ETTOM E - YAYIN · T.C. ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ...
Transcript of ETTOM E - YAYIN · T.C. ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ...
T.C.
ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ
TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ETTOM E - YAYIN
İNOVASYON 2018 / 1
Sıfır Atık Projesi kapsamında e - yayın olarak çıkarılmıştır.
1
SUNUŞ
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Uygulama ve Araştırma
Merkezi (ETTOM) bünyesinde çalışan Uzmanların, sorumlu oldukları birimlerdeki
uzmanlık alanları doğrultusunda hazırlamış oldukları ETTOM e-Yayın 2018/1 ile öncelikli
hedefimiz; faaliyet alanımız ile ilgili konulara bilimsel bir yaklaşım geliştirerek tüm
paydaşlarımızda Teknoloji Transferi farkındalığı yaratmaktır. Amacı; sahip olduğu
akademik donanımı ile yeniyi üretmek veya var olana değer katmak olan üniversitemiz çatısı
altında kurulan ETTOM, bu amaç doğrultusunda e- yayınlarının ilk sayısını “İnovasyon”
konu başlığı altında beş alanda ele almıştır. Bu yayında bulunan bilgilerin üniversitemiz
araştırmacılarına olduğu kadar, ülkemiz araştırmacılarına da değer yaratacağını ümit
etmekteyiz.
Yayınımızın ilk sayısını çıkarmanın verdiği mutluluğu sizlerle paylaşırken bir sonraki
sayımızda buluşmanın umudunu taşıyoruz.
Saygılarımla.
ETTOM Müdürü
Doç. Dr. Sertaç EROĞLU
2
İÇİNDEKİLER:
1. İnovasyon Nedir?___________________________________________________________ 3
2. Türkiye’de Açık İnovasyon___________________________________________________ 7
3. Ar-Ge Teşviklerinin İncelenmesi Ve İnovasyon Hızının Önemi ____________________ 12
4. Yeşil İnovasyon____________________________________________________________ 20
5. Yıkıcı İnovasyon___________________________________________________________ 24
3
1. İNOVASYON NEDİR?
İnovasyon kavramı, İngilizce’den Türkçe’ye yenilik ya da yenilikçilik olarak çevrilmiştir.
İnovasyon, teknolojik bir buluş ya da icat olarak algılanmasına rağmen, tam olarak bu anlama
gelmemektedir. Basit olarak tanımlamak gerekirse; “inovasyon; farklı, değişik, yeni fikirler
geliştirmek ve bunları uygulamak” olarak ifade edilebilir. İnovasyon daha önce çözülmemiş sorunları
çözmek veya daha karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla yapılabileceği gibi, mevcut olan
birçok ürün ve hizmeti daha kullanışlı, daha güzel ve daha çok insanın işine fayda sağlayacak hale
getirmeyi de amaçlayabilir. Çeşitli şekillerde karşımıza çıkan inovasyon ile yeni bir düzen
oluşturulmakta ve yaşam daha kolay hale getirilmektedir. [1].
İnovasyon sadece üretilen ürün ya da hizmetlerle sınırlı değildir. Ürün ve hizmetleri meydana
getirmek için gerçekleştirilen tüm süreç ve faaliyetleri de kapsayabilmektedir. Üründe ya da hizmette
herhangi bir değişim meydana gelmese de bu ürünü ya da hizmeti farklı bir pazarlama yöntemiyle
sunmak da inovasyon olarak ifade edilmektedir. İnovasyon; “yeni veya iyi derecede geliştirilmiş bir
ürün, süreç, hizmet, pazarlama yöntemi veya organizasyonel yöntemin, işletme içi uygulamalarda,
işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde uygulamaya konması” olarak tanımlanmaktadır [2].
İnovasyonlar ard arda gelen süreçlerden oluşmaktadır. Bu süreçler, inovasyon kültüründen gelen
gereksinim analizi ve fikir üretme aşamaları ile başlamakta ve sonrasında ürünün pazara
sürülmesinden ticarileşmesine kadar geçen aşamaları kapsamaktadır. Bu süreçler Tablo 1’de
belirtilmektedir.
Tablo 1.1. İnovasyon Süreçleri
4
1.1 İNOVASYON ÇEŞİTLERİ
1.1.1 Ürün İnovasyonu
Ekonomide belirli bir malzeme ve insan hizmeti vererek meydana getirilen kullanılabilir yarı
işlenmiş veya tamamlanmış maddeye “ürün” adı verilmektedir. Bir firmanın, yeni ve farklı başka bir
ürün geliştirip pazara sunması veya mevcut olan ürünlerinde daha kaliteli daha üstün özellikler ekleme
yoluyla değişiklikler yapmasına ise “ürün inovasyonu” denmektedir. Bu değişiklikler; teknik
özelliklerde, parçalarda ve malzemelerde, yerleşik yazılımda, kullanım kolaylığında veya diğer
işlevsel özelliklerde önemli iyileştirmeleri veya geliştirmeleri içerebilir. Örnek olarak Dell firması
tarafından tasarlanan ve 360 derece ekran dönüş kabiliyeti olan bilgisayar, bu tip inovasyon
çeşitlerinden biridir.
Resim 1.1. Ürün İnovasyonu Örneği
1.1.2 Süreç İnovasyonu
Kısaca “bir ürünün ya da hizmetin sunuluş yönteminde yapılan değişiklikler” olarak
tanımlanmaktadır. Bazı kaynaklarda “yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş üretim veya teslimat
yönteminin veya uygun ve yeni ara basamakların uygulanması” olarak da açıklandığı görülür [3]. Oslo
Kılavuzu, teknik, teçhizat veya bilgisayar yazılımlarına ilişkin yenilik ve iyileştirmeleri de “süreç
inovasyonu” içerisinde yer değerlendirmektedir. En bilinen süreç inovasyonlarından biri, Ford
tarafından geliştirilen “üretim bandı yöntemi”nin hayata geçirilmesidir. Bunun gibi CNC tezgahlarının
kullanımı da süreç inovasyonu olarak değerlendirilebilir. Hizmet sektörüne baktığımızda ATM’lerin
hayata geçmesi ya da internet üzerinden uçak bileti satın alınması gibi inovasyonlar birer süreç
5
inovasyonu olarak gösterilebilir [4].
1.1.3. Hizmet İnovasyonu
Bir firma ya da işletme tarafından pazara sunulan ve alıcılara sağlanan faydalar, birer hizmet
olarak adlandırılır. Hizmet sektöründeki gelişime en büyük katkıyı bilgi ve iletişim sektöründeki hızlı
gelişmeler sağlamıştır [5]. Hızla değişen teknolojinin yarattığı rekabet ortamı, sunulan hizmette yenilik
oluşturma zorunluluğu getirmiş ve bu da “hizmet inovasyonu”nu doğurmuştur. Bir işletmenin yeni,
güncel ve değişik bir hizmet geliştirip bunu piyasadaki müşterilerine sunması bir hizmet
inovasyonudur. Ürün inovasyonunda olduğu gibi, hizmet inovasyonunun da daha önce sunulmayan bir
hizmeti sunması şart değildir. Mevcut olan hizmetin daha verimli olması ve daha çok müşteri çekecek
şekilde değiştirilerek farklılaştırılması da yine hizmet inovasyonu yapmak anlamına gelmektedir.
Hizmet inovasyonuna en iyi örneklerden biri Türkiye’de uygulanmakta olan “Sağlık Bakanlığı
Hastane Randevu Sistemi”dir. Sistem uygulamaya konmadan önce, randevu almak için hastane
polikliniğine giderek sıra beklemek gerekirken, uygulama sayesinde “182 telefon hizmeti” ile
sistemden istenilen doktordan zaman ve kaynak kaybetmeden randevu alabilmek mümkün hale
gelmiştir.
