FasistDevletveDirenis

47

description

Fasist Devlet ve Direnis Fasizm Nedir Kizil Dayanisma

Transcript of FasistDevletveDirenis

Page 1: FasistDevletveDirenis
Page 2: FasistDevletveDirenis

Kızıl Dayanışma YayınlarıKitap Serisi: 7

Page 3: FasistDevletveDirenis

Faşist Devletve

Direniş

Page 4: FasistDevletveDirenis

Kızıl Dayanışma Yayınları

1- QILABAN KATLİAMI2- 28 Kanunisaniyi Unutma

Mustafa Suphi ve Yoldaşlarını Unutma3- Devrimci Mücadelede Kadın

4- İşçi Sınıfı “Kürtleşmesi” ve Ulusal İstihdam Stratejisi Temel Demirer

5- Faşizme Karşı DirenişAhmet Metin

6- Ne İçin Mücadele EdiyoruzDireniş Manifestosu

7- Faşist Devlet ve Direniş

Page 5: FasistDevletveDirenis

İÇİNDEKİLER

Faşizm Nedir .......................................................................... 7Faşizmin Dönüşümü ve Girdiği Çeşitli Biçimler .......................... 11Türkiye ve Faşizm .................................................................. 13Türkiye’de Aslında Her Zaman Tek Parti İktidarı Vardır .............. 19Faşizm Keyfi Yönetim ve Kuralsızlıktır ...................................... 21Türkiye Faşizminin Temel Özellikleri ........................................ 23HÜDA-PAR, MHP, BBP ve Diğer Sivil Faşist Çeteler .................... 35Devletin kanatları altında oluşturulan Hizbul-Kontra’dan HÜDA-PAR’a ............................................... 36MHP – BBP ve Diğer Sivil Faşist Çeteler ................................... 40Faşizme Karşı Direniş ............................................................. 43

Page 6: FasistDevletveDirenis

DİRENİŞDEVRİM

SOSYALİZMKızıl Dayanışma

Page 7: FasistDevletveDirenis

FAŞİZM NEDİR?

20. Yüzyıl başında kapitalizm emperyalizme dönüşürkenegemenlik araçlarından olan devletin de biçimini dönüş-türme yoluna girmişti. Kapitalizmin egemenlik araçlarındandevlet mekanizması, en temel egemenlik gücünü oluştur-maktadır. O yüzden devlet mekanizmasının işleme biçimiher sömürülü sistem için olduğu gibi kapitalizm için de var-lık yokluk nedeni sayılacak önemdedir. Sistemlerin kendi-lerini var etme ve hayatiyetini sürdürme aracı olarak devletbir şiddet mekanizmasıdır. Gücü olanın ele geçirdiği veşekil verdiği mekanizma olarak devlet, gücü olan sınıfındiğer sınıflar üzerinde kullandığı şiddeti örgütleme aracıdır. Kapitalizmin devresel krizler içinde var oluşu onun sürekliolarak yönetim biçiminde “köklü” sayılabilecek değişiklikleryapmasını zorunlu kılar. Köklü değişikliklerin en temel ne-deni kapitalistlerin egemenliklerini sürdürme zorunlulukla-rıdır. Kapitalizmin tanımlanmış temel kuralı üretim araçlarıözel mülkiyetini elinde tutan burjuvazinin emek sömürüsüve artı-değere el koymasıdır. Kapitalizmin var oluşunun mi-henk taşı budur. Her yöntemi bu temel üzerinde gelişir vebuna yönelik işler. Egemenlik aracı olarak devlet de kapi-talizm için artı-değere el koymakta kullanılan araçlardanbirisidir.

1. Dünya Savaşı ertesinde insanlığın yeni bir dünya özle-minin ifadesi olan sosyalizmin uygulanmaya başlanan birmodeli olarak Sovyetlerin ortaya çıkmasıyla kapitalizminişleyişinde yeni yöntemlere baş vurması kaçınılmaz olmuş-tur. Sosyalizm, kapitalizmin ölüm işaretçisidir. Özel mülki-yet adı altında yürütülen talan ve yağmaya karşı insanlığıneşit ve özgür gelişiminin ifadesidir. İnsanlığa yaşamak içinzorunlu olduğu ihtiyaçlarını karşılamanın tek biçimi olarakkölelik koşullarını dayatan kapitalizme karşı sosyalizm, ya-şamsal ihtiyaçların herkese sağlanmasını ve bunlar için kö-

7

Page 8: FasistDevletveDirenis

leleşmeyi reddeden duruşuyla, kapitalizmin insanlığı köle-leştiren sistemine karşı umut olmuştur.

Kapitalizmin içinden çıktığı feodalizme karşı geliştirdiği“eşitlik, kardeşlik, özgürlük” ideali emperyalizmle birliktesadece emekçileri, halkları kandırmaya yarayan içi boş özlüsöz haline gelmiştir. Kapitalizm, emperyalistleşmesiyle bir-likte insanlığa ya köleleşeceksin ya da yok olacaksın da-yatmasından başka bir şey sunamayacak aşamayageçmiştir. Kendi var oluşunu sürdürmek için daha önceideal olarak savunduğu her şeye karşıt olan yeni yöntemlerdevreye sokmuştur. Bu yöntemler kapitalizmin “bilinçli”tercihi değildir, aksine mecburiyetidir. Kapitalizmin var olu-şunu sürdürmek için mecburi gördüğü yönetim biçimlerionun işleyişine uygun oluşur. Onun kendi var oluşunauygun oluşturmaya çalıştığı yönetimler ve yöntemlerancak kapitalizmin işleyişinden zarar gören geniş kesimle-rin hareketleri ve mücadeleleriyle kısıtlanabilir.

Sınıflı toplumlar tarihi, bir mücadeleler tarihidir. Mücadeletarihi ise her gün yaşanan çatışmalarla belirlenen bir yolizler. Kapitalizm kendi var oluşuna en uygun yönetim veyöntemleri nasıl her gün farklı biçimlerle uygulamaya ça-lışırsa ona karşı olanlar da aynı şekilde her gün buna karşımücadele ederler. Günlük mücadeleler içinde kapitalizm vekarşıtlarının güç birikimleri de toplumlar tarihinde dönümnoktası olacak olayları ve sonuçları belirler.

Faşizm, kapitalizmin yönetim biçimi olarak toplumlarındönüm noktalarındandır. Daha önceki yönetim biçimiyletoplumu istediği biçimde idare edemeyeceğini gören, dü-şünen, karar veren ve bunu mecburiyet olarak gören bur-juvazinin başvurduğu bir devlet biçimidir. Toplumlarınfaşizmi istemesi değil egemenlerin faşizmi dayatması vebuna uygun çalışmalar yapması sonucu devlet biçimi fa-şistleşir. “Çok iyi bilinmelidir ki faşizm yerel ya da geçici

8

Page 9: FasistDevletveDirenis

bir olgu değildir. Faşizm, emperyalizm ve toplumsal devrimdöneminde, kapitalist burjuvazi ve diktatörlüğünün sınıfhakimiyeti sistemidir.” (Dimitrov s.57) Faşizmi sadece be-lirgin bir ulusa, bölgeye has bir durum olarak görmek yan-lıştır. Faşizm kapitalizmin mecburi sonuçlarından birisidir.Faşizm, kapitalizmin egemenliğini sürdürebilme araçların-dan birisidir.

Kapitalizmin, emperyalizm aşamasına geçişiyle birliktedaha farklı egemenlik araçlarına ihtiyaç duydu. Bu ege-menlik araçları dönüşümünde emekçileri yönetmek vebaskı altında tutup özel mülkiyetçi temel yapısını sürdüre-bilmek için devlet yapısını da daha farklı bir biçime dönüş-türmek zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı. Kapitalizmintekelci sermayeye dönüşerek kendi iç işleyişinde köklü dö-nüşüme zorunlu olması sonucu, gücün daha az elde top-lanması onun daha farklı egemenlik araçlarına ihtiyaçduymasını da zorunlu kılmıştır. Tekelci sermayenin ege-menlik araçlarından devlet mekanizması da bu köklü dö-nüşümden nasibini almış ve kapitalizmin kendisini yıkılmariski altında gördüğü yerlerde devlet biçimi faşizme dön-üştürülmeye çalışılmıştır. Tekelci sermayenin iç çelişkilerive kendini var etme zorbalığı onun daha farklı yöntemleresarılmasının yolunu açmış ve “faşizm finans kapitalin engerici, en bağnaz ve en emperyalist unsurlarının açık zorbadiktatörlüğü olarak” (Dimitrov s.134) tarih sahnesindekiyerini almıştır. İtalya’da Mussolini liderliğindeki Faşist Parti,Almanya’da Hitler liderliğindeki Nazi Partisi faşizmin devletbiçimi haline dönüştürülmesinin en belirgin örnekleridir.1920’ler dünyasında palazlanan ve devlet biçimini dönüş-türmek için alt yapısını oluşturan faşizm 1930’ların dünya-sında bir çok ülkede devlet biçimi haline gelmiştir. İtalya,Almanya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, İspanya, Porte-kiz, Macaristan, Avusturya, Türkiye 1930’lu yıllarda faşiz-min devlet biçimi olarak egemenlik kazandığı belli başlıülkelerdir.

9

Page 10: FasistDevletveDirenis

10

Page 11: FasistDevletveDirenis

FAŞİZMİN DÖNÜŞÜMÜ VE GİRDİĞİ ÇEŞİTLİ BİÇİMLER

Faşizm tarih sahnesine ilk çıktığı İtalya’da iktidara geçtiği1922 yılından günümüze kadar dünyanın her yerinde farklıbiçim ve farklı yöntemlerle oluştu. “Faşizmin hiç bir geneltarifi -doğru olsa bile- değişik aşamalardaki bütün ülke-lerde gelişiminin ve faşist diktatörlüklerin çeşitli biçimleri-nin özel niteliklerinin incelenmesi gereğini ortadankaldırmaz. Her ülkenin kendi ulusal özelliklerini, faşizminözel ulusal niteliklerini incelemek, irdelemek ve ortayakoymak ve buna göre faşizme karşı etkili mücadele yön-tem ve biçimleri bulmak zorunludur.” (Dimitrov s223) Fa-şizmi sadece bazı özelliklere göre değerlendirmek ve oözellikler yoksa faşizm yoktur veya vardır demek, faşizminbir devlet biçimi olarak var oluşunu ve emperyalizmin ege-menlik araçlarından biri olarak faşizmi anlamamak demek-tir. Tarih sahnesine ilk çıktığı günden bu yana geçenyaklaşık 90 yıllık süreçte emperyalizmin faşizme başvuruşve onu egemenlik aracı olarak kullanışındaki biçimler çokçeşitlidir. “Burjuvazinin tek çıkar yolu kitleleri faşizm ilezaptetmektir. Faşizm, burjuvazinin sınıf egemenliğinin sonaşamasıdır. Bütün burjuva devletleri eninde sonunda ya birhükümet darbesi ile ya da "barışçı" bir yolla, ya da gad-darca ya da tatlı sert bir biçimde faşizme geçer; geçiş yön-temleri önemli değildir ve belirli bir ülkenin özel şartlarına,toplumsal yapısına, politik güçler ve sınıflar arasındakidengeye bağlıdır.” (Dimitrov s.57) Faşizmin belirgin temelözelliği tekelci sermayenin egemenlik savaşında kendi iççelişkilerini ve emekçileri yönetme aracı olarak en gericien saldırgan özelliklere ihtiyaç duyması ve buna uygun ya-pılanmasıdır.

