Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de...

52

Transcript of Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de...

Page 1: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın
Page 2: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oaçık denizlerin gecesinden çıkıp gelen hayalet

geminin sisli şehir caddelerinde,köy mezarlıklarının tarlalarla kesiştiği boşluklarda,

çocuk parklarında ve kurgusu boşalmışluna-parklarda, sandalyeleri ters çevrilmiş

meyhanelerde, okuyucuları çoktan yokolmuşkütüphanelerin ıssız koridorlarında gezindiğinimutlaka birileri fısıldamıştır kulağınıza. Hatta

geceleyin birdenbire havlayan köpeklerin nedenürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir.

Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasındayaşanan türden bir hayal...

Page 3: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

seyir defteri

Zamanın bile başlangıcından önce, dipsiz ve karanlık bir uçurumolan kaostan tanrılar düzeni kurdu...

Şimdi neden kendi ellerimizle tekrar yaratmaya çalışıyoruzbu uğursuz karmaşayı?

Page 4: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

içindekiler

4terra incognita

KAOSadnan kurt

11kayıp harita

KAOS İLE KOZMOS BİR GÜN GEZMEYE GİTMİŞLERmeral miniç

12deligömleği

BİR KELEBEĞİN KANAT ÇIRPIŞINDAN NE ÇIKARpınar türen

14üstü çizilmiş kişiler

SABIKALI GEÇMİŞİN KLIRBANLARIyasemin sarikaya

16uçan hollandalı

KAOS VE GİDEN PEYGAMBERmurat gülsoy

18başka bir dünya

BİRİLERİ KENTİN ELEKTRİĞİNİ KESİNCEselim ergun

24uzakyıldız

KİMSEYE MEKTUPLAResra zeynep

27aytutulmasıASES İÇİN

murat gülsoy

30denizkızlannın şarkısıRENKSİZ DUVAR

meral miniç

Page 5: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

31sisdüşleri

BASICA BİR DÜNYAYA GÖÇMEKayşe tlüzkan

32yanlış pusula

SORUNLU DÜNYANIN ÇİRKEF SURATIpınar türen

34kara göründü!

AŞK, NONLİNEER DİNAMİK DENKLEMLER VE KAOSata akın

36şeytanminaresi

KAOS YA DA BİR GÜNÜN GÜZELLİĞİ GECEYLE AÇIKLANIYORyelda karataş

37şişedeki mesajKAYNAMA

bayram keten

38hayalperdesi

BİRİNCİ MEVKİDE AŞKergun kocabıyık

42puslu manzaralar

SİYAH-BEYAZ FOTOĞRAFLARDA HANGİ MUTLULUK KALDImeral baki

43med-cezir

DOĞA FELSEFESİNİN EVRENSEL VE FELSEFİ GÖRÜNÜMÜadnan kurt

Page 6: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

KAOS

adnan kurt

Bilemezsiniz tanıştığımıza nasıl sevindim,Acayip Çekiciliğinize tutuldum.

KISSAÇok önceleri, zamanın

başlangıcından da önce tanrılarboş anlarında eğlensin diye insana

l tamsayısını vermişler. Dahasonra l sayısından acayip

hoşlanan adam arayıp bir başkasayı bulmuş ve buna

-karıştırmamak için- 2 demiş. Vebir tane daha bulup 3 demiş.

Sonraki günler N tamsayısınıngüzelliği ve gerçekliğiyle kendindengeçen adamın eşi çekici bir meyveile gelmiş. Meyveyi veren bahçıvan

bunun olduğunu söylemişkadına meyveyi ısırmasıyla

birlikte, adam esrikleşmiş, zihniyükselip (1+1+1+ ) in anlamınıkavramış. Sabah uyandığındaysayalnızca içi boş semboller kalmış

elinde....HİSSE

Uzandıklarınız kavrayışınızıaşmasın.

, Aleph sıfır, George Cantor'un öne sürdüğü,tüm kesirli sayıların, tamsayıların ve doğal sayılarınsayılarının toplamı olan sonsuz sayma sayısı; tümkümeler için aynıdır.

Bulutları hiç görmemiş bir gökyüzündegüneş battı. Cam gibi pürüzsüz bir dünyadarüzgarlar esti. Gece hiç gelmedi vesonbahar hiç kış olmadı. Yağmur dayağmadı. Edward Lorenz'in iklim benzetimiyeni bilgisayarında ağır ağır işliyordu.

Lorenz penceresinden gerçek iklimiizliyordu: Massachussetts TeknolojiEnstitüsü gün doğumundaki ağır sislekaplanmış, Atlantikten gelen alçak bulutlartavanları yalamaktaydı. Lorenz'in odasınıkaplayan bilgisayar (yani teller ve vakumtüpleri yığını) tedirgin edici sesler çıkarıyor,hemen her hafta bozulup kalıyordu. Bubilgisayarı ne bir sis ne de bulutlarıbetimleyebiliyordu. 'Ama yine de 1960'daLorenzin oyuncak iklim modeli, idealizeedilmiş dünyada esen rüzgarları, dolananfırtınaları gösteriyor, üniversitede bununduyulmasıyla diğer bilimciler odayıdoldurup, makina'nın tahminleri üzerineiddiaya tutuşuyorlardı. Lorenz havadansudan şeyleri seviyordu, yani birmeteoroloji araştırmacısı için gerekliönkoşulları sağlamıştı. Havaküredekidevinimler, gelip geçen bulutlar her zamanmatematiksel kurallara uyuyor ama aslatekrarlamıyordu. Acaba bilim gününbirinde bu büyüyü çözebilecek miydi? Havatahminleri ortalamalarla ifade ediliyor,yıllara, aylara göre dağılımlar hesaplanıyor,kestirimler yapılıyor. Hep istatistikler! Oysa

4

Page 7: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

bir tohumda dünya...

5

Page 8: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

aslolan havaküredeki örüntünün zamanladeğişimiydi, bilgisayarında yarattığımodelde yakaladıkları buna ilişkindi.

O halde evrenin şimdiki durumunuönceki durumunun sonucu, ve

gelecekteki durumunun nedeniolarak görmeliyiz.

LaplaceBu dünyanın gerçek mantığı

olasılıklar hesabıdır.Maxwell

Bu makina dünyasının tanrısı oydu.Özgürce, canının çektiğince seçiyordu doğayasalarını.

Hava tahmini, pek öyle bilimsel bir iş gibigörünmüyordu. Teknisyenler, masabaşında oturup, aygıtlardan topladıklarıveriler ve önsezileri ile gelecek günlerinnas ı l o l a c a k l a r ı n ı y o r u m l a d ı k l a r ıb i l i n i y o r d u . Bir tak ım b i l i m -yerleşkelerinde ise çözümü olanproblemler gözdeydi. Ve bilimsel inançlar,bu tür yer ler in üret t iğ i b i lg iy işekillendiriyordu. Yani meteorolog havadurumunu kestirecekse birtakım bilimseldayanakları olmalıydı. Bilimde, ve özellikleNewton mekaniğinin temel alındığı dünyevisorunların çözümlendiği dallarda dogmaLaplace tarafından''oluşturulmuştu:

Doğada herhangi bir an etkin olantüm kuvvetleri ve evrende varolan

tüm nesnelerin o andakikonumlarını bilen bir zeka,

evrendeki en büyük cisimlerden, enhafif atomlara kadar tüm

nesnelerin hareketlerini tek birformül kapsamında toplayabilir.

Yeter ki bu zeka, bulunan verilerin

hepsini çözümleyebilecek kadargüçlü olsun. Böyle bir zeka için

kesin olmayacak hiçbirşey yoktur.Geçmiş gibi gelecek de onun gözleri

önünde olacaktır. İnsan aklınınastronomiye vermeyi başarabildiği

üstünlük, böyle bir zekanın gücüyanında zayıf bir taslak gibi kalır.Mekanik ve geometrideki buluşlar

evrensel çekim kuramı ile birleşince,insan aklını, dünya sisteminin

geçmiş ve gelecekteki durumunu,sözü geçen bir tek formülün

çerçevesinde kavramayayaklaştırmıştır.

Bu ilkeyle yola çıkan bilimcilerden J. vonNeuman 1950lerde Princeton İleriAraştırmalar Enstitüsü'nde* ilk bilgisayarlarıtasarladığında, "hava tahmini yapmak,bilgisayarlar için biçilmiş kaftan" diyedüşündü.

1961 kışında, uzun bir diziyi incelemekisteyen Lorenz, bütün benzetimi baştankoşturup zaman yitirmek yerine, eskiverileri kullanıp, programı yarıdan biryerde başlattı ve şaşırdı: sonuçlar eskisindenfarklıydı.

Lorenz' in kul landığı determinist ikdiferansiyel denklemler, aynı başlangıçkoşulları için aynı sonuçları vermeliydi. Amaaz önce yaptığı gibi çok çok küçük farklarlabaşlatıldığında, model katastrofik sonuçlarverebiliyordu.

Lorenz'in vardığı nokta, şuna denkgeliyordu: Brezilya ormanlarında kan'at

* Bkz. Platonik Cennet, Ed Regis, Hayalet GemiSayı 7, Nisan 1993

6

Page 9: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

bir çiçekle cennet....

7

Page 10: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

çırpan bir kelebek, Teksas'ta bir fırtınayaneden olabilir! (AAAS, Washington 1979).Yani Kaos.*

Zamanın ve yerin, yüksekliğin,genişliğin, uzunluğun kaybolduğu

boyutsuzlukta,Doğanın ataları: en eski gece veKaos, Ebedi anarşiyi barındırır.

J. MiltonYitik Cennet

İnsanların basitlik arayışı ve doğanınkendiliğinden karmaşası, bilim tezgahınamalzeme oluyor. Kayalardan akan suyuntürbulansı, yükselen sigara dumanınıngirdapları, iklim örüntüleri (pattern), borsahareketleri, zarların yuvarlanışı, saranöbet ler i , kalp ar i tmiler i , laserkararsızl ıkları tüm bu görüngüler(Mi l ton 'un t a n ı m ı y l a "Kaot ik"denilebilecek) önceleri tamamiyle rassalolaylar olarak görülüyorlardı. Doğanın bugarip ve bozuk davranışları kestirilemez,istenmez ve temel bilimlerce anlaşılamazdiye hasıraltı ediliyordu. Bu görüngülerbazen doğrusal olmayan denklemkümeleriyle açıklanmaya çalışılıyordu.

Ama şimdi, büyük veri kümeleriniöğütebilen bi lgisayarlar ve çizimyetenekleri ile, çözümler için görsel birduyu kazanılmaya başlandı. Böylecedeneysel matematik, kaos çalışmalarınıolanaklı kıldı.

Artık kaos, rassal görünen ama bir dizi

*Encyc. Brittanica'ya göre kaos, Yunanca 'dantüretilmiş ve herşeyden önce varolan sonsuz ve boşuzayı tanımlıyor. Daha sonraları Romalılar Dünyamimarının düzen ve uyum içine soktuğu, kaba veşekilsiz asıl olarak kullanıyorlar.Günümüzde kaos, düzensizlik ve şekilsizliğin hükümsürdüğü bir durumu anlatıyor.

doğrusal olmeyan denklemlerindeterministik gelişimini gösteren olaylarıanlatmak için kullanılıyor. Kaos doğrusalolmayan dinamikteki en basit olaylarla, enzor olan türbülans arasında bir yerdedir,yani kaos deterministik bir düzensizliktir.

Bu heyecan nereden geliyor? Kaos kuramıile, araştırmacılar doğrusal olmayangörüngüleri öngörebilecek yeni bir aracakavuştular. 1963'de Lorenz, havaküreyimodellemek için Navier-Stokes denklemimkullanmıştı. Başlangıç koşullarındaki küçükfarklılıklar, zamanla üssel farklılaşmalara yolaçıyordu. Ama havaküre değişimleri bellibir şekli koruyordu. Yani değişkenlerkümesinin oluşturduğu hiç bir yörünge,belli bir yüzeyi terkedemiyordu. Bu,bulunan ilk acayip ya da kaotik çekiciydi.

Bilemezsiniz tanıştığımıza nasılsevindim, Acayip Çekiciliğinize

tutuldum.Çöle Porter

Bu ne demektir? İklim açısından, Aralıktaİstanbul'da hava sıcaklığının asla 80°Colamayacağı, ya da Ağustos'ta Kaş'ta -20°Colamayacağıdır. Bu tür olaylar acayip çekiciyüzeyler üzerinde yoktur. Ama havatahmini yine de kısa dönemler içinyapılabilir. Çünkü, ufak tefek oynamalar,üssel s ı ç r a m a l a r yapt ı rabi l i r . YaniAkkuyu'da kurulacak Çekirdek Tepkimecisideniz suyu sıcaklığını 2°C artırdığında,K a r a d e n i z k ı y ı l a r ı n d a y a ğ m u ryağmayacağını, ormanların kuruyacağımsöyleyemesek de, en azından tersikanıtlanamaz.

Çekicilikle anlatılmak istenen, zamansalgelişme sırasında, bir sistemindeğişkenlerinin takılıp kaldığı yörelerdir.Örneğin bir sarkaç, sürtünme ile yavaşlayıpdurduğunda, evre uzayında çekici nokta hız

8

Page 11: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

sonsuzluk avucunda, ölümsüzlük bir anda.

9

Page 12: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-terra incognita-

ve konumun sıfır olduğu noktadır. Zamangeçtikçe sarkacın hızı azalır, ve sonundaorta noktada durur. Hız ve konum çizimiyapılırsa bu bir spirali andırır. Spiralüzerindeki hareket, hız ve konumunilişkisini anlatır ve ilerledikçe sıfır noktasınagelinir. Bu yörüngeden kaçış yoktur. Dahakarmaşık sistemler için daha çok sayıdadeğişken ve boyut kullanılır ve çekici birnokta değil, bir eğri, ya da bir yüzeyolabilir. Değişkenler, acayip çekicinintanımladığı bir yüzeyi terkedemeyebilirler.

Kaotik çekici bir kırılcadır. Kırılca (Fractal)ise, büyütüldükçe yapısal ayrıntısı artan birnesnedir. Bir kırılcaya hangi ölçektebaksanız, istatiksel olarak benzeşen(kendine benzeyen) yeni bir yapılanmagörürsünüz. Öyle bir çizgi düşünün ki dahayakından baktıkça koşut çizgilerdenoluşsun. Herbir çizgiye daha yakındanbakınca yine koşut çizgiler görünsün. İştebu bir kırılcadır. Bir kırılca asla en küçükyapıya indirgenemez. Çünkü matematikselolarak noktalar sıfır boyutlu, çizgiler sıfırkalınlıktadır. Ne kadar büyütseniz de onlardeğişmez.

Bir sistem kaos koşullarını sağladığındaartık dönemsel davranışından sözedilemez.Yörüngeleri başlangıç değerlerine çokduyarlıdır ve ıraksama/yakınsama eğilimleriçok belirsizdir. Kaos çalışmaları gelenekselsınırları artık aşıyor. Yalnızca fizik vematematikte değil, meteoroloji, biyoloji,norofizyoloji, ekonomi, astronomi, veakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji dekullanılıyor. Eskiden rassal olduğuvarsayılan herşeye yeni bir gözlüklebakmamızın tam zamanıdır.