Resim 1.2. Sağlık Bakanlığı Hastane Randevu Sistemi
1.1.3. Pazarlama İnovasyonu
Ürün ve hizmetler, pazara sunulmak amacıyla geliştirilmekte ve üretilmektedir. Ürünlerin ve
hizmetlerin daha çok müşterinin ilgisini çekebilmesi için ürün ve hizmetlerde; farklı ve yeni
tasarımların, güncellemelerin, ambalajların ve pazarlama yöntemlerinin daha çok geliştirilip
kullanılması, “pazarlama inovasyonu” olarak adlandırılmaktadır. Küreselleşme sürecinin getirdiği
artan rekabet ortamı, işletmelerin pazarlama inovasyonu yapmasını zorunlu hale getirmektedir [6].
Pazarlama yöntemindeki farklılık firma tarafından ilk kez kullanılıyorsa, örneğin; ambalaj
değişikliğine ilk kez gidiyorsa, bu işlem “pazarlama inovasyonu” kapsamına girmektedir. Pazarlama
6
inovasyonu için; televizyon programlarındaki sunucu veya oyuncunun sanki programın bir
parçasıymış gibi ürün tanıtmasını (ürün yerleştirme stratejileri) örnek verebiliriz.
Kaynakça
[1] Göksu, A., ve Güngör, G. (2013). Kamu İnovasyon Uygulaması: Türkiye Örneği, Sakarya Üniversitesi Akademik
Platform Yayını. Akademik Platform.
http://www.isites.info/pastconferences/isites2013/isites2013/papers/isites13246.pdf adresinden 20 Haziran 2018
tarihinde alınmıştır.
[2] Arpacı, İ. (2011). Kamu kurumlarında teknolojik inovasyon ve inovasyon politikası, ODTÜ Gelişme Dergisi, 2, 38.
[3] Örücü, E., Kılıç, R., ve Savaş, A. (2011). KOBİ’lerde inovasyon stratejileri ve inovasyon yapmayı etkileyen
faktörler: Bir uygulama, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12, 58-73.
[4] Freeman, C., ve Soete, L. (1997). Economics of Industrial Innovation (Third Edition), Cambridge, Massachutes: The
MIT Press.
[5] Yılmaz, T. (2010). Küçük ve orta ölçekli imalat işletmelerinde yenilik (inovasyon) yönetimi: İzmir ili örneği, Dokuz
Eylül Kurumsal Arşivi. http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/handle/12345/10759 adresinden 21 Haziran 2018 tarihinde
alınmıştır.
[6] Yavuz, Ç. (2010). İşletmelerde İnovasyon-Performans İlişkisinin İncelenmesine Dönük Bir Çalışma, Girişimcilik ve
Kalkınma Dergisi. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/81595 adresinden 21 Haziran 2018 tarihinde alınmıştır.
7
2. TÜRKİYE’DE AÇIK İNOVASYON
2.1. İnovasyon Kavramı ve Küresel Rekabet Üzerine Etkileri
OECD’nin (Organisation for Economic Co-operation and Development) tanımına göre
inovasyon: “yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet), veya sürecin; yeni bir
pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir
örgütsel yöntemin uygulanması” olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere
inovasyonun temel şartı, belirgin bir yenilik veya değişikliktir. Buna ek olarak, inovasyon sadece yeni
fikirler üretmek değil, bunları hayata geçirmek ve/ veya ticarileştirmek demektir. Bu sebepten dolayı,
firmaların ve ölçek ekonomilerinin büyüme ve gelişme için öncelikli olarak ihtiyaç duyduğu
inovasyon, katma değeri yüksek yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve yayılmasını sağlayarak firmalara
rekabet avantajı yaratmaktadır [1]. İnovasyon kavramı göz önünde alındığında, çalışılması gereken bir
diğer kavram ise “Ar-Ge” kavramıdır. Ar-Ge: “müşterinin talep ettiği mevcut ürün ve sistemlere
eklenecek özelliklerin, müşterinin istediğini en iyi şekilde yerine getirebilmesi için yapılan
çalışmalarla firmaların pazardaki ömrünü sürdürebilmek, rekabetçi olmak ve rakiplerin yaptığından
daha işlevsel, verimli ve üretken sistemler sunmak için yaptığı çalışmaların bütünü” olarak ifade
edilebilir [2].
Rekabet edebilirlik; “bir ülkenin verimlilik düzeyini belirlemeyen bir dizi kurum, politika ve
faktör” olarak tanımlanabilir. Dünya Ekonomik Formu, Küresel Rekabet Endeksi ile rekabet
edebilirliği ve verimliliği belirleyen unsurları farklı ağırlıklı ortalamalar ortaya koyarak
yansıtmaktadır. Endeksin amacı; ülkelerin verimlilik düzeyini belirleyen etmenleri ortaya koyup, o
ülkenin güçlü ve zayıf yanlarını ortaya çıkarmak ve politika yapıcılara yol gösterebilmektir.
Grafik 2.1. Küresel
Rekabet Endeksi 2017-
2018 [3]
8
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan Küresel Rekabet Endeksi 2017-2018
Raporu’na göre ülke bazında 137 ekonominin endeksi kıyaslandığında; ilk on sırada İsviçre, ABD,
Singapur, Hollanda, Almanya, Hong Kong, İsveç, Birleşik Krallık, Japonya, Finlandiya gibi dev
ekonomiler yer alırken, Türkiye 53. sırada yer almaktadır. 2012 yılında Türkiye’nin Endeks sırasının
43 olduğu göz önüne alındığında, 2012 yılı itibariyle küresel rekabette arka sıralara doğru
gerilediğimiz fark edilmektedir [3].
Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, dünyanın 32. ihracatçı ülkesidir. İhracatımızın
sadece % 2’si yüksek teknoloji ürünlerinden oluşmaktadır. Türkiye’nin bu durumdan kurtulması, refah
ve zenginlik üretebilmesi için yenilikçi bir stratejiye ve sağlam bir uygulama planına ihtiyacı vardır.
Rekabetçi gücümüzü artırmanın yolu ise inovasyon ve verimlilikten geçmektedir [1].
Artan rekabet düzeyi, firmaları ürünlerinde farklılaştırmaya yöneltmekte ve bu durum Ar-Ge
maliyetlerinin artışını beraberinde getirmektedir. Gelişim için gerekli olan bilginin işletme içerisinde
üretilmesinin maliyetlerde oluşturacağı artış, dışarıdan bilgi akışının gereğini ortaya koymaktadır.
İnovasyonda geleneksel işbirliğinden öteye geçilerek iç ve dış kaynaklardan bilgi sağlanması, firmanın
inovatif kapasitesinin artırılmasında önemli role sahiptir [4].
2.2. Kapalı İnovasyon
Endüstri devrimi ile işletmeler kendi sınırları içerisinde yönettikleri bir inovasyon stratejisi
benimsediler. “Kapalı İnovasyon” modeli olarak adlandırılan strateji ile işletmeler, yeni fikirlerin
bulunması, hayata geçirilmesi ve fikirlerin ticarileştirilmesine kadar tüm inovasyon sürecini bir işletme
fonksiyonu olarak işletme içinde planlamışlardır [5].
Şekil 2.1. Kapalı İnovasyon [5].
9
Kapalı inovasyona göre; 1) Alandaki tüm parlak beyinler işletme dahilinde çalışmaktadır, 2)
Ar-Ge karlılığı söz konusu olduğunda firma yeniliği bulmalı, geliştirmeli ve satmalıdır, 3) Firma
yeniliği herkesten önce keşfetmeli ve pazara sürmelidir, 4) Yeniliği pazara ilk süren kazanır, 6) Fikri
mülkiyetlerin rakipler tarafından kullanması ve rakiplerin kar etmesi engellenmelidir.
