. DIN EGiTiMiNDE MOTIVASYON VERIMLILIKisamveri.org/pdfdrg/D256439/2017/2017_BAYRAMA.pdf · Din...
Transcript of . DIN EGiTiMiNDE MOTIVASYON VERIMLILIKisamveri.org/pdfdrg/D256439/2017/2017_BAYRAMA.pdf · Din...
• . DIN
EGiTiMiNDE •
MOTIVASYON ve • • •
VERIMLILIK SEMPOZYUMU
. 14-15 MAYIS 2016
DiN EGiTiMi NDE MOTiVASYON VE VERiMLiLiK SEMPOZYUMU
ISBN 97 8-605-82626-0-7
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempozyumu kitabı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi adına
imtiyaz Sahibi Ahmet Edip Uğur
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Editörler Doç. Dr. Mehmet Bahçekapılı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özkan
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ali Çanakcı Yrd. Doç. Dr. Safinaz Asri
Hazırlayan
Şaban Akkol & irfan Sarıgül & Derya Solak
Yayına Hazırlayan
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi
Dizgi ve Mizanpaj Mehmet Bahçekapı lı & Safinaz Asri
Kapak Tasarım Rukiye Yasemin Eroğlu
Baskı
Petek Ofset
Haberleşme
Tel: O (26S) 244 76 76 1 ı~ 36 1 Fa.ks: O (i6~) 239 13 70
Adres Eski Kuyumcular Mah. Mekik Sokak No:25, BALIKESiR
Basım
Ba l ıkesir 2017
Bu kitap, 14-15 Mayıs 2016 tarihinde Balıkesir'de gerçekıe~tlrllen Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempoıyumunda sunulan bildiri ve konuşmaların, gözden geçirilmiş ve geni~letilmiş verslyonudur. Bu eserde yeralan çalışmaların ve konuşmalarda ileri s~rOien gönO~Ierin dil ve bilimsel sorumluluğu sahiplerine aittir.
~ BA~~KESi.R r:E!!r'1 BUYUKSEHIR ~ B E L E-0 (y E S 1
© 2016 Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınlan/Eğitim-1. Bu kitabın tüm yayın haklan Balıkesir
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'ye aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan hiçbir şekilde kısmen veya tamamen çoğaltılamaz.
ll
TALiM VE TERBiYE METODU VE ONUN DiN ÖGRETiM VE EGiTiMiNDEKi VERiMLILIK VE MOTiVASYON DiNAMiKLERi AÇlSlNDAN ANALiZi: KUR'AN VE SÜNNETTE DEGERLER SiSTEMi ·PERSPEKTEFiN DEN
. * Abdul lah Bayram E-mail: [email protected]
Özet
Öğretim ve eğitim faaliyetleri, islam ilim ve kültür tarihinde genellikle ta/im ve terbiye
kavramıyla ifade edilmiştir. Tôlim/öğretim; bilgi kazandırıp onu yeni nesillere
aktarmayı; terbiye /eğitim ise tutum ve davranışlara ve karakteriere kaynaklık eden tüm
kabiliyet ve değerleri kazand ı rıp onları uygu lamayı hedeflemektedir. Tô/im, zeka ve
bi lgiyi geliştirirken; terbiye ise iradeyi güçlendirip akıl ve irade arasında denge
kurmaktadır. Kur'an ve Sünnet'e dayanan talim ve terbiye metodu evrensel olup
inançlı, erdemli ve verimli birey ve toplumların inşasını amaçlamaktadır. O, yerli
kaynakl~rın yan ı sıra yabancı kaynaklardan da istifade edip gelişim ve değişim sürecini
daha çok on l arın maddi ve manevi ihtiyaç ve problemleri çizgisinde sürdürmüştür.
Onun temel parametreleri; ilim, ahlak ve tebliğ 1 cihad olup öğretim ve eğitim
faaliyetleri ancak bunların birlikteliği sayesinde hayatın tüm alanlarına dokunabilmiştir.
Çal ışmamızda talim ve terbiye metodunun din öğretimi ve eğitimindeki verimlilik ve
motivasyon dinamikleri açısından analizini ve din öğretimindeki yeni 1 yenilenmiş yöntem arayışlarına katkıların ı Kur'an ve Sünnet'te değerl er sistemi ve eğitimi
perspektifinden değerlendirmeyi amaçl ıyoruz.
Anahtar Kelimeler: Hadis, Mürsel, Münkatı, Sahabi kavli, Şafii, Hücciyet.
* Yrd. Doç. Dr., Bal ı kesir Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi, Öğretim Üyesi.
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Giriş
Kainatın, Alemierin Rabbi'ni tüm birimleriyle tasdik ve ilan ettiğini; "O, yaratan,
yoktan var eden, şekil veren Allah'tır. Güzel isimler O'nundur. Göklerdeki ve yerdeki
her şey O'nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir"1
şeklinde ortaya koyan Kur' an, bir küçük kainatı andıran insanın da öz varlığı itibariyle
Allah Teala'yı tabii olarak algıladığını şöyle vurgulamaktadır: "Varlığımızın delillerini,
(Kainattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o
Kur'an' ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şahit olması
yetmez mi?"2
insan fıtratına cihanşümul mesajlarıyla hitap eden Kur'an-ı Kerim, onları hem
manevi hem de maddi yönleriyle örtüşüp ruh ve bedenlerinin gereksinimlerine
karşılık gelen islam dinine çağırmıştır. Onun bu anlamlı davetine bütün çağlarda
"Yaratan Rabbinin adıyla oku! ... " (Aiak, 96/1) ufkuyla her kesim insan ve toplum
tarafından gerek müsbet gerekse menfi şekilde icabet edilmiş ve Kur'an çeşitli
amaçlarla günümüze kadar hep okunup yorumlanmıştır.
Doğal fı tratın bozulmasıyla başlayan yaratıcıdan kopma sürecini ise, "Kendileri
de bun ların hak o ldukların ı kesin olarak bildikleri halde s ı rf zalimliklerinden ve
büyüklük taslamalarından ötürü onları inkar ettiler ... " 3 şeklinde belirtip dinden
bağımsız düşünce sahiplerinin fıtratlarıyla yokluğu düşünülemeyen vacibü'l-vücüd
yaratıcıyı onayladıkları halde h eva ve heveslerinin ve nefsani arzu ve eğilimlerinin onu
inkar edip yok saydığını4 ve bunun bir ifk/dejenerasyon5 olduğunu: "işte her şeyin
yaratıcısı olan rabbiniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp
döndürülüyorsunuz! Allah'ın ayetlerini -bile bile- inkar edenler hep böyle
döndürülmüşlerdir"6 perspektifiyle ortaya Kur'an, tabii yaratılışımızia çelişen inkar
fenomeninin doğal bir tutum o lmayıp kaynağının "d ış merkezli" olduğunu belirtip
ruhumuza ve aklımıza hitap eden pek çok ayetle bizi özümüze çağırmaktad ı r: "On l arı
denizde, bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah'a has kılarak ona yalvarırlar.
Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim
1 Haşr, 59/24.
2 Fussilet, 41/53; B k. Mü'minCın 23/84-89; Nemi, 27 /59-64; AnkebCıt, 29/61, 63; Zümer, 39/6.
3 Nemi, 27/14.
4 Nemi, 27/14; Lokman, 31/32; RCım, 30/30. 5 Bk. Ragıb el-isfahani, Ebü'I-Kiisım Hüseyn b. Muhammed b. ei-Mufaddal er-Ragıb el
isfahôni, Müfrediitü e/fiizi'I-Kur'iin, nşr. Safvan Adnan DavCıdl (Dımaşk-Beyrut 1412/1992), "ifk" md.
6 Mü' min, 40/62-63.
120
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefınden
ayetlerimizi ise ancak o selim yaratılış ahdini bozan nankörler, hem de bir inat uğruna
inkar edEi!rler."7
insanoğlunun anlam arayışına öz benliği üzerinden bir cevap olan Kur'an,
onları dünya ve ahiret mutluluğuna çağırmaktadır. Bu evrensel davetin tüm çağiara
ulaşmas ı için ilk öğretmen ve ilk müfessir Hz. Peygamber ile başlayan öğretim ve
eğitim faaliyetleri Kur'an ve sünnet ışığında günümüze kadar mütemadiyen
sürdürü l müştür. Çünkü insan ve toplumların vahiy ekseninde inşa edilip onlara Kur'an
ve Sünnet'in değerler sisteminin kazandırı l ması ancak uygun öğretim ve eğitim
programlarıyla mümkündür. Doğru ve sağlam bir din öğretim ve eğitim ini
gerçekleştiremeyen birey ve toplumların bu alandaki çalışma ları, ayaklarından biri
eksik olan sacayağına benzemektedir; zira din duygusu yaratılıştan gelen bir özelliktir
ki sağlıklı bir din öğretimi ve eğitimi için insan, din ve öğretim-eğitim unsurlarının
doğru ve sağlam şekilde bilinip temeliendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu alan
birey ve toplumların insan ve hayatı anlama ve an lamlandırmalarına ve ihtiyaç ve 8.
meselelerine göre değişiklik göstermektedir. Islam ilim ve kültür hayatında öne çık.an
talim ve terbiye metodu ise "Yaratan bilmez mi?"9 gerçeğinden hareket edip öğretim
ve eğitim faaliyetlerini Kur'an ve Sünnet temelinde değerlendirmiştir. O, bu
istikamette insanı maddi ve manevi boyutlarıyla kavrayıp onu yaratılış gayesi
konseptinde öğretim ve eğitim sürecinden geçirmiştir ki bunun adı talim ve terbiye
metodu olup hem genel hem de din eğitimini kapsamaktadır.
Din öğretim ve eğitiminin uygulanması hususunda t eoloji k 1 ilahiyat eksenli ve
fenomenolojik 1 özü görüleme yöntemleri olmak üzere iki temel yaklaş ı m söz
konusudur. Teolojik yöntem, kim hangi dininin öğretim ve eğitimini yapıyorsa o dini n
tüm görüşlerini benimseverek din eğitimi faaliyetlerini gerçekleştirmesi gerektiğini
savunmaktadır. Bu yaklaşım savunmacı 1 apologetic, itirafçı 1 confessional ve taraflı
olmakla e leştiriJip onun günümüzün çok kültürlü toplum yapısına ve küreselleşme
gerçeğiyle çeliştiği ileri sürülmüştür. Fenomenolojik yöntem ise "din"in olgusal ve
ontolojik boyutlarıyla incelenip analiz edilmesi gerektiğini savunmaktadır ki10 aslında
7 Lokman, 31/32; Bk. En' am 6/33; HO d, 11/59; Nemi, 27/14.
8 Farklı yaklaşımlar için bk. Abdullah Özbek, Din Eğitimi ve Din Hizmetlerinde Rehberlik, (Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010), 5-11; Geniş bilgi için bk. B. Z. Egemen, Terbiye ilminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, (Ankara 1965).
9 Mülk, 68/14.
10 Bk. Edmund Husserl, Cartesian Meditations, çev. Dorion Cairns, (Martinus Nijhoff, 1973), 142-147; Takiyettin Mengüşoğlu, Fenomenoloji Felsefesi- Felsefe Arşivi, (1945), 1{1}, 47, 52-53, 59 vd).
121
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
bu yaklaşım Batı 1 Hıristiyan coğrafyasının temel problemlerinden biri olarak ortaya
çıkmıştır; zira onlar açısından bu yöntemin amacı çocukların gerçek bir Hıristiyan
olmalarını sağlamaktı. Fakat tahrif edilmiş dinlerinin akıl ve hayatla uyuşmadığı ortaya
çıkınca, onlar da herhangi bir inancı temel almaksızın öğretim ve eğitim faaliyetlerini
sırf "din eğitimi" kavramı altında değerlendirmişlerdir.11
islam ilim ve kültür hayatındaki öğretim ve eğitim faaliyetleri açısından
bakıldığında, daha gerçekçi ve daha pedagojik olması açısından teolojik yöntemin
benimsendiği açıkça gözlerr:ılenmektedir. Aslında çalışmamızda da ortaya koymayı
planladığımız gibi talim ve terbiye metodu teolojik yöntemi esas almakla birlikte;
fenomenolojik perspektife de sahiptir; zira onun gerçekleştirmek istediği değerler
sistemi evrensel olup hem dünya hem de ahiret maslahatlarını hedeflemektedir.
Bizlere düşen ise Kur'an ve Sünnet'in öğretim ve eğitim alanındaki verilerini iyi
kavrayıp bunları pedagojik esaslar sistematiği içinde çağımızia buluşturmaktır.12 islam
ilim ve kültür hayatında öğretim ve eğitim faaliyetlerinin gelişim ve değişim süreçleri
dini ve dünyevi ihtiyaç ve meselelerle doğru orantılı olarak gelişmiştir ki bu
faaliyetlerin temelini Kur'an ve Sünnet teşkil etmiştir. Bu bakımdan çalışmamızda Hz.
Peygamber ve sahabe döneminin bizler için prototip nitelik arzetmesi ve takip eden
dönemlerin de örneklik ve tecrübe teşkil etmeleri açısından bu sürecin konumuzu
ilgilendiren genel özelliklerini vurgulamayı arzuluyoruz.
Çalışmamızı, islam ilim ve kültür hayatı ve islam medeniyeti tarihi düzey ve
düzleminde ele alıp Kur'an ve Sünnet'in ideal insan ve toplum inşa etme sürecini,
"insan - bilgi" ya da "peygamber - vahiy" ilişkisi ve etkileşimi perspektifinde~
kurgulayacağız; zira hiçbir "Kitap", peygambersiz 1 öğretmensiz gönderilmiş değildir. Bu temele dayanan kavram haritamızı ise islam ilim ve kültür hayatt, islôm medeniyeti
tarihi, din eğitimi, suffe, tôlim ve terbiye metodu, değerler eğitimi, ilim ve ôlim, ahlôk,
edep ve da'vet gibi tabirler oluşturmaktadır. Bu anahtar kavramlar çerçevesinde
sürdüreceğimiz çalışmamızda, hem tali m ve terbiye metodu hem de din eğitimindeki
yeni gelişmeleri inceleyip din öğretimi ve eğitimindeki verimlilik ve motivasyon
kaynaklarının neler olduğu ve bunların arttırılmasi için nelerin yapılması gerektiği
işlenecektir.
ll Bk. Ülker Öktem, "Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaçıklık (Evidenz) Problemi", Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi Dergisi, 45/1 (2005}: 27-55; Özbek, Din Eğitimi, 13; Geniş bilgi için Bk. Hikmet Yıldırım Celkan, Eğitim Sosyolojisi, (Erzurum 1991}, 30-56.
12 Geniş bilgi için bk. Ayasbeyolu, islômiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler ve Kur'ôn-1 Kerim'in Eğitim ile ilgili Ayetlerinin Tahlili, (istanbul: MEB Yayınları, 1991}.
122
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimli lik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
Çalışmamıza t alim ve t erbiye metodunun islam ilim ve kültür hayatındaki
gelişim ve değişim sürecini doğuşundan modern döneme kadar konumuzun amaç ve
kapsamı istikametinde değerlendirerek başlamayı araştırmamızın temeliendirilmesi
açısından lüzumlu buluyoruz.
1. Talim ve Terbiye f Öğretim ve Eğitim Metoduna Doğuşundan M odern
Döneme Kadar Genel Bir Bakış
Resul-i Ekrem döneminde cami en önemli eğitim ve öğretim merkeziydi.
Hicretin ardından inşa edilen Mescid-i Nebevl'de namaz için ku llanılan bölümün
yanında bir bölümün (Suffe) eğitim ve öğretim faaliyetlerine ayrıldığı bilinmektedir.
Bizzat Hz. Peygamber Suffe'de ders vermiş, gerek burada gerekse başka mekanlarda
bu faaliyetlere sürekli katı lmasından dolayı, "Allah beni muallim olarak gönderdi"
demiştir. 13 Suffe'deki eğitim faaliyetlerine başka öğretmenler de katılıyordu. U bad e b.
Samit, Mus'ab b. Umeyr, Eban b. Said ve EbCı Ubeyde b. Cerrah bunlardan bazılarıdır.
ResOluilah döneminde ihdas edilen bir eğitim merkezi de "küttab" denilen ve bir tür
sıbyan mektebi olan yerlerdir. Buralarda çocuklara ilk dini bilgilerle Kur'an eğitimi
verilmekteydi. Başlangıçta bazı sakıncalar dolayısıyla camilerde çocuklara ders
verilmesi uygun görülmemiştir. Daha sonra küttablar özel mahaller yanında camilere
bitişik yerlerde de faaliyet göstermeye başladı, çok geçmeden camiler de bu hizmete
açıld ı.
Hulefa-yi Raşidlrı döneminde eğitim ve öğretim faaliyetleri, Hz. Peygamber
devrine göre biraz daha gelişmiş olarak yine camiler ve kürtabiarda yapılmaktaydı.
Hulefa-yi Raşidln devrinde gerek Medine'de gerekse yeni fethedilen bölgelerde inşa
edilen camiler aynı zamanda birer eğitim merkezi işlevine sahipti. Hz. Ömertarafı ı;ıdan
haz ırlanan ve çocuklara Kur' an, yüzme, binicilik ve şiir öğretmeyi amaçlayan prograrın
Medine dışındaki yörelerde de uygulandı. Diğer bir programa göre çocuklara yazı,
aritmetik ve yüzme yanında aile hayatına dair eğitim verilmekteydi. Bu ilk bilgilerin
temelini Kur'an-ı Kerim teşkil ediyordu. ilk dört ha lifeye dini ve din dışı konularda her
şey sorulabiliyordu. Onlar cevap veremedikleri meseleleri diğer sahabilerden
öğrenirdi. Böylece Hulefa-yi Raşidln meclisleri kültürün gelişmesine hizmette
birleşiyordu .
Emevller devrinde Şam Emeviyye (Ümeyye) Camii ile Amr b. As'ın Fustat'ta
(Mısır) 21 (642) yı l ında yaptırdığı, zamanımıza kadar kendi adıyla anılan cami önemli
birer eğitim merkez haline geldi.
13 Ebu Abdiilah Muhammed b. Yezid Mace ei-Kazvinl, es-Sünen, (istanbul 1992), "Mukaddime", 17.
123
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
ilmi araştırmaların kurumlaştığı, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin geliştiği
Abbasller devrinde de camiler eğitim ve öğretim işlevini sürdürdü. Özellikle dönemin
başlangıcından itibaren tercüme faaliyetlerinin hızlanması ve eski çağiara ait ilimiere
rağbetin artması üzerine Bağdat'ta Beytülhikme adıyla bir kurum açıldı. Zamanla
gelişen bu merkez Halife Me'mGn devrinde büyük bir ilim merkezi haline geldi.
islam'ın ilk dönemlerinde ders halkaları ve ilmi tartışmalar mescid ve camilerde
yapılıyor, bu da bir bakıma camiyi asli görevi olan ibadetten uzaklaştırıyordu. Bu 14
sebeple bazı camiierin sonraları medreseye dönüştürüldüğü görülmektedir.
Eğitim ve öğretimin büyük önem kazandığı Fatımiier devrinde kurulan ilk
eğitim müessesesi Kahire'deki Ezher Camii'dir. Yapımına 359'da (970} başlanıp iki
yılda tamamlanan camide ismaili fıkhı ve kelamı okutulmakta, bu mezhebin dini ve
siyasi ilkelerini tanıtmak amacıyla burada sürekli toplantılar yapılmaktaydı.
Fatımller'in kendi doktrinlerini yayma gayreti asıl 395 (1005) yılında Hakim
Biemrillah'ın Kahire'de kurduğu Darülhikme'de görülmektedir. Mukattam dağında bir
rasathane inşa ettiren Hakim-Biemriilah camilerdeki öğretimin yanında
Darülhikme'nin inşasını başlattı. Oldukça serbest bir eğitimin ve ilmi müzakerelerin
yapıldığı Darülhikme'nin daha küçük örnekleri İskenderiye, Halep, Kudüs, Dımaşk ve
Trablusşam'da açıldı. Fakat bu kurumlar daha sonra birer Şii propagandası merkezi
haline dönüştü. Ancak İskenderiye gibi merkezden uzak yerlerde ve EbG Bekir et-ıs
TurtGşi Medresesi'nde görüldüğü üzere Sünni eğitim veren medreseler de vardı.
Abbasive Selçuklu dönemlerinde eğitim ve öğretimin medreselerde yapılmaya
başlanması eğitim tarihi açısından önemli bir gelişmedir. Selçuklular'ın 25 Muharrem
447 (26 Nisan 1055) tarihinde Bağdat'a girmesiyle Ehl-i sünnet Şia'ya karşı kesin
üstünlük sağladı. Selçuklular'ın amacı, sapıklık olarak niteledikleri Şii-ismaili
doktrinine karşı Sünni akideyi yerleştirmekti. Bunun lçin yeni müesseselerin
kurulmasına ihtiyaç vardı. X. yüzyılda istahr, Nişabur gibi şehirlerde Saiğ en-NisabCıri,
EbG Ali ei-Hüseynl ve İbn FGrek gibi alimierin ders okuttuğu medreseler açılmıştı.
Bunları Kuşeyriyye ve Beyhakıyye medreseleri takip etti.16
Sultan Alparslan'ın veziri
Nizamülmülk'ün himayesinde açılan Nizarniye medreselerinin ilki Nişabur'daydı. Bu
medreselerin en meşhuru yapımına 457'de (1065) başlanıp iki yılda tamamlanan,
eğitim ve öğretim kadrosunun vakıflar vasıtasıyla desteklendiği, Alparslan zamanında
kurulan Bağdat Nizarniye Medresesi'dir. Nizamülmülk'ün Şafii mezhebini yaymaya
14 Ahmed Ali ei-Mella, Eserü'l-ulemri'i'I-Müsliminfi'l-hadrireti'I-Orubbiyye, (Dımaşk 1981), 53.
ıs Abdülgani MahmOd Abdülati, et-Ta'lim fı Mısr, (Kahire: 1977), 37-38.
16 Ramazan Şeşen, Saidhaddin Eyyübive Devlet, (istanbul: 1987), 322.
124
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefınden
yönelik öğretimi teşvik etmesine karşılık Sultan Alparslan, Hanefiliği geliştirmek
ma.ksadıyla Hanefi medreseleri açtırdı. Bağdat'ta Hanefi fıkhına göre eğitim veren
medreseler Meşhedü Ebu Hanife, Türkan (Terken) Hatun ve Babüttak medreseleridir.
Şafii fıkhının okutulduğu medreselerin en önemlileri ise Nizamiye, Taciyye ve Kura h
Zafer medreseleridir.17
Bir müddet sonr.a bu iki mezhep aynı medresede eğitim v~rmeye başladı. Nizarniye medreseleri için kurulan vakıflar bina yapımı, müderris ve
tale!belere maaş verilmesi, hadis, fıkıh, vaaz ve tasawufla uğraşanlara infakta
bulunulması, imam, müezzin, haderne ve muhtaçlara yardım edilmesi gibi görevler
üstlenmişti.
