ayazli tarihi

187
LAZĠMARKTAN AYAZLIYA ĠBRAHĠM TUZCU’NUN KISA HAYAT HĠKAYESĠ 1956 Yılında Akçakoca Ayazlı mahallesinde dünyaya geldim. Ġlkokulu Barbaros ilköğretim okulun da , orta okulunu Akçakoca Lisesinin ortaokul kısmında , liseyi Kdz.. Ereğli‟de o zamanın sanat okulu Endüstri Meslek Lisesi‟nde okudum.1973‟te mezun oldum.Okulun bitiminde Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında iĢbaĢı yaptım.ÇeĢitli kademelerde görev aldım. 2000 yılında emekli oldum. Sporu çok sevdiğimden çeĢitli kulüplerde çalıĢtım (Düzcespor , Akçakocaspor , YeniAkçakocaspor , Akçakoca Ġdmanyurdu,çeĢitli görevlerde bulundum , AntaĢ Ġdmanyurdu , Ayazlı Tersane spor kulübün kurulmasında katkım çok fazladır. Bolu merkez hakem komitesinde 2 yıl çalıĢtım,Düzce de saha komiserliği yaptım. Çuhallı ÇarĢısı GüzelleĢtirme Derneğinin kurulmasında emeğim olmuĢtur..Akçakoca ,Ayazlı,Akçakoca nın 43 köye ait kitaplar derledim, 2 çocuk babası ve az Fransızca bilmekteyim. Akçakoca ve Ayazlı aĢığımdır. ÖNSÖZ AĢığı olduğum Ayazlı mahallesinin her yönü ile incelemek istedim. Bu nedenle bu kitap tarihi bir coğrafya kitabı dır.Bu kitap içinde yaĢadığımız bizlerin, atalarımızın yaptığı mücadelenin hikayesini anlatan ve örf adetlerini içine alan gelecekteki araĢtırmacılara ıĢık tutacak belirli baĢlangıç noktalarını belirleyen bir çalıĢmayı içermektedir.Kitabın hazırlanıĢı 3 yıl sürmüĢtür. Kitabın hazırlanmasında bana katkıları olan oğlum Emrah Tuzcu, Recep Ali Yaman , Ender Savcın, Doç. Zeynel Özlü ,Kenan Okan, Uğurlu Köyünden Hakkı Erdoğan , değerli büyüklerim , Prof. Sergi Makalatia , Muhammed VaniliĢili , Ali Tandilava , Doç.Gözde YirimibeĢoğlu ,Recai Özgün‟e çok çok teĢekkür ederim.Benim yapmak istediğim olay Ayazlı‟nın geçmiĢ insanlarına olan borcumuzu ödemeye çalıĢmaktan baĢka bir Ģey değildir.Onlar ki bizim bu günlere gelmemize sebep olmuĢlardır.Unutulmamalıdır ki bilgi ve sevgi paylaĢtıkça çoğalır.Ayazlı Mahallesinin ismi daima yaĢandıkça yaĢatılacaktır. Saygılarımla ĠBRAHĠM TUZCU

description

ayazli tarihi

Transcript of ayazli tarihi

Page 1: ayazli tarihi

LAZĠMARKTAN AYAZLIYA

ĠBRAHĠM TUZCU’NUN KISA HAYAT HĠKAYESĠ

1956 Yılında Akçakoca Ayazlı mahallesinde dünyaya geldim. Ġlkokulu Barbaros

ilköğretim okulun da , orta okulunu Akçakoca Lisesinin ortaokul kısmında , liseyi Kdz..

Ereğli‟de o zamanın sanat okulu Endüstri Meslek Lisesi‟nde okudum.1973‟te mezun

oldum.Okulun bitiminde Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında iĢbaĢı yaptım.ÇeĢitli

kademelerde görev aldım. 2000 yılında emekli oldum. Sporu çok sevdiğimden çeĢitli

kulüplerde çalıĢtım (Düzcespor , Akçakocaspor , YeniAkçakocaspor , Akçakoca

Ġdmanyurdu,çeĢitli görevlerde bulundum , AntaĢ Ġdmanyurdu , Ayazlı Tersane spor kulübün

kurulmasında katkım çok fazladır. Bolu merkez hakem komitesinde 2 yıl çalıĢtım,Düzce de

saha komiserliği yaptım. Çuhallı ÇarĢısı GüzelleĢtirme Derneğinin kurulmasında emeğim

olmuĢtur..Akçakoca ,Ayazlı,Akçakoca nın 43 köye ait kitaplar derledim, 2 çocuk babası ve az

Fransızca bilmekteyim. Akçakoca ve Ayazlı aĢığımdır.

ÖNSÖZ

AĢığı olduğum Ayazlı mahallesinin her yönü ile incelemek istedim. Bu nedenle bu

kitap tarihi bir coğrafya kitabı dır.Bu kitap içinde yaĢadığımız bizlerin, atalarımızın yaptığı

mücadelenin hikayesini anlatan ve örf adetlerini içine alan gelecekteki araĢtırmacılara ıĢık

tutacak belirli baĢlangıç noktalarını belirleyen bir çalıĢmayı içermektedir.Kitabın hazırlanıĢı 3

yıl sürmüĢtür. Kitabın hazırlanmasında bana katkıları olan oğlum Emrah Tuzcu, Recep Ali

Yaman , Ender Savcın, Doç. Zeynel Özlü ,Kenan Okan, Uğurlu Köyünden Hakkı Erdoğan ,

değerli büyüklerim , Prof. Sergi Makalatia , Muhammed VaniliĢili , Ali Tandilava ,

Doç.Gözde YirimibeĢoğlu ,Recai Özgün‟e çok çok teĢekkür ederim.Benim yapmak istediğim

olay Ayazlı‟nın geçmiĢ insanlarına olan borcumuzu ödemeye çalıĢmaktan baĢka bir Ģey

değildir.Onlar ki bizim bu günlere gelmemize sebep olmuĢlardır.Unutulmamalıdır ki bilgi ve

sevgi paylaĢtıkça çoğalır.Ayazlı Mahallesinin ismi daima yaĢandıkça yaĢatılacaktır.

Saygılarımla

ĠBRAHĠM TUZCU

Page 2: ayazli tarihi

AYAZLI COĞRAFĠ BÖLGE:

Karadeniz bölgesi

ĠLĠ :

Düzce

ĠLÇESĠ :

Akçakoca

KAYMAKAMI : Mehmet Ünal

TELEFONU : 03806114001

BELEDĠYE BAġK.:

Fikret Albayrak

TELEFONU : 03806114002

MAHALLE MUH. :

Çetin Çakmak

TELEFONU :

05434513744

NUFUSU :

4100 nüfusu 1280 hane

COĞRAFĠ DURUMU: Doğusu Döngelli,Dadalı,Batısı Osmaniye mah.,Güneyi Doğancılar

la komĢudur.41.05 Derece Kuzey paraleli,31.07 Doğu boylamı üzerinde yer alır.Tem otoyolu

üzerinde Ankara ya 270 km,Ġstanbul a 235 km mesafededir. Deniz yoluyla Ġstanbul‟a

108,Ereğli 18,Zonguldak 40 mil dir.

JEOLOJĠK DURUM

Dere vadi tabanları alivüyon,yamaçların büyük bölümü silis formasyonu tepelerin üst

kısımlarında ise 3. jeolojik döneme ait kumlu,çakıllı tabakalar bulunmaktadır,depreme karĢı

sağlam zeminlidir.Türkiye deprem haritasına göre 3 .derecede tehlikeli

bölgededir,dağlar,deniz kıyısına paralel uzanır ,kıyılarda yüksek ve dik falezler görülür,kıyılar

Page 3: ayazli tarihi

düzdür,sahildeki kayalar su tarafından aĢındırılarak yalılar meydana gelmiĢtir,çevre Ģist ve

kristalin Ģistlerle kaplıdır,doğu ve güneyde pal ezik devre ve tersiyer arazilerden ibarettir.

YAĞIġ

Ayazlıda her mevsimde bir iklim görülür, yağıĢlar genellikle sonbaharda hatta kıĢ

aylarında diğer mevsimlere göre daha fazla düĢer.Ayazlıda en fazla yağıĢ eylül,kasım,aralık

ocak aylardır,kar aralık ocak aylarında yağar ama uzun süre kalmaz.Mayıs haziran da

karayel,temmuz,ağustos ve eylül ayında poyraz eser kıĢ aylarında lodos eser

temmuz,ağustos,eylül de güneĢ kendini daha iyi gösterir,aralık ,mart ayları arası en düĢük

sıcaklık gözlenir ılıman bir iklime sahiptir

RÜZGAR

Akçakoca‟da hakim rüzgar kıĢ aylarında lodos, Mayıs-Haziran aylarında karayel,

Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında poyraz olup, Temmuz-Ağustos aylarında rüzgar

hızları diğer aylara oranla daha azdır.Akçakoca‟da mart ayından itibaren hava

ısınmaktadır,sıcaklık mayıs-ağustos arasında azamiye eriĢmekte,kasım ayına kadar

mutedil bir gidiĢ göstermektedir.1930 yılında Bolu da sıcaklık -31 dereceye düĢtüğü ve

40 derece sıcaklığa yükseldiği görülmüĢtür sıcaklık en düĢük aralık ve mart aylarında

rastlanır .bölgede meydana gelen yağıĢlar orografik ve depresonik tir,bu nedenle

yağıĢların dağılıĢında farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Akçakoca‟da yıllık yağıĢ

ortalaması 850.4 mm dir,en fazla ocakta 104.1 mm,ekimde 101.5 mm,ekimde 97.7

mm,aralık ta 97.7 mm dir.Az yağıĢlar nisanda 35.6,mayısta 37.6 mm dir.Siklon veya

konveksiyon yağmurları meydana getiren basınç minimumları yaz aylarında da hasıl

olmakla ve bu mevsimin yağıĢlı olmasını sağlamaktadır.Yaz yağıĢları NW ( karayel) ve

3. depresyonun kıĢ mevsiminden daha fazla Akçakoca‟yı etkilemesinden meydana

gelmektedir,kıĢ ve sonbahar yağıĢları ise ege ve Marmara kıyılarından VDL yoluyla

depresyonla gelirler,yağıĢların bir kısmı oto grafik yağıĢlarıdır,güneyde yüksek

kısımlarda daha bol yağmur bırakırlar.Akçakoca‟da kıĢın kar yağıĢı ve yerde kalma

süresi kısadır yıllık ortalama süresi 11 gündür,kar yağıĢı 6.1 dir.Karın yerde kalıĢı ve az

yağmur yağması istasyonun deniz kıyısında ve yüksekliğin deniz seviyesinde yakın

olmasından ileri gelmektedir.Akçakoca‟da rüzgar hızı yıllık ortalaması 1.5 m/sec

dir.Bölgede NE ( Poyraz),NW ( Karayel) rüzgarları hakimdir

Kaynak : Akç.Kaym.Sit.,ġükrü Dönmez-2000,Kenan Okan-1997,Derl.Ġbrahim Tuzcu

AKARSULAR

Page 4: ayazli tarihi

Haciz , Orhan Deresi , Limancık deresi , Peti geliĢi deresi diye 3 dere vardır Haciz ve

Orhan deresi Dede dağlarından Deredibi köyünü takip eder.Akçakoca oteli yanından denize

dökülür , limancık deresi Saraybahçe‟den limancık‟a ulaĢır birde Salyancıların oradan gelen

dere ile birleĢir denize dökülür bu dere eskiden çok büyüktü ama zamanla kaynaklar azalınca

dere akarı azalmıĢtır,bu dereye takalar girerdi ayrıca bir iskele vardı,peti geliĢi deresi Dadalı

köyün altından Döngelli köyünden sevil boru önünden denize dökülür büyük bir dere idi ama

burada da kaynaklar tükenince dere azalmıĢ durumdadır burada da eskiden bir iskele vardı

Döngelli köyü bu iskeleyi çok kullanmıĢtır

AYAZLI’DA METEOROLOJĠNĠN KURULMASI

1950 Yılında yağıĢ istasyonu olarak eski hükümet konağı yanında , 1963 yılında eski

hastane yanında , küçük klima istasyonu olarak kuruldu. 1965 de Çuhalı çarĢısında bir binada

1969 „da Ayazlı mahallesinde Ģimdiki yerinde kurulmuĢtur. Zonguldak Bölge Müdürlüğü‟ne

bağlı deniz suyunu ölçer büyük klima istasyonudur. Denizciler için hava tahmin raporunu

günlük takip eder.

AYAZLI MAHALLESĠNĠN ESKĠ TARĠHĠ VE KURULUġU

Page 5: ayazli tarihi

Bitinyanın deniz kıyısında yerleĢmeyi tercih eden Bebrisler, Bitinyalar da olmadığı

bilinmekte beraber Bebrisler Çanakkale‟de krallık kuran Bebrisler Akçakoca,Ereğli kıyılarına

Ģehir kurarlar,Bebrisler,Frik boyundandırlar.Bitinya kralın kurucusu Bias tır. Bias‟ın

ölümünden sonra Bitinyanın 2. Kralı Heraklias‟tır.Bu kral Bitinyalılara çok kötü

davranıyormuĢ.Zipitis MÖ.298-297 yıllarında Heraklias‟ı zaptetti bu dönemde Akçakoca‟daki

göçebe düzeyinde yaĢayan halk Bitinyalılara dost olup Akçakoca Ģehrini kurdu dia Zeus‟un

kenti anlamına gelir Dia ilk adı Tospolistir.Makedonya kralı büyük Ġskender Ġran

hükümdarına savaĢ açtığı zaman Bitinya ile Heraklias savaĢ halinde idi Akçakoca Ereğli

arasında devamlı savaĢlar yapılmakta idi, bunu duyan Makedon kralı Büyük Ġskender buralara

gelip buraları kendi himaye altına alır .Ġskender Babilde ölür bunun yerine bölge komutanı

olan Antigon geçti daha sonra Lazimark geçti Ģu anda Ayazlı Mahallesinin bulunduğu yerde

göçebe Ģeklinde yaĢamaya baĢlar daha sonra Lazimark buradan Rum Pontus Ġmparatorluğu

kurulduğunda Trabzon‟a gider orda imparatorluğunu devam ettirir.1812 de Ayazlı , Döngelli

arasındaki Ģimdiki Haydar Çakmak ve Civan Alinin yerlerinin olduğu yerde göçerler.Burada

yıllarca kalırlar Döngelliye 2 ayrı yol çıkmaktadır. 1878 yılında burada 12 hane kalır

Göçürlüde eski değirmenin olduğu yerde bir kilise birde sübyan okulu varmıĢ, Dadalı ve

Töngelli arasında oturan Bitinyalılara bu iki yolu kullanarak buraya gelirler bu kilise ve

sübyan okulunu göçürlüde oturan Bitinyalılar yapmıĢ,ama Ģuanda değirmen dahil bunlar

munkariz olmuĢtur,yalnız bu kilisede hocalık yapan zatın mezarı çuhalıdaki caminin yanına

getirilmiĢtir daha sonrada munkariz olmuĢtur. Burada kısa sürelide olsa Ģimdiki Doğancılarda

oturan bir veya iki ailede göçürlüden Doğancılara göçmüĢtür Töngelli köyünden

Sametoğulları buraya gelir bu göçerleri buradan kovarlar onlarda Ģimdiki Kapkirli

mahallesine gelirler oradan da yarısı Koçullu köyüne göçerler daha sonra Sametoğulları

buradan Uğurlu köyüne göçerler orada da derede boğulmalar olur oradan da Töngelli köyüne

geri dönerler bu yerde artık hiçbir göçer yok ama hala mezar taĢları vardır kalıntılar kaldırılıp

fındık bahçesi haline getirilmiĢtir.Daha sonra 1876 Rus harbinden Doğu Karadeniz‟den

zorunlu göç edenler,Metetoğlu kara yolu üzerinden Amasra,Bolu üzerinden Akçakoca‟ya

gelirler Salyancılar Hopa Azlağa köyünden takalarla Sinop,oradan Akçakoca Ģimdiki

limancık bölgesine gelirler o zaman dere büyük akarmıĢ takalar dereye girerler oradan Ģimdi

oturdukları yere yerleĢirler kuytu yeri seçerler çünkü artık onlar savaĢtan korkuyorlardı

Limancıkta bir iskele varmıĢ.Çakmakçılar ise kayabaĢını küçük bir liman olarak benimserler

çok iyi bir kaptan olan dursun reis KayabaĢına yerleĢirler bu 3 aile Batum, Sarp arasında

bulunan Azlağa köyünden gelirler , Azlağa Arapçada temiz su demektir Osmanlıcada

Esenkıyı demektir Azlağa dilde telakkuzu zor olduğu için bunlar Azlağayı Ayazlı olarak

değiĢtirirler.Halende devam ediyor devam edecektir.Metetoğlula Mehmet , Osman ,

Muhittin,Dursun, Zeliha ,Ġbrahim,Salyancılarda Ali ve çocukları Vahit, ġevket , Kadir,ġükrü,

M.Ali, Hatice,Gülizar Çakmakçılar Dursun, Ġbrahim,Hüseyin,ġevket,Perihan,Huriye,Hatice

dünyaya gelirler .Rus harbinden sonra göçmen yasasına göre hükümet Lazları Ġzmit,Bursa

bölgesine yerleĢtirdi ama bu bölgeler çok bataklık olduğu için sıtma hastalığı olurmuĢ, Lazlar

komisyona rağmen Akçakoca‟ya eskiden Lazların geldiğini duyanlarda Akçakoca‟yı tercih

etmiĢlerdir,Ģimdiki Osmaniye mah. ,Ayazlı mah. ,Töngelli köyü.Edilli köyü.Uğurlu köyü ne

daha sonrada Göktepe köyü.Kalkın köyü.Nazımbey köyü.Yenice köyüne

yerleĢmiĢlerdir.Azlağa,Liman,Makrial,Sarp.Beğleven,Hopa,Arhavi,Fındıklı,Pazar,ArdeĢen,de

n çok göç almıĢtır.1877de Akçakoca‟ya gelen gürcüler Batum‟dan Ģimdiki Çiçekpınar köyüne

Melenağzı köyüne yerleĢirler.Abazalar Kafkasya‟dan gelip Ģimdiki Davutağa , Esmahanım,

Dilaver köylerine yerleĢirler. Hopa‟dan gelenler ise dağ köylerini tercih etmiĢlerdir,

HemĢin,Karatavuk,Yenice köylerine yerleĢirler.Doğu Karadeniz‟den 2. göç, Birinci Dünya

Harbinden hemen sonra olur çünkü Ruslar Doğu Anadolu‟ya saldırır,SarıkamıĢ iĢgali,Rize

iĢgali gibi buradan göç Of, Sürmene‟den olur askeriye ve takalarla olur. Sürmeneliler çok iyi

bir denizcidirler.Ayazlıdaki AkbaĢ ailesi 3 ayda kürekle Sürmene‟den gelmiĢlerdir,gemi

Page 6: ayazli tarihi

içinde Rabia hanım doğum yapar.Ayrıca Karaburun‟a Rize‟den 3 ayda yaya olarak bir kadın 3

çocuğu ile gelir vefat eder halen mezarı Karaburun‟dadır mezar taĢında hitabeler vardır.

Fatma Örsoğlu 1883.1978 dir

AYAZLI ĠSMĠ NEREDEN GELĠYOR.

Köyün adı aslında "Abuislah"'dır. Bu isim Osmanlı PadiĢahı Yavuz Sultan Selim

döneminde konulmuĢtur. Zaten o zamana kadar da köyün ismi yoktur. Bu ismi Yavuz Sultan

Selim koymuĢtur. Bu köy üç ismi olan tek köydür."Azlağa,Abuislah,Esenkıyı" Yavuz Sultan

Selim o bölgede Ruslarla savaĢırken erzakları bitmiĢtir.O civardaki köylerden kasabalardan

hiç kimse de onlara yardım etmemiĢtir.Sadece bir köy yardım etmiĢtir.O da Ģimdiki Esenkıyı.

Ordunun her türlü ihtiyaçlarını karĢılamıĢ karınlarını doyurmuĢlardır. Yavuz Sultan Selim bu

durumdan memnun kalmıĢtır. Yavuz Sultan Selim dağa çıkarak köyün üstüne sofra bezini

silkeleyerek adını "ABUĠSLAH" koymuĢtur. Bu bölgedeki herkes Laz'dır.Gürcistan sınırı

ayrılırken , Sarp ikiye bölünmüĢtür.Bir tarafı Türkiye'de diğer tarafı da Gürcistan da

kalmıĢtır.Biz Gürcistan tarafına "KarĢı Sarp" deriz.Gürcistan da kalan Lazlar kendi

benliklerini her zaman korumuĢlardır.O zamandan bu yana hep Laz adetlerini

korumuĢlardır.Türkiye tarafında kalan Lazlar Türkiye tarafında oldukları için Türkçe‟de

konuĢurlar ancak Gürcistan tarafında ki Lazlar sadece ama sadece Lazca konuĢurlar.Gürcistan

da kalırlar ama oradaki hiçbir Laz gürcüce konuĢmaz.Artvin iline 70 km, Hopa ilçesine 10 km

uzaklıktadır.1876 Yılında Ayazlıya ilk gelenler Metetoğullarıdır. Daha sonra Salyancılar ve

Çakmakçılardır.(Yalnız Servet Çakmaklar) Salyancılar , Batum ve Sarp arasında kalan

Azlağa köyünden gelirler , ġevket Çakmak‟ın babası Dursun reis Azlağadan kayabaĢı

mevkiine gelir,daha önce Lazika olan Ayazlı ya , Dursun Çakmak ve Salyancıların geldikleri

Azlağa adının söylev tarzına uyum gösteremezler. Bu iki aile Azlağa ismini Ayazlı olarak

değiĢtirirler ve halen bu isim böylece tarihe geçer ,bu isim yaĢayacak , yaĢatılacaktır.

KURTULUġ SAVAġINDA AYAZLI

Page 7: ayazli tarihi

GAZĠLERĠ

1. ÖMER YAZGAN 1316 ( 1900)

2. HASAN YAZGAN 1316 ( 1900)

3. HÜSEYĠN YAMAN 1317(1901)

4. HAMDĠ DENĠZ 1317 ( 1901)

5. HÜSEYĠN YOMRA 1317(1901)

YELKENCILER

1. HAMZA REĠS DENĠZ

2. EMRULLAH DENĠZ

3. BAYRAM ALĠ KOÇ

4. EMĠN DĠREK

5. ÖMER DĠREK

6. RECEP YAMAN

SANDALCILAR

1. HASAN REĠS

MAVNACILAR

1. MEHMET KANBER (KANPARA)

ARABA ĠLE CEPHANE TAġIYANLAR

1. ÖMER ÇAKMAK

2. ALĠ SALYANCI

HACĠZ JANDARMA TEġKĠLATINDA BULUNANLAR

1-ÖMER ÇAKMAK

ĠPSĠZ RECEP ĠN AKÇAKOCA KOMUTANI BASO MUSTAFA ÇETESĠNDE

BULUNAN AYAZLILI ÇETE ELEMANLARI

1. ÖMER ÇAKMAK

2. ÖMER SARI

3. MEHMET KESKĠN

4. ĠBRAHĠM TUZCU

Page 8: ayazli tarihi

5. ÖMER YAMAN

1877-1878 GÖÇLERĠ

1877-1878 Osman Rus SavaĢı ki yaĢlılar bunu 93 Harbi olarak bilirler. Plevne

savaĢları, Gazi Osman PaĢa destanı bu döneme aittir. Osmanlı-Rus savaĢında

Osmanlılar yenilince en büyük göç dalgası kendini göstermiĢtir. Bu göçlerde ise

Ġstanbul Hükümetinin Doğu Karadeniz‟in boĢaltılması kararı etkili olmuĢtur. Bunun

üzerine sınır köylerinde oturan Laz-Gürcü, Abaza, Çerkez ve Türk köyleri kısmen

boĢaltılmıĢtır. Bu durumdan Hopa, Fındıklı, ArdeĢen, Pazar, HemĢin, Rize, Arhavi

köyleri de etkilenmiĢtir. Akçakoca bölgesi devlet arazisi olduğundan Göçmen

yerleĢtirme komisyonları kurulmuĢtur.Lazlar önceleri Ġzmit, Bursa bölgesine gelmiĢler.

Kendileri Ġzmit‟e yerleĢtirilmek istenmiĢlerse de bu bölgede sıtmanın yaygınlığı

yerleĢmeyi engellemiĢtir. Lazlar Akçakoca‟ya yerleĢmeyi tercih etmiĢlerdir.

Akçakoca‟da kurulan Göçmen komisyonuna rağmen göçmenler Osmaniye Mahallesi

(Hacallı)-Ayazlı, Döngelli, Edilli, Uğurluya yerleĢmeyi uygun görmüĢlerdir.

Rusların Artvin‟i iĢgalleri sonucunda Akçakoca‟ya göçen Karadenizliler yeni köyler

kurmamıĢlar yerli köylere yakın mahalleler kurup yerleĢmiĢlerdir. Nüfus arttıkça buraları

muhtarlık haline dönüĢmüĢtür. Göktepe, Kalkın, Nazım Bey gibi. Bu göçmenler genellikle

Hopa‟nın liman, Azlağa, Beğleven, Saraf, Makrial köylerinden gelmiĢlerdir. Akçakoca‟ya

gelen Gürcüler yine Osmanlı Rus SavaĢı sırasında Batum ve Artvin‟den göç

etmiĢlerdir.Düzce yolu üzerinde ġipir ve Doğancılar (Acara mahallesi) köylerini

kurmuĢlardır. Abazaların geliĢ yerleri Kafkasya‟dır. Akçakoca‟da Davutağa ve Esmehanım ve

Dilaver isimli köyleri kurmuĢlardır.Hopa‟dan Akçakoca‟ya göçenler daha ziyade dağ

köylerinden gelmiĢlerdir. HemĢin, Yenice, Karatavuk köylüleri Hopa‟dan aynı isimleri

taĢıyan yerleĢme yerlerinden göç etmiĢlerdir. HemĢin ve Karatavuk köylerine Hopa‟dan,

Yenice köyüne ise Fındıklı ve ArdeĢen‟den gelmiĢlerdir.Karadeniz ve Kafkasya‟dan gelip

yerleĢen bu halk dağınık tip bir yerleĢme düzeni göstermektedir. Göçmen aileler evleri

çevresinde, bahçeyi çeviren çitler içerisinde azda olsa ev ihtiyacını karĢılayan sebze ve meyve

yetiĢtirmeyi yeğlemiĢlerdir. Bu durum dağınık yerleĢmeyi etkilememektedir.

1877 OSMANLI RUS HARBĠNDE ANADOLUYA GÖÇ EDEN LAZLAR DÜZCE ĠLĠ: Düzce merkez , Akçakoca merkez köyler , Ballar , Kabalak , Suncuk ,

ġekerpınar , Yayla , Yazlık

( Bu köylerin baĢında ilk isimlerinin önünde LAZ kelimesi yer almaktadır)

BURSA ĠLĠ: Gemlik merkez köyler, Katırlı

ĠSTANBUL ĠLĠ:Beykoz, Üsküdar Köyler,

Dereseki,Kaynarca,ReĢadiye,Ataköy,Kadıköy,PaĢaköy

YALOVA ĠLĠ: Yalova merkez Kaplıca,Çınarcık,Vezpınar, Üvezpınar, Delipazarı,

Kurtköy,Samanlı,Akköy,Kadıköy,Yenimahalle,Ortaburun

KOCAELĠ ĠLĠ: Ġzmit merkez,Köyler

Çubuklu,Osmaniye,Suadiye,Derbent,MaĢukiye,Kestanelik,Altınova,Çamçukur,Güzelyalı,Ere

ğli,Safiye,Suludere,Yalakdere,Senaiye

SAKARYA ĠLĠ: Adapazarı merkez köyler ÇaybaĢı ,Yeniköy ,Değirmendere , KarataĢ ,

Akyazı merkez köyler.Hasanbey , Kazancı , Dokurcun , KayabaĢı , Karapürçek , Hocaköy ,

Geyve merkez , köyler: Doğançay , Maksudiye , Hendek merkez , köyler :

Kocadöngel,Sapanca,merkez,köyler:Akçay , Baklaya , DibektaĢ , Erdemli , Hacımercan ,

Ġkramiye , Kurtköy , Memmumiye , ġükriye , Selamiye

ZONGULDAK ĠLĠ: Bartın merkez köyler:Amasra , Çakrazova

Page 9: ayazli tarihi

Madde I. 1916 GÖÇLERĠ

Birinci Dünya SavaĢı sırasında Ruslar Doğu Anadolu‟ya saldırdı. SarıkamıĢ faciası sonucu

Ruslar Doğu Anadolu bölgesini iĢgale baĢladı. Rusların Rize‟yi iĢgali ile buradan Of

Muharebeleri sırasında Of ve Sürmene‟den göç baĢlamıĢtır. Bölge halkı kayıklar, takalar,

askeri deniz nakliye araçları ile veya yaya olarak batıya göç ettiler. Ruslar tarafından

Sürmene‟nin iĢgalinden birkaç saat önce AkbaĢ ailesinden 6 kadın 8 çocuk ve 2 ihtiyar üç çift

kürekli bir sandalla kürek çeke çeke üç ayda Akçakoca‟ya gelmiĢlerdir. Bir kadın kayıkta

doğum yapmıĢtır. Bu göçerlerin çocukları Akçakoca‟da hala yaĢamaktadır.

TEFĠK DEDEMĠN BABASI HASAN DEDENĠN ARHAVĠDEN GÖÇÜ

Hasan dede Rus harbi sırasında Arhavi‟den Trabzon un Yomra ilçesine gelir orda 2

yıl kalır sonra takalarla Kdz.Ereğli deki Gülüç ırmağına gelir o sırada orda bulunan metetoğlu

Ahmet bunları görür ve Ayazlıya götürür,Ģu anda Fehmi Yomra nın evin olduğu yer o zaman

cami ve avlusu imiĢ Ahmet Yaman muhtar olduğu için Hasan dedeyi buraya yerleĢtirir,camiyi

de söküp Ģimdiki yerine yapmıĢlar,daha sonra bu cami yıkılıp ġaban Koç tarafından tekrar

yapılır.Hasan dedenin Tefik,Yusuf,HüseyinHacer adında 4 çocuğu olur Ahmet Yaman tikuçi

Ġbrahim Yamanın babasıdır

DEDEMĠN BABASI MEHMET DEDENĠN GÖÇER OLARAK GELDĠĞĠ HĠKAYE

Mehmet Dede , Ahmet Dede , Ġsmail Dede,Hamdi dede .Bu 4 kardeĢ Rize eĢrafından

akrabaları olan Sait Ağanın babası Ġsmail Ağanın gemisinde çalıĢırlarken gemi o zaman

Tunus‟a Yafaya ticaret için yaz aylarında Çuhallı çarĢısındaki iskeleye gemi yanaĢır,bu 3

kardeĢ gemide Palvacı olarak görev yapıyorlardı,gemi burada 7 ,8 gün kalır ,arıza

yapmıĢtır.1876 yılında Rus Harbinden dolayı göç eden Lazların olduğunu Çuhallı da ki

kahvede bunları gören 3 kardeĢ gemiden kaçar Osmaniye deki tepeye çıkarlar burada

Sametoğluların (Ģimdiki Aydoğanlar) eski barakasında kalırlar.Sametoğulları bunlara çok

yardımcı olurlar tepeye çıkmaların amacı geminin gidip gitmediğini takip etmektir.Gemi 8

gün sonra ayrılır 3 kardeĢ kahveye inerler kahvedekiler Ayazlıya Salyancıların geldiğini

söylerler Mehmet dede ise “Ben Ayazlıya gidiyorum” der ve gider .Çünkü Salyancılar

akrabaları olur, Ayazlıya ilk gelenler Metetoğlu ( Ģimdiki Yamanlar) Çakmakçıoğlu Ömer ve

Salyancılar dır. Mehmet Dede Salyancılara gider tanıĢırlar çok mutlu olurlar dedem Ģimdiki

Tuzcuların bulunduğu tepeye çıkar oraları temizler ufak bir baraka yapar oturur tepeyi tercih

ediĢi eskiden çok sıtma hastalığı olurmuĢ çukurlarda bu ara dedem Ahmet dedeyi Ayazlıya

çağırır ama kabul etmez ben Osmaniye tepesinde kalacam der .Aydoğanlar bize iyi

yaptılar,iyi insanlar bize arka çıkarlar sen buraya gel der .Mehmet dede dinlemez o Ayazlıda

kalır, barakayı gören Metetoğlu Osman , dedeme barakayı sökmesini söyler , dedemde “ben

harpten kaçtım kimsem yok” der ama dinlemezler dedemi döverler, nasıl olsa bunun arkası

yok diye dedeme rahat vermezler , dedemde uysal insanmıĢ ve sapak mevkiine çıkar orada bir

kiĢi , 5 adet at ile Ereğli‟ye gidiyormuĢ bu kiĢi Abaza Hasan isimli bir kiĢi imiĢ.Dedem

sormuĢ bununla beraber Ereğli‟ye giderler, 6 ay orda kalır, o zaman Zonguldak Kömür

Ocaklarında Ġtalyanlar çalıĢırmıĢ o zamanın hükümeti Ġtalyanları kovar , ocağa Türklerin

alınacağını duyar , oradaki arkadaĢlarla beraber maden ocağına gider çalıĢmaya

baĢlar,Ġbrahim,Ġsmail,Ali adlarında 3 çocuğu olur bu hikayeyi çocuklarına anlatır, dedem zeki

ve çalıĢkan biri olduğu için babasına,”baba ben Ayazlıya gidip yerlerine sahip çıkacam” der

ama dedem kızar.1919 yılında Akçakoca‟ya gelir Salyancılara sığınır ve onlarda kalır yerlerin

Page 10: ayazli tarihi

azda olsa geri alır babasını çağırır ama çok nefret ettiği için Ayazlıya geri dönmeyeceğini

söyler ve gelmez hem ocakta çalıĢıyormuĢ 1928 de Zonguldak‟ta vefat etmiĢ.Ruhu Ģaad olsun

.Halen kabristanı Zonguldak‟tadır.Ġbrahim dedem tekrar Akçakoca‟ya gelir burada

çalıĢkanlığı ile köylünün beğenisini kazanır ve 1936 yılında muhtar olur.Ġsmail Oğlu da çok

tembelmiĢ ona hiç iĢ yaptıramazmıĢ ona çonçi(boĢ fındık kabuğu) dermiĢ. Ali ise çok

yaramaz, cin gibi imiĢ kendi akranları ile oyun oynar onları hep soyarmıĢ paralarını

alırmıĢ.Babası da oğlum sen büyüyünce büyük adam olacaksın dermiĢ.Yine Metetoğluları

rahat durmuyor memleketten gelenleri rahatsız ediyor bir gün Dursun Çakmak (Ġbrahim‟in

babası) kayabaĢına gelirler oralara rahat vermezler Çakmakçılar bunları geri püskürtürler,daha

sonra Abdu Deniz‟in babası Hamza‟yı rahatsız ederler. Hamza Ağa bunları küçük

Döngelli‟ye kadar püskürtür.Onlarda buradaki ormanları açıp sahiplenirler iĢte bu nedenle

Mehmet dedem buralara dönmez ama Ġbrahim dede bunları baĢarır.Ahmet dedeye gelince oda

Osmaniye yerleĢince Ayazlıdaki Metetoğulların kızı Zeliha hanımı evlenir,Mehmet dedeye

çağırır ben onlardan kız aldım gel der ama yine ikna edemez Ahmet dede Çuhallı ÇarĢısında

bir kereste dükkanında çalıĢmaya baĢlar iĢi iyi gider Ömer,Sefer,RaĢit,Hamdi adında

çocukları olur.Ġsmail dede ise oda kereste dükkanında çalıĢır iĢleri iyi gider maddi durumları

iyi olunca Osmaniye tepesinde o zamanın evlerini yaparlar ve onunda

Haydar,Havva,Elmas,Hatice ,Fatma Mustafa adlarında 6 çocuğu olur.Mehmet dedede

Ġbrahim-Ali-Ġsmail çocukları olur.Neticede Ġbrahim Zonguldak‟ta , Ahmet,Ġsmail

Akçakoca‟da kabristanı vardır.Bunlarla gelen Hamdi dede geriye memlekete döner.Rize ve

Sarpta baĢlayan serüven Akçakoca ve Zonguldak‟ta biter.

AKÇAKOCA ġEHRĠN ÇETELERDEN TEMĠZLENMESĠ

1920 Sevr antlaĢmasından sonra AkçaĢehir , Düzce , Bolu yolu ile Ankara ve iç

Anadolu‟ya bağlanınca en yakın yol bir deniz iskelesidir.ġehir merkezi çuhalı çarĢısıdır iyi

havalarda her gün yolcu vapuru,sayısız Ģilepler gelir giderdi.Tahmil ve tahliye iĢlemi

yapılırdı.Ġskeleden Bolu havalisinden çam , köknar ile zahire , hububat getiren develer ,

hayvanlar ve arabalar yüklerini boĢaltıp dönüĢlerinde gaz tenekeleri , mazot bidonları , balık

yağı, tuz , bakkaliye malzemelerini taĢırlardı. Hareketli bir ticaret merkezi olan Akçakoca

aynı zamanda savaĢlarda verdikleri Ģehitleri ve gazileriyle Ģöhret yapmıĢtır.Onun için devleti

erkan bir top hediye etmiĢtir .Akçakoca‟da Milis kuvvetlerin Akçakoca‟da eĢkıya çetelerin

baskılarından korumak için Ġpsiz Recep çetesinden yardım talep etmiĢtir.Ġpsiz Recep 1861‟de

Rize‟de Halda köyünde doğar Emiralioğuları‟ndan dır . 1. Dünya harbinde Ġstanbul iĢgal

günlerinde 65 yaĢında gemicilikle uğraĢırdı. Bir ara sabıkalaĢıp padiĢah tarafından aranıyordu.

Ġstanbul‟dan motorla Kefken‟e kaçtı. Rize‟li arkadaĢlarını toplayıp bir çete kurdu.Ada

yakınlarında gemileri soyar onunla geçimini sağlardı.Bu ara padiĢah Ġpsiz Recep‟i yakalatmak

için adaya 80 civarında jandarma gönderir ama Ġpsiz Recep‟i yakalayamazlar.Adaya geri

dönerler.Tekrar Fransız gemisi gelir , püskürtürler.Bunu duyan Ankara Hükümeti Ġpsiz

Recep‟e Albay Atıf Bey aracılığı ile Milli Kuvvetler emrine girer. 120 kiĢilik çete kurar ve

Abazaların Akçakoca‟yı kuĢattıklarını duyar ve buraya gelir. Abazaları püskürtür . Bu arada

1915 „te Bartın Rumları Safranbolu‟ya, Ereğli Rumları Bolu‟ya gönderlidir. Laz Emin çetesi

Ġpsiz Recep‟ten ayrılır, Fransızlara karĢı savaĢır kömür ocaklarındaki Fransızlar Ġtalyanları

soyarlar. Alaplı‟daki Rumları dağa kaldırıp öldürürler ,Yığılca Alaplı köylerindeki Rumlara

zulümler yaparmıĢ bu sırada Akçakoca Çayağzı köyünden Köroğlu Mustafa Akçakoca

Döngelli köyünden Baso Mustafa Pulyalar‟dan Ġpsiz Recep‟e katılırlar bu üç çete Üskübü

bölgesinde Bizanslılardan kalan Kurtsuyu köyüne giderler.Burada Yuvan isimli Rum

buralarda soygunculuk , talancılık , hırsızlık yaparmıĢ.Bu üç çete bu köydeki Rumları oradan

kovar. Ġpsiz Recep daha sonra Köroğlu Mustafa‟ya Ereğli - Akçakoca karayolu sahil Ģeridini

Page 11: ayazli tarihi

verir. Baso Mustafa‟ya da Düzce - Akçakoca yolunu emniyete almak için, asker kaçaklarını

Ankara Hükümetine bildirmek , dağdaki eĢkıyaları yakalama emrini vermiĢtir .Rum

liderlerinden 11 çete Akçakoca karakoluna konur bu arada Ġstanbul hükümetin boĢluğunu

doldurup hırsızlık , zina yapanları Ġpsiz Recep kurĢuna dizerek öldürür , Kefken - Ereğli

arasındaki bölgeyi eline alır.Yine Akçakoca , Abazalardan olan ġuayip Ünal bir çete kurar

Düzce‟nin Mengüç köyünden Hasan Ağa ile birleĢir ve Akçakoca Belediyesini basarlar ve

iĢgal ederler.Ankara Hükümetini protesto ederek padiĢah yanlısı olduğunu söylerler , bunu

duyan Ġpsiz Recep hemen harekete geçer , Sakarya kıyısındaki Caferi‟ye ve Karapınar‟daki

Abaza köylerine baskın düzenler , fakat burada bacağından vurulur,yanında bulunan Ayazlı

mahallesinden Ömer Çakmak-Ömer Sarı Ġpsiz Recep‟i Ereğli‟ye sandalla hastaneye

götürürler fakat Abazalar Akçakoca belediyesini kuĢatmıĢtır hastaneden kaçar ve yine aynı

kiĢiler yardımıyla Ģimdiki Karayolları kampın bulunduğu yere gelerek burada karargah kurar

sevk ve idareyi buradan yönetir,Abazaları püskürtür ve belediyeyi de iĢgalden kurtarır.

Baso Mustafa 1877 Borçka geriĢi Sagiri köyünden Döngelli köyüne gelmiĢtir.Laz

kökenlidir.YapmıĢ olduğu kahramanlıktan dolayı ve kalabalık sülale oldukları için Ankara

Hükümeti kendilerine Cumhur soyadını vermiĢtir.Halen mezarı Döngelli köyündedir.1954

yılında ölmüĢtür. Köroğlu Mustafa‟nın da mezarı halen daha Çayağzı köyündedir.1965

yılında ölmüĢtür. Ġpsiz Recep‟te Sakarya nehrinin kıyısındaki Yenimahalle‟de ölür.Mezar

kalıntıları halen vardır Bu üç çete Ereğli - Kefken arasındaki bölgeyi en iyi Ģekilde

korudukları için Ankara hükümeti bunlara baĢarı ödülleri verdiği halde kabul

etmemiĢlerdir.”Biz ülkemiz için yaptık” demiĢlerdir

SOKAK ĠSĠMLERĠ

1 BAHAR SOKAK 11

DOĞAN SOKAK 21

KARACA SOKAK 31 MELİH SOKAK 41

ŞİMŞEK SOKAK

2 BERKİN SOKAK 12

DÖNGELLİ SOKAK 22

KARTAL SOKAK 32

MUAMMER AKSOY SOKAK 42

TEKİR SOKAK

3 BEŞEVLER SOKAK 13

EMRAH SOKAK 23

KAYABAŞI SOKAK 33 NİLÜFER SOKAK 43

TEPELİ SOKAK

4 BURÇAK SOKAK 14

EREĞLİ SOKAK 24

KENEDY SOKAK 34 RÜZGAR SOKAK 44 TUNA SOKAK

5 CEYDA SOKAK 15 GAZİ SOKAK 25

KUMLUK SOKAK 35 SALKIM SOKAK 45

UMAK SOKAK

6 CEYLAN SOKAK 16

GONCA SOKAK 26

KÖKNAR SOKAK 36 SANAYİ SOKAK 46

ÜMRAN SOKAK

7 ÇELİK SOKAK 17

GÜNEY SOKAK 27

KÖROĞLU SOKAK 37 SALYANCI SOKAK 47

ÜMİTKENT SOKAK

8 ÇİĞDEM SOKAK 18

HEDEF SOKAK 28

KÜLTÜR SOKAK 38 SONÇAĞ SOKAK 48

YAKIT SOKAK

9 DEFNE SOKAK 19

KABASAKAL SOKAK 29

LİMANCIK SOKAK 39 SÜLÜN SOKAK 49

YAMANLAR SOKAK

10 DENİZ SOKAK 20

KADİFE SOKAK 30

MEHTAP SOKAK 40 ŞAHİN SOKAK 50

YAZLIK SOKAK

51 Y.AYAZLI SOKAK

AYAZLI MAHALLESĠ ĠSMĠ TÜRKĠYE’DE BAZI YERLERDE ANILMASI

Page 12: ayazli tarihi

Ordu Fatsa‟da , Çanakkale Dumluköy‟de , Trabzon‟un Araklı ilçesinde , Malatya „ nın

Hekimhan ilçesinde kullanılmaktadır.

NUFÜSU

Ayazlı 1280 hane , 4100 nüfusa sahiptir.1990 yılına kadar göç almayan Ayazlı 1990

yılından sonra sanayinin Ayazlıda daha fazla kurulması nedeni ile çok göç almıĢtır.Tarım

Kredi Kooperatifinin olduğu yerde eskiden at yarıĢları olur , fındık hasat‟ından sonra büyük

panayır kurulurdu burası Akınların (Emirhacıoğlu) idi , burası daha sonra BarıĢ Sitesi oldu.

Ön tarafı ise Faik Keskin‟lere ait olan yerde mısır tarlası olarak kullanılırdı , burası da Doğa

Konutları olur , eski orman deposu , Dursun Deniz‟lerin yeri de site haline getirilir,

Limancıktaki dere üstüne Hamit Hoca Yaman‟ın yerine de Düzceliler tarafından Bulak Sitesi

yapılır.Zonguldaklılar tarafından Postacı Mustafa Keskin„in yerine Saray Bahçe Konutları

yapılır.Hamiyet Sevil Ġlköğretim okul önü ormanlıktı ve buraya da Beyaz Evler ve Belediye

YeĢil Konutları inĢa edilir.KarĢı cephe fındık bahçesi idi buraya da değiĢik kesimlerden

insanlar bir site meydana getirirler.Sapak mevkiin de Mustafa Özdemir (TaĢçılar)‟ların

yerinede Erdemir‟liler bir site yaparlar.Burası da fındık bahçesi idi, Ak Evler ve Tunç

Motel„in bulunduğu yer ise Metetoğlu‟ların olup Erdemir‟de çalıĢanlar tarafından site haline

getirildi.Burada Hıdrellez bayramı kutlanırdı.Ayazlı mahallesi çok göç almıĢtır fındık

bahçeleri talan edilip siteler inĢa edilmiĢtir. Nüfus yoğunluğu en fazla yaĢanan bir yer haline

gelmiĢtir

AYAZLI MAHALLESĠNĠN ESKĠ MUHTARLARI

1. Ahmet Yaman 1890-1900 metedoğlu iĢi

2. Osman Yaman 1900-1905 metedoğlu iĢi

3. Ömer Çakmak 1920-1935 cuncuriĢi

4. Ġbrahim Tuzcu 1937-1961 kazhaiĢi

5. Ġbrahim Çakmak 1961-1970 papiiĢi

6. Necati GümüĢ 1970-1985 ahmadiĢi

7. Hüseyin Direk 1985-1990 sameliiĢi

8. Haydar AkbaĢ 1990-1995 momoliiĢi

9. Hüseyin Sarı 1995-2000 sağoliiĢi ,

10. Ġbrahim Çakmak 2000-2003 tikuçiiĢi

11. Çetin Çakmak 2003-2008 kemaleiĢi

12. Çetin Çakmak 2009- kemaleĢi

EĞĠTĠM

Page 13: ayazli tarihi

AYAZLI’DA AÇILAN OKULLAR

1954-Barbaros Ġlkokulu (1972 Barbaros ilk okulu yandı)

1973-Hamiyet Sevil Ġlköğretim okulu Ayazlı mah. Ereğli cad. Akçakoca/Düzce

03806187066-03806188991

1981-Lise ve Endüstri Meslek Lisesi Ayazlı mah. Döngelli cad. no:4 Akçakoca/Düzce

03806187060-03806187062

1995-Ġmam Hatip Lisesi Ayazlı mah. Ereğli cad. Akçakoca/Düzce 03806188932

2001-Anadolu Lisesi Ayazlı mah. Ereğli cad. Akçakoca/Düzce 03806188674-

03806188885

SAĞLIK

AYAZLIDA SAĞLIK DURUMU

Ayazlı mahallesinde hiçbir sağlık kuruluĢu yoktur,yalnız mobil sağlık hizmetinden

faydalanmaktadır,Osmaniye mahallesinde bulunan 2 nolu sağlık ocağından,ve Akçakoca‟daki

hastaneden faydalanılmaktadır

TARIM

EKONOMĠ

Ayazlıda Sevil Borunun bulunduğu yerde ve az daha ilerde (hacıtaĢ) çokça pirinç

tarları vardı atalarımız imece usulü ile arazinin üstünde su kanaletleri meydana getirip pirinç

tohumlarını bırakıp beklemeye alırlar daha sonra büyüğünce hasatı kaldırır öküz arabasıyla

mahalleye getirilir kurutmaya bırakılır daha sonra Dadi Havuli‟nin dübek taĢında dövülür

taneleri ayrılırdı.Ayazlıda mısırcılık çok ön plan da idi.Tarlalar imece usulü 3-4 kere çapa

yapılır.tohumlar saçılır büyür büyüyünce yine imece usulü hasat kaldırılır mahalleye getirilir

koçanları ayrılır bağ bağ yapılır selen derlere asılır kurutmaya bırakılırdı.Saplarını da

Page 14: ayazli tarihi

kurutulur hayvanlara kıĢ yiyeceği olarak saklanırdı.Ayazlıda arıcılık yapılmamıĢtır.Ayazlıda

hemen hemen her ev kendi bahçesini ekmektedir. Ayazlıda sebzecilik geliĢmiĢtir,meyvecilik

azdır ,tarla arazisi fazladır,buydağ ekim alanı en fazla olan

yerler,Dadalı,Beyören,Balatlı,Kurukavak tır.Meyvecilik en fazla

Koçullu,Beyören,Döngelli,Dadalı,Altınçay,,Balatlı,AktaĢ,Edilli,Uğurlu,,Kurukavak,Koçar

dır.Sebzecilikte Uğurlu, Kalkın,Altunçay yapılmaktadır Elma Kestane,Akça armut

Ceviz,Ġstanbul‟a getirilip satılırdı.Ayrıca atalarımız Karasu,Kocaali çevresine gidip

Sazlıklardan sazları kesip onlardan iĢledikleri hasırları rahmetli Ali Yomra bu hasır iĢlemeleri

alıp Ġstanbul‟a getirip satar aileler gelir elde ederlerdi

Lahana.Fasulye.Domates.Salatalık.Biber.Maydanoz.Bezelye.Taze soğan.Marul.gibi

sebzeleri bahçelerimizde görmekteyiz

AVCILIK

GöçmenkuĢları,çulluk,sarıkuĢ,bıldırcın,ördek,kaz,kuğu,üveyik,tarakçık orukçun,sığırcık

kuĢları bulunur,son zamanlarda ilaçlamalar yanlıĢ avlanmalar dolaysıyla av kuĢları azalmıĢ

yok olmuĢtur.Çevrede karga,karabatak,çokça devamlı olan kuĢlardır , tavĢan , çakal , tilki ,

domuz , ayı , sansar , kunduz , geyik , karaca bulunurdu.Ne yazık ki günümüzde

kalmamıĢtır.Eskiden atalarımız çulluğa gece lük üsle gider çuval çuval çulluk getirirlerdi ,

Harun Sarı , Mehmet Tuzcu , Avni Sandal gibi bozbakal , karabakal kuĢlarına sarmaĢıklara at

kuyruk kılından çubuklara takıp sarmaĢıklara konur tuzak yerine,kuĢlar çubuklara konar

tuzağa yakalanırdı.Birde balık ağını sarmaĢık ağacına sarıp , içine yemiĢ konurdu ve kuĢlar

içindeki yemiĢleri yerken ağaçta bağlı olan zil veya teneke çalardı , kuĢlar kaçarken ağlara

takılır ve yakalanırdılar.Ördek avına gidilir Ģimdiki sevil borunun olduğu yerde pirinç tarlası

vardır , ördekler buraları tercih ederlerdi atalarımız burada çok ördek avlamıĢlardır,birde

domuz avı olurdu mısır tarlalarını talan eden domuzları atalarımız çok vurmuĢlardır ama

maalesef atalarımız domuz avında yanlıĢlıkla birbirlerini vurmuĢlardır,bu nedenle bu av

sonraları bırakılmıĢtır.ġimdilerde ise mahalle çok kalabalıklaĢtığı için ve silah atması

yasaklandığı için avlanmada sona ermiĢtir

ORMAN

Kayın,gürgen,kestane,ıhlamur,çınar,meĢe vardır,ormancılık mahallemizde geliĢmemiĢtir

Akçakoca ve çevresi zengin ormanlarla kaplıdır 650 km2 orman alanı vardır1640 yılında

deniz kıyılarında 70 adet kereste dükkanları olduğunu evliya çelebinin Akçakoca

seyahatinden öğrenmekteyiz %50 kayın,% 20 meĢe,% 10 gürgen,% 10 kestane % zakkum

ağaçları vardır % 90 ormanla kaplı olduğu görülmektedir Akçakoca‟da Osmanlı zamanında

gemi yapımı çok önem teĢkil etmiĢtir,bununla birlikte

Sinop,Amasra,Ġnebolu,Cide,Alaplı,Ereğli de gemi yapımı çok yapılmakta idi .(1450-1750)

Gemi yapımı maalesef 1950 yılından itibaren sona ermiĢ Ģimdilerde sac gemi yapımına hız

verilmiĢtir .Zonguldak iline maden ocağına ağaç direği götürmek için melen deresine girilerek

ağaçlar kesilip buraya sevkıyatı yapılmıĢ ve ormanlar talan edilmiĢtir ,ayrıca 1919 yılından

itibaren de ormanlar talan edilip fındık ekimi yapılmıĢtır.

HasançavuĢ,HemĢin,Nazımbey,Esmehanım,Ketmenli,Uğurlu köylerinde orman alanı yoktur

en çok ta

Karatavuk,Kurukavak,Çayağzı,Akkaya,Dadalı,Deredibi,Balatlı,BeyörenTepeköy,Altınçay

AktaĢ dır Eskiden ormandan ağaç kesip ahĢap evler yapmıĢlar ama Ģu an betonarme binalar

yapıldığı için ahĢap binalara rağbet azalmıĢtır.Zaten denize sıfır olduğu için orman alanı pek

yoktur.Halen Töngelli köyünde Fehmi Tan , Ömer Hurmadal‟a ait kereste biçme atölyesi

Page 15: ayazli tarihi

vardır.ġimdiki Dursun Deniz‟e ait olan villaların olduğu yerde tomruk yükleme boĢaltma yeri

vardı.Ormandan gelen tomruklar sınıflara ayrılır istif edilir ,yükleme boĢaltma hep insan gücü

ile yapılırdı bunlardan Debreli Hasan Direk , Hüsnü Yomra , Nihat Yomra , Emin BaĢaran ,

Hüseyin Çakmak , Hasan GümüĢ gibi atalarımız indirme yükleme iĢini çok ağır Ģartlarda

yaparlardı.Çuhallı çarĢıda çok kereste dükkanlar mevcuttu ama buralarda teknolojiye yenik

düĢmüĢtür.Ayazlı‟daki depo daha sonra Çayağızına taĢınmıĢtır.Ayazlı‟da Limancık

mevkiinden Ak evlere kadar deniz kıyısında az da olsa küçük küçük ormanlar vardır. BaĢka

ormanımız yoktur deniz kıyısında olduğumuz için pek yoktur.Eskiden tomruklar özel

baltalarla yontulur Ģekil verilirdi.Bunu en iyi Osman ve Hasan Sandal kardeĢler

yapardı.Ayrıca keresteler 4 kazık üstüne ızgaralar yapılıp keresteler buraya çıkartılıp özel

büyük testerelerle bir kiĢi aĢağıdan bir kiĢi yukardan karĢılıklı bir Ģekilde keserlerdi çok

zaman alırdı ama Ģimdi teknoloji bu çalıĢmaları yok etmiĢ yerine makineler almıĢtır. Su hızarı

nadir kullanılmıĢtır Bitki örtüsü maki dir 500 metreye kadar orman altı bitkiler arasında

eğreltiotu,yabani çilek,dağ çileği yaygındır,defne,piren,kocayemiĢ,ardıç dağ gülü maki bitki

örtüsünü belirtir

HAYVANCILIK

Ayazlıda eskiden her evde büyük baĢ hayvanı vardı.Sütçülük , et besiciliği yapılırdı her evde

ağıl , selender vardı hayvan yiyeceği buralarda saklanırdı.1980 yılından sonra AB kriterlerine

göre mahallelerde artık hayvan yetiĢtirilmeyecekti.Ahırlar 2000 yılında

tamamen kapatıldı.Artık süt isteyenler sütü köylülerden isteyecekti yada köylülerden

alacaktılar.Ayazlıda kümes hayvancılığı da yapılmaktadır.Yukarı Ayazlı‟da Rahmi Direk

Koçullu‟da Hakkı Keskin , Mustafa Keskin , Ayhan BaĢaran‟a ait kümesler vardır.Kümes

hayvancılığı çok iyi bir Ģekilde devem etmektedir,ama büyükbaĢ hayvancılığı tamamen yok

olmuĢtur Eskiden süt süz ev olmazdı sütten bakraçlarla yoğurt,çömlek içinde yayık ayranı

yapılır peynir,süzme yoğurt,keĢ yapılırdı.Akçakoca‟da 1950 yılında 8841 sağman inek,796

manda,76 at,54 katır,140 eĢek 960 koyun,711 keçi vardı.