Ancak bilgi çağı olan 21. yüzyıl ile kapalı inovasyon gitgide değerini yitirmektedir. Bilginin
kontrollü yayılımı ve global işbirliği dinamiklerinin önem kazandığı günümüzde, yukarıda belirtilen
kapalı inovasyon prensipleri artık firmaların karlılığa ulaşmakta zorlandıklarını düşündürmektedir.
2.3. Açık İnovasyon
İşletmeler, zamanla kapalı inovasyonda uygulamaya bağlı değişiklikler yaratarak bir paradigma
kaymasına neden olmuşlardır. Açık inovasyona göre; 1) Artık işletme içinde ve dışında tüm parlak
beyinler ile çalışma arzusu vardır, 2) Kurum için Ar-Ge hala değer arz eden bir olgu iken, dış kaynaklı
Ar-Ge’nin değeri gitgide artmaktadır,3) Sadece araştırmayı gerçekleştiren kurumun kar ettiği algı
etkisini yitirmiştir. İyi bir iş planı pazarı pazara ilk nüfus etmekten daha önemlidir, 3) İç ve dış fikirleri
en iyi kullanan kazanır, 4) Fikri mülkiyetlerin diğer kurumlar tarafından kullanılmasından kar elde
edilir ve iş planı ile uyuşması halinde diğer kurumların fikri mülkiyetleri değerlendirilmelidir.
Chesbrough’a (2003) göre; açık inovasyon, teknolojik gelişmelere ayak uydurmak isteyen işletmelerin
iç ve dış inovasyon fikirlerini ve pazar kanallarını kullanması gerektiği görüşüne dayalı bir
paradigmadır [5].
Endüstrileşme sürecinde yaşanan gelişmeler, bilginin ve teknoloji transferinin önünü açmış,
tüketici odaklılığın öneminin artmasıyla da inovasyon modellerinde değişimler meydana gelmiştir.
İnovasyonun iç ve dış kaynaklardan gelen katkılarla, ortak çaba ile oluşturulmasını içeren “açık
inovasyon modeli” hızla yayılmaya başlamıştır.
10
Şekil 2.2. Açık inovasyon [5]
2.4 INVPORT
Türkiye’de açık inovasyon ve teknoloji transferinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması için
“Osmangazi İşbirliğim Teknoloji Transferi ve İşbirliği Platformu Projesi” kapsamında internet ve
sosyal medya tabanlı, yurtdışında işlerliği kanıtlanmış ve başarıya ulaşmış bir platform modeli örnek
alınarak, inovasyon ihtiyacı olan firmaların AR-GE alanında çalışan uzmanlar ile ortaklık kurmasına
imkan tanıyan bir platform sistemi, “INVPORT” adı altında geliştirilerek Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi’nin kullanımına sunulmuştur.
INVPORT Platformu; yenilikçi fikirlere, yeni teknolojilere, firmasını veya ürünlerini
yenilemek ihtiyacı duyan, yeni pazarlara yeni ürünler ile açılmak isteyen, mevcut üretim süreçlerini
modernize etmek isteyen, hızla değişen ve dönüşen müşteri ihtiyaçlarına cevap vermeye ihtiyaç duyan
firmalar ile yenilikçiliğe ve teknolojiye yönelik fikir ve çözüm sahibi kullanıcıların buluşturulmasını,
fikirler ve çözümler geliştirilmesini ve bu sayede teknoloji transferini amaçlamaktadır.
Resim 2.3. INVPORT web sitesi [6]
INVPORT, kolay ve pratik kullanımı ile teknoloji transferi paydaşlarını bir araya
toplamaktadır. INVPORT, kullanıcılarına dakikalar içerisinde sisteme kayıt olma, diğer paydaşlar
tarafından oluşturulmuş ödüllü proje fikirlerini inceleme, ödüllü proje fikri oluşturma, ödüllü proje
fikirlerine çözüm üretme ve çözüm başvurusunda bulunma, oluşturulan ödüllü proje fikirlerinin takibi,
gelen fikirleri inceleme ve değerlendirme fırsatları sağlamaktadır.
11
Kaynakça
[1] Turhan, Ö., Kasımoğlu, M., Halıcı, A., Aktaş, R., vd. (2012). Küresel Rekabet için Ar-Ge ve İnovasyon,
MÜSİAD Araştırma Raporları, Sayı:76, İstanbul: Pelikan Basım.
[2] Uğur, M., (2013). Ar-Ge Nedir İnovasyon Nedir?, Mimar ve Mühendis Grubu Dergisi, 74, 26.
[3] 2017 Küresel Rekabet Endeksi.
http://www3.weforum.org/docs/GCR20172018/05FullReport/TheGlobalCompetitivenessReport2017%E2%80%93
2018.pdf adresinden 13 Mayıs 2018 tarihinde alınmıştır.
[4] Linton, J., ve Walsh, S. (2004). Integrating Innovation and Learning Curve Theory: An Enabler for Moving
Nanotechnologies and Other Emerging Process Technologies into Production, R&D Management, 34(5), 517-
526.
[5] Chesbrough, H. W. (2006). Open innovation: The new imperative for creating and profiting from technology.
Cambrıge, Massachutes: Harvard Business Press.
[6] INVPORT Açık İnovasyon ve Teknoloji Transferi Platformu. www.invport.com adresinden 01 Mart 2018
tarihinde alınmıştır.
12
3. AR-GE TEŞVİKLERİNİN İNCELENMESİ VE İNOVASYON HIZININ ÖNEMİ
İnovasyon, son yıllarda firmalar ve uluslar açısından önemli bir rekabet aracı olarak
görülmektedir. Bunun yansıması olarak, inovatif faaliyetlerin firmaların performansları üzerindeki
etkileri literatürde merak uyandıran ve araştırılan konulardan birisi haline gelmiştir. Hem makro
boyutta ülkeler açısından, hem de mikro boyutta firmalar açısından önemi vurgulanan inovasyonun
firmaların performanslarını arttırma ve dolayısıyla içinde bulundukları ekonomiye katkı sağlayarak,
ülkenin refahını yükseltilmesinde önemli bir rolü olduğuna inanılmaktadır. Öyle ki, inovasyon ve
ekonomik performans arasında istatistiksel olarak önemli bir ilişki olduğunu ortaya koyan çalışmaların
sayısı azımsanamayacak boyutlara ulaşmıştır [1].
Ülkemizin ekonomik bağımsızlık yüzdesini ve toplumsal refah seviyesini yükseltmesinin en
önemli ayağı, bilim ve teknoloji alanında kaydettiğimiz ilerlemedir. Teknoloji, ekosistemimizdeki
bütün paydaşlar ile birlikte yüksek katma değerli ürün gelişimi ve uluslararası pazarlarda ülkemizin
rekabet gücünü artırmaya yönelik bilgi üretimi, ancak ekosistemdeki bütün üyelerin elini taşın altına
koyması ile mümkün olacaktır. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından hazırlanan “Ar-Ge Reform Paketi” ile ülkemiz sanayicilerine mali/ teknik açıdan bir çok
avantaj elde etmelerine yönelik imkan sağlanmış olacaktır.
Avrupa Birliği’nin Teknoloji Politikası, 23-24 Mart 2000 tarihlerinde kabul edilen “Lizbon
Stratejisi” kapsamında belirlenmiştir. Bu strateji kapsamında; AB üye ve aday ülkeler için yıllık Ar-Ge
harcamalarının GSYİH’e oranının %3 olması somut bir hedef olarak belirlenmiştir.