Yüzyıllar boyunca, büyük birrahatlıkla evrendeki ayrıklık ve

sonluluğu farkettik. Çok önceleri

Yunanlılar madde sürekliliğininayrık atomlarla değiştirilmesini

önerdiler. Ardından Avagadro birkutu içindeki atomları saydı ve

sonlu sayıda olduklarını buldu. Buyüzyılda Einstein, Newton'un

sonsuz biz kavramını reddetti,Planck enerji sürekliliğimizi

elimizden aldı. Sonraları,Heisenberg eşlenik değişkenlerigözlemekteki kesinliğin sınırlan

anımsattı. Ve son olarak, algoritmikkaos kuramları, hiçbir değişkenin

kesinlikle ölçülemeyeceğini kibarcaortaya koydu. Yani fiziksel olarak,

sayılar sürekliliği bir hayaldir.

J. FordPhysics Today

KaynakçaH.Haken: Advanced Synergetics Springer Verlag '83J. Gleick: Chaos Viking '87F. Su: Technology of Our Times SPIE'90H.G. Schuster: Deterministle Chaos VCH '88D,R, Hofstadter: Metamagical Themas Penguin: '85R. Penrose: The Emperor's New Mind Vintage '89

10

Page 13: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

kayıp harita

KAOS İLE KOZMOS BİR GÜN GEZMEYEGİTMİŞLER

meral miniç

Gözlerimi açıyorum sabah uykusundan,dergiye göndereceğim yazı hâlâ hazır değilçünkü dün Güneş'e verdiğim dergininiçinde taslağı unuttuğumdan elim kolumbağlı kalmış. Ofise gelir gelmez faksçekmesini rica ediyorum ve ricam yerinegetiriliyor. İşte önümde ama çok çok eksikhenüz. Birinci satırı sağa çeksem, beşincicümleyi nasıl etkileyici hale getirsemdedikçe herşeyin daha daha çok karışıp,çetrefil hale geldiğini, masanın yarımyamalak yazılarla dolu kağıt yığınınıtaşımaya başladığını farkediyorum; "masada masaymış ama bana mısın demedi!"diyorum.

Ben öyle bakınıp dururken, Mehmet seriadımlarla mutfağa süzülüyor. İşte Mesihdiye ona atılıyorum, saçı, sakalı ve ince yüzüile tip yerine oturuyor. Meşhur sorumu -buyazıyı hazırlarken meşhur oldu- soruyorumve cevap; " Kaos paylaşılmaz, yaşanır sessizsedasız..." diyor. Yaa, buyur bakalım!"Yazının içeriği kaos olmalı ama şekilolarak kozmosa nasıl sokabilirim?"sorusunu sesli telaffuz ederken Mehmet birelinde telefon, bir elinde kalem "İşteyazarların asıl sorunu da budur!" diyor. Benbilmiyordum sanki, sancılar çekip,kıvranmaya devam ediyorum. "Pek çokyazıdan alıntı yap" fikrini ortaya atıyor.Konuşurken, düşünürken, bu alıntıparçaların kendi yaşam deneyimlerimdenalınabileceğini farkediyorum. Mesela Can,saçımı parmaklarına dolayıp fiyaka ileboşvermişlik karışımı bir dengedekeserken ne demişti: "Bak, sen farklı birmodel düşünürsün, ben de bir hayalle

başlarım ama her seferinde başka bir şeyolur." Can, teşekkür ederim.

Sonra babama atkı örerken ipin inceliğininbeni bu kaçlar zorlayacağını hesaplayabilmişmiydim? İlmek kaçırmak kaos değilseneydi? Ama yaşam dokunuyordu herilmekte, düşünceler, duygular ve daha nelerneler? Behçet Necatigil'in "Kilim" şiirinidüşündüm. Zııır kapı! Ismarladığımızyemekler geldi, bugün o çok samimi, bolablalı konuşan çocuk getirdi yemeği kaçgünden sonra. Masada en son yine benkaldım. Yemeklerin üzerini kapattıklarıaleminyum folyo ile dalgın dalgın oynamayabaşladım. "Selçuk, sence bu neyebenziyor?" dedim. Önce, yumurta, dediSelçuk sonra çevirince oturan bir adamgördüğünü söyledi, onayladım; şişman biradam Buda olabilir, kalabalıktan, kendivarlığına kaçan adam.

Karşıdaki binaya takıldı bakışlarım; binanındışına bakılır, içinde yaşanır... Yumurta,yumurtanın içinden canlı çıkar... İnsanıniçiıkle organlar vardır... İç ve dış... Pozitif venegatif... İçin dışa, dışın içe dönmesi vevaroluşun tamamlanması... var l ıklar . . . .derken:Yumuyorum gözlerimi, toz bu lut la r ıdönüyor düşümde, uzay boşluğu genişliyor.Bir toz zerresi oluyorum ben de. Diğerparçacıklarla birbir imize çarpıyoruz,ısınıyoruz gitgide. Işık yıllarının ötesindenortak belleğimiz çağrışımlarla dolu,hatırlıyoruz. Bir f ıs ı l t ı yayılıyor; kozmos,kozmos, kozmos

11

Page 14: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

deligömleği

BİR KELEBEĞİN KANAT ÇIRPIŞINDANNE ÇIKAR!

pınar türen

En iyisi hiç düşünmemek dedim, hatta tüm duyulardan uzak bir yaşamsürmek istedim. Kör olmak sefaleti görmemek için, sağır olmak haykırışları

duymamak için ve nihayet dilsiz olmak isyan edememek için.

Tüm bu düzen içi düzensizliklerin sebebinidüşündüm. Birşeyler oldu ve ben doğdum.Annemin sütü ile büyüdüm. Bol bolağladım. Her ağlamamda annem ya sütverdi ya kucağına aldı. Çoğunda sustum,nedeni ne olursa olsun. Bir yaş geldi "Hadi"dediler "Okula gidiyorsun". Aynı kaderemahkum bir sürü insan evladıyla başladımtahta sıralarda oturmaya. Sebebi ne olursaolsun, okudum. Hem de yı l larca.Başkaldırdım hayatımın durmadan akıpgitmesine. Oysa daha neler vardı isyanedilecek. Nice isyanları geçiştirdimhaykırmaya korkan yüreğimde. Sesimiçıkarmadım ve gizlice göz yaşı döktümisyan edemeyişime. Sebebini bilsem neyeyarar ki? En iyisi hiç düşünmemek dedim,hatta tüm duyulardan uzak bir yaşamsürmek istedim. Kör olmak sefaletigörmemek için, sağır olmak haykırışlarıduymamak için ve nihayet dilsiz olmaki s y a n edememek iç in . Sebebinibilemiyorum ama yaşıyorum işte. Kafamdam i l y o n l a r c a h ü c r e y e s ı k ı ş m ı şdüşüncelerim, yüreğimde acılarım,bedenimde kahırlarım,bunca düzen içidüzensizlikleri yaşıyorum, sebebinibilemeden.A r k a m d a kısa tar ihim, önümdeistatistiklere göre uzun geleceğim, sebepsizyere düşüyorum yaşamın çatallı yollarına.Sonumu bilemeden çizmeye çalışıyorumyolumu. Hiçbir matematik teorisi, hiçbir

fizik kuralı yardım etmiyor bana yönümübulmamda. Uyumak ve rüyalarımdakikarmaşada uyanmak istiyorum. Rüyalardakio anlamsız geçişlerde yaşamak istiyorum.Sebebini bilemiyorum ama insancak o r k u y o r u m r ü y a l a r d a k i tahminedilemezlikden. Oysa sebebini bilemedenonca şeyin, bu düzende de sıkışıpkalmadım mı. "Ne ekersen onu biçersin"türünden ata sözlerini niye ezberletirlerküçükken? Belki de korkutmamak içindirhayatın henüz başındaki bir insanı. Amazaman tüm hışırtıyla çullanınca üstümüze veekilen biçilemeyince, "birşey ekersin amane biçiversin bilinmez" oluyor atasözününyeni söylenişi. Sebebini bilemiyorum amayine de hep bir sebep buluyorumhayatımın her kıvrımı için. Sanki nedeniolmayınca anlamsız olacaklarmış gibidoğmam, büyümem, gelişmem, kısacasıyaşamım. Hatta ölmemin bile bir nedeniolacak -ne anlamı varsa. Doktorlar kalpkifayetsizliği diyecekler belki ölmeminnedeni olarak. Ama kimse aşırı dozdamutsuzluk demeyecek çünkü mutsuzluktankimse ölmez tıp literatürüne göre. Büyükdüşünen düşünürler sebep-sonuç ilişkisiyleaçıklamaya çalışmışlar dünyanın düzen içidüzensizliğini. Çok basit; elma ağaçtan yeredoğru düşer çünkü yer çekimi vardır. Hattakoskoc? Ay bile bu çekim gücü yüzündentakılıp kalmıştır dünyanın çevresine vedöner durur asırlardır. Belki de Ay Dede

12

Page 15: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

deligömleği

gönlünü kaptırmıştı Tabiat Ana'ya. ve yıllardır ona kur yapar etrafında dönerek.Hatta bazen Tabiat Ana'nın gönlünü öyle bir kabartır ki Ay Dede, dalgalanırdurur Tabiat Ana'nın gönlü de biz Med-cezir deriz buna. Hiç anlamayız TabiatAna'nın halinden ve fizik kanunlarını sebep sayarız. Ne güzel hayal dünyam vehayallerimde kendi sebeplerim. Sıcak ve yalın Oysa gerçek dediğimiz kaossebebi bilinmeyen ve asla da bilinemeyecek olandır.

Kaos teorisi doğrusal olmayan şeylerin sebebinin asla bilinemeyeceğini söyler.Brezilya'da biraz irice doğmuş bir kelebeğin kanat çırpışı ertesi günTeksas'da bir yerde fırtınaya sebep olabilir. Ama biçkimse fırtınanın gerçeksebebini bilemez.

13

Page 16: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

üstü çizilmiş kişiler-

SABIKALI GEÇMİŞİN KURBANLARI

yasemin sarıkaya

Dünyamıza her sabah doğudan hırs, mücadele, para ve liberalizm gibideğerlerle yükselen güneş, akşamlan batıdan kardeşlik, eşitlik, adalet gibi

kavramlarla birlikte batar.

Bütün savaşlar, tüm o sosyal ve tarihselgerçeklerden ve incelemelerden uzakta birkördöğüşü değil de nedir? Birininküllerinin temizlenişinin ardından çeyrekyüzyıl geçmeden daha korkunç diğeriniyaşamak, ilkine birinci, sonrakine ikincidiye isim vermek tarihsel gerçeklikte nasılaçıklanır bilemiyorum.

Barışı anlamlı kılan, savaşsızlık sürecinepaye ve make love, not war tişörtlerinemalzeme veren bu eylemlerin amaçları yada gerekçeleri tarih boyunca değişmediğigibi, bugünün kaos unsurlarından daeksilttiği birşey yok. Toprak alınıyor,toprak verilmiyor. Ülkelerin bölünmezbütünlüğü korunurken, bütünden ayrıyaşamak isteyenler ısrar ediyor. Biryerlerde birileri tok ve rehavet içinde,diğer yerlerde ötekiler aç ve sefil uykuyadalıyor. Hayalleri dahi büyük bir ihtiraslatüketenlerin gölgesinde "benim herşeyimvar, çok şükür" diyerek lotarya fantazilerineyüz vermeyen boyacı çocuğun mağrurmahzunluğu ve televizyonun iri çiçekliperdelerden sızan mavi ışığında daha birkeskinleşen yoksulluk aynı anda hem 80öncesinin devrimci jargonuna, hem debugünün yoksulluk edebiyatı sakızıçiğneyen popülist siyasetine temeloluşturuyor.

Azgelişmişlerin gelişmişliklerindeki azlığın,

çoktan gelişmişlerdeki fazlalıkla gideril(e)meyeceği ortada. Bu dünya düzeni dünyanimetlerini "kardeş payı" yapmak niyetindeolmadığı gibi, adaletli olmak zorunda dahissetmiyor kendini. Sisteme karşı duruşlar-her dönemde- ya çıkış noktası olanmuhalefetten öteye gidemediği, ya dav a r o l u ş l a r ı n ı m u h a l e f e t o l m a y adayandırdıkları için o hep sözü edilen veneye tekabül ettiği tam anlaşılamamış(böylesi devrimlere ilişkin kısır tarihimizedayanarak affımızı isteyebiliriz belki)"düzen değişikliği"ni gerçekleştiremediler.Karşı hareketlerin liderleri -kahramanları-iki kuşak sonrasının pragmatik bireylerinedönüşerek hızlı bir evrim geçirdiler.

Dünya sahnesinde tek adam rolünü 2. DünyaSavaşı'ndan sonra edindiği güçle kazananAmerika, one man showunu yıkılanduvarların üzerinde daha bir cüretkarsürdürüyor şimdi. Savaşın ardındantamamen yıkıntıya dönüşen Avrupa veJaponya, politik ve ekonomik anlamdaAmerika'nın yöneticiliğim kabul etmekzorunda kaldılar. Doların dünya para birimi,Amerika'nın (özellikle ellilerin sonlarınakadar) merkez bankası haline dönüşmesi ileesirgeyen ve bağışlayan yegane güç, kuzey

yarımkürenin batısına yerleşti. Usluçocuklar Avrupa ve Japonya'nın yenideninşaası çabaları hızlı sonuçlar verdi ve sistemkendi dengeleri üzerine oturdu.

14

Page 17: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

üstü çizilmiş kişiler-

Kavga bitti ve herkes evine döndü.Felaketin davalı ve davacıları savaşınardından Birleşmiş Milletler, Uluslararası AfÖrgütü gibi kurumlar oluşturup İnsanHakları Bildirisi'ni yayınlayarak insanlıksuçlarını affettirdiler. Dünya Bankası,Uluslararası Para Fonu ve Avrupa EkonomiTopluluğu ile savaş sonrası bozulanekonomik dengeleri düzeltip yenidenkalkındılar. Bizlere Truman ve Marshallyardımları eşliğinde kalkınma planları,Amerikan arabaları ve bulgur vesüttozundan oluşan gıda yardım paketlerigönderdiler.

Herkes öpüşüp barışırken, sabıkalıgeçmişinin kaypaklığından huzursuz bizler,paranoyalarımızın içinde öylece terkedildik. Ve sanki içimizden birinin,çocuklarına "sosyal bilgiler" ödevindeyardımcı olurken şunları yazdırdığını işittik:

Dünyamız, üçte ikisi sularla kaplı, 6400kilometre çapında ve yaklaşık altı milyarinsanın binlerce yıldır yaşadığı birgezegendir. Bazı bölgelerinde açlıktanölen siyah derililer, bazı bölgelerinde-semirmiş beyazlar yaşar. Gelişmemişyerlerde en çok buğday, mısır ve köylü,gelişmiş yerlerde teknoloji yetişir,Dünyamıza her sabah doğudan hırs,mücadele, para ve liberalizm gibideğerlerle yükselen güneş, akşamlanbatıdan kardeşlik, eşitlik, adalet gibikavramlarla birlikte batar. Dinamik yenikuşak gündoğumunda spor ayakkabılarınıgiyip jogginge çıkarken, 60'ların hızlıdevrimcileri günbatımında ufka doğrukadeh kaldırırlar. Dünyamızı saranatmosfer, troposfer, stratosfer, mezosferve termosfer adlı tabakalardanoluşmuştur.

Hayalet Gemiiki aylık büyük seferlere

hazırlanıyor!Mart-Nisan Seferi ile

iki aylık yolculuklar başlıyor...İlk liman İHANET...