FINDIKÇILIK

Ayazlı‟da herkesin fındık bahçesi vardır.Atalarımız ormanları açıp Mehmet Arif

Madencinin memleketten getirdiği fındık fidelerini tedarik edip bunları dikerler Ayazlı‟da en

iyi fındığa Ġsmail Çakmak sahiptir .56 randıman gelmektedir.Eskiden tımar , çapalama , elle

tırpan yapma , toplama , öküz arabalarla taĢıma,sopalarla dövüp elle ayıklama,sık tellerden

yapılmıĢ bir aletle incesi kalını yaprağını tozunu ayıklama evrelerden geçirilirdi ama Ģimdi

toplama ,ilaçlama,gübreleme,tımar,motor ile tırpan yapmak,motor ile çapalama,patoz

makinesi ile fındığı harmandan kaldırılır,satıĢa hazır hale getirilir.Bunun içindir ki çok

pahallıya mal oluĢur. Fiskobirliğin değerinden düĢük fiyat verdiği için halk artık fındıkçılığa

sıcak bakmıyor.Ayrıca kümes hayvancılığı ile Ümran Boru fabrikasının kurulması bir etken

olmuĢturAyrıca1900 Yılında Trabzon‟dan gelen bostancı Hacı Ahmet Efendi ilk Akçakoca‟da

fındık ekmiĢtir.Fındık Ģubat - mart ayında ekilir. 2-3 yıl yetiĢmesi sürerdi. YetiĢmesi sıralar

4x4 ila6x6 arası olur. 6-8 fidan olur bir ocakta 60-70 cm kuyu açılır dikilirdi. Fındıkta kökler

derine gitmez .Fındık çeĢitleri Ģunlardır,Çakıldak , Kargalak , kan , incekara , kuĢ çeĢidi

zayıftır Tombul , palaz , foĢa , kalınkara , uzunmusa , ortadır. Mincane , cavcana , badem ise

en iyi fındıktır. Batum göçmeni Hocaoğlu Ömer Doğu Keredeniz sahillerinde gemi ile ticaret

yaparken bir gün Giresun Belediye BaĢkanı ve Rum Kaptanın tavsiyesi üzerine fındık

fidelerini fıçılar içinde Akçakoca‟ya getirir.Daha sonra Yenice köyünden köyün kurucusu

Page 16: ayazli tarihi

Kibaroğlu Hacı HurĢit , Kırıkoğlu Tahir , KeleĢoğlu Hacı Ġbrahim , Ali Oğlu Tufan Tefik‟ de

fındık fidelerini Akçakoca‟ya getiriler ama bu fındıklar uzun sopalarla dallar dövülerek

dökülürmüĢ.Bunlardan yağlı ,kara,sarı fındık etkilidir.1922 de Akçakoca‟da 4000 fındık

fidanı varmıĢ.1930 yılında merkezde bir değirmen kurulur.Sarı Hafızların Halit Arıkan

yerinde Hacıömer Aydın ın kurduğu değirmen elle çalıĢıyordu çok zahmetli idi.PeĢinden

Trabzonlu Abdulrezzak efendi kurdu hem kırıyor hem ihraç ediyordu .Ömer Aydın 1932 de

Osmaniye mahallesine daha geliĢmiĢini kurdu.1942Diyarbakırlı Cemil Efendi Osmaniye

mahallesine kurdu,daha sonra Vahit Yöntem 1945 yılında dizel motoru ile çalıĢan fabrikayı

kurdu Osmaniye mahallesinde,bu fabrikaların buraya kurulmasının sebebi sahilin düz ve açık

olması birde iskelenin burada olmasındandır.1947 yılında arabacı köyünden Hocaoğlu Ömer

köyünde dizelle çalıĢan fabrikayı kurdu.Hüseyin Horoz Değirmen Ağzında su gücü ile çalıĢan

küçük alternör ilavesiyle Akçakoca‟da ilk akü Ģarjlı fabrika kurulmuĢ oluyordu.1954

Fiskobirlik modern bir fabrika kurar.Fındıktan yağ,leblebi Ģekeri,helvası,ve çikolata alanında

kullanılır.Fındık yağını ilk Bekir Üstünel çıkarmıĢtır.

BALIKCILIK

Ġstavrit ,karagöz,izmarit,mezgit,kefal,zargana,tekir,gelincik,kayacık,dört ağız

gümüĢ balığı,kırlangıç,küçük köpek balığı , kılıç , vatoz , kalkan , iskorpit , çarpan ,

barbunya , lüfer,çinakop,uskumru,hamsi,palamut avlanır.Eskiden atalarımız Ayazlıda

meĢhur olan yunus balığı avcılığı yaparlardı.Güzel hava da dalgasız denizde sandallarla

açılıp , yunus balığının su üstüne çıktığı zaman,sandalla siya siya gidilir kürekler ile

hayvan korkmasın diye tüfekle ateĢ açılır ve vurulur.vurulduğu zaman bir insan gibi

ağlar.en çok 10 adet vurulunca kıyıya dönülür.kıyıda derisi soyulur ateĢ yakılır , büyük

fıçılara atılarak derisinden yağ imal edilirdi.Geride kalan eti bazı balıkçılar tarafından

yenilirdi.kalorisi çok yüksek olduğu için yağından ilaç ve sabun yapılırdı.hasta

çocuklara bu yağdan içirilirdi ve deniz kıyılarında çok curcuna olurdu.Ġstanbul‟dan

adamlar gelir fıçıları kamyonlara yükleyip götürürlerdi.Ayazlı halkı Ayazlı‟ya

geldiğinde fındıkçılık ve yunus balığı avcılığı ile geçinirlerdi.Yunus balığını en çok

Harun Sarı , Ali Rıza Keskin , Ġsmail Çakmak , Hüseyin Çakmak ,Ġbrahim Çakmak

avlarlardı. 1975 yılından sonra yunus balığı avcılığı sona erip yerine kalkan ,palamut

hamsicilik almıĢtır.yunus balığı Ģuan da bulunmasına rağmen avlanması yasaktır.Artık o

ticarette yapılmıyor.Daha sonra atalarımız aksam namazından sonra lüküs fenerini

Page 17: ayazli tarihi

sandalın önüne asarak kepçelerle zargana balık avını yaparlardı.Çok tutarlardı ve bütün

herkese dağıtırlardı.ġuan da zargana avı yapılmıyor.uskumru oltasında sarı ipek iplikle

misinanın ucuna takılır ve 10 kulaç suda uskumru avcılığı yapılırdı. 2. en çok avlanan

balık idi.Uskumru balığı ve kalkan balığı çok tutulurdu Cokey Sabri Üzmez‟in bir

arabası vardı ona yükleyip Ġstanbul‟a gider satılırdı.Paraları sonra Cokey Sabrı Üzmez

pay ederdi.Uskumru balıkcılığı‟da sonra erdi.Daha sonra kalkancılık ve palamut

balıkçılığı baĢladı.Ufak selelerle kilometrelerce ipe oltalar takılarak ufak seleler içine bu

ağlar konur oltanın ucuna salamura palamut balığı takılır.Denize açılınır kalkan balığı

dip balığı olduğu için ağır çapalarla denizin dibine bırakılır bir hafta bekletilir ve oltalar

çekilirdi çok miktarda kalkan avlanırdı.Yine bu güne kadar Ġstanbul‟a götürülür orada

satılırdı.Madrabazcılık olayı yoktu. 1975 den sonra Sürmeneli balıkçı Sefa Birinci

Orhan Bey madrabazcılığa baĢladı.Palamut ve kalkan balığı avcılığı 1980 yılından sonra

büyük gırgırlarla radarlı motorlar piyasaya çıktı yanlıĢ avlanma neticesinde bunlar yok

oldu.Olta balıkçılığı artık yerini büyük gırgırlara bırakmıĢ oldu.Kalkancılık yapılırken

deniz kıyısında ateĢler yakılır gece dönüĢü kim daha çok balık getirecek diye

beklenir.sahilde çok güzel görüntüler oluĢurdu daha sonra palamut ağları çıktı.Ġlk önce

Necmi Özer , Ömer DemirbaĢ, Mehmet Tuzcu , Ġbrahim Çakmak gibi kiĢiler bu ağları

Ġstanbul‟dan getirecek iĢledikten sonra denizde avlandılar ama maalesef palamut balığı

da o zamanlarda yok oldu.Zaman zaman da olsa olta balıkçılığı yapılıyor.Radarlı

gırgırlar olduğu için daha çok balık avlamayı bunlar yapıyorlar.Tirol avcılığı bu

balıkçılığın sonunu hazırladı çok zararı oldu daha doğrusu Denizcilik Bakanlığı

olmadığı için denizlerimiz yalnız bırakılmıĢtır.Sorumsuzluk had safhadadır.KayabaĢında

Ġlyas GümüĢ‟ün evinde kayalık da kefal ,lüfer olurdu durgun bir denizde balık gümüĢ

yapar parlardı.Yukarıdan gözükürdü ve ellen yukarıdan dinamit atılır ses ve basınçlan

balıklar ölürdü .Daha sonra balıklar dalma ve kepçe sureti ile balıklar toplanırdı.Lüfere

ve istavrite dıĢarıdan ağlarla çevirme yapılırdı.Fakat bu avlanma Ģuan da

yapılmıyor.Barbunya lüfer kefal için voli ağları atılıyor ama eskisi gibi randıman

vermediği için bir iki kiĢi hariç bu iĢle uğraĢmıyor.Kayalık koyunda kayalarda müthiĢ

bir Ģekilde midye vardır.Bizler denizde yüzerken bu midyeleri kayalardan sokup kumda

ateĢ yakıp onu ayıklar tavada toz biberli yağla kızartıp yerdik.Ayazlı‟da yaĢayıp da bu

midye‟yi yemeyen yoktur.Ama Ģimdiki nesil bunu da unutmuĢ durumdadır.Halen daha

kayalarımızda midye mevcuttur.1995 yılından sonra deniz salyangozculuğu tüp ile

dalma yöntemi ile deniz dibinden toplanır tırlara yüklenip Ġstanbul‟a götürülür.250

derece ateĢ de piĢirilip eti çıkartılıp piĢirilir konserve yapılır.Bunu Avrupa‟da Fransızlar

yerdi.Ayazlı‟da bu avcılığı halen Yavuz Yomra yapmaktadır.Eskiden süsleme sanatı

için kıyılarımız da deniz kabuğu ince salyangoz gibi deniz mahsulleri toplanıp

yapılırdı.Süsleme sanatında çok güzel eserler meydana gelirdi.Günümüzde hamsi ,

istavrit , Rus kafalı , çinakop , barbunya , palamut halen daha avlanmaktadır.Olta

balıkçılığının yerini büyük motorlar aldığı için artık iĢ profesyonele

dayanmıĢtır.Ayazlı‟da yaklaĢık 550 kiĢi balıkçılıkla uğraĢmaktadır.Bu balıkçılarda 7

metreden küçük 26 beygir gücünde 15 adet tekne mevcuttur.7 metreden büyük tekneler

10 adet tekne mevcuttur.Kıyı balıkçılığını yapan 60 adet tekne mevcuttur.Akçakoca

kıyıları balık yataklarına sahip değildir.Balık yatakları batıda Karasu , doğuda Alaplı ,

Ereğli arasındadır.Akçakoca‟da avlanan balıklar Karadeniz göçmen balıklarıdır.Bu

balıklar Akçakoca kıyılarında yoğunlaĢmıĢtır.Genellikle boğaz azgında

birikmektedir.Alabalık avcılığı mahallemizde yoktur.Balıkçılıkla çok büyük paralar

kazanıp geçimini sağlayan Ayazlı mahallesi sakinleri çok iyi bir denizcidirler.Kabotaj

bayramında bunu görmekteyiz. Ġlçemizde Melenağzı, Kalkın, köyleri ile Merkez

Mahallerinden yaklaĢık 550 kiĢi balıkçılıkla iĢtigal etmektedir.Bu balıkçılarda 7 metre

ve daha yukarı büyüklükte 18 adet tekne mevcuttur. 7 metreden küçük 10 ile 26 beygir

Page 18: ayazli tarihi

gücü arasında motoru bulunan tekne sayısı 150 adettir.Kıyı balıkçılığı yapan daha küçük

teknelerden 60 adet mevcuttur. Diğerleri tayfadır.Akçakoca kıyılarında balık yatakları

mevcut değildir. Balık yatakları Batıda Karasu doğuda Alaplı, Ereğli kıyılarında

rastlanmaktadır.Akçakoca kıyılarında balık yatakları mevcut değildir. Balık yatakları

Batıda Karasu doğdu Alaplı, Ereğli kıyılarında rastlanmaktadır.Akçakoca‟da avlanan

balıklar göçmen balıklardır.Karadeniz göçmen balıkları Akçakoca kıyılarında

yoğunlaĢmıĢtır. Genellikle boğaz ağzında birikmektedir. Göç mevsiminde Akçakoca

kıyıları ve açıkları verimli bir avlanma alanı olmaya baĢlar.

SANAYĠ

AYAZLI’DA SANAYI

Ayazlıda ilk sanayi küçük Töngelli mevkiinde Kemal Akdeniz‟e ait tersane kuruldu bu

tersane daha sonra kaldırıldı.Ümran Boru , Ġstanbul Ümraniye‟nin büyümesi sebebi ile oradan

kaldırılması gerekiyordu Anadolu‟da yer aranıyordu.Fabrika sahibi Orhan Yavuz o zaman

YaĢar Aydın ile samimi idiler.Konuyu Akçakoca‟ya taĢıdılar.Akçakoca‟ya girerken Orhan

Yavuz Dadalı köyü sırtlarını beğenir.Köye girerler muhtar Cavit Albayrak‟a

danıĢırlar.Yerimiz pahalı deyince vazgeçerler.Sapağa gelirler , denize yakın olduğu için

Ģimdiki yeri görürler.Orhan Yavuz‟un hoĢuna gider .Ayazlı sakinleri de maddi sıkıntılar

içinde idi.Çocuklarınızı da iĢe alacağız diye söz verilerek yerleri çok ucuz bir Ģekilde alarak

Ümran Boru sanayisini kurdular.Türkiye‟nin spiral boru da öncü bir kuruluĢudur ve

mahallenin gururudur.Sapak mevkiinde Fiskobirlik tesisleri vardır 5000 ton kapasiteli

Keramettin çarĢıdaki fabrika buraya taĢınmıĢtır.Küçük Töngelli mevkiinde 300 ton kapasiteli

Sevil Boru fabrikası vardır.Fehmi Yomra yerini satmıĢtır.Daha önce pirinç tarlası idi.115

tonluk profil fabrikası aynı bitiĢiktedir.1500 tonluk Ağır Haddecilik Makine Sanayi

vardır.1998 de 14 tonluk Çınar Boru fabrikası da Sevil Profilin yanında kurulmuĢtur. Ümran

Boru iki değiĢik yöntemle üretilmektedir. Toz altı Spiral Kaynak Elektrik Rezistans Boyuna

Kaynak[ERW].Bu katalog materyal hazırlanması boru iç ve dıĢ kaplaması ve kalite kontrol

üzerinde detaylar ile birlikte ÜMF yöntemle üretilen çelik borularını hakkında bilgi

vermektedir. Ümran Boru ÜMRANĠYE-ĠSTANBUL AKÇAKOCA-DÜZCE--. BELÇĠKA

olmak üzere 3 fabrikada gerçekleĢmektedir. Ümran boru 1987 yılında üretime geçen

Akçakoca fabrikası deniz aĢırı nakliyatlar için çok uygun konumda Karadeniz sahilinde yer

Page 19: ayazli tarihi

almaktadır. Bu fabrika 60.000 metrekare kapalı , 400.000 metrekare arazi üzerine inĢa

edilmiĢtir.Akçakoca fabrikasında 2 inçten 16 inçe kadar dıĢ çapta boru üretilmektedir.Su, gaz

, petrol , sondaj borusu üreterek Akçakoca tesisi yılda 350.000 tonluk üretim kapasitesi ile

ülkemiz sanayimizin devlerin arasındadır.Diğeri ise Flemalle Fabrikası Liege‟ de Meuse

Nehri yanında 90.000 metrekare arazi ve 150.000 metrekare kapalı alanda inĢa

edilmiĢtir.20inç , 68inç , 5 mm kalınlıktadır. SAW spiral kaynaklı boru üretimi

yapılmaktadır.Ümran hizmeti kendi bünyesinde ÜMRAN TAġIMACILIK A.ġ.ve genel hattı

konstrüksiyonunda uzmanlaĢan inĢaat Ģirketi ORYATAġ ve TĠCARET tarafından

desteklenmektedir.1967 yılında Ümraniye.de kurulan fabrika kaldırılmıĢtır. .Daha sonra

Akçakoca öteli Ayazlı mahallesi mezarlığı arasında büyük gemi yapım atölyeleri vardı bu

atölyeler sonra tek kaldı Cideli Mehmet usta yıldırım( halen sağdır) bu atölyeyi devam

ettirmiĢtir. 1985 yılında oda kapatmıĢtır,Ayazlı mahallesinde cami altında Sami Tana ait bir

atölye vardı .1987 yılında oda kapatıp Kefken adasında halen bu iĢi sürdürmektedir,Ayazlı

mahallesinde en son olarak Ġlyas GümüĢe ait atölye vardır halen devam etmektedir

1-AĞIR HADDECĠLĠK SAPAK MEVKĠ

2-AKÇABEY PASLANMAZ ÇELĠK SAPAK MEVKĠ

3-AKÇAKOCA BORU EREĞLĠ YOLU ÜZERĠ

4-ÇELĠK Ġġ EREĞLĠ YOLU ÜZERĠ

5-ÇINAR BORU EREĞLĠ YOLU ÜZERĠ

6-MACĠT BORU EREĞLĠ YOLU ÜZERĠ

7-MMZ ONUR BORU SAPAK MEVKĠ

8-ÖZBORSAN SAPAK MEVKĠ

9-SEVĠL BORU EREĞLĠ YOLU ÜZRĠ

10-ÜMRAN BORU SAPAK MEVKĠ

11-YALÇIN Ġġ HĠDROLĠK SAPAK MEVKĠ

12-HAS Ġġ MAKĠNE SAPAK MEVKĠ

13-GÜNSAN GÜNEġ ENERJĠ SAPAK MEVKĠ

14-ÖZ Ġġ METAL SAPAK MEVKĠ

15-ÖZGÜR METAL SAPAK MEVKĠ

16-BAġARAN ROMORK SAPAK MEVKĠ

17-ÜNAL ROMORK SAPAK MEVKĠ

18-KURTULUġ TORNA SAPAK MEVKĠ

19-KOÇ TORNA SAPAK MEVKĠ

20-TEKNĠK Ġġ SAPAK MEVKĠ

21-YILDIZ ÇATI ĠġLERĠ SAPAK MEVKĠ

22-TOPALOĞLU FERFORJE SAPAK MEVKĠ

22-KAYIKÇI DEMĠR DOĞRAMA SAPAK MEVKĠ

23-ALTAN DEMĠR DOĞRAMA SAPAK MEVKĠ

24-AYKUT DOĞRAMA SAPAK MEVKĠ

25-ÖZDEMĠR SICAK VE SOYUK DOĞRAMA SAPAK MEVKĠ

PETROL

Page 20: ayazli tarihi

Ayazlı mahallesi sanayi bakımında son yıllarda büyük aĢama göstermiĢtir. Ayazlıda

1976 da bulunan doğal gaz o zamanın hükümeti tarafından çıkartılmamıĢ pahalı oluĢu

nedeni ile daha sonra Ayazlı ya 9 km uzakta Ayazlı -1 Ayazlı 2 kuyuları açılır , bu

çalıĢmalara haziran 2004 de baĢlanmıĢtır , buna ilaveten Ayazlı 2 Ayazlı 3 kuyuları da

bağlanır , Ayazlı 2 de 920 , 5 ve 1045 metrede 9 milyon feet-gün Ayazlı 3 de 747 ve 1067

metrede 8,7 milyon feet-gün gaza rastlanmıĢtır.Toplam Türkiye‟nin yıllık gaz ihtiyacın 30

milyon metreküptür,günde, açılan 14 kuyudan 2 milyon metreküp gaz

pompalanmaktadır.843.000 dönüm üzerinde7 ayrı petrol aranır 14 kuyu açılır deniz

altından 18 kilometre borular döĢenerek Çayağzı‟nda ki BOTAġ tesislerine gelen gaz

daha sonra ulusal Ģebekeye bağlanmak üzere Düzce - Demiraçma köyüne pompalanıyor.

TURĠZĠM

Page 21: ayazli tarihi

Ayazlıda Ġbrahim ve Ġrfan kardeĢlere ait 4 yıldızlı bir otel vardır.Küçük Döngellide 1

yıldızlı otel vardır.Emrullah deniz plajı (Akçakoca oteli yanı) burada eskiden yabancı turistler

gelir çadır kurar ve denize girerlerdi.Çakmakçı oğullarının kayabaĢı plajı , kuytu sakin

temizdir eskiden atalarımız güreĢlere çok meraklı idiler burada sık sık güreĢler tutulurdu

ayrıca futbol ,voleybol oynanırdı.Yomraların kayalık plajı kuytu,sakin,temizdir burada midye

çıkartılır yazın hemen,hemen herkes midye toplar orda piĢirir yerdi,deniz salyangozu

istiridye,deniz boncuğu bunlar kıyıda toplanır süsleme sanatında kullanılmak için satılır gelir

elde edilirdi,ama maalesef Ģimdi kaybolmuĢ durumdadır,gençlerde ilgi göstermiyorlar

zaten,ayrıca kayaların çok olması nedeniyle atalarımız burada 4-5-metre uzunluğunda sırık

ucunda yazın hemen,hemen herkes midye toplar orda piĢirir yerdi,deniz salyangozu

istiridye,deniz boncuğu bunlar kıyıda toplanır süsleme sanatında kullanılmak için satılır gelir

elde edilirdi,ama maalesef Ģimdi kaybolmuĢ durumdadır,gençlerde ilgi göstermiyorlar

zaten,ayrıca kayaların çok olması nedeniyle atalarımız burada 4-5-metre uzunluğunda sırık

ucunda 4-5 olta olan balık avlama metodu ile balık avlarlardı,Limancık plajı ise yabancı

turistler gelir çadır kurarlar denizde güneĢlenirlerdi,çok uzun kumsalı vardı ama maalesef

Akçakoca‟ya liman yapılınca karayel rüzgarı estiği zaman deniz kumu getirmediği için

plaj eski özelliğini yitirmiĢ durumdadır, o gün bu gün burası hep taĢlıktır,bulak site sakinleri

rahat bir Ģekilde denize giremezler çok az miktarda kumsal var vatandaĢlar burayı fazla tercih

etmezler,eskiden atalarımız yine kayabaĢı plajında olduğu gibi burada da

güreĢ,futbol,voleybol,çelik çomak oynanır,atalarımız balıkçığı yaparken burayı daha fazla

kullanırlardı.Küçük Töngelli plajı halen mükemmel bir plajdır uzun kumsalı temiz deniz var

burayı Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında çalıĢanlar tarafından daha çok kullanılıyor.Emrullah

deniz kumsalında iskele vardı çok iĢlekti Limancıkta bir iskele vardı çok iĢlekti atalarımız bu

iskeleyi kullanırlardı Küçük Töngelli iskelesini doğu Karadeniz göçünden gelen Töngelli

sakinlerlince yapılmıĢtır burayı en çok Töngelli sakinleri kullanmıĢlardır.Töngelli köyüne

buradan ulaĢtıkları için buraya bu ad verilmiĢtir.Ayazlıya yazın çok turist gelir çarĢı içinde

denize girilme imkanı az olduğu için ayazlı plajları daha uygun daha sakin ve temiz olduğu

için tercih ediliyor,Ayazlıda pansiyonculuk hiç yoktur,ak evler ve çevresinde kurulan

siteler,limancıkta kurulan siteler , Akçakoca otelinin yanına kurulan BarıĢ Sitesi , Dursun

Deniz‟e ait kurulan siteler vardır.Ayazlıda limancıkta eskiden kartal yuvası diye gazino çay

bahçesi olup buraya amatör futbol kulüpleri kampa gelirdi.Küçük Töngelli kesiminde YaĢar

Aydın‟a ait bungalov tipi ev ve çay bahçesi var,ali aydına ait gazino var,ak evlerde çay

bahçesi ve kafeteryası mevcuttur.BarıĢ Sitesi önünde 1 adet tenis kortu ,1 adet basket ,

voleybol sahası , kafeteryası,çok güzel yürüyüĢ parkuru vardır.Ayazlı turizm de plajı yürüyüĢ

parkuru , doğa manzarası , oteli ile cennet bir mahalledir

Page 22: ayazli tarihi

TURĠZM ĠSLETME BELGELĠ KONAKLAMA TESĠSLERĠ

TESİSİN ADI TELEFON FAX ADRES OTEL AKÇAKOCA (****)

6114525 6114440 Ereğli Cad.23

DĠAPOLĠS OTEL

(****) 6113741 6113790 Ġnönü Cad.

VADĠ OTEL (**)

6188484 6187053 Sapak Mevki

ĠPEK OTEL (*) 6113828-5843 -- Hacı Yusuflar Mh. TEZEL KAMPĠNG

PAN. 6114115 --

Esentepe Yolu

Üzeri

MAHALLĠ ĠDARELERDEN BELGELĠ KONAKLAMA TESĠSLERĠ

RESMĠ KURUMLAR

TESĠSĠN ADI TELEFON FAX ADRES

ÖĞRETMENEVĠ 6114106-9279 6113701 Esentepe Yolu

Üzeri

OTELLER

TESĠSĠN ADI TELEFON FAX ADRES

AKÇAġEHĠR

OTEL 6119306 --

Ġstanbul Cad.

No:178

BAYRAKTAR

OTEL 6116777-6677 -- Atatürk Cad.

DĠAS OTEL -- Yalı Mah.

ESENTEPE

OTEL 6117879 -- Esentepe

GÜNBATIMI

TESĠSLERĠ 6119161-9162 -- Kale Yolu Üzeri

KOÇAN OTEL 6112122 6112194 ĠĢgören Cad.

MELENAĞZI

OTEL 6286540 6286542 Melenağzı Köyü

MESEN OTEL 6114436 -- Edilli Çanak Mevkii

PRESTĠJ APART

OTEL 6116431 -- Flamingo

SEZGĠN OTEL 6114162 -- Atatürk Cad.

Page 23: ayazli tarihi

YILMAZ OTEL 6114741 6114742 Atatürk Cad. No:30

PANSĠYON VE BUNGALOWLAR

TESĠSĠN ADI TELEFON FAX ADRES

AKÇAġAR

PANSĠYON 6217178 6217422 Kumpınar Mevkii

ALSA

BUNGALOW EV. 6286444 6286443 Karaburun Mevkii

BAHAR

PANSĠYON 6114535 -- Çınar Sok.No:4

BAYRAM

PANSĠYON 6286257 -- Karaburun Mevkii

CAN APART

PANSĠYON 6119665 -- Kale Yolu Üzeri

ÇAMLIK

PANSĠYON 6224132 --

Kalkın Köyü

Mevkii

ÇINAR

PANSĠYON 6286288 -- Karaburun Mevkii

EMEL

PANSĠYON 6114682 -- Ankara Cad.

GÜÇLÜ

PANSĠYON 6115843 --

Değirmenağzı

Mevkii

HUZUR 6224262 -- Kalkın Köyü

Page 24: ayazli tarihi

BUNGALOW EV. Mevkii

KAR

BUNGALOW EV. 6286223 -- Karaburun Mevkii

KIZILIRMAK

PANSĠYON 6286546 -- Karaburun Mevkii

MERCAN

PANSĠYON 6118746 --

Çuhallı ÇarĢısı

No:15

MUTLU

PANSĠYON 6116655 -- Çınar Sok.

DEMĠR

PANSĠYON 6286261 -- Karaburun Mevkii

TUNÇ

PANSĠYON 6187160 -- Tersane Mevkii

KAMPĠNGLER

TESĠSĠN ADI TELEFON NO ADRES

HAMBURG

KAMPĠNG 6112991-6116577 Değirmenağzı Mevkii

ĠSKELE KAMPĠNG

HELLO 6187546 Ereğli Yolu Mevkii

KAMPĠNG MARTI 628 6247 Karaburun Sahili

KAMPĠNG 6187650 Çayağzı Köyü Sahili

LOKANTA VE PİDE SALONLARI

TESĠSĠN ADI TELEFON NO ADRES

AKBEY RESTAURANT 6113233 Atatürk Cad.

ALĠ BABA PĠDE SALONU 6112474 Ġnönü Cad.

ANTEP SOFRASI 6119191 Cumhuriyet Meydanı

BALIKEVĠ 6114369 Balıkçı Barınağı Yanı

BARINAK BALIK

LOKANTASI 6118730 Balıkçı Barınağı

BÜLENTĠN PĠDE SALONU 6117197 Kumpınar Mevkii

ÇINAR ALABALIK TESĠSLERĠ 627 8267 Koçar Köyü

DOĞA RESTAURANT 6114747 Cumayanı Mesire Yanı

EVĠM MUTFAĞI 6118274 Misafir Sokak

GURME ET BALIK

LOKANTASI 6118320 Değirmenağzı Mevkii

HAMSĠ BALIK LOKANTASI 611 8291 Balıkçı Barınağı Yanı

HAYDAR USTA KÖFTE

SALONU 6115950 Ġnönü Cad.

Page 25: ayazli tarihi

HUZUR LOKANTASI 6118500 - 6117900

HÜLYAM IZGARA SALONU 6112352 Servet Bilgi Sk.

ĠSKELE RESTAURANT 6112658 Balıkçı Barınağı

KADIOĞLU KIR PĠDESĠ 6113223 Bahadır Yalçın Cad.

KAMELYA RESTAURANT 6113033 Atatürk Cad.

KANTĠN LOKANTASI 6116131 Misafir Sokak

KARDEġLER LOKANTASI 6114115 Cumhuriyet Meydanı

ÖMÜR LOKANTASI 6112637

ÖZGÜNEY KEBAP SALONU 6115335 Misafir Sk.

YENĠ LĠMAN RESTARUANT 6112424 Balıkçı Barınağı

ZEKAĠ'NĠN YERĠ BALIK LOK. 6117903 Değirmenağzı Mevkii

TARĠHĠ YERLER

Ayazlı‟da Haydar Çakmak‟a ait Koçulu da ki fındık bahçesinde ve Mehmet Arif ,

Civanali‟lerin bulunduğu fındık bahçelerinde Akçakoca‟nın ilk kuruluĢ yeri olan eski Bitinya

Krallığın yaĢadığı M .Ö. 296 Da bu yerlerde halen eski kalıntılar vardır. Dadalı ve Döngelli

köyü arasında yaĢayan Bitinya lılar eski değirmenin ve kiremit ocağın orda sübyan mektebine

ve kiliseye gitmek için Dadalıdan buraya bir yol yaparlar ayrıca ticaret ve denize inmek için

bir yol yaparlar Ģimdiki sanat okuluna çıkan yol bu yollar halen kullanılmaktadır. Bu yollar

Bolu ve Düzce‟den gelen nakliyatlar bu yollardan yapılırdı Ģimdiki yol yoktu ,Çuhallı,

Beyveren ,Balatlı tepelerinden Çilimli‟ye 4 saatte yaya olarak çıkılırdı birde Çuhallı Dadalı

Altunçay dağlarını aĢıp Düzce Tavuk köyden Beçiyörüklerden ,Melen deresi geçilerek

Düzceyeye varılırdı.Daha sonra Bolu vilayetinde Kabalak köyünden fen memuru vardı bu

zatın Kabalak köyün kalkınması için yeni yolu buradan geçirmeyi baĢarmıĢtır Akçakoca

Deredibi Haciz Kabalak Üskübü ve Düzce ye bağlanmıĢ Ģimdilerde de yol otoban olarak son

Ģeklini almıĢtır .Eski yol 1903 yılında yapılmıĢtı mühendisi ve mutahiti Zeki efendidir Bolu

eĢrafından Duhani zade ailesindendir .2 adet su kuyusu bulunmaktadır. Yomra‟ların

kayalığında tam burun kısmında betondan yapılmıĢ bir dehliz bulunmaktadır.Bu dehlizlerin

biri Çayağzı deresinin denize aktığı uçta Saray Tepededir.Birde Karaburun‟dadır.Bu dehlizler

Ruslar Akçakoca‟yı bombalarken bu dehlizlerden makineli tüfeklen karĢılık

veriliyordu.(1878-1916) Telefon baz direklerin bulunduğu ġaban Koç‟un yerinin karĢısındaki

Mehmet Kamber‟e ait yerde 1961 yılına kadar jandarma karakolu vardı ve bu karakol

zamanla çöktü ve talan oldu. Ayrıca Salyancıların tepesinde de jandarma karakolu vardı

burası da münkariz olmuĢtur Koçullu‟da ki mezar kalıntılar araĢtırılırsa daha da tarihin

derinliklerine gidileceğine inanıyorum.Eski değirmenin olduğu yerde Lazimark tarafından

yapılan kilise ve sübyan mektebi Ģu anda kestane ağacı dibinde bir adet mezar taĢı kalıntısı

Page 26: ayazli tarihi

vardır bu bize bu kilisenin burada var olduğunu gösteriyor buralarında incelenmeye alınması

gerekmektedir.ġuan Sevil borunun bulunduğu yerde Fadıllar köyü vardı bu köy 1620 yılında

Akkazak korsanları tarafından yok edilmiĢtir,Döngelli köyün kuruluĢluda 1878 de burada

olmuĢtur daha sonra sivrisinek ve su yüzünden köy daha yukarı taĢınmıĢtır,Ģimdilerde ise

profil fabrikaları mevcuttur,1878 yılında deniz kenarında iskele vardı bu iskele 1936 yılında

deniz tarafından tahrip edilmiĢtir,buraya bundan dolayı atalarımız iskele denirdi,keza bu

iskeleyi kurtuluĢ savaĢında Ġpsiz Recep çok kullanmıĢtır.Ayrıca Bitinya,Büyük

Ġskender,Ġran,Osmanlı Ayazlı sahillerinde yıllarca savaĢlar yapmıĢlardır,ġimdilerde Dursun

Denize ait villaların olduğu yerde jandarma karakolu vardı Ġpsiz Recep bu hapishaneyi çok

kullanmıĢtır,daha sonra buraya Bolu,Düzce,Akçakoca köylerinden gelen kereste ve maden

direkleri burada toplanır buradan Zonguldağa sevkıyatı yapılırdı.ġuanda barıĢ sitesin inin

bulunduğu yerde at yarıĢları yapılırdı,daha sonra panayırlar yapılırdı,bunlar tarih olunca

burası bir site haline gelmiĢtir

AKÇAKOCA OTELĠ

YATAK : 170

ODA : 7

YILDIZ : 4

Hava alanı uzaklığı : Ġstanbul Sabiha Gökçen 190 km,Atatürk 250,Ankara Esenboğa 250 km

dir

Otogara uzaklık : Otobüs Firmaların Ģehir içi servisleri vardır

Denize uzaklık : Denize sıfır

Plaj özellikleri : 5000 metrekare kumsal özel plajı,Ģezlong plaj havlusu hizmetleri

Diğer bilgi : Merkezi ısıtma,kara tarafı balkon yok kara tarafı ilave yatak açı

Diğer bilgi : Merkezi ısıtma,kara tarafı balkon yok kara tarafı ilave yatak açı

ULAġIM

Page 27: ayazli tarihi

Batı Karadeniz‟in önemli turizm merkezlerinden biri alan Akçakoca; Ġstanbul, Ankara, Bursa,

Kocaeli gibi metropollere 2.5 – 3 saat uzaklık da olup otoyolla çok kolay bir ulaĢıma

sahiptir.Hangi yönden gelinirse gelinsin D.100 otoyolunun Düzce ili turnikelerinde çıkıĢ

yapılarak Akçakoca yoluna girilir. 35 km.lik Ģehirlerarası yolu yeĢillikler içinde kat ederek

Akçakoca‟ya varılır.

Akçakoca‟ya Ġstanbul ve Ankara‟dan düzenli olarak otobüs seferleri vardır. Belli baĢlı

firmalar: Üstün Erçelik , Metro , Ulusoy...

Ayrıca Bursa üzerinden Antalya – Ġzmir seferlerini yapan Kdz. Ereğli bağlantılı otobüslerden

bu istikamette seyahat edecekler yararlanabilirler.

AKÇAKOCA'YA ULAġIM SAĞLAYAN FĠRMALAR VE TELEFON NUMARALARI

Ġstanbul Ulusoy = 0 212 664 06 40 - 0 216 388 77 22

Ġstanbul Metro = 0 212 658 07 71 - 0 216 333 29 37

Ġstanbul Üstün Erçelik = 0 212 658 01 20 - 0 216 333 27 82

Ankara Metro = 0 312 224 07 85 - 0 312 224 07 86

Ankara Üstün Erçelik = 0 312 224 16 67

Ġzmir Metro = 0 232 486 55 70

Ġzmir Üstün Erçelik = 0 232 435 30 07

Bursa Metro = 0 224 261 50 52

Bursa Üstün Erçelik = 0 224 254 99 93

AKÇAKOCADAN ANADOLUYA TAġIMACILIK YAPAN FĠRMALAR

Peron

No Otobüs Firması Telefonu

Otobüs

KalkıĢ Otobüs VarıĢ Otobüs Firması Web Sitesi

DÜZCE

GÜVEN KOOP.

Düzce

0380 444

67 81

Otogar: 512 29 25-

512 29 20

Faks: 512

37 33

Akçakoca:

618 72 72

Düzce

Bolu,

Kdz.Ereğli,

Alaplı,

Zonguldak,

Ġzmit-

Gebze,

Ġstanbul,

Ankara,

Antalya-

Alanya,

Bursa-

Gemlik,

Balıkesir-

Bandırma-

Erdek,

EskiĢehir,

Kütahya,

Afyon,

Burdur,

Denizli,

www.duzceguven.com.tr

Page 28: ayazli tarihi

Aydın,

Akhisar,

Bodrum,

Yalova

AYDOĞAN

TURĠZM Düzce

0380 444

61 55

Otogar: 512 09 45

merkez:

523 39 33

Düzce Bafra,

Samsun www.aydoganturizm.com

BARIġ

TURĠZM Düzce

0380 444

00 34 Düzce

Elazığ,

Tunceli,

Zara,

Erzincan

www.baristurizm.com

EFE TUR Düzce

0380 444

00 10

Otogar 1: 514 17 17

- 514 14

34

Otogar 2: 514 66 53

ÇarĢı: 514

66 53 -

524 48 82

Akçakoca

Otogar:

618 91 50

Akçakoca

ÇarĢı: 611

84 44

Akçakoca-

Düzce

Akçakoca-

Bursa, Ġzmit,

Adapazarı

Düzce-

Kdz.Ereğli,

Zonguldak,

Ġzmit, Bursa,

Yalova,

Ġzmir

www.efetur.com.tr

HAS TURĠZM

Düzce

0380 444 0

631

Otogar: 514 17 17

Düzce

Aksaray,

Adana,

Hatay

www.hasturizm.com.tr

HAS

DĠYARBAKIR

SEYAHAT

Düzce

0380 444

11 21

Ġstanbul-

Diyarbakır

Güzergahı

Ġstanbul,

Adapazarı,

Düzce, Bolu,

Ankara,

Aksaray,

Pozantı

Adana,

Gaziantep,

ġanlıurfa,

Siverek,

Diyarbakır

www.hasdiyarbakir.com.tr

KANBEROĞLU

TURĠZM Düzce

Akçakoca:

0380 618 Akçakoca

Trabzon,

Rize www.kanberoglu.com.tr

Page 29: ayazli tarihi

72 72

LÜKS

GÜMÜġHANE

TURĠZM Düzce

0380 444

44 29 Düzce

Bolu,

Samsun,

Ordu,

Giresun,

GümüĢhane,

Ġstanbul,

Ġzmit-

Gölcük-

Karamürsel,

Yalova,

Orhangazi-

Gemlik-

Bursa

www.luksgumustur.com

METRO

TURĠZM Düzce

0380 444

34 55

Otogar: 523 02 92-

524 18 61

Düzce

Ġstanbul,

Ordu,

Trabzon- Of,

Rize, Hopa,

Artvin,

Bingöl, MuĢ,

Bitlis, Siirt,

Van,

Kayseri,

Malatya,

Elazığ,

Diyarbakır

www.metroturizm.com.tr

ÖZLEM

ARDAHAN

SEYAHAT

Düzce

Otogar: 0380 523

39 33

Düzce

Trabzon,

Rize,

Ardahan-

Çıldır

www.ozlemardahan.com

No: 7 PALANDÖKEN

TURĠZM Düzce

0380 444

000 9

Otogar: 523 02 92

Düzce

Amasya,

Erzincan,

Erzurum

www.palandokenturizm.com.tr

PATNOS

ĠTĠMAT

TURĠZM Düzce

Otogar:

0380 523

39 33

Düzce Patnos- Ağrı www.patnositimat.net

SAKARYA VĠB

TURĠZM Düzce

0380 444

54 54

Otogar:

523 39 33

Düzce

Ġstanbul,

Ġzmit-

Gölcük-

Karamürsel,

Sakarya,

Ankara,

Çorum,

Samsun,

Ordu,

Giresun,

www.sakaryavib.com.tr

Page 30: ayazli tarihi

Trabzon

S.S SĠNAY 57

TURĠZM Düzce

Otogar: 0380 523

39 33

Düzce

Karabük,

Kastamonu,

Sinop

www.sinay57.com.tr

SÜZER

TURĠZM Düzce

Otogar:

0380 523

02 92

Düzce

Samsun,

Ordu,

Giresun,

Trabzon

www.suzerturizm.com

ÜSTÜN

ERÇELĠK

TURĠZM Düzce

Otogar: 0380 524

48 82- 524

42 50

Akçakoca

Merkez:

611 32 30

Akçakoca

Sapak: 618 75 85-

618 85 75

Düzce-

Akçakoca

Kdz.Ereğli,

Kozlu,

Zonguldak,

Bolu,

Adapazarı-

Hendek,

Ġstanbul-

Tuzla,

Ankara,

Antalya-

Manavgat,

Balıkesir,

Bursa,

Ġzmir,

Bilecik,

Kütahya,

Isparta,

Ġzmit-

Gölcük,

Marmaris

www.ustunercelik.com.tr

VAN ERCĠġ

ĠTĠMAT

TURĠZM Düzce

0380 444

00 87

Otogar:

523 35 61

Düzce Van- ErciĢ www.vanercisitimat.com.tr

VARAN

TURĠZM

Düzce/Akçakoca

0380 444 8

999

Akçakoca

Otogar: 618 91 50

ÇarĢı: 611

84 44

Akçakoca

Kdz.Ereğli,

Kozlu,

Zonguldak,

Düzce,

Ġstanbul

www.varan.com.tr

YENĠ MĠDYAT

SEYAHAT Düzce

Otogar: 0380 524

48 82

Düzce Midyat www.yenimidyatseyahat.net

Page 31: ayazli tarihi

KÜLTÜR

KÜLTÜR

AYAZLI’DA EV TĠPLERĠ

Akçakoca‟da Meskenler yapılıĢ tarihlerine göre üç tiptir.

1-En Eski Tip Evler

Bu meskenler, tek katlı, dikdörtgen planlı, yan odaları küçük, mutfakları geniĢtir. Bazılarında

eve yakın yapılmıĢ fırın bulunur. Kasabaya ve ana yollara yakın köylerde bu tip evler

azalmıĢtır.

2-Ġkinci Tip Evler

Ġki katlıdır. Kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Odalarda ocaklar bulunur. Üst katta sofralar

dıĢarıya çıkıntılıdır. (Musandıra) Helalar ikinci katta, evlerin arka yüzlerinde ve dıĢarıya

çıkıntı oluĢturur. Pencereler dar ve çok sayıdadır. GiriĢ ön cephededir. Evler taĢ temel üzerine

ahĢap karkas ve bağdadi inĢa edilmiĢtir. DıĢ yüzün birinci katı sıvalı, ikinci katlar tahta

kaplamadır. GeniĢ tahta çardaklar bulunur.

3-Üçüncü Tip Evler

Yakın tarihte inĢa edilmiĢlerdir. Pencereler geniĢ tavanlar daha alçak ve yapı malzemeleri

farlıdır. Evlerin dıĢ yüzü sıvanmaktadır. DöĢeme ve tavan tahtadır.

ÖRF VE ADETLER

Page 32: ayazli tarihi

Kız ve Erkeğin TanıĢması

Ayazlı‟da mısır bitkisinin fazla ekildiği, fındığı kozalarından ayırma makinelerinin daha

ortaya çıkmadığı dönemlerde mısır soyma, fındık ayıklama imeceleri yapılırdı. Bu imecelere

kız ve erkekler bir arada katılırlardı. Mısır çapalama, fındık toplama iĢleri de imece Ģeklinde

yapılırdı. Akçakocalı kız ve erkek gençler birbirlerini bu imecelerde, kasabaya inme sırasında,

dereye suya giderken, niĢan, düğün gibi eğlencelerde tanırdı.Kız ve erkeğin ortaklaĢa

güvendikleri bir kadını aracı olarak kabul eder ve sevgi niĢanelerini birbirlerine bu aracılar ile

gönderildi. Bu günde buna benzer olaylara Ģahit olunmaktadır. Çoğu kez kız erkeğe, kendi

iĢlediği bir mendili, oğlanda kıza gülyağı, Ģeker, lokum, küpe, yüzük gibi hediyelerde

gönderirdi.

Sevdalık Günleri

Ayazlı gençleri arasında sevdalık günleri çok önemliydi. Sevenlerin arkadaĢları vardır. Bu

arkadaĢlar erkek ise, hep seven erkeğin etrafındadır, arkadaĢları için pervane olurlar, hep

beraber gezerler. BaĢkaları seven erkekmiĢ izlenimi yaratırlar. Örneğin; Sevdiği kız salıncağa

binerse, önce aĢık olan silahını boĢaltır. Bunun anlamı: Bu “Seni baĢkası severse onu

öldürürüm” anlamına bir mesajdır. Ardından aĢığın arkadaĢları silahlarını boĢaltırlar. Bunun

da anlamı: “Bir arkadaĢımızın arkasındayız” demektir Durum herkes tarafından anlaĢılır,

kimse kimsenin sahasına girmez. Erkek evlenme arzusunu ailesindeki kadınlara açar. Zaman

içinde geliĢen olaylar oğlanın anası tarafından babasına iletilir. Günler ve gecelerce ne olup

olmayacağı, aileler arasında düĢünülüp tartıĢılır. Sonunda kız tarafının kıramayacağı bir elçi

bulunur. Elçi baba ve annenin ağzını arar. Olumlu yanıt alınca kızı istemek için giriĢimlerde

bulunur.Toplum kız isteme konusunda çok duyarlıdır. Ġstenilen bir kızın verilmemesi ya da

söz kesiminden sonra dönülmesi erkek tarafından hakaret kabul edilir. Bu tür olaylar

genellikle kan davası gibi olaylara sonuçlanır.

Sıra Gözetme

. Ablası bekar olan, evlenme çağındaki erkek bu kuralı bozup evlenebilir. Erkek toplunda

kadından önce gelir. Erkek kardeĢler arasında da sıra gözetilir. Miras taksiminde kızın payı

erkeğe göre yok gibidir. (Bu gelenek Lazlarda daha çoktur.)Son zamanlarda Bölgede kızlar

arasında sıra gözetme geleneği vardır. Büyük kız varken küçük kız evlenmesi ayıplandığı gibi

baba buna kesinlikle karĢı koyar herkes hakkını yavaĢ yavaĢ alma yolunu tutmaya baĢladı.

Page 33: ayazli tarihi

BaĢlık Parası

Ayazlıda baĢlık parası vermek hemen hemen yok gibidir. Yalnız fakir ailelerde kızına çeyiz

yapabilmek için bir miktar para ödenir. BaĢlık parası verme Laz ve Gürcü ailelerde, Rizeli

toplumlarda daha az uygulanır. Abazalarda baĢlık parası alınmaktadır.

Kız Kaçırma Olayları

Abazalarda düğün çok masraflı olduğu için, özellikle birbirini seven çiftler kaçarlar. Bu

danıĢıklı döğüĢtür. Kız kaçırılmadan önce nüfus cüzdanı kaçırılır. Kızın yaĢı on sekizden

küçük ise kız kaçırılınca erkeğin akrabalarından birinin evinde saklanır. Daha sonra aileler

arasında anlaĢmaya gidilir. Kaçırılan kızın yanında kıza yakınlığı ile bilinen kızın arkadaĢı ile

kaçırılır. Bu kıza tasavize denir. Kız emin bir ailenin yanına misafir edilir. Düğün yapılıncaya

kadar kız o evde kalır. O evde her akĢam eğlence yapılır. Bunun adına taĢamhara denir. Kız-

erkek anlaĢarak kaçmıĢlarsa iki tarafın aileleri bir müddet birbirleriyle görüĢmez. Daha sonra

aracılar yardımıyla taraflar barıĢtırılır. Ancak yıllar süren küskünlükler söz konusudur. Kız

kaçırmada kızın rızası yoksa olay kan davasına kadar gidebilir.

Kız Ġsteme Geleneği

Ön hazırlıklar tamam olunca kız babasının sevdiği birisi erkek tarafı ile birlikte kız istemeye

gider. Erkek tarafından ağzı laf yapan biri sözü açar.“Biz Allah‟ın emri, Peygamberin kavli ile

kızınız ...............‟yı oğlumuz ..............‟ya istemeğe geldik” der. Baba da;Allah yazdıysa olur.

Amma bir düĢünelim. Soracak adamlarımız var onlara soralım” der. Bu biraz naz etmek ve

kendi akrabalarına paye çıkarmak için söylenmiĢ bir sözdür. Bir müddet biçilir. Bu arada

istiyorlarsa, el altından erkek tarafını cesaretlendirecek haberler iletilir.Bu dönemde, kız ile

erkek karĢılaĢtıklarında kaĢ göz iĢaretleri ile birbirlerine cesaret verirler. Kız belli bir süre

sonra istenir.

Söz Kesme ve NiĢan Olayı

Eskiden erkek askere gitmeden niĢanlanırdı. NiĢanlık süresi, askerlik, para yokluğu ile ilgili

olarak 2-3 hafta ile bir yıl arasında değiĢir. Yerli halk arasında beĢik kertmesi kesinlikle

yoktur. Göçmen köylerinde beĢik kertmesine rastlandığı söylenmekte ise de tespit

edemedim.Kız istemede erkek tarafından hediye olarak getirilen “kutu Ģekeri” ertesi gün iade

edilmez açılırsa, kızı erkeğe verildiğine iĢarettir.Taraflar tarafından söz kesiminden sonra

oğlan tarafından akrabaları kızın evine yüzük, kutu Ģekeri ile elbiseler, çorap ve terlik alıp

giderler. NiĢanda yüzükler takılır. Bazı köylerde niĢanda erkeğin bulunmadığı, akrabası

tarafından kızın parmağına yüzük takıldığı söylenmekte ise yerli köylerde böyle bir gelenek

bulunmamaktadır.Bir süre sonra kız tarafı, yüzük, bir kat çamaĢır, kaynanaya elbise alıp oğlan

evine getirirler.

Çeyiz Geleneği

Çeyiz olarak sandık, yatak, yorgan, yelek, Ģalvar, bakırdan mutfak eĢyası, elde dokunmuĢ yer

hasırı, hasır seccade, ottan duvar yastığı, kanaviçe iĢler ve örtüler vardır. Çeyizin miktarı

ailenin mali durumu ile ilgilidir. Yerli halkta çeyiz eĢyası, Doğu Karadeniz kökenli ailelerde

olduğu kadar fazla olmakla beraber, kızlar mirasta erkek kadar hakka sahiptir.

Page 34: ayazli tarihi

Kına Gecesi

Düğün geleneğinin ilk kademesi kına gecesidir.Kına gecesi ÇarĢamba günü yapılır. Kına

gecesi için erkek tarafı beraberlerinde taraftarları ile birlikte yanlarına kına alıp gelin evine

gidilir. Dört kız çarĢaf veya büyük bir yazmanın altına gelini alırlar. Bir kız gelinin eline

tabaktan kına yakar. Elleri temiz beyaz bezlerle yumrukları bağlanır. Bir taraftan da maniler

söylenir. Hem gelin ağlar, hem etrafındakiler. Ġzzet ve ikramdan sonra erkek tarafı evlerine

gelir. Damadın evi önünde büyük bir ateĢ yakılır. Kız tarafı tavuk istemeğe gelir. Her evden

birer tavuk alınır. AteĢ yanınca baklavalar getirilir. Ġkramlar yapılır. Kız tarafı darıltılmadan

uğurlanır.Kına gecesi bayramlık elbiselerini giyen genç kızlar çiftetelli, topal oyunu, orta

oyunu gibi oyunlar yaĢlı bir kadın denetiminde oynanır

Düğün Günü

Düğün genellikle niĢandan en az bir yıl sonra yapılır. Bindallı ve benzer gelenekler yoktur.

Eskiden gelin renkli ve temiz ipekli elbise damat ise don pantolon üzerine beyaz gömlek ve

iĢlemeli yelek giyerdi. Güvey fakirse beyaz elbise ödünç alınırdı.Eskiden olduğu gibi gelin

kayın baba ve yakın akraba arasına giderdi. Gelin evden çıkarken, kız kardeĢlerden biri, yoksa

akraba kızlardan biri çeyiz sandığı üzerine oturup sandık haracı isterdi. Ayrıca kapıdan

çıkarken erkek kardeĢ, kapı haracı olarak bir miktar para talep eder.Köylerde, genellikle bir

öküz arabası süslenirdi. Üstüne halı ve kilimlerle bir örtü yayılır. Araba çan ve zillerle

bezenir, köylüler Ģık giysilerini giymiĢ, arabanın önündü, ardında, yanında yürüyerek

giderlerdi. Ġkide birde araba durdurulur:- Ala ala hay... diye bağırarak düğün evine varılır.

Yolda devamlı halaylar çekilir. Kasap oyunu, Kastamonu zeybeği gibi oyunlar oynanır. Gelin

alayı, çeĢitli yollardan dolaĢarak damat evine varırdı.Gelin alınmadan o köylülere veya

mahalleliye pilavlık parası verilir. Gelin arabaya binmeden bolluk ve bereketli olsun diye ya

damadın babası veya yakını bozuk paralar içinde Ģekerler, buğdaylar serper, çocuklarda

bunları birbiri üzerine yığıĢarak kapıĢ kapıĢ toplardı.Köyden çıkıncaya kadar çeĢitli yollardan

dolaĢarak damat evine varılır. Gelin arabadan inmez, bahĢiĢ ister. Bir inek ya da tosun

getirilir. Kulağı kesilerek iĢaret verilir. Kapı önünde kurulan bir masada kız tarafı tatlı, Ģeker,

sigara, mermi gibi isteklerde bulunur. Bu istekler karĢılanıncaya kadar gelin bekletilir. Bu

durum bazen üç dört saat kadar sürer.Gelin eve girerken eğilip eĢiği öper. Bolluk getirmesi

düĢünülerek mısır, buğday, Ģeker, bozuk para atılır. Akraba ve komĢular baĢlarında birer tepsi

baklava alarak erkek evine giderler. Tepsiler üst üste kümelenir.Erkeklerde evin önünde

yakılan ateĢ etrafında oynarlar. Bu oyunlar kadın kıyafetine girmiĢ köçekler tarafından

oynanır. Eğer aile varlıklı ise dört köçek, dört davul, dört zurna ve dört keman bulunur.Diğer

köylerden geleneklerde kafileler halinde düğüne katılırlar. Kimileri koç, kimileri koyun

getirir. Meydanda ikramlar yapılır.Yenip içilir. Sonunda köylüler misafirlerini evlerine

götürürler.Hoca nikahı yapılır, bu adet yaygındır. Hoca nikahı yapılırken gelinin yanında dadı

veya bibi (teyze, hala) denilen kadınlar bulunur.Gürcü köylerinde düğün gecesi, güveyin

gerdeğe girmesi yasaktır. O akĢam kızın akrabası olan kızlar sabaha kadar beklerler. Düğünün

ertesi günü gerdeğe girilir. Düğün genellikle üç gün devam eder. Lazlar ve HemĢinlilerde de

benzer gelenekler vardır.Diğer köylerde ise hoca nikahı kıyılır. Sonunda güveyi

arkadaĢlarının kolunda gelinin odasını getirilir. Arkasından yumruklanarak odaya itilir. Damat

odaya girer. Hazır bulunan seccadede iki rekat namaz kılıp duasını yapar ve gelinle tanıĢmaya

gider. Damat bu arada gelini konuĢturmaya çalıĢır. Ona hediyeler verip konuĢturur.

KonuĢturulunca da pencereyi açıp iki el silah atar. Bundan sonra herkes dağılıp gider.Gelinle

damat, gidip kayınvalidenin elini öperler. Tekrar odalarına giderler. Orada baklava yerler.

Bazense baklava kesmelerinin yarısını yiyip bırakırlar. Ertesi gün bunları evlenmemiĢ erkek

ve kızlar yer. Darısı sizin baĢınıza gibi bir gelenektir bu. Ertesi gün sabah, köçekler, davetliler

Page 35: ayazli tarihi

düğün evinin önüne gelirler. Oyunlar oynanır. Damat elinde bir tepsi baklava ile herkese birer

kesme baklava sunar. Sonra da herkes dağılıp gider. Ev kadınlarla dolar. Duvak günü damat

sağdıçla gider. Gelinle sabahtan ikindiye dek oyunlar oynanır, Ģarkılar söylenir ve derken

düğün biter

Duvak

Güvey gecesi sabah gelini eğlendirmek için eğlence düzenlenir. Gelin oynar ve etrafa para

atar.Bekar kızlar gelinin duvağından teller koparırlar. Duvaktan sonra erkek ve kız evlerinde

yemekli davetler yapılır.

Düğün Davetleri

Bütün akraba ve hısımlar gelin ile damadı davet ederler. Bunlar taĢıma davetleridir. Her

gidilen eve gelinin yaptığı bir el iĢi iĢleme götürülür. Onlarda onlara çeĢitli hediyeler verirler.

Doğum Olayı

Genellikle ilk çocuğun erkek olması istenir. Çocuklar genellikle beĢikte büyütülür. Çocuğun

adı üç gün içinde yaĢlı bir erkek veya hoca tarafından üç defa kulağına okunarak konulur.

Ġsimden sonra ezan okunur. KomĢular ve akraba loğusaya evvela geçmiĢ olsun derler sonrada

hediyeler getirirler. Doğumun kırkıncı günü çocuk ve loğusa yıkanır. Buna çocuk kırklandı

denilir.

