aşık Ali Dayı Hayatı ve Şiirleri Üzerine Düşüncelerimiz”95
başlıklı yazısında, Aşık Ali Dayı’nın yabana atılacak bir şair olmadığını,
rahat bir söyleyişe, iç ahenge ve konu zenginliğine sahip olduğunu ifade
eder. Gözler’e göre o, çok cepheli bir şairdir. Yazar, Kadir Pürlü’nün Âşık
Ali Dayı ile ilgili çıkardığı kitap hakkında da bilgi verir. Pürlü’nün kitabını
sekiz bölüme ayırdığını belirtir, ardından şiirlerinden örnekler sunar.
2. Ali Çotak:
Abdullah Satoğlu, “Derdin Derdim Anadolu Şairi Develili Âşık Ali Çotak
”96 adlı makalesinde, Âşık Ali Çotak’ın şairliği üzerine durarak onun bütün
halk şairleri gibi zamanındaki gidişatı şiirlerine aksettirdiğini belirtir. Çotak’ın
Seyranî’ye dair araştırmalar yaptığını, bilinmeyen birçok şiirini edebiyat
dünyasına kazandırdığını söyler. O, Hoca Cafer’den başlayarak günümüze
kadar uzanan Seyranî Şeceresi’ni hazırlar. Ayrıca, asıl adı Hürüz Ağa olan
meşhur güldürü ustası İncili Çavuş’un 150’ye yakın fıkrasını da ortaya çıka-
rır. Yazar, Çotak’ın saç dökülmesi, siğil, böbrek ve idrar yollarındaki taşları
önleyici halk ilaçları üzerinde çalışmalar da yapığını bildirir. Son olarak da
onun Yunus’a hayranlığını dile getirdiği şiirlerinden örnekler sunar.
95 H. Fethi Gözler, “Aşık Ali Dayı Hayatı ve Şiirleri Üzerine Düşüncelerimiz”, Gülpınar, Cilt no
18, Sayı no 209, Ankara 1993, s.11-14
96 Abdullah Satoğlu, “Derdin Derdim Anadolu Şairi Develili Aşık Ali Çotak”, Gülpınar, Cilt no
10, Sayı no 118, Ankara 1986, s.16-18
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 51
3. Âşık Veysel:
Gülpınar’da Âşık Veysel’e dair dört makale bulunur. Bu makalelerde
onun halk şiirinin son büyük ismi olduğu vurgulanır. Türk edebiyatı için
öneminden bahsedilir.
Aşık Veysel’le ilgi ilk yazının sahibi Kazım Gültepe’dir. Gültepe, “Dostlar
Seni Unutmaz”97 adlı yazısında, Aşık Veysel’i ele alır. Onun halk şiirimizin
zengin ve canlı geleneği içinde yetiştiğini söyler. Görmeyen gözlerinin mah-
rumiyet ve mahkûmiyetini kendi içinde zengin bir dünya kurarak telafi etmiş
bir ozan olduğunu vurgular. Yazara göre Veysel, şiirle musikiyi hamur haline
getirerek dillerde ve gönüllerde yaşar. O, karanlık dünyası içinde gönlü aydın
yüce bir insandır. Milletinin dertleriyle dertlenmiş, birlik ve beraberliğin
korunmasına inanmıştır. Gültepe, Veysel’i mektep medrese görmemiş bir
ozan kabul ederek, onun âlim değil arif olduğuna inanır.
Abdulkadir Güler, “Ölümünün 15. Yılında Aşık Veysel’in Şiirinde Gurbet
Motifleri”98 başlıklı yazısında, Aşık Veysel’in gurbet konusunu en iyi işleyen
şairlerden biri olduğunu savunur. Sade bir Türkçeyle çalıp söylediğini ifade
eder. Saf bir köylü olmasına rağmen güzel bir Türkçesi olduğunu belirtir.
Şiirlerinde birleştirici ve yapıcı olduğu hükmünü verir. Güler’e göre Âşık
Veysel’in şiirleri incelendiğinde, mistik ve tasavvuf yönünden Yunus; aşk,
tabiat ve yurt güzellikleri yönünden Karacaoğlan etkisi görülür. İl il dolaş-
ması da bu geleneği sürdürdüğünün göstergesidir. Gurbet onun köyü olmuş,
gurbeti kendine yurt edinmiştir.
Kutlu Özen, “Öğretmen Âşık Veysel”99 başlıklı yazısında, Aşık Veysel’in
öğretmenliği üzerinde durur. Özen, ünlü şairi keşfedenin Ahmet Kutsi Tecer
olmasına rağmen, ulusal olmasını sağlayanın köy enstitüleri olduğunu ileri
sürer. Yazar, Veysel’in Atatürkçü bir saz aşıkı olduğunu belirtir. Yazara göre
onun ülküsü yaşadığı ülkenin bütünlüğünü korumak, sevmek, milletin birliği ve
97 Kazım Gültepe, “Dostlar Seni Unutmaz”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 263, Ankara 1998,
s.10-11
98 Abdulkadir Güler, “Ölümünün 15. Yılında Aşık Veysel’in Şiirinde Gurbet Motifleri”, Gülpı-
nar, Cilt no 13, Sayı no 148, Ankara 1988, s.13-15
99 Kutlu Özen, “Öğretmen Aşık Veysel”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 123, Ankara 1986, s.22-23
52 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
huzurudur. Şiirlerinde bilhassa öğrencilere ve köylülere çağdaşlaşmayı öğütler.
Yazıda son olarak Aşık Veysel’in sazını, sesini ve deneyimlerini Türk Milli
Eğitimi’nin hizmetine sunan büyük bir halk ozanı olduğu sonucuna varılır.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Âşık Veysel”100 başlıklı yazısında, ünlü halk ozanı hakkında çeşitli bilgiler verir. Yazar, Veysel için söylenen “Halk şiirinin son halkasıdır.” sözünün yanlış olduğunu belirtir. Çünkü ona göre ozanlık Türk ulusunun mayasında vardır, dünya var oldukça Türk halk şiiri de de-vam edecektir. Yazara göre ünlü ozan, halk şiiri zincirinin son halkası değil, yüzlerce kilometre uzunluktaki muhteşem bir zincirin sadece bir halkasıdır.
Nasrattınoğlu, bazı kişilerin Veysel’i dinsiz olarak nitelendirmelerinin yanlışlığını belirterek onun İslamiyet’i kendine özgü bir şekilde yorumladığını savunur. Veysel’in toplumun sorunlarına duyarsız kalmayıp Türk halkını uyandırmaya çalıştığını, halkın mutluluğunu ve çağdaş medeniyetler sevi-yesine ulaşmasını arzu ettiğini söyler. Ayrıca yazar, Veysel’i gerçek anlamda bir halk ozanı olarak görür.
4. Bayburtlu Zihnî:
Güzide Taranoğlu, “Bayburtlu Zihnî”101 adlı makalesinde koşmalarıyla ünlü halk şairi Bayburtlu Zihni’yi tanıtır. Çok iyi bir eğitim gören Zihnî’nin Divan şairlerine özenerek gazeller ve kasideler yazdığını, fakat sayıca az olmasına rağmen halk edebiyatı tarzındaki şiirleriyle ünlendiğini belirtir. Zihnî’nin aruz vezniyle yazdığı “Sergüzeştnâme” adlı bir kitabı olsa da, eleştirmenler onun gazel ve kasidelerinin çoğunu genellikle büyük üstatla-rın zayıf taklitleri olarak kabul ederler. Yazının sonunda şairin şiirlerinden örneklere de yer verilir.
5. Dertli:
Güzide Taranoğlu’nun bir diğer yazısı “Dertli”102 adını taşır. Yazar, asıl
adı İbrahim olan şairin daha çocuk yaştayken saz çalmaya merak sardığını,
100 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Aşık Veysel”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 3, Ankara 1976, s.24-26
101 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Bayburtlu Zihnî”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 22, Ankara 1977, s.21
102 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Dertli”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no
20, Ankara 1976, s.20-21
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 53
Kahire’ye giderken yolculuk esnasında âşık kahvelerinde vakit geçirdiğini,
böylece bilgisini arttırdığını kaydeder. Onun gençliğinde aşk yüzünden in-
tihara kalkıştığını, bu nedenle halk arasında Dertli olarak anıldığını belirtir.
Yazara göre ünlü halk şairi, divan şairlerinin etkisinde olduğundan aruzla
yazdığı şiirlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer verir. Yazıda ayrıca
Dertli’nin şiirlerinden bazı örnekler sunulur.
6. Derunî, Çatar, Fennî:
Mustafa Uslu, “Yozgat Folklorundan Edebi Portreler” 103 adlı yazısında, Âşık Derunî, Âşık Çatar ve Şair Fennî’yi tanıtır. Uslu yazısına, Yozgat’ın folklor açısından oldukça zengin olduğunu belirterek başlar. Yozgatlı şairlere ait cönklerin bazılarının kaybolduğunu kaydeder.
Uslu, ilk olarak Âşık Derunî’den bahseder. Onun tasavvuf ehli olduğunu, Allah, peygamber sevgisi, güzellik, hayâ ve doğruluk temalarını işlediğini dile getirir. “Tevhid Yolu” adlı şiirini tahlil eder. Ardından Âşık Çatar’ın sıradan biri olduğunu bu nedenle şiirlerini sakladığını, dürüstlüğüyle tanın-dığını vurgular. Son olarak da Şair Fennî’yi tanıtır. Fennî’nin aynı zamanda hattat olduğunu, pirinç tanesine İhlâs suresini yazdığını, şiirlerinde hece vezni kullandığını ifade eder.
7. Dursun Cevlanî:
Güzide Taranoğlu, “Çağımızın İçli Âşıklarından Dursun Cevlanî”104 başlıklı yazısında, Dursun Cevlanî’yi tanıtır. Taranoğlu, Cevlanî’ye Dursun adını Âşık Summanî’nin koyduğunu, yedi yaşındayken eline saz aldığını, on beş yaşına gelince de Âşık İkramî’nin, o ölünce de Bektaş adında bir şairin çırağı olduğunu belirtir. Yazının sonunda ona ait şiirlerden örnekler sunulur.
103 Mustafa Uslu, “Yozgat Folklorundan Edebi Portreler”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 150,
Ankara 1988, s.18-20
104 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 23,
Ankara 1977, s.22-23
54 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
8. Erzurumlu Emrah:
H. Fethi Gözler, “Ercişli Emrah ve Selvi Han Hikâyesi” 105 adlı ya-
zısında, Erzurumlu Emrah’ın adaşı Emrah’la karıştırıldığını söyler. Onun hayatı hakkında fazla bilgi olmadığını, hayatını “Emrah ile Selvi” adlı bir halk hikâyesinden öğrendiğimizi ifade eder. Bu hikâyeye göre Emrah, hi-mayesine girdiği Mahmut Bey’in Selvi Han adındaki kızına âşık olur. Kızın da onda gönlü vardır. Şah’ın askerleri Selvi Han’ı kaçmasını engellemek için esir alır. Sevdiğinin zor durumda olduğunu öğrenen Emrah, Şah’ın huzuruna çıkar. Selvi’ye istediği kişinin yanına oturması söylenir. Selvi de Şah’ın gazabından korktuğu için gidip Şah’ın yanına oturur. Bunun üzerine Emrah, Selvi’ye serzenişte bulunur. Selvi’nin Emrah’ı sevdiğini anlayan Şah, onu serbest bırakır. Fakat Emrah, zorlu bir sınava tabi tutulur. Hikâyenin so-nunda Selvi’nin kardeşleri evlenmelerine karşı çıkarak onu kaçırırlar. Emrah, Şah’ın da yardımıyla onu kurtarır. Şah ikinci kez bu iki aşığın birleşmesini sağlayarak düğünlerini yapar. Yazıda ayrıca Mehmet Elçi adlı bir öğretmenin Erciş yöresinden derlediği aynı adlı halk hikâyesinin muhteva bakımından farklı olduğu söylenir.
Güzide Taranoğlu “Erzurumlu Emrah”106 adlı diğer yazısında, onun ha-yatı hakkında bilinenlerin çok az olduğunu, tahsilini Erzurum medresesinde yaptıktan sonra Nakşibendî tarikatına girdiğini, saz şairi olarak Anadolu’yu karış karış dolaştığını, divan şairlerinden etkilenerek aruzu da kullandığını, fakat asıl şöhretini heceyle yazdığı koşmalarla yakaladığını söyler.
Erzurumlu Emrah hakkında yazılan son yazı Enver Tuncalp’e aittir. Tun-calp, “Erzurumlu Emrah’ın Aruz Ölçüyle Yazılmış Şiirleri”107 adlı yazısında, onun saz şairleri içerisinde divan şiirinden en çok etkilenen kişi olduğunu vurgular. Hece vezniyle divan tarzı şiirler söylediği için yadırgandığını belirtir. Tuncalp, onu bir halk şairi olarak aruzda başarılı bulur. Ayrıca Emrah’ın üç şiirine yer verir.
105 H. Fethi Gözler, “Ercişli Emrah ve Selvi Han Hikayesi”,Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 8, Gülpı-
nar 1976, s.22-27
106 Güzide Gülpınar Taranoğlu,”Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 21,
Ankara 1977, s.20-21
107 Enver Tuncalp, “Erzurumlu Emrah’ın Aruz Ölçüyle Yazılmış Şiirleri” , Gülpınar, Cilt no 16,
Sayı no 185, Gülpınar 1991, s.12-13
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 55
9. Feryadî Çağıran:
Kutlu Özen, “Geçen Yıl Kaybettiğimiz Bir Halk Şairi Âşık Feryadî Çağıran”108 başlıklı makalesinde, Âşık Feryadî Çağıran’ı şiirlerinden örneklerle tanıtır. Asıl adı Mustafa olan şairin on beş yaşındayken gördüğü bir rüyadan sonra Çin’deki bir güzele âşık olmasını anlatır. Bu olaydan sonra en güzel koşmalarını Çinli sevgilisi için yazdığını ifade eder. Ayrıca şairin “Boş İmiş Meğer” ve “Güldane’ye Mektup” şiirlerinden örnekler sunar.
10. Hasan Nebioğlu:
Abdulkadir Güler, “Geycekli Aşık Hasan”109 başlıklı yazısında, 1965’te Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde tanıştığı Aşık Hasan Nebioğlu’nu tanıtır. Onunla nasıl tanıştığını anlattıktan sonra, şairin kısa bir biyografisiyle bazı şiirlerinden örnekler verir.
11. Gül Ahmet Yiğit:
Gül Ahmet Yiğit, “Folklorumuzun Şiir Ustaları”110 serisinde kendini tanıtır. Yiğit, âşıklık hayatının orta okul birinci sınıftan beri devam ettiğini ve 15 yıldır âşıklık geleneğinin tüm dallarını icra ettiğini belirtir. Her yıl Konya Âşıklar Bayramı’na katılan Yiğit, burada yedi kez altın madalya alır. Ayrıca KKTC’ye devlet davetlisi olarak gidip milli ozan sıfatı aldığını da söyler.
12. Gülhanî:
Dergide, Gürünlü Âşık Gülhanî hakkında üç yazı bulunur. Bunlardan ilki
Abdülkadir Güler’e aittir. Güler, “Gürünlü Âşık Gülhanî ve Birlik Olunca”111
adlı yazısında, onun asıl adının Mehmet Kargı olup Gülhanî mahlasıyla halk
şiirini benimseyip kısa sürede şöhrete ulaştığını vurgular. Yazıda, İrfan Ünver
108 Kutlu Özen, “Geçen Yıl Kaybettiğimiz Bir Halk Şairi Âşık Feryadi Çağıran”, Gülpınar, Cilt
no 13, Sayı no 152, Ankara 1988, s.21-23
109 Abdulkadir Güler, “Geycekli Aşık Hasan”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 34, Ankara 1978, s.12-14
110 Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Aşık Gül Ahmet Yiğit”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 118,
Ankara 1986, s.30
111 Abdulkadir Güler, “Gürünlü Aşık Gülhani ve Birlik Olunca”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 99,
Ankara 1984, s.22-24
56 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Narattınoğlu’nun “O, gerçek bir Türk milliyetçisidir, imanlı bir müslümandır;
yaşadığı toplumun dertlerini, acılarını ve sevinçlerini iyi bilir ve bu duyguların
ilhamıyla şiirler yazar.”112 sözlerine de yer veren Güler, onun mısralarının
Karacaoğlan’ı hatırlattığını söyler. Bazı dizelerinde de Yunus’a benzediğini
iddia eder. Yazıda ayrıca şairin eserleri hakkında bilgiler de vardır.
Mustafa Ceylan ise, “Gürünlü Âşık Gülhanî’nin Şiirleri”113 başlıklı ya-
zısında, onun şiirlerini tahlil eder. Onu, Yunus yolunda şiir yazan şairlerin
içinde ayrı bir yere koyar. Özellikle “Allah İçin” kitabıyla Türk tasavvuf
şiirinin günümüzdeki en güçlü örneklerini sunduğunu savunur
Ceylan, Gülhanî’nin gönlü bir odaya benzettiğini, bu odadan binlerce
odaya yani gönüle girerek orada taht kurmak gerektiğini söyler. Onun gönül
kapılarını sazının teliyle zorladığını, bütün kapıları açmak için çırpındığını
belirtir.
Ceylan’a göre şiirlerini sazla söyleyen Gülhanî, atışmalarda rakiplerini
pes ettirir. İçinde mana, birlik ve felsefe bulunan bu atışmalar, Anadolu’da
gören gözün, duyan kulağın, çarpan yüreğin sesleridir.
Zeynep Seda Tantekin de, “Gürünlü Âşık Gülhanî”114 başlıklı makalesinde,
Gülhanî’yi konu alır. Onun âşıkların bol olduğu bir yörede büyüdüğünü, gü-
nümüz âşıklarının hemen hepsiyle tanışıp yakın dostluklar kurduğunu ifade
eder. Yazara göre o, hiç kimseden ders almamış ve çıraklık yapmamıştır.
Tantekin, Gülhanî’nin şiirlerini muhteva yönünden zengin bulur. Görmediği
savaşı bile görmüş gibi anlatır. Çünkü savaşı ve kahramanları yüreğinde
hissederek söyler. Sadece Anadolu Türklerinin değil dünyanın her yanındaki
Türklerin acısının bir kardeş gibi duyar. Milli hisleri çok güçlü olan şair, sakin
ve barışçıdır, ama vatanı ve milleti için savaşların en korkuncunu göze alabilir.
13. Hacı Karakılıç:
112 Güler, (1984:23)
113 Mustafa Ceylan, “Gürünlü Aşık Gürhani’nin Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 94, Ankara
1984, s.26-28
114 Zeynep Seda Tantekin, “Gürünlü Aşık Gülhani”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 248, Ankara
1996, s.22-27
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 57
Gülpınar dergisinin 109. sayısından itibaren “Folklorumuzun Şiir Usta-ları” adında bir sayfa oluşturularak burada her ay halk ozanlarının kısa hayat hikâyeleri ve şiirlerinden örnekler verileceği duyurulur. Serinin ilk yazısı “Güney Anadolu’muzun Yetiştirdiği Değerlerden Aşık Hacı Karakılıç”115 adını taşır. İsimsiz yayımlanan bu yazıda Hacı Karakılıç’ın kısa hayat hikâyesi ve-rilir. Çukurova’nın usta şairlerinin yanında yetişen Karakılıç’ın, günümüzün usta şairleri arasında yer aldığı öne sürülür.
14. Hüznî Baba:
Mustafa Uslu, “Hüznî Baba”116 adlı makalesinde, Yozgat’ın değerli şair-lerinden Hüznî Baba’yı tanıtır. Onu Bozok Yaylası’ndan Anadolu’ya yayılan büyük bir coşkunluk olarak görür. Esas adı Mehmet olan şair, Hüznî ve Hizbî mahlaslarını kullanır. İyi bir tahsil gören Hüznî, hazırcevap bir şairdir. Halk psikolojisini çok iyi bilir. Koşma, destan, taşlama ve gazel gibi şekillere itibar eder. Yazar, onu çok yönlü kişiliğiyle diğer Yozgatlı şairlerden ayırır.
15. İsmetî:
H. Fethi Gözler, “Âşık İsmetî ile İlgili Bir Eser”117 başlıklı yazısında, Doğan Kaya’nın Âşık İsmetî hakkında yazdığı “Âşık İsmetî” adlı kitabı temel alarak şairin edebi kişiliği ve eserleri üzerinde durur. Ona göre İsmetî, her şiirinde özgün olabilmeyi başarabilmiş kuvvetli bir şairdir. Çektiği çileler, onu çevresini iyi gören ve anlayan bir yapıya büründürmüştür. Mistik ve hikmetli deyişlerinin kaynağını da küçük yaştan itibaren ıstırapla pişmiş olmasına bağlar.
Gözler, İsmetî’nin şiirlerindeki kafiye yapısını çok beğenir. Bunlara ör-
nekler verir. Ayrıca söyleyişinin çok sert ve atak olmadığını, taşlamalarında bile müşfik davrandığını kaydeder.
16. Karacaoğlan:
115 “Güney Anadolu’muzun Yetiştirdiği Değerlerden Âşık Hacı Karakılıç”, Gülpınar, Cilt no 10,
Sayı no 109, Ankara 1985, s.30-31
116 Mustafa Uslu, “Hüzni Baba”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 263, Ankara 1998, s.13-15
117 H. Fethi Gözler, “Aşık İsmeti ile İlgili Bir Eser”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 138, Ankara
1987, s.12-14
58 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Karacaoğlan ve Köroğlu, aşık tarzı edebiyatın öncüleridir. Yüzyıllar boyunca birçok şairi derinden etkilerler. Günümüzde dahi etkilerinin sürmesi bunun kanıtıdır. Gülpınar’da bu iki isimle ilgili sadece üç yazı bulunur.
Bu yazıların ikisinin sahibi Güzide Taranoğlu’dur. Taranoğlu, “Karacaoğlan”118 başlıklı yazısında, onun tekke şairlerinden etkilenmediğini, sade dille şiirler söylediğini ve tema olarak tabiatı ve aşkı seçtiğini ifade eder. Karacaoğlan’ın etkisinin günümüze kadar geldiğini kaydeden yazar, onu halk zevkinin en kuvvetli temsilcilerinden biri olarak kabul eder. Bilhassa, yaylalar, güzeller ve tabiatın onun şiirlerinde can bulduğunu belirtir.
Taranoğlu, Karacaoğlan’ın asıl adının bilinmediğini, ona dair fazla bil-giye sahip olunmadığını, hakkında edinilen bilgilerin tamamına yakınının şiirlerinden edinildiğini söyler. Onunla ilgili birçok söylentiye de yer vererek şiirlerinden bazı örnekler de sunar.
Ahmet Ayberkin, “Karacaoğlan’da Aşk ve Doğa”119 başlıklı makalesinde, Karacaoğlan’ın aşk ve doğa güzelliğini bir kuyumcu titizliğiyle işlediğini, bütün renkleri ve sesleriyle bize anlatmaya ve duyurmaya çalıştığını ifade eder. Şiirlerindeki anlatımının sımsıcak ve içten olduğunu söyler.
17. Köroğlu:
Güzide Gülpınar Taranoğlu tarafından kaleme alınan “Çağlar Boyu Ede-biyatımız” serisinin beşincisi “Köroğlu”120 başlığını taşır. Makalenin başında
Köroğlu’nun kim olduğuna dair rivayetlere yer verilir. Köroğlu’nun savaş ve
kahramanlık şiirlerinin yanı sıra tabiat sevgisi ve aşk konulu şiirlerinin de
bulunduğu ifade edilir.
Taranoğlu, Köroğlu’nun Türk halkının kalbinde ve dilinde efsaneleşmiş
bir kahraman olduğunu vurgular. Köroğlu destanını, halk hikâyelerinin en
önemlilerinden biri olarak kabul eder. Onun sadece bir hikâye kahramanı
değil, gerçek, tarihi bir kahraman olduğunu belirtir. Ona ait olduğu söylenen
118 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 18,
Ankara 1976, s.12-13
119 Ahmet Ayberkin, “Karacaoğlan’da Aşk ve Doğa”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 125, Gülpınar
1986, s.17
120 Güzide Gülpınar Taranoğlu , “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 17,
Ankara 1976, s.10-11
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 59
şiirlerin bazılarının başkalarına ait olduğunu ifade eden yazar Köroğlu’nun
şiirlerinden çok bilinenleri okuyucuya sunar.
18. Kul Hamit:
Hayati Vasfı, “Kul Hamit”121 başlıklı makalesinde onu duruşu, yürüyüşü, konuşması ile başka bir dünyada yaşayan, yanık sesiyle de kendine has bir ezgisi olan bir şair olarak takdim eder. Yazının sonunda şairin “Gül Pınarda Düşünürken” adlı koşmasına da yer verir.
19. Mehmet Ali Metin:
Kutlu Özen, “Çukurovalı Aşık Ferahî Anıldı”122 adlı yazısında, Ferahî mahlasını kullanan Mehmet Ali Metin’i tanıtır. Küçük yaşta şiir söylemeye, saz çalmaya başlayan Metin’in bir yandan da saz dersi verdiğini ifade eder. Özen, onun ses tellerine gelen bir felçle sesini kaybettiğini, bu sebeple kü-çük kızıyla ilden ile dolaştığını, onun çalıp kızının söylediğini, bu şekilde geçimlerini sağladığını belirtir. 1967’de yapılan Konya Aşıklar Bayramı’nda kızının okuduğu türküyle birincilik ödülünü kazandığını söyler. Ayrıca Ferahî için düzenlenen anma günüyle ilgili birçok ayrıntıdan bahseder.
20. Minhacî:
Güzide Taranoğlu, “Minhacî”123 adlı makalesinde, şair hakkında çeşitli
bilgiler verir. Taranoğlu’na göre o, hece vezniyle şiirler yazan yüreği aşkla dolu
bir halk ozanıdır. Karşılıksız bir aşk derdiyle yanıp tutuştuğundan şairlikte
ilerleyen Minhacı, yaşamı boyunca bu aşkın esiri olur.
21. Molulu Revaî:
121 Hayati Vasfi, Kul Hamit, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 86, Ankara 1983
122 Kutlu Özen, “Çukurovalı Aşık Ferahi Anıldı”, Gülpınar, Cilt no 12,Sayı no 139, Ankara 1987,
s.19-20
123 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 24,
Ankara 1977, s.18-19
60 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdulkadir Güler, “Halk Şairi Molulu Revaî”124 adlı yazısında, Ab-dullah Satoğlu’nun Revaî hakkında yazdığı kitabı tanıtır. Revaî’nin hayat hikâyesinden kısaca bahseder. Ardından bade içme öyküsünü verir. Deyiş-lerinde genellikle gam, kasvet, dert, şikâyet ve ümitsizlik gibi kavramları terennüm ettiğini belirtir.
22. Murat Çobanoğlu:
Mehmet Kardeş, “Aşık Murat Çobanoğlu”125 adlı makalesinde, Konya’da 1966’dan beri yapılmakta olan geleneksel Türk Aşıklar Bayramı’ndan bahseder. Çobanoğlu’nun bu etkinliklerde yapılan şiir yarışmalarında üç kez birincilik kazandığını belirtir. Dereceye giren şiirleri ile Âşık Şeref Taşlıova ve Mevlid İhsanî ile yaptığı atışmalardan parçalar sunar.
23. Mustafa Ruhanî Temel:
“Folklorumuzun Şiir Ustaları”126 serisin beşincisinde Aşık Mustafa Ruhanî Temel kısaca kendisini tanıtır. On dokuz yaşında saz çalıp söylemeye başladığını, bazı usta âşıklardan yararlandığını belirtir. Çeşitli yarışmalara katıldığını ve bu yarışmalarda birincilik ödülleri kazandığını söyler.
24. Nuh Bol:
H. Fethi Gözler, “Beypazarlı Aşık Nuh Bol Hakkında Düşüncelerimiz”127 adlı makalesinde, Nuh Bol’un hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durur. Bol’un şiire 17 yaşında başladığını, ilk şiirlerinde daha çok tarihi konulara ve özellikle Kıbrıs davasına yer verdiğini ifade eder. Gözler, makalenin de-vamında, Bol’un “Uç Benim İçin” adlı şiirini tahlil eder. Daha çok pastoral özellikler taşıyan şiirinde anonim halk edebiyatı unsurlarının hâkim olduğunu söyler. Şair burada “turna”ya seslenerek köyünün dağını, deresini, suyunu ve yaylasını bir kompozisyon içinde okuyucuya sunar. Gözler, bu şiiri şekil bakımından da oldukça sağlam bulur.
124 Abdülkadir Güler, “Halk Şairi Molulu Revai”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 60, Ankara 1981,
s.19-22
125 Mehmet Kardeş, “Aşık Murat Çobanoğlu”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 276, 1999, s.15-17
126 Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Aşık Mustafa Ruhani Temel”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no
114, Ankara 185, s.28
127 H. Fethi Gözler, “Beypazarlı Aşık Nuh Bol Hakkında Düşncelerimiz”, Gülpınar, Cilt no 10,
Sayı no 117, Ankara 1986, s.10-11
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 61
25. Nurşah:
Dergide asıl adı Durşen Mert olan Âşık Nurşah’la ilgili iki yazı bulunur. Bu yazıların ilki Enver Tuncalp’e aittir. Tuncalp, “Âşık Nurşah”128 adlı ma-kalesinde, onun kudretli bir halk ozanı olduğunu belirtir. Ardından insanlığa ve Türklüğe hizmet aşkıyla dolu münevver bir hanım olduğunu söyler. Ayrıca yazısında şairin “Yeni Yılımız” şiirine yer verir.
İsa Kayacan’ın yazısının başlığı da “Aşık Nurşah”129 adını taşır. Kayacan yazısında, onun hakkında kısa bilgiler verir. Mektupları ve şiirleriyle adeta bir sanat tablosu oluşturduğunu savunur. Bazı ozanların duygularının içinde kaybolduğunu söyleyen Kayacan, Nurşah gibi kadın şairlerimizin duygu itibariyle daha hassas olduğunu belirtir.
26. Ruhsatî:
Güzide Taranoğlu’nun hazırladığı “Çağlar Boyu Edebiyatımız” yazı dizisinin yedincisi “Ruhsatî”130 başlığını taşır. Erken yaşta ana-babasını kaybeden Ruhsatî, bir ağanın himayesinde büyür. Asıl adı Mustafa’dır. İlk başlarda İcadî ve Cehdî mahlaslarını kullanır. Saz şairi Noksanî’ye çıraklık eder. Saz çalmayı Kusurî’den öğrenir. Yazar, şairin aruzla yazdığı şiirleri başarılı bulmaz. Ona göre heceyle yazdığı aşk ve özlem şiirleri daha başarı-lıdır. Bazı şiirlerinde de Bektaşi şairlerinin etkisi görülür. Yazının sonunda Ruhsatî’nin şiirlerinden birkaç örnek sunulur.
27. Sarıca Kız:
Kutlu Özen’in “Yaşayan Halk Şairlerimiz Sarıca Kız”131 adlı yazısında,
Sarıca Kız mahlaslı İlkin Manya’yı okurlarına tanıtır. Onun hayat hikâyesini
ve sanat hayatını kendi ağzından okuyucuya sunar. Yazının son kısmında
şairin katıldığı etkinlikler ve “Çabuk Gel”, “Aşıklar”, “Dili Benden” adlı
şiirlerine yer verilir.
128 Enver Tuncalp, “Aşık Nurşah”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 60, Ankara 1981, s.23-24
129 İsa Kayacan, “Aşık Nurşah”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 146, Ankara 1988, s.21
130 Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 19,
Ankara 1976, s.18-19
131 Kutlu Özen “Yaşayan Halk Şairlerimiz Sarıca Kız” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 178, Ankara
1991, s.13-15
62 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
28. Sefil Selimî:
“Folklorumuzun Şiir Ustaları”132 serisinin üçüncüsünde Âşık Sefil Selimî
tanıtılır. Çocukluğu fakirlik içinde geçen Selimî, bu sebeple tahsilini yarım
bırakır. Hollanda’ya çalışmak için gider. Hollanda’daki yıllarında fakirlikten
kurtulur. Ancak yine de fakir insanların sorunlarını şiirlerinde işler. Maka-lede şairin “Sefil” mahlasını, yaşadığı sıkıntılı günlerin birinde, rüyasında görerek aldığı belirtilir. Ayrıca şiirlerinden örnekler de sunulur.
29. Seyranî:
Türk Halk Edebiyatı’nın zirve isimlerinden olan Seyranî hakkında Gülpınar’da dört yazı bulunur. Bu yazılardan ikisi Abdullah Satoğlu’na ait-tir. Abdullah Satoğlu, genellikle onun tasavvuf yönü üzerinde durur. Yunus Emre’nin üslubunu benimsediğini söyler. Diğer yazıların sahibi İsa Kayacan ve H. Fethi Gözler’dir. Bu yazılarda şairin Türk edebiyatı için öneminden bahsedilir. Taşlamalarıyla ünlü olduğu ve devrin padişahını dahi eleştirdiği ortaya konur.
Abdullah Satoğlu, “Seyranî’de Aşk ve İnsan Sevgisi”133 adlı makalesinde, Seyranî’nin çoğu şiirinde insan sevgisini, aşk, muhabbet ve ahlak mefhumunu dile getirdiğini ifade eder. Onda Yunus Emre’nin mistik ve mutasavvıfane edasını bulur. Duru ve temiz Türkçesini takdirle karşılar. Ona göre Seyranî, aşkı hep ulusallıkta arar, gerçek aşkın şarabını kaynağından içmek ister. Allah ve insan sevgisini, her şeyin üstünde görür. Allah ile kul arasına girmenin yanlış olduğunu savunur.
Abdullah Satoğlu, “Develili Halk Şairi Seyranî’de İnsan Sevgisi”134 adlı bir diğer yazısında, Seyranî’nin Türk tasavvuf edebiyatının ünlü şairi Yunus Emre’nin yolunda yürüyerek nefis şiirler meydana getirdiğini iddia eder. Yazar, onun şiirlerini Yunus Emre tarzında yazdığını söyler. Daima duru ve temiz Türkçeyle yazmasından övgüyle bahseder. Seyranî’nin şiirlerinde ölüm,
132 Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Âşık Sefil Selimi”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 111, Ankara
1985, s.28-29
133 Abdullah Satoğlu, “Seyrani’de Aşk ve İnsan Sevgisi”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 297,
Ankara 2001, s.7-8
134 Abdullah Satoğlu, “Develili Halk Şairi Seyrani’de İnsan Sevgisi”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı
no 272, Ankara 1998, s.9-10
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 63
ahiret, ruh, insanlık, ahlak ve fazilet gibi meseleleri işlediği, ölüm gerçeğini hiçbir zaman hatırdan çıkarmadığı örneklerle sunulur.
Seyranî hakkında ilk makale İsa Kayacan’a aittir. Kayacan, “Âşık Seyranî Dünyasından”135 başlıklı yazısında, onun belli bir bölgeye hapsedi-lemeyeceğini, her bölgenin, her yerin kalemi olduğunu ileri sürer. Ünlü halk ozanının her haksızlığın karşısında durduğunu belirtir. Seyranî’nin devrin padişahı Abdülmecit’e hitaben yazdığı taşlamaya da yer verir. Bu taşlama onun kimseden çekinmediğinin göstergesidir. Kayacan’a göre, onun sosyal hayata dair şiirleri anlam bakımından oldukça zengindir.
H. Fethi Gözler “Saz Şairi Seyranî Üzerine Çeşitlemeler”136 adlı yazısında, şairi ayrıntılı şekilde tanıtır. Seyranî mahlasını neden aldığının çözülmesi mümkün olmayan bir mesele olduğunu, bu konuda henüz bir araştırma yapıl-madığını belirtir. Belki de Ispartalı Seyranî’den yararlanmak için bu mahlası almış olabileceğini söyleyen Güler, onun Ispartalı adaşını geçtiğini savunur.
Yazıda, Seyranî’nin İstanbul’a gelerek medreseye devam ettiği ve burada şairliğini en üst seviyeye yükselttiği belirtilir. Aruzu ve divan edebiyatına ait şekilleri bu dönemde öğrendiği açıklanır.
Gözler, Seyranî’nin edebiyat çevrelerince üç düşüncenin adamı olarak
gösterildiğine dikkat çeker. Bazı araştırmacılara göre tekke şairi, bazılarına
göre Alevi-Bektaşi şairi, çoğunluğa göre ise saz şairidir. Güler ilk iki grubun
görüşlerinin yanlış olduğunu iddia ederek onu saz şairi olarak kabul eder.
Çünkü Seyranî, şiirlerini genellikle aruzla yazmasına rağmen şiire bade
içerek başlar, şiir atışmalarına katılır. Yazar, Seyranî’nin şiirlerinde hem
dünyevi hem de ilahi aşka yer vermesinden dolayı tekke edebiyatı mensubu
olamayacağını da ileri sürer.
30. Sinemî:
135 İsa Kayacan, “Âşık Seyrani Dünyasından”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 111, Ankara 1985,
s.23-25
136 H. Fethi Gözler, “Saz Şairi Seyrani Üzerine Çeşitlemeler”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 114,
Ankara 1985, s.17-18
64 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Gürünlü Gülhanî, “Aşık Sinemî”137 adlı yazısında, asıl adı Ali Cavit
Coşkun olan Aşık Sinemi’yi tanıtır. Onu Yunus Emre, Karacaoğlan, Seyranî,
Âşık Veysel çizgisinin bir devamı olarak niteler. Onların izinden yürüdüğünü
belirterek güzel sesi ve sazı ile kısa zamanda kendini tanıtacağını umduğunu
dile getirir.
31. Sümmanî:
Gülpınar’da Sümmanî hakkında üç yazı bulunur. Bu yazıların tümü
Mehmet Kardeş’e aittir. Kardeş bu yazılarında Sümmanî’nin hayatına dair
bilgiler verir. Şiirlerinden bir kısmını tahlil eder.
Kardeş’in Sümmanî’ye dair ilk yazısı “Folklor Değerlerimiz Âşık Sümmanî
Üstüne”138 adını taşır. Yazısında onunla ilgili yazılan makalelerden ve eser-
lerden bahseder. Summanî’yi Yunus’tan ve Karacaoğlan’dan sonra onların
seviyesine yaklaşan yegâne şair olarak kabul eder. Saz şairi geleneğine bağlı
bir şahsiyet olarak görür. Destanlarında toplumsal konuları, yangın ve deprem
acılarını dile getirdiğini belirtir.
Mehmet Kardeş “Âşık Sümmanî Baba Üstüne”139 adlı diğer yazısında,
Sümmanî’nin karşılaştığı âşıklardan bahseder. Ardından adına yayımlanan
kitapları, Sümmanî şenliklerini ve onunla ilgili yaptığı çalışmaları sunar.
Mehmet Kardeş’in son yazısı “Âşık Summanî Baba ve Han Sarayı”140
adını taşır. Kardeş, Sümmanî’yi Doğu’da dillere destan olmuş ve deyişleri
zihinlere yerleşmiş biri olarak tanıtır. Onun adına 1972’den beri şenlikler
düzenlendiğini belirtir. Onun Kırım’ın eski tarihi başkenti Bahçesaray’da
bulunan Han Sarayı’nda gördüklerini yazdığı destanına da yer verir.
32. Şenlik:
137 Gürünlü Gülhani, “Aşık Sinemi”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 274, Ankara 1999, s.27
138 Mehmet Kardeş, “Folklor Değerlerimiz Aşık Summani Üstüne” Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no
87, Ankara 1983, s. 19-22
139 Mehmet Kardeş “Aşık Sümmani Baba Üstüne”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 223, Ankara
1994, s.16-18
140 Mehmet Kardeş, “Aşık Summani Baba ve Han Sarayı”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 312,
Ankara 2002, s.14-15
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 65
Mehmet Kardeş, “Ozanlarımız: Aşık Şenlik’in Hayatı ve Şiirleri”141 adlı
makalesinde, Aşık Şenlik’ten bahseder. Summanî ile birlikte Doğu Anadolu’da âşık okulu niteliğinde olduğunu belirtir. Onun etrafında 15–20 kadar genç âşık yıllarca onun çıraklığını yapar, tekniğiyle yoğrulur ve sanatını bugüne taşır.
33. Şerefoğlu Osman Ağa:
Hayati Vasfı, “Güneyde Kaybolan Kıymetler: Şerefoğlu Osman Ağa”142 adlı yazısında, onun 17. yy’da yaşadığını, şiirlerinin Toroslara yerleşenlerce dilden dile dolaştığını söyleyerek “Yâr Selamı” adlı şiirini sunar. Ayrıca bu şiirin hikâyesine de yer verir.
34. Şevkatî:
Ahmet Sezai Büyükgedik, “Âşık Şefkatî ve Yaradana İltica”143 başlıklı yazısında, Âşık Şefkatî’yi aydınlık günlerde milletin duygularına tercüman olmuş bir şair olarak görür. Kimi zaman Yavuz, kimi zaman Yunus gibi gö-rünen milli duygularla dolu bir garip halk ozanı olarak tanıtır. Büyükgedik, onun şiirleri bestelenen nadir âşıklardan olduğunu ifade eder. Çok okuyan, tahsili az ama kültürü ileri düzeyde olan aşıkın şiirlerinde Necip Fazıl, Arif Nihat Asya gibi şairlerin havası hissedilir. Şiirlerinde memleket meseleleri, vatan, aşk, Allah ve peygamber sevgisi ele alınır. Yazıda ozanın şiirlerinden birkaç örnek de takdim edilir.
35. Ummanî:
Kutlu Özen, “Ummanî de Gitti”144 adlı makalesinde, şair hakkında çe-
şitli bilgiler verir. Asıl adı Ali Osman Bektaş olan şairin henüz altı aylıkken
gözlerini kaybettiğini, bu nedenle kendi deyimiyle dünyanın şeklini şemalini
bilmediğini ifade eder. Âşık Veysel’in de gözlerini kaybettiğinden bahseden
141 Mehmet Kardeş, “Ozanlarımız: Aşık Şenlik’in Hayatı ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı
no 279, Ankara 1999, s.12-13
142 Hayati Vasfı, “Güneyde Kaybolan Kıymetler: Şerefoğlu Osman Ağa” Gülpınar, Cilt no 8,
Sayı no 82, Ankara 1983, s.25
143 Ahmet Sezai Büyükgedik, “Aşık Şefkati ve Yaradana İltica”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı no
196, Ankara 1992, s.17-18
144 Kutlu Özen, “Ummani de Gitti”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 240, Ankara 1996, s.10
66 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
yazar, bu iki şairin hayat hikâyeleri arasında paralellik kurar. Her ikisi de
küçük yaşlarda saza başlar, geçim kaynakları bu olur. Özen, Ummanî’nin
Veysel’den etkilendiğini belirttikten sonra Ummanî’nin Veysel’le tanışmasına
da yer verir.