15

Page 18: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-uçan bollandalı-

KAOS VE GİDEN PEYGAMBER

murat gülsoy

Kayıp baloların maskeli delikanlıları... Acımasız çizmelerin ezdiği esirtopraklar üzerinde aşk ve gözyaşı... Bembeyaz çarşafların üzerinde karakalem

eski zaman kadınları, işveli, peltek dillerinde bir acayip şarkı... Seniçağırıyorlar ve sen akıp gidiyorsun zamanın içinde. Yaşananlar, şiire, söze ve

renge dönüşürken şaşırıyorsun... Leylaklar, morlar, pembeler, kırmızılar,yeşiller dönüp duruyor dipsiz uçurumunda zamanın... Oysa sen, siyah-beyazsokak manzaralarında soluyorsun... Köşe başında ağlayan bir çocuğun başını

okşuyorsun sadece. Mavi bir ışık yayarak aydınlatıyorsun bulunduğun zamanıbelirsizce.

Dinini yayacak bir ülke bulamamış, bir peygamber olarak tebasız, kimsesiz,bir avuç gül kokusu olarak uçucu, bir damla deniz suyu olarak taze, bir tutam

perçem olarak aşkla kavrulmuş, kayıp gidiyorsun, düşmüşlüğün, sefilliğin,pisliğin ve ölümlerin üzerinden...

Senin kayıp gidişini bir kaç kişi görür gibi oluyor, ellerinde şiir sayfaları,neden okuduklarını kimse bilmiyor. Bir kaç kadın-erkek görüyor senin kayıp

gidişini geceleyin, yanlış anlıyor; kimi diğerini dudaklarından öpüyor, kimibir dilek tutuyor, sen yokolurken.

Sen bu sefil ve bahtsız çağın isimsiz peygamberisin; ne fena ki ömrün kara birkelebeğinki kadar kısa. Yanlış bir kaç aşk şiiri ve şaraba uzanan titrek

parmaklarının görüntüsü kalacak belleklerde. Sonra onlar da silinecek,bellekler beton birer duvar olarak yansıtmayacak senden bir kaç soylu

görüntüyü bile.

Yalnızca, bir takım iskeleler ve donuk peyzaj tabloları anacak seni. Bir deçocukluğunda çekilmiş bir resminin taklidi satılacak köşebaşlarında kâbe

resimleriyle birlikte. Ne yazık kimse tanımayacak seni. "Ağlayan çocuk resmi"diyecek senin resminden bahsedenler. Lokantalarda ve bazı işyerlerinde

anlamsızca ağlayacak çocukluğun, herşeyi görüp bilerek. Sadece bol sakallıbirileri bazı yazılar yazacaklar bu resmin üzerine; neden, niçin, nasıl gibi

sorular soracaklar yazılarında ve onlar da senin gibi uzanacaklar rakılarına,

16

Page 19: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

uçan hollandalı-

şaraplarına ve nerede üretildiği bilinmeyen kadınlarına.

Uzun sözün kısası denilmeyecek senin hakkında. Bahsedilmeyecek sendençünkü. Senden söz açan yalnızca yarı kaçık bir gece bekçisi olacak, o da nedediğinin farkında olmadan hayali bir cennetin kapısını açacak delilere ve

çocuklara ve sefillere...

Kendine bir yurt edinemeyen bahtsızların ismini asla bilemedikleri gizlitanrısı olacaksın... Farkında olunmadan, gizlice... Sisli şehir caddelerinde

umursanmayan cinayetler gündelik yaşam kavgasına dönüşecek. Bunlar dayaşanacak. Tahmin edildiği gibi barbarlık gelecek, kan gelecek, vahşet insanındoğasına katıştırılacak, savaş çığlıkları en çok sevilen müzik olacak ve sen ve

senin gibiler donuk birer hatıra bile olamayacaksınız bu korku tünelinde.

Sözcükler ve cümleler ve kitaplar da bu vahşi karmaşıklığın içinde süreklenipduracaklar ve her köşebaşında bir kara delik yutmaya hazır bekleyecek tümanlamlan, hüzünleri, aşkları ve heyecanları... Eğer hâlâ kaldıysa senin gibiler,

aşk simsarlarının ve heyecan tüccarlarının ve duygu bezirganlarınınsoytarıları olacaklar. Ve onların gözyaşları güldürecek hain karmaşanın

muzaffer komutanlarını, yani sıradan insanları.

Sen gittikten sonra kimse kimseye öyküsünü anlatmayacak. Kimse sabahlanrüyasını anlatacak birilerini bulamayacak sokaklarda. Kimse kendi yarısını

bulamayacak aynaların dışında.

Karmaşanın kalbini bulup çıkaracak bir kahramanı boşuna bekleyecek onoktadan sonra memurlar ve işçi arılar ve tütün saran yaşlılar. Bütün beşikler

şehevi bir şeytanın yavrularıyla dolup taşarken mesih beklemek kiminhaddine...

Peygamber müsveddeleri çoğalacak senin yokluğunda. Kitaplar kitaplarıizleyecek kutsal olanın yokoloşunu pekiştirircesine. Onlardan medet ummak

kimin haddine...

Ve senin kutsal kitabın hiç olmadı. Çünkü sen kuma, buza ve suya çizerdin enmükemmel geometrik aşkları. Ve işte o yüzden kayıp metinlerin arasında

arıyoruz seni. Kelimelerin, harflerin ve resimlerin arasında ümitsiz birkovalamaca bu. Bağışla!

17

Page 20: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

BİRİLERİ KENTİN ELEKTRİĞİNİ KESİNCE

selim ergun

Konya'da 1968 yazında yaşadığım o kaos gecesi de bu gizli iktidarınaçığa çıkıp gücünü göstermesinden başka bir şey değildi.

"Zelzele" oluyor demişti annem.Kullandığım ve bildiğim diğer kelimelerehiç benzemeyen bu garip tınılı sözcükle ilkkez tanışıyordum. Olaydan yıllar sonra, ounutulmaz gecenin 1968 yazında olupbittiğini hesapladım. Tabii annem deyardım etti bana. "1969 yazında İzmir'etaşındığımıza göre" demişti, "1968 olmasılazım."

Bir yaz gecesiydi. Konya'daydık. Annemşehire 45 kilometre uzaklıkta bir köydeilkokul öğretmenliği yaparken, babam elaKarayollarında mühendis o larakçalışıyordu. O akşam elektrikler kesilmişti.Evimiz şehrin caddelerinden birininüstündeydi. Ablam şehrin en iyi ilkokulunayürüyerek gidip gelsin diye taşınmıştıkburaya. Eski evimiz, kırkbir tane villanınsimetrik bir biçimde sıralandığı, şehirmerkezine 10 dakika uzaklıkta biryerdeydi. Kırkbirevler diye bilinen o sitededoğayla içice geçmiş bir açıkhavahayatından sonra cadde üzerindeki birapartmanın giriş katının tek eğlencesicaddeyi seyretmek değildi. Evimizinhemen karşısında bizim Karayolları Bahçesidediğimiz Karayollarının Sosyal Tesislerivardı. Büyükçe, yeşillik bir alandı. İçerdeçocuklar için geniş bir oyun parkı, kapalıve açık olmak üzere iki gazino vardı. Gerikalan yer ise ağaçlar, çimenler ve küçükasfalt yollardan oluşurdu. Yani, çocuklar için

gerçek bir oyun cennetiydi. Hatırladığımkadarıyla akşam saat beşe kadar yanındaçocuklarıyla gelenlerin içeri girmesine izinverilirdi. Akşam beşten sonra ise içerigirmenin tek bir koşulu vardı :Karayollarında çalışıyor olmak ama kurallarçok esnekti, konuk statüsünde de içerigirebilirdiniz. Kısacası o koskoca bahçeevimizin özel bançesi gibiydi. Anneminçalışmadığı yaz aylarında sabahtan geceningeç saatlerine kadar neredeyse bütünvaktim orada geçerdi. Gecenin ilerleyensaatlerinde bulduğum boş bir koltuğakıvrılıp uyuduğumu, annemin gelip üstümüörttüğümü ve daha sonra da babamınkucağında eve nakledildiğimi hatırlarım.Karayolları Bahçesi'nde yaz kış haftaela üçdört gece özel eğlence programlan olurdu.Eğlence programının olmadığı gecelerde deorada olurduk.

Karayollarında çalışan herkes genellikleakşamlarını bahçede geçirirdi. Sünnetdüğünleri, nişanlar, düğünler, yılbaşılar,bayramlar kısaca bütün özel günlerde çeşitlieğlenceler düzenlenir, orkestralar veşarkıcılar çağırılırdı. Benim'için gerçek bireğlence ve sosyalleşme mekânıydı, üçtekerlekli bisikletimle dolaşabildiğim, yirmiotuz kişilik gruplarla muhtelif oyunlaroynadığım, clilediğimce koşabildiğim hertür çocuksu azgınlığa açık, trafikten ve elışdünyanın tehlikelerinden arıtılmış bir

18

Page 21: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

mekândı. Çünkü daha o yaşlarda sokaklardaçocukları kaçırıp dilenci yapan çetelerink o r k u s u n u ensemizde d u y a r d ı k .Annelerimiz kaçırılıp sakat bırakılmışçocukların hikayelerini anlatıp, içimizesokakların korkusunu salardı.

Bugünden baktığımda 1966 ve 1969 yıllarıarasında çocukluğumun üç yılının geçtiğiKonya kenti bende çok güzel hatıralarbırakmış bir yer. Gerek ilk oturduğumuzKırkbirevler sitesinde, gerekse KarayollarıBahçesi'nin karşısındaki evimizde çokgüze l b i r çocukluk g e ç i r d i ğ i m idüşünüyorum. 60'lı yıllar eleyince aklımayazları kısa kollu elbiseleriyle dolaşankadınlar, Karayolları Bahçesi'nin açık havagazinosunda "aranjman" çalan orkestralarıneşliğinde dans edip, eğlenen insanlar vebütün bahçeye yayın yapan pikaptanyükselen Batı müziği parçaları geliyoraklıma. Daha o yaşlarda yaşıtım kızlarladefalarca dans ettiğimi; yılbaşını fenerler,kafalarımızda sivri şapkalar, muhtelif süslerve envai çeşit eğlence içinde kutladığımızıhatırlıyorum. Gerek Kırkbirevler gerekseKarayolları Bahçesi o yaz gecelerinde çokbüyük oyun alanlarına dönüşürdü çünkü...Tıpkı küçük çaplı bir festival gibiydiherşey...

Kısaca bugün Konya deyince Türkiye'deyaşayan insanların aklına gelen şeylerin tamtersi istikamette gelişen bir kent kültürüvardı orada, o zamanlar. Daha o yaşlardakadınlı erkekli eğlenen, birlikte çeşitlisosyal aktivitelere katılan bir toplumuniçinde yaşıyordum. Şimdiki aklımla o yıllarıdüşündüğümde, Konya 'c laki gençbürokratların 60'lı y ı l lar ın ruhunuyakalayabilmiş olduğunu anlıyorum.Karayolları Bançesi'ıide genç ve başörtülükadın da pek hatırlamıyorum zaten...

Neyse o geceye dönelim. Sıradan bir yaz

gecesiydi ve Konya'da çok nadir başımızagelen bir şey olmuştu: Elektrikler kesilmişti.Akşam yemeğinin hemen sonrasıydı veKarayolları Bahçesi'ne gitme vaktiydi, amaelektrikler kesilince sanırım oraya gitmeninbir anlamı kalmamıştı ve ailecek salondakipencerenin önüne geçmiş caddeyiseyretmeye başlamıştık. Babam şeftalialmaya çıkmıştı ve ben elektriklerin gelmesiiçin dua ediyordum.

İşte tam o sırada birden oturduğum divansallandı ve annem "Zelzele" cliye bir çığlıkattı. Tam bir şoktu benim için. Bir, zelzelediye bir kelime duyuyordum. İki, evsarsılmıştı. Beş yaşındaki bir çocuk için aynıanda iki tane ilk... Üstelik annem de çokkorkmuştu... Şoka rağmen yine de onazelzelenin ne olduğunu sordum. Onun dabana bir korku hikayesi gibi yerinsarsıldığını, hatta evlerin bile yıkılabileceğinianlattığını hatırlıyorum. Annemin korkusugeçmiyordu. Üst kattaki komşularanneminkinden daha beter bir korkuylapencereye çıkıyor, bir anda caddekalabalıklaşıyor ve Konya tarihi unutulmazbir geceye hazırlanıyordu.

Korku. Sanki zelzele bir daha gelecek vebütün kenti yıkacaktı. O an, yukardabirilerinin Konya'yı yerle bir etme planınıyaptığını getirmiştim gözlerimin önüne.Babam gelir gelmez şehrin tümü gibi biz dehemen dışarı çıktık ve KarayollarıBahçesi'ne geçtik. Korku, KarayollarıBahçesi'ne gelen herkesin gözündenokunuyordu. Bir felaket havası esiyorduortalıkta.

Yıl lar sonra ilkokulda deprem konusunuişlerken kitapta Türkiye'nin depremh a r i t a s ı n ı g ö r d ü ğ ü m anı a s l au n u t a m a y a c a ğ ı m . Konya b ö l g e s ibembeyazdı . Bu beyazl ık, depremtehlikesinin yüzde s ı f ı r olduğunu

19

Page 22: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

Neler anlattığını hatırlamıyorumama aklımda kalan şu kelimeleri

asla unutmadım:Devgenç, sağcılar, solcular,yürüyüş, üniversite, polis,

devrimciler, devrim, hükümet,Demirel, İnönü...

Arasıra şöyle ifadeler de geçiyordu:Ankara'daki abim, olaylar

büyüyecekmiş, siz bilmezsiniz,bombalı saldırı, Türkiye karışıyor,

devrimciler geliyor....

gösteriyordu. İşte ilk kez o haritayıgördüğüm an anlamıştım Konya'da o geceyaşanan felaket havasını... Yüzyıllardır tekbir sallantı dahi olmayan bir kent belki deo yıl ilk kez elektriklerin kesintisiylekaranlığa boğuluyor ve aynı gece bir beşikgibi zangır zangır sallanıyor, ve kimi evlerinduvarları çatlıyordu. Tam bir panik havasıiçinde sokaklara dökülen o insanlarınpsikolojisini şimdi daha iyi anlayabiliyorum.Karanlık kent sallanmış ve insanlarkendilerini sokaklara atmıştı...

Fakat ben hiç korkmuyordum. Keyfimyerindeydi. Zelzele nedeniyle KarayollarıBahçesi kalabalıklaşmış, bütün arkadaşlarımannelerin ve babalarının yanlarında tekerteker bahçeye sökün etmişti. Fakatnedense kimse oyun falan oynamıyordu.Ayrıca gelen arkadaşlarımın hiçbirinin yüzügülmüyordu. Ne zaman hatırlamıyorumama bir ara bütün çocukların bir yeretoplandığını görüp hemen oraya gittim.Yeni bir oyun hazırlığı yaptıklarınısanırken, benim "abi" diye hitap edeceğimyaşta, ilkokul ikiye falan giden bir çocuğun,çevresindekilere o güne kadar hiçişitmediğim kelimeler ve ifadelerdenoluşan bir konuşma yaptığını duydum.

Neler anlattığını hatırlamıyorum amaaklımda kalan şu kelimeleri asla unutmadım:Devgenç, sağcılar, solcular, yürüyüş,üniversite, polis, devrimciler, devrim,hükümet, Demirel, İnönü... Arasıra şöyleifadeler de geçiyordu: Ankara'daki abim,olaylar büyüyecekmiş, siz bilmezsiniz,bombalı saldırı, Türkiye karışıyor,devrimciler geliyor....

İlginç olan çocuğun bütün bunları büyük birbilmişlikle ve ukalalıkla anlatması ve yakınçevresine gözdağı verircesine herkesikorkutmak istemesiydi. Tek bir kelimesibile benim için bir şey ifade etmiyordu, Okonuşmadan aklımda kalan tek şey,Devgenç'in Ankara ve İstanbul'da sürekliolaylar çıkardığı ve polisle çatışmasıydı.Konuşmaya sonradan katıldığım için oçocuğun anlattıkları ve çevresindekiherkesin onu korku içinde dinlemesi benizelzeleden daha çok etkilemişti.