DiĢ Çıkarma

Küçük çocukların diĢ çıkarmaları aile için ayrı bir sorun olur. Ailenin bireyleri yeni çıkan diĢi

görmeyi uğur sayarlar. Onun içinde sık sık çocuk güldürülür, ağzına bakılır. Hatta bazıları

ekmek kabuğunu gevrettirmek suretiyle diĢin çabuk çıkmasının sağlarlar. Bazıları da

parmağını rakıya batırarak çocuğun diĢ etlerini ovalar. Çocuk bundan çok hoĢlanır.DiĢin

çıktığını gören kiĢi mutlaka diĢ çıkaran çocuğa ya elbise alır ya entarilik alsınlar diye anne

babasına para verir.

Sünnet Olayı

Ayazlı bölgesinde kirvelik olayına rastlanmaz. Eskiden gezginci sünnetçilerin gelmesiyle

hiçbir hazırlık yapılmaksızın çocuklar sünnet edilirdi. Günümüzde eğlenceler

düzenlemektedir. Sünnetçiye, bazen para almadığı için sabun, havlu gibi Ģeyler verilirdi.

BAYRAMLAR VE EĞLENCELER

Dini Bayramlar

Dini bayramların Akçakoca örf ve adetleri içinde çok büyük yeri vardır. Üç aylar girince

Recep, ġaban ve Ramazan gelinceye kadar bazı kimseler ramazana alıĢmak için ayda bir belli

oruçlar tutar, kutsal geceler, cumalar yavaĢ yavaĢ ayrı bir kalabalık olmaya ve cemaat artmaya

baĢlar.Ramazana hazırlık olmak üzere, makarnalar kesilir, eriĢteler yapılır. Yufkalar açılır,

kuskuslar hazırlanır. Mevsime göre çeĢit çeĢit reçeller, hoĢaflar ve Ģuruplar hazırlanır.

Page 36: ayazli tarihi

Hele bayram gecesi yeni esvaplar giyilir, Provalar biter. Küçükler giyeceklerini baĢlarının

altına koyar. Ayakkabılarını yatağın içine yerleĢtirir. Herkes banyosunu yapıp yatar. Küçük

erkek çocuklar sabahleyin sabah namazına herkesle birlikte camiye gider. Namazdan sonra

vaiz dinlerler. Bayram namazı kılınır. Hoca dikilir, en yaĢlı adam hoca ile bayramlaĢır, ondan

sonraki hoca ile yaĢlı bayramlaĢır ve yerini alır. Böylece sıralanır. Cemaatin en yaĢlısı ile en

genci bayramlaĢıncaya kadar sürer. Sonra birlikte hoca dua eder.

“Bu bayrama eriĢtiren Allah‟a senalar ve amin” denilip çıkılır. Yolda görülenlerle

bayramlaĢırlar. Mezarlıklara gidilir. Ölülere dua edilir. Hastalar ziyaret edilir.”

Her köyün ramazanında davulcular bahĢiĢ toplar. Birinin elinde bir sırık, birini elinde bir

sepet. Davulcu davulu çala çala her evin önünde maniler söyler. BahĢiĢ; havlu, mendil, yazma

sırığa bağlanır. Baklavalar, el altıda tepsi bulunan sepete konur. Paralarda davulcunun cebine

konur.

Bayramlar

Yerli köylerde bayram sözcüğü eğlence anlamına gelir. Bayram olacağı gece, bayramı bilen

köydeki misafirler, bayramın olacağı köye yakın eĢ dost ve akrabalar ile birlikte giderler. O

akĢam onlara misafir olurlar. Kadın ve kızlar yemekten sonra daha geniĢ evlerde, erkekler ya

kahvede ya da baĢka bir evde toplanırlar. Erkekler orta oyunları yaparlar. Mutaassıp olmayan

yerlerde içkide içilir. Gramofon çalınır ve Cide kemençesi ve tepsi çalarak oyunlar oynanır.

Genellikle oyunlar iki kiĢilik eĢler halinde yapılır. En revaçta olan oyunlar topal oyunudur. Bu

oyun Akçakoca‟ya özgü bir oyundur

Eğlenceler

Eskiden patoz makineleri yokken, fındık harmanda kurutulur, sabahları tırmıklar vurulur,

sonrada altından tanesi alınırdı. Kalan fındıklarda kabuklarından ellenmek suretiyle bulunup

ayrılırdı. Köylerde bu iĢler imece halinde yapılırdı. Kabuk ayırma iĢi erken bitimi, orası

düğün evine döner, oyunlar Ģarkılar, gülme, eğlence, yeme içme baĢlardı. Kızlar erkekleri,

erkekler kızları burada seçerdi. ÇalıĢkan mı? Tembel mi? Dili tatlı mı? Nobran mı? ġaka

kaldırır mı? Yoksa içine kapanıp arpacı kumrusu gibi düĢünür mü? Yapıcımı yıkıcı mı? Hepsi

burada denenirdi. Bu eğlencelerde maniler söylenirdi. Atmaca tabir edilen karĢılıklı mani

atmaları da yapılırdı.

KAP – KACAK ĠSĠMLERĠ

AĞAÇ KAPLAR:

Kepçe, KaĢık, Yayık, Tekne, Elek, Un küreği, Kalbur.

TOPRAK KAPLAR:

Pilaki,Güveç,Çanak,Küp.

BAKIR KAPLAR:

Bakraç,Güğüm, Süzgü, Leğen, Ġbrik, Cezve, Çaynik, Kevgir, Sahan, tas,Tepsi, Tencere,

Tava, TeĢti, MaĢrapa, MaĢa, EgiĢ, Sitil.

AYAZLI DA LAZ KÜLTÜRÜ

Page 37: ayazli tarihi

Eski Abhazya nın bir bölgesi olan Tuapse ve Kolkhide de toplum adı olarak geçen Lazos dan

gelir eski dili Kolkhi dilidir Laz‟ın kökeni Lezgi dir. Mavi gözlü,kumral saçlı,pembe tenli

demek Laz demektir Laz ismi buradan dolayı doğmuĢtur,Lazlarda Hıristiyanlardan dönmedir

o zaman yaĢadıkları bölgeye Lazika adı verilmiĢtir, Lazika kıralı Gobozes dir, Lazistan

sancağı günye idi kazaları, Pazar (Atina), ArdeĢen (ArtaĢin) Fındıklı(Viçe) Hopa (Makreali)

Akrabi (Arhabiidi). 1878‟de sancak Rize olur ve Batı Karadeniz‟e göç baĢlar.

Zonguldak, Ġzmit, Bolu, Bursa ya gelinir. Akçakoca çuhallı iskelesine gelen Lazlar denizci

oldukları için deniz kenarlarını seçerler denize yakın yerde ikamet ederler

Döngelli,Ayazlı,Göktepe,Edilli,,Osmaniye,AktaĢ,Uğurlu köyüne yerleĢirler .Akçakoca adı

Bizans zamanında Dia polis Osmanlı zamanında AkçaĢar cumhuriyet zamanında (1934)

Akçakoca olur.Lazlar, Gürcü (ĠBER) kavminin bir koludur. (1) Bu açıdan her ikisi de Yafetik

ırktandır. Yani Türkler ile akrabadır. Atalarımız birdir, aynıdır. En eski Grek yazarlar Laz

diye bir topluluktan bahsetmez. Lozoi kelimesine ancak Hıristiyanlığın ilk devirlerinden

itibaren rastlanabilir. Plinius, Arianus, Preplus, Batlamyus'un yazılarında Lozoi kelimesi,

belki eski bir Ģehir olan Lazos veya Lahika‟dır. Kıessıng'e göre, Lozoi, Kerketay halkının bir

koludur. Kerketay lar ise Gürcü'dür. Bunlar Hıristiyanlığın ilk döneminde kendilerine Adige

(Adzige) diyen Zygonin (Çerkez) halkının baskısı ile güneye göç etmek zorunda kalmıĢlardı.

Hakikatte ise Lozoi halkı Arrianus zamanında (M.S. 2. asır yazarı ) Suhumda yaĢamakta

idiler. Trabzon'un doğusundaki sahillerde oturan diğer halklar ise sırasıyla Ģunlardı:

Kolçi (Sannoi ), Maçolenes, Hennioçi, Zyderitae, Roma‟ya tâbi kral Malasus'un teb'ası Lazai

Apsilae, Abazki(Abaza), ve Suhumcivarında Sanigae. Sonraki asırlarda Lazlar önem

kazanınca, bütün eski Kolçi ülkesine Lazika dendi. Diokletian (M.S. 284–303) döneminde

Kimmer (Bosfor) Kralı Sauramatus, bütün Lazai topraklarını iĢgal etti. O tarihte Lazika'ya

tâbi olanlar Prokopios, Aboskoiyi Suania ve Sykmnia halkları idi. Bu sebeple, Lazika adının

hâkim bir grup (Lazlar) ve onlara bağlı bir kaç kabileye iĢaret etiği düĢünülebilir. Lazlar,

500'lerde HıristiyanlaĢtılar. Ġmparator Justinyen (527–565) bölgede "Kudüs Çölü" diye

bilinen yerdeki bir Laz mabedini tamir ettirmiĢtir. (Prokopius, De aedificiis, V, 9) Lazlar

komĢularına papaz bile göndermekteydiler. (Prokopius, Bell, Gct, IV, 2) .Kolçi'deki Lazlar,

Roma imparatoru tarafından kendi içlerinden tayin edilen krallarca idare edilirlerdi. Bu

kralların görevi, Kafkasya'nın batı geçitlerini kuzeyden gelen göçebelere karĢı koruma idi.

Yani Roma'nın bir nevi üçbeyi Ģeklinde idiler. Kral kelimesi bizi yanıltmamalıdır, sahip

olduğu toprak ancak beylik kadardır. Bu görev değil de, Romalıların ticareti inhisarlarında

tutmaları Kolçi halkını tedirgin ediyordu. Bu yüzden Kral Gobozes, M.S. 458'den itibaren

Sasani hükümdarı 2. Yezdicürd'in yardımına baĢvurdu. Bu yüzden M.S. 539-562 tarihleri

arasında Bizans Ġmparatoru Justinyen ile Ġran ġahı 1. Hüsrev arasında Lazika topraklarında

savaĢlar oldu. Ordu kumandanı Belisarius'un seferlerine iĢtirak eden yazar Prokopius'un

bildirdiğine göre, o tarihte Lazlar, PhasisIrmağı'nın iki sahilinde yaĢamaktaydılar. Ne var ki,

Archaeopolis, Sebastopolis, Pitius, Skanda, Sarapanis Rhodopolis, Morchoresis gibi Laz

Ģehirleri nehrin hep kuzey yakasında idi. Nehrin sol tarafı ıssızdı. Lazlar'ın ellerindeki

topraklar ancak atla bir gün yol tutardı. Daha ötesinde Trabzon'a kadar Roma pontikleri vardı

ki, bu da o toprakların Lazlara ait olmadığını, doğrudan doğruya Ġmparatorluğa bağlı

olduğunu gösterir. Bundan sonraki (600‟ler–1200) Laz tarihi karanlıktır. 1204'de Gürcistan

kraliçesi Tamara'nın verdiği askerî yardım ile Alexis Kommenoes adında biri Trabzon

Ġmparatorluğu'nu kurdu!.. Bu imparatorluğun tarihi ki ömrü 1204–1461 yılları arasındadır,

Kuzey Kafkasya ile yakından ilgilidir. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus var. Birincisi,

adı "imparatorluk"tur ama hükmünün geçtiği topraklar bir beylik kadar küçüktür Ġkincisi,

Alexis Kommones, bir Laz değil; bir Bizans prensidir. Bizans Ġmparatoru Andronikos

Kommenos'un oğludur. Yani, kurulan devlet; Latinler'in (katolik Hıristiyanlar) haçlı seferi

bahanesiyle gelip Ġstanbul‟u ele geçirmeleri ve imparatoru kovmaları, orada bir Latin krallığı

kurmaları sonucu oluĢmuĢtur. Kaçan imparator Ġznik'te varlığını sürdürmeye çalıĢtı, bu arada

Page 38: ayazli tarihi

bir kısım Bizanslılar da Trabzon'a kaçmıĢlardı. ĠĢte kurulan "imparatorluk" onlara aittir.Yazar

Gregroas'a göre, Kommenos'un ilk iĢi Kolçi halkının ve Lazlar'ın topraklarını zapt etmek

oldu!.. 1282'den itibaren Johannes Kommenos, "doğunun, Ġberya'nın (Gürcistan), ve deniz

aĢırı ülkelerin imparatoru" unvanını aldı! Yani ortada ne Laz kralı kaldı, ne de Lazistan!.. 'ın

Rumlar idaresi altında yaĢayan Laz halkı kaldı, o kadar!..Ancak Bizans usulü iktidar kavgaları

sürdüğü için, 1341'de Laz halkının desteği alan Bizanslı prenses Anna Anakhutlu tahta çıktı.

O dönemde Trabzon Ġmparatorluğu'na bağlı toprakların Makrial'ye kadar uzandığı, Gonia‟nın

ise mahalli hükümdarlar (bey statüsünde) elinde kaldığı sanılmaktadır. Gürcüler, Lazlara Çan,

i der, Lazlar bunu pek bilmez. Kelime bir ihtimal Grekçe Sannoi/Tzannoi kelimesinden

gelmedir. Tarihî bakımdan Ça'niler ile Lazlar arasında bir akrabalık var ise de, kopmuĢ

görülmektedir. Arrianus zamanında Sanoiler, Trabzon‟a komĢu idi. . Eskilerden

PROKOPĠUS, "Tzannoi diye anılan yerin eskiden Sannoi olduğunu ve Çoruh vadisini

denizden ayıran dağların sahil yakasında bulunduğunu " belirtir. (Balhar dağları )… Koch,

"Of ahalisinin özel bir dil ile konuĢtuğunu", Marr da "HoĢniĢin ahalisinin anlaĢılmaz bir dil

konuĢtuğunu" söyler…. Yani bölgede farklı bir halk vardır. N.marr'ın tespitlerine göre

Ça'niler (TZANNOĠ ), önceleri Çoruh havzasında geniĢ bir sahayı iĢgal etmekte idiler.

Burasını kısa bir süre için Ermeniler, sonra Gürcüler (KHARTHLĠ ) almıĢtı.Trabzon

tarihçileri Lazları Tsinaidler'den ayrı tutmaya devam etmiĢlerdir…. Tsinaidler, Müslümanlar

ile birleĢerek 1348'de Trabzon topraklarına hücum ettiler. Sonra Trabzon Ġmparatoru

tarafından cezalandırıldılar. (1377) Bu dönemde Canik (Samsun) Sancağı tarafında oldukları

sanılıyor. Kısacası, Gürcüler iki halkı (Lazlar ileTsinaidler) birbirine karıĢtırdıkları için

Lazlara Ça'ni demeye baĢlamıĢtır... Hakiki Ça'niler iki grup halinde Lazistan denen bölgenin

güneyinde ve batısında yaĢarlar. Bunlardan biri sonradan Trabzon'un batısına göç etmiĢtir.

1461' de hayatı boyunca 17 devlete son vermiĢ olan Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'u zapt etti.

Böylece o tarihe kadar Rum hükümdarlara tabi olan Laz halkı Osmanlıların idaresine girdi ve

Ġslamıyetle'le tanıĢtı. Lazlar, nasıl oldu bilinmez, ġafi mezhebini kabul ettiler. Aslında bu

Mezhep diğer Kafkas halkları arasında da yaygındır. Belki onlardan gelmiĢtir. Lazlar en geç

Müslüman olan Kafkas topluluklarındandır. Gürcüler bile, aĢağı yukarı yüz yıl önce gruplar

halinde Müslüman olmaya baĢlamıĢlardı. (N. Marr, Bulletin de l'Academia de St. Petersburg,

1917, sf. 415-446) 1519'da, Yavuz Sultan Selim döneminde, Batum'un da ilavesiyle Trabzon

ayrı bir eyalet haline getirildi. Bölgeyi 1640'da dolaĢmıĢ olan Evliya Çelebi, 5 sancak

bulunduğunu açıklar: Canik, Trabzon, Günye(GONĠA), aĢağı Batum ve yukarı Batum…

Lazlar'ın yaĢadığı yerin merkezi Günye idi. Evliya Çelebi, Trabzon‟a, "eski Lezgi vilâyeti"

der… Halbuki, hem o, hem Katip Çelebi, hem de yabancı yazar Vivien De ste. Martin

yanılmıĢlar, ses benzerliğinden Laz ile Lezgi (3) kelimelerini aynı sanmıĢlardır. Hele Kâtip

Çelebi, bölge kavimlerine Lezgi adını verdikten sonra alt kabileleri Ģöyle sayar:

Megrel, Gürcüler, Abhaz (Abaza), Çerkez, Laz.

Arkasından Lazlar'ın Trabzon bölgesinde oturduklarını söyler. Ayrıca Trabzon'un

güneydoğusunda Çepni dağlarındaki "Ġran Ģahına Allah gibi tapan" ġii Türk boylarından söz

eder... Hem o, hem de Evliya Çelebi, Trabzon'un 41 nahiyesinden çoğunun "itaatsizliği"ni dile

getirir. (Kâtip Çelebi, Cihannüma, sf.429; Evliya Çelebi, cilt 2, sf. 81, 83) Bundan bu nahiye

beylerinin bir ölçüde Devlet otoritesi tanımadıkları, bildikleri gibi hareket ettiği

anlaĢılmaktadır. 1814-1817, 1818-1821 ve 1832-1834'de bölgede devlet'e karĢı ayaklanmalar

oldu. Bu dere beylere ilk darbe Trabzon Valisi Osman PaĢa tarafından indirildi. Ancak dağlık

arazi yüzünden Laz derebeyleri tam kontrole alınamadı ve Osman PaĢa'dan sonra, tıpkı

Güneydoğu Anadolu'daki Kürt beyleri gibi, baĢlarına buyruk harekete devam ettiler. Bölgeyi

dolaĢmıĢ olan Koch, serbestiyetleri kısıtlanmıĢ olmasına rağmen bu derebeylerin çoğunu

yerinde bulduğunu belirtir ve 15 derebeylik sayar: Athina (Pazar), Bulep, ArtiĢan (ArdeĢen),

Viçe, Kapisite, Arhavi, Kisse, Hopa, HemĢin, Makria (Makrial ), Gonia (Günye), Batum,

Maradit (Maradidi), Perlevan ve Çat. Bu nahiyelerden bir kısmında Gürcüler'in hâkim olduğu

Page 39: ayazli tarihi

görülmektedir. (Batum Arhavi) .Bir kısmı da Lazistan diye tanımlanan bölgenin sınırları

dıĢında, Çoruh Nehri üzerinde idi. (Maradit, Perlevan, Çat) … HemĢin‟de yaĢayan halk ta

diğerlerinden farklıdır.1851'de Acara bölgesi, Yukarı Gurya ile birlikte Lazistan sancağı

haline getirildi, Batum sancak merkezi oldu. 1878'de Batum Ruslar'ın eline geçince, Rize

sancak merkezi yapıldı. Rize, Atina (Pazar), Hopa ve 6 nahiye, 364 köy bu sancağa bağlı idi.

Cumhuriyet ile birlikte Lazistan sancağı dağıtıldı, Pazar, ArdeĢen, Fındıklı ilçeleri Rize'ye,

Arhavi, Hopa da Artvin'e bağlandı. Laz tabiri bugün, halk arasında ayırım yapılmaksızın

Karadeniz bölgesinin güneydoğu kısmında yaĢayan herkes için kullanılır. Ancak gerçek

Lazlar sadece Pazar ve Hopa ilçelerinde yaĢayanlar ve buradan göç edenlerdir. Batum'un

güneyinde kalan bölgedeki az sayıda Lâz da 16.3.1921 tarihli antlaĢma ile Türkiye'ye

alınmıĢtır.Diğerleri yanlıĢ olarak "Laz" sanılan baĢka boylardandır. Laz kökenli

vatandaĢlarımız iyi denizcidirler, hamsiye düĢkünlükleri meĢhurdur.Çay, tütün, mısır, kara

lahana yetiĢtirirler, meyvecilikle uğraĢırlar. Fırıncılık yaygın meslektir. Eskiden Rusya'ya

gider, ekmek piĢirirler, evlenip Müslüman yaptıkları Rus kadınlarla ülkeye dönerlerdi. ġimdi

Rus kadınlar bölgeye geliyor, ve gene bizimkilerle evleniyor!.Laz kökenli vatandaĢlarımız

Ġslam'a taassup derecesinde bağlıdırlar. Lazca, iki gruba ayrılır: Doğu Lazcası, Batı

Lazcası.Ayrıca küçük kollar vardır, meselâ Çala lehçesi.Ancak Lazca baĢtan baĢa Türkçe

kelimelerle doludur. Lazcanın yazısı yoktur. Yazılı bir Lazca edebiyat yoktur. Bu da Lazcanın

bir dil değil; "ağız" olduğunu ortaya koyar.Yine de ReĢit Hilmi Pehlivanoğlu gibi bazı Ģairler

yetiĢmiĢtir. Lazlar zamanla bu ağzı unutmuĢlar, Kendilerine has bir Ģive ile Türkçe

konuĢmaya baĢlamıĢlardır. Bu bölümü hazırlarken Nilgün AltınıĢık’ın 1996 yılında

hazırladığı Akçakoca Folkloru adlı Lisans bitirme tezinden yararlanıldı. Akçakoca merkez ve

Edilli Köyünde kalabalık bir gurup oluĢtururken diğer köylerde de küçük guruplar oluĢturur.

Vedia Emiroğlu, Edilli köyünün kültürel boyutunu incelemiĢ ve “Edilli Köyünün Kültür

DeğiĢmesi Bakımından incelemesi “ adı ile 1972 yılında kitap halinde yayınlanmıĢtır. Bu

kitaptan yararlanarak kendi gözlemlerimizi de katarak Laz folkloru hakkında bilgi vermeye

çalıĢacağım.

a. Giyim ve KuĢam

Edilli Köyünde 25-30 yıl öncesine göre kıyafette önemli değiĢmeler

olmuĢtur.Erkekler tamamen Ģehir kıyafetini benimsemiĢlerdir. Erkeklerde gündelik

kıyafetlerden baĢka önemli günlerde, törenlerde giyilen ve içine beyaz eĢarp bağlanan

lacivert takım elbise en beğenilen giyim eĢyasıdır. Ancak yaĢlı erkeklerden bazıları köy

içinde geleneksel kıyafetle ilgili olarak paçaları dar pantolon, üzerine gömlek ve yeleği

giymeye devam etmektedirler. Kösele kunduranın yanında lastik ayakkabı, plastik

ayakkabı, özellikle çocuklarda çok görülmektedir. Erkeklerde pijama, Ģapka, Ģemsiye

Page 40: ayazli tarihi

kullanılan giyim eĢyaları arasındadır. Burada dikkati çeken husus pijamanın yatak

kıyafeti olmaktan baĢka, bazen iĢ kıyafeti olarak kullanılması suretiyle ikinci bir iĢ

görmüĢ olmasıdır.Kadın giyimi erkeklere oranla daha az değiĢmiĢtir.Eskiden kadınlar

evlerde basit tezgahlarda keten ve kendirden giysiler dokurdu. Bugün ise köylüler

malzemesi köy dıĢından sağlanan koyu renkli Ģalvar ve üzerine bluz giymekte, baĢlarına

lacivert örtü (örtme) örtmektedirler. Kadın giyiminde dıĢ görünüĢ bakımından erkeğe

nazaran değiĢme daha azdır. Evde elbisesi ile dolanan bazen baĢını örtmeyen kadın,

sokağa çıkınca elbisesinin üzerine Ģalvar giymekte ve baĢını örtmektedir.Genç kadınlar

arasında elbise giyenler, baĢlarını örtmeyenler az da olsa bulunmaktadır..Köyde

gündelik kıyafette olduğu gibi gelin ve güvey kıyafatide tamamen ĢehirleĢmiĢtir. Ancak

köyde giyilenler, kasabadan ucuz sağlanan ve nispeten eski model olan giysilerdir.Kadın

ve çocukların kısmen evde hazırlanan giysilerinin kumaĢları dıĢarıdan satın

alınmaktadır.

DĠN

Köy hayatında pek çok düĢünce ve görüĢü hala dini açıdan değerlendirme

eğilimi vardır.YaĢlandıkça dine karĢı ilgi artmaktadır.Toplumda hacılar dinsel

bakımından en fazla değer kazanır ve itibar görürler. Hazırlık kiĢiye sosyal prestij

sağlamaktadır.

AĠLE VE AKRABALIK ĠLĠġKĠLERĠ

Edilli‟de ailelerin çoğunluğu, geniĢ aile geleneğinin çeĢitli tiplerini

göstermektedir. Dar aile tiplerinin sayısı günden güne artmaktadır.Edilli‟de eskiden

baba soyundan olan akraba ile evlenme Ģekli çok yaygındı.Akrabayla evlilikte amca

oğlu, amca kızı öncelik taĢırdı. Bugün gençler eskisi gibi bu geleneklere

uymamaktadırlar Bu gün, köy dıĢından evlenmeler ve köy dıĢına kız vermeleri ve kız

almalar eskiye oranla artmıĢtır. Bu toplumda boĢanma olayı nadir görülmektedir.

LAZLARIN HALK OYUNLARI

Lazların yerel oyun grupları sözlüdür. 5-6 kiĢilik iki grup oluĢturulur. El ele

tutmuĢ oyuncular seri ayak hareketleriyle birbirine yaklaĢıp uzaklaĢırlar. Her

grupta bir türkü söyleyen vardır. Türkücü karĢı gruba, türkülü deyiĢler

dokundurmaktadır. Bu oyunda önemli olan, türkü sözleriyle karĢıdakini mat

etmektir.

GELĠNO

Laz oyunlarındandır. Kına gecesinde kadınlar daire Ģeklinde oynarlar. Kadınlar

ağıt yakarak gelini evin içinde dolaĢtırarak en son mutfağa götürürler. Orada bu oyunu

oynayarak oyunu bitirirleri.

Page 41: ayazli tarihi

Lazların yerel oyun grupları sözlüdür. 5-6 kiĢilik iki grup oluĢturulur. El ele tutmuĢ oyuncular

seri ayak hareketleriyle birbirine yaklaĢıp uzaklaĢırlar. Her grupta bir türkü söyleyen vardır.

Türkücü karĢı gruba, türkülü deyiĢler dokundurmaktadır. Bu oyunda önemli olan, türkü

sözleriyle karĢıdakini mat etmektir.

Gelino ; Laz oyunlarındandır. Kına gecesinde kadınlar daire Ģeklinde oynarlar. Kadınlar ağıt

yakarak gelini evin içinde dolaĢtırarak en son mutfağa götürürler. Orada bu oyunu oynayarak

oyunu bitirirler.

Oyunun KuruluĢ Formu

(A)

A1 (Sağ ayakla üçleme)

A2 ( Sağ ayak yerinde adım)

Oyunun biçimsel formu tıpkı “Topal” oyununda olduğu gibidir.

Rize- HemĢin Üç Ayak Oyunu;Laz oyunlarındandır. Dairede oynanan horondur. HemĢin,

Rize ve Üçayak Horonları 2/4 lük veya 4/4 lük ezgiler halinde çalınır.

Oyun kuruluĢ formu:

Adım cümlesi ( Sağ ayakta üçleme)

Adım cümlesi ( Sağa ve sola yürüyüĢ)

Oyun indeksi:

(A)

A1- (Sağ ayakta üçleme)

A2 ( Sağ ayak yerinde adım)

(B)

B1- (Sağa yürüme)

B2- (Sol ayak yerinde adım )

B3- (Sola yürüme)

B4- (Sağ ayak yerinde adım)

Gürcü Folkloru

Vaha Hey ; Düğün eğlencesinde daire Ģeklinde oynanır. Bunlar misafirlerden oluĢur. Ve

oynayarak düğün sahibinden bazı Ģeyler isterler. Örneğin: Tavuk gelsin, vaha hey. Ġçki gelsin

Vaha Hey. Ortaya bir tepsi konur ve gelen istekler tepsinin içine bırakılır. En sonunda gelin

ile damat çağrılarak oyun bitirilir. Oyun daire yönünde, daire içine, el çırparak ve çökerek

oynanır.

KULLANILAN ENSTÜMANLAR

DAVUL : Davul savaĢ sırası,sonrası,askere giderken,törenlerde,ramazanlarda,güreĢ

yapılırken çalınır.Davulun eski adı Tavuldur,Çağatay Türkleri tarafından yapılmıĢtır,bir haber

aracıdır

ZURNA: Davul ve zembeleklerle çalınır ağaç maden, boynuzdan yapılır ,7 üstte 5 altta deliği

vardır,Avrupa‟ya Türkler tarafından götürülmüĢtür,Oğuz Türkleri Anadolu‟ya

getirmiĢtir,kemençe ve davula eĢlik eder,4000 yıldan beri devam eden bir

enstrümandır.Davul,Kaval,Zurna,göçer enstrümandır,köyde son zamanlarda bunların yerini

taverna müziği almıĢtır org ile çalınan müzik aletidir eski neĢe eski düğünler artık tarihe

gömülmüĢtür,evlerde yapılan düğünler artık düğün salonlarına taĢmıĢtır

KEMENÇE :Klasik ve Karadeniz kemençesi olmak üzere iki türü vardır.Akçakoca da

Karadeniz kemençesi çalınır,ince uzundur,sol el ile havada tutularak çalınır,kemençenin

telleri çeliktendir.Akortları la,re,sol,mi,yahut sol,re,la,mi veya 3 telli için re,la,mi dir,tellerin

üzerine basılarak,tek olarak çalınır.Sazın Ģekli bir takayı andırır,gövde kısmı dut ve ceviz

ağaçlarından oyularak yapılır,ses tablası ise 1,5-2 mm kalınlığında ladin veya köknar

ağacından yapılır,kısa sapı ve çelikten üç teli vardır re-la-mi sesleri akort edilir,bir buçuk

Page 42: ayazli tarihi

oktav çalar.Yayının kılları gevĢek olarak takılır ve sol el ile havada veya dize dayanmıĢ olarak

tutularak kemençenin 3 teline aynı anda sürülerek çalınır.Kemençe anadoluya oğuz

Türklerinden gelmiĢtir Kemençe ,Özbekistan,Kırgızistan ada Anadolu‟da ıklık göbekli

kemençe olarak çalınır Arapçada Keman Türkçede ç demektir bu iki kelime birleĢmesinden

Kemençe doğmuĢtur ,Kıpçak Türkleri tarafının dan Mısıra götürülmüĢtür Özbeklerin girjası

kemençeye benzer, kıyak kemençe denir.Trabzon dada Gagavuz Türkleri kemençeleri

vardır,Trabzon‟da kemençeye kıyak denir,Türkmenistan,Özbekistan, Kırgızistan Gagavuz

Türklerin kemençeleri vardır 2 sesle çalıĢır 2 telden ses alınır 4-6-7 aralıklıdır.

TULUM: Tulum Karadeniz bölgesinde kullanılan nefesli halk sazıdır,deri,nav ve ağızlık

olmak üzere 3 kısımdan oluĢur.Deri,tulum olarak anılır, tulum,koyun veya oğlak derisinin

tüyleri temizlendikten sonra ayakları yukardan kesilir,sağ ön ayak ile arka sol ayağın dıĢında

kalan delikler hava kaçırmayacak Ģekilde sıkıca bağlanır,ön ayağa bir tahta boru,arka ayağa

da üzeri delikli iki boru tespit edilir.Deri hava ile

Delikli borulardan ses çıkmaya baĢlar,koltuk altına yerleĢtirilen tulum zurna analık üzerindeki

parmaklar delikleri açıp kapamak suretiyle istenen ezginin çalınmasını sağlar,nav sazın zurna

dediğimiz kısımdır,ağızlık ise hava üflenen kısımdır

KAVAL: Orta asyadan gelmiĢtir Balasau Türkleri icat etmiĢtir,Çağatay Turan Türkleri haval

derdi Karadeniz‟e bunlar getirmiĢtir ,bir göçebe çalgısıdır Of,Tokat,kavalı meĢhurdur. Tulum

Türkçe kelimedir Çağatay Türkleri icat etmiĢtir Anadoluya Peçenek Turan Türkleri

Karadeniz‟e getirmiĢlerdir Kıpçıklarda tuluk,duluk geçer

MIZIKA : Armonika, üflemeli bir çalgıdır. Ġngilizce harmonica kelimesinden türemiĢtir, daha

çok mızıka olarak bilinir. Nefes ve dil ile çalınan delikli bir çalgıdır. Blues, Country ve

Western gibi müzik dallarında oldukça yaygındır.Diatonik Mızıka Diatonik Mızıkalar daha

çok Blues ve Rock müzisyenleri tarafından kullanılır. Her farklı ton Ģarkı için farklı Diatonik

mızıka kullanmak gerekir. Diatonik mızıkanın tonu ilk deliği üflediğinizde çıkan sestir. Blues

mızıkası farklı pozisyonlardan çalınabilir.

Birinci pozisyon; birinci delikten üflenerek baĢlanan gamdır ve mızıkanın tonu ile aynıdır.

Ġkinci pozisyon; ikinci deliği çekerek baĢlanan gamdır ve mızıkanın tonunun beĢ yarım ton

pesidir.(crossharp)

Üçüncü pozisyon; üçüncü deliği çekerek baĢlayan gamdır ve mızıkanın tonunun iki yarım ton

tizidir.Diatonik mızıkada, Ġlk öğrenilmesi gereken teknik, Tek ses çıkarmaktır. Üç çeĢit tek

ses tekniği vardır; Dil Kapama, Dil Kıvırma, Dudak Büzme. Ġkinci öğrenilmesi gereken

teknik ise Ses Bükmedir. Ses bükme Üfleyerek bükme ve Çekerek bükme olarak ikiye ayrılır.

Diatonik mızıkanın ilk 6 deliği çekerek bükülebilir, son üç deliği ise üflenerek bükülebilir.

Üfleyerek veya çekerek bükmek o deliğin orjinal sesinin yarım ton ile üç yarım ton arası

peĢleĢmesini sağlar.

Kromatik Mızıka :Bir yaylı mekanizma ile delikler kapatılıp açılır. Kromatik gamdaki her ses

üfleyerek veya çekilerek çıkartılabilir. Tek mızıka ile her ton Ģarkı çalınabilir.AKERDĠON

:Kafkas müziğin vazgeçilmez çalgısıdır,tek tuĢa basarak akort çıkabilecek körüklü ilginç

enstrümandır,soleli kullanarak çalınır iĢin en zor yanı budur,sol elin altındaki minik tuĢlar,ilk

sıra kontrbaslar,2ci sır baslar,3-3-4 sıralar majör minör ve 7 lı akortlardır,bazı akerdiyonlarda

6 sıra olarak eksik 7 ler vardır,sesin çıkması körüğün açılıp kapanması ile oluĢan hava

basıncının metal dilciklere çarpması,titremesi sonucunda sağlanan körüklü bir çalgıdır

Akordeon‟un ilkel Ģeklinin 1822'de Berlin'de Christian Friedrich Ludwig Buschmann

tarafından icat edildiğine inanılır. Ama yakın zamanda akordeon olarak adlandırılabilecek bir

enstrümanın 1816'da veya daha önceki bir tarihte Nürnbergli Friedrich Lohner tarafından

kullanıldığı saptanmıĢtır.Akordeon ismine ilk patent ise 1829'da, Viyanalı org ve piyano

yapımcısı Cyrillus Demian tarafından günümüzdeki akordeona çok da benzemeyen tek

klavyeli küçük bir çalgı alındı. Kısa sürede, birçok firma bu yenin çalgının üretimine giriĢti.

"Diyatonik akordiyon" denilen ve diyezli ya da bemollü sesleri veremeyen bu çalgı, köylere

Page 43: ayazli tarihi

kadar yayıldı. 1880'de,iki klavyeli kromatik akordiyon gerçekleĢtirildi. Diyezli ve bemollü

sesleri de verebilen bu yeni akordiyon, kısa sürede çok tutundu. 1940'da daha da geliĢti ve

konser akordiyonu adını aldı. George Auric ve Jean Françaix gibi besteciler bu çalgı için

birçok parça bestelediler.Ülkemizde Kafkas halklarının veya Romanların çalgısı olarak bilinir.

Özellikle Çerkes kültüründe büyük yer tutar: Çerkes düğünlerinin ve toplantılarının en ünlü

çalgısıdır.Özellikle Sivas'ın Yavuz Köyünde çokça kullanılır.Türkiye'de virtüöz Ciguli

sayesinde kısmen yeniden popülerlik kazanmıĢtır.

DÜĞÜN

Düğün genelde niĢandan 1 yıl sonra olur , gelin renkli ipekli temiz elbise,damatta pantolon

üstüne beyaz gömlek,iĢlemeli yelek giyerdi.Gelin evden çıkarken kız kardeĢi veya biri

çeyiz sandığı üstüne oturur,sandık harcı ister.Erkek kardeĢ kapıda durur kapı harcı

ister.Öküz arabası süslenir üstüne halı kilim atılır,zil ve çan takılır gelin arabaya

biner,binmeden önce damadın babası geline bolluk bereket getirsin diye bozuk para ,

Ģeker , buğday serper çocuklar da bunları toplardı.Gelin , damat evine gelince arabadan

inmez bahĢiĢ ister , gelin eve girerken eĢiği öper eve girer , komĢular tepsi tepsi baklava

ve tavuk getirir , erkeklerde evin önünde yakılan ateĢin önünde halay , horon oynarlar boĢ

zamanlarda koç kesip dağıtılır.Düğün bitiminde hoca nikahı yapılır , damat iki rekat

namaz kılar duasını yapar gelinle tanıĢır , hediyelerini verir.Damat camı açar iki el silah

atar sonra herkes dağılır , gelinle damat kayınvalidesinin elini öper tekrar odalarına geri

dönerler , baklavanın yarısını yerler yarısı tepside kalır ertesi gün evlenmemiĢ kızlar bunu

yer darısı sizin baĢınıza diye.1980 yılından sonra salon modası çıkınca ne yazık ki tulum ,

kemençe mızıkanın yerini salon müzikleri alır , artık gelenekler artık yitirilmiĢtir.Eski

düğünlerden eser kalmamıĢtır.Seviyeli,neĢeli,yemekli,sert,çevik ve silahlar atılır bir

panayır havası olurdu , Ģimdi herkes ah bir düğün olmasın diyor.Ayazlı‟da Ali Rıza

Keskin , Faik Keskin çok iyi bir mızıka çalar oynarlardı , erkekler dıĢarıda Laz horonlarını

sert çevik Ģekilde oynar kızlar evin içinde Laz horon kurarlar hele “cilvenoy nanaydayı”

çok güzel biçimde yorumlarlardı bu maniler hiç kulaklardan çıkmazdı,hemen hemen her

aile horon bilirdi.Laz kızları Laz erkeklerini düğünlerde marifetlerini göstererek

birbirlerine kur yaparlardı,ayazlı geçleri diğer köy düğünlerin hepsine giderlerdi

akrabalıklar daha sıcak olurdu ama maalesef Ģimdi bunları görmek mümkün değil.

SPOR

Ayazlı mahallesinde 1965 yılından beri Melenağzı ,Sürmene Göçerleri yukarı

mahalleden Birinciler , Ayazlı , Osmaniye Ġdmanyurdu ve yeni çarĢı Gençlik Kulübü

arasında zaman zaman zevkli çekiĢmeli sandal yarıĢları yapılırdı.Kaptan ġevket Çakmak

,Turan Lokum nezaretinde bu yarıĢmalar olurdu,Ģimdilerde ise tatsız tuzsuz bir Ģekilde

yapılıyor,katılımcılar yok iĢ profesyonele yöneldiği için zevksiz olmaya baĢladı.Ayazlı

mahallesinin yağlı direkte gururu olan amcam Sami Tuzcu her yıl yağlı direkte birinci olur

hatta Ereğli‟deki yağlı direk birincilikleri 5 adettir.Burada para yardımı ve kupalar

verirdi.Ayrıca Sami amcamın sandalı vardı ġerafettin Çakmak‟ın zaferin aynısı idi burada

4 kez birincilikler alır.Akçakoca‟da çok birincilikler alır ama burada yalnız kupa

verilirdi.Bu yağlı direk yarıĢmasında Ģimdilerde Serkan Özer idame

ettirmektedir.Ayazlının gururu olan ġerafettin Çakmak Zafer 1. , Sami Tuzcu Zafer 2

sandalı idi.Sürmene Göçerleri Birincilerle zaman zaman çok çekiĢmeler olur ama

Ayazlı‟yı kürekçiler hep birincilikler alırdı.Kürekçiler ġinasi Tan , Harun Sandal , Rahmi

Tan , Hasan Özer , Kadir Özer Ali Rıza Keskin , Hayrettin Genç vb. gibi kürekçiler

Ayazlının gururu oldular.Daha sonra Ayazlıklı gençler diğer amatör futbol takımlarında

Page 44: ayazli tarihi

oynuyorlardı.Ben bunu hazmedemedim beden terbiyesi bölgesi ile aram iyi olması

nedeniyle konuyu Ayazlı‟lı büyüklerime açtım Faik Keskin , Selahattin Eskikan , Cafer

Çakmak , Mehmet Tuzcu , Kemal Akdeniz , CoĢkun Akdeniz , Ġbrahim Tuzcu , Hayri

AkbaĢ bu müteĢebüs heyet toplandı ve forma rengini o zaman Brezilya Dünya

ġampiyonu olmuĢtu forma rengi sarı mavi idi bizde karar alarak sarı mavi yaptık.1982 de

Federe olarak Ayazlı Tersane spor olarak kulübü kurduk.Tersane Kemal Akdeniz sponsor

olduğu için koyduk.ġimdiki Tunç Motelin olduğu yerde tersane vardı Ģu anda yoktur.1982

de ben Ġbrahim Tuzcu dernekler kanununu hazırlayıp Faik Keskin amca o zaman

sıkıyönetim vardı.Bolu Komando Tugayı‟nda onaylatıp kulüp spor müsabakalar yapmayı

hak kazandı.Ġlk sene 5 ayrı dalda müsabakalarda mücadele etti,bütün dallarda Ģampiyon

oldu bu bir rekordu artık ayazlı tersane herkes tarafından tanınıyor seviliyor Ayazlının

gururu olmuĢtu.Futbolda Düzce 2. amatörde Ģampiyon , 2 yıl sonra Düzce 1. amatörde

Ģampiyon olur.Bölgeler arası Ģampiyonlara katılır ama baĢarılı olamaz, güneĢte , Akın

Özer , Hayri Sandal , Ordulu Salim , Bolu Bölge ġampiyonu oldu.Voleybol da , Düzce

birincisi , deniz ve yüzmede gençlerimiz takım halinde Ģampiyon oldu.Atletizm de

Akçakoca birincisi , Düzce 3 cüsü oldu.Takım halinde iĢte Ayazlı Tersane spor Ayazlı

mahallesinin gururu olmuĢtur.Daha sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle kulüp Osmaniye

Ant aĢ idman yurdu ile birleĢme kararı aldılar ama fazla dayanamadan kulüp

kapatılır,kulüp artık Akçakocaspor olarak değiĢtirilir.3. lige terfi eder daha sonrada ligden

düĢer Ģu anda Düzce Süper Amatör Liginde mücadelesini sürdürmektedir.Ayazlı‟lı

gençler Ģu an hiçbir sporla ilgilenmemektedir.

HIDIRELLEZ

6 Mayıs günü kutlanır,Ģimdiki Tunç motelin olduğu karayolları kampın olduğu yerde

salıncaklar kurulur yemekler piĢirilir,ip atlanır,salıncaklara binilir,yakan topu

oynanır,kızlar erkeklere,erkekler kızlara bakar orda birbirlerine bakar birbirlerini

beğenirlerdi her yıl kutlanırdı. Karayolları ve Tersane kurulduktan sonra bu gelenek sona

erdi

EĞLENCELĠ OYUNLAR .

5 „ er kiĢi iki takım halinde 70 - 80 cm sopa ile 25 „cm lik ufak sopa uçları ters yönleri

yontulmuĢtur.Yerdeki sopada 70 - 80 „cm dir. 3 sopa vardır oyuncu büyük sopa ile mile vurur

yerdeki sopaya yakın yere düĢerken rakip oyuncu o mili eline alarak yerdeki sopaya doğru

atar , mil sopaya değerse rakip oyuncular yanar ve sıra diğer oyunculara geçer, böylelikle

münavebeli bir Ģekilde oyun devam eder 5 kiĢi bitinceye kadar o takım ceza alır diğerleri

ödüllendirilir.

LUNÇ OYUNU

Genellikle deniz kenarında oynanır.36 taĢ vardır. 18 taĢı birisi , 18 taĢı birisi alır.

KarĢılıklı 3 „er kuyu açılır , bu kuyulara taĢlar pay edilir.Oyuna baĢlayacak oyuncu önündeki

kuyudan aldığı taĢı sıra ile karĢı kuyuya koyar ve diğer oyuncuda aynı iĢlemi yapar.Ġlk

oyuncunun kuyuya son bıraktığı taĢ çift olursa hepsini alır. 2. kural ise son taĢı rakip

kuyusundaki iki taĢın yanına kendi , 3. taĢını koyarsa lunç olur.Lunç tabir edilen o kuyuda

biriken taĢlar hepsi o oyuncunun olur. Rakiplerin taĢı bitinceye kadar oyun devam eder.

YAKAN TOPU

Page 45: ayazli tarihi

KarĢılıklı takım halinde oynanır birde top vardır. Kura ile ebe belirlenir.Ortaya bir

çizgi çizilir ve cezalı takım o çizgiyi geçmeyecek Ģekilde topun kendisine değmemesi için

toptan kaçar , eğer top kendisine değerse cezalanır.Oyundan ihraç edilir cezalı takım

eksilinceye kadar oyun devam eder.

KĠREMĠT TAġI DOMĠNOSU OYUNU

12 adet kiremit parçası ve birde ufak bezden yapılmıĢ top vardır. 5‟er kiĢi iki takım

halinde oynanır.Kura çekilir , 5 mt uzaktan çizgi çizilir domino taĢın etrafına daire

çizilir.Rakip ebe topu domino taĢına atar taĢ yıkılır.Daireden taĢarsa diğer ebe topu alır rakip

ebeye topu atar top değerse oyundan ihraç olur. 5 kiĢi bitinceye kadar oyun devam eder.

YÜZÜK BULMA OYUNU

Kalabalığın durumuna göre bir yüzük , birde 50 - 60 cm‟lık havludan yapılmıĢ bez

kamçı olur.Ebe seçimi yapılır , ebe yüzüğü avuçları kapalı bir Ģekilde oyunculara dolaĢtırırken

oyuncunun bir tanesine gözükmeyecek Ģekilde teslim eder.Ebe herhangi bir oyuncuya sorar

yüzük kimdedir diye oyuncu bilemezse ebe kamçı ile oyuncuya vurur oyuncuların yüzüğü

bulana kadar oyun devam eder.

GÖKTE AY VAR

Bir oyuncu seçilir bu oyuncu bir hasır veya halıya sarılır oyuncunun kafası halı veya

hasırdan aĢağıdadır. 15 20 „cm kafası aĢağıdadır.Odanın ıĢığı söndürülür.Bir sürahi su

hazırlanır , ebe oyuncuya seslenir “Bak yukarıda gökyüzünü görüyor musun?” der ,

ebe “Hani ay may yok karanlık var” der diğer ebe suyu diğer ebeye kafasına boĢaltır.”Al ay

burada” der ebe neye uğradığına ĢaĢırır halı veya hasırdan kurtularak kaçar.

ARAP KIZI GELDĠ OYUNU

Bir Oyuncu , bir ebe , bir altı isli tava , tavanın içinde de su vardır.Ebe oyuncuya sorar

“Yanına bir Arap kızı gelsin ister misin? oda “isterim” der tavanın altı islidir , ebe oyuncuya

“Sakın gözünü açma açarsan Arap kızı gelmez “ der bu arada oyuncu bir elini tavanın içine

sokar sonra tavanın altına elini sürer eli is olmuĢtur.Bunu ebe bilmez oyuncu elini ebenin

suratına sürer her Arap kızını sordukça ebenin suratı kapkara olur ebe sonunda isyan eder

“Hani Arap kızı” der , gözünü açar oyuncu ebeye "git aynanın yanına Arap kızı orda” der ebe

gider bakar ki suratı kapkara orda” hemen suratını yıkar, bu oyunu bilmeyen diğer ebelere de

uygulanır ve böyle devam eder.

LAZ YEMEKLERĠ

Çirbuli ( Çılbır) Pilai (Pilav) Makarina( makarna) Luku (Kara lahana) Ağani Lobiya

(Taze Fasülye) Kumhi Lobiya( Kuru fasülye) KotumeĢi dolma(Tavuk dolması) Princoni(

Pirinç kavurması) Papa( Mamalika) Patlicani Tağaneği ( Patlıcan kızartması) Dudeyi (

Mancar yemeyi) Luncağheyi( Kara lahana dövmesi) Termoni (AĢure) Kapçğa getağaneyi (

Tavalı hamsi) Kapçğa geçveyi (Pilekide hamsi) Kapçon mçkudi ( Hamsili ekmek) Makvali

getağaneyi ( Yumurta kızartması)

YĠYECEK-ĠÇEÇEK

Page 46: ayazli tarihi

Akçakoca bölgesinde köyden köye çeĢitli mahalli yemekler bulunmaktadır. Bunların bir kısmı diğer

illerde de ve özellikle Karadeniz kıyılarındaki yerleĢme bölgelerinin yemeklerine benzeyebilir. Tespit

edebildiğimiz yemekler ve yapılıĢları Ģöyledir:

Kalçak Mancarı, Kızılca Mancarı, Isırgan Mancarı, Lahana Mancarı, Tekne Mancarı, Un Mancarı,

Çırakta Baba Kaygana, KeĢli Kaygana, Sebzeli Kaygana, Kuskus Makarnası, KaĢık Makarnası, Fındık

Makarnası, Tembel Karı Makarnası, Mamalika, Mamursa, KaĢmakam Ekmeği, Köy Ekmeği, Dizleme

Ekmeği, Bazlama, Kırtıl, Mancarlı pide, Mantar Yemeği, Kaldırak

BALIK YEMEKLERĠ

Balıkların çok çeĢitli piĢiriliĢ Ģekilleri vardır. Bunları genellikle herkes bilir. Izgara, tava, lahana

vb salatalar, çiroz, fırında balık vb.

Kiremitte Palamut, Hamsi Pilavı, Buğulama (Hamsi, Palamut, Mezgit), Sirkeli Hamsi, Yumurtalı

Sebzeli Kaygana, Kırlangıç veya Mezgit Çorbası, Hamsili Börek, Sigara Böreği, Hamsi Salatası, Ġsli

Balık

TATLILAR

Melengüçceği

Akçakoca‟nın Melengüçceği aslında tatlı olarak da tuzlu olarak da tüketilebilen ve adını da Melen

deresinden alan bir yiyecek. Genellikle bölgenin tanıtıldığı gazete yazılarında tatlı olarak adlandırılsa

da üzerine Ģurup dökülmediği durumlarda tuzlu olarak da yenilebiliyor. Akçakoca‟da değiĢik Ģekilde

hazırlanan birkaç tür Melengüçceği tatlısı olmasına rağmen evlerden yenildiği zaman Akçakoca‟nın

dağ çileği reçeli ile ikram ediliyor. Akçakoca‟da bu tatlının kaymakla fıstıkla ikram edilmesi değiĢik

bir tat kazandırsa bile yörede bolca bulunan dağ çileğinden yapılan reçel ile servis edilmesinin yöresel

damak kültürünü daha iyi yansıtacağı inancındayız.

Page 47: ayazli tarihi

Laz

Böreği

Malzeme; Baklava hamurunun aynısı olacak,38 yumak olacak..Muhallebisi; 14 kaĢık Ģeker1 paket

vanilya, 3 yemek kaĢığı un, 1 lt süt, 3 yumurta. Yumurta hariç tüm malzeme karıĢtırılıp muhallebi

gibi piĢirilir. Ġyice soğuduktan sonra 3 yumurta ile çırpılıp bir tarafta bekletilir.

YapılıĢı; Her yumak açılıp tepsiye dizilip her katı yağlanır.19.cu yumak serildikten sonra muhallebi

konulup kenarları üzerine katlanır ki muhallebi tepsinin kenarlarına yapıĢmasın. Diğer 19 adet yumak

da aynı Ģekilde açılıp tepsiye serilir.ĠĢlem bittikten sonra da dilimler halinde kesilip yağlanıp ateĢte 2

saat piĢirilir.Soğuduktan sonrada üzerine pudra Ģekeri serpilir.

Güllaç

Ramazan sofralarının vazgeçilmez tatlısı olan güllacın yapılıĢı son derece basit. Malzeme;1 litre sütü 1

bardak Ģeker ile kaynatın. Zevkinize göre Ģekeri daha az yada daha çok koyabilirsiniz.

Daha sonra almıĢ olduğunuz güllacı kat kat açarak tepsiye birer birer yerleĢtirin. Bu esnada tepsiye

yerleĢtirdiğiniz her bir kat güllaç üzerine daha önceden kaynatmıĢ olduğunuz Ģekerli sütü kaĢıkla

yayarak dökün. Bu iĢlemi her kat için yaparken, her üç katta bir araya döğülmüĢ ceviz ya da fındık

serpiĢtirin. En üstüne de ceviz ve/veya fındık serptikten sonra, güllacın sütü tamamen içine almasına

kadar bekleyin.

Düzce ve diğer çevre ilçelerde olduğu gibi Akçakoca da lezzetli dağ çileği ile ünlü. Reçel yapımı

sırasında çevreye yayılan hoĢ koku gerçekten iĢtah açıcı. Kirazları da bir o kadar meĢhur.

GELENEKSEL GĠYĠM VE KUġAMLAR

Yerli halkın örnek kıyafetleri genellikle Orhangazi Mahallesinde daha çok görülmektedir.

BAYAN GĠYSĠLERĠ

Page 48: ayazli tarihi

ġalvar

Her tür kadifeden olur. Bir Ģalvar 90 cm eninde üç boy kumaĢtan çıkar. Gençler daha ziyade eflatun,

pembe, yaĢlılar ise koyu renklileri (kahverengi, lacivert) renk kumaĢları tercih ederler. Genelde çimen

yeĢili, zeytin yeĢili tercih edilen renklerdir. Düz yollu olanları vardır.

ġalvarın içine havasalık (Ġç ġalvar) giyilir. Havasalık pamuklu veya Ģile bezi gibi kumaĢlarda

yapılır.Uçkur kısmı ve ayak bilekleri sırma iĢlemelidir. Ağının boyu ayak bileğine kadardır.

Mintan

ġalvarın üzerine mintan giyilir. Mintan ve Ģalvar iĢlemelidir. Kadife, kutnu, janjanlı ve yollu

kumaĢlardan kullanılır.

Hırka

Uzun kollu, yuvarlak yaka, önü düğmeli olurdu. Kadifeden çiçekli ya da desenli olurdu.Boyu bele

kadardır. Belden kalçalara kadar ayrı kumaĢtan volan olurdu.

Yelek

Kadınlarda iki tür yelek olurdu. Kolsuz olanına mintan, kollu olanına yelek denirdi. Mor, kırmızı,

beyaz, yeĢil, mavi, lacivert, düz kadife ya da boynu çizgili kadifeden olurdu. Kadifeden yapılanlara

kutnu Ģalvar, kutnu yelek denirdi. Kol uçları, cep ağızları, ilik kısımları sırma iĢlemeli olurdu.

BaĢörtüleri

Kare Ģeklindedir. Ġkiye katlanarak üçgen Ģekline getirilip, ensede bağlanıp, uçları boynun iki yanında

öne doğru sarkıtılırdı. Oyalı beyaz veya desenli, taĢ baskılı olurlardı. Kenar kısımları mutlaka beyaz

olurdu. Etrafına genellikle oyalar iĢlenirdi.

Örtüler

Kara Ģeklindedir. Üzeri baĢka tekniği ile iĢlenmiĢtir. Çiçek desenlidir. (yazma)

Don

Erkek donu gibi fakat paçalı ve uçkursuzdur.

Page 49: ayazli tarihi

Çorap

Kadın çoraplarında daima çiçek, nakıĢ gibi süslemeler yapılırdı. Bunlar çeĢitli renklerde yün

ipliklerden yapılırdı.

Ayakkabılar

Ev içinde giymek için çedik denilen terlikleri örerlerdi. Konçsuz ayağın Ģekline göre örülürdü. Rugan

ayakkabılar ve ayrıca çarık giyilir

Aksesuar

Boyundaki ipek kurdeleye dikili altınlar olurdu. Altınlar kulplu olurdu. Büyük altınlar öne, daha sonra

küçükler arkaya doğru dizilirdi. Bilezik takılırdı. Kızlar bilezik takmaz veya gümüĢ bilezikler

takarlardı.

ERKEK GĠYSĠLERĠ

1-Erkek DıĢ Giyimi

Yelek ve zıpka

Page 50: ayazli tarihi

Kafkasya ve Doğu Karadeniz bölgesinden gelen halkın giyim özellikleri farklılık gösterir. Kafkas

kökenli halkın bulunduğu köylerde özelliklede düğün, eğlence ve törenlerde kalpak, dik yakalı

gömlek, siyah satenden yapılmıĢ diz boyu elbise ve yumuĢak deriden çizme giyilir.

Elbisenin üzerinde dıĢarıdan fiĢeklik, kama ve kemer gibi ayrıntılar süsler. Kadınlar isi simli motiflerle

süslenmiĢ kadife elbiseler giyerler.

Karamandol

Kalın kumaĢtan yapılırdı. Siyah yada koyu renktedir. Beli uçkurludur. Üst kısmı geniĢçe, alt

kısma inildikçe daralır. Fakat tamamen oturmaz. Boyu ayak bileklerine kadar iner.