Burjuvazi var oluş koşulları gereği kendi sınıfı içinde barışıhiçbir zaman sağlayamaz. Kendi sınıf kardeşleri değil kendi

11

Page 12: FasistDevletveDirenis

sınıfının içinde “rekabet” edeceği rakipleri vardır. Burjuva-zinin sınıf olarak ortak hareket imkanı her zaman sınıf kar-şıtlarının durumuyla ilgilidir. Burjuvazinin egemenliğinisarsacak onun sınıf olarak var oluşunu tehdit eden her gi-rişim burjuvazinin iç çelişkilerini geri plana itmesinin temelgerekçesidir. O yüzden kapitalist toplumlarda ve özelliklefaşist devletlerde sıkça “bu zor dönemler”, “birlik beraber-lik gereken günler”, “iç düşman ve dış düşmana karşı ortakhareket etmek”, “vatan söz konusuysa gerisi teferruattır”vb tarzında politik dayatmalar bitmeyen bir olağanlaştırıl-mış haldir. Sürekli olarak “bir tehlike içinde zor günlerdengeçme” durumu topluma dayatılır. Bu burjuvazinin emek-çiler üzerindeki baskı aracı olduğu gibi kendi iç çelişkilerinide bastırma yoludur. Burjuvazinin tekelci kesimi kendi çev-resinde kurduğu asalak takımıyla topluma kendi anlayışınıve dünya görüşünü tek doğru olarak dayatıp bunu da dev-let gücünü elinde tutmanın üstünlüğüne dayanarak şid-detle uygular.

Faşizm tekelci sermayenin iç çelişkilerini aşmak ve ege-menliğini sürdürmekte eline keyfi her olanağı sunan bir si-yasi yönetim biçimidir.

12

Page 13: FasistDevletveDirenis

TÜRKİYE VE FAŞİZM

Türkiye, Osmanlı’nın artığı denerek oluşturulmuş bir devlethalinde tarih sahnesine çıktığında nasıl bir üst yapı kurumuoluştulacağı tartışma götürmeyecek biçimde emperyalist-lerce belirlenmişti. Emperyalist devletlere karşı tek bir kur-şun atmadan anti-emperyalist savaş yaptığı yalanıyla varolan Ankara hükümeti, Osmanlı Hükümeti’nin uzantısı ola-rak oluşturulmuştu. İngiltere’nin uydu devleti yeni kurul-muş olan Yunanistan ve Doğu’da da Ermenilerle kısmi birsavaşa tutuşan Ankara hükümeti “kurtuluş savaşını” kendiülkesindeki halklara yönelik bir iç savaş biçiminde algılamışve iç savaş olarak da yaşamıştır. Emperyalist devletlerle,düvel-i muazzamayla antlaşmalar yapmak için sürekli ilişkiiçinde kalınmış ve “Kurtuluş Savaşı” denerek yapılan mü-cadelenin temel gayesini de emperyalist devletlerce bir güçolarak tanınmak oluşturmuştur. “Kurtuluş Savaşı” sonucuemperyalist devletlerce de tanınan bir devlet kurulmuş vebu devlet Osmanlı’dan devraldığı mirası emperyalistlerindayatmalarına uygun biçimde reddedip yeni bir devletolunduğu iddiasını yaymıştır. Kurulan Osmanlı artığı birdevlettir. Osmanlı’nın parçalanıp emperyalizme yeni talanalanı olmasında Osmanlı’nın diğer bölgelerinde olduğu gibiTürkiye’de de “yeni devlet” emperyalizme aracılık edenle-rin iktidar olduğu bir yapı halinde inşa edilmiştir. Temel so-runu içişleri ve ülkeyi idare etmek haline gelen bir “yeniOsmanlı” emperyalizmin tam da istediği bir şey olaraktarih sahnesine onların belirlediği biçimde adım atmıştır.Bu durum elbette iktidarı alanların tam bir sömürge valisiolmaları anlamını taşımamaktadır. Aynı tarihsel dönemdeAfrika ve Asya’da pek çok ülkede yaşanan sömürge duru-mundan biraz daha farklıdır. Ülkede şiddetle iktidarı alan-ların emperyalistler karşısında söz söyleme ve güçlerineuygun bazı konularda ısrar etme olanakları vardır. Uluslar-arası tekelci sermayeye bağımlı onunla varlık bulan bu yö-

13

Page 14: FasistDevletveDirenis

netimin emperyalistler arası çelişkilerde kendisine daha“cazip ve kârlı gelen” efendilere yönelme gücü vardır. Ülkeuluslararası tekellerin güç kavgasının açık arenasıdır ve buarenadaki kavga iktidarda bulunanlar için emperyalistefendilerden bazılarını seçme ve onların kavgasına ortakolma olanakları yaratmıştır. Türkiye kurulduğundan 1929Büyük Dünya Ekonomik Buhranı’nın yansımaları her şeyietkileyinceye kadar geçirdiği kısa dönem içinde devlet ya-pısının nasıl olacağı arayışı içinde olmuş ve Osmanlı’dankalan devlet geleneğiyle birleştirilmeye çalışılan “Avrupatarzı demokrasicilik” oyununa hazırlıkla oyalanmıştır. Ara-yış içinde geçen bu dönemde baskın olan devlet mekaniz-ması her zaman Osmanlı despotizmi halinde işlemiş ve“teba” yani halk sadece direktiflere uyan “sürü” sayılmıştır.Osmanlı geleneği her şey ve herkes “devletin mülküdür vedevletin belirlemesi altındadır” anlayışıyla geçen dönemdeiktidardakilerin kirli kavgaları siyasi yaşamın belirleyici un-suru olmuştur.

1929 Büyük Dünya Ekonomik Buhranı başta emperyalistülkeler olmak üzere dünyadaki her şeyi alt üst etmiş veher yerdeki güç dengeleri sarsılmıştır. Alt üst olan dünyasistemi kendisine yeni çıkış yolları ararken bir dizi ülke gibiTürkiye egemenlerinin de karşısına Faşizm parlak birmodel olarak çıkmıştır.

1922’nin son aylarında İtalya’da zorbalıkla iktidara gelenFaşist Parti’nin İtalya’yı yönetme biçimi bir prototip devletbiçimi olarak emperyalistlerin iştahını kabartan uygulama-lara sahne olmaktadır. İtalya’da güçlü biçimde var olansosyalistler ve komünistler ezilmiş İtalya emperyalist sis-temin “sorunsuz” ülkelerinden biri haline gelmiştir. Tekelleristikrarlı olarak kar oranlarını arttırıp diledikleri gibi hareketedebilmekte ve egemenliklerini sürdürmekte faşist devle-tin nimetlerinden doyasıya yararlanmaktadırlar. Emperya-listler için bu “parlak örnek” Avrupa’daki diğer ülkelere de

14

Page 15: FasistDevletveDirenis

yansımış ve bir dizi ülkede faşizm kendi yerel özellikleriyledevlet mekanizması haline gelmiştir. Türkiye’de iktidarıelinde bulunduranlar bu faşist örnekleri kendi Osmanlı dev-let geleneğine uygun bulmakta gecikmemiş ve faşizminTürkiye’ye nasıl uygulanacağını araştırmaya başlamışlardır.Ülkede yasal mevzuattan, dünya ekonomik buhranının daetkisiyle yıkıntıya dönüşen ekonomiyi yenilemeye kadar birçok konuya çözüm faşist devlet biçimi olarak görülmüştür.1930’lu yılların ilk yarısı faşizmin Türkiye modelini adımadım yaratma çabalarına sahne olmuştur. Faşist ülkelerdenyasal mevzuatlar aktarılmış, topluma Osmanlı devlet ge-leneğine de uygun tarzda faşizmin “yönetenler bilir sorgu-lanamaz” anlayışı parlatılarak dayatılmıştır. Devlet ve faşistpartinin içiçe aynı şey oluşu taklit edilmiş ve tıpkı faşistİtalya ve Nazi Almanya’sında olduğu gibi Türkiye’de dedevlet ve tek parti içiçe geçmiştir. O zamana kadar ülkedevar oluşları devlete düşman olarak tanımlansa bile kısmikabül görmüş kesimler ve sınıflar yok sayılmıştır. İşçi sınıfı,köylü, emekçi, vb artık yoktur herkes devletin bekaası içinçalışan birer alettir. Devletin gösterdiği biçimde ve yönlen-dirmesi dışında yaşamak, düşünmek ve davranmak suçluolmak demektir. Herkes devletin verdikleriyle yetinmek zo-rundadır ve devletin verdiklerinden fazlasını isteyenler sa-dece “haşerat” muamelesi görecektir. Ülkede var oluşlarıher zaman sorunlu sayılan Kürtler, Aleviler, Müslüman ol-mayanlar, Türk olmayanlar, Çingeneler, Ermeniler, Rumlar,Yahudiler kısaca devletin belirlediği kriterlere uygun olma-yan herkes “düşman” sayılır hale getirilmiştir.

1930’lu yılların başında ilan edilen “Güneş dil ve tarih teo-risiyle” hemen hemen dünyadaki herkes “Türklükleriniunutmuş” Türklerden sayılmıştır. O günden günümüzekadar askeri okullarda hala öğretilen teoriye göre Türkler“efsanevi MU” kıtasındandırlar. “Mu Kıtası” okyanus sularıaltında kalınca Asya’dan dünyaya yayılmışlar ve dünyaüzerindeki medeniyetlerin kurucusu olmuşlardır. Mısırlı-

15

Page 16: FasistDevletveDirenis

lar’dan, Sümerlere, Amerika kıtasındaki Mayalara kadardünya üzerindeki herkes Türklerin soyundan gelmektedir.Bu bilim dışı hurafeye dayandırılarak oluşturulan Güneş Dilve Tarih Teorisi’ne uygun bir eğitim ve organizasyona gi-dilmeye çalışılmıştır. Faşist İtalya ve Almanya’dan örnek-lenerek korporatif bir toplumsal model yaratılmayayönelinmiştir.

1930’lu yıllarla birlikte başlayan devletin faşist bir biçimedönüştürülmesi ne İtalya’daki ne de Almanya’daki örnek-lerinin izlediği yolu izlemiştir. Devleti elinde bulundurangüçlerin kendi iç hesaplaşmasını da yaptığı “yukarıdan aşa-ğıya” ugulanan bir faşizm modelidir. Devleti yönetmektezorlanan ve bu yönetim sürecinde iktidarı kaybetme kor-kusuyla, elindeki gücü yetersiz bulma hali devletin faşist-leştirilmesinde itici güç olmuştur. Dünyanın ekonomikbuhranla alt üst olmasının etkisiyle kendi iktidarını da teh-likede gören egemenler faşizmi Avrupa’dan gördükleri bi-çimiyle taklit etmeye ve onu yerel hale getirmeyeyönelmişlerdir.