Elektrik kesintisi, zelzele, sokaklarda korkuiçinde insanlar ve en nihayet koşupoynamayı değil, karanlık bir köşede Türkiye'yi işgale hazırlanan Devgenç diye birşeyden sözetmeyi tercih edenarkadaşlarım... Artık iyice keyfim kaçmıştı,tek başıma gruptan ayrılıp Yeryüzü'ndeniye bilmediğim bu kadar çok kötü şey vardiye kederli kederli düşünmeye başladım.Sanırım herkesten uzaklaşmış bahçeninücra yerlerinde dolaşıyordum. Tam o sıradaçok uzaklardan insan çığlıkları duymayabaşladım. Caddeyi bulunduğum yerdengöremiyordum ama caddede sağa solakoşturan bir yığın insan gördüm. ÜstelikKarayolları Bahçesi içinde de büyük birhareket başlamıştı. Aileler çoluk çocukkapıya doğru koşturuyordu. Çığlıklar,koşturan insanlar... Bir anda caddede birgösteri yapıldığını düşündüm. Belki defener alayı vardı. Bilmiyorum çocukluk işte,ama o an caddede bir eğlence olduğunaemindim ve herkesin çılgın gibi caddeye

20

Page 23: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

Benim gibi hem Atatürk hayranıhem de müslüman bir aileye sahip

beş yaşındaki bir çocuk içinKarayolları bahçesinden bir

dincinin ne isteyebileceği o yıllardaçok belirsizdi...

Anlayamamıştım.Dedemlerin evinde,

Hac'dan getirilmiş duvar halılarınıngizemi, Peygamber hîkayeleri ve

İslam efsaneleriylebüyümüştüm.

koşmasının nedeninin bu eğlenceyik a ç ı r m a k istememesi o lduğunudüşünüyordum. Büyük bir hızla caddeyedoğru koştum, annemden izin almadanyapabilmiştim bunu çünkü herkes oradaydınasıl olsa....

Caddeye çıkınca tam olarak nelergördüğümü ben de hatırlamıyorum. Amaşu görüntüler aklımdan çıkmıyor. Yeşilgömlekler giymiş yüzlerce yirmi-otuz yaşarasında genç erkek, koşturarak veellerindeki sopaları sallayarak benimbulunduğum tarafa doğru geliyorlardı. Kibenim gördüklerim öncülerdi. Onlarınardından gelenler de vardı. Hepsi AllahAllah çığlıklarıyla akına geçmişlerdi. Kimisiarabaların camlarını kırıyor, kimisia p a r t m a n k a p ı l a r ı n ı n c a m l a r ı n asaldırıyordu. İki kişi ise bahçenin hemenyanındaki sinema afişlerini parçalamaklameşguldü. Ondan sonra tek hatırladığım,arkamdan gelen annemin büyük bir çığlıkatarak beni kucakladığı gibi karşıyageçirmesi ve apartmandan içeri sokmasıoldu. Sanırım en üst kattaki komşuya çıkıporada saatlerce bekledik. O gecedenhatırladığım son şey, annemin banasarılarak ağlaması, komşuların annemi

teskin etmek için uğraşması, bana da sık sıksu ikram edilmesi ve kolonyayla yüzümünoyalanmasıydı... Caddeden gelen gürültülerise uzun süre devam etti.

Annemin bütün tehlikeleri göze alıp benicaddede saldırganların arasından tek başınakurtarmasının önemini o günlerde pekkavrayamadım. Ama çok sonraları,dincilerin asıl hedefinin Karayolları Bahçesiolduğunu duydum konuşmalardan. Kaldı kiertesi gün bahçenin dışından baktığımdasaldırgınların Karayolları Bahçesi'ndeçiçekler dahil herşeyi yerle bir etmişolduğunu gözlerimle gördüm. Bütüntabaklar, bardaklar tek tek kırılmış, camlaryerle bir edilmiş, bir sürü şey çalınmış,kısaca Karayolları Bahçesi'ne iki-üç haftaboyunca kapalı kalmasına yetecek kadarzarar verilmişti.

Benim gibi hem Atatürk hayranı hem demüslüman bir aileye sahip beş yaşındaki birçocuk için Karayolları bahçesinden birdincinin ne isteyebileceği o yıllarda çokbelirsizdi... Anlayamamıştım. Dedemlerinevinde, Hac'dan getirilmiş duvar halılarınıngizemi, Peygamber hikayeleri ve İslamefsaneleriyle büyümüştüm. Kendi evimizdeise Atatürk resimleri, Meydan Larousse'unilk fasikülleri, sabahtan akşama açık birradyo ve Konya genelinde hemen gözeçarpan rahat kıyafetler yiyen, başı açık gençbir anneyle büyümüştüm. Tayyörleilkokulda ders veren annemin sınıftakikusursuz hakimiyetim de, namaz kılan yaşlıinsanların evin içine doldurduğu o huzurluhavayı da severdim. Dinimiz diye banaöğretilen o gizemli, sıcak düşüncelerinbütününde bir rehavet vardı sanki... Şimdibirileri bana aynı dine inananlar ınKarayol lar ı Bahçesi 'ne sa ldı rdığ ınısöy lüyordu. Bütün b u n l a r ı nası lanlayabilirdim ki? Ama en çok aklımdakalan o iki dincinin sanki yaşayan bir şeymişgibi sinema af i ş ler ine nefret içinde

21

Page 24: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

Şimdilerde olay üzerinedüşündüğümde,

Karayolları Bahçesi özelindeKonya'da 60'lı yılların sonlarında

filizlenen kent kültürünün, bastırılıpezildiğini görüyorum.

Anadolu kentlerini gerici unsurlarıngizli iktidarına terk edensivil iktidarın onayladığı,

gizliden desteklediğibir hareketti bu.

saldırması olmuştu. Ertesi sabah evimizintam karşısındaki o tahta panonun halinigörünce bir kez daha şok olmuştum.

O geceden sonra Karayolları Bahçesi'ndehayat bir daha asla eskisi gibi olmadı. Artıkbahçe geceleri erkenden kapanıyor,gazinoda hiçbir eğlence tertip edilmiyordu.Çok sonraları annem o gece dincilerin asılhedefinin bahçe olduğunu çünkü orasınınKonya'da kadınların ve erkeklerin bir araçlaeğlendiği tek yer olduğunu söyledi.

Dinciler- aynı yıllarda Konya'da terörestirmeye devam ettirdiler. Caddelerdeclizüstü eteklikle gezen bir çok kadınınbacaklarına asit attılar ve bu eylemlerinicaddelerde mini etek giyen kadınkalmayana dek sürdürdüler. Bunlarıbüyüklerin konuşmalarından dinlerdim. Ozamanlar 28 yaşında olan annemin oolaydan sonra sokaklarda tek başınadolaşmadığını da çok iyi hatırlıyorum. Benonun yanındayken bir gün bisikletli birgencin güpegündüz laf a l t ı ğ ı n ı daduymuştum. Annem sinir inden neyapacağım şaşırmıştı. Meğerse o gecedensonra Konya'da dinci terörü ivmelenerekartmış ve bugünlere kadar gelmiş. Olayınbasına ne kadar yansıdığını bilmiyorumama babam Polisin kimseyi yakalamadığını

zaten herşeyin, kentin yerel yetkilileritaraf ından da b i l indiğ in i söylemişti.Elektriklerin kesilmesi de planın birparçasıymış. Karanlıkta polis bütün olaylaragöz yummuş. Dinciler bir meydandatoplanıp tekbir getirerek bütün kentteterör estirmiş.

Bu olay Konya'da aylarca konuşuldu. Mistikhikayelere meraklı yaşlı bir kadınakrabamızın annemle gittiğimiz bir kabulgünü'nde anlattıkları da hâlâ ak l ımdançıkmıyor: "O gece Konya'nın tepesinde biryeşil duman görülmüş" diye başlıyordu buhikaye... Sonra Allah'ın Konya'ya bir uyarıolarak gönderdiği zelzeleyle devame d i y o r d u . Ç o c u k l a r a n n e l e r i n i ny a n ı n d a d ı r l a r . B a b a m ı n . k a t ı l d ı ğ ısohbetlerde bulunsaydım eminim işinpolitik yanı üzerine bir yığın şeyöğrenecektim. Ama annemin yanındadolaştığım o kabul günlerinde hep işinmistik tarafım dinleyip durdum.

O gecenin beni psikolojik olarak çoketkilediğini söyleyemem. Sadece keyfiminepey kaçtığı bir yaz gecesi olarakhafızamdaki yerini aldı. Hatta olaydan sonraaylarca süren muhabbetlerin hoşumagittiğini, hayatımı renklendirdiğini bilesöyleyebilirim. Şimdilerde olay üzerinedüşündüğümde, Karayol lar ı Bahçesiözelinde Konya'da 60'lı yılların sonlarındaf i l iz lenen kent kültürünün, bas t ı r ı l ıpezildiğini görüyorum. Anadolu kentlerinigerici unsurların gizli iktidarına terk edens i v i l i k t i d a r ı n onayladığ ı , gizlidendesteklediği bir hareketti bu. Türkiye'demerkez sağ i k t i d a r l a r , A n a d o l ukentlerindeki dinci çoğunluğun çapulcu veen gerici kanadının kent kültürü karşısındaaldığı her tavrı aşağı yukarı destekler. BuDemokrat Parti i k t i d a r l a r ı n d a n beriuygulanan sistemli bir politika.

Son üç-dört, yı lda ciddi ciddi İslam

22

Page 25: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

başka bir dünya

fe l sefes iy le i lg i lenen, entellektüelİslamcıların yazılarım takip etmeye çalışanbiri olarak Türkiye'de son 10 yıldagerçekten muhalif ve gerçekten samimi birİslamcı aydınlar kuşağının yetiştiğinigörüyorum. Refah'ın güleryüzlü, merkezekayan vitrininde onlar da yer alıyorlar. Sonyıllarda çektikleri filmlerle dinine bağlıinsanların ne acılar çektiklerini falan daanlatmaya başladılar. Kendilerini mazlum,ezilen, sevgi dolu, temiz yüzlü insanlarolarak göstermeye özen gösteriyorlar.

Ama bütün bunlar asıl olarak sevginin değilnefretin örgütlendiği, bir çok Anadolukentinde yıllardır iktidarın sivil güçlertarafından kademeli olarak zaten onlarabırakılmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor.Ramazan ayında şöyle bir Orta Anadolu'yugezerseniz zaten benim bu kademeliiktidar dediğim şeyi anlarsınız. Konya'da1968 yazında yaşadığım o kaos gecesi de bu

gizli iktidarın açığa çıkıp gücünügöstermesinden başka bir şey değildi.

İnsan ister istemez soruyor: Madem yıllardıriktidar kademeli olarak bu güçlerebırakılmıştı da neden şimdi reel iktidara hergeçen gün biraz daha fazla yakınlaşmayabaşlıyorlar? O noktada ben paranoyakçatezleri hiç sevmeyen biri olmama ve hala dakötü bir netice beklemeyecek kadariyimser olmama karşın "işte kaos bu!"eliyorum. Konu tam da bu noktadaçetrefilleşiyor ve ayrı bir yazının alanınagiriyor zaten. Kaldı ki kaos kötüye giden birsüreç olarak da yorumlanmamalı. Yine de,yüzyıllardır dümdüz bir toprağın üstündehuzurla dinlenen bir kentin beşik gibisallandığı o yaz gecesi, son zamanlarda dahasık aklıma gelmeye başladı..

metinlerin siyah-beyaz okyanusunda sürüklenenhayalet gemi'de

bir kamaram olsun istiyorum

oniki aylık yolculuk bedeli olan 200 000 TL yi T.C. İŞ Bankası, Bal-mumcu Şubesi (Şb. kodu 1135) 217140 nolu Atillâ Oztürk hesabına

yatırdım, makbuz ilişiktedir.

ad-soyad: adres: tel:

Hayalet Gemi Dergisi, Ayazmaderesi cad. Yener ap. 19/9Gayrettepe 80260 İstanbul

Tel: (212) 288 97 15 Faks: (212) 266 84 26

23

Page 26: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

uzakyıldız

KİMSEYE MEKTUPLAR-biri değilse biri size özel-

esra zeynep

Sarnıç / Temmuz / 1993

Bahçe kapısı kimse için gıcırdamıyor.Sen gelsen anlar belki.Yalınayak koşarım. Ayna olacaktı burada?Nasılım bahçe kapısı? Gıcır gıcır der gülümseyerek.Hem, haber vermese bile duyarım ben adımlarını.İçime düşer tıp tıp...Kurumuş bir sarnıç kadar sevinirim.

not: 'Gıcırtı' şiire yasaklı bir kelimecik.Ne yalnız, yurtsuz. Bu mektuba sığındı.Onu örseleme.

Mozart Mozart / Temmuz / 1993

Güneş battı. Beyaz badanalı evlerin teni pembe pembe.Akşam sefalan kapandı kapanacak.Bir yerden su sesi geliyor, açık unutulmuş.Mozart Mozart akıyor, arada bir gülüyor da...Deli deliakıllı akıllıSen nasıl gülersin acaba?

24

Page 27: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

uzakyıldız

Page 28: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

uzakyıldız

O zaman gelir misin / Temmuz / 1993

Buranın denizi insan yunuslara göre.Sen düz deniz mi seversin yoksa? Akşamüstü yunuslama yüzdüm.Çok açılmışım, hayır ürkmedim. Ürkmeyişirnden ürktüm.Yakında birgün... Belki gelecek yaz...Plajın en kalabalık saati; güneş en güneş, kumlar avaz avazkenayaklarımın yandığını hissetmeyeceğim. Daha kalçalarımdayken su,koşarak silecek çocuklar ayakizlerimi. Şemsiyemin altında birkitap, arasında sana yazılmış bir kart.Eğer deniz denizse beni alır, sahile vurmaz şiş cesedim. Yenidendoğarsam eğer bir istiridye, uçan balık, minare ya da renkli mahsunbir balık olursam eğer...Hele bir yunus düşü bile imkansız ama koca bir balina olursam eğer;yine yazarım sana.Gel derim gel, insan olmaktan yorulunca.

26

Page 29: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

aytutulması

ASES İÇİN

murat gülsoy

"Evden çıkmalısın. Şu yaşadığın darüçgenin dışına taşmalısın. Boğaz dışındaİstanbul'da seni çeken hiç bir yer yok. Git!Beyoğlu'na git. Galata'ya git. Kasımpaşa'yain. Atatürk köprüsünde yürüdün mü hiç?Ne bileyim, otobüse bin, vapura bin.İnsanları gör... Bırak, gözlemdenvazgeçtim; o senin bilinçaltının bileceği iş...Fakat böyle kapalı bir çevrede, yalnızca o,içkaranlık dediğin kendi içine dönmektenbaşka çaren kalmıyor. İnsanın içi dipsiz birkuyu gibidir. İndikçe, her katında ayrıhayallerin, ayrı anıların tutsağı olursun.Kendikendine bağlanırsın. Biraz silkin..."

Böyle demişti Zuhal. Benim de içimsıkılmıştı. İnsan haksız olduğundakarşısındakinden nasıl da bunalır... "Peki,peki" demiştim fakat o gün Cağaloğlutarafına bu yüzden gitmedim. Sadece sıkıcıbir iş. Yapılması gereken bir şey.