Eğitim ve öğretimde dile ve edebiyata önem verilen Endülüs Erneviieri
devrinde çeşitli öğretim kurumları açıldı. Halife ll. Hakem Kurtuba'da ücretsiz eğitim ~ .
verilen yirmi yedi mektep tesis etti. lll. Abdurrahman tarafından yaptırılan Kurtuba
Medresesi o dönemin öğretim kurumları arasında seçkin bir yere sahipti. Ezher'den
ve Bağdat Nizarniye Medresesi'nden önce oluşturulan bu medresede ispanya'nın
yanında Avrupa'nın diğer ülkelerinden, Afrika ve Asya'dan gelen birçok müslüman ve
gayri müslim talebe öğrenim görüyordu. Kurtuba'da çok zengin bir kütüphane
kurulmuştu. Halife Hakem'in iskenderiye, Dımaşk ve Bağdat'a gönderdiği kişiler
kitapçı dükkaniarını dolaşıp kitap satın alır veya istinsah ettirirdi. Böylece
kütüphanede toplanan eser sayısının 400.000'i bulduğu rivayet edilir. Bu devirde
Endülüs'te kültür seviyesi oldukça yüksekti. Dozy'ye göre o sırada hıristiyan Avrupa'da
çoğunluğu kilise mensubu pek az kimse bazı bilgi kırıntılarına sahipken Endülüs'te
hemen herkes okuma yazma biliyordu.19
EyyObller döneminde Selahaddin-i EyyObl vezir olduğunda (564/116~) Şii
mezhebine karşı Sünni akideyi desteklemeye başladı, bu amaçla medrese inşasına
önem verdi. Muharrem 566'da (Eylül 1170) Amr b. As Camii yakınında Şafiiler için
Nasıriyye Medresesi'ni açtı, burası için bir vakıf kurdu. Aynı bölgede Malikller için
Kamhiyye Medresesi'ni inşa ettirdi. Makrizi'nin ifadesine göre bu medreselerin
kurulması Fatımi Devleti'ne indirilen en büyük darbe oldu.20
Nizamülmülk'ten sonra
medrese açma konusunda en çok ün yapan Selahaddin-i EyyObl ile halefieri Mısır,
Dımaşk ve Kudüs'te on yedi medrese yaptırdılar. Hükümdarları örnek alan diğer
17 M. Hüseyin Şendeb, ei-Hadôretü'l-islômiyye ft Bağdôd, 56-60. 18 Phi lip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel islam Tarihi, çev. Salih Tuğ, (istanbul: 1980-81), lll, 839.
19 H itti, Siyasi ve Kültürel islam Tarihi, lll, 841. 20 Ma krizi, ei-Hıtat, ll, 363-364; Abdülatl, et-Ta'llm t7 Mısr, 67-68.
125
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
devlet erkanı ve zenginler de kırk üç medrese inşa ettirdi. Bu faaliyetler islam 21
dünyasının farklı bölgelerinden alimierin Mısır'a akın etmesini sağladı.
Eyyubi Devleti'nin yerine kurulan Memlükler çok sayıda medreseye sahipti.
Medreseler için vakıflar tesis eden Memlükler hoca ve talebelere dolgun ücret
ödeyerek ilim ve kültürün gelişmesine önemli katkıda bulundu. Bu dönemde genel
öğretim veren medreselerin yanında darü'l-hadis, darü'I-Kur'an gibi ihtisas
medreseleri de bulunuyordu.22
Makrizi, dini ilimierin okutulduğu medreselerin pek 23
çoğunda yetim ve yoksul çocuklar için yatılı mekteplerin bulunduğunu söyler.
Medreselerin geniş ölçüde devlet eliyle kurulup teşkilatiandıniması ve vakıflar
aracılığıyla öğretimin desteklenmesinden sonra ilmi gelişmelerin büyük bir hız
kazandığı görülür. Nizarniye medreseleriyle diğer bazı önemli medreselerde islami 24
ilimierin yanında matematik, astronomi, tıp ve felsefe de okutuluyordu. Bu
medreselerde Abdülkerim ei -Kuşeyri gibi sufıler; Ebu ishak eş-Şirazi, imamü'I
Haremeyn ei-Cüveyni gibi fa ki h ve kelamcılar; Muhammed b. Selam e er-Ruhavi, Ebü'I
Feth Muhammed b. Müferric es-Sirmani gibi mimar ve mühendisler; Ömer Hayyam,
Ebu Muzaffer el-isferayini gibi astronom ve matematikçilerle Gazzali gibi çok yönlü
alimler yetişti. islam toplumunda başarılı bir model oluşturan Nizarniye
medreselerinin benzerleri Anadolu Selçukluları ile Beylikler döneminde de kuruldu.
Bu medreselerin en eskisi Konya'da ll. Kılıcarslan zamanında (1156-1192) yaptırılan
Şemseddin EbG Said Altunaba Medresesi'dir. Yine Konya'da Şerif Mesud, Sırçalı,
Karatay medreseleri, Sivas ve Tokat'ta Gökmedrese, Kırşehir'de Caca Bey, Malatya'da
Ulucami, Afyon'da Kale, Antalya'da imaret, Aksaray'da Zinciriye, Urfa'da Ulucami,
Mardin'de Sultan lsa, Ermenek'te Emir Musa medreseleri bu dönemde inşa edilen
eğitim kurumlarından bazılarıdır.
Bu büyük mirastan beslenen Osmanlılar'da sıbyan mektepleri, medrese ve
Enderun ile daha yaygın olan cami, kütüphane, darüşşifa, rasathane, muvakkithane,
dergah, tekke gibi yarı dini, yarı eğitimsel ve kültürel kurumlar, Ahilik teşkilatı ve
loncalar gibi mesleki eğitim kurumları ortaya çıkmış, bunlar Osmanlı Devleti'ni
yüzyıllarca beslemiş ve modern zamanlara kadar taşımıştır. Osmanlılar kuruluş
döneminde mevcut eğitim kurumlarını kendi dünyaianna uyarlamada gecikmemiş;
izni k, Bursa, Edirne, istanbul medreseleri bütün islam dünyası için hem dini ilimlerde
21 Abdülati, et-Tağlim, 87.
22 ismail Yiğit, Dini-Kültürel-Sosyal islam Tarihi: Memliikler, (Istanbul: 1991), 245.
23 Ma krizi, ei-Hıtat, ll, 378-379.
24 Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-islôm Medeniyeti, (istanbul: 1969), 258-259.
126
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefınden
hem felsefe, tıp, astronomi gibi bilimlerde merkez haline gelmiştir. Osmanlılar'da
eğjtim anlayışı ve kurumları dini ağırlıklı olmakla birlikte felsefe, matematik ve
astronomi gibi alanlar da zaman zaman medrese müfredatında yer bulmuş, bazan da zs
dışlanmıştır.
Osmanlı Devleti'nde ilmiye sınıfına büyük değer verildiği için iran, Horasan,
Dağıstan, Hindistan, Buhara, Halep, Şam, Mısır ve Karaman'dan birçok alim istanbul'a
· akın etmiş26 ve şehir giderek islam dünyasının önemli bir ilim merkezi haline gelmişti. Osmanlılar da medresedeki eğitim ve öğretim faaliyetlerini vakıflar aracılığıyla devam
ettirdi. Osmanlı medreselerinde dini ilimierin yanında mantık, belagat, lugat, nahiv,
matematik, astronomi, felsefe, tarih ve coğrafya gibi ilimler de okutuluyordu.
Osmanlılar'da Batı ile kültürel temasların gelişmeye başladığı XVIII. yüzyıl
ortalarına doğru eğitim ve öğretimde yenilik arayışına girişildiğine dair işaretler
görülmektedir. 1734'te Üsküdar Toptaşı'nda Hendesehane adıyla ilk askeri mektep 27
açıldı, bunu diğer tesislerin açılışı takip etti.
Modern eğitimin ll. Mahmud'un saltanatının sonlarına doğru özellikle
Tanzimat'la beraber Türkiye'ye gelmekle birlikte 1869'da Maarif-i UmGmiyye
Nizamnamesi yayımlanıncaya kadar geçen uzun dönemin sistemsiz olduğu
söylenebilir. Çeşitli alanlarda ihtiyaç duyulan okullar açılmışsa da bunlar arasında
bağlantı ve büt.ünlük kurulamamıştır. Her okulun "bir adacık gibi" tek başına durduğu,
Cevdet Paşa'nın ifadesiyle bazan bir yapıya orta katından başlar gibi önce orta
seviyedeki okulların açıldığı veya askeri olanla sivil olanın birbirine karıştığı bir
ortamda temel eğitimden yüksek eğitime kadar bütün okulların, bilhassa medreseler,
meslek okulları ve giderek artan azınlık okullarının Osmanlı eğitim düzeni içinde
ahenkli bir yere oturtulması ancak 1869'dan sonra sağlanabilmiştir. Maarif- i
UmCımiyye Nizamnamesi'nin ardından maarif merkez teşkilatı şekillenmiş, okullar
sistemli bir düzene girmiş, darülfünunun kurulmasına karar verilmiş, ilköğretim kız
çocuklarını da içine alacak biçimde zorunlu hale getirilmiştir. 28
Bu dönemlerin ardı sıra çağdaş islam Ülkelerindeki talim ve terbiye faaliyetleri
ilim ve kültür hayatının yeterince kendi dinamikleri içinde gelişemernesi neticesinde
modern dönemin etkisi altına girmiştir ki bu husus islam dünyasının hem birey ve hem
25 Seyfi Kenan, 'Türkiye Maarif Tarihi", DiA, XXXXI, 587.
26 Tayyarzade Ata Bey, Tarih, ı, 213. 27 Ziya Kazıcı ve Halis Ayhan, 'Tôlim ve Terbiye", DiA, XXXIX, 515-523. 28 Kenan, 'Türkiye Maarif Tarihi, XXXXI, 589.
127
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
de toplum düzeyinde ilim ve ahlak değerleriyle değerlenememesine yol açmıştır.
Çünkü modern dönem paradigması diğer alanlarda olduğu gibi öğretim ve eğitim
alanında ·da islam ilim ve kültür hayatı ile uyuşmayıp hep yabancı kalmıştır. Biz
yaşadığımız coğrafya gereği bu hususu ülkemizle örneklendirebiliriz:
Bireyin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir eğitim programını tasariama
süreci, ülkenin önem verdiği ve eğitim sistemine de yansımış olan değerlerle başlar.
Bu değerler, eğitimin çerçevesini, amaçlarını ve yönünü belirler. Eğitim sistemi bu
amaçlara ulaşmak için faaliyet gösterir. Amaçlar belirlendikten sonra, programın
içeriği, izlenecek yöntem ve değerlendirme araçları geiiştirilir.
Toplumun ve bireyin ihtiyaçları, birbirinden ayrılmazlar ve her biri diğerini
sürekli olarak etkiler. Bireylerin ihtiyaçları, belirgin hale geldikçe karşılanmalıdır.
Ancak bu ihtiyaçlar, toplumun ihtiyaç ve niteliklerinden ayrı olarak düşünülemez.
Toplumun ihtiyaçları araştınimaiı ve karşılan malıdır, fakat bu yapılırken bireyin ihtiyaç
ve özellikleri göz Önünden uzak tutulmamalıdır. 29
Cumhuriyet döneminde gösterilen bütün çabalara rağmen halkın eğitimi
konusunda nitelikli kadrolara ulaşamamış ve yeterli derecede kurumsallaşamamış,
hatta zaman zaman ayrışmış ve bölünmüş (mektepli ve medreseli gibi) bir Osmanlı
eğitim deneyimini devralan Cumhuriyet, yeni eğitim politikasını belirlerken
Avrupa'daki gelişmelerle de örtüşecek biçimde milli birtavır sergilemenin yanında laik
bir yönelim göstermiş, böylece eğitim giderek modern ve laik bir çizgi takip ederek
kadrolaşması ve kurumsallaşması buna göre düzenlenmiştir. Atatürk'e göre
Cumhuriyet'in eğitim felsefesi milli olmalıydı; çünkü diğer eğitim anlayışları, özellikle
de esaret ve zillet zincirleri altında kalan milletierin ailedeve okulda aldıklan manevi
terbiye ve ahlak onlara bu zincirleri kırabilecek meziyyet-i insaniyyeyi vermemiştir.30
Mektep genç dimağlara insanlığa hürmeti, millet ve memleket rriuhabbetini, şerefli
istiklali öğretmeli, en mühim vazife maarif işleri olmalı, öğretme vazifesi güvenilir
ellere teslim edilmeli, muallimlik diğer yüksek meslekler gibi refah teminine müsait
bir meslek haline konmalıdır. Cumhuriyet'in eğitim felsefesinin temelinde fikri hür,
vicdanı hür birey yetiştirme anlayışı yer almıştır. Bunun başanya ulaşahilmesi için
bireyin etnik geçmişinden veya dini/mezhebi kökeninden bağımsız şekilde hareket
edebilmesi ve karar verebilmesi hedeflenmiştir. Özgür bireyin yetiştirilmesi üzerinde
29 Recai Doğan, "1980'e KadarTürkiye'de Din Öğretimi Program Anlayışları (1924-1980)", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayişlan Uluslararasi Sempazyumu içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004, 611.
30 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, haz. Nimet Arsan-Nimet Una n, (Ankara:1989), ı, 206.
128
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerl er Sistemi
Perspektefinden
özellikle durulmasında böyle bir ferdin insanlara etnik ve dini kimliğine bakarak
yaklaşmcısına engel olunması gibi bir insani tavrı n teşekkü lü amaçlanmıştı r. 31
Türkiye'de eğitim anlayışının felsefi olarak gelişmesi ve eğitim sisteminin
kurumsal yap ısının şekillenmesi Türk toplumunun tarihsel-toplumsal değişme ve
dönüşme dinamikleriyle çok yakından ilgilidir. Tarihsel olarak mektep, medrese ve
Enderun'dan oluşan klasik Osmanlı eğitim orgütlenmesinden ayrı olarak, Batı
Avrupa'da yerleşmiş modern okullara benzer okulların açı lması XIX. Yüzyı lda geçird iği
dönüşümler sonucu başlamıştır. Bugünkü temelleri 1920'1erin başında Cumhuriyet' in
kuru l uşuyla atı l mıştır. Cumhuriyet, dini ı:neşruiyet kaynağı olmaktan çıkarmak, onun
yerine pozitivist bilim anlayışıyla düzenlenen laik bir eğitim düzenine geçiş; ilerleme,
akı lcılık, evrimcilik, hukuk sistemi, devlet kapitalizminin kurulması gibi alanlarda son
derece köklü değişimler yapmıştır.32 Topluma yeni görüşler, yeni düşünceler ve yeni
değerler kazandırmak ve toplumun genel olarak bakış açısını değiştirmek temel amaç
olmuştur. Bu çağdaşlaşma uğraşısında eğitim sistemine çok önemli görevler
düşmüştür. Cumhuriyet'in kuru luş ve tek parti dönemini incelediğimiz zaman, din
dersinin amacının islam sevgisini çocukların kalbine yerleştirmek, batı! f ikirlerden
islam' ı arındırmak, çocuklara taassup fikri vermemek, dünyayı hakir görmemek,
memleketin müdataası amacıyla kurulmuş olan yardım kurumlarına sadaka ve zekatın
verilmesini teşvik etmek gibi amaçların gözetildiği görülür. Din dersinde
gerçekleşt!rilmek istenen bu amaçların bireysel olmaktan çok toplumsal amaçlar
olduğu görülür'. Bu da o dönemin eğitim felsefesi ve toplumun içinde bulunduğu
durum göz önüne a l ındığı zaman çok tabiidir. Çünkü Cumhuriyet, geri ka l ışın en
önemli sebepleri arasında halkın din anlayışının önemli bir rol oynad ığını tespit etmiş
ve bunu yeni dönemde yine din dersleri vasıtasıyla örgün eğitimde değiştirmeyi
hedeflemiştir. Bu sebeple bireyin dinini kendi dilinde öğrenmesine önem vermişti r.
Cumhuriyet'in kuruluşu ve daha sonraki dönemlerde din dersinin bu amaçlarının
hemen hiç değişmediğini görüyoruz.
Sonuç olarak 1980'e kadarki din öğretimi programları "nasıl bir din öğretimi"
sorusu yerine "niçin din öğretimi" tartışması çerçevesinde yapı lm ıştır. Bu da daime
din öğretimi programlarında ilmi görüşlerin değil, siyasi görüşlerin ön plana çıkmasına
31 Kenan, 'Türkiye Maarif Tarihi, XXXXI, 589. 32 Gürsen Topses, Cumhuriyet Dönemi Eğitiminin Gelişimi- 75. Yılda Eğitim, (istanbul: Türkiye
iş Bankası Kültür Yayınları, 1999), 9.
129
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
neden olmuştur. Bu tavır, ülkemizin içinde bulunduğu toplumsal yapıya uygun bir din
öğretimi programı geliştirilmesini ise engellemiştir. 33
A.Ü. ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Atay, 19 Kasım 1980'de Milli
Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliğine sunduğu bir raporda şunları söylemektedir:
"Okullarımızda Cumhuriyetimiz ve Atatürk ilkeleri hiç de az denmeyecek
ölçüde okutulmaktadır. O halde nasıl oluyor da bu gençlerin içinden bu eğitime t ers
düşen çok sayıda çeşitli gruplar çıkıyor, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'ne amansız ve
insafsızca sa l dırıyer ve onla rı yıkmaya çalışıyorlar? Demek ki onlar okudular,
öğrendiler, fakat öğrendiklerine inanmadılar; verilen eğitimin inandırıcı olmaması bu
sonucu doğurdu. insanın değer sistemini oluşturan ve onu ayakta tutan en önemli
unsur dindir. Onun için biz, bilgi ile imanın beraber yürütülmesini, ilim ile dinin
kaynaştırılmasını şart sayıyor ve medeni insanın bu şekilde var olacağına . 34 ı nanıyoruz!"
2. Talim ve Terbiye Metodunun islam ilim ve Kültür Hayatındaki Yerinin
Kur'an ve Sünnet'teki Değerler Sistemi Açısından Analizi: Metodoloji, Verimlilik ve
Motivasyon Perspektifinden
insanın tutum ve davranışlarının temelinde dini bir güdü 1 motive söz
konusudur ki insanlık tarihinin olgu ve olayları söz konusu psikolojik temeli açıkça
ortaya koymaktadır; zira insan zayıf ve güçsüz bir varlık olarak yaratılmıştır. "Düşen
uçakta ya da batan gemide ateist bulunmaz!" sözü bu gerçeği yansıtmaktadır ki şu
ayet bu hususla örtüşmektedir: "insana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü
yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak
için) bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine
dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. işt~ o haddi aşanlara, 35
yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir". Yaratıcı, insan
fıtratına din duygusunu yerleştirmeseydi, insanın bu duyguya dair tutum ve
davranışları sergilenmesi asla mümkün olmazdı. Nitekim, "Acaba çocuğu toplumdan
izole edilmiş bir ortamda hiçbir dini eğitim vermeden yetirtirsek yine de ondan din
duygusunun tezahürü olan bir davranış görür müyüz?" temelinde gerçekleştirilen
extrem deneylerde de din duygusunun tezahürü açıkça gözlenmiştir. Kur'an, insan
33 Doğan, "1980'e Kadar'', 626, 628, 630.
34 Bilgin, Beyza, "1980 Sonrası Türkiye'de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin Zorunlu oluşu ve Program Anlayışları", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempazyumu içinde. (Ankara; MEB Yayınları, 2004), 671.
35 Yunus, 10/12.
130
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
fıtratındaki bu tevhid inancını; "Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden
zürriyet(erini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, "Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?" demişti. Onlar da, "Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)" demişlerdi. Böyle
yapmamız kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir"36
konseptinde
ortaya koymuştur ki mükemmel özelikiere sahip olan insan şaheseri bizzat
yaratıcısının varlığına delil teşkil etmektedir.
insanoğlunun yaratıcısı ile fıtrl' bir bağı olduğunu bilen bir din öğretim ve
eğitimeisi hem onun hem de kendisinin tabii olarak bir verim ve motivasyona sahip
olduğunu bilip bunu çalışma alanına yansıtabilir ki bu sürekli bir umut kaynağı
oluşturmaktadır.
insanoğlunun dünya ve ahiret mutluluğunu kazanabilmesi için "Ey insanlar!
Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi
boylara ve kabHelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten
en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdik olandır"37
ayeti istikametinde sosyal bir varlık olarak yaşamayı bilmelidir ki adalet ve barış
ortamı temin edilsin. Bu açıdan bakıldığında din eğitiminin sosyal temeli bağlamında
"Madem ki kainatta şartlar bundan ibarettir. Buna göre din, toplumsal güven
ortamının oluşmasına nasıl bir katkı sağlayabilir?" sorusunu sora biliriz. Bunun net bir
cevabı vardır ki Kur'an ve Sünnet' e dayanantalim ve terbiye metodunun temel amacı,
iyi insanlar yetiştirmek ve iyi toplumlar inşa etmektir.38
Din öğretiminin üç temel biçiminden söz edilebilir. Bunlar sırasıyla, a) Dini
öğrenme, b) Din hakkında öğrenme ve c) Dinden öğrenmedir.
Dini öğrenme yaklaşımında, bireyin kendi dinini öğrenmesi beklenmektedir.
Sadece bir tek dinin öğrenilmesinin (confessional) esas alındığı bu yaklaşımda,
merkezi bir dinin üzerinde birleşilmektedir (convergence). Bu yaklaşımda azınlık
gruplarının inançlarına saygı önem taşımaktadır.
Din hakkında öğrenme yaklaşımında ise, din, bilimsel çalışmanın bir konusu
olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşımın dezavantajlarından ya da zayıf noktalarından
birisi ise öğrencinin moral ve manevi değerleri (spiritual values) arayışında yetersiz
olması ve yaşam dünyasına (life world) yeterince önem vermemesinin bir sonucu
olarak öğrencinin söz konusu arayışlarına yeterli katkıy sağlayamamasıdır.
36 A'raf, 7/172. 37 Hucurat, 49/13. 38 Bk. Özbek, Din Eğitimi, 23-28.
131
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Dinden öğrenme yaklaşımında, hedef (purpose), öğrenciyi herhangi bir dinin
bilgisini yülemek (inculcate), onu bir doktrine yöneltmek değil, yaşama ilişkin
değerleri öğrenmesini sağlayarak ahlaki ve manevi (moral and spiritual) gelişimine
katkıda bulunmaktadır. Çocuk merkezli bu din eğitiminde, esas olan çocuğun
disiplinidir. Bu bakımdan, bu yaklaşım eğitimsel din eğitimi olarak da
nitelendirilmektedir.39
islam ilim ve kültür hayatındaki talim ve terbiye metodu, din
öğretimindeki söz konusu yaklaşımların hepsini kapsamakla birlikte; bunlardan
üçüncüsü olan eğitimsel din eğitimi biçimi ile bilhassa amaç açısından daha çok
Örtüşmektedir ki biz bir sonraki başlıkta onu inceleyeceğiz.