Türkiye’de faşistleştirilen devlet uygulamalarıyla kendisinidayatmaya başlamış ve en önemli icraatlarından birini1934’te çıkarılan İskan Yasası oluşturmuştur. 1930’lu yıl-larda çıkarılan her kanun, yönetmelik devletin yukarıdanaşağıya Avrupa’dan gördüğü tek tipçiliği Osmanlı gelene-ğiyle harmanlayıp zorla dayatmasının ifadesi olmuştur.1934 Yılında kabul edilen soyadı kanunu Türklük vurgusu-nun dayatılmasında bir araç haline dönüştürülmüştür. So-yadı herkesin devletin saldırısından korunmak istiyorsaoluşturulan ırkçı faşist dayatmaya uygun soyadı almasınıve kendisini inkar etmesini zorunlu kılan bir uygulama ol-muştur. (Nâzım Hikmet’in, Soyadı Kanununa karşı çıkmasıve mecburen aldığı Ran soyadını hemen hiç kullanmama-sının nedeni de budur). Soyadı kanununda “aşiret, yabancıırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren isim-

16

Page 17: FasistDevletveDirenis

lerin soyadı olarak alınmasına izin verilmemesi”yle tek tipçiuygulama dışına çıkılamayacağı özellikle vurgulanmıştır.Toplum içinde kişilerin sosyal durumlarına göre oluşanlakap ve ünvanlarda aynı yıl yasaklanır. Bu yasaklamanıntemel nedeni “sınıfsız tek bir zümre” yaratmak denerekdevletin faşist yapısına uygun emir komuta altında her şeyisorgusuz sualsiz yapacak geniş kesimler yaratmaktır. 1914Ermeni Soykırımı gibi bir insanlık suçuna bulaşmış kadro-larla oluşturulmuş ve doldurulmuş devlet, düşman olaraktanımladıklarına o örnekteki gibi davranmaya zaten kuru-luşundan itibaren hazırdır. Kısa sürede “Türk olmak” enönemli özellik haline getirilmiş ve bu dayatmalarla devletinuygulamalarıyla ülkenin her yerinde geçerli tek özellik ha-line dönüştürülmüştür. 1936 Yılında herkese örnek oluş-turması için planlanıp 1937 yılında devreye sokulan DersinSoykırımı’da faşistleştirilen devletin kanlı icraatlarının enönemli adımı olmuştur. Dersim vilayetinde altından kalkı-lamaz köleleştirme siyasetine karşı koyanlar bahane edi-lerek bir bölgenin insanlarının hepsi çocuk, kadın, genç,yaşlı kimyasal gazlar dahil her türlü araçla yok edilmiştir.Dersim Soykırımı’ndaki uygulamalar faşistleştirilen devle-tin Osmanlı geleneğinden gelen kıyıcılıkla aldığı özel yapı-sının ifadesidir. Faşist devlet yapısı o günden bu yanakatliamcı ve yok etmeyi temel araç olarak görmüş ve uy-gulamıştır. Bu ülkede faşizmin en temel özelliği katliamcı-lıkta sınır tanımaması ve bunu temel yönetim aracı olarakkullanmayı içselleştirmesidir.

1930’lu yıllardan günümüze Türkiye, faşizmi bir devlet bi-çimi olarak benimsemenin yoluna girmiş ve faşist devletmodelinden vazgeçmeyen, vazgeçemeyen bir tekelci ser-maye tarafından idare edilmiştir. Katliamlarla varlık bulanve bu katliamları yönetiminin temel argümanı olarak görensistem, faşizmin tarifine uygun olarak “finans kapitalin engerici, en bağnaz ve en emperyalist unsurlarının açık zorbadiktatörlüğü olarak” varlık bulmaya devam etmektedir.

17

Page 18: FasistDevletveDirenis

Devlette güç sahibi olmak ve devlet aygıtında yer edine-bilmenin sistem içi yollarla olası tek aracı “en gerici, enbağnaz, en saldırgan ve işgalci” olduğunu göstermek vebuna uygun davranmaktır.

18

Page 19: FasistDevletveDirenis

TÜRKİYE’DE ASLINDA HER ZAMAN TEK PARTİ İKTİDARI VARDIR

Türkiye kuruluşundan bu yana her zaman tek parti ta-rafından yönetilmiştir. 1946 Yılında Cumhuriyet HalkPartisi (CHP) dışındaki partilere kuruluş ve çalışmahakkı tanınması bunu değiştirmemiştir. O dönemde ku-rulan emekçilere yakın partiler hemen şiddetle karşılaş-mış ve devletin “mimlediği insanlar” yaratmanın aracıgibi görülmüştür. CHP ve Demokrat Parti (DP) aynı par-tinin ikiye ayrılmasıdır. Kökeni ve amaçları aynı olanlarındünyada faşizmin yenilgiye uğrayıp faşist uygulamalarınsuç sayılmaya başlanması üzerine faşist devlet biçiminiyeniden dünya koşullarına uydurması uygulaması olarakiki parti uygulaması başlamıştır. Hem DP hem de CHPdevlet partisi olarak varlık bulmuşlardır. 1950 Seçimle-rinde DP’nin iktidara gelmesi sadece tek parti dönemininsorumlularından bir kısmının diğer kısmını eleyip ikti-dara geçişi olmuş, diğer gruptan daha baskıcı, daha sal-dırgan daha bağnaz olduklarını kanıtlamayagirişmişlerdir. Türkiye’de o tarihten bu yana iktidardayer alan her parti devletin partisi olmuştur. Ortaya çıkanfarklılaşma zaman içinde CHP’ye (süreç içinde adı ufaktefek değişse de HP, SODEP, SHP, DSP) kronik muhale-fet ve devletin zor zamanlarında faşizmin koltuk değ-neği olma rolünü biçmiştir. DP ile başlayan “sağcı,muhafazakar, dinci” çizgiyi ise devletin olağan dönem-lerinin iktidarı haline getirmiştir. Bu çizginin temel tem-silcileri DP 1950’lerde, Ardından gelen Adalet Partisi(AP) 1965’den 1980’e, devamcısı ANAP, DYP, 1983’den2000’lerin başına, o günden bugüne kadar da AKP ol-muştur. Bu partiyle ilintili Cumhuriyetçi Köylü Millet Par-tisi (CKMP) ve bu partinin devamcısı Milliyetçi HareketPartisi (MHP, MÇP, BBP vb), Milli Nizam Partisi (MSP,Refah Partisi, Fazilet Partisi) ve irili ufaklı bir dizi faşist,

19

Page 20: FasistDevletveDirenis

gerici parti devletin oluşturduğu sağcı faşist çizginintoplum içinde kök salan farklılaşmış kesimleri bünyele-rinde devletin kullanımına taşımıştır.

Değişik bir çok partinin varlığı bunların hepsinin aslında tekve aynı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Hepsinintemel özelliği faşist devlet yapılanmasına hizmet etmek vefaşizmi daha iyi uygulayacağını iddia etmek üzerinedir.“Düzen partileri” olarak tanımlanan partilerin her biri bur-juvazi “birlik ve beraberlik zamanı” dediğinde hemen aynıkulvara girmeyi beceri saymaktadırlar. “Devletin bekâsı”dendiği zaman hepsi aynı şeyi söylemekten çekinme-mekte, burjuvazinin hayati bir çıkarı olduğunda her biri sa-vunduğu görüş ne olursa olsun bu görüşünü ve işini birkenara bırakıp burjuvazinin emrettiği gibi davranmaktadır.Düzen partilerinin ortaklaştığı nokta faşist devlet yapısınıkorumak ve geliştirip sürekliliğini sağlamaktır.

20

Page 21: FasistDevletveDirenis

FAŞİZM KEYFİ YÖNETİM VE KURALSIZLIKTIR

Faşizmin yüryüzündeki örneklerinin hepsini kapsayan ortakbir ilkesi vardır o da kapitalizmin çıkarını korumak ve de-vamlılığını sağlamakta her tür keyfi uygulamayı, en bağnazyöntemlerle, baskıyla ve yayılmacı tarzda uygulamaktır. Buortak ilkeyi belirleyen, tekelci sermayenin çıkarını en kısave keyfi uygulamalarla korumak ve geliştirmektir. Faşizminsanlık tarihinin sömürücülere getirdiği kısıtlamaları tanı-maz, onları yok sayar ve tekelci sermayenin çıkarı için hertür insanlık değerini hiçe sayar. İnsanlık tarihi boyunca sö-mürülenlerin kazanımları vardır ve bu kazanımlar toplum-sal işleyişte sömürücü sınıfı belirli kurallar içindedavranmaya zorlar. Faşizm bu kuralların da hiçe sayılma-sıdır. Burjuvazinin çıkarı için her tür insanlık birikimini de-ğersizleştirir ve bunu da topluma zorla kabul ettirmeyeçalışır. Kendisine yeni bir toplum düzeni oluşturur ki bu dü-zende bile belirlendiği iddia edilen kuralların hiçbir hükmüyoktur. Burjuvazinin daha çabuk sonuca ulaşmasınınönünde engel oluşturduğu görüldüğü anda faşizm kendikurallarını da çiğnemekten çekinmez, bu faşizmin temelözelliklerindendir.

1946 seçimleri sonrası oluşan “çok partili” hayatta yaşanansiyasi tartışmalarda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü siyasimuhalifleri “Bu ülkede yasalar var gerekirse onları uygula-maktan çekinmeyiz” diyerek tehdit etmiştir. Bu faşizminyasaları kuralları nasıl gördüğünün özetidir. Yasalar, kural-lar bir kenarda durur ve istendiğinde uygulanır. İsmet İnö-nü’nün bu tehdit dolu yaklaşımı ülkede devlet geleneğidir.Yasalar, kurallar bu ülkede ancak işine geldiğinde uygula-nan bir araçtan öte anlam taşımaz. Faşizmin temel kuralıkeyfi uygulamadır. Faşizmin devlet biçimi olarak uzun sü-reli varlığı toplumda da insani erozyonu yaratmış ve top-

21

Page 22: FasistDevletveDirenis

lumsal ilişkilerde her tür toplumsal kuralın sadece keyfiolarak uygulanacağı içselleştirilmiştir. Faşizmin temel ar-gümanı olan “gücü olan her şeyi yapmaya hak sahibidir”kuralı toplumun her alanında varlık bulmuştur. Haklılık,hak, insani değerler sadece süslü sözler haline getirilmiştir.Türkiye yaklaşık 80 yıldır faşist devlet biçimi altındadır.Devlet toplumsal tabanı olmayan bu faşist yapıyı yukarıdanaşağıya yani devleti zaten elde tutanların devletin her ka-demisini ve birimini faşistleştirmesiyle oluşturmuştur. 80yıl devletin faşist organizasyonunun sürekli değişen koşul-lara uygun hale getirilmesi uygulamalarıyla geçmiştir. Yu-karıdan aşağıya inşa edilen faşist devletin kendisinekamuoyu desteği sağlayarak toplumsal taban yaratma uy-gulamaları da hiç kesintiye uğramamış ve toplumun faşistdevletin köleleşmiş bir parçası olmasına çalışılmıştır. Bu ça-lışmalarda düzen partileri, değişik sivil toplum kuruluşlarıve devletin yönlendiriciliği altında hareket eden medyaönemli bir işlev görmüştür. Türkiye’de faşizm geçen sü-reçte sürekli derinleştirilmiş ve toplumun her alanına nüfuzeden bir kanser gibi yayılmıştır.

22

Page 23: FasistDevletveDirenis

TÜRKİYE FAŞİZMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

IRKÇIDIR: Dünyadaki diğer faşizm örnekleri gibi ırkçıdır.Osmanlı’nın son döneminde ortaya çıkan milliyetçilikle bes-lenen yeni cumhuriyet 1930’lu yıllarla birlikte tek tipçi an-layışı dayatmıştır. Buna göre Türk olmayan herkesdüşmandır. 1930’larda Dersim katliamı yapılırken oradaölenleri insan saymayan bir anlayış devlet tarafından ülkegenelinde estirilmiştir. Türkiye’de faşizm Türk olarak ilanedilenler dışındakileri insan saymama eğilimini hiçbirzaman yitirmemiş dönemlere göre farklı uygulamalardabulunsa dahi daima ilan edilen “Türk şudur” tanımına uy-mayan herkes insan dışı sayılmıştır.