Avrupa Birliği üyeliği için aday olan ülkemizde 2002 yılında %0,53 olan GSYİH oranı, 2012
yılında %0,92’ye kadar yükselmiştir. 2014 yılında ise %1,01 olarak ilk defa %1 seviyesini
geçmiştir.Şüphesiz, 5746 sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun” ile 4691 sayılı “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu”nun bu oranın yükselmesinde önemli
bir payı mevcut olduğu söylenebilmektedir. Ülkemizdeki Ar-Ge faaliyetlerini destekleyen 5746 Sayılı
“Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun” ve bağlantılı teşviklerini
düzenleyen kanun, 28.02.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun, 16.02.2016 tarihinde ise yeni Ar-
Ge teşvik paketi kapsamında ciddi revizyonlara uğramıştır. Bu revizyonlardan en önemlisi de; artık
tasarım faaliyetlerinin de ar-ge faaliyeti gibi desteklenecek olmasıdır. Bu kapsamda kanunun adı
“Araştırma Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Kanunu” olmuştur.
13
3.1. 4691 Sayılı Kanun Kapsamında Sağlanan Destek ve Teşvikler
Türkiye’de Ar-Ge faaliyeti yürüten şirketlerin, Ar-Ge mevzuatı ve nakit destek programları
kapsamında sağlanan farklı teşvik ve desteklerden faydalanma imkanı bulunmaktadır. Şirketlerin, Ar-
Ge ve yenilik faaliyetlerinin maliyetlerini düşürmek amacıyla yapılarına en uygun destek ve teşvik
mekanizmasından faydalanmaları önem arz etmektedir [2].
Tablo 3.1. 4691 ve 5746 sayılı kanunların karşılaştırılması
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu
5746 sayılı Ar-Ge ve Tasarım Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun
Kurumlar vergisi istisnası
%100 Ar-Ge ve Tasarım indirimi
Gelir vergisi istisnası (%100)
Gelir vergisi stopajı teşviki (%80-90-95)
Sigorta primi işveren hissesi desteği (%50)
Gümrük vergisi istisnası
Temel bilimler desteği
Damga vergisi istisnası
(sadece bordrolarda)
Damga vergisi istisnası
KDV istisnası
-
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ne sağlanan destek ve teşvikler aşağıda belirtilmiş olup, söz
konusu destek ve teşviklerden yararlanabilmek için, şirketlerin 4691 Sayılı “Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu”nda belirtilen Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde konumlanması (yeni bir şirket
kurmak/ mevcut şirketlere bağlı bir şube açmak suretiyle) gerekmektedir.
14
3.1.1. Kurumlar Vergisi İstisnası
Teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflerin münhasıran bu bölgelerdeki
yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar 31.12.2023 tarihine kadar Gelir ve
Kurumlar Vergisi’nden müstesnadır. Bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin bölge dışında
gerçekleştirdikleri faaliyetlerinden elde ettiği kazançlar, yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilmiş
olsa dahi istisnadan yararlanamaz.
3.1.2. Gelir Vergisi İstisnası (+ Ücretlerde Damga Vergisi İstisnası)
6170 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı, Ar-Ge ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretlerinin
her türlü vergiden 31.12.2023 tarihine kadar müstesna tutulacağı hükme bağlanmıştır.
3.1.3. Sigorta Primi Desteği
4691 sayılı “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu”nda sigorta primleri ile ilgili destek
bulunmamakla birlikte, 5746 sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun”da teknokent bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerin Ar-Ge ve yazılım personelinin ücretlerine
ilişkin Sigorta Primi işveren hissesi desteğine yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Bu kapsamda,
4691 sayılı Kanun çerçevesinde ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin, bu çalışmaları
karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan Sigorta Primi işveren hissesinin yarısı Hazine
tarafından karşılanmaktadır.
3.1.4. KDV İstisnası
Katma Değer Vergisi Kanunu'nun geçici 20. Madde kapsamında ''4691 sayılı Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunu”na göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin
kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde münhasıran bu bölgelerde
ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri
komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetlerinin Katma Değer Vergisi’nden
müstesnadır. Bununla birlikte, 6170 sayılı Kanun ile 4691 sayılı Kanun’da yer alan KDV istisnasına
ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamış olup, Kanun’da hali hazırda yer alan düzenlemeler
31.12.2023 tarihine kadar geçerliliğini korumaktadır.
15
3.1.5. Gümrük Vergisi İstisnası
Ar-Ge, yenilik ve tasarım projeleri ile ilgili araştırmalarda kullanılmak üzere ithal edilen eşya,
gümrük vergisi ve her türlü fondan, bu kapsamda düzenlenen kağıtlar ve yapılan işlemler damga
vergisi ve harçtan müstesna edilmiştir.
3.1.6. Temel Bilimler Alanlarından Mezun Personel İçin Sağlanan Ek Destek
Temel bilimler alanlarında (Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji) en az lisans derecesine sahip
Ar-Ge personeli istihdam eden Ar-Ge merkezlerine, bu personelin her birine ödedikleri aylık ücretin o
yıl için uygulanan asgari ücretin aylık brüt tutarı kadarlık kısmı iki yıl süreyle Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacaktır.
3.2. 5746 Sayılı Kanun Kapsamında Sağlanan Destek ve Teşvikler
Araştırma ve geliştirme; “kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının
artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik
bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile
alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan,
çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetler” olarak tanımlanmaktadır [3].
Ülkemizdeki Ar- Ge desteklerini dağıtan tüm kurumlar bu kanun kapsamında hareket
etmektedir. TÜBİTAK TEYDEB projeleri, KOSGEB Ar-Ge İnovasyon projeleri yapan firmalar 5746
sayılı kanun kapsamında sağlanan teşvikleri kullanabilmektedirler. Ar-Ge ve Tasarım merkezi olan
tüm kuruluşlar da herhangi bir projesinin onayına bakılmaksızın bu kanun kapsamındaki teşviklerden
yararlanmaktadırlar. 5746 sayılı kanun ile birlikte Ar-Ge ve Tasarım merkezlerinde çalışacak
minimum personel sayısını belirleme hakkı Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Bakanlar Kurulu,
yayınladığı karar ile birlikte birkaç sektör dışında tüm sektörlerde Ar-Ge merkezi çalışan sayısını 15’e
tasarım merkezi çalışan sayısını 10’a indirmiştir [4].
5746 sayılı kanunundan elbette yalnızca Ar-Ge merkezleri (1 Mart 2016’dan itibaren Ar-Ge
merkezlerine ek olarak tasarım merkezleri) faydalanmamaktadır. Ar-Ge merkezlerine ek olarak;
teknoloji merkezi işletmelerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji
geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve
kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından
veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, Rekabet Öncesi İşbirliği
projelerinde ve Teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlar 5746 sayılı kanunun sağlamış
16
olduğu istisna ve teşviklerden faydalanabilmektedir[1]. Yukarıda belirtilen kriterlere uyan firmalar,
Ar-Ge faaliyetlerine ayırdıkları süre ve kaynakları oranınca Kurumlar/ Gelir Vergisi İstisnası, Gelir
Vergisi Stopajı Teşviki, SGK İşveren Payı Desteği ile Damga Vergisi istisnalarından
faydalanabilmektedir. Ayrıca, 6676 sayılı Torba Yasa kapsamında Temel Bilimler (Matematik, Fizik,
Kimya ve Biyoloji) konusunda derece sahibi personel için ek ayrıcalıklar da getirilmiştir [5]. Bu kanun
ile birlikte kurumlara aşağıdaki maddelerde teşvikler sağlanmaktadır:
3.2.1. Ar-Ge İndirimi:
Firmaların ar-ge projelerine yaptıkları harcamaları indirim konusu yapmasına olanak
sağlamaktadır. Örneğin bir firma ar-ge merkezinde yıllık 1.000.000 TL harcama yaptı ise, 1.000.000
TL daha aktifleştirme sureti ile gider yazabilmektedir. Bu sayede firmalar yaptıkları gideri iki kez
gider yazabilmektedirler.