Halk şiiri geleneğinde mahlasın başkaları tarafından verildiğini hatırlatan
Özen, Ummani’nin ustasız yetişmesinden dolayı mahlasını kendi seçtiğini
söyler. Yazar, şairin deyişlerini bir başkasına yazdırmadığından birçoğunun
zamanla unutulup gittiğini ifade eder. Onun deyişleri daha çok taşlama tü-
ründedir. Hecenin 6+5 ve 4+4+3 kalıplarını kullanır. Ayrıca 11 dörtlükten
oluşan şiirleri de vardır.
36. Yozgatlı Nazî:
Mustafa Uslu, “Yozgatlı Nazî’nin Bilinmeyen İki Şiiri”145 adlı yazısında,
Nazî’nin çok kısa biyografisini verdikten sonra, bu mahlası nasıl aldığını
belirtir. Hiçbir antoloji ve dergide yer almayan “Garip Garip” ve “Perişan”
başlıklı iki şiirini okuyucuyla buluşturur.
145 Mustafa Uslu, “Yozgatlı Nazi’nin Bilinmeyen İki Şiiri” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 185,
Ankara 1991, s.10
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 67
B. Âşıklar / Ozanlar (Cumhuriyet’ten Sonra)
Gülpınar, Halk edebiyatı kaynaklarından beslenen bir dergidir. Bu ede-
biyata dair birçok yazı kaleme alınır. Ayrıca halk şairleri şiirleriyle dergiye
katkıda bulunur. Bu şairlerin bir bölümü, Cumhuriyet sonrasına ait isimlerdir.
1. Fazıl Bayraktar
Abdulkadir Güler, “Harran Güzellemesi ve Şair Fazıl Bayraktar”146
adlı yazısında, Fazıl Bayraktar’ın Harran’a gönül veren bir şair olduğunu
söyler. Kısaca öğrenim ve iş hayatıyla ilgili bilgiler verdikten sonra, eser-
lerinden bahseder. “Harran Güzellemesi” adlı eserinden birkaç şiiri tahlil
eder. Güler’e göre Bayraktar, bu eserle Güneydoğu insanının acılarını ve
özlemlerini dile getirir.
2. Halil Karabulut:
Abdulkadir Güler, “Senin Aşkınla ve Halil Karabulut”147 başlıklı yazısında,
Saim Sakaoğlu’nun Karabulut’u tanıtan kitabından faydalanarak onun edebi
yönünü okuyucuya sunar. Onu, Âşık Veysel’e yakın bulur. Karacaoğlan ve
Dadaloğlu’ndan bazı etkilenmeleri olduğunu söyler. Şiirlerinde kimi zaman
dini konulara tasavvuf perdesinden baktığını ifade eder. Genelde yurt ve
aile sevgisi, millet kavramı, kardeşlik, insanlık, barış gibi konulara değinir.
3. Hasan Soydaş:
Sabri Özcan San, “Hasan Soydaş”148 başlıklı makalesinde, onu şiirle-
rinden örneklerle tanıtmaya çalışır. Onun ilkokulda ölçülü, kafiyeli şiirler
söylediğini, okulu bittikten sonra halk hikâyelerini ve önemli halk şairlerini
okuduğunu ifade eder. Daha sonra bazı şiirlerini tahlile çalışır. Kafiye bul-
146 Abdulkadir Güler, “Harran Güzellemesi ve Şair Fazıl Bayraktar” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı
no 214, Ankara 1994, s.20-22
147 Abdulkadir Güler, “Senin Aşkınla ve Halil Karabulut”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 167,
Ankara 1990, s.18-20
148 Sabri Özcan San, “Hasan Soydaş”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 143, Ankara 1988, s.15-17
68 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
makta sıkıntı çemediğini ancak kimi mısraları sadece kafiye için yazdığını
belirtir. Bu durumun, yazma arzusundan ileri geldiğini savunur. Dini içerikli
şiirlerini başarılı bulur.
3. Hayati Vasfi Taşyürek:
Halil Soyuer, “Şairlerin Kaderi ve Hayati Vasfi Taşyürek”149 adlı maka-
lesinde, Hayati Vasfi Taşyürek’in az fakat öz yazdığını, yazdıklarının daima
haysiyetli bir çizgide olduğunu söyler. Divan ve halk şiirinden etkilendiğini,
çok geniş bir edebi kültürü yaşattığını ifade eder. Aruzu, hece gibi kolayca
kullandığını belirten Soyuer, buna rağmen şairin hayatı boyunca unutulduğunu
dile getirir. Son olarak her şair gibi onun da geçim sıkıntısıyla yaşadığını
ortaya koyar. Soyuer’e göre o, bu acıları dile getirmez, acı acı susar.
H. Fethi Gözler, “Halk Şairi Hayati Vasfi Taşyürek’in Şiiri Üzerine”150
başlıklı yazısına, halk şairi Hayati Vasfi Taşyürek ile nasıl tanıştığını anla-
tarak başlar. Onu bir şiir toplantısında tanıdığını ve bu toplantıdaki şiir oku-
yuşundan etkilendiğini belirtir. Yazar, onun “Dile Gelen Anadolu” adlı şiir
kitabını da ele alır. Kitabın dört bölümden oluştuğunu belirtir. Şiirlerindeki
hiciv unsurunun Nef’i kadar etkili olduğuna dikkatleri çekerek bu tarzda
yazılan şiirlerinden birkaç mısrayı okuyucuya sunar.
Gözler, Taşyürek’in şiir gücünü ve zekasını beğenmesine rağmen maddi
aşktan ilahi aşka yükselebilmek için biraz daha gezinmesi gerektiğini işa-
ret eder. Bu konuda çok okumasını tavsiye eder. Hicvi hiç bırakmamasını,
Anadolu’yu işleyen şiirlerden vazgeçmemesini öğütler.
4. Hayrettin Tokdemir:
Abdulbaki Arslan, “Kaçkar Çiçekleri”151 başlıklı makalesinde, Hayrettin
Tokdemir’i kısaca tanıtıp şiirlerinden örnekler verir. Onun halk şiiri geleneğine
149 Halil Soyuer, “Şairlerin Kaderi ve Hayati Vasfi Taşyürek”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 172,
Ankara 1990, s.7-9
150 H. Fethi Gözler, “Halk Şairi Hayati Vasfi Taşyürek’in Şiiri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 10,
Sayı no 113, Ankara 1985, s.16-19
151 Abdulbaki Arslan, “Kaçkar Çiçekleri”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 144, Ankara 1988, s.24
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 69
bağlı olduğunu belirtir. “Kaçkar Çiçekleri” adlı kitabındaki şiirlerde yurt,
millet, bayrak sevgisini ayrıca tabiat güzelliklerini, aşkı, sılayı ve hasreti dile getirdiğini kaydeder.
5. Hüseyin Çiftçi:
Abdulkadir Güler, “Ozan Hüseyin Çiftçi ve Gün Dalında Güzel”152 adlı yazısında, Çiftçi’yi yapıcı bir insan olarak tanıtır. Şiirlerinde insanların barışa, özleme ve kavgasız bir yaşama doğru yürümelerini arzular. Güler, onun şiirlerini başarılı bulsa da deyişlerinde biraz daha titiz olması gerektiğini savunur. Acele etmeden bir gergefte iş işlercesine çalışmasını öğütler. Her şiirin sonuna koyduğu dipnotları bir kusur olarak görür.
6. Hüseyin Çolak Yurdakul:
Abdullah Satoğlu, “Atın Kumlardan Hüzün Durağına”153 başlıklı yazısında, Hüseyin Çolak Yurdakul’un “Hüzün Durağı” adlı son şiir kitabını ele alır. Satoğlu’na göre Yurdakul, riya ve taassuptan asla hoşlanmaz, şiirlerinde inanç konusunda duygu ve düşüncelerini açıkça ortaya koyar. Gençlik yıllarında Ankara’nın dostluk ve vefadan uzak şehir hayatının onun ruhunda fırtınalar kopardığını söyler. Yazar, onun bilhassa aşk temasını güçlü bir şekilde te-rennüm ettiğini savunur. Şiirlerinde aşk temasını işlemesine rağmen tekrara düşmez. Satoğlu, bunu şairin aşkı tabiatın süzgecinden geçirmesine bağlar. Yurdakul’un romantik olduğunu vurgulayan yazar, onun âşık tarzı şiiri, fikri bir lirizmle birleştirdiğine inanır. Son olarak heceyle yazdığı ve birçoğu bestelenen şiirlerinde içten ve samimi bir sadeliğin olduğu hükmüne varır.
7. Mehmet Çakırtaş:
Abdullah Satoğlu, “Şair Mehmet Çakırtaş’a Dair”154 başlıklı yazısında,
onun aşık tarzı söyleyişe hakiki bir aşkla sarılarak bu tarza yeni bir hamle,
152 Abdulkadir Güler, “Ozan Hüseyin Çiftçi ve Gün Dalında Güzel”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no
95, Ankara 1984, s.29-30
153 Abdullah Satoğlu, “Atın Kumlardan Hüzün Durağına”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 235,
Ankara 1995, s.11-13
154 Abdullah Satoğlu, “Şair Mehmet Çakırtaş’a dair”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 167, Ankara
1990, s.15-17
70 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
yeni bir heyecan kattığını ifade eder. Sade ve temiz bir Türkçeyle Anadolu’nun
tarihi âşıklarına ait duygu, düşünce ve söyleyiş âlemlerine nüfuz ettiğini
söyler. Nükteli söyleyişlerine yer vererek bazı şiirlerinden örnekler sunar.
Göktürk Mehmet Uytun, “Mehmet Çakırtaş”155 adlı yazısında, onu biyog-
rafisiyle tanıttıktan sonra ilk şiirinin Çınaraltı mecmuasında yayımlandığını
belirtir. Ortaokul Türkçe kitabına örnek metin olarak alınan “Cenk Türküsü”
adlı şiirini sunar. Yazının devamında yayımlanan üç kitabını künyeleriyle verir.
8. Şakir Susuz:
Şakir Susuz, Gülpınar’a 1994’ten 2005’e kadar birçok şiiriyle katkıda
bulunan önemli bir isimdir. Dergide, Susuz hakkında üç yazı bulunur. Bu
yazılarda onun hayatı ve şiirlerinden bahsedilir.
Susuz hakkındaki ilk yazı Abdulkadir Güler’in “Şakir Susuz ve Şiirleri”156
başlıklı yazıdır. Güler, yazısında Susuz’un hayatı hakkında kısaca bilgiler
verdikten sonra ikinci şiir kitabı “Ağladı Yüreğim”ini tahlile çalışır. Onu
sevdanın ve özlemin ozanı olarak kabul eder. Halk şiiri tarzında yazdığını,
bu nedenle dilinin sade, üslubunun akıcı olduğunu, yabancı sözcüklere de
itibar etmediğini belirtir. Toplumun inançlarına, gelenek ve göreneklerine
saygı duyduğunu, TRT repertuarına girmiş ve bestelenmiş birçok şiirinin
bulunduğunu ifade eder. “Ağladı Yüreğim” adlı eserinden örnekler verir.
Muhsin Durucan, “Ağladı Yüreğim”157 başlıklı yazısında Şakir Susuz’un
şiirlerinin farklı yayın organlarında yayımlandığını belirterek şiirlerini uyaklı
ve ölçülü biçimde ortaya koyduğunu kaydeder.
Ünal Şöhret Dirlik, “Susuz Şair ve Şiirler Titreyen Dudaklar”158 başlıklı
yazısında, Şakir Susuz’un şiirlerinde farklı tatlar olduğunu savunur. Şiirle-
155 Göktürk Mehmet Uytun, “Mehmet Çakırtaş”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 154, Ankara 1989,
s.17
156 Abdulkadir Güler, “Şakir Susuz ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 295, Ankara 2000,
s.16-17
157 Muhsin Durucan, “Ağladı Yüreğim”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 302, Ankara 2001, s.13
158 Ünal Şöhret Dirlik, “Susuz Şair ve Şiirler Titreyen Dudaklar”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no
340, Ankara 2004, s.11-12
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 71
rini okudukça onun dile hâkimiyetini ve sözcüklerle çok iyi dost olduğunu
göreceğimizi iddia eder. Şiiri çok iyi bildiğini ve çok okuduğunu belirterek
şiirlerinden örnekler sunar.
9. Şemsi Yansıtman:
Abdulkadir Güler, “Kırşehirli Halk Ozanı Şemsi Yansıtman’ın Ardından”159
başlıklı yazısında, Şemsi Yansıtman’ı ele alır. Onu, Anadolu toprağının gönül
sesi olarak tanıtır. Geleneklerimizi yaşatan halk ozanlarından biri olduğunu
ifade eder. Yansıtman’ın şiirlerini halk şiiri geleneğine uygun olarak sekizli,
on birli, on dörtlü ölçülerde meydana getirdiğini belirtir. Halk dili ve Kırşehir
şivesiyle yazdığını söyler.
Güler, Yansıtman’ın şiirlerini ve deyişlerini genellikle saz eşliğinde
söylediğini ve iyi bir söz ustası olduğunu belirtir. İstanbul, uzaylılar ve sigara
içenler hakkında çok sayıda şiir yazdığından bahseder. Onu, Orta Anadolu’nun
yetiştirdiği ve her zaman saygıyla anılacak bir halk ozanı olarak kabul eder.
Şemsi Yansıtman hakkında bir diğer yazı Muhsin Durucana aittir. “Şemsi
Yansıtman”160 başlığını taşıyan yazıda, onun bağlama ustası olduğu belirtilir.
Ayrıca, Kırşehir türküleriyle tanındığı dile getirilir.
10. Talibî Coşkun:
Kutlu Özen, “Talihsiz Bir Halk Şairi Talibî Coşkun”161 başlıklı maka-
lesinde, Talibi Coşkun’u Âşık Veysel kadar güçlü olmasa da Cumhuriyet
Dönemi’nin önemli şairlerinden biri olarak kabul eder. Yazar, onun bu
güçlü kişiliğine rağmen unutulduğunu söyler. Şiire on dört yaşında başla-
yan Coşkun, çeşitli sebeplerle gurbete gitmek zorunda kalır. Gurbet hayatı
çilelerle doludur. Yoksulluk ve açlığı en acımasız yanlarıyla yaşar. Özen,
onun şiirlerinin henüz yayımlanmadığını vurgulayarak sağlığında çıkardığı
kitapçıkların listesini verir.
159 Abdulkadir Güler, “Kırşehirli Halk Ozanı Şemsi Yansıtman’ın Ardından”, Gülpınar, Cilt no
21, Sayı no 243, Ankara 1996, s.19-22
160 Muhsin Durucan, “Şemsi Yansıtman”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 266, Ankara 1998, s.10
161 Kutlu Özen, “Talihiz Bir Halk Şairi Talibi Coşkun”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 165, Ankara
1990, s.20-21
72 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
11. Yılanlıoğlu:
Fethi Gözler, “Yılanlıoğlu’nun Yol Boyunca Adlı Eseri Üzerine”162 baş-
lıklı yazısında, Yılanlıoğlu’nun “Yol Boyunca” adlı eseri üzerinde durur.
Şairin edebi yönüne dair düşüncelerini dile getirir. Şiirlerinin özünde aşık
tarzı edebiyatın izleri olduğunu, bazı şiirlerinin ise modern şiire yaklaştığını
belirtir. Vatan sevgisi, bayrak ve din gibi temalar üzerinde durur.
Gözler, “Yol Boyunca” adlı eserin üç bölümden oluştuğunu belirtir.
İlk bölümde milli değerlerde ortaya çıkan yozlaşma ile aşk temi üzerinde
durur. İkinci bölümde şark illerinin özelliklerini dile getirir. Üçüncü bölüm
ise ilahilerden oluşur. Burada, Allah inancının ve sade müslüman olmanın
önemi vurgulanır.
Gözler, kitaptaki şiirleri biçim ve içerik yönünden de inceler. Bazı
şiirlerinin alt kısmında Arif Nihat Asya’nın bu şiirler hakkındaki görüşleri
bulunduğunu söyleyerek bunları kusurlu bulur.
162 Fethi Gözler, “Yılanlıoğlu’nun Yol Boyunca Adlı Eseri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no
81, Ankara 1983, s.28-30
III. BÖLÜM:
TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E YENİLİĞİN TEMSİLCİLERİ
A. Tanzimat Edebiyatı:
Gülpınar dergisinde, Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemi şairleri Türk
şiirine yön vermelerine rağmen pek yer almaz. Bu dönemlerde, Türk şiiri
büyük yeniliklerle tanışır. Halk şiiri kaynaklarına sırt çevrilir. Divan edebiyatı
anlayışından gelen ağır, sanatlı bir dil kullanılmaya devam edilir. Tanzimat
ve Servet-i Fünun’un yetiştirdiği isimlere pek yer verilmemesi derginin
anlayışıyla ilgilidir. Dergi, daha çok halk edebiyatı, Milli Edebiyat ve Cum-
huryet sonrası ismi çok duyulmamış milliyetçi, vatanperver genç kuşakları
ön plana çıkarır. Tanzimat Dönemi içinde Abdulhak Hamit Tarhan, Ahmet
Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Ebuzziya Tevfik, Muallim Naci, Nabizade
Nazım, Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Şemsettin Sami,
Şinasi ve Ziya Paşa isimleri üzerinde durulur. Bunlardan bilhassa Namık
Kemal ayrı tutulur. Onun hayatı, sanatı ve eserlerinden bahsedildikten sonra
milli yönleri işlenir.
1. Abdulhak Hamit Tarhan:
Dergide, Abdulhak Hamit Tarhan hakkında iki yazı vardır. Bunlardan
birincisi Güzide Taranoğlu’na aittir. “Abdulhak Hamit Tarhan”163 adlı ma-
163 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no 51, Ankara 1980,
s.32-33
74 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
kalesinde Taranoğlu, onun edebiyatımıza şekil bakımından birçok yenilik
getirdiğini, yenileşme ve ilerleme yolundaki fikirlerin kuvvetlenmesine yardım
ettiğini, aruzu kullanmasına rağmen modern Türk edebiyatına da büyük hız
verdiğini belirtir. Yazıda ayrıca şairin ünlü “Makber” şiirine de yer verilir.
Tarhan’a dair ikinci yazının sahibi Abdulbaki Arslan’dır. Arslan, “Doğu-munun 140. Yılı Dolayısıyla Abdulhak Hamit’in Makber’i”164 adlı yazısında, şairin “Makber” şiirini tahlil eder. Kırktan fazla eseri olduğunu belirtir. Tarhan, çağdaşlarına göre yeni bir şiir meydana getirmiş, özgün bir şairdir. Makber, eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazılmış bir ağıttır. Arslan, bu şiirde birçok yenilik bulunduğunu savunur. Arslan bu yenilikleri şu şekilde belirtir:
Somut kelimeleri soyut kelimelerle bir arada kullanmak, tabiat tasvir-lerinde sıfatlardan yararlanmak gerekirken isme yönelmek, imajlarda cesur tavırlar sergilemek…165
2. Muallim Naci:
Güzide Taranoğlu tarafından hazırlanan “Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin otuz dokuzuncu makalesi “Muallim Naci”166 başlığını taşır. Ma-kalede, onu Türk edebiyatına tanıtan kişinin Ahmet Mithat Efendi olduğu belirtilir. Kalben eskiyi sevse de aklen yeniyi takdir ettiği dile getirilir. Onun şiirlerinden çok, düz yazılarında yeniliğe yer verdiğinden, ifadesi temiz ve ahlaklı bir dil âlimi olduğundan bahsedilir.
3. Nabizâde Nazım:
H. Fethi Gözler, “87. Ölüm Yılı Münasebetiyle Nabizade Nazım’da Natüralizm”167 adlı makalesinde, Nabizade Nazım’ın Tanzimat Edebiyatının önemli şahsiyetlerinden biri olduğunu belirttikten sonra, natüralist bir ekole bağlı bulunduğunu ifade eder. “Karabibik” ve “Zehra” romanında bu akımın özelliklerinin açıkça görüldüğünü söyler. Nazım’ı yeni Türk edebiyatının unu-
164 Abdulbaki Arslan, “Doğumunun 140. Yılı Dolayısıyla Abdulhak Hamit’in Makber’i”, Gülpı-
nar, Cilt no 17, Sayı no 189, Ankara 1992, s.16
165 Arslan, (1992:16)
166 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nabizade Nazım”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no
52, Ankara 1980, s.32-33
167 H.Fethi Gözler,”87. Ölüm Yılı Münasebetiyle Nabizade Nazım’da Natüralizm”, Gülpınar,
Cilt no 6, Sayı no 62, Ankara 1981, s.7-10
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 75
tulmaz isimlerinden biri olarak gören Gözler, onun üslubunu Samipaşazade Sezai ve Halid Ziya Uşaklıgil’inkinden başarılı bulur. Ayrıca natüralizmin özelliklerini ayrıntılı bir şekilde okuyucuya sunar.
4. Namık Kemal:
Gülpınar’da Namık Kemal’le ilgili dört yazı bulunur. Bu yazılarda onun vatansever bir şair olduğundan bahsedilir. Yeni Türk edebiyatının önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilir. Hayat hikâyesi ve eserlerinden örnekler verilir.
Namık Kemal’e dair ilk yazı Güzide Taranoğlu tarafından kaleme alı-nır. Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin otuz altıncısı “Namık Kemal”168 başlığını taşır. Taranoğlu, onun Şinasi ile tanıştıktan sonra yönünü Batı’ya çevirdiğini ve eskiye düşman, yeniliğe koşan mücadeleci kalemlerden biri olduğunu belirtir. Şiirlerinin şekil yönünden eskiye bağlı olmasına rağmen vatan, millet, hürriyet gibi yeni kavramlar getirdiğini ve asıl kişiliğinin düz yazılarda ortaya çıktığını söyler.
H. Fethi Gözler’in Namık Kemal’le ilgili iki yazısı bulur. Bunlardan ilki, “Ölümünün 100. Yılına Yaklaşırken Namık Kemal”169 adlı yazıdır. Yazar, Namık Kemal’i, esaretin bulunduğu yıllarda hürriyet için gür sesiyle haykıran bir kahraman olarak görür. Şiirleri hürriyet, vatan ve millet düşüncesiyle doludur. Gözler, Kemal’in “İnsan vatanını sever, çünkü Tanrının bağışladığı şeylerin en azizi olan hayat, vatan teneffüsüyle başlar.” sözüne de yer verir.
O, Türk milletinin hürriyetsizlikle çarpıştığı karanlık günlerin güneşidir.
Bizlere ölümden korkmamayı, vatana bağlılığı, milleti sevmeyi öğretir.
H. Fethi Gözler, “Vatan Şairi Namık Kemal”170 adlı bir diğer yazısında,
Namık Kemal’e dair biyografik bilgiler verdikten sonra, sanatı üzerinde
durur. Tanzimat edebiyatının en kuvvetli kişilerinden biri olduğunu, Ziya Paşa ve Şinasi ile bir ekol oluşturduğunu belirtir. İlk şiirlerinin biçim ve içerik açısından divan şiirinden etkiler taşıdığını ortaya koyarak Şinasi’yle tanışmasından sonra sanat anlayışının değiştiğini ifade eder. Gözler’e göre,
168 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no 49, Ankara 1980,
s.32-33
169 H. Fethi Gözler, “Ölümünün 100. Yılına Yaklaşırken Namık Kemal”, Gülpınar, Cilt no 12,
Sayı no 141, Ankara 1988, s.8-9
170 H. Fethi Gözler, “Vatan Şairi Namık Kemal”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 153, Ankara 1989,
s.10-12
76 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
onun nesrindeki Batı etkisi, şiirlerinden daha fazla fark edilir, şiir olarak Türkçeye büyük bir katkısı olmasa da gelecek nesillere onunla hürriyet aşkını aşılar. Bugün dahi yazılan içtimai şiirlerin özünde ve temelinde “Hürriyet Kasidesi”nden ilhamlar bulunur.
Yazının ikinci bölümünde Gözler, ünlü kişilerin Namık Kemal hakkın-daki sözlerine yer verir.
Namık Kemal hakkında son makale “Doğumunun 148. Ölümünün 100. Yıldönümünde Namık Kemal”171 adını taşır. Emrah Ilgım makalesinde, Namık Kemal’in sanat anlayışı üzerinde durarak bazı eserlerini tahlil eder. Eserlerinden seçilmiş sözlere yer verir. Ilgım’a göre Kemal, çağının en büyük hususiyeti olan cemiyet mistisizminin ilk havarisidir. Onunla hem edebiyatımız hem de toplumumuz değişmiştir. Yazar, ayrıca onun, edebiyatın hemen her alanında geniş yankılar uyandıran devrin en güçlü şairi olduğunu, toplum için sanat anlayışıyla hareket ettiğini dile getirir.
5. Recaizade Mahmut Ekrem:
Güzide Taranoğlu, “Recaizade Mahmut Ekrem”172 başlıklı makalesinde, Ekrem’in kendi kişiliğini tam belirleyen tarzda duygulu eserler sahibi olduğu ve yenilik yolunda birçok hizmeti bulunduğunu söyler. Ayrıca Ekrem ile Muallim Naci arasındaki edebi çekişmelere dair bazı bilgileri de okuyucuya sunar.
6. Samipaşazade Sezaî, Cevdet Paşa, Ahmet Vefik Paşa ve Ebuzziya Tevfik:
Güzide Taranoğlu tarafından hazırlanan “Çağlar Boyu Edebiyatımız”173 serisinin kırkıncısında, Samipaşazâde Sezaî, Cevdet Paşa, Ahmet Vefik Paşa ve Ebuzziya Tevfik tanıtılır. Bu isimlerin kısaca hayat hikâyeleri üzerinde durulur. Eserleri sadece isimleriyle zikredilir.
7. Şinasi:
171 Emrah Ilgım, “Doğumunun 148., Ölümünün 100. Yıldönümünde Namık Kemal”, Gülpınar,
Cilt no 13, Sayı no 153, Ankara 1989, s.26-28
172 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no 50, Ankara 1980,
s.32-33
173 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 53, Ankara 1980,
s.32-34
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 77
Güzide Taranoğlu tarafından hazırlanan “Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin otuz dördüncüsü “Şinasi”174 başlığını taşır. Şair hakkında biyog-rafik bilgiler verildikten sonra onun ilk Türk başmuharriri olduğu belirtilir. Gerek konu gerekse şekil bakımından yeni şiirler yazdığı ifade edilir. Şiirin yanında nesir alanında da büyük yenilikler getiren Şinasi’nin Batı uygarlığı etkisindeki Türk edebiyatının kurucusu olduğuna işaret edilir.
8. Şemsettin Sami:
Mehmet Kardeş, “Şemsettin Sami”175 adlı makalesinde, onu beş dil bilen bir dil âlimi olarak tanıtır. “Kamus-i Türkî” adlı eserinin eşi benzeri olmadığını söyler. Uzun yıllar gazete ve dergi yazarlığının yanı sıra, oyun ve roman türlerinde de eserler verdiğini dile getirir.
9. Ziya Paşa:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin otuz beşincisinde Ziya Paşa ele
alınır. 176 Güzide Taranoğlu tarafından kaleme alınan bu yazıda, Ziya Paşa
hakkında verilen biyografik bilgilerin yanında gazel ve türkülerinden örnekler
de sunulur. Yazıda onun evvela Divan edebiyatı türünde şiirler yazdığı, Batı
uygarlığını gördükten sonra eski söyleyişle yenilik fikrini savunduğu belir-
tilir. Şiirlerinde, Divan şiirinin etkisinden kurtulamasa da düz yazılarında
konuşma dilini kullanır.
174 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no 47, Ankara 1980,
s.28-29
175 Mehmet Kardeş, “Şemsettin Sami (1850-1904)”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 257, Ankara
1997, s.23
176 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no 48, Ankara 1980,
s.26-27
78 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
B. Servet-i Fünun Edebiyatı:
Gülpınar’da Servet-i Fünun edebiatına mensup şair ve yazarlara pek
yer verilmez. Bunda, Servet-i Fünun yazar ve şairlerinin milli çizgiden
uzak olmasının etkisi vardır. Dergide, bu döneme ait Halit Ziya Uşaklıgil,
Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf, Hüseyin
Cahit Yalçın, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Süleyman Nazif ve Tefik Fikret gibi
ünlü kişilerin şahsiyetleri incelenir. Özellikle Halid Ziya hakkında yazılanlar
ilmî düzeydedir. Tevfik Fikret hakkında da birden fazla yazı mevcuttur.
1. Halid Ziya Uşaklıgil:
Gülpınar’da, Batılı anlamda ilk Türk romanları yazan Halid Ziya
Uşaklıgil’e dair iki yazı bulunur. Bunlardan birincisi H. Fethi Gözler’in “Halid
Ziya Uşaklıgil’in Hikayeciliği”177 adlı makalesidir. Gözler, bu yazıda Halid
Ziya Uşaklıgil’in hikâyeciliği üzerinde durur. Onu, modern hikâyeciliğimizin
kurucularından biri olarak kabul eder. Hikâyelerinin romanlarından daha
gerçekçi olduğunu, Maupassant tarzında yazdığı hikâyelerin genellikle ezilen
ve ıstırap çeken insanların hayatlarını anlattığını söyler. Çoğunlukla konu-
larını İstanbul dışından seçen yazar, özellikle küçük hikâyede verimli olur,
kuvvetli hikâye etme tekniğiyle her yönden güçlü hikâyeler yazar. Ayrıca
milli hikâyelerinde gerçekçi çizgiden hemen hemen hiç ayrılmaz.
Uşaklıgil hakkında ikinci yazı Güzide Taranoğlu’na aittir. Taranoğlu,
“Halid Ziya Uşaklıgil”178 başlıklı yazısında, Uşaklıgil’in “Mai ve Siyah”
romanıyla büyük şöhret kazandığını ve en büyük başarısının nesir alanında
olduğunu belirtir. Uşaklıgil, gerek üslubu gerekse tasvirleri bakımından
önemli bir yazardır. Onda zengin muhayyile ve güçlü yazı kabiliyeti vardır.
Ayrıca yazıda, Mai ve Siyah romanının özeti de bulunur.
177 H.Fethi Gözler, “Halid Ziya Uşaklıgil’in Hikayeciliği”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 41, Anka-
ra 1979, s.5-6
178 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Halid Ziya Uşaklıgil”,Gülpınar, Cilt no 5, Sayı
no 56, Ankara 1980, s.32-33
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 79
2. Hüseyin Cahit Yalçın:
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz”179 yazı dizisinde Servet-i Fünun
Dönemi yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın’ı tanıtır. Onun Cumhuriyet’in
ilanından sonra yeni hükümete muhalif olması nedeniyle Çorum’a sürgün
edilmesinden bahseder. Arslan, yazısında Yalçın’ın mücadeleci yanını vurgular.
“Edebiyat ve Hukuk” makalesi sebebiyle Servetifünun dergisi kapatılmış olsa
da, o yılmayarak dergiyi tekrar çıkarır. Arslan’a göre Hüseyin Cahit, Tevfik
Fikret’in kendisine yaptığı hücumlara sert cevaplar vermekten kaçınmamış
ve kişiliğini ezdirmemiştir.
3. Hüseyin Rahmi Gürpınar:
Abdulbaki Arslan, “Ölümünün 45. Yıldönümü Dolayısıyla Hüseyin
Rahmi Gürpınar”180 adlı makalesinde, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan bahseder.
Onun yazarak hayatını kazandığını, Kütahya milletvekili olduğunu, Servet-i
Fünuncularla çağdaş olmasına rağmen bu topluluğa katılmadığını, eserleri-
nin sayısının yetmişi bulduğunu söyler. Arslan yazısında Necati Birinci’nin
Gürpınar hakkındaki şu görüşlerine de yer verir:
“O, gerçekçi ve kendine özgü bir natüralisttir, gözlemcidir.
Felsefeyi çevresinden aldığı konu ve tipleri daha iyi anlatmak için
kullanır, dilde sadeliğin taraftarıdır.”181
4. Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın:
“Çağlar Boyu Edebiyatımız” serisinin kırk üçüncüsünde Mehmet Rauf
ve Hüseyin Cahit Yalçın tanıtılır.182 Mehmet Rauf’un Eylül romanıyla Türk
edebiyatına damga vurduğu, henüz bu eseri aşan bir yapıtın olmadığı dile
179 Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212, Ankara 1993, s.22
180 Abdulbaki Arslan, “Ölümünün 45. Yıldönümü Dolayısıyla Hüseyin Rahmi Gürpınar”, Gülpı-
nar, Cilt no 23, Sayı no 263, Ankara 1998, s.21
181 Arslan, (1998:21)
182 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 60, Ankara 1981,
s.28-29
80 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
getirilir. Hüseyin Cahit’in Servetifünun’un temsil ettiği Batılılaşma cereyanına
karşı yapılan tüm hücumlara kavgacı kalemiyle cevap verdiği ifade edilir.
5. Rıza Tevfik Bölükbaşı:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Rıza Tevfik ve Felsefi Düşüncesi”183 adlı yazısının başında, onun yaşam hikâyesine yer verir. Birçok dil bildiğini, felsefe, şiir, spor, folklor ve dinle ilgili sorunlarla yakından ilgilendiğini, şiirleriyle Türk edebiyatına, yazılarıyla Türk düşünce hayatına canlılık getirdiğini belirtir. Çubukçu, Rıza Tevfik’in felsefesinde üç unsurun ağır bastığı kanaatindedir: Birincisi akıl insana rehberdir; ikincisi evrende birlik vardır; üçüncüsü insan evrenin en değerli varlığıdır.
Çubukçu, Rıza Tevfik’in felsefi yazılarıyla ilgili şunları söyler:
“O, felsefi yazılarında Doğu ve Batı düşüncesini karşılaştırdı. Hayatı panayıra benzetirdi. Bu panayıra kimisi çıkar sağlamak, kimisi ün yapmak kimisi de olayları izlemek için gelir. Ona göre çokluk ale-minde birlik aramak felsefe yapmaktır. Akıl bize olaylar arasındaki bağı kavratır, doğruyu gösterir. Varlığın aslını kavramaya akıl yetmez, bu en çok sezgi ve ilhamla olur. Her şey tanrının gücünün görünüşünden ibarettir, varlığın merkezinde insan olduğundan o, evrenin en değerli varlığıdır. İnsan, iradesiyle sanat ve felsefenin alanına yükselebilir. Bunlar yüksek değerlerin alanlarıdır.”184
6. Süleyman Nazif:
H. Fethi Gözler, “54. Ölüm Yılı Münasebetiyle Süleyman Nazif”185 adlı yazısında, Nazif’in şairliğinin pek kuvvetli olmadığını belirterek, onu sadece vatan temalı şiirlerde başarılı bulur. Fakat nesirlerinin devrine göre üst düzeyde olduğunu söyler. Kendisine üstat olarak seçtiği Namık Kemal’den izler taşıdı-ğını belirtir. Yazıda Nazif’le ilgili söylenenlere yer vererek eserlerini sıralar.
7. Tevfik Fikret:
183 İbrahim Agah Çubukçu, “Rıza Tevfik ve Felsefi Düşüncesi”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
151, Ankara 1988, s.5-6
184 Çubukçu, (1988:5)
185 H.Fethi Gözler,”54. Ölüm Yılı Münasebetiyle Süleyman Nazif”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no
61, Ankara 1981, s.18-21
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 81
Gülpınar’da Servet-i Fünun döneminin öncü şahsiyetlerinden Tevfik Fikret’e dair dört makale bulunur. Bu yazılarda şairin hayat hikâyesi ile Türk edebiyatı için yeri ve öneminden bahsedilir.
Fikret hakkında ilk yazı Güzide Taranoğlu’na aittir. Taranoğlu tarafın-dan hazırlanan “Çağlar Boyu Edebiyatımız”186 adlı köşede, Tevfik Fikret’in şiirimize getirdiği en büyük yenilik olarak şiirimizden ümmet zihniyetini yok etmesi gösterilir. Zulme karşı yazdığı şiirlerin hala canlılığını ve tazeliğini koruduğu belirtilir. Dili eski olmasına rağmen ilericiliğine vurguda bulunulur.
Kenan Akansu, “Ölümünün 67. Yılında Tevfik Fikret”187 adlı makalesinde, onun ilk zamanlar Muallim Naci’yi taklit ettiğini, daha sonra Recaizâde Mahmut Ekrem’den etkilenerek yeniliğe yöneldiğini belirtir. Yazar, Tefik Fikret’in doğruluğa ve güzelliğe âşık, yalandan nefret eden biri olduğunu, ayrıca sağlam bir ahlak sahibi olmasının yanında fazilet ve doğruluk anıtı olarak hürriyete bağlı kaldığını söyler. Yazının sonunda Atatürk’ün onun hakkındaki sözlerine de yer verir.
Nevin Korucuoğlu, Tevfik Fikret hakkında iki yazı kaleme alır. Bunlar-dan ilki “Tevfik Fikret”188 başlığını taşır. Korucuoğlu bu makalesinde, şairi çağdaş edebiyatı yazınımıza getiren kişi olarak tanıtır. Hürriyet aşkıyla dolu olduğunu, padişah döneminin sıkıntılarını dile getirdiğini, Atatürk’ün onu çok beğendiğini ve devrimci atılımlara özlem duyduğunu ifade eder.
Korucuoğlu, “Çocuk Şiirleri ile Ünlü Şairimiz Tevfik Fikret”189 başlıklı
ikinci yazısında, Fikret’in aruzla yazdığı şiirlerle ünlendiğini belirtir. “Şermin”
adlı çocuk şiirlerinin toplandığı eserinde heceyi kullandığını, aynı zamanda
ressam olduğunu vurgular.
186 Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Tevfik Fikret”,Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 55,
Ankara 1980, s.32-33
187 Kenan Akansu, “Ölümünün 67. Yılında Tevfik Fikret”, Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 75, Ankara
1982, 21-22
188 Nevin Korucuoğlu, “Tevfik Fikret”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 257, Ankara 1997, s.14
189 Nevin Korucuoğlu, “Çocuk Şiirleri ile Ünlü Şairimiz Tevfik Fikret”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı
no 311, Ankara 2002, s.11
82 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
C. Milli Edebiyat:
Gülpınar, herhangi bir ideolojinin sözcülüğünü yapmasa da Milli Ede-
biyat anlayışına yakın bir dergidir. Bu nedenle Tanzimat ve Servet-i Fünun
sanatçılarının aksine Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Nusret Zorlutuna gibi Milli
Edebiyat anlayışının öncüleri ayrıntılı şekilde incelenir. Yazılarda ele alınan
şahsiyetlerin Türk diline katkıları ve Anadolu’ya bakışları ele alınır. Ancak
bu döneme ait bazı önemli şahsiyetlere yer verilmez. Faruk Nafiz Çamlıbel
ve Halide Nusret Zorlutuna hakkında ise birden fazla yazı bulunur. Derginin
110. sayısında Zorlutuna için özel bir ek çıkarılır.
1. Cahit Külebi:
Abdulkadir Güler, “Bir Yalnız Adam Cahit Külebi”190 adlı yazısında,
onu Anadolu insanının acılarını, sevinçlerini, özlemlerini ve tutkularını sade
bir dille anlatan bir şair olarak tanıtır. Külebi’nin halk şiir geleneğine uygun
ürünler vererek öztürkçeden yana olduğunu beyan eder. Atatürkçü bir şair
olarak onun ilke ve inkılâplarına bağlı kaldığını belirterek “Dostlara Türkü”
şiirinden bazı dizelerini tahlil eder.
2. Enis Behiç Koryürek:
Enver Tuncalp, “Enis Behiç Koryürek’in Aruz Ölçüsüyle Yazılmış
Şiirleri”191 adlı yazısında, Koryürek’in ilk şiirlerini Servet-i Fünuncuların
etkisinde yazdığını, daha sonra hece veznini ve sade dili benimseyenlerin
safına katılarak kısa sürede hecenin beş ünlü şairinden biri olduğunu söyler.
Yazar, Koryürek’in aruzla yazılmış şiirlerinin bütününü bir makalede tanıt-
manın imkânsız olduğunu belirterek “Nehir”, “Bezm-i Ali” ve “Varidat-ı
Süleyman” adlı şiirlerinden örnekler sunar.
190 Abdulkadir Güler, “Bir Yalnız Adam Cahit Külebi”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 258, Ankara
1997, s.19-20
191 Enver Tuncalp, “Enis Behiç Koryürek’in Aruz Ölçüüsyle Yazılmış Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no
9, Sayı no 99, Ankara 1984, s.14
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 83
3. Faruk Nafiz Çamlıbel:
Dergide Beş Hececiler topluluğun önemli isimlerinden Faruk Nafiz Çam-
lıbel hakkında üç yazı bulunur. Bunlardan ilki isimsiz yayımlanır. Gülpınar
yazı ailesi tarafından kaleme alınan “Faruk Nafiz Çamlıbel”192 adlı yazıda,
ünlü şairin çalışma hayatından bahsedilir. Çamlıbel’in Ankara’da öğretmenlik
yaptığı, Hayat ve Türk Yurdu dergilerinde müdürlük görevinde bulunduğu
belirtilir. Ayrıca, Akbaba gibi neşriyatlarda Kalender imzasıyla mizahi ve
eski tarz şiirler yazdığı, şairliğe adım attığı yıllarda Cenap Şahabettin’den
etkilendiği, daha sonra da Yahya Kemal’i beğendiği, hatta Yahya Kemal
aşığı olduğu ifade edilir.
Yazıda, ünlü şairin hem duygusal hem de toplumsal eserlerde çok başa-
rılı olduğu, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’nun birçok yerini dolaştığı,
buradaki görgüleriyle çok güzel memleket şiirleri yazdığı belirtilir. Aruz ve
heceyi bir arada çok iyi kullandığı, pürüzsüz bir dile sahip büyük şairlerden
biri olduğu vurgulanır. Ardından eserleri kısaca tanıtılır.
H. Fethi Gözler, “Faruk Nafiz Çamlıbel”193 adlı yazısında, ölüm yılı mü-
nasebetiyle şairi ele alır. Gözler, Çamlıbel’in ilk şiirinin Çocuk Dünyası’nda
çıktığını ve çeşitli dergilerde şiirlerinin yayımlandığını söyler. Gözler’e göre
onu asıl etkileyen Yahya Kemal’dir. Teknik ve lisan yönünden Yusuf Ziya
kadar kuvvetli olmasa da ondan daha lirik ve derindir.
Gözler, Çamlıbel’in şiir hayatını üçe ayırır. Birinci dönemindeki şiirle-
rin teması aşktır. Bu dönemde özellikle Edebiyat-ı Cedide’nin etkisindedir.