Yelek-1

Ekonomik duruma göre her türlü kumaĢtan yapılırdı. Boyu bele kadardır Üzeri kaytan iĢlidir.

Ġki yanda cepleri olurdu. Koltuk kısmı, cep ağızları sırma iĢlemelidir.

Yelek-2

Yabana giderken erkekler baĢka bir yelek giyerlerdi. O yelek sadece dıĢarı giderken

giyilirdi. Gri, siyah, kahverengi renklerde olup, önü kumaĢ, arkası astardan olurdu. Beli arkadan

tokalıydı. Kolsuz ,boyu bele kadar. Önü düğmelerle kapanırdı. Ġki yanda cepleri olurdu. Bu ceplerin

birinde altın lira, diğerinden ise köstekli saat sarkardı.

Trablus KuĢak

Beyaz yün, ipek, yollu veya düz olanları vardır. Bele sarılır ve içine bıçak veya kama

sokulurdu.

BaĢlık

BaĢa takke takılırdı. Üzerine beyaz veya yollu yünden yapılmıĢ abaniye sarık sarılır, uç kısmı

baĢın yanında aĢağıya sarkıtılırdı.

Çorap

Ayağa yün çorap giyilirdi. Yün , tabii renkte ve sade olurdu.

Ayakkabı (Bartın yemenisi)

Çiğ deriden tam tabaklanmamıĢ, topuksuz, koncu yüksek, bazıları boyalı ve parmak ucu kısmı

sivridir.

Hırka

Siyah karamandoladan olurdu. Astar ve karamondolun arasına yün konur, yorgan diker gibi

dıĢtan baklava dilimi Ģeklinde dikilir ve palto olarak giyilirdi

2-Erkek Ġç Giyimleri

Gömlek

Page 51: ayazli tarihi

Yakasız, uzun kollu, kol ağızları uçkurlu olurdu. Gerektiğinde eller suya sokulursa kollar uçkurlar

sayesinde daha yukarıya bağlanabiliyordu. Gömlek beyaz ketenden olurdu. Boyu diz veya bel

hizasında olurdu.

Ġç donu

BeĢ ve ayak bilekleri uçkurluydu. Beyaz ketenden olurdu. Rahatlık sağlaması için bol olurdu.

Yatak takkesi

Beyaz keten ya da örme yünden yapılırdı. Ġç kısmına, tüm çevresine siyah yünden nakıĢ yapılırdı.

Para kesesi

Bozuk para için herkesin boynundan kuĢak arasına uzanan bir ip, ucunda iki kese olurdu. Kadife

karamondol veya beyaz keten üzerine iĢlemeli olurlardı.

GümüĢlü kayıĢ

Üzerine savatla iĢlemeler yapılırdı.

Diğer Aksesuarlar

Bıçak, kama, çifte bıçak, palaska, tabanca

AYAZLIDA ĠLK CAMĠLER

Ayazlıda ilk cami Ģimdiki Metin Yomra‟nın oturduğu yerde idi

Metetoğluları , Yomraloğluları‟nı Ereğli, Gülüç deresinden Yomraloğlularını getirdikleri

zaman bunları caminin olduğu yere yerleĢtirirler hemen diğer camiyi de Ģimdiki yere yaparlar

ağaçtandır. Daha sonra Hacı ġaban Koç 1977- 1978 yılında 150 kiĢilik betonarme cami

yaptırdı. 150 kiĢilikdir. Yukarı Ayazlı camisini de 1967 yılında Hacı Yakup Kalaycı

yaptırdı.Ayrıca Hacı Yakup kalaycı 350 kiĢilik sapak camisini de yaptırdı

KABRĠSTANLAR

Page 52: ayazli tarihi

Ayazlıda 3 adet kabristan vardır sekenesi münkariz olan Göçürlü(( Koçullu) Ģimdiki

Haydar Çakmak‟ın bahçesinde Elhaç ,Usta Ġbrahim Oğlu Mustafa , Hacı Salih Ağa

Yoğurtçuzade Mehmet Ağa,Hacı Ġsmail Ağa,Molla Ahmet,Molla ġakir,Hacı

Çelebizade,Ġbrahim Ağa,Hacı Mustafa,Mehmet ağa,Hamide Hanım,mezar taĢları vardır.AĢağı

Ayazlı kabristanı Ģimdiki sanat okulu önüdür.1877 yılından sonra yapılan mezarlıktır,eski

mezarlıktır,Yukarı Ayazlı mezarlığı yeni mezarlıktır Ģimdiki Hamiyet Sevil Ġlkokulun yanı

baĢındadır.Ayrıca Ali Çakmak aile kabristanı, Topaloğlu kabristanı da halen mevcuttur.

ġimdiki caminin önünde bir mezarlık vardı ama burada Ģu anda bir adet mezar taĢı olmasına

rağmen burası da munkariz olmuĢtur Sekenesi munkariz olan kabristan Lazimark‟ın kurduğu

mezarlıktır.1812 yeni mezarlık karma bir mezarlıktır AĢağı Ayazlı mezarlığı yol çalıĢması

nedeni ile tahribata uğramıĢtır .Bütün atalarımızın ruhu Ģaad olsun.

19- Sekenesi münkariz olan Ayazlı Mezarlığı

1. El haç Mehmet ağa 1157 Hicri

2. El haç Mehmet 1169 hicri

3. Usta Ġbrahim oğlu Mustafa'nın oğlu merhum Mustafa efendi 1197

4. Merhum Ġbrahim ağanın kızı Fatma kadın 1195 Hicri

5. Hacı Salih ağa oğlu Mehmet ağa 1228 Hicri

6. Hacı Salih ağanın validesi merhum Emine Ha- tun 1219 Hicri

7. Yoğurtçu zade Mehmet Ağa (Küçük biraderinin adı Ahmet ağadır. Bu zatın

müvellidi Af tunu süfla karyesi olup Keramettin mahallesine nakli hane etmiĢtir.)

8. Hacı Ġsmail oğlu Hacı Mustafa 1203 Hicri

9. Hacı Ġsmail oğlu Hacı Mustafa 'nın oğlu Mehmet ağa 1214 Hicri

10. Molla Ahmet bin Hacı Mustafa 1207 Hicri

11. Hacı Mustafa oğlu Molla ġakir 1216 Hicri

12. Hacı Çelebi zade Ahmet Ağanın kerimesi Ha- mide hanım 1228 Hicri

20- Sekenesi münkariz olan Ayazlı Mezarlığı

1. El haç Mehmet ağa 1157 Hicri

2. El haç Mehmet 1169 hicri

3. Usta Ġbrahim oğlu Mustafa'nın oğlu merhum Mustafa efendi 1197

4. Merhum Ġbrahim ağanın kızı Fatma kadın 1195 .Hicri

5. Hacı Salih ağa oğlu Mehmet ağa 1228 hicri

Page 53: ayazli tarihi

6. Hacı Salih ağanın validesi merhum Emine Ha- tun 1219 Hicri

AYAZLI’YA ĠLK GELEN SÜLALELER

AYAZLI’YA YERLEġEN SÜLALERIN ETNIKI VE GELDIKLERI YERLER

SOYADI LAKAP ETNĠK GELDĠĞĠ YER

1. DĠREKLER SAMELĠ LAZ RĠZE MERKEZ

2. CAN KARACEMAL ARAP SĠNOP

3. KUMUġLAR RĠZE

4. GÜVENLER RĠZE

5. GENÇLER RĠZE

6. TOPALOĞLU GÜRCÜ BATUM

7. TOSLAR GÜRCÜ BATUM

8. DENĠZLER KÜRT RĠZE

9. ÇAKMAKLAR FANDO LAZ HOPA-AZLAĞA

10. YAMANLAR METEDOĞLU(CĠN) LAZ HOPA-MAKREAL

11. ÖZERLER ÇEMĠLER-ÇEMO FRANSIZ ASILLI FRANSIZ SUBAYI

Hopa da görev yaparken bir gürcü kızına aĢık olur ve evlenirler.Subay sünnet olur

müslümanlığı kabul eder.Bundan Özer sülalesi türenir.Baba Fransız , ana Gürcü‟dür.

12. YOMRALAR LAZ ARHAVĠ

13. KOÇLAR KAÇALAR KÜRT RĠZE

14. YILMAZLAR TÜRK ORDU

15. TUZCUOĞLU KAZHA LAZ SARP-AZLAĞA

16. ÇAKMAKLAR HAVULU TÜRK GĠRESUN

17. YAZGANLAR LAZ MAKREAL

18. YAMANLAR METEDOĞLU LAZ MAKREAL

19. SALYANCILAR LAZ SARP-AZLAĞA

20. ÖZVERLER DALAMANA LAZ SARP-AZLAĞA

21. BEKARLAR LAZ SARP-AZLAĞA

22. TANLAR KUKULĠ LAZ HOPA-MAKREAL

23. KANBERLER KANPARA LAZ HOPA-MAKREAL

24. SARILAR (HZ. Ömer in bir neferi Karas bey Ġrandan Hopaya kaçar ve

yerleĢir .6 çocuğu olur orada barınamaz, yarısı Makreali ve yarısı Hopa ya

yerleĢirler.Göktepe deki Sarı, yukarı Ayazlıdaki Sarı , aĢağı Ayazlıdaki Sarı

lar,aynı sülaledir.Arap kökenlidirler.Makreali den gelmiĢlerdir.)

25. KESKĠNLER FINDIKLI LAZ FINDIKLI-

ÇATALMAĞĞHA

26. TEPELER RĠZELĠ

27. SANDALCILAR RĠZELĠ

28. GÜMÜġLER AHMAT LAZ HOPA-MAKREAL

29. ESKĠKANLAR LAZ HOPA-MAKREAL

30. AKBAġLAR MOMOLĠ RĠZE MERKEZ

31. YILDIZLAR MAKĠNANIN TÜRK TRABZON-

KARAOSMAN

32. KALAYCILAR RĠZELĠ

33. ABAZA HASAN ÇECĠLER LAZ HOPA-MAKREAL

34. ÖZDEMĠRLER LAZ FINDIKLI

35. ĠNEBOLULULAR TÜRK ĠNEBOLU

Page 54: ayazli tarihi

36. TAġÇILAR LAZ FINDIKLI

37. POYRAZLAR LAZ HOPA-MAKREAL

AYAZLI’NIN LAZCA SOKAK ĠSĠMLERĠ

1. SALYANCIPEġĠ TEPE YÜKSEKLERĠN YERĠ TEPE

2. MANÇGHA YÜKSEKLERĠN YERĠ ESKĠ SU

3. KUKULĠPEĠġĠ TANLARIN YERĠ

4. KAZHAPEĠġĠ TEPE TUZCULARIN YERĠ

5. BALIKLIĠġĠ DUZĠ ĠMAM HATĠP ĠN OLDUĞU YER

6. TOSĠPEĠġĠ TEPE BAġARANLARIN YERĠ

7. YANIMERĠĠġĠ DÜZĠ SU KESERĠ HAKKI KESKĠNĠN YERĠ

8. DĠNAPEĠġĠ DÜZĠ TÖNGELLĠYE GĠDEN YOL OSMAN

TANIN YERĠ

9. PETĠGELĠġĠ SEVĠL BORUNUN OLDUĞU YER

10. HACITAġĠ SEVĠL BORUNUN OLDUĞU YER

PĠRĠNÇLĠK

11. KUZHEĠġĠ HAKKI YOMRA NIN YERĠ

12. 3ĠZEĠLĠġĠ DUZĠ KESKĠNLERĠN YERĠ KARAKOL YANI

13. SAMELĠĠġĠ DUZĠ DĠREKLERĠN YERĠ

14. YANDUMĠġĠ DUZĠ ALĠ YOMRANIN YERĠ

15. CĠNĠĠġĠ DUZĠ YAMANLARIN YERĠ

16. SALTATĠĠġĠ DUZĠ ESKĠ SU DEPOSUNUN HAPĠSANE

YANI

17. KOÇULLUĠġĠ DUZĠ SU KERESĠ ESKĠ MEZARLIK

18. SAĞULUOĞLUĠġĠ DUZĠ ESKĠ SU DEPOSUNUN YERĠ

19. PALAZAĠġĠ DURSUN ÜRKMEZĠN YERĠ

20. AZLAĞA ESEN KIYI

21. GHIGABAZABAĠġĠ ÖMER BÜYÜKBAġLARIN YERĠ

22. KAMPARAĠġĠ KAMBARLARIN YERĠ

23. POYRAZIĠġĠ LĠMANCIĞI GEÇĠNCE

24. STAHĠĠġĠ ġĠMDĠKĠ CAMĠNĠN YERĠ

25. KĠHOġĠĠġĠ KÜÇÜK TÖNGELLĠ

26. JĠNELĠ AYAZLI YUKARI AYAZLI

27. MOMOLĠĠġĠ TEPE YILDIZLARIN OLDUGU YER

28. OÇANAġI TEPE ÜMRAN BORUNUN OLDUGU YER.

AKÇAKOCA NIN KÖYLERĠ

Akkaya, Deredibi, HemĢin, Melenağzı, AktaĢ, Dereköy, Kalkın, Nazımbey, Altunçay,

Dilaver, Karatavuk, Ortanca, Arabacı, Doğancılar, Kepenç, PaĢalar, Balatlı, Döngelli, Kınık,

Sarıyayla, Bayhanlı, Edilli, Kirazlı, SubaĢı, Beyören, Esmahanım, Koçar, Tahirli, Çayağzı,

Fakıllı, Koçullu, Tepeköy, Çiçekpınar, Göktepe, Küpler, Uğurlu, Dadalı, HasançavuĢ,

Kurugöl, Yenice, Davutağa, Kurukavak, YeĢilköy 43 köyü vardır

AKÇAKOCA NIN MAHALLELERĠ

Ayazlı mah,Osmaniye mah.,Yukarı mah.,HacıYusuflar mah.,Yenimahalle,mah.,Orhangazi

mah.,Cumhuriyet mah.,Yalı mah. 8 mahallesi vardır

Page 55: ayazli tarihi

AKÇAKOCADA YOK OLAN ESKĠ KÖYLER

FADILLI KÖYÜ AYAZLI MAH. SEVĠL BORU YUKARISI

GERĠġĠ KEBĠR KÖYÜ DÖNGELLĠ KÖY,SEVĠL BORU ARASI

GERĠġĠ SAGĠR KÖYÜ DÖNGELLĠ KÖY,ġĠMDĠKĠ LĠMAK VE

DÖNGELLĠ ARASI

GÜNEġLĠ KÖYÜ ÇĠÇEKPINAR,-FAKILLI ARASI

HAMZAKÖY DADALLI,-ÇĠÇEKPINAR ARASI

CĠNCĠKÖY DEREDĠBĠ,- BEYÖREN ARASI

HASANCIK KÖYÜ ÇĠÇEKPINAR

KOÇULLU,LAZĠMARK, AYAZLI MAH.

EMĠRKÖY KINIK- KOÇAR ARASI

KIRGIZLAR ARABACIKÖY-CUMAYANI

HEKĠMOĞLU ALTUNÇAY AFTONU SULFA

DEĞĠRMENKÖY ALTUNÇAY AFTONU SALFA

TAZEKÖY SUBAġIKÖY---AFTONU ULVA

TOPÇUKÖY SUBAġIKÖY - AFTONU ULVA

HACIKÖY SUBAġIKÖY - AFTONU ULVA

YUKARIKÖY SUBAġIKÖY -AFTONU ULVA

DAĞKÖY SUBAġIKÖY AFTONU ULVA

GÖKÇE ELĠ AYAZLI,DOĞANCILAR ARASI( TEK ĠġL.)

ġANTĠYESĠ

KIRAN UĞURLU,ESMEHANIM ARASI

DÜZCEKÖY HASANÇAVUġ ,KALKIN ARASI

ERENLER NAZIMBEY,HASANÇAVUġ ARASI

SARAYKÖY NAZIMBEY,UĞURLU ARASI

Buköylerden,GeriĢikagir,GeriĢisagir,Hamzaköy,Gökçeeli,Koçulu,Cinciköy,Hasancık,G

üneĢli,Fadıllı köylerini 1620 yıllarında Akkazak korsanları tarafından yok

edilmiĢlerdir.Akkazak korsanları gemilerle gelip bu köyleri yok etmiĢlerdir 1632 yılında

Osmanlı bu korsanları Karadeniz‟den kovmuĢlardır.Bu 9 köy yerine yeni köyler

kurulmuĢtur.Akkazak korsanları ayrıca Ģimdiki foto Oktay ile Armutçuağzı arasında bu

korsanlardan korunmak için 2 mt.geniĢliğinde,3 mt. Yüksekliğinde sur yapmıĢlardır,bu

sur Bizanslılar zamanında yıktırılmıĢtır.

Sarayköy,Erenler,Düzceköy,Kıran,Dağköy,Topçuköy,Tazeköy bu köyleride

Cenevizliler tarafından yok edilmiĢtir buralara kendi köylerini kurmuĢlardır

18. YÜZYILDA DĠVANĠ DEFTERĠNDE BULUNAN YERLEġĠM BĠRĠMLERĠ

AKKAYA - ARABACI - DADALI - EFTUNĠ - FAKILLI - KARKIN - KIRAMCA

KĠLĠSE - KERAMEDDĠN - HACI YUSUFLAR - KABAKÇILAR - YUKARI MAHALLE

KOÇKÖY - AġAĞI MAHALLE - TAHĠRLĠ - KABAKLI DIR

Page 56: ayazli tarihi

AKÇAKOCA’DAKĠ KURUMLAR

Akçakoca

Kaymakamlığı Sivil Savunma

Müdürlüğü Fisko Müdürlüğü

Askerlik Şube Başkanlığı

Mal Müdürlüğü Huzurevi Müdürlüğü

Akçakoca Belediye

Başkanlığı Vergi Dairesi

Müdürlüğü Ticaret ve Sanayi Odası

Başkanlığı

D.Ü.Yük.Ok.Müdürlüğü Milli Eğitim

Müdürlüğü Esnaf ve Sanatkarlar Odası

Başkanlığı

Adliye Sağlık Grup Başkanlığı

Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanlığı

Emniyet Müdürlüğü P.T.T.

Müdürlüğü Akçakoca Eğitim ve Kalkınma

Vakfı

Jandarma Tarım İlçe

Müdürlüğü KÖYLERĠMĠZ

Akçakoca Müftülüğü Orman İşletme

Müdürlüğü

Tapu Sicil Müdürlüğü SEDAŞ İşletme

Başmühendisliği

Gençlik ve Spor İlçe

Müdürlüğü

Halk

Kütüphanesi Müdürlüğü

Meteoroloji İstasyon

Müdürlüğü Turizm Danışma

Müdürlüğü

D.T.S. Denetmenliği T.C. Ziraat

Bankası Müdürlüğü

Nüfus Müdürlüğü T. Halk Bankası

Müdürlüğü

Özel İdare Müdürlüğü T. İş Bankası Müdürlüğü

AKÇAKOCA BELEDĠYESĠ NDE BAġKANLIK YAPMIġ KĠġĠLER

1- AHMET ZÜHTÜ EFENDĠ 1889

2- ĠBRAHĠM BEY 1895

3- MUSTAFA EFENDĠ 1897

4- MEHMET KIZILTAN 1900-1914

5- HAMDĠ EFENDĠ 1907-1910

6- MEHMET YAREN 1910-1911

7- MEHMET HÜSNÜ TÜZE 1911-1912

8- AHMET TERZĠBAġOĞLU 1914-1916

9- MEHMET HÜSNÜ TERZĠOĞLU 1916-1920

Page 57: ayazli tarihi

10-MEHMET LÜTFÜ GÖREN 1925-1926

11-SADULLAH TERZĠOĞLU 1926-1927

12-AHMET AġÇIOĞLU-1927 1938-1940-1948-1950*1955-1956

16-VASIF PEKER 1946-1948

17-MUSTAFA UĞUR 1950-1952

18-VASIF PEKER 1952-1955

19-ORHAN MADENCĠ 1956-1957

20-AYDIN TERZĠBAġOĞLU 1957-1958

21-ALĠ HASAN GÜR(VEKĠL) AS.ġB.BAġ. 1960-1961

22-MEHMET FINDIKOĞLU(VEKĠL) KAYMAKAM-1961-1963

23-MEHMET AKIN 1963-1973

24-AHMET ÖZBAKIR 1973-1977

25-HÜSEYĠN YANMAZ 1977-1980-1987-1994

26-EKREM KUDOĞLU(AST.SB.) VEKĠL 1981-1982

27-HÜSNÜ GONCA (ÖĞRT.) VEKĠL 1982-1984

28-MEHMET GÜNDÜZ 1984-1989

29-EROL SOLAK 1994-2002

30-GĠROL KĠBAR(VEKĠL) 2002-2004

31-NAZMĠ ÇĠLOĞLU 2004-2009

32-FĠKRET ALBAYRAK 2009-

AKÇAKOCADA GÖREV YAPAN KAYMAKAMLAR

1-ALĠ OKAY 1934

2-NECDET BAġAT 1942

3-DOĞAN ULUERGÜVEN 1944

4-FUAT AKNA 1945

5-CABBAR DEMĠRKALE 1946

6-HASĠP AKSOY 1946

7-FUAT ÜST 1947

8-DÜNDAR ġEFĠK SOYER 1949

9-TEFĠK KURMA 1950

10-HÜSEYĠN RAGIP UĞURAL 1951

11-CAHĠT SONBAY 1953

12-TAHSĠN AKSOYOĞLU 1953

13-SAMĠM GÖKYAR 1957

14-HASAN GÜR 1960

15-SAMĠM GÖKYAR 1960

16-AHMET ġENġOY 1960

17-MEHMET FINDIKOĞLU 1961

18-FAHRĠ YÜCEL 1964

19-KAZIM ZÜLFÜKAR 1966

20-NURETTĠN TURAN 1966

21-BAKĠ UÇMAN 1966

22-HÜSEYĠN IRMAK 1967

23-TARIK KIRAÇ 1967

24-CEMAL BARUTÇU 1967

25-SABAHATTĠN EREN 1968

Page 58: ayazli tarihi

26-KAMER DĠRĠBAġ 1969

27-AVNĠ KIZILASLAN 1970

28-MUZAFFER KURTULMUġOĞLU 1972

29-M.EBRAR BERK 1972

30-MUZAFFER KURTULMUġOĞLU 1972

31-ALTAN TUNA 1972

32-HÜSEYĠN SOYAR 1976

33-YÜZ. FĠKRET TĠMUR 1976

34-CEZMĠ GÖÇER 1977

35-KUTLUAY ÖKTEM 1978

36-METĠN ALP 1979

37-ABDÜLKADĠR BAKAN 1980

38-SITKI ASLAN - 1981

39-RECEP YAZICIOĞLU 1983

40-ĠSMAĠL EROĞLU 1984

41-MURAT HAMZAOĞLU 1984

42-AHMET ERTAN YÜCEL 1989

43-HASAN ġENSES 1993

44-ġEFĠK AYDIN - 1997

45-VASĠP ġAHĠN 1999

46- ALĠ USLANMAZ 2002

47-SAVAġ TUNCER 2005

48- MEHMET ÜNAL 2009

1996 YILI DÜZCE DEPREMĠNDE DÜZCE VE ĠLÇELERĠNDE ÖLÜ VE YARALI

DURUMU

ĠLÇE ÖLÜ YARALI

MERKEZ 118 813

GÖLYAKA 105 1250

CUMAYERĠ 30 7

ÇĠLĠMLĠ 54 8

GÜMÜġOVA 124 65

AKÇAKOCA 0 14

YIĞILCA 0 0

KAYNAġLI O 0

TOPLAM 270 1157

1999 YILI DÜZCE DEPREMĠNDE DÜZCE VE ĠLÇELERĠNDE ÖLÜ VE YARALI

DURUMU

ĠLÇE ÖLÜ YARALI

MERKEZ 463 1849

GÖLYAKA 1 67

CUMAYERĠ 0 22

GÜMÜġOVA 4 34

Page 59: ayazli tarihi

ÇĠLĠMLĠ 0 25

AKÇAKOCA 2 96

YIĞILCA 0 42

KAYNAġLI 316 544

TOPLAM 782 2678

ESKĠ VE YENĠ ĠSĠMLERĠYLE YÖRE YÖRE DOĞU KARADENĠZ

ARTVĠN:HOPA ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

AMÇZĠSE YUKARIKULEDĠBĠ

AZLAĞA-ABUĠSLAH ESENKIYI

ANCOROĞH ALĠMĠSLAH

ANÇZĠĞHORĠ PINARLAR

ARDALA EġMEKAYA

BUÇA GÜVERCĠNLĠK

ZALONA KOYUNCULAR

MAĠSKĠOPUTE DEREĠÇĠ

MAKRĠALĠ KEMALPAġA

MĞHĠGĠ BAġKÖY

PAHÇOLĠ YEġĠLKÖY

PERONĠTĠ ÇAMLI

JURPĠCĠ YOLDERE

SUMCUMA ÜÇKARDEġ

ġANA KAYA

ÇZKARĠSTĠ SUBAġI

ÇZANCAĞHUMA ÇAMURLU

GHĠĞOBAZOBA BÜYÜKBAġI

ARTVĠN:BORÇKA ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

JURĞHĠNCĠ ÇĠFTEKÖPRÜ

SAĞHANDRO FINDIKLI

ÇĞHALA DÜZKÖY

ARTVĠN :ARHAVĠ (AKRABĠ) ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE

ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

KAPĠSTONA KALE MAH.

ÇZARMATĠ CUMHURĠYET MAH.

BAĞHTA KĠREÇLĠ

GĠDREVA DEREÜSTÜ

Page 60: ayazli tarihi

DURMADĠ ULAġ

KAMPARNA DĠKYAMAÇ

KOPTONE GÜRGENLĠK

KORDELĠTĠ KONAKLI

LOMA YOLGEÇEN

NOBAĞLENĠ YILDIZLI

YAKOVĠTĠ KAVAK

OTALAĞHE SIRTOBA

PHAPHĠLATĠ ARILI

JĠLEN KAPSTONA GÜNGÖREN

JĠLEN KUTUNĠTI TEPEYURT

JĠLEN NAPġĠTĠ Y.ġAHĠNLER

JĠLEN POTOCURĠ SOĞUCAK

PĠLARGETĠ BOYUNCUK

KUÇZUBETĠ ULUKENT VE BALIKLI

3ALEN KUTUĠTĠ KÜCÜK KÖY

3ALEN NAPġĠTĠ ġEN KÖY

3ALEN POTOCURĠ AġAĞI ġAHĠNLER

ÇZUKALVATĠ DÜLGERLĠ

GYAZENĠ KESTANEALAN

KEMERKÖY

RĠZE: FINDIKLI ( VĠZÇE) ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE

ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSĠMLER

ABUSUFLA AKSU MAH.

GESĠYA TATLI SU

VĠZÇEROĞA MERKEZ MAH.

ÇATALMAÇĞHA LĠMAN

KURTUME.GORĠ ILICA MAH.

MANASTĠRĠ.GAVRA HÜRRĠYET MAH.

MEKĠSKĠRĠ SAHĠL

PAÇVA.KALO MÇKADU YENĠ MAH.

ABUULYA ÇAĞLAYAN

GURUPĠTĠ YENĠKÖY

MZUĞU SULAK

SUMLU SÜMER

TREVENDĠ DERBENT

PĠÇHMĞHALSUFLA ANILI

PĠÇHMĞHALANULYA GÜRSU

ĞAYNA ILHAMURLU

ÇUKULĠTI.ABAXEMġĠNĠ PEYNĠRCĠLER

ÇZATĠ SAAT

CZUPE BEYDERE

ÇANAPETĠ MEYVALI

ÇZURCZAVA ÇINARLI

Page 61: ayazli tarihi

RĠZE: ARDEġEN( ARTAġENĠ) ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE

TÜRKÇE ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

METĠSTĠ BARIġ MAH.

NOĞA MERKEZ MAH

OĞHORDULE YAYLA

STATĠ CAMĠĠ

AĞENĠ BEYAZ KAYA

BAKOZĠ YAMAÇ DERE

DUTĞHE TUNCA

PUTRA BAHAR MAH

KVANÇARERĠ ELMALIK

ÇZĠÇZAVETĠ ġENTEPE

CĠBĠSTASĠ KAVAKLIDERE

FURTUNO DÜZ HH.

AĞVANĠ SESLĠ KAYA

GHOKOVATĠ ESENTEPE

CELAĠSKURĠ KĠRAZLIK

TĠMĠSVATĠ KÖPRÜKÖY

TOLĠKÇETĠ DUYGULU

MEĞENETĠ ġENYURT

MUTAFĠ GÜNDOĞAN

NOĞOCENĠ MAMGANEZ

YANĠVATĠ BAYIRCIK

OMCORE GÜNEY

PALĠVATĠ SĠNAN

SĠFATĠ PĠRĠÇLĠK

PĠLEGEVATĠ AKKAYA

GERA IġIKLI

ġANGULĠ DOĞANAY

GLANENĠ.ZĞEMĠ AġAĞI DURAK

ÇUMAĠDA ESKĠ ARMUTLUK

GHOCĠBADĠ AKDERE

CĠLENĠ.ZĞEMĠ YUKARI DURAK

RĠZE:PAZAR(ATĠNA) ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE

ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

DUDUVATĠ GÜZELYALI MAH.

TUDENĠ BULI KĠRAZLIK

KUKULATĠ.LAROZĠ ĠKĠZTEPE

NOĞA MERKEZ

NOADĠĞHA CUMHURĠYET MAH.

KVAKÇE BEYAZ TAġ MAH.

ġĠLERĠTĠ SOĞUKSU MAH.

ÇĠNĠ BULEPE ZAFER

Page 62: ayazli tarihi

AVRAMĠTĠ GÜNEY

ARANAġĠ DARILI

APSO SUÇATI

AÇAPA BUCAK

BOĞĠNA ġENDERE

DADĠVATĠ HANDAĞI

KUĞUHUMA:ESKĠ TRABZONĠ HAMĠDĠYE

VENEĞĠ ÖRNEK

ZANAHATĠ DERĠNSU

ZELEĞĠ BALIKÇI

TORDOVATĠ SĠVRĠKAELE

ÇZTATĠ AKTEPE

KOSKOVATĠ HĠSARLI

KOSTANĠVATĠ DERNEK

KUZĠKA ELMALIK

LANĞO YÜCEHĠSAR

MAMAÇĠVATĠ IRMAK

MELESKURĠ ORTAYOL

MELYATĠ MERDĠVENLĠ

MELMENATĠ AKBUCAK

NOĞHLAMSU HASKÖY

PAPATĠ PAPATYA

PAPLATĠ SESSĠZDERE

SAPU OCAK

SĠTORĠ KAYANTAġ

SKEFENĠVATĠ SĠVRĠTEPE

SULETĠ DAĞDĠBĠ

SURMANĠTĠ KUZAYCA

TALVATĠ TÜTÜNCÜLER

ĞULĠVATĠ ġENTEPE

ĞHUKĠTA DEREBAġI

ĞHAKU ġEHĠTLĠK

ĞHAMKURĠ ALÇILI

ĞHAÇAPHĠTĠ SUBAġI

ĞHORTĠ KOCAKÖPRÜ

ĞHUNARĠ AKTAġ

CABATĠ SULAK

CĠCĠBATĠ AKMESCĠT

MESEMĠTĠ TOPLUCA

ÇĠNGĠTĠ UĞRAK

XUDĠġA KESĠK KÖPRÜ

RĠZE: ÇAMLĠHEMġĠN ĠLÇESĠNE BAĞLI KÖYLERĠN LAZCA VE TÜRKÇE

ĠSĠMLERĠ

ESKĠ ĠSMĠ YENĠ ĠSMĠ

Page 63: ayazli tarihi

ABĠÇXO KÖPRÜBAġI

MEKAESKĠRĠTĠ DĠKKAYA

MZANU TOPLUCA

KOMĠLO MURATKÖY

ĞVANDĠ ÇAYIRDÜZÜ

LAZLARIN TARĠHĠ

Küreselleşme ve Yeni Dünya Düzeni dayatmasında kendini gösteren etnik kimlik tartışmasından soyut bir süreç işleterek ‘Lazların tarihi’ne geçmezden önce, özellikle “Tarih”in tanımlanması ve belirlenmesi konusuna kısaca değinmek gerektiğini

düĢündüm: “Tarih geçmiĢe iliĢkin, olayları yer ve zaman göstererek ve sebep-

sonuç(determinist) iliĢkisine bağlı kalarak; insanları etkileyen olayları anlatan, inceleyen

bilim dalı… Ġnsan kayıtlarına ve yazılı - sözlü kaynaklara dayanır. Akademik olmayan

„Sözlü kaynakları Tarihçiler pek güvenilir bulmadıkları için; birincil kaynak olarak

kullanmaya yanaĢmazlar. Fakat yine de bilginin gerçek kaynağına ulaĢmak için bu

yöntemden faydalanırlar. Sözlü kaynaklar, sözlü tarih adı verilen alt disipline temel

oluĢturur. Her olayın sebepleri ve sonuçları vardır ve tarihteki olaylar bir zincirin halkaları

gibidir.Tarihteki bir durum, bir önceki durumun sonuçları arasında ve bir sonrakinin

sebepleri arasındadır. Sebep-sonuç iliĢkisinin, tarihin tanımlanmasında büyük bir yeri

vardır. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamaz ve olay-olgu bütünselliği içinde

tarihi gerçekleri yakalayamayız.

Olay: Ġnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda

meydana gelen oluĢumlardır. Olgu: OluĢum süreci içinde ya da baĢka bir Ģeyin belirtisi olarak gözlemlenmiĢ olaylardan

ibarettir. Osmanlı‟nın Doğu kara denizi fethetmesi olaydır. Doğu Karadenizi

ĠslamlaĢtırması ve TürkleĢtirmesi olgu'dur.”

Biz genellikle Lazları olgular çerçevesinde tanımlayarak, kültürel zenginliğiyle

bütün evrensel kimliğine karĢı duyarsız kalmıĢız.

Lazların tarihine „Olay-Olgu‟ çerçevesinde bakılması ve hazırlanması gerekir. Bu

demek değildir ki, bugüne dek yapılanlar yadsınsın. Fakat son 10 yıldır Lazların tarihi ile

ilgili kitapların Gürcü ve Rus tarihçilerinden tercümelere dayandığı, özgün bir çalıĢmanın

olmadığını söylemek olası. Genelde her fetih seferinde imparatorların veya kralların

yanlarında bulundurdukları M.Ö- M.S‟ sının antik çağ tarihçilerinin seyahatnamelerinden

Page 64: ayazli tarihi

ve çağımız tarihçilerin yapıtlarından faydalanarak hazırlanmıĢ kitapların tercümelerini

sunmuĢuz halka. Örneğin; Sokrates‟in öğrencisi Ksenofon ya da Xenophon ( M.Ö. 430?

M.Ö. 355?, Amasyalı tarihçi Strabon(M.Ö. 64- M.S. 21) ve Ġzmitli Lucius Flavius Arrianus

Ksenophon( M.Ö. yaklaĢık 86) gibi antik çağın tarihçi, coğrafyacı ve filozofları ile

çağımızın; W.D. Allen, A.Bryer, R. Beninghaus, Michael A.Meeker, G. Dumézil,

V.Minorsky. Hep bunlardan faydalanmıĢız. Elbetteki antik çağ tarihçi ve coğrafyacı

filozofların yanında değil ama çağımız kaynak sahipleri arasında bizim tarihçilerimiz

olamaz mıydı? En iyi tarihçi dediğimiz sayın F. Kırzıoğlu bile Laz adının nerede geldiği

konusunda: “...Laz adı ise, Kafkaslar bölgesindeki birçok coğrafya ve kavim hatta kiĢi

adları baĢındaki seslinin yutulmuĢ biçimiyle söylenen adlar gibi, baĢında bir sesli bulunan

Alaz (Alas) idi. Buna, iki ırmağa adını veren Alazlar anlamındaki Alazon‟dan

öğreniyoruz...” diyerek; Alazia, Alazonia ve Alazonlar gibi Mysia yöresi tarihsel

coğrafyasının adlarından “Laz” olgusunu saptaması hiç doyurucu gelmiyor bana. Salt

kırzıoğlu değil elbet ; Prof. Michael A.Meeker‟in, S.Deligiorgis‟in anlattıklarını aktararak:

“... Laz terimi Rumlar tarafından, hiçbir Ģekilde Türkler ya da Lazlarla ilgili olarak

düĢünülmez, tam tersine, onun özellikle, Rumca bir terim olduğu öne sürülür. Laz‟ın

„YaĢasın Yunanistan‟ın bozuk bir söyleniĢi olduğu inancı vardır...” demesi ile: “Doğu

Karadeniz bölgesine yerleĢme hadisesi çok eski tarihlere uzanmaktadır. AraĢtırmalar

bölgeye ilk olarak M.Ö.III. bin ile II. bin yılları arasında Oğuzlar‟ın öncü kollarından biri

olarak kabul edilen “Gas/Kas” ve “Gud/Gutiler” in yerleĢmeye baĢladıklarını ve bunların

Anadolu ve Azerbaycan‟da ilk Bozkır kültürünü yaĢayan Proto(ilk)-Türkler olduğunu

göstermektedir..” diyen yabancı tarihçilerin kendi ırk ağırlıklı yaklaĢımları da doyurucu

değil. Tüm bunların yanında: “Güney Kafkasya‟da Zengin ve nüfuslu bir beyin Lazıro ve

Gür isminde iki oğlu varmıĢ. Laziro çok sevdiği atını satınca küsmüĢ ve Ailesini alıp

Karadeniz‟e inmiĢ. Ondan türeyenler Laz, kardeĢi Gür‟den türeyenler de Gürcü halkını

oluĢturmuĢ..ĠĢte Laz ve Gürcü akrabalığı buradan geliyor.” Söylenceyi doğru kabul

etmemiz de olası değil. Bu varsayımlar ve söylenceler tarihi belirleyemez. Bugün halk

arasında söylenen daha tutarlı ve mantıklı bilgiler vardır. Kim bilir kaç bin yıldır akıp gelen

bilgilerdir. Önemli olan onun odağına inebilmektir. Her ne kadar; „ Karadeniz'in doğu

sahillerinde, bölgenin doğal yapısı gereği, tarih boyunca ağaç ve ahĢap kültürünün

ağırlıkta olması, en eski dönemlere ait kalıntıların günümüze ulaĢmasını büyük ölçüde

olanaksız kılmıĢtır.‟ Deniyorsa da, Doğu Karadeniz halkı ile (özellikle Lazlar) ilgili bilgiler

kesin bir yerlerde gizemini koruyordur. Ciddi ve kapsamlı ve de geniĢ zamanlı

araĢtırmalarla ulaĢılabilir. 150 milyon dokümana sahip Osmanlı arĢivi; değil ulusların

yerdeki karıncanın tarihini gizlediğine inanıyorum.

Bilim adamı özentisine girip; bilginin ve insan eyleminin kaynağını ve ilkelerini

inceleyen düĢünceler bütünü içinde davranıĢlarla; tarihin felsefesini yapacak değilim,ama

yaĢadıklarım ve gözlemlediklerimle özgün çalıĢmalara kaynak olması bağlamında; yazılı-

sözlü kaynaklarla harmanladığım sunumda bulunmak istiyorum. Kısacası; yazılı-sözlü

tarih bütününde olayları ve olguları harmanlayarak konuyu iĢlemeye çalıĢacağım:

Karadeniz ile hazar denizi arasında doğu-batı paralelinde uzanan ve yüksekliği

orta kısımlarında beĢ bin metreyi aĢan sıradağların adı; Kafkaslar. Ortaçağ Ġslam

gezginlerinin seyahatnamelerinde ve çeĢitli eski Türk kaynaklarında Kafkasya ya da

Kafkaslar adına rastlanmaz. Kafkasya adının bir bölge adı olarak kullanılması 19. Yüzyıl

baĢlarına rastlar. Ünlü tarihçi Prof. Dr. Mehmet Fahrettin Kırzıoğlu‟ndan (1917 Kars-

2005); Kafkasya adının 1856 yılından itibaren Türk kaynaklarında yer aldığını

öğreniyoruz.

Tarihçi olayları daha iyi anlamak için geçtiği yeri bilmek zorundadır. O yerin

dağlarını, nehirlerini, toprak özelliklerini v.b. bilgileri o‟na coğrafya bilimi verir.

Coğrafyacıların aĢağıdaki belirlemeleri; Kafkasya‟nın Tarihiyle örtüĢüp-örtüĢmediğini

tartıĢır hale getirdiğini, bu nedenle tarihçileri ikilem de bıraktığını söyleyebiliriz: Coğrafyacılar Kafkasya‟yı kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölmüĢler. Bölgenin

tarihî, etnik, sosyolojik yapısı bu iki tanıma göre belirlenmiĢ. „Kuzey Kafkasya‟

denildiğinde, bugün Rusya federasyonu sınırları içinde kalan sözde özerk Adige, Karaçay-

Çerkez, Kabardın-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, ĠnguĢetya ve Dağıstan

cumhuriyetleri-Güney Kafkasya denince de; Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan

Cumhuriyetleri ile Abhazya, Acara, Dağlık Karabağ, Nahçivan özerk cumhuriyetleri ve

Page 65: ayazli tarihi

Güney Osetya bölgesi akla gelmektedir. Ki doğrudur. „Fakat Kafkas halkları‟ dendiğinde

ise; Adige, Abhaz-Abazin, Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-ĠnguĢ ve Dağıstan

halkları akla gelmesine karĢın, Lazlar ise akla gelmemektedir. Neden Lazların yaĢadığı

etnik ve kültürel coğrafyanın adı konmaz, anlamıĢ değilim!?. Birilerine göre tek bir

Kafkasya vardır, o da bugün pek çok çevre tarafından Kuzey Kafkasya olarak adlandırılan

bölgedir. Bu sınırlandırma eksik kalmaktadır. Çünkü bugün siyasî açıdan Gürcistan bağlı

olan Abhazya ve Güney Osetya da, etnik ve kültürel açıdan Kafkasya‟nın bir parçasıdır ve

tarih itibariyle de Güney Kafkasya‟ya dâhildir.

Birilerine göre, Güney Kafkasya tabiri tamamen uydurmadır. Onlara göre bölgenin

literatür‟deki asıl adı “Kafkas Ötesi.” Bu anlamda, Ruslar bu bölgeye “Zakavkaz”, Ġngilizler

“Transcaucasus”, Osmanlı ve Arapların ise “Mavera-i Kafkasya(Öteki Kafkasya)”

demektedirler. ĠĢte bu mantıktır ; Dağıstan halklarından 19 bin kiĢilik Agullar‟ı Kafkas

halkı kabul eden ve bir milyona yaklaĢan nüfusuyla Lazları ötekileĢtiren. Oysa ki;

Megrelleri de kattığınızda Lazlar akrabalarıyla 5 milyonu bulmaktadır. Böylesi yaklaĢım,

“Onlar da kim? Bir buçuk millet iĢte!” Mantığının ırkçı yansımasından baĢka bir Ģey

değildir. Sadece Düzce‟ye bağlı 30‟ u aĢkın köy ve mahallesinde Agular kadar göçmüĢ

Laz olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Bilindiği gibi salt Düzce‟de değil; 93 harbi diye

adlandırılan 1877-78 Osmanlı -Rus savaĢı sırasında göç edilen Marmara bölgesinde

Akçakoca, Sapanca, Yalova, Karamürsel, Gölcük, Düzce, Ġzmit kentlerinde en az

Düzce‟deki kadar Laz köyünün ve mahallesinin olduğu unutulmasın! Unutulmasın ki;

1810'larda Laz nüfusu 600 bini aĢkın bir nüfusa sahipti. XVII.yüzyılda tarihçilerin

saptamalarına göre; Lazistan sancağında sadace 100 aile Ermeni varken, Trabzon sancağına

bağlı illerden; Trabzon‟da 20555, Samsun‟da 22000, GümüĢhane‟de 900 ve toplam 43500

ermeni orta ve Doğu Karadenizde yaĢamaktaydı. Lazistan, Trabzon ve çevresine oranla

böylesi daha homogen bir yapıya sahipken, Laz nüfusu nasıl saptanamaz?!

LAZ SOYUNUN KÖKENĠ

M.Ö.12.Yüzyılda Kafkasya‟daki Kolheti ve Ergisi toplumunun Kuban kültürü Adige -

Abhaz halkının kültürüdür.Kolhetı kültürü Mergel Laz halkın kültürüdür. Gürcülerde de

vardır. Lazlar Gürcü kökenli bir halk gurubudur.Lazların soyu Lezgi lerden

gelmektedir.Lazların ilk soyu TAO kabilelerinden Vizigat ve Peçenek kökenlerinden

gelmektedir. Lazlar Torgana‟nın 8 oğlundan yaĢ sırasına göre 6. oğludur.Egerost‟ten türemiĢ

bir topluluktur. Türkler ise Nuh‟un 3 oğlundan biri olan YAFES soyundandır.Türklerden

baĢka Fransa‟daki SAVOĠLER , HIRVATLARIN , FĠNLERĠN , AUVERGE ,

BAVYERALILAR „da bu ırktan olduğu anlaĢılmaktadır.Lazlar M.Ö. 8.yüzyılda Doğu

Karadeniz kıyılarına hükmetmiĢ devletin adı Kolheti krallığıdır.Lazlar 6. yüzyılda Çoruh

nehri kıyısına yerleĢirler.Megreller Rion Vadisine yerleĢirler.Bu iki kardeĢi ayıran bu günkü

Guria sırtlarından geçmekte idi. Megrel kardeĢler büyük krallık kurup Laz kardeĢlerini

geçerler.Bu krallık da Kolheti krallığıdır. Trabzon‟a kadar uzanırdı ama Roma Ġmparatorluğu

buraya yerleĢince Kolheti krallığı biter , bu arada Romalılar Lazlara özgürlük tanıdılar ve

kendi himayeleri altına aldılar.Bu krallığa da Lazika Krallığı dendi.Lazika‟ların baĢkenti

Arkeopolisti , Lazika krallığı monarĢi yapı içinde değildi.Seçimle iĢ baĢına gelinilirdi.

Romalılar tarafından onay verilirdi. Lazika kralı ne vergi ne asker verirdi. Romalılara karĢı bir

tek görevleri vardı oda sınır bekçiliği idi. Romalılara saldıracak kavimlere karĢı korumaktı

ama bu arada Ġran presleri Roma‟ya saldırıyorlardı , Lazlar çok zayiat veriyordu.Roma ve

Lazlar presleri mağlup ettiler bir antlaĢma yaparlar, Lazika Romalılara tekrar geri verilir ,

Ġberyayı da preslere bırakılıyordu,daha sonra Ġranlılar Ġberya krallığını yok edip ,Gürcüstan‟ı

topraklarına katarlar , bu arada Romalılar boĢ durmazlardı , Lazika krallığını ellerine

geçirmek için çok baskılar uygularlar , Roma , Pres , Ġberya arasında kalan Lazlar yine çok

zayiat vermiĢ ayrıca bunlar tarafından kullanılmıĢlardır.Lazlar Hıristiyan ,Ġranlılar putperest

Mazdeistir ler , Lazika kralı Gubaz , Roma Kralı Yohanne tarafından alçakça kahpece silahsız

Page 66: ayazli tarihi

bir Ģekilde kılıçla doğrar öldürür ve Lazika Krallığı çok Ģey kaybeder.Gubaz‟ın yerini alan

ayeti Ġranlılarla birleĢelim der.Bir baĢka kahraman olan Dartoze‟ye Roma‟yı Ģikayete

Ġstanbul‟a giderler.Yohanne ve Rustikeyi Roma hükümetine Ģikayet ederler.Roma hükümet

ide bunları Arkoepoliste halkın önünde infaz ederler.Romalılar Gubar‟ın yerine kardeĢi

Tsate‟yi kral yaparlar bundan sonra Romalılar Lazikayı küçük küçük beyliklere bölerler.Yine

bu arada 7. yüzyılda Araplar Mergellere saldırır , Gürcüleri Müslüman yapmak için ayrıca

Lazika‟ya da saldırırlar Lazika ile Araplar arasında büyük savaĢlar yaĢanır.Bunu fırsat bilen

Romalılar Abhazya kavimlerini Lazikaların olduğu yerlere kale ve surların içine

yerleĢtirirler.Lazika krallığı bunların altında ezilerek en sonunda dağılırlar artık ergisi Lazika

yerine Abazya kavimleri oturtturulur.Bizanslılar Lazikayı ikiye böler , Lazikanın bir bölümü

Viçe , Hopa , Gonia bir kısmı Trabzon‟a dayanır.ĠĢte bu sırada Gürcü kraliçesi Tamara

iktidara geçer.1204 yılında Lazika Trabzon liman , Samsun , Sinop , Giresun , Kotiora , Ordu

Amasra , Ereklia , Ereğli , tüm Pontus‟u kısa zamanda ele geçirir.Lazların savaĢı 1453‟te

Osmanlı‟nın Ġstanbul‟u ele geçirmesi ile son bulur.Lazlar , yıllarca Romalıların

HıristiyanlaĢtırma politikasından bıkmıĢtı ki , bu sırada Osmanlılar Gürcü‟lere ait her Ģeyi yok

ettiler.Gonio civarına Kürtler , AvĢarlar , HemĢinliler , Ermeni müslüman halkını buralara

yerleĢtirdiler.Rize Mepuriye MüslümanlılaĢtırılmıĢ Rumlar yerleĢtirildiler.Lazlar

Anadolu‟nun uzak yerlerine sürüldüler.Lazların vilayeti artık Trabzon‟dur .850.000 kadar

çeĢitli etnik guruplar yaĢamaktadırlar.Burada Yunan‟lı diye nitelendirilen insanlar Yunan‟lı

değildir.Eski Hıristiyan Lazlardır .Lazistan 5 ayrı bölgeye ayrılmıĢtır.Hopa , Gonia , Arhavi ,

Pazar HemĢin‟dir.Lazlar , 1810 yılında 600.000 kiĢi , 1450 de 400.000 kiĢi göçe zorlanarak

uzaklaĢtırılmıĢlardır.Kalan 200.000 kiĢide halen aynı yerde yaĢamaktadırlar.1822 - 1829

Osmanlı Rus harbinde Kırım savaĢında Lazlar çok kan kaybettiler.Bu arada veba , sıtma

hastalığı da büyük zayiat yapmıĢtır.En son 1876 „da Rusya Osmanlıya savaĢ açar.Osmanlı

yenilir , Kars , Ardahan , Artvin , Batum gibi yerler Ruslara kalır.1877 – 1878‟de Doğu

Karadeniz‟de büyük göç yaĢanır.Bursa , Yalova , Karamürsel , Ġzmit , Adapazarı , Sapanca

Bolu Düzce , Akçakoca , Amasra , Zonguldak‟a yerleĢirler.Halen bu kültürü devam

ettiriyorlardır.Birinci Dünya SavaĢı 1914‟te baĢlamıĢ , 4 yıl 3 ay 10 gün sürmüĢtür. Osmanlı ,

10 ordusu ile 4 cephede savaĢır.Galıçya , Filistin , Irak , Suriye Kafkas cepheleridir. Kafkas

cephesi zor savaĢtır.Cephedeki paĢalar Hafız Hakkı Ahmet Ġzzet , Enver PaĢa , Kemal PaĢa ,

Fevzi PaĢa‟dır.8 milyon kiĢi ölmüĢtür.18 milyon kiĢi yaralanmıĢtır.7 milyon kiĢi de esir

düĢmüĢtür. Osmanlı bu savaĢa 29 milyon kiĢi ile katılmıĢtır.Bu savaĢta 400 bin kiĢi ölür , 600

bin kiĢi yaralanır. 300 bin kiĢi esir düĢer.Harcanan para 1 milyar 500 milyondur. Osmanlı çok

büyük kayıp vermiĢtir.Asker ve sivil 25 bin kiĢi ölmüĢtür.Hatta Allahu Ekber dağlarında 80

bin kiĢilik askerden yüzde doksanı donarak ölür.Moskova antlaĢması ile Kars , Ardahan ,

Artvin milli sınırlar içerisine girer.Batum 1920‟ye kadar Ġngiliz iĢgalinde kalmıĢ daha sonra

da Gürcistan yönetimine girmiĢtir. Batum - Sarp sınır olur. Batum‟da ki Lazları Gücüler

sürgüne gönderirler.Batum‟da Laz kalmaz.1810 yılında laz nüfusu 600 bin civarındadır , 1877

harbinde 241 aile Anadolu‟ya göç etmiĢtir. Günümüzde Acaristan‟ın Batum , Abhazya‟nın

çeĢitli bölgelerinde , Romanya‟nın Lazu kasabasında , Yunanistan‟ın kuzey bölgesinde ,

Ġspanyanın Bask bölgesinde , Özbekistan , Kırgızistan , Türkmenistan , Ukrayna‟nın bir

kısmında , Anadolu‟da halen Lazların var olduğu anlaĢılmaktadır.Anadolu‟da 1 milyon kiĢi

Laz vardır. 250 bini halen Lazca konuĢmaktadır.Gürcistan‟da 1 milyon kiĢi Laz var ,1938‟de

Lazların bütün faaliyetlerine son verilerek nüfus kayıtlarına Gürcü diye geçilir.Geçmeyenler

topluca Kazakistan‟a gönderilir.

Kolh=Laz/Kolheti=Lazika

“M.S. 1.yüzyıldan itibaren Kolh yerine Laz olarak adlandırılan Lazlar (=Megreller), önce

Pontus Kırallığı‟na ve daha sonra da Roma Ġmparatorluğu‟na karĢı bağımsızlık savaĢı

baĢlattılar. 69-79 yıllarında, Lazlar‟ın baĢında bulunan Anicetus26, halkını Romalılar‟a karĢı

Page 67: ayazli tarihi

ayaklandırdı. Romalılar, stratejik bir bölge olan Lazika‟yı bırakmak istemiyorlardı. Ancak

Lazların özgürlük mücadelesi karĢısında Lazika‟yı terk etmek zorunda kaldılar. Lazika

Kırallığı giderek güçlendi ve bugün Batı Gürcistan olarak bilinen bölgede hakim

oldu.Lazika‟nın güçlenmesi, Laz akınlarının Çoruh‟u aĢarak Güneydoğu Karadeniz

Bölgesi‟ne yönelmesi ve Lazlar‟ın bu bölgeye kitlesel göçleri, Pontus Kıralı 2.Polemon‟u

tedirgin etti. 2.Polemon, krallığını Lazlardan koruyabilmek için, hükümetini Romalılar‟a

teslim etti. Kırallığı, Roma‟nın bir eyaleti haline geldi. Bu eyalete Pontus Polemonyakos27

adı

verildi. Trabzon‟un doğusundan Çoruh yatağına kadar olan bölge de Lazlar‟ın yoğun olarak

yaĢadığı bölge haline gelmesine rağmen Lazika Krallığı‟nın yönetimi dıĢında kaldı.”

Dönemin dengeleri ve Lazika Kırallığı

“2. yüzyıldan baĢlamak üzere, Romalılar‟ın Lazika adını verdiği Egrisi Kırallığı güçlendi ve

4. yüzyılda yönetim alanını Trabzon‟a kadar geniĢletemediyse de etki alanı içine aldı.

Lazika Krallığı‟nın güçlenip geniĢlemesi, görünürde Roma Ġmparatorluğu açısından bir

tehdit oluĢturmuyordu. Doğudaki Roma varlığının Persler, Gotlar ve daha sonraları da

Hunlar tarafından bertaraf edilmek istenmesi, Lazika Krallığı‟nı bu bölgede Roma

Ġmparatorluğu için doğal müttefik haline getirdi. Lazika Krallığı‟nın güçlenmesinde, Roma

Ġmparatorluğu‟nun gerilemesi de etkili oldu.28Üçüncü yüzyıla kadar oldukça geniĢleyen

Roma Ġmparatorluğu, batıda Atlas Okyanusu‟ndan, doğuda Kafkas Dağları‟na ve Dicle

Nehri‟ne, kuzeyde Ren ve Tuna nehrine, güneyde ise Büyük Sahra‟ya kadar

uzanmaktaydı. Bu sınırlar dıĢında kalan ve Romalılar tarafından barbar olarak adlandırılan

kavimler (Germenler, Gotlar, Slavlar, Hunlar), Roma Ġmparatorluğu‟nun çeĢitli sınırlarına

sık sık akınlar yapıyorlardı. Kavimler Göçü, Roma Ġmparatorluğu‟nu büyük ölçüde zaafa

uğrattı. 395 yılında Roma Ġmparatorluğu ikiye ayrıldı. Doğu Roma‟nın merkezi Bizans

olduğu için, bu imparatorluğa Bizans dendi. Lazika Krallığı‟nın güçlenmesi ve geniĢlemesi

de bu döneme rastlar.29Bizans Ġmparatorluğu, Lazika Krallığı‟nın bağımsızlığa yönelmesini

ve bölgesel yayılmasını kabullenmek zorundaydı. Bu fiili durum, milattan sonraki ilk

yüzyıldan itibaren, doğuda baĢlamıĢ olan Roma Ġmparatorluğu‟nun güç kaybetmesinin, Laz stratejisiler tarafından çok iyi değerlendirilmiĢ olmasının da bir göstergesidir.

28. Nodar Lomouri, Ali Ġhsan Aksamaz (çev.). Egrisi/Lazika Kırallığı‟nın Tarihi, Ogni Kültür Dergisi, s.5, Temmuz-Ağustos 1994.