3.2.2. Gelir Vergisi Stopajı Desteği:
Eski kanunda %80 olan Gelir Vergisi stopaj desteği son yapılan revizyon ile birlikte %95’lere
kadar yükseltilmiştir. Özellikle temel bilim mezunu çalışanların gelir vergisi muafiyeti artırılmıştır.
3.2.3. Sigorta Prim Desteği:
Bu kanun kapsamında çalışan personeller, SGK İşveren payının %50’sinden muaf
tutulmaktadırlar. Ancak bu muafiyetin uygulanabilmesi için firmaların SGK borçlarının olmaması
gerekmektedir.
3.2.4. Damga Vergisi İstisnası:
5746 sayılı kanun kapsamında çalışan personeller, Damga Vergisi’nden muaf tutulurken yine
bu kapsamda yapılacak her türlü sözleşme de Damga Vergisi’nden muaf tutulmaktadır.
3.2.5. Gümrük Vergisi Muafiyeti:
5746 sayılı Kanun kapsamında yapılan alımlar, her türlü Gümrük Vergisi ve harçtan muaftırlar.
3.2.6. Personel Desteği:
5746 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş Ar-Ge merkezlerinde istihdam edilecek temel bilim
mezunu çalışanların maaşlarının 1 brüt ücreti 2 yıl boyunca Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı
17
tarafından karşılanacaktır. Destek alacak personel sayısı Ar-Ge merkezi personel sayısının %10’unu
geçemez.
3.3. 6676 sayılı Kanun kapsamında sağlanan destek ve teşvikler
Bu torba yasa ile birlikte Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunan işletmelere sağlanacak olan
istisna, teşvik ve indirimler önemli oranda artmıştır. Ayrıca Ar-Ge merkezine sahip olmayan firmalar
için de TÜBİTAK TEYDEB Ar-Ge destekleri verilmektedir. KOBİ ve diğer firmaların ihtiyaçlarını
kapsayan bu desteğin çeşitleri ve destek türleri aşağıdaki gibidir:
Tablo 3.2. Teşvik Türleri [6]
Teşvik
Türü Kimler Başvurabilir Bütçe
Proje
Süresi Destek Oranı
TEYDEB
1501
Sektör ve büyüklüğüne
bakmadan, ülkemizde
yerleşik tüm sermaye
şirketleri.
Sınırsız
En fazla 36
Ay
En az %40
En fazla %60
TEYDEB
1505
Üniversiteler veya kamu
araştırma enstitülerinin yürütücü
olarak yer aldığı ve KOBİ veya
büyük ölçekli şirketlerin müşteri
kuruluş
olarak yer aldığı projelerdir.
1 milyon
TL
En fazla 24
Ay
KOBİ’li ortaklar için
en fazla %75.
Büyük ölçekli
firmalar için enfazla
%60.
TEYDEB
1507
KOBİ şartlarını taşıyan sermaye
şirketleri. 500 bin TL
En fazla
18 Ay En fazla %75
TEYDEB
1511
Bütün özel sektör kuruluşları
çağrı konusuna uygun
projeleri ile başvurabilirler.
Çağrı
metninde
Çağrı met
ninde
KOBİ’ler için
enfazla
%75.
Büyük ölçekli
firmalar için en fazla
%60.
Sonuç olarak; rekabet üstünlüğünün ön plana çıktığı küresel piyasada ülkeler, fark yaratmak,
yeni ürünler ortaya koymak ve uluslararası yarışta öne geçebilmek için büyük çaba harcamaktadırlar.
Toplumları ürün ve hizmette çeşitliliğe ve yeni olanı icat etmeye yönelten bu durum, Ar-Ge ve
İnovasyon kavramlarını ön plana çıkarmıştır. Ülkelerin ekonomi ve sanayi politikalarının öncelikleri
arasında yer alan Ar-Ge ve İnovasyon, toplumsal düzeyde bir dönüşüme de kaynaklık etmektedir.
18
Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyona dayalı faaliyetleri ve bunların bilgi merkezleri üzerindeki genel
etkilerini ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışma, ulusal ve uluslararası ekonomik göstergelere
dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Göstergeler, umut verici istatistikler içermekle birlikte, son on yılda
Ar-Ge ve inovasyona dayalı yatırımların niceliksel boyutta arttığını, ancak niteliksel açıdan aynı
yorumu yapmanın güç olduğunu düşünülmektedir. Yenilenme hareketleri, bir taraftan inovasyona
bağlı değişime uyum sağlamaya çalışırken, diğer taraftan da inovasyonu ortaya çıkaran sistemin temel
bileşenleri arasında yer alan üniversiteleri ve dolayısıyla üniversite kütüphanelerini yapısal, yönetsel
ve işleyişe dayalı özellikleri itibariyle etkisi altına almıştır [7].
2008 yılında yürürlüğe giren 5746 sayılı Kanun ile ülke sanayicisinin yapacağı her türlü Ar-
Ge faaliyetlerinin desteklenmesi kanunlaşmıştır. 2016 yılında kanundaki büyük değişim ile birlikte
Ar-Ge faaliyetlerinin yanına tasarım faaliyetleri de teşvik kapsamına girmiş olup, Ar-Ge
merkezlerinde bulunması gereken çalışan sayısı ise otuzdan on beşe düşürülmüştür. Devletimizin
sunmuş olduğu Ar-Ge teşvikleri ve istisnaları, Ar-Ge merkezlerinin kar elde etmesine önemli ölçüde
destek sağlayacağı gibi, inovasyon hız ve kabiliyetimizin istenilen seviyelere ulaşmasına katkı
verecektir. Bu bağlamda, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Uygulama ve
Araştırma Merkezi (ETTOM) olarak, ülkemizde ve bölgemizde Ar-Ge merkezlerinin kurulumunu
teşvik edici çalışmalar yapmayı vizyon olarak benimsemiş durumdadır.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Uygulama ve Araştırma
Merkezi (ETTOM) olarak, başlıca amaçlarımızdan biri; bölgemizde kurulan Ar-Ge Merkezlerini,
yüksek katma değerli ürünler geliştirebilmesi ve kendi içerisinde Ar-Ge ekosistemini
geliştirebilmeleri için desteklemektir. Ayrıca bölgemizdeki tüm sanayi kuruluşlarının devletin Ar-
Ge destekleri hakkında farkındalık oluşturmak, bölge ve ülke ekonomisine daha fazla katkıda
bulunmalarını sağlamaktır. ETTOM olarak bölgemizde yeni kurulmaya başlayan Ar-Ge
merkezlerinin başarılı projelere imza atması adına her türlü desteğe hazır olduğumuzu belirtmek
isteriz.
Bölgemizdeki Ar-Ge merkezlerinin sürdürülebilirliğini sağlamaları adına ETTOM olarak
Ar-Ge Merkezleri Eğitim ve Hizmet anlaşmaları yapmaktayız. Bu anlaşmalar ve işbirlikleri
kapsamında kurulmuş veya kurulacak Ar-Ge merkezlerine;
Proje yazımı, fikri haklar, proje döngü eğitimleri ve proje yarışmaları düzenlenmekte,
TÜBİTAK TEYDEB, AB ve ARDEB proje dosyasının hazırlanması eğitimleri
yapılmakta,
Ar-Ge projeleri için alanında uzman danışman eşleştirmeleri gerçekleştirilmekte,
19
Ar-Ge Merkezi çalışanlarına ve yönetimine dönük Vizyon Geliştirme Seminerleri
verilmektedir.