Toplum meseleleriyle ilgilenmez. Yurt gerçeklerine kapalıdır. İkincisi mem-
leket meselelerini konu aldığı dönemdir. Bu devrinde realist bakış açısıyla
memleket şiirleri yazar. Gerçek Anadolu’yu “Han Duvarları” şiirinde dile
getirir. Ayrıca bu dönem şiirlerinde Anadolu insanının tabiatını, ıstıraplarını
ve sosyal hayatını işler. “Sanat” adlı şiirinde de şiirle ilgili görüşlerini be-
lirtir. Üçüncü döneminde ise düşünceye önem verir. Mistik ve tasavvufi bir
192 Gülpınar, “Faruk Nafiz Çamlıbel”, Cilt no 1, Sayı no 7, Ankara 1976, s.6-7
193 H.Fethi Gözler, “Faruk Nafiz Çamlıbel”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 55, Ankara 1980, s.7-15
84 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
havanın hâkim olduğu bu dönemde, din ve ruh konularına uzanan metafizik
ayrıntıları şiirselleştirir.
Abdulbaki Arslan, “9 Kasım 1923 Tarihinde Kaybettiğimiz Faruk Nafiz
Çamlıbel’in Hayatı ve Kendisine Dair Fikirler”194 adlı yazısında, şairin kısa
bir biyografisinden sonra birçok önemli ismin Çamlıbel’e dair görüşlerine
yer verir. Süleyman Nazif, onun neslinin en büyük şairi olduğunu söylerken,
Mithat Cemal ise gençler içinde en çok onu beğenir. Halide Nusret, “Bugünün
belki de yarının en büyük şairidir.” diyerek onu över. Vasfi Mahir Kocatürk
onun heceyle yazdığı şiirlerle şöhrete kavuştuğunu belirtir. Yazıda Mehmet
Kaplan’ın onun için söylediği şu sözlere de yer verilir:
“Faruk Nafiz’in Anadolu’ya bakış tarzı, tesiri altında kaldığı, devir
ve edebi cereyanlarla ilgili olmakla beraber, onu bizzat yakından görmüş
olmasına dayanır. Onu itibarilikten kurtaran şahsi hayat tecrübesidir.”195
4. Halide Nusret Zorlutuna:
Gülpınar’da Milli Edebiyat Dönemi’nin önemli kadın şairlerinden Ha-
lide Nusret Zorlutuna hakkında iki yazı vardır. Bu yazılardan ilki Abdullah
Satoğlu’na aittir. İkinci yazı, Halide Nusret Zorlutuna özel ekinde bulunur.
Bu yazı isimsiz yayımlanır.
Abdullah Satoğlu, “Halide Nusret Zorlutuna”196 adlı yazısında, onu
Türk edebiyatının en asil ve en zarif kadın şairi olarak tanıtır. Edebiyat
tarihindeki yerinin sadece şairliğinden ya da romancılığından gelmediğini,
gücünü milliyetçi ve memleketçi duygulardan aldığını söyler.
Yazının devamında Nihat Sami Banarlı ve Kenan Akyüz’ün onun için
söylediklerine yer verir. Banarlı’ya göre Zorlutuna, “Hisli ve şefkatli bir genç
kız ruhuyla tüm şiirlerinde Türk şiirine samimi ve lirik manzumeler kazan-
194 Abdulbaki Arslan, “9 Kasım 1923 Tarihinde Kaybettiğimiz Faruk Nafiz Çamlıbel’in Hayatı
ve Kendisine dair Fikirler”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 151, Ankara 1988, s.20-23
195 Arslan, (1988:22)
196 Abdullah Satoğlu, “Halide Nusret Zorlutuna”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 122, Ankara 1986,
s.5-8
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 85
dırmış bir sanatkârdır.”197 Kenan Akyüz ise onun romancı kimliğini ortaya
çıkararak “Romanlarda kadın psikolojisini çok iyi tahlil edebilen sanatkârın
şiirlerinde, ince bir melâl ve zaman zaman romantikleşen güzel bir lirizm
hâkimdir.”198 diyerek sözünü tamamlar. Yazının sonunda Zorlutuna’nın şiir-
lerinden örnekler sunulur.
Gülpınar dergisinin 110. sayısı ölümünün birinci yıldönümü münasebetiyle
Halide Nusret Zorlutuna özel ekiyle yayımlanır.199 Bu ekte, ünlü şairin hayatı,
sanatı ve edebi kişiliği ayrıntılı şekilde incelenir. Şiirlerinden bazı örneklerin
verildiği bu ekte, ayrıca Zorlutuna’nın çok sayıda fotoğrafı da bulunur.
Zorlutuna, şöhrete “Git Bahar” adlı şiiriyle ulaşır. Şiirlerinin çoğunda
kadın duyarlılığının hüznü ve melalini dile getirmeye çalışır. Önceleri aşka
bağlı lirik şiirler yazmasına rağmen daha sonra yurt güzelliklerini dile getiren
şiirlerle eşsiz memleket tabloları çizer. Son şiirlerinde mistik bir atmosfer
hâkimdir. Yazıda ayrıca Zorlutuna hakkında şunlar söylenir:
“Zorlutuna’nın şiirlerinde karamsar bir gökyüzünden, aydınlık,
hür ve mutlu bir bahar atmosferine, güneşlerle yüklü bir gökyüzüne
geçiş vardır. O, maziden kopmuş değildir; mazi dayanak noktası, ilk
hareketin ilk kıvılcımıdır. Tarihe ve bizim olan diyarlara bağlıdır. Düne
kadar bizim olan Kerkük için de yanıp kavrulur. Atatürk sevdalısıdır.
Türk kızına, Türk oğluna Gazi’yi tanımalarını öğütler. Şiirlerindeki
mükemmel Türkçede onun edebiyat öğretmenliğinin, nazlı, sakin ve
saygılı Türk kadının izleri görülür.”200
5. Halit Fahri Ozansoy:
Enver Tuncalp, “Halit Fahri Ozansoy’un Aruz Ölçüsü ile Yazılmış
Şiirleri”201 adlı yazısında, Ozansoy’un adını ilk kez aruzla yazdığı şiirlerle
197 Satoğlu, (1986:7)
198 Satoğlu, (1986:8)
199 Gülpınar, “Halide Nusret Zorlutuna”, Cilt no 10, Sayı no 110, Ankara 1993, s.1-15
200 Gülpınar, (1993:2)
201 Enver Tuncalp, “Halit Fahri Ozansoy’un Aruz Ölçüsü ile Yazılmış Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no
9, Sayı no 101, Ankara 1984, s.17-18
86 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
duyurduğunu belirtir. Heceden tekrar aruza dönünce eleştirilmesine rağmen
edebiyatımızın önemli bir şahsiyeti olarak edebiyat tarihimizdeki yerini alır.
Tuncalp, aruzun ve hecenin Türk edebiyatının iki milli ve birbirinden ayrıl-
maz ölçüsü olduğunu öne sürer. Yazının sonunda ünlü şairin aruzla yazılmış
birkaç şiirinden de örnek verir.
6. Mustafa Necati Karaer:
Abdullah Satoğlu, “Mustafa Necati Karaer ve Şiirleri Üzerine”202 adlı
yazısında, onu eski şiirimizi ve halk edebiyatımızı içine sindiren, masal ve
destan unsurlarından yararlanarak senteze ulaşmış bir şair olarak niteler.
Geçmişle günümüzü kaynaştıran ve yarınlara açık kapı bırakan şiirleri sev-
diğini belirtir. Şiiri; dil, tarih ve kültür gibi millet hayatının vazgeçilmez bir
halkası ve nesiller arası bir köprü olarak gören Karaer, hızla akıp tükenen
zaman içinde istediği anı dilediği zamanda yaşayabilen müstesna bir şairdir.
7. Ömer Bedrettin Uşaklı:
Halil Soyuer, “Ömer Bedrettin ve Sarıkız Mermerleri”203 adlı makale-
sinde, Türk edebiyatının lirik şairlerinden Ömer Bedrettin Uşaklı’yı tanıtarak
şiirlerinin tahlilini yapar. Uşaklı’ya ait “Sarıkız Mermerleri” adlı şiiri ilk kez
kendisinin okuduğunu belirten Soyuer, şiirin evladını kaybeden bir babanın
haykırışı olduğunu ifade eder. Sarıkız, Kazdağı’nın en yüksek tepesidir,
Uşaklı’nın genç yaşta ölen evladının mezarı da bu dağın eteklerindedir.
8. Ömer Seyfettin:
Gülpınar’da Milli Edebiyat Akımı’nın öncülerinden biri olan Ömer
Seyfettin’e dair iki makale vardır. H. Fethi Gözler tarafından kaleme alınan
bu yazılar, kapsamlı olmaları nedeniyle diğerlerinden ayrılır. Bu yazılarda
202 Abdullah Satoğlu, “Mustafa Necati Karaer ve Şiirleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
256, Ankara 1997, s.6-7
203 Halil Soyuer, “Ömer Bedrettin ve Sarıkız Mermerleri”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 4, Ankara
1976, s.10-12
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 87
Ömer Seyfettin’in Türk edebiyatına katkılarından bahsedilir. Ayrıca eserleri
hakkında bilgiler sunulur.
Ömer Seyfettin hakkında ilk yazı “100. Doğum Yılı Münasebetiyle Genç
Kalemler Dergisi ve Ömer Seyfettin”204 başlığını taşır. Gözler, bu yazıda Milli
Edebiyat Akımı’nın ilk yayın organı olan Genç Kalemler dergisi hakkında
kısaca bilgi verir. Dergide çalışan önemli yazarların isimlerini verdikten sonra,
derginin ilk sayısından itibaren ele alınan Yeni Lisan düşüncesi üzerinde du-
rulur. Yazar, bu görüşün amacının Türk dilini sadeleştirmek olduğunu söyler.
Gözler, Yeni Lisan hareketinin bilhassa Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti
sanatkârlarının dil anlayışını tenkit etiğini belirtir. Onlarla amansız bir fikir
savaşına girerek taraftar toplamaya başlar. Gözler’in belirttiğine göre, Genç
Kalemler’deki “Yeni Lisan” adlı makale isimsiz çıkmasına rağmen Ömer
Seyfettin tarafından yazılmıştır. Ömer Seyfettin bu makalede Servet-i Fünun
ve Fecr-i Âti mensuplarına hücum ederek devrin kalem erbabının dünü taklit
etmekten vazgeçmesi halinde hakiki fecrin doğacağını ve bu sayede milli
bir edebiyatın mutlaka oluşacağını belirtir. Bu makalede Ömer Seyfettin ve
arkadaşları şu önerilerde bulunur:
1. Türkçeyi ıslah için Arapça ve Farsça kelimeleri atmalı.
2. Türkçe karşılığı olmayanları bırakmalı.
3. Milliyetçiliğe bir bütün halinde ulaşabilmek için dilde sadeleşme olmalı.
Gözler, yazısında, Agâh Sırrı Levent’in Ömer Seyfettin’in edebi kişi-
liğinin oluşmasında, sınır boylarında müfreze komutanı olarak bulunduğu
sırada birçok acıklı olaya şahit olmasının önemli payı olduğu görüşüne de yer
verir. Yazar, Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler’deki Yeni Lisan hareketine,
Ali Canip’e yazmış olduğu mektupla başladığını söyleyerek bu mektuptan
bazı parçaları okuyucuya sunar. Yazının sonundaki bazı dipnotlarda Genç
Kalemlerle ilgili ayrıntılı birçok bilgi de bulunur.
204 H. Fethi Gözler, “100. Doğum Yılı Münasebetiyle Genç Kalemler Dergisi ve Ömer Seyfet-
tin”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 98, Ankara 1984, s.12-16
88 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
H. Fethi Gözler, “62. Ölüm Yılı Münasebetiyle Ömer Seyfettin’in
Hikâyelerindeki Özellikler”205 başlıklı bir diğer yazısına, Türk ve dünya
edebiyatında hikâyenin tarihçesiyle başlar. İlk hikâyecinin İtalyan Boccacio
olduğunu belirttikten sonra, dünyadaki geçerli iki hikâye biçiminden bahseder.
Olaya önem veren Maupassant ve durum hikâyesi olarak bilinen Çehov tarzı
hikâyeler hakkında bilgi verir. Türk edebiyatında Batılı hikâyenin ilk önemli
örneklerinin Servet-i Fünun’la başladığını söyleyerek Türk hikâyeciliğini
dört grup altında inceler. Birinci grubun Maupassant biçimini devam etti-renlerden oluştuğunu ve en önemli temsilcisinin Ömer Seyfettin olduğunu kaydeder. İkinci grupta ise İstanbul’da yaşayan halkın âdet ve geleneklerini konu edinenler vardır. Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim bu tarzda yazanların öncüleridir. Üçüncü grupta Memduh Şevket Esendal’ın ve Sait Faik Abasıyanık’ın öncülüğünü yaptığı Çehov tarzı vardır. Dördüncü grupta ise 1955’ten sonra gelişen ve cemiyet kaygısı taşımayan grubun olduğunu belirtir.
Gözler hikâyecilikle ilgili bilgiler verdikten sonra Ömer Seyfettin’in edebi yönünü ele alır. Klasik öykü tarzını benimsediğini ortaya koyar. Sonucun genellikle okuyucunun beklediği şekilde olmadığını belirtir. Konularının da Türk-Osmanlı tarihi, toplumun aksayan yönleri, sosyal ve siyasi konular, çocukluk hatıraları, Anadolu efsaneleri ve Türk folkloru olduğunu belirtir. Türk tarihini konu edindiği eserleri arasında “Pembe İncili Kaftan”, “Topuz”, “Forsa” ve “Kütük” gibi hikâyelerini sayar. 1910 yılında yazılan “Hürriyet Bayrakları” hikâyesinden bir parça verir. Toplumun aksayan yönlerini gösteren hikâyelerine “Gizli Mabet” ve “Yüz Akı”nı; çocukluk hatırlarına “Falaka”yı; Anadolu folkloruna örnek olarak da “Çakmak”ı gösterir. Son olarak da Ömer Seyfettin’in tekrar incelenerek yeni nesillere aktarılmasını önerir.
9. Yusuf Ziya Ortaç:
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: Yusuf Ziya Ortaç”206 adlı makale-sinde, Ortaç’ı öğrencilerine edebiyatı sevdiren bir yazar olarak tanıtır. Akbaba adlı dergisiyle Türk edebiyatını mizahi yönden beslediğini, şiir, hikâye, roman, oyun, fıkra, gezi yazısı ve anı türlerinde eserler verdiğini söyler.
205 H. Fethi Gözler, “62. Ölüm Yılı Münasebetiyle Ömer Seyfettin’in Hikayelerindeki Özellik-
ler”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 161, Ankara 1989, s.10-16
206 Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: Yusuf Ziya Ortaç” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 215,
Ankara 1994, s.13
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 89
10. Ziya Gökalp:
Selahattin Yazıcıoğlu, “Ziya Gökalp’ın Son Arzusu Milli Bir Türk Des-tanı Meydana Getirmekti”207 adlı makalesinde, Gökalp’ın Türk tarihinde eşi bulunmayan milli bir filozof ve sosyolog olduğunu belirtir. Yazıcıoğlu’na göre ünlü şair, halka doğru giderek halktaki milli felsefeyi, zevk ve sanat özellik-lerini toplayıp milli bir eser haline getiren öncü bir şahsiyettir. Yazıcıoğlu, yazısında Gökalp’in şu görüşlerine de yer verir:
“Halkın geleneksel inançları, örf ve adetleri, lisanı, edebiyatı milli özellikler gösterir. Bunlardan herhangi birini başka bir ulustan almak mümkün değildir; çünkü bunlar her toplumun kendine özgü manevi değerleridir. Felsefi Türkçülük, Türk hakkındaki bu milli felsefeyi arayıp meydana çıkarmaktır.”208
207 Selahattin Yazıcıoğlu, “Ziya Gökalp’ın Son Arzusu Milli Bir Türk Destanı Meydana Getir-
mekti”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 131, Ankara 1987, s.11-13
208 Yazıcıoğlu, (1987:12)
90 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
D. Bağımsızlar:Gülpınar’da Bağımsız Şahsiyetlerden Ahmet Haşim, Mehmet Akif Er-
soy ve Yahya Kemal Beyatlı hakkında çeşitli makaleler bulunur. A. Haşimle ilgili bir, M. Akif’le ilgili dokuz, Y. Kemal Beyatlı ile ilgili de dört makale bulunur. Ahmet Haşim’e dair ise bir yazı vardır. Bu makalelerde, daha çok adı geçen isimlerin hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durulur.
1. Ahmet Haşim:
Mehmet Aslanoğlu, “68. Yıldönümünde Ahmet Haşim ve Sembolizm”209 adlı yazısında, Haşim’i biyografisiyle tanıttıktan sonra edebi şahsiyeti üzerinde durur. Aruz ölçüsünü kullandığı şiirlerinde aşk ve tabiat temaları hâkimdir. Hayale ve müziğe büyük önem verir. Kelimeleri renk, ışık ve gölge gibi kullanarak mısralarla sanki resim yapar. Aslanoğlu, yazısında sembolizmin genel niteliklerini sıraladıktan sonra, Haşim’in bu akımın özelliklerine
sahip en başarılı şair olduğunu ileri sürer. Yalnızca şiirde değil, düzyazıda
da Haşim’i büyük edebiyat adamı olarak tanıtır. Fıkra türündeki yazılarının
bugün bile büyük bir tatla okunduğunu belirtir.
2. Mehmet Akif Ersoy:
Gülpınar’da Mehmet Akif Ersoy hakkında dokuz makale bulunur. Bu
makalelerin birçoğunda ayrıntılı bilgiler mevcuttur. Özellikle H. Fethi Gözler
tarafından kaleme alınanlar dikkate değerdir. Bu yazılarda Ersoy’un hayatı,
edebi şahsiyeti ve İstiklal Marşı’ üzerinde durulur.
Mehmet Akif Ersoy hakkında ilk yazının sahibi M. Esat Tozkoparan’dır.
Tozkoparan, “Mehmet Akif Ersoy”210 adlı yazısında, onun sadece bir duygu
şairi olmadığını, fikir, düşünce, heyecan ve duyguyu bir potada erittiğini
söyler. Türklerin Kurtuluş ve Çanakkale destanlarını onun kadar güzel dile
getiren başka bir şair yoktur. Yazar, bu büyük şairin bütünüyle incelenme-
209 Mehmet Aslanoğlu, “68. Yıldönümünde Ahmet Haşim ve Sembolizm”, Gülpınar, Cilt no 26,
Sayı 304, Ankara 2001, s.17-18
210 M. Esat Tozkoparan, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 85, Ankara 1983, s.
7-8
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 91
diğini, bunun büyük bir eksiklik olduğunu vurgulayarak Akif hakkında
şunları söyler:
“Akif, şiirlerinde milli ve dini duygular kadar sosyal konulara da
yer verir; en belirgin özelliklerinden biri gerçekçiliktir. Onun bütün
şiirlerinde milli birlik ve beraberlik, hak, adalet, ahlak ve fazilet te-
maları göze çarpar. Milletin mutluluğunu, bütün insanlığın mutluluğu
içinde mütalaa etmiştir. Hatır için konuşmaz, hangi şartlar içinde
olursa olsun asla taviz vermezdi.”211
Mustafa Yazıcı, “Vatan, İstiklal ve Sportmen Şairimiz Mehmet Akif
Ersoy”212 adlı yazısında, ünlü şairi farklı yönleriyle ele alır. Memleketin en
kötü döneminde millete savaşma ve tekrar yaşama arzusu aşıladığını söyler.
Ona göre Akif, en büyük Türk şairlerinden biridir.
Yazıcı, makalesinde İstiklal Marşı’nın yazılma serüveninden bahseder.
Akif’in bu yarışmaya ödül verildiği için katılmayışını ve Hamdullah Suphi’nin
kendisinden bir İstiklal Marşı yazma talebini anlatır. Akif’in yazdığı şiirin 25
Mart 1921’de ulusal marş olarak kabul edildiğini söyleyerek marşın tamamını
okuyucuya sunar. Ayrıca Çanakkale Savaşı’nı onun kadar heyecanlı ve etki-
leyici tasvir eden başka biri olmadığını savunur. Bu şiirdeki Mehmetçik’in
ne anlama geldiğini dile getirir. Yazar onun İstanbul’dan Ankara’ya Milli
Mücadele’ye katılmak üzere giderken önüne gelen her yerde halkı, milli
kuvvetlere katılmaya sevk etmesini takdir eder.
H. Fethi Gözler’in, Akif hakkında iki yazısı bulunur. Bunlardan birincisi
“Mehmet Akif Ersoy’un Edebi Şahsiyeti ve Karakterinden Çizgiler”213 adını
taşır. Yazar, bu makalede Akif’in edebi şahsiyeti üzerinde durur.
Mehmet Akif’in şiir yazmaya Baytar Mektebi’nde başladığı, Namık
Kemal ve Abdülhak Hamit’ten etkilendiği, fakat onun fikir ve ruh âlemini
tesiri altında tutan kişinin Şirazlı Şeyh Sadi olduğu ve yabancı yazarlardan La
211 Tozkoparan, (1983:8)
212 Mustafa Yazıcı, “Vatan, İstiklal ve Sportmen Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no
11, Sayı no 125, Ankara 1986, s.5-8
213 H. Fethi Gözler, “Mehmet Akif Ersoy’un Edebi Şahsiyeti ve Karakterinden Çizgiler”, Gülpı-
nar, Cilt no 10, Sayı no 119, Ankara 1986, s.11-14
92 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Martine ile Duma’dan etkilendiği anlatılır. Akif, Servet-i Fünun edebiyatının
sanat için sanat görüşüne itibar etmeyerek cemiyete, yaşadığı topluma uzak
kalmaz. Üslubu sade ve etkileyicidir, şahısları kendi dilleriyle konuşturur.
Konuşma biçiminde kaleme alınan bu hikâyelerde aruzu Türkçeye ustaca
uygular. Hikâyeye nükteyi sokar. Konularında gerçekçidir.
Yazının devamında Akif gibi şahsiyetlerin kolay yetişmediği ve onun
bir kutup yıldızı olduğu vurgulanır. Şiirlerinden örnekler sunulur.
Yazar, Akif’in şiirimize gerçek tasviri getiren kişi olduğunu savunur.
Ona göre ünlü şair, dilini halkın diline uydurur. Aruzu en iyi kullanan
şairlerdendir. Aruz onun elinde adeta balmumu haline gelir. Yazar, Türk
aruzunun kıvamını onunla bulduğunu söyler. Akif, aruza düşkün olmasına
rağmen heceye de düşman değildir.
H. Fethi Gözler, “Mehmet Akif Ersoy’un Manevi Yönü ve İstiklal Marşı
Üzerine”214 adı bir diğer makalesinde, Akif’in şahsiyeti ve İstiklal Marşı üze-
rinde durur. Onun ülkücü olduğunu, nesre fazla iltifat etmediğini dile getirir.
Akif’in, 1912’den sonra yazdığı şiirlerinde haykıran, bazen de isyana doğru
yinelenen bir sesi olduğunu belirtir. Bunun sebebi olarak Türk milletinin içine
düştüğü zorluğu gösterir. Geri kalmışlığın utancı karşısında sessiz kalmaz
ve milletini bundan bir an önce kurtarmayı arzular.
Gözler, yazısında Akif’in yazdığı şiirin milli marş oluncaya kadar
geçirdiği safhaları da özetler. Akif’in 1912’ye gelinceye kadar ferdi dert ve
acıları anlatmakla yetindiğini, bu tarihten sonraki ürünlerinde sosyal faydayı
amaç edindiğini belirtir.
Abdulkadir Güler, “Mehmet Akif Ersoy’un Şahsiyeti Üzerine Düşünceler”215
adlı makalesinde, Akif’in sadece İstiklal Marşı şairi olmadığını, karanlık
günlerde memleketin kurtuluşu için kendini yurduna adadığını, Batı me-
deniyeti karşısında geri kalmış olmamızın sebeplerini gözler önüne sererek
yükselmenin yollarını gösterdiğini ifade eder. Güler’e göre Akif, vatan, tarih
214 H. Fethi Gözler, “Mehmet Akif Ersoy’un Manevi Yönü ve İstiklal Marşı Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 12, Sayı no 140, Ankara 1987, s.7-12
215 Abdulkadir Güler, “Mehmet Akif Ersoy’un Şahsiyeti Üzerine Düşünceler”, Gülpınar, Cilt no
12, Sayı no 136, Ankara 1986, s.24-27
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 93
ve din sentezini yapmış hürriyet ve istiklal aşığı bir şairdir. İleri sürdüğü
düşüncelere uygun yaşayan, sözü, özü bir şahsiyettir. Tüm ömrünce Türk-
İslam ahlakını telkin eder. Yazıda, Cenap Şahabettin’in Akif hakkındaki
görüşlerine de yer verilir:
“Akif, yalnız bizim asrımızın değil, hatta tarihimizin en büyük
destan şairidir. Kuvvet ve samimiyet önemli iki meziyetidir. Kalbi, din
ve vatan aşkıyla atar. Ona göre sanat sanat için değil, hayat içindir.”216
Güler yazısında, Akif’i bir düşünce ve aksiyon adamı olarak tanıtır. O,
Türk edebiyatına attığı silinmesi imkânsız imzayla gönlümüzde ebediyen
anılacaktır.
Akif hakkında İsa Kayacan’ın iki yazısı bulunur. Bunlardan ilki “Milli
Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”217 başlığını taşır. Kayacan yazısında Akif’in
hayat hikâyesine yer verir. Yazarın tahsil hayatından bahsettikten sonra üç dil
bildiğini ve memuriyet sebebiyle farklı ülkelere gittiğini belirtir. Sebilü’r-reşat
dergisinde başyazarlık yaptığını, İstanbul’un işgali üzerine milli mücadele
ruhunun memleketi kapsamasına katkıda bulunmak için Anadolu’ya geçtiğini
söyler. Akif’in İstiklal Marşı’nı yazma serüveni de bu yazıda yer almaktadır.
İsa Kayacan, “Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”218 adlı bir diğer maka-
lesinde, Akif’in yeterince tanınmadığını savunur. Yazıda şairin doğumundan
başlayarak memuriyet hayatı ve memuriyet nedeniyle gittiği çeşitli yerler,
bildiği yabancı diller ve milli mücadeleye yaptığı katkıları hakkında bilgiler
verilir. Yazara göre Akif, birçokları gibi zevk ve eğlence yerlerinde israfa
dalıp şahsiyetini sıfıra indiren bir sefahat şairi değil, hayatının tüm evrelerini
milli ve İslami bir yolda sarf eden “Safahat” şairi olur.
Nevin Korucuoğlu, “Mehmet Akif Ersoy”219 adlı makalesinde, onun çok
sayıda yabancı dil bildiğini, okul sıralarındayken ilk şiirlerini yazdığını ve
216 Güler, (1986:25)
217 İsa Kayacan, “Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 129, Ankara
1987, s.6-8
218 İsa Kayacan, “Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 289, Ankara
2000, s.10-12
219 Nevin Korucuoğlu, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 255, Ankara 1997, s.11
94 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Burdur mebusuyken İstiklal Marşı’nı yazmaya başladığını anlatır. Ayrıca,
evinin bulunduğu sokağa isminin verilmesini takdir eder.
Mehmet Kardeş, “Mehmet Akif Ersoy”220 adlı makalesinde, Akif’i “Şa-irliği, İstiklal Marşı, Şahsiyeti, Çalışması, Hususiyetleri, Cihadı, Seyahatleri, Vefatı” olmak üzere sekiz başlık altında inceler.
Kardeş, onu vatan ve millet aşkının sembolü kabul eder ve onu çok yönlü, dindar bir şair olarak tanıtır. Milletimizin milli destanı “İstiklal Marşı”nı yazdığını ve “Çanakkale Şehitlerine” şiiriyle edebiyat tarihimize erişilmez bir anıt diktiğini savunur. Kısaca İstikal Marşı’nı yazma serüveninden bah-seder. Yalnız kalıp düşünmenin onun en çok sevdiği işlerden biri olduğunu belirtir. Sadece düşünmekle, yazmakla ve okumakla vakit geçirdiğini, başka şeylerde lezzet bulmadığını söyler. Onun Şirazi’den ve Muhammet İkbali’den etkilendiğini kaydeden Kardeş, Tevfik Fikret, Abbas Halim Paşa ve Daudet’i de beğendiğini ifade eder. Kardeş, Akif’in millilik yanına vurgu yaparak hakkında şunları söyler:
“O, milli düşündü, milli yazdı, milli söyledi, milli yaşadı. Ne yazdıysa duyarak, ağlayarak yazdı; pare pare sıhhatini, varlığını eriterek yazdı. Kurtuluş Savaşı yıllarında gazete ve dergilerdeki yazıları, meydandaki konuşmaları, camilerdeki vaaz ve hutbeleriyle Müslüman-Türk milletinin yazan eli, haykıran dili, atan yüreği, ge-leceği kuşatan ümidi, kurtuluş haberinin müjdecisi olmuştur.”221
3. Yahya Kemal Beyatlı:
Gülpınar’da Milli Edebiyat Dönemi’nin bağımsız şahsiyetlerinden Yahya Kemal Beyatlı hakkında dört makale bulunur. Bu makalelerde onun İstanbul’a ve Osmanlı tarihine olan aşkından bahsedilir. Türk şiiri için önemi ortaya konur.
Yahya Kemal’e dair ilk yazı M. Halistin Kukul’a aittir. Kukul, “Yahya Kemal ve Tarih Şuuru”222 adlı makalesinde, Beyatlı’nın şiirlerinde ana tema
220 Mehmet Kardeş, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 284, Ankara 1999, s.7-11
221 Kardeş, (1999:10)
222 M. Halistin Kukul, “Yahya Kemal ve Tarih Şuuru”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 157, Ankara
1989, s.20
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 95
olarak “tarih”i kullandığını ifade eder. Şiirlerindeki vatan ve millet gibi un-surlara tarih şuurunu da ekleyerek hakiki şiir örnekleri sunar. Kukul’a göre, onun şiirlerinde daima “mazi-ati sentezi” mevcuttur. Şair, mazisiz bir atiyi arzu etmediği gibi, atinin de bir şuur olarak tarih olmasını ister. Şiirlerinde Allah, din, millet, vatan, ordu imajlarını bir arada düşünür. Yazının sonunda Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirini okuyucuya sunar.
Ahmet Ayberkin, “Yahya Kemal İçin”223 adlı makalesinde, şairin hayatı hakkında bilgiler verdikten sonra, şairliği ve sanatı üzerinde durur. Yazar, şair için “Kökü mazide olan bir ati değil sadece, kökü doğuda olan batıdır.” der. Ayberkin’e göre Yahya Kemal, arı ve pürüzsüz Türkçesiyle ölümsüzlüğün yücesine erişmiştir. Onun büyük şiire ulaşmasının ana nedeni, bir dizenin üzerinde gerektiğinde yıllarca çalışmış olmasıdır.
Ayberkin’e göre Yahya Kemal, her şiiriyle bir ölümsüzlük pınarıdır. Ses ve renk güzelliklerini harmanlayarak Türk şiirine ve düzyazıya gerçek Batı anlayışını getirir.
Mehmet Yiğit, “Yahya Kemal’in Dil Anlayışı”224 adlı makalesinde, Beyatlı’nın yaşadığı dönemdeki dil anlayışlarını okuyucuya sunar. Ardından Yahya Kemal’in eserleri üzerinde durur. Onun dile bakışını inceler.
Yiğit, Yahya Kemal’in eserleri incelendiğinde dil anlayışında üç temel prensip olduğu sonucuna varır. Bunlardan birincisi dile resmi yollarla müda-haleye karışmamak, ikincisi dil tartışmalarına ve polemiklerine girmemek, üçüncüsü sokakta ve evde konuşurken argosuz, halka mahsus dil yanlışla-
rından uzak bir İstanbul Türkçesini kullanarak onu edebi yazı diline hakim
kılmak. Yahya Kemal, dilimizin mefhumlarının yerlerinden oynatılarak
kaybettirilmek istendiği bir dönemde Nihat Sami Banarlı’ya yedi maddelik
bir beyanat verir. Yazıda ancak bunların üçüne yer verilir:
1. Şiirde yaşayan Türkçeye girmemiş hiçbir Arap, Acem, Frenk keli-
meleri kullanmamak,
2. Yaşayan Türkçeye giren bu kelimeleri Türkçe addetmek,
223 Ahmet Ayberkin, “Yahya Kemal için”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 115, Ankara 1985, s.12-13
224 Mehmet Yiğit, “Yahya Kemal’in Dil Anlayışı”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 120, Ankara
1986, s.25
96 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
3. Cümle kuruluşunda Türk milletinin cümleye verdiği mimariye şid-
detle sadık kalmak.
Yahya Kemal, aradığı yeni Türkçenin köklerini eski Yunan ve Latin
şiirinde bulur. “Beyaz Lisan” adıyla yeni bir lisan kavramı ortaya atar. Yiğit,
bu kavramla ilgili görüşleri şairin ağzından açıklar:
“Heredia’yı severken eski Yunan ve Latin şiirinin zevkini almıştım. Öteden
beri aradığım yeni Türkçenin yanına yaklaştığımı bu münasebetle farkına
vardım. Söylediğimiz Türkçe, eski Yunan ve Latin şiirinde beyaz lisan gibi
bir şeydi. Yeni Türkçeyi Heredia’nın vasıtasıyla eski Yunan ve Latin şiirinin
yanı başında görmeye başlamıştım. Asıl Türkçe bana, Sophokles’in Yunancası
ve Tacita’nın Latincesi gibi saf görünüyordu.”225
Beyatlı hakkında son yazının sahibi Nazım H. Polat’tır. Polat, “Yahya
Kemal ve Memleket Edebiyatı”226 adlı yazısında, edebiyatımızda onun kadar
hiç kimsenin milli hayatın unsurlarını ifade gücüne erişemediğine dikkatleri
çeker. Yahya Kemal’in gençlere Mevlana, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi
gibi şairlerin izinden yürümelerini tavsiye ettiğini söyler. Edebiyatımızı
Yakup Kadri ile Rönesans çağına sokma sevdasından çabuk vazgeçip mem-
leket edebiyatına döndüğünü ifade eder. Kemal’in İstanbul’a olan büyük
sevdasından bahseden Polat, “Toprak olan İstanbul’u Fatih’le: fakat his
ve şiir olan İstanbul’u Yahya Kemal’in kalemi sayesinde kazandık.”227 der.
Ayrıca Polat, Beyatlı’yı Türkçenin en büyük destan şairi sayar. Mektepten
memlekete formülüyle Batı’dan öğrendiği modern edebiyat akımlarını Türk
kültürünün ifade vasıtası yaptığı kanaatine varır. Ona göre şairin memleket
edebiyatı anlayışı, eski kültürümüzü toptan kucaklamaktır.
Polat, Yahya Kemal’in fazla yazmak yerine mısra-ı bercesteler meydana
getirmek istediğini dile getirir. Onu memleket şairi yapan taraflardan biri de
Türklerin yaşayışındaki samimiyeti, rindliği bütün güzelliğiyle aksettirmesidir.
225 Yiğit, (1986:25)
226 Nazım H. Polat, “Yahya Kemal ve Memleket Edebiyatı”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 123,
Ankara 1986, s.5-7
227 Polat, (1986:6)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 97
E. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı:
Gülpınar, kabiliyet sahibi olmalarına rağmen yoksulluk ve kimsesizlik
nedeniyle adını duyuramamış, kenarda kalmış gençlerin yazılarına yer vererek
onlara yardım amacını güder. Birçok ünlü şahsiyetin tanıtılmasının yanı sıra
adı pek duyulmayan kişiler de eserleriyle birlikte tahlil edilir. Milli edebiyat
anlayışına bağlı olan Anadolu şairlerinin öne çıkarılması, derginin yayın
politikasıyla örtüşür. Bu yazarların milli edebiyatın devamı niteliğindeki Yedi
Meşale ve Hisar akımlarına yakın olmaları dikkat çeker. Cumhuriyet sonrası-
nın önemli hareketlerinden Garip, II.Yeni ve toplumcu gerçekçi anlayışla şiir
yazanlara dergide yer verilmediği görülür. Çünkü ortaya çıkan birçok akım
ve hareketin maziye karşı takındığı bağları koparma tavrı derginin zihniye-
tiyle uyuşmaz. Cumhuriyet döneminde yetmiş üç isim ele alınır. Bunlardan
bir kısmı tanınmış yazar ve şairlerdir. Ancak büyük çoğunluğunun ismi pek
duyulmamıştır. Şimdi sırasıyla bunları görelim:
1. Abdullah Satoğlu:
Abdullah Satoğlu, Gülpınar’a şiirleri ve yazılarıyla ciddi manada katkısı
bulunan kişilerdendir. Dergide onunla ilgili yedi makale bulunur. Bu yazılarda
onun hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durulur. Türk edebiyatı için önemli
bir şahsiyet olduğuna işaret edilir.
Muhsin İlyas Subaşı, Abdullah Satoğlu hakkında yazısı bulunan ilk kişi-
dir. Subaşı, “Lale Şairi Abdullah Satoğlu ve Şiirleri”228 başlıklı makalesinde
Abdullah Satoğlu’nu Anadolu’nun kurak bozkırında açan lalenin biçimini ve
renklerini adeta yüreğinde yeşerten biri olarak tanımlar. Yazara göre o, taş-
laşan ruhumuzu, betonlaşan çevremizi lalenin kuşatıcı ilahi iklimine çevirir.
Yazar, Türk edebiyatında “su” üzerine birçok şiir yazıldığını vurguladıktan
sonra Satoğlu’nun suyu biraz dini, biraz milli, biraz ütopik, biraz da pastoral
özellikleriyle ele aldığını ve zengin bir şiir dokusu meydana getirdiğini söyler.
228 Muhsin İlyas Subaşı, “Lale Şairi Abdullah Satoğlu ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no
284, Ankara 1978, s.11-13
98 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Kutlu Özen ise, “Türk Folkloruna Gönül Verenler”229 başlıklı yazı di-
zisinde, Abdullah Satoğlu’nu eserleriyle tanıtır. Onu ilk zamanlar gazeteci
kimliğiyle tanıdığını, daha sonra da şairlik ve yazarlık yönüne de şahit ol-
duğunu belirtir. Özen, Satoğlu’nun Kayseri’de kültür ve sanata hizmet eden
yazarların başında geldiğini, halk şiirine, folklora, mahalli ve milli kültüre
önemli katkılar sağladığını belirtir.
Yazar, makalenin devamında şairin on bir eserini ayrıntılı şekilde incele-
dikten sonra sayıları üç yüzü aşan makalelerini konu bakımından tasnif eder.
Ahmet Özdemir “Gönlümde Açan Laleler”230 başlıklı yazısında, lale
şairi olarak ünlenen Abdullah Satoğlu’nu Anadolu insanının sevgi ve saygıyı
sözde değil, özde yaşayan ve yaşatan biri olarak kabul eder. Araştırmacı
yönüyle gençlere rehber olduğunu belirterek eserlerini listeler.
Ahmet Tufan Şentürk “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler”231
adlı yazısına, Tolstoy’un sanat ve sanatçı ile ilgili sözleriyle başlar. Bu sözle-
rin Abdullah Satoğlu için de söylenebileceğini iddia eder. Ona göre Satoğlu,
kolaya kaçan değil, zoru başaran, duygularını bir kuyumcu titizliğiyle söz-
cüklere yükleyen bir şairdir. Şiirlerinde Arapça ve Farsça kelimelere de yer
verir. Türk-İslam sentezi onun dil anlayışına da tesir eder. Şairin şiirlerinde
takma adlar da kullandığını belirten Şentürk, yazısını son kitabından aldığı
bazı şiir örneklerinin tahlilleri ile bitirir.
Abdulkadir Güler, “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler”232 adlı
yazısında, Abdullah Satoğlu hakkında biyografik bilgiler verdikten sonra,
yeni kitabı “Gönlümde Açan Laleler”i tahlil eder. Onun lale çiçeğine gönül
verdiğini söyleyerek bu kitaptaki şiirlerin yaşayan ve anlaşılır bir Türkçeyle
yazıldığını belirtir. Kitabın iki bölümden oluştuğunu söyleyen Güler, birinci
229 Kutlu Özen, “Türk Folkloruna Gönül Verenler”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 208, Ankara
1993, s.15-18
230 Ahmet Özdemir, “Gönlümde Açan Laleler”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 283, Ankara 1999,
s.14-15
231 Ahmet Tufan Şentürk “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler”, Gülpınar, Cilt no 25,
Sayı no 287, Ankara 2000, s.9-11
232 Abdulkadir Güler, “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler” Gülpınar, Cilt no, Sayı no
293 , Ankara 2000, s.8-9
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 99
bölümde Satoğlu’nun şiirlerine, ikinci bölümde ise onun hakkında yazılanlara
yer verildiğini dile getirir.
Güler’e göre, Fuzuli’nin “Su Kasidesi”nden sonra su ile ilgili en güzel şiiri
yazan kişi Satoğlu’dur. Şiirlerinde kimi zaman Yunus, kimi zaman Mevlana,
kimi zaman da Karacaoğlan edası sezilir. Yazıya, Köroğlu gibi haykırdığı
bir koçaklama ile Kayseri için yazdığı bir şiirini ilave eder.
Muharrem Kubat, “Gönlümdeki Açan Laleler ve Abdullah Satoğlu”233
adlı yazısında, Abdullah Satoğlu’nun kısa özgeçmişini verdikten sonra,
onun için şiir yazmanın su içmek kadar doğal bir ihtiyaç olduğunu ortaya
koyar. Onu tertipli bir yazar olarak kabul eden Kubat, şiir yazmak için da-
ima yanında bir kalem ve not defteri bulunduğunu belirtir. Satoğlu ile ilgili
çeşitli değerlendirmelerde bulunduktan sonra, son kitabı “Gönlümdeki Açan
Laleler”i ele alır. Şairin her konuda duygularını şiirleştirdiğini ve şiirlerinde
yurdumuzun çeşitli yörelerini işlediğini ifade eder. Son olarak “Gözlerin” ve
“Su” şiirlerini çok beğendiğini, bunları okuyanların da kendilerini bambaşka
bir âlemde bulacaklarını savunur.
Yılmaz Aybar, Satoğlu’nu ele alan son kişidir. “Abdullah Satoğlu”234
başlıklı yazısında, Satoğlu’nu ülkemizin kalburüstü sanat-kültür adamlarında
biri olarak tanıtır.
2. Abdulkadir Güler:
Hakkında çokça yazı bulunan şahsiyetlerden biri de Abdulkadir Güler’dir.
Güler’le ilgili yazılanların çoğu eserlerinin tahliline yöneliktir.
Ayhan Hasan Bıldırki, “Dicle Köprüsünden Harran’da Atatürk Çiçeğine”235
başlıklı yazısında, onun edebi yönünü şiir kitabından örneklerle incelemeye
çalışır. Bıldırki, Güler’in şiirlerinde Anadolu insanının acılarını ve sevinçle-
233 Muharrem Kubat, “Gönlümdeki Açan Laleler ve Abdullah Satoğlu”, Gülpınar, Cilt no 26,
Sayı no 300, Ankara 2001, s.12
234 Yılmaz Aybar, “Abdullah Satoğlu”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 302, Ankara 2001, s.10-11
235 Ayhan Hasan Bıldırki “Dicle Köprüsünden Harran’da Atatürk Çiçeğine”, Gülpınar, Cilt no
12, Sayı no 135, Ankara 1987, s.23-25
100 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
rini, birlik duygusu içinde billurlaştırırken yaşayan Türkçe ile konuştuğunu,
mısralarında imaj zenginliği, samimiyet ve canlılık olduğunu söyler.