Takside Zuhal'in sözleri kulağımdaydı.Hatta biraz da onun etkisiyle şoförünyanına oturmuş, çantamı arka koltuğakendimden beklemediğim bir samimiyetlefırlatmış, havadan sudan söz açmayakoyulmuştum. Ne çare bu adamın nekonuşmaya ne de beni dinlemeye niyetivardı. Hiç bir öyküye ya da filme konuolamayacak kadar sıradan bir nemruttu.

İşimi hallettikten sonra sudan çıkmış balıkgibi sersem sersem etrafta dolanmayabaşladım. Telefon edip Muharrem'leköprüaltında buluşmaya karar verdimfakat bulabildiğim, tek telefon kulübesindede l rakamı çevrilebilinemiyordu! Sıkıntı...O sırada adamın biri kitapçı dükkanındanbaşını içeri uzatarak telefonu kullanmakistediğim söyledi, kız mülayim çıktı, razıoldu. Ben de adamın peşinden içeri girdim.Adamın konuşması sürerken kitaplarlailgilenir göründünı. Hatta ilgilendim, de.Artık İstanbul terbiyeme mi verirsiniz yoksa

sinsi bir herif oluşuma mı bilemiyorum;telefon için izin istemeden önce bir de kitapseçtim, ve adam gittikten sonra cüzdanımıçıkarmakla kızın fişi kesmesi arasındaki okritik süreyi değerlendirip izni kopardımfakat lanet olsun Muharrem yok! Buinsanlar lazım olduklarında nereye giderleracaba?

Neyse amaçsız dolanmalarım benihamburger ve patates yemeye itti. Caddeninen kalabalık kaldırımına bitişik camekanınönünde kendime bir yer seçtim, oturdum.İnsanları gözlemleyeceğim ya...

Gerisini nasıl anlatacağımı bilemiyorum. İkilokma bir şey yemiştim ki O geçti. O'nugöremedim fakat hissettim geçişini.Hamburgerciden alelacale fırladığımdaköşeyi dönmüştü bile. Uzun saçlarındangeriye hayalle gerçek arası artakalan kokuve renk tüm kontrolümü ele almıştı. Hanireklam filmlerinde vardır ya: adam koşarkoşar ve tanımadığı bir kıza çiçek verir, işteöyle karikatür bir durum. Birinin peşinetakılmak kesinlikle adetim değildir fakatsanki O'na ulaşmazsam herşey ama herşeyboşunaymış gibi korkunç bir duygu selinekapılmış ara sokaklarda dolaşıpduruyordum. Yarabbim bu şehirde ne çokseyyar satıcı varmış? Boyama kitapları,selpak, eski İngilizce öğrenme kitapları,kötü yağlıboya tablolar, şampuanlar,herşey, herşey tezgahlarda... Bir arasinirbozııcu şakalar, maskeler satan biradamın tezgahının önünde durakladım. Oacayip şeylere büyülenmiş gibi bakıyordumki silkindim ve sanki O'na ulaşma yolundaneredeyse korkunç bir hata yapacakmışıngibi aceleyle gitmem gereken yöne doğrukoşmaya başladım.. Gitmem gereken yeribilmiyordum ama hissediyordum. Doğruyoldaydım. Her geçtiği yerde benimanlayacağım izler bırakıyordu. Halta trengarının karşısındaki yola girip de binlerce

27

Page 30: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

aytutulması

açık saçık dergi satan bir tezgahın önündeyanlış yola girdiğimi anlayıp kan ter içindeÜsküdar iskelesine doğru koştuğum bileoldu.

O önceki vapurla geçmişti karşıya.Vapurun güvertesinde sessizce dalgalanseyrettim. Bu gemiler bu kadar yavaşmıydı? Üsküdar'dan bir taksi! Orayı tarifediyordum şoföre. Sanki kanlı bir katilinpeşindeki gizli bir dedektiftim. Sesimikalınlaştırıp "buradan, buradan, hayırorası değil sersem herif" diyesöyleniyordum. Yüzümün ifadesi nasıldıkimbilir; şoför sessizce itaat ediyordu.Sonunda taksiyi durdurmam gerektiğinihisstetim. Karşıma garip bir dükkan çıktı.Bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum.

İçeride bir şeyler vardı. Bilmediğim, dahaönce hiç karşılaşmadığım ve bir çokinsanın yabancısı olduğu şeyler. Fakatben... Evet sıra bendeydi. Beni çağırmıştı.İçeri girdim. Ona yaşlı bir kadınınoturduğu tezgahın dışında her şeyrüyalardaki gibi karmakarışıktı. Tarçınkokusu başımı döndürdü bir an. Küflü birserinlik ve gotik bir atmosfer... İçidoldurulmuş kuşlar, eski kitaplar veelbiseler satan bu dükkanın daha önceburada olmadığına yemin edebilirdim.

Kadın'a "O burada, değil mi?" diyesordum. Kadın sert bakışlarla benisüzdükten sonra yavaşça ayağa kalktı vedükkanın derinliklerine doğru ağır ağıryürümeye başladı. Kalın kadife birperdeyi araladığında karşıma çıkankapının uzun zamandır açılmamışolduğunu hissettim. Kapıdan içerigirdiğimde kendimi korkunç bir sessizlikdenizinde buluverdim. Karanlık ve sessiz birkoridor. Ve bir kapı daha. Artık, ben, bendeğildim. İlk kapının ardımdankapanmasıyla kendime ait bildiğim herşeygeride kalmıştı. Bir saat kadar önce şehrinkalabalık caddelerinde amaçsızca dolaşan,mısır alıp resim malzemeleri satandükkanların vitrinlerini seyredalan adamben değildim. Çok uzak bir gölge...

Şu anda ise garip bir filmin en gerilimlisahnesindeyim. Elimi tokmağa attığımdahissettiğim metal soğukluk... Garip bir yol

ayırımıydı o kapıyı açmak. Gözlerimkaranlığa alıştığında kapının üzerindekiişlemeleri seçebiliyordum. Nedense bir yazıveya işaret arıyordum kapıda. Sözün gücüişte. İnsan karanlıkta ve korkuda medetumuyor sözden galiba. Ne bir yazı ne birsöz sadece işlemeler, kabartılar... İçerigirdiğimde, bu işlemelerin ne olduğu -biranda!- gelivermişti aklıma;fakat artık çokgeçti..

-Evet nasıl olmuş? dedi ve yansında sönmüşsigarasını tekrar yaktı.-Bu kadar mı? Ortasındaymışız gibi geldi bana...-Elbette o kadar değil. Hikayenin birinci kısmı bukadar. İkinci bölümüne ne diyorsun?

Ferhat kendisinden beklenilen cevabın neolduğunu tam olarak kestiremediğinden birazsıkıntıyla:

-Hangi ikinci kısım? Yani benim tahminleryürütmemi ve sana fikir vermemi mi istiyorsun?-Evet evet öyle de denilebilir...

Ferhat her zamanki gibi kötüden iyiye doğrueleştirilerini sıralamaya hazırlıklıydı. Kafasındanöyküyü hızla geçirdi ve konuşmaya başladı:

-O halde önce eleştirilerle başlayalım. Birincisiatmosfer tuhaf bir biçimde değişiyor. Dahaöncekilerde yoktu bu. Senin kurguların hep dahatemkinli daha ağırbaşlı olurdu. Bu sefer son derecegerçekçi ayrıntılarla başlayıp sembolik bir fantaziyedoğru şekilleniyor. Fakat, bilmiyorum, eğergerçekten o kapının ardından beklenildiği gibisembolik bir şey çıkarsa bu çok sürpriz bir sonolmaz. Zaten hazırım ben böyle bir şeylekarşılaşmaya... Bir de bazı kelimeler oldukçarahatsız ediyor. "Hamburgerci" mesela... Sankihafifliyor anlatım. Gözümün önüne liseli bir gençgeliyor... Neyse bu benim takıntım herhalde...-Peki, ne çıkacak kapının ardından?

Ferhat koltuğa daha da gömüldü:-Bilmiyorum... Daha doğrusu güzel ve çarpıcı birfinal olması için neyin çıkması gerektiğinikestiremiyoaım. Herhalde hikayenin başlarında hiçdikkat çekmeyen bir ayrıntıya gönderme yapan,beklenmedik, sade, fakat çarpıcı bir son olmalı.Fakat ne olabilir bilmiyorum. Ama kendimihikayeye kaptırıp düşündüğümde yani kendimikahramanın yerine koyduğumda çıkmasınıbeklediğim ya da istediğim şeyi soruyorsan...-Nedir o?Ferhat uyandırdığı ilgiden memnun ağır ağırdevam etti:-İlginçtir, bende şöyle bir his uyandırdı: İlk kapıya

28

Page 31: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

aytutulması

geldiğinde peşinden gittiği yarı-tanrıylakarşılaşacaklarını ummuştum. Fakat kapıdan sonrabir ara bölgeyle karşılaşınca fikrim hemen değişti.İki kapı arasında benliğini ya da bedenini yitirmeolayı, kapının işlemelerinin sırrı... Tamam, mistikbir yöne kayıyor öykü, dedim. Neyse artık şeybekliyorum. Bir bahçe.

Yarattığı etkiyi artırmak için duraklayan Ferhat'ıbiraz iteklemek gerektiğinden, şaşkınlıkla:

-Ne bahçesi!-Evet bir bahçe bekliyorum. Aydınlık bir yer.Sessiz, huzur dolu bir yer. Bir de şarkı. Dahadoğrusu ilahi gibi dua gibi bir şey. Sanki yaşlı birkadının mırıldandığı anlaşılmaz bir dildeki duagibi. Fakat, kahramanımız bu ezgiyi duyar duymazanlamına vakıf olur. O güne dek yabancısı olduğucoşku, huzur ve acı karışımı bir duygu selinekapılır.-Sonra?-Bahçeyi tarif etmeme gerek yok; nefis bir yer.Düşlerdeki gibi. Fakat kişide uyandırdığı duygularürkütücü. İnsan kendini o bahçede gerçektenbedensiz bir ruh gibi hisseder herhalde. Dünyevibir huzur değil, hayır tam tersi, eline herhangi birşey, bir yaprak, bir çiçek, bir kelebek dokunsa ağlarinsan orada, kaybolmuş bir çocuk gibi. Neyse,bahçenin sonuna varıldığında kahramanımız devbir duvarla karşılaşır. İlahi bir mükemmeliyettekiduvarın yedi tane kapısı vardır. Birbirinin aynıyedi ana renkte yedi tane kapı...-Hangisini açar? Ya da açardın mı demeliyim?-Hiçbirini açmaz! Cesaret edemez. Beni etkileyenson bu işte. Gerisin geriye döner. En başa.Gerçeğe. Gündelik yaşama. Cağaloğlu'na. HattaMuharrem'le buluşulur falan...-İlginç!-Yoo, aslında sıradan... Arada sırada herkesinbaşına gelen bir şey. Bazen önümüze çıkanseçenekler öyle bir güç talep eder ki... Yanisıradan, alışageldiğimiz yaşantımızı elimizintersiyle itmek öyle zor gelir ki gerisin geriyedöneriz gündelik kovuklarımıza...

İşte şimdi sıra bendeydi. O kendinden emin,yaptığı spekülasyondan aldığı buruk tat h a l adamağındayken:

-Güzel... Fakat ben bu hikayeyi ASES için yazdım.Ferhat'ın yüzünü tekrar öyle görmek için nelervermezdim ki. Deli gibi şaşırmasına rağmen, sonderece sıradan bir şeyden bahsediyormuşcasına:"Ases? Ha, şu futbolcu hikayesi" demesi ve lafısıkıntıyla kapatma isteği... Çok komik adam buFerhat, canım.

-Değil işte. Sonunu unutmuşsun. Neyse, hikayeninaslı şu: O gün, yani Cağaloğlu'na gittiğim gün,

hikayedeki gibi telefon etmek için kitapçıyagirdiğimde, bari güzel bir şey alayım dedim vebende eksik olan bir öykü kitabı aldım.Eminönü'nden Üsküdar'a geçerken de güvertedeASES'i okudum. Çok hoşuma gitti. Ve ortaya buhikaye çıktı...-Peki ikinci bölümünde ne oluyor? Ne ilgisi var.Kapılar filan...-Hikayenin ikinci bölümü bizim konuşmamızlabaşlıyor ve ikinci bölüm de birincisi kadarönemsiz. Tek amaç, hikayenin sonunda ASES'in sonbölümünü tekrar söylemek:

Yazarlık nedir? Bir hüsranın avuntusu.Bütün hüsranların avuntusu. Yazarlık birnarsis kompleksi: "Bak ben yazdım. Ne

marifetlerim var benim. Okuyun beni.Beğenin zekamı, buluşlarımı" demek.

Oysa Ases beğenilmeye boş vermiştir. Asesbir oyunu oyun olarak almış, mutluluğunu

bunda bulmuştur, gerisine aldırmadan.Ases'i seviş bu bakıma benim için, belki

sizin için de, hâlâ bir imkandır. Birkusurunu biliştir, hiç değilse,

dürüstlüğümüzün bir kırıntısı.

Hayalet Gemimesajlarınızı

bekliyor...

Yazışma adresi:

Hayalet GemiAyazmaderesi cad. Yener ap. 19/9

80260 Gayrettepe İSTANBULTel (212) 288 97 15 Faks (212) 266 84 26

29

Page 32: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-denizkızlarının şarkısı

RENKSİZ DUVAR

meral miniç

Kocaman, bomboş odaDuvarlar sessizlikle doymuşAdam odamın merkezine bağdaş kurmuşKulaklarımda binlerce sivrisinek vızıltısı....Yüzü yanıyor, teni ürpermede....Başını elleri arasına almışParmakları kıpırtısız, tırnakları basınçtan morarmışYere dikmiş bakışlarını taşı delecekmiş gibiÖylesine bir acı var ki gözbebeklerindeBir bakan olsa onlara, yıllarca zindanından kurtulamaz.Adam düşünüyor olmalı yolun sonundaki adımlarınıYa da takılmış bir anlama, onu bırakınca düşmekten korkuyor.Dayanamıyorum duvarlarını aşarak geldiğim odanın içindeAdam'ın karabasanınaÇünkü beni de içine çekiyor karşı konulamaz bir akımlaCismin şekilleniyor, koşup ona sarılıyorum:Soğuk vücudu!Tutup taşlaşmaya yüz tutmuş bedenini kaldırıyorumgücüme hayret ederekBakıyorum,Odamın merkezine taşın üzerine adamın şekli oyulmuş.

30

Page 33: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

sisdüşleri

BAŞKA BİR DÜNYAYA GÖÇMEK

ayşe düzkan

çok kıvamlı bir denizde aynadan bir geminin içinde seyrediyoruz,arkadan vurulmuşlara has bir kan ince ince sırtımdan sızıyor, ben aslındane bu gemide doğdum ne de bu geminin limanlarından birinde, bu denizbu kadar kıvamlı, bu kadar opak değilken sedefli bir kabukta büyümeküzere yumurtadan çıktım, denizin her zamankinden daha hoyratçayükseldiği, geminin artık suların içinde ve bütün ışıltısından yoksunsoluk bir nesneden ibaret olduğu bir med sırasında bu soğuk güverteyefırlatıldım, sular geri çekildiğinde yokolmam gerekirken, kızgın güneş veaynalardan akseden ışınları altında kuruyan gövdem artık suya ihtiyaçduymayacak biçimde yozlaştı. şimdi burada ve buradakilerinhizmetindeyim, ışığıyla gökyüzünü beyaza boyayan güneş donuk fakatkızgın, böyle zamanlarda artık uzak bir hatıradan ibaret olan suyun ışıltılıserinliğini çok özlüyorum.