A. Gelenekten Geleceğe Sağlam Öğretim ve Eğitim Metodunun Sağladığı
Verimlilik ve Doğru Motivasyon
islam ilim ve kültür hayatında "öğretim ve eğitim" faaliyeti genellikle "talim ve
terbiye" kavramı altında ele alınmıştır ki bu alanda eser yazan müelliflerin ilmi ve
ahlaki şahsiyeti ve eserleri bizlere somut fikirler vermektedir. Mesela Burhaneddin ez
ZernOci (ö. VI./XII. yüzyılın sonları), Hanefi fı kıh alimi olup bu alanda Ta'l/mü'l-
müte'allim tarika't-te'allüm adlı bir eser yazmıştır.40 Talim ve terbiye alanındaki ihtiyaca binaen kaleme alınan Ta'lirnü'I-Müte'allim bir el kitabı niteliği taşımış ve
1908'de ll. Meşrutiyet'in ilanından sonra Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak
okutulmuştur. Eserde öğrencilerin ilim tahsilinde gayret ettikleri halde yöntem hatası
yaptıkları için başarılı olamadıkları hususu irdelenmektedir ki eser ismini bu konudan
almakta ve öğrencilere kolay öğrenme metotlarını göstermektedir. Eser bu
özellikleriyle bilhassa öğrenme psikolojisi açısından önem taşımaktadır. 41
On üç bölüm halinde düzenlenen Ta'limü'l-müte'allim'in ilk bölümünde ilmin
mahiyeti ve üstünlüğüne dikkat çekilir; her müslümanın bulunduğu konumun
gerektirdiği bilgileri elde etmesinin farz olduğu belirtilir. ilmin niyetle a lakasının
anlatıldığı ikinci bölümde öğrencinin Allah'ın rızasına kavuşmak, öğrenme ve öğretme
niyetiyle tahsile başlamasının lüzumuna işaret edilir. Üçüncü bölümde ders, hoca ve
arkadaş seçimiyle ilim yolunda sebat etmenin . gerekliliği vurgulanır. Öğrencinin
istediği alanı seçmede özgür sayıldığı belirtilerek seçim yaparken dikkate alınması
istenen ölçülerden bahsedilir. Dördüncü bölümde ilme, hacaya ve kitaba saygı
anlatılmakta, beşinci bölümde derse devam etmenin önemine ve eğitimde süreklilik
39 Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışlan Uluslarorası Sempozyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 183.
40 Burhaneddin ez-Zernüci, To'limü'l-müte'ollim, nşr. Mustafa Aşür, (Kahire: Mektebetü'IKur'an, 1986).
41 Zernüci, To'limü'l-müte'ollim, neşredenin girişi, 5-23.
132
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerl er Sistemi
Perspektefinden
ilkesine vurgu yapılmakta, verimli ders çalışma yolları üzerinde durulmaktadır. Altıncı
ve yedinci bölümler derse baş lama zamanı, derslerin miktarı, tertibi ve başarının
yöntemleriyle ilgilidir. Sekizinci bölümde hayat boyu öğrenme ilkesi ve ders
çalışmanın verimli olduğu vakitler, dokuzuncu bölümde hocanın öğrencisine sevgi ve
şefkati, on uncu bölümde öğrencinin hocalarından yararlanmasının yolları, on biri nci
bölümde öğrencinin başarısını olumsuz yönde. etkileyen kötü huylar ve alışkanlıklar
ele alınır. On ikinci bölümde hafızayı güçlendiren veya unutkanlığa yol açan
durumlardan bahsedilir; bu hususta yararlı olacak besinler tavsiye edilir. Eserin son
bölümünde rızkın, ömür ve sağlığın artmasına veya azalmasına sebep olan durumları 42
bilmenin yetişkinler yanında öğrenciler için de gereği belirtilir.
Tôlim; bilgi kazandırma ve onu yeni nesillere aktarmayı; terbiye ise tutum ve
davranışlara ve karaktere temel teşkil eden beceri ve değerlerin kazandıru lıp
uygulanmasını hedeflemektedir ki talimden daha kapsamlıdır; zira terbiye kişinin
bütün kabilivetlerinin geliştirif ip yönlendirilmesidir. Tôlim 1 öğretim sayesinde zeka ve
bilgi gelişirken; terbiye/eğitim iradenin güçlü olmasını, akıl ve irade arasında denge
kurulmasını sağlar. Bu sebeple kişilerin öğrenim seviyelerine paralel şekilde ahlak ve
karakter eğitiminin de yapılması gerekir ki ancak bu şekilde kişi ve toplumlar gerçek
inanca, doğru bilgiye ve erdemli yaşayışa ulaşabilirler. Kur'an ve sünnet perspektifi
istikametinde islam'ın talim ve terbiyedeki amacı inançlı, erdemli, verimli insan
yetiştirmek olup bu ilke zamana ve coğrafi bölgelerle sınırlı değildir. Ayrıca islam'daki
eğitim ve öğretim faaliyetlerini büyük ölçüde maddi ve manevi ihtiyaçlar
şekillendirmektedir ki bu da onun dinamikfiğini göstermektedir.43
Klasik islam öğretim ve eğitiminde öğretmen-öğrenci münasebetleri başta
olmak üzere, pedagojik kuralları düzenleyen adab-ı ders disiplini geliştirilmiştir. '
islam dünyasında ilimierin gelişmesi, yayılması, eğitim ve öğretimin ferdi ve
içti mal, maddi ve manevi bakımdan daha verimli hale getirilmesi düşüncesiyle eğitim
ve öğretimin gayesi, metodu ve kuralları üzerinde, oldukça erken zamanlardan
başlamak üzere pedagojik çalışmalar yapılmıştır. Mesela Cahiz'in Risaletü'l
muallimln'i, ibn SahnOn'un Adabü'l-muallimln'i, Kabisi'nin Ahvalü'l-müteallimln ve
ahkamü'l-muallimln'i, ZernGel'nin Tallmü'l-müteallim'i, ibn Cemaa'nın Tezkiretü's
sami ve'l-mütekellim fı edebi'I-alim ve'l-müteallim'i gibi kitaplar adab-ı derse dair
yazılmış müstakil eserlerdendir. Ayrıca Farabi'nin Fl-mayenbagı en-yukaddeme kable
teallümi'l-felsefe'si, Maverdi'nin Edebü'd-dünya ve'd-din'i, Kurtubl'nin Camiu
42 Mehmet Faruk Bayraktar, "Zernuci", DiA, XXXXIV, 294-295. 43 Kazıcı ve Ayhan, 'Tôlim ve Terbiye", XXXIX, 515-523.
133
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
beyani'l-ilm'i, Gazzali'nin ihyaü ulumi'd-din'i, ibn Haldun'un Mukaddime'si,
Taşköprizade'nin Miftahu's-saade'si, Katip Çelebi'nin Keşfü'z-zunun'u gibi çoğu
ansiklopedik mahiyette olan eserlerde, daha çok mukaddimelerde yer almak üzere,
pedagoji konularına geniş yer verilmiştir. Bütün bu eserlerde eğitim öğretim
metotlarının ve kurallarının Kur'an ve Sünnet'e dayandırılmasına, ayrıca selef
alimlerinin sözlerinden deliller getirilmesine özel bir ağırlık verilmiş, 44 bu durum, islam
dünyasında genel öğretim metotlarında birlik sağlanması ve giderek eğitim ilkelerinin
müesseseleşmesi sonucunu doğurmuştur.
islam eğitimcilerine göre öğretmenlik, geniş bilgiyle birlikte bazı özel
yetenekler isteyen bir sanattır.45 Bu sebeple öğretmenin bilgili olması yanında,
psikoloji ve pedagoji formasyonunun tam olmasını da gerekli gören islam eğitimcil eri,.
eğitim ve öğretimin başanya ulaşmasını öğrenci, öğretmen ve aile üçlüsünün birlikte
sarfedecekleri çabaya bağla mışlardır. Buna göre, Allah adına yapıldığı kabul edilen ve
ibadet sayılan öğretmenlik mesleğini icra edecek kişinin, öncelikle hem bilgi hem de
ahlak ve fazilet bakımından bu mesleğin ehli olması, öğrencilerine karşı şefkatli ve
nazik davranması gerekir. Farabi de, "Hoca öğrencisine karşı ne çok sert, ne de çok
yumuşak davranmalı; çünkü aşırı sertlik talebenin hacasından nefret etmesine, aşırı
mü samaha ise talebeni n hocasının şahsını ve bilgisini hafife almasına yol açar" diyerek
pedagojinin önemli bir kuralına işaret etmiştir. ibn Haldun, eğitimde zor kullanmanın
öğrenme arzusunu olumsuz yönde etkileyeceği düşüncesindedir. Gazzali daha da ileri
giderek talebenin gençlik gururunu rencide etmemek için, öğretmenin uyarılarını aÇık
ifadeler yerine üstü kapalı sözlerle yapması gerektiğini, açık ve sert ikazların pedagojik
esaslara (sınaatü't-ta'lim) aykırı olduğunu belirtmektedir. Öğretmenin öğrenciler
arasında soy sop, zenginlik vb. bakımlardan ayırım gözetmemesi, öğrencilerde bazı
ilimierin değersiz olduğu şeklinde bir kanaat uyandırmaktan kaçınması, öğretim
programında pedagojik bir sıra takip etmesi, öğrencilerin fiziki ve manevi
kabiliyetlerini, mizaçlarını, zeka seviyelerini dikkate alması gibi hususlar eğitim ve
öğretimde öngörülen esaslardan bazılarıdır.
islam eğitimcileri, eğitimde istenilen düzeye ulaşabilmek için çocuklara oyun
fırsatının tanınması, onların maddi ve manevi mükatatlarla ödüllendirilmesinin önemi
hususuna eskiden beri dikkat çekmişlerdir. Ayrıca, Kur'an ve Sünnet'in ilme verdiği
44 ibn Miskeveyh, Tehzibü'l-ah/ôk, 19-21; Hüccetü'l-islam Ebü Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed ei-Gazzali, ihyô'ü u/Omi'd-din, (Beyrut: 1982-83), ı, 8-13, 48-58; lll, 72-74; Taşköprizade lsameddin Ahmed Efendi, Miftôhu's-sa'ôde ve misbôhu's-siyôde, nşr. Kamil Kamil Bekri, Abdülvehhab Ebü'n-Nür, (Kahire: 1968), ı, 13-49, 303; Sıddık Hasan Han, Ebcedü'l-u/Om, nşr. Abdülcebbar Zek kar, (Dımaşk: 1978}, ı, 124-133.
45 ibn Haldün, Mukaddime, 502-509.
134
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
değeri ifade eden ayet ve hadisiere dayanarak, bedeni ve zihni sağlığı yerinde olan her
yaştaki ~nsanın .yolculuk, yoksulluk gibi sıkıntılar pahasına da olsa, bilgilerini
geliştirmesinin gerekliliğini ısrarla vurgulamışlardır. Ancak öğrenci ilim tahsilinde
geçici ve bencil gayeler yerine, Allah'ın rızasına erişmek, ahlak yönünden gelişmek,
insanlara faydalı olmak gibi yüksek gayeler- gözetmeli, öğrenimde başanya ulaşmak
için zihnini meşru ve gerekli olmayan başka ilgilerden arındırmalı, ilme, öğretmeneve
d.iğer öğrencilere karşı saygılı ve alçak gönüllü davranmalıdır. Zernuci, adab-ı ders
ilminin en önemli kaynağı olarak gösterilen46 eserinde öğrencinin, yetişrnek istediği ilmi alanın tesbitinden başlamak üzere, sürekli olarak bir öğretmenle birlikte
çalışmasının ve onun tecrübesinden faydalanmasının önemini vurgulamış, genel
olarak bir öğretmeni n gözetiminde çalışmanın gerekliliği diğer islami kaynaklarda da47
benimsenmiştir. 48
Öğretim ve eğitim alanındaki usulü 1 metodolojiyi ifade eden söz konusu ôdab
' ders disiplini gelişim ve değişimler istikametinde hayatın ihtiyaç ve meselelerini
çözmek için islam ilim ve kültür hayatının muhtelif alanlarında adab kavramı dini ve
sosyal ilimlerde farklı anlamlarda olmak üzere kullanılmıştır ki bu kavram diningerekli
gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsamıştır. Adab kelimesi,
bir iş veya sanata, bir hal veya davranışa nisbet ve izate edildiği zaman o alana ait öz:el
kuralları, incelikleri, o konuda uyulması gerekli olan dini, ahlaki, mesleki esas ve
hükümleri ifade eder: "Adabü'l-müluk", "adabü'l-vizare", "adabü'l-muhaddis",
"adabü'l-mürid", "adabü's~süluk", "adabü'd-ders", "adabü'l-muallim", "adabü'l
müteallim", "adabü'l-bahs", "adabü'l-muaşeret", "adabü kitabeti'I-Mushaf', "adabü
tilaveti'I-Kur'an", "adabü'l-kadi", "adabü'l-müft'ı'" gibi.49
Ortaya koyduğumuz kavram haritasındaki kavramlar islam ilim ve kültür
hayatında daha yaygın kullanılan talim ve terbiye disiplini ile doğrudan ilişkilidir.
islam ilim ve kültür hayatı başta islami ilimler olmak üzere hayatın ihtiyaç ve
meseleleri zemininde sürekli kendini yenileyip geliştirdikçe, hayatın her alanında etkin
ve verimli şekilde yer alıp zaman ve mekana yön vermiştir ki bu süreçte sürekli kendi
metodolojilerini üretmiştir. Günümüzde islami ilimierin kendilerini çağiarına göre
tecdid edemeyip yorum yöntem ve tekniklerini geliştirememesi, islam dünyasının her
46 Taşköprizade, Miftôh, ı, 303; Katip Çelebi, Keşfü'z-zunun an esômi'l-kütüb ve'l-fünun, nşr. Kilisli Muallim Rifat ve M. Şerefeddin Yaltkaya, (istanbul: 1360-62/1941-43), 1, 42.
47 Ahmed ŞelebT, et-Terbiyetü'l-islômiyye, (Kahire: 1982), 209-211, 257-275, 291-327. 48 Mustafa Çağrıcı, "Adôb-1 Ders", DiA, ı, 335. 49 Abdülaziz Bayındır, "Adôb", DiA, ı, 334.
135
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
alanında gerilemesine ve hayattan uzaklaşmasına yol açmıştır.50 Bu açıdan tecdid,
islam dünyasının kendini yeniden keşfetmesi ve sömürge şartlarından kurtularak
kendi asaletini bulabilmesi yolundaki gayretlerinin tamamını belirtmekte, dil
biliminden davet tarzına, siyasi düzenden fıkıh usulüne, düşünceden ahlaka kadar sı
bütün alanlarda yenilenme gayretleri için kullanılmaktadır.
B. Tali m ve Terbiye Metodunun iki Dinamiği: ilim ve Ahlak 1 Kabiliyet
Talim ve terbiye disiplini islam ilim ve kültür hayatına ilmi ve ahlaki şahsiyeti
yük'sek ve seçkin insanlar yetiştirmiştir ki biz öncelikle bu disiplinin talim boyutunun
tekabül ettiği ilim dinamiğini işleyip ardı sıra da terbiye boyutuna karşılık gelen ahlak
1 kabiliyet dinamiğini inceleyeceğiz.
islam ümmetinin benimsediği değerler sisteminin devamlılığı ilme bağlı olduğu
için Kur'an ve sünnet ilmin anlamını, önemini ve işlevini belirtmiştir. Hz. Peygamber sı A
ilmin nafile ibadetten daha üstün olduğunu belirtip onu yüceltmiştir. Alimler,
bildiklerini hem kendileri hem de insanlar için islami ölçüler içinde yararlı kıldıkları
oranda ilim onlar için bir üstünlük kabul edilir. Bununla birlikte ilim konusu yine islam
ilim ve kültür hayatındaki talim ve terbiye sistemi ile paralellik gösterecek şekilde
kullanılıp değerler eğitimine vurgu yapılmış ve din öğretimi ve eğitimindeki verimlilik
ve motivasyonun gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir; zira ilim bizatihi bir değer olsa da
ilim-amel ilişkisine vurgu yapan hadisler bilginin insanlığı itikadi, ahlaki, estetik,
ekonomik vb. yönlerden daha yüksek seviyelere taşıması gerektiğine işaret
etmektedir. Aksi durumu ise Kur'an'ı Kerim "kitap yüklü eşek" metaforu ile şöyle
betimlemektedir: "Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu,
ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini inkar eden topluluğun
hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez."53 Çünkü davranış ve
uygulama planında somutlaşmayan bilginin insan için yararı o l mayacaktır. Ancak
bilgisizce yapılan arnelin de ilimden daha değerli olduğu söylenemez. 54
Sonuçta zihn ini
doğru bilgilerle, kalbini Allah'a karşı saygı ve sorumluluk şuuruyla ve hayatını hayırlı
SO Bk. Fazlur Rahman, lslamic Methodology in History lslamic Research lnstitue, (lslamabad 1984), 178-179; a.mlf., Islam and Modernity Transformatian of an Inte/leetual Tradition, (Chicago: 1982), 4-6.
Sl Tahsin Görgün, "Tecdid", DiA, XXXX, 239.
S2 Tirmizi, Ebü isa Muhammed b. Tsa b. Sevre, ei-Cômi'u's-sahfh, nşr. Ahmed M. Şakir, (Kahire 13S6/1937), "ilim", 19; ibn Mace, "Mukaddime", 19.
S3 Cuma, 62/S.
S4 Darimi, "Mukaddime", 32.
136
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
arnellerle donatanlar "erdemli bilginler", sadece dünyevi erneilere ulaşmayı
amaçlayan ve zaman zaman bu amaç uğruna bilgisini kötüye kullananlar da" erdemsiz
bilginler" adını almıştır ki55
Peygamber mesleği olan din öğretim ve eğitimini ancak
"erdemli bilginler'' icra edebilir; aksi durumda gerçekleştirilen faaliyetler ise üsve-i
hasene olmayıp verim ve motivasyon dinamiklerine haiz değildir. "Erdemli bilginler"
ise gökteki yıldızlar gibidir kis6
Kur'an bu istikamette salih kulların yeryüzüne hakim
kılınacağı nı bildirir.57
Bu husus ise ahlak konusuyla birebir ilişki l id i r.58
Kur'an'da düşünme etki nliğini ifade eden kelimeler insanın bilme çabasıyla da
alakalıdı r. Düşünmeyle ilgili terimler gibi "bilmek" ve "bilgi" anlamına gelen ili m
kelimesi ve türevlerinin de Kur'an'da yoğun biçimde kullanı ldığı görülmektedir.
Kur'an'da ilim ve ondan türeyen kelimeleryaklaşık 750 yerde geçmektedir. Bu geniş
kullanım hadislerde de yer almaktadır. Kur'an'ın ilim konusundaki tutumu islam'da
kelam, tasawuf, fıkıh vb. ilimierin takip ettiği seyri, yine müslümanların 111./IX.
yüzyılda diğer kültürlere ait klasik miras ı devra l ırken ortaya koydukları rahatl ık ve
serbestliği anlaşılır kılmaktadır. Kur'an'da ilim kavramı üzerine sıkça yapılan vurgular
Ortaçağ islam medeniyetine dini ve tecrübl ilimlerde büyük bir verimlilik kazandı rm ış
ve bu verimlilik sayesinde islam med e niyeti insanlığa en kalıcı katkıyı sağlamıştır. 59
Talim 1 öğretim bilgi kazandırma, insanlığın sahip olduğu bilgileri yetişmekte
olan nesillere aktarma faaliyetidir. Terbiye 1 eğitim ise daha ziyade davranış ve
karaktere esas teşkil eden beceri ve değerler kazandırmayla ilgili ça lışmaları an latır.
ralimden yalnız bilgi kazandırma, bunu hafızada saklama ve yeri ge ldiğinde hatıriama
anlaş ılmaktadır. Terbiye ise insanda mevcut bütün kabiliyetlerin dikkate. alına rak
bunların geliştirilmesi ve yönlendirilmesidiL Buna göre terbiye kavramı talimden,daha
kapsamlı olup öğretim alanına giren bütün konu la rı içine almakta ve genellikle tek
başına kullan ı ldığında öğretimi de ifade etmekt edir. Öğretim insana eşya ve olaylar
hakkında doğru bilgiler kazandırmayı amaçlar. insanın öğrenimi gelişip bilgi seviyesi
yükseldikçe daha tutarlı davranışlarda bu lunması, tutarlı bir kişiliğe kavuşması
beklenirse de eğitim yönü dikkate alınmadan yürütülecek bir öğretim le bu hedefe
ulaşılamaz. Öğretim sayesinde zeka ve bilgi gelişirken eğitim iradenin güçlü olmasını,
akıl ve irade arasında denge kuru lmas ı nı sağlar. Bu sebeple kişilerin öğrenim
SS Darimi, "Mukaddime", 29, 34.
SG Ebü Abdiilah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybani ei-Mervezi, ei-Müsned, (istanbul: 1992}, l ll, 1S7.
S7 Enbiya, 21/10S.
S8 ilhan Kutluer, "ilim", DiA, XXII, 110.
S9 F. Rosenthal, Knowledge Triumphant, (Leiden: 1970), 19-22, 32, 70, 340.
137
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
seviyelerine paralel şekilde ahlak ve karakter eğitiminin de yapılması gerekir. islam
kaynaklarındaki ortak anlayışa göre eğitim ve öğretim bütün hayat boyunca devam
etmesi gereken bir süreç olup amacı bireyleri ve toplum ları gerçek inanca, doğru
bilgiye ve erdemli yaşayışa ulaştırmaktır. Bu sebeple eğitimeHer her çocuğu
ebeveynine, eğitimciye ve topluma emanet edilmiş, korunması ve geliştirilmesi
gereken bir varlık olarak görmüştür. islam'da çocukların eğitim ve öğretimi için -
birçoğu günümüz pedagoji biliminde de önemini koruyan- ilkeler ve kurallar
konmuştur. Mesela zihin ve davranış eğitimine eşit derecede önem verilmesi,
eğitimde fırsat eşitliği sağlar:lması, çocuğun eğitim yaşının dikkate alınarak zihinsel
yeteneğine göre bilgi ve davranış eğitimi verilmesi, çocuğun arsızlaşmasına,
dolayısıyla şahsiyetinin aşınmasına yol açacak tutumlardan sakınılması, başarının
ödüllendirilmesi, başarısızlık ve yanlışlıkların pedagojik esaslara göre düzeltilmesi,
cezalandırmada acele edilmemesi islam eğitimi kaynaklarındaki ortak ilke ve
yöntemlerden bazılarıdır . Müslüman eğitimeHer özellikle hoşgörü, sevgi ve şefkatin
eğitimde değişmez ilkeler olarak benimsenmesi, zorunlu olmadığ ı sürece öğrenciye
sert muamele yapılmaması hususunda görüş birliğine varmış, başarısızlığın sürmesi
durumunda uyarıdan başlayıp giderek sertleşen bir ceza yöntemi uygulanmasını
faydalı görmüştür. ibn SahnOn, Kabisi, ibn Sina, ibn Miskeveyh gibi eğitimci ve
düşünürler son çare olarak hafifçe dövmenin eğitimde yararlı olabileceğini
düşünürken Maverdi, ibn HaldQn, Taşköprizade, Erzurumlu ihrahim Hakkı gibi bazıları 60
dayak cezasına karşı çıkmıştır.
islam ilim ve kültür hayatında önemli bir yeri olan edep kavramı "terbiye"
boyutu ile birebir ilişkili olup hem incelik ve kibarlığı hem de meslek ve usOiü ifade
etmektedir ki bir toplumda ört, adet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya
bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan bir terim halini almıştır.