Yazıda ayrıca Güler’in hem serbest hem de heceyi rahatça kullandığı,
bazen Yunus Emre’nin ifade gücüne dahi ulaşabildiği iddia edilir.
H. Fethi Gözler ise, “Abdulkadir Güler ve Şiiri”236 başlıklı yazısında,
Abdulkadir Güler’in son şiirlerinin birkaçı üzerinde durur. Bu şiirlerde
Anadolu’dan etkilendiğini ve rubailerinin çok kaliteli olduğunu söyler. Şiirleri
arasında en güzeli olarak “Bahar Dönüşü”nü gösterir. Yazar ayrıca Güler’in
nesir yazmayı bırakmamasını da tavsiye eder.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Harran’da Atatürk Çiçeği”237 başlıklı makale-
sinde, Abdulkadir Güler’e dair biyografik bilgiler verdikten sonra “Harran’da
Atatürk Çiçeği” adlı şiir kitabını inceler. Yazara göre Güler, mahrumiyet böl-
gelerinde yaşamın çilelerini çekmiş, öğretmenlik onurunu yüreğinde duyan,
bu mesleği hakkıyla yerine getiren değerli bir şairdir. Nasrattınoğlu, şairin
eserinin üç bölümden oluştuğunu belirtir. Her bölümle ilgili şiir örneklerine
yer verip şiirlerini tahlil eder. Şairin önemli aşama kaydettiğini söyleyerek
sonraki şiirlerinde mükemmelliğe ulaşacağını ifade eder.
Talat Avcı, “Yunusça Bir Ozan Abdulkadir Güler”238 adlı yazısında,
Abdulkadir Güler’i “Dicle Köprüsü” şiir kitabı dolayısıyla edebiyatımıza
şiir köprüsü kurmuş bir ozan olarak tanıtır. Avcı’ya göre, bu köprünün ayak-
larından biri halk şiirinin buram buram Anadolu kokan bağrında, ikincisi
folklorumuzun derinliklerinde, üçüncüsü Yunus’un beslediği insan sevgisinin
derinliklerinde, dördüncüsü de Atatürk ve yurt sevgisiyle bezenmiş serbest
şiirimizin kanatlarındadır.
236 H. Fethi Gözler, “Abdulkadir Güler ve Şiiri”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 126, Ankara 1986,
s.16
237 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Harran’da Atatürk Çiçeği”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 147,
Ankara 1988, s.13-14
238 Talat Avcı “Yunusça Bir Ozan Abdulkadir Güler”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 226, Ankara
1995, s.11
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 101
Tayyar Tahiroğlu, “Abdulkadir Güler’in Başarısı”239 başlıklı yazısında,
Abdulkadir Güler’i biyografisi ve şiirleriyle tanıtır. Yazıda, onun yazın ha-
yatına ortaokul sıralarında şiir, edebi yazı, eleştiri ve folklor araştırmalarıyla
başladığı belirtilir. Kızıltepe Ulu Cami için yaptığı incelemenin, bu eserin
yeniden tanıtılmasını sağladığı ifade edilir. Tahiroğlu, Güler’in en verimli
çağında Ordu’nun Çamaş ilçesine sürgün edildiğini söyler. Yazıda şairin
eserleri ve aldığı ödüller hakkında da bilgiler bulunur.
Ünal Şöhret Dirlik, “Abdulkadir Güler ve Kitapları”240 başlıklı yazısında,
Abdulkadir Güler’in Anadolu insanının acılarını, tasalarını, sevinçlerini,
özlemlerini usta bir kalemle ve yaşayan Türkçeyle dile getirdiğini söyler.
Dirlik’e göre, Güler’in kalemi oldukça güçlüdür. O, kalemini araştırmala-
rında kepçe gibi, şiirlerinde nodul gibi ve düzyazılarında sopa gibi kullanır.
3. Ahmet Nadir Caner, Oğuz Kazım Atok, Nuri Kırcıoğlu:
Enver Tuncalp, “Ahmet Nadir Caner”241 başlıklı yazısına, şairin ölü-
münden sonra onun için yazdığı bir şiirle başlar. Caner’in hiçbir zaman
unutulmayacağını iddia eder. Yazıda Caner’in biyografisini verdikten sonra
kitaplarıyla ilgili bilgiler sunar.
M. Esat Tozkoparan, “Kaybettiklerimiz: Üç Şair Dost Ahmet Nadir
Caner, Oğuz Kazım Atok, Nuri Kırcıoğlu”242 başlıklı makalesinde, sırasıyla
Ahmet Nadir Caner, Oğuz Kazım Atok ve Nuri Kırcıoğlu hakkında kısa
bilgiler verir. Yazar, ilk olarak Caner’in sanat sayfaları düzenlediğini, dış
politikayla ilgili yazılar yazdığını, şiirler yazmasına rağmen bunları bir kitapta
toplayamadığını ifade eder. Atok’u nüktedan, hoşsohbet, samimi, hayat dolu
239 Tayyar Tahiroğlu, “Abdulkadir Güler’in Başarısı”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 254, Ankara
1997, s.23
240 Ünal Şöhret Dirlik, “Abdulkadir Güler ve Kitapları”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 261, Anka-
ra 1998, s.19-20
241 Enver Tuncalp, “Ahmet Nadir Caner”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 10, Ankara 1977, s.12
242 M.Esat Tozkoparan, “Kaybettiklerimiz: Üç Şair Dost Ahmet Nadir Caner, Oğuz Kazım Atok,
Nuri Kırcıoğlu”, Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 78, Ankara 1982, s.26-27
102 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
bir insan olarak tanıtır. Son olarak Kırcıoğlu’nun şiire gönül verdiğini oyun, şiir ve hikâye yazdığını belirtir.
4. Ahmet Tufan Şentürk:
Gülpınar’da Ahmet Tufan Şentürk’e dair beş yazı bulunur. Bu yazılar, Abdulkadir Güler, Hüseyin Yurdabak, Muharrem Kubat ve Mustafa Ceylan’a aittir.
Abdulkadir Güler, Şentürk’le ilgili iki makale yazar. Bunlardan ilki “Sevgiyle Okunan Şiirler”243 başlığını taşır. Güler, yazısında Ahmet Tufan Şentürk’ü tanıttıktan sonra, “Sevgiyle” adlı şiir kitabını tahlil eder. Onun sülalesinden, ailesinden başlayarak öğrenim ve iş hayatı hakkında bilgiler verir. Küçük yaşlarda şarkı söylemeye başladığını, özellikle Karacaoğlan ve Yunus Emre’den etkilendiğini belirtir. Şiir kitaplarını yayın tarihleriyle vererek son kitabını kısaca tanıtır.
Güler’in ikinci yazısı “Kitaplar Arasında 50. Sanat Yılında Ahmet Tufan Şentürk”244 başlığını taşır. Güler, bu makalesinde onun vatan, millet sevgisiyle yoğrulduğunu, Yahya Kemal, Mehmet Çınarlı, Necip Fazıl ve Peyami Safa gibi yazarlardan etkilendiğini söyler.
Ahmet Tufan Şentürk hakkında yazısı bulunanlardan biri de Hüseyin Yurdabak’tır. Yurdabak, “Ahmet Tufan Şentürk 50. Sanat Yılında”245 başlıklı yazısında, Şentürk’ü edebiyatımızın nirengi noktalarından biri olarak kabul eder. Rıdvan Çongur’un, Şentürk’ün 50 yıllık sanat hayatını anlatan kitabını inceler. Kitapta, Şentürk için söylenen şu sözleri okuyucuya sunar:
“Onun yazdıklarında çoğu zaman kendi hayatı vardır. Pek çok şiirini okurken kendinizi Torosların yamaçlarında görürsünüz. Ondaki insan ve tabiat sevgisinin uçsuz bucaksızlığında hep Yunus’u görürüz. Onun insan sevgisi, Yunus’la buluşunca ses ve söz olup şiire dönüşüyor.”246
243 Abdülkadir Güler, “Sevgiyle Okunan Şiirler”, Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 180, Ankara 1991,
s.16-18
244 Abdulkadir Güler, “Kitaplar Arasında 50. Sanat Yılında Ahmet Tufan Şentürk”, Gülpınar, Cilt
no 23, Sayı no 262, Ankara 1998, s.11-13
245 Hüseyin Yurdabak, “Ahmet Tufan Şentürk 50. Sanat Yılında”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
254, Ankara 1997, s.9-10
246 Yurdabak, (1997:10)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 103
Yurdabak, şairin bu eserinde ufak tefek sorunlar olduğunu söylese de, kitabı beğendiğini dile getirir.
Muharrem Kubat ise, “Sevgiyle”247 başlıklı yazısında, Ahmet Tufan Şentürk’le ilgili görüşlerine yer vererek şiirleri hakkında değerlendirmelerde bulunur. Şentürk’ün Karacaoğlan ve Yunus’tan etkilendiğini, şiirlerinde kö-yünü ve köylüsünü işlediğini belirtir. Daha sonra kısaca yaşamı hakkında bilgiler sunar. Halk arasında yaşayan Türkçemizi şiir diline kazandırarak akademik dile aktardığını ifade eder.
Mustafa Ceylan, “İnsanlık Şarkısı ve Ahmet Tufan Şentürk”248 başlıklı yazısında, kısaca Ahmet Şentürk’ün yaşam öyküsününe yer verir. Ceylan, Şentürk’ün şiirinin buram buram Anadolu koktuğunu ve şiirlerinde Anadolu insanının yalınlığı, sadeliği ve samimiliğini hissedebileceğimizi belirtir. Ayrıca Ankara’nın Saimekadın semtinden, Alanya’dan, Türk tarihinden, Mustafa Kemal’den esintiler bulunduğunu söyler.
5. Ahmet Yüzendağ:
Abdullah Satoğlu, “Şair Yüzendağ’ın Ardından”249 başlıklı makalesinde, Ahmet Yüzendağ, Hakk’a döneceği günü düşünen, şiirlerinde ve sohbetlerinde genellikle dini ve hamasi konuları işleyen biri olarak tanıtır. Şiirlerinden birkaç dizeyi de tahlil eder.
6. Ali Fuat Ulutürk:
Abdulkadir Güler, “Ali Fuat Ulutürk ve Şiirleri”250 başlıklı yazısında,
Ulutürk’ü Türk milli eğitimine gönül vermiş, çalışkan, başarılı bir öğretmen
olarak tanıtır. Yazının devamında şiirlerini tahlil eder. Şiirlerinde memleket,
yurt, doğa ve millet sevgisini işlediğini belirtir. Dili oldukça sadededir. Ya-
şayan Türkçeyi kullanır. Ayrıca birkaç şiirinden örnek de sunar.
247 Muharrem Kubat, “Sevgiyle”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 155, Ankara 1989, s.27
248 Mustafa Ceylan, “İnsanlık Şarkısı ve Ahmet Tufan Şentürk”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 30,
Ankara 1978, s.14-16
249 Abdullah Satoğlu, “Şair Yüzendağ’ın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 53, Ankara
1980, s.13-14
250 Abdulkadir Güler, “Ali Fuat Ulutürk ve Şiirlerini”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 250, Ankara
1997, s.11-12
104 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
7. Arif Nihat Asya:
Edebiyatımızda, Bayrak şairi olarak bilinen Arif Nihat Asya hakkında
altı yazı bulunur. Bu yazılardan üçü Abdulkadir Güler’e aittir. Abdullah
Satoğlu, Hamit Fethi Gözler ve İsa Kayacan diğer yazıların sahibidir.
Güler’in ilk yazısı “Ölümünün 15. Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Asya’yı
Anarken”251 başlığını taşır. Güler yazısına, Asya ile Güzide Taranoğlu’nun
evinde Asya’nın onuruna yapılan şölendeki tanışmasını anlatarak başlar.
Onun şiirlerinde tarih, din, vatan, millet, aile, aşk ve insan sevgisi gibi te-
maların merkeze oturduğunu ifade eder. Diğer şairlerden vezniyle ayrıldığını
belirtir. Tek bir vezne bağlı kalmayan Asya, serbest, hece ve aruzla şiirler
yazar. Ebced hesabıyla şiir yazmayı ve tarih düşürmeyi sever. Rubailerinde
oldukça başarılı olan Asya, nesir alanında da yetkin biridir.
Güler son olarak, Yavuz Bülent Bakiler’in Asya için söylediği şu sözlere
yer verir:
“O bazen nesrimizin Mimar Sinan’ı olurdu, bazen her cümlesi Nasrettin
Hoca gibi kahkaha atardı, bazen de Köroğlu’nun gürzü gibi vururdu.”252
Abdulkadir Güler, “Bir Taşa Adını Veren Şair”253 başlıklı diğer yazısında,
Arif Nihat Asya ile tanışmasından kısaca söz eder. Onun “Bayrak” şiirini
Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak’ta öğrencilerinden birine okutmak
amacıyla yazdığını söyler.
Abdulkadir Güler’in Asya hakkındaki son yazısı “Arif Nihat Asya”254
başlığını taşır. Güler yazısında, Asya ile nasıl tanıştığından bahseder. 1974
yılında Güzide Taranoğlu’nun Asya için hazırladığı şiir şöleninde tanıştığını
söyleyen Güler, ünlü şairin bu şölende okuduğu şiirden de örnekler verir.
Mensur şiirleri ve makaleleri çok keskin bir zekânın, çok zengin bir dilin
251 Abdulkadir Güler, “Ölümünün 15. Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Asya’yı Anarken”, Gülpı-
nar, Cilt no 15, Sayı no 165, Ankara 1990, s.17-18
252 Güler (1990:18)
253 Abdulkadir Güler, “Bir Taşa Adını Veren Şair”
254 Abdulkadir Güler’in “Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 285, Ankara 2000, s.20-
21
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 105
ürünleridir. Güler yazısının sonunda Tanpınar’ın, Kemal Tahir’in, Ahmet
Kabaklı’nın ve Güzide Taranoğlu’nun Asya hakkında söylediklerine yer verir.
Asya’yı ele alan bir diğer kişi de Abdullah Satoğlu’dur. Satoğlu, “Bayrak
Şairi Arif Nihat Asya”255 başlıklı makalesinde, Arif Nihat Asya’nın gönülleri
fethederek bayraklaştığını ifade eder. Satoğlu, Asya’ya bazı antolojilerde,
ansiklopedilerde, radyo ve televizyonlarda gerekli ilgi ve saygının gösteril-
mediğini iddia eder. Bunun Türk şiiri adına üzüntü verici olduğunu belirtir.
H. Fethi Gözler ise, “10. Ölüm Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Asya’nın
Edebi Şahsiyeti”256 başlıklı yazısında, Arif Nihat Asya ile ilgili art arda soru-
lar sorar. Sorular arasında Asya’nın neden miliyetçi bir şair olduğu, kendine
has bir şiirinin olup olmadığı, son şiirlerinde neden nükteye ağırlık verdiği,
didaktik şiire yönelmesinin sebebi, mensur şiir alanında başarılı örnekler verip
vermediği, bayrak şiirinin yorumu ve Kubbe- Hadra’nın düşünce dünyamıza
yenilik getirip getirmediği bulunur.
Gözler, bu soruları sırasıyla yine kendisi cevaplandırır. Buna göre,
Asya’nın romantik bir Turancılığın etkisinde kaldığını, halk deyişlerinden
yararlanmasına rağmen kendine has bir üslubunun bulunduğunu, mensur
şiirlerinin Servet-i Fünûn devrinde yazılan mensur şiirlerden farklı olduğunu,
bayrağa milli bir değer atfettiğini, Türk milletinin dünü, bugünü ve yarınını
veciz bir şekilde anlattığı “Kubbe-i Harda” adlı eserle düşünce bakımından
derinleştiğini belirtir.
Arif Nihat Asya hakkında İsa Kayacan’ın da bir yazısı bulunur. Yazı
“Arif Nihat Asya”257 başlığını taşır. Türk bayrağını destanlaştıran Asya’nın,
vatanı bir kuru toprak olarak görenlerden ayrıldığını belirtir. Kayacan, onun
birçok şairi derinden etkilendiğini iddia eder. Kayacan’ın değerlendirmesine
göre onun şiirleri, konu bakımından üç bölümden oluşur. Birinci bölümü
destan şiirleri, ikinci bölümü mistik şiirleri, üçüncü bölümü yurt güzellikleri
255 Abdullah Satoğlu, “Bayrak Şairi Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 68, Ankara
1981, s.7-9
256 H. Fethi Gözler, “10. Ölüm Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Asya’nın Edebi Şahsiyeti”, Gülpı-
nar, Cilt no 9, Sayı no 106, Ankara 1985, s.13-15
257 İsa Kayacan, “Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 85, Ankara 1983, s. 25
106 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
oluşturur. Yazar, ayrıca onun bütün şiir ve nesirlerinin Ötüken Yayınları
tarafından bir dizi halinde yayımlandığını kaydeder.
8. Behçetoğlu Muzaffer Görktan:
Necmiye Afyonkale, “Behçetoğlu Muzaffer Görktan”258 başlıklı maka-lesinde, Görktan’ın edebi şahsiyeti ve şiirleri üzerinde durur. Yazara göre o, kitaplarla dostluk kurmuş, şiir yazmış, içinde yaşadığı kültüre değer verip folklorik çalışmalar yaparak tarihi bilgiler toplamış, araştırmalarını yazılarla ve fotoğraflarla belgelemiş biridir.
Afyonkale, Görktan’ın dergi çıkarma girişimlerini ve gazeteciliğini de ayrıntılı bir şekilde anlatır. Görktan’ın şiirlerinde şekilden çok manaya önem verdiğini, muntazam mısraların yanında ahengi bozan bazı mısralara da rastlandığını söyler. Şiirlerini ilham gelince bir çırpıda yazdığını, sonra da gözden geçirme ihtiyacı dahi duymadığını ifade eder. Ona göre Görktan, kültür zincirimizin bir halkasını oluşturur.
9. Burhan Sadık Yalçın:
Kemal Ayberkin, “Burhan Sadık Yalçın ve Gönül Damlaları”259 başlıklı yazısında, Yalçın’ın “Gönül Damlaları” adlı şiir kitabını inceler. Yazar, bu kitapta duyan ve düşünen aşıklar için çok haller ve rumuzlar bulur. Buradaki şiirlerin Tanrı ilhamıyla yazılmış şiirler olduğunu söyleyerek kitaptaki ilk şiir olan “Vuslat Yağmuru”nu ayrıntılı bir şekilde tahlil eder.
10. Cahit Obruk:
Sami Ateş, “Şair Cahit Obruk da Anılarını Toprağa Taşıdı”260 başlıklı yazısında, Cahit Obruk’un vefatıyla ilgili üzüntülerini ifade ederek, onun yüreğinin Anadolu toprağı gibi tertemiz olduğunu söyler. Obruk’un hayatına dair herhangi bir bilgi vermez.
258 Necmiye Afyonkale, “Behçetoğlu Muzaffer Görktan”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 240, An-
kara 1996, s.15-17
259 Kemal Ayberkin, “Burhan Sadık Yalçın ve Gönül Damlaları”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no
104, Ankara 1984, s.13-15
260 Sami Ateş, “Şair Cahit Obruk da Anılarını Toprağa Taşıdı”, Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 77,
Ankara 1982, s.26
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 107
11. Cahit Sıtkı Tarancı:
Mehmet Nuri Parmaksız, “Şair Olmayı Ülkü Edinmiş Bir Adam Cahit Sıtkı Tarancı”261 adlı yazısında, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiir sevgisinin parayla ölçülemeyeceğini belirtir. Onun tek isteğinin sevdikleri tarafından anlaşılmak ve desteklenmek olduğunu iddia eder.
12. Coşkun Karabulut:
Ünal Şöhret Dirlik, “Fethiye’de Şiir-Şiir Dinletileri ve Şair Coşkun Karabulut”262 başlıklı yazısında, Coşkun Karabulut’un şiirle küçük yaşlarda tanıştığını, üniversite yıllarında şiirin onda tutku haline geldiğini dile getirir. Yazdıklarının birçok dergi ve gazetede yayımlandığını kaydeden Dirlik, Karabulut’un, şiirlerinde yalın ve duru bir dili, felsefi bir söylemle buluşturdu-ğunu savunur. Şiirlerinin temel taşını insan ve doğanın oluşturduğunu söyler.
13. Doğan Ümit Akseli, Ahmet Otman ve İ. Halil Çelik:
Abdulbaki Arslan, “İkisi Şairden Diğeri Araştırmacıdan Üç Kitap”263 başlıklı yazısında, Doğan Ümit Akseli, Ahmet Otman ve İ. Halil Çelik’i çok kısa şekilde okuyucuya sunar. Yazıda bu üç yazar hakkında ayrıntılı bilgi verilmez. Sadece kitapları hakkında kısa bilgiler bulunur.
14. Emine Usta:
Nihat Öztürk, “Emine Usta ve Yakındaki Uzaklar”264 başlıklı yazısında,
Emine Usta’nın resim çalışmalarının yanında şiir ve edebiyata da ilgisi-
nin olduğunu belirtir. Yazdığı şiirlerin pek çoğunun dergi ve gazetelerde
yayımlandığını, radyo ve televizyonlarda okunduğunu ifade eder. Yazara
göre Usta, hayatı bir sevgi tarlasına dönüştürür, kitaplarının tamamı sevda
şiirleriyle doludur.
261 M.Nuri Parmaksız, “Şair Olmayı Ülkü Edinmiş Bir Adam Cahit Sıtkı Tarancı”, Gülpınar, Cilt
no 29, Sayı no 337, Ankara 2004, s.13
262 Ünal Şöhret Dirlik, “Fethiye’de Şiir-Şiir Dinletileri ve Şair Coşkun Karabulut”, Gülpınar, Cilt
no 23, Sayı no 266, Ankara 1998, s.16-17
263 Abdulbaki Arslan, “İkisi Şairden Diğeri Araştırmacıdan Üç Kitap”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı
no 147, Ankara 1988, s.17-18
264 Nihat Öztürk, “Emine Usta ve Yakındaki Uzaklar”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 313, Ankara
2002, s.19
108 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
15. Enver Tuncalp:
Gülpınar’ın önemli simalarından biri de Enver Tuncalp’dir. Tuncalp,
derginin ilk yılının da yayım müdürüdür. Derginin yayım hayatına başlaması
hususunda Güzide Taranoğlu’nun en büyük yardımcısı olur. Onlarca yazısıyla
dergiye uzun bir süre katkıda bulunur.
Dergide Tuncalp’e dair beş yazı vardır. İsa Kayacan, Abdullah Satoğlu,
H. Fethi Gözler, Rabia Gölbaşı ve Muhsin Durucan yazıların sahibidir. Bu
yazılarda onun edebi yönünün yanı sıra hayatı hakkında da ayrıntılı bilgiler
mevcuttur. O, dergi için önemli bir şahsiyettir. Ölümü üzerine özel bir sayı
ile anılır.
Enver Tuncalp’le ilgili ilk makale İsa Kayacan’a aittir. “Enver Tuncalp
Yaşayacak”265 başlığını taşıyan yazıda, Kayacan onun şairlik ve eleştirmen-
lik yönüyle sanat ve edebiyata önemli hizmetleri olduğunu belirtir. Hiciv
ve taşlama alanında başarılı bulur. Onun insanlık, gelecek ve doğruluk için
karasevdalı olduğunu ifade eder. Yazar son olarak dünden bugüne, bugünden
yarına kurulan önemli, sağlam duygu köprülerinin onun ustalığıyla gerçek-
leşeceğini savunur.
Enver Tuncalp hakkında bir diğer yazının sahibi Abdullah Satoğlu’dur.
“Enver Tuncalp Gerçek Şair”266 başlıklı yazısında, Satoğlu, Tuncalp’i 80 yıllık
ömründe şiirle haşır neşir olmuş, günlük hayatını şiirle yaşamış gerçek bir
şair olarak tanıtır. Satoğlu’na göre Tuncalp, yalnız bir yazar ve eleştirmen
değil, memleket meselelerine Hak ozanı olarak eğilen değerli bir sanatçıdır.
Şiirlerinde Türk-İslam icaplarını, gelenek ve görenekleri, aileyi, insan sev-
gisini, aşkı ve özellikle milli konuları işler.
H. Fethi Gözler ise, “Enver Tuncalp Hakkında”267 başlıklı yazısına,
Tuncalp’in kendisine gönderdiği bir mektupla başlar. Yazar, onu kısa bi-
265 İsa Kayacan, “Enver Tuncalp Yaşayacak”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 202, Ankara 1993,
s.11-12
266 Abdullah Satoğlu, “Enver Tuncalp Gerçek Şair”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 202, Ankara
1993, s.15-16
267 H. Fethi Gözler, “Enver Tuncalp Hakkında”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 204, Ankara 1993,
s.16-18
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 109
yografisiyle tanıttıktan sonra, edebi şahsiyeti üzerinde durur. Onun hamasi
ve dini şiirleriyle isim yapmış asker şairlerimizden olduğunu ifade eder.
Gözler, “Sanat memlekete hizmet içindir.” tezini savunan Tuncalp’in, aruzu
ve serbest nazımı çok az kullanıp heceye itibar ettiğini vurgular. Milliyetçi
bir şair olduğunu söyler.
Gözler, Tuncalp’in rubailerinde Allah’la kul arasındaki bağlantılar üzerinde
durduğunu, insanlara doğru yolu göstermek istediğini ifade eder. Ölümle ilgili
düşüncesini çok farklı bulur. Çünkü ölüm, Tuncalp için zevktir. Ayrıca onun
“Vatan Sevgisi” ve “Hakkını Helal Eyle” şiirlerini okuyucuya takdim eder.
Rabia Gölbaşı, “Gecikmiş Bir Yazı Bir Güzel Adam Unutulmayan İnsan
Enver Tuncalp”268 adlı yazısında, Tuncalp’le ilgili ayrıntılı bilgiler vermez.
Ancak onunla tanışmasını ve bu tanışmada edindiği ilk izlenimlerini aktarır.
Asker şairlerimizden olmasına vurguda bulunur. Toplumsal şiirler yazmasına
rağmen genellikle şiirlerinin ana teması vatan ve millet sevgisidir. Gölbaşı,
bu şiirlerin insanın ufkunu açtığını ve yeni ufuklara götürdüğünü iddia eder.
Tuncalp hakkında son yazı Muhsin Durucan’a aittir. “Bir Değerdi Enver
Tuncalp”269 başlıklı yazıda, onun vatan sevgisi, Atatürk aşkı ve tasavvufla
yoğrulmuş bir şair olduğunu iddia eder. Birçok genç şaire kılavuzluk yapan
Tuncalp, bütün şair ve yazarlar gibi kısıtlı olanaklarıyla sayısız kitap ya-
yımlar. Durucan’a göre o, son Osmanlı efendilerindendir. Sönen bir yıldız
ve bir erdem anıtıdır.
16. Erdal Nadi Yılmaz:
Nazım H. Polat, “Bir Gülpınar Şairi ve Son Şiiri”270 başlıklı yazısında,
genç yaşta vefat eden Erdal Nadi Yılmaz’ı ele alır. Polat onun kısa bir bi-
yografisini verdikten sonra, “Ne Olur” başlıklı şiirini tahlil eder. Bu şiiri
268 Rabia Gölbaşı, “Gecikmiş Bir Yazı Bir Güzel Adam Unutulmayan İnsan Enver Tuncalp”,
Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 224, Ankara 1994, s.16-17
269 Muhsin Durucan, “Bir Değerdi Enver Tuncalp”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 278, Ankara
1999, s.17-18
270 Nazım H. Polat, “Bir Gülpınar Şairi ve Son Şiiri”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 304, Ankara
2001, s.15-16
110 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
kafiyelerin zengin oluşu ve beklenmedik bir şekilde örülüşü nedeniyle estetik
açıdan çok başarılı bulur. En çirkin tabloları ve yaşanmış acı sahneleri dahi
güzelleştirdiğini belirtir.
17. Erdoğan Ünver:
Dergide Erdoğan Ünver’le ilgili iki yazı bulunur. Bu yazılarda ayrıntılı
bilgiler verilmez. İlk yazının sahibi Necdet Buluz’dur. “Bir Gönül Adamına
Gönülden Sevgiler”271 başlığını taşıyan yazıda Buluz, Erdoğan Ünver’i et-
rafına sevgiyle bakan, hoşgörüyü terk etmeyen, gönül dostu bir şair olarak
tanıtır. TRT repertuarına girmiş olan “Saçların Tarumar” adlı şarkının söz
yazarı olduğunu ifade eder. Buram buram aşk, dostluk ve ruh güzelliği kokan
“Yağmurla Gelen Bahar” ve “Yağmurla Giden Bahar” adlı iki şiir kitabının
olduğunu vurgular.
Ünver’le ilgili ikinci yazı Abdullah Satoğlu’nun “Yağmurla Gelip Yağ-
murla Giden Baharlar ve Erdoğan Ünver”272 adlı makalesidir. Yazar, Erdoğan
Ünver’i sayfalarca anlatılabilecek, bir duyguyu birkaç mısrada noksansız
olarak verebilecek bir şair olarak niteler. Kısaca biyografisini verdikten sonra
şiirlerini tahlil eder.
18. Faruk Uysal:
Abdulbaki Arslan, “Beyaz Yürüyüş”273 başlıklı yazısında, Faruk Uysal’ı
ele alır. Onun yazı hayatına üniversite yıllarında başladığını söyler. Bir
derginin kurucusu olduğundan bahseder. Ancak bu dergi hakkında bilgi
vermez. Uysal’ın son kitabı “Beyaz Yürüyüş” ile ilgili düşüncelerini ifade
eder. Kitaptaki hayal kırıklıkları, umutsuzluklar ve acılardan bahseder. Ona
göre Uysal, şiirlerini izlenimlerine dayandırmakta, duygularını simgeler ve
271 Necdet Buluz, “Bir Gönül Adamına Gönülden Sevgiler”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 315,
Ankara 2002, s.9-10
272 Abdullah Satoğlu, “Yağmurla Gelip Yağmurla Giden Baharlar ve Erdoğan Ünver”, Gülpınar,
Cilt no 29, Sayı no 338, Ankara 2004, s.9-10
273 Abdulbaki Arslan, “Beyaz Yürüyüş”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 301, Ankara 2001, s.16
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 111
hayallerle vermektedir. Yazar, kitaptaki şiirlerin dilindeki doğallığı ve canlılığı
överek serbest ölçüyle yazıldığını ifade eder.
19. Ferit Ragıp Tuncor:
Abdullah Satoğlu, “Bahçe Şairlerinden Ferit Ragıp Tuncor”274 başlıklı
makalesinde, Tuncor’u biyografisiyle tanıtır. Onun yazar arkadaşlarını bir
araya toplayıp edebiyat cemiyeti kurduğunu ifade eder. “Ahenk” gazete-
sinde haftada bir “Edebiyat Sahifesi” düzenlediğini, Gençler Birliği’ne üye
olduğunu söyler. Çocuk edebiyatı, biyografi ve bibliyografya gibi türlerde
kalem oynattığını belirtir.
20. Fethi Aytaç:
Muhsin Durucan, “Bir Güzel İnsan Fethi Aytaç”275 başlıklı yazısında, Fethi
Aytaç’ı emekli bir bürokrat olmasına rağmen bizden biri diyerek kucaklar.
Kaleme aldığı ve yarınlara kalmasını istediği anılarını okuduğumuzda bizden
biri olarak karşımıza çıktığını iddia eder. Son olarak eserindeki bölümleri
okuyucuya sunar. Ancak bu bölümlerle ilgili ayrıntılı bilgiler vermez.
21. Fuat Çiftçi:
Hüseyin Çiftçi, “Fuat Çiftçi ve Toros Dağlarına Gümüş Giyindim”276
başlıklı yazısında, Fuat Çiftçi’nin “Toros Dağlarına Gümüş Giyindim” adlı
kitabını tahlile çalışır. Onun yeni bir anlatım biçimiyle okurun karşısına
çıktığını belirtir. Bazı şiirlerinde yenilikçi bir anlayışla yola çıkmış olmasına
rağmen sık sık sözcükleri yinelemesini bir kusur olarak görür. Yeni imgeler
bularak bu sorunu aşabileceğini vurgular.
22. Göktürk Mehmet Uytun:
274 Abdullah Satoğlu, “Bahçe Şairlerinden Ferit Ragıp Tuncor”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
255, Ankara 1997, s.13
275 Muhsin Durucan, “Bir Güzel İnsan Fethi Aytaç”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 337, Ankara
2004, s.4
276 Hüseyin Çiftçi, “Fuat Çiftçi ve Toros Dağlarına Gümüş Giyindim”, Gülpınar, Cilt no 16, Sayı
no 186, Ankara 1991, s.20
112 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Dergide Göktürk Mehmet Uytun hakkında iki yazı bulunur. Bunlar
Uytun’un ölümü üzerine kaleme alınır. Bu yazılarda onun edebi şahsiyeti
hakkında ayrıntılı bilgiler verilmez, genel hatlarıyla tanıtılarak ölümünden
duyulan üzüntü dile getirilir.
Uytun hakkında ilk yazı Abdullah Satoğlu’na aittir. Satoğlu, “Eğitimci
Şair Uytun’un Ardından”277 başlıklı makalesinde, onu genç yaşlarından iti-
baren sanat ve edebiyata merak sarmış, edebiyat dünyasına şiirle adım atmış
biri olarak tanıtır. 1950’li yıllarda ülke çapındaki milliyetçi dergilerde şiir
ve yazılarının yer aldığını, sanat çevrelerince tanındığını belirtir. Son olarak
onun hakkında şunları söyler:
“Uytun, şiirlerinde genellikle milli ve sosyal konuları işlemiş, konuşma-
larında inanç ve ahlaki konulara temas ederek idealist insan mesajını verme
gayreti içinde olmuştur.”278
Abdulkadir Güler, “Göktürk Mehmet Uytun’u Kaybettik”279 başlıklı
yazısında, Göktürk Mehmet Uytun’u Milli Eğitim bünyesinde uzun yıllar
öğretmenlik ve idarecilik yapan, Türk edebiyatına şiir, deneme, folklor,
öykü, çocuk hikâyeleri gibi edebi türlerde özgün eserlerle katkıda bulunan
eğitimci-şair olarak tanıtır. Memleket sevgisini şiirlerinde daima vurguladı-
ğını, gönlünün yurt ve millet sevgisiyle dopdolu olduğunu ifade eder. Şairin
ölümü sebebiyle tüm sevenlerine baş sağlığı diler.
23. Gülten Çiçek Tural:
Muharrem Kubat, “Zaferim ve Gülten Çiçek Tural”280 başlıklı yazısında,
22 yıldır yayımlanan “Size” dergisini çıkaran Gülten Çiçek Tural’ı ele alır.
Tural’ın edebi bir dergiyi 329 sayı yaşatmasını takdirle karşılar. Şiirlerini
277 Abdullah Satoğlu, “Eğitimci Şair Uytun’un Ardından”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 307,
Ankara 2001, s.24-25
278 Satoğlu, (2001:25)
279 Abdulkadir Güler, “Göktürk Mehmet Uytun’u Kaybettik”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 308,
Ankara 2001, s.12
280 Muharrem Kubat, “Zaferim ve Gülten Çiçek Tural”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 309, Ankara
2002, s.17
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 113
sade ve yalın bir dille yazdığını, iç dünyasından ne geliyorsa samimi bir
şekilde bunları şiirleştirdiğini ifade eder. Son olarak şairin “Zafer” isimli
şiirini okuyucuya sunar.
24. Güzide Taranoğlu:
Güzide Gülpınar Taranoğlu, Gülpınar dergisinin kurucusu aynı zamanda
başyazarıdır. Yaklaşık otuz sene derginin aralıksız yayımlanmasını sağlayarak
Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunur. Dergide en çok yazısı bulunan
yazarlardandır. Bu nedenle onunla ilgili onlarca yazı bulunur. Dergide, Ta-
ranoğlu hakkında çok sayıda makale bulunsa da bilhassa Enver Tuncalp’in
yazdıkları önemlidir. Tuncalp, şairin hayatını, sanatını ve eserlerini derin-
lemesine tahlil eder. Bu yazılar, Taranoğlu hakkında araştırma yapacaklar
için başvuru kaynağı niteliğindedir.
Enver Tuncalp tarafından hazırlanan Gülpınar dergisinin 33. sayısı özel
sayılardan biridir. “Güzide Taranoğlu’nun Hayatı, Eserleri ve Sanatı”281 başlığını
taşır. Bu sayıda Tuncalp, Taranoğlu’nun gençliği ve evliliğinden başlayarak
insani ve edebi kişiliğine, sosyal hayatına ve işlediği konulara değinir. Daha
sonra şairin sanat anlayışına geçer. Ona göre şairin özgün bir sanat anlayışı
vardır. Sanat için sanat anlayışını benimsemesine rağmen eserlerinin topluma
hizmet niteliği taşıdığını vurgular. Özel ve yüce amaçlar peşinde olduğunu
belirtir. Bilhassa kırıcı, yıkıcı, maneviyatı bozucu eleştiriden uzak durduğunu
ve eleştirin yumuşak olması gerektiğini savunur.
Tuncalp yazısının devamında Taranoğlu’nu üslup yönünden tahlile çalı-
şır. Kullandığı dili, vezinleri, şiirini ve mısra yapılarını, kafiyeleri kullanma
şeklini, kullandığı nazım şekillerini şiirlerinden örneklerle derinlemesine
analiz eder. Taranoğlu’nun bu sanatları nasıl kullandığını gösterir. “Bekârlık
Sultanlık”, “Güneş Olsam Isıtsam”, “Sevmek”, “Kadın Var İçki Gibi” şiir-
lerinden parçalar sunar. Tuncalp, makalesinde edebi sanatlarla ilgili bilgiler
de verir. Yazının son bölümünde şairin Fransızcaya ve İngilizceye çevrilmiş
şiirlerinden örnekler sunulur.
281 Enver Tuncalp, “Şair-Yazar Güzide Taranoğlu’nun Hayatı-Eserleri-Sanatı”, Gülpınar, Cilt no
3, Sayı no 33, Ankara 1979, s. 3-39
114 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Enver Tuncalp’in bir başka yazısı “Canlarda Yeşeren Çiçek Şaire Güzide
Taranoğu”282 başlığını taşır. Yazıda, Güzide Gülpınar Taranoğu’nun şairliği
ve edebi kişiliği hakkındaki görüşlerini ortaya koyar. Yazar onun değerli
eserleriyle 20. yy’ın büyük Türk şairesi olduğunu iddia eder. Aile kurumuna
çok önem verdiğini, Türk gelenek ve göreneklerine bağlılığını görmek iste-
yenlerin Taranoğlu ailesine misafir olması gerektiğini söyler.
Tuncalp, Taranoğu’nun anadilimizi ahenkle kullandığını, yeni kelimeler
türettiğini ve şiirlerinde zorlama olmadığını belirtir. Son olarak şairin “Umut-
lar Canda Çiçek” adlı kitabını tahlil eder, bazı şiirlerinden örnekler sunar.
Turgut Can ise, “Sultan Şaire”283 başlıklı yazısında, Gülpınar dergisinin
kurucusu Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun dergiciliği ve yayımlanan kitapları
hakkında bilgiler verir. Manevi evlatlarından bahsederek onların isimlerini
sayar.
Faruk Oray, “Umutlar Canda Çiçek ve Güzide Taranoğlu”284 başlıklı
yazısında, onun dost canlısı olmasından dolayı şiirlerinde sık sık dostluğa
yer verdiğini söyler. Atatürkçü ve milliyetçi olduğunu, etrafına umut dağıt-
tığını ve aşkı şiirlerinde çok güzel işlediğini dile getirir. Bazı şiirlerinde ise,
felsefi duyguları adeta bir nakış gibi işler. Ayrıca yazar, Taranoğlu’nun bazı
vecizeleri olduğunu, bunların insanlara yol gösterdiğini belirtir.
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”285 serisinin beşinci-
sini Sultan Şaire Güzide Gülpınar Taranoğlu’na ayırır. Onun birçok manevi
evladı olduğundan, Gülpınar’da isimsiz çok sayıda şairin tanıtılmasına katkıda
bulunduğundan bahseder. Evinde sanat geceleri düzenlediğini, bu gecelerde
sanat ve edebiyat sohbetleri yapıldığını söyler. Dergiciliğin çilesini tek başına
çektiğini ifade ederek onu över. Son olarak Taranoğlu hakkında şunları söyler:
282 Enver Tuncalp, “Canlarda Yeşeren Çiçek Şaire Güzide Taranoğu”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no
105, Ankara 1985, s.20-23
283 Turgut Can, “Sultan Şaire”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 117, Ankara 1986, s.12
284 Faruk Oray, “Umutlar Canda Çiçek ve Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 132,
Ankara 1987, s.14-15
285 Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 138, Ankara
1987, s.22-23
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 115
“Taranoğlu, günümüz halk şiirine ve şaire hizmet edenlerin bayraktarı-
dır. Sevgide Yunus’umuzun, inançta Akif’imizin, sanatta Karacaoğlan’ımızın
devamıdır.”286
Güzide Taranoğlu hakkında Abdullah Satoğlu’nun üç yazısı bulunur.
Satoğlu, “Mutluluklar Şairi Güzide Taranoğlu”287 başlıklı makalesinde, onu
biyografik olarak tanıtır. Yazar, Taranoğlu’nu ailesinden başlayarak doğumu,
öğrenim hayatı, iş hayatı, eşi Bilal Bey’le evlenmesi ve Çocuk Esirgeme
Kurumu’ndaki çalışmalarıyla ayrıntılı şekilde ele alır. Ziya Osman Saba ve
Faruk Nafiz Çamlıbel’le tanışmasından bahseder. Son olarak şairin kitapları
hakkında bilgiler verir.
Abdullah Satoğlu’nun diğer yazısı “Tandoğan’dan Selamlar”288 başlığını
taşır. Satoğlu bu yazıda, Güzide Taranoğlu’nun nesirde his, duygu ve üslup
bakımından Ahmet Haşim ve Yakup Kadri çizgisinde yol aldığını, hatta
onların menziline ulaşmış olduğunu iddia eder. Yazar, şairin genellikle
toplumu ilgilendiren konuları işlediğini belirtir. Şairliği, yazarlığı ve editör-
lüğü çok sevdiğini, bunlarda çok başarılı olduğunu kaydeder. Taranoğlu’nun
hayat hikâyesini kısaca sunup “Selamlarım” ve “Diyorum ki” adlı eserlerini
başarılı bulur.