* * *

güneş henüz doğmadan benim gibi köle olan bir su sıçanıyla kavga ettik,o, benden farklı olarak bu gemide, yine köle olan bir anneden doğmuş,ve o kadar köle ki, bir keresinde gemimiz batmaya yüztutup herkes birlimana sığınmak üzere gemiyi terkedince yalnızca ikimiz kaldık; ben,kadara yaşayamayacağım için. işte tıpkı benim gibi, gövdesinde sudaneser kalmayan bu su sıçanı beni fena yaraladı, şimdi çaresizce kanıyorumva bana acıyan yok. Bugüne kadar bir kez olsun farkıma varmamış olangök, şimdi üstüme kapanmak için sabırsızlanıyor, onu değil, aynalara birtürlü yansımayan suyu görmek istiyorum, burada kalmalıyım, üremekistiyorum, gövdemin, şekilsiz hücrelere parçalandığını sezebiliyorum, içipis bir iltihapla dolu zerreler aynaların üzerinde hareket ediyorlar,hayasızca bulaşıyor, tiksindiriyorum, sudan ne güzel bir ses geliyor, birzamanlar bir korsanın beslediği bir kuşla arkadaş olmuştum ve o banaşarkılardan sözetmişti. işte bu bir şarkı olmalı, neden, hafızamda olmayanşeytanı biliyorum, kendi suretimle onun hayali birbirine karışıyor, havaneden bu kadar kuru, aynadaki çehrem neden bu kadar ölüyor?tutmadığım bir söz bile yok; zaten kimse benden söz almadı ki. eydenizin dibi, uzak yurdum, artık duyulmayan ıslığımın hatırı için benihatırla.

31

Page 34: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

yanlış pusula

SORUNLU DÜNYANIN ÇİRKEF SURATI

pınar türen

Sorunlar ise hep varlar ve aynılar. Sosyalizm gerçekten bitti mi, yoksapusuda yeniden doğacağı günü mü bekliyor? Emperyalizm dünya

savaşlarıyla bitti mi gerçekten?

Ruhsal rahatsızlığı olan bir hastayıiyileştirmenin binbir türlü yolu vardır. İsterpsikanaliz yaparsınız, ister davranışçıekolün yollarını denersiniz, ister ilaçverirsiniz hatta isterseniz hastal ıkderecesine göre elektroşok dahiuygulayabilirsiniz. Bir hastalığın tanımındanbaşlayarak ortaya çıkış sebeplerine oradanda tedavi safhasına kadar uzanan anatomisi,her bir ekol tarafından yeniden yazılır.Hatta her bir ekol içinde farklı açıklamalaradahi rastlamak mümkündür. Belli bir şeyeinanmanın güçlüğü, henüz daha yolunbaşında, öğrenmeye yeni başlamış birinsanın kafasının karmakarışık olmasıylaortaya çıkar. Öğrenmenin her aşaması artıkzevkli ama aynı zamanda ızdıraplı biradımdır. Kafaları allak bullak eden bol" a m a " l ı , "neden?"li sorular insanıaraştırmaya iter. Derin araştırmalar isekafalarda karmaşa yaratır. Bir soruya, karşıakımdan cevap bulunca "Oh be, nihayetaradığımı buldum!" diye sevinmek, sonra oakımın da zayıf kaldığı başka soruları görüphüsrana uğramak... Ve zincirleme kaza gibisürüp giden sorgulamalar, sonu gelmeyenmantık yürütmeler; bol "ama"lar. Her birsoruda yeniden yollara düşmek veçatallanan kavramlar labirentinde sığınacakbir düşünce aramak. Sonunda birine ya tamgönül vermek ya da biraz ondan birazbundan alarak ortalarda bir yerlerdekalakalmak zaten bunca soruyla ortada

kalmak da son derece doğal.

Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler miyoksa eşit dağılım için merkezi kontrol mü?Liberal ekonomi mi çözer buncaadaletsizliği yoksa komünist ekonomi mi?Amaç eşitliğe, refaha ulaşmak ise kapitalizmmi gerekli sosyalizm mi? İkisinin de işeyaramadığını düşünmek çok doğal amaikincisi neredeyse yok olmak üzereykenbirincisi hiçbir zaman olmadığı kadarrevaçta. Sorunlar ise hep varlar ve aynılar.Sosyalizm gerçekten bitti mi, yoksa pusudayeniden doğacağı günü mü bekliyor?Emperyalizm dünya savaşlarıyla bitti migerçekten? Peki o zaman niye 3. DünyaÜlkesi kavramı savaşlarla biteceğine hergünyeni bir savaşla yeniden anılıyor? Neden 3.Dünya Ülkeleri (bazı teorilere görekalkınma özürlü halklar) bir avuç toprak,iki yudum su ya da ne idiğü belirsiz ırklarıiçin birbirlerini yiyorlar? Azgelişmiş iki ülkeyıllarca savaşırken kimse kılım kıpırdatmazela neden gelişmişlere kafa tutunca tümdünya karşısına yek vücut dikilir? NedenBaşkan'ın annesi hastalanınca borsa düşerve hastalanmasında hiçbir suçu olmayanmilyonlarca insan bunun acısını çeker?Neden, demokrasi diye bir ton laf tüketeninsanlar, başları ilk sıkıştığındaanti-demokratik ne varsa yaparlar? Nedeninsan hakları dalkavuğu medyada yüzünüelleriyle kapamaya çalışan hayat kadının

32

Page 35: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

yanlış pusula

zorla elleri çekilirken başka bir programdakadın haklan savunulur ve medya anındahayat kadınlarına tecavüz edenlere ıskontoyapan kanunların karşısında bir kahramangibi yükseltir kendini. Nedir bu garipdengelerin kuvvetler denklemi?

Sıradan bir insanın yine kendisi gibisıradan, üstelik hiç tanımadığı bir insanınalevler içinde can çekişerek ölmesini kılınıkıpırdatmadan, hatta sevinç ve heyecannidalarıyla seyredebilmesinin altında negibi şeytani bir sebep yatar? Şeytan dahakötü olabilir mi? Olamazsa niye şeytanatapanlar var?

Bu uzayıp giden soru(n)lar listesi hepimizin

bir parçası, biz de bu k a r m a ş a s ı n ı nparçalarıyız. Sosyoloji, psikoloji, ekonomi,tarih, antropoloji ve diğerleri yüzlerce teoribinlerce hipotez, milyonlarca tanımlahizmetimizdeler. Peki neden yine deçözemiyoruz hala bu karmaşayı?

Temel sorun doğanın kendisinde yatıyorolmalı, gittikçe uzaklaştığımız, kendimiziüstün zannetme cüretini dahi göstermeyebaşladığımız doğada. Kaotik teorisininkarmaşık denklemleri gibi asla sebebinibilemeyeceğiz tüm bu karmaşanın.

33

Page 36: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-kara göründü!-

AŞK, NONLINEER DİNAMİKDENKLEMLER ve KAOS

ata akın

O yüzden nonlineer diferansiyel denklemlerden uzak durulmuştur.Çünkü onlar, gerçektir!

İnsan da nonlineer dinamik bir denklem takımıdır.

Yukarıdaki üç tanımdan ikisiyle -baştaki vesondaki- sıkça karşılaşırız da, ortaclakiniçok az kişi duymuştur. Duymuş olanların daçok azı ne olduğunu bilir. Amacımmatematik dersi vermek değil; sadeceformülasyonun yaşantımızda ne kadar yeraldığını ve genel ifadelerin bize nereyekadar yol gösterebileceğini saptamayaçalışmaktır.

Aşk, umutsuz bir bekleyiş, çözümsüz birsorun, ya da motive eden bir güç müdür?Aşık olmak sadece insanlara özgü müdür?Aşk, tek midir? Aşk olmasaydı, toplumlarkurulabilir miydi? Toplumlar olmasa bileaşk olabilir miydi? Aynı anda beş kişiyebile aşık olunabilir mi? Aşk, özgürlükmüdür? Özgürlük olmasa da, aşk olabilirmi? Aşık olmanın temel şartı kendinisevmek midir? Yani, kendini sevmeyen birkişi aşık olabilir mi? Aşık olmak için ille deolgunlaşmak mı gerekir? Olgun kişi daha iyibir aşık mıdır? Var olduğumuz için mi aşıkolabiliyoruz? Aşık olduğumuz varolduğumuzu mu hissettiriyor? Aşk varmıdır?

Bakınız, bu sorulardan bir sonuç çıkaracakdeğilim. Amacım, çoğu kişice saçma,değersiz olabilir, neden, çünkü aşkınparametrelerim bulmaya çalışıyorum. Aşkteması, sıkça tartışılan, yerilen, hor görülenveya kişiye gökkuşağının kokusunu

hissettiren, ebedi yaşam arzusunuuyandıran, ne yazık ki tam olarakanlamlandıramadığımız bir olgudur. Tabiiki, aşık bir insanın tepesinde "Ben aşığım"diye bir tabela yoktur ama o kişidekideğişikliği geçmişiyle karşılaştırarak hemenfarkedebiliriz.

Devam edelim:Yaşamak için yemek zorunda mıyız?K a d ı n s ı z - e r k e k s i z y a ş a n a b i l i r mi?Düşüncelerimiz bizi yönlendiriyor mu?Y ö n e l m e k düşünmeyle o l u y o r s a ,düşünmeyi bilmeyen de yönelebilir mi?Kavram, düşünceden mi üremiştir? Elmayere mi düşer? Düşen elmayı tuttuğumuzzaman evren yasaları bozulmuyor mu?Enerjinin sakinimi elma için geçerliyse,topumdan kaçmayla (soyutlanma) kişi ebedienerjiye erişir mi? Özgür düşünce varsa,hapsedilmiş bir kişi özgür müdür? Biryaradan varsa, kendini yaratması dagerekmekte, böylelikle de hiçten ar olmasımı gerekmektedir? Bir yaradan yoksa şuanda bir dünya yaratılması olasılığı tamamenrastlantısal mıdır? Olasılık kuralları varsa veinsan bu kurallar uyarınca yaşama geliyorsa,bu kurallar yokken de insan varlığı anlamlımıdır? Doğa, daha sıcak olan kırmızı rengimkullansaydı, yani kırmızı olsaydı, erotikduygularımızı kamçılayan renk mavi miolurdu? Yaşama, yürümeyi değil de koşmayıöğrenerek başlasaydık, tüm formülleri

34

Page 37: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-kara göründü!-

tümdengelim (dedüksiyon) yöntemiyle mikeşfederdik?

Kaos var mıdır?

Gördüğünüz gibi karmaşa, düşünmeyebaşlamakla olmuyor. Düşünmezken dezaten yeterince karmaşa var, ama bizgöremiyoruz . Öyleyse nonl ineerdenklemler bize ne kadar yardımcı olabilirsorusuna gelelim. Lineer (doğrusal) birdenklem y=a.x (a = sabit) şeklindeolabileceği gibi, bir diferansiyel denklemşeklinde de olabilir.

F= m d2x/dt2 . Yani bir şeylerin (birbüyüklüğün) değişimi-farkı ile başka birbüyüklüğü-kavramı açıklayabiliriz. Buradauzunluğun (x) zaman içinde değişimi(dx/dt) hızı vermekteyken; hızın zamanagöre değişimi (d2x/dt2), türevi, ivmeyivermektedir. F=m d2 x/dt2 ise lineer birdiferansiyel denklemdir çünkü buradaki"m" sabittir. Meraklı okuyucular itirazedebilir. Haklılar da; burada klasik fizikyaklaşımıyla bu teori açıklanmıştır. Bilindiğigibi, Genel Görelilik (rölativite) kuramınagöre, m: maddenin kütlesi de o kütleninhızıyla değişmektedir. Değişmediğivarsayılırsa, Newton'un keşfettiği bu yasalineer bir diferansiyel denklem olmaktadır.

Nonlineer (doğrusal olmayan) diferansiyeltakımına dönüştürmek için buradaki m'ninde değişmesi gerekmektedir. Örneğin m,kendi hızıyla değişecek olsaydı, budenklem takımı artık lineer olamayacaktı.Ne yazık ki çözüm de zorlaşacaktı. Hayır,aksine! Gerçeğe yaklaşacaktı. Bu hepbizden saklanmıştır. Hızlanan bir cisminkütlesi de artmaktadır. Kütle arttıkça, onubiraz daha hızlandırmak daha da zorlaşacakve bu, limit değerde, yani ışık hızınayak laş ı rken, anormal bir e n e r j igerektirecekti. Bunun için ışık hızına

ulaşmak imkansız görülmektedir. O yüzdennonlineef diferansiyel denklemlerden uzakdurulmuştur. Çünkü onlar, gerçektir! İnsanda nonlineer dinamik bir denklemtakımıdır. Düşüncemizi ele alalım: Yukarıdasıraladığımız sorulara herkes kendine göreE-H yanıtını verecektir. Bunların sonuçlarıkimseninkini tutmayacak; artı, bir kişininvereceği yanıt lar da zamanla çokdeğişecektir. İşte hem dinamik (harekethalinde) hem de nonlineer bir takım.

Kaos bu kadarla da kalmıyor. İncelemelergöstermiştir ki, bir gaz molekülü kapalı birkapta, sabit sıcaklık ve basınç altındagelişigüzel hareket etmektedir. Tabii,rahatça turlayabileceği bir alandadır. Uzunzaman yapılan gözlemlerde kaotik birdavranış sergilemesi beklenen bu molekül,gayet belirli noktalardan defalarca geçmekteve basınç ve sıcaklık değiştirildikçe, kaotikyörüngesi değişmekte ama gene de okoşul lara göre bir modele bağlıkalmaktadır. O model, içinde bulunduğukoşullarca belirlenmiş olmaktadır.

Şu günlerde tüm araştırmalar kaosun dakendine göre bir düzeni olduğunukanıtlamaya yönelmiştir. Bunun içinse,kaotik yapıların parametrelerini belirlemekgerekir. Yani önce: nonlineer dinamikdiferansiyel denklemini yazmak! Dikkatedelim: formüller keşfedilmişlerdir; icatedilmemişlerdir.

35

Page 38: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

şeytanminaresi

KAOS YA DA BİR GÜNÜN GÜZELLİĞİGECEYLE AÇIKLANIYOR

yelda karataş

Işık, karanlığın içindedir. Bir tuğla nasıl bütün duvarın düşünütaşırsa öyle. her damla denizin sonsuzluğudur.

Çocukluğumuzdur sonsuzluk.

"şiir bir baş dönmesinden başka nedir ki" diyor ozan. Çünkü evrenkorkunç bir gürültüdür, bu gürültünün sessizliğinde ömrümüarıyorum. Bir baş dönmesini.

Sonra "çekim"in pasif olduğunu öğreniyorum, nedir yaşamdangittikçe uzaklaşırken bize yaklaşan. "Ölmek bile daha kolaysevmekten" diyor Aragon...

Sevmek üzerine konuşmak istemediğimi biliyorum.

Bir ömrün arka bahçelerinde yitirilmiş çocukluğum bazı resimlergiriyor düşlerime. Duygularıma kızıyorum. Rastlantısallıkla,zorunluluğun korkunç bağını aramaktan yorgun aklıma bir çiçekkokusu sunuyorum.

Yukarıda ışığı ödünçlü ay, dizlerimde yara izleri, ağzında şeker tadıbembeyaz bir adam baştan yazıyor gülün şiirini.

Sonra onu görüyorum, ılık harmanisi içinde güneşe insan soyununonurunu söyleyen Gabriel'i saçlarında ateşin yalazları bir sevinçyazgısı içinde. Koronun söylediği şarkılara eşlik eden ediyor.Kirpikleri ışıktan birer ok kendini kucaklıyor.