29. N.Lomouri, a.g.y.

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.15, Ali İhsan, Aksamaz)

Lazika Kırallığı’nın etkileri

“Lazika Kırallığı, günümüzde Batı Gürcüstan olarak bilinen Kolheti‟yi iktisadi, siyasi ve

askeri açılardan birleĢtirdi. Lazika, bir Bizans vasalı olmasına rağmen, kendisine de bağlı

vasalları vardı. Abazgiya, Svanetya ve bağlı diğer bölgelerin de yönetiminde bulunanlar,

Lazika kralları tarafından atanıyordu. Lazika‟ya vergi ödemek ve kuzey sınırlarının

korunması için asker vermek zorundaydılar.Lazika Kırallığı‟nın 4. ve5. yüzyıllardaki

iktisadi geliĢimi konusundaki bilgi kısıtlıdır. Arkeolojik bulgular ve bazı yazılı kaynaklar bu

dönem hakkında bilgi edinmemize yardımcı olabilmektedir. O dönemlere ait yüksek tarım

uygulaması, ürünü ve bağcılık büyük bir öneme sahipti. Hayvancılık ve ormancılık da

geliĢkin bir düzeydeydi.Sohumi ve Pitsunda bölgelerinde ele geçirilen arkeolojik bulgular,

Pontik Sinope‟den, Ege‟den amfora, çanak, çömlek ve diğer doğu ve batı merkezlerinden

(Köln, Ġskenderiye) cam eĢyaların sağlanmıĢ olduğunu göstermektedir.2. ve 3. yüzyıl,

özellikle de 4. yüzyıl karĢılaĢtırıldığında seramik ithalinde bir düĢüĢ görülmektedir. Bunun

nedenlerinden biri olarak Got istilasından sonra üretim merkezlerindeki düĢüĢ

gösterilebilir. Ġthalattaki gerilemenin bir nedeni olarak da, Lazika‟da yerel seramikçiliğin geliĢimi düĢünülebilir.30

Page 68: ayazli tarihi

30. N.Lomouri, a.g.y.(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.16, Ali İhsan, Aksamaz)

Lazika’da kentsel geliĢim

“Güçlenen Lazika Kırallığı, kentsel geliĢimi de hızlandırdı. 4. ve 5. yüzyıllarda, Lazika‟nın

teĢvik ettiği, kıyı kentlerindeki üretim ve ticaret önemli ölçüde geliĢti. Got ve Hun

istilalarının Bosfurus kentlerinde yol açtığı gerilemeler, Lazika kentlerinde etkili olamadı.

Bunun en önemli nedeni, Lazika‟nın kendi öz kaynaklarına dayanarak ithal ürünlerini

ikame edebilmesidir.4. ve 5. yüzyıllarda Lazika‟da feodal iliĢkilerin yoğun geliĢiminden söz

etmek mümkündür. Kırallığı siyasi yapısı, Kilise‟nin iktisadi geliĢimi ve Hıristiyanlıklın

yayılması ve kalıcı olması, bu geliĢmelerin göstergelerindendir.Lazika‟daki kentsel ve

kırsal geliĢim Helenlik modeli izlemiĢtir. Kolheti antik kültüründeki yerel gelenekler, Batı,

Roma ve Bizans kültür unsurlarıyla bir sentez oluĢturmuĢtur. Seramikte Roma ve Bizans

çeĢit ve Ģekillerinden etkilenmek söz konusuysa da, toprak ürünlerinde yerel motifler

belirgindir.Roma ve Bizans etkileri, kentsel yapılarda ve Kilise mimarisinde kolaylıkla

görülebilir.Lazika Kırallığı sınırları içindeki Phasis (=Poti) kentinde önemli bir kültür

merkezi bulunmaktaydı. Buradan yetiĢen ünlü filozoflara örnek olarak 4.yüzyıl Grek filozofu Themistius gösterilebilir.31”

31. ġ.Tevzadze. a.g.y.

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.16, Ali Ġhsan, Aksamaz) Bizans‟ın Lazika‟yı

etkisizleĢtirme ve bölme süreci

“Lazika krallarının, kendilerine sadakat göstermeyeceğini ve Trabzon‟un doğusundaki Laz

nüfusun da kendileri için ileriye yönelik potansiyel bir tehlike olduğunu bilen Bizanslılar,

Lazika Kırallığı yönetim altındaki Abhaz-Abaza halklarını ve Svanları Lazika‟dan ayırma

planlarını uygulamaya koydu. Bizans‟ın amacı, Lazika‟nın etno oluĢumlarını ve siyasal

etkinliğini kırarak, bu kırallığı süreç içinde tarih sahnesinden silmekti. Bizanslılar,

gerektiğinde de, Abhaz-Abaza, Svan halklarını hem Lazlara ve hem de birbirlerine karĢı

savaĢtırmayı hesaplıyordu.Bizanslılar‟ın bu politikalarının sonucu, 5.yüzyılın 70‟li yıllarında

Svanlar35, Lazika‟dan ayrıldı. 6.yüzyılın ikinci yarısında da Bizanslılar, Abhaz-Abaza

halklarından bazılarını destekleyerek, Lazika yönetiminden ayrılmalarını sağladılar.

Lazika‟nın siyasi sınırları daraldı, kendi etnik sınırları içinde bir devlet haline geldi. Bizans,

Abhaz-Abazaları36, Lazika ile aynı statüde kendine bağladı.Trabzon‟un doğu kesiminden

Çoruh yatağına kadar olan bölgedeki Laz nüfusun yoğunluğu da, Çoruh ötesindeki

Lazika‟dan Svan, Abhaz-Abazaların ayrılma eğilimlerinin Bizans tarafından

desteklenmesinde etkili oldu.Belirli bir süreç sonucunda da, o dönemde sadece Lazlar‟dan

oluĢan Lazika Kırallığı, Abhazya Kırallığı‟na katıldı. 8.yüzyıla gelindiğinde artık Lazika

Kırallığı da yoktu.8.yüzyılda, Lazika Kırallığı‟nın eski etkinlik alanında, nüfusunu Abhaz-

Abazalar, Svanlar, Megrel-Lazlar ve bölgeye Kartli‟den sonradan göç eden Gürcüler‟in

oluĢturduğu Abhazya Kırallığı tarih sahnesine çıkmıĢtı. 780‟lerde Abhazya Kırallığı‟nın

sınırları kuzeybatıda Nikopsia‟ya (=Tuapse), güneyde ise Çoruh yatağına uzanıyordu.

Kendisini Abhazya kıralı ilan eden Leon, 8.yüzyılın sonunda, kırallığını Bizans

egemenliğinden kurtardı. Eski Lazika Kırallığı‟nın Çoruh Vadisi‟nden Trabzon‟a kadar olan Lazlar‟la meskun etkinlik bölgesi ise, yine Bizanslılar‟ın elinde kaldı.

Bizans Ġmparatorluğu’nun sonu

“Lazlar‟ın, Bizanslılar‟la olan mücadelesi, 1453‟te Osmanlılar‟ın Bizans Ġmparatorluğu‟na

son vermeleriyle bitti. Sultan 2. Mehmet, Karadeniz‟i bir Osmanlı gölü haline getirmek

istiyordu47. Tahta çıkar çıkmaz 1451‟de Doğu Karadeniz kıyılarına 50 kadırga gönderdi.

Batumi ve Sohumi‟de etkinlik kurarak, bu bölgelerde yaĢayan Abhaz-Abazaları, Megrel-

Lazları ve Gürcüleri yönetimi altına almaya baĢladı. Böylelikle, bugün Batı Gürcüstan

olarak bilinen bölge, Osmanlı yönetimine bir anlamda girdi. Bu yeni durumla, Trabzon

Kırallığı da doğusundan kuĢatılmıĢ oldu. Soçi‟den baĢlayan, kuzeybatıya doğru, Karadeniz

Page 69: ayazli tarihi

kıyıları ise, Kırım Hanlığı‟nın kontrolü altındaydı. Trabzon‟un doğu kesimlerinde, bugün

olduğu gibi o dönemde de yaĢayan Rumlar‟la çatıĢma ve sürtüĢme içindeydiler. Lazlar, bir

bakıma Trabzon Kırallığı‟nı ele geçirmek isteyen Osmanlılar‟ın müttefiki

durumundaydı.1461‟de Osmanlılar‟ın, Trabzon Kırallığı‟nı ele geçirmeleriyle birlikte,

Trabzon‟un doğusundaki Lazlar da yavaĢ yavaĢ Osmanlı yönetimine girmeye baĢladı48.

Batumi dolayındaki Lazlar, kuzeydeki Megrel-Lazlar ise 10 yıl kadar önce Osmanlı

yönetimiyle temasa geçmiĢlerdi.Trabzon‟dan Batumi‟ye kadar olan bölgede yaĢayan

Lazlar, 1461 yılında, Trabzon Kırallığı‟nın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden çok

sonraları da, Osmanlılar‟ın müttefiki olarak görüldüklerinden, fiili bağımsızlıklarını korudu.

Ancak 1580‟den sonra baĢlayan bir süreçle Ġslamiyet‟e geç(iril)di. 1840‟lara49 kadar da derebeylerinin yönetiminde özerk bir yapı içinde yaĢadılar.”

47 Yılmaz Öztuna, Osmanlı Devleti Tarihi, cilt 1, s.122, Faisal Finans Kurumu Yayını, Ġstanbul, 1986.

Osmanlı yönetimi ve Laz derebeyleri

“1519‟da Trabzon, Batumi‟nin de dahil edilmesiyle, ayrı bir eyalet haline getirildi. Bu

bölgeyi 1640‟da dolaĢmıĢ olan Evliya Çelebi‟ye göre, eyaletin beĢ sancağı Ģunlardı: Canik,

Trabzon, Gönye(=Gonia), AĢağı Batumi ve Yukarı Batumi, Lazistan‟ın merkezi Gönye idi.

Kazaları ise, Atina (=Pazar), Sumla, Viçe/Biçe (=Witse) ve Arhavi idi50.Osmanlı yönetimi,

Güneydoğu Karadeniz Bölgesi‟ni yönetsel birimlere ayırdı. Koch, 15 Laz derebeyliği sayar:

Atina (=Pazar, iki), Bulep, ArtaĢin (=ArdeĢen), Viçe, Kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makria

(=Makriali), Gonia (Gönye), Batumi, Maradit (=Maradidi), Perlevan ve Çat derebeylikleri.

Son üç derebeylik toprakları, Çoruh üzerinde, bu nehir vadisini asıl Lazistan‟dan ayıran dağın ardında idi51.Bölgenin, Osmanlı yönetimine geçmesiyle, gerek Trabzon‟un

doğusundan baĢlamak üzere Batumi‟yi de içine alan topraklarda yaĢayan Lazlar ve gerekse kuzeydeki Megrel_lazlar aynı yönetimin tebası oluyorlardı.”

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.21, Ali İhsan, Aksamaz)

Yeni Lazistan Sancağı

“1851‟de Acara çevresi, AĢağı Gurya ile birlikte, kurulmuĢ olan Lazistan Sancağı‟na

bağlandı54. 1877-1878 Osmanlı Rus savaĢları sonucu Batumi‟nin Rusların eline

geçmesiyle birlikte, Lazistan Sancağı‟nın merkezi olan Batumi‟den Rize‟ye taĢındı.

ġemseddin Sami Kamus-ul Alâm‟da bu yeni sancak alanının sahil uzunluğunun 120 km.

ve geniĢliğinin 25-30 km. arasında olduğunu, Lazistan Sancağı‟nın Rize, Atina, Hopa isimleriyle üç kazaya, 6 nahiyeye ve 364 köye ayrıldığını yazar55.”

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.22, Ali İhsan, Aksamaz)

Müslüman Lazların Osmanlı topraklarına göçü

“1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı sonucunda, yerlisi oldukları bölgelerin ve Batumi‟nin

Rusların eline geçmesinden sonra, Müslüman Lazların bir kısmı Osmanlı topraklarına

kitlesel olarak göç etti ve Ġzmit Sancağı içinde bulunan ve bugün de yaĢadıkları bölgelere

yerleĢtirildi56. Osmanlı-Rus savaĢlarında Laz gönüllüler Ruslar‟a karĢı Osmanlılar‟ın

safında çarpıĢtı57.1880-1920 yılları arasında yarım milyon kadar Laz, Batumi‟den

baĢlamak üzere, Krasnodar, Odesa ve Ukrayna‟ya kadar uzanan kıyı Ģeridinde

Page 70: ayazli tarihi

yaĢamaktaydı. 1926 nüfus sayımlarına göre, Abhazya‟da 1875 Müslüman Laz

yaĢamaktaydı58.”

56. “... Batum çevresinde oturan Lazlar‟dan göç edenler Ġzmit Sancağı dahilinde

yerleĢtirilmiĢlerdir (ki toplam 24 aile Laz... )” 1887-88 yıllarına ait “Muhacirin Arazi

Defterleri” (Ġ.Ü. Küt. TY, 9126b ve 9129/b)... 1899‟da 100 nüfus daha gelmiĢtir (Yıl. Ar.

S.R.M. 2470‟de). Kafkasya‟dan Anadolu‟ya Göçler, Nart Yayıncılık, istanbul, 1993.

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.22, Ali İhsan, Aksamaz)

DeğiĢen sınırlar ve Müslüman Lazlar

“Osmanlı Devleti ve müttefikleriyle, Rusya BolĢevik Hükümeti arasında imzalanan, 3 Mart

1918 Brest-Litovsk AnlaĢması ile 1877-78 Osmanlı-Rus SavaĢı tazminatının bir kısmına

karĢılık olarak Rusya‟ya bırakılan Batumi, tekrar Osmanlı yönetimine geçince, bu yörede

yaĢayan Müslüman Lazlar tekrar Osmanlı tebaası oldu. 30 Ekim 1918‟de Mondros

Mütarekesi‟ni imzalayan Osmanlı Devleti, mütareke Ģartlarının 2.maddesi uyarınca

Batumi‟den çekildi. Batumi 1920 Temmuzu‟na kadar Ġngiliz yönetiminde kaldı. Ġngilizler,

iĢgal altında tuttukları bütün Kafkasya ile birlikte Batumi‟yi de boĢalttıkları zaman, buraya

Gürcüstan Hükümeti el koydu. Bir süre MenĢevik Gürcü Hükümeti‟nin yönetiminde kalan

Batumi Lazları, 16 Mart 1921‟de Ardahan ve Artvin‟le birlikte Türk yönetimine girdi. Türk

yönetimine giren bu sancakta yapılan seçim sonucu, beĢ kiĢi Batumi milletvekili olarak

Birinci Büyük Millet Meclisi‟ne katıldı. Aynı tarihte, Moskova‟da imzalanan Türkiye-Rusya

Muhadenet AnlaĢması‟nın ikinci maddesi, Batumi Ģehir ve limanıyla, Batumi Sancağı

bölgesinin bir kısmı üzerindeki Türkiye‟nin metbuiyet hakkını, burada yaĢayan ahalinin

geniĢ bir özerkliğe sahip olması ve Türkiye‟nin Batumi Limanı‟ndan serbestçe

yararlanması kaydıyla, Gürcüstan‟a bırakmasıyla, 19 Mart‟ta Türk Ordsu Batumi‟den çıktı.

Diğer halklarla birlikte Lazlar da Gürcü yönetimine girdi. Sovyetler Birliği, anlaĢmanın

hükümlerine uyarak bu bölgede Acarya (=Acaristan) Özerk Cumhuriyeti‟ni kurdu ve Batumi de bu yönetimin merkezi oldu63.

16 Mart 1921 Türk-Rus AnlaĢması üzerine, bir kısım Müslüman Laz Türkiye‟ye göç etmek zorunda kaldı64.”

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.24, Ali İhsan, Aksamaz)

Lazlar’ın KurtuluĢ SavaĢı’na ve cumhuriyete katkıları

“Lazlar‟ın, küçük kayıklarıyla olan denizcilik faaliyetleri, Türkiye‟nin KurtuluĢ SavaĢı

sırasında oldukça ünlüdür. Aralıklarla gelen engellemelere rağmen büyük miktarda silah

ve mühimmat Batumi‟den Samsun‟a Laz takalarıyla taĢındı67.Lazlar, diğer Osmanlı

tebaaları gibi, Cumhuriyet‟in kurulmasında fedakarlıkta bulundular, emek

verdiler.çerçevesinde Lazistan Sancağı lağvedildi. Eskiden Lazistan Sancağı içinde yer

alan ve günümüzde Lazlar‟ın yoğunlukla yaĢadığı, Pazar, ArdeĢen ve Fındıklı Rize iline,

Arhavi ve Hopa ilçeleri de Artvin iline bağlandı. Bu yörelerdeki tarihsel yerleĢim

birimlerinin adları değiĢtirildi68.”

Kültürel YaĢam1

“Lazlar, bir veya iki Gürcü ve Rus dilbilimcisi dıĢında, yüzeysel olarak bile

incelenmemiĢlerdir. Dilleri, gelerek ve görenekleri, sahillerinin arkeolojisinin titiz, bilimsel

bir çalıĢmayla incelenmesi tarihsel birçok soruna ıĢık tutacaktır2.Geçtiğimiz yüzyıl

Page 71: ayazli tarihi

(19.yy.), Kuzey Kafkasya ve Transkafkasya‟da yapılan arkeolojik kazılar, Argonotika‟da

korunan, Bronz Çağ döneminde, Karadeniz‟in doğu sahilleri etrafında varolan refah ve

uygarlık hakkındaki hikayeyi teyit etmiĢtir3.Lazlar‟ın maddi ve manevi kültürlerinin,

günümüzde Batı Gürcüstan olarak bilinen bölgeyle sıkı iliĢkisi vardır4.Lazlar‟ın madde ve

manevi kültürlerine iliĢkin veriler, alan çalıĢması yapacak yerli ve yabancı bilim adamlarının ilgisini oldukça çekecek zenginliktedir.

Lazlar’da Yapıcılık

“Lazlar‟ın çoğu yapı ustasıdır. Esas olarak yarı kâgir tipte yaptıkları evler birer sanat

eseridir. Sekize kadar varan direkler üzerine kurulan erzak depoları hemen göze

çarpar5.19.yüzyıla kadar, Laz yapıları genellikle yontulmamıĢ, yuvarlak kereste ile

yapılırdı. Bina temeli taĢla örülür, toprak yüzeyinde yeteri kadar yükseltildikten sonra,

kereste ile duvarlar oluĢturulurdu. Bu duvarlar üzerine, tam ortadan boydan boya kalas

uzatılırdı. Çatı, bu kalasın iki tarafında oluĢturulurdu.Yeni bitirilen bir evde, ocağın ilk

tutuĢturulması iĢlemi büyük önem taĢırdı. AteĢi tutuĢturacak olan kiĢinin, anne ve babası

sağ bir kız çocuğu olması uğurlu sayılırdı.Eski Laz evleri, çok zarif, ince el oymacılığı

örnekleriyle bezelidir. ĠĢlenen motifler arasında, üzüm çubuğu motifi oldukça yaygındır.

TaĢ üzerine bitki ve hayvan motifleri iĢlemek Lazlar‟ın binlerce yıllık

geleneklerindendir6.Laz ustalar tarafından yapılan ve geleneksel motiflerle bezenmiĢ

evlere Acarya, Gurya, Megrelya ve Ġmeretya‟da günümüzde bile sıklıkla rastlamak mümkündür.”

6. Muhammed VaniliĢi/Ali Tandilava, Hayri Hayrioğlu (çev.), Lazların Tarihi, s.106, Ant Yayınları, Ġstanbul 1992.

Lazlar ve Müslümanlık

“Lazların Müslümanlıkla tanıĢması, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yöreyi etki altına almasından

sonra, 1461 yılından baĢlamak üzere olmuĢtur8. Lazların zorla MüslümanlaĢtırıldıkları

Ģeklinde birtakım iddialar varsa da, bu iddialar9 Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun bölge dengelerine

özen gösteren yaklaĢımlarıyla çeliĢir gözükmektedir.Lazların Müslümanlığı kabul etmeleri,

bu yörenin fethedilmesinden çok sonraki bir zaman dilimine rastlar10

. Lazların Müslüman

olmalarında, Hıristiyanlara konulan, her geçen gün daha az ailenin ödeyebileceği baĢlık

vergisi önemli bir rol oynamıĢtır11

.1523 tarihli Tapu Tahrir-387.defterin 734-743. sayfalarına

dayanarak, bu konuda bilgi veren Mehmet Bilgin, Rize, Atina (=Pazar) ve Arhavi kazalarına

ait nüfus verilerinde, Rize kazasına bağlı 6.467‟si Hıristiyan, 561‟i Müslüman olmak üzere

toplam 7.028 hane; Atina Kazası‟na bağlı yerlerde 3.096‟sı Hıristiyan, 584‟ü Müslüman

olmak üzere 3.680 hane olduğunu; Arhavi kazasına bağlı Fındıklı‟dan Çoruh nehri ağzına

kadar olan bölgede 2.659‟u Hıristiyan, 310‟u Müslüman olmak üzere toplam 2.969 hane

bulunduğunu yazmaktadır12

.Dolayısıyla bu rakamlar, 1523 yılında Rize kazasına bağlı

yerlerde nüfusun yüzde 92‟sinin Hıristiyan, yüzde 8‟inin Müslüman, Atina kazasına bağlı

yerlerde yüzde 84‟ünün Hıristiyan, yüzde 16‟sının Müslüman; Arhavi kazasına bağlı yerlerde

yüzde 89,5‟ Hıristiyan, yüzde 10,5 Müslüman bulunduğunu göstermektedir13

.1923‟te

imzalanan Lozan AnlaĢması ile bölgedeki Hıristiyan Rumlar‟ın Yunanistan‟a gönderilmesi

olayı da, bu bölgedeki zorla MüslümanlaĢtırma iddialarıyla çeliĢmektedir.Ġddia edildiği gibi,

sistemli bir MüslümanlaĢtırma olsaydı, 1923‟e kadar bu bölgede Hıristiyan nüfusun varlığı

söz konusu olamayacaktı14. Ayrıca, Ortodoks Hıristiyan olan Lazlar‟ın, Ġstanbul Fener

Partikliği‟nin, 15.yüzyıldaki politikalarına hizmet etmemeleri, çeliĢkilerinin bulunması,

Osmanlı yönetiminin, bu bölgeyi ele geçirdikten çok sonraları bile göz ardı edemeyeceği

bir realiteydi.Bugün tamamı Müslüman olan Lazlar içinden, Türkiye‟nin hemen her

yöresinden Ģeyh, Ģıh çıkmıĢ olmasına rağmen, “bu tür din adamları” çıkmamıĢtır. Bunun

Page 72: ayazli tarihi

en önemli nedeni, Müslümanlığı yakın bir zaman diliminde kabul etmiĢ olmalarıdır.

Yörenin dağlık, engebeli ve bireyciliğe dayalı doğasının da bu konuda önemli bir faktör

olduğu söylenebilir.Lazlar az rastlanabilen bir dini hoĢgörüye sahiptir. Ġslam

Ansiklopedisi‟nin iddia ettiği gibi, Lazların fanatik Müslümanlığından bahsetmek mümkün

değildir15.”

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.41, Ali İhsan, Aksamaz) Laz tiplemesi*

“Geleneksel Türk Tiyatrosu tiplemeye dayanır. Geleneksel Türk Tiyatrosu‟nun Laz

tiplemesiyle özelliğinin, günümüz sözde TV parodi ve skeçlerinde, tiyatro yaptığını sanan

ve bilimsellikten uzak bazı sözde sanatçılar tarafından Laz karakterine dönüĢtürülmesi, bu

konu üzerinde durmanın önemini ortaya çıkarmaktadır1.Dr. Sokullu, yaptığı araĢtırmada

Ģu görüĢlere yer vermektedir: „Karagöz oyunlarında çok sık yapılan alay, insanın

hayvansal yanını eleĢtirmeye, dürtüsel davranıĢları göstermeye yönelmiĢtir. Fakat bu

gülünçleĢmenin aĢağılama, küçültme gibi bir amaçla yapılmadığı, seyirciye karĢı bir tavır

takındıracak bir gülünçleĢme yönteminin kullanılmadığı fark edilir‟2Oysa gerçek durum

çok daha farklı görünmektedir. Kukla, Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu‟nda insanlar

meslekleriyle, olumsuz ve komik kiĢisel özellikleriyle ve toplum karĢıtı diğer özellikleriyle

karakterize edilmezler. Bunun yerine Ģive, lehçe, deyiĢ gibi etnik özellikleri abartılarak

tiplenirler. GörünüĢte bu özelliklerle gülünçleĢme yapılıyor gibi geliyorsa da, oyunlardaki

Laz, kendisini değil, tüm Lazları temsil etmektedir! Yani, Laz, Geleneksel Türk

Tiyatrosu‟nda her yönüyle (!) geldiği etnik kökeniyle yansıtılır. Geleneksel Türk

Tiyatrosu‟nu izleyen kiĢi, hayatında hiç Laz görmemiĢse, gördüğü Laz tiplemesiyle,

oyundan tüm Lazları tüm özellikleriyle tanıyarak ayrıldığı izlenimine kapılabilir. Oyunun

görünmeyen esas amacı da böylece gerçekleĢmiĢ olur.Metin And‟ın da tipleme

konusundaki görüĢleri Ģöyledir: „Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kiĢilerinin en büyük özelliği

tip olmalarıdır. Bunlar durağan ve değiĢmez genellemelerdir; kendi istemlerini kullanma

güçleri yoktur, bu yüzden sürekli olarak kendilerini yinelerler.‟3Laz tiplemesi, „ağzı

kalabalık, karĢısındakine konuĢma fırsatı vermeyen‟ bir tiplemedir4. Laz, bu özelliğinden

hiç vazgeçmez, vazgeçirilemez ve hep insanları kendisine güldürür. Ona gülünmesinin

gerçek nedeni sadece „ağzı kalabalık‟ oluĢu mudur? Hayır. Ancak Kukla, Karagöz, Meddah

ve Ortaoyunu‟nda rolü bellidir. Kendini bilmez ve aynı zamanda da zayıf durumdadır.‟5

Bunun sonucunda da alay konusu olup, aĢağılanması kaçınılmazdır. Bu görüĢü Ġslam

Ansiklopedisi de paylaĢmaktadır: „Türk atasözleri ve Karagöz oyunları çok zaman Lazları

alay mevzuu olarak ele alır.‟6Dr. Sokullu, „gülünçlemenin aĢağılama, küçültme gibi bir

amaçla yapılmadığını belirtme ihtiyacı hissediyorsa da, „Yöresel halk temsilcilerinin beĢeri

zaafından çok tipik soy özelliklerinin karikatürleĢtirildiğini‟ de belirtmektedir.7Dr. Sokullu,

„Tipik soy özellikler‟ derken, „Ģive, deyiĢ‟ özelliklerini kastediyor olmalı.Kukla, Karagöz,

Meddah, Ortaoyunu‟nda Laz‟ın kendisine gülünmesini sağlayan nedir? Acelecilik ve

gevezelik gibi belirli kalıplaĢmıĢ davranıĢlar mı? Kıza kız, amcaya emice, tamama,

temem, diyerek genellikle a‟dan sonra u; ı‟dan sonra u getirmesi mi? Yoksa sevdiği

kadına tatlı sözler söylemesi gerektiğinde, „Baklaca , sarığı burma, kaymaklı ekmek

kadaifi...‟8 demesi mi?Lazın kendisine güldürdüğü ne Ģivesidir, ne de ne de acele

konuĢması, Laz‟a gülmelerinin nedeni tiplemede kendisine yüklenen aklı kıtlıktır. Ona

yüklenen, ondan istenen aklı kıt bir tutum sergilemesidir. Zayıf durumdaki kendini

bilmeyen9 tiplendirmesiyle komik duruma düĢürülmektedir. Çünkü Lazın kendi istemlerini

kullanma gücü yoktur.Lazlar, Geleneksel Türk Tiyatrosu‟nda ve günümüz sözde tiyatro ve

TV skeç ve parodilerindeki tiplemelerden çok farklı özelliklere sahiptir. Nüfus coğrafyası

uzmanlarının yaptıkları bilimsel araĢtırmalara göre, Lazların yoğun olarak yaĢadığı

Güneydoğu Karadeniz Bölgesi insanların yaĢamalarına, üremelerine ve geliĢmelerine son derece uygundur10.

*Ayrıca bkz. Selma Koçiva, Laz Fıkralarıyla Üstümüze Gelenler, Özgür Politika, 11 Ekim 1998.

1. ”...Türk gölge tiyatrosundaki Laz tipi, iyi kalpli, saf ve her zaman kavga etmeye hazır bir kiĢi olarak canlandırılmakta, Türkiye‟de Lazların aptallığı(!) üzerine sayısız saçma fıkra anlatılmakta. Lazları böyle yanlıĢ değerlendirmenin Bizans dönemine kadar uzanan bir geleneği vardır... Yunanistan‟da da Doğu Pontus‟tan sürülenler Lazoi olarak adlandırılmakta ve onların sözde aptallıklarıyla da alay edilmekte.” (Wolfgang Feurstein,

Page 73: ayazli tarihi

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, s.45, Ali İhsan, Aksamaz)

YerleĢim ve nüfus dağılımı

“Lazlar‟ın otokton halk oldukları ve toplu olarak yaĢadıkları, Rize ve Artvin‟in ilçelerine

bağlı yerleĢim bölgeleri, değiĢtirilen eski ve yeni adlarıyla Ģunlardır1:

Hopa: AmčiĢe: Yukarı Kuledibi; Azlağa/Abuisla: Esenkıyı; Ančiroxi: Pınarlı; Ardala:

EĢmekaya; Buça:Güvercinli; Zalona: Koyuncular; MAĠUSKĠOPUŤE: Dereiçi;

Makriali/Noğedi: KemalpaĢa; Mxii: BaĢköy; Pançoli: YeĢilköy; Peroniti: Çamlı; Jurpici:

Yoldere; Sumcuma:ÜçkardeĢ, ġana: Kaya/köy; 3karisti: SubaĢı; Çançaxuna: Çamurlu;

Xigoba: BaĢoba/BüyükbaĢı,

Borçka: Jurxinci: Çifteköprü; Saxandro: Fındıklı; Çxala: Düzköy.

Arhavi (Arkabi) : Kapistona: Kalle Mahallesi; Çarmati: Cumhuriyet mahallesi; Baxta:

Kireçlik; Gidvera: Dereüstü; Durmati: UlaĢ; Kamparna: Dikyamaç; Koptone: Gürgenlik;

Kordoliti: Konakli; Loma: Yolgeçen; Nobağleni: Yıldızlı; Yakoviti: Kavak; Otalaxe: Sırtoba,

Papilati: Arılı, Jilen Kapistona: Güngören; Jilen Kutuniti: Tepeyurt; Jilen NapĢiti: Yukarı

ġahinler; Jilen Potocuri: Soğucak; Parexi: Boyuncuk; Pilargeti: Ulukent ve Balıklı;

Ku3ubeti: Küçükköy; 3alen Kutuniti: ġenköy; 3alen NapĢiti: AĢağı ġahinler; 3alen Potocuri: Dülgerli; Çukalvati: Kestanealan; Giazeni: Kemerköy,

VĠ3E (Fındıklı) : Abusufla: Aksu Mahallesi; Gesiya: Tatlısu Mah.; Vi3enoğa: Merkez

Mah.; Çatalmançxa: Liman Mah.; Kurtume, Gori: Ilıca Mah.; Manastiri, Ğavra: Hürriyet

Mah.; Mekiskiri: Sahil Mah.; Paçva, Kalo, Mçkadu: Yeni Mah.; Abuulya: Çağlayan;

Gurupiti: Yeniköy; Mzuğu: Sulak/AĢağı Zuğu; Sumla: Sümer; Trevendi: Derebent;

Pi3xalasufla: Arılı; Pi3xalaulya: Gürsu; Gayna: Ihlamurlu/Yukarı Zuğu; Zuğu:

Çukuliti;AbuxemĢini: Aslandere/Peynirciler; 3ati: Saat; 3upe: Beydere; Çanapeti: Meyvalı; Çurçava: Çınarlı;

ArtaĢeni (ArdeĢen): Metisti: BarıĢ Mah., Noğa: Merkez Mah., Okordule: Yayla Mah.,

Siati: BaĢ Mah., Cami Mah., Kahveciler Mah., Kuzey Mah., Ağeni: Beyazkaya; Bakozi:

Yamaçdere; Dutxe: Tunca; Putra: Bahar Mah., Kvançareri: Elmalık; Çiçivati: ġentepe,

Cibistasi: Kavaklıdere Mah., Müftü Mah., Yeni Mah., Futona: Düz Mah., Ağveni:

Seslikaya; Xokovati: Esentepe; Celaiskuri: Kizarlık Mah., Timisvati: Köprüköy; Tolikçeti:

Duygulu; Mexeniti: ġenyurt; Mutafi: Gündoğan; Noğoceni: Manganez; Yanivati: Bayırcık;

Omcore: Güney; Palivati: Sinan; Sifati: Pirinçlik; Pilgevati: Akkaya; Ğera: IĢıklı; ġanguli:

Doğanay; 3aleni Žğemi: AĢağıdurak; Čumaida: Eskiarmutluk; Xocibadi: Akdere; Cileni Žğemi: Yukarıdurak.

ÇamlıhemĢin (Vija): Abiçxo: KöprübaĢı; Mekleskiriti: Dikkaya; M3anu: Topluca; Komilo: Muratköy; Gvandi: Çayırdüzü.

Atina (Pazar): Duduvati: Güzelyalı Mah., Tudeni Bulepi: Kirazlık Mah., Kukulati: Ġkiztepe

Mah., Noğa: Merkez Mah., Noğadixa: Cumhuriyet Mah., Kvakçe: BeyaztaĢ Mah., ġileriti:

Soğuksu Mah., Cini Bulepi: Zafer Mah., Avramiti: Güney; AranaĢi: Darılı; Apso: Suçatı;

Açaba: Bucak; Bogina: TektaĢ-ġendere; Dadivati: Handağı; Ku3uma/Eski Trabuzani,

Hamidiye; Veneği: Örnek; Zanahati: Derinsu; Zeleği: Balıkçı; Tordovati: Sivrikale; Çitati:

Aktepe; Koskovati: Hisarlı; Kostanivati: Dernek; Kuzika: Elmalık; Lamğo: Yücehisar;

Mamaçivati: Irmak; Meleskuri: Ortayol; Melyati: Merdivenli; Melmenati: Akbucak;

Noxlamsu: Yavuz/Hasköy; Papati: Papatya; Papilati: Sessizdere; Sapu: Ocak; Sitori:

KayağantaĢ; Skefenivati: Sivritepe; Suleti: Dağdibi; Surminati: Kuzayca; Talvati:

Tütüncüler; Fulivati: ġentepe; Çingiti: Uğrak; 3ukita: DerebaĢı; Xaku: ġehitlik;

Xançkuri:Alçılı; Xaçapiti: SubaĢı; Xotri: Kocaköprü; Xudisa: Kesikköprü; Xunari: AktaĢ; Cabati: Sulak-Gürgöze; Cacivati: Akmescit; Mesemiti: Topluca.

Page 74: ayazli tarihi

Ruslar‟ın Kafkasya‟da hakimiyet kurmalarından sonra; 1877-782 Osmanlı-Rus harbinden

sonra ve 16 Mart 1921 Türk-Rus anlaĢmasından sonra, Türkiye sınırları dıĢında kalan ve

otokton oldukları bölgelerden kitlesel olarak göç eden Lazlar, Türkiye‟nin batı bölgelerinde de kitlesel olarak yaĢamaktadırlar. Bu yerleĢim bölgelerinden bazıları da Ģunlardır3:

Bolu: Akçakoca (Merkez), Düzce (konuralp), Ballar, Kabalak (Lazhamidiye), Osmanca, Suncuk (Lazsuncuk), ġekerpınar (LazĢekerpınar), yayla (LazĢerefiye), Yazlık (Lazyazlık).

Bursa :Gemlik (Merkez), Katırlı.

Ġstanbul: Beykoz (Merkez), Dereseki, Kaynarca Mah., Üsküdar (Merkez), ReĢadiye,

Yalova (Merkez): Akköy, Kadıköy, Kurtköy, Safran (PaĢaköy), Üvezpınar, Delipazar, Kaplıca, Çınarcık, Ortaburun.

Kocaeli (Merkez): Çubukluosmaniye, Suadiye (Çepni), Derbent, MaĢukiye, Kestanelik,

Karamürsel (Merkez): Altınova, Çamçukur, Güzelyalı (Ereğli/Güzelkıyı), Osmaniye

(Uzundere), Safiye (Çiftlik), Suludere, Yalakdere, Senaiye (BaĢkiraz).

Sakarya (Merkez): ÇaybaĢı, Yeniköy (LazçaybaĢı), Değirmendere, KarataĢ, Akyazı

(Merkez): Hasanbey, Kazancı, Dokurcun, KayabaĢı, Karapürçek, Hocaköy, Geyve:

Doğançay, Maksudiye, Hendek (Merkez): Kocadöngel (Kocatöngel): Sapanca (Merkez):

Akçay, Balkaya, DibektaĢı, Erdemli (Ulviye/Ġstanbuldere), Fevziye, Hacımercan, Ġkramiye, Kurtköy, Memnuniye, ġükriye, Selamiye.

Zonguldak: Bartın, Amasra, Çakrazova.

.) Lazlar kimdir?

“ġemseddin Sami Ģunları yazıyor: „Karadeniz‟in cenub-Ģarkisi sev ahilinde (Güneydoğu

kıyılarında) memalik-i Osmaniye‟nin (Osmanlı Ülkesi‟nin) Trabzon vilayetinde ve Rusya

Devleti‟ne tâbi (bağlı) Batum cihetinde (yöresinde) sakin (oturan) bir kavim olup esasen

akvam-ı Kafkas iye‟den (Kafkas kavimlerinden) olmakla, Gürcüler‟le (Gürcüler‟le)

karabet-i cinsiyetleri (soy akrabalıkları) vardır.Lazlar simaca tamamıyla ırk-ı Kafkas iyeye

mensup (Kafkas ırkından) olup, kafaları büyük ve armudi (armut biçiminde), alınları vasi

(açık), burunları düz ve bazen azıcık kemerli, saçları ekseriya kestane veya kumral,

gözleri ela veya mai (mavi) ve kametleri mevzun (boyları ölçülü) ve meĢy (yürüyüĢ) ve

hareketleri levendanedir (hızlıdır).. Kendileri cesur ve cest (atak) ve çalak (çevik),

çalıĢkan ve zeki ademler (kiĢiler) olup, harp esnasında yağmaya meyilleri varsa da, iĢte

pek namuslu ve sadık ademlerdir (kiĢilerdir). Gemicilikte maharetleri dahi meĢhur olup,

Osmanlı donanmasının en iyi neferat (askerleri) ve zabitanı (subayları)

bunlardandır...‟65Lazlardan, adlarıyla ilk bahseden Plinius‟tur66. Arrianus, Ptolemeus,

Priskos, Prokopius, Agathias, Menandros ve Theophanes gibi birçok yazar Lazlar‟dan,

Lazların komĢuları ve Roma/Bizans ve Pers devletleriyle olan iliĢkilerinden

bahseder67.Altıncı yüzyıl Bizans tarihçisi Prokopius, „eskiden kullanılan Kolh adının, Laz

adıyla ye değiĢtirdiğini68 belirtirken çağdaĢı Agathias da, „... çok eski çağlarda Lazlara

Kolh‟69 dendiğini yazmaktadır.Kolh ülkesi anlamına gelen Kolheti hakkında B.Umar,

„Anadolu‟nun kuzeydoğu ucu da dahil olmak üzere, Doğu Karadeniz kıyıları...‟70, Hayri

Ersoy ve Aysun kamacı, „Kolkhide kültür alanının sınırları Batıdaki Psov nehri, kuzeyde

Kafkas sıra dağları, doğuda Suram etekleri, güneyde ise Karadeniz‟i izleyerek Trabzon‟a

uzanır...‟71 demektedir.Kolheti adından ilk kez M.Ö. 8. yüzyıla ait Urartu Yazıtları‟nda

bahsedilmiĢtir72.M.Goloğlu, Lazlar hakkında Ģunları yazıyor: „... Miladın birinci yüzyılı

içinde, Roma Ġmparatoru Avgustos ile Neron‟un hükümdarlıkları arasındaki zamanda,

Kafkaslar‟dan batıya doğru, kıyı boyunca, yeni ve büyük bir göç oluyor, Lazlar Doğu

Karadeniz Bölgesi‟ne gelip yerleĢiyor... ĠĢte, büyük ihtimalle, birinci yüzyılın ilk yarısında

Lazların bu göçleri karĢısında ülkesini savunamayacağını anlayan Polemon II, miladın

63.yılında hükümetini Romalılar‟a teslim etti. Doğu Karadeniz Bölgesi de Roma‟nın yeni bir vilayetinin içine girdi ve bu vilayette Pontus Polemonyakos Vilayeti dendi...‟73”

Page 75: ayazli tarihi

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, S.70, Ali İhsan Aksamaz)

Lazia Tema’sı ve Lazistan Sancağı nedir?

“1204‟te kurulan ve 1461‟e kadar yaĢayan Lazia Teması82, bölgenin Osmanlı yönetimine

girmesinden sonra da değiĢik bir adla devam etti. 1519‟da Trabzon, Batum‟un da dahil

edilmesiyle ayrı bir eyalet haline getirildi.83Bu bölgeyi 1640‟ta dolaĢmıĢ olan Evliya Çelebi,

eyaletin beĢ sancağı bulunduğunu yazar: Canik, Trabzon, Gönye (Gonio), AĢağı Batum ve

Yukarı Batum, Lazistan Sancağı‟nın merkezi Gönye idi. Kazaları ise, Atina, Sumla, Viçe ve

Arhavi idi. Koch, 15 Laz derebeyliği sayar: Atina (Pazar, iki), Bulep, ArteĢin, Viçe,

Kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makriali, Gonio, Batumi, Maraditi, Perlevan ve Çat

derebeylikleri.„... Acara Bölgesi... AĢağı Guria ile birlikte 1851‟de, yeni kurulmuĢ olan

Lazistan Sancağı‟na bağlandı...‟84

1877-78 (1893) Osmanlı Rus harbi sonucu, Batum‟un Ruslar‟ın eline geçmesiyle birlikte,

Lazistan Sancağı‟nın merkezi Rize‟ye taĢındı.85”

Doç. Dr. Metin Erten, Lazca-Türkçe, Türkçe-Lazca Sözlük, Anahtar Kitaplar, Ġstanbul, 2000.

(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, S.72, Ali İhsan Aksamaz) Sonuç

“Yukarıda zikredilen terimlerin, ifade ettikleri yapıların ortaya çıktıkları kabul edilen

zamandan günümüze kadar olan zaman dilimleri içinde, daralan veya geniĢleyen

anlamlar taĢıdıkları görülmektedir. Bu yapıları her bakımdan homojen görmek veya

göstermek ve dönem farklılıklarını; üretim iliĢkilerini ve millet‟in tanımlanmasında önemli

bir faktör olan dini göz ardı etmek konuyu daha da içinden çıkılmaz ve spekülasyonlara

açık bir hale sokmaktadır.O.Türkdoğan‟ın, „... Doğu Roma Ġmparatorluğu‟nun hakim

olduğu topraklara-bilindiği üzere- Romania, halkına da Romanis denilmiĢti. Araplar ise bu

sözü Rum Ģeklinde belirtiyorlardı. Arif Müfit Mansel‟e göre, Rum deyiminin bugünkü ile

hiçbir ilgisi yoktur...‟86 ve „... Patrik Eren Erol... bir milyondan fazla Türk Ortodoksunun

Lozan AnlaĢması ile –gaflet ve ihmalle- Yunanistan‟a gönderildiğine iĢaret etmektedir...‟87

ifadeleri oldukça dikkat çekicidir.. YaĢayamamak, yani kendini ifade edememek...‟88, „...

Ezelden beri birtakım önyargılara sahip olan belli çevreler böylesi bir çalıĢmayı

„Türkiye‟nin bütünlüğünü bozmaya yönelik‟ olarak değerlendireceklerini biliyorum...‟,89

„...tarihi tahrif etmek suçtur, düzenbazlıktır...‟90 diye yazanların, „...Miletliler Pontos‟ta

kolonileĢtiklerinde yerli kavimleri de aralarında eritmiĢler, onlara kültürlerini, dinlerini

kabul ettirmiĢler,... Ticarette, bilimde ve sanatta Yunanca egemen dil oldu...‟91, „... Her

ne hikmetse bu neĢeli insanlar (Lazlar) kazandıkları Ģöhretle Karadeniz‟in bir zamanlar

Lazistan olarak anılmasını sağlamıĢ, bu söylentiyi günümüze kadar taĢımıĢlar. Oysa

tarihin hiçbir döneminde Karadeniz‟e egemen bir Laz kırallığı kurulmamıĢ, böyle bir

tanımlamayı gerektirecek bir nüfus yoğunluğu da saptanamamıĢ. Bazı Romalı tarihçilere

atfen ileri sürülen Laz kırallığı hakkında günümüze somut hiçbir kanıt ulaĢmamıĢ...‟92 gibi

büyük laflar etmeleri tam bir tezattır.M.Goloğlu‟nun tespiti bugün de geçerlidir93. BaĢtaki

alıntılarda ifade edilmek istenenlerle94, Ö.Asan‟ın çeĢitli makalelerinde dillendirmeye

çalıĢtığı bilgiler(!) aynı resmi ideoloji ve tarihe hizmet etmektedir.Pontus denilen bölgede

çeĢitli dönemlerde ortaya çıkmıĢ siyasi yapıları zaman, mekan, etnik yapı vb.

gözetmeksizin bir kesintisizlik ve homojenlik içinde değerlendirmek, Doğu Karadeniz‟de

ortaya çıkmıĢ Lazika (Egrisi) Kırallığı ve sonradan oluĢturulan Lazia Teması ve Lazistan

Sancağı‟nı yok saymak tarihi ve sosyolojik gerçeklerin inkarı anlamına gelmektedir.Ortaya

konulmaya çalıĢıldığı üzere, bugün Pontuslu/Rum terimleriyle ifade edilen insanların, Laz

olarak ifade edilen insanlarla, Pontusça/Rumca olarak ifade edilen dilin Lazca ile bir

akrabalığı bulunmamaktadır.Aslında konu gayet açıkken, özgürlük savaĢçıları, asparagas

haber yazanlar ve benzerlerinin, lazları ve Lazca‟yı yok sayma noktasında buluĢmaları,

Lazları Rum ve Lazca‟yı Rumca olarak gösterme çabaları düĢündürücü bir

durumdur.ġüphesiz Rum olmanın veya Rumca konuĢmanın olumsuz bir tarafı yoktur.

Page 76: ayazli tarihi

Ancak, binlerce yıllık sosyolojik gerçeklerin farklı anlamlar yüklenen kavramlarla

çarpıtılması dikkat çekicidir.”

.(Dil Tarih Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar, S.72, Ali Ġhsan Aksamaz

LAZCADA ġĠVELER

Lazların tarihi incelendiğinde, bir zamanlar krallıkla yönetilen bu toplumun kökünün taa

KOLHETĠ‟lere kadar uzandığını görürüz. Milattan öncesine dayanan ve son yıllara kadar

kiĢisel çalıĢmaların dıĢında yazıya dökülmeden günümüze kadar gelmeyi baĢaran bu lisanın,

her yerde aynen muhafaza edilebilmesi elbette ki mümkün değildi. Doğal olarak,bir dalganın

sönümlenmesi gibi merkezden uzaklaĢıp dıĢ etkilere maruz kaldıkça yavaĢ yavaĢ

dejenerasyon baĢlamıĢ ve yer yer Ģiveler ortaya çıkmıĢtır.Bu Ģiveler incelendiğinde esas

farklılıkların; alfabedeki harf sayısında, gelecek zaman kipinin çekiminde ve ismin hallerinde

olduğu ortaya çıkar.Günümüzde, köyler arasında bile farklılıklar gösterdiğini görmekte

olduğumuz bu dilin Ģivelerini biz yukarıda belirttiğimiz ana kriterlerden yola çıkarak, yapısal

olarak iki ana grupta toplayabiliriz.

BĠRĠNCĠ GRUP: Bu grup ikiye ayrılır.

1- HOPA-SARP ġivesi:

Bu yörelerde konuĢulmakta olan Lazcada 38 ses mevcuttur. Bu grupta, gelecek zamana ait fiil

çekiminde, (istemek) yardımcı fiilinden istifade edilmektedir. Ayrıca ismin halleri 8 tanedir.

(Yalın hal, Ġ hali, K hali, S hali, ġi hali, ġa hali, ġen hali, Ten hali)

2-ĠÇKESĠMLER:

Yurdumuzda 93 Harbi olarak anılan 1897 Osmanlı-Rus savaĢından sonra Türkiye‟ye gelerek

çeĢitli yörelerde yerleĢenlerin konuĢmakta oldukları Ģive,bazı kelimelerin telaffuzu dıĢında

HOPA-SARP Ģivesinin aynıdır.

- Birinci gruba ait bütün fiil çekimleri belli kurallara göre yapılabilmektedir.

- Bu gruptaki hiçbir Lazca kelimede “H” harfi kullanılmamaktadır (KO=HO dıĢında). H harfi

kullanılan kelimeler ya Lazca değildir veya Lazcaya yerleĢmiĢ kelimelerdir. Bu grupta (H)

harfinin yerine (X) kullanılmaktadır.

ĠKĠNCĠ GRUP:

Bu grup da ikiye ayrılır.

1- ARHAVĠ-FINDIKLI ġivesi:

Bu yörelerde ismin halleri, genelde birinci grupta olduğu gibi 8 tane, alfabe ise 37 harftir. (Q

sesi kullanılmamaktadır.)

2-ARDEġEN-PAZAR ġivesi:

Yer yer ismin halleri 5e kadar düĢmektedir. (K, S ve ġEN halleri yoktur)

Ġkinci grupta konuĢulan Ģivelerin hiçbirinde, (Q)harfi ile ifade edilen ses

kullanılmamaktadır. 37 sesten ibaret olan bu Ģivede (H) harfi de sadece iĢaret sıfatı ve iĢaret

zamirlerinde yer almakta olup bazı yörelerde, “G ve Z`” harfleri de kullanılmamaktadır.

- Ġkinci grupta yapılan fiil çekimleri, geçmiĢ zamanda; (DO...REN=VE....ĠDĠ ile

DO....RT`U=VE....DĠR ) yardımcı kelimelerinden istifade edilerek yapılmakta olup bu

kelimeler; “DOREN ve DORT`U” Ģeklinde bitiĢik olarak kullanılmaktadır.

Page 77: ayazli tarihi

- Bu gruptaki gelecek zamana ait fiil çekimleri de o fiilin Ģart kipindeki çekimine; “RE” eki

ulanarak yapılmaktadır.

- Bu gruptaki kelimeler, daha yumuĢak ve yuvarlak bir Ģekilde konuĢulmaktadır. Diğer bir

deyiĢle, daha kolay konuĢulması amacıyla Lazca dilinin erozyona uğradığını söylemek

mümkündür. Zira, tüm Kafkas dillerinde ve Lazca'nın da içinde bulunduğu dil ailesinden olan

Megrelce ve Gürcüce'de de yer aldığı gibi birinci grupta da konuĢulmakta olan “Q” sesi bu

grubun tamamından düĢmüĢ olup, “H”sesinin de sadece iĢaret sıfatları ve zamirlerinde yer

alması, bu harfin bu Ģiveye sonradan girdiğini göstermektedir

1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı From Artvin Ansiklopedisi

1877-1878 Osmanlı-Rus savaĢında Rus askerleri

1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı, Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden "93 Harbi"

olarak da bilinir. PadiĢahı II. Abdülhamit döneminde Ruslara karĢı verilen bir savaĢtır. Hem

Tuna Cephesi'nde, hem de Kafkasya Cephesi'nde savaĢılan 93 Harbi, Osmanlı Devleti için

büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. Bu savaĢ, Osmanlı Devleti için hem büyük bir toprak

kaybına neden olmuĢ, hem de Rus ordusunun Ġstanbul'un eĢiğine (YeĢilköy, Bakırköy) kadar

gelerek Osmanlı Devleti'nin varlığını tehdit etmesiyle sonuçlanmıĢtır.

Savaşı hazırlayan koşullar

93 Harbi'nin en önemli nedenleri arasında Rusya'nın Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki

Ortodoks vatandaĢları üzerindeki etkisini arttırma amacı sayılabilir. Ġngiltere ve Fransa

Rusların güçlenmesini istemediğinden Osmanlıların yanında olmayı tercih etmiĢtir.Ayrıca

Osmanlı hazinesi Sultan Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aĢırı harcamalar sonucu

Avrupa'ya karĢı ağır bir Ģekilde borçlanmıĢtı ve bu borçları ödeyebilmek için Balkanlardaki

vergiler yükseltilmiĢti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoĢnutsuzluk yaratmıĢtı.

Kafkaslar'dan Ruslar tarafından göçe zorlanan Çerkez, Abhaz gibi Müslüman gruplar

Balkanlar'da yerleĢtirilmiĢ; bu göçmenlerle Balkanlar'da yaĢayan Hıristiyanlar arasında büyük

bir düĢmanlık ortaya çıkmıĢtı. Nisan 1876 yılında ortaya çıkan Bulgar isyanları bu Müslüman

göçmenlerin yardımıyla bastırıldı ama isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için

Avrupa'da büyük bir sempati oluĢtu. Ġsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe

sayan Avrupa basını Osmanlı Devleti'ne karĢı çok olumsuz bir hava oluĢturdu. Osmanlı

Devleti'ni Bulgarlar, Sırplar ve Romenlere daha geniĢ bir özerklik vermeye zorlamak için

Ġstanbul'da bir konferans toplandı.Tersane Konferansı adı verilen bu konferansın kararlarını

yumuĢatmak için tahta yeni çıkmıĢ olan II. Abdülhamit konferansın toplandığı 23 Aralık 1876

günü alelacele I. MeĢrutiyet'i ilan ettiyse de, konferans Osmanlı Devleti'ne karĢı çok ağır

kararlarla sonuçlandı. Bu kararların Osmanlı Devleti'nce reddedilmesi üzerine Rusya, Paris

AntlaĢması'nın (1856) Karadeniz'de tersane ve savaĢ gemisi bulundurulmayacağına iliĢkin

hükümlerini tanımadığını bildirdi. Ardından da Ortodoks uyruklarına söz konusu

antlaĢmadaki hükümleri uygulaması için Osmanlı Devleti'ne baskıda bulunmaya baĢladı. Bu

sırada Ġngiltere, Rusya'nın Osmanlılara savaĢ ilan etmesini önlemek amacıyla Londra

Konferansı'nın toplanmasına önayak oldu. Ama Osmanlılar konferansta hazırlanan protokolü

içiĢlerine müdahale sayarak reddettiler. Ülkedeki Panslavist akımların etkisiyle protokolün

reddini bir savaĢ nedeni sayacağını önceden bildirmiĢ olan Rusya 24 Nisan 1877'de Eflak ve

Buğdan‟a girerek Osmanlılara savaĢ açtı. Osmanlılar, Kafkasya ve Tuna olmak üzere iki

cephede, kendilerinden üstün durumdaki Rus ordusuna karĢı zorlu bir savunma savaĢı vermek

zorunda kaldılar.

Page 78: ayazli tarihi

Kafkasya cephesi

Ahmet Muhtar PaĢa

Kafkasya cephesinde Ahmet Muhtar PaĢa komutasındaki Osmanlı birlikleri, General Mihail

Tarieloviç Loris-Melikov komutasındaki Ruslara karĢı uzun süre direndi. Nisan-Mayıs

1877'de Doğubeyazıt ve Ardahan Ruslarca iĢgal edildi. Ama Halyaz ve Zivin'de Rus orduları

yenilgiye uğradı. Gedikler (25 Ağustos) ve Yahniler (4 Ekim) çarpıĢmaları Osmanlıların

zaferiyle sonuçlandı. Rusların 15 Ekim'deki Alacadağ ÇarpıĢması'nda kazandığı zaferle

Kafkas cephesindeki Osmanlı kuvvetleri çözülmeye baĢladı. Kasım 1877'de Kars'ı ele geçiren

Rus Orduları, Erzurum'a yöneldi. Ahmet Muhtar PaĢa, Kars-Erzurum arasında kurduğu

savunma hattında kıĢ koĢullarını iyi değerlendirerek üstün bir savunma savaĢı verdi. Nene

Hatun ve diğer Erzurumlu vatandaĢların Aziziye tabyasında büyük bir cesaretle yaptıkları

savunma 93 Harbi'nin unutulmayan anlarını oluĢturdu. Erzurum Rusların eline geçti. SavaĢın

bitmesinden sonra Rus ordusu Erzurum'dan geri çekildi ama Kars ve Ardahan Berlin

AntlaĢması'yla Rusya'ya bırakıldı. Bu Ģehirler Brest-Litovsk AntlaĢması'na kadar Rusya'nın

elinde kaldı.

Tuna cephesi

Gazi Osman PaĢa

Tuna Cephesinde ise Çırpanlı Abdülkerim Nadir PaĢa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri,

Rusçuk, Silistre, ġumnu ve Varna arasında bulunan Doğu Tuna Ordusu, Vidin'de üslenen Batı

Tuna Ordusu ve ikisinin arasında yer alan Balkan Ordusu olmak üzere üç ordudan

oluĢuyordu. Tuna Cephesi savaĢları Rusların 21 Haziran 1877'de saldırıya geçmesiyle baĢladı.

Tırnova ve Niğbolu'yu alan Ġosip Gurko komutasındaki Rus birlikleri 19 Temmuz'da stratejik

açıdan büyük önemi olan ġıpka Geçidini ele geçirdiler. Süleyman Hüsnü PaĢa komutasındaki

Osmanlı birlikleri ġıpka Geçidi'ni geri almak için çarpıĢırken Grandük Nikolay Nikolayeviç

komutasındaki Rus birlikleri, Osmanlı ordusunu Plevne'de abluka altına aldılar. Gazi Osman

PaĢa'nın 145 gün boyunca cesaretle sürdürdüğü Plevne Savunması ezici bir sayı üstünlüğü

bulunan Rus ve Romen orduları karĢısında 10 Aralık 1877'de baĢarısızlıkla sonuçlandı.