Abdullah Satoğlu’nun Taranoğlu hakkındaki son yazısının başlığı “Sultan
Şaire Güzide Taranoğlu”289dur. Satoğlu, şairin şiire başlaması, Bilal Bey’le
evlenmesi, Ziya Osman Saba ile yakınlığı, basın hayatına girişi, Gülpınar’ı
çıkarması, Faruk Nafiz Çamlıbel’in ona Sultan Şaire unvanını vermesi
hakkında bilgiler verir. Şairin çıkardığı kitapların isimlerini de tarihleriyle
sunar. Ayrıca Taranoğlu’nu örnek bir Türk kadını, mutlu bir ana, vefakâr ve
hamiyetli bir kadın olarak kabul ve takdir eder.
286 Taşyürek, (1987:23)
287 Abdullah Satoğlu, “Mutluluklar Şairi Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı no 189,
Ankara 1992, s.20-22
288 Abdullah Satoğlu, “Tandoğan’dan Selamlar”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 240, Ankara 1996,
s.14
289 Abdullah Satoğlu “Sultan Şaire Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 289, Ankara
2000, s.8-9
116 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
25. Halil Soyuer:
Halil Soyuer, Güzide Taranoğlu ve Gülpınar dergisi için önemli bir
isimdir. Güzide Taranoğlu’nun ilk kitabını çıkarması hususunda onu teşvik
edenlerin başında gelir. Ayrıca yazıları ve şiirleriyle dergiye önemli katkılarda
bulunur. Dergide ona dair sekiz yazı vardır. Bu yazıların hepsinde kısaca
biyografisi verilir, şiirleri tahlil edilir.
Halil Soyuer’e dair ilk yazı Yusuf Mardin’e aittir. Yazar, “Halil Soyuer
ve Akşamüstü”290 adlı yazısında, şairin şiirlerinin tahlilini yapar. Mardin’e
göre o, halk ağzı şiirleriyle Yunus’a giden geleneklerimizi bir demet halinde
bu kitapta toplamış, daha çok kendinden öncekilerin, özellikle Beş Hececi-
lerin deyiş tarzını benimseyerek onların izinden gitmiştir. Mardin, onu sevgi
şiirleri kadar vatan şiirlerinde de başarılı bulur. Filozof ağzıyla söylediği
şiirlerinin insanda hoş yankılar uyandırdığını söyler. Seçme şiirlerden oluşan
“Akşamüstü” adlı şiir kitabının Soyuer’in tepe noktası olduğunu iddia eder.
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”291 başlıklı yazısında,
Halil Soyuer’i yaşayan şairler arasında aruz veznini en iyi kullanan kişi olarak
tanıtır. Yazara göre o, duru ve akıcı bir dile sahiptir. Aruzu çok iyi kullan-
masına rağmen taklit edilemez derinliğe hece ile ulaşır. Yazının devamında
onun eserlerinin temelinde esprinin olduğunu vurgular.
Tayyar Tahiroğlu, “Halil Soyuer”292 adlı yazısında, Soyuer’i kısa bi-
yografisiyle tanıtır. Şiirlerinin birçoğunun yabancı dillere çevrildiğini ifade
eder. İki yüzden fazla şiirinin bestekârlar tarafından Türk sanat musikisine
kazandırıldığını, ülke genelinde düzenlenen şiir yarışmalarında çok sayıda
birincilik aldığını belirtir. Yazara göre Soyuer, nevi şâhısına münhasır
kişilerden biridir. Tahiroğlu, yazısının sonunda Soyuer’in bazı şiirlerinden
örnekler sunarak bunları tahlil eder.
290 Yusuf Mardin, “Halil Soyuer ve Akşamüstü”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 10, Ankara 1977,
s.18-19
291 Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 134, Ankara
1987, s.25-26
292 Tayyar Tahiroğlu, “Halil Soyuer”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 268, Ankara 1998, s.18-20
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 117
R. Mithat Yılmaz, “Kapısı Aşka Kapanmayan Şair Halil Soyuer”293 baş-
lıklı yazısında, onu edebiyatımızın renkli ve sevimli simalarından biri olarak
kabul eder. Şiirlerinde rindaneliğin ön planda olduğunu savunur. Yılmaz’a
göre Soyuer, bir aşk adamı ve sevgi mimarıdır. Aşkla yazar, aşkla söyler.
Ünal Şöhret Dirlik, “Şair Halil Soyuer ve Şiirleri”294 başlıklı yazısında,
onun şiirlerinin gönüllere seslendiğini, aklımıza geçmiş günleri, küllenmiş
sevdaları getirdiğini söyler. İlk şiir kitabından gazeteciliğine ve dergiciliğine
kadar kısa bilgiler verir. Dirlik ayrıca “Otuz Yaşım”, “Başlıyor”, “Görüren”,
“Aşk Dükkânı” adlı şiirlerinden örnekler sunar. Yazının son bölümünde
Soyuer’in çıkardığı kitapları kronolojik olarak listeler.
Yılmaz Aybar, “Sevgi Bağları Üzerine”295 adlı makalesinde, 1950’den
bu yana 18 kitap yayımlayan Halil Soyuer’i kısaca tanıttıktan sonra “Sevgi
Bağları” adlı son eserini tahlil eder. Şiirlerini ahenkli sözlerle besleyerek
okuyucunun gönlünü adeta bir çağlayan gibi coşturduğunu söyler. Soyuer’in
heceyi ve aruzu başarıyla kullandığını belirten Aybar, onu tarife sığmayan
bir şair olarak kabul eder.
Abdullah Satoğlu, Halil Soyuer’i ele alan kişilerdendir. “Şiir Dünyamızda
Halil Soyuer”296 başlıklı yazısında, onun muhabirlik ve köşe yazarlığından
bahsettikten sonra dergicilik hayatını ele alır. Onu son elli yılın başta gelen
ustalarından biri olarak kabul eder. Ömrünü şiire adadığına, ülke çapında
düzenlenen şiir şölenlerinin zevkle izlenen ve özlenen şairi olduğuna inanır.
Makalesini, Nihad Sami Banarlı’nın onun için söylediği şu söze yer vererek
bitirir:
“Halil Soyuer’in şiirleri doğrudan doğruya Anadolu’nun bağrından
fışkıran milli şiir realitesinin müjdeleridir.”297
293 R. Mithat Yılmaz, “Kapısı Aşka Kapanmayan Şair Halil Soyuer”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı
no 279, Ankara 1999, s.21-22
294 Ünal Şöhret Dirlik, “Şair Halil Soyuer ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 291, Ankara
2000, s.14
295 Yılmaz Aybar, “Sevgi Bağları Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 308, Ankara 2001, s.8-9
296 Abdullah Satoğlu, “Şiir Dünyamızda Halil Soyuer”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 335, Ankara
2004, s.6-8
297 Satoğlu, (2004:8)
118 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Soyuer hakında son yazı Abdulkadir Güler’e aittir. “Has Şiirin Ağası
Halil Soyuer’i Kaybettik”298 başlıklı yazısında Güler, onun hakkında kısa
biyografik bilgiler verir. Onu genç şairlerin babası olarak kabul eden yazar,
ayrıca makalesine onun şiir kitaplarının künyelerini de ilave eder.
26. Hamit Fethi Gözler:
Hamit Fethi Gözler, Gülpınar dergisine yazılarıyla sürekli katkıda
bulunan şahsiyetlerdendir. Dergide Gözler’e dair beş makale bulunur. Bu
makalelerde Gözler’in hayatı, sanatı ve eserleri ile onun edebiyat dünyasına
yaptığı katkılardan bahsedilir.
Gözler hakkında ilk yazı Göktürk Mehmet Uytun’a aittir. Uytun, “Ha-
mit Fethi Gözler”299 başlıklı yazısında, onu kısa biyografisiyle tanıtır. Bir
süre ilkokul ve Türkçe öğretmenliği yaptığını belirtir. Ayrıca onun değerli
bir araştırmacı olduğunu vurgular. Yirminin üzerinde yardımcı ders kitabı
hazırladığını, çeşitli dergi ve gazetelerde beş yüzü aşkın yazısının yayım-
landığını ifade eder.
Zafer Bozyakalı, “H. Fethi Gözler’in Eserleri ve Bu Eserlerdeki Fikri ve
Edebi Anatomi”300 başlıklı yazısında, Hamit Fethi Gözler’in kimi çevrelerce
edebiyat tarihçisi olarak nitelendirmesinin yanlış olduğunu iddia eder. Ona
göre tarihçinin çalışma sahası sınırlıdır, halbuki araştırmacı, edebiyatın her
alanına yönelebilir. Bu sebeple ona edebiyat araştırmacısı demenin doğru
olacağını savunur.
Bozyakalı, Gözler’in ilk büyük eserinin “Yunus’tan Bugüne Türk Şiiri”
adını taşıdığını söyleyerek eser hakkında düşüncelerini ifade eder. Bu eser,
Ziya Paşa’nın Harabat’ından bu yana en doyurucu antolojidir. Çünkü yazar bu
eserde, biyografik bilgileri tamamen ortadan kaldırmış, bütün ağırlığı şairlerin
298 Abdulkadir Güler, “Has Şiirin Ağası Halil Soyuer’i Kaybettik”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no
337, Ankara 2004, s.9-10
299 Göktürk Mehmet Uytun, “Hamit Fethi Gözler”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 92, Ankara 1983,
s.18
300 Zafer Bozyakalı, “H. Fethi Gözler’in Eserleri ve Bu Eserlerdeki Fikri ve Edebi Anatomi”,
Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 121, Ankara 1986, s.27-29
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 119
sanatçı kişiliğiyle ilgili tahlillere vermiştir. Yazar, ders kitabı olarak okutulan
Türkçemiz I-II-III’ü de başarılı bulur ve alanında bir anıt olarak görür.
İsa Kayacan, “Değerlerimiz”301 köşesinde, Hamit Fethi Gözler’in ma-
kaleleri ve kitapları üzerinde durur. Onların künyelerini verir. Gözler’in
Ziya Paşa hakkında çıkardığı kitap üzerine düşüncelerini belirttikten sonra,
konferanslarına dair bilgiler verir. Bu bilgilerin ardından Gözler’in talihsiz
bir yazar olduğunu, eserlerinin milliyetçi çizgide olmasına rağmen bu ke-
simden destek görmediğini belirtir. Bu ilgisizliğin nedeninin de kıskançlık
olduğunu iddia eder.
Abdullah Satoğlu, Gözler hakkında iki yazıyla dergiye katkıda bulunur.
Bunlarda ilki “Hamit Fethi Gözler ve Eserleri Üzerine”302 başlığını taşır. Bu
yazıda onun eserlerine dair düşüncelerini belirtir. Yazar Güler’i günümüzün
Fuat Köprülü’sü, Nihat Sami Banarlı’sı olarak kabul eder. Ayrıca onu yalnızca
kaynak mahiyetinde eserler yazmakla yetinmeyen, genç şair ve yazarları
teşvik edip tanınmalarını sağlayan bir ağabey olarak gösterir.
Abdullah Satoğlu’nun diğer makalesi “Fethi Gözler Hoca’ya Borcumuz
Var”303 başlığını taşır. Bu yazıda onun hazırladığı ders ve araştırma kitapları
ile genç yazar ve şairlere gösterdiği ilgi üzerinde durulur. Satoğlu, ülkemizde
son yıllarda ders kitaplarında, antolojilerde, hatta ansiklopedilerde sadece
1950’den önceki yazar ve şairlere yer verilmesini eleştirir. Ayrıca düzenlenen
sanat programlarında belli kişilerden bahsedilmesinden, aynı nesir ve şiirlerin
tekrarlanıp durulmasından yakınır. Kendisinin de bu sebeple Türkiye çapında
yeteri kadar tanınmadığını söyler.
Satoğlu, Gözler’in bu taassup ve taklitçilik çemberini kırarak ders
kitaplarında öğrencilerin ufkunu genişlettiğini de belirtir. Onun son eseri
“Yunus’tan Bugüne Türk Şiiri” adlı kitabına dair şunları söyler:
301 İsa Kayacan, “Değerlerimiz”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 141, Ankara 1988, s.20
302 Abdullah Satoğlu, “H. Fethi Gözler ve Eserleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 166,
Ankara 1990, s.7-8
303 Abdullah Satoğlu, “Fethi Gözler Hoca’ya Borcumuz Var”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 227,
Ankara 1995, s.24-25
120 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
“Eserinde topladığı manzum olarak ifade edilmiş hikmetli
sözler, insanı düşündürücü ve isabetli hükme götürücü niteliktedir.
Eser muhteva yönünden eğiticidir, cemiyetimizin ahlaki değerlerinin
korunması için yararlı bir kaynaktır.”304
Satoğlu, son olarak Gözler’in kitaplarının çoğunun Milli Eğitim Bakan-
lığınca tavsiye edildiğini, okullarda ders kitabı olarak okutulduğunu ve çeşitli
dergilerde yaymlanan beş yüze yakın makalesinin bulunduğunu belirtir.
27. Hasan Bayrı:
İ. Sadi Kayhan, “Hasan Bayrı”305 başlıklı yazısında, onu biyografisi ve
şiirleriyle tanıtır. Dillerden düşmeyen birçok şarkının güfte yazarı olduğunu
belirtir. Hüzzam makamındaki “Bu Ne Sevgi Ah, Bu Ne Izdırap” adlı parçanın
da onun ilk şiiri olduğunu söyler. Gençliğinde birçok önemli edebi şahsiyetle
tanıştığını, Yunus Emre, Seyranî, Dertlî gibi şahsiyetlerin eserlerinden yarar-
landığını ifade eder. Kayhan, Bahri’yi bir deniz, hatta okyanus olarak görür.
28. Hikmet Tanyu:
H. Fethi Gözler, “Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun Şiirleri Üzerine”306 adlı
yazısında, Hikmet Tanyu’nun şiirde konu çeşitliliğine önem verdiğini belirtir.
Çünkü Tanyu’ya göre belli konular dışına çıkmamak şiiri geriletir. Ayrıca,
şiir alanında yarına kalmak için heceye dönmesini ve destansı anlatımdan
vazgeçmemesini önerir.
29. Hüseyin Nihal Atsız:
Abdullah Satoğlu, “Atsızın Ölümü”307 adlı makalesinde, Hüseyin Nihal
Atsız’ın hayatı hakkında geniş bilgiler verir. Dönemin başbakanı Saraçoğlu’na
304 Satoğlu, (1995:25)
305 İ. Sadi Kayhan, “Hasan Bayrı”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 122, Ankara 1986, s.13-14
306 H.Fethi Gözler, “Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun Şiirleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no
56, Ankara 1980, s5-7
307 Abdullah Satoğlu, “Atsızın Ölümü” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 220, Ankara 1994, s.14-16
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 121
yazdığı açık mektuptan bahseder. Atsız, bu mektup nedeniyle öğretmenlikten
uzaklaştırılır ve yargılanır. 1946’da serbest bırakılan Atsız, devletin farklı
kurumlarında görev alır. Yazar, Atsız’ın maddi hırslara kendini kaptırma-
dan, davasına ve şahsiyetine en ufak bir leke sürmeden, bilhassa Türkçülük
konusunda taviz vermeden yaşadığını belirtir. Makalenin sonunda Atsız’ın
eserlerini ve çıkardığı dergilerin isimlerini okuyucuya sunar.
30. İbrahim Agâh Çubukçu:
İbrahim Agâh Çubukçu özellikle felsefe, psikoloji ve dinle ilgili birçok
makaleyle Gülpınar’a katkıda bulunan önemli isimlerindendir. Dergide onunla
ilgili iki yazı bulunur.
Bu yazılardan ilki İrfan Ünver Nasrattınoğlu’na aittir. “Bir Bilgin’in
Baharı”308 başlıklı yazıda Nasrattınoğlu, İbrahim Agâh Çubukçu’nun biyog-
rafisini vererek şairlik yönü üzerinde durur. Çubukçu’nun sayısız makaleleri
ve bilimsel kitapları olduğunu belirttikten sonra şiir kitaplarını listeler. Daha
sonra son şiir kitabını geniş bir şekilde tahlil eder. Onun şiirlerini okurken
20 yaşında bir gencin duygularını hissettiğini ifade eder. Kitapta, sadece aşk
ve doğa temalı şiirlerin olmadığını, tasavvufi dizelerin de bulunduğunu be-
lirtir. Kimi zaman da Türk milletinin yüceliğini haykırdığını söyler. Yazının
sonunda şairin “Bolumuz” şiirini okuyucuya sunar.
Savaş Yavuz,“Hayran Olduğum İbrahim Agâh Çubukçu”309 başlıklı
yazısında, Çubukçu’yu özlemini duyduğumuz aydın bir insan olarak tanıtır.
Yazara göre o, İslamiyeti özümsemiş, çağdaş, demokrat, hoşgörülü ve sevgi
dolu biridir.
31. İbrahim Minnetoğlu:
Gülpınar’da İbrahim Minnetoğlu ile ilgili iki inceleme yazısı bulunur.
Her iki yazıda da Minnetoğlu farklı yönleriyle tanıtılır.
308 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Bir Bilgin’in Baharı”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 126, Ankara
1986, s.13-14
309 Savaş Yavuz, “Hayran Olduğum İbrahim Agah Çubukçu”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 267,
Ankara 1998, s.8
122 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Bu yazılardan ilki H. Fethi Gözler’e aittir. Gözler, “İbrahim Minnetoğlu’nun Sevgileri Üzerine”310 adlı yazısında, onun eserleri üzerinde durur. Yazara göre o, şiirlerinde derin felsefi meselelerle ilgilenmez. Memleket şairidir, Faruk Nafiz’in açtığı çığırı genişleten biridir. Yazar, onun felsefi meseleleri elinin tersiyle itmesine rağmen hayatın küçük meselelerinden büyük gerçekler çı-kardığı sonucuna varır. Minnetoğlu’nun memleketçi bir şair oluşunda Yataklı Vagonlar Şirketi’ne girişinin büyük etkisi olduğunu ileri sürer. Çünkü bu geziler sayesinde yurdun farklı bölgelerini dolaşır. Böylece Anadolu insanını yakından tanıma fırsatı bulur.
Yazıda Minnetoğlu’nun Atatürk aşığı olduğu da vurgulanır. Milli şiirle-rinin ruhta ürperti uyandıran düşünceyle çevrelendiği kanaatine varan yazar, onun bizi güçlü bağlarla tarihe bağladığını ileri sürer. Ayrıca, onun kendine has söyleyişi ve serbest ölçüyle şiirler yazan memleketçi bir şair olduğu kay-dedilir. “Sevgiler” adlı 218 sayfalık kitabından çok sayıda şiire de yer verilir.
Abdulkadir Güler, “Kaybolan Değerler”311 yazı dizisinde, İbrahim Minnetoğlu’nu tanıtır. Yazısının başlangıç bölümünde “Uyum” adlı şiir kitabından birkaç şiire yer verir. Daha sonra şairin kendisine gönderdiği mektuptan bahseder. Güler, Minnetoğlu’nun “Sevgiler” adlı şiir kitabının önsözünde gençlere seslenişini de okuyucuya sunar:
“Yaşama, insanlara, daha doğrusu canlı cansız her şeye daha duyarlı olmak gerekir. Yaşadığımız toplumun, memleketin, dünyanın anlamını kavramak, her insan için iyi ve güzeldir. Gençlere diyorum ki ne derlerse desinler siz yine yazınız ve okuyunuz; maksat bu güzelim dünyayı yaşamaktır. Şaheserler vermek için uğraşınız, verebileceğiniz kadar veriniz, çağınızın insanı sizi anlamasa da yazılan kaybolmaz, bir gün bir anlayanı bulunur.”312
Minnetoğlu bu toprağın ozanıdır. Hayatı boyunca Anadolu insanı için yazar. Gönlü insan sevgisiyle dopdolu bir Osmanlı efendisidir.
32. İsa Kayacan:
310 H. Fethi Gözler, “İbrahim Minnetoğlu’nun Sevgileri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no
112, Ankara 1985, s.24-29
311 Abdulkadir Güler, “Kaybolan Değerler”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212, Ankara 1993,
s.15-17
312 Güler, (1993:15)
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 123
Muhsin Durucan, “Basınımızın Yunus Emre’si İsa Kayacan”313 başlıklı yazısında, İsa Kayacan’ı ülkemiz basınında yazma görevini en iyi şekilde gerçekleştiren bir kişi olarak tanıtır. Etkili yazılarıyla her köşeden ses ver-diğini söyleyerek Kayacan’ın 113 kitabı olduğunu belirtir.
33. İsmail Özmel:
Abdullah Satoğlu, “Hukukçu, Şair ve Yazar İsmail Özmel ve Eserleri Üzerine”314 adlı yazısında, İsmail Özmel’i hukuk, musiki, şairlik ve yazarlık alanlarında başarılı bulur. Hukukçu olmasına rağmen güzel sanatların hemen her dalında çalışmalar yapmasını takdirle karşılar.
34. Kerim Özbekler:
Savaş Yavuz, “26. Sanat Yılında Kerim Özbekler”315 başlıklı yazısında, gazeteci, yazar ve şair Özbekler’in çeşitli gazete ve dergilerde 26 yıldır ya-yımlanan eserlerinden bahseder. Bugüne kadar 17 kitap yazdığını, Türkiye’nin her on okulundan birinde onun kitabının demirbaş olarak mutlaka var oldu-ğunu belirtir. Ancak yazarın hiç ödülü olmadığını, çünkü halkın onu takdir etmesini istediğini, bu nedenle yarışmalara katılmadığını ifade eder.
35. M. Emin Özen:
R. Mithat Yılmaz, “M.Emin Özen’in Şiirinde Mistik Anlayışlar”316 baş-lıklı yazısında, M. Emin Özen’in bir mistik, mutasavvıf olmadığını, ama
şiirlerinde mistisizmden parıltılar bulunduğunu söyler.
36. Mehmet Bozkurt Esenyel:
313 Muhsin Durucan, “Basınımızın Yunus Emre’si İsa Kayacan”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no
305, Ankara 2001, s.8
314 Abdullah Satoğlu, “Hukukçu, Şair ve Yazar İsmail Özmel ve Eserleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt
no 23, Sayı no 269, Ankara 1998, s.11-12
315 Savaş Yavuz “26. Sanat Yılında Kerim Özbekler” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 185, Ankara
1991, s.22-23
316 R.Mithat Yılmaz, “M.Emin Özen’in Şiirinde Mistik Anlayışlar”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no
342, Ankara 2004, s.13-15
124 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Etem Utuk, “Edirneli Mehmet Bozkurt Esenyel”317 başlığını taşıyan
yazısında, onu şiirleriyle tanıtır. Görevi gereği Anadolu’yu köy köy, kasaba
kasaba gezerek yurdun bağrı yanık insanlarını yakından tanıma fırsatı bul-
duğunu kaydeder. Şiirlerinin her okunuşta ayrı bir zevk vererek insanları
düşünmeye sevk ettiğini söyler. Şairi, serbest koşuklu şiirlerinde ve hece
ölçüsünde başarılı bulur. Şiirlerinde anlamsız hiçbir kelimeye yer vermeden
akıcı, duru bir söyleyişe sahip olduğunu ve özellikle koşma türünde çok
başarılı olduğunu belirtir. Dizelerinde karamsarlık olsa da bunların insanın
içini karartmadığını, tersine insana yaşama sevinci aşıladığını ifade eder.
Mehmet Bozkurt Esenyel’le ilgili diğer yazının sahibi H. Fethi Gözler’dir.
“Kara Sevdam Ak Özlemim Adlı Eser Üzerine”318 başlıklı yazısında Gözler, şair
Esenyel’in hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durur. Gözler’e göre o, bugüne
kadar çok iyi tanınması, şiirlerinin dilden dile dolaşması gereken şairlerden-
dir. Ancak içine kapanık bir şair olduğundan bu mutluluğa erişememiştir.
Gözler, Esenyel’in “Kara Sevdam Ak Özlemim” adlı eseri üzerinde du-
rarak şiirlerini inceler. Yazara göre, onun şiirlerinde halk ve modern şiirin
unsurları bir arada kullanılır.
37. Mehmet Çınarlı:
Hisar Grubu’nun önemli şahsiyetlerinden Mehmet Çınarlı hakkında üç
yazı bulunur. Bu yazılarda Çınarlı’nın hayatı kısaca ele alınır. Genellikle
Hisar dergisindeki çalışmaları anlatılır.
Bu yazılardan ilki M. Esat Tozkoparan’a aittir. Tozkoparan, “Güzellik-
lere Doymam”319 adlı yazısında, Mehmet Çınarlı’dan ve onun son kitabından
bahseder. Ona göre Çınarlı, hece ve aruzu ustaca kullanan nadir şairlerdendir.
Anadolu’nun ve Anadolu insanının derin, güzel ve renkli dünyasını ustalıkla
317 Etem Utuk, “Edirneli Mehmet Bozkurt Esenyel”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 159, Ankara
1989, s.20-21
318 H. Fethi Gözler, “Kara Sevdam Ak Özlemim Adlı Eser Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı
no 160, Ankara 1989, s.11-13
319 M. Esat Tozkoparan, “Güzelliklere Doymam”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 255, Ankara
1997, s.16
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 125
ve çarpıcı şekilde gözler önüne serer. Tozkoparan, şairin “Yarın Hesap So-
rulur” şiirine de yer verir.
Çınarlı hakkında ikinci yazının sahibi Abdulkadir Güler’dir. Güler,
“Kaybolan Değerlerimizden: Mehmet Çınarlı”320 adlı yazısında, Çınarlı’nın
hayat hikâyesi hakkında kısa bilgiler verir. Yazının başında, Hisar dergisinin
nasıl bir ortamda doğduğunu anlatır. Ardından Çınarlı’nın tüm eserlerini
isimleriyle listeler. Elinde onun birkaç mektubu olduğunu söyleyerek mek-
tuplardan biriyle okuyucuyu buluşturur. Yazının sonunda da Çınarlı’nın
“Gerçek Hayali Aştı” adlı şiirini sunar.
İsmail Kara, “Çınarlı’nın Ardından”321 adlı makalesinde, Çınarlı’yı hiciv
ustası olarak tanıtır. Şiirlerinin henüz öğrenciyken çeşitli gazete ve dergilerde
yayımlandığını, arkadaşlarıyla çıkardığı Hisar dergisiyle bir ekol olduğunu,
şiir, deneme ve anı kitaplarının sayısının on’a ulaştığını söyler. Yazının so-
nunda “Söylesem” ve “Yemin Etsem” adlı şiirlerini okuyucuya sunar.
38. Mehmed Faruk Gürtunca:
M. Sabih Şendil, “Büyük Eğitimci Mehmed Faruk Gürtunca”322 başlıklı
yazısında, Mehmed Faruk Gürtunca’yı “Çocuk Sesi” ve “Afacan” adlı iki
çocuk dergisiyle Türk çocuklarına yıllarca hizmet etmiş bir öğretmen ola-
rak niteler. Çocuklara okuma-yazma aşkını bu iki derginin aşıladığını ve
onlar için bir okul olduğunu belirtir. Gürtunca’nın bu dergilerde, vatan ve
millet sevgisi aşılamayı ilke edindiğini, hiçbir zaman çocuklar için zararlı
olabilecek yazı yayımlamadığını ifade eder. Dergiciliğinin yanı sıra şairliği
hakkında da bilgiler verir. Yazının sonunda İtalyan şairlerine karşı yazdığı
bir şiire yer verilir.
39. Mehmet Ferah Sağ:
320 Abdulkadir Güler, “Kaybolan Değerlerimizden: Mehmet Çınarlı”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı
no 286, Ankara 2000, s.9-10
321 İsmail Kara, “Çınarlı’nın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 311, Ankara 2002, s.14-15
322 M. Sabih Şendil, “Büyük Eğitimci Mehmed Faruk Gürtunca”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
149, Ankara 1988, s.20
126 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”323 serisinin üçüncü yazısında, Mehmet Ferah Sağ’ı destanı yazılmamış arifler diyarının bağrı yanık ve güçlü bir şairi olarak kabul eder. Bugüne kadar eserlerin yayımlanmamış olmasından dolayı unutulabileceğini ifade eder. Şairin birkaç şiirini sunarak ona olan hayranlığını dile getirir.
40. Mustafa Kaşıkçı:
Ünal Şöhret Dirlik, “Kar Çiçekleri”324 başlıklı yazısında, Mustafa Kaşıkçı’nın şiirlerinin köy ve toprak koktuğunu belirterek yeni çıkan kitabı “Kar Çiçekleri”ni odukça beğendiğini ve herkesin mutlaka okuması gerek-tiğini söyler.
41. Mualla Anıl:
Dergide Mualla Anıl hakkında iki yazı mevcuttur. Bu yazılarda ona dair ayrıntılı bilgiler verilmez. Daha çok onunla ilgili beğenilerini dile getirir ve örnek bir Türk kadını olduğunu söyler.
Ali Sönmez, “Mualla Anıl Ömrüm ve Rüzgârlar”325 başlığını taşıyan yazısında, Mualla Anıl hakkında ayrıntılı bilgi vermez. Ona göre Anıl’ın şiir sanatı içinde belirli bir yeri yoktur, şiirleri genellikle tabii ve katıksız dizeler-den oluşur. Kendine has bir yönteminin bulunmamasına rağmen okuyucuyu etkilediğini belirtir. Sönmez, son olarak Anıl’ın birkaç şiirini tahlil eder. Slogan şiirlerden hoşlanmayanların onun kitaplarını okumasını tavsiye eder.
İsa Kayacan, “Mualla Anıl Hocanın Ardından”326 başlıklı yazısında, onun sosyal amaçlı derneklerde görev aldığını ve halk evlerinde çalıştığını söyler. Türk Kadınlar Birliği’nin genel başkanlığını yapan Anıl, Yeni İstanbul Gazetesi’nde yıllarca köşe yazarlığı yapar.
42. Muhsin İlyas Subaşı:
323 Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 136, Ankara
1987, s.20-21
324 Ünal Şöhret Dirlik, “Kar Çiçekleri”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 337, Ankara 2004, s.12
325 Ali Sönmez, “Mualla Anıl Ömrüm ve Rüzgarlar”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 48, Ankara
1980, s.20-21
326 İsa Kayacan, “Mualla Anıl Hocanın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 117, Ankara
1986, s.18-19
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 127
Abdullah Satoğlu, Muhsin İlyas Subaşı hakkında yazdığı “Muhsin İlyas Subaşı ve Aydınlığın Gözleri”327 başlıklı makalesinde, Subaşı’nı kısaca tanıtıp şiirlerinden örnekler verir. Yazar, Subaşı’nın şiirlerinin tarih, vatan sevgisi, din aşkı ve insanlık duygusuyla dolu olduğu hükmüne varır. Son kitabını herkesin beğeniyle okuyacağını iddia eder.
43. Muin Feyzioğlu:
Abdullah Satoğlu, “Edebiyatımızın Kimliği ve Muin Feyzioğlu’nun Ardından”328 adlı yazısına, Feyzioğlu’nun ölümüyle ilgili duygularından bah-sederek başlar. Yazar, onu Kayseri’nin ikinci Erciyes’i olarak kabul edenlerin olduğunu, din âlimlerine ve tasavvuf ehline hayranlığından dolayı bazıları tarafından da Mehmet Akif’in Kayseri varyantı veya Kayseri’nin Ebu’l-ulası olarak kabul gördüğünü söyler. Ancak Satoğlu onu, gerek çile ve ıstırapla dolu hayatı, gerekse tahsilini bırakıp kendini yetiştirmesinden dolayı Peyami Safa’ya benzetir.
Satoğlu, 1981’de Kayseri’de “Deneme Armağanı Ödülü”nü alan Feyzioğlu için şu şunları söyler:
“O; Fuzuli, Nedim, Baki, Şeyh Galip’le yürür, hatta kol koladır. Yazılarında taklitçiliğe itibar etmemiş, nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. Yazılarında şu özellikler bulunur: Türk tarihine ve kültürüne bağlılık.329
44. Mustafa Ceylan:
Abdulbaki Arslan, “Yaralı Ceylan”330 başlıklı yazısında, Mustafa Ceylan’ın
şiir kitaplarını inceler. Onu sanatın maden ocağında şiirin damarına varmış
bir sanatkâr olarak tanıtır. Yazar, Ceylan’ın şiiri çok iyi bildiğini ve Türk
edebiyatı için önemli bir kazanç olduğunu belirtir.
45. Muvaffak Sami Onat:
327 Abdullah Satoğlu, “Muhsin İlyas Subaşı ve Aydınlığın Gözleri”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no
42, Ankara 1979, s.10-11
328 Abdullah Satoğlu, “Edebiyatımızın Kimliği ve Muin Feyzioğlu’nun Ardından”, Gülpınar, Cilt
no 8, Sayı no 94, Ankara 1984, s.14-16
329 Satoğlu, (1984:15)
330 Abdulbaki Arslan, “Yaralı Ceylan”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 146, Ankara 1988, s.23
128 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İbrahim Agâh Çubukçu, “Muvaffak Sami Onat’ta Yazgı Sorunu”331 başlıklı
yazısında, Muvaffak Sami Onat’ı kısaca tanıtır. Şiirlerinde aşk, ölüm, doğa
ve düş kırıklıklarını işlediğini belirtir. Onu en çok düşündüren konuların
varlık ve yazgı sorunları olduğunu iddia eder. Yazarın felsefi bir şiirine yer
vererek az sözcükle çok anlamlı şiirler yazdığını söyler.
46. N. Abbas Sayar:
Mustafa Uslu, “Abbas Sayar”332 adlı yazısında, N.Abbas Sayar’ın yeterince tanıtılmadığını iddia eder. Sayar’ı roman yazmayı kendine meslek edinen biri olarak tanıtır. Yazarın “Yılkı Atı”yla TRT Armağanı, “Çelo”suyla Türk Dili Kurumu Armağanı, “Can Şenliği”yle de Madaralı Roman Ödülü’nü aldığını ifade eder. Uslu, beş romanı olan Sayar’ın Orta Anadolu köylüsünden ve kasaba halkının hayatlarından kesitleri akıcı bir üslupla verdiğini belirtir. Uslu’ya göre onun romanlarında yer alan olaylar, kahramanların dilinden bizden biri olmayı başarmakla kalmaz. Her paragrafta bir yeninin dile geti-rilişi olarak karşımıza çıkar.
47. Necip Fazıl Kısakürek:
Hüsnü Yurdusev, “Bir Yıldız Kaydı Necip Fazıl Kısakürek Üzerine”333 başlıklı yazısında, Necip Fazıl Kısakürek hakkında bilgiler verir. Birçok alanda kalem oynatan yazarın başta şiir, piyes, makale gibi türlerde çok ba-şarılı olduğunu belirtir. Üslubunda cesurane bir samimiyet, heyecan, nükte gibi özellikler bulunduğunu savunur.
Yurdusev, Kısakürek’in dini içerikli şiirlerini de başarılı bulur. Piyes-lerinden “Bir Adam Yaratmak” ve “Yunus Emre”yi beğendiğini dile getirir. Bu piyeslerde halk edebiyatı ve folkloruna yönelik bir yenilik, orijinallik bulunduğunu kaydeder. Yazar, ünlü şairle ilgili sözlerinin sonunda onunla nasıl tanıştığından bahsederek “Yunus Emre” şiirini okuyucuya sunar.
48. Necati Ok:
331 İbrahim Agah Çubukçu, “Muvaffak Sami Onat’ta Yazgı Sorunu”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı
no 334, Ankara 2004, s.4-5
332 Mustafa Uslu, “Abbas Sayar”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 256, Ankara 1997, s.15-16
333 Hüsnü Yurdusev, “Bir Yıldız Kaydı Necip Fazıl Kısakürek Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı
no 95, Ankara 1984, s.15-16
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 129
Abdulkadir Güler, “Şair Dost Necati Ok’un Ardından”334 başlıklı ya-zısında, onun 1946’dan beri şiirle uğraştığını ve şiirlerinin yurdun çeşitli yörelerindeki gazete ve dergilerde yayımlandığını belirtir. Şiirlerinden başka edebi makaleleri ve eleştirileri de olduğunu söyler. Son olarak onunla nasıl tanıştığını anlatarak şairin ona yolladığı son mektuba yer verir.
49. Necdet Evliyagil:
Enver Tuncalp, “İstanbul Bulutu ve Necdet Evliyagil”335 başlıklı yazısında, Evliyagil’in şiirlerinden örnekler verir. Tuncalp, şairin teması İstanbul olan şiirlerinde zaman zaman Yahya Kemal’le bile aşık atabileceğini iddia eder.
50. Necdet Tezcan:
Ünal Şöhret Dirlik, “Gül Açar Gül Üşürüz”336 başlıklı makalesinde, Necdet Tezcan’ı serhat boyunun soluklu şairlerinden biri kabul eder. Onun gerçek şiiri yakaladığını ve dili çok iyi kullandığını belirtir. Dirlik’e göre onun şiirlerinde kendimizden bir şeyler bulmamak, bulup da tatlı bir heyecan duymamak mümkün değildir. Yazar, son olarak Tezcan’ın şiir kitaplarını isim-leri ve tarihleriyle birlikte verdikten sonra, bazı şiirlerinden örnekler sunar.
51. Necmettin Çanga:
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Necmettin Çanga’nın Yeni Eseri Duydukça”337 başlıklı yazısında, Necmettin Çanga’nın şiirlerini serbest ölçüyle yazdığını belirtir. Birçok farklı konuda şiirler yazmasına rağmen özellikle memle-ketimizin güzellikleri ve sevgi üzerinde durduğunu ifade eder. Yazısında şiirlerinden örnekler de vererek yeni kitabı dolayısıyla kutlar. Bu kitabı çok beğendiğini dile getirir.
334 Abdulkadir Güler, “Şair Dost Necati Ok’un Ardından”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı no 195,
Ankara 1992, s.18-21
335 Enver Tuncalp, “İstanbul Bulutu ve Necdet Evliyagil”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 141,
Ankara 1988, s.21-22
336 Ünal Şöhret Dirlik, “Gül Açar Gül Üşürüz”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 312, Ankara 2002,
s.11-13
337 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Necmettin Çanga’nın Yeni Eseri Duydukça”, Gülpınar, Cilt no
13, Sayı no 148, Ankara 1988, s.12
130 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
52. Nedim Uçar:
İsa Kayacan, “Umutlar Sevmekle Başlar Yeşil Vadiler”338 başlıklı yazı-
sında, Nedim Uçar’ı biyografisiyle tanıtır. Şairin “Umutlar Sevmekle Başlar
Yeşil Vadiler” adlı kitabını değerlendiren yazar, şiirlerini çok beğendiğini dile
getirir. Kayacan, şairin özellikle okumayı, araştırmayı, incelemeyi ve yazmayı
kendisine ilke edindiğini, ilahi aşkı, doğa ve insan sevgisini, gökyüzünün
sınırsız güzelliklerini sıcak duygularla birleştirerek şiirleştirdiğini söyler. Ona
göre Uçar, Türk dilinin inceliğini ve güzelliğini usta bir anlatımla şiirlerine yansıtmıştır. Şiirlerinde duygu yoğunluğu ve anlam bütünlüğü ağır basar. Yazar, Uçar’ın şiirlerinin yurt içinde ve yurt dışında birçok gazete, dergi, antoloji ve kitaplarda yer aldığını belirterek düzenlenen farklı yarışmalarda altmışın üzerinde derece ve ödül aldığını kaydeder. “Türkiye’m” adlı şiirinin 8. sınıf Türkçe kitabına ders konusu olarak girdiğini söyler. Kayacan, ayrıca yazısının sonunda şairin kitaplarını künyeleriyle verir.
53. Nevin Korucuoğlu:
Amber Esen, “Nevin Korucuoğlu’nun Öyküleşen Anılar Kitabı Hak-kında Görüşlerimiz”339 başlıklı yazısında, Nevin Korucuoğlu’nun yıllarca Türk kadınları için derneklerde çalıştığını ve konferanslar verdiğini beliritr. Makalelerinde başarılı kadınlarımızı ele aldığını ifade eder. Esen, onun hikâyeciliği üzerinde de durur. Onu usta bir hikâyeci olarak kabul etmez, ancak farklı bir üslubu olduğunu savunur.
54. Neyzen Tevfik Kolaylı:
Gülpınar’da Neyzen Tevfik Kolaylı hakkında üç yazı vardır. Bu yazılarda onun hiciv ustası olduğu ve Doğu kültürünü iyi bildiği kaydedilir.
Gülpınar’ın 109. sayısında her ay önemli bir ismi okuyucuya sunaca-ğını söyleyen Bahri Ulaş, 110. sayı ile “Tanıdığım Şairler” adlı sayfasında
338 İsa Kayacan, “Umutlar Sevmekle Başlar Yeşil Vadiler”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 306,
Ankara 2001, s.7-8
339 Amber Esen, “Nevin Korucuoğlu’nun Öyküleşen Anılar Kitabı Hakkında Görüşlerimiz”,
Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 233, Ankara 1995, s.25
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 131
bu isimleri tanıtmaya başlar. Bu isimlerin ilki Neyzen Tevfik Kolaylı’dır.340 Yazar onun Kara Mizah Heccavi olarak şöhret yaptığını, aruz ve heceyle yazdığı şiirlerini “Hiç” ve “Azab-ı Mukaddes” adlı kitaplarda topladığını söyler. Onun ney üflemedeki ustalığıyla meşhur olduğunu belirttikten sonra, bir İngiliz profesörün “O hem üfler, hem bestelerdi.” sözünü dile getirir.
Neyzen Tevfik hakkında ikinci yazı Abdullah Satoğlu’na aittir. Satoğlu, “Neyzen Tevfik”341 adlı yazısında, Neyzen Tevfik’i hiçbir şeye bağlanmayan, istediği ve bildiği gibi yaşayan bir şair olarak tanıtır. Mevlevi tekkesine devam edip buralarda musikiyi ve Doğu kültürünü öğrendiğini belirtir. Hicivlerinde küfürlü sözlere bolca yer verir. Müstehcen denilebilecek kadar açık seçik olan hicivlerinde taassuba, zulme ve riyaya karşı cephe aldığından bahseder.
Neyzen Tevfik hakkında son yazı Burhan Sadık Yalçın’ındır. Yalçın, “Bana Rehber Olacak Şule Adam”342 adlı bu yazıda, Neyzen Tevfik hak-
kında çeşitli bilgiler verir. Neyzen’in yetmiş yıl önce Akdeniz kıyılarında
doğduğunu, fakat sekiz asır Orta Asya’da, Horasan’da, Konya ve Kırşehir’de
dolaşıp şamanlardan, ozanlardan ve evliyalardan nasip aldığını belirtir.
Yazara göre Türk erenlerindeki felsefe sistemlerinin bütün özelliklerini
onda görmek mümkündür. O, hakikat kemalatına sahip, tasavvufun doruğunda
dalgalanan bayrak adamlardandır.