Anadolu binlerce yıllık tarihi içinde saysız kavim tarafındanyurt edinilmiştir. Bu durum Anadolu’da tek ırka dayalı yak-laşımı zorlaştıran bir hal olmasına rağmen Türkiye’de faşistdevlet uygulaması Türkçülüğü dayatmıştır. 18. Yüzyıl sö-mürgeciliğinden miras alınıp her faşist akıma zemin oluş-turan ırkçı anlayışın en saçma fikirleri bu ülkede devletçeuygulanmıştır. Kafatası çapı ölçenlerden, dünyadaki hermedeniyetin kurucuları Türktür diyene, akla gelebilecekher tür ırkçılık anlayışı topluma dayatılmış ve bu anlayışauymayanları köleleştirmeyi hak sayan “başka bir şeye layıkolamayacaklar” anlayışını yaratan devlet uygulaması ol-muştur. Devletin Anadolu coğrafyasındaki farklılığı katli-amlarla, sürgünlerle, tehcirle, yok edemeyeceğinianlamasının ardından “Türküm diyen herkes Türktür” uy-gulamasına geçilmiş ve “Türk olmanın kriterleri” denen birpolitika benimsenmiştir.

İnsanların milliyetçilikle tanışması kapitalizmle birliktedir.Geçmişi insanlık tarihinde ancak bir kaç yüzyıl geriye gi-debilen milliyetçilik kendisine 18. Yüzyıl sömürgeciliğinin,sömürgelerde yaptığı uygulama ve katliamları haklı çıkar-

23

Page 24: FasistDevletveDirenis

mak için uydurduğu “ırk” kavramı, milliyetçiliğin her biçi-mine sızmıştır. İnsanlar arasında bilimsel olarak “ırk” kav-ramından bahsetmek imkansızdır. İnsanların hepsi tek birırktır. Bilimsel olarak bu gerçek, milliyetçi her akım tara-fından olduğu gibi Türk milliyetçileri tarafından da gözardıedilmiş ve yapay bir ırk kavramıyla yalanlara dayalı birideoloji yaratılmıştır. Türk milliyetçiliğinin ve faşizminin in-sanlık suçlarıyla dolu bir geçmişi vardır. Bu suçlarını haklıçıkarmak için sömürgecilerden devraldıkları “ırk” kavramı-nın her şeklini topluma dayatmışlar ve insanların bu kav-rama göre kendilerini tanımlamalarını zorunlu halegetirmişlerdir. Bu ülkede Türk olmamak her zaman olduğugibi hala olağan suçlu sayılmaya yeterlidir. Ermeni, Kürt,Çingene vb olmak suçlu olmakla eş anlamlı haldedir.

DİNSEL DEĞERLER: Türkiye faşizmi ilk andan itibarendinle ilişkisinde gel gitler yaşamış ve din, faşizmin değişikrenklerini belirleyen bir özellik taşımıştır. Türkiye Cumhu-riyeti, emperyalistlerden kuruluş icazeti alırken Osman-lı’nın İslam dünyası üzerindeki etkisine karşıt bir tutumalacağını baştan kabul etmişti. Bu kabule ek olarak yenicumhuriyet darbeyle devraldığı Osmanlı yönetiminin birdönem sonra karşısına tekrardan güçlenerek çıkacağı kor-kusunu hep yaşamıştır. O yüzden 1950’lere kadar İslam’auzak durulmuş ve İslamla ilişki “milli bir İslam” yaratmakbiçiminde şekillenmiştir. Ezanın Türkçeleştirilmesi gibi uy-gulamalar bu “milli İslam” yaratma çalışmalarının en uç ör-neklerini oluşturmuştur. Diyanet İşleri’nin kurulması vebuna bağlı olarak İslamın milli hale getirilmesi uygulamasıfaşizmin vazgeçmediği bir hedefidir. Hayatlarının hemenher aşamasında çaresiz kalan insanların sığınağı olan din,faşist devletin toplumu yönlendirebileceği bir alan olarakgörülmüştür. Tek tipçi bir din dayatması Türkiye’de faşistdevletin tipik göstergelerinden biridir. Bir çok uygulama veanlayışla dünyadaki İslam aleminden farklılaşan özelliklertaşıyan Türkiyedeki devlet dini Sunni İslam, fiiliyatta tek

24

Page 25: FasistDevletveDirenis

geçerli din halinde uygulanmış ve halen uygulanmaktadır.“Sunni İslam” diye tanımlanan aslında Sunni mezhebi İs-lamının da dışında olan, faşist devletin günlük çıkarlarıdoğrultusunda dönemsel farklılaştırmalarla her yöne çeki-lebilen garip bir devlet dini oluşturulmuştur. Bu devlet diniher türlü keyfi uygulamayı içinde barındırarak devam etti-rilmektedir. Dünyadaki ve Türkiye’deki bir çok İslam alimi-nin sürekli olarak itiraz ettiği uygulamalar Türkiye’de Sunniİslam diye dayatılanın aslında İslam olmadığı farklı bir şeyolduğuna işaret etmektedir.

Faşizmin devletçe topluma yayılması toplumda oluşanfarklı toplumsal sınıflar, gruplar ve kültürlere uygun faşizmşekilleri yaratmasıyla mümkün olabilmektedir. Tek tipçidevlet dini olarak dayatılandan farklı dinlere mensup ina-nanlara da bu çerçevede faşist devlete bağlı olacakları bi-çimler sürekli olarak empoze edilmiştir. Aleviler, baştakendi evlerine, işyerlerine olmak üzere ibadethanelerinede devletin simgelerini asarlarsa ancak o zaman dinleriniyaşamaya çalışabileceklerini görmüşlerdir. Faşist devlet ha-yatın her alanında çaresizlikler içinde bıraktığı insanlarınsığınağı dinin de içine sızmış ve dini kendini var edişin aracıhaline getirmiştir. Devletin günlük çıkarlarının içine sızdığıdin her tören ve ibadetinde çaresizce insani vicdanın sığı-nağı olmaktan faşizmin kölesi olmak haline getirilmekte vebu devletçe her gün sistemli biçimde uygulanmaktadır. Ca-milerde okunan Cuma hutbelerinden, Alevilerin cemevle-rine astığı resimlere vb kadar faşizmin kendisine kitletabanı yaratma çalışması dinin her alanına yaygınlaştırıl-mıştır.

Türk – Sunni ve devletçi “milli İslam” yaklaşımı Türki-ye’deki egemen faşizmin kendisini tarif ediş biçimidir. Budevletin ilk günden bu yana kendini var etmek için zorunlugördüğü ideolojisinin ifadesidir. Devlette yer alabilmek vedevletle ilişkilerini etkili biçimde yürütebilmenin temel kıs-

25

Page 26: FasistDevletveDirenis

taslarındandır. İster doğumdan gelen özelikler Kürt, Çin-gene, Türk, Ermeni vb ister toplumsal genel kabuldengelen özellikler din, kültürel farklılık vb özelliğiniz ne olursaolsun Türk – Sunni devletçi İslam değilseniz veya kendiniziböyle tanımlamıyorsanız devlette yer edinmeniz imkansız-dır.

DEMOGOJİKTİR: Türkiye’de faşizm dünyadaki diğer fa-şizm örneklerinden farklı değildir aynı onlar gibi sürekliyalan ve demogojiyle beslenen bir ideolojiye sahiptir. Ya-lanlar ve saptırmalarla oluşturulmuş bir devlet ideolojisiegemendir. Resmi tarih diye tanımlanan devletin kendiniifade ettiği bir yalanlar zinciri oluşturulmuştur. “KurtuluşSavaşı” denerek tanımlanan Osmanlı yerine cumhuriyetingeçirildiği süreç her türlü saptırma bilgilerle oluşturulmuş-tur. Olmayan meydan savaşları varmış gibi gösterilmiş,(İnönü Meydan Savaşları) tek bir emperyalist ülkeyle tekbir çatışmaya girilmemiştir. İngiliz, Fransız ve İtalyan işgalgüçleriyle Ankara merkezli hükümetin tek bir çatışması ol-mamış bundan özenli biçimde kaçınılmış ve Osmanlı’dangelen iç savaş uygulamasının tarafı olarak görülen Yuna-nistanla ve Doğu’da da Ermenilerle çatışılmıştır. Halkalarınkatliam savaşı olan Çanakkale savaşı ve Sarıkamış Os-manlı saltanatının sürmesi için ülke halklarının katliam yeriolmasına rağmen sanki ulusal kurtuluş mücadelesi gibi ta-nıtılmıştır. “Milli Mücadele” diye tanımlanan süreç içindeoluşan çatışmaların bir ülkenin yeniden kuruluşu için ya-ratılan efsane için yeterli olmayışının doğal sonucu olarakEmperyalist paylaşım savaşının bir halklar katliamı olanÇanakkale savaşı ve Sarıkamış bu ülkenin kuruluşununparçası sayılarak eksik kalan “miili kurtuluş efsanesinin”parçası kılınmak istenmiştir. 1930’larda oluşturulmaya ça-lışılan dünyadaki herkes Türk her medeniyet Türklerin ese-ridir Güneş Dil Tarih argümanının saçmalığı 2. DünyaSavaşının ardından görünüşte sessizce terk edilmiş ancakyarı resmi gizli devlet ideolojisi olarak geçerliliğini günü-

26

Page 27: FasistDevletveDirenis

müze kadar sürdürmüştür. Anadolu’nun yerli halklarındanolan Ermenilerin 1914’de soykırıma tabi tutulması top-lumda unutturulmaya çalışılmış devletin dokunulması ke-sinlikle yasaklı alanlarından biri olarak işlenmiştir. Ermenisoykırımına katılıp Ermenilerden kalan her şeyi yağmala-yarak kendisine servet oluşturanlar o günden bu yana herzaman devlette egemen ve iktidarda olmuştur. Toplumunher alanında etkili yetkili olabilmenin temel kıstaslarındanbirisi de Ermeni Soykırımı’na katılmak veya katılanların ai-lesinden birine dahil olmaktır. Ancak Ermenilerin bu top-raklardaki varlığı sadece aşağılama ve “hainlik” kavramıylaanlatılan bir dipnot olarak bırakılmıştır. Faşizmin kadrola-rının ideolojik temelinde bu soykırımın insanlık suçu var-dır.