Edeb; Bir toplumda ört, adet ve kural halini a l mış iyi tutum ve davranışlar veya
bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terim olup kelimenin sözlüklerdeki
başlıca manaları "davet, iyi tutum, incelik ve kibarlık, hayranlık ve takdir" şeklinde
gösterilir.61
Edeb konumu; değerlerin yaşanıp temsil edilmesi açısından hem kişinin kendisi hem de toplum için verimlidir ve motivasyon gücüne sahiptir. Nitekim ibn
ManzOr edep kelimesinin kökünün edb o lduğunu söyler ve bunun "davet etme"
manasma geldiğini belirtir. Nitekim aynı kökten gelen üdbe, me'debe (me'dübe)
60 Kazıcı ve Ayhan, '7ô/lm ve Terbiye", XXXIX, 516.
61 ibn Manzur, Lisônü'I-Arab, (Beyrut: Darü's-Sadr, 1994}, "edb" md.; FirOzôbôdi, ei-Kömüsü'lmuhit, (Beyrut 1406/1986}, "edb" md.
138
Bayram, Tiilim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspekteflnden
62 kelimeleri "ziyafet yemeği, düğün yemeği" anlamında sıkça kullanılmıştır. Buna göre
edep far~! ı anlamları olan iki ayrı kökten gelmektedir. a) "Hayret etme, çok beğenme"
anlamındaki edb köküne göre edep "güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini
kazanan şey" demektir. Bir kimsenin sahip olduğu meziyet ve fazilet başkalarında
hayrantık ve takdir hissi uyandırdığı için edep diye adlandırılmıştır. b) "Davet etme"
manasındaki edb masdanndan türetifen edep ise insanları takdire değer ve meziyet
sayılan hususlara davet eden, bilgisizlik ve kötü davranışlardan alıkoyan şeyi ifade
eder. Abdullah b. Mes'Cıd'un rivayet ettiği ve sözlük yazarlarının edebin kökündeki
"davet" anlamı ile sonradan kazandığı "iyi alışkanlıklar" anlamı arasında münasebet
kurmak için faydalandıkları bir hadiste, "Gerçekten bu Kur'an Allah'ın bir sofrasıdır
(me'dübetull;3h); O'nun sofrasından gücünüz yettiğince bilgi toplamaya çalışın"
denilmektedir.63 Başka bir hadiste ise yine Kur'an'dan "AIIah'ın edebi" diye söz
edilmesi64
ilgi çekicidir. Bu şekilde etimolojik bakımdan ortak bir kökten gelen
me'debe ve edep kelimelerinin, her iki hadiste aynı şeye (Kur'an'a) nisbet edilmek
suretiyle anlam olarak da ortak oldukları, böylece hadis dilinde edebin hayırlı ve
yararlı bilgilerle davranış alışkanlıklarını ifade ettiği, Kur'an'ın bu bilgi ve davranışları
sergileyen bir ilahi edep kaynağı olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'in, çeşitli
kabilelerio lehçelerini nası l anlayabildiği şeklindeki bir soruya karşılık, "Beni rabbim
eğitti (eddebeni) ve eğitimimi (te'dibi) en iyi şekilde yaptı"65 anlamındaki hadisinde
te'dib kelimesi "eğitme, bilgilendirme" karşılığı olarak kullanılmıştır.
Edep terimi "gelenek, görenek, ahlak" gibi ilk anlamları yanında islam
kültürünün tarihi gelişimi içinde çeşitli mevkiler, meslek ve sanatlar; eğitim ve öğretim; tasavvuf ve tarikat; ilmi araştırma ve tartışmalar; ibadet, dua ve Kur'an
okuma gibi dini faaliyetler; yeme içme, giyim kuşam, temizlik vb. gü'nlük
meşguliyetler; her türlü sosyal ilişki ve hayatın diğer bütün alanlarına dair bilgiler ve
en uygun davranış tarzları için kullanılan son derece geniş kapsamlı bir terim haline
gelmiştir. Şüphesiz bütün bu konularda en ideal örnek Hz. Muhammed kabul edildiği
için islam ahlak ve edep literatürüne giren eserlerin çoğunda "Adabü'n-nebi" veya
benzer başlıklar altında Hz. Peygamber'in ahlaki kişiliği ilk örnek olarak sunulmuştur. 66
62 ibn Manzur, Lisônü'I-Arab, "edb" md.
63 Dariml, "Fezôilü'I-Kur'ôn", 1.
64 Dariml, "Fezô'ilü'I-Kurôn", 1. 65 Hadisin sıhhati hakkında bk. Acluni, Keşfü'/-hafô, (Beyrut: 1351/1932), ı, 70.
66 Mustafa Çağrıcı, "Edep", DiA, X, 412-414.
139
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
3. Kur'an ve Sünnet'te Değerler Sistemi ve Eğitimi
Kur'?nda inananların kalbi değerleri edinmelerini ve somut eylem değerlerine
uygun davranışlar sergilemelerini sağlamak için gösterilen motivasyon ve amaç
değerleri şükür, e bed/ mutluluğu kazanmak ve Allah rızasm1 kazanmaktır. Bu değerler
bir eylem durumuyla karşı karşıya kalan insanın, Allah'ın tasvip ettiği değerlere uygun
davranmasında, hem motor işlevi görmekte hem de eylemlerini anlamlı kılmaktadır.
Bu özellik Kur'an'da insana sunulan değerler sisteminin amaçlı 1 teleolojik bir sistem
olduğunun da göstergesidir. Amaçlı olması yönüyle Aristo'nun ahlak sistemine
be'ıizemekte, amaçlarının mahiyeti açısından ise ondan ayrılmaktadır. Aristo'nun
ahlak sisteminde en yüksek gaye mutluluktur. Bu mutluluk, insanın aklını kullanarak,
kendi fonksiyonuna uygun, erdemli bir şekilde davranması neticesinde, bu dünyada
hası l olacak bir sonuçtur.67
Kur'an'daki amaçlardan ebedl mutluluğu kazanmak,
mutluluk olması hasebiyle Aristo'nunkine benzemekte ama tehir edilmiş olması
sebebiyle ondan farklılık arz etmektedir. Şükür, Allah'ın razı olacağı eylemleri onun
nimetlerinin karşılığı olarak gerçekleştirme çabası olduğu için Allah rızasını kazanmak
da eylemlerin gayesi olduğu için Aristo'nun amacından mahiyetitibariyle farklı lık arz
eder. Fakat Kur'an'daki şükür ile Aristo'nun mutluluğu arasında, ikisinin de süreç
olması hasebiyle bir benzerlik vardır. Her ikisi de gerekli eylemlerin
gerçekleştirilmesiyle has ı l olur.68
Kur'an'ın değerler sistemi, amaçlı olması özelliği ile Ka nt' ın ahlaki sisteminden
de farklılık arz eder. Kant ahlaki eylemlerin haz, mutluluk gibi her hangi bir öznel
sebepten dolay ı değil de pratik aklın zorunlu buyruğu olan ahlak yasasına uymak için
gerçekleştirilmesini gerektiğini savunur ki kişi, davranışını insanlık ıçın
gerçekleştirmelidir.69 Kur'an ile farklılık da bu noktadan sonra başlar. "Kişi neden
insan l ık için davran ı ş sergilemelidir?" sorusunun cevabı, Kant'a göre; "Çünkü ahlak
yasası böyle emdediyor" dur. "Neden ahlak yasasına göre davranmalıyım ?" sorusun un
cevabı da kısır döngü olmaktadır. Bir kişi de bu durumda; "Ben kendi arzuma göre
davranmalıyım" dediğinde bu kişiyi iyi eylemde bulunmaya sevk edecek bir
motivasyon sebebi olmamakta, onu kötülükten · engelleyecek bir müeyyide de
67 Aristotle, The Ethics of Aristotle, çev. J.A.K. Thomson, (England: Penguin Classics), 1976, 73-74 (1097ab), 75 (1097b-1098a), 87 (1020a ).
68 Süleyman Tuğral, Kur'an'da Değerler Sistemi, (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2008), 215. 69 i. Ka nt, Pratik Usun Eleştirisi, çev. i sm et Z. Eyüboğlu, (istanbul: Say Yayınları, 1994), 62 vd.;
139 vd.; Bk. Recep Kılıç, Ahiakın Din/Temeli, (Ankara: TDVY, 1992), 39; Bedia Akarsu, Ahliik Öğretileri, (istanbul: Remzi Kitabevi, 1982,), 225; lonna Kuçuradi, Etik, Türkiye Felsefe Kurumu, (Ankara:1996), 64.
140
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerl er Sistemi
Perspektefınden
bulunmamaktadır. Davranış larındaki bu gayesizlik Niçe'nin Kant'a ilişkin
eleştirisinde70 dile getirdiği gibi kişiyi hiçliğe iten bir durumdur. Kur'an'ın amaç
değerleri ise bu hiçlik duygusunu izale eden, kişinin iyi işlerde bulunmasını anlamlı
kılan değerlerdir. Aslında Ka nt' ın bu şekilde fikir serdetmesinin sebebi katışıksız, hiçbir
art niyeti n olmadığı, saf iyiyi aramasıdır. Ama bu duruma, onun ideal insanı açısından
d~ğil de fiili' insan gerçekliği açısından bakıldığında, Kur'an yönteminin pratik hayatın
gerçekliğine daha uygun olduğu görülmektedir. Bununla beraber, Kur'anda
eylemlerin sadece Allah rızası için yapılması gereğine işaret eden ifadelede Kant'ın saf
iyiyi arayan görüşüne benzeyen bir yön bulunmaktadır. Ancak fark şuradadır: Kant'ta
bir nevi tanrılaştırılan ahlak ·için eylemde bulunmak esasken, Kur'an'ın değerler
sisteminde, insana manevi haz vermesi umulan Allah rızasını kazanmak için eylemde 71
bulunulur. Kant ise Mutlak Değer olan Allah yerine "Ahlak" değerini; "Ahlak yasası
(ihlal edilmez olduğu için) kutsald ı r"72 perspektifiyle koymaktadır.
Kur'an ister kişi isterse toplum için verimli olup motivasyon sağlayacak
değerler sisteminin bir amaca mebni olduğunu ve "yaratılış gayesi" temelinde
değerlendirilmesi gerektiğini gerek teorik 1 ontolojik gerekse pratik 1 am el yönlerinde
ortaya koymaktadır ki onun bu yaklaşımı kişi ve toplumların akıl ve duygularına ve
madde ve mana boyutlarına hitap edebilmesine dayanmaktadır.
Kur'an'da yaratılışın bir galyyete dayandığı gerçeği açık şekilde vurgulanır.
Mesela; "Yoksa sizi boş yere yarattiğimlZ/ ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandm1z. " 73
ayetinde, insanın yaratılışının bir gaye ve akıbetle ilgili olduğu belirtilirken; "Göğü, yeri
ve ikisi arasmdaki/eri boş yere yaratmad1k ... "74 ayetinde ise gaye olgusu bu defa
topyekun alemin yaratılışıyla ilişkilendirilmektedir. Yine, "Biz gökleri, yeri ve bLfnlar
arasmdaki/eri oyuncular olarak, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadi k ... " 75 ayetinde
de yaratılış, gerçek bir sebep ve hikmete dayandırılmıştır. 76 Kur'an'da birçok ayet,
sebep gösteren li-(için) lafzıyl a Allah'ın yaratma fiilinde gerçekleşen gayeyi
belirtmektedir.77 Buna göre Allah, kimlerin arnelinin daha güzel olacağı hususundia
70 Friederich Nietzsche, Oeccal, çev. Oruç Aruoba, (istanbul: Hil Yayınları, 1995), 21.
71 Tuğral, Kur'an'da Değerler Sistemi, 216. 72 Kant, Pratik Usun Eleştirisi, 139. 73 Müminun, 23/115. 74 sad, 38/27. 75 Du han, 44/38-39.
76 Ayrıca bk. Enbiya, 21/16-17. 77 Bk. M. Mustafa Şelebi, Ta'lflu'I-Ahkôm Arz ve Tahl//li-tarlkati'/-Ta'/11 ve Tatavvurôtihô fi
Usuri'l-ictihôd ve't-taklfd, (Beyrut 1981), 292-300.
141
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
insanları imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmış;78 insanların birbirleriyle tanışıp
bilişmeleri için onları kavimlere ve kabHelere ayırmış;79 cinleri ve insanları sadece
kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır.80
Kur'an'ın ortaya koyduğu değerler sisteminin hem biFey hem de toplum ve
insanlık için öngördüğü gaye ve görevler söz konusudur.
islam'da tali m ve terbiyenin amacı inançlı, erdemli, verimli insan yetiştirmektir.
Bu ilke zamana ve coğrafi bölgelerle sınırlı değildir. Zira ilk nazil olan Kur'an ayeti
okumayı, öğrenmeyi emretmektedir. Hz. Peygamber'in uygulamaları da hep bu
doğrultuda olmuştur. Kitap ve Sünnet'in bu konudaki bağlayıcı hükmünü göz önünde
bulunduran müslümanlar daha islam'ın ilk yıllarından itibaren eğitim ve öğretime
büyük önem vermiştir. Önceleri bu çabalar daha ziyade dini eğitim ve öğretime
yönelikti; zira ibadetlerin uygulanmasında bu bilgiler gerekliydi. Ayrıca namaz, oruç,
zekat ve hac ibadetlerini ifa etmek için müslümanlar astronomi, coğrafya, takvim ve
sağlık gibi konularda bilgi edinmek zorundaydı. islam'da eğitim ve öğretim
faaliyetlerinin büyük ölçüde bu ihtiyaçlardan doğduğu söylenebilir.81
ResOiüllah, ilim ve kültür faaliyetlerini tüm ilimleri içine alacak şeki lde
sürdürüp hem dünya hem de ahireti marnur edecek bir yol izlemiştir ki bir yandan
Kur'an'ın kainata dair ayetlerine dikkat çekmiş diğer yanda ise onlara islam'ı tebliği
edip ihtiyaç olan bölgelere öğretmenler göndermiş ve özellikle uzak kabHelerin
Medine'ye yerleşmelerini önermiştir. Böylece hem eğitim ve öğretim hayatının
önündeki engeller kaldırılmış hem de Medine islami bir eğitim merkezi haline
getirilmiştir ki bu uyulama Mekke'nin fethine kadar devam etmiştir. Hz. Peygamber'in
kapsamlı eğitim ve öğretim faaliyetlerinin en önemli sembol ve kurumlarından biri
Mescid-i NebevT olup ibadet ve ilim olguları üzerine bina edilmiştir; zira hicretin ardı
s ıra inşa edilen bu "dlmi" içersinde ibadet için kullanılan bölümün yanı sıra Suffe
bölümü de yer almaktadır. Hz. Peygamber bizzat Suffe'de ders vermiş, gerek burada
gerekse başka mekanlarda bu faaliyetlere sürekli katılmasından dolayı "Allah beni
muallim olarak gönderdi"82 demiştir. Buranın diğer bazı öğretmenleri ise Ubade b.
Samit, Mus'ab b. Umeyr, Eban b. Said ve EbO Ubeyde b. Cerrah'tır. Bu kurumun
78 Mülk, 62/2.
79 Hucurat, 49/13.
80 zariyat, 51/56.
81 Kazıcı ve Ayhan, "Tôlim ve Terbiye", XXXIX, 516.
82 ibn Mace, "Mukaddime", 17.
142
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefınden
yanında ise bir ilkokul ve sıbyan mektebi konumundaki "Küttab" adlı öğretim ve
eğitim merkezidir. Buralarda çocuklara ilk dini bilgilerle Kur'an eğitimi verilmiştir.83
Hz. Peygamber'in (sav) protatip uygulamaları sonraki nesillertarafından örnek
alınıp maddi ve manevi ihtiyaçlar istikametinde yeni kurumlar ihdas edilmiştir ki bu
dönemler sırasıyla sahabe, TabiGn, Tebeu't-tabiin çizgisinde günümüze kadar devam
etmiştir ki günümüzde ilim dünyasında pek çok ·eser telif edilmiştir.
Kur'an'ın değerler sisteminin hedeflediği ideal insan, ideal toplum ve ideal
dünya perspektifinin prototipi as r-ı saadet fenomenidir.
Muhtemelen Hz. Peygamber'in, "insan l arın en hayırlıları benim asrımda
yaşayanlardır'' mealindeki hadls-i şeritinden ilham alınarak kullanılan asr-ı saadet
tabiri, insanlık için hidayet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu, bütün insanlığa
rahmet ve örnek olarak gönderilen Hz. Peygamber'in yaşadığı, ashabın ı terbiye edip
yetiştirdiği, islamiyet'in tebliğ edildiği ve tam anlamıyla uygulandığı zaman dilimini
ifade etmektedir. Müslümanların en ideal zaman olarak kabul ettikleri, özlem
duydukları ve saygıyla andıkiarı bu eşsiz devri, bilhassa Türkler saygı . ve
hayranlıklarının bir ifadesi olmak üzere "asr-ı saadet" diye adlandırmışlard ı r. Aynı
manada fazla yaygın olmamakla beraber "zaman- ı saadet" ve "vakt-i saadet" tabirleri
de kullanılmaktadır. 84
Kur'an~ın insanlara önerdiği değerler sisteminin amaç ve motivasyon boyutunu
asr-ı saadetten günümüze kadar şükür, ebedi mutluluk ve Allah nzas1 teşkil etmiştir.
Kur'an'a göre kişinin kendini vahiy temelinde inşa edebilmesi için Allah'a
şükretmelidir ki şükür kavramı Kur'an'ın değerler sisteminin uygulanrı;ıasını 85
kapsamaktadır.
Sözlükte "yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek;
minnettarlık" anlamındaki şükr terim olarak "Allah'tan veya insanlardan gelen nimet
ve .iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fıille mukabelede
bulunma, Allah'a itaat edip günah işiemekten uzak durmak suretiyle nimeti n gereğini
yapma" şeklinde tanımlanmıştır.86 Kur'an bu paradigmayı şöyle ortaya koymaktadır:
83 Kazıcı ve Ayhan, 'Tdlim ve Terbiye", XXXIX, 516-517. 84 Abdülkerim Özaydın, "Asr-ı Saadet", DiA, ll l, 501. 85 Fahreddin er-Razi, Mefdtihu'l-ğayb: et-Tefslrü'l-keblr, nşr. M. Muhyiddin Abdülhamid,
(Beyrut, ts.), lll, 86-89. 86 FlrOzabad~ ei-KömCısü'l-muhft, "şkr" md.; ibn ManzOr, Lisdnü'I-Arab, "şkr" md.; Razi, Tefsir,
XIX, 86.
143
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
"Ey DavCıd ailesi! Şükretmek için amel edin! Kullarımdan şükredenler pek
azdır."87
"Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir'de yardım etmişti. O
halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız."88
Görüldüğü gibi Kur'an şükür olgusunu değerlere uygun davranmanın bir gayesi
ve motivasyonu olarak takdim etmektedir ki bu durum insan-Allah ilişkisinin ahlaki
boyutunu ve bunun önemini göstermektedir; 89
zira dikkat çekici şekilde bunun
karşısına küfür ve nankörfilk kavramları konu lmaktadır:
"Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette
size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok
şiddetlidir."90
"Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler var
ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir."91
Hz. Süleyman'ın dilinden, "Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur;
nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem
sahibidir'' buyrulmaktadır. Fahreddin er-Razi'ye göre bu ayette şükrün faydasının
Allah'a değil kula yönelik olduğu ifade edilmektedir. Zira kul şükrederek Allah'a olan
minnet borcunu ödemiş olur, ayrıca şükrettiği için O'ndan daha çok nimet umabilir.92
Nitekim diğer bir ayette Allah'ın şükredenleren imetini arttıracağı belirtilmektedir.93
Fahreddin er-Razi, maddi ve manevi olmak üzere iki türlü nimetten bahsederek söz
konusu artışın her iki nimet çeşidini kapsadığını söyler. Çok şükredenlerin daha fazla
maddi nimet elde ettikleri görülmektedir. Manevi nimeti n artışına gelince bu nimeti n
zirvesi Allah sevgisidir. Allah'ın nimetlerine nail olan kul sürekli O'nun lutufkarlığı ve
nimetlerinin çeşitliliği üzerinde düşünür, bu sayede Allah'a olan.sevgisi artar. Daha
sonra nimetle ilgilenme düzeyini aşarak nimetin sahibine yükselir, ilgi ve sevgisini
87 Sebe, 34/13. j~ ~:\;!- ~ :ı.9Ji; oi..--G sô;ı; ji 'JÖ~!
88 Al-i imran, 3/123. :ı:j.G r.<:.W <İıı ı_.i~
89 Ragıb el-isfahani, Müfredôtü elfôzi'f-Kurôn, nşr. Safvan Adnan Davudi, (Dımaşk-Beyrut 1412/1992}, "şkr" md.; a.mlf., ez-Zeri'a ila mekarimi'ş-şeri'a, nşr. Ebü'I-Yezid el-Acemi, (Kahire 1405/1985}, 279; Mustafa Çağrıcı, "Şükür'', DiA, XXXIX, 260.
90 ibrahim, 14/7 . .i.jÇ>..::.i .,;9 ._,111 5ı {7 .:..;l; ~:..9:)1 {~ .:.4 r~ ,:,lu 1!j
91 Zümer, 39/63.
92 Razi, Te/sir, XXIV, 198.
93 ibrahim, 14/7.
144
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
O'na yöneltir. Böylece şükür manevi nimetierin çoğalmasını da sağlamış olur.94 Allah
ResOiü'nqn (sav) ilim ve amel boyutu bu durumu şöyle özetlemektedir:
"Aişe radıyallahu anha'dan rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem, gece ayakları şişinceye kadar namazı kılardı. Aişe diyor ki, kendisine: Niçin
böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allah'ın Resülü? Oysa
Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim. "Şükreden bir kul olmayı
istemeyeyim mi?" buyurdu.95
Kur'an'ın değerler sisteminin diğer bir temeli ise ahiret inancıd ı r. Kur'an-ı
Kerim'de yüzden fazla terim ve deyim kullanılarak ahiret akidesi işlenmekte,96 konuyla ilgili ayetler hem Mekki hem de Medeni sarelerde sık sık tekrarlanmaktadır.
Bu tekrarın, konunun önemini vurgulamak, sorumluluk duygusunu pekiştirmek,
dünya ile ahiret arasındaki psikolojik mesafeyi kısaltarak müminin ruhunu yüceltmek
ve hayatını ebedileştirmek gibi hedeflere yönelik olduğunu söylemek mümkündür.
Birçok sürede kainatın, özellikle insanın yaratılışından, evrenin idare edilişinden ve
hayatın akışından bahseden ayetleri e ahiret hayatını tasvir eden ayetler yan yana yer
almıştır.97 Kur'an'ın tasvirine göre dünya hayatı bir "oyun ve eğlence", bir "süs ve
öğünüş"tür; "mal, evlat ve nüfuz yarışı" dır. Netice itibariyle o geçici bir faydalanış ve
aldanış vesilesidir. Asıl hayat ahiret hayatıdır, huzur ve sükGn sadece ölümsüz
alemdedir.98 Her ne kadar ölüm geride kalanlar için acı ve hasret dolu bir olay ise de
imanlı gönüller için tanilikten ebediliğe geçişi sağlayan bir vasıtadır. Nitekim birçok
ayette ölüm ve ahiret hayatı "buluşmak, sevdiğine kavuşmak" anlamındaki likaa
(likaullah, likaü'l-ahire) kelimesiyle ifade edilmiştir.99 Aynı noktaya temas eden bir
başka ayette de Allah'ın dostları olduklarını ileri süren yahudilere şöyle ~itap
edilmiştir: "Eğer samimi iseniz ölmeyi temenni edin". 100 Gerçi insan, yaratılış itib~riyle
94 Razi, Tefsir, XIX, 85-86. 95 Ebü Abdiilah Muhammed b. is mail b. ibrahim ei-Cu'fı el-Buhar!, ei-Cômi'u's-sahm, {istanbul
1992}, "Teheccüd", 6; Ebü'I-Hüseyn Müslim b. ei-Haccac b. Müslim ei-Kuşeyrl, ei-Cômi'u'ssah/h, nşr. Mehmed Zihni Efendi, {istanbul, 1329-1332}, "Münatikin", 79-81; Tirmizi, "Salat'', 187.