55. Nüzhet Erman:
Halil Soyuer, “Tanıdığım Şair Nüzhet Erman”343 başlıklı yazısında, Nüzhet
Erman’ı Anadolu’nun çilesini çeken, dertleriyle ilgilenerek şiirselleştiren bir
şair olarak takdim eder. Yazar, Erman’ın “Altındağ Otobüsü” şiirinde yörenin
yerli renklerini içtenlikle gözler önüne serdiğini savunur. Onun, hayallerin
değil gerçeğin şairi olduğunu söyler. “Nevşehir” şiirini okuyucuya sunar, bu
340 Bahri Ulaş, “Tanıdığım Şairler”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 110, Ankara 1985, s.17-19
341 Abdullah Satoğlu, “Neyzen Tevfik”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 155, Ankara 1989, s.15-16
342 Burhan Sadık Yalçın, “Bana Rehber Olacak Şule Adam”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 237,
Ankara 1996, s.8
343 Halil Soyuer, “Tanıdığım Şair Nüzhet Erman”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 128, Ankara
1986, s.12-14
132 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
şiirde Nevşehir’in daha da güzelleştiğini ve şiirselleştiğini iddia eder. Yazının
sonunda bazı şiirlerinden örnekler de verir.
56. Orhan Hasan Bıldırki:
Dergide tanıtılan isimlerden biri de Orhan Hasan Bıldırki’dir. Abdulkadir Güler, “Kitaplar Arasında: Gün Çarığı Sıkınca ve Orhan Hasan Bıldırki”344 başlıklı yazısında, yazarın dördüncü hikâye kitabının tahlilini yapar. Onunla nasıl tanıştığını anlatır. Ardından hikâye kitabının giriş bölümünü olduğu gibi okuyucuya sunar.
Güler’e göre Bıldırki, hikâyelerinde toplum sorunlarına gerçekçi ve samimi bir hava içinde yaklaşırken arı bir dil kullanır. Üslubu akıcıdır. Dilimizin sıcak ve zengin coğrafyası içinden aldığı yöresel kelimelere ve deyimlere yer verir. Güler, Bıldırki’nin “Telefon Zinciri” adlı hikâyesini çok beğenir ve diğerlerinden ayrı tutar.
57. Osman Atilla:
Gülpınar’da, Osman Atilla’ya dair dört yazı mevcuttur. Bu yazılarda Atilla’nın hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durulur. Bunlar, makale düze-yinde değildir.
Yaşar Faruk İnal, Atilla’yı tanıtan ilk kişidir. İnal, “Memleket ve Gurbet Şairi Osman Atilla”345 adlı yazısında, Atilla’yı şiirleriyle okuyucuya sunar. Atilla’nın her gittiği yerle ilgili şiir yazdığını belirtir. Onun malzemesi, memleket coğrafyası içindeki zengin manzaralar ve mekânlardır. Hisar dergisinde yayımlanan “Çağır Karacaoğlan Çağır” ve “Bütün Kastamonu Taştan Sekili” şiirlerine de yer verir.
Mehmet Çakırtaş’ın Atilla hakkında iki yazısı bulunur. Çakırtaş, “Şair Arkadaşım Osman Atilla”346 adlı ilk yazısında, Osman Atilla ile geçirdiği zamanlara ve onun şairlik yönüne değinir. Kendine özgü bir şiir anlayışı olan Atilla, doğuştan bir şairdir. Çakırtaş ayrıca Atilla’nın şair ve şiir hakkındaki
344 Abdulkadir Güler “Kitaplar Arasında: Gün Çarığı Sıkınca ve Orhan Hasan Bıldırki” , Gülpı-
nar, Cilt no 16, Sayı no 187, Ankara 1991, s.22-23
345 Yaşar Faruk İnal, “Memleket ve Gurbet Şairi Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt no 8 Sayı no 84,
Ankara 1983, s.19-20
346 Mehmet Çakırtaş, “Şair Arkadaşım Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 92, Ankara
1983, s.12
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 133
görüşlerine de yer verir. Buna göre, Atilla kim olursa olsun her manzume yazana şair demez, şairim diye geçinenlere iltifat etmez, şiir tenkitleri çok serttir.
Mehmet Çakırtaş, ilk makalesiyle aynı adı taşıyan ikinci yazısına onunla tanışmasını ve arkadaşlığını anlatarak başlar.347 Kendine has bir şiir anlayışı olduğunu söyler. Her manzume yazana şair demediğini, yalancı pehlivanlar gibi ortada şair geçinenlere iltifat etmediğini, şiir tenkitlerinin sert olduğunu belirtir. Onun kadar şiirden anlayan şiir sarrafının çok az yetiştiğini ifade eder.
Sevim Karabela, “Osman Attila Anılar Belgeler”348 başlıklı yazısında, şairin isminin pek duyulmadığını, üzerinde çalışma yapılmadığını, “Anılar-Belgeler” adlı eserle bu açığın kapanacağını dile getirir. Anadolu’nun bağrın-dan başkente gelip Anadolu’yu mısralaştırdığına vurguda bulunur. Karabela, bu eserin 44 kişiye Atilla ile ilgili sorular sorularak oluşturulduğunu ve bu açıdan düşünüldüğünde edebiyatımızda alanında tek olduğunu belirtir.
58. Özkan Yalçın:
Abdulkadir Güler, “Kaybettiğim Bir Değer Özkan Yalçın”349 başlıklı yazısında, şair, araştırmacı ve öğretmen Özkan Yalçın’ı ele alır. Onun kısa biyografisini sunarak kendisine yazdığı bir mektuba yer verir.
H. Fethi Gözler, “Özkan Yalçın’ın Zaferi”350 başlıklı yazısında, onu eser-
leriyle tanıtır. “Âşık Veysel” adlı eserini bu vadide yazılmışların en kalitelisi
olarak kabul eder. Ayrıca, yazarın bu eseri nasıl oluşturduğunu anlattığı bir
mektubuna da yer verir. Yazının devamında birbirlerine yazdıkları mektup-
lardan bazı bölümleri okuyucuya sunar.
59. Özlem Önal:
347 Mehmet Çakırtaş, “Şair Arkadaşım Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 96, Ankara
1984, s.10-11
348 Sevim Karabela, “Osman Attila Anılar Belgeler”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 252, Ankara
1997, s.18-19
349 Abdulkadir Güler, “Kaybettiğim Bir Değer Özkan Yalçın”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 267,
Ankara 1998, s.11
350 H. Fethi Gözler, “Özkan Yalçın’ın Zaferi”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 207, Ankara 1993,
s.7-11
134 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Nail Tan, “Bir Çocuk Şairin Şiirleri” başlıklı yazısında, on iki yaşın-
daki küçük şair Özlem Önal’ın şiirlerinden bahseder. Tan, Önal’ın şiirlerini
beğendiğini ve geleceğe yönelik ümitli olduğunu söyleyerek çocuk dünyası
hakkında bilgiler sunar.
60. Peyami Safa:
Romancı kimliğinin yanı sıra köşe yazarlığı, gazeteciliği, fikir adamlığı
ve polemikleri ile tanınan Peyami Safa hakkında üç yazı mevcuttur. Bu
yazılarda Safa’nın hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verilir.
Bu yazılardan ilki H. Fethi Gözler’e aittir. Gözler, “Peyami Safa Bir
Romancı mı Yoksa Bir Düşünür müdür”351 adlı yazısında, Safa’yı ayrıntılı
bir şekilde inceler. Yazar, Safa’nın öğrenim göremediği için kendi kendini
yetiştirdiğini ve mükemmel Fransızca öğrendiğini belirtir. Yazarlık hayatının
ilk devresinde Fransız realist ve natüralistlerinden daha sonra da Fransız
romancılarından Praust ve Gide’den etkilendiğini söyler. Gözler, Safa’nın
Türk romanına yepyeni bir hava getirdiğini ve olaydan çok tahlile önem
verdiğini belirtir. Romancılık hayatının ikinci döneminde yazdıkları daha
çok psikolojiktir.
Güler, Safa’nın “Sözde Kızlar”, “Biz İnsanlar”, “Mahşer” ve “Fatih-
Harbiye” romanları hakkında bilgiler de sunar. Türk romanının onunla
düşünmeye başladığını, romana insanı sokanın o olduğunu savunur. Safa’nın
roman sanatı ve psikolojik roman hakkındaki düşüncelerini okuyucuyla pay-
laşır. Safa’ya göre romancı, insanın iç macerasını birinci plana almalıdır. Bu
sebeple psikolojik roman önemlidir.
Güler, Safa’nın fıkracılığının da kendine özgü özellikler taşıdığını ve
fıkralarında fikrin her zaman ağır bastığını belirtir. Ayrıca onun “Türk
İnkılâbına Bakışlar” adlı eserinin önsözüne de yer verir.
Yazıda Peyami Safa’nın dergiciliği de ele alınır. Çıkardığı dergilerin
isimleri verildikten sonra gazeteciliğine vurgu yapılır. Güler, Safa’nın Türk
351 H. Fethi Gözler, “Peyami Safa Bir Romancı mı Yoksa Bir Düşünür müdür” , Gülpınar, Cilt no
9, Sayı no 103, Ankara 1984, s.18-25
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 135
edebiyatına, fikir hayatına ve felsefesine yenilik ve dinamizm getirdiğini
söyler. Onun romancıdan çok düşünür, düşünürden fazla romancı olan bir
değer olduğunu öne sürer. Yazının sonunda ölümünün 23. yılında sessiz
şekilde anılmasından duyduğu üzüntüyü dile getirir.
Mustafa Uslu, Peyami Safa’yı ele alan ikinci kişidir. “Peyami Safa ve
Sentez İnsanı”352 adlı makalesinde, Peyami Safa’nın, Türk düşence hayatının
önemli isimlerinden biri olduğunu belirtir. Safa’nın Cumhuriyet döneminde,
insanları cumhuriyet felsefesi içinde bu ülkünün şuurunu aşılamak için ça-
lıştığını ifade eder. Derin görgü ve bilgisini Batı kültürüyle takviye ettiğini
açıklar. 19. asır sonunda Batı’da hakim bir okul olan Natüralizm’i ve onun
insan kavramını reddettiğini söyler. Gençliğinde etkisi altında kaldığı halde
sonradan reddettiği bir diğer görüş de Nietzsche’nin üstün insan kavramıdır.
Çünkü Nietzsche, Hıristiyan ahlakını köle ahlakı olarak kabul eder. Safa,
varoluşçu felsefenin kurucularından Sartre’nin inanç kavramını da reddeder.
Onun ideal kahramanı, bütün iyilikleri, hakikatleri, güzellikleri içine alan
ahlak ve inanç sayesinde hümanist ve imanlıdır.
Yazıda, son olarak Peyami Safa’nın şu sözlerine de yer verilir:
“Cemiyet aydını ne üstün bir insandır ne de kendi değerlerini
yapan aristokrattır. O, değerini kendi kültürüne borçludur. Cemiye-
tin sunduğu her şeyden güzeldir. Bu insan, imanı sayesinde tam bir
irade hürriyeti içinde hem kendisini hem de cemiyetini inkar etmeden
aşabilen insandır. Safa sentez insanıdır, asrın medeniyetiyle milli
değerlerini imanlı kişiliğinin potasında eritip kültürümüzü meydana
getirerek halka iletir.353
Abdullah Satoğlu, Peyami Safa’yı inceleyen son kişidir. Satoğlu, “Fikir
ve Elem Abidesi Peyami Safa”354 adlı makalesinde, Safa’yı emsalinin çok az
olduğu değerli fikir ve sanat adamlarımızdan biri olarak tanıtır. Genç nesillerin
milliyetçi ve mukaddesatçı bir ruhla yetişmesine yazılarıyla ve eserleriyle ışık
352 Mustafa Uslu, “Peyami Safa ve Sentez İnsanı”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 174, Ankara
1990, s.12-14
353 Uslu, (1990:14)
354 Abdullah Satoğlu, “Fikir ve Elem Abidesi Peyami Safa”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 247,
Ankara 1996, s.11-12
136 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
tutan bir mürşit olduğunu savunur. Kalemini en çok sosyalistler için bilediğini ve bu sebeple en çok onların hücumuna uğradığını belirtir. Satoğlu’na göre Safa, samimi bir Müslüman, gerçek bir milliyetçidir. Bu üstün özelliklerinin yanında özgün üslubuyla daima vatan düşmanlarıyla mücadele etmiştir.
61. Rıfat Kaymaz:
Abdulkadir Güler, “Sıla Türküsü”355 başlıklı yazısında, Rıfat Kaymaz’ı uzun soluklu bir şair, sanata gönül veren bir yazın eri, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli dergâhından esin alan bir alperen olarak tanıtır. Güler, onun eserlerini listeledikten sonra, “Sıla Türküsü” adlı eseri üzerinde durur. “Sıla Türküsü”, Erzincan’a hasret çeken ve orayı özleyen bir şairin dizeleriyle dopdolu bir şiir harmanıdır. Eser, Kaymaz’ın özlemleri ve güçlü mısralarıyla doludur.
62. Rabia Barış:
Abdulkadir Güler, “Çile Çiçeği Üzerine Birkaç Söz”356 başlıklı yazı-sında, Rabia Barış’ı şiir dünyamızda yerini ve mecrasını arayan bir ırmak gibi çağıldayan yeni bir şair olarak tanıtır. Onun ileride, Türk edebiyatında adından söz ettireceğini iddia eder.
63. Rüştü Onur:
Ahmet Ayberkin, “Dünden Çizgiler Rüştü Onur”357 başlıklı yazısında, Rüştü Onur’u tanıtır. Ayberkin, Onur’un şiirden başka öykü ve deneme tür-lerinde de yazdığını dile getirir. Bilhassa sevgi dolu yüreğinden bahseder. Onun insan sevgisi yanında tabiata, çiçeklere, kuşlara ve ağaçlara duyduğu dayanılmaz sevginin eserlerine de yansıdığını belirtir.
64. Selim Sabit Pülten:
355 Abdulkadir Güler, “Sıla Türküsü”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 280, Ankara 1999, s.10-11
356 Abdulkadir Güler, “Çile Çiçeği Üzerine Birkaç Söz”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 334, An-
kara 2004, s.9–10
357 Ahmet Ayberkin, “Dünden Çizgiler Rüştü Onur”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 56, Gülpınar
1980, s.20
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 137
Abdulkadir Güler, “Selim Sabit Pülten ve Ege Notları”358 adlı yazısında, Selim Sabit Pülten’i deneyimli bir gazeteci, öncü bir yazar, didaktör bir şair, objektif bir eleştirmen olarak tanıtır. Onu, Söke Ovası’nda yeşeren ve meyve veren bir ağaca benzetir. Eserlerini ve yazılarını okuyup yararlanmamız gerektiğine işaret eder. Ayrıca şiir kitabını da çok beğendiğini ifade eder.
65. Sevinç Atan:
Yılmaz Aybar, “Sevinç Atan’ın İlk Kitabı”359 başlıklı yazısında, Sevinç Atan’ın ilk kitabı üzerinde durur. Ele aldığı konuların çeşitliliğine dikkat-leri çeker. Konuları işleyiş tarzı rahat ve dili oldukça akıcıdır. Hece veznini ustaca kullanır.
66. Şevket Beysanoğlu:
Abdulkadir Güler, “Şevket Beysanoğlu ve Diyarbakır Folkloruna Dair”360 başlıklı yazısında, Diyarbakır folkloru denince akla Şevket Beysanoğlu’nun geldiğini iddia eder. Ayrıca Diyarbakır yöresinin folkloruyla ilgili bilgiler sunar. Ziya Gökalp’in de bu yörenin insanı olduğunu ifade ederek Beysanoğlu’nun kısaca hayat öyküsünü verir.
67. Şukufe Nihal:
Yılmaz Aybar, “Bir Şukufe Nihal Vardı”361 başlıklı yazısında, onun şiir-lerinde hüzün, ümitsizlik ve karamsarlık dolu bölümlerin çokluğundan bah-seder. Bu dünyadaki dert ve acıları umursamadığını belirtir. Aybar, yazısında Nihal’in sözlerine de yer vererek sanatta “güzellik” anlayışından bahseder.
68. Turgut Yılmaz:
358 Abdulkadir Güler, “Selim Sabit Pülten ve Ege Notları”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 270,
Ankara 1998, s.16-17
359 Yılmaz Aybar, “Sevinç Atan’ın İlk Kitabı”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 341, Ankara 2004,
s.7-8
360 Abdulkadir Güler, “Şevket Beysanoğlu ve Diyarbakır Folkloruna Dair”, Gülpınar, Cilt no 6,
Sayı no 71, Ankara 1981, s.23-24
361 Yılmaz Aybar, “Bir Şukufe Nihal Vardı”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 161, Ankara 1989, s.8
138 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Nazım H. Polat, “Taşra Basınında Usta Bir Şair: Turgut Yılmaz”362 baş-lıklı yazısında, Turgut Yılmaz’ın şiirlerinin tahlilini yapar. Geniş mısralarla kanatlanan şiirlerinin hece vezniyle ve koşma tarzında yazıldığını belirtir. Polat, Yılmaz’ın şiirlerini çok beğenir, bilhassa yer yer kullandığı tevriyelerini de başarılı bulur.
69. Ümran Çetin:
Yılmaz Aybar, “Engin Gönüllü Şair”363 başlıklı yazısında, Ümran Çetin’in duygularını akıcı ve çekici şekilde dizelere döktüğünü savunur. Hece ölçüsünü de az rastlanır biçimde kullandığını ve bu tür şairlerin az olduğunu ifade eder.
70. Ünal Şöhret Dirlik:
Ünal Şöhret Dirlik, dergiye birçok yazısı ve şiiriyle katkıda bulunan
isimlerdendir. Özellikle halk edebiyatı tarzında yazdıklarıyla tanınır. Fethiye
için önemli bir şahsiyettir. Dergide onunla ilgili üç yazı bulunur.
İlk yazının sahibi Abdulkadir Güler’dir. Güler, “Kitaplar Arasında Sen
Şimdi Güneyde / Şiirler”364 başlıklı yazısında, Dirlik’in yayımladığı son
şiir kitabını tanıtır. Güler’e göre Dirlik, memleketini, yurdunu ve ulusunu
gönülden seven, vefalı bir dost, çalışkan bir eğitimcidir. Anadolu’nun sıcak
coğrafyasını şiirlerinde ince eleyip sık dokuyarak işler. Anlamsız, bozuk bir
Türkçeyle değil, sağlam bir yapıyla yazar.
Kerim Özbekler’in yazısı “Ünal Şöhret Dirlik ve Fethiyeli Gülüyor”365
başlığını taşır. Özbekler, Ünal Şöhret Dirlik’i bir elinde kalem, bir elinde
fotoğraf makinesi yıllardır Fethiye’ye hizmet etmek için yanıp tutuşan bir şair
362 Nazmi H. Polat, “Taşra Basınında Usta Bir Şair: Turgut Yılmaz”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no
98, Ankara 1984, s.19-21
363 Yılmaz Aybar, “Engin Gönüllü Şair”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 342, Ankara 2004, s.9
364 Abdulkadir Güler, “Kitaplar Arasında Sen Şimdi Güneyde / Şiirler”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 253, Ankara 1997, s.12-13
365 Kerim Özbekler, “Ünal Şöhret Dirlik ve Fethiyeli Gülüyor”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 305,
Ankara 2001, s.17
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 139
olarak görür. Bugüne kadar çıkardığı sekiz kitabını tarihleriyle listeleyerek,
son kitabı “Fethiyeli Gülüyor”u tanıtır.
Dirlik’le ilgili son yazının sahibi Recai Şahin’dir. Yazar, “Ünal Şöhret
Dirlik”366 başlığını taşıyan yazısında, Dirlik’in Atatürk, güneş, Fethiye, doğa
ve sevgi tutkunu usta bir sanatçı olduğunu belirtir. Şahin’e göre Dirlik’in
şairliği, araştırmacılığı, derlemeciliği yanında bir başka özelliği de fotoğrafçı
olmasıdır. Her güzelliğin fotoğrafını çektiğini ve şiirleriyle bunları anlattığını
dile getirir. Onun iyi bir şair, araştırmacı ve derlemeci olduğunu, bu yolda
daima ilerleyeceğini iddia eder.
71. Vural Şahin:
Hasan Çiftçi, “Vural Şahin ve Mahşere Kadar”367 adlı yazısında, onun son kitabını tanıtıp edebi şahsiyeti üzerinde durur. Kitaptaki şiirlerin insan-ların ufkunu açtığını, dizelerinde huzur, sevgi ve hoşgörü koktuğunu iddia eder. Üslubunu sade ve akıcı bulur. Yazar, Şahin’in kendine özgü kaideleri olduğunu belirtir. Toplumsal konularda yazarsa daha başarılı şiirler yazabi-leceğini söyler.
72. Yılmaz Aybar:
Yılmaz Aybar, Gülpınar için önemli şahsiyetlerinden biridir. Derginin 11. sayısından 347. sayısına kadar hemen hemen tüm sayılarda şiirleri ve yazıları bulunur. Dergiye sürekli yazanların başında gelir.
Dergide Aybar’la ilgili sadece iki yazı bulunur. Bunlardan ilki Sabahat Mayda Yavuz’a ait “Bir Filozof Şair”368 adlı yazıdır. Yavuz, Yılmaz Aybar’ın kırk yıldır şiir yazmasına rağmen sadece iki kitap çıkardığından bahseder. Yavuz’a göre onun şiirlerinde bu fazlalıktır diye çıkarılabilecek tek bir kelime yoktur. Aybar, her konuda şiir yazabilen, doğuştan bir şairdir.
366 Recai Şahin, “Ünal Şöhret Dirlik”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 308, Ankara 2001, s.13-14
367 Hasan Çiftçi, “Vural Şahin ve Mahşere Kadar”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 149, Ankara
1988, s.14
368 Sabahat Mayda Yavuz, “Bir Filozof Şair”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 222, Ankara 1979,
s.17
140 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdulkadir Güler de Yılmaz Aybar’la ilgili bir yazı kaleme alır. “Yılmaz Aybar ve Şiirleri”369 başlığını taşıyan bu yazıda kısaca Aybar’ın şiirlerinden bahseder. Yazar, “Sabun Köpüklerinin Tanrısı” adlı şiir kitabından örnekler sunar. Şiirlerini heceyle dörtlük düzeninde yazdığını, zengin ve yarım uyak kullandığını belirtir. Dilinin duru ve anlaşılır olduğunu, yaşayan Türkçeye önem verdiğini söyler.
Güler, Aybar’ın halkın dilini kullanan bir halk adamı olarak görür. Dize-lerinin kimi zaman Cahit Sıtkı’yı, kimi zaman da Ziya Osman’ı anımsattığını belirtir. Kimi zaman da bir halk ozanı edasına büründüğünü ifade eder. Güler, Aybar’ı acılarını, özlemlerini, sevgilerini ve mutluluklarını şiirlerinde ustaca işleyen ve Türk edebiyatına kalıcı eserler bırakan bir isim olarak kabul eder.
73. Zeki Çalar:
Yücel İpek, “Zeki Çalar ve İlk Mektup”370 başlıklı makalesinde, Zeki Çalar’ın kısaca hayat hikayesine yer verip “İlk Mektup” adlı şiir kitabını tahlil eder. Yazara göre o, sevda, gurbet ve hasret şairidir. Onun, farklı bir-çok temada şiirler yazdığını ve sosyal konulara da önem verdiğini belirtir.
Bu yönüyle evrensel boyutlara ulaştığını iddia eder. Çalar, halk edebiyatına
duyduğu sevgi ve yakınlığın etkisinde kalarak şiirlerinde kültürümüzün
renkli motiflerine yer verir. Çok gezen ve gören bir şairdir. Şiirlerinde gurbet
acısını ustaca işler. Mizaha doğuştan eğimlidir. Şiirle mizahi birleştirir. Bu
tarz şiirlerinde oldukça başarılıdır.
369 Abdulkadir Güler, “Yılmaz Aybar ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 297, Ankara 2001,
s.19-20
370 Yücel İpek, “Zeki Çalar ve İlk Mektup”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 303, Ankara 2001, s.15-16
IV. BÖLÜM:
DIŞ TÜRKLER VE YABANCILAR
A. Dış Türkler:
Geniş anlamda Türk dünyası, bugün Moğolistan ve Çin içlerinden Bal-
kanlara, Sibirya’dan Kıbrıs’a ve dünyanın değişik bölgelerine dağılmış olup,
yüzyıllarca bir arada yaşamış büyük Türk milletini ifade etmektedir. Bu an-
lamda Türk dünyasının tarihi derinliği, 2500 yıllık bir süreyi kapsamaktadır.371
Dünyanın çeşitli bölgelerinde, Türk edebiyatına katkıda bulunan yazarların
varlığından söz edilebilmesine rağmen Gülpınar’da sadece altı kişiye yer
verilmiştir. Bunlar da ayrıntılı olarak incelenmemiştir.
1. Fedor (Todur) Zanet:
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Gagavuz Türklerinden Gazeteci-şair Fedor
Zanet”372 adlı yazısında, Fedor Zanet’in “Ana Sözü” adlı Gagavuzca gazete-
nin başına getirilen genç bir gazeteci olduğunu söyler. Aynı zamanda onun
başarılı şiirler de yazdığını ve ileride bu şiirleriyle şair olarak ünleneceğini
belirtir. Yazıda Gagavuzlar hakkında verilen kısa bilgilerin yanında Zanet’in
bazı şiirlerinden örnekler de sunulur.
2. İrfan Morina, Aluş Muş, Nimetullah Hafız:
371 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Gagavuz Türklerinden Gazeteci-şair Fedor Zanet’”, Gülpınar,
Cilt no 15, Sayı no 171, Ankara 1990, s.17-18
372 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Rumeli’de Yaşayan Türk Kültürü”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
153, Ankara 1989, s.19-20
142 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Rumeli’de Yaşayan Türk Kültürü”373 adlı yazısında, dış Türklerin Türk kültürünü canlı bir biçimde yaşatabildikleri ülkelerin başında Yugoslavya’nın geldiğini ortaya koyar. Yugoslavya’da, Türkçe yayımlanan iki gazete, birçok dergi, fakültelerde Türkçe öğretim yapılan kürsüler olduğunu ifade ederek üç yazara yer verir. Bu yazarlar-dan birincisi İrfan Morina’dır. Nasrattınoğlu’na göre onun Türk kültürüne hizmeti büyüktür. Türk divan şairi olan Priştineli Mesihi’yi ölümsüzlüğe ulaştırmıştır. Yazıda ele alınan ikinci kişi Rumeli türkülerini en iyi okuyan sanatçıların başında gelen Aluş Muş’tur. Rumeli Türklerinin sesi olduğuna vurguda bulunur. İncelenen üçüncü kişi Yugoslavya Türklerinin doktoralı ilk profesörü Nimetullah Hafız’dır. O aynı zamanda şair, yazar ve gazeteci-dir. Nasrattınoğlu, son olarak bu üç önemli ismin Türk kültürüne yaptıkları hizmetlerden dolayı ödüllendirilmesi gerektiğini söyler.
3. Nebi Hazri:
Hüseyin Çiftçi, “Azerbaycanlı Şair Nebi Hazri ve İrfan Ünver Nasrattınoğlu”374 adlı yazısında, Nebi Hazri’nin Azerbaycan’ın usta şairlerinden biri olduğunu, sayısız eserler vererek Azeri edebiyatına hizmet ettiğini ifade eder. Çağdaş ve milli değerlere önem veren Hazri, kültürel yozlaşmaya karşı mücadele eder ve toplum değerlerini ön planda tutar.
4. Özker Yaşin:
Muhsin Durucan, “Yüreğimin Yarısı Sende”375 adlı yazısında, Kıbrıslı şair Özker Yaşin’in içten sevgisini ve acısını yıllarca yüreğinde duyarak
sanata döktüğünü ifade eder. Ona göre Yaşin, yazdıklarıyla bir bakıma
insanlık ve sanatçılık görevini yerine getirmiştir. Durucan, son olarak onun
adının Kıbrıs’la özdeşleştiğini söyleyerek 16 şiir kitabı, 5 roman ve 2 oyunu
bulunduğunu, bunların hepsinin konularının Kıbrıs’la ilgili olduğunu belirtir.
B. Yabancılar:
373 İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Rumeli’de Yaşayan Türk Kültürü”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
153, Ankara 1989, s.19-20
374 Hüseyin Çiftçi, “Azerbaycanlı Şair Nebi Hazri ve İrfan Ünver Nasrattınoğlu”, Gülpınar, Cilt
no 13, Sayı no 151, Ankara 1988, s.24
375 Muhsin Durucan, “Yüreğimin Yarısı Sende”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 281, Ankara 1999,
s.15
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 143
Gülpınar, halk edebiyatı kaynaklarından beslenen bir yayındır. Genel-likle halk edebiyatı anlayışında olan yazar ve şairlere sayfalarını açar. Bu nedenle yabancı yazar ve şairlere pek yer verilmez. Yabancı yazarlarla ilgili yedi inceleme yazısı bulunur. Ömer Hayyam, Viktor Hugo, Balzac gibi edebi şahsiyetler yüzeysel olarak ele alınır.
1. Anna Masala:
Burhan Sadık Yalçın, “Sizin Eksiğiniz Ayna”376 başlıklı yazısında, İtal-yan ilim kadını ve Türkolog Anna Masala’nın kısaca hayat hikayesini verir. Masala, Türklerin potansiyelini kullanırsa her şeyi yapabileceğini savunur. Türklere şu tavsiyelerde bulunur: “Eski kültürünüzü unutmayın, derin bir kültürünüz var, o bir elmas gibi…”377 İtalyan Türkolog dilimiz üzerinde de durur, ona göre Türk dilinin bir benzeri yoktur. Türkler dilleriyle her bilimde ilerleyebilir.
2. Heredot:
Abdullah Güler, “Herodotos ve Folklor”378 adlı yazısında, öncelikle Heredot’un yaşantısından söz eder. Onun büyük bir tarihçi olduğunu ifade eder. Heredot’un Trakya folkloru için söylediklerine de yer verir. Güler’e göre Heredot, bütün Karadeniz kıyılarıyla beraber, bütün Anadolu’yu, Doğu Akdeniz’i, Yunanistan’ı, Mısır’ı, Arabistan’ı, Sicilya’yı gezen, buralardaki halkın yaşantısına dikkat eden ve bu alanda folklorik anlamda kalıcı ürünler veren biridir.
3. Balzac:
Abdulbaki Arslan, “141. Ölüm Yıldönümünde Honore de Balzac”379
başlıklı yazısında, Balzac’ın kısaca biyografisini verir. Onun bir kadına âşık
olup onunla evlenmek için 17 yıl beklediğini açıklar. Her gün aralıksız 12
376 Burhan Sadık Yalçın, “Sizin Eksiğiniz Ayna”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 228, Ankara 1995,
s.9
377 Yalçın, (1995:9)
378 Abdullah Güler, “Heredotos ve Folklor”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 113, Ankara 1985,
s.25-26
379 Abdulbaki Arslan: “141. Ölüm Yıldönümünde Honore deBalzac”, Gülpınar, Cilt no 16, Sayı
no 184, Ankara 1991, s.20
144 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
saat çalıştığını ve günde iki bin kelime yazmadan masadan kalkmadığını
ifade eder.
4. Ömer Hayyam:
Gülpınar’da İran edebiyatının önemli isimlerinden Ömer Hayyam
hakkında iki yazı mevcuttur. İlk yazı Ahmet Ayberkin’e aittir. Ayberkin,
“Omar Hayyam Rubaiyat”380 adlı yazısında, Hayyam’ın İran’ın en büyük
bilgini ve ozanı olduğunu ve rubai türündeki dörtlükleriyle tanındığını ifade
eder. Ünlü şairin her türlü bilime önem verdiğini bilhassa tıp, felsefe, fizik,
matematik ve astronomi alanlarında ünlendiğini belirtir. Ayrıca Hayyam’ın
rubailerinde, dünya ve din gerçeklerini ince bir sanat düşüncesi ve mizah
duygusuyla yorumladığını savunur. Yazının sonunda H. Necat Tandoğan’ın
Hayyam’dan yaptığı çevirilerden örneklere de yer verir.
Hayyam hakkında bir diğer yazı Mustafa Uslu’ya aittir. Uslu, “Hayyam
ile Bir Gezinti”381 başlıklı yazısında, Hayyam’ın düşüncelerini korkusuzca
söylediğini ifade eder. Kelimelere yeni anlamlar yükleyerek halkın diliyle
seslendiğini vurgular. Uslu, zaman kavramını Tanpınar’dan sonra en iyi ifade
eden kişinin Hayyam olduğunu iddia eder.
5. Xenia Celnerova:
İrfan Ünver Nasrattın, “Köroğlu Çekoslavakya’da”382 başlıklı yazısında,
Xenia Celnerova’ın hayatı ve sanatı hakkında kısaca bilgi verir. Yazarın
son kitabı “Destan Kahramanı Köroğlu” hakkında düşüncelerini belirtir.
Türkolog olan Celnerova’nın ülkesinde de “Orhan Kemal’in Eserleri” adlı
teziyle bilim ödülü aldığını açıklar.
380 Ahmet Ayberkin, “Omar Hayyam Rubaiyat”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 131, Ankara 1987,
s.4
381 Mustafa Uslu, “Hayyam ile Bir Gezinti”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 265, Ankara 1998,
s.7-8
382 İrfan Ünver Nasrattın, “Köroğlu Çekoslovakya’da” Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 139, Ankara
1987, s.21-22
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 145
6. Victor Hugo:
Nevin Korucuoğlu, “Ölümlerinden Sonra Anılan Büyük Sanatçılardan
Victor Hugo”383 adlı yazısında, Victor Hugo’nun sadece bir yazar değil aynı
zamanda bir düşünür, politikacı ve hürriyet aşığı olduğunu belirtir. Yazısının
devamında Hugo’nun önemli eseri “Sefiller”i özetler. Bu romanın müzikal
olarak sahnelenmesi hakkında açıklamalarda bulunur. Roman kahramanı
üzerinde durur. Yazarın romandaki kahramanlarını anlatış biçiminin adeta
dillere destan olduğunu söyler.
383 Nevin Korucuoğlu, “Ölümlerinden Sonra Anılan Büyük Sanatçılardan Victor Hugo”, Gülpı-
nar, Cilt no 15, Sayı no 174, Ankara 1990, s.22-23
V. BÖLÜM:
BİLİM İNSANLARI, MÜZİSYENLER VE RESSAMLAR
A. Bilim İnsanları:
Mimari, felsefe, İslami bilimler, tıp, çeviri, devlet yönetimi gibi alanlarda
ün kazanmış birçok şahsiyet bu bölümde ele alınmıştır. Özellikle, İslami
ilimler alanındaki bilim adamlarının öne çıkması dikkat çeker. İbrahim
Agâh Çubukçu’nun Farabi, Gazali, İbn-i Sina ve Kindî hakkındaki yazılar
önemlidir. Bu yazıların diğerlerine göre daha ilmî olduğu gözden kaçmaz.
1. A. Nihad Tarlan:
Abdulbaki Arslan, “Prof. Dr. A. Nihad Tarlan’ın Hayatı”384 adlı makale-
sinde, Tarlan hakkında bilgiler vererek ona dair yayınlardan seçmeler sunar.
Tarlan’ın ilköğretimini babasından, ortaokul öğretimini farklı okullardan,
lise tahsilini ise Vefa Sultanisi’nden aldığını belirtir. İstanbul Darül-fünun’un
Farsça ve Fransızca bölümlerini, sonra da Edebiyat Fakültesi’ni bitirir. “İslam
Edebiyatında Leyla vü Mecnun” mesnevisi adlı doktora teziyle fakültenin
ilk doktoru unvanını alır. İstanbul’un çeşitli okullarında Türkçe, Fransızca
ve edebiyat öğretmenliği yapar. 1933’te metinler şerhi doçenti ve 1941’de
profesör olur.
384 Abdulbaki Arslan, “Profesör Dr. A. Nihad Tarlan’ın Hayatı”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
149, Ankara 1988, s.22-24
148 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Arslan, yazısında Mehmet Çavuşoğlu ve Gönül Alpay’ın Tarlan hak-
kında söylediklerine de yer verir. Mehmet Çavuşoğlu, onun Tanzimat’tan
beri koparmaya çalıştığımız milli kültürümüzün en önemli bağlarından biri
olduğunu savunur. Gönül Alpay ise, eski edebiyatımıza ait metinleri doğru
bir şekilde tespit ettiğini belirtir. Farsça yazan Türk şairlerinin eserlerini
ve İran edebiyatına ait belli başlı eserleri Türkçeye çeviren önemli bir isim
olduğuna işaret eder. Arslan yazısında son olarak Tarlan’ın yazdıklarından
alıntılar da sunar.
2. A. Hilmi Güçlü:
Abdullah Satoğlu, “Alfabe Müellifi A.Hilmi Güçlü”385 başlıklı yazısında,
Güçlü’nün “Hâkimiyet” gazetesinde en ateşli başyazıları yazdığını belirtir.
Memuriyeti dolayısıyla hep perde arkasında kaldığını savunur. İlkokullar için
yazdığı “Alfabe”nin 1927’den beri okutulduğunu belirtir.
3. A. Süheyl Ünver:
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: A.Süheyl Ünver”386 adlı yazısında,
onun tıp profesörü olarak tezyinat sanatı sahasında sanatçı hüviyetiyle çağının
ilim ve sanat âlemine hoş bir seda bırakan isimlerden biri olduğunu belirtir.
4. Beyrunî:
Mehmet Kardeş, “Beyrunî”387 başlıklı yazısında, onun Gazneliler
zamanında büyük bir şair, İslam ve fen âlimi olduğunu belirtir. Avrupalılar
tarafından çok yakından tanınır. Birçok tarihçi onu Ortaçağ’ın en büyük ilim
adamlarından kabul eder. Beyruni’nin 17 yaşındayken deney ve gözlemlere
başladığını, bütün ömrünü ilme adadığını ifade eder. Eserlerinin büyük bir
385 Abdullah Satoğlu, “Alfabe Müellifi A.Hilmi Güçlü”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 315, Anka-
ra 2002, s.13-14
386 Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: A.Süheyl Ünver” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 214,
Ankara 1994, s.23
387 Mehmet Kardeş, “Beyruni” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 218, Ankara 1994, s.18-19
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 149
bölümünü Arapça yazdığını ve astronomiye büyük bir ilgisi olduğunu söyler.
Dünya’nın çapının tayinini ilk defa onun yaptığını, ayrıca Ümit Burnu ve
Amerika kıtasından ilk bahsedenin de onun olduğunu ifade eder.
5. Ebu-l Berakat Al-Bagdadî:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Ebu-l Berakat Al-Bagdadi”388 adlı makalesinde,
onun felsefede İbn-i Sina ve Aristo’dan üstün olduğunu söyleyen müslüman
yazarların bulunduğunu dile getirir. Al-Bağdadî, zamanı, varlığın sayısı olarak
kabul eder. Ona göre, matematik kesinlikle vardır, ancak tabi ilimler daha az
kesindir. İlahiyata ait konularda ise delilleri herkes aynı biçimde anlayamaz.
İlahiyat ilim sebeplerinin ilmidir, duyguyla elde edilemezler.
Aristo düşüncesini tenkit eden El-Bagdadî, daima yeni fikirlerin sahibi
olarak İslam dünyasında Aristo derecesinde büyük bir düşünürdür.
6. Fahrettin Razî:
Abdulbaki Arslan, “Fahrettin Razi”389 adlı yazısında, onu felsefi kela-
mın kurucusu ve önderi olarak tanıtır. Aynı zamanda tefsir alimi olduğunu
belirtir. Fen bilimleri, sosyal bilimler, felsefe, mantık, kelam, fıkıh, tefsir ve
tasavvuf alanlarında bilgi sahibi olduğunu ve 200 kadar eser verdiğini söyler.
7. Farabî:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Farabi”390 başlıklı yazısında, onun “El-feylosof
at Türkî” olarak tanındığını belirtir. Yunan filozoflarını özellikle Aristo’yu
incelediğini ve İslami ilimlerde bilgisinin üst düzeyde olduğunu söyler. Birçok
felsefi eser yazdığını, felsefe, mantık, psikoloji, musikî, matematik ve tıp bi-
limlerine dair çalışmalarıyla tanındığını ifade eder. Her şeyin sebebi, kâinatın
da var olmasının bir sebebi vardır diyen Farabi, eserlerinde Allah’ın varlığı,
388 İbrahim Agah Çubukçu, “Ebu-l Berakat Al-Bagdadi”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 172,
Ankara 1990, s.5-6
389 Abdulbaki Arslan, “Fahrettin Razi”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 229, Ankara 1995, s.25
390 İbrahim Agah Çubukçu, “Farabi”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 170, Ankara 1990, s.5-6
150 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
hikmetleri ve sıfatları üzerinde durur. “Faziletli bir şehri ya peygamber ya
filozof ya da erdemli bir kişi yönetir.” diyen Farabî’nin bir önderde olması
gereken özellikler hakkındaki görüşlerine yer verir:
“Birincisi önderin bedeni sağlam olmalıdır, ikincisi anlayışlı ve
zeki olmalıdır, üçüncüsü belagat sahibi olmalı, dördüncüsü ilim ve
araştırmayı sevmeli, son olarak da ahlaki olmalıdır.”391
Farabi, çeşitli ilimler ve felsefeyle uğraşırken Yunan filozoflarının kopyacısı
olmamış, din ve felsefeyi uzlaştırmış, İslam-Türk kültürünün yayılmasında
büyük emek harcamıştır.
8. Gazalî:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Gazali”392 adlı makalesinde, onu İslam ilim-lerinin çeşitli dallarında söz sahibi olmuş bir bilgin olarak tanıtır. Çubukçu, onun fıkıh ve kelamla ilgili çok sayıda eseri olduğunu, felsefede de önemli hizmetlerinin bulunduğunu belirtir. İbn-i Sina, Farabî ve Tevhidî’den yarar-landığını ifade eder. Çubukçu, onun hayatında iki kez çelişkiye düştüğünü, bunlardan birincisinin genç yaştayken olduğunu, ikincisinin de 38 yaşınday-ken vuku bulduğunu söyler. Ona göre Gazali’nin şüpheden imana geçişi, din felsefesi açısından önemlidir.
9. Halil Aslangül:
Yılmaz Aybar, “Halil Aslangül”393 adlı makalesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda gezici vaiz olarak uzun yıllar çalışan Aslangül’ü tanıtır. Aybar’a göre onun en önemli eseri “Din, Bilim ve İnsan” adlı kitabıdır. Kitabın içeriği, onun yıllar yılı verdiği vaazlardan, radyo konuşmalarından, çeşitli dergi ve gazetelere yolladığı yazılardan oluşur. Ayrıca bu eserde Püryanî’den Mevlana’ya, Yunus’tan Yahya Kemal’e kadar birçok sanat adamından da bahsettiğini belirtir.