Yaratılan ideolojinin bilimsel her araştırma ve bakış karşı-sında sürekli iflas etmesi onu sürekli kendisini yenilemekzorunda bıraktırmıştır. Devamlılığı olan tek şey devletin fa-şist yapısının korunması olmuştur. Buna yönelik tarihi ger-çekler ancak saptırılarak ve çarpıtılarak toplumungündemine girebilmiştir. Faşizmin uygulayıcı kadrolarıonun ideolojik taşıyıcılarıdır. Faşizmi toplum içinde derin-leştirmek ve kökleştirmek için değişik biçimlerde ideolojikparadigmalar üretilmiştir. Kürtlerin dağda yürürken karlarabastıkları için kart kurt sesleri çıktığından Kürt diye adlan-dırılan dağ Türkleri olduğu saçmalığından, “vatandaş çokkonuş Türkçe konuş” uygulamasıyla Türkçe dışında dillerinasimile edilmesine faşizmin uluslararası alandaki her türuygulaması yerelleştirilerek taklit edilmiştir. “Amerika’yakarşı olanlar komünisttir” diyerek ordu içinde askerlerebroşür dağıtan Genel Kurmay’dan, Komünizme Karşı Mü-cadele Dernekleri kuran devlet yönetimine kadar sürekliolarak Türkiye halklarına yalanlarla örülü ideolojik bir da-yatmada bulunulmuştur. Bu ülkede faşizm 80 yıldır dinme-yen demogoji ve yalanla örülü bir ideolojik saldırıdır. Yalanve demogoji faşizmin genel özelliğidir. Gerçek, faşizme

27

Page 28: FasistDevletveDirenis

karşıdır. Gerçeğin çarpıtılması faşizmin tek ideolojik zemi-nidir. Faşizme karşı mücadele eden Deniz Gezmiş ve MahirÇayan’ın hala faşist devletin çarpık üretimlerinden olan“sol” görünümlü faşist çeteler tarafından kullanılmaya ça-lışılmasına kadar uzanan bu demogoji ve yalanla örülü halionun her tür iletişim, bilgi ve eğitim aracı üzerindeki ta-hakkümüyle yaygınlaştırılmıştır. Devletler bilginin yayılmaaraçları üzerinde tahakküm kurmak ister. Faşist devletlerbu konuda daha ileri uygulamalarla kendisini ortaya koyar-lar ve insanlara bilgi veren her tür araç ve kanalı denetim-leri altına almaya çalışırlar. Denetim altına alamadıklarıbilgilenme araçlarını ise değişik yöntemlerle etkisiz kılmayaçalışırlar. Beğenmediği gazete binalarına linç çeteleri yol-lamaktan, gazete binalarını bombalamaya ya da yazarları,aydınları öldürmeye, gerçeğin peşinde olanları hapishane-lere tıkmaya kadar değişik bir çok saldırıyla gerçeğin öldü-rülmesi faşizmin uygulamaları olmuş ve hala da olmayadevam etmektedir. 80 Yıllık faşist devlet uygulaması ger-çeğin öldürülmeye yok edilmeye çalışılmasının tarihidir.

TEKELCİ SERMAYENİN FAŞİST DEVLET BİÇİMİ YAĞ-MACIDIR: Türkiye kurulduğu dönemden bu yana uluslar-arası tekelci sermayenin denetiminde olan bir ülkedir. Yerlisermayedar yokluğu devletin uydurduğu efsanelerden bi-ridir. İlk andan itibaren devlet kadrosunda yer alanlar ulus-lararası sermayenin bir parçası olarak hareket etmişler veona bağlı olarak gelişmişlerdir. Emperyalizmin ülke içindekiişbirlikçiliğini yapmadan onların işlerine uygun ve onlarlabirlikte faaliyet göstermeden yerli egemenler içinde yeralmak imkansızdır. Türkiye’de egemen olan “yerli” ser-maye emperyalizme bağımlıdır onlarla birlikte hareketeder ve onların bir parçası olarak vardırlar. Devlet yöneti-min faşist olması bu sermayenin kısa sayılacak zaman di-liminde kendini yenilemesine ve daha güçlü hale gelmesineolanak sağlamıştır. İstediği her tür yasal zemini ve olanak-ları sağlayabilen tekelci sermaye devlet biçiminin faşist ol-

28

Page 29: FasistDevletveDirenis

masının da temelidir. Yağmacı ve saldırgandır. Ülke halkınınher tür üretimini yağmalamakta sınırsız bir hareket alanıvardır. Devletin dönem dönem yaptığı katliamlar onlarınyağmalamasına yeni olanaklar sağlayan iş alanları olarakgörülmüştür. Sermayesinde Ermenilerden, Rumlardanveya bir başka azınlığın katliamından yağmalanmış varidatbulunmayan tekelci sermaye bu ülkede yoktur. Sermaye-sinin kökeninde bu yağmayla emperyalizmin işbirliği vardır.Ülke ekonomisini elinde buludurduğu açıklanan bir grup ai-lenin geçmişinde bu iki veri vardır. Tekelci sermayeninelinde tuttuğu parasal güç onun her alanda istediği gibiyönlendirmelere girmesine olanak sağlamaktadır. Paradanpara kazanan uluslararası sermaye bu ülkedeki siyasi ya-pının dolayısıyla faşizmin belirleyicisidir. Faşist devlet biçimionların her tür faailiyetini istedikleri gibi yürütmelerine enuygun koşulları sağlamıştır ve buna da devam etmektedir.Tekelci sermayenin sözcülerinin “tek parti dönemlerini” is-temeleri veya halkın belirli dönemlerde ülke yönetimindesöz sahibi olmak için girişimde bulunması durumundahemen askeri darbe istemeleri faşist devlet biçiminde eldeettikleri olanakları kaybetme korkusundandır.

DARBECİDİR: Türkiye’de faşist devlet darbecidir. 80 yıllıkfaşist devlet geleneği darbeler ve darbe tehditleriyle deörülüdür. 1950 Senesindeki seçimlerde Demokrat Parti’niniktidara geçememesi durumunda askerlerin darbe hazırlığıyaptığı yansıyan bilgiler arasındadır. 1950’ye gelinceyekadar ki süreç ise sürekli darbeci uygulamalarla geçmiştir.İstiklal mahkemelerinden, Kürt isyanı bahanesiyle yapılanuygulamalara kadar her dönemi askeri, yarı askeri uygu-lamalarla geçirilmiştir. 1960 Askeri darbesi ve ardından1971 Askeri muhtırası’na. 12 Eylül 1980 Faşist Cuntası’nave son 30 yılda “post modern” 28 Şubat darbesi dahil birçok askeri muhtıra ile darbe girişimi tarihidir. AKP’nin 28Şubat Post Modern darbesinin bir ürünü olarak çıkması veAKP’nin ilk ortaya çıktığı andan itibaren iktidar olması bu

29

Page 30: FasistDevletveDirenis

darbeci geleneğin ürünü olması ve kendisinin de darbecigeleneğe uygun olarak darbe yapmasıyla ilgilidir. Faşizmkurallar ve yasalar dışıdır. Tekelci sermayenin keyfi uygu-lamalarla yönetme biçimidir.

Faşist bir devlette askeri faşist darbe olur mu tartışmala-rıyla oyalananlara söylemek gerekir ki faşist devlet biçimikuralların olduğu değil kuralsızlığın olduğu bir devlet biçi-midir. Faşist devlet biçimi; içinde itiş kakışın, çıkar kavga-larının bitmediği ve güç sahibi olanların kendi çıkarlarıdışında hiçbir kuralı tanımayışlarıyla belirginleşir. Faşistdevlet biçiminde bitmeyen darbeler, kuralsızlıklar olağanhaldir. Devlet içinde yer alanların her çıkar çatışmasındahemen başvurdukları tek şey güçleridir. Gücü artan birgrup bir etkinlik merkezi diğeri üzerinde egemenlik sağla-mak ve onun elindekileri yağmalamak üzere herekete geç-mek ister. Faşist devletin bu iç çatışmasının sürekliliği onunsürekli olarak çatışmaları yatıştırmak ve sürekliliği sağla-mak için içeride ve dışarıda düşmanlar yaratmasını da zo-runlu kılar. Sürekli bir tehlike altında olma haline ihtiyaçduyar. Tehlike altında olduğunu düşünen faşist devletin un-surları kendi iç çatışmalarını da daha “uygun” şekilde vetoplumdan gizlenmiş yöntemlerle gidermeye zorlanırlar.Türkiye’de sürekli itidal ve sağduyuya çağrı yapılmasınınnedenlerinin başında faşist devletin iç çatışmasının daimakaynama noktasına yakın oluşuyla ilgilidir.

KATLİAMCIDIR: Türkiye kuruluşundan itibaren katliam-cılıkla varlık bulmuş bir devlet mekanizması oluşturmuştur.“Kurtuluş savaşı” içinde şekillenen bir katliamcılıktır. Mus-tafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de katledilmesi, Çer-kez Etem’le birlikte hareket edenlerin katledilmesi iç savaşmantığı içinde kendi “milli kuruluşunu” yapan devletin enönemli katlima adımlarındandır. Siyasi muhaliflerini katlet-mek devlet geleneği olarak daha ilk adımlarda başlamıştır. Yunanlıların Anadolu’yu İngilizlerin zorlaması sonucu terk

30

Page 31: FasistDevletveDirenis

etme harekatını takip eden devlet birlikleri Yunanlılarınterk ettiği bölgelerde tam bir katliamcılık örneği göstermişve o bölgedeki gayrı müslimlerin katliamını yapmıştır.Yunan ordusunun çekilmesinin ardından İzmir’de günlersüren bir yağma ve katliam yaşanmış ve İzmir’i yakan dev-let bunu Yunanlılara karşı savaş gibi göstermeye çalışmış-tır.

Kuruluş adımları katliamlarla örülü devlet 1920’ler içindeşekillendirmeye başladığı ırkçı anlayışını 1930’larda kitleselkatliamlarla fiiliyata geçirmiştir. Anadolu’nun hemen heralanı irili ufaklı katliamlarla doldurulmuş ve bir iç savaşaracı olarak oluşturulmuş devlet bütün tarihini katliamlarlaörmüştür. Katliamcılık geleneği hiç kesilmemiş ve devletinfaşist yapısına kölece bağlı olup devletin insanlık suçlarınaiştirak etmeyen herkes düşman sayılmıştır. Devletin “sadıkköleleri” sayılmayanlara yönelik katliamcılık devletin vaz-geçilmez bir işleyiş mekanizmasıdır. 1921 Mustafa Suphive yoldaşlarının Karadeniz’de katledilmesiyle başlayan kat-liamlar tarihinin son örneklerinden biri Aralık 2011 Roboskikatliamıdır. 90 yıllık süreç içinde sayısız katliamla var olaniç savaş devleti insanlık suçlarından mahkum olmamak içinfaşist biçimlenmeye muhtaçtır.

Türkiye’deki faşist devlet biçimlenmesini sadece resmidevlet aygıtlarıyla sınırlı tutmamak gerekir. Yaygın bir yan-lış algı olarak MHP vb gibi faşist partilerle sınırlı bir faşizmalgısı nasıl yanlışsa aynı şekilde sadece resmi devlet ku-rumlarıyla sınırlı bir faşist devlet algısı da o kadar yanıltı-cıdır.

MUHBİRLER VE PARAMİLİTER AĞI: Türkiye’de devletbir iç savaş devleti olarak kurulmuş ve kuruluşundan buyana iç savaş devleti olma özelliğini hiç kaybetmemiştir. İçsavaş devleti olarak her tür “kirli” oyunlarla, hemen herdönem katliamlar, suikastlar, komplolarla varlık bulmuştur.

31

Page 32: FasistDevletveDirenis

Toplumsal her dönüşümde devlet iç savaş aracı olarak işlevgörmüştür. Devletin topluma görünen resmi her kurumufaşist yapıya uygun haldedir. Eğitim sistemi ırkçı, tekçi veresmi devlet görüşleriyle insan öğütme merkezleridir. Hertür insan faaliyeti “güvenlik kuvvetlerinin” denetimindedir.Polis, asker gibi silahlı güçler toplumun her davranışını sor-gulayıp, yönlendirme gücüne sahip olacak şekilde dizaynedilmiştir. Kapitalizmin özel mülkiyet hakkı, faşizmde gücüelinde bulunduranların keyfiyetiyle belirlenir. Türkiye’de fa-şizmin istediği gibi olmayan herkes keyfi yöntemlerlemülksüzleştirilir.