96 B k. Gazzali, ihya, IV, 516-517; i, Muhammed M urtaza ez-Zebid, ithôfü's-sôde, {Beyrut: Daru ihyai't-türasi'I-Arabi, ts.), X, 462-465.
97 Bk. Mülk, insan, Mürselat, Nebe', Naziat, Tarık, A'la süreleri.
98 Bk. Ankebüt, 29/64; Mü' min, 40/39; Hadid, 57/20. 99 Bk. M. Fuad Abdülbaki, ei-Mu'cemü'l-müfehres li-elfôzi'I-Kur'ôni'I-Kerlm, {Kahire: Darü'l
hadis, 1988), "lika" md. 10° Cum'a, 62/6.
145
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
yaşama sevincine sahiptir ve ondaki bu duygu hayat mücadelesinin en önemli güç ·
kaynağını teşkil etmektedir. Bu sebeple ölüm tabii olarak ürkütücü bir şeydir. Ancak
asıl hayatın ikinci alemde başlayacağına ınananlar, ölümün ebedl yokluk olmadığını
kabul ederler. Henüz hayattayken adeta bu yeni hayatın özlemini duyarlar. Kütüb-i
Sitte'de yer alan bir hadise göre101 Hz. Peygamber, "Kim Allah'a kavuşmayı arzu
ederse Allah da ona kavuşmayı ister; kim Allah'a kavuşmayı istemezse Allah da ona
kavuşmayı istemez" buyurmuş, yanında bulunanlar, "Hiçbirimiz ölümü hoş
karşılamayız" deyince sözlerine şöyle devam etmiştir: "Durum sandığınız gibi değil.
·Gerçek şu ki, mürnin olan· bir kimsenin son nefesleri yaklaşınca Allah'ın lnoşnutluğu ve
lütuflarıyla müjdelenir; artık ona göre Allah'a kavuşmaktan daha sevimli bir şey
bulunamaz.102
Kur'an-ı Kerim'in ahireti ispat metodu, "Nereden geldim, nereye gidiyorum?"
sorusuna tatminkar bir cevap bulmaya dayanır. Düşünen her insanın sormaya mecbur
olduğu bu sorunun birinci kısmında materyalist izahı benimsemeyen, kendisine ve
içinde yaşadığı tabiata hakim, mutlak kudrete sahip bir yaratıcının varlığına inanan
kimse, söz konusu sorunun ikinci kısmında da aynı düşünce tarzını devam ettirerek
öbür alemin ölümsüzlüğünü kolaylıkla benimser. Bundan do layı Allah'a imanla ahiret
gününe iman Kur'an'da sık sık ve birlikte zikredilmek suretiyle bunun ne kadar önemli
bir ilke olduğuna dikkat çekilmiştir. Dünyaya ilk gelişinde pek aciz bir canlı olan insan,
hayatının daha sonraki devrelerinde. fizyolojik ve psikolojik yönden gelişip tabiatın en
mükemmel varlığı haline gelir. Ondaki ruhi ve fikri gelişme devam ederek kendisinde
ebediyet duygusu meydana getirir. insanın, iyi düşünmeden, ilk bakışta yok oluş
(fena) gibi telakki ettiği ölümden korkması veya öbür aleme inanmayanlada ona
hazırlıklı olmayanların ölümden ürkmesi de bu ebediyet duygusuna bağlanabilir. O
halde daha mükemmel ve ölümsüz bir alem olan ahiretin varlığım benimsernek
insanın tabii yaratılışında bulunan bir özelliktir. Ancak dünya hayatının cazibesi, kişinin
fıtratında ki ölümsüzlük duygusunu unutturup tabiatındaki seyri durdurabilir. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de ahireti inkar etmenin bu gayri tabiiliğine şöyle işaret
edilmektedir:103 "iyi bilin ki Allah'ın laneti, kişileri Allah yolundan döndüren, onu
eğriltmek isteyen ve ahireti inkar eden zalimlerin tepesinedir".104
Şükür değeri, Allah-insan ilişkisinden doğan ahlaki sorumluluk ve bilinç gereği
gerçekleştirilen arnel-i salihleri hedeflemiştir; fakat ahiret boyutunun olmaması
101 Buhari, "Rikak", 41; Müslim, "Zikr'', 14, 16-18.
102 Bekir Topaloğlu, "Ahiret", DiA, ı, 544.
103 Hüd, 11/18-19.
104 Topaloğlu, "Ahiret'', ı, 544.
146
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
durumunda bir anlam arayışı ortaya çıkmaz mı? işte bu noktada Kur'an duygu eksenli
şükür bqyutunu105 akli eksenli ahiret inancı boyutuyla desteklemektedir ki böylece
verim ve motivasyonun sürekliliğini temin etmektedir. Zira şükür boyutunun
çerçevesi Kur'an'da bu açıdan çizilip müşriklerin de şükür değerine duyu düzeyine
sahip oldukları şöyle belirtilmektedir:
"O, sizi karada ve denizde gezdirip dÔiaştırandır. Öyle ki gemilerle denize
açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların
da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan
dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını)
anlayınca dini Allah'a has kılarak "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka
şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvanrlar."106
Ahiret boyutu ile ise insanın fizyolojik güdüleri uyarılarak akılla etkileşime
girmesi şöyle hedeflenmektedir:
"Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı
bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur
gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra
kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur.
Ahirette ise (dünyadaki arnele göre ya) çetin bir azap ve( ya) Allah'ın mağfiret ve rızası
vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.11107
"Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna
gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!"108
Kur'an birbiriyle ilintili değerler sistemini Allah nzası değeri boyutuyla
taçlandırmaktadır ki Kur'an onu en yüce değer olarak vurgulayıp gerçek başarı 1 mutluluk 1 hedef olarak şöyle tanımlamaktadır:
"Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak kalacakları,
içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti.
Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. işte bu büyük başarıdır."109
105 "De ki: "Sizler, açıktan ve gizlice ona 'Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız' diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?" (Enam, 6/63).
106 Yunus, 10/22. 107 Hadid, 57/20. 108 Ankebüt, 29/64. 109 Tevbe, 9/72.
147
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
"0, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz.(Yaptığı iyiliği) Ancak yüce
Rabbinir:ı rızasını istediği için (yapar)."110
"insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda
eder. Allah kullarına çok şefkatlidir."111
Razi bu boyutu akli lezzet ve mutlulukların bedensellezzet ve mutluluklardan
daha üstün olmasıyla tefsir ve te'vil etmektedir. 112
4. Değerler Eğitiminin Paylaşımı : Da'vet 1 Tebliğ
islam dininin yaşanması ve yaşatılması Kur'an ve Sünnet ahlakını ve nebev7
metodu içeren da'vet 1 tebliğ faaliyetine bağlıdır. Bu da bize hem ilim tahsilinin hem
de ahlaki değerlerin i'/ôyi kelimetu/lah konseptinde ve hayatla birlikte
gerçekleştirilmesi gereken bir faaliyet olduğunu açıkça göstermektedir. Binaenaleyh
da'vet 1 tebliğ faaliyeti ile talim ve t erbiye aktivitesi birlikte yürütülmediği taktirde
müslümanların vahiy temelinde insan ve toplum inşa etmeleri mümkün değildir.
Bunun en belirgin prototipi Suffe 1 M escid-i Nebevi metot ve misyonu çerçevesindeki
Resulüllah (sav)'in uygulamalarıdır.
Suffe, ashab-ı Suffe'nin vakitlerini ResGiullah'ı dinleyip ondan islam'ın
esaslarını öğrenerek geçirmeleri dolayısıyla kısa zamanda bir eğitim kurumu haline
geldi. Zaman zaman Kur'an'ın nüzulürıe şahit olan Suffe ehli, Hz. Peygamber' e sorular
sorarak birçok meselenin aydınlanmasına vesile olurdu.113 Ashab-ı Suffe'nin eğitim ve
öğretim işleriyle bizzat ilgilenen Resul-i Ekrem Suffe'de dersler veriyordu. Ayrıca
onlara yazı yazmayı ve Kur'an okumayı öğretmek üzere Ubade b. Sarnit gibi hocalar
tayin etmişti. Ebu Hüreyre, diğer sahabilerin neden kendisi kadar hadis rivayet
etmediklerini soranlara muhacirler çarşıda ticaretle, ensar da malları ve mülkleriyle
meşgulken ehl-i Suffe'den biri olarak Resulullah'ın yanından ·ayrılmadığ ını, diğer
sahabilerin bulunmadığı meclisiere katılıp onların duymadığı hadisleri duyup
ezberlediğini söylemiştir.114 Onlar dinledikleri hadisleri diğer sahabilere de naklederek
ilmin yayılmasına önemli katkıda bulunuyordu. Hadislerdeki birçok sened silsilesinin
birinci halkasını ehl-i Suffe'ye mensup isimlerinteşkil etmesi bunun bir delilidir.
110 Leyl, 19/20.
111 Bakara, 2/207.
112 Razi, Tefsir, xv, 133.
113 suhari, "Salat", 84.
114 Buhari, "BüyCı", ı.
148
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
Ehl-i Suffe özellikle islam' ı tebliğ için ihtiyaç duyulan yerlere gönderiliyordu.
Hicretin 4. (625) yılında Medine'ye gelen Beni Amir b. Sa'saa'nın reisi EbG Bera Amir
b. Malik, ResGl-i Ekrem'in islam'a davetini kabul etmemekle birlikte ondan kabilesine
islamiyet'i anlatacak bazı kimselerin gönderilmesini istemiş ve onları himayesine
alacağını söylemişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber Suffe'de yetişmiş, Kur' an' ı iyi bilen
ve kendilerine "kurra" denilen yetmiş kadar sahabiyi onun yurduna gönderdi. Ancak
. bu sahabiler Bi'rimaGne mevkiinde EbG Sera'nın yeğeni Amir b. Tufeyl ve adamları tarafından şehid edildi. ResGiullah'ın hayatının en büyük üzüntüsünü bu hadise
yüzünden yaşadığı rivayet edilmiştir.115
islam tarihinde bir dönüm noktası olan ResGl-i Ekrem'in Mekke'den Medine'ye
hicretinden sonra gerçekleştirilen ilk faaliyetlerden biri Mescid-i Nebevl'nin (Mescidi Nebi) inşasıdır. Bizzat Hz. Peygamber tarafından yaptırılan iki mescidden biri olan
(diğeri Kuba), Mescid-i Nebevi onun Medine'deki bütün faaliyetlerinin merkezinde
yer almış ve fonksiyonları bakımından sonraki dönemde kurulan camilere örnek teşkil
etmiştir.
Mescid-i Nebevi yapılışından itibaren Medine'nin en önemli ilim ve kültür
merkezi olmuştur. Hz. Peygamber tarafından başlatılan eğitim ve öğretim faaliyetleri
artarak devam etmiş ve mescid, bütün islam dünyasında özellikle dini ilimlerde en
önemli kültür merkezi olma özelliğini tarih boyunca sürdürmüştür. M escidi n harimiyle
avlu ve revaklarında ders halkaları kurulmuş, hac mevsimlerinde islam dünyasının her
yanından gelen alimler bu derslere katılmaya özen göstermiştir. Burada yapılan ilmi
müzakere ve tartışmalar islami ilimierin oluşumuna önemli katkılarda bulunmuştur.
Mescid-i Nebevi'de ikamet eden Suffe ehlinin ise bu konuda ayrı bir yeri vardır.
Mescidin bakım ve onarımını yapmak, burada yürütülecek dini hizmetlerle eğitim ve
öğretim faaliyetlerinin masraflarını karşılamak için Emeviler döneminden itibaren
çeşitli vakıflar tesis edilmiş, zamanla ortadan kalkan bazı vakıfların yerine de yenileri
kurulmuştur.
Medine'de bilinen en eski kütüphane Mescid-i Nebevi'nin kütüphanesidir. Hz.
Osman zamanında çoğaltılan mushaflardan biri, Mescid-i Nebevi'de "üstüvanetü'l
muhacirin" adlı sütunun yanında Abbasi halifelerinden Nasır-Lidinillah devrinde
yaptırılan küçük bir kürsünün üzerinde teşhir ediliyordu. Bunun dışında maksGrenin
karşısında içerisinde mushaf ve kitapların yer aldığı iki büyük dolap vardı. 116 985
(1577) tarihli bir kayıtla mescidin kütüphanesinde yer alan kitapların ciltlenmesi
115 Mustafa Baktır, "Suffe", DiA, XXXIX, 470.
116 ibn Cübeyr, er-Rihle, (Beyrut 1384/1964), 146-147.
149
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
gerektiği belirtilmektedir.117
1309'da {1891-92) mescidde 1081 adet kitap ve mushaf ·
bulunmaktaydı.118
Dini ve ilmi fonksiyonu yanında siyasi hayatta da önemli bir rol oynayan
Mescid-i Nebevi, Suffe ile birlikte başarı lı ve verimli bir tali m ve terbiyenin 1 öğretim ve eğitimin prototipi olup tüm insanlığa model teşkil etmektedir ki ilim, am el ve da'vet
1 cihad faaliyetlerinin hem teorik hem de pratik olarak birlikte uygulandığını ortaya
koymaktadır.
Bu çerçeveyi gerek temellendirme gerekse örneklenıdirme açısından da'vet
faaliyetini ve Kur'an'ın da'vet metodunu ana hatlarıyla değerlendireceğiz.
A. Da'vet Faaliyetinin Kur'an'ın Değerler Sistemi ve TiWm ve Terbiye Metodu
ile Doğru i lişkisi
Da'vet; isl~m dinini yayma ve müslümanları dini görevlerini yerine getirmeye
çağırma anlamına gelen islami bir terimdir. Da'vet kelimesi Arapça'da masdar olup
sözlükte "çağırmak, seslenmek, adlandırmak, dua veya beddua etmek, ziyafete
çağırmak, propaganda yapmak" gibi anlamlara gelir. Ayrıca da' vet aynı kökten bir isim
olarak "ziyafet yemeği (velime), dava, şiar" gibi manalarda da kullanılmıştır. Kur'an-ı
Kerim'de da'vet kelimesi altı ayette geçmekte olup aynı kökten değişik türevleri 205
defa kullanılmış, hadis metinlerinde de çeşitli vesilelerle yer almıştır. Da'vet kelimesi
terim olarak özellikle "islam'a ve islam esaslarının uygulanmasına çağrı" anlamına
gelir. Kur'an- ı Kerim'de "islam'a çağrı", 119 "imana çağrı", 120
"Allah yoluna çağrı",121
"AIIah'ın kitabına çağrı",122 "hakka çağrı",123 "hayra çağrı"/24 "kurtuluşa çağrı",125
"hayat kaynağına çağrı",126 "eseniiğe çağrı"127 gibi manalara gelen ifadeler da'v~tin islami inanç ve değerlerin ka bui edilip uygulanmasını sağlamayı hedef alan bir faaliyet
117 BA, MD, nr. 31, 369.
118 Nebi Bozkurt ve Mustafa Sabri Küçükaşçı, "Mescid-i Nebevi", DiA, XXIX, 281.
119 Saff, 61/7.
120 Hadid, 57/8.
121 Nahl, 16/125.
122 Al-i im ran, 3/23.
123 Ra'd, 13/14.
124 Al-i imran, 3/104.
125 Mü' min, 40/41.
126 Enfal, 8/24.
127 Muhammed, 47/35.
ıso
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
olduğunu, dolayısıyla hem gayri müslimlere hem de müslümanlara yönelik
olabileceğini göstermektedir. Buna göre tebliğ, irşad, vaaz, nasihat, inzar, tebşlr, emir
bi'l-ma'rOf nehiy ani'l-münker gibi terimler de sözlük anlamları itibariyle da'vetten
farklı olmakla birlikte uygulama ve gayeleri bakımından aynı veya yakın manaları ifade
etmektedirler; bu sebeple da'vet ve tebl_iğ ·başta olmak üzere bu kavramlar sık s ık
birbirinin yerine kullanılmıştır.
Tebliğ ile aynı kökten olan belağ lafzı bütün bu ayetlerde "da'vet" manasını
ifade etmekte, öte yandan islam dinini yaymanın yegane yolunun da'vet ve teb l iğ
olduğunu göstermektedir. islam'da savaşın "cihad" diye adlandırılması, savaşın
gayesinin insan öldürüp hükümranlık sağlamak olmayıp insanları hakka da' vet etmek,
onların inançta ve arnelde doğruyu bulmaları için gerekli yolları açmaya ve engelleri
ortadan kaldırmaya çalışmak olduğunu gösterir. Zira cihadın ilk ve en temel safhası
da'vet olup "i'la-yi kelimetullah" (tevhidi yayma) vazifesinin yerine getirilmesinde
da'vet imkanının mevcut olması halinde silahlı savaşa gerek kalmayacaktır.
Hz. Peygamber'in risalet süresi boyunca en yakınında bulunanlardan
başlayarak sonunda bütün Arap yarımadasını kapsayan da'vet faaliyetinde ulaşmış
bulunduğu büyük başarı, onun uyguladığı da'vet metotlarının son derece tutarl ı,
makul, mantık!, sistemli, gerçekçi, olayların gelişimine uygun ve başarıva götürücü
metotlar olduğunu göstermektedir. Bu metotların uygulanışında hazırlık, kadrolaşma,
kitleleşme ve devletleşme şeklinde dört merhaleden geçildiği görülür. Hz.
Muhammed, peygamber olmadan önce geçirmiş olduğu ruhi ve manevi hazırlıkla
peygamberlik için gerekli olan kemale ulaştırıldıktan sonra da'vet faaliyetinin
başlangıcında öncelikle etrafında inançlı bir kadro oluşturma çabasına girmiş, daha
sonra bu kadro elemanlarının da katkılarıyla gittikçe genişleyen bir müslüman kitle
oluşturu lmuş ve son merhalede islam'ın hükümranlı ğın ı ayakta tutacak, başlattığı
da'vet faaliyetlerini başka milletiere ve ülkelere taşıracak olan islam devletini teşekkül
ettirmiş, hem Allah'ın elçisi hem de bu devletin lideri sıfatıyla komşu ülkelerin devlet
başkanlarına da'vet mektupları göndererek sonraki yüzyıllarda hızla gelişecek olan
cihanşümul da'vet çalışmalarını fiilen başlatmıştır. Hz. Peygamber'in tebliğ
faaliyetlerine dair literatür incelendiğinde onun da' vetteki başarısını hazırlayan kendi
kişiliğine ve uygulamalarına bağlı arnillerinin başında da'vet ettiği dine samirniyetle
inanmasının ve bu dinin ilkelerini bütün ayrıntılarıyla kendi hayatına uygulamış
olmasının geldiği görülür. Ayrıca muhataplarını tanımaya büyük önem verdiği, onların
duygularını, isteklerini ve fert olarak özelliklerini dikkate aldığı, muhataplarına daima
değer verdiği, ilgi gösterdiği, yakınlaşma teminine gayret göstererek ortak noktalarda
birleşme esasından hareket ettiği, af, müsamaha, yumuşaklık (hilim), şefkat ve
merhameti kin, öfke, zorbalık ve düşmanlığa tercih ettiği görülür. Kur'an-ı Kerim Hz.
ısı
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Muhammed'in muhataplarına karşı olan bu tavrını şu şekilde ifade eder: "ilahi bir ·
lutuf sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın
çevrend~n dağılır giderlerdi" .128
Hz. Peygamber'in da'vet faaliyetlerindeki başarısının arnillerinden biri de Kur'an'ın kendisine Herisi için ümit veren ayetlerinden
129 güç
alarak ümitsizlik ve karamsarlığa kapılmaksızın çalışmalarını daima sabır, azim, inanç
ve kararlılıkla sürdürmesidir. Hz. Peygamber'in da'vet çalışmalarında önem verdiği bir
diğer husus da sosyal münasebetlerini aralıksız olarak sürdürmesi ve . bu
münasebetlerden azami ölçüde faydalanmasıdır. Hz. Muhammed müslüman olan ve
olmayan akraba ve çevresiyle ilgisini ısrarla devam ettirmiş, evlilik müessesesinden
dahi da'vet lehine faydalanmış, toplumları üzerindeki etkilerini göz önüne alarak
kabile reisierine özel bir ilgi göstermiş, da'vetini sunmak üzere toplantılar düzenlemiş,
çarşı, pazar, panayır ve ev gibi insanların toplu olarak bulunduğu her yerde teb liğ
faaliyetini sürdürmüştür. Onun tebliğ ve da'vetteki başarısının sebeplerine
çalışmalarında hiçbir zaman şahsi menfaat arzusunu katmamış olmasın ı da eklemek
gerekir.
Müslümanlığın yayılması ve ilkelerinin uygulanması da'vet faaliyetine
bağlandığından islam dinine "da'vet dini" (dinü'd-da've) denilmiş ve da'vet
müslümanların kaçınılmaz görevierinden biri sayılmıştır. Nitekim, "Sizden öyle bir
cemaat bulunsun ki -onlar insanları- hayra da'vet etsin; iyiliği emredip kötülükten
sakındırsın"130 mealindeki ayet da'vetin içtimal bir vazife olduğunu açıkça
göstermektedir. Bu görevin farz-ı ayın mı, yoksa farz-ı kifaye mi olduğu 131
tartışmalıdır. Ancak realitede Asr-ı saadet'ten itibaren tarih boyunca hemen bütün
müslümanlar i'la-yi kelimetullah yolunda da'veti şahsi bir yükümlülük kabul etmiş ve
elverişli durumlarda bu yükümlülüğü hem am eli hem de sözlü olarak yerine getirmeye
çalışmışlardır. Nitekim i ran, Horasa n, Maveranünnehir gibi bölgelerle Afrika'nın çeşitli
yörelerinde islam'ın yayılışı bu tür da'vet faaliyetleriyle gerçekleşmiştir. islam'ın bu
şekilde barışçı yollarla yayılışında müslüman taeirierin da'vet çalışmalarının büyük
payı vardır. Mesela Kuzey Afrika ile Habeşistan, Somali gibi Doğu Afrika ülkeleri daha
çok Hadramutlu tüccarların da'vetleriyle müslümanlaşmıştır. Hindistan, Çin ve
Endonezya, Malezya, Filipinler gibi Uzakdoğu ülkelerinde de islam'ın yayılışı aynı yolla
gerçekleşmiştir.