391 Çubukçu, (1990:6)
392 İbrahim Agah Çubukçu, “Gazali”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 173, Ankara 1990, s.5-6
393 Yılmaz Aybar, “Halil Aslangül”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 112, Ankara 1985, s.9-10
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 151
10. İbn-i Kemal:
Mehmet Kardeş, “İbn-i Kemal”394 adlı yazısında onun devlet ve bilim adamlığı ile şairliğinden bahseder. Kardeş onu bilginlerin en faziletlisi olarak kabul eder. Dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim’in ona gösterdiği hürmeti dile getirir. Üç yüzden fazla eserini Arapça, Farsça ve Osmanlıca kaleme aldığını söyler. Ayrıca, İbn-i Kemal’in on ciltlik “Tarih-i Ali Osman” adlı eserinin, Türk tarihinin en önemli kaynaklarından biri olduğunu belirtir.
11. İbn-i Sina:
Gülpınar’da İbni Sina’yla alakalı üç yazı mevcuttur. Bu üç yazı da “İbni Sina” başlığını taşır. Bunlardan ikisi Mehmet Kardeş’e aittir. Bu yazılarda İbni Sina’nın farklı bilim alanlarında eser veren önemli bir isim olduğu belirtilir. Avrupalılar tarafından önemsenmesi üzerinde durulur.
İbn-i Sina’yla ilgili ilk yazıyı İbrahim Agâh Çubukçu kaleme alır.395 Çubukçu, bu makalesinde onun felsefe, mantık, astronomi ve tıp ilimlerinde söz sahibi biri olduğunu belirtir. Yazarın tıpla ilgili çalışmalarını ve eserlerini verdikten sonra, onun varlık nazariyesi hakkındaki düşüncelerini sunar. İbn-i Sina’ya göre üç türlü varlık vardır: Birincisi yalnız mümkün olan varlıklardır; doğan ve yok olan varlıklar bu gruba girer. İkincisi, zatı itibariyle mümkün ve kendisi dışındaki bir sebebe nispetle zaruri olan varlıkladır. Bunlar hak-kında doğma ve yok olma düşünülemez. Felekler ve akıllar bu gruba girer. Üçüncüsü kendiliğinden var olanlardır. Bu Allah’tır. Akılda çokluk olmasına rağmen Allah’ta birlik bulunur.
Çubukçu, İbn-i Sina’nın iyi ahlakı insan ruhunu temizlemek ve davra-
nışlarını kontrol etmek olarak gösterirken cüzi iradeye dikkati çeker:
“Allah, ilk cevher ve zorunlu varlıktır. Her şey ondan çıkar. Hayır ve
şer ondan olmasına rağmen o insanları belli hareketler için zorlamaz. İnsan,
ruhunu temizlemek için davranışlarını kontrol etmelidir. Allah insanlara iyiyi
ve kötüyü seçmeleri için cüzi irade vermiştir.”396
394 Mehmet Kardeş, “İbn-i Kemal”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 224, Ankara 1994, s.14-15
395 İbrahim Agah Çubukçu, “İbni Sina”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 171, Ankara 1990, s.5-8
396 Çubukçu, (1990)
152 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İbn-i Sina zaman zaman Aristo, Eflatun ve Plotinos’un etkisinde kal-masına rağmen temelde İslam’a bağlıdır. Yazar, Sina’nın mutlu olmak için Tanrıya yüz çevirmek, ibadet etmek, marifet sahibi olmak gerekir görüşlerine de yer verir.
Mehmet Kardeş, “İbn-i Sina”397 adlı ilk makalesinde, onu büyük İslam filozofu olarak tanıtır. Tarihin en büyük bilginlerinden biri olduğunu ve aynı zamanda musikiyle ilgilendiğini belirtir. Yazara göre İbn-i Sina, gerek İslam ilimlerine, gerek Yunan felsefesine mükemmel şekilde hâkimdir. Dini ilimler sahasında da iktidar sahibidir. Sina, aralıksız 600 yıl boyunca tıp alanında hakimiyetini sürdürür. Eserleri dünya üniversitelerinde kaynak kitap olarak okutulur. Bitkilerden elde ettiği ilaçlar hala geçerliliğini sürdürür. Bu yön-leriyle İbn-i Sina, Ortaçağ’da Avrupalı düşünürleri derinden etkiler. Ayrıca yazar, İbn-i Sina’nın eserleri üzerinde durarak onlardan bahseder.
Mehmet Kardeş, aynı adı taşıyan diğer makalesinde de İbn-i Sina’yı hayatı ve eserleriyle ele alır.398 Sina’nın 700 çeşit ilaç yaptığını, bu sebeple Avrupa’da hekimlerin hükümdarı olarak adlandırıldığını söyler. Musikiyle uğraştığını, İslam ilimlerine ve Yunan felsefesine hâkim olduğunu belirtir.
Kardeş, İbn-i Sina’nın 600 yıl boyunca Doğu’da ve Batı’da tıp dünya-
sında hâkim olduğunu, eserlerinin dünya üniversitelerinde tek kaynak olarak
okutulduğunu ifade eder. Tıbbın dışında matematik, fizik ve felsefede çığır
açarak 270 eser yazmasından bahseder. Onu insanlık, sevgi ve insanlığa
hizmet uğrunda her şeyini, hatta hayatını bile feda edebilmiş bir isim olarak
kabul eder.
12. İmam Maturidi:
İbrahim Agâh Çubukçu, “İmam Maturidi ve Görüşleri”399 başlıklı yazı-
sında, Maturidi’nin fıkıh ve kelâm ilimlerinde önemli eserleri olduğunu belirtir.
Maturidî’ye göre iman, dil ile söylemek, kalp ile doğrulamaktır. İyi ve kötü
fiiller akıl ile bilinir. Allah iyi şeyleri emretmiş, kötü şeyleri yasaklamıştır.
397 Mehmet Kardeş, “İbn-i Sina”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 232, Ankara 1995, s.16-17
398 Mehmet Kardeş, “İbn-i Sina”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 256, Ankara 1997, s.11-12
399 İbrahim Agah Çubukçu, “İmam Maturidi ve Görüşleri”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 174,
Ankara 1990, s.7-8
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 153
13. İmam-ı Müslim:
Mehmet Kardeş, “İmam Müslim”400 adlı makalesinde, “Kutub-i Sitte”
adlı altı büyük hadis kitabı yazan muhaddis İmam-ı Müslim’i tanıtır. Ona göre
yazar, İslam âlemine büyük hizmetlerde bulunarak hadis ilminin alemdarı
olmuştur. Kardeş, yazısında ayrıca onun eserlerinin özelliklerini de sıralar.
14. Kindi:
İbrahim Agâh Çubukçu, “Kindi”401 adlı makalesinde, onun bir Arap
filozofu olduğunu belirtir. Tıp, felsefe, musiki, astronomi ve kimya gibi
farklı alanlarda tahsil yaptığını söyler. Çubukçu’ya göre o, İslam’a dayalı bir
felsefeyle Aristo’nun İslam’a uymayan yönlerini reddeder. İlk İslam filozofu
olarak felsefeyi ve kavramlarını tanımlayarak Arapçanın zenginleşmesine
yardımcı olur. Yazar, onun felsefi konulara ilahi ilimleri, tanrı bilgisini ve
erdemi dâhil ettiğini, var olan her şeyi dört sebebe bağladığını savunur. Bunları
maddi illet, suveri illet, fail illet ve gai illet olarak sayar. Ayrıca her maddede
heyula, suret, mekân, hareket ve zaman gibi beş özelliğin olduğunu söyler.
İbrahim Agâh Çubukçu, Kindi’nin Allah’ın varlığını ispat meselesiyle
uğraştığını söyler. Aristo ve İskender’in etkisiyle akıl görüşünün biraz kapalı
olduğunu dile getirir. Ahlakçı bir filozof olarak erdem, adalet, iffet, cesaret
ve hikmet ilkeleri üzerinde durduğunu ifade eder. Ayrıca onun büyük bir
İslam düşünürü olduğunu belirterek eserlerinin isimlerini listeler.
15. Mehmet Fuat Köprülü:
Dergide, Türk edebiyatı üzerine araştırmalarıyla tanınan ünlü edebiyat
tarihçisi Mehmet Fuat Köprülü hakkında iki yazı vardır. Bu yazıların her
ikisi de Mustafa Uslu tarafından kaleme alınır. Yazılar, birbirinin devamı
şeklindedir.
400 Mehmet Kardeş, “İmam-ı Müslim”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 299, Ankara 2001, s.12-13
401 İbrahim Agah Çubukçu, “Kindi”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 168, Ankara 1990, s.5-8
154 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Mustafa Uslu’nun ilk yazısı “Mehmet Fuat Köprülü’de Tarih, Dil
Bütünlüğü”402 başlığını taşır. Uslu, onun Türkçe ile bir ilim dili kurduğunu
belirtir. Batılı anlamda Ziya Gökalp’tan sonra ilmi metot ve zihniyete sahip
ikinci önemli kişidir. Eserleri, Türkologlara kılavuzluk eder. Uslu, son olarak,
Köprülü’nün Modern Türk edebiyatının kurucularından olduğunu belirtir.
Mustafa Uslu’nun Köprülü hakkındaki diğer yazısı “Mehmet Fuat
Köprülü’de Tavır Sahibi Olma Fikri”403 adını taşır. Uslu, onun “Türk Ede-
biyatında İlk Mutasavvıflar” adlı eseriyle tüm dünyanın ilgisini çektiğini ve
eserin Batılı ilmi metotlarla Türkistan-Anadolu bütünlüğünü ifade etmesi
bakımından, kültür tarihimizin bir dönüm noktası olduğunu söyler. Eserin
Batılı ilim adamlarından gördüğü ilgiyi, kendi aydınımızdan göremeyişini,
aydınlarımızın kalitesinin yetersiz olmasına ve zihniyetinin yeteri kadar
gelişmemesine bağlar. Genç yaşta Türk edebiyatı tarihi profesörü olarak
dünya çapında tanınmasının sözde aydınlar tarafından kıskanıldığını vur-
gular. Şahsına yapılan çirkin saldırılardan kaçtığını, bu nedenle edebiyatı
bırakıp siyasetle uğraştığını belirtir. Bunun da yeni eserler vermesine engel
olduğunu ifade eder.
16. Nurettin Topçu:
Abdullah Satoğlu, “Büyük Fikir Adamı Nurettin Topçu”404 adlı maka-
lesinde, onun büyük bir dava ve fikir adamı olduğunu söyler. Cesur, kabına
sığmayan, ancak özel hayatında da mütevazı biri olarak tanıtır. Milliyetçi bir
neslin yetişmesinde önemli hizmetleri bulunur. Yazara göre Topçu, Batı’dan
yeni düşünceler getiren bir filozoftur. “Hareket” dergisini çıkararak Türk
gençliğinin milli kültür ve ruhla yetişmesinde öncülük eder.
402 Mustafa Uslu, “Mehmet Fuat Köprülü’de Tarih, Dil Bütünlüğü”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
250, Ankara 1997 s.13
403 Mustafa Uslu, “Mehmet Fuat Köprülü’de Tavır Sahibi Olma Fikri”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 254, Ankara 1997, s.12
404 Abdullah Satoğlu, “Büyük Fikir Adamı Nurettin Topçu”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 278,
Ankara 1999, s.13-14
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 155
17. Ömer Asım Aksoy:
Nevin Korucuoğlu, “Türk Dilinin Sınırlarında Nöbet Tutmuş Bir Ulu Çınar
Ömer Asım Aksoy’umuz”405 adlı yazısında, Aksoy’un Türk dilinin korunması
ve en güzel biçime gelmesi için savaştığından bahseder. Korucuoğlu onun
Orhun Abideleri’ni günümüz Türkçesiyle yazdığını dile getirir. Böylece eski
dilimizin savunucusu olduğunu iddia eder. Ayrıca Atatürk’ün dil devriminin
sadık ve inançlı bir elçisi olduğunu ifade eder. Onun bir çınar olduğunu, Türk
dili sevgisini ve sadakatini sadece onda görebileceğimizi söyler.
18. Vedat Naim Tör:
M. Sabih Şendil, “Tanıdığım Vedat Naim Tör”406 adlı yazısında, Tör’ün
Türk folklorunu bütün dünyaya tanıtan önemli bir fikir adamı olduğunu be-
lirtir. Tör’ü 1945 yılında yayın hayatına başlayan “Doğan Kardeş” dergisinin
önemli isimlerinden biri olarak kabul eder. Onun katkılarıyla bu dergide
birçok genç yeteneğin gün ışığına çıktığını söyler. Yazara göre bu dergi,
çocuk tiyatroları ve sinemalarıyla da Türkiye’de bir çığır aşmıştır.
Şendil, son olarak Tör’ün hiçbir zaman çalışmaktan yılmadığını ve
çalışmayı bir ibadet olarak kabul ettiğini ifade eder. Dergicilik denince ilk
akla gelen kişinin o olduğunu savunur.
405 Nevin Korucuoğlu, “Türk Dilinin Sınırlarında Nöbet Tutmuş Bir Ulu Çınar Ömer Asım
Aksoy’umuz”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 219, Ankara 1994, s.12
406 M. Sabih Şendil, “Tanıdığım Vedat Naim Tör”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 116, Ankara
1985, s.21-22
156 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
B. Müzisyenler:
Gülpınar’da şair ve yazarların dışında müzisyenlere de yer verilir. Müzis-
yenlere yer verilmesinin nedeni olarak derginin sahibi Güzide Taranoğlu’nun
musikiye verdiği önem gösterilebilir. Klasik Türk musikisinden, Türk Batı
müziğine, halk müzisyenlerinden güftekarlara kadar birçok müzisyenin edebi
yönü incelenir. Bu alandaki yazılar arasında bilhassa Sabahattin Volkan’ın
ilmi düzeydeki yazıları dikkat çekicidir.
1. Ahmet Remzi Dede:
Abdullah Satoğlu, “Mevlevi Şeyhi Ahmet Remzi Dede”407 adlı yazısında,
Ahmet Remzi Dede’yi tanıtır. Dede’yle ilgili eser yazanlar hakkında bilgiler
verir. Yazıda, Remzi Dede’nin Seyyid Burhaneddin, Şeyh İbrahim Tennuri,
Zeynel Abidin için yazdığı manzumeleri de bulunur.
2. Alaattin Yavaşça:
İsimsiz yayımlanan “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”408 adlı yazı dizisinin beşincisi, Doktor Alaattin Yavaşça’ya ayrılır. Onun güzel sese sahip bestekârlardan biri olduğu ve şarkılarının pek çoğunun radyoların repertuarında bulunduğu belirtilir.
3. Buhurîzâde Mustafa Itrî:
Turgut Aksoy, “Itrî”409 adlı yazısında, klasik Türk musikisinin büyük bestekârı Buhurîzâde Mustafa Itri Efendi hakkında bilgiler verir. “Itrî” is-minin şiirlerde kullandığı mahlası olduğunu belirtir. Onun ünlü bestelerinin isimlerini saydıktan sonra, Neva makamındaki “Kar”ın en bilinen bestesi olduğunu söyler.
407 Abdullah Satoğlu, “Mevlevi şeyhi Ahmet Remzi Dede”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 93, An-
kara 1984, s.25-26
408 “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 41, Ankara 1989,
s. 16
409 Turgut Aksoy, “Itri”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 13, Ankara 1977, s.11
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 157
4. Erol Büyükburç:
Enver Tuncalp, “Erol Büyükburç ve Eseri Müzikte Ekolleşmeye Doğru”410 adlı makalesinde, Erol Büyükburç’un önemli eseri “Müzikte Ekolleşmeye Doğru”nun Türk müziğine yön veren bir eser olduğunu savunur. Ona göre bu kitap, Türk müzik tarihinin temel taşlarından biridir. Tuncalp’e göre Büyükburç, Türk hafif Batı müziğinin kurulup yayılmasında önde gelen isimlerdendir. Hep yenilik peşinde koşmuş, nazik tavırları ve üstün kültürüyle milletin sevgilisi olmuştur.
Ayrıca onun şarkıcılık, şairlik, şarkı sözü yazarlığı, bestecilik gibi birçok alanda çalışmalar yapan çok yönlü bir sanatçı olduğunu belirtir.
5. Hekimbaşı Abdülaziz Efendî:
“Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”411 yazı dizisinde, ilk olarak Hekimbaşı Abdülaziz Efendi tanıtılır. Onun müziğe olan ilgisinden bahsedildikten sonra çeşitli dillerden müspet ilimler ile tıp alanında yaptığı tercümelerin çok değerli olduğu ifade edilir. Türk hekimliğine Batı tıbbını sokan kişinin o olduğu söylenir.
6. Fahri Kopuz:
Nevin Korucuoğlu, “Musikimizin Gelmiş Geçmiş Ünlü İsimlerinden Fahri Kopuz”412 başlıklı yazısında, onun kimlerden ders aldığını, hangi cemiyetlerde görev yaptığını ve Ankara Radyosu’ndaki hizmetlerini okuyucuya sunar.
7. Hamamizâde İsmail Dede Efendî:
Hasan Şanlıtürk, “Ebedileşen Dehalarımız: Hamamizade İsmail Dede
Efendi”413 adlı yazısında, Dede Efendi hakkında ayrıntılı bilgiler verir. Yazı,
“önsöz, giriş, Dede’nin okula başlaması, Derviş İsmail’i tanıması, Derviş
410 Enver Tuncalp, “Erol Büyükburç ve Eseri Müzikte Ekolleşmeye Doğru”, Gülpınar, Cilt no 7,
Sayı no 78, Ankara 1982, s.25
411 “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekarları”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 37, Ankara 1989,
s. 24
412 Nevin Korucuoğlu, “Musikimizin Gelmiş Geçmiş Ünlü İsimlerinden Fahri Kopuz”, Gülpınar,
Cilt n o 17, Sayı no 196, Ankara 1992, s.19
413 Hasan Şanlıtürk “Ebedileşen Dehalarımız: Hamamizade İsmail Dede Efendi”, Gülpınar, Cilt
no 2, Sayı no 18, Ankara 1977, s. 21-24
158 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İsmail’in saraya girişi ve Dede Efendî’nin ilk bestesi üzerine” adlı bölümlerden
oluşur. Şanlıtürk, önsözde önemli değerlerlerimizden Dede Efendi’ye gerekli
önemi vermediğimiz gibi onu yok etmeye çalıştığımızdan bahseder. Onun
için enstitü kurulmasını ve eserlerinin araştırılmasını ister.
Yazının giriş bölümünde Dede Efendî’nin hayatı hakkında biyografik
bilgiler verir. Diğer bölümde ise okula başlamasını anlatır. Onun, sesinin
güzel olmasından dolayı, okulda ilahi başılığa getirildiğini belirtir. Sesinin
güzelliği musikici Mehmet Emin Efendî’nin dikkatini çeker. Onu konağına
davet ederek musiki dersleri verir.
İsmail Dede Efendî, 1797’de Şeyh Ali Nutki’nin dergâhına giderek der-
viş olmak istediğini söyler. Anne ve babasının izniyle çile doldurmak üzere
dergâha yazılır. Böylece Matbah-ı Mevlana hizmetine girerek aynı sene se-
maya çıkar. Dergâhta şöhreti her geçen gün artar, şarkılarından biri Padişah
III. Selim’e okunur, padişah çok beğenerek saraya gelmesini buyurur. Dede
Efendi, Padişah’a eserini bizzat okur, iltifatlarına mazhar olur.
Yazının son bölümünde Şanlıtürk, Dede Efendî’nin ilk bestesi olarak
kabul edilen buselik makamındaki şarkının yerine hicaz makamında evsat
usulünde “Niçin A Sevdiğim Niçin” diye başlayan eserin ilk beste olduğunu
iddia eder.
8. İlkan San:
Dergide, İlkan San’a dair iki yazı mevcuttur. Bunlardan ilki Abdullah
Satoğlu’na aittir. Satoğlu, “Şarkı Sözü Yazarı İlkan San ve Duadan Beddua’ya”414
başlıklı yazısında, onun şiirlerinde duyguların ahenkle biçimlendirildiğini
söyler. İster çocukluk anıları, ister geleceğin özlemi olsun insanların içinde
değişik duyguların uyandığını belirtir. Satoğlu’na göre onun gayesi mutlu-
luğa erişmektir. Bu âlemi ancak sanata olan sevgi kavrayabilir ve her şeyin
hakkını ancak o sevgi verebilir.
414 Abdullah Satoğlu, “Şarkı Sözü Yazarı İlkan San ve Duadan Beddua’ya”, Gülpınar, Cilt no 18,
Sayı no 203, Ankara 1993, s.13
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 159
İlkan San’la ilgili bir diğer yazı da Ünal Şöhret Dirlik tarafından kaleme
alınır. Dirlik, “İlkan San ve Kitapları”415 adlı yazısında, sahne sanatçısı ve
şarkı sözü yazarı İlkan San’ın çok başarılı şarkı sözleri yazdığını iddia eder. İlk kitabı “Çam Sakızı Çoban Armağanı” ile sesinin güzelliği ve müziğe karşı yeteneği ile kendini gösterdiğini söyler. Onu, uzun soluklu bir şair olarak niteleyerek yazdıklarının çoğunun bestelendiğini belirtir.
9. Kasım İnaltekin:
Turgut Aksoy, “Sevilen Şarkıların Bestekârı Kasım İnaltekin”416 adlı
yazısında, İnaltekin’in hayat hikâyesini yazarın ağzından verir. İnaltekin’in on
beş yaşından beri beste çalışmalarının olduğunu belirten Aksoy, bestekâr’ın
Münir Nurettin Selçuk’un katkılarıyla müzik tahsilini tamamladığını söyler.
10. Kemençeci Yunus:
Sıtkı Çebi, “Ordu Folklorundan Damlalar: Kemençeci Yunus”417 adlı
yazısında, Yunus’un beste ve türkülerini kemençe ile çaldığını söyler. Za-
manındaki meşhur kemençecilerden çok ayrı bir tarzı olduğunu belirtir.
Askerden sonra gurbete giden Yunus’un Eskişehir’de kimsesiz bir şekilde
öldüğünü ifade eder. Son olarak şiirlerinden örnekler sunar.
11. Münir Nurettin Selçuk:
Türk musikisinin önemli isimlerinden Münir Nurettin Selçuk sadece bir
yazıda ele alınır. Sabahattin Volkan, “Münir Nurettin Selçuk’u Anarken”418 adlı
makalesinde, onun büyük bir müzisyen olmasını sağlayan ana sebebin, içinde
415 Ünal Şöhret Dirlik, “İlkan San ve Kitapları”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 264, Ankara 1998,
s.18-19
416 Turgut Aksoy, “Sevilen Şarkıların Bestekarı Kasım İnaltekin”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 12,
Ankara 1977, s.12
417 Sıtkı Çebi, “Ordu Folklorundan Damlalar: Kemençeci Yunus”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no
18, Ankara 1977, s.3-4
418 Sabahattin Volkan, “Münir Nurettin Selçuk’u Anarken”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 89, An-
kara 1983, s. 25-26
160 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
bulunduğu zengin ortam olduğunu savunur. Çünkü Selçuk, Türk musikisi
bakımından benzerine az rastlanabilecek bir yaşam ve sanat merkezi olan
Kadıköy’de yaşar. Kadıköy, efsanevi bir hayat senfonisi içindedir. Kadıköy’ün bu özelliğinin yanı sıra Ali Rıfat Çağatay’ın başkanlığını yaptığı musiki topluluğunun da onun sanat yönüne büyük katkıda bulunduğunu ifade eder.
Volkan, Münir Nurettin’i, Türk musikisini tecvidli, gaygaylı okunuştan kurtaran, en zor bestelerin okunmasını başarmış, solist tarzını en müphem şekilde musikimize tesis eden, kendine has duyuş ve seslerle önemli eserler bırakan büyük ve yeri doldurulamayacak bir sanatkâr olarak kabul eder.
12. Nail Ökte:
Sabahattin Volkan, bir diğer yazısında Türk musikisinin büyük icraakârlarından ve bestekârlarından Nail Ökte’yi tanıtır. “Hocam Udi Nail Ökte”419 başlıklı yazısında, onun Mevlevi tarikatına mensup olduğunu belirtir. Benzeri olmayan bir ilahi sesler çağlayanı olduğunu savunur.
13. Nevzat Atlığ:
“Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları” yazı dizisinin üçüncü-sünde Doktor Nevzat Atlığ tanıtılır.420 Atlığ hakkında biyografik bilgiler verildikten sonra onun Türk sanat musikisinin en büyük otoritelerinden biri olduğu belirtilir.
14. Rauf Yekta Bey:
Sabahaddin Volkan, “Musikimizde Rauf Yekta Bey”421 adlı makalesinde, onun musikimizde ilmi açığı doldurarak musikiyi ilmi esaslara bağladığını ifade eder.
Volkan, Rauf Yekta Bey’in musikimize yapmış olduğu en büyük hizmetin musiki teorisi üzerine Fransızca yazdığı eserini gösterir. Böylece başlangı-
419 Sabahattin Volkan, “Hocam Udi Nail Ökte”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 116, Ankara 1985,
s.5-6
420 “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 39, Ankara 1989,
s. 21
421 Sabahaddin Volkan, “Musikimizde Rauf Yekta Bey”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 129, Anka-
ra 1987, s.20-22
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 161
cından beri var olan teori boşluğunu doldurur. Fakat çok kıymetli olan bu eser uzun yıllar kimselerin ilgisini çekmez. 1986’da Orhan Nasuhioğlu tara-fından tercüme edilerek musiki dünyamıza kazandırılır. Yazar, Yekta Bey’i musikimizin düşürülmüş olduğu nisyan çukurundan çıkaran, eslaf yadigârı dev eserlerimizi arayıp bulan değerli bir müzisyen olarak gösterir. Ayrıca, onun 258 kadar klasik formdaki beste, semai, şarkı ve benzerlerini, Bektaşi nefeslerini, Anadolu türkülerini asli dünyalarına kavuşturduğunu söyler.
15. Refik Fersan:
Sabahattin Volkan’ın bir diğer yazısı “Musikimizde Refik Fersan”422 başlığını taşır. Volkan, Fersan’ın musikinin ulviyet ve sufliyetten oluşan iki yolundan birincisini kendisine şiar edindiğini belirtir. Tamburunun her ihtizazında manevi cümleler olduğunu ifade eder. Volkan, Fersan’ın her bestesinin bir şaheser olduğunu söyler.
16. Sabahattin İçli:
“Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları” yazı dizisinin dördüncüsünde Doktor Sabahattin İçli tanıtılır.423 Onun Türk musikisinin bütün inceliklerini esaslıca öğrenip tam ve mükemmel bir üstat olarak yetiştiği söylenir.
17. Safiye Ayla:
Ragıp Üner, “Safiye Ayla”424 adlı yazısında, onun Türk musiki edebiyatının
büyük temsilcilerinden biri olduğunu söyler. Atatürk, Yahya Kemal, Çallı
İbrahim ve Hüseyin Cahit Yalçın’dan etkilendiği belirtir. Okuduğu şiirlerin
herkes tarafından beğenildiğini savunan Üner, Ayla’nın kimler için şarkılar söylediğini anılarla süsleyerek okuyucuya sunar.
422 Sabahattin Volkan, “Musikimizde Refik Fersan”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 134, Ankara
1987, s.10
423 “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 40, Ankara 1989,
s. 14
424 Ragıp Üner, “Safiye Ayla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 87, Ankara 1983, s. 24-26
162 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
18. Selim Aru:
Halil Soyuer, “Yitirdiğimiz Güftekar Selim Aru”425 adlı makalesinde, Selim Aru’yu eserleriyle tanıtır. Yazısının başında dillerden düşmeyen şarkılarından örnekler verir. Onun Türk musikisiyle küçük yaşlarda tanıştığını belirtir. Haftanın üç gecesini zamanının ünlü bestekârlarının evinde geçirdiğini, bu musiki âlemlerine onun da katkısının bulunduğunu dile getirir.
19. Suphi Ezgi:
“Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları” yazı dizisinin ikincisinde, Doktor Suphi Ezgi ele alınır.426 Ezgi’nin hayatı hakkında kısaca bilgiler verildikten sonra, sesinin güzel olmamasına rağmen iyi bir tamburi olduğu iddia edilir.
20. Şadi Kurtuluş:
Ceyhun Savaşan, “Bir Değerin Ardından”427 adlı yazısında, Şadi Kurtuluş’un fazilet sahibi bir kişilik olduğunu söyler. Ağırbaşlılığı, az konuşması ve iyiliksever biri olması münasebetiyle diğer güfte yazarlarından ayrı tutar.
21. Yesari Asım Arsoy:
Sadi Kurtuluş, “Şarkılarında Hayal ile Gerçeği Birleştiren Ünlü Bes-tecimiz Yesari Asım Arsoy”428 adlı yazısında, Yesari Asım Arsoy’u tanıtır. Arsoy’un İstanbul’a gönül verdiğini ve eserlerinde bu kenti yaşattığını söyler. Eserlerini çok beğendiğini belirterek bunları eşsiz bulur. Sanat çevrelerinde olduğu gibi, özel yaşamında da alçakgönüllü kişiliği ile tanındığını, esprile-riyle de çok sevilen bir şahsiyet olduğunu ifade eder.
C. Ressamlar:
425 Halil Soyuer, “Yitirdiğimiz Güftekar Selim Aru”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 134, Ankara
1987, s.18-21
426 “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 38, Ankara 1989, s. 16
427 Ceyhun Savaşan, “Bir Değerin Ardından”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 131, Ankara 1987, s.24
428 Sadi Kurtuluş, “Şarkılarında Hayal ile Gerçeği Birleştiren Ünlü Bestecimiz Yesari Asım Ar-
soy”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 11, Ankara 1977, s.21
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 163
Şiir ağırlıklı bir dergi olan Gülpınar’da şiir dışındaki türlere pek önem
verilmez. Bu nedenle yaklaşık otuz sene aralıksız neşredilen dergide sadece
üç ressama yer verilir.
1. Leanor da Vinci:
Mustafa Yazıcı, “Medeniyet Tarihinin En Büyük Şaheseri Mona Lisa”429
adlı yazısında, Leanor da Vinci’den söz eder. Yazıcı’ya göre Vinci, bir in-
sanda bulunabilecek kabiliyetlerin hepsini kendi şahsında toplamış ender
kişilerdendir. Onun şaheseri Mona Lisa’da tanrıçalara has ilahi güzellikler,
Orta Çağ’ın mistik havası iç içedir. Resimdeki saçlar, göz kapakları, tenin
rengi, ağız, tabiatın mükemmel bir kopyasıdır. Yazıcı, Mona Lisa tablosunun
yapılma nedenini şöyle anlatır:
Mona Lisa mutsuz bir kadındır. Kocası onu memnun etmek için Vinci’den
karısının bir tablosunu yapmasını ister. Önce bu fikre karşı çıkan ressam
Mona Lisa’yı görünce fikrini değiştirir. Onu gördüğü her an, ona olan aşkı
artar. Tablo işi altı yıl sonra biter. Günün her saatinde sanatkâra açılan
Mona Lisa’nın kapısı artık kapanır. İkisi de üzgündür. Daha sonra kocası
bu tabloyu Vinci’ye hediye eder. Böylece o, Lisa’sından ayrılmamış olur.
Yazıcı ayrıca, bu tablonun Lekesiz bir aşkın ifadesi olduğunu ve ünlü
ressamın şaheseri olarak asırlara intikal edeceğini söyler.
2. Pablo Picasso:
Sami Ateş, “Pablo Picasso”430 adlı yazısında, Picasso’yu büyük bir
ressam olarak tanıtır. Yazar, Picasso’nun savaştan nefret ettiğini, ancak
dünya düzenine karşı yürütülmekte olan belirsiz bir savaşın da varlığından
bahsederek, bundan büyük bir üzüntü duyduğunu söyler.
3. Ressam Yeğenoğlu:
429 Mustafa Yazıcı, “Medeniyet Tarihinin En Büyük Şaheseri Mona Lisa”, Gülpınar, Cilt no 11,
Sayı no, 129, Ankara 1987, s.15-16
430 Sami Ateş, “Pablo Picasso”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 65, Ankara 1981, s.18
164 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdullah Satoğlu, “Ressam Yeğenoğlu’nun Resim Sergisi”431 adlı ya-
zısında, onun kısaca yaşam öyküsünü vererek sergisiyle ilgili yorumlarda
bulunur. Sergideki 60 tablonun birbirinden muhteşem olduğunu iddia eder.
Onun Hikmet Dururer ve Muarem Saguner’den yağlı boya dersi alarak resme
başladığını belirtir.
431 Abdullah Satoğlu, “Ressam Yeğenoğlu’nun Resim Sergisi”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı no 190,
Ankara 1992, s.19-20
VI. BÖLÜM:
SONUÇ
Gülpınar dergisi Mayıs 1976 - Mayıs 2005 yılları arasında aralıksız olarak
toplam 349 sayı yayımlanan bir şiir dergisidir. Güzide Taranoğlu’nun
sahibi olduğu derginin yazı işleri müdürü ilk zamanlar Enver Tuncalp olma-
sına rağmen, 13. sayısıyla birlikte derginin tüm işleriyle Güzide Taranoğlu
ilgilenir. Dergi, yayımlandığı günden itibaren çizgisini hiç değiştirmeyerek
vatan, millet, erdem gibi konular üzerinde durur.
Dergi, Türkiye’de büyük kabiliyet sahibi oldukları halde yoksulluk ve
kimsesizlik nedeniyle kendini tanıtamamış, kenarda kalmış genç sanatçılara
yardım amacıyla çıkarılır. Tüm sayılar boyunca 1848 farklı yazar ve şaire yer
ayıran derginin bu amacına ulaştığı görülür. Birçok isimsiz şairin şiirlerine
yer verilmiş, isimsiz şairler için köşeler oluşturulmuş ve şiir yarışmaları
düzenlenerek onların tanıtılmasına çalışılmıştır.
Yayın hayatına başlarken genç şairlerin adını duyurmaya çalışacağını
belirten Gülpınar’da genellikle halk şairleri derginin odak noktasını oluştu-
rur. Şiirlerin yanı sıra tarih, tıp, felsefe, eğitim gibi çeşitli konuları ele alan
yazılara da yer verlir. Yine, derginin muhtelif sayılarında okuyucuya öğüt-
lerde bulunulur. Derginin kurucusu Güzide Taranoğlu, herhangi bir akıma
bağlı kalınmadığını dile getirmesine rağmen Gülpınar, ilk sayısından son
sayısına kadar milli edebiyat anlayışından ayrılmaz. Milli kültür ve şuurun
savunuculuğunu yapar. Derginin Hisarcılara yakın olduğu görülür. Tanıtılan
edebi şahsiyetler ve dergiye katkıda bulunanlar göze alındığında bu görüşün
doğruluğu kanıtlanır. Dergide, bu unsurlara uzak olan yazar ve şairlere pek
166 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
yer verilmez. Halk şairlerine ve Milli Edebiyat anlayışında olan yazarlara
geniş yer ayrıldığı görülür.
Birkaç sayı dışında, tüm sayılarında edebi şahsiyet incelemeleri yapılan
dergide, bu çalışmaların bir bölümü bilimsel yazı niteliğindedir. Ele alınan
kişiler hakkında ayrıntılı biyografik bilgiler yanında sanat anlayışları ve
eserlerine dair nesnel ve doyurucu bilgiler de sunulur. Bunların, ilgili kişiye
dair araştırma yapacaklar için değerli yazılar olduğu muhakkaktır. Güzide
Taranoğlu için çıkarılan özel sayılar, Halide Nusret Zorlutuna özel eki ve
H. Fethi Gözler’in muhtelif yazarlar için yaptığı çalışmalar bilhassa dikkat
çeker. Dergide, bilimsel düzeyde yapılan incelemeler dışında yüzeysel olan-
lara da rastlanır. Bunların bir kısmı kitap tanıtımı şeklindedir. Bir kısmı da
ölüm yıldönümleri sebebiyle yazılanlardan oluşur. Kısa biyografik bilgilerle
yüzeysel tahlillerin yapıldığı, daha çok kişisel beğeni cümlelerinden oluşan
bu çalışmalar, bilimsel olmaktan uzaktır. Fakat bu yazılar, genç yazarları
edebiyat dünyasına tanıtması bakımından son derece önemlidir.
Gündemi belirlemek, büyük etkiler uyandırmak gibi iddiaları bulunmayan
Gülpınar, daima sessiz ve derinden giderek, bilhassa gençlere bir okul olur.
Dönemin dergilerinin birçoğunda görülmeyen bu özelliği sayesinde, derginin
edebiyat dünyasına büyük katkıları olduğu açıktır. Gülpınar, yüzlerce şair ve
yazarı bir araya getiren, kabiliyet sahibi oldukları halde kendilerini tanıta-
mamış birçok genci sayfalarına taşıyarak kutsal bir görev üstlenen mütevazı
bir edebiyat dergisi olarak hatırlanacaktır.
KAYNAKÇA
Abdulbaki Arslan, “9 Kasım 1923 Tarihinde Kaybettiğimiz Faruk Nafiz
Çamlıbel’in Hayatı ve Kendisine dair Fikirler”, Gülpınar, Cilt no 13,
Sayı no 151, Ankara 1988.
Abdulbaki Arslan, “Beyaz Yürüyüş”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 301,
Ankara 2001.
Abdulbaki Arslan, “Doğumunun 140. Yılı Dolayısıyla Abdulhak Hamit’in
Makber’i”, Gülpınar, Cilt no 17, Sayı no 189, Ankara 1992.
Abdulbaki Arslan, “Fahrettin Razi”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 229,
Ankara 1995.
Abdulbaki Arslan, “İkisi Şairden Diğeri Araştırmacıdan Üç Kitap”, Gülpınar,
Cilt no 13, Sayı no 147, Ankara 1988.
Abdulbaki Arslan, “Kaçkar Çiçekleri”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 144,
Ankara 1988.
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: A.Süheyl Ünver” , Gülpınar, Cilt no
19, Sayı no 214, Ankara 1994.
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz: Yusuf Ziya Ortaç” , Gülpınar, Cilt no
19, Sayı no 215, Ankara 1994.
Abdulbaki Arslan, “Kaybettiklerimiz”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212,
Ankara 1993.
Abdulbaki Arslan, “Mesihi”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 315, Ankara 2002.
168 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdulbaki Arslan, “Ölümünün 45. Yıldönümü Dolayısıyla Hüseyin Rahmi
Gürpınar”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 263, Ankara 1998.
Abdulbaki Arslan, “Profesör Dr. A. Nihad Tarlan’ın Hayatı”, Gülpınar, Cilt
no 13, Sayı no 149, Ankara 1988.
Abdulbaki Arslan, “Sezayi-i Gülşen-i Katında” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı
no 180, Ankara 1991.
Abdulbaki Arslan, “Yaralı Ceylan”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 146, An-
kara 1988.
Abdulbaki Arslan: “141. Ölüm Yıldönümünde Honore deBalzac”, Gülpınar,
Cilt no 16, Sayı no 184, Ankara 1991.
Abdulkadir Güler “Kitaplar Arasında: Gün Çarığı Sıkınca ve Orhan Hasan
Bıldırki” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 187, Ankara 1991.
Abdulkadir Güler, “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler” Gülpınar,
Cilt no, Sayı no 293 , Ankara 2000.
Abdulkadir Güler, “Ali Fuat Ulutürk ve Şiirlerini”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 250, Ankara 1997.
Abdulkadir Güler, “Bir Yalnız Adam Cahit Külebi”, Gülpınar, Cilt no 22,
Sayı no 258, Ankara 1997.
Abdulkadir Güler, “Çile Çiçeği Üzerine Birkaç Söz”, Gülpınar, Cilt no 29,
Sayı no 334, Ankara 2004.
Abdulkadir Güler, “Geycekli Aşık Hasan”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 34,
Ankara 1978.
Abdulkadir Güler, “Göktürk Mehmet Uytun’u Kaybettik”, Gülpınar, Cilt no
26, Sayı no 308, Ankara 2001.
Abdulkadir Güler, “Gürünlü Aşık Gülhani ve Birlik Olunca”, Gülpınar, Cilt
no 9, Sayı no 99, Ankara 1984.
Abdulkadir Güler, “Hacı Bektaş Veli Aydınlığı”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı
no 282, Ankara 1999.
Abdulkadir Güler, “Harran Güzellemesi ve Şair Fazıl Bayraktar” , Gülpınar,
Cilt no 19, Sayı no 214, Ankara 1994.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 169
Abdulkadir Güler, “Has Şiirin Ağası Halil Soyuer’i Kaybettik”, Gülpınar,
Cilt no 29, Sayı no 337, Ankara 2004.
Abdulkadir Güler, “Kaybettiğim Bir Değer Özkan Yalçın”, Gülpınar, Cilt no
23, Sayı no 267, Ankara 1998.
Abdulkadir Güler, “Kaybolan Değerler”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212,
Ankara 1993.
Abdulkadir Güler, “Kaybolan Değerlerimizden: Mehmet Çınarlı”, Gülpınar,
Cilt no 25, Sayı no 286, Ankara 2000.
Abdulkadir Güler, “Kırşehirli Halk Ozanı Şemsi Yansıtman’ın Ardından”,
Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 243, Ankara 1996.
Abdulkadir Güler, “Kitaplar Arasında 50. Sanat Yılında Ahmet Tufan Şen-
türk”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 262, Ankara 1998.
Abdulkadir Güler, “Kitaplar Arasında Sen Şimdi Güneyde / Şiirler”, Gülpınar,
Cilt no 22, Sayı no 253, Ankara 1997.
Abdulkadir Güler, “Mehmet Akif Ersoy’un Şahsiyeti Üzerine Düşünceler”,
Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 136, Ankara 1986.
Abdulkadir Güler, “Mevlana ve Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no
223, Ankara 1994.
Abdulkadir Güler, “Ozan Hüseyin Çiftçi ve Gün Dalında Güzel”, Gülpınar,
Cilt no 8, Sayı no 95, Ankara 1984.
Abdulkadir Güler, “Ölümünün 15. Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Asya’yı
Anarken”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 165, Ankara 1990.
Abdulkadir Güler, “Ölümünün 15. Yılında Aşık Veysel’in Şiirinde Gurbet
Motifleri”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 148, Ankara 1988.
Abdulkadir Güler, “Selim Sabit Pülten ve Ege Notları”, Gülpınar, Cilt no 23,
Sayı no 270, Ankara 1998.
Abdulkadir Güler, “Senin Aşkınla ve Halil Karabulut”, Gülpınar, Cilt no 15,
Sayı no 167, Ankara 1990.
Abdulkadir Güler, “Sıla Türküsü”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 280, An-
kara 1999.
170 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdulkadir Güler, “Şair Dost Necati Ok’un Ardından”, Gülpınar, Cilt no 17,
Sayı no 195, Ankara 1992.
Abdulkadir Güler, “Şakir Susuz ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no
295, Ankara 2000.