Faşist devlet toplumun her kesimini denetim altına almakiçin keyfi yönetimini uygularken sadece “resmi kurumla-rıyla” değil “sivil güçleriyle de” hareket etmektedir. Faşizm,sistem partilerinden, derneklerine kadar toplumun içinekök salmaya ve toplumdaki her kesimi ve kişiyi denetimaltında tutmaya özen göstermektedir. Geniş bir muhbirlerağı ve paramiliter “sivil güç” devletin işleyiş mekanizma-sında yer almaktadır. Devletin işleyişinde “yasadışı faali-yetler” için kullanılan geniş bir kesim oluşturulmuştur.Başta faşist, ırkçı, gerici partiler olmak üzere her tür resmidevlet söylemine uygun, “devleti kurtarma” kaygısındakioluşum devletin muhbirler ağı ve paramiliter gücünün kay-nağıdır. Devlet ilişkisi olan ve devleti savunan her faaliyetfaşizmin merkezidir ve onun yönlendirmesi altında faşizmehizmet etme aracıdır.

HER KILIĞA GİREN FAŞİZM: Türkiye’deki faşizmi anla-maya çalışan bir dizi çalışma da farklı isimlendirmeler kul-lanılmıştır. Kimi örtülü faşizm, kimi parlamenter faşizm,kimi faşist diktatörlük vb demiştir. Bu tanımlar Türkiye’dekifaşist devleti adlandırmak ve onu tanımlama çabasıdır. Fa-şist devlet biçimini durağan ve değişmeyen bir yapı olarakgörmemek gerekir onun değişken her kılığa giren keyfi yö-netim özelliği olduğu unutulmamalıdır. Türkiye’de faşizm

32

Page 33: FasistDevletveDirenis

her kılıf ve maskeyi takabilecek bir yapıdır. Faşizmi tanım-larken onun o an var olan uygulamaları ve işleyişinden çoktemel yapısına bakmak önemlidir. 12 Eylül 1980 AskeriFaşit darbesinin uygulamalarıyla, 19 Aralık 2000 “HayataDönüş” katliamının baş sorumlusu “demokratik sol”DSP’nin faşist devletin temel işleyişine uygun davrandıklarıunutulmamalıdır. DSP’li, AKP’li veya darbeci generalli ikti-darların hükümet olmasıyla oluşan devletin uygulamala-rındaki farklar, devletin faşist yapısındaki farklılaşma değilsadece günün gereği işleyişle ilgilidir. Faşist devlet meka-nizması tarih göstermektedir ki ancak halkın aktif karşıkoyması sonucu yıkılabilmektedir.

Türkiye’deki faşist devlet mekanizması yeryüzünde enuzun süreli varlığını devam ettiren faşist devlet yapıların-dan birine işaret etmektedir. Emperyalizme bağımlı tekelcisermaye tarafından bir iç savaş mekanizması olarak kuru-lan devletin faşist yapısı egemenlerin var olabilme halidir.Bitmeyen iç savaş haliyle tekelci sermaye devleti, egemen-liğini sürdürme aracı olarak faşist devleti devam ettirmek-ten başka yol da görmemektedir. Keyfi uygulamalarıyla,“canlarının istediğini” yapamadıkları bir toplum modelindeayakta duramayacak bir tekelci sermaye egemenliğinin hertür maskeyi takabilecek bir tutarsızlık ve oynaklığı vardır.Devletin faşist yapısını koruyup egemenlerin çıkarına ola-bilecek her uygulama ve yaklaşıma kapıları sonuna kadaraçıktır.

Faşist devlet mekanizmasının her tür uygulaması ve ken-dini yenileme çalışmasında bir gerçek unutulmamalıdır. Fa-şizm kendisini doğrudan hedef alan bir kitlesel saldırıkarşısında yenilmediği sürece sadece kendisini yeniler.Tekelci sermaye için faşizm kendi iç işleyişinden dolayı terkedilecek bir devlet biçimi değildir. “Faşizm burjuvazininsınıf egemenliğinin son aşamasıdır. Bütün burjuva devlet-leri eninde sonunda ya bir hükümet darbesi ile ya da "ba-

33

Page 34: FasistDevletveDirenis

rışçı" bir yolla, ya gaddarca ya da tatlı sert bir biçimde fa-şizme geçer; geçiş yöntemleri önemli değildir ve belirli birülkenin özel şartlarına, toplumsal yapısına, politik güçlerve sınıflar arasındaki dengeye bağlıdır.” (Dimitrov s. 57)Türkiye’de yaklaşık 80 yıldır süren bir faşist devlet meka-nizması ve bu keyfi devlet biçimi olmadan var olamayacakbir tekelci sermaye oluşturmuştur. Burjuva demokrasisindebile varlık bulamayacak egemenler devletin faşist yapısınıher şartta güncelleyerek sürdürmeyi tek seçenek olaraktopluma dayatmaktadır.

34

Page 35: FasistDevletveDirenis

HÜDA-PAR, MHP, BBP VE DİĞER SİVİL FAŞİST ÇETELER

Devletin ilk kurulduğu günden bu yana Osmanlı’dan devral-dığı sivillerden oluşturulmuş suç çeteleri oldu. Bu çetelerdevletin asli unsuru sayıldı ve hala da öyle olmaya devamediyor. 1920’de Mustada Suphi ve TKP’li yoldaşlarını Kara-deniz’de katledenler devletin emrindeki kontrgerilla çete-siydi. 1945’de Tan Matbaasını basıp ortalığı yakıp yıkanlaryine devlet eliyle organize edilen çeteydi. 6- 7 Eylül 1955’debaşta İstanbul olmak üzere azınlıklara yönelik yapılan linçve katliam saldırısı da devletin organize ettiği çetelerinişiydi. 1960’lı ve 1970’li yıllarda NATO’nun yeni şekiller ver-diği kontrgerilla saldırganlığı MHP ve Ülkü Ocakları merkez-liydi. Kürd hareketinin 1980-90 yıllarındaki çıkışında isedevlet Kürdistan’da sivil çete görevini Hizbul-Kontraya (Hiz-bullah) verdi. Devletin sivil saldırgan, çete besleme ve yön-lendirme alışkanlığı faşist yapılanmasının ayrılmaz birparçasıdır ve hala da öyle olmaya devam ediyor.

Halkın uyaşına geçtiği ve faşizmin saldırganlığına karşı birduruş ve direnişin olduğu her alanda devlet kendi “yasal”saldırganlığının yanında el altında tuttuğu çeteleri de dev-reye sokmaya devam ediyor. Rahip Santora cinayeti, Ma-latya Zirve Kitabevi katliamı, Hrant Dink katliamı devletinyakın dönemdeki çete faaliyetlerinin en bilindik bir kaçı. Diniazınlıkların uluslararası ilişkilerde ve halka gözdağı ver-mekte birer rehine gibi tutulduğu ülkemizde devlet çeteleriçin bu kesimleri her zaman hedef halinde tuttu. Devletin100 yıllık ırkçılık politikasıyla oluşturduğu ırkçı sivil faşist çe-teler daima devletin yönlendirmesine göre hareket etti.Devlet Türk milliyetçiliğinin taraftar bulamadığı Kürdistan’daise Hizbul-Kontra’ya yeni şekil verdi ve dini kullanan Hüda-Par’ı devreye soktu. Devletin kontrgerilla saldırganlığınınyeni şekilleri eski saldırganlardan oluşturuldu.

35

Page 36: FasistDevletveDirenis

Devletin kanatları altında oluşturulan Hizbul-Kontra’dan HÜDA-PAR’a

Kürtlerin 1970’li yıllardaki “yeniden uyaşına” karşı devletsaldırganlığı ilk andan itibaren her koldan sürdürüldü.1980’li yıllar içinde her türlü zorbalığa ve zulme karşıKürt uyanışını durduramayan devlet sınırları içinde sö-mürge olarak tuttuğu Kürdistan’ın Kuzey’inde kontrgerillafaaliyetine Hizbullah adlı çeteyi de dahil etti. Devletinhalk içinde her alana yayılan gizli teşkilatı kontrgerilla(Ergenekon, TİT, ETKO, vb değişik isimler almıştır.) Kür-distan’da Hizbullah adında örgütlendirildi. JİTEM elaman-larıyla içiçe faaliyet gösteren ve onlar tarafındansilahlandırılıp korunan Hizbullah, Kürdistan’da devletinuyguladığı “faili meçhul cinayetlere” ortak edildi. Kürtlerarasında yaygın olan İslami inanca dayanan Hizbullahhalk arasında Hizbul-Kontra, Hizbul-Şeytan, Hizbul-Vah-şet olarak tanımlanır oldu. Milli Selamet Partisi gençlikörgütü Akıncılarından (AKP Kadrolarının, Tayyip Erdoğanve Abdullah Gül’ün de yetiştirildiği örgüt) Batman GercüşDoğumlu Hüseyin Durmaz’ın (1978’de soy ismini Velioğluolarak değiştirdi) kurduğu, Batman’da başlayıp Diyarba-kır’da İlim Kitabevi etrafında faaliyet gösterip büyüyen,1988–1990 arası arkasında onlarca mezar evleri, yüz-lerce cinayet bırakan Hizbullah’ı JİTEM’in kanlı cinayetle-rinin komutanı ve Ergenekon sanığı Arif Doğan şöyleanlatıyor, “Biz de karşı propaganda faaliyetlerinde bulun-mak amacıyla o sıralarda Batman bölgesinde ajan vemuhbir olarak kullandığımız Hüseyin Velioğlu adlı çokakıllı bir kişiyi görevlendirdik. Çok dindar ve donanımlıbir kişiydi. Ülkücü tandanslıydı. Milliyetçiydi. Bunun üze-rine Velioğlu’nun kendi seçtiği adamlardan oluşan birkadro ile faaliyetlerine başlamasına imkân verdik. Gercüşbölgesinde istihdam edilmeye başlandılar, eğitimlerini deHüseyin Velioğlu veriyordu… Gittikleri yerde çalışırken

36

Page 37: FasistDevletveDirenis

emniyetlerini GKK yürütüyordu. O zaman Hizbulkontriçinde Geçici Köy Korucuları’nın da olması gerekiyordu.Çünkü biz onları oraya gönderip ayrıca koruyamazdıkama onların içinde silahlı unsur olursa bir iki defa karşılıkverirse... Bunun üzerine GKK da Hizbulkontr’un içine ka-tıldı, bunu kimse bilmez.” Hizbul-Kontra sayısız cinayetişlemiş, vahşet uygulamıştır. “Domuz bağı, mezar evler”Hizbullah’ın ortaya çıkan cinayetleri karşısında kamuo-yunca tanımlanmasına neden olabilmiştir. Kürtlerin ulusaluyanışına karşı devletçe örgütlendirilen Hizbullah, PKK li-deri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ve PKK’nın ey-lemsizlik sürecine girmesinin ardından devletçe tasfiyeedilmiştir. Hizbullah, 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul,Beykoz’da örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’na yapılan ope-rasyon ve Velioğlu’nun öldürülmesiyle tasfiye sürecinegirmiştir. Hizbullah’ın tasfiye edilmesi süreci yaptığı vah-şetin bir kısmının ortaya serilmesine yol açmış ve devletbu cinayet şebekesiyle ilgisi olmadığı yalanını yaymayaçalışmıştır.