Ateştir sonsuzluk. Gülün önünde diz çöküyorum.

36

Page 39: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

KAYNAMA

bayram keten

IYavaş yavaş anladım eşyanın niçin delirdiğini. Sandalyelerin durupdururken kırı ldığını, asılı tabloların düştüğünü, kitaplarınyapraklarının teker teker koptuğunu.

Yavaş yavaş gördüm köprülerin halatlarının birer birer kopacağını,boğaza asfaltın ve çeliğin çökeleceğini. Yavaş yavaş geçti bu hastalıkeşyalardan bana.Önce tırnaklarım koptu, sonra parmaklarım.

Uçurumlara salıp köklerimi uçmayı denedim bir deli kediyle balkondemirliklerinden.Yoruldum.Varılacak bir liman aradım yorgunluğuma.

IIKaynayan yemeğin yorulmasını seyrettim,Tortumun yavaş yavaş tencerenin dibine çökelişini.Sonra herşey aynı kaldı. Günlerce deliremeyen mezartaşları gibi...Nasıl yayıldı o koku anlayamadım. Birdenbire kabardı ve yeşerclitencerenin üstü. Günlerce yeşerdi ve koktu. İki farklı kaynamadedim yine de. Ya arasıArası işte yorgunluk.

Günlerce tencerenin yorgunluğunu seyrettim. Günlercemezartaşlarının sessizliğini. Birdenbire soluşu ve bir kuş oluphavaya karışmasını.

Yavaş yavaş gördüm yorgunluğun vardığı limanı.Yavaş yavaş anladım eşyanın niçin delirdiğini.

37

şişedeki mesaj

Page 40: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

hayalperdesi

BİRİNCİ MEVKİDE AŞK

ergun kocabıyık

İran-İtalyan ortak yapımı bir filmdir DU. Hikaye gerçek bir düşedayanmaktadır. Başrollerde Sylvia Kristel, Enrico Montesano. Büyükprodüksiyon, 1977, renkli.

Enrico'nun babası Tahran'da bir kitapçı; edebiyat çevrelerinde kralabağlılığıyla tanınır. Fakat ihtilal olacağı anlaşılınca görevden alınır. Karısıylagidişinin bir kaçış olduğunu milislere çaktırmaması gerekir.

Şimdi sıra Enrico'dadır. Elinde küçük bir çantayla, yolda okumak üzerebirkaç kitap arar. Üzeri dağınık masada bir yığın gazete ve dergi arasındanbir kitap bulur: "Çıkarttırdığım Yasalar", yazan, Aziz Nesin; büyük boy,

38

Page 41: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

hayalperdesi

birinci hamur.

Dışarda hava kapalıdır, havaalanı kapalıdır. Devrim münasebetiyle süt limanbir hava limanı. Mecburen trenle uzun bir yolculuk yapacaktır Enrico.Tahrarî-Roma treni 18.55'de 2 nolu perondan kalkacaktır.

Enrico gitmeden önce, son bir kez şark kahvesi içmek -ister. Kahvede üçidam mahkumu, üçü de karizmatik birer lider ve üçü de travestidir aslında-poker oynamaktadırlar. Çevrelerinde meraklı bir kalabalık, sonucubekliyor: Koalisyona mı varacaklar yoksa yeni bir savaş daha mı? Kahveiçmekten vaz geçer Enrico. Gider ayak bir terslik çıkacak gibidir çünkü.

39

Page 42: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

hayalperdesi

Dışarda taxi bekleyen bir kaçlın vardır: Sylvia Kristel. Kadayıf gibi tel tel biryağmur başlar fakat sonradan kristal doluya çevirir. Birbirlerini taxiye alırlar.Tanışırlar, acaip kaynaşırlar. Kadının yanında eski kocasından bir oğlu ve ikibavulu vardır. Taksi, doluyu hafif sıyrıklarla atlatır.

Garda Godard'ı görürler; film çekmektedir. Godarcl bu kez Amerikalı birzenci olmuştur. Godarcl, Sylvia'nın oğluna (Rossi) bir deniz topu armağanecler, ama bunlardan Tahran'da çoktur.

Tren tam zamanında kalkar. Enrico ve Sylvia birlikte seyyahat etmeye karar

40

Page 43: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

hayalperdesi

verirler. Numaraları birinci sınıftır. Bu numaralar sırasıyla şunlardır: 61, 62,63, 64, 65, 66. Bütün kompartmanı kapatmışlar, pencereleri ise açmışlardır.

Rossi uyusun diye gözünün içine bakarlar. Rossi uyur. Kadın uyurkeneteğinin altından bacaklarını çıkarır. Enrico dayanamaz kapatır: Perdeleri.Beklenmedik bir anda ortaya çıkan Bay Jenerik seyircinin tepkisini çeker.Herkesin kafasında aynı soru: Düşler neden hep ortasındayken biter?

41

Page 44: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

-puslu manzaralar-

SİYAH-BEYAZ FOTOĞRAFLARDA HANGİMUTLULUK KALDI

meral baki

Pervanem ölü sandım, ama bu gece! O gece, o gece de mi ölmemişti...Sanıyorum. Beni kanatmadı bu, sıyırdı geçti bir ayaz.Ya daMasallara saygılı bir anakarıncayı incitmek ürkekliği.Hiçbir umut vermiyor. Alaca bir kuş. O da üzerinde uçtuğuboşluğun farkında.Bir oyun oynuyorlar, acıma bile vermeyen.Sürmeli gözlere özenip... Uçurumunu gömdü bir yerlere. Uçurum,oyundaki görevini tamamlamışçasına terk etti galiba.O belki.Yok sözü tükenmiş oyunlarda.Yok, sözü tükenmiş oyunlarda.Mai-siyah sözler uçurumu kendini tüketti...YALNIZCA.Gözlerinin rengini gördüğümde, bir daha bakmamaya çalıştım. Bazengüç almakiçin, kendimi ödüllendirir gibi sanki; bakıyorum. Ve yineseviyorum seni. O yaranın kabuğunu yeniden, yeniden soyuyorum.Bilmiyorum benim için kanayacak hüznün var mı? Ama sesindebirşey var, beni unutmaya çalışan.

42

Page 45: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

med-cezir

DOĞA FELSEFESİ'NİN EVRENSEL veFELSEFİ GÖRÜNÜMÜ*

adnan kurt

'Yukarıda, tümü yıldızlarla beneklenmişgökyüzü vardı. Ve biz sırtüstü yatıp

onlara bakarken; yapma mı, yoksakendiliklerinden mi varolduklarını

tartışırdıkM. TWAIN

Huckleberry Finn

Son yıllarda fizik bilimindeki gelişmeler,konu üzerinde ilgisi olanlar tarafından ilgive heyecanla izleniyor. Bu merak veheyecan nedir? Fizikte çok önemli olan,fiziksel gerçekleri çözümlemekte bir yolgetiren kavramlar nereden kaynaklanıyorve bugüne dek ne tür süreçledengeçmişlerdir?

İnsanoğlu, yaratıldığından bu yana,inceleyebilmek için en büyük zamanımalan fiziksel görüngülerin (phenomena)özümlenmesi, ona diğer uğraşlarından çokdaha değişik sonuçlar verdi. Bu sonuçlarınirdelenmesi ile bir çok kavramlar edinildi.

Bu kavramların en belirginlerini ve nasılgeliştiklerini bilim tarihine göz atarakgörebiliriz. İnsan, çevresini fizikselgerçeklerin davranışlarını inceleyerek

tanımaya başladı. Ateşin, tekerleğinbulunmasıyla, doğanın fiziksel yapısınınincelenmesi ilk ürünlerini vermişti. İnsanyıldızlara baktı, onları düşündü. Bize bugünsaçma gelse de onların durumları ve yapılarıüzerine varsayımlar getirdi. Doğalgörüngüleri de açıklayabilmek için değişiktanımlamalar yaptı. İnsanoğlu bunlarıyaparken her fiziksel gerçeği ayrı ayrı,birbirinden bağımsız olarak düşünmeyoluna gitti. Her ne kadar, biz böyle biryaklaşımın yanlış olduğu fikrindeysek de, ogünün insanı yeterli araştırma, düşünme veen önemlisi gerekli bilgi birikimine sahipdeğildi. Eğer biz bugün dünyanın evreninmerkezi olduğuna ilişkin görüşüyadsıyabiliyorsak, bunu, o günden bugüneoluşan bilgi birikimine borçluyuz. EskiYunan'da, Tales tarafından, önemli niteliktebil imsel görüşler o luşturulmuştur .Bunlardan çok önemli bir tanesi,kozmos'un sudan oluştuğuna ilişkinvarsayımdır. Tales evren yerine kozmossözcüğünü kullanır. Kozmos, Yunandüşüncesinde düzenli, rasyonel, anlaşılır birevreni, içinde geçen tüm olaylar için doğaötesine başvurmaksızın bir açıklamanınvarolduğu bir dünyayı adlandırır. Tales

* DOĞA FELSEFESİ: Fizik biliminin eski adı. Bilimler felsefenin kapsamından ayrılmaya başladığında,doğal görüngüleri nesnel bir şekilde irdeleme ve sonuca varma amacı olan bilime doğa felsefesi adıverildi. Daha sonraları fizik olarak değiştirildi. Fizik adı da Yunanca 'PHYSIS' (yapısal nitelik) dengelmektedir.

43

Page 46: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

med-cezir

böylece materyalist felsefeyi başlatmışoluyordu. O, dünyayı su üstünde yüzentepsiye benzetiyordu. Daha sonra İyonyalıbilginler, dünyanın evrenin merkeziolduğuna ilişkin fikirler öne sürdüler.Pithagoras ve taraftarları materyalist dünyakarşısında bir de metafizik dünyaçıkarıyordu. Birinde maddesel nesneler veona bağlı hareketler, diğerinde gerçeğinkendisi yer alıyordu.

Leucippus ve Democritus, Empedocles'inPithagorcu düşünceden yola çıkarakorganik dünyaya uyguladığı ünite kavramını,fiziksel dünyaya uygulamış ve atomsal evrengörüşünü başlatmıştır. Bu atomların sayısısonsuz olup sonsuz boşlukta süreklihareket halindedirler, yok edilemezler. Bufelsefe tam anlamıyla materyalist bir yapıyasahip olup evrende düzenleyici bir ruha r a m a m a k t a d ı r . Zamanla insanastronomide birçok gelişme göstererekgezegenlerin hareketlerine ilişkinvarsayımlar ileri sürdü.

Eflatun'a ve atomculara karşı çıkan görüşlerileri süren Aristo'nun fikirleri Galileo'yadek doğru kabul edildi. Aristo'nunkozmolojik varsayımında yıldızları hareketettiren Tanrı'sal bir güç varsayılıyor. YineAristo, fiziksel gerçeklerin durumlarımayrık olarak gözönüne alıyor. Ona göredevinme, ortam inceldikçe artacaktır. Tamboşlukta ise sonsuz olacaktır. Ancak hızınsonsuza ulaşması saçma olduğundan doğadaboşluk olanaksızdır. Uzay sürekli olarakmadde ile doludur. Aristo'ya göreatomcuların, evreni boşlukta dönenatomlardan meydana gelmiş saymalarıbüyük hatadır.

Zamanına dek oluşan bilgi birikiminiözümleyerek fiziksel görüngüler arasındakiilişkiyi sezinlemeye başlayan Leonardo daVinci'nin ve daha sonraları Kepler'in

çalışmalarıyla, fiziksel görüngülerde basitmatematiksel ilişkiler aranması sürecinegeçildi.

Galileo'nun teleskobu bulması ile birlikte,evrenin araştırılmasında gözlem yapmaolanağı arttı. Galileo da evreninmatematiksel ilişkiler üzerinde kurulduğunainanıyordu.

Büyük dahi Newton'un çalışmalarıyla, fizikteçok yeni ve uyumlu bir yaklaşım doğdu.Newton, Doğa Felsefesinin Matematikselİlkeleri (Principia Mathematia PhilosophieNaturalis) adındaki, evren gizemlerini topluolarak çözümleme amacındaki kitabı ileevrensel görüngüleri birtakım matematikselilkelere indirgemeyi başarmıştı. En önemlibaşarısı tüm evren için geçerli 'evrenselçekim yasası'nı ortaya çıkarmak olanNewton, fiziksel olgu ve kavramların birTanrı yönetiminde gerçekleştiğini öngörür.

Newton'dan sonra Helmholtz, Kelvin, Joule,Carnot, Huygens, Laplace ve birçok bilimci,fiziksel verileri düzenleyip geliştirerekenerji, elektrik, ışık gibi fiziksel görüngüleretanım aradılar. Newton'dan sonra en büyükbilimsel gelişme 19.Yüzyılda Faraday veMaxwell'in elektrikteki çalışmaları olmuştur.Ampere ve Oersted'in deneyleri sonucuelektriksel ve manyetik alanlar arasında birbenzeşim ortaya çıkarıldı. Maxwell,Ampere'nin çalışmalarının matematikselaçıklamalarını yaparak, ışığın elektrik vemanyetik alanlardan oluştuğunu kanıtladı.Böylece o güne dek ayrı olan optik, elektrikve mıknatıs bilimlerinin birleşmesi sağlandı.

19. Yüzyılın başında bilimsel maddecilik,Newton'un mekanik dünya görüşününetkisinde determinist bir karakter taşır.Bunu en güzel şekilde Laplace'ın şusözlerinde bulabiliriz:"Doğada herhangi bir an etkin olan tüm

44

Page 47: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

med-cezir

Çok geçmeden Newton fiziğininancak belli hız ve büyüklüklerde

geçerli olduğu, atom-altı boyutlardave hızın ışık hızına yaklaştığı

hallerde bu fiziğin yetersiz olduğuortaya çıktı. Bu yetersizlikler,

yüzyılımızın başında iki büyükkuramın, madde ve enerjinin temel

birimlerini konu alan QuantumKuramı ve hızlı hareket eden

kütlelere ve geniş uzaysal ilişkilereyönelik Relativite Kuramınınoluşturulmasına yol açmıştır.

Birincisini Max Planck'a, ikincisiniAlbert Einstein 'a borçluyuz.

kuvvetleri ve evrende varolan tümnesnelerin o andaki konumlarını bilen birzeka, evrendeki en büyük cisimlerden, enhafif atomlara kadar tüm nesnelerinhareketlerini tek bir formül kapsamındatoplayabilir. Yeter ki bu zekâ bulunanverilerin hepsini çözümleyebilecek kadargüçlü olsun. Böyle bir zeka için kesinolmayacak hiçbirşey yoktur. Geçmiş gibigelecek de onun gözleri önünde olacaktır.İnsan aklının astronomiye vermeyibaşarabildiği üstünlük, böyle bir zekanıngücü yanında zayıf bir taslak gibi kalır.Mekanik ve geometrideki buluşlar evrenselçekim kuramı ile birleşince, insan aklını,dünya sisteminin geçmiş ve gelecektekidurumunu, sözü geçen bir tek formülünçerçevesinde kavramaya yaklaştırmıştır."