Abdulkadir Güler, “Şevket Beysanoğlu ve Diyarbakır Folkloruna Dair”,
Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 71, Ankara 1981.
Abdulkadir Güler, “Yılmaz Aybar ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no
297, Ankara 2001.
Abdulkadir Güler’in “Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı no 285,
Ankara 2000.
Abdullah Güler, “Heredotos ve Folklor”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 113,
Ankara 1985.
Abdullah Satoğlu “Sultan Şaire Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no 25,
Sayı no 289, Ankara 2000.
Abdullah Satoğlu, “Alfabe Müellifi A.Hilmi Güçlü”, Gülpınar, Cilt no 27,
Sayı no 315, Ankara 2002.
Abdullah Satoğlu, “Allah Dostlarından Hz. Uftade”, Gülpınar, Cilt no 24,
Sayı no 273, Ankara 1999.
Abdullah Satoğlu, “Atın Kumlardan Hüzün Durağına”, Gülpınar, Cilt no 20,
Sayı no 235, Ankara 1995.
Abdullah Satoğlu, “Atsızın Ölümü” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 220,
Ankara 1994.
Abdullah Satoğlu, “Bahçe Şairlerinden Ferit Ragıp Tuncor”, Gülpınar, Cilt
no 22, Sayı no 255, Ankara 1997.
Abdullah Satoğlu, “Bayrak Şairi Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı
no 68, Ankara 1981
Abdullah Satoğlu, “Büyük Fikir Adamı Nurettin Topçu”, Gülpınar, Cilt no
24, Sayı no 278, Ankara 1999.
Abdullah Satoğlu, “Büyük Mutasavvıf ve Fikir Adamı Erzurumlu İbrahim
Hakkı”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 258, Ankara 1997.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 171
Abdullah Satoğlu, “Derdin Derdim Anadolu Şairi Develili Aşık Ali Çotak”,
Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 118, Ankara 1986.
Abdullah Satoğlu, “Develili Halk Şairi Seyrani’de İnsan Sevgisi”, Gülpınar,
Cilt no 23, Sayı no 272, Ankara 1998.
Abdullah Satoğlu, “Edebiyatımızın Kimliği ve Muin Feyzioğlu’nun Ardından”,
Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 94, Ankara 1984.
Abdullah Satoğlu, “Eğitimci Şair Uytun’un Ardından”, Gülpınar, Cilt no 26,
Sayı no 307, Ankara 2001.
Abdullah Satoğlu, “Enver Tuncalp Gerçek Şair”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı
no 202, Ankara 1993.
Abdullah Satoğlu, “Fethi Gözler Hoca’ya Borcumuz Var”, Gülpınar, Cilt no
20, Sayı no 227, Ankara 1995.
Abdullah Satoğlu, “Fikir ve Elem Abidesi Peyami Safa”, Gülpınar, Cilt no
21, Sayı no 247, Ankara 1996.
Abdullah Satoğlu, “H. Fethi Gözler ve Eserleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt no
15, Sayı no 166, Ankara 1990.
Abdullah Satoğlu, “Halide Nusret Zorlutuna”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no
122, Ankara 1986.
Abdullah Satoğlu, “Hukukçu, Şair ve Yazar İsmail Özmel ve Eserleri Üze-
rine”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 269, Ankara 1998.
Abdullah Satoğlu, “Mevlevi şeyhi Ahmet Remzi Dede”, Gülpınar, Cilt no 8,
Sayı no 93, Ankara 1984.
Abdullah Satoğlu, “Muhsin İlyas Subaşı ve Aydınlığın Gözleri”, Gülpınar,
Cilt no 4, Sayı no 42, Ankara 1979.
Abdullah Satoğlu, “Mustafa Necati Karaer ve Şiirleri Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 22, Sayı no 256, Ankara 1997.
Abdullah Satoğlu, “Mutluluklar Şairi Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no
17, Sayı no 189, Ankara 1992.
Abdullah Satoğlu, “Neyzen Tevfik”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 155, An-
kara 1989.
172 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Abdullah Satoğlu, “Ressam Yeğenoğlu’nun Resim Sergisi”, Gülpınar, Cilt no
17, Sayı no 190, Ankara 1992.
Abdullah Satoğlu, “Seyrani’de Aşk ve İnsan Sevgisi”, Gülpınar, Cilt no 26,
Sayı no 297, Ankara 2001.
Abdullah Satoğlu, “Şair Mehmet Çakırtaş’a dair”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı
no 167, Ankara 1990.
Abdullah Satoğlu, “Şair ve Maarif Ehli Aşık Paşa”, Gülpınar, Cilt no 24,
Sayı no 283, Ankara 1999.
Abdullah Satoğlu, “Şair Yüzendağ’ın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı
no 53, Ankara 1980.
Abdullah Satoğlu, “Şarkı Sözü Yazarı İlkan San ve Duadan Beddua’ya”,
Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 203, Ankara 1993.
Abdullah Satoğlu, “Şiir Dünyamızda Halil Soyuer”, Gülpınar, Cilt no 29,
Sayı no 335, Ankara 2004.
Abdullah Satoğlu, “Tandoğan’dan Selamlar”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no
240, Ankara 1996.
Abdullah Satoğlu, “Yağmurla Gelip Yağmurla Giden Baharlar ve Erdoğan
Ünver”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 338, Ankara 2004.
Abdülkadir Güler, “Halk Şairi Molulu Revai”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no
60, Ankara 1981.
Abdülkadir Güler, “Sevgiyle Okunan Şiirler”, Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no
180, Ankara 1991.
Ahmet Ayberkin, “Dünden Çizgiler Rüştü Onur”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı
no 56, Gülpınar 1980.
Ahmet Ayberkin, “Karacaoğlan’da Aşk ve Doğa”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı
no 125, Gülpınar 1986.
Ahmet Ayberkin, “Omar Hayyam Rubaiyat”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no
131, Ankara 1987.
Ahmet Ayberkin, “Türk Mucidi Ahmet Süreyya Emin Bey ve Süreyya Di-
vanı”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 111, Ankara 1985.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 173
Ahmet Ayberkin, “Yahya Kemal için”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 115,
Ankara 1985.
Ahmet Ayberkin, “Yunus Emre ve Tasavvuf”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no
65, Ankara 1981.
Ahmet Özdemir, “Gönlümde Açan Laleler”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no
283, Ankara 1999.
Ahmet Sezai Büyükgedik, “Aşık Şefkati ve Yaradana İltica”, Gülpınar, Cilt
no 17, Sayı no 196, Ankara 1992.
Ahmet Tufan Şentürk “Abdullah Satoğlu ve Gönlümde Açan Laleler”, Gül-
pınar, Cilt no 25, Sayı no 287, Ankara 2000.
Ali Sönmez, “Mualla Anıl Ömrüm ve Rüzgârlar”, Gülpınar, Cilt no 4, Sayı
no 48, Ankara 1980.
Amber Esen, “Nevin Korucuoğlu’nun Öyküleşen Anılar Kitabı Hakkında
Görüşlerimiz”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 233, Ankara 1995.
Ayhan Hasan Bıldırki “Dicle Köprüsünden Harran’da Atatürk Çiçeğine”,
Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 135, Ankara 1987.
Atilla Özkırımlı, “Türk Edebiyat Tarihi, Remzi Kitapevi, Ankara 2004, Cilt
no I-II
Bahri Ulaş, “Tanıdığım Şairler”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 110, Ankara 1985.
Abdullah Satoğlu, Ahmet Tufan Şentürk ve Necdet Buluz olduğu ilan edilir.
Gülpınar, “Duyuru”, Sayı no:51, Temmuz 1980.
Burhan Sadık Yalçın, “Bana Rehber Olacak Şule Adam”, Gülpınar, Cilt no
21, Sayı no 237, Ankara 1996.
Burhan Sadık Yalçın, “Sizin Eksiğiniz Ayna”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no
228, Ankara 1995.
Ceyhun Savaşan, “Bir Değerin Ardından”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 131,
Ankara 1987, s.24
Emrah Ilgım, “Doğumunun 148., Ölümünün 100. Yıldönümünde Namık
Kemal”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 153, Ankara 1989.
174 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Enver Tuncalp, “Ahmet Nadir Caner”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 10, An-
kara 1977.
Enver Tuncalp, “Aşık Nurşah”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 60, Ankara 1981.
Enver Tuncalp, “Bizim Yunus Emre ve Eserleri” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı
no 180, Ankara 1991.
Enver Tuncalp, “Canlarda Yeşeren Çiçek Şaire Güzide Taranoğu”, Gülpınar,
Cilt no 9, Sayı no 105, Ankara 1985.
Enver Tuncalp, “Enis Behiç Koryürek’in Aruz Ölçüüsyle Yazılmış Şiirleri”,
Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 99, Ankara 1984.
Enver Tuncalp, “Erol Büyükburç ve Eseri Müzikte Ekolleşmeye Doğru”,
Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 78, Ankara 1982.
Enver Tuncalp, “Erzurumlu Emrah’ın Aruz Ölçüyle Yazılmış Şiirleri” ,
Gülpınar, Cilt no 16, Sayı no 185, Gülpınar 1991.
Enver Tuncalp, “Gülpınar Çıkarken”. Gülpınar,Cilt No 1, Sayı no 1, Ankara
1976.
Enver Tuncalp, “Halit Fahri Ozansoy’un Aruz Ölçüsü ile Yazılmış Şiirleri”,
Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 101, Ankara 1984.
Enver Tuncalp, “İstanbul Bulutu ve Necdet Evliyagil”, Gülpınar, Cilt no 12,
Sayı no 141, Ankara 1988.
Enver Tuncalp, “Şair Hükümdar Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 1,
Sayı no 2, Ankara 1976.
Enver Tuncalp, “Şair-Yazar Güzide Taranoğlu’nun Hayatı-Eserleri-Sanatı”,
Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 33, Ankara 1979.
Etem Utuk, “Edirneli Mehmet Bozkurt Esenyel”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı
no 159, Ankara 1989.
Faruk Oray, “Umutlar Canda Çiçek ve Güzide Taranoğlu”, Gülpınar, Cilt no
11, Sayı no 132, Ankara 1987.
Fethi Gözler, “Yılanlıoğlu’nun Yol Boyunca Adlı Eseri Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 8, Sayı no 81, Ankara 1983.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 175
Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Aşık Gül Ahmet Yiğit”, Gülpınar, Cilt no 11,
Sayı no 118, Ankara 1986.
Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Aşık Mustafa Ruhani Temel”, Gülpınar, Cilt
no 10, Sayı no 114, Ankara.
Folklorumuzun Şiir Ustaları, “Âşık Sefil Selimi”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı
no 111, Ankara 1985.
Göktürk Mehmet Uytun, “Hamit Fethi Gözler”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no
92, Ankara 1983.
Göktürk Mehmet Uytun, “Mehmet Çakırtaş”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
154, Ankara 1989.
Gülpınar, “Cumhuriyetimizin 80. Yılı Bütün Milletimize Kutlu Olsun”, Sayı
no: 330, Ekim 2003.
Gülpınar, “Faruk Nafiz Çamlıbel”, Cilt no 1, Sayı no 7, Ankara 1976.
Gülpınar, “Halide Nusret Zorlutuna”, Cilt no 10, Sayı no 110, Ankara 1993.
Gülpınar, “Güney Anadolu’muzun Yetiştirdiği Değerlerden Âşık Hacı Ka-
rakılıç”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 109, Ankara 1985.
Gülpınar, “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekarları”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 37, Ankara 1989.
Gülpınar, “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 41, Ankara 1989.
Gülpınar, “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 39, Ankara 1989.
Gülpınar, “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 40, Ankara 1989.
Gülpınar, “Türk Sanat Musikisinin Hekim Bestekârları”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 38, Ankara 1989.
Gürünlü Gülhani, “Aşık Sinemi”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 274, Ankara
1999.
176 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Güzide Gülpınar Taranoğlu , “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 17, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Fatih Sultan Meh-
met”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 30, Ankara 1978.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Bayburtlu Zihnî”,
Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 22, Ankara 1977.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Dertli”, Gülpınar,
Cilt no 2, Sayı no 20, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, II.Mahmut”, Gül-
pınar, Cilt no 3, Sayı no 35, Ankara 1979.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, III. Selim”, Gülpınar,
Cilt no 3, Sayı no 34, Ankara 1979.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Pir Sultan Abdal”,
Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 4, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Sultan Veled, Şeyhî”
, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı no 28, Ankara 1978.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Yavuz Sultan
Selim”, Gülpınar, Cilt no 3,Sayı no 32, Ankara 1978.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” , Gülpınar, Cilt no
3, Sayı no 27, Ankara 1978.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız” Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 19, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 15, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 23, Ankara 1977.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 18, Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 24, Ankara 1977.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 177
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Mevlana”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 8,
Ankara 1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, “Selam”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 8, Ankara
1976.
Güzide Gülpınar Taranoğlu,”Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no
2, Sayı no 21, Ankara 1977.
Güzide Taranoğlu , “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Fuzulî” , Gülpınar, Cilt no
3, Sayı no 29, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Hayalî”, Gülpınar, Cilt no
4, Sayı no 38, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nabî”, Gülpınar, Cilt no 4,
Sayı no 41, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nahifî, Koca Ragıp Paşa,
Enderunlu Fazıl”,Gülpınar, Cilt no 4, Sayı no 44, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nedim”,Gülpınar, Cilt no 4,
Sayı no 42, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nefî”,Gülpınar ,Cilt no 4,
Sayı no 40, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız, Şeyh Galip”,Gülpınar ,Cilt
no 4, Sayı no 43, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız-Bağdalı Ruhi”, Gülpınar ,Cilt
no 4, Sayı no 39, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, “Çağlar Boyu Edebiyatımız-Baki”, Gülpınar ,Cilt no 4,
Sayı no 37, Ankara 1979.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Halid Ziya Uşaklıgil”,Gülpınar,
Cilt no 5, Sayı no 56, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Nabizade Nazım”,Gülpınar
,Cilt no 5, Sayı no 52, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız, Tevfik Fikret”,Gülpınar, Cilt
no 5, Sayı no 55, Ankara 1980.
178 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no
53, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no
47, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 4, Sayı no
48, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no
51, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no
49, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar ,Cilt no 5, Sayı no
50, Ankara 1980.
Güzide Taranoğlu, Çağlar Boyu Edebiyatımız”,Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no
60, Ankara 1981.
Güzide Taranoğlu, Medeniyet Gazetesinin Samsun muhabirliği görevine
getirilir.
H. Fethi Gözler, “10. Ölüm Yılı Münasebetiyle Arif Nihat Aya’nın Edebi
Şahsiyeti”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 106, Ankara 1985.
H. Fethi Gözler, “100. Doğum Yılı Münasebetiyle Genç Kalemler Dergisi ve
Ömer Seyfettin”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 98, Ankara 1984.
H. Fethi Gözler, “62. Ölüm Yılı Münasebetiyle Ömer Seyfettin’in Hikaye-
lerindeki Özellikler”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 161, Ankara 1989.
H. Fethi Gözler, “Abdulkadir Güler ve Şiiri”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no
126, Ankara 1986.
H. Fethi Gözler, “Aşık Ali Dayı Hayatı ve Şiirleri Üzerine Düşüncelerimiz”,
Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 209, Ankara 1993.
H. Fethi Gözler, “Aşık İsmeti ile İlgili Bir Eser”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 138, Ankara 1987.
H. Fethi Gözler, “Beypazarlı Aşık Nuh Bol Hakkında Düşncelerimiz”, Gül-
pınar, Cilt no 10, Sayı no 117, Ankara 1986.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 179
H. Fethi Gözler, “Enver Tuncalp Hakkında”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no
204, Ankara 1993.
H. Fethi Gözler, “Ercişli Emrah ve Selvi Han Hikayesi”,Gülpınar, Cilt no 1,
Sayı no 8, Gülpınar 1976.
H. Fethi Gözler, “Halk Şairi Hayati Vasfi Taşyürek’in Şiiri Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 10, Sayı no 113, Ankara 1985.
H. Fethi Gözler, “İbrahim Minnetoğlu’nun Sevgileri Üzerine”, Gülpınar, Cilt
no 10, Sayı no 112, Ankara 1985.
H. Fethi Gözler, “Kara Sevdam Ak Özlemim Adlı Eser Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 14, Sayı no 160, Ankara 1989.
H. Fethi Gözler, “Mehmet Akif Ersoy’un Edebi Şahsiyeti ve Karakterinden
Çizgiler”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 119, Ankara 1986.
H. Fethi Gözler, “Mehmet Akif Ersoy’un Manevi Yönü ve İstiklal Marşı
Üzerine”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 140, Ankara 1987.
H. Fethi Gözler, “Ölümünün 100. Yılına Yaklaşırken Namık Kemal”, Gülpınar,
Cilt no 12, Sayı no 141, Ankara 1988.
H. Fethi Gözler, “Özkan Yalçın’ın Zaferi”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 207,
Ankara 1993.
H. Fethi Gözler, “Peyami Safa Bir Romancı mı Yoksa Bir Düşünür müdür”
, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 103, Ankara 1984.
H. Fethi Gözler, “Saz Şairi Seyrani Üzerine Çeşitlemeler”, Gülpınar, Cilt no
10, Sayı no 114, Ankara 1985.
H. Fethi Gözler, “Vatan Şairi Namık Kemal”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no
153, Ankara 1989.
H.Fethi Gözler, “Faruk Nafiz Çamlıbel”, Gülpınar, Cilt no 5, Sayı no 55,
Ankara 1980.
H.Fethi Gözler, “Halid Ziya Uşaklıgil’in Hikayeciliği”, Gülpınar, Cilt no 4,
Sayı no 41, Ankara 1979.
H.Fethi Gözler, “Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun Şiirleri Üzerine”, Gülpınar, Cilt
no 5, Sayı no 56, Ankara 1980.
180 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
H.Fethi Gözler,”54. Ölüm Yılı Münasebetiyle Süleyman Nazif”, Gülpınar,
Cilt no 6, Sayı no 61, Ankara 1981.
H.Fethi Gözler,”87. Ölüm Yılı Münasebetiyle Nabizade Nazım’da Natüralizm”,
Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 62, Ankara 1981.
Halil Soyuer, “Ömer Bedrettin ve Sarıkız Mermerleri”, Gülpınar, Cilt no 1,
Sayı no 4, Ankara 1976.
Halil Soyuer, “Şairlerin Kaderi ve Hayati Vasfi Taşyürek”, Gülpınar, Cilt no
15, Sayı no 172, Ankara 1990.
Halil Soyuer, “Tanıdığım Şair Nüzhet Erman”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı
no 128, Ankara 1986.
Halil Soyuer, “Yitirdiğimiz Güftekar Selim Aru”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 134, Ankara 1987.
Hasan Çiftçi, “Vural Şahin ve Mahşere Kadar”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı
no 149, Ankara 1988.
Hasan Şanlıtürk “Ebedileşen Dehalarımız: Hamamizade İsmail Dede Efendi”,
Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 18, Ankara 1977.
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 138, Ankara 1987.
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 134, Ankara 1987.
Hayati Vasfı Taşyürek, “Hayran Olduğum Şairler”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 136, Ankara 1987.
Hayati Vasfı, “Güneyde Kaybolan Kıymetler: Şerefoğlu Osman Ağa” Gül-
pınar, Cilt no 8, Sayı no 82, Ankara 1983.
Hayati Vasfi, Kul Hamit, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 86, Ankara 1983.
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%82%C5%9F%C4%B1k_Seyrani
http://tr.wikipedia.org/wiki/Süreli_yayınlar
http://w3.gazi.edu.tr/web/giyaytas/I993girerken.htm
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=59914
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 181
http://www.edebiyatturkiye.com/edebiyat/yazarlarimizdan/saraypadisahsair-
ve-siir/
Hüseyin Çiftçi, “Azerbaycanlı Şair Nebi Hazri ve İrfan Ünver Nasrattınoğlu”,
Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 151, Ankara 1988.
Hüseyin Çiftçi, “Fuat Çiftçi ve Toros Dağlarına Gümüş Giyindim”, Gülpınar,
Cilt no 16, Sayı no 186, Ankara 1991.
Hüseyin Yurdabak, “Ahmet Tufan Şentürk 50. Sanat Yılında”, Gülpınar, Cilt
no 22, Sayı no 254, Ankara 1997.
Hüsnü Yurdusev, “Bir Yıldız Kaydı Necip Fazıl Kısakürek Üzerine”, Gülpınar,
Cilt no 8, Sayı no 95, Ankara 1984.
İ. Sadi Kayhan, “Hasan Bayrı”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 122, Ankara 1986.
İbrahim Agah Çubukçu, “Ebu-l Berakat Al-Bagdadi”, Gülpınar, Cilt no 15,
Sayı no 172, Ankara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Farabi”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 170, Ankara
1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Gazali”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 173, Ankara
1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no
175, Ankara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no
307, Ankara 2001.
İbrahim Agah Çubukçu, “Hallaç”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 167, Ankara
1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “İbni Sina”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 171,
Ankara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “İmam Maturidi ve Görüşleri”, Gülpınar, Cilt no
15, Sayı no 174, Ankara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Kindi”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 168, Ankara
1990.
182 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
İbrahim Agah Çubukçu, “Mevlana”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 176, An-
kara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Muvaffak Sami Onat’ta Yazgı Sorunu”, Gülpınar,
Cilt no 29, Sayı no 334, Ankara 2004.
İbrahim Agah Çubukçu, “Rıza Tevfik ve Felsefi Düşüncesi”, Gülpınar, Cilt
no 13, Sayı no 151, Ankara 1988.
İbrahim Agah Çubukçu, “Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 169,
Ankara 1990.
İbrahim Agah Çubukçu, “Yunus Emre”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 229,
Ankara 1995.
İrfan Ünver Nasrattın, “Köroğlu Çekoslovakya’da” Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 139, Ankara 1987.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Aşık Veysel”, Gülpınar, Cilt no 1, Sayı no 3,
Ankara 1976.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Bir Bilgin’in Baharı”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı
no 126, Ankara 1986.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Gagavuz Türklerinden Gazeteci-şair Fedor Za-
net’”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 171, Ankara 1990.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Harran’da Atatürk Çiçeği”, Gülpınar, Cilt no 13,
Sayı no 147, Ankara 1988.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Necmettin Çanga’nın Yeni Eseri Duydukça”,
Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 148, Ankara 1988.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Rumeli’de Yaşayan Türk Kültürü”, Gülpınar,
Cilt no 13, Sayı no 153, Ankara 1989.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, “Yunus Emre’yi Doğru Dürüst Yorumlama”,
Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 75, Ankara 1982.
İsa Kayacan, “Arif Nihat Asya”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 85, Ankara 1983.
İsa Kayacan, “Aşık Nurşah”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 146, Ankara 1988.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 183
İsa Kayacan, “Âşık Seyrani Dünyasından”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no
111, Ankara 1985.
İsa Kayacan, “Değerlerimiz”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı no 141, Ankara 1988.
İsa Kayacan, “Enver Tuncalp Yaşayacak”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 202,
Ankara 1993.
İsa Kayacan, “Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı
no 129, Ankara 1987.
İsa Kayacan, “Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 25,
Sayı no 289, Ankara 2000.
İsa Kayacan, “Mualla Anıl Hocanın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı
no 117, Ankara 1986.
İsa Kayacan, “Umutlar Sevmekle Başlar Yeşil Vadiler”, Gülpınar, Cilt no 26,
Sayı no 306, Ankara 2001.
İsmail Kara, “Çınarlı’nın Ardından”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 311, An-
kara 2002.
Kazım Gültepe, “Dostlar Seni Unutmaz”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 263,
Ankara 1998.
Kemal Ayberkin, “Burhan Sadık Yalçın ve Gönül Damlaları”, Gülpınar, Cilt
no 9, Sayı no 104, Ankara 1984.
Kenan Akansu, “Ölümünün 67. Yılında Tevfik Fikret”, Gülpınar, Cilt no 7,
Sayı no 75, Ankara 1982.
Kerim Özbekler, “Ünal Şöhret Dirlik ve Fethiyeli Gülüyor”, Gülpınar, Cilt
no 26, Sayı no 305, Ankara 2001.
Kutlu Özen “Yaşayan Halk Şairlerimiz Sarıca Kız” , Gülpınar, Cilt no 16,
Sayı no 178, Ankara 1991.
Kutlu Özen, “Çukurovalı Aşık Ferahi Anıldı”, Gülpınar, Cilt no 12,Sayı no
139, Ankara 1987.
Kutlu Özen, “Geçen Yıl Kaybettiğimiz Bir Halk Şairi Âşık Feryadi Çağıran”,
Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 152, Ankara 1988.
184 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Kutlu Özen, “Malatyalı Şah Sultan”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 176,
Ankara 1990.
Kutlu Özen, “Öğretmen Aşık Veysel”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 123,
Ankara 1986.
Kutlu Özen, “Talihiz Bir Halk Şairi Talibi Coşkun”, Gülpınar, Cilt no 15,
Sayı no 165, Ankara 1990.
Kutlu Özen, “Türk Folkloruna Gönül Verenler”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı
no 208, Ankara 1993.
Kutlu Özen, “Ummani de Gitti”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı no 240, Ankara
1996.
M. Esat Tozkoparan, “Güzelliklere Doymam”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
255, Ankara 1997.
M. Esat Tozkoparan, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 85,
Ankara 1983.
M. Halistin Kukul, “Yahya Kemal ve Tarih Şuuru”, Gülpınar, Cilt no 14,
Sayı no 157, Ankara 1989.
M. Sabih Şendil, “Büyük Eğitimci Mehmed Faruk Gürtunca”, Gülpınar, Cilt
no 13, Sayı no 149, Ankara 1988.
M. Sabih Şendil, “Tanıdığım Vedat Naim Tör”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı
no 116, Ankara 1985.
M.Esat Tozkoparan, “Kaybettiklerimiz: Üç Şair Dost Ahmet Nadir Caner,
Oğuz Kazım Atok, Nuri Kırcıoğlu”, Gülpınar, Cilt no 7, Sayı no 78,
Ankara 1982.
M.Nuri Parmaksız, “Şair Olmayı Ülkü Edinmiş Bir Adam Cahit Sıtkı Ta-
rancı”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 337, Ankara 2004.
Mehmet Aslanoğlu, “68. Yıldönümünde Ahmet Haşim ve Sembolizm”, Gül-
pınar, Cilt no 26, Sayı 304, Ankara 2001.
Mehmet Çakırtaş, “Şair Arkadaşım Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı
no 92, Ankara 1983.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 185
Mehmet Çakırtaş, “Şair Arkadaşım Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı
no 96, Ankara 1984.
Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, Milli Eğitim Basımevi,
İstanbul 1973.
Mehmet Kardeş “Aşık Sümmani Baba Üstüne”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı
no 223, Ankara 1994.
Mehmet Kardeş, “Aşık Murat Çobanoğlu”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no
276, 1999.
Mehmet Kardeş, “Aşık Summani Baba ve Han Sarayı”, Gülpınar, Cilt no 27,
Sayı no 312, Ankara 2002.
Mehmet Kardeş, “Beyruni” , Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 218, Ankara 1994.
Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet Şahsiyeti ve Hizmetleri”, Gülpınar,
Cilt no 17, Sayı no 193, Ankara 1992.
Mehmet Kardeş, “Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 276,
Ankara 1999.
Mehmet Kardeş, “Folklor Değerlerimiz Aşık Summani Üstüne” Gülpınar,
Cilt no 8, Sayı no 87, Ankara 1983.
Mehmet Kardeş, “İbn-i Kemal”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 224, Ankara 1994.
Mehmet Kardeş, “İbn-i Sina”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 256, Ankara 1997.
Mehmet Kardeş, “İbn-i Sina”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı no 232, Ankara 1995.
Mehmet Kardeş, “İmam-ı Müslim”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 299, An-
kara 2001.
Mehmet Kardeş, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no 284,
Ankara 1999.
Mehmet Kardeş, “Ozanlarımız: Aşık Şenlik’in Hayatı ve Şiirleri”, Gülpınar,
Cilt no 24, Sayı no 279, Ankara 1999.
Mehmet Kardeş, “Şemsettin Sami (1850-1904)”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 257, Ankara 1997.
186 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Mehmet Yiğit, “Yahya Kemal’in Dil Anlayışı”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı
no 120, Ankara 1986.
Mualla Anıl, “Büyük Şair Nedim”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 102, Ankara
1984.
Mualla Anıl, “Fuzulî”, Gülpınar, Cilt no 9, Sayı no 98, Ankara 1984.
Muharrem Kubat, “Gönlümdeki Açan Laleler ve Abdullah Satoğlu”, Gülpınar,
Cilt no 26, Sayı no 300, Ankara 2001.
Muharrem Kubat, “Sevgiyle”, Gülpınar, Cilt no 13, Sayı no 155, Ankara 1989.
Muharrem Kubat, “Zaferim ve Gülten Çiçek Tural”, Gülpınar, Cilt no 27,
Sayı no 309, Ankara 2002.
Muhsin Durucan, “Ağladı Yüreğim”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 302,
Ankara 2001.
Muhsin Durucan, “Basınımızın Yunus Emre’si İsa Kayacan”, Gülpınar, Cilt
no 26, Sayı no 305, Ankara 2001.
Muhsin Durucan, “Bir Değerdi Enver Tuncalp”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı
no 278, Ankara 1999.
Muhsin Durucan, “Bir Güzel İnsan Fethi Aytaç”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı
no 337, Ankara 2004.
Muhsin Durucan, “Şemsi Yansıtman”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 266,
Ankara 1998.
Muhsin Durucan, “Yüreğimin Yarısı Sende”, Gülpınar, Cilt no 24, Sayı no
281, Ankara 1999.
Muhsin İlyas Subaşı, “Lale Şairi Abdullah Satoğlu ve Şiirleri”, Gülpınar,
Cilt no 24, Sayı no 284, Ankara 1978.
Mustafa Ceylan, “Gürünlü Aşık Gürhani’nin Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 8,
Sayı no 94, Ankara 1984.
Mustafa Ceylan, “İnsanlık Şarkısı ve Ahmet Tufan Şentürk”, Gülpınar, Cilt
no 3, Sayı no 30, Ankara 1978.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 187
Mustafa Ceylan, Sultan Şaire Toprak Ana-Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun
Hayatı, Eserleri ve Şiirlerinin Tahlili, Ankara: Gülpınar Yayınları, 2000
Mustafa Özkan, “Türk Dünyası Üzerine Röportajlar”, Yağmur Dil, Kültür
ve Edebiyat Dergisi, Sayı no 16 Temmuz-Eylül 2002.
Mustafa Uslu, “Abbas Sayar”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 256, Ankara 1997.
Mustafa Uslu, “Ali Şir Nevaî’de Edebi Gaye ve Estetik”, Gülpınar, Cilt no
21, Sayı no 242, Ankara 1996.
Mustafa Uslu, “Aşık Paşa ve Yetiştiği İklim”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
251, Ankara 1997.
Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli ve Türkçe”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı
no 267, Ankara 1998.
Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli’de Tasavvuf Anlayışı”, Gülpınar, Cilt no
18, Sayı no 205, Ankara 1993.
Mustafa Uslu, “Hacı Bayram Veli’yi Anlamak”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı
no 228, Ankara 1995.
Mustafa Uslu, “Hayyam ile Bir Gezinti”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 265,
Ankara 1998.
Mustafa Uslu, “Hüzni Baba”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 263, Ankara 1998.
Mustafa Uslu, “Mehmet Fuat Köprülü’de Tarih, Dil Bütünlüğü”, Gülpınar,
Cilt no 22, Sayı no 250, Ankara 1997.
Mustafa Uslu, “Mehmet Fuat Köprülü’de Tavır Sahibi Olma Fikri”, Gülpınar,
Cilt no 22, Sayı no 254, Ankara 1997.
Mustafa Uslu, “Mevlana ve Eserleri”, Gülpınar, Cilt no 18, Sayı no 212,
Ankara 1993.
Mustafa Uslu, “Muhteva ve Şekil Bakımından Aşık Paşa’nın Eserleri”, Gül-
pınar, Cilt no 22, Sayı no 255, 1997.
Mustafa Uslu, “Muhteva ve Şekil Bakımından Aşık Paşa’nın Eserleri”, Gül-
pınar, Cilt no 23, Sayı no 271, Ankara 1998.
188 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Mustafa Uslu, “Peyami Safa ve Sentez İnsanı”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı
no 174, Ankara 1990.
Mustafa Uslu, “Türk Dili ve İlk Türk Şiir Okulunun Kurucusu Ahmet Yesevi”,
Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no 316, Ankara 2002.
Mustafa Uslu, “Yozgat Folklorundan Edebi Portreler”, Gülpınar, Cilt no 13,
Sayı no 150, Ankara 1988.
Mustafa Uslu, “Yozgat’ta Bir Yesevi Şeyhi Emirci Sultan”, Gülpınar, Cilt no
12, Sayı no 144, Ankara 1988.
Mustafa Uslu, “Yozgatlı Nazi’nin Bilinmeyen İki Şiiri” , Gülpınar, Cilt no
16, Sayı no 185, Ankara 1991.
Mustafa Yazıcı, “Medeniyet Tarihinin En Büyük Şaheseri Mona Lisa”, Gül-
pınar, Cilt no 11, Sayı no, 129, Ankara 1987.
Mustafa Yazıcı, “Vatan, İstiklal ve Sportmen Şairimiz Mehmet Akif Ersoy”,
Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 125, Ankara 1986.
Nazım H. Polat, “Bir Gülpınar Şairi ve Son Şiiri”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı
no 304, Ankara 2001.
Nazım H. Polat, “Yahya Kemal ve Memleket Edebiyatı”, Gülpınar, Cilt no
11, Sayı no 123, Ankara 1986.
Nazmi H. Polat, “Taşra Basınında Usta Bir Şair: Turgut Yılmaz”, Gülpınar,
Cilt no 9, Sayı no 98, Ankara 1984.
Necdet Buluz, “Bir Gönül Adamına Gönülden Sevgiler”, Gülpınar, Cilt no
27, Sayı no 315, Ankara 2002.
Necmiye Afyonkale, “Behçetoğlu Muzaffer Görktan”, Gülpınar, Cilt no 21,
Sayı no 240, Ankara 1996.
Nevin Korucuoğlu, “Çocuk Şiirleri ile Ünlü Şairimiz Tevfik Fikret”, Gülpınar,
Cilt no 27, Sayı no 311, Ankara 2002.
Nevin Korucuoğlu, “Mehmet Akif Ersoy”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no
255, Ankara 1997.
Nevin Korucuoğlu, “Musikimizin Gelmiş Geçmiş Ünlü İsimlerinden Fahri
Kopuz”, Gülpınar, Cilt n o 17, Sayı no 196, Ankara 1992.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 189
Nevin Korucuoğlu, “Ölümlerinden Sonra Anılan Büyük Sanatçılardan Victor
Hugo”, Gülpınar, Cilt no 15, Sayı no 174, Ankara 1990.
Nevin Korucuoğlu, “Tevfik Fikret”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı no 257, An-
kara 1997.
Nevin Korucuoğlu, “Türk Dilinin Sınırlarında Nöbet Tutmuş Bir Ulu Çınar
Ömer Asım Aksoy’umuz”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 219, Ankara 1994.
Nihat Öztürk, “Emine Usta ve Yakındaki Uzaklar”, Gülpınar, Cilt no 27,
Sayı no 313, Ankara 2002.
R. Mithat Yılmaz, “Kapısı Aşka Kapanmayan Şair Halil Soyuer”, Gülpınar,
Cilt no 24, Sayı no 279, Ankara 1999.
R.Mithat Yılmaz, “M.Emin Özen’in Şiirinde Mistik Anlayışlar”, Gülpınar,
Cilt no 29, Sayı no 342, Ankara 2004.
Rabia Gölbaşı, “Gecikmiş Bir Yazı Bir Güzel Adam Unutulmayan İnsan
Enver Tuncalp”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 224, Ankara 1994.
Ragıp Üner , “Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”, Gülpınar, Cilt no 1,
Sayı no 2, Ankara 1976.
Ragıp Üner, “Ölümünün 714. Yılında Bir Türk Düşünürü Hacı Bektaş Veli”,
Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 113, Ankara 1985.
Ragıp Üner, “Safiye Ayla”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 87, Ankara 1983.
Recai Şahin, “Ünal Şöhret Dirlik”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 308, Ankara
2001.
Rüştü Burlu, “Hacı Bektaş Veli’den Özdeyişler”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 257, Ankara 1997.
Sabahaddin Volkan, “Musikimizde Rauf Yekta Bey”, Gülpınar, Cilt no 11,
Sayı no 129, Ankara 1987.
Sabahat Mayda Yavuz, “Bir Filozof Şair”, Gülpınar, Cilt no 19, Sayı no 222,
Ankara 1979.
Sabahattin Volkan, “Hocam Udi Nail Ökte”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no
116, Ankara 1985.
190 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Sabahattin Volkan, “Musikimizde Refik Fersan”, Gülpınar, Cilt no 12, Sayı
no 134, Ankara 1987.
Sabahattin Volkan, “Münir Nurettin Selçuk’u Anarken”, Gülpınar, Cilt no
8, Sayı no 89, Ankara 1983.
Sabit Bayram, Güzide Gülpınar Taranoğlu ile Söyleşi, Yayımlanmamış
Röportaj, Ankara 2011
Sabit Bayram, Türk Edebiyatının Toprak Anası Güzide Gülpınar Taranoğlu,
Uluslar arası Sosyal Bilimler Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu, Ordu
28-30 Nisan 2011
Sabri Özcan San, “Hasan Soydaş”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 143, Ankara
1988.
Sadi Kurtuluş, “Şarkılarında Hayal ile Gerçeği Birleştiren Ünlü Bestecimiz
Yesari Asım Arsoy”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 11, Ankara 1977.
Sami Ateş, “Pablo Picasso”, Gülpınar, Cilt no 6, Sayı no 65, Ankara 1981.
Sami Ateş, “Şair Cahit Obruk da Anılarını Toprağa Taşıdı”, Gülpınar, Cilt
no 7, Sayı no 77, Ankara 1982.
Savaş Yavuz “26. Sanat Yılında Kerim Özbekler” , Gülpınar, Cilt no 16, Sayı
no 185, Ankara 1991.
Savaş Yavuz, “Hayran Olduğum İbrahim Agah Çubukçu”, Gülpınar, Cilt no
23, Sayı no 267, Ankara 1998.
Selahattin Yazıcıoğlu, “Ziya Gökalp’ın Son Arzusu Milli Bir Türk Destanı
Meydana Getirmekti”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 131, Ankara 1987.
Sevim Karabela, “Osman Attila Anılar Belgeler”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 252, Ankara 1997.
Sıtkı Çebi, “Ordu Folklorundan Damlalar: Kemençeci Yunus”, Gülpınar, Cilt
no 2, Sayı no 18, Ankara 1977.
Sıtkı Çebi, “Ordu Folklorundan Damlalar: Kemençeci Yunus”, Gülpınar, Cilt
no 2, Sayı no 18, Ankara 1977.
Şükrü Er, “Fatih Sultan Mehmet”, Gülpınar, Cilt no 8, Sayı no 95, Ankara 1984.
Gürpınar Dergisinde Edebî Portreler 191
Talat Avcı “Yunusça Bir Ozan Abdulkadir Güler”, Gülpınar, Cilt no 20, Sayı
no 226, Ankara 1995.
Tayyar Tahiroğlu, “Abdulkadir Güler’in Başarısı”, Gülpınar, Cilt no 22, Sayı
no 254, Ankara 1997.
Tayyar Tahiroğlu, “Halil Soyuer”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 268, Ankara
1998.
Turgut Aksoy, “Itri”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no 13, Ankara 1977.
Turgut Aksoy, “Sevilen Şarkıların Bestekarı Kasım İnaltekin”, Gülpınar, Cilt
no 2, Sayı no 12, Ankara 1977.
Turgut Can, “Sultan Şaire”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 117, Ankara 1986.
Ünal Şöhret Dirlik, “Abdulkadir Güler ve Kitapları”, Gülpınar, Cilt no 23,
Sayı no 261, Ankara 1998.
Ünal Şöhret Dirlik, “Fethiye’de Şiir-Şiir Dinletileri ve Şair Coşkun Karabulut”,
Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no 266, Ankara 1998.
Ünal Şöhret Dirlik, “Gül Açar Gül Üşürüz”, Gülpınar, Cilt no 27, Sayı no
312, Ankara 2002.
Ünal Şöhret Dirlik, “İlkan San ve Kitapları”, Gülpınar, Cilt no 23, Sayı no
264, Ankara 1998.
Ünal Şöhret Dirlik, “Kar Çiçekleri”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 337, An-
kara 2004.
Ünal Şöhret Dirlik, “Susuz Şair ve Şiirler Titreyen Dudaklar”, Gülpınar, Cilt
no 29, Sayı no 340, Ankara 2004.
Ünal Şöhret Dirlik, “Şair Halil Soyuer ve Şiirleri”, Gülpınar, Cilt no 25, Sayı
no 291, Ankara 2000.
Vehbi Cem Aşkun “Tanrı Aşıkı Yunus Ermemiz”, Gülpınar, Cilt no 3, Sayı
no 34, Ankara 1979.
Yaşar Faruk İnal, “Memleket ve Gurbet Şairi Osman Atilla”, Gülpınar, Cilt
no 8 Sayı no 84, Ankara 1983.
192 Salih OKUMUŞ - Sabit BAYRAM
Yaşar Tonta, Türkiye’nin Bilimsel Yayın Haritası: Türkiye’de Dergi Yayıncılığı
Üzerine Bibliyometrik Bir Araştırma, Ankara: Hacettepe Üniversitesi
Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, 2006.
Yılmaz Aybar, “Abdullah Satoğlu”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 302, An-
kara 2001.
Yılmaz Aybar, “Bir Şukufe Nihal Vardı”, Gülpınar, Cilt no 14, Sayı no 161,
Ankara 1989.
Yılmaz Aybar, “Engin Gönüllü Şair”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no 342,
Ankara 2004.
Yılmaz Aybar, “Halil Aslangül”, Gülpınar, Cilt no 10, Sayı no 112, Ankara
1985.
Yılmaz Aybar, “Sevinç Atan’ın İlk Kitabı”, Gülpınar, Cilt no 29, Sayı no
341, Ankara 2004.
Yusuf Mardin, “Halil Soyuer ve Akşamüstü”, Gülpınar, Cilt no 2, Sayı no
10, Ankara 1977.
Yücel İpek, “Zeki Çalar ve İlk Mektup”, Gülpınar, Cilt no 26, Sayı no 303,
Ankara 2001.
Zafer Bozyakalı, “H. Fethi Gözler’in Eserleri ve Bu Eserlerdeki Fikri ve Edebi
Anatomi”, Gülpınar, Cilt no 11, Sayı no 121, Ankara 1986.
Zeynep Seda Tantekin, “Gürünlü Aşık Gülhani”, Gülpınar, Cilt no 21, Sayı
no 248, Ankara 1996.