Hizbullah; TİT, ETKO gibi isimler alan faşist cinayet şe-bekelerinden farklı olarak yapay oluşturulmuş bir devletorganizasyonu değildir. Kürd halkı arasında yaygın olanİslam inancıyla yaşayanlar devlet ve Kürt hareketi karşı-sında arada kalan geniş bir kesimdir. Hizbullah bu genişkesimler içinde var olabilmiştir. Kürd halkının yoksulluk,ulusal ezilmişlik ve uygulanan saldırgan politikalar karşı-sında günlük hayatının her anında yaşadığı çaresizlikonlar arasında dine sığınmanın yaygın olmasının nedeni-dir. Yoksulların çaresizlik karşısında dine sığınması oradada rahat etmelerini sağlamaz aksine orada da kapitaliz-min onları kullanmalarına olanak sağlar. Kürd halkı ara-sında çaresizce dine sığınanların yaygınlığı onların dinikullanan güçlerin eline düşmelerine kapıyı açmıştır. Hiz-bullah çaresizce dine sığınan insanların vahşet için kul-lanılmasının adı olmuştur. Hizbullah’ın mezar evlerinin

37

Page 38: FasistDevletveDirenis

ortaya çıkarılarak devlet tarafından artık işe yaramaz biraraç olarak bir kenara atılması Hizbul-Kontra etkinliğin-deki insanların dağılmasına yol açmış ancak onları bitir-memiştir. Hizbul-kontra devletle olan ilişkisinisorgulamaya yönelmiş ve bu sorgulama karşısında sa-dece devletle arasını daha iyi tutuması gerektiği sonu-cunu çıkarabilmiştir. İşlediği sayısız cinayet ve vahşetinhasabını vermemiş ve Hizbullah’ın Kürd illeri dışınaaçılma faaliyetini yanlış bulmak dışında bir sonuca vara-mamıştır. Kürdistanla sınırlı bir faaliyetin devletin onlaraçizdiği alan olduğunu ve bu alanda kalacaklarını göster-mek açısından Hizbul-Kontra 2000’li yıllar içinde Musta-zaf-Der adlı yardımlaşma derneği oluşturmaya girişmiştir.Dayandığı kesimlerin yoksulluğu ve yoksunluğunu enkötü biçimde sömürmek için oluşturulan Mustazaf der-nekleri Hizbullah’ın dağılmış yapısının bir arada tutulma-sını sağlamış ve 2000’li yıllarda ülke geneline yayılanüyelerini 2011 tarihinde örgütün yeni lideri Edip Gümüşve arkadaşlarının “yanlışlıkla” tahliye edilmelerinin ardın-dan “Hicrete” davet ederek Kürdistan’a dönüş çağrısıyapmıştır.

Kürd hareketinin gelişmesini engellemek konusunda heryolu deneyen devlet Hizbul-kontra’nın Kürdistan’daHÜDA-PAR olarak yeniden sahneye çıkmasını sağlamıştır.HÜDA-PAR olarak yeniden siyaset alanına giren Hizbul-Kontra Kürdistan’daki devletin “sivil saldırı çetesi” ol-makla devletten ayrı duran İslami kesimlerin sesi olmakarasında gidip gelenlerin ortaklaşa bir organizasyonudur.HÜDA-PAR adına polisin ortalıkta provokasyon yapma ça-lışması 1990’lı yıllardaki “faili meçhul” faaliyetlerin yeni-den gündeme getirilmesinin ilk adımlarıdır. HÜDA-PARadına zaman zaman il temsilcilikleri polis provokasyonlarıhakkında kendilerini savunan açıklamalar yapmakta vepolisin hemen her seferinde provokasyonlar için “neolmuş üstlenin” dediğini bildirmektedirler. HÜDA-PAR’ın

38

Page 39: FasistDevletveDirenis

Kürdistan’da devlet eliyle de organize edildiği bölgedegörev yapan polisin, askerin devlet görevlilerinin bilgisin-dedir. Yaptıkları provokasyonlara karşı HÜDA-PAR il yet-kililerinin açıklamalarını her seferinde şakınlıklakarşılamaları bunun göstergesidir. HÜDA-PAR adına faa-liyet gösterenlerin Kürd hareketinin hemen her eylemineyönelik provokatif saldırılar içinde olduğu gözlenmekteve Kürd hareketini İslami kesimlerden uzaklaştırmak içinçabalamaktadırlar. Yoksulluklarını “elaleme” gösterme-mek için kadınların girdiği kara çarşaflar HÜDA-PAR’ınkadınlarla ilgi yaşam dayatmasına dönüşmüş ve Kürdle-rin her bireyinin yaşama katılışlarındaki her anın denetimaltına alınması için HÜDA-PAR serbest bırakılmıştır. Ka-dınların, erkeklerin, çocukların hayatlarını her an nasılyaşayacakları, ne yapabilecekleri ve ne yapamayacaklarıçarpıtılmış bir İslami inanç kıskacına sokularak Kürdlerinuslandırılması için HÜDA-PAR tarzı İslam dışında olanherkes devlet eliyle saldırıya açık hale getirilmektedir.

Kürdlerin “uslandırılmış” bir Kürd olmaları konusundaHÜDA-PAR devrededir. İslamla devlete “yabanice” bağlan-mış uslandırılması gereken “cahil” Kürdler” anlayışını dev-let yüzyıldır işlemektedir. HÜDA-PAR çaresizlikle dinesığınan geniş Kürd kesimlerinin devletin bu anlayışınauygun uslandırılmasının adımıdır. HÜDA-PAR’a karşı Kürd-lerin savunma adımları atılmaktadır. Yakın gelecekte yeni-den devletçe silahlandırılan yeni Hizbul-Kontra’nın adımlarıHÜDA-PAR’ın adımlarıdır. HÜDA-PAR içinde yer alanİslam’a çaresizce sığınmış insanların devletin bu yeni sal-dırganlık oyunu karşısında yapabilecekleri yegane şey dev-letle Kürdlerin hakları için çatışabilmeyi göze almaktır.Devletin “güvenli kolları” arasında HÜDA-PAR’la yürünecekyol sadece devletin uslandırılmış Kürdü olmak için kendikardeşini katletmeye gönüllü olmaktır.

39

Page 40: FasistDevletveDirenis

MHP – BBP ve Diğer Sivil Faşist Çeteler

1950’lerde yeni bir şekil verilerek piyasaya sürülen “sivil-lerin kontrgerilla” için organize edilmesi faaliyeti 1960’lı yıl-larda hızlandırıldı ve “Türkiye Komünizmle MücadeleDerneği 1963 yılında kuruldu. Dernek, 1965 yılında genelbaşkanlığa Toprak Dergisi sahibi İlhan Egemen Darendeli-oğlu’nun geçmesi ile hızla yaygınlaştı. 1965’de 27 olanşube sayısı kısa sürede 110’a çıktı. 1965 yılından itibarenİzmir, Antalya, Adana, Erzurum, Kars ve Trabzon’da mi-tingler düzenledi. Fethullah Gülen bu yıllarda Erzurum’daKomünizmle Mücadele Derneği’nin kurucuları arasında idi.Derneğin önde gelen üyeleri, daha sonra İlim Yayma Ce-miyeti'nin kuruluşuna da önayak olmuşlardır.

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, 16 Temmuz 1965 tarihinde,TİP'in Bursa mitingine yapılan saldırı sonrasında Komü-nizmle Mücadele Derneği fahri başkanlığından ayrılmıştı.”Devletin uzun yıllara dayanan kontrgerilla ve provokasyongeleneğiyle ilişkisi resmi düzeyden “gayrı-resmi” düzeyeçekilerek devam ettirilmiştir. Devlet kontrolünde olmayan,devletin yönlendirmesiyle hareket etmeyen hiçbir faşist,ırkçı saldırgan organizasyon yoktur. Devlet Osmanlı döne-minde oluşturulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı resmi çete faa-liyetini yıllar içinde çeşitlendirerek sürdürmüş ve buçeşitlendirme içinde değişik resmi ve sivil faşist çeteleroluşturulmuştur. Komünizmle Mücadele Derneği ile başla-yan süreçle oluşturulan ırkçı, gerici faşist çeteler toplumunher kesimi içinde yarı gizli faaliyet gösteren organizasyon-lara dönüştürüldüler. 1960’da 27.755.532 kişi olan nüfus1980’de 44.737.321’e, 2000’de 67.804.543’e 2013’de ise76.667.864’e ulaşarak iki nesil içinde neredeyse 3 kat bü-yümüştü. 1960’lara kadar uygulanan tekleştirme dayat-masındaki tek biçim ve tek merkezlilik yeterli olmadığı gibikarmaşıklığı giderek artan toplumsal yapıyı devlete sadık

40

Page 41: FasistDevletveDirenis

köleleler olarak tutumak için yeni biçimlere geçilmiştir. Bubiçimlerin her birinin özü devletin faşist yapısını korumaküzerinedir. Faşist devlet, 1950 ve 60’larda kırsal kesiminyaygınlığında “komünizm evinize gittiğinizde başkasınınşapkası evde asılıysa evden sessizce çıkacağınız rejimdir”saçmalığıyla idare ettiği tek tipleştirme kara propagansınınartık anlamını yitirmesine uygun yeni kılıklara girmiştir.1980’lerde yaygınlaştırılan magazin kültürüyle kadın erkekcinselliğini serbestçe alınıp satılan meta yapan burjuvayaşam biçimlerinin topluma “ideal yaşam biçimi olarak su-nulması” faşist devletin çeşitlendirilmiş kara propaganda-sına uygun yeni organizasyonlarının da mecburiyetineişaretçi olmuştur. Bu tarz basitleştirilmiş “alt sınıfların de-ğerlerine hitap ettiğine inanılan” yalanlarla sürdürülen pro-paganda toplumun karmaşık yapısı karşısında yetersizkalmıştır. 1950’lerden 1970 sonlarına kadar “komünizmdekadınlar çöpçü oluyor” diyerek oy avcılığı yapanlar1980’lerde ANAP’lı Özal dönemiyle birlikte “kadınların çöp-çülük yapmasının” nimetlerini anlatır duruma gelmişlerdir.

Değişip, dönüşen toplumsal yapı faşist devletin egemenli-ğini sürdürmek için yeni farklı biçimlere ihtiyaç duymasınıdayatmış ve devlet saldırgan faşist çetelerin farklılaşma-sına olanaklar sağlamıştır. MHP, BBP, Ulusal Parti, Doğu Pe-rinçek’in İşçi Partisi, vb gibi organizasyonlar devletinkontrgerilla faaliyetinin zeminini oluşturmuştur. Bu faşistçetelere AKP’nin teşkilatları da katılmış ve AKP devletinsivil saldırı çetelerinin de organize olduğu çete partisinedönüşmüştür. Faşist devlet toplumun hemen her kesimineyaygın olarak sızıp toplumu her alanda kontrol edecek me-kanizmalar kurma alışkanlığındadır. Bu faaliyet; Gladyo,Ergenekon, Derin Devlet, vb gibi farklılaştırılmış isimlerleanılsa da aslında devletin asli unsuru olmaya devam et-mektedir. Devletin faşist sivil çeteleri içindeki suçları çoğuzaman “kişisel hesaplar ve hesaplaşmalarla“ ortalığa seri-mektedir. Hemen her resmi ve sivil faşist çete “her şeyi

41

Page 42: FasistDevletveDirenis

devlet için yaptık, yapıyoruz” deme alışkanlığındadır. Dev-letten ayrı bir sivil faşist çete ve bu tarz çetelerin oluşmasıiçin zemin yoktur. Toplum içinde yaygınlaştırılan “güçlüyeyaranma ve yanaşma” kültürü faşist çetelerin “basitleşti-rilmiş ideolojik inançlarla” hareket etmesini sağlamaktadır.Sadece “Ne mutlu Türküm diyene” veya “en iyi Kürd ölüKürddür” denmesiyle linç için harekete geçebilecek birkesim daima hazır tutulmaktadır.