Plevne'nin düĢmesinden sonra Sırplar da Osmanlılara karĢı yoğun saldırıya geçtiler. Hızla

ilerleyen Rus orduları Kazanlık, Samokov, Yeni Zağra, Çırpan, Tırnova ve Filibe'yi aldıktan

sonra Meriç Nehri'ni geçti. 20 Ocak 1878'de Edirne düĢtü. Ruslar Silivri'yi de alarak

Ayastefanos'a (YeĢilköy) kadar ilerlediler. SavaĢ Osmanlıların isteği üzerine imzalanan

Ayastefanos AntlaĢması'yla son buldu. Ama Avrupa'da dengenin Rusya lehine bozulduğunu

gören Avusturya, Ġngiltere, Fransa ve Almanya bu antlaĢmaya karĢı çıktılar. Berlin'de

uluslararası bir konferans toplandı ve 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin AntlaĢması'yla

savaĢ sona erdi.

Savaşın sonuçları

93 Harbi, Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecini baĢlatan ilk önemli olaylardan biri sayılır. II.

Abdülhamit'in, yenilgiden sorumlu tuttuğu Meclis-i Mebusan'ı süresiz tatil ederek Kanun-i

Esasi'yi askıya alması, ayrıca savaĢ sonrasında Balkanlar'la Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen 1

milyonu aĢkın göçmenin yol açtığı toplumsal ve ekonomik bunalım öbür önemli sonuçlarıdır.

BaĢlangıçtaki baĢarılara karĢın ordunun donatım eksikliği ve teknik yetersizlikleri, özellikle

Page 79: ayazli tarihi

Tuna cephesindeki komutanlar arasında görülen geçimsizlik ile II. Abdülhamit'in doğrudan ve

yanlıĢ müdahaleleri yenilginin baĢlıca nedenleri arasında gösterilir. "

Savaşı hazırlayan koşullar

93 Harbi'nin en önemli nedenleri arasında Rusya'nın Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki

Ortodoks vatandaĢları üzerindeki etkisini arttırma amacı sayılabilir. Ġngiltere ve Fransa

Rusların güçlenmesini istemediğinden Osmanlıların yanında olmayı tercih etmiĢtir.

Ayrıca Osmanlı hazinesi Sultan Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aĢırı harcamalar

sonucu Avrupa'ya karĢı ağır bir Ģekilde borçlanmıĢtı ve bu borçları ödeyebilmek için

Balkanlardaki vergiler yükseltilmiĢti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoĢnutsuzluk

yaratmıĢtı. Kafkaslar'dan Ruslar tarafından göçe zorlanan Çerkez, Abhaz gibi Müslüman

gruplar Balkanlar'da yerleĢtirilmiĢ; bu göçmenlerle Balkanlar'da yaĢayan Hristiyanlar arasında

büyük bir düĢmanlık ortaya çıkmıĢtı. Nisan 1876 yılında ortaya çıkan Bulgar isyanları bu

Müslüman göçmenlerin yardımıyla bastırıldı ama isyanların bastırılması sırasında ölen

Bulgarlar için Avrupa'da büyük bir sempati oluĢtu. Ġsyanlar sırasında ölen Müslümanların

sayısını hiçe sayan Avrupa basını Osmanlı Devleti'ne karĢı çok olumsuz bir hava oluĢturdu.

Osmanlı Devleti'ni Bulgarlar, Sırplar ve Romenlere daha geniĢ bir özerklik vermeye zorlamak

için Ġstanbul'da bir konferans toplandı.

Tersane Konferansı adı verilen bu konferansın kararlarını yumuĢatmak için tahta yeni

çıkmıĢ olan II. Abdülhamit konferansın toplandığı 23 Aralık 1876 günü alelacele I.

MeĢrutiyet'i ilan ettiyse de, konferans Osmanlı Devleti'ne karĢı çok ağır kararlarla

sonuçlandı. Bu kararların Osmanlı Devleti'nce reddedilmesi üzerine Rusya, Paris

AntlaĢması'nın (1856) Karadeniz'de tersane ve savaĢ gemisi bulundurulmayacağına

iliĢkin hükümlerini tanımadığını bildirdi. Ardından da Ortodoks uyruklarına söz konusu

antlaĢmadaki hükümleri uygulaması için Osmanlı Devleti'ne baskıda bulunmaya

baĢladı. Bu sırada Ġngiltere, Rusya'nın Osmanlılara savaĢ ilan etmesini önlemek

amacıyla Londra Konferansı'nın toplanmasına önayak oldu. Ama Osmanlılar

konferansta hazırlanan protokolü içiĢlerine müdahale sayarak reddettiler. Ülkedeki

Panslavist akımların etkisiyle protokolün reddini bir savaĢ nedeni sayacağını önceden

bildirmiĢ olan Rusya 24 Nisan 1877'de Eflak ve Boğdan'a girerek Osmanlılara savaĢ

açtı. Osmanlılar, Kafkasya ve Tuna olmak üzere iki cephede, kendilerinden üstün

durumdaki Rus ordusuna karĢı zorlu bir savunma savaĢı vermek zorunda kaldılar

LAZ TARĠHĠNDE KISA KISA KRONOLOJĠLER

M.Ö.12-11.yy.. Kolheti kültürünün oluĢmaya baĢlaması( Kolheti kültür ve yönetim

alanı,batıdaki Psov nehri , kuzeyde Kafkas sıradağları , doğuda Surami etekleri , güneyde ise

Karadeniz‟i izleyerek Trabzon‟a kadar uzanıyordu)

8.yy.: Kolh ve Kolheti‟den Urartu yazıtlarında bahsedilmesi.

7.yy:Grek kolonicilerin ,Trabzon Batumi , Poti , Sohumi , Pitsunda gibi ticaret merkezlerini

doğu ve güney doğu Karadeniz‟e de kurmaya baĢlamaları.

4.yy:Doğu ve güney Karadeniz‟den ordusuyla geçen Ksenopon‟un onbinlerin dönüĢü

Anabasis adlı eserinde yöre kavimleri hakkında bilgi vermesi.

3.yy:Rodoslu Apollonius‟un Argonotika adlı eserinde Kolh ve Kolheti‟den bahsetmesi

1.yüzyıl:Kolheti( Ergisi-Lazika)ve Kartli(Ġberya-Gürcistan) krallıkları arasında birbirleri

üzerine egemenlik kurmayı amaçlayan sürekli savaĢların yaĢanmaya baĢlaması.Roma

imparatorluğunun 66-67 de Albana‟yı 65‟de Kartli‟yi 64-63‟de Kolheti‟yi ele geçirmesi

Page 80: ayazli tarihi

M.S .69-67: Milad‟la birlikte Kolh yerine Laz olarak adlandırılan Lazların liderleri Anicetus

önderliğinde önce Pontus krallığına sonrada Romalılara karĢı bağımsızlık savaĢı

baĢlatmaları.Plinius‟un ilk defa Laz etnik adıyla Lazlardan bahsetmesi , Doğu Karadeniz

bölgesine Kafkasyadan gelen büyük Laz göçünden tedirgin olan , Pontus Kralı 2.

Polemon‟un hükümetini Roma‟ya teslim etmesi ve Roman‟ın bir eyaleti haline gelmesi .

2.yy:Kolhetide Etno oluĢumun tamamlanmasıyla birlikte , Lazika(Ergisi),Apsilla , Abasgia

prensliklerin ortaya çıkması

3.yy:Romalıların Lazika , Abhazaların ve Gürcülerin Ergisi adını verdikleri krallığın

güçlenmesi

4.yy:Roma imparatorluğu‟nun ikiye bölünmesi Kolhetinin doğrudan mirasçısı olduğu çeĢitli

tarihi kaynaklarda belirtilir.Lazika‟nın Apsilialıları , Abasgaları , Avanları yönetimi altına

alması.

5.yy: Perslerin ve Bizanslıların aralarındaki amansız mücadelenin baĢlaması ve Kolheti

coğrafyasına yönelmeleri.

465: Lazika da , Bizans karĢıtı mücadelenin sona ermesi, Laz kralı Gubaz‟ın tahtan indirilerek

yerine Tsate‟nin geçirilmesi , Abasgia‟ların Lazika‟dan ayrılarak , Lazlarla aynı statüde

Bizans‟a bağlanmaları.

6.yy: Svanların , Lazika‟dan ayrılmaları , Lazika‟nın sınırları daralarak , sadece etnik

Lazlardan oluĢan bir krallığa dönüĢtürülmesi.

523: Lazika‟nın Hıristiyanlığı resmi din olarak benimsemesi , Lazika‟da Hıristiyanlığın

1.yy‟da Havari Endrü tarafından yayılmaya baĢlandığına inanılır.Perslerin kendilerine

baĢkaldıran Kartli kralı Gurgen‟in Lazika‟ya sığınmasını bahane ederek Kolheti coğrafyasına

saldırması

528:Lazika‟ya yeni bir pers saldırısının olması

532:Persler ve Bizanslılar arasında , Lazika‟ya iliĢkin bir anlaĢmanın imzalanması.

542-555 : Abhaz - Abazave Mergel-Laz halklarının yardım isteği üzerine Kolheti

coğrafyasına Perslerin gelmesi ve Bizans‟a karĢı 13 yıl sürecek savaĢların baĢlaması.Laz kralı

Gubaz‟ın katledilmesi , süren savaĢlar sonucunda Lazika‟nın persler ve Bizanslıların arasında

pay edilmesi , Güney Kafkasya da ki coğrafyalarından Güney - Doğu Karadeniz‟e büyük Laz

göçlerin olması , Lazların , Lazika topraklarında kalanların Mergel , göç edenlerin Laz olarak

adlandırılması , Lazların boĢalttıkları yörelere Gürcülerin yerleĢmesi ve Mergellerle Lazlar

arasında ayrılmalar olması

622-629:Tüm Ģiddetiyle devam eden Pers-Bizans savaĢlarında Mergel-Laz , Gürcüler ,

Abazaların yer alması

689:Lazika‟nın etkinliğinin azalmaya baĢlaması

697:Abasgia‟lılar ve Mergel-Lazlar‟ın Bizans‟tan bağımsızlıklarını ilan etmeleri ve Arapları ,

Kolheti coğrafyasına yardım için çağırmaları.Bölgenin 40 yıl Arap iĢgalinde kalması.

8.yy ve 7.yy‟da güçlenmeye baĢlayan Abhazya prensliği‟nin Lazikayı, Abhazya sınırlarına

katması. Bu yüzyılda, Bizans yönetimi dıĢarıda Araplarla savaĢmaktan, içerde ise isyanlarla

uğraĢmaktan yıprandığı için Abhazya prensi bunu fırsat bilip bağımsızlık ilan etti. Abhaz

prensi Leon, 780‟lerde sınırlarını Nikosia‟dan Çoruh Irmağına, Karadeniz‟den Surami

sıradağlarına kadar geniĢletti. Bu krallığın sınırları içinde Abhaz-Abazalar, Mergel-Lazlar ve

bölgeye sonradan yerleĢen gürcüler yaĢıyorlardı. Bugünkü Trabzon‟un doğusundan

baĢlayarak Çoruh‟a kadar olan bölgede yaĢayan Mergel-Lazlar Bizans yönetiminde kalmıĢtı.

Abhazya krallığı, bugünün standartları içinde bir ulus devlet değil bir anlamda gönüllü birliğe

dayanan bir yapıydı.

10.yy: Abhazya krallığı, en parlak dönemini bu yüzyılda yaĢadı. Ermenistan krallığı ile

Abhazya krallığı arasında günümüzde Doğu Gürcistan denilen, Gürcistan‟a sahip olma

mücadelesi baĢladı. 904‟te Ermeni krallığı yıkılınca Gürcistan , Kahetya , Eretya ve Güney

Kafkasya‟nın tamamında Abhazya krallığı güçlendi.

Page 81: ayazli tarihi

1184:Gürcistan tarihinin yüz akı olan kraliçe Tamara‟nın Güney Kafkasya BirleĢik

Krallığının baĢına geçmesi.Tamara‟nın kraliyet unvanı , Abhaz , Ran , Kahet , Somet

kraliçesi idi.Mergel-Lazlar , Abhaz yönetiminde idi.Kraliçe Tamara bu coğrafyayı yönetmeye

baĢladığında , Bizans en karıĢık dönemlerinden birini yaĢıyordu.1204‟de Latinlerin Ġstanbul‟u

iĢgal etmeleri. Bu tarihlerde Bizans‟ın parçalanması , bu geliĢmenin güney Kafkasyalıların

için önemli rol oynaması.Güney Kafkasya BirleĢik ordularının Paflongayı ele geçirmeleri ve

Trabzon yöresine de Lazların yerleĢtirilmeleri.

1204: Kommenoslar Aleksios David‟in Trabzon devleti kurması , yine aynı tarihte , 1461‟e

kadar yaĢayacak olan Trabzon-Batum arasında Lazia Theması oluĢturulması

13.yy:Moğol istilaları

14.yy:Ġkinci Moğol istilası

1451: 2.Mehmet , tahta çıkar çıkmaz Karadenizi bir Osmanlı gölü haline getirmek için doğu

Karadeniz kıyılarına 50 kadırga göndererek Batümi ve Sohümi civarında etkinlik kurmaya

çalıĢması

1453:Ġstanbul‟un Osmanlıların eline geçmesi

1461: Osmanlıların, Trabzon krallığını ele geçirmesi

16.yy: Rusların Astırahan hanlığını ele geçirmeleri ve kendilerine hazar yolunun açılması

1519: Trabzon , Batumi‟ninde dahil edilmesi ile ayrı bir eyalet haline getirilmesi

1580:Lazların bu tarihe kadar özerk bir yapıda yaĢaması

1774: Osmanlı-Rus antlaĢması ile Osmanlıların Kırım üzerindeki haklarını kaybetmesi

1783: Kırımın Rusların eline geçmesi , Rusların , Gürcü‟lerle Georgievsk AntlaĢmasını

imzalamaması.Böylelikle Hıristiyan Otesya ile Hıristiyan Gürcü askeri yolunun açılması.Bu

dönemde Gürcistan coğrafyada üç krallık bulunuyordu.BaĢkenti Tiflis olan Kartli krallığı

kuzey doğuda Katehya krallığı ve batıda Kutayisi civarını elinde bulunduran Ġmeretya krallığı

idi.Bu krallıklardan ilk iki tanesi Ġranlılar , sonuncusu da Osmanlılar tarafından

denetleniyordu. Karadeniz kıyıları , adı geçen bu üç krallığın egemenlik alanı dıĢında idi.

Kuzeyde ,Soçi-Sohumi arası Abhazya‟ya Sohumi-Poti arası Mergelyaya , güneyde Poti-

Batumi arası Guryaya aitti , bu üç prenslik , Osmanlıya haraçla bağlı idi.Güney – batıda

Samstre ve Saatabego prenslikleri vardı bu prensler zamanla Ġslamiyeti benimsediler ve

Osmanlıya doğrudan bağlı birer valilik haline geldiler

19.yy.Son Gürcü kralı ölürken , 1802‟de yaptığı bir vasiyette krallığını Rusya‟ya

bırakması.1803 Demergelya , 1804‟de Ġmeretya ve Gürya Rusların eline geçmesi , 1814-

1817-1818-1821-1832-1834 de doğu ve güney-doğu Karadeniz‟de Tuzcuoğlu isyanların

yaĢanması.

LAZCA’DA KUġ ĠSĠMLERĠ

01. Sifûeri - Atmaca

02. Zağanozi - ġahin

03. Mekotoni - Kızıl ġahin

04. Kuri - Aladoğan

05. AnüeĢaini - Gökdoğan

06. Mavramaûe - Boz doğan

07. UçaĢ anüe - Delice doğan

08. Anüe - Kerkenez

09. Mcaci - Kızıl çaylak

10. Mğu - Alaca baykuĢ

11. Ololi - Kulaklı orman baykuĢu

12. KyorüuĢi - çobanaldatan kuĢu

13. Üuüu - Guguk kuĢu

Page 82: ayazli tarihi

14. Quri - Kuzgun kuĢu

15. Qvari - LeĢ karkası

16. Qvaroci - Kara karga

17. Mçiki - Kestane kargası

18. Vasili - Gökkuzgun

19. Maluğe - ArıkuĢu

20. Opampe - Ġbibik

21. Müudi - Küçük ağaçkakan

22. Uça müudi - Kara ağaçkakan

23. Oûriüe - Bıldırcın

24. Ngola kotume - Orman horozu

25. Ngola kotume - Orman tavuğu

26. Kakabi - HuĢ tavuğu

27. Zemsku - Kara tavuk

28. ġuĢani - Sığırcık

29. Macacğa - Öter ardıç kuĢu

30. Msirida - Kızıl ardıç kuĢu

31. Maöaôule - Ökse ardıç kuĢu

32. Wiôwiôili - Benekli sinekkapan

33. Üudeluça - Tarla ardıç kuĢu

34. Uça öoxöoxi - Kara toygar

35. Kraoloni - Kulaklı toygar 36. Üudelikçe - Kuyrukkakan

37. 3ana - Kızılgerdan kuĢu

38. Çai üinçi - çıvgın

39. Malimbori - Akgerdanlı ötleğen

40. Öuröa sica - KamıĢ bülbülü

41. Ğvamöita - KetenkuĢu

42. MĢkiri - BaĢtankara kuĢu

43. Möuröa - çıt kuĢu

44. Tiasôura - Saka kuĢu

45. Öiröiri - Kara iskete

46. Öilizi - KarabaĢlı iskete kuĢu

47. Ôurmoli - Florya kuĢu

48. MçxuĢ ôurmoli - KocabaĢ kuĢu

49. Üaxi - Ġspinoz kuĢu

50. Ngola üaxi - Dağ ispinozu

51. Simsiüoüari - Ak kuyruksallayan

52. Wimwimi - Dağ kuyruksallayan

53. Tipi üinçi - Kiraz kuĢu

54. Ciceğeni - çekirge kuĢu(diĢi)

55. ġira - çekirge kuĢu(erkek)

56. Ûoüoüoro - Büyük örümcek kuĢu

57. ġilidoni - Ev kırlangıcı

58. DixaĢira - TaĢkuĢu

59. Tiuça - KarabaĢlı ötleğen

60. Bağulya - Serçe

61. Masôinale - Dağ bülbülü

62. ÜiüilibunkĢi - çaprazgaga kuĢu(diĢi)

63. Üudelisari - Dağ kızılkuyruğu

64. Fiyo - ġakrak kuĢu

65. Malağude - Sarıasma kuĢu

66. Öinüa mamjvabule - Leylek

Page 83: ayazli tarihi

67. Mawiwile - Erguvani balıkçıl

68. Üuüuda - Kız kuĢu

69. Ğarğa - Bıldırcın kılavuzu

70. Üuüulina - Kara boyunlu batağan

71. Zuğa üinçi - GümüĢi martı

72. Mûüori kotume - çulluk

73. Üiüiliginâe - Küçük su çulluğu

74. Naöiöğineri - Su çulluğu

75. Warizemsüu - Dere karakuĢu

76. Noğa ûoroci - Kaya güvercini

77. ġanauli ûoroci - Tahtalı güvercin

78. Mûüori ûoroci - Gökçe güvercin

79. Üurâuli - Kumru

80. Bibi - Ördek

81. Ğorğoci - Kaz

82. Kotume, Mamuli - Tavuk, Horoz

83. ÜuĢüuĢi - Hindi

LAZCA’DA BĠTKĠ ĠSĠMLERĠ

01. Möüoni - MeĢe ağacı

02. Öuburi - Kestane

03. Duéxu - Ihlamur ağacı

04. Wipuri - Kayın ağacı

05. 3xemuri - Gürgen ağacı

06. Txomu - Kızılağaç

07. Mula - Karaağaç

08. TelamuĢi - Ulmus Glabra

09. Xçe ca - Kavak 10. Öadari - Çınar ağacı

11. Zevidi - Salkım söğüt

12. Ncakçe - Sorgun

13. Barna - Akçaağaç

14. Nuzu - Doğu Ladini

15. Anüra - Porsuk Ağacı

16. 3elti - Adi Ardıç

17. ġoröi - KuĢ Üvezi

18. Kortura Mula - Akçaağaç

19. Mtuti Méxuli - Gilaburu

20. MĢkeri - Komar

21. Kçe mĢüeri - Kafkas Orman Gülü

22. Yeli - Zifin

23. Leûa oĢüuri - Epigaea Gaultheroides

24. 3anaqo - Büyük ayı üzümü

25. Üanéxanaqo - çoban üzümü

26. Luüumxa - Barut ağacı

27. Çxarazi - Frenk üzümü

28. Xaali - Ġğ ağacı

29. Txaüaüali - Patlak

30. Mûüuri üaüali - Yalankoz

31. Üorwoxuli - Amberbaris

Page 84: ayazli tarihi

32. Mğowo - Osmanthus Decorus

33. Baéxili - IĢılgan ağacı

34. Cayüandğu - KocayemiĢ

35. Coğori mwüo - Pontik defnesi

36. Çai - çay

37. Üamôara - Boylu mürver

38. Ġnöiri - Bodur mürver

39. Süipindri - Çıçırgan

40. Pinöo - Funda

41. Mzana - ġimĢir ağacı

42. Méxuli - Armut

43. Ôanûa - Ahlat

44. UĢkiri - Elma

45. Mûüuri uĢkiri - Yabani elma

46. Bia - Ayva

47. Qomuri - Erik

48. Coğorqomuri - Çakal eriği

49. Buli - Kiraz

50. Mûüuri buli - KuĢ kirazı

51. ViĢne - ViĢne

52. Çabe xurma - Trabzon hurması

53. Uva - Trabzon hurması

54. Anûama - Ģeftali

55. Luği - ıncir

56. 3ximunûuri - MuĢmula

57. MuĢmula - Malta Eriği

58. Mjoli - Dut

59. Berweuli - Nar

60. Neâi – Ceviz

61. Txiri - Fındık

62. Mûüuri txiri - Yabani fındık

63. Mwüo - KarayemiĢ

64. Ôozi - KarayemiĢ türü

65. Binexi - Üzüm asması 66. Üivi - Kivi

67. Aranâi - Narenç

68. Limoni - Limon

69. Mandalina - Mandalina

70. Porûiüali - Portakal

71. Ürepsi - Bergamot

72. Dadali - Gül 73. Üiciri - KuĢburnu

74. Durğuni - Böğürtlen

75. Kçe durğuni - Rubus discolor

76. Daâi üandğu - Ağaççileği

77. Ansüili - Saparna

78. DinanaĢ qurâeni - Yaban yasemini

79. Leûa binexi - Orman asması

80. Bardi - ġerbetçi otu

81. Msuci - Orman sarmaĢığı

82. MĢanüo - Köpek pençesi

83. MĢardi - Boyatan sarmaĢık

84. Mûuri mĢali - SarmaĢık

Page 85: ayazli tarihi

85. Öabu - Ökseotu

86. Zurmexi - Zirmek

87. Lazuûi - Mısır

88. Diüa - Buğday

89. Keri - Arpa

90. Paûi - Ak darı

91. Pencgire - Kocadarı

92. Kurumi - Bir darı türü

93. Brinci - Pirinç

94. Ulafi - Yulaf

95. Növavi - çavdar

96. Tipikçe - Su otu 97. Öanga - Domuz ayrıkotu

98. Durwa - Setaria Pumila

99. Ġsiri - Molinia Caerulea

100. Ġsûri - Carex Pendula

101. Üaryanesi - Yumak otu

102. Möipe üaryanesi - Elymus Caninus

103. Üazaği tipi - Bir çayır türü

104. Nosule - Festuca Altissima

105. Layöi tipi - Agrostis Stolonifera

106. Bawari - Poa Nemoralis

107. Kçe tipi - Holcus Lanatus

108. Paûi tipi - Microstegium Vimineum

109. Avi nçairi - Juncus Trifidus

110. LaüaĢi - Su kamıĢı

111. Wu - Saz otu

112. Üromi - Soğan

113. Ôrasüa - Pırasa

114. Leri - Sarımsak

115. Coğori leri - Yabani sarımsak

116. Ndaği üromi - Yabani soğan

117. Öuria - Akyıldız soğanı

118. Mûüuri leri - Kardelen

119. Leûa urâeni - Sümbül

120. Néxeni öibri - Salep

121. Alimorci - Çiğde

122. Mtuti lazuûi - Güz çiğdemi

123. Barabura - Patates

124. Baldurcani - Patlıcan

125. Üaüa - Domates

126. Coğoréanaüo - Ġt üzümü

127. Tutuni - Tütün

128. Ôiôeri - Biber

129. Mturi p´ip´eri- Güney feneri

130. Luqu - Kara lahana 131. Öaxala - Pancar

132. Soûolia - Kırmızı pancar

133. Buleüi - Turp

134. Redisi - Havuç

135. Rebu - Yer elması

136. Targami - ġalgam

137. Lobya - Fasülye

138. Frasuli - Bezelye

Page 86: ayazli tarihi

139. Soya lobya - Soya fasülyesi

140. Xacivaüa lobia - Bakla

141. Nuxuûi - Nohut

142. Mûüuri farsuli - Bayağı küĢne

143. Qoqore - Kabak

144. Ġloni feli - Cucurbita Pepo

145. Üarôuzi - Karpuz

146. Üavuni - Kavun

147. ġuüa - Hıyar

148. Langaxia Ģuüa - Acur

149. Ğalamso - Maydanoz

150. Kinâi - KiĢniĢ

151. 3rinci - 3rinci

152. Ağuli mûa - Baldıra

153. Minta - Nane

154. Mûuri minta - Yabani nane

155. 3xuüuburi - Su teresi

156. PĢiûili - Arum Italikum

157. Wiwila urzeni - Arum Maculatum

158. Burği - Hodan

159. Ançxoli - Kafesotu

160. Persengi - Perten

161. Laôaza - Lapaza çiçeği

162. Çaxaöi - TavĢancıl otu

163. Müyapu buği - Vebaotu

164. Warmaxi - Ak çöpleme

165. Buzimca - Cicerbita Bourgaei

166. Ğvalo - Kuzukulağı bitkisi

167. Loresima - Papatya

168. Moği - Ranunculus Dissectus

169. Dandageri - Kırlangıç otu

170. Oruba üina - Dokunmabana

171. ÛuüĢi - Çançiçeği

172. Mûuri ûukĢi - Gentiana Asclepiadea

173. Elasvoni - Primula Megaseifolia 174. ÜvarĢili - Siklamen

175. Mjora toli - Hypericum Androsaemum

176. MjoraĢ osule - Kantaron

177. ÇxeĢ öami - Kırmızı kantaron

178. Purçuma - YapıĢkan adaçayı

179. Psardaüi - Polygonum Persicaria

180. Ngola lu - Kurtpençe

181. 3xeniĢi üudeli - Polygonum Orientale

182. Alimôo - Horoz ibiği

183. Kçe mcumeni - Chenopodium Album

184. Mcumeni - Sirken

185. Diöüici - Isırgan otu

186. Duduka - Crassocephalum Crepidioides

187. Ğarduvali - Lapsana Communis

188. Bruzina - Commelina Communis

189. Tati - Arslanpençesi 190. Öandidi - Zerevent

191. Mûüuri zurmexi - Boğumluca otu

192. 3alaxvari - EĢek marulu

Page 87: ayazli tarihi

193. Moloki - Hatmi 194. Üepri - Kendir

195. Su - Keten

196. Pordiüi - Linum Austraicum

197. Mûüuri üepri - Su keteni

198. 3kiôili - Bidens Tripartita

199. Lamôera - Galinsoga Parviflora

200. Laöi üudeli - Çakal otu

201. Aôuûraüi - Boru çiçeği

202. Bambaüi - Pamuk

203. Papaxi - Ayçiçeği

204. Pero - Ģekerci boyası

205. Méigura - Pıtrak

206. Ûopuri - Yonca

207. Ngola ntxiri - Ngola ntxiri

208. Sûiôoôi - EkĢi yonca

209. Üandğu - Çilek

210. Mûuri üandğu - Duchesnea Indica

211. Mçxaüu - KuĢ otu

212. Üapça nçxaüu - Kaya koruğu

213. Ngola çai - Kekik

214. ġaüaile - Kara hindiba

215. Xoci üoüai - Leontodon Hispidus

216. Cağuleci - Sinirotu

217. Macğvidia - Yılan dili

218. Jayla - Sütleğen

219. Leûa üromi - Gelin parmağı

220. AĢura - Ölmez çiçek

221. Limboéa - Erkek eğrelti otu

222. Tomaryali limboéa - D.wallichiana

223. Limxona - Kartal eğreltisi

224. Oâeliüi - Osmunda Claytoniana

225. Let´a çaçala - Osmunda Regalis

226. Oçarçaloni - Pteris Cretica

227. Puci nena - Geyik dili

228. Wiwila oéxeci - Blechnum Spicant

229. Saôu - Yosun

230. Leûa saôu - Kurt pençesi

231. Markvala - Kanlıca mantar

232. Guguli oz´- Kayın mantarı

233. Wiwila kudi - ġemsiye mantarı

234. Xaladida üundi - Mısır rastığı

235. Müyapu ksini - Scleroderma Citrinum

236. Üavi - Polyporus Fomentarius

237. Wefa - Liken

238. Obredoni - Tarla sarmaĢığı 239. Üenia - Impatiens balsamina

240. Zevidi - Ak söğüt

LAZCA’DA HAYVAN ĠSĠMLERĠ

Page 88: ayazli tarihi

Mtuti Boz ayı

02. Ğeci Domuz

03. Coğori Köpek

04. Mgeri Kurt

05. Müyapu Çakal

06. Meli Tilki

07. Eremi Geyik

08. Mskveri Karaca

09. Ntxamûüori dağ keçisi

10. Puci Sığır, inek

11. 3xeni At

12. Guruni EĢek

13. Üuluni Kulan

14. Cori Katır

15. Dombai Manda

16. Çxuri Koyun

17. Txa Keçi

18. Abaza Ģuroni ( Capra hircus )

19. Mékviûura TavĢan

20. Üaûu Kedi

21. Üaûumûuri Yaban kedisi

22. Munçki Porsuk

23. Wvinari Su samuru

24. Ğali üaûu Kunduz

25. Danâoloni Kirpi

26. Üvenuri Ağaç sansarı

27. Dadalibu Gelincik

28. Çikilaze Sincap

29. Ğuûu ğuûu Fındık faresi

30. Mtugi Ev faresi 31. Xuxuli Köstebek

32. Burbu Yarasa

33. Mxuluri Kertenkele

34. Qveri Yılan kertenkele

35. Uça wiwila Yarı sucul yılan

36. Üantxa Hopa engereği

37. Maöabule Küçük semender

38. Mjvabu Siğilli kurbağa

39. Maqaqi Kafkas kurbağası

40. Ca maqaqi Ağaç kurbağası

LAZCA’DA BALIK ĠSĠMLERĠ

01. Kapça Hamsi balığı

02. Azmarida Ġzmarit balığı

03. St´avriûi Ġstavrit balığı

04. Barboni Barbunya balığı

05. Üraöa GümüĢ balığı

06. Gilare Kefal balığı

07. Sipari Uskumru

08. Lelema Karadeniz mezgiti

Page 89: ayazli tarihi

09. Levreki Levrek

10. Luferi Lüfer

11. Kyoteği Kötek

12. Ûiriwa Tırsı balığı

13. Ôlaûozi Karagöz balığı

14. Sparo Ġspari, isparoz

15. MavroĢkini ĠĢkina balığı

16. Öipura Çipura balığı

17. Sargana Sargan balığı

18. Traüonli Trakunya

19. Üovidi Kaya balığı

20. Delpina Yunus balığı

21. Mutiüa Domuz balığı

22. VeĢaôi Balina

23. Laç´i çxomi Mahmuzlu camgöz

24. Okonozi Orkinos, ton balığı 25. Ôalamuti Palamut balığı

26. Muruna Morina balığı

27. Zutxi Yıldızlı mersin balığı

28. Fanusa Gelincik balığı

29. Ğoöüo Ġskorpit balığı

30. Siaüi Kalkan balığı

31. Ğvato Vatoz balığı

32. Loko Yayın balığı

33. Ġnexi Deniz alası 34. Üalmaxa Alabalık

35. Malebe 1. Sazan

35. Malebe 2. Ak kefal

36. Ponwo Bıyıklı balık

37. Ğorâgo TaĢaltı balığı

38. Ûabalayçxomi Tahta balığı

39. 3xaôala Tatlı suda yaĢayan

40. Öağana Yengeç

41. Maxanwa 1. Midye

41. Maxanwa 2. Deniz salyangozu

42. Zuğa çuri Denizanası

LAZCA’DA BÖCEK ĠSĠMLERĠ

Kçe parpali Lahana kelebegi

02. Cavuri parpali (Vanessa atalanta)

03. Üudeloni parpali Kirlangiçkuyrugu

04. Cazi parpali Büyük tavus kelebegi

05. Heni parpali (Amata phegea)

06. Meûaksisi munûuri Ipek böcegi

07. Üuûumzumu (Colotois pennaria)

08. Üuxi Misir piralinin larvasi

09. Buöi munûri Agaç kurdu

10. Üarüalamûaxu Yusufçuk

11. wari bobola Tas sinegi

Page 90: ayazli tarihi

12. Goüo Kabuklu pire türü

13. öiüame Karinca aslani

14. Sivri Bezelye tohum güvesi

15. Üiöaöi Süne

16. çiçi Tahta kurdu

17. Maksinale Osurukböcegi

18. çiçxili Mayis böcegi

19. 3axoci (Cerambyx cerdo)

20. Txirwiwi Kulagakaçan

21. Bobonöva Hamam böcegi

22. Dumöüu Karinca

23. Maôazule Ates böcegi

24. Xavana Ugur böcegi

25. Üartofi bobola Patates böcegi

26. Mwüiri nana (Leptura quadrifasciata)

27. Bobolia Örümcek

28. Buûüuci Bal arisi

29. Ma3hopxe (Vespula germanica)

30. Mjuju Esek arisi

31. Badomei Yaban arisi

32. Möaci Sinek

33. Layöi möaci Les sinegi

34. Badi üamüuli Bir sinek türü

35. Môuri At sinegi

36. Üogono Sivrisinek

37. Mûi Bit

38. çuri mûi Am biti

39. Mwüiri Pire

40. Gaöüa Kene

41. Müorida Tahtakurusu

42. Budi Ari biti

43. Badara Bir tür çekirge

44. Isina müoli çekirdge türü

45. Üoli çayir çekirgesi

46. wigveli Sülük

47. wiwi Solucan

48. Oyrenci Akrep

49. Gvaôa Danaburnu böcegi

50. Penwe Sümüklü böcek

Ndğalepe/Günler

Tutaçxa - Pazartesi

Ġüinaçxa - Salı

Cumaçxa - ÇarĢamba

Çaçxa - PerĢembe

Ôarasüe - Cuma

Page 91: ayazli tarihi

Sabaûoni - Cumartesi

Mjaçxa - Pazar

Tutape / Aylar

Wanagani - Ocak

Üundura - ġubat

Marûi - Mart

Aôrili - Nisan

Maisi - Mayıs

Mbulora - Haziran

Kéala - Temmuz

MariaĢina - Ağustos

Çxalva - Eylül

Guma - Ekim

Wilva - Kasım

Xrisûana - Aralık

Droepe/Mevsimler

Pukrinora - Ġlkbahar

Monöinora - Yaz

Stveli - Sonbahar

Ġnuva - KıĢ

Oüoreéxu/Rakam

1 ar

2 jur

3 sum

4 otxo

5 xut

6 aĢi

7 Ģüit

8 ovro

9 nçxoro

10 vit

11 viûvar

12 viûojur

13 viûosum

14 viûotxo

15 viûoxut

16 viûvaĢi

17 viûoĢüit

18 viûovro

19 viûonçxoro

20 eçi

21 eçidoar

30 eçidovit

40 jurneçi

50 jurneçidovit

60 sumeneçi

70 sumeneçidovit

80 otxoneçi

90 otxeneçidovit

Page 92: ayazli tarihi

100 oĢi

101 oĢidoar

500 xuûoĢi

1000 Ģilya / viûoĢi

Not:Bu bölüm hazırlanırken

LAZ ALFABESĠ - LAZURĠ ALBONĠ

(38 HARFLĠ) - (SARPĠ‟ġEN ATĠNA‟ġA)

Harf Örnek Türkçesi Harf Örnek Türkçesi

A Arguni Balta A` Ga`knu Tuttu

a antarma Ģeftali a` ga`txozu kovaladı

B Bombula Örümcek C Cilari Kefal

b badi yaĢlı c cumanoba kardeĢlik

Ç Çorçi Hafif Ç` Ç`exni Siftah

ç çarbi dudak ç` ç`umen yarın

D Dixa Toprak, yer E Elakteyi Çevrik

d diĢka odun e ekole o taraftan

F Feli Kabak G Ginz`e Uzun

f felengi kızak g guri Kalp, yürek

Ğ Ğeci Domuz H Ho Evet

ğ ğali dere h hele hele

X Xaçka Kültür Ġ Ġstifitili Hucumbot

x xinci Köprü i Ġk`inaçxa salı

J Jureneçi Kırk K Kart`ali Kağıt

j jilendo yukarıdan k kotume tavuk

K` K`alati Sepet Q Qvinçi KuĢ

k` k`izi kaĢık q qvali peynir

L Lande Gölge M Mapa Kral

l lemĢi iğne m Monç`va anaç tavuk

Page 93: ayazli tarihi

N Nek`na Kapı O Onçamure Dibek

n noderi imece o okosule süpürge

Ö Gölapi Batır P Pimpili Sakal

ö göktimu devirmek p pi3ari tahta

P` P`ilili Kaval R Ragi kuĢ tuzağı

p` p`ici yüz, çehre r ruba boğaz (Yer)

S Sabat`oni Cumartesi ġ ġuka hıyar, salatalık

s svaruli dergi Ģ Ģura koku

T Txiri Fındık T` T`alaxi Toprak

t troni iskemle t` t`ut`uli tavuk butu

U U3`k`areli Susuz Ü Gülva Batı

u ubabelli babasız çocuk ü künti tembel

V Vi3`e Fındıklı Y Yulva Doğu

v Vit`ojur oniki y yano geç kalma

Z Zeni Düzlük Z` Z`abunoba Hastalık

z zoğa deniz z` z`abela zayıf, cılız

3 3xik`i çalı çırpı 3` 3`ana Yıl

3 3udi yalan 3` 3`inek`i çorap

LAZCA SÖZLÜK

a abano: kaplıca abanozi: abanoz ağacı ademi: adem adeti: adet afati: afet ağa: ağa, bey ağani: yeni ağanmordale: delikanlı, yeni yetme, genç ağu: zehir ağviri: gem, yular ajdiari: ejderha ak: burada, buraya, burası akole: bu taraf(a) akolen(do): buradan ak(ona)şen: buradan akonaşi: burada, buraya, burası akonaşis: burada, buraya akoni: buralı, bu yerli akonuri: buralı ak’o: bu kadar, şu kadar ak'oşk'a: pencere (camsız şekilde) ak'rep'i: akrep ak't'i: akit, antlaşma ak't'ivit'e: aktivite ala: ama, fakat, lakin albani: arnavut

Page 94: ayazli tarihi

albania: arnavutluk alboni: alfabe alima: işkembe yağı alioni: martı am: bu (işaret sıfatı) amağzu: aşırı derecede aç kalmak amağzeri: aşırı derecede aç kalmış kişi amaqonu: sokmak (canlıyı dışarıdan içeriye doğru) amaxtima: giriş amaxtimeri: girmiş amaxtimoni: giriş amaxtimu: girmek (içeriye doğru) amat'k'va3u: habersiz şekilde aniden bir yere gelmek vb ambari: haber ambariş meçamu: haber vermek ambariş otkvalu: haber söylemek ambariş otkvapu: haber söylettirmek ambariş yezdimu: haber almak amç'umani: bu sabah amk'ata: böylesi amk’elendo: bu taraftan, şu yönden amus: bun(d)a amuş: bunun amuşeni: bunun için, bu sebepten (dolayı/ötürü) amuşk'ule: bundan sonra andazi: atasözü andğa: bugün andğaneri: bugünkü angi: kap, çanak, kaşık vb mutfak eşyası ank’ene: ilgi, alaka animse: yeğen ank'e: kerkenez ank’esi: misina anonimuri: anonim a(n)şi: altı antepe: bunlar, şunlar antepek: bunlar, şunlar (ergatif) antepes: bunlar(a), şunlar(a) (datif) ant’ama: şeftali ant'ik'a: antika anzavuri: köyağası an3’i: bu sene, bu yıl an3'ineri: şimdiki, bu seneki, bu yılki apxazi: abhaz apxazia: abhazya apxazuri: abhazca ap’rili: nisan ar: bir araba: araba arabaşgza: araba yolu, araç yolu aranz'i: greyfurt arçkva: bir daha, bir kez daha arçkvaxolo: tekrar, bir sefer daha, bir kez daha vb arçkvaneris: bir dahakinde, birdahaki sefer(d/e) arç'it'a: birazcık arfara: bir sefer, bir defa arguni: balta aris: birin(d)e arkabi: arhavi arkaburi: arhavili

Page 95: ayazli tarihi

arkivi: arşiv ark’ele: bir yan(dan), bir taraf(dan), bir yönde(n) ark’ereli: tek bir türlü, aynı çeşit ark’uçxoni: bir ayaklı armitxani: birisi, bir kimse armitxanik: birisi, bir kimse (ergatif) armitxanis: bir kimseye, birisine (datif) armt'k'o: bir avuç, bir karış, az miktarda armutxani: bir şey, herhangi birşey armutu: herhangi birşey, birşey, bir nesne vb arm3ika: birazcık arsotxani: herhangi bir yer arsotxanis: herhangi bir yerde arsotxanişen: herhangi bir yerden arşvacis: aniden, bir anda, bir solukta arteri: bir tek, bir tane artikarti: birbirini(zi) artikartis: birbirlerine, birbirinize artimajura: birbirini(zi) artimajuras: birbirlerine artoba: birlik, beraberlik artot: beraber, birden artotoburi: ortak artotoburoba: ortaklık artneri: aynı art'aşeni: ardeşen art’aşenuri: ardeşenli askeri: asker ask’ili: yaban gülü astaxolo: tekrar, hemen, derhal asteri: böyle(si) aşo: böyle, şöyle aşopete: böylelikle, böylece aşote: böylece, bu şekilde atina: pazar avrop'aşi arto(no)ba: avrupa birliği avt'orit'e: otorite aya: bu, şu (işaret zamiri) azerbaycanuri: azerbaycanlı, azerbaycan dili azeri: azeri a3'i: şimdi a3’işk’ule: bundan sonra a3'iğe: eşek arısı

b baba: baba babaşi oqopinu: baba olmak babaşant’işi: üvey baba baba3’a: oyuncak bebek baba3’aroni: benzer oyun badi: ihtiyar adam, ihtiyar (erkek) baderi: ihtiyarlamış (erkek), doğmuş badeburi: ihtiyarca, ihtiyar erkeklere ait badoba: yaşlılık (erkeğin yaşlılık hali) bak'ok'obğale: çiftlik, ahırlar topluluğu bageni: merek baği: bağ bağu: ambar baxçişi: bahşiş bak’i: ahır bak’lava: baklava

Page 96: ayazli tarihi

balan3ia: denge balu3aği: domates bandaleri: sendeleyerek, tökezleyerek bandara: bayrak bardi: mısır sapı yığını barem: nasıl olsa bayrami: bayram bazi: bazen becğa: böğürtü beciti: mühim, önemli bedi: baht, talih, şans bediava: beleş, para vermeden bedigoç’veri: talihsiz, bahtsız, bahtı yanık, şanssız bedixaman3a: bahtı yanık, aptal, savsak, budala bekim: belki bere: çocuk, erkek evlat bere bari: çoluk çocuk bereburi: çocukça, çocuğa ait bereketi: bereket bereketoni: bereketli bereşi oqopinu: çocuk (sahibi) olmak bergi: çapa, kazma ber3’euli: nar beti: çirkin bibi: ördek biç’eburi: erkeğe özgü biç’i: erkek çocuk, erkek biç’iağanmordale: delikanlı biga: değnek, dayak, çubuk bilon3a: gövdesiz eğrelti otu binexi: asma binexepuna: asmalık birapa: türkü, şarkı birapape: türküler, şarkılar bireri: söyleyerek (şarkı, türkü vb) bit'oni: beton blez'ga: bulantı, fenalık, mide ekşimesi bresti: boz bri3'eri: yırtık birtum: her zaman, sürekli, daima bloqinu: geğirmek bobonç’va: hamamböceği boçi: koç boderi: oyalanmış boxça: bohça bolaki: inşallah, umarım, keşke bombola: örümcek bonca: harf boneri: yıkanmış bonz'ola: çok fazla tüylü borci: borç bozişperi: boz rengi bozo: kız, kız çocuk bozoba: kızlık bozobiç'i: ibne bozoburi: kıza özgü breli: çok brest'i: gri bri3’eri: yırtık bulbuli: bülbül

Page 97: ayazli tarihi

bulek’i: turp buli: kiraz bulora: kiraz ayı bulti: futbol topu bumbuli: güvercin tüyü bundğa: tüy bunduri: tembel burbu: yarasa burç’uli: aybalta burgili: diz burğeri: küflenmiş burği: geniş yapraklı taze filizlerininden turşu yapılan bitki burğuli: diz kapağı busti: toparlak, top gibi, yuvarlak buti: but but’k’a: yaprak but’k’uci: arı buz’gineri: uyuşuk buz’i: meme (hayvan) buz’iş koçu: emzirmek buz’iş o3’vapu: emzirmek bu3xa: tırnak bu3xoni: tırnaklı bu3xi: tırmık

c ca: ağaç cacgveri: yamuk yumuk cadalozi: cadaloz cadi: cadı ca(l)epuna: ağaçlık came: cami camudani: bavul cebiri: cebir cennemi: cehennem cenneti: cennet cerğvi: damar ceza: ceza cgiala: çağıltı, gürültü cgialeri: ses çıkararak çarçabuk şekilde cgina: zafer, kazanım cginale: güreş, dövüş cgiri: iyi cğat'a: mavi, cırtlak renkli olan nesne, göze hoş gelmeden ışıldayan cğimeri: ezik, ezilmiş cğonapa: havale, gönderi, ileti cğoneri: gönderilmiş cidaxi: kolay cidaxeburi: kolayca cigeri: ciğer cixa: kale cixaşğoci: sur cinci: kök, dip ciniki: boyun, ense cino: martı cinsi: cins cirek’i: diş eti, kütük ciroxi: iri yarı olan cogi: küme, halka coğori: köpek coxina: çağrı, davet

Page 98: ayazli tarihi

coxo: isim coxomengaperi: benzer isimli, adaş coxoşmengapoba: isim benzerliği coxomşine: adaş coxoni: isimli coxoş gedumu: isim vermek, söz kesmek cori: katır cuğabi: cevap cuma: erkek kardeş, yetişkin erkeklerin birbirine hitap sözü cumaçxa: çarşamba cumadi: amca, dayı cumo(ne)ri: tuzlanmış, tuzlu cumu: tuz cuncuri: uyuşuk, miskin

ç' ç’aba: meyve salkımı ç’aberi: yapışmış, kenetlenmiş ç’aç’a: atık, posa ç’ağana: yengeç ç’ak’a ç’uk’a: abuk subuk ç'ami: ilaç, hap ç'anç'axepuna: çamurluk, bataklık ç’anç’axi: çamur, çamurlu toprak, balçık ç’anç’axoni: balçıklı ç’anda: düğün, davet, nişan, eğlence ç’angi: pençe ç'aranoba: edebiyat ç’areri: yazılı ç’e: yetişkin erkekler için tanıdığı bir kimse tarafından seslenme sözcüğü ç'ela: özlem, merak ç’ereli: alaca(lı) ç’eri: çatı, tavan ç’eşidi: çeşit ç'epxe: ince ağaç dalı çubuğu ç'ingane: çingene ç'iç'ami: maydonaz ç'iç'it'a: küçücük, minicik ç’ilili: kemençe ç’inç’qvala: gıdım ç'ink'a: küçük sevimli peri/cadı kız ç’ino: martı ç’it’a: küçük ç’it’a nisa: küçük gelin ç’it’(an)obas: evvel zamanda küçük haldeyken ç'it'anoğa: küçük şehir, kasaba ç’k’aderi: çakılı ç’k’omeri: yemiş, yemiş halde ç’k’omura: yeyici ç’k’oni: meşe ç’k’vala: tükürük ç’k’valeri: tükürerek ç’k’emi: tohum ç’k’iala: gıcırtı ç’k’int’i: taze süt mısırı ç’k’ireri: kesilmiş ç'k'oderi: kopuk, kopmuş ç’k’vin(ap)eri: kızıştırılmış, yakılmış (tavada vb) ç'k'ua: akıl ç’k’uoni: akıllı ç’opina: av, avlama, yakalama

Page 99: ayazli tarihi

ç’opineri: yakalanmış ç’uburi: kestane ç’uburişperi: kahverengi ç’uç’uli: civciv ç’uk’i: kazan ç’umaneri: sabahki, sabah vakti ç’umani: sabah ç'umanişakis: sabaka kadar ç’umanişen doni: sabahtan beri ç’umanişi: sabahtan, yarın sabah ç’umen: yarın ç’urç’a: çalıkuşu, serçe, tavus kuşu ç’uvali: çuval ç'vari: taze süt mısırı ç’veri: yanık ç'vina: acı, sızı

d da: kız kardeş daçxiri: ateş daçxironi: ateşli dadali: gül dadi: hala, teyze da do cuma: kız ve erkek kardeş daduli: tavuk (yumurtlamaya başlamamış), dişi kuş daduli3’i: bir kuş türü, atmaca dageri: kısım kısım şeklinde gagalanmış veya bir cisimle vurulmuş damtire: kaynana daraba: duvar daz’epuna: dikenlik daz’i: diken daz'ik'andğo: böğürtlen defteri: defter dek’ik’e: dakika demirxana: demirhane depina: yunus derdi: dert derdoni: dertli dergi: küp destani: destan dğa: gün dğadodğa: günlerce dğaginz'eşi: şerefe dğaleri: gündüz, gündüzleyin dğaleuri: gündüzleyin dğuleri: erimiş dğura: az önce dibaderi: yaşlanmış, doğmuş diç’k’ici: ısırgan otu didi: büyük didituta: büyük ay didnoğa: büyük şehir, metropol didnoğoba: büyük şehir(ci)lik, metrpol(cü)lük dido: çok didopete: çoklukla, çoğunlukla didşvela: mucize, büyük yardım dixa: arazi, yeryüzü, tarla, toprak dixabadi: cüce adam, cüce dixaçayi: çay tarlası, çaylık dixamarkvali: patates, yer yumurtası dixa(ne)buri: yerel, lokal

Page 100: ayazli tarihi

dixaskidala: yerleşim yeri dixaşk'ank'ala: deprem, zelzele dik’a: buğday dik’u: kol eklem yeri dimç’k’u: karınca dinana: büyükanne, nine dip'loma3ia: diplomasi dişka: odun dişkaş op’in3’k’olu: odunu ince ince parçalara ayırmak divi: dev diyaneri: geç kalmış halde di3xiri: kan di3xironi: kanlı do: ve dobaderi: doğmuş dobadona: vatan, yurt, ülke dobadonamqorope: vatansever dobadonamşine: vatandaş dobağine: yeterince, yeteri kadar dobağinoba: yeterlilik dobağu: yetmek, yettirmek, yetinmek dobğeri: dökük dobğu: dökmek dobu: akmak, dökmek docinu: yere yatırmak, yere sermek doçitu: odun yarmak doç'k'inderi: yorgun, bitkin doç'k'indu: yorulmak dodgina: duruş, düşüncenin veya bir kararın arkasında durmak dodginale: durağan, durulacak, beklenecek veya durulan yer dodginaloba: durağanlık dodginu: durmak, durdurmak (amadginu: düz durmak, yakından bir yere bakış vaziyeti amadgir do mot i3’k’er?/durup neden bakıyorsun?) (gamadginu: düz durmak, bir yere uzaktan veya uzak bir yere bakış vaziyeti gamadgin do mis o3’k’en?/durup kime bakıyor?) (geladginu: yüksekte durmak, üstünde durmak ğoberis kogeladgin do i3’k’en/çeperde (çeperin üstünde) durup bakıyor) (ge3’adginu: altında durmak, kapalı bir şeyin altında durmak, örtülü bir şeyin altında durmak 3’ap’aş tude e3’adgin/damlanın (çatının) altında duruyor) (gejodginu: yüksek bir yerde durmak, yüksek bir yerde var omak, yüksek biryerde mevcut olmak, yüksek bir yerin üzerinde üzerinde durmak mxucis mo megejamodgir/omuzumun üzerinde durma/omuzuma yüklenme) (dolodginu: aşağıda durmak, çukur bir yerde durmak, çukur bir yerde var olmak, çukur bir yerde mevcut olmak uşkirik 3’ale dolodgin/elma (ağacı) aşağıda duruyor) (ejodginu/ejodgitu: üzerinde durmak, ön tarafında dik vaziyette durmak, üzerine titremek, üzerine titiz şekilde ilgilenmek am berek mot ejomodgin/bu çocuk neden üzerime duruyor/bu çocuk önümde dik vaziyette duruyor cuma çkimiş oxori jin ejomodgin/kardeşimin evi benim (üst katımda) üzerimde/üst kattaki ev kardeşimin berobas nana çkimik ma dido ejamidgitu/çocukluğumda annem benim üzerime çok titrerdi) (eşadginu: arasında durmak am berek oşkenas mot eşadgin?/bu çocuk neden arada duruyor?) (goladginu/goladgitu: yanda durmak, önünde durmak, önünü kesmek am k’oçik mot gelamidgitun?/bu adam önümü neden kesiyor?/bu adam önümde niye duruyor?) (goşadginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde var olmak çayis qomuri goşadgin/çayın ortasında erik var (mevcut)) (go3’adginu: ön tarafta durmak, önünde durmak, önünde var olmak

Page 101: ayazli tarihi

berek nek’nas go3’adgin do gicoxops/çocuk kapının önünde durup seni çağırıyor) (meşadginu: kapalı bir yerde gizli bir şekilde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak ont’ules meşadgin(an) do çkin misimina(pa)n i?/tarlanın içinde durup bizi mi dinliyorlar?) (mejodginu: üzerinde durmak, bayır bir yerde durmak, bayır bir yerde bulunmak, bayır bir yerde var olmak ç’e bere oktis mo mejadgir, melaginon/ey evlat dönemeçte durma, düşeceksin) (moladginu: kapalı bir yerde durmak, kapalı bir yerde bulunmak, kapalı bir yerde var olmak oç’k’omalepe odas moladginan/ yiyecekler odada duruyor) (mok’adginu: yandan bulunmak, arkasında bulunmak, arkasında durmak, arkasında var olmak m3udişişi mo mok’amidgir, igzali ekole!/boşu boşuna durma arkamda git o tarafa/ boşu boşuna durma yanımda git o tarafa) (ok’odginu: bir arada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, birbirine geçirmek, yüzleştirmek va micertna emu k’ala ok’omidgitit/bana inanmıyorsanız onunla yüzleştirin beni oxoris ok’odginan do iris notkvapan/evde birarada duruyorlar ve herkes hakkına kötü yorumlarda bulunuyorlar) dodgitu: durmak, ayakta durmak, kalmak dodgu: kurmak, koymak doginz’oci: eşyanın uzunları doguroni: öğrenilecek, öğrenilmesi gereken, okul doxedu: oturmak (amaxedu/gamaxedu: oturmak m3udişişi amaxedut’es/boşu boşuna oturuyordular) (gexedu: yüksek yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak berek qas kogexedu/çocuk dala oturdu) (gelaxedu: yüksek yerde oturmak berepek ğoberis gelaxet’es/çocuklar çitte oturuyordular) (geşaxedu: yüksek (ağaç vb) yerde oturmak caşi dudis kogeşaxedes/ağacın zirvesinde oturdular) (gejaxedu: üzerinde oturmak cas gejaxen/ağaçta oturuyor) (doxedu: oturmak ek mo doxedur/orada oturma) (doloxedu: derin bir yerde oturmak, oturmak k’uyis doloxedut’es/kuyuda (kuyunun içinde) oturuyordular) (ejoxedu: üstüne oturmak, üzerinde oturmak, daral getirmek, bunaltmak şuris mo ejamixedur/bunaltma beni/yüreğimin üzerine oturma) (eşaxedu: arada oturmak, arasında oturmak txirepunas eşaxet’es/fındıklığın içinde duruyorlardı/ fındıklığın ortasında duruyorlardı/fındıklığın ortasında oturuyorlardı) (elaxedu: yan(da) oturmak, kenarda oturmak çuçuna svas elaxet’u/serin yerde oturuyordu) (e3’axedu: altında oturmak caşi tude e3’axet’u/ağacın altında oturuyordu) (goxedu: sıvıya veya çamura batmak, saplanmak, batmak, üzerine konmak t’alaxis kogoxederen/çamura batmış/çamura oturmuş berek but’k’ucik guxeduşi eşo p’at’i 3’iruki giçkinki nena memamt’i/arı çocuğa konunca çocuk öyle zor çığlık attı ki zannedersin ki dilimi yuttum/çocuk kendine arı konunca öyle bir çığlık attı ki az daha dilim damağıma karıştı) (golaxedu: paralel istikamette oturmak, oturmak k’vinçepek qas gelaxet’es/kuşlar dalda oturuyorlardı) (goşaxedu: arada oturmak, avarece boş boş oturmak, ardısıra oturmak qonas goşaxet’es do m3udişişi ğarğalapt’es/ tarladaydılar ve boşu boşuna konuşuyordular) (go3’axedu: önüne oturmak, ön tarafında oturmak nap’iris kogo3’amixedu do ordoşen doçodinu/tarlada (işte) benle beraber (benim önümde) işe koyuldu ve erkenden işini bitirdi) (meşaxedu: kapalı bir yerde saklanmak, kamufle olmak, kapalı yerde oturmak txirepunas lap’ardepek meşaxet’es/fındıklıkta çakallar vardı (duruyordu)) (molaxedu: kapalı bir yerde oturmak, kapalı bir yerde mevcut olmak, kapalı bir yerde var olmak pucepek bak’is molaxet’es/inekler ahırda duruyordular (idiler))