128 Al-i imriln, 3/159.
129 Mesela bk. Feth, 48/1; Nasr, 110/1-2.
130 Al-i imriln, 3/104.
131 Bk. Rilzi, Tefsir, VIII, 165-168.
152
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefınden
islam'a da'vet faaliyetinde önemli payı olan bir kesim de sOfılerdir. Nitekim
Anadolu. ve Balkanlar'ın islamiaşmasında en büyük şeref bu kesime aittir. Özellikle
Ahmed Yesevl, Abdülkadir-i Geylani, Ebü'I-Hasan eş-Şazeli, Ebü'I-Abbas ei-Mürsl, ibn
Ata u Ilah el-iskenderl, Seyyid Ahmed et-Ticanl, Seyyid Muhammed b. Ali es-SenCısi gibi
ünlü sOfıler gerek cezbedici dini-ahlaki şahsiyet ve yaşayışlarıyla, gerekse vaaz ve
irşadlarıyla güçlü ve etkili birer da'vetçi olarak k~ndi ülkelerinde faaliyet göstermiş! er,
onların müntesipleri de aynı faaliyetleri devam ettirmişlerdir. Da'vet faaliyetinde
tüccarlara ve sOfılere hacıların ve ayrıca yabancılar eline düşen müslüman esirlerin
çabalarını da eklemek gerekir. Mukaddes topraklarda tazelenen ve güçlenen dini
duygularla ülkelerine dönen hacılar, bu duyguların verdiği azim ve şevkle birer islam
da'vetçisi olarak çalışmışlardır. Hatta hacıların bu çalışmalarındaki başarılarından
kaygılanan bazı Avrupalı yöneticiler kendi sömürgelerinde hacca gidişi kontrol altına
alma gereğini duymuşlar, bunun için ağır vergiler koymuşlar, vizesiz hacca gidenlere
•.. di ı ld 132 cezaı mueyyi e er uygu amış ar ır.
Hz. Muhammed ve diğer islam da'vetçilerinin şahsi çabaları yanında islam'ın
yapısından kaynaklanan bazı arniller de da'vetçilerin işlerini kolaylaştırmıştır. Bu
am illerin başında islam akldesinin akli, mantıki ve kolay kabul edilebilir olması gelir.
''La ilahe illallah, Muhammedün resOiullah" diyen her insan bu dine girmiş sayılır. Bu
iki cümleyi kavramak için fazla bir bilgi, aklice h d ve dini tecrübeye gerek yoktur; dini
ifade ve tabirler hakkında çok az malumatı olan bir kimse bile bu cümleleri n anlamını
kolaylıkla kavrar. Çünkü kelime-i tevhidin "la ilahe illallah" bölümü hemen hemen
bütün insanların zaruri gördüğü bir iman ilkesini en yalın ve açık şekilde ifade eder.
"Muhammedün resOiullah" bölümü ise beşeri alemin ilahi alemle münasebetini dile
getirir ki bu da aynı şekilde cihanşümul bir inançtır.
islam da'vetini kolaylaştıran diğer bir amil, ibadetlerin insanla Allah ilişkisini
görkemli bir şekilde yansıtması yanında zengin bir ahlaki ve sosyal muhteva
taşımasıdır. Başlıca ibadetlerden namaz insanların Allah huzurundaki eşitliğini, islam
birliği ve kardeşliğini, oruç zenginlere yoksulların şartlarını yaşatmayı ve dayanışma
duygusunu geliştirmeyi, zekat, fıtır sadakası ve kurban paylaşma duygu ve iradesini
geliştirmeyi hedef alır. Hac ise islam da'vetinin cihanşümul başarısının en güçlü
amillerindendir. Zira çeşitli dil, renk ve ırkiara mensup insanların dünyanın en uzak
köşelerinden gelerek mukaddes bir merkezde toplanmalarını, tanışmalarını, sevgi ve
kardeşlik bağları kurmalarını sağlayan hac ibadeti bu görünümüyle islam'ın
cihanşümul bir insanlık dini olduğunun am eli bir delili şeklinde tezahür etmiştir. Ayrıca
132 Bk. T. W. Arnold, The Preaching of Islam, (London 1913), 405-406.
153
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
islam dininin "müsamahakar hak din" oluşu 133 ve bu prensibin tarih boyunca hemen
bütün müslüman da'vetçiler ve fatihler tarafından titizlikle uygulanması, bu suretle
başka ·di !lerden, renklerden ve kültürlerden insanlara geniş bir din ve vicdan hürriyeti
tanınması, islam dininin özellikle Afrika, iç Asya ve Uzakdoğu'nun nisbeten geri ve
kültür seviyesi düşük toplumlarına aydınlatıcı, birleştirici ve bütünleştirici mahiyette
itikadl, ahlaki ve hukuki prensipler sunması gibi sebepler de islam da'vetinin kolaylıkla
benimsenmesine yardımcı olmuştur.
islam'da Allah ile kul arasına herhangi bir vasıtan ı n soku lmaması ve bir
ruhbanlık sınıfının bulunmavışı islam da'vetini hıristiyan misyonerliğinden tamamen
farklı kılmıştır. Hıristiyan dünyada misyonerlik tarihinin başlangıcı kilise teşkilatının
kuruluş dönemine kadar gider. Misyonerlik faaliyetleri kilisenin temel görevleri
arasında yer almış, bu maksatla düzenli ve sürekli kurumlar ihdas edilmiş, özel olarak
bu iş için görevlendirilmek üzere misyoner din adamları yetiştirilmiştir. Buna karşılık
islam'da Allah ile kul arasında aracı bir sınıf veya teşkilatın bu l unmavışı islam
dünyasında bir misyonerlik müessesesinin doğmasını önlemiş ve da'vetin ferdi bir
görev olarak yürütülmesine yol açmış, bu şekilde islam da'veti, hıristiyan misyonerlik
kurumunun aksine, müstemlekecilik ve sömürü gibi siyasi ve ekonomik art niyetler
taşıyan organize bir hareket olmaktan uzak kalmıştır. Bununla birlikte islam
dünyasında da'vet çalışmalarının Ehl-i sünnet dışı bazı zümrelerce daha çok siyasi
maksatlarla yürütüldüğü ve bu iş için özel da'vetçiler (duat) yetiştirildiği de olmuştur.
Yalancı peygamberlerin propagandalarına, Emevller'le Abbasller'in iktidarı ele
geçirme çabalarına, Haşimller'in, Şiiler'in ve Fatımller, ismaililer, Karmatller, Batınil er,
Dürıller gibi muhtelif Şii tırkaların kıyam ve faaliyetlerine de da'vet adı verilmiş ve
böylece da'vet terimi dini anlamından başka politik bir mana da kazanmış, özellikle
Batıniyye'nin yürüttüğü propaganda ve kıyam da'vet kelimesinin bu politik anlamının
iyice belirleomesini sağlamıştı r. Bu faaliyetleri yürüten kişilere dal (çoğulu duat)
deniliyordu. Umumiyetle özel olarak seçilmiş ve yetiştirilmiş kişilerden oluşan bu
daller hiyerarşik bir sistem içinde, esasları en ince teferruatına kadar ve ustaca tesbit
edi lmiş bir programa göre da'vet faaliyetini yürütürler, casusluk yapar ve gerektiğinde
mezhep savaşiarına katılırlardı. Batınlliği siyasi iktidar haline getiren Fatımiler'de
da'vet talimine büyük bir önem verilmiş, ed-dai el-kebirin yönettiği "mecalisü'l
hikme" adı verilen meclislerde da'vete dair bilgiler öğretilmiştir. Sarayın "ei
Muhawel" denilen kısmında da dai'd-duatın özel bir meclisi ve kürsi'd-da've adlı özel
bir kürsüsü vardı. Emir Rıdvan b. Tutuş (ö. 507 /1113) döneminde Halep'te de da' vet
faaliyetlerinin yönetildiği "Darü'd-da've" adlı bir kurum bulunuyordu.
133 Bk. Müsned, ı, 236; VI, 116, 233; Buhar!, '1man", 29.
154
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve Mo~ivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
islam dünyasında teşkilatlı tebliğ ve da' vet çalışmaları gerçekleştirmek için son
bir asır i~inde bazı teşebbüsler olmuştur. Nitekim Hıristiyanlık dünyasının Afrika'da
sömürgecilik hareketiyle birlikte sürdürdüğü yoğun misyonerlik çalışmalarına karşılık
Osmanlılar da Uganda'dan başlamak üzere bu kıtada islam da'vetini gerçekleştirmek
maksadıyla 1870'1i yıllarda istanbul'da bir teşkilat kurmuşlarsa da 1878'de Osmanlı -
Rus Savaşı'nın çıkması yüzünden bu teşebbüs sonuçsuz kalmıştır. Reşid Rıza 1910'da
Kahire'de Darü'd-da've ve'l-irşad adını taşıyan ve hem gayri müslimler arasında islam' ı
yayacak, hem de müslümanların dini yönden aydınlanmalarını sağlayacak da'vetçiler
yetiştirecek bir müessese kurmuştu. Bu nevi teşkilatlar daha yaygın olarak
Hindistan'da kuruldu. Nitekim Ecmir'de Encümen-i Hami-yi islam, Haydarabad'da
Encümen-i Tebliğ-i islam, KanpOr'da Medrese-i ilahiyyat, Pencap'ta Encümen-i işaat
ve Ta'lim-i islam, Delhi'de Encümen-i Hidayeti'l-islam 1910'1u yıllard~ sayısı yirmi
dokuzu bulan bu kurumların önde gelenleridir. Ne var ki bunların çoğu bir misyonerlik
teşkilatı gibi özellikle dini propagandayı gaye edinmeyip da'vet faaliyeti geniş
programlarının ancak bir parçasını teşkil ediyordu. Halen bazı islam ülkelerinde
modern imkanlardan da faydalanarak islam dinini dünyaya tanıtacak ve islam
da'vetinin yaşatılmasını sağlayacak ehliyetli kadrolar yetiştirmek maksadıyla öğretim
müesseseleri kurulmuştur. Kahire'deki Camiatü'I-Ezher, Mekke'deki Camiatü Ümmi'l
kura, Medine'deki ei-Camiatü'l-islamiyye ve Riyad'daki Camiatü Muhammed b.
SuQd'a bağlı Külliyetü'd-da've ve Usulü'd-din adlı fakülteler bu kuruluşlardandır.
Ayrıca şeriat fakültelerinin çoğunda da aynı maksatla kurulmuş da'vet bölümleri
(kısmü'd-da've) bulunmaktad ır. Bu tür resmi kuruluşlar yanında Pakistan'daki
Cemaat-i Tebliğ ve Cemaat-i islami ile diğer bazı islam ülkelerindeki benzeri cemiyet
ve vakıf gibi özel kuruluşlar tarafından da diğer faaliyetleri yanında islam ülkelerinde
ve dünyada da'vet ve tebliği esas alan çalışmalar yapılmaktadır.134
B. Kur'an'ın Evrensel Da'vet Metodunun Değerler Sisteminin Kavratılması ve
Uygulanması Açısından Analizi
Evrensellik, bir fikrin dünyanın her tarafında kabul edilebilirlik açısından
değerlendirilmesidiL Bu açıdan islam dininin getird iği mesajlar evrenseldir. Çünkü
islam güzel ah la kı, adaleti, yardımlaşma ve dayanışmayı, barışı, iyi niyeti, dürüstlüğü,
empatiyi, hak verme anlamındaki hoşgörüyü, malın, canın, aklın ve neslin
korunmasını, başkalarına zarar vermemeyi, faydalı insan olmayı ve çevreye karşı
duyarlılığı emretmektedir.135
134 Mustafa Çağrıcı, "Da'vet", DiA, IX, 16-19.
13S Özbek, Din Eğitimi, 39.
ıs s
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Kur'an'ın insanı etkisi altına alıp kendine çeken, onu kuşatan bir özelliği vardır.
Bazı ayetler kulaklara çarptığı anda insana sevinç ve haz verir, onu ferahlatır; bazı
ayetler· de korku ve dehşetle ürpertir. Kur'an'ın i'caz yönünden olan bu tesirini konu
edinen ayetler de bulunmaktadır.136 Birçok gayri müslim Kur'an'ın bu etkisi sayesinde
müslüman olmuş, düşmanlıkları dostluklara, inkarları imana dönüşmüştür. islam'ın ilk
yıllarında bir grubun Medine'den gelip Hz. Peygamber'den Kur' an' ı dinledikten sonra
iman etmesi ve ardından islam'ın Medine'de yayılması, Hz. Ömer'in Taha suresini
dinleyince bundan etkilenip müslüman olması, Cübeyr b. Mut'im'in ResOl-i Ekrem'den
. Tur suresini işitince hissettiği tesiri, "Sanki kalbirn çatiayacak sand ım" şeklinde ifade
etmesi137
gibi olaylar bunun örneklerindendir. Kur'an'ın verdiği bilgiye göre cinlerden
bir topluluğun Kur'an'ı dinledikten sonra, "Biz hayranlık verici, doğru yolu gösteren
bir Kur'an dinledik ve ona iman ettik" demeleri138 onların da Kur'an'ın bu eşsiz
üsiUbunu farkettiklerini gösterir.139 7. Aynı Anda Farklı Seviyelere Hitap Etmesi. Birçok
ayetin ilk bakışta kavranan manası aynı kalmakla birlikte daha derinden bakıldığında
farklı kültür düzeyindeki insanlarca sezilebilen iç an lamları, anlam katmanları da
bulunabilir; hatta onun manalarından gelecek nesillere de yeni taraflar kalabilir. Farklı
anlayışiara imkan veren bir ayeti ilk nesiller kendi durumlarına göre, daha sonraki
nesiller de ulaştıkları ilmi seviyelere göre açıklarlar.
Kur'an'a has üsiOp tarzlarından biri de onun akla ve duyguya aynı anda hitap
ederek her ikisini birden tatmin etmesidir. Buna karşılık beşerin ifade gücü akılla
duygu arasında aynı anda denge kuramaz. Çünkü insanın düşünen kuwesiyle duyan
kuwesi arasında sürekli bir dengenin bulunması imkansızdır. ister kıssa ister akıl
yürütme isterse hukuki veya ahlaki bir kaideyle ilgili bir konuda olsun Kur'an'ın bizzat
sözlerinin gerçek anlamlarının öğretici, ikna edici ve heyecanlandırıcı bir güçle
harekete geçtiği ve hem akla hem kalbe eşit bir şekilde hitap ~ttiği görülür. Çeşitli
melekeleri aynı anda etkisi altına alan bu hitap, Kur'an'ın her yerinde ve devamlı
olarak şaşırtıcı bir ağırlığa ve üstün bir güce sahip bulunmaktadır.140
Kur'an'ın dilin ve üsiObu hakkında söylenen ve bir kısmı yukarıda zikredilen
i'caz yönleri ayrı ayrı öneme sahiptir. Bunlar birbirleriyle çelişmediğine, hatta
birbirlerini destekleyip tamamladığına göre makul olarak ortaya konan görüşlerin
136 Mesela bk. Maide, 5/83; Enfal, 8/2; Zümer, 39/23.
137 Müsned, IV, 83, 85.
138 Cin, 72/1-2.
139 Hattabi, Risôletü Beyôni i'côzi'I-Kur'ôn, (Dımaşk: 1995), 64-65.
140 Hattabi, Risale, 117-118.
156
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
hepsini i'dizü'I-Kur'an konusunda birlikte değerlendirmek mümkündür. Fakat i'cazın
asıl sebebi onun Allah kelamı olmas ı ndan kaynaklanır. Kelamın sahibi kendisini
göklere, yere ve dağlara emaneti yüklenmeyi teklif eden,141
bir tek yaprağın düşmesi dahi k~ ndi iznine bağlı olan
142 güç olarak tanıtır; gökleri ve yeri iki hizmetçisi gibi
çağıran,143 onları avucunda düren,144 yapışık iken açan
145 azametli ifadeler bir
beşerden sudur edemez. Kur'an'daki ilahi özellik müslümanların yanında bazı
şarkiyatçıların da dikkatinden146 kaçmamıştır.147
S. Konunun Değerlendirilmesi, Öneriler ve Sonuç
Tüm hususlarda olduğu gibi bizim konumuzun mutlak değerini de kainatı
yaratan ve idare eden en yüce varlık Allah teşkil etmektedir.
Kur'an'da Allah'ın varlığıyla ilgili olarak kabul edilebilecek bir ayette 148
O'nun
hak olduğunu ispat eden belgelerin hem dış dünyada hem de insanın kendi içinde
bulunduğu ifade edilir. Bu ayetin ışığı altında ikiye ayırabileceğimiz ispat ayetlerinin
ilk grubuna girenler insanın fizyolojik ve özellikle psikolojik yapısını konu edinir. ikinci
gruba girenler de mükemmel bir düzen içinde yer alan dünyanın hayat taşıması ve
insanın barınması için elverişli olması, canlılar için çok önemli olan su ve ateş gibi
unsurları bulundurması, bitkileri ve hayvanlarıyla insanı beslemesi, dünyanın etrafını
saran atmosfer, diğer gezegenlerin sahip olduğu fevkalade düzen ve ahenk gibi
konuları işleyerek bütün bunların gören göz, düşünen akıl ve ibret alan gönüller için
Allah'ın varlığı ve birliğinin belgeleri olduğunu ifade eder. 149
Allah'ın varlığı konusunda Kur'an-ı Kerim'in benimsediği metot, öyle
görünüyor ki "insana saygt" şeklinde ifade edilebilecek olan Kur'an felsefesinden
kaynaklanmıştır. O, evrenin merkez varlığ ı kabul ettiği insanın gerek ferdi yücelişinin
gerekse hemcinsleriyle olan münasebetlerinin insani değerlere uygun bir şekilde
gelişmesinin ancak Allah'a bağlılıkla mümkün olabileceğini ve bu bağlılık duygusunun
141 Ahzab, 33/72. 142 En'am, 6/59. 143 Fussılet, 41/11. 144 Zümer, 39/67.
145 Enbiya, 21/30. 146 Schuon, F., islômt Anlamak (tre. Mahmut Kanık), (istanbul: 1988), 56.
147 Suat Yıldırım, "Kur' an", DlA, XVI, 393-398. 148 Fussilet, 41/53.
149 Bekir Topaloğlu, "Allah", DiA, ll, 475-476.
157
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
onun yaratılışında mevcut olduğunu kabul etmiştir. insanın -ve cinlerin- yaratılış
hikmetini ifade eden ayette150
yer alan kulluk mefhumu (li ya'budOn) nasıl yorumlanırsa yorumlansın, Allah'a bağlanmak kavramı daima vazgeçilmez bir unsur
olarak kendini hissettirmektedir.151 "Fıtrat delil i" diye adlandırılan ve Kur' an-ı
Kerim' de edebi bir teşbih ile tasvir edilen 152
inanma yeteneği tabii olarak her i nsa nda
vardır. Ancak insani güç ve değerlerden habersiz olma (gaflet), gerçeğe karşı direnme
(gurur ve kibir) gibi dengesizlikler, inanma duygusunu köreltip manevi değerleri
örtebilir. Zaten "iman" ın. zıddı olan "küfr"ün asıl anlamı da örtrnekten ibarettir.
Nitekim gaflet ve zaaf göstermenin mümkün olmadığı hayatın fevkalade nazik, ciddi
ve tehlikeli anlarında hemen herkes yaratılışının gereği olarak Allah'a sığınır, ondan 153 o
yardım diler. Insanın yaratılışında zaten mevcut bulunan bu temel özellik karşısında
Kur'an'a düşen, kişiyi uyarmak, hatırlatıcı ve yol gösterici bir rol oynamaktır. 154
Kur'an'ın değerler sisteminin zeminini teşkil eden temel değerler, Allah
kavramı, Allah'ın insandan isteklerde bulunması, onu sorumlu tutması, ahiret ve insan
hayatıdır. Bir temel değer olarak Allah kavramı, yaşayan ontolojik gerçeklikten neş'et
eder Allah ezeli ve ebedidir, tanrılıkta tektir, ortağı yoktur, alemierin ve insanın
yaratıcısıdır. Allah'ın yaratıcılığı, insan söz konusu olduğunda özel bir anlam ifade
eder. Allah insanı maddi ve maneviyönüyle bir bütün olarak yaratmış; Rab olarak onu
nimetlerle donatmış, alemleri onun istifadesine sunmuştur.
Allah tüm insanlığa değerler sistemi önermekte ve kendisi de Kur'an'da
belirttiği tüm değerlere bağlı kalacağını şöyle ifade etmektedir:
"Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları
toplayacaksın. Şüphesiz Allah va' dinden dönmez."155
"Allah (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah vaadinden
dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler."156
ıso zariyat,S1/S6.
ısı Ayetin tefsiri için bk. ŞevkanT, Fethu'I-Kiidir, (Kahire: ı383/ı964), V, 89.
ıs2 Bk. A'raf, 7/172; Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'ôn Dili, (istanbul: Eser Yayınevi, 1968), lll, 2323-233S.
1S3 B k. En'am, 6/63-64; Nemi, 27/62.
ıs4 BekirTopaloğlu, "Allah", 474.
ıss Al-i imran, 3/9.
ıs6 Rum, 30/6.
158
Bayram, Talim ve Terbiy.e Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
"Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış
ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah gerçek bir vaadde bulunmuştur.
Allah vadinden dönmez."157
Kur'an'ın değerler sisteminin çerçevesini şükür, ahiret inanCI ve Allah nzas1
çizmektedir ki bunlar onu birbiriyle ilintili şekilde motive etmekte ve dünya hayatına
anlam kazandırmaktadır. Bunlar hem kalbi hem de somut olarak gerçekleştirilen fiili
eylemlerdir. Somut eylem değerlerini Kur'an dünya ve ahirette ceza veya mÜkatat
konusu olan hertürlü iş ve davranışı ifade eden arnel-salih kavramı altında toplamışttır.
Salih arneller dinin yapılmasını emir veya tavsiye ettiği, iyi, doğru, faydalı ve
sevap kazanmaya vesile olan işler; gayr-i salih arneller ise yapılması yasaklanan veya 158
hoş karşılanmayan kötü, yanlış, zararlı ve günaha yol açan amellerdir. Bunlar
arasında insana gösterilen en büyük hedef Allah masıdır ki kişinin bu dahil tüm
değerleri elde etmek için kalbi değerlere sahip olup somut eylemiere 1 arnel-i salihe
uygun tutum ve davranışlar sergilernesi icap etmektedir. Tüm bunların
gerçekleştirilmesi ise talim ve terbiye 1 öğretim ve eğitim faaliyetine bağlıdır. Islam
ilim ve kültür tarihinde "öğretim ve eğitim" faaliyeti genellikle ta/im ve terbiye
tabiriyle ifade edilmiştir.
Talim ve terbiye metodu zemininde din öğretim ve eğitimindeki yeni 1 yenilenmiş yöntemler günümüzü ve geleceği daha iyi anlama ve anlamiandırmak için
değerlendirilebilir ki eğitim ve öğretim sahasında Doğu ve Batı medeniyetleri tarih
boyunca birbirinden istifade etmişlerdir. Bu istikamette şu hususlar irdelenebilir:
ı. Günümüzde "Din Öğretiminde Norveç Yaklaşimi: SorgulayJel Metot'' olarak
ifade edilip çocuk/ann mant1k ve ahlak/ yarg!larmm güçlendirilmesini ve hoŞgörü
değerini benimsemesini hedef alan din öğretimi yönteminin uygulanmasi yarar/1 olur
mu? Bu yak/aş1mm bizdeki karşiiiği nedir? Çünkü bu yönteme göre felsefe bilim dalı
modern dünyanın çoğulcu toplumlarında eleştirel düşünce ile hoşgörüyü
harmanlayabilir. Böylece o: "Siz, diğer insanların farklı düşüncelere sahip olduklarını
anlayabilirsiniz ve de anlayacaksınız; ancak her görüşün doğru olacağını da kabul
etmeyebilirsiniz."159
15? Zümer, 39/20.
158 Süleyman Uludağ, "Amel", DiA, lll, 13-16.
1S9 Bk. Beate Borresen, "Philosophy -A Theme In The Norwegian Approach To Religious Education", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışlan Uluslararası Sempozyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 248-251.