AKP, MHP, BBP, HÜDA-PAR, Ulusal Parti, Doğu Perinçek’inİP’i, vb gibi parti ve organizasyonlar faşist saldırganlıkmerkezleridir ve insanlık suçlusu organizasyonlardır. Buyerler devletin kontrgerilla faaliyetinin yasal zeminde or-ganize edilmesi için kullanımaktadır. Faşist devletin top-lumsal farklılaşma arttıkça çeşitlendirdiği kontrgerillafaaliyetleri devletin ayrılmaz bir parçası olmaya devam et-mektedir.

42

Page 43: FasistDevletveDirenis

FAŞİZME KARŞI DİRENİŞ

Bir mücadeleyi faşizme karşı direniş olarak tanımlanmakiçin o eylemin faşizme karşı bir karşı duruşunun olması vefaşizmin işleyişine yönelik en azından engelleyici bir içerikbarındırıyor olması gerekir.

Faşizm dünya sahnesine çıktığı ilk andan itibaren emekçilerve ezilenler tarafından direnişle karşılanmıştır. Faşizmekarşı direnişin ne olduğu sorusuna verilecek yanıt eylemin,hareketin faşizmin işleyişine yönelik engelleyici olup olma-dığıyla ilgilidir. Faşizm içinde de “muhalif sesler, durumlar”vardır. Bunlar çoğunlukla, faşizmin işleyişindeki keyfiliğindoğal sonucu bitmek tükenmek bilmeyen iç sürtüşmelerinsistem içi çekişmelerin yansımasıdır. Bir eylemin, hareketinfaşizme karşı direniş olarak tanımlanması o eylemin, ha-reketin faşizmin işleyişini düzeltmeye çalışan değil faşizminişleyişini engeleyici olmasını gerekli kılar.

Tekelci kapitalizmin egemenliğini sürdürme aracı olarak fa-şizm, tekelci sermayenin siyasi yönetim biçimi olarak enkeyfi uygulamalarının yer aldığı sığınağıdır. Toplumlar işle-yişini sürdürmek için belirli kurallara ihtiyaç duyarlar tek-elci kapitalizm faşist devlet biçimini egemen kıldığıtoplumları idare etmek için de yine belirli kurallara gerek-sinim duyar. Faşizm bu kuralların hiçbir zaman “güçlüler”için geçerliliğinin olmamasıyla kendini gösterir. Var olan birtoplumsal kural, yasa, gelenek vb. o toplumun vazgeçil-meziymiş gibi tanımlanırken bir anda gereksiz sayılabilinir.Faşizmde toplumsal kurallar, yasalar, gelenekler vb toplu-mun işleyişi için gereken her şey egemenlerin istek ve çı-karlarına göre her an değiştirilip, esnetilebilinir. Faşizmkendi ilan ettiği kural ve yasaları da tanımamanın yönetimbiçimidir. Türkiye’nin son 80 yıllık faşist devlet biçimibunun bitimsiz örnekleriyle doludur.

43

Page 44: FasistDevletveDirenis

Faşizme karşı direniş geleneği zayıf kalmış ancak hiçbirzaman kesilmemiş bir toplumsal yapımız var. Osmanlı’dangelen devletin “kulu” olma geleneği uzun zaman egemen-liğini “kayıtsız şartsız” sürdürmüş ancak 1960’lı yıllarlabirlikte bu “kul olma” geleneğine karşı halk hareketlerioluşmaya başlamıştır. Faşist devletlerden kopyalanarakoluşturulan yasalar, devlet organizasyonları vb Osman-lı’dan devralınan baskıcı geleneklerle “yerli” hale getiril-miştir. Faşizmin egemenlik biçimine karşı ise “sistemmuhalifliği ve savunma hali” zayıfta olsa daima olmuştur.Faşizmin saldırganlığına karşı direniş hali onun saldırıla-rıyla kendisini ifade edebilmiştir. Kürtlere yönelik “asimi-lasyon ve yok etme” saldırıları daima direnişlekarşılanmıştır. Dersim soykırımı faşist devlete karşı zayıfda olsa bir direnişin de ifadesidir. Devletin şidetle yok et-meye çalıştığı Alevi Kürtlerin kendilerini savunmak için gi-riştikleri çabalar faşizme karşı direniş hareketininörneklerindendir. Faşizmin tıpkı Nazi Almanya’sındaki“soykırım” örneklerine benzer bir soykırım uygulamasıolan Dersim soykırımındaki direnişin gücü, Varşova Get-tosu’nda nazilere karşı ele geçirdikleri bir kaç silahla daolsa direniş gösteren Yahudilerin direnişi kadar bir gücesahipti. Ancak onlar kadar anılması gerekli olan bir direnişdestanı özelliği de taşımaktadır.

Faşizmin 30’lu yıllarda bir devlet biçimi olarak yerleştiril-mesi sürecinde Dersim isyanı ve soykırımı faşist devletinsuç hanesine yazıldığı gibi faşizme karşı direnişin de ha-nesine yazılmıştır. Faşizme karşı direnişin o dönemden buyana farklı biçimleri denenmiş ve uygulanmıştır. Bazen birdevrimcinin örneğin Remzi Basalak’ın yakalanıp emniyettebasın karşısına çıkarıldığında “suç unsurları” denen eşyadolu masayı tekmeleyerek işkencecilere işkencehaneiçinde “evet ben komünistim bana iyi bak işkenceci” diye-rek meydan okuma çabası olmuş, bazen geniş kitlelerin ör-neği 15-16 Haziran 1970 Direnişi eylemi haline gelmiştir.

44

Page 45: FasistDevletveDirenis

Faşizme karşı direniş temel olarak faşizmin işleyişine kar-şıtlık oluşturmakla ilgilidir. Faşizmin yaratmaya çalıştığı“boynu eğik her denene sorgusuz yargısız uyan” insan vehalk tipi yerine karşı çıkan ve direnen bir özellik direnişintemel özelliğidir.

Faşizme karşı direniş şu veya bu eylemi yapmakla ilgili de-ğildir hayatın her alanında faşizmin işleyişine karşı koymaklailgilidir. Faşizm, toplumsal işleyişin her alanıyla ilgili bir sis-temdir. Kaldı ki bizim gibi 80 yıldır faşizmle yönetilen bir ül-kede faşizm toplumsal her gözeneğe sızmanın yollarınıdenemiştir ve bunda da ısrarcıdır. Faşizmi sadece askeridarbe dönemleriyle kısıtlı bir devlet biçimi olarak tanımlayan-ların bu anlamda yanılgıları vardır. Faşizme karşı direnişi birkaç eylem biçimi ile tanımlamak faşizmi ve direnişi anlama-makla ilgilidir. İnsanların “sosyal, toplumsal bilimler” açısın-dan “cahilleştirilmesinde ve bilgisiz tutulmasında” önemlimesafeler kateden kapitalizmin insanların sadece bir kaç ve-riyle kısa yoldan sonuçlara varmasını teşvik ettiği bir gerçek-tir. Bir kaç “simgeyle” dünyanın “Yahudilerin egemenliğinde”olduğunu sananlardan, bir kaç efsaneyle “Darvin’in evrim ku-ramı”nı çürütüğünü sanan şaklabanlara kadar her tür saç-malık kapitalizmde kendisine geniş alanlar imkanlar bulur.Faşist devlet biçimlerinde bu tarz önyargılı tutumlarla düşün-düğünü, bildiğini sanmak ise genel kuraldır. Faşizmi sadecebir darbe uygulaması sanmak veya bir siyasi partiyle kısıtlıtutmak faşizmi hiç anlamamak ve ona karşı direniş içinde ol-mamakla ilgilidir. Faşizmin kendisine karşı direnenler içindeyaratmaya çalıştığı tahribat, bölmek parçalamak ve mücade-leyi saptırmakla ilgilidir. Bunu yapmak için baş vurduğu yön-temlerden biri de faşizme karşı direnişin gereklerini yerinegetiremeyip onun yerine “karşı çıkarmış” gibi davrananlarıgeniş kitlelerin “bilgizsizliğine” dayanarak körüklemesidir. Fa-şizme karşı direnişi onun toplumsal yaşamın her alanına sız-mış olduğunu bilerek tanımlamak gerekir. Bir Ermeniye,Çingeneye veya bir başka insana sırf doğumdan gelen özel-

45

Page 46: FasistDevletveDirenis

likleri nedeniyle ayrımcı veya saldırgan davranmak faşizmintoplumsal yapıya sinmişliğiyle ilgilidir. Aynı şekilde toplumsalolaylara haklılık ekseni yerine güç ekseniyle bakmak vb gibidavranışların yaygınlığı faşizmin toplumsal alandaki etkinli-ğine göstergedir. Faşizme karşı direnişi bu yaygınlığı içindegörmek ona karşı mücadelenin toplumsal her olay ve du-rumda oluşturulabileceğini de görmeyi sağlayacaktır.

Faşizme kaşı direnişin temeli onun işleyişine engel olmakve ona karşı tutum takınmakla ilgili olması eylemseldir.Toplumda insanların ortak çabalar sarf etmelerine, daya-nışmalarına karşıt olan kapitalizm, faşist devlet biçimiylekuralsız şiddetin kullanılmasıdır.

Faşizme karşı direnişin dönemlere, zamana göre ön planaçıkan eylem biçimleri vardır. Bu eylem biçimleri o dönem fa-şizme karşı mücadelenin diğer yöntemlerini de peşinden sü-rükleyip onları da güçlendirir veya artık gereksiz kılar. 1980’liyıllarda işçi eylemliliklerinde toplu olarak sakal kesmeme,saç kesme vb gibi eylemlilikler vardı. Bunlar o dönemde işçisınıfına yönelik devlet saldırganlığı karşısında toplumsal du-yarlılık uyandırması açısından önem taşıyan eylemlerdi. Bueylemler bir direniş halinin ifadesiydi. Ancak 1989 yılında iş-çilerin yaptığı Bahar Eylemleri ve 1990 Başındaki ZonguldakBüyük Madenci Direnişi eyleminden sonra bu tarz eylemli-likler “gereksiz” direniş dışı eylemlilikler olmuştu. Faşizmekarşı direniş eylemi faşizmin sınırıyla ilgilidir. Onun toplumadayattığı yaşayış sınırı neredeyse direniş oradadır. Faşizmin,emekçiler, ezilenler yürüyemez dediği yerde yürüyüş yap-mak, Yürürler ama slogan atamazlar dediği yerde sloganatmak, Slogan atarlar ama polis saldırdığında taş atamazlardediği yerde taş atmaktır. Direnişin biçim ve yöntemlerinetoplumsal mücadeledeki durum belirler. Faşizme karşı direnişancak onu yıkıp hesap sormaya başlandığı zafer anında biter.O zamana kadar hayatın her alanında faşizme karşı direnişiyaratmak bir insan olma sorunudur.

46

Page 47: FasistDevletveDirenis