Ülkemizde sağlanan Ar-Ge teşviklerinin çıktıları, gelecek dönemlerde bilginin ekonomik
değere dönüşmesini sağlayacaktır. Gerek endüstrinin kabiliyet ve yeteneklerinin artışı, gerekse
akademik dünyanın endüstri ile olan bağının güçlenmesi ülkemizin inovasyon hızında gelişmiş ülkeler
seviyesine ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Kaynakça
[1] Demirhan, D., ve Aracıoğlu, B. (2017). İnovasyon ve Finansal Performans Arasındaki İlişki: BIST Teknoloji
Endeksindeki Firmalar Üzerine Bir Araştırma, International Journal of Economic and Administrative Studies, 16, 195-
218.
[2] Karaçetin, Ö. E. (2018), Türkiye’de Ar-Ge ve Tasarım Teşvikleri, PwC Türkiye Makale.
https://www.pwc.com.tr/turkiye-de-arge-ve-tasarim-tesvikleri adresinden 01 Haziran 2018 tarihinde alınmıştır.
[3] Öztemiz, S. (2015). Türkiye’de Ar-Ge ve İnovasyona Bağlı Dönüşümün Bilgi Merkezlerine Yansıması, Hacettepe
Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, 199-208.
[4] Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesine İlişkin
Uygulama ve Denetim Yönetmeliği, 10 Ağustos 2016, 29797 sayılı Resmi Gazete.
[5] Göker, A. (2008). Sanayide ARGE Faaliyetinin Teşviki ve Özgün Bir Teşvik Kurumu Olarak Türkiye Teknoloji.
http://www.inovasyon.org/pdf/TUBA.TTGV.tarihce.agoker.Rev.I.pdf adresinden 04 Haziran 2018 tarihinde alınmıştır.
[6] Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), https://www.tubitak.gov.tr adresinden 01 Haziran
2018 tarihinde alınmıştır.
[7] Aras, G., Tezcan, N., Kutlu Furtuna, Ö., ve Aybars, A. (2014). Firmaların Ar-Ge ve İnovasyon Performansının
Stratejik Analizi, İstanbul Ticaret Odası, 2014-10.
https://www.researchgate.net/publication/288840978_FIRMALARIN_AR-
GE_VE_INOVASYON_PERFORMANSININ_STRATEJIK_ANALIZI adresinden 01 Haziran 2018 tarihinde
alınmıştır.
20
4. YEŞİL İNOVASYON
İnovasyon kelimesinin Türkçe karşılığı olarak literatürde önceleri daha çok yenilik, yenileşim
gibi kavramların kullanıldığı görülmektedir. İnovasyonun en eski tanımlarından biri Schumpter
tarafından 1939 yılında yapılmıştır. Bu tanıma göre yenilik; “sadece bir buluş veya gelişme değil,
teknik veya organizasyonel bir yeniliğin uygulanmasıdır”[1]. Günümüzde ise, her yeniliğin tüketici
gözünde bir değer taşımadığından hareketle “Ticarileştirilebilir Yenilik” veya “Değer Yaratan
Yenilik” ifadelerinin inovasyon kelimesini daha iyi karşıladıkları düşünülmektedir [2].
Bilindiği üzere Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla
birlikte, doğal kaynakların tükenmesi, enerji
ihtiyacının artması, çevre kirliliğinin oluşması ve
iklim değişikliği gibi sorunlar gündeme gelmiştir.
Bu kapsamda, bu sorunların bertarafı için çevre
yönelimli inovasyonlar belirmeye başlamış olup,
literatüre eko- inovasyon, çevresel inovasyon,
sürdürülebilir inovasyon ve yeşil inovasyon
kavramları girmiştir. Bu kavramlar birbirleri yerine
kullanılma durumları söz konusu olsa da, kendi
aralarında anlam farklılıkları bulunmaktadır.
Yeşil inovasyon tanımı için literatür taraması yapıldığında, geleneksel inovasyona göre
nispeten yeni bir kavram olduğunu görülmektedir. Bu kapsamda; “müşteri ihtiyaçlarını karşılamakla
birlikte çevre sorunları ve ilgili mevzuatlara karşılık olarak geliştirilen yeni fikir, ürün ve süreçlerin
uygulanması” yeşil inovasyon tanımlarından biridir. Bir diğer tanım ise; “enerji verimliliği, kirliliğin
önlenmesi, atıkların geri dönüşümü, çevreci ürün tasarımı ya da kurumsal çevre yönetimi gibi
konularda yenilik teknolojilerini içeren, çevreci ürün ve süreçlerdeki donanımsal ve yazılımsal
yenilikler” olarak yapılmıştır [3]. Başka bir tanım ise; “çevreye pozitif etkisi olan ve işletmeni rekabet
avantajını arttıran yeni fikirlerin benimsenmesi, uygulanması ve gözlemlenmesi için kullanılan
yöntem” şeklinde yapılmıştır [4].
Literatürdeki yeşil inovasyon tanımları incelendiğinde; ürün, süreç hizmet veya yöntem
şeklinde mevcut problemleri bertaraf ederek avantaj sağlaması gerekliliğinden bahsedilirken, çevre
açısından ise hemen hemen tüm tanımlarda çevreye olan olumsuz bir etkinin azaltılmasının birincil
amaçlardan biri olduğu görülmektedir [1]. Kısaca, inovasyon çalışmasının asıl amacı ne olursa olsun,
eğer çevreye faydalı bir değer elde ediliyorsa yeşil inovasyon çerçevesinde değerlendirilebileceği
21
görülmektedir.
Günümüzde ulusal ve uluslararası boyutta çevresel baskıların artması, enerji kaynaklarının
tükenmesi, üretim maliyetlerinin artması nedeniyle ve yeniden kullanım, geri dönüşüm vb.
kavramların benimsenmesi ile birlikte yeşil inovasyon özellikle üretim sektöründe stratejik bir araç
haline gelmeye başlamıştır. Yeşil inovasyon faaliyetleri ekonomik ve çevresel faydalar açısından bir
kazan- kazan durumu ortaya koymakta ve diğer inovasyon tiplerine istinaden özellikle enerji ve
kaynak maliyetlerin azaltılmasında daha etkili olduğu görülmektedir [1, 5].
İşletmelerin yeşil inovasyon yeteneği, sahip olduğu kaynaklar ile ilgilidir. Yeşil inovasyonun
başarısı ise işletme kaynakları ile doğru orantılı olmaktadır. Bununla birlikte mevzuatlara uyma
zorunluluğu, atık maliyetlerin düşürülmesi, işletmenin çevreyle ilgili farkındalığı, enerji ve hammadde
maliyetlerinin düşürülmesi, toplum üzerindeki imajın geliştirilmesi, pazar payının devamlılığı ve
arttırılması, işçilik maliyetlerinin düşürülmesi, beklenen gelecek mevzuatlar ve yeni pazarlara girme
düşüncesi işletmeler açısından yeşil inovasyon faaliyetleri açısından itici güç oluşturmaktadır [1, 2].
İşletmelerin yeşil inovasyon faaliyetlerinde bulunup bulunmadığını tespit etmek oldukça
zordur. Ancak her türlü inovasyonun değerlendirilmesinde patent başvuruları önem arz etmektedir.
Patent başvuruları, patent ailesi kavramına göre sınıflandırılmakta ve yeşil inovasyon çerçevesinden
değerlendirilebilecek başvurular yeşil patent olarak adlandırılarak, istatistiksel verileri tutulmaktadır.
Aşağıdaki grafikte Avrupa Patent Ofisi (EPO)’ya yapılan başvuruların 2003-2012 yılları arasında yeşil
patent başvurusu ile ilgili veriler sunulmaktadır. Grafik incelendiğinde, 2012 yılında bir düşüş olsa
bile, genel olarak yeşil patent başvurularının arttığı görülmektedir [6].