159
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
2. Dinler ve on/ann çerçevesinde mezhepler ve dinden bağtmstz akımlar,
genellikle kendilerinin hak 1 gerçek olduğunu ileri sürmektedirler ki bu anlamda
mutlak değer, din değil, hakikat 1 mutlak doğru olmaktadtr. Bu hususu günümüzün
"Fenomenolojik Baktş Açtsl: Eleştirel Anlamda Sorgulaytel Din Eğitimi" yöntemiyle
değerlendirebilir miyiz? Bunun bizde karştftğı var mıdlf? Eleştirel sorgulayıcı doktriner
din eğitimi, mezhepler üstü din eğitimiyle benzerdir; her ikisinde de gerek bireysel
olarak, gerekse ortaklaşa bir şekilde hakikatin nerede olursa olsun peşinde olmanın
yüceltildiği vurgulanmaktadır. Sünnete göre Hz. Muhammed'in de kendisinin
yolundan gidenleri, "Çin de bile olsa bilgiyi aramaları konusunda teşvik etmesi" aynı
davranışı öğütlemekte değil midir? Burada taslağını çizdiğimiz her iki yaklaşımın da
ortak noktası, fenomenolojik yaklaşımla gerçeğin peşinde olma isteğidir. Söz konusu
meşhur hadise gönderme yaparak sözümü bitirmeme izin verin: "Fenomenolojik
bakış açısıyla da olsa bilgiyi arayın!"160
Bu açıklamaları Gazzali'nin yaklaşımı ile mukayese edebiliriz ki o insanların
genellikle en doğru ve hakka en yakın olan mezhebin kendilerininki olduğunu
söylemekle birlikte; diğer insanların da kendi atalarının, hocalarının veya beldelerinin
mezhep ve ekallerine taassupla bağlandıklarını belirttikten sonra şunları
söylemektedir:
"Mezheplere yönelmeyi bırakıp gerçeği düşünce yoluyla kendin bul ki sana
ait bir görüşün olsun. Kılavuzunun koluna takılıp giden kör gibi olma! Kurtuluş,
bağımsızlıktadır. Yalnız kuşkular insanı gerçeğe götürür, çünkü şüphe etmeyen gerçeği 161
göremez."
4. islam Dini'nin değil de, mezhepler dahil tüm alt yorumların öncelenip
birbirleri ile "en doğru biziz 1 tek doğru biziz" şeklinde d idişen ve savaşan müslümanlar
inandırıcı ve verimli olabilirler mi? Din öğretim ve eğitiminde motivasyon
sağlayabilirler mi? Bu hususta Prof. Dr. Mustafa Çağncı islam dünyasına şöyle
sesleniyor:
"Nereye Gidiyoruz?
Asırlarca muhteşem medeniyetleri bağrında yaşatan islam coğrafyası bugün
ciddi bir tıkanmışlık, kriz ve yer yer çılgınlık hali yaşıyor. Sorun şu: islam toplumları,
geçmişte olduğu gibi günümüzde de Kur'an eksenli bir hayat yaşamak istiyorlar. Ne
160 John Shepherd, "Phenomenological Perspectivaism: Criticai-Questioning Religious Education", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayişlafi Uluslararası Sempoıyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 322.
161 Gazzalf, Miıônü'l-amel, nşr. Süleyman Selim ei-Bewab, (Beyrut: 1407/1987), 150-153.
160
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
var ki, birbirinden hayli farklı Kur'an ve dolayısıyla islam yorumları, anlayışları var
ortada:
ı. Kur'an'ı sırf metin/lafız ile ilk asra ait rivayetler üzerinden anlamak (Selefı
anlayış}, 2. Tarihin bize bıraktığı kültürel birikim üzerinden anlamak (gelenekçi
anlayış}, 3. Sadece yaşadığımız çağın olguları ve değerleri üzerinden anlamak
·ımodernist anlayış} ve 4. islam'ın ana kaynaklarını ve kültürel birikimi ihmal etmeden,
yaşanan çağın gerçeklerini de dikkate alarak anlamak.
Bunlardan modernist zihniyet çöktü gibi. Bu yaklaşımı savunanlar yolun
çıkmazlığını görünce tartışma alanını terkedip büyük ölçüde seküler dünyaya
katıldılar. Azgın küresel güçlerin derin projelerinin ürettiği tepki ortamından beslenen
günümüz Selefıliği, islam toplumlarının uğradığı mağduriyetleri de kullanarak, ayrıca
hiçbir akli ve ahiakl ölçü tanımayan eylemleriyle dehşet ve korku yayarak hayli etkin
bir hareket konumuna ulaşmış görünmektedir. Yakın zamanlara kadar en geniş
tabana sahip olan ağırbaşlı gelenekçilik, eski devirlerin durağan hayatında fazla
sorunla karşılaşmadan yoluna devam ediyordu. Fakat bu bakış, günümüzde
Endonezya'dan Yemen'e kadar birçok islam ülkesinde gittikçe kan kaybetmektedir.
Dördüncü anlayışın taraftarları arada bir seslerini çıkarır gibi oluyariarsa da Selefi ve
gelenekçi tarafların karşı harekatıyla başlarına gelmedik kalmıyor.
Bu hengamede Türkiye'nin yönü ne tarafa? Selefiliğin Türkiye'de tutunma
şansı bulunmuyor. Öyle anlaşılıyor ki son yıllarda Türkiye şu iki yoldan birini tercih
hususunda tereddüt yaşıyor: ı. Ya sayısız defalar deneneni bir daha deneyecek; yani
bu çağın nesnel şartlarını ve olgularını göz ardı ederek biraz Selefılik'ten, biraz
gelenekçilikten devşirme bir din yorumuna yönelecek. 2·. Ya da Türkiye, zor o lanı ama
olması gerekeni tercih edecek; yani islam'ı ve Kur'an'ı Peygamber'in Sünneti ve
kültürel birikim ile içinde yaşadığımız somut olgular ve evrensel insani değerler
ışığında kavrayıp yaşayan yeni bir çığıra öncülük edecek.
Türkiye'nin son 200 yıllık tecrübesinden beslenen aklı, onu ikinci şıkka
meylettiriyor gibi. Bu meyil son yıllarda biraz belirginleşince, dünyadaki mağdur
Müslümanların yüzlerini Türkiye'ye döndüğü, gözlerinde bir ümit ışığının parladığı
görüldü. Fakat Türkiye'de bilhassa -dini görünümlü ve tabanlı dünyevileşmiş bazı
"cemaatler"in de aralarında bulunduğu- katı gelenekçi kesim, hamaset retoriğinden
de güç alarak bu dönüşümü engelleme yolunda mücadele veriyor. islam dünyasının
son asırlarda yaşadıkları, katı gelenekçiliğin bize bir şey veremeyeceğini gösterdi.
Bugünkü tıkanmışlık ve kriz halinin, dünyada son üç asırdır yaşanan büyük değişim ve
dönüşüme rağmen geleneksel zihniyeti devam ettirmekte direnmemizin bir sonucu
olduğu apaçık ortada. Bu durumda Türkiye için tek gerçekçi yol kalıyor:
ı6ı
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
Çağın olgularına hissi, reaksiyoner ve sonuçta yıkıcı tepkiler vermek yerine, ·
olguları doğru kavrayacak ve gerektiğinde Kur'an'ın ilkeleri ve amaçları çerçevesinde
dönüştürecek bir entelektüel donanıma, özgür ve geliştirici iradeye sahip olmak; bu
sayede kendi kültür ve medeniyet birikimi ile modern dünya değerleri arasında mutlu
bir kaynaşmayı sağlamak.
Bu dönüşümün zihinsel altapısını hazırlamada en büyük sorumluluğun
ilahiyatçılarımıza düştüğü kanaatindeyim. Peki ilahiyatçılarımız böyle bir donanım ve
iradeye ne kadar sahip? Birikimli ve geniş ufuklu hocalarımızın bulunduğu muhakkak. . . . Ama genel olarak ilahiyat Fakültelerinin durumunu adamakıllı tartışmak gerektiğin i
düşünüyorum."162
Batı'nın din ve mezhep savaşiarına benzeyen bu durumun fikri plandaki bir
örneği ise Almanya özelinde yaşanan: "Luther mi Yoksa Papa mı? Protestan Ya Da
Katelik Din Eğitimi mi?" çıkmazıdır ki bu durum XVI. Yüzyılda Almanya'daki tüm
eyaletler için temel bir sorundu ve ortaçağın son yıllarında, tıpkı Türklere duyulan
korku gibi, tüm insanların hayatını etkilemekteydi.163 Reinhold Mokrosch, bu
sözlerinden sonra ise idealini şöyle ifade etmektedir:
"Benim bir rüyam var: Katelik ve Protestan din dersi öğretmenleri hem
Katolik hem de Protestan ilahiyatı öğrenimini görürler ve 2002'den itibaren
Türkiye'de ve Almanya'da en az iki öğrenim yarıyılı islam ilahiyatı öğrenimi görürler.
EğerTürkiye'de ingilizce dilinde öğrenim veren ilahiyat sın ıfları olursa bu mümkündür.
Aynı zamanda Müslüman din dersi öğretmenleri de en az bir veya iki yarıyıl Protestan
ve· Katelik Hıristiyan ilahiyatı öğrenimi yaparlar. Bu rüya acaba ne zaman gerçek
olacak7!"164
Biz bu rüyayı islam ilim ve kültür hayatında dinler ve mezhepler tarihiyle ilgili
eserlerin ortak adını ifade eden ve onları mukayeseli olarak inceleyen el-Mi/el ve'n
nihal ilmini165 bu çerçevede düşünebilir miyiz?
162 Mustafa Çağrıcı, "Nereye Gidiyoruz?", [email protected], 27.04.2016; Bu durumun eğitime yansımasının bir örneği olarak bk. Assar, Khairallah, "Religious Education In Algeria: An Examination of The Relevant Textbook For The First Year of The Secondary Level", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempozyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 561-571.
163 Mokrosch, Reinhold, "Luther or The Pope? Separate Protestant And Catholic Religious Education? or lntegrated Cooperative Religious Education?", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempazyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 537.
164 Mokrosch, "Luther or The Po pe", 548.
165 ömer Faruk Harman, "Milel ve Nihai", DiA, XXX, 57-58.
162
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
Şehristani'nin (ö. 548/1153) dinler, mezhepler ve felsefe tarihine dair telif
ettiği el-Mi/el v'e'n-nihal adlı eserini bu alanın temel eserlerinden biri olarak
değerlendire bilir miyiz? Nitekim bu eser, beş alt başlıktan (mukaddime) oluşan bir
giriş ile iki ana bölümden meydana gelmekte, birinci bölümde vahiy kaynaklı dinlerle
bu dinlerin mezhep leri, ikinci bölümde akıl kaynaklı inanç ve görüşler ele alınmaktadır
~i166 Şehristani, her fırkanın görüşünü kendi kaynaklarından naklettiğini ve bu işi
. yaparken tamamen objektif kaldığını belirtmektedir.167
Yine islam ilim ve kültür hayatında yer alıp hilôf, cedel ve hilôfiyat olarak
isimlendirilen hilat ilmi çerçevesinde de farklı din, mezhep ve ekoller incelenip
ka rşılaştırı i mıştır.
H il at ilmi herhangi bir görüşü savunmak veya karşı görüşü yıkmak değil gerçeğe
ulaşmak, bir mezhebin sistematik ve metodolejik bütünlüğünü ve tutarlılığını test
etmek gibi olumlu amaçlar için kullanıldığında yararlı sonuçlar verebilir.168 islam
dünyasında aynı disiplin çatısı altında olmasa da çeşitli hukuk kurumlarını, sistemlerini
ve normlarını birleşen ve ayrılan yönleriyle ele alan mukayeseli hukuk disiplinini
karşılayacak biçimde muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Mesela fi lozof Ebü'I-Hasan el
Amiri (ö. 381/992) el-i'lôm bi-menôk1bi'l-islôm adlı eserinde islam dini ile Yahudilik,
Hıristiyanlık, Sabiilik, MecOsilik ve müşrikliği gerek inanç gerekse hukuk bakımından
benzeyen ve ayrılan taraflarını ortaya koymak suretiyle karşılaştı m; el-ibône an ileli'd
diyône adlı eserinde de konu üzerinde durduğunu belirtir. BirOni de Tahk/ku mô fi'/
Hind adlı eserinde Hindistan'ın inanç, ibadet ve hukuk yapısını anlatır ve kısmen de
Eski Yunan inanç ve kültürüyle karşılaştırmalar yapar; böylece müslümanlara kendi
kültürleriyle diğer kültürleri mukayese imkanı sağlar. Fıkıh kitaplarında zaman zaman
islam hukukunda bazı kuralların gelişimi açıklanırken Yahudilik, Hıristiyanlık, MetOsilik
ve islam öncesi Araplarının hukuki yapılarına atıflarda bulunulur. DebOsi, Te'slsü'n
nazar adlı eserinde fıkıh mezhepleri arasında hukuk normları bakımından ortaya çıkan
ayrılıkları değerlendirmeye tabi tutmadan ele alır. Müctehidler devrinden mezhep
taassubunun ortaya çıkmasına kadar olan dönemde yazılan reddiyeler ve ihtilôfü'l
fukahô türü eserler genellikle tarafsız eserlerdir.169
S. Modern insan, küresel bir köyde ve h1zfl değişen bir dünyada yaşamaktadir.
Günümüzde birlikte yaşayan çoğulcu toplumlarda insanlar aras1 aktivitelerin din
166 Harman, "ei-Milel ve' n-Nihai", 58-60. 167 Şehristil nT, el-Mi/e/ ve' n-nihai, nşr. M. Seyyid KIIan!, (Beyrut: 1975), 1-11, ı, 16.
168 ibn Haldun, Mukaddime, lll, 1067-1068.
169 Şükrü Özen, "Hilaf', DiA, XVII, 535, 536.
163
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
eğitimi yöntemi açlSindan sonuçlan neler olabilir?110
Bu çerçevede Kur'ôn-1 Kerim'in
Ehl-i Kitaba bak1ş1m ve onlara yapt1ğ1 diyalog çağnsmm mahiyetini yeterince biliyor
muyuz? Bizim onlara yaklaş1m1m1z onlannki gibi ta baştan olumsuz mudur?
Ehl-i kitap modern döneme kadar kendilerinden başka tüm dinleri "batıl 1 yok"
sayıp Protestanlar "H ıristiyan lık dışında kurtuluş yoktur"; Katalikler ise "Kilisenin
dışında kurtuluş yoktur" sloganını dillendirmişlerdir. Fakat son din islam günümüze
kadar tüm ilahi kaynaklı dinlerle münasebet kurup onlara kendi özgünlüğü
istikametinde şöylece diyalog çağrısında bulunmuştur: "De ki: Ey kitap sahipleri! Bizim
ve sizin aranızda ortak olan söze geliniz; Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, hiçbir
şeyi O'na ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bazılarımız bazılarını Rab edinmesin.
Eğer bunu da kabul etmezlerse, onlara deyiniz ki; "şahit Yolun, biz Allah'a teslim
olmuşuz."171 Kur'an bu ve benzeri ayetlerle Ehl-i kitaba evrensel çağrıda bulunup
onlarla hak dinlerin temel konuları ekseninde diyaloga girmektedir. Bu çağrıya,
Papalık Dinlerarası Diyalog Konsili ile diyalog kapılarını Müslümanlara açarak öndört
asır sonra da olsa ilk kez karşılık veren Hıristiyanlar olmuştur. Bu yaklışıma Kur' an' ın:
" ... Müminlere sevgi bakırnındım en çok yakınlık duyanların "Biz Hıristiyanız" diyenler
olduğunu görürsün ... "172
perspektifinden bakıldığında, bunun dünya barışına atılan bir adım olduğu söylenebilir. Böylece taraflar, küreselleşen dünyamızda
medeniyetlerin birbirlerini tanıyıp anlamasının dünya sosyolojisi açısından artık
kaçınılmaz olduğunu ve çok kültürlü toplum bilincine hizmet edecek projelerin
gerçekleştirilmesiyle 173 geleceğimizin hoşgörü atmosferinde kurgulanması gerektiğini benimsemiş olmaktadırlar. Bunu pratiğe aktarmayı başarırlarsa, tüm medeniye~leri
diyalog zemininde buluşturabilirler. Günümüzde dünya nüfusunun 1/3'ünü aşan
Müslüman ve Hıristiyanların birbirlerini tanıyıp anlamaya açık olmaları ve insanlığın
maddi ve manevi ortak değerleri için birlikte çalışmaları dünyamızın yaşanabilir
olmasına şüphesiz büyük bir katkı sağlayabilir ve diğer dinlerin de bu atmosfere
bürünmesine vesile olabilir.174
170 Marien Van Den Boom, "Current Trends In Cross-Cultural Communıcatıons", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayişlan Uluslararasi Sempozyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 203.
171 Al-i imran, 3/64.
172 Maide, 5/82.
173 Mesela Bk. Mehmet Aydın, "Diyalog Açısından ilahi Dinlerin Birbirine Yaklaşımı", SÜiFD, 10 (2000): 19.
174 Bk. Aydın, "Diyalog", 9.
164
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnetle Değerler Sistemi
Perspektefinden
Dinler arası diyalog temelinde hoşgörü ve uzlaşma düşüncesi kapsamlı bir
şekilde desteklenmelidir. Bu arada bu diyalogun temel ilkesi bireyin kendi dinT
kimliğinin ve maneviyatının korunması, derinleştirilmesi ve desteklenmesidir ki bu
temel ilke her bir dinin kendi kutsal kitaplarının tefsiri ve topluma ulaştırılması
doğrultusundan hareketle, farklı inançlara sahip insanlar arasında uzlaşmanın
sağlanması için, neleri başardığını veya başarmaya hazır durumda ve gönüllü olup
olmadığını sorgular. Tabi bu da görevin yerine getirilmesinde hangi dinlerin bu alanda
neleri ihmal ettikleri ve hangilerinin de ne gibi katkılar sağladığının görmezden
ı ~· . k 175 ge inemeyecegını ortaya oyar.
6. Din öğretiminde yeni yöntemleri ve bilimsel verileri değerlendiriyor muyuz?
Bu hususta ki Doğu ve Batı'daki telif ve çalışmalart değerlendiriyor muyuz? Meselô din
öğretim ve eğitiminde "öğrenen merkezli eğitim" metodunu kullanıyor muyuz? Bilim
ve teknoloji çağında yaşadığımız için bilgiye ulaşmak son derece kolaylaşmıştır. Bu
temelde XXI. yüzyılın ilk yıllarında öğrenen bireyin aktif rol oynamasını amaçlayan
"öğrenen merkezli eğitim" yöntemi öne çıkmıştır ki Türkiye bunu 2005-2006 eğitim
öğretim yılından beri ilk ve ortaöğretim programlarında yapılandırmıştır. Bu yöntem
öğrencinin yanında öğretmeleri ve okulu da öğretim yöntemleri açısından geliştirmiş
ve geliştirmeye de devam etmektedir. Yine din öğretim ve eğitimindeki yeni 1 yenilenmiş yöntem arayışlarına dair yaklaşımları Hz. ibrahim kıssası zemininde
örneklendirip nazara verebiliriz:
Hz. ibrahim, Yahudilik, Hıristiyanlık ve islam Dini tarafından en büyük ata ve
temel referans noktası kabul edilen büyük peygamberlerden (ülü'l-azm) olup,176
semavT dinlerin temel ilkesini oluşturan tevhid esasının, dolayısıyla HanTf inancının
ortak peygamberidir.177
Hz. ibrahim kıssası, söz konusu din mensupla~ı ve
öğretmenlerinin din eğitiminde anlattıkları başlıca hikayelerdendir. Ina ter Avest, bu
kıssanın öğrencilere aniatılmasına dair şu soruyu yöneltip hikayeyi irdelemektedir:
"ibrahim'in hikayesi, içinde birçok olayın geçtiği kompleks bir hikayedir. Çocuk bütün
bu farklı o layları ne zaman anlayabilir? Bu hikaye, çocuğun hayatının hangi anında dini
175 R einhard Kırste, "Aimanya'da Dini Çoğulculuk ve Okullarda Dinler Arası Öğretim Önerileri", çev. Şerif Özdamar, Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışlan Uluslararası Sempozyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 120-121.
176 Harman, "ibrahim", 266-272. 177 Muhammed Aruçi, "Üiü'l-azm", DiA, XXXXII, 295.
165
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
gelişimini derinden etkileyip onu sorgulamaya davet eder? Bu hikayeyi çocuklara ne
zaman anlatabilirim?"17
.s
Avest, bu araştırmasının sonucunda Din Eğitiminde (DE), Biçilmiş Değer
Teorisinin (BDT(9
ve Kendisiyle Yüzleşme Metodunun (KYM)ıso kullanılabileceğini Hz. ibrahim kıssası örnekliğinde ortaya koymaktadır ki BDT'de kişi ve olaylar renkli ve
abartılı şekilde sunulup bazı eklemeler ve çıkarmalar yapılabiliyorken; KYM'de ise
hikayenin nesnel niteliği öncelenip onun açık ve alt 1 gizli anlamları vurgulanır; bu
açıdan biz Hz. ihrahim'in peygamberlik misyonu gereği verdiği tevhid mücadelesiniısı ilköğretim düzeyindeki çocukların hemen hepsine daha rahat ve daha renkli şekilde
hem teorik hem de uygulamalı olarak anlatabiliriz; aynı durum Hz. ihrahim'in
doğumuna ilişkin bölümlerısı ve onun yaşlı ve eşinin kısır olduğu durumda melekler
178 Ina ter Avest, "When Can ı Teli My Children The Story of Abraham?", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Araytşlan Uluslararast Sempazyumu içinde. (Ankara: MEB Yayınları, 2004), 381, 400-402.
179
180
181
Biçilmiş Değer Teorisindeki "Biçilmiş Değer" teriminden kastedilen, kişinin anlatırken, kendi kişisel hikayesine (self-narratives), hayatındaki mevcut anlara ve geleceğine dair belli bir değer biçiyor olmasıdır (Hubert J. M. Hermans and Ems Jansen, Self-Narrative, The Cansturuction oj M eaning in Psychotherapy, (New York: The Guilford Press, 1995), ı.
Kendisiyle Yüzleşme Metodu; bir kişinin hayat hikayesinin açıkça görünen anlamında başlayan ve aynı kişinin hayat hikayesinin alt 1 gizli anlamının kavranışını da sağlayan süreci harekete geçiren ve tanılayan bir metottur (Avest, "When Can ı Teli", 408). Kendiyle Yüzleşme Metodu başta kendini araştırmavı içerir. Kendini araştırma ise, sırasıyla önce, kişini n biçtiği değerleri yazdığı bir görüşmeyi, ardından biçtiği değerlerin etki modellerini tartıştığı ve birbiriyle ilişkilendirildiği bir karşılaşmayı, son olarak da değerlendirici bir görüşmeyi içerir (Avest, "When Can 1 Teli", 391).