Page 102: ayazli tarihi

(mok’axedu: arka tarafta oturmak k’ap’ulas komok’amixedu/arkama oturdu) (ok’oxedu: topluca oturmak, karşılıklı oturmak, arka tarafta oturmak, istikametinde oturmak ok’oxenenan do m3udişişi ğarpalapan/karşılıklı oturuyorlar ve boşu boşuna konuşuyorlar) doxore: saray doxuneri: oturarak doxunu: oturmak, oturtmak (go3’axunu/go3’axedu: ön tarafa oturmak, ön tarafına oturmak nap’iris dulya vikipt’işi moxtu do kogo3’amixedu/ekinekte (tarlada) iş yaparken geldi ve önüme oturdu) (go3’alu: önüne doğru düşmek, rastgelmek soti mo imt’er, 3’oxle go3’amili/hiçbir yere kaçma, düş önüme) (doxunu/doxedu: oturmak oxoris ağani kiraci kodoxunes/eve yeni kiracı oturttular) ((g)amaxedu: içeride avarece oturmak, içeride oturmak oxoris amaxen do m3udişişi ğarğalaps/evin içinde oturuyor eve gereksiz yere konuşuyor) (gelaxunu: yüksek bir yerde oturmak, yüksek bir yerde durmak, bir şeyin üzerime oturmak qas gelaxen do quraps/dalda oturup bağırıyor) (ge3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak ncaş tude mo go3’axedur/ağacın altında durma (oturma)) (gejaxunu: üzerin(d)e oturmak ç’eriş jin gejaxen/çatının üzerinde oturuyor) (doxunu: oturmak bere ek doxunap/çocuğu oraya oturtma) (doloxvu: yıkmak oxori kodolixvereren tabi, naşkvineri oxoris çkva mu ağodenki!/ev yıkılmış tabi ki, terk edilmiş evin başına başka ne gelebilir ki!) (elaxunu: bir köşede oturmak, bir yerde oturmak, yüksekte oturmak, oturmak ak elaxen do gyari imxors/burada oturuyor yemek yiyor (yer)/burada oturup yemek yiyor (yer)) (e3’axunu: örtülü bir yerin altında oturmak mç’ima moxtuşi saçağiş tude e3’apxedit/yağmur gelince saçağın altında oturduk) (golaxunu: bir yerde oturmak, birlikte veya hep beraber oturmak, ardısıra oturmak ek golaxenan do ğarğalapan/orada oturuyorlar ve konuşuyorlar) (goşaxunu: arasında oturmak, içinde otur(t)mak oxoris goşaxen do muç’o eşo oxorcalepe steri ğarğalaps/evin içinde oturuyor ve tıpki kadınlar gibi konuşuyor) (go3’axunu/go3’axedu: önünde oturmak 3’oxle kogo3’amixedu/önümde durdu/önüme oturdu hele bere igzali ekole mo go3’amixedur/hele çocuk git öteye önüme oturma) (meşaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içinde oturmak mtugik xaros meşaxen do txiri imxors/fare dolaba girmiş ve fındık yiyor) (molaxunu: kapalı bir yerde oturmak, içeride oturmak, kapalı bir yere hapsetmek odas komoloxunes/odaya kapattılar/odaya hapsettiler) (mok’axunu: arka tarafta oturmak k’ap’ulaşk’ele mo mok’amixedur/arka tarafımda oturma) (ok’oxunu: biraraya gelip oturmak, birarada oturmak, topluca oturmak oxorcalepek gale ok’oxenan/kadınlar dışarıda topluca oturuyorlar/birarada oturuyorlar) doxvu: gömmek dolobğu: doldurmak dolocinu: yere düşmek doloqlant’eri: çukurlaşmış, gamzeli doloqlant’u: çukurlaşmak doloqvant’a: gamze doloxe: içeri(si), içeride doloxeni: içerdeki doloxveri: yıkık, dökük doloxvu: yıkmak, yıkılmak dolokit’inapu: kucaklaştırmak dolokit’inu: kucaklaşmak, birbirine sarılmak dolokunu: giymek, giyinmek, giysi, giyecek

Page 103: ayazli tarihi

dolokuneri: giyinmiş dololu: içeriye doğru düşmek, düşmek (kapalı bir yere) dolomar3’eri: küsmüş dolomar3’u: küsmek dolongonu: niyetlenmek, gönlünü almak, aklına koymak dolot'k'oçu: içeriye doğru atmak dolo3igale: toplu iğne dolvabonu: bela olmak, musallat olmak dolvaktu: rest çekmek doni: beri donoç'k'inde: yorgun doragaderi: darmadağan halde, künfeyekün halde dorineri: doğurulmuş, doğurarak dorinale: doğumyeri, doğumhane doskidu: kalmak dot’alu: ardına bırakmak dorinoburi: doğumsal dorinu: doğurmak drik'eri: bükük, eğik dork’ineri: azaltılmış dork'inu: azaltmak dro: mevsim droepe: mevsimler dudgedvala: başlık dudi: zirve, baş, kafa dudit'ani t'et'eli: açık saçık dudk'anoni: anayasa dudmaxvenci: müdür, yönetici dudmak'vate: cellat dudmamç'arapale: başyazar dudmamç'arapaloba: başyazarlık dudmamgurapale: başöğretmen dudmamgurapaloba: başöğretmenlik dudmamgure: başöğrenci dudmamguroba: öğrenci temsilciliği, baş öğrencilik dudmaoxo3'onapale: baş açıklayıcı dudmaoxo3'onapaloba: sözcülük dudmaşvele: başyardımcı, başyaver dudmoşletineri: hür, bağımsız, özgür dudmoşletinoba: bağımsızlık, bağımsız olmak dudmo3'onda: gurur, kibir dudmo3'onderi: gururlu, kibirli dudnaziri: başbakan dudnoç'are: başyazı dudp'axi: bay, beyefendi dulmenceli: iş gücü dulya: iş, görev durteri: pay edilmiş, dağıtılmış durtu: paylamak, dağıtmak du3xu: ıhlamur dvaç'iroba: gereklilik dvaç’iru: lazım olmak, gereksinmek dvak’line: bulaşıcı dvak’lineri: bulaşmış dvak’linu: bulaşmak dvark’ineri: kaybetmiş halde, azaltmış halde vb dvark’inu: kaybetmek, azaltmak

e ebzali: kibrit ecilli: cin, peri

Page 104: ayazli tarihi

eçi: yirmi eğrinderi: azgın, kudurmuş eğrindu: azmak, kudurmak extimapa: çıkış (yukarıya) ek: orda ekole: o taraf(a) ekolendo: o tarafda(n) ek(ona)şen: oradan ekoni: oralı ekonuri: oralı eksale: kuzen ekseri: genelde, çoklukla, çoğunlukla, çoğu zaman ek’o(nari): o kadar elaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu yukarıya doğru çıkarmak elaxaçku: etraflarını kazımak, bir yerin parçalarını kazımak elakteri: değişik, ters, dönük elbet: elbette, herhalde elabaderi: yaşlanmış (bay) elabadu: yaşlanmak (bay) elaçamu: tahrik etmek, bulaşmak (rahatsız etmek) elaxçineri: yaşlanmış (bayan) elaxçinu: yaşlanmak (bayan) elam3kvineri: şımartılmış, yüz verilmiş elam3kvinu: şımar(t)mak, yüz vermek elapatxeri: aklını yitirmiş, aklını kaybetmiş elapatxu: aklını yitirmek, aklını kaybetmek, bir köşede silkelemek elerte: geçici (olarak) elemit’a: kızamık emk’ata: öyle(si), şöyle(si) emk’ele: o taraf(ta) emti: yukarı, bayır emuk: o (ergatif) emus: ona, onda (datif) emuşeni: onun için emuşi: onun, onunki emoras: o vakit emti: yukarıya doğru encami: nasıl olsa entepe: onlar entepek: onlar (ergatif) entepes: onlara/onlarda (datif) epçi: yetişkin erkekler için kendisini tanıyan tarafından bir hitap şekli eperi: bayağı, bol miktarda epi: ucuz epoba: ucuzluk epumu: ucuzlamak, ucuz hale gelmek estvineri: çılgın estvinu: çılgınlaşmak, çılgın hale gelmek, aklı başından çıkmak eşağu/eşiğu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak, yukarıya doğru çıkarmak eşaqonu: canlı bir şeyi yukarıya doğru çıkarma eşatxozu: kesilmiş bir ağaç vb nesneyi dallarından ayırma işlemi eşexvarçala: havuz eşo: öyle eşobura: icabet eşopete: öylelikle, öylece et'a met'a: abuk subuk eya: o e3xala: eğreti, sıradışı, marjinal e3'alu: yüzyüze karşılaşmak e3'azdu: kaldırmak (yukarıya doğru) e3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek vb

Page 105: ayazli tarihi

e3'odgitu: önüne doğru koymak, önüne doğru durmak e3'orçu: altına sermek

f fabrik'a: fabrika fak’la: meşale, asetilen lamba faidaşi oqopinu: faydalı olmak fara: kere, defa farsuli: farsça faşi: poti (samargalo’da bir şehir) feluk’a: filika, kayık fik’iri: fikir fik’ironi: fikirli, fikir sahibi fila: dilim fitne: fitne flora: bitki örtüsü foduli: cömert fork’a: yelek, hırka franguli: kilit frasuli: bezelye fuk’ara: fakir, garip, mazlum furt’una: fırtına

g gagna: söylem gale: dış(arı), dışarıya, dışarıda gale gamaxtimu: dışarı çıkmak, büyük hacet yapmak galendo: dışarıdan galendulyaş naziroba: dışişleri bakanlığı galeni: dış, dışarıdaki galenuri: dışsal gamaçameri: satılmış gamaçamoni: satılık gamaçamu: satmak gamaçamuşi: satılacak, satılması gereken gamaçkvale: yayın, yayın eseri gamaçkvalu: yayın yapmak, yayına hazırlamak, yayınlamak gamaç'k'aderi: çakılı, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı gamaç’k’adu: çakmak, çakılı olmak, yerinden oynamayacak halde sertçe çakılı olmak, verim vermemek, mahsul vermemek, ander kalmak (meyve vermek) gamağareri: çizilmiş, yırtık gamaqazeri: sivriletilmiş, yontulmuş gamaqazu: sivriltmek, yontmak gamaqonu: çıkarmak (canlı bir varlığı içeriden dışarıya doğru çıkarmak) gamaxçaneri: beyazlaşmış gamaxtimu: çıkmak (dışarıya doğru çıkmak) gamaxireri: çalıntı gamaxomineri: kurumuş, kurutulmuş gamaxtima: çıkış gamaxtimeri: çıkmış gamaxtimoni: çıkış gamaxtimu: çıkmak gamaxvapu: deldirtmek gamaxveri: delik, delinmiş gamaxvu: delmek gamakteri: ters, dönük gamalasireri: bilevlenmiş gamamala: üretim gamamalu: üretmek, çıkarmak gamanç’ereli: alacalı gamantanu: kültürel aydınlanmak, rönesans, eğitim vermek, aydın görüşe ulaşmak,

Page 106: ayazli tarihi

aydınlanmak gamasap'areri: soluk benizli ve renksiz, çelimsiz insan veya yaratık gamaşoru: dağıtmak, dağılma(k) (katı maddeler vb) gamantaneri: eğitimli, aydınlanmış, aydın gamantanoba: aydınlanmak, eğitimlilik, entelektüellik gamatxvu: kız çocuğu evlendirme suretiyle evden göndermek, kız çocuğu evlendirmek gamatkvala: destan garant'uri: garanti gazeta: gazete gebaz'geri: dayanmış, basılmış (ayak), bastırılımış vb gebaz’gu: dire(n)mek (ayak diremek vb) gebureri: yamalı geburu: yama yapmak gecginapa: kazanış gecgineri: kazan(ıl)mış, yen(il)miş gecginoba: zafer kazanmak, zafer üzerine olsun, merhaba gecginu: kazanmak geçaçxaloni: şelale, çağlayan geçaçxalu: çağlamak geçamu: vurmak (k’uçxe mo geçap/ayağını vurma) geç'areri: para geç'k'ala: başlangıç geç’k’apineri: başlatılmış geç’k’apu: başlatmak geç’k’apule: başlangıç geç’k’apuroni: ilk başlangıç, başlangıç olarak geç’k’apuroni doguroni: ilkokul, başlangıç okulu geç’areri: para, yazılı geç’k’eri: başlanmış geç’k’apu: başlatmak geç’k’u: başlamak geç’veri: yanık (yemek vb) gedgitu: durmak, basmak gedgu: kurmak, koymak, basmak gedumu: üzerine katmak, üzerine koymak, ilave etmek gedvalu: koymak, üzerine bırakmak gedvu: ilave etmek, üzerine katmak gegaperi: alışık gegapineri: alıştırılmış, alışmış, alışık gegapinoba: alışkanlık gegapinu: alışmak, bağışıklık kazanmak geginu: alıştırmak geğ(mal)u: aşağıya indirmek gexçaneri: beyazlaşmış gexçanu: beyazlaşmak gexedu: binmek, oturmak gextimapa: iniş (aşağıya doğru), iniş yolculuğu gextimu: inmek gexunu: binmek (at vb) gexveri: dökük gejadu: üzerine atmak, katmak, üzerine ilave etmek gektala: devrim gektaloba: devinim gektalu: devirmek gekt(in)u: devirmek gek’idu: asmak gelaçamu: müzik çalmak (müzik aleti vb) gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağıya doğru indirmek (canlı) gelaxtimoni: merdiven, inilecek(li) gelaxunoni: oturak, heybe

Page 107: ayazli tarihi

gelamti: bayır aşağı, rampa aşağı, yokuş aşağı (bayır) gelastveri: kopuk gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb) şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir) gelon3’u: bandırmak gelu: bir nesnenin yere düşmesi, inmek gemabire: şarkıcı gemaxvenci: binici, binek ge(mal)u: aşağıya indirmek, aşağıya götürmek gemti: aşağıya doğru gemzuli: üzgün, üzgün boynu bükük vaziyette gemzuloba: boynu büküklük, eziklik gemzulu: üzgün olmak, boynu bükük olmak, ezik olmak genç’k’apu: beddua ettirmek genç’k’eri: beddualı genç’k’u: beddua etmek gendğani: yarından bir sonraki gün generaluri: genel generelurot: genellikle, genel olarak geni: dana genk’ap’u: koşmak, koşuşmak, ısırma vb suretiyle dalmak) genk’ap’u genomskide: ardına kalan genomskidu: ardına kalmak gen3’k’omilu: bakış, bakmak gendğani: öbür gün gerçapule: örtü, çarşaf germa: dağ germak'oçi: dağadamı, laz mitoloji karakteri germania: almanya germanuri: almanca geskidu: kalmak (sınıfta vb) gesvaroni: döşeme, dizilecek nesne getanap'ici: akşam vakti getasule: bostan gez’inu: üzerinde durmak, üzerinde mevcut olmak ge3ada: deneme ge3adale: deneme işine yarayan alet, deneme yeri ge3ade: denek, kobay ge3’opxa: kurulu sistem, kurulu düzen, düzeltme, yeniden derleme vb giberi: pişmiş giçkinki: zannedersin ki (hayret sözcüğü), biliyorsun ki gideli: meyve sepeti gigant'uri: devasa, dev gimua: ekim gingili: sümük gingiloni: sümüklü ginz’e: uzun girini: eşek gobangeri: aptal, salak, ahmak, şapşal, pasaklı gobğu: dökmek, serpmek gobi: hamur teknesi, ekmek teknesi gobri3’eri: yırtık pırtık gobu: sıvı akıtmak, dökmek (su vb sıvı) gocuncu: miskin olmak, uyuşuk olmak vb goçumu: kandırmak, birisinden istifade etmek goçveri: aldatılmış, kandırılmış goçvu: aldatmak, kandırmak, sağa sola göndermekle kandırmak goç'angeri: tırnaklanmış, pençe atılmış goç'ereli: alacalı bulacalı goç'k'ondu: unutmak

Page 108: ayazli tarihi

godageri: musallat olmuş, musallat olunmuş, musallatlı, belalı gogaç’ara: sana yazılayım, kurbanın olayım gogixta: kurbanın olayım goqonu: gezdir(t)mek (canlı), araba gezdirmek, araba kullanmak goxadu: kılmak, eylemek, dönüştürmek goxanç’eri: yeşillenmiş goxanç’u: yeşille(n)mek goxtimu: gezmek, dolaşmak goxunu: (ortasına batırmak veya saplamak (bıçak vb)) goxveri: budanmış, şapşal, sakar, dağınık goxvu: budamak, yapraklarını dökmek (amaxvu: içeriye atmak, içeriye almak (odun vb)) dişkape doloxe kamaxvi/odunları içeri al (at)) (gamaxvu: delmek, dışarı almak, dışarı atmak (odun vb) am daraba mat’k’ap’ite kogamamixvi/bu duvarı matkapla del bana dişkape gale kogamaxverenan/odunları dışarı atmışlar (almışlar)) (goxvu: budamak, yapraklarını dökmek nca kogoxvi/ağacı buda ncapeşi but’k’apek mteli xolo koguixveren/ağaçların yaprakları tamamen dökülmüş) (doxvu: gömmek riza andğa doxvasunonan/rızayı bugün gömecekler) (gelaxvu: aşağıya doğru itelemek, aşağıya doğru yuvarlamak (odun vb) dişkape kogelaxves/odunları yuvarladılar (aşağıya doğru itelediler)) (gejaxvu: yukarıdan aşağıya doğru ve bayırdan, yukarıdan aşağıya doğru rampadan itelemek, yukarıdan aşağıya doğru yuvarlamak, yukarıdan aşağıya doğru bayırın veya rampanın üzerinden itelemek veya yuvarlamak, üzerine atarak başka yere aktarmak (toprak vb) let’a kogejaxverenan/ toprağı aktarmışlar/toprağı kazıyıp aşağı doğru dökmüşler) (doloxvu: yıkmak, dökmek dişkape kodoloxverenan/ odunları dökmüşler/odunları yıkmışlar) (gelaxvu/yexvu: rampa veya dik bir yerden aşağıya doğru itelemek veya dökmek dişkape gemtumani kogeloxvi/odunları aşağıya doğru dök (salla/gönder) jimok’aşi let’a oxoriş k’ap’ulas yexverenan/ evin arkasındaki rampanın toprağını evin arkasına dökmüşler) (eşaxvu: alttan yukarıya doğru çıkarmak, alttan yukarıya doğru atmak, alttan yukarıya doğru aktarmak (toprak/odun vb) dişkape emtumani keşaxvi/odunları yukarıya doğru at (aktar) (yexvu: aşağıdan (tümsek bir yerin altından) tümsek bir yere aktarmak tipi emtumanis kexvu/otu yukarıya doğru attı (aktardı)) (goşaxvu: delmek, yuvarlaklaştırmak, bir aletten yardım olarak dikmek xaşarepe lomite kogoşaxvi/sırıkları demir sille dik) (mexvu: atmak, rastgele dökmek jindolen komexvi/yukarıdan at (dök)) (mejaxvu: yukarıdan aşağıya dökmek, bir şeyin üzerinden yukarıdan aşağıya doğru dökmek (atmak/aktarmak) jindolen komejaxveren/yukarıdan dök(ül)müş) goint'eresu: enterese etmek, merak etmek, ilgi duymak gokteri: dönük, çevrik, çevrilmiş goktu: çevirmek, döndürmek gok'iru: bağlamak, sarmak gok’u3x(in)u: uyanmak, uyandırmak gok'vançxu: sulu yemeğe ekmek vb bir şey katarak karıştırmak, bulamak gola: yayla golagilu: uğramak, geçivermek golaxt(im)eri: geçmiş golaxtimu: geçmek golakteri: çevrik, ters golamamuli: çavuşkuşu, ibibik goleberi: kirli golebu: kirlenmek, kirletmek golejveri: salyalı, salyalanmış

Page 109: ayazli tarihi

goloktu: çevirmek, ters hale getirmek golonkinu: rastgele sallamak, sallamak golonsvareli: sıralı, ardı sıra dizilmiş golonsvaru: dizmek golvaktu: başka yerden dolaşmak, rest çekmek gomçumale: soyguncu, sahtekar gomç’it’aneri: kırmızılı, kızarmış gomç’it’anu: kızarmak gomğinu: bulanmak gomğineri: bulanmış gomorgva: alan, meydan, saha gomormjora: merhaba gompineri: serilmiş, yayılmış (fındık, çay vb) gompinu: sermek, yaymak (yere sermek, yere yaymak) goncaxeri: dövülmüş, kırıp dağıtılmış, ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu dağıtılmış, aptal, avanak, salak, ahmak, budala goncaxu: kırıp dökme suretiyle dağıtmak, kırıp dağıtmak gonç'ela: özlem, merak gonç'elu: özlemek, umurunda olmak gonç’k’ireri: uyanık, dikkatli, pürdikkat gonç’k’iru: uyanık olmak, dikkatli olmak, pürdikkat olmak gonç’inapu: payına düşürtmek gondginu: abartmak, lafı uzatmak, meseleyi uzatmak gondinapa: gider, kayıp gondineri: kayıp, kaybedilmiş, kaybetmiş gondinu: kaybetmek, kaybolmak, kaybetmek, yitirmek gergin: gondvala gondvu: asmak, dizmek (germek (ip vb) yerden yüksek bir halde ip vb nesneye dizmek) gongrixeri: üst üste elbise giyinmiş gongrixinu: üst üste elbise giyinmek gonk’vateri: şart koşulmuş, peşin peşin şart koşulmuş, mutabakata varılmış, söz verilmiş gonk’vatu: şart koşmak, peşin peşin şart koşmak, tedbir almak, mutabakata varmak, söz vermek gonoşine: hatıra, anı gonpineri: yere serilmiş, yere yayılmış gonpinoba: yayılımcılık, sergicilik gonpinu: çepe çevre yere sermek, çevre düzenlemesi yapmak, yaymak, sergilelemek gontanu: yağmur, fırtına, kar vb meteoroloji vakasından sonra havanın düzelip tekrar eski haline gelmesi gotanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu gontximeri: yayılmış, serilmiş gontxinu: yaymak, sermek gontxu: bir nesneyi yerde açıp uzatma şekliyle üzerine başka bir bir şey sermek veya yaymak gonzd(in)u: germek, uzatmak, asmak k’uçxe mo gonzdip/k’uçxe mo guinzder/ayağını uzatma gon3’k’areri: sulan(dırıl)mış gon3’k’aru: sulandırmak, su katarak rengini açmak, su katmak, su ilave ederek katılığını azaltmak gon3'k'ima(pa): açılış gon3'k'imeri: açık gon3'k'(im)u: açmak gookroneri: altınlaşmış gookronu: altınlaşmak gopinteri: kirlenmiş gopseri: işenmiş gopuceri: otlatılmış, kandırılmış (insanlar için kullanılır), inekleştirilmiş gopucu: inek gibi otlatmak, inek haline getirmek, inek gibi kandırmak gop'et'k'eleri: kelleşmiş, saçsız kalarak, saçsız kalmış gop’et’k’eloba: kellik gop’et’k’elu: kelleşmek

Page 110: ayazli tarihi

gosalu: laf sallamak, herhangi bir nesneyi sallamak gosrialapu: yerde süründürtmek, kızakla kaydırtmak gosrialu: yerde sürünmek, kızakla kaymak vb goşabgeri: dağıtılmış, dağınık, yarım akıllı dangalak adam goşobğu: dağıtmak goşogora: arayış goşogoru: araştırmak goşağu: içersinden seçmek, seçip çıkarmak, ayırmak, ortaya çıkarmak, içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak goşoğzeri: yaygın şekilde, salgın halde goşoğzu: yayılım, salgın goşaqonu: canlı bir varlığı kapalı bir yerden yukarı doğru çıkarma goşastu: kopmak, yerinden çıkmak (kol vb) goşamalu: içeriden dışarıya doğru seçip ayırmak goşantxeri: abuk subuk vaziyette, perişan halde dolaşma hali, araya laf sokuşturarak goşantxu: laf sokuşturmak, araya sokuşturmak goşaşu: şaşır(t)mak goşibğen: dağılıyor goşinapu: hatırlatmak goşinu: hatırlamak, hissettirmek goşitiru: avarece dolaşmak, sağda solda sürtmek goşobğa: dağıtım goşobğu: dağıtmak goşogoru: araştırmak goşogzoba: salgın goşogzeri: tutuşturulmuş, yakılmış goşogzu: tutuşturmak, yakmak (ateş, odun vb) goşokaçu: sıkışmak, bunalmak goşorç'ak'u: araya sıkış(tır)mak goşoru: dağılma(k), katı maddelerin dağılması gotxozu: ardına devam etmek, peşinden devam etmek, ardından takip etmek gotirapu: gezdirtmek, süründürtmek gotiru: gezdirmek, süründürmek gotitizeri: titizlenmiş halde, titizlenmiş şekilde, titizlenmiş gotole: pencere got’alaxeri: çamurlu, çamurlaşmış got'ibineri: kaynatılmış, ısıtılmış (su vb) got’k’eri: bağlanmış (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlanmış) got’k’u: bağlamak (taşınacak herhangi bir nesneye ip bağlamak) got’u3aneri: ısıtılmış, sıcaklaştırılımış (su vb sıvı) got’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak (su vb sıvı) gouçaneri: siyahlaşmış, morlaşmış, mosmor olmuş gouçanu: siyahlaşmak, morlamak, siyahlaşmak, morlaşmak gouçanoba: zencilik goup(on)eri: terlemiş, terlemiş halde, terlemiş vaziyette goyilu: etrafını dolaşmak, etraflıca dolaşmak, dolaşmak go3xank'u: gagalamak go3xik'u: ince çubukla ve/veya cisimle batırmak, saplayıp çıkarmak go3’ak’iduşi: askı, asılacak go3’ak’iri: peştemal, bağla (ağzını, yüzünü vb) go3’ak’iru: tülbent, peştemal go3’alu: önüne geçmek go3'k'omila: araştırma, bakım, bakış go3’k’omileri: bakılmış, araştırılmış go3'o: önceki yıl, geçen yıl go3'obu: salık durmak, asılı durmak go3’obğeri: dökük, serilmiş (ön tarafa doğru) go3’obğu: yere doğru ön tarafa dökmek, dökmek (yere doğru dökmek), bir nesnenin altında veya yanında tekil/çoğul halde mevcut olma go3’odginu: karşı karşıya getirmek, karşılıklı yüzleştirmek

Page 111: ayazli tarihi

go3’oqonu: geri almak coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım go3’ok’idu: asmak, asılmak (insan) go3'oncğoneri: gönderilmiş, öncü, lider, devrimci go3'oneri: önceki yıl(ki) go3'oncğoneroba: öncülük, liderlik, devrimcilik go3'ostu: kayarak kopmak (heyelan vb) go3'o3'ox: geçmiş yıldan bir önceki yıl gramat'ik'a: gramer guda: tulum guguli: guguk kuşu guguliştipi: bir ot türü gudastvire: tulumcu guxtimu: çepe çevre sarmak (onu vb), diklenmek, karşı gelmek gumatuta: ekim gumers: çepeçevre etraflıca çapalıyor, seyreltiyor (mısır vb), dolaştırıyor gumorz'gua: merhaba gurapa: öğretim guri: yürek, ciğer, kalp, cesaret gurişxeleba: coşku, sevinç, yürek coşkusu guriş ktala: mide bulantısı guriş ktalu: midesi bulanmak guriş mendvalu/gondvalu: teselli etmek, telkin etmek, gönül almak gurişmoxtimapa: ilham, yürekten gelen guriş molaxtimu: yüreğinden geçmek, hissetmek, tahmin etmek, kalibine doğmak, içine doğmak guriş oktalu: midesi bulanmak guriş opatkalu: yüreği kanatlanmak, heyecanlanmak guroba: cesurluk, cesaret guroni: cesur, yürekli, kahraman gurp'eci: katı yürekli gurp’ici: sine, yürek gverdi: yarım gyak'nu: tutmak (el, kol vb) gyacinapu: bastırtmak gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek, ıkınmak vb (amacinu/gamacinu: yatmak, uzanmak, yüzü koyun yatmak odas amacans/odanın için yatıyor arxvala amacans do gamacans, çkva mutu skani va ikips/sadece yatıyor uzanıyor, başka hiçbirşey yaptığı yok) (gyacinu: bastırmak, kuvvet vermek k’uçxe mo gyomacinap/bana ayağını bastırma) (gelacinu: kucağına oturmak, yanlamasına yatmak, paralel istikamette uzanmak, paralel istikamette yatmak oncires gelacans/yatakta uyuyor p’odias mo gelamicinap/kucağıma uzanma) (ge3’acinu: ön tarafından yatmak, ön tarafından uzanmak 3’oxle mo ge3’aminer/önüme uzanma) (dolocinu: yere düşmek gemti gelit’uşi kodolicinu/aşağıya doğru inerken düşüverdi) (elacinu: yan istikamette yatmak, yan istikamette uyumak, herhangi bir köşede uyumak, herhangi bir köşede yatmak coğorik tude elacans/köpek yerde yatıyor) (e3’acinu: ön taraftan bastırmak mo e3’amicinup/bana ön tarafından bastırma (yüklenme)) (ke3’acinu: alt taraftan bastırmak tude ke3’acinu/altan destek verdi (altına yattı)) (golocinu: yatay istikamette yatmak oncires golacans/yatakya uyuyor) (goşacinu: ortada bir yerde oturmak, ortada bir yerde yatmak

Page 112: ayazli tarihi

oncires goşacans/yatağın içinde yatıyor/yatağın ortasında yatıyor (oturuyor)) (go3’acinu: ön mevkide (kapı vb) oturmak coğorik ç’eriş tude go3’acans/köpek çatının altında yatıyor) (meşacinu: kapalı bir yerde yatmak, arada yatmak k’at’uk daz’epunas meşacans/kedi dikenliğin içinde yatıyor) (molacinu: kapalı bir yerde yatmak, kapalı bir yerde kapatmak, kapalı bir yerde hapsetmek odas komolicines/odaya tıkıştılar/odaya doluştular odas komolicines/onu odaya tıkıştırdılar (attılar) odas molacans/odanın içinde uyuma süretiyle mevcut) (mok’acinu: arka tarafta oturmak, yan istikamette oturmak gale kogamaxtu do beres mok’ucoxu/dışarı çıktı ve çocuğun arkasından ona seslendi (çocuğu çağırdı)) (ok’ocinu: sertçe cevap ermek mo mok’amicinup/bana sertçe cevap verme) gyaqven: ona o şekilde oluyor/olur gyak'ibinu: dişlemek, ısırmak gyak’nu: (elinden/kolundan vb) tutmak gyak’viru: hayıflanmak, hayrete düşmek gyamxvu: diz üstü çömelmek gyamkveri: takatten düşmüş, yaşlanmış gyamkvu: basmak (sel basmak, su baskını), çömelmek, çökmek (yaşlanmak), takatten ve kuvvetten düşmek gyam3kvu: övünmek, kibirlenmek, kendini beğenmek gyam3’k’iru: titizlenmek gyantxeri: yere düşmüş, mahvolmuş, iflas etmiş gyantxoba: mahvolmak, iflas etmek, tükenmek, makam mevki kaybetme gyantxu: düşmek (yere doğru düşmek), tepetaklak düşmek gyant’oneri: batık, batmış gyant’onu: batmak gyari: yemek, katık gyobiru: yama yapmak gyoç’k’apu: başlattırmak gyoç'k'(in)u: başlamak gyoç’k’vinapu: sıvı kızıştırtmak (yağ vb) gyoç’k’vinu: sıvı kızıştırmak (yağ vb) gyokt(in)u: devirmek gyok’ideri: asılı gyok'idu: asmak gyok’itxeri: küfür edilmiş gyok'itxu: küfür etmek gyoginu: alıştırmak gyolapu: yutmak (lokmayı mideye indirmek vb), kamufle etmek veya üzerine örtmek (toprak vb) gyolibinu: sıcak suya batırmak, durulamak (elbise, çamaşır vb) gyok’idu: asmak (elbise vb) (gok’idu: asmak mtutişeni xaşaris bezepe kogok’iderenan/ayı için sırığa bezler asmışlar çanta gok’ideri mot gulur?/çanta asılı neden geziyorsun?) (gyok’idu: asmak, askıya asmak dolokunepe gale kogyok’ides/eşyaları dışarıya astılar) (gelak’idu: asmak, askıya asmak askis dolokunepe kogelok’ides/askıya eşyaları astılar) (gejak’idu: asmak (ağaca asmak vb), üst bir yerde asılı şekilde takılmak ncas bezepe kogejok’iderenan/ağaca bezleri asmışlar/ağacın üzerine bezleri asmışlar) (dolok’idu: takmak, asmak, asılmak (boğaz vb) qalis beşluği kodolok’ides/boğazına beşibinlik astılar) (golonk’idu: ardısıra asmak, yan yana asmak, ardısıra yan yana yola koyulmak (insan vb) oxorcalepek kogolonk’iderenan do noğaşa nulunan/kadınlar ardı sıra yola koyulup çarşıya gidiyorlar) (golok’idu: ardı sıra asmak, peşpeşe asamak, asmak manto kogelok’idi/mantoyu as) (go3’ok’idu: asmak, asılmak, asılı halde mevcut olmak

Page 113: ayazli tarihi

şuk’ape kogo3’ik’iderenan/salatalıklar asılmışlar/salatalıklar meyve vermişler) (mejok’idu: üzerinden, üsten aşağıya doğru sarkıtmak, üstten aşağıya doğru asılmak pencereşen xali komejik’ides/pencereden halı astılar) (mojok’idu: asmak, asılmak, sarkmak, sarkılmak, sırtlanmak, üzerne almak, omzuna almak (sepet, yorgan vb) otvale komojok’idi/yorganı as/yorganı sırtına al) gyok’itxu: küfür etmek gyok’ordinu: azaltmak gyolu: akmak (sıvı akması) gyomp’oneri: aşılı, aşılanmış gyomp’onu: aşılamak (meyva vb) gyont'unu: batmak gyoskidu: mirasçı kalmak, ardına kalmak gyoskineri: mikilmiş (tavuk, kuş vb) gyoskinu: mikmek (horozun, kuşun vb kanatlı türlerin) gyoşkvu: yutmak gyotxozinu: ardı sıra takip etmek gyotxozu: kovmak, takip etmek gyo3’in3’u: asılmak (ip vb), germek, gerilmek gyo3’k’omilu: bakmak, bakınmak gyulva: batı gyulvanuri: batılı gyunaxi: günah gyut’alu: ardına bırakmak gza: yol gzak'ina: demiryolu gzamşine: yoldaş gzanana: anayol gzas gedgitu: yola koyulmak, yola çıkmak gzaş noguru: yol göstermek

ğ ğaç'o: çekirge kuşu ğali: dere, nehir ğanç'k'a: kene ğara: iz ğareri: çizilmiş, rastgele çizilmiş, karalanmış ğarğala: konuşma bildirisi ğari: çiz, rastgele yaz, rastgele karala ğaribi: garip, mağdur, ihtiyaç sahibi ğaperi: renk değiştirmiş ğarğalgedvala: beyan (konuşma ile alakalı) ğecepuna: domuz bulunan yer, domuzluk ğeci: domuz ğencgiri: sakız ağacı, zamk, yapışkan ğeri: mısır sapı ğireri: hırlama haliyle ğirsi: kıymet, eder, değer ğlep’i: çamur ğoberi: çit, çeper ğoci: duvar, köşe, evin girişi ğoç’k’o: kaya balığı ğoman: dün ğomamci: dün akşam ğomaneri: dünkü ğoma3'oxle: dünden bir önceki gün ğomu: lapa, kalın, yoğun, muhallebi ğorğoci: kaz ğorma: delik ğormoti: allah ğula: yan, yamuk

Page 114: ayazli tarihi

ğumini: sızıntı ğura: ölüm ğuramedgineri: ölüm kapısına dayanmış ğuraşmedginoba: yok olma tehlikesi, ölüm tehlikesi ğuraşmedginu: ölümün eşiğine gelmek ğureburi: ölümcül, ölümle alakalı ğureri: ölü, ölmüş ğurxure: ceset ğurni: değirmen oluğu ğurz’uli: bela ğur3uli: zehir ğva: yanak, alın ğvamç’ita: kırmız yanaklı ğvap'a: danaburnu ğvari: yağmur suyu akışı ve/veya oluğu, yağmur oluğu ğvini: şarap

h hayde: hayde hidrop’lani: deniz seviyesi, deniz sathı hip’erboli: hiberbol hip’ot’ezi: varsayım, hipotez ho: evet hududi: hudut, sınır hukumeti: hükümet

i igbali: baht igrik'a: nisan ixi: rüzgar, yel ik'inaçxa: salı inç’iri: yaban mürveri, yaban mersini ijdoni: don, iç çamaşırı ink'ip'azi: kabız ink'raxi: kin, nefret, katı şekilde hoşlanmama ink'raxişi: nefret edilen, melun, garabet insan ink'raxoba: nefretlik int'erviu: söyleşi, röportaj ipti: ilk iri: her irixolo: herşey irik: herkes (ergatif) irişen dido: en fazla irişen k'ai: en iyi irora: her zaman iroras: her zaman(da), sürekli isinci: ok isiri: yaylada yetişen bir ot türü işmari: işaret işmarişi oxvenu: işaret etmek işmarişnena: işaret dili istok’inu: elleçleme izmoce: rüya, hayal

j jile: üst, üstte jilendo: üst tarafa, üstte, yukarı tarafta, üstte jilendok’elen: üst taraftan jileni: üstteki, üst taraftaki jilentuna: kuzey jimok’a: evin arka tarafındaki bayır, tümsek

Page 115: ayazli tarihi

jin: yukarı, üst jindole(n): üst taraf(tan) jindoleni: üst taraftaki jin(el)dudoqopinoba: üstkimlik, üstvarlık jini: üstteki jindole: üst taraf(tan) jindolen: üst taraftan jindoleni: üst taraftaki jur: iki jurdogverdi: ikibuçuk jurneçi: kırk juroşi: ikiyüz jurp'iconi: ikiyüzlü, riyakar jurşuroni: iki canlı, hamile

k k: ergatif ek kaçaçi: ineğin ayak tabanının sert yeri kalamani: çarık kança: sırnaşık, yalaka kandara: bir tür atmaca avlama yapılandırması, aptal, avanak, budala kan3’ami: kirpik kapçia: hamsi kapiş cici: çürümüş ağaç kökü karmate: değirmen kart’ali: kağıt, mektup kelimskvu: şımarmak keri: arpa kerki: ağaç kabuğu ker3ela: elenmiş mısır ununun artan kabuklu kısmı, ölçek, ölçü (buğday/mısır unu vb) keşuri: buhar kiana: dünya kimoceri: evli (kadın) kimoci: eş, koca kimoli: erkek eş, erkek adam kimoloba: erkeklik kinz'i: dereotu kireri: soğumuş ko: evet koçu: yedirmek ko ko: evet evet, tabi tabi korba: karın, mide korbala: obur, çok yiyen korbaloni: karınlı, göbekli korbaşçxala: karın gürültüsü, ishal korbaşi oqopinu: hamile olmak kortona: gürcistan kortu: gürcü kortuli: gürcüce koşori: insan, ayı veya köpek tarafından bırakılan irice bok kotume: tavuk kra: boynuz kraloni: boynuzlu kraş geçamu: boynuz atmak ktira: değişim kudi: başlık, kalpak kukuda: ipek böceği kozası kuni: beyin, kafa kun3xi: tepe kuri: şahin kuvali: ekmek, buğday ekmeği

Page 116: ayazli tarihi

kva: taş, kaya kvaepuna: taşlık, kayalık kvam3'k'ili: sivri taş, sivri kaya kvanç’ala: yuvarlak deniz taşı, deniz çakılı, çakıl kvanç’alapuna: çakıllık kvan3'a: su testisi kyoç'k'odu/keç’k’odu: yok olmak, ortadan kaybolmak, kopmak kyoselu: uyandırmak, kaldırmak kyume: üzüm sucuğu kyumeş xvani: üzüm sucuğu askı düzeneği kyunti: sal bacak, hantal

k' k’afe: kafe k’afesi: kafes k’ai: iyi k’ai guri: iyi yürek k’ai guroni: temiz kalpli, iyi yürekli k'aixeşa: güzelcene, iyicene k'ainoba: iyilik k'ainoboni: olumlu k’aişi oqopinu: iyi olmak k’ak’ali: ceviz, buket, adet k’ala: ile, beraber, pudra k’alaşi: güneyden esen ılık rüzgar k’alati: sepet, çember, pota k'alivi: uzaktaki mısır vb tarla kulubesi k’almaxa: alabalık k'amçi: kamçı k'andğo: çilek k’ank’eri: tahta kaşıkla dövülerek yapılan bir tür lahana yemeği, bir cisimle dövülerek veya vurularak ezilmiş, ince ince parçalar ayırılmış halde olan k’ank’aleri: titreyerek k’antari: kantar k'antxa: hopa engereği (vipera kaznakovi: kafkas engereği) k’ant’o: pul, balık pulu k'ap'asit'e: kapasite k'ap'et'i: sağlam, sert k’ap’ineri: koşarak, koşma haliyle k’ap’ina: koşu k’ap’inoba: kros, koşu k’ap’ula: sırt (insan sırtı), arka, ard k’ap’ulaşk’ele(n): arka tarfta(n) k’aravi: gemi k’ardala: kazan k’ardi: kalınca toprak parçası (toprağı bellemeden sonra ortaya çıkan kalınca toprak parçası) k’arfi: çivi k’ark’aleri: gıdaklama haliyle k’arp’uzi: karpuz k’arta: her, tamamı, hepsi k'artak: (ergatif) herkes, tamamı, hepsi k’arvanale: peteklik, petek yeri k’arvani: petek, arı kovanı k’at’u: kedi k’aveşperi: kahverengi k'avk'asuri: kafkasyalı k'avk'asuroba: kafkasyalılık k'a3axuri: öz suyu kalmış erik marmelatı k’a3xanak’a: likapa, dağ çileği k’a3’an3’ela: meteliksiz, dilenci k’era: ocak (aile, sülale) k’eremuli: kiremit

Page 117: ayazli tarihi

k'erk'eli: simit k’erk’esi: akbaba k'erk'eta: aşırı sert, (mecazi anlamda çetin ceviz) k’et’i: çubuk k'eza: kaza k’ibiri: diş k’ibiriş oçxapu: diş fırçalattırmak k’ibiriş oçxu: diş fırçalamak, diş temizlemek, diş yıkamak k’ibiriş oxri3ku: diş fırçalamak k’ida: oda k’idala: kurum, kuruluş k’ideri: kurul, kurulmuş (ev vb) k’iderkva: dikilitaş k'idi: ağaçkakan k’ik’ili: gaga, tohumun yeşeren filizi k’ila: anahtar k’ina: demir k’ineri/k’ik’oneri: seyreltilmiş/temizlenmiş (bitkilerin etrafını seyreltme işinin yapılmış hali) k’inura: çapalama zamanı, mayıs k’irç’ole: banyo kesesi k’ireri: bağlanmış, bağlı k’irk’oleri: kıvırcıklaştırılmış, kıvırcık halde k’iti: parmak k’itiş geçamapu: parmak bastırtmak, imza attırtmak k’itiş geçamu: parmak basmak, imzalamak k'itxa(la): soru k’itxeri: okumuş, eğitim görmüş, okumuş halde k’izi: kaşık k’libi: klip k’limura: bulaşıcı k’obo: ham, olmamış (meyve vb), olgunlaşmamış k'oçdelpini: yunus adam, balık adam, dalgıç k’oçi: adam, insan k'oçineburi: insancıl k’oçinoba: insanlık, insan severlik k'oçinoboni: insanlıklı, canayakın, sevecen, sempatik k'oçumçane: beyefendi, bay k’oxlidi: midye k’ok’ari: kanca k'ok'i: ada k’ok’i3’a: boğmaca (hastalık türü boğmaca) k'olxi: kolh (laz-margal), laz-margal'ların atalarının ismi k’olxoba: kolhluk, laz-margal olma şuuru veya bilinci k'olxuri: kolhalı, kolkha özgü, laz-margal’a özgü, kolkhça k’oli: çekirge k'oliba: kulübe k'oloni: kolon k’oma: duman k'oment'ari: yorum, kritik k'omer3iuli: ticari k'omer3ialoba: ticaret(çi)lik k’onaği: konak k'onari: …kadar k'onk'oraxi: döş kemiği k’op’a: kepçe k’op’ç’a: eteklik veya sütyen kancası k'op'ele: piç k’orada: hopa yöresinde rizeli türklere hitap sözcüğü k’orğoni: sivrisinek k'orida: tahta kurusu

Page 118: ayazli tarihi

k'oroba: toplama, derleme, biriktirme k'orobale: derleyiş, biriktirme yeri, derleme yeri, toplama yeri, derleme çalışması k’oroberi: toplanmış, topluca, biraraya gelerek, toplanmış vaziyette, birlikte k’oro3xa: sayım k’oro3xala: ağıt k’oro3xu: saymak, sayıklamak k’oro3xalu: ağıt yakmak, sayıklamak k’oro3xeri: sayılmış, sayılı k’romepuna: soğanlık k’romi: soğan k’ruxini: inleti, inilti, hastanın inleme sesi k’uçxe: ayak k'uçxeşbulti: futbol k'uçxeş obaz'gu: ayak diremek, yerinden kıpırdamamak k'uçi: mide k'udelxaşari: sırık kuyruklu, kuyruğu uzun k’udeli: kuyruk k’udelmak’asi: kırlangıç k’udeloni: kuyruklu k’ui: kuyu k'uk'ulina: karabatak k’uk’uma: güğüm k’ulani: yetişkin kız, genç kız k'um3xi: kenar k'undi: bok (insan boku) k'undişskindina: bok böceği, bok hayvanı k'undura: şubat k’un3xi: dikkat k'un3'uli: uç k'uri: kuzgun k’urk’a: meyva çekirdeği k’urşumi: kurşun k’urta: kadın donu, geleneksel uzunca bayan iç çamaşırı k'urump'i: tomurcuk k’usuri: kusur k'ut'u: penis k’varçxani: sel k'varuli: kısır horoz k’vata: iskele, merdiven (ağaca, çatıya tırmanmak için), kalasları ara bölmelere koyma şeklinde oluşturulan çit kapısı k’vateri: kesik, kesilmiş k’vatura: keskin k’venuri: zerdava k’veri: kör yılan k’vikva: arı kuşu k’vinçi: kuş k'vinç'axi: bir kuş türü k'vint'eli: sarı k'vint'eloba: sarışınlık

l labeşa: asalak ladre: gür, taze lağuna: ciklet, sakız lağuneri: çiğneyerek, çiğnenmiş lak’at’k’a: sapan lak’ot’i: köpek yavrusu laleri: afkurarak, afkurma vaziyetinde langoma: asalak, çapsız insan, uyuşuk insan, hiçbir işe yaramayan insan languri: çekiç lande: gölge

Page 119: ayazli tarihi

lapşa: asalak, işe yaramaz insan, uzun çeneli lap'a: lapa lap'arde: dişi çakal lasireri: bilevlenmiş last’ik’i: lastik laşari: kuduz laşaroni: iri yarı köpek, köpek gibi insan, kuduzlu lavaşi: ince hamur ekmeği lazi: laz lazma: inek boku lazoba: lazlık lazona: laz diyarı, laz memleketi, lazistan lazuri: lazca, laza özgü lazut’i: mısır lebi: kir leboni: kirli leğeni: leğen lexti: mezarın üst tarafının iki yanına toprağın çökmemesi için konulan kalas lejveri: salya lejveroni: salyalı leksik'oni: sözlük lemşi: iğne lemşiş geçamu: iğne yapmak lenç’k’va: tükürük leri: sarımsak lersi: şiir leşki: dudak let’a: toprak lilve: sebze lima: savaş limci: akşam limxana: eğreltiotu limxanapuna: eğreltiotluğu linci: bakır lit'erat'ura: edebiyat lobia: fasülye loqa: tatlı, fazla şekerli loqanoba: tatlılık lomi: aslan, demir sil loriginz'e: havuç loskeri: yalanmış loskoba: yalakalık luği: incir luqu: lahana luqubrinconi: pirinçli lahana çorbası luquk’ank’ari: tahta bir aletle dövme veya ufalama suretiyle lahanadan yapılan bir tür yemek lukuna: mum luk’umxa: bir bitki türü (bodur bir cins ağaç)

m ma: ben maambare: haberci maana: bahane maange: mutfak eşyacısı, züccaciyeci maanşani: altıncı maartani: birinci mabağe: bağcı mabaxe: dövücü, döven, boksör mabalan3e: dengeci mabire: türkücü, şarkıcı macginale: kazanan, başaran, kazanıcı, galip macğat'e: ışıldayan, göz hoş gelmeyen ışıldayıcı

Page 120: ayazli tarihi

macoxine: çağırıcı, tellal, mübaşir maçxome: balıkçı maçkinere: uzman maçkinoba: bilgelik maçodinale: sonuncu, sonlandırıcı, sonlandıran, bitirici maçxa: pınar suyuna yapılan tahta oluk maçxonope: rahmetçi, rahmetini esrgemeyen maçxorani: dokuzuncu maç’ame: ilaçcı, eczacı maç'ope: avcı, yakalayıcı madulyartoba: işbirlikçilik madulyartobe: işbirlikçi madulye: işçi mafut'bole: futbolcu magalgamaçame: dışsatıcı, ihracatçı magamaçkvale: yayıncı magamamale: imalatçı, üretimci magektale: devrimci magenomskide: artıkçı mage3adapale: denetmen mage3ade: denetçi magnolia: şimşir ağacı magoxtime: dolaşıcı, gezici magolokte: çevrimci, tercüman magoşobğe: dağıtımcı magoşobğopale: dağıtman, dağıtan magoşogore: araştırmacı magurape: öğretici, eğitimci maguri: tasma magyare: aşçı, yemekçi magzak'ine: demiryolcusu magzale: yolcu mağali: zirve, yüksek mağalidoguroni: yüksekokul mağaligurapa: yükseköğretim mağaloba: yükseklik mağara: mağara, in mağvine: şarapçı maqaqi: su kurbağası maqoropale: aşık maizmoce: hayalci, hayalperest maxaçke: kazıcı, çiftçi, emekçi maxande: çalışkan maxant'e: ressam maxesap'e: hesapçı, muhasebeci, hesaplayıcı maxtime: gidici, seyyah maxutani: beşinci maxut'ale: yaycı maxut’ine: horlayıcı, horlayan maxva: kül, köz maxvaşi t’aroni: köz gibi hava, köz gibi parlayan veya sıcak hava maxvale: öksüren, sürekli öksürüp duran maxvat'epale: kemirgen maiptinale: ilkinci, ilklendirici, ilklendiren majurak’elendo: diğer tarafdan majurani: öteki, ikinci, diğeri majuranik’ele: öbür tarafa, öteki tarafa majuranişi: ötekinin, diğerinin makart’ale: kağıtçı, mektupçu, postacı maktirale: değiştirici, takascı, trampacı

Page 121: ayazli tarihi

makudale: kalpakçı, başlıkçı mak’ature: katılımcı, üye mak'erk'ele: simitçi mak'ide: kurucu mak'idu: taciz etmek, takılmak, tecavüz etmek mak'vande: dilenci mak'vate: kesici, makas mak'vint'ele: sarıcı, metal sektöründe sarı işiyle uğraşan malağure: sarıasma kuşu malave: yerinde durmayan çitten çeperden atlayan etrafa ziyan veren malave puci: çitten çeperden atlayıp duran ziyanlı inek malerse: şair mali: mal maloske: yalamacı, yalaka mamağalgurape: yükseköğretimci mamçvale: bekçi, bekleyici, bekleyen mamç'arapale: yazar mamç'are: yazar, yazıcı mamgurapale: öğretmen, muallim mamgure: talebe, öğrenci mamjvare: yeşilci, yeşilaycı, çevre dostu mamordale: yetiştirici, büyütücü mamp’ile: öldürücü, zalim, cani mamp’ilu: öldürücü, cani mamt'ine: kaçakcı mamuli: horoz mamuli3’i: bir atmaca türü mamzuğe: denizci mance: sahip manceneri: sahipli mancoba: sahiplik, aidiyet mandaboli: patiska mandvala: lokma manebra: arkadaş manenaçkinere: dilbilimci mangali: orak mangana: araba mani: acele, çabuk mani mani: çabuk çabuk, acele acele manişa: hızlı, çabucak manişoba: çabukluk, hız, sürat manodgite: direnişçi manoxonde: dayanıklı, dayanıkçı manot’ale: saldırgan mano3'ile: mahsülcü, rençber, çiftçi man3’ipure: sincap manz'ageri: komşu ma(o)dude: veri toplayıcısı, kaynakçı ma(o)gnape: duyurucu, ilancı ma(o)ktepale: çevirmen, çevirici ma(o)k'onokte: caydırıcı ma(o)k'onoktepale: caydıran ma(o)k'orte: bölücü, ayırıcı maok’rebule: merkezci, merkeziyetçi ma(o)k'vatapale: kesen ma(o)nç'qole: yaralayıcı maoşeani: yüzüncü m(a)oşvace: dinlendirici maotxani: dördüncü maovrani: sekizinci

Page 122: ayazli tarihi

m(a)ovare: inkarcı ma(o)zime: ölçümcü m(a)oz'ğapule: doyuran maoz'ğe: doyumcu, doyduran m(a)o3'k'edale: seyirci, bakıcı mapa: kral mapxa: yaz güneşi mapi3are: keresteci, tahtacı, ağaççı mapoba: krallık mapxa: yaz, sıcaklık zamanı mapinte: pisleyici, pisleyen, çöpçü mapsime: (psimura) işeyici, işeyen mapşalia: bülbül maputxe: pilot, uçucu mara: fakat, ama, lakin març’a: ardısıra üst üste dizmek, ardısıra dizilmiş odun birikintisi mardi: teşekkür mardişi otk(val)u: teşekkür etmek mardoba: teşekkür sunma, teşekkür margali: margal (lazların ikiz boyu) margaluri: margalca margaloba: margallık margalona: margalya, margalistan, margal diyarı mariaşina: ağustos markvali: yumurta markvaliş xeç’ep’a: yumurta kabuğu markvaloni: yumurtalı markvanale: yumurtalık, yumurtlama yeri mark'ine: güreşçi martini: mart’ini mart'i: mart marz’gvani: sağ marz’gvanoba: sağcılık masağale: oyuncu masalidare: dayanışmacı masari: kazık masendik'e: sendikacı masiminale: dinleyici mastarepuna: fiiller sözlüğü mastari: fiil mastere: oyuncu mastvine: ıslıkçı, hakem masumani: üçüncü, öbürü masumanoba/masumane: üçüncülük maşilyani: bininci maşkurinale: korkak maşkvidale: boğucu, boğan maşkvitani: yedinci maşuroşletine: cankurtarıcı maşuroşletinepale: cankurtaran maşvele: yardımcı mat'k'ap'azi: dolandırıcı, üçkağıtçı, sahtekar mavitani: onuncu mayasili: basur mayeç'ope: alıcı, müşteri mazuğe: denizci, tayfa maz'abuno3'k'edale: hastabakıcı maz’irale: şahit ma3xene: atçı, seyis ma3xovare: hayvancı ma3'k'indi: yüzük

Page 123: ayazli tarihi

ma3'opx(anal)e: derleyici, derleyen mbuli: kiraz mbulepuna: kirazlık mbulora: haziran mcixi: avuç mcveşeburi: eskice(ne), eskiye ait, eski tarzda mcveşi: eski mcveşora: eski zaman, eski vakit mçxu: kalın mçumu: bekçi mçxuri: koyun mçxutoloni: kalın gözlü, iri gözlü mçxvapa: sıcak, hararet mçiki: kestane kargası mçire: geniş mç'aci: sinek mç’aru: yazıcı mç'ima: yağmur mç’imoni: yağmurlu mç’ipaşa: özentili, ufakça mç'ipaşaşi: inceden, inceden inceye, teferruatlıca mç'ipe: ince mç’ipetoloni: ince gözlü, küçük gözlü mç'ita: kırmızı mç’ita k’ant’o: kırmızı pul mç’itamuru3xi: kızılyıldız mç’itoni: kırmızılı mç’itoba: kırmızılık mç’k’eri: başlanmış, başlatılmış, eğitilmiş, terbiye edilmiş mç'k'eşi: çoban mç'k'eşqurz'eni: çoban üzümü, yaban mersini mç'k'idi: mısır ekmeği mç’k’irula: kesici mç’k’omu: yeyici, yiyen mç'oxa: ekşi mç’u: bağırsak mç’umçxu: kalın bağırsak mdğura: biraz önce, demin mebaz'geri: dayanmış, dayatılmış mebğeri: dökük, dökülmüş, önüne atılmış mebğu: dökmek mebusi: milletvekili meçameri: verilmiş meçamu: vermek meçeti: cami meçkinu: kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek meçkineri: ayırılmış, tahsis edilmiş meçodu: bitmek meç’abu: yapışmak, dalında yetişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb) meç’aberi: yapışmış, dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb) meç’ireri: zorlu, zorca, zor, zahmetli, sıkıntı meç'iroba: mecburiyet, zor(unlu)luk, sıkıntı meç’irderi: sıkılmış halde meç'irdu: sıkılmak meç’iru: sıkıntı çekmek, zorlanmak, zahmet görmek meç’işu: arkasından koşmak, arkasından yetişmek meç’k’aderi: çakılı, çakılmış (çekiç vb) meç’k’adu: çakmak (çekiç vb) meç’k’ireri: kesilmiş meç’k’iru: kesmek