Grafik 4.1. Avrupa Patent Ofisi Yeşil Patent Başvuru Sayıları
22
Dünya üzerinde her türlü gelişmenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için kalite sistemleri
kullanılmaktadır. Aynı şekilde çevre yönetimi ve yeşil inovasyon ile ilgili de evrensel, ulusal sistemler
bulunmaktadır.Yönetim sistemleri ile yeşil inovasyon arasındaki bağlantıları analiz eden çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çalışmalar incelendiğinde, çevre yönetim sistemlerinin ve çevreyle ilgili
düzenlemelerinin, ürün yeniliklerinden çok, süreç yenilikleri üzerinde pozitif etkisi bulunduğu
görülmektedir. Çevre yönetim sistemlerinin kullanılması ile birlikte, işletme içerisinde girdilerin daha
etkin bir şekilde kullanılması ve zor olan hammaddelerin ve tehlikeli atıkların elimine edilmesine bağlı
olarak çevre kirliliğini önleyici sonuçlar elde edilebilmektedir [7].
Yeşil inovasyonu cazip hale getirmek ve yaygınlaştırılmasını sağlamak için elbette
faydalarından da bahsetmek gerekir. Bu kapsamda yapılan çalışmada yeşil inovasyonu ürün ve süreç
açısından faydalarını sıralanmıştır. Yapılan çalışmada,işletmeler yeşil inovasyon faaliyetlerinde
bulunduklarında; yüksek kalite ve belirli standartlarda üretme yetisi kazandığı, daha düşük ambalaj ve
ürün maliyetlerinin ortaya çıktığı, daha etkin kaynak kullanımın söz konusu olduğu, atık bertarafında
düşük maliyetlerin oluştuğundan bahsedilmektedir [8]. Bununla birlikte, yeşil inovasyonun süreç
açısından faydaları ise; malzeme verimliliği, süreç verimliğinde artış, izleme ve bakım faaliyetlerinin
sürdürülebilir olması, yan ürünlerinin değerlendirilmesi, daha az enerji kullanımı, depolama
maliyetlerinde düşüş, daha güvenli çalışma şartları ve dolayısıyla elde edilen tasarruflar, atıkların
taşınması, bertaraf edilmesi gibi faaliyetlerin düşmesi olarak sıralanmaktadır.
Sonuç olarak; dünya kaynaklarının önemli ölçüde azalması, yeşil inovasyon konusuna olan
dikkati artırmıştır. İşletmelerin doğaya olumsuz etkisi, bireysel etkiye nazaran çok daha fazla olduğu
için, işletmeler hem doğa hem de kendi işletmeleri açısından yeşil inovasyonu daha fazla önemsemek
zorundadırlar. Görüldüğü üzere dünya üzerindeki birçok işletme, yeşil inovasyon çalışmaları yaparak
çevreye olan zararı minimize edip kendi marka değerlerini arttırmaktadır. 2013 yılında en değerli
markalar sıralamasında ilk 50 markanın 33 tanesi aynı zamanda en “Yeşil Marka” arasında da yerini
almıştır [2]. Hem dünyada, hem de ülkemizde yeşil inovasyon konusunda gelişmelerin henüz arzu
edilen noktada olmadığı görülse de, bu konuda uluslararası anlaşmaların yapılması, konuyla iliği
mevzuat güncellemelerin olması, fon desteklerinin artması ile birlikte hem akademisyenlerin hem de
üretim sektörünün yeşil inovasyon faaliyetlerine ilgisi giderek artmaktadır.
23
Kaynakça
[1] Yiğit, S. (2014). İnovasyonun Çevreci Yüzü ve Türkiye Yönetim. Celal Bayar Üniversitesi ve Ekonomi Yayını.
21(1).
[2] Tepe, M. (2014). Sürdürülebilirlik ve Yeşil Yenilik Perspektifinde Türk İşletmelerinin İncelenmesi, Doktora tezi,
İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
[3] Chen, Y., Lai, S., ve Wen, C. (2006). The Influence of Green Innovation Performance on Corporate Advantage in
Taiwan, Journal of Business Ethics, 67(4), 332.
[4] Conding, J., ve Habidin, F. (2012). The Structural Analysis of Green Innovation and Green Performance in Malaysian
Automotive Industry, Research Journal of Finance and Accounting, 3(6), 172.
[5] Saunila, M., Ukko, J., ve Rantala, T. (2018). Sustainability as a driver of green innovation investment and
Exploitation, Journal of Cleaner Production, 179, 631-634.
[6] Avrupa Patent Ofisi. https://www.epo.org/index.html adresinden 04 Nisan 2018 tarihinde alınmıştır.
[7] Dayuan, L., Zhao, Y., Zhang, L., Chen, X., ve Cao, C. (2018). Impact of quality management on green innovation,
Journal of Cleaner Production, 170, 462-470.
[8] Porter, M. (1995). Green and Competitive: Ending the Stalemate, Harvard Business Review, 73(5), 120-134.
24
5. YIKICI İNOVASYON
Amerikalı bir bilim adamı olan Clayton Magleby Christensen, iş arkadaşı Joseph Bower ile
birlikte 1995 yayınladığı “Yıkıcı Teknolojiler: Dalga Yakalama” başlıklı makalesinde ilk kez yıkıcı
teknolojiler terimini kullanmış [1] ve 1997 yılında yayınladığı The Innovator's Dilemma adlı kitabında
“Yıkıcı İnovasyon Teorisi”ni kaleme almıştır [2]. İş arkadaşları ile birlikte analizine başladığı bu teori
Clayton’ı son 50 yılın en etkili iş teorisyenlerinden biri yapmış ve 21. yüzyıla damgasını vurmasını
sağlamıştır [3]. Özellikle büyük şirketlerin yer aldıkları pazarlara giriş imkanı tanıyan ve girişimciler
için vazgeçilmez bir yöntem olan yıkıcı inovasyon teorisi basitçe; “büyük şirketlerin fark edemediği
alanlarda kendisini büyüten girişimci şirketin, pazarı ele geçirmesi” olarak tanımlanmaktadır. Ticari
faaliyetlerde bulunan her şirket, ürünlerini veya verdikleri hizmetleri sürekli geliştirerek mevcut
müşterilerini korumaya ve yeni müşterileri çekmeye çalışmaktadır.
Şirketler bazen bu sürece gereğinden fazla adapte olarak, getirdikleri yeniliklere ekstra pay
biçmekte ve ürünlerinin veya hizmetlerinin bedellerini yükseltmektedirler. Bu da inovasyon
sürdürülürken belki de ihtiyaç duyulmayan özelliklerin müşterilere sunulmasına sebep olmaktadır.
İşletmeler, zamanla müşterilerin asıl ihtiyaçlarını ve taleplerini göz ardı etmeye başlamakta ve böylece
yeni bir pazar oluşmaktadır. Girişimciler, oluşan bu pazarı fark ederek, büyük firmaların düşük
maliyetli alternatiflerini oluştururlar. Zengin müşteri sayısını arttırmaya odaklanan büyük firmalar ek
özellikler sunmaya devam ederken “yıkıcı şirket” daha fazla müşteriyi çekebilmek için ürününü
geliştirmekte ve pazara yaymaktadır. Durum pazar lideri tarafından fark edildiğinde ise, yıkıcı şirket
pazarı çoktan ele geçirmiş olmaktadır. Sektör devlerinin bu duruma karşılık verebilmesi için ise
kendi yıkıcı inovasyonlarını geliştirmeleri gerekmektedir [4].
Bahsedilen her iki şirket için de başarılı olmanın tek yolu; mevcut pazarı birden fazla iş modeli
ile incelemek ve yaklaşmak, müşterilere sunulacak hizmetleri demografiye veya pazar boyutuna göre
değil de müşterilerin gerçek ihtiyaçlarına göre sınıflandırmak ve sürecin yürütülmesinde düşük
maliyetli yollar geliştirmek olarak görülmektedir.