Hz. ihrahim'in putları kırması ve bu yüzden putperestlerce ateşe atı l masına rağmen ateşin kendisini yakmaması, onun tevhid mücadelesinin güzel bir hatırası olarak Kur'an'da ve bazı ayrıntılarla birlikte diğer kaynaklarda yer alır. Buna göre ibrahim, taptıkları putların ne kadar aciz ve işe yaramaz olduğunu kavmi ne göstermek üzere fırsat kollar. Nihayet bir bayram günü halk şenlik için şehir dışına çıkınca (Saffat, 37/88-90) put evine girerek en büyük put dışındaki bütün putları kırar. Kavmi -döndüğünde durumu görüp ibrahim'i sorguya çeker, ibrahim, "Belki de şu büyükleri yapmıştır, ona sorun" der (Enbiya, 21/57-67; Saffat, 37/88-96). Nihayet putperest yönetim ibrahim'i ateşe atmak suretiyle cezalandırmaya kalkışır (Enbiya, 21/68; AnkebCıt, 29/24). Ancak Allah'ın, "Ey ateş,
ibrahim'e karşı serinlik ve esenlik ol!" emri üzerine ateş ibrahim'i yakmaz (Enbiya, 21/68-70). Tarih ve tefsir kaynaklarının çoğunda, Bakara suresinde (2/258) Hz. ihrahim'le tartışarak tanrılık iddiasında bulunduğu, fakat ihrahim'in ortaya koyduğu deliller karşısında yenik düştüğü bildirilen kişinin onu ateşe atan toplumun lideri NemrCıd olduğu kabul edilir.
182 Müslüman tarihçilerio kaydettiğine göre kah in ve müneccimlerin o sene bölgede doğacak ibrahim adlı bir çocuğun halkın dinini değiştireceğini, Nemrud'un saltanatına son
166
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
tarafından kendilerine ishak ad;nda bir çocukları olacağını müjdelediği kesitler183
iç.in
de geçerli olabilir. Fakat Hz. ibrahim'in oğlu ismail'i kurban edilmesine dair
enstantanelerin gerek teorik gerekse pratik olarak öğretilmesi diğer bölümler gibi
midir? Bunları tüm sınıfiara aynı karedevermek mümkün müdür?
Ina ter Avest, Hz. ibrahim kıssasını: 1) Hz. ibraim'in kendini gösterişi 2) Bir
oğlun haberi ve 3) Kurban olmak üzere BiçilmiŞ Değer Teorisi (BDT) ve Kendisiyle
Yüzleşme Metodu (KYM) çerçevesinde üç bölüme ayırmaktadır ki184 belirttiği
bölümler Kur'an'da şöyle yer almaktadır:
1. Hz. ibrôim'in kendini gösterişi
Hani ibrahim babası Azer'e, "Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben
seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti. işte böylece
ibrahim'e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizarnı gösteriyorduk ki kesin ilme
erenlerden olsun. Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. "işte Rabbim!" dedi.
Yıldız batınca da, "Ben öyle batanları sevmem" dedi. Ay'ı doğarken görünce de, "işte
Rabbim!" dedi. Ay da batınca, "Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse
mutlaka ben de sapıklardan olurum" dedi. Güneşi doğarken görünce de, "işte benim
Rabbim! Bu daha büyük" dedi. O da batınca (kavmine dönüp), "Ey kavmim!" Ben sizi n
Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım" dedi. "Ben hakka yönelen birisi olarak
183
vereceğini ·söyleme.leri, diğer bir rivayete göre ise kendisinin bu mahiyette bir rüya görmesi üzerine Nemrud hamile kadınları bir yere toplamış ve doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini, ayrıca erkeklerin eşlerinden uzaklaştı nlmasını emretmiştir.
Bunun üzerine Azer, ibn3him'e hamile kalan karısını Kufe ile Basra arasındaki Ur şehrine (veya Verka denilen yere) götürüp bir mağaraya saklamış, ibrahim bu mağçrada doğmuştur (Sa'lebi, Ara'isü' l-mecalis, (Kahire: 1370/1951), 72-74; Taberi, Tarih, nşr.
Muhammed Ebü'I-Fazl, (Kahire: 1960-70), ı, 234-235; ibnü'I-Esir, el-Kamil, nşr. C. J. Tornberg, (Beyrut: 1399/1979), ı, 94-95; Hz. ibrahim, Kitab-ı Mukaddes'te Terah'ın oğlu, ibraniler'in atası, inananların babası ve Allah'ın dostu olarak takdim edilmektedir (Tekvin, 11/26; Galatyalılara Mektup, 3/7-9; Yakub'un Mektubu, 2/23; islami kaynaklar için Bk. Taberi, Tarih, ı, 233; Sa'lebi, Ara'is, 72; ibn Sa'd, et-Tabakatü'l -kübra, nşr. ihsan Abbas, (Beyrut: 1388/1968), I, 46.
ibrahim'in Hebron'da Mamre meşeliğinde ikamet ederken kendisine bir grup misafirin geldiğine dair Tevrat'ta geçen kıssa (Tekvin, 18/1-32) bazı farklılıklarla Kur'an'da da yer a lmaktadır. Buna göre Hz. ibrahim'e Allah'ın elçileri misafir olarak gelirler. ibrahim onlara kızartı l mış buzağı ikram eder; fakat misafirler yemezler; durumdan kaygılanan ibrahim'e endişe etmemesini, lut kavmi için geldiklerini söylerler, ayrıca ona bir oğlu olacağı müjdesini verirler. O esnada ayakta olan hanımı bu müjdeyi duyunca gülerek bu iki yaşlı insandan çocuk doğmasının şaşılacak bir şey olduğunu söyler. Bunun üzerine melekler Allah'ın emrine şaşmamaları gerektiğini hatırlatırlar (Hud, · 11/69-76; Hicr, 15/51-60; Ankebut 29/31-32).
184 Avest, "When Can 1 Teli", 388-390.
167
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allah'a ortak koşanlardan değilim ." ·
Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında
benimle· tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin ona ortak koştuklarınızdan ben
korkmam; ancak Rabbim'in bir şey dilemiş olması başka. Rabbim'in ilmi her şeyi
kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?" "AIIah'ın, size, hakkında hiçbir
delil indirmediği şeyleri ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak
koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya
daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.''185
ibrahim şöyle dedi: "Öyle ise siz, (hala) Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda,
hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?" "Yazıklar olsun, size de; Allah'ı
bırakıp tapmakta olduklannıza da! Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?"
(içlerinden bazıları), "Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlannıza yardım
edin" dediler. "Ey ateş! ibrahim'e karşı serin ve esenlik ol" dedik. Ona böyle bir tuzak
kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük. (70}0nu
LOt ile beraber kurtarıp, içinde iilemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık. Ona
ishak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağış ladık ve her birini salih kimseler yaptık.186
2. Bir oğlun haberi
Andolsun, elçilerimiz (melekler), ibrahim'e müjde getirip "Selam sana!"
dediler. O, "Size de selam" dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. Ellerini
yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku
duydu. Dediler ki: "Korkma, çünkü biz LOt kavmine gönderildik." ibrahim'in karısı
ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da ishak'ı müjdeledik; ishak'ın arkasından
da YakOb'u. Karısı, "Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar
iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey!" dedi. Melekler,
"Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ınrahmeti ve bereketi size ôlsun ey (peygamber 187
ocağının) ev halkı! Şüphesiz O övülmeye layıktı r, şanı yücedir." dediler.
3. Kurban
"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla ." Biz de ona uysal bir
oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince ibrahim ona,
"Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi.
O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın"
185 Enam, 6/ 74-81.
186 Enbiya, 21/68-73.
187 HCıd, 11/68-73.
168
Bayram, Tali m ve Terbiye Metodu ve On~n Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
dedi. Nihayet her ikisi de (AIIah'ın emrine) boyun eğip, ibrahim de onu (boğazlamak
için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: "Ey ibrahim!" "Gördüğün rüyanın
hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."
"Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır." Biz, (ibrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu
(ismail'-i) kurtardık.188
Söz konu araştırmanın neticesi olarak Avest, Hz. ibrahim kıssasın ın
bölümlerinin çocukların dini gelişimlerini etkilemek ve bu gelişim sürecine sorgu
unsurunu katmak için onlara ilkokul çağı ndaki gelişmelerinin farklı basamaklarında
anlatılması gerektiği sonucuna varabiliriz.
ilk bölüm; ilkokul çağındaki çocuk için uygundur. Çocuk, alt 1 gizli anlamı,
bağımsızlık ve başarı ihtiyacın ı fark edip kendini ihrahim'le özdeşleştirebilir.
ikinci bölüm; S- güdüsünün189 gelişimini ve Tanrı'nın cevabının tahmin
edilebilmesi işlemini harekete geçiren etken olarak ilkokul çağının sonunda
anlatılabilir.
Üçüncü bölüm; daha karmaşık duygulardan oluşmuştur. Bu duygular ilkokul
çağındaki çocukta henüz tam olarak gelişmemiştir. Çocuğun başkarakterin etkilerini
fark etmesi imkansızdır. Hatta karşıt duyguların bir arada bulunuşu çocuğu rahatsız
edecektir.190
Son olarak şunu da belirtmemiz gerekir ki tali m ve terbiye metodu, din öğretim
ve eğitiminin iki temel yaklaşımdan biri olan teoloji k 1 ilahiyat eksenli yöntemi temel
almakla birlikte; günümüz Batı dünyasında uygulanan fenomenolojik 1 özü görüleme
yöntemini de tabii olarak doğasında barındırmaktadır. Zira talim ve terbiye metodu
etki ve tepkilerden ari olarak Kur'an ve Sünnet'e dayanmakta ve onların değerler
sistemini temel almaktadır. islam dini ise evrensel olup akla ve ilme çok önem
vermektedir ki onun bu yönü fenomenolojik yaklaşımla uyuşmaktadır. Bu istikamette
sunumumuzda Kur'an'ın everensel değerler eğitiminin din öğretim ve eğitimindeki
. verimlilik ve motivasyona yönelik katkılarını islam ilim ve kültür hayatındaki tali m ve
terbiye metodu bazında analiz edip ulaştığımız verileri de günümüz Doğu ve Batı
dünyasındaki öğretim ve eğitim sahasındak i yeni gelişmeler ışığında değerlendirdik ki
bu alanda hem Batı hem de Doğu kaynaklarının birlikte ele alınması çalışmalarımızı
188 Saffat, 37/100-107.
189 Olumlu ve olumsuz duyguların değerlendirilmesini göstermek için kullanılan S-Puanı, PPuanı ve N-Puanı için Bk. Avest, "When Can ı Teli", 391-394.
190 Avest, "When Can ı Teli", 401.
169
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
daha da geliştirip onları "ilim Çin'de de olsa onu arayın ız" ufkuyla buluşturacaktır. Bu ·
da köklerimize dayanan öğretim-eğitim sisteminin konu ve amaçları istikametinde
sürekli yenilenmesini sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Abdülbaki, Muhammed Fuôd, ei-Mu'cemü'l-müfehres /i-e/fôzi'I-Kur'ôni'I-Kerlm.
Kahire: Darü'l-hadis, 1988.
· Abdülati, Abdülgani Mahmud, et-Ta'llm fı Mısr. Kahire: 1977.
Acluni, Keşfü'l-hafô. Beyrut: 1351/1932.
Akarsu, Bedia, Ahlôk Öğretileri. istanbul: Remzi Kitabevi, 1982.
Aristotle, The Ethics of Aristotle, çev. J.A.K. Thomson. England: Penguin Classics, 1976.
Arnold, T. W., The Preaching of Islam. Londo: 1913.
Aruçi, Muhammed, "Üiü'l-azm", DiA, XXXXII, 295.
Assar, Khairallah, "Religious Education In Algeria : An Examination of The Relevant
Textbook For The First Year ofThe Secondary Level", Din Öğretiminde Yeni Yöntem
Araytşlafl Uluslararast Sempozyumu içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, haz. Nimet Arsan-Nimet Una n. Ankara: 1989.
Avest, Ina ter, "When Can 1 Teli My Children The Story of Abraham?", Din Öğretiminde
Yeni Yöntem Araytşlafl Uluslararast Sempozyumu içinde. Ankara: MEB Yayınları,
2004.
Aydın, Mehmet, "Diyalog Açısından ilahi Dinlerin Birbirine Yaklaşımı.", SÜiFD, 10
. (2000): 9-24.
Ayasbeyolu, Nevzat, islômiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler ve Kur'ôn-t Kedm'in
Eğitim ile ilgili Ayetlerinin Tahlili. istanbul: MEB Yayınları, 1991.
Baktır, Mustafa, "Suffe", DiA, XXXIX, 469-470.
Bayındır, Abdülaziz, "Adab", DiA, ı, 334.
Bayraktar, Mehmet Faruk, "ZernQci", DiA, XXXXIV, 294-295.
Bilgin, Beyza, "1980 Sonrası Türkiye'de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin Zorunlu
oluşu ve Program Anlayışları", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Araytşlafl
Uluslararast Sempozyumu içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Boom, Marien Van Den, "Current Trends In Cross-Cultural Communıcatıons", Din
Öğretiminde Yeni Yöntem Araytşlafl Uluslararast Sempozyumu içinde. Ankara:
MEB Yayınları, 2004.
Borresen, Beate, "Philosophy -A Theme In The Norwegian Approach to Religious
Education", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Araytşlafl Uluslararast Sempozyumu
içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Bozkurt, Nebi ve Küçükaşçı, Mustafa Sabri, JIMescid-i Nebevi", DiA, XXIX, 281-290.
170
Bayram, Talim ve Terbiye.Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
Buhar!, Ebu Abdiilah Muhammed b. ismail b. İbrahim ei-Cu'fi, ei-Cômi'u's-sahih.
istanbu:l 1992.
Celkan, Hikmet Yıldırım, Eğitim Sosyolojisi. Erzurum: 1991.
Çağrıcı, Mustafa, "Adab-ı Ders", DiA, ı, 335 .
.......... "Edep", DiA, X, 412-414 .
.......... "Da'vet", DiA, IX, 16-19 .
... : ...... "Nereye Gidiyoruz?". [email protected]. 27. Nisan 2016 .
.......... "Şükür", DiA, XXXIX, 259-261.
DarimT, Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman b. el-Fazi, es-Sünen. Beyrut:
1407/1987.
Doğan, Recai, "1980'e Kadar Türkiye'de Din Öğretimi Program Anlayışları (1924-
1980)", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Araytşlan Uluslararast Sempozyumu içinde.
Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Egemen, B. Z., Terbiye ilminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi. Ankara: 1965.
Fazlur Rahman, lslamic Methodology in History lslamic Research lnstitue. lslamabad:
1984 .
.......... Islam and Modernity Transformatian of an Inte/leetual Tradition. Chicago 1982.
FırCızabadT, ei-Kömusü'l-muhit. Beyrut: 1406/ 1986.
Gazzall, Hüccetü'l-islam Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b.
Ahmed ei-Gazzali, ihyô'ü uWmi'd-din. Beyrut: 1982-83 .
.......... Mizônü'l-amel, nşr. Süleyman Selim ei-Bewab. Beyrut: 1407/1987.
Görgün, Tahsin, "Tecdid", DiA, XXXX, 234-239.
Harman, Ömer Faruk" Milel ve Nihai", DiA, XXX, 57-58 .
.......... "ei-Milel ve' n-Nihai", DiA, XXX, 58-60 .
.......... "İbrahim", DiA, XXI, 266-272.
HattabT, Risôletü beyani i'côzi'I-Kur'ôn. Dımaşk: 1995.
Hermans, Hubert J. M. and Jan sen, Em s, Self-Narrative. The Consturuction of Meaning
in Psychotherapy. New York: The Guilford Press, 1995.
H itti, Philip K., Siyasi ve Kültürel islam Tarihi, çev. Salih Tuğ, istanbul1980-81.
Husserl, Edmund, Cartesian Meditations, çev. Dorion Cairns. Martinus Nijhoff, 1973.
ibn Cübeyr, er-Rih/e. Beyrut: 1384/1964.
ibn Haldun, Mukaddime. Kahire ts.
ibn Hanbel, Ebu Abdiilah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, ei-Müsned. istanbul 1992.
İbn Mace, Ebu Abdiilah Muhammed b. Yezid Mace ei-Kazvini, es-Sünen. istanbul 1992.
İ bn Manzur, Ebü'I-Fazl Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed ei-
EnsarT er-Rüveyfii, Lisônü'I-Arab. Beyrut: Darü's-Sadr, 1994.
ibn Sa'd, et-Tabakatü'l-kübrô, nşr. İhsan Abbas. Beyrut: 1388/1968.
ibn Miskeveyh, Tehzibü'l-ahlôk. Kahire: 1323.
171
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
ibnü'I-EsTr, izzeddin, Üsdü'l-ğabe fi ma'rifeti's-sah6be, thk. Ali Muhammed Muavviz;
Ahmed Abdü'I-MevcOd. Beyrut: Darü'I-Kütübi'l-ilmiyye, ts .
.......... el-Kamil, nşr. C. J. Tornberg. Beyrut: 1399/1979.
Katip Çelebi, Keşfü'z-zunün an esami'l-kütüb ve'l-fünOn, nşr. Kilisli Muallim Rifat ve M.
Şerefeddin Yaltkaya. istanbul: 1360-62/1941-43.
Kant, i., Pratik Usun Eleştirisi, çev. ismet Z. Eyüboğlu. istanbul: Say Yayınları, 1994.
Kazıcı, Ziya ve Ayhan, Halis, "Tali m ve Terbiye", DiA, XXXIX, 515-523.
Kenan, Seyfi, "Türkiye MaarifTarihi", DiA, XXXXI, S96-597 .
. K ı lıç, Recep, Ahlaktn Dini. Temeli. Ankara: TDVY, 1992.
Kırste, Reinhard, "Aimanya'da Dini Çoğulcu luk ve Okullarda Dinler Arası Öğretim
Önerileri", çev. Şerif Özdamar. Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışlan
Uluslararası Sempozyumu içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Kuçuradi, ionna, Etik, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, 1996.
Kutluer, ilhan, "ilim", DiA, XXII, 109-114.
MakrTzT, e/-Hıtat. Kahire: 1987.
ei-Mella, Ahmed Ali, Eserü'l-ulema'i'/-müslimln fi'l-hadareti'I-Orubbiyye. Dımaşk:
1981.
Mengüşoğlu, Takiyettin, Fenomenoloji Felsefesi. Felsefe Arşivi, 1945.
Mokrosch, Reinhold, "Luther Or The Pope? Separate Protestant And Catholic
Religious Education? or lntegrated Cooperative Religious Education?", Din
Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempozyumu içinde. Ankara:
MEB Yayınları, 2004.
Müslim, Ebü'I-Hüseyn Müslim b. ei-Haccac b. Müslim ei-Kuşeyri, ei-Cami'u's-sah/h,
nşr. Mehmed Zihni Efendi. istanbul: 1329-1332.
Nietzsche, Friederich, Deccal, çev. Oruç Aruoba. istanbul: H il Yayınları, 1995.
Öktem, Ülker, "Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaçıklık (Evidenz) Problemi.",
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 45/1 (2005): 27-55.
Özbek, Abdullah, Din Eğitimi ve Din Hizmetlerinde Rehberlik (Komisyon). Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010.
Özen, Şükrü, "Hilaf', DiA, XVII, 527-538.
Özaydın, Abdülkerim, "Asr-ı Saadet", DiA, lll, 501.
Ragıb el-isfahanT, Müfredatü elfazi'I-Kur'an, nşr. Safvan Adnan DavCıdi. Dımaşk
Beyrut: 1412/1992 .
.......... ez-Zer/'a ila mekôrimi'ş-şerl'a, nşr. Ebü'I-YezTd el-Acemi. Kahire 1405/1985.
Razi, Fahreddin, Mefôtlhu'l-ğayb: et-Tefslrü'l-keblr, nşr. M. Muhyiddin Abdülhamid.
Beyrut: ts.
Rosenthal, F., Knowledge Triumphant. Leiden: 1970.
Sa'lebi, Arô'isü'l-mecôlis. Kahire: 1370/1951.
172
Bayram, Talim ve Terbiye Metodu ve Onun Din Öğretim ve Eğitimindeki Verimlilik ve
Motivasyon Dinamikleri Açısından Analizi: Kur'an ve Sünnette Değerler Sistemi
Perspektefinden
Schuon, F., is/ôm1 Anlamak, çev. Mahmut Kanık, istanbul: 1988.
Shepherd, John, "Phenomenological Perspectivaism: Criticai-Questioning Religious
Education", Din Öğretiminde Yeni Yöntem Aray1şlan Uluslararasi Sempoıyumu
içinde. Ankara: MEB Yayınları, 2004.
Sıddık Hasan Han, Ebcedü'l-ulüm, nşr. Abdülcebbar Zekkar. Dımaşk: 1978.
ş~hristanT, el-Mi/e/ ve'n-nihal, nşr. M. Seyyid Kilani. Beyrut: 1975.
ŞelebT, Ahmed, et-Terbiyetü'l-islômiyye. Kahire: 1982.
Şelebi, M. Mustafa, Ta'lilu'/-ahkôm arz ve tah/illi-tarikati'l-ta'lil ve tatavvurôtihô fi
usuri'l-ictihôd ve't-tak/id. Beyrut: 1981.
Şendeb, M. Hüseyin, ei-Hadôretü'l-islômiyyeft Bağdôd. Beyrut: 1984.
Şeşen, Ramazan, Saidhaddin Eyyubive Devlet. istanbul: 1987.
ŞevkanT, Fethu'I-Ködir. Kahire: 1383/1964.
TaberT, EbU Ca1er Muhammed b. Cerlr b. Yezld ei-Amüli et-Taberi, Cômi'u'l-beyôn an
te'vili ôyi'I-Kur'ôn, nşr. Ahmed M. Şakir, Mahmud M. Şakir), Kahire: Müessesetü' r
risale, 1955-1969 .
.......... Tôrih, nşr. Muhammed Ebü'I-Fazl. Kahire: 1960-70.
Tayyarzade Ata Bey, Tôrih. istanbul: 1293.
Taşköprizade isameddin Ahmed Efendi, Miftôhu's-sa'ôde ve misbôhu's-siydde, nşr.
Kamil Kamil Bekrl, Abdülvehhab Ebü'n-Nur. Kahire: 1968.
Tirmizi, Ebu Tsa Muhammed b. Tsa b. Sevre, ei-Cômi'u's-sahfh, nşr. Ahmed M. Şakir.
Kahire: 1356/1937.
Topaloğlu, Bekir, "Ahiret", DiA, ı, 543-548 .
.......... "Allah", DiA, ll, 471-498.
Topses, Gürsen, Cumhuriyet Dönemi Eğitiminin Gelişimi- 75. Yilda Eğitim. istanbul:
Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 1999.
Tuğral, Süleyman, Kur'an'da Değerler Sistemi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2008.
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-is/dm Medeniyeti. istanbul: 1969.
Uludağ, Süleyman, "Amel", DlA, lll, 13-16.
Yazır, El malılı Muhammed Ha md i, Hak Dini Kur' on Dili, istanbul: Eser Yayınevi, 1968.
Yıldırım, Suat, "Kur'an", DlA, XXVI, 393-398.
Yiğit, ismail, Dini-Kültürel-Sosyal islôm Tarihi: Mem/Okler. istanbul: 1991.
Zebidi, Muhammed Murtaza, ithdfü's-sôde. Beyrut: Daru ihyai't-türasi'I-Arabi, ts .
.......... Tôcü'l-arus, nşr. Abdüssettar Ahmed Ferrac. Kuveyt: 1385/1965.
Zernuci, Burhaneddin, Ta'limü'l-müte'a/lim, nşr. Mustafa Aşur. Kahire: Mektebetü'I
Kur'an, 1986.
173