19. Yüzyılın ortalarına doğru, Newton veGalileo'nun tüm fiziksel kuramları veözellikle Newton'dan sonra 200 yıl boyuncasürekli kanıtlanan mekanik kuram birkesinlik kazanarak prestijinin en üstdüzeyine çıktı. Artık tüm mekanikgörüngülerin bu formül ve kavramlarla

çözümlenebileceği inancı yaygınlaştı. Fizikbiliminin son aşamaya geldiği ve geriye dahakesin ve duyarlı ölçmelerle ayrıntılarıderinleştirmenin kaldığına inanılıyordu. Nevar ki kurama ters düşen bazı gözlemlerlebirlikte X-ışını, elektron, radyoaktivite,radyum, quanta ve relativite gibi kavramlarınortaya çıkışı herşeyin sanıldığı kadar sağlamolmadığını gösterdi. Çok geçmedenNewton fiziğinin ancak belli hız vebüyüklüklerde geçerli olduğu, atom-altıboyutlarda ve hızın ışık hızına yaklaştığıhallerde bu fiziğin yetersiz olduğu ortayaçıktı. Bu yetersizlikler, yüzyılımızın başındaiki büyük kuramın, madde ve enerjinintemel birimlerini konu alan QuantumKuramı ve hızlı hareket eden kütlelere vegeniş uzaysal ilişkilere yönelik RelativiteKuramının oluşturulmasına yol açmıştır.Birincisini Max Planck'a, ikincisini AlbertEinstein'a borçluyuz. Her iki kuramın dakendi alanlarındaki olguları veya olgusalilişkileri açıklamakta matematikten en genişölçüde yararlandıklarını görmekteyiz.

Einstein'ın kuramları, o güne dek ayrı ayrıdüşünülen birçok temel fiziksel kavram veolguları birleştiriyordu. Örneğin, 1905'debilim dünyasına açıkladığı Özel İlişkinlikKuramı'nın sonuçlarından birisi ve büyükbir yaklaşıklıkla insanoğlunun tarihselgelişimini ençok etkileyen fizikselkavramların başında gelen enerji-maddeeşdeğerliği, birbiri ile hiç benzeşimiolmadığı sanılmasına karşın enerji vemaddenin birbirlerinin değişik şekilleriolduğu kanıtlanmıştır.

Einstein'ın kuramlarının evrensel niteliktaşımasının nedeni, yukarıda belirtildiği gibibirçok olgu ve kavramı bütünleştirmesidir.Nitekim, önemli birtakım yeniliklerle,Einstein evreni daha kolay anlaşılabilir biryapıya indirgemiştir.

Einstein'ın görüşleri bilime, özellikle fiziğe

45

Page 48: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

med-cezir

Mikrokozmosta, ilköncelerielementlerin atomlardan oluştuğuanlaşıldı. 20. yüzyılın başlarındaatomun elektron, proton ve nötron

gibi temel parçacıklardan oluştuğukanıtlandı. Bu determinist görüşü

destekledi. Madde üç temel niteliğeindirgenebilmişti. Bu üç temel

parçacığın kombinasyonları değişikmaddelerin oluşumunu sağlıyordu.

çok önemli ve devrimsel niteliktekavramlar kazandırdığı için onungörüşlerini biraz daha incelemekte yararvar. O determinist bir bilimden yanaydı.Einstein bilimde olasılıklara, belirsizliklereyer vermiyordu. Evrende mutlak düzeninhakim olduğunu ve bu düzenigerçekleştiren Tanrı'nın evreni yaratırkenkesinlikle olasılıklara yer vermediğinisöylüyor ve evrende bir kaosun değildüzenin bulunmasının şans olmadığınainanıyordu. Evreni açıklayabilecek birkaçbasit formül arama yolunda Genel RelativiteKuramı ile ilerleme gösterdi. 1916 yılındanöldüğü 1955 yılına dek Birleşik Alan Kuramıüzerinde çalıştı. Evrendeki en etkiligörüngülerin oluşum mekanizmalarınıaçıklamaya çalışan ve bunları bir tek yorumaltında toplamaya çalışan kuramtamamlanamadan Einstein öldü.

Einstein'in devrinde gelişmeye başlayanQuantum (nicelikler) fiziği, deterministgörüşün ardından çok geniş bir belirsizlikanlayışı getirdi. Bu fizik dalının görüşlerigenişleyerek ve ilerleyerek günümüze dekgeldi. Şimdi fiziğin tüm dallarında,özellikleri termodinamik (ısı dinamiği) veatom fiziği, yüksek enerjiler fiziğindebaşarıyla uygulanmaktadır. Bu kuramdabelirsizliğin önemi çok büyüktür. Ençokbilinen örnek: Devingen bir cismin yerini

ve hızını aynı anda bilmek olanaksızdır.Eğer ölçülecek olursa, gerçek olandan çokfarklı bir sonuç elde edilir. Belirsizliklerledolu quantum fiziğinde bir problemçözmek istediğinizde, artık eskinindeterminist formüllerinin yerini olasılıkhesaplarının aldığını göreceksiniz. Eldeettiğiniz sonucun gerçek ve doğru olmasıgerekmez. Yalnızca gerçek ve doğru olmaolasılığı vardır.

Kuramların, determinizm ve belirsizlikarasındaki değişimi, fiziksel görüngülerinanlaşılmasında ve tanımlanmasında ne gibideğişikliklere yol açmıştır? Bu değişimlerinana hatlarını şöyle çizmek olasıdır:

Mikrokozmosta, ilkönceleri elementlerinatomlardan oluştuğu anlaşıldı. 20. yüzyılınbaşlarında atomun elektron, proton venötron gibi temel parçacıklardan oluştuğukanıt landı. Bu determinist görüşüdestekledi. Madde üç temel niteliğeindirgenebilmişti. Bu üç temel parçacığınkombinasyonları değişik maddelerinoluşumunu sağlıyordu. Fakat 20. yüzyılınikinci yarısında bu üç temel parçacığıoluşturan yüzlerce parçacık bulundu.Böylece üç temel parçacığın gerçekte temelolmadığı, onların da daha değişikparçacıkların kombinasyonları olduğuortaya çıktı. Bu, doğanın basit bir yapıyasahip olduğu görüşüne ters düşüyordu, vebelirsizlik ilkesinin önemini artırdı. Şimdideterministler de bu temel parçacıklarınoluşumunu sağlayan süreçte bir uyumbularak doğanın basitliğini kanıtlamakuğraşındalar.

Makrokosmosta ise daha başka gelişmelervar. Einstein 'in Relativite Kuramının sonucuolarak sonlu bir evrenin varlığı ileri sürüldü.Gözlemlerin kurama uygulanmasıyla,evrenin sürekli genişleyen bir balon gibiolduğu ortaya çıktı. Evrenin daha ileri vederin araştırılmasıyla, bir kalp gibi attığı

46

Page 49: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

med-cezir

görüşü güç kazandı. Bu görüşe göre evrenbelli bir sıklıkla genişlemekte ve sonrasıkışmaktadır. Şimdiki durumunda dagenişleme sürecinde. Milyarlarca yıl sonradaralmaya başlayacak ve çok küçük biroylumda yoğunlaşacak olan evren maddesi,yine genişlemeye başlayacak ve yıldızlar,galaksiler bulutsular yeniden doğacaklar.

Makrokozmosun ve mikrokozmosungizemleri çeşitli dönemlerde, çözüldüsanılmasına karşın, halen tam olarakçözümlenememiş durumda. Belirsizlikgörüşüne bakılacak olursa evrenin basityasalara indirgenmesi ve tüm görüngülerinanlaşılması olası değir. Buna" karşılıkdeterminist görüşe göre, birgün evrendekitüm olgu ve görüngüleri açıklayabilecek birkuram oluşturulabilecek. Günümüzde fizikçok hızlı ve tutarlı bir araştırma süreciiçerisinde. Çalışmalar sonunda deterministgörüş doğru çıkarsa, büyük bir olasılıkla,açıklanacak kuramlar ve sonuçlar evrenin

gizemlerini anlamamızı kolaylaştıracak,belki de tamamına yakınını çözebilecek.

Eğer belirsizlik taraftarları haklı çıkarsa,fizikçiler görüngülerin ve olguların ayrıkçözümlemesini yapmaya çalışacak ve evrenitanıma uğraşına böyle devam edecekler.

Tüm bu yoğun çalışmalar sonucu acabaHelmholtz'un şu görüşü gerçekleşebilecekmi?

"... Ve doğal görüngülerin basit kuvvetlereindirgenmesi biter bitmez ve görüngülerinancak onlara indirgenebileceği kanıtlanırkanıtlanmaz bilimin de işi bitecektir...."

Şubat 1980

47

Page 50: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

HAYALET GEMİAylık Dergi

Sayı 17 Şubat 199420000 TL KDV Dahil

Sahibi

ALCHEMYPazarlama İletişimi ve Danışmanlık Limited Şirketi

adınaAtillâ ÖZTÜRK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Sedef ERKMAN

Yazı Kurulu

Sedef ERKMAN Murat GÜLSOYNazlı ÖKTEN

Pınar TÜREN Halide VELİOĞLU

Katkıda Bulunanlar

Ata AKIN Meral BAKİCoşan BORA Ayşe DÜZKAN

Selim ERGUN Yelda KARATAŞBayram KETENCİ Ergun KOCABIYIK

Adnan KURT Meral MİNİÇ Yasemin SARIKAYAEsra ZEYNEP

Kapak Tasarımı

Yalçın KARACA

Reklam ve Halkla İlişkiler Sorumlusu

Meriç EYÜBOĞLU

Yazışma Adresi

Hayalet GemiAlchemy Pazarlama İletişimi ve

Danışmanlık Limited ŞirketiAyazmaderesi cad. Yener ap. 19/9

80260 Gayrettepe İSTANBUL

Tel (212) 288 97 15 Faks (212) 266 84 26

Eğer Hayalet Gemi ileilişki kurmakistiyorsanız...

Herhangi bir evin loşodalarından birindegözlerinizi kapatın.

Ve karanlıkta bir koltuğakendinizi bırakıp,

geçmişi ve geleceğive

en önemlisi bugünüdüşünüp sorular sorun.

Sonrayaklaşmakta olanHayalet Gemi ' yi

düşleyin.

Ya dabize yazın.

48

Page 51: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın

EKOTOPYA / Ernest CallenbachBilim-Kurgu/Roman

Bu kez bir "ekolojik ütopya" sunuyoruz sizlere... Yayımlandığında çok tartışılan, sık sık basılan ve hementürünün klasikleri arasına giren Ekotopya'da ABD'den ayrılarak yeni bir hayat kuranlar anlatılır. Ekotopya'dainsanlar varlıklarının anlamını yeryüzündeki bütün canlıları yok olmanın eşiğine getiren "üretim vetüketim"de bulmazlar. Tersine, diğer canlılarla doğal dengeyi bozmadan yan yana yaşamayı hedeflerler.Mütevazıdırlar. Kusursuz olmak, büyümek, üstün olmak gibi bir amaçlan yoktur. Suyu ya da havayıkirletenlerin cezalandırıldığı; gazetelerin, kâğıdın yeniden kullanılması, başka ormanların yok edilmemesiiçin iki hafta sonra uçan mürekkeple basıldığı; atıkların % 99'unun yeniden değerlendirildiği ademimerkezileşmiş bir toplum kurmuşlardır. Dokunmanın, şakacılığın, duygusallığın çok geliştiği; iş ve pyununbirbirine karıştığı; tembelliğin garipsenmediği, marihuana kullanmanın normal bir keyife dönüştüğü;cinselliğin dolaysız yaşanması için özel bir çabanın gösterildiği bir hayat yaşarlar. Hayalin gerçeğedönüşmesinin hiç de imkânsız olmadığını gösteren az bulunan kitaplardan biri Ekotopya... Sunulanhayatlara "hayır" diyenler için...

RomanGECEYİ ANLAT BANA / Djuna Barnes

ilk olarak 1936'da yayımlanan Geceyi Anlat Bana, kitaba bir sunuş yazan ünlü İngiliz Şairi T.S. Eliot'ınBarnes için attığı zarın da katkısıyla belli bir çevrenin "kült kitabı" haline geldi. Eliot, "yalnızca şiirle terbiyeedilmiş duyarlıkların tam anlamıyla değerlendirebileceği kadar iyi bir roman" diyordu yazdığı önsözde.Romanın olağandışı dil yapısı ve imgeci üslubu, gerçekçi betimlemelere sırt çeviren, yoğun göndermelerleyüklü "muğlak" anlatı çatısı, sonraları "modernist klasiklerden biri olarak değerlendirilmesine yol açtı. Şiirkurgusu ve mantığını bu denli olağanüstü biçimde kullanan pek az yapıt vardı roman tarihinde. Birçokeleştirmen romanı Joyce'un yapıtlarıyla karşılaştırdı. Bu 'karanlık' romanın kişileri, aristokrasi hayranı,decadent bir Yahudi, sapkınlık boyutlarına varan tutkulu bir aşkın kurbanı iki kadın, onların aşkını kendinemal ederek iç boşluğuna tahammül etmeye çalışan zengin bir diğer kadın ve olup bitenleri ve geneldehayatı bir yorum seline boğan, "geceyi anlatan" eşcinsel, serkeş doktordan ibaret. Belirli cinsel, tinsel,toplumsal kimliklerden, yani avuntulardan yoksun, sapkın, irrasyonel, ölesiye mutsuz ve o ölçüde komikinsanlar bunlar. Uçlarda yaşıyorlar, yaşamaya mahkûm oldukları kasveti, "gece"yi anlamaya, anlatmayaçalışıyorlar hep. Gerçekten de klasik bir roman gibi değil de çok uzun, yer yer bulanık, ama son dereceetkileyici bir şiir gibi yaklaşıldığında tadına daha iyi varılacak bir metin Geceyi Anlat Bana. Kelimenin tamanlamıyla benzersiz bir başyapıt.

TELEVİZYON: ÖLDÜREN E N. Postmanİnceleme

Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimi-miz, ilişkilerimiz televizyona endekstendi sanki. "Eğlenceli", "renkli" bir hayat yaşamaya başladık. Kamera-lar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. "Realityshow"larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin entemel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkile-rimiz, duyarlılıklarımız törpülendi... Peki, hayatımızı böylesine değiştiren televizyon nedir? iletişim kuramcısıNeil Postman on beş bin radyo ve televizyon kanalına sahip televizyon çılgını ABD'den hareket ederek sözve yazı merkezli dönemlerle görüntü merkezli dönem arasındaki kültürel farklılıkları "hakikat" ve "kamu söy-lemi" açısından ele alıyor. Ona göre, kitabın nitelikli bir kamusal söylem için etkin bir rol oynadığı, düşünme-yi derinleştirdiği, ciddilik, tutarlılık, süreklilik ve bütünlük gibi kavramların yaşama imkânları bulduğu YorumÇağı daha hakiki. Gösteri Çağı ise ideolojinin yerine kozmetiğin geçtiği, hakikatin imaja yenik düştüğü, herşeyin "eğlenceli" bir biçimde sunularak içeriksizleştirildiği, müthiş bir enformasyon bombardımanının insan-ları parçalara ayırarak tepkisizleştirdiği, hafızanın kaybolduğu, algılamanın ve muhakeme yeteneğinin azal-dığı bir dönem. Hayatımız hakkında karar verilen yer olduğu için çok ciddiye alınması gereken politika artıkfikre değil görüntüye dayandırılıyor (ABD eski başkanlarından Richard Nixon seçimi makyajcısının sabotajıyüzünden kaybettiğini söylemiş); halkın zihnine kazınacak görüntüleri tasarlayan imaj yöneticisinin cilaladığı"şovmen politikacı" tipi, partinin yerine geçiyor... Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine,eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. DÜŞÜNMEYE! O kadar! Yeter çünkü!

AYRINTIPiyer Loti Cad. 17/2 34400 Çemberlitaş/lstanbul Tel: (O 212) 518 76 19 Fax: (O 212) 516 45 77

ayrıntılar önemlidir!..

Page 52: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oakışkanlar mekaniği, sosyoloji, psikoloji de kullanılıyor. Eskiden rassal olduğu varsayılan herşeye yeni bir gözlükle bakmamızın