Yıkıcı inovasyon, genellikle pazara yeni giren ve girişimciler tarafından oluşturulan
faaliyetlerle ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, büyük şirketlerin ve piyasa liderlerinin mevcut rekabet
koşullarında daha karlı alanlara yönelme ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Daha fazla kar ve bu
karlılıktan doğan rehavet ile gelişimine devam eden büyük firmalar, girişimcinin piyasaya hızlı
penetrasyonu ve çabuk yayılması sebebiyle yıkıcı bir sürece girer. Teknolojik açıdan daha kolay olan
bu süreçte basit ve hazır ürünlerle pazar hakimiyeti ele geçirilmekte, ana akımdan uzak, değersiz
25
görülen ihtiyaçlara nitelikli bir yapı kazandırılmaktadır. Pazarın üst segmenti haline gelmek için ise,
yıkıcı girişimci ilerlemesine devam eder. Seiko, bunu en net gerçekleştiren firmalardan biridir.
İsviçre’nin hüküm sürdüğü saat endüstrisine elektronik göstergesi olan ve pille çalışan “dijital saat”
adı verilen bir ürünle girmiştir. Saatin kaç olduğunu rakamsal olarak kullanıcıya gösteren bu saat
karşısında, İsveç firmaları geleneksel düşünce yapıları ile şekillendirememişler ve Japonya’nın
yükselişi bu şekilde başlamıştır. Kısa zamanda pazarda rağbet gören ve hızla yayılan Seiko, büyük bir
dijital saat kitlesini bu avantaj ile oluşturmuştur [5]. Steve Jobs’un belirttiği gibi; “Çoğu zaman
insanlar, siz onlara gösterene kadar neye ihtiyaç duyduklarını bilmezler.”
Yıkıcı inovasyon, ani gerçekleşir gibi görünse de, aslında belirli bir süreç yürütüldükten sonra
gerçekleşmektedir. Seiko’da bu süreç hızlı algılansa da, kavramın daha rahat anlaşılması için
günümüzde herkesçe bilinen bir şirket olan Apple ve iPhone örnek olarak verilebilir. Düşünüldüğünün
aksine, mevcut akıllı telefon pazarına 2007’de sürülen iPhone, yıkıcı değil sürdürülebilir bir inovasyon
örneğidir. Yani, pazardaki bir boşluğu hedeflememiş, halihazırdaki pazar müşterilerine yönelmiştir.
Apple, tasarım, ergonomi, kullanım kolaylığı gibi seçenekleri herkes gibi kendi şirket politikasına
uygun olarak müşterilerine sunmuştur. Fakat özellikle iPhone’un geliştirilmesinde sonradan gelen
yıkıcı özellik yadsınamamaktadır.
İçinde bulunduğumuz iletişim çağında, bilgisayar ile internete bağlanarak günlük işler,
kolaylıkla halledilebilmektedir. Mobil olarak kullanılan dizüstü bilgisayarlarla da internet bağlantısı
kurulabilmektedir. Bu işlemlerin artık bir cep telefonu ile yapılabilir olması, yıkıcı inovasyonun en
güzel örneklerinden biridir.
Çünkü bu değişim, internet erişimi konusunda bilgisayar egemenliğine son verildiğini
göstermektedir. Yıkıcı inovasyonun ana akımdan farklı olduğuna en önemli kanıtlardan biri de bu
teknolojik gelişim olarak gösterilebilir.
Yıkıcı inovasyonun doğasında teknoloji takibi ve yaşam kalitesini yükseltmek olduğu için,
girişimcinin güncel teknolojileri ve yeni haberleri takip etmesi gerekmektedir. Başta girişimciler
olmak üzere, çeşitli pazarların sektör temsilcileri, belirtilen rekabet gücünü sağlamak için yıkıcı
inovasyon konusunu göz önünde bulundurarak stratejilerinin buna göre belirlemelidir. Gelişmeleri
gözden kaçırmadan faaliyetlerin sürekli güncellenebilmesi önem taşımaktadır. Aksi takdirde
zamanında adından çokça söz ettiren firmalar (Univac, IBM, Kodak, Blackberry, vb.) gün geçtikçe
yeni gelen inovasyonlar ile pazarda etkinliklerini yitirebilir hatta yok olabilirler.
Sektör liderleri artık yıkıcı inovasyona karşı tutumlarını daha net şekilde ortaya
koymaktadırlar. Yeni bir şirketin pazarın dominant gücüne rakip olmasına bile izin vermeden, kendi
26
inovasyon ve ar-ge çalışmalarını hızlandırmaktadırlar. Bunu da, iki temel yolla
gerçekleştirmektedirler. İlki; yukarıda da bahsedildiği üzere iş modelinin değiştirildiği ar-ge
yatırımları yapmak, ucuz ve kaliteli ürünler çıkarmak, ikincisi de; yeni kurulan veya birkaç yıllık
geçmişe sahip olan start-up’ları satın almaktır. Kendi geliştiricileri ve sosyal medya hakimiyeti ile bir
dünya markası olan Facebook, bu iki modeli de etkin bir biçimde kullanmaktadır. Sürekli yapılan
güncellemeler ve rutine çevirdikleri hackathon etkinlikleri ile inovasyonlarını devam ettirirken, satın
aldıkları WhatsApp, Instagram, TBH gibi sosyal medya platformları ile de lider firma etiketini
perçinlemektedirler.
Akademide, hardware ve software endüstrisinde, imalat sanayide, sağlık alanında, müzik ve
video sektöründe, yayıncılıkta, taşımacılıkta ve diğer bir çok alanda yıkıcı inovasyonun örnekleri
görülmekte ve hayat kalitesini artıran etkileri fark edilebilmektedir. Teknolojinin eksponansiyel
ilerlemesi ve bilgiye ulaşımın aynı ölçüde kolaylaşması sayesinde, yıkıcı inovasyon süreçleri
girişimciler tarafından sürdürülmeye devam edecektir. Girişimcinin yeni bir pazara ilk adımını
atmasından, 3D yazıcı sahibi bir babanın kızı için kendi tasarladığı protezi üretmesine kadar geniş bir
spektrumda yıkıcı inovasyonun etkileri rahatlıkla hissedilmektedir [6]. Bu pencereden bakıldığında,
her kişi kendi ihtiyaçlarının farkındadır ve bunlara çözüm bulması durumunda kendi yaşamını
güzelleştirebilir, ticarete aktardığında ise yıkıcı bir güç oluşturabilir.
Kaynakça
[1] Bower, J. L., ve Christensen, C. M. (January–February 1995), "Disruptive Technologies: Catching the Wave",
Harvard Business Review, 73(1) , 43–53.
[2] Christensen, C. M. (1997). The Innovator's Dilemma: When New Technologies Cause Great Firms to Fail (1. Baskı),
Boston: Harvard Business School Press.
[3] Whelan D. (2011).Clayton Christensen: The Survivor, Forbes Article.
https://www.forbes.com/forbes/2011/0314/features-clayton-christensen-health-care-cancer-
survivor.html#4440e892a4db adresinden 10 Mayıs 2018 tarihinde alınmıştır.
[4] Christensen, C. M., Raynor, M., ve McDonald R., (2015). What is Distruptive Inovation?, Harvard Business Review,
12, 44–53.
[5] Donze, P.Y. (2017). Industrial Development, Technology Transfer, and Global Competition: A History of the
Japanese Watch Industry Since 1850 (1. Baskı), New York: Routledge.
[6] Scott, K. (2017). Dad Design and 3D Prints a Prosthetic Arm for His Son, CNN International Article.
https://edition.cnn.com/2017/11/14/health/ambionics-prosthetic-arm/index.html adresinden 10 Mayıs 2018 tarihinde
alınmıştır.