Page 124: ayazli tarihi

meç’k’iruşi: kesimlik meç'k'odu: kopmak, yok olmak (gelaç’k’odu: yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek qa kogelaç’k’odu/dal koptu/dal kırıldı gelaç’k’odu do noğaşa idu/inat etti ve çarşıya gitmedi) (keşaç’k’odu: aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak ğanç’k’a keşoç’k’vidi/keneyi kopar) (yeç’k’odu: kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak an3’i m3xuli yeç’k’odu/bu sene armut olmadı) (elaç’k’odu: yandan çatlamak, yandan kopmak modvalu elamiç’k’odu/ayakkabım koptu) (goç’k’ondu: unutmak mot gogoç’k’ondu/neden unuttun) (golaç’k’odu: sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek duvari kogolaç’k’oderen/duvar patlamış/duvar kopmuş) (goşaç’k’odu: kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak porçaşi ast’i’i goşuç’k’oderen/elbisesinin lastiği patlamış/elbisenin lastiği kopmuş) (go3’aç’k’odu: ön taraftan kopmak veya çekmek, işleminden sonra kopuvermek tok’i go3’aç’k’odu/ip koptu) (meç’k’odu: kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek mo 3’in3’up, tok’i komek’odun/asılma, ip kopar) meç'k'vidala: yok olan, yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan meç'k'vidu: kopmak, koparmak, kurtulmak (beladan vb) medi: umut, beklenti, istek medik'uri: tıp megabre: arkadaş megabroba: arkadaşlık megargu: yaramak, faideli olmak megere: meğer(sem) meqoneri: götürülmüş (canlı biri götürülmüş) meqonu: götürmek (canlı birini götürmek), ardına gitmek, ardına götürmek meqvaperi: mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış meqvapu: yoğurt yapmak, yoğurt mayalamak, yoğurt mexçanu: beyazlamak, beyazlaşmak mexoleri: yaklaşarak, yaklaşma haliyle mexoloba: yaklaşım(cı)lık mexolu: yanına yaklaşmak mexolapu: yanına yaklaştırmak mexsus: mahsus mextimu: gitmek mexvat’u: kemirmek mexvat’eri: kemirerek, kemirilmiş mejaç’k’videri: kopuk, kopmuş, kaymış, heyelanlı mejaç’k’vidu: kopmak, kaymak, heyelan mejaxveri: kaykık, kopuk (toprak vb) mejaxvu: yüksek yerden aşağıya doğru yuvarlamak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak mejixu: yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek mejilu: aşmak, üzerinden aşmak, üzerinden geçmek mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek mejolapu: aşırtmak, üzerinden aşırtmak, üzerinden geçirtmek mejoxu: üzerinden kaymak, üzerinden dökmek mejot'k'oçu: yukarıya atmak, yukarıya savurmak mekosu: süpürmek, temizlemek mektebi: okul mek'axt(im)u: geçmek (karşıya geçmek, karşı tarafa geçmek) mek’alaperi: iyileşmiş, atlatmış (hastalığı atlatmış) mek’alapu: iyileşmek, hastalığı atlatmak mek’arberi: yok edilmiş, soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış

Page 125: ayazli tarihi

mek’arbinu: yok etmek, ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek mek’ardu: (nik’ardu) tenezzül etmek, kendine yeterli görmek, kendine layık görmek mek'aru: iyileşmek mek’idu: asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb) mek'iru: sarmak, bağlamak mek'vandu: dilenmek, istemek mek’vateri: kesik, kopuk, kesilmiş mek’vatu: kesmek mele: karşı meleni: karşıdaki meleni p’ici: karşı sahil, karşı yön meli: tilki melu: düşmek memskvaneri: güzelcene, yakışarak, usulüne uygun memskvanu: yakışmak, güzelleşmek mem3xveri: ekli, ilaveli mem3xvu: ilave etmek, eklemek, yama yapmak mencğoneri: gönderilmiş mencğonu: göndermek menceli: derman, güç, takat menceloba: kuvvetlilik, güçlülük menceluri: kuvvetlice, güçlüce menceloni: güçlü, kuvvetli, dermanlı mençxvareri: ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış mençxvaru: (ağzını burununu) kırmak, dağıtmak mendaxtimu: gitmek menda3'k'omila: gözetme menda3'k'omileri: gözeterek, bakarak, bakılmış menda3'k'omileri menda3'k'omileri: baka baka, bakına bakına mendi: ileri mendili: mendil mendoçkv(in)u: göndermek, canlı bir varlığı göndermek mendra: uzak mendrane: uzakta olan, uzaktaki, yabancı mendraneri: uzaktaki, uzaklaşmış mendrani: uzaktaki, uzak olan mendranoba: uzaklık mendraşen: uzaktan mendvalu: telkin etmek, gönül almak mendrik’eri: bükük, eğik mendrik'u: bükmek, bükülmek, eğmek mengaperi: benzer mengapinoba: benzerlik mengap(in)u: benze(t)mek ment'ru3eri: kopmuş (toprak) , heyelanmış, dizlerin üzerine çökmüş ment'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek menyaşdoloxe: yurtiçi menyaşgale: yurtdışı men3axeri: yapıştırılmış, yapışmış men3axu: yapıştırmak, yapışmak men3’u: tutuşturmak, tutuşmak merami: dert, meram merçeri: serili, serilmiş merçona: sergi merçu: sermek mergya: zerzevat, katık mesxi: ahıskalı meskireri: sönük, sünmüş meskiru: sönmek, söndürmek mestiku: parçalamak

Page 126: ayazli tarihi

mestveri: kopuk mestvinu: ıslık çalmak mestvu: kopmak meşaxt(im)u: içeriye doğru girmek meşakaçu: sıkışmak, sıkılmak, araya sıkışmak meşobğu: içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek meşobğeri: içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan meşoxunu: içeriye doğru tıkmak, içeriye doğru oturtmak, içeriye doğru sokmak, içeriye doğru var olmak meşolapu: bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek meşgale: eğlenti, zaman geçirme eylemi meşgalu: bir şeyle oylanma usuluyle zaman geçirmek meşvena: beklenti meşvenu: ummak, zannetmek, beklentide bulunmak metxozu: kovmak, ardından gitmek metkvale: deyiş, vecize, söylem met’a: den başka met'aksi: ipek met'aksiş skindina: ipek böceği met'ak'sişimunt'uri: ipek böceği met’k’oçeri: atılmış, bırakılmış, terkedilmiş met’k’oçu: atmak, savurlamak met’k’omilu: atmak, savurlamak met’k’omileri: atık, atılmış, savruk, savrulmuş met'k'va3eri: patlamış, çatlamış, patlatılmış, çatlatılmış met'k'va3u: patlamak, çatlamak mezdu: kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek vb) mezxep'i: mezhep mezmoneri: düşünceli mez’abuneri: hastalanmış, hastalığa yakalanmış, hastalığa tutulmuş me3ade: deneyici me3xank’eri: gagalanmış me3xank’u: gagalamak me3xont'u: sıçramak, zıplamak me3xot'u: ayıklamak (balık ayıklamak vb) me3igale: kancalı iğne me3igeri: saplamış, batırılmış me3igu: saplamak, batırmak me3’qvinu: def etmek, başından savmak me3’qvineri: def edilmiş me3’in3’u: asılmak, asılmak suretiyle kendine doğru çekmek (yukarıdan aşağıya doğru) me3’k’apura: geçim me3’k’eri: sökük, sökülmüş me3’k’u: sökmek mgara: ağıt, ağlayış, ağlama mgarineri: ağlayarak, ağlama haliyle mgarinace: ağlayıp sızlayan mgarineri mgarineri: ağlaya ağlağa, ağlaya sızlaya mgeri: kurt mgvana: gübre mgvaneri: etli butlu, şişmanlamış, tombullaşmış, gübreli mğiri: bulanık mğireri: bulanmış, bulanık mğiru: bulanmak mğorineri: böğürerek, bağırarak (hayvan) mğorinu: böğürmek, bağırmak (hayvan) mxirace: hırsız mxuci: omuz mxuciş meçamu: omuz vermek, yardım etmek, yardımlaşmak mi: kim

Page 127: ayazli tarihi

mi(e)pe: kimler mi(e)pek: kimler (ergatif) mi(e)pes: kimler(d)e) (datif) mi(e)peşen: kimlerden mik: kim (ergatif) minci: süzme minoba: var olma bilinci, kimlik bilinci, benlik, bilinç mipeşa: kimlere mirk'ani: mart mis: kim(d)e (datif) misa: sakin misia: misyon misixurma: hurma (kış hurması) mişa: kime mişen: kimden mitxanepe: kimseler mitxanepek: kimseler (ergatif) mitxanepes: kimseler(d)e (datif) mitxanepeşen: kimselerden mitxani: kimse, herhangi biri mitxanik: kimse (ergatif) mitxanis: herhangi birine, kimseye (datif) miti: kimse mitik: kimse (ergatif) mitis:kimseye, kimsede (datif) mitiskani: hiç kimse mitişa: kimseye mitişen: kimseden mja: süt mjaçxa: pazar günü mjari: ekşi mjoli: dut mjora: güneş mjvabu: toprak kurbağası mjvari: yeşil mjvaroni: yeşilli mkiri: un mkveri: öğütülmüş mkuri: topuk mk’idale: kurucu mk'oli: çekirge mk'olo: acı (biber vb) mk'ule: kısa mk'ule(no)ba: küçük boyluluk, ufak boylu olmak, kısalık mk’vatura: keskin, bilevli, kesici mk'yapu: erkek çakal moadgile: danışman moçodu: boşaltma(k), indirmek, aktarmak moçxant’eri: parlak, parlamış moçxant'u: parlamak moçxu: yıkamak, durulamak (bulaşık, sebze meyve vb) moçiteri: kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun) moçitu: kurtulmak, odun yarmak moçitoba/moçita: kurtuluş moç’k’va: başlangıç moç’k’vidu: çubuk veya değnekle vurmak, tokat atmak, vurmak (tokat atmak, çubukla vurmak) (moç’k’vidu: cisimle vurmak, vurmak, çarpmak, kuvvetlice vurmak, çubukla veya değnekle vurmak nek’na mot moç’k’vidup?/kapıyı neden çarpıyorsun?) (geçamu: vurmak

Page 128: ayazli tarihi

beres mo geçap/çocuğa vurma) (mojoç’k’vidu: vurmak, üzerine vurmak, planlayıp bir hedefe vurmak, cisimle vurmak bereşi cinikis mojoç’k’videren/çocuğun ensesine vurmuş) (go3’oç’k’vidu: vurmak, ön tarafından vurmak, tokat atmak nunk’us kogo3’oç’k’videren/yüzüne tokat atmış) (oxoç’k’odu: panik halde koşarak bir yere gitmek, panik halde bir yere koşmak, panik halde yarışma işlemi, bir şeyi yapmamak veya birşeyi yapmamak için inat etmek, yırtınıp durmak, debelenip durmak oxorcak koxoç’k’odu/kadın panik halde gitti/kadın inat etti berek koxoç’k’odu do mşkeşa va eşaxtu/çocuk inat etti, debelendi ve mşkeye çıkmadı) (ok’oç’k’odu: birbirinden kopmak, birbirinden çatlamak, birbirinden çatlayıvermek, inat etmek, birbirinden kıskanmak em puci şeni kok’oç’k’odes do ar xvala eya yeç’opes/o inek için inat ettiler ve sadece onu satın aldılar) (doloç’k’vidu: vurmak, üzerine bir cisimle vurmak 3’i3’ilas bigate kodoloç’k’vides do ordoşen doqviles/yılanın sırtına (beline) çubukla vurdular ve hemencecik öldürdüler) (yeç’k’vidu: koparmak, kurtulmak, aniden hiddetlenip tepki göstermek pucik tok’i yiç’k’videren/inek ipini koparmış berek yiç’k’vidu do nana muşis guxtu/çocuk hiddetlenip annesine karşı geldi) (golaç’k’vidu: bir cisimle vurmak, rastgele savurup (uzunca bir cisimle) vurmak, vurmak pucis xaşarite goloç’k’vides/inekle sırıkla vurdular) (meç’k’vidu: kopmak, kopuvermek, bitirmek, defetmek mundeşakis ğarğalap, dogibağun komeç’k’vidi/ne zaman kadar konuşuyorsun, yeter artık (yeter sana) bitir (sus)) modvalu: ayakkabı modvu: giymek, giyinmek mogapa: gelir, kazanç mogiberi: pişirilmiş, pişmiş mogibu: pişirmek, haşlamak moginz’oni: uzunca moginz’u: uzatmak mogzeri: tutuşturulmuş (odun) mogzu: yakmak, tutuşturmak (odun vb) moğaperi: getirttirilmiş moğapu: getirtmek moğu: götürmek, getirmek moqonu: canlı bir varlığı getirmek moxtanora: gelecek moxtima: geliş (geliş göstergesi) moxtimapa: geliş moxtimoba: gelişlik, gelmelik moxtimu: gelmek moxva: rastlantı, şans, uygun moxvaderi: rastlamış, rastgelmiş moxvadu: rastlamak, rastgelmek moilu: üzerini kaplamak, üzerine kaplanmak (bitki vb), üzerini veya üzerine örtmek (battaniye vb), içine girmek (yatakta yorganın içine girmek) mojadvalu: üzerine koymak, tek omuzuna koymak mojadvaleri: üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş mojomskide: artan mojonome: kaymak mojok’idu: sırtına almak, sırtlanmak, üzerine asmak mojok’ideri: sırtına almış vaziyette, asılı halde, asılmış mojvat’u: üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek mokteri: devrik, devirilmiş, aktarılmış moktu: devirmek, aktarmak mok’ideri: sırtına almış halde, sırtına almış vaziyette, sırtlanmış mok’idu : yüklemek, sırtlamak mok'irk'a: burgu

Page 129: ayazli tarihi

mok’itxeri: ziyaret edilmiş, hal hatır sorulmuş mok’itxa: ziyaret mok’itxale: ziyaret odası, salon mok'itxu: ziyaret etmek, hal hatır sormak mok’useri: inleyerek mok’useri mok’useri: inleye ineye mok'usu: inlemek moladgu: içine koymak, içine yerleştirmek moladumu: atmak (ağzından içeri atmak) moladvu: herhangi bir nesneyi kapalı bir yere atmak veya bırakmak molapu: örtmek, kamufle etmek molaşinu: tekrardan konuyu gündeme getirmek, tekrardan hatırlatmak, anmak moloxunale: hapishane moloxuneri: mahkum, hapsedilmiş moloxunk’oçi: mahkum moloxunu: hapsetmek, içeriye kapatmak, içeriye tıkmak, içeride var olmak (oturmak), içeri tıkmak (canlı birini içeri tıkamak) momaleri: getirilmiş momalu: getirmek mompinale: serme yeri, serilen yer mompineri: yere serilmiş, yere yayılmış, serilmiş mompinu: sermek, yere yaymak monç’elu: umurunda, umurumda olmak monç’els: umurunda monç’eri: yetişmiş, olgunlaşmış (meyve vb) monç'inoba: olgunlaşma zamanı, yaz monç'inora: yaz mevsimi monç’u: olgunlaşmak, yetişmek (meyve vb) monç'va: kuluçka monç’valu: tükürmek mongonu: niyetlenmek, aklına koymak, keyfi gelmek moni: boncuk monk'a: ağır monoğe: mor montxeri: çarpılmış montxu: vurmak, çarpmak, çarpma şekinde vurmak mont’k’ori: isiri otundan yapılmış yayla yatağı monzik'u: paçayı sıvamak, elbisenin kolllarını katlamak monz'inu: art(tır)mak, zamlamak monz'ineri: art(tırıl)mış, zamlanmış mop’ecura: eşyanın kalınları mop’ecu: katılaşmak, kalınlaşmak, katı şekilde morçi: filiz morçeri: filizlenmiş, filiz açmış mordale: gelişkin, yetişkin mordapu: yetiştir(t)mek, büyüttür(t)mek morda(pe)ri: büyütülmüş, büyüttürülmüş mordu: büyümek, büyütmek morgu: ekmek, dikmek morgapu: ektir(t)mek, diktir(t)mek mosa: ağ mosela: sahur moselaş yeselu: sahura kalkmak moseleri: kalkık moşağu: ayırmak, içerisinden seçmek, içerisinden seçip çıkarmak moşamu: içinden çıkarmak moşinapu: andırmak, yad ettirmek moşinu: anmak, yad etmek, tekrardan hatırlatmak moşletinu: kurtarmak, kurtulmak moşuxtu: içeriye doğru girmek (akıl vb), dellenmek

Page 130: ayazli tarihi

moşvacinale: dinlemme yeri, soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii moşvacinoni: dinlentili, dinlendiren moşvacu: dinlenmek, soluklanmak, nefes almak mot: neden mota: torun motali: yavru hayvan motitxoni: eşyanın ince türleri motveri: örtük motvu: örtmek motvaleri: örtülmüş, örtülü mot’axu: kırmak mot’axeri: kırık, kırılmış mot’aleri: isabet etmiş, isabet ettirilmiş mot'alu: sallamak, isabet ettirmek mot’iberi/mot’ibineri: ısıtılmış, ısınmış, kaynatılmış mot’ib(in)u/got’ibinu: kaynatmak (su vb sıvı), ısıtmak, ısınmak movaru: inkar etmek mozari: dişi yavru hayvan (inek) mozdu: sağmak, çekmek (giysi vb), geri çekmek mozinu: ölçmek mo3'qvu: barışmak mo3’ipxeri: süslenmiş, donatılmış (ev vb bina) mo3'ipxu: süslemek, donatmak (ev vb bina) mo3'ona: beğeni mo3'one: hayran mo3'on(d)oba: hayranlık mo3’ondu: beğenmek mpinale: sergi, kermes mpineri: serilmiş mpuleri: kamufle edilmiş, kamufle edilerek, saklanmış mp’oli: istanbul mraleri: üreyerek, türeyerek mralura: üreyen, türeyen mseli: sidik msicepuna: sarmaşıklık msici: sarmaşık msirida: sığırcık kuşu mskibu: değirmen mskva: güzel mskvanoba: güzellik mskveri: geyik msursu: eski insan msva: kanat mşkerepuna: orman güllüğü mşkeri: yaban gülü, orman gülü mşkirdoni: kırlangıç mşkironeri: aç mşkironoba: açlık mşkurinace: korkak mşumu: içici mşumoba: içicilik, bağımlı içicilik mtelixolo: herşey, tamamıyla mteli: hepsi, tamamı, bütün, büsbütün, herşey mtelm3udişişi: tamamen boşu boşuna, tamamen yalandan yere mtinale: hakikaten mtini: gerçek mtinoba: gerçeklik, realite mtiri: kayınpeder mtugi: fare mtuti: ayı

Page 131: ayazli tarihi

mtutişperi: ayı rengi mtutiluqu: ayıotu mtviri: kar mtvirora: kar vakti mtvirişburti: kartopu mt'eri: düşman mt'eroba: düşmanlık mt'i: bit mt’ioni: bitli mt'inale: kaçak mt’ineri: kaçkın, kaçmış mt'k'a: orman mt'k'a(lepuna): orman mt'k'ak'oçi: orman adamı, margal mitoloji karakteri mt’k’aşkotume: çulluk, orman tavuğu mt'k'o: karış, avuç mt'k'uri: yabani mt'ura: az kalsın mt’ut’a: köz mt’ut’oni: közlü mt'veri: köz, toz mt’verişperi: kül rengi mu: ne muçkvi: porsuk muç'o eşo: sanki, tıpkı muç'oşi: nasıl muxuxi: köstebek muxvalaminapu: isabet ettirtmek muxvalaminu: isabet ettirmek muk: kendisi (ergatif) muk’o: ne kadar, kaç muk’onoba/rak’ami: rakam, belirti muk'onari: ne kadar mumuleri: kendi kendine söylenerek munçkvi: kunduz mundes: ne zaman mundeşa: ne zamana (kadar) mundeşakis: ne zamana kadar mundeşen doni: ne zamandan beri, ne zamandır mundi: göt mundixomula: kuru götlü, aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam mundik'undoni: götü boklu, aşağılama hitap şekli munt'uri: meyva kurdu, kurtçuk, böcek munt'uriş geçamu: kurtçuğa bürünmek, çürümek muperi: ne biçim(de), ne gibi murgvali: yuvarlak muri: erkek arı muru3xi: yıldız mus: kendisine (datif) musafiri: misafir must'eşari: müsteşar muşebura: kendi kendine muşeni: n(e)için muşenida: sebebi ise muşenido: çünkü, sebebi, nedeni mutepe: kendileri mutepek: (ergatif) kendileri mutu: birşey mutuskani: hiçbirşey mutxani: nesne, birşey

Page 132: ayazli tarihi

muzik’a: müzik muzma: ne kadar mzaxali: akraba mzesku: karatavuk kuşu mzguci: kötü kadın mzguderi: bitkili mzik’eri: mikik, mikilmiş mzimale: ölçme işine yarayan, ölçme aleti mzoğare: tayfa mu3'u3'i: yavru fare m3xade: realite, gerçek m3xodari: sedir m3xuk’uburi: dereotu m3xuli: armut m3ika: biraz m3ika çkvaşi: biraz sonra, birazdan m3ikaş k'ule: birazdan m3kvit’ura: tavşan m3udela: yalancı m3udi: yalan m3udişişi: yalandan yere, boşuna, boşu boşuna m3udiş mok’idu: yalan yere suç atmak, yalan yere suç yüklemek, iftira etmek m3udiş otku: yalan söylemek m3udiş otkvapu: yalan söylet(tirt)mek m3’k’ili: sivri, ince m3’k’ili k’ik’iloni: sivri gagalı m3'k'iri: pire m3'k'o: karayemiş m3'k'upi: karanlık m3'ola: is, duman, soba borusunun veya dumanının isi m3'utxe: tuzlu

n na: şart son eki, bazı tamlamalarda kullanılan ön ek naaşani: altıda bir nacinu/nocinu: bastırmak, yüklenmek (kuvvet vermek) naçxovrani: dokuzda bir nafak'a: geçim kaynağı naqona: devam naxutali: beşte bir naxveri: yıkanmış nak’limeri: bulaşmış nak'limu: bulaşmak (hastalık bulaşmak) nak'otxani: birkaç namk’ele: hangi tarafa, hangi yöne namk’elendo: hangi tarafdan namtini: bazen, bazıkere, bazı namu: hangisi namus: hangisin(d)e (datif) namuşa: hangisine namutxani: hangisi, herhangi bir şey nana: anne nanç'inerot: yaklaşık, tahmini olarak nanadixa: anakara nananena: anadil nanaş’ant’işi: üvey anne nandidi: büyükanne, nine nandobadona: anavatan nandoguroni: anaokul naotxani: dörtte bir naovrani: sekizde bir

Page 133: ayazli tarihi

nantxeri: çarpmış, değmiş nantxu: çarpmak, değmek narği: dert narğoni: dertli nasumani: üçte bir naşkvinu: bırakmak, azat etmek, özgür kılmak, salıvermek, terk etmek naşkvitani: yedide bir navitani: onda bir naziri: bakan na3iaonaluri xe3ela: hakimiyeyi milliye na3ionaluri: milli, ulusal na3ionalurot: ulusal olarak, ulusal şekilde na3’ile: parça ncaxeri: ses getirerek vurulmuş, ses getirerek dövülmüş, ses getirerek yoğurulmuş nciri: uyku ncirişguda: uyku küpü, çok fazla uyuyan, uyku bağımlısı nçaxeri: çalkalanmış nçamina: kaşıntı nçamineri: kaşınarak, kaşınmış, kaşınma haliyle nç’operi: yakalanmış, tutsak edilmiş ndri3’eri: işi ağırdan alarak, uyku sonrası gerilerek ndri3’eri ndri3’eri: gerile gerile, kasıla kasıla, zorla zorla, istemeye istemeye nduraloba: sağırlık neferi: bir tür atmaca avlama yapılandırması nek’na: kapı nena: dil, söz, kelam nenaçkina: gramer, dilbilgisi nenapuna: sözlük nenaş gamaqopinapu/gamaqominapu: söylenti çıkarttır(t)mak nenaş gamaqopu/gamaqominu: söylenti çıkartmak nenaşgektira/cuğabi: cevap nenaşgektiru/ cuğabiş meçamu: cevap vermek nergi: fide nergona: fidelik nez’i: ceviz, ceviz ağacı ngrimoneri: yuvarlanarak, yuvarlama haliyle niğabi: kalıp nik'aleri: türleme haliyle nik'ardinu: beğenmemek, burun kıvırmak, hafife almak nisa: gelin nisağa: bir kadının erkek kardeşinin hanımı nisanoba: gelinlik niza: tartışma, münakaşa nk’ileri: kapalı, kapatılmış nobargene: yaşam yeri, yerleşim yeri nobargeneşsva: yerleşim mevkii, yerleşim yeri nobargeri: yerleşmiş, mesken edinmiş nobu(nu): yüksek bir yerde asılı durmak (amobu/amobinu: içeride olmak, içeride durmak, yukarıda asılı olmak, yukarıda durmak, asılı olmak, asılı durmak odas dolokunepe amobun/odada elbislere asılı) (gamobu/gamobinu: dışarıya doğru asılı halde olmak (elbise, göbek vb) dolokunepe gale gamobun/elbiseler dışarıda asılı) (gobu: dökmek 3’k’ari gelamibi (gemibi)/bana su dök 3’k’ariş gobu va giçkini?/su dökmeyi bilmiyor musun?) (gelabu/gelobinu: dökmek (ele vb), eşyaları sıcak suya veya deterjanlı suya batırmak, sıcak veya deterjanlı suyla durulamak) dolokunepe gelubines/eşyaları sıcak suya bastırdılar/eşyaları duruldılar) (gejobu/gejobinu: üzerinde asılı halde mevcut olmak, bir kapa sıcak su ilave etmek

Page 134: ayazli tarihi

k’uk’umas 3’k’ari kogejobi/güğüme su ilave et) (dolobinu/dolobu: doldurmak, bardağa su doldurmak, kaba su doldurmak, kuyuya su doldurmak, kaba su dökmek k’uk’umas 3’k’ari kodolubi/güğüme su doldur) (ejobinu/ejobu: üzerine dökmek, üzerine su ilave tmek (su vb sıvı) ç’uk’is 3’k’ari ejubi/kazana su ilave et) (go3’obinu/go3’obu: ön tarafta üzerinde mevcut olmak, yukarıda üzerinde asılı halde mevcut olmak oxorcas ek’o didi buz’i mu go3’obut’u eşo/kadında o ne büyük meme vardı öyle gidelik ncaşi dudis go3’obun/meyva toplama sepeti ağacın zirvesinde asılı (mojobu: üzerine dökmek, üstüne dökmek, üzerine mevcut olmak, üstünde mevcut olmak ğoberis masari mojobun/çeperin üstünde kazık mevcut (var) berepek dolokunepe oncireş jin komojobğerenan/çocuklar elbiseleri yatağın üstüne atmışlar (yaymışlar)) (meşobu: kapalı yere dökmek, araya dökmek ğormas 3’k’ari komeşobi/deliğe su dök) noç'are: yazı, tabela noç’u/naç’u: acımak, içi gitmek noçkinu: musallat olmak, ısrar etmek, üstelemek, bela olmak, bela aramak noderi: imece nodgitu: karşı durmak, diklenmek, girişmek nodvinu: tutuşturmak, yakmak (ışık, lamba, sigara vb) noğa: çarşı, merkez, şehir noğame: damat adayı, damat (nişanlılık sürecindeki) noğamisa: gelin adayı noğira: hedef, amaç, gaye noğiru: işaret etmek, parmak göstermek noğuri: şehirli noqonu: devam ettirmek, devam etmek, arkasından gitmek noxanç'k'ule: odun kırıntısı noxant'e: tablo noxap’ule: odun kırıntısı noxmare: demirbaş, kullanılmış noxokte: karışım, alaşım noxondoba: dayanıklılık noxondu: sabretmek, dayanmak noxurapu: rest çekmek, defetmek, kovmak nokterisa: kuma noktira: takas, trampa noktu: bürünmek nok'ate: mahsup nok’i: iplik nok’limu: bulaşmak nok’uçxeni: ayak izi nok’u3xinu: dikkat çekmek, uyarmak nok’u3xinoba: farkına varmak nok'vate: indirim, makas nomera: numara nomxvacu: omuz vermek, destek vermek noseri: akıllı nosi: akıl nosiş gedumu/nosiş meçamu: akıl koymak, akıl vermek noşiş koxodvu: aklını yitirmek nosiş meçamu: akıl vermek nosiş oguru: akıl öğretmek, yol yordam göstermek nosiş omt’inu: çıldırmak, aklını yitirmek nosiş o3xont’inu: aklını yitirmek, delirmek nosişi oqopinu: akıllı olmak noskidale: yaşam yeri, yerleşim yeri noşkeri: kömür

Page 135: ayazli tarihi

nostoni: lezzet, tat noşiş gamaqonu: aklını çıkartmak noşkeri: aşırı yanık, kömür noşkvidapu: boğdurtmak noşkvidu: boğmak notkvame: deyiş, vecize no3xe: borç, ödünç no3xu: borç almak, borç vermek, adak adamak no3in3xale: ince ince odun parçaları no3in3xolu: odunu incecik parçalara ayırmak no3'ile: mahsul nt’k’aberi: istif edilmiş nt’rineri: sığdırılmış nufok’useri: odaklanmış halde nufok’usu: odaklanmak nunk’u: surat, ağız, yüz nzik'eri: sıyırılmış (gömlek vb), ezilmiş büzülmüş

o obadgalu: debelenmek obadu: doğmak, yaşlanmak (bay) obaxu: dövmek, dayat atmak obalan3u: dengelemek, dengeye oturtmak obandalu: sendelemek, tökezlemek obandaru: bayrak şeklini almak obangu: davul vb nesnelere vurarak ses çıkartmak obarbalu: yüksek sesle anlamsız saçma sapan konuşmak obardu: mısır sapı yığını yığma obargu: yerleşmek, konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb) obaru: esmek (rüzgar vb), şişirmek, şişmek obaz'gu: dayamak (destek vermek), basmak (elle bastırmak), bastırmak obecğu: yüksek sesle iğreti bir şekilde bağırmak, nara atmak obelu: bellemek obergu: çapalamak, kazma ile kazımak obğe: yuva obğu: dökmek, serpmek (amobğu: içine atmak, içine doldurmak guguliş tipi bagenis komobğes/guguli otunu mereğe doldurdular) (gamabğu: dışarı dökmek, dışarı atmak dişk’a gale kogamobği/odunu dışarı at (dök)) (gobğu: dökmek çayis gyubre kogubğes/çaya gübre döktüler) (gelabğu/gelobğu: biryere veya yan tarafa dökmek, bir şeyin üzerine dökmek (odun vb) kinaris txiri kogelobğes/kenara fındığı attılar (döktüler)) (goşobğu: dağıtmak let’a mo goşobğup!/toprağı dağıtma!) (gejobğu: üzerine dökmek, tekrardan bir kat daha dökmek gelaxunonis dişka kogejobğerenan/oturağın üzerine odun sermişler (atmışlar/dizmişler) çonçis kogejobğerenan/kuru yaprakların üzerine atmışlar (sermişler)) (dobğu: dökmek punçxa dobğeri dobğeri mo gulur/ekmek kırıntısı döke döke gezme) (ejobğu: üzerine ilave etmek txiris ejobğerenan/fındığın üzerine atmışlar) (keşobğu: yukarıya doğru çıkarmak, kapalı bir yerden çıkartıp bir tarafa aktarmak mskibuş ğurnis keşobğerenan/değirmen taşının oluğuna doldurmuşlar) (meşobğu: kapalı veya gizli bir yere doldurmak mtugik seriş gverdis xut’ulas txiri komeşobğeren/fare gece yarısında deliğe fındık doldurmuş) (elobğu: yandan biriktirmek, paralel istikamette biriktirmek, doldurmak, bir kenara biriktirmek bir kenara doldurmak, bir kenara atmak berepek kinaris k’vanç’alape kelobğerenan/çocuklar kenara çakıl taşlarını biriktirmişler)

Page 136: ayazli tarihi

(e3’obğu: ilave ederek doldurmak (ateş), altına dökmek altına sermek, altına doldurmak, kapalı bir yerin altına biriktirmek balk’oniş tude dişka e3’obğerenan/balkonun altına odun dizmişler (biriktirmişler) daçxiris dişka mo e3’ubğap/ateşe odun ilave etme) (go3’obğu: önüne doğru sermek, önüne doğru vermek (inek vb), önüne doğru dökmek, önüne doğru ilave etmek txiri p3xunupt’işi arçkva xolo go3’omibğes/fındık ayıklarken tekrar önüme ilave ettiler) (mebğu/nobğu: ince ince sebzeler için tohum ekmek, dökmek, üzerine aktarmak, üzerine dökmek, bir yerden başka bir yere aktarmak mo memobğap/üzerime dökme ç’k’emi konobğes/tohum ektiler) (mok’obğu: arka tarafa dökmek, arka tarafa biriktirmek dişka oxorişi k’ap’ulaşk’ele komok’ubğes/arka tarafa biriktirdiler (getirdiler)) (ok’obğu: herhangi bir açık arazide biriktirmek, herhangi bir yerde biriktirmek, herhangi bir yerde biraraya getirmek, biraraya getirmek, biriktirmek ont’ules tipi kok’obğes/ otu tarlada biraraya getirdiler (topladılar)) obiru: türkü söylemek, şarkı söylemek obişxa: cuma oblez'gu: midesi bulanmak, midesi ekşimek obodale: meşgale, vakit geçirme yeri obodu: uğraşmak, oyala(n)mak, zaman geçirmek obağu: yetmek, yetinmek obonale: hamam obonu: banyo yapmak, yıkamak (canlıyı yıkamak), yıkanmak, banyo olmak obonz'olu: bolca tüylemek, bolca tüylü olmak obri3’u: yırtmak, parçalamak obundğolu: tüylemek, tüylenmek, yolmak obundğulu: saldırma suretiyle bir kimsenin saçını başını dağıtmak oburğu: küflenmek oburu: yama yapmak, yamalamak obutu: uyuşuk olmak, uyuşuklaşmak obuzalu: yürümek (karınca, böcek vb hayvanların yürümesi) obuz’g(in)u: uyuşmak, buruşmak obu3xu: tırmakla tarla vb şeyleri düzeltmek, tırmıklamak, tırnaklamak ocacgu: ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, gereksiz yere ses çıkarmak, gereksiz yere konuşmak, cac cac ses çıkarmak (sesteş) ocera: inanç oceru: inanmak, iman etmek ocaği: ocak ocgialu: uğultu çıkarmak, çağlamak, dere, ırmak, nehir vb akışı veya akarken çıkardığı gürültü, gürültü (sesteş) ocginu: yenmek, zafer kazanmak ocğat'u: göze hoş gelmeden ışıldamak, cırtlak renkte olmak ocoxinapu: seslendirtmek, çağırttırmak ocox(in)u: seslenmek, çağırmak (amacoxinu: yukarı doğru seslenmek, yukarı doğru çağırmak emtumani amucoxi/yukarı tarafa doğru (ona) seslen) (gamacoxinu: aşağıya doğru seslenmek, aşağı doğru çağırmak gemtumani gamucoxi/yukarı doğru (ona) seslen) (gelacoxinu: aşağıya doğru seslenmek gemtumani gelavucoxi/aşağı doğru (ona) seslendim) (eşacoxinu: yukarı doğru seslenmek emtumani eşavucoxi/yukarıya seslendim) (elacoxinu: aşağı doğru seslenmek gemtumani elavucoxi/aşağıya doğru (ona) seslendim) (e3’acoxinu:bir şeyin altından veya alt tarafından yukarıya doğru seslenmek, yukarı mevkideki üst bir yere seslenmek ç’eris gexet’uşi e3’avucoxi/o çatıdayken ona seslendim) (mok’ocoxinu: arkasına seslenmek, yüzüne doğru sertçe konuşmak melendo kamuk’ucoxi/karşı taraftan seslen

Page 137: ayazli tarihi

nena mok’omicoxup/yüzüme sertçe konuşma) (ok’ocoxinu: karşıdan karşıya veya karşılıklı seslenmek, karşıdan karşıya çağırmak, karşılıklı teyitleşmek, karşılıklı sözleşmek mşkeşa kok’ovicoxit/ mşkede buluşmak üzere teyitleştik) ocok'oçi: dağadamı, margal mitoloji karakteri ocund(in)u: öpmek, öpüşmek oc(vin)u: otlamak, otlatmak oçaçxalu: çağlamak, çağıldamak (sesteş) oçaçku: ince ince doğramak, ince ince parçalara ayırmak, saçmalamak, çaç çaç ses çıkarmak oçalamuru: gözü yaşarmak oçalişu: çalışmak oçxant'u: parlamak, ışıldamak oçanu: meyve vermek, mevcut olmak (meyvenin dalında mevcut olması) (amaçanu: (cansız) alt mevkide mevcut olmak (meyve vb) , alt kesimde mevcut olmak (meyve vb) muperi mskva m3xuli amaçans/ne güzel armut var (dalında)) (gamaçanu: (cansız) uzak yerde mevcut olmak, yukarıda mevcut olmak (meyve vb) dudis m3xuli gamaçans/yukarıda (ağacın zirvesinde) armut mevcut) (goçanu: (cansız) meyvenin mevcut olması, meyvenin yeyişmesi mç’ipe mç’ipe txirepe koguiçanu/ufak ufak fındıklar yeyişti (dalında mevcut oldu)) (gelaçanu: (cansız) dalında mevcut olmak (meyve vb) txiri qapes kogeliçaneren/fındık dalında mevcut olmuş (dalında yetişmiş)) (doloçanu: (cansız) derin bir yerde mevcut olmak (ot vb), batırmak, saplamak (ot vb) oxoriş tude daz’ik’andğo doloçanu/evin altında böğürtlen yetişmiş) (eşaçanu: (cansız) arasında mevcut olmak, ortasında mevcut olmak, mevcut omak, açmak (çiçek vb), sürümlemek (ot, yaprak vb) pukirepe keşiçaneren/çiçekler açmış) (elaçamu: yandan ilavelenmek, yanan mevcut omak (meyve vb), bela olmak, rahatsız etmek tipi eliçaneren/ot türemiş beres mo elaçap, raxati naçkvi (koxuşkvi)/çocuğu rahatsız etme, rahat bırak) (golaçanu: yandan mevcut olmak, paralel istikamette mevcut olmak (ot vb), filizlenmek (çay vb)) çayepe kogeliçaneren/çaylar filizlenmiş (yetişmiş)) (goşaçanu: mevcut olmak, açmak, sürülmemek, seyrek seyrek şekilde mevcut omak (ot vb) em muperi mskva pukirepe goşiçaneren eşo/o ne güzel çiçekler açmış öyle çayepe eşo aşo goşaçans/çaylar ara ara (seyrek seyrek) mevcut) (meçanu: mevcut olmak (meyve vb) qas m3xuli meçans/dalda armut mevcut) (meşaçanu: (cansız) arada örtülü veya kamufleli bir yera mevcut olmak (ot vb), ara ara seyrek çekilde mevcut olmak daz’epunaş doloxe k’andğope meşaçans/dikenliğin içinde böğürtlenler mevcut ğalis burği meşaçans/derede burği bitkisi mevcut) (moçanu: ayakkabıyı giyinmek, yerde veya alt mevkide mevcut olmak modvalu komoiçani/ayakkabıyı giyin) (mok’oçanu: yandan mevcut olmak, arkadan mevcut olmak (meyve vb) k’ap’ulaşk’elen gyuli komok’oçaneren/arka tarafta gul yeyişmiş (mevcut olmuş)) (mojoçanu: üzerinde mevcut olmak (ot vb), örtmek (kapak vb) pot’lik’as k’apaği komojoçani/şişeye kapağı tak) (ok’oçanu: yan yana mevcut olmak, beraber şekilde mevcut olmak (ot vb) gyulepe ok’oiçanerenan/gülleri üzerine takmışlar (yakasına vb)) oçxap’alu: su sıçratmak, sıçratmak, suyun içinde su sıçratma haliyle yüzmek vb oçxap’u: sıçratmak oçxnonapu: rahmetli etmek, rahmetli olmak oçxrialu: gürüldemek (su vb sıvı) oçxu: yıkamak (bulaşık, sebze meyve vb) (gamaçxu: yıkamak oxori kogamçxes/evi yıkadılar) (gyoçxu: yıkamak xe mo gyoçxap/elini yıkama) (gelaçxu: aşağıya doğru yıkamak merdiveni kogelaçxi/merdiveni yıka)

Page 138: ayazli tarihi

(ge3’açxu: ön tarafı yıkamak (su vb sıvı ile) oxoriş 3’oxle koge3’açxerenan/evin önünü yıkamışlar) (dolobunu: musallat olmak, bela olmak oç’aruşi kodolomabonu/yazı yazılması gereken şeyden ötürü belaya kaldım/ona yazı yazma işiyle belaya kaldım) oçxvinu: durulamak oçiçk(an)u: yumuşamak oçiçu: güvelemek, güvelenmek oçildre: kuzey oçildr(on)uri: kuzeyli oçilu: evlenmek (bay) oçiluşi: evlenmekle alakalı, evlenmesi gereken oçinçolu: tahta vb maddelerin güvelenip eskimesi veya çürümesi oçinadu: tembih etmek oçinu: tanımak oçitapu: yardırtmak oçitu: yarmak (odun vb), uzun uzun parçalara ayırmak oçkinu: bilmek, yer seçmek, kendine ayırmak, tahsis etmek, sanmak, zannetmek oçkv(in)u: yollamak, göndermek (canlı varlığı göndermek) (amoçku: içeri göndermek, içeri almak, içeri sokmak puci doloxe mo amoçkumer/ineği içeriye alma/ineği gönderme (sokma)) (gamoçku: dışarı çıkarmak, dışarı almak, dışarı göndermek geni gale kogamoçkvi/danayı dışarıya çıkart) (goçku: göndermek, gezdirmek berepe goçkvi/çocukları gezdir mangana gogaçkveni?/araba kullanabilir misin?) (geloçku: aşağıya doğru indirmek, aşağıya doğru göndermek berepe gemtumani gelovoçkvi/çocukları aşağıya doğru gönderdim) (doloçk(v)u: derin bir yere sokmak, derin bir yere indirmek, derin bir yere göndermek, kapalı bir yere indirmek, kapalı bir yere göndermek, kapalı bir yere sokmak bere ğalis kodoloçkves/çocuğu dereye indirdiler (soktular)) (eloçk(v)u: yukarıdan göndermek, yukarıya göndermek bere jilendo keloçkves/çocuğu yukarıya gönderdiler) (mok’oçk(v)u: yan taraftan göndermek, yan taraftan getirmek bere komok’oçkveren/çocuğu göndermiş) (keşoçk(v)u: yukarıya doğru çıkartmak, yukarıya doğru göndermek bere jile mot keşoçkvi/çocuğu yukarıya niye gönderdin bere cas mot keşoçkvi/çocuğu ağaca niye çıkarttın) oçod(in)u: bitmek, bitirmek oçu: korumak oçuçunu: ılıklamak, ılıklaşmak oçumu: beklemek, kollamak oçunçolu: ufalamak oçvala: bekleyiş oçvale: bekleme yeri, durak oçvalu: beklemek oçvapu: bekletmek oçvu: beklemek, korumak oç'abu: yapışmak (sıvının yapışması), musallat olmak ve/veya olunmak oç’aç’u: ezilmek, ezilmek büzülmek, ezilip büzülmek oç'anç'axu: balçıkla(n)mak, çamurla(n)mak oç'and(in)u: müzik çalmak, müzik vb yayını yapmak oç'angu: tırnak ve/veya pençe atmak oç’aru: yazmak oç’qip’u: ayaklarıyla ezmek veya ayak topuklarıyla ezmek, çise yağması, çiselemek oç’xak’u/oçxik’u: ezilmek, arasına kalıp ezilmek, ezilip büzülmek oç'ik'ç'ik'u: cikciklemek oç’ik’onu: yolup parçalamak oç'inaxu: çiğnemek (ayakla), ezmek (ayakla) oç’inç’qvalu: gıdımlamak

Page 139: ayazli tarihi

oç’irt’olu: sessizce konuşmak, kulağa fısıldamak oç'iru: lazım olmak oç’işu: arkasından koşmak, ardından kovalamak oç'it'anu: küçülmek, küçültmek oç’k’adu: çakmak (tahta vb) oç’k’ap’u: su sıçratmak, su sıçratmak, deniz suyunun taş veya kayalara çarpması (dalganın kayalara vurması ile oluşan su çarpması veya sıçraması vb) oç’k’iralu: gıcırdamak oç’k’irapu: doğratmak, doğratırmak, kestirmek, kestirtmek oç’k’iru: doğramak, biçmek, kesmek, yoğurdun mayalanması vb yoğurt olma süreci oç’k’omale: yiyecek, katık, besin oç’k’omu: yemek yemek oç'opinale: av yeri, av diyarı, tutma yeri, av sahası oç'opu: yakalamak, tutuklamak oç’u: yakmak, tutuşturmak oç'umare: sabah, sabak vakti oç’utura: evin dış tarafındaki merdiven eşiği oda: oda oç'vinu: kavurmak, kızdırmak (yağ vb) odagu: musallat olmak, illetlenmek, ince ince kesmek, ince ince doğramak, ince ince kesmek suretiyle dağıtmak odelu: delirmek oderdu: dertlenmek odgu: birisine aşırı derecede palavra atmak, kurmak, koymak (gamodgu: aşağıya doğru gitmek, aşağıya doğru durmak, yola koyulmak gamadgin do nulun/ayaklanmış gidiyor (yola koyulmuş)) (ge3’adgu: arka tarafından basmak, basmak (ayak vb) k’uçxes mo ge3’amdgir/ayağıma basma) (geşadgu: araya koymak, içine koymak (soba vb) peşkos tencere kogeşadgi/sobaya tencere koy) (gejadgu: üzerine koymak, üzerin(d)e durmak k’uçxes mo gejamdgir/ayağımın üstünde durma) (dodgu: kurmak, koymak saat’i dodges/saati kurdular) (dodginu: durdurmak gzas kagexti do ar mangana kododginu/yola in ve bir araba durdur) (dolodgu: içeriye veya kapalı mekana koymak, içeriye veya kapalı bir mekana bırakmak, dik vaziyette koymak ç’uvalis peşkos bezepe kodolodgu/çuvalın (içine) soba bezlerini koydu) (dodvu: koymak oğmale tude kododvi/yükü yere koy) (ejodvu: üzerin(d)e koymak peşkoş jin tencere kogejodverenan/sobanın üstüne tencere koymuşlar) (eşadgu: araya koymak, araya doldurmak peşkos dişka eşadgerenan/sobaya odun sokmuşlar) (meşadgu: araya koymak, içine koymak taros k’avanozi komeşadgi/kilere (taroya) kavanoz koy) (eladgu: yandan koymak, yanına koymak troni kinaris keladgi/sandalyeyi kenara k oy) (e3’adgu: altına koymak, altına dur(dur)mak, örtülü bir şeyin altına bırakmak bageniş tude t’ik’ina e3’adges/mereğin altına sepet koydular) (goladgu: yandan koymak, yandan dur(dur)mak troni kogoladgi/sandalyeyi koy) (goşadvu: araya koymak, araya sokmak, araya geçirmek, durdurmak lemşis nok’epe goşamidgi/iğneye ip sok/ iğneye ip geçir/ iğneye ip tak/iğneye benim için ip tak ofut’es troni kogoadgu/tarlaya sandalye soktu/sandalyeyi tarlaya soktu) (go3’adgu: önünde durmak, altına koymak, altına ilave etmek parças tude parça go3’amidgi/ parçanın altına parça ilav et benim için 3’oxle mo go3’amidgir/önümde durma pucis xomula guguliş go3’udges mara va nik’ardu/ineğin önüne kuru guguli otu koydular fakat

Page 140: ayazli tarihi

beğenmedi) (medgu: koymak, ilave etmek, eklemek, yama yapmak parças konudgi/parçaya yama yap) (meşadgu: içine koymak k’van3a xaros meşadgi/su testisini dolaba koy) (mejodgu/mejodvu: üzerine koymak, üzerine katmak (para vb), üzerine ilave etmek oktis kva komejodgi/dönemece taş koy da çkimis para ejovudvii do dolokunu yeç’opu/kız kardeşime para kattım ve elbise aldı) (moladvu (cansız)/moloxonu: kapalı bir yere koymak, kapalı bir yere bırakmak, kapalı bir yere hapsetmek, esir etmek moloxunales komolodves (komoloxunues)/(onu) hapishaneye attılar) (mok’adgu/mok’odgitu: yandan durmak, arkadan koymak, arkadan durmak, arkadan ilave etmek mo mokamidgi(tu)r, ar m3ika kelanç’i/önümde durma az biraz çekil kenara) (ok’odgu: biribirine ek yapmak, birbirine yakınlaştırma, karşılıklı yüzleştirmek quci ok’odges do ğarğalapan/kulaklarını birbirine yakınlaştırdılar ve konuşuşuyorlar çayiş bezişk’ala kok’odges/çay bezinin yanında bir araya getirdiler) odidanu: çoğalmak, büyümek odude: veri, done, kaynak oduzanu: düzlemek, düzeltmek odvinu: tutuşturmak, tutuşturmak, yakmak (lamba, sigara, ışık vb) ofarfalu: alevlenmek (ateşin sert bir şekilde ses çıkararak parlaması vb) ofilu: dilimlemek ofi3ialuri: resmi ofi3ialuroba: resmiyetçilik ofloru: bitki örtüsüne bürünmek ogagu: karşılaşmak ogargu: yaramak, faideli olmak ogibu: pişirmek ogigant'u: dev olmak, dev gibi olmak oglicu: sıvazlamak (avuç vb) oginz’anu: uzamak ogoru: aramak ognapa: duyuru, ilan ognapu: duyurtmak ognu: duymak ogricu/ogrişu: temizlemek, paspaslamak (döşeme vb tahtaları bezle temizleme işlemi) ogri(mo)nu: yuvarlamak ogulu: gezmek, dolaşmak, etraflıca çevirmek, karşı durmak, diklenmek ogumu: çepeçevre etraflıca çapalamak, seyreltmek (mısır vb), dolaştırmak oguru: öğrenmek, öğretmek ogvap’u: birbirine geçmek, sarmaş dolaş olmak (ip vb), birbirine dolanmak ogverdu: yarı hale getirmek, yarımlamak ogyagu: alışmak ogyare: yemekhane, yemek vakti ogzala: tutuşturulan, tutuşturma işine yarayan, gitme işine yarayan ogzalu: yollanmak, gitmek ogzu: yakmak, tutuşturmak oğabu: kalıp şeklini almak, kalıba bürünmek oğaminu: hazımsızlık (balık vb yedikten sonra) oğapu: getirtmek, götürtmek, renk değiştirmek oğarğalu: konuşmak oğaribu: mağdur olmak, garipleşmek, garip olmak oğaru: çizmek, rastgele çizmek, karalamak oğerdinu: kandırmak, aldatmak oğinde: engel oğindu: engellemek, alı koymak, mani olmak oğirğolu: ellemek (eşya vb nesneleri ellemek) oğirsu: değerle(n)mek, kıymetle(n)mek oğiru: hırlamak

Page 141: ayazli tarihi

oğmale: yük oğmalu: götürmek, taşımak oğmaluşi: götürülecek, götürme ile alakalı, götürülmesi gereken, getirilmesi gereken, yük oğnosu: akıllanmak, aklı yerine gelmek oğobu: çitle çevirmek, etrafını çevirmek, çembere almak oğoderi: edilmiş, davranılmış oğodoba: davranış, hal, durum oğodu: davranmak, etmek oğu: götürmek, getirmek (amağu: (cansız) içeri almak, içeri götürmek, içeri getirmek dişka kamiği/odun getir/odunu içeri al tipi bak’is amiği/otu ahıra al) (gamağu: (cansız) dışarı almak, dışarı çıkarmak, dışarı getirmek, dışarı götürmek odaşen dişka gamiğerenan/odadan odun çıkarmışlar dolokunepe gale kamiği/eşyaları dışarıı çıkart) (goğu: (cansız) çepeçevre çevirmek, çepeçevre çevrelemek, etrafını çevirmek ont’uleşi luqu koguğes/tarladaki lahanayı çepeçevre sarmışlar (etrafını sarmışlar) luqus koguğes/lahananın etrafını çevirdiler/lahanayı çevirdiler) (gelağu: (cansız) aşağıya indirmek, aşağıya taşımak oğmale kogelaviği/ yük indirdim/aşağıya doğru yük taşıdım gyari kogeliği/yemek indir) (keşağu: yukarı çıkarmak, yukarı almak, yukarı götürmek, yukarı getirmek dişka emtumani keşaviği/odunu yukarı doğru çıkardım oç’k’omale keşiği/yemek çıkar (yukarı çıkar () (gejadgu: (cansız) üzerine koymak, üzerine almak, üzerine koymak sobas k’uk’uma kogejadgi/sobanın üzerine güğümü koy) (doloğu: çukur bir yere indirmek, dip bir yere indirmek, dip bir yere sokmak, derin veya kuyu bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb) k’uyis xe kodoloviği/kuyuya elimi indirdim (soktum) xe mo doloğap/elini sokma) (eşağu: (cansız) aşağıdan yukarıya doğru çıkarmak mgvana muepeten na eşaviği ar kogiçkit’ik’on!/gübreyi ne zorlukla yukarıya çıkardığımı bir bilseydin! dişka keşiği/odunu çıkar (odunu yukarı)) (elağu: (cansız) yukarıya çıkarmak, yukarıya götürmek, yukarıya getirmek e k’ulani, oğmale keşiği/e kızım, yükü çıkar(ıver) arguni keliği/baltayı yukarı çıkar) (goşağu: (cansız) arasından seçmek, ortasından çıkarmak, ortasından seçmek, arasından seçip çıkarmak, arasından seçip ayıklamak (ot vb) lazut’iş doloxe tipi kogoşiğes/mısırın içinde(ki) otu çıkardılar (temizlediler/seçtiler) tipi goşiğes/otu seçip çıkardılar (ayıkladılar)) (go3’ağu: almak (para almak, borç para almak vb), geri almak, önünden almak andğa osmanişen para kogo3’avuği /bugün osmandan para aldım/ bugün osmandan ödünç para aldım) (onağu/gonağu/gomağu: engel olmak, mani olmak, ayak altına dolanıp bela olmak, musallat olmak ey gidi bere mo gomağer/ey gidi çocuk bana ayak bağı olma/ey gidi çocuk başıma bela olma k’uçxes mo gomağer/ayak altında dolaşma/ayağıma dolanma) (moğu: getirmek 3’k’ari komomiği/bana su getir) (mejoxu: yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak, rampa bir yerden dökmek, rampa bir yerden itelemek dişka komejoxves/odunu yuvarladılar) (mok’ağu: arka tarafa veya başka tarafa aktarmak, arka tarafa veya başka bir yere getirmek (götürmek), güneşin batması oxoriş 3’ale leta mok’uğes/evin altına toprak taşıdılar mjorak komok’uğu/güneş battı) (moşağu: arasından/aradan çıkarmak, aradan seçip çıkarmak dişka moşağuşi miğunan/çıkartmamız gereken odun(lar) var/odun çıkartma işimiz var) (mojoxu: yık(ıl)mak (ev vb), yüksek bir yerden yuvarlanmak, bayır bir yerden yuvarlanmak, rampa bir yerden yuvarlamak veya dökmek, rampa bir yerden itelemek, yıkılmak

Page 142: ayazli tarihi

oxori mojixveren/ev yıkılmış) (ok’oğu: biraraya getirmek, biriktirmek geç’areri kok’oğes/para biriktirdiler) oğulu: yanlaşmak oğuminu: sızmak oğurapu: öldürtmek oğuru: ölmek oğvanç’u: makasla veya kesici bir aletle kağıt vb nesneyi kesme suretiyle ince ince parçalara ayırmak oğvaru: olukla(ş)mak (su vb) oqazu: yontmak, sivirileştirmek (ağaç vb) oqinoba: soğukluk, soğuk vakti, soğuk zamanı oqinoreri: donuk, mat, soğuk (soğuk halde), soğumuş oqinu: üşümek, soğumak, soğuklaşmak oqiru: ötmek (horoz vb kanatlı hayvanların ötmesi) oqomeqonu: zincirleme, zincirleme kaza oqomeqonuş k’eza: zincirleme kaza oqominu: kurak olmak, kuraklaşmak oqond(in)u: beklemek, oyalanmak, gereksiz yere zaman geçirmek oqonu: götürmek (canlı) (amaqonu: içeriye doğru götürmek, içeri sokmak (canlı) berepe doloxe amiqones/çocukları içeriye soktular pucepe bak’is amaqonu va giçkini?/inekleri ahıra almayı bilmiyor musun?) (gamaqonu: dışarıya doğru çıkartmak, dışarı götürmek (canlı) berepe gale gamiqones/çocukları dışarıya çıkardılar pucepe bak’işen kogamiqonerenan/inekleri ahırdan çıkartmışlar) (goqonu: etraflıca gezdirmek, gezdirmek, dolaştırmak (canlı) em berek, arabaşi goqonu dido k’ai uçkin/o çocuk araba sürmeyi çok iyi biliyor berepe gale kogoqones/çocukları dışarıda gezdirdiler) (moqonu: getirmek (canlı) manz’agerepe ak komuqoni/komşuları buraya getir ekole goqoni, akole moqoni aya mu tkvala ren a3’i!/o tarafa gezdir, bu tarafa getir bu demektir şimdi!) (gelaqonu: bir kişiye eşlik ederek onu aşağı doğru indirmek (canlı) k’oçik mzaxali muşi memet’iş oxorişa kogelaqonu/adam akrabasını mehmet’in evine indirdi) (eşaqonu: canlı bir varlığı yukarıya doğru çıkarmak (canlı) pucepe qonaşa keşiqoni/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkart pucepe qonaşa keşaqones/inekleri tarlaya (yukarıdaki tarlaya) çıkarttılar) (elaqonu: bir kişiye veya canlıya eşlik ederek onu yukarı doğru çıkarmak txalepe keliqoni/ keçileri yukarı doğru çıkar) (golaqonu: yan tarafa (paralel istikamette) gitmek, ardı sıra gitmek (canlı) berepek eşo akirite golaqones/çocuklar öyle paralel istikamette (istikamet boyunca) gittiler) (goşaqonu: bir şeyi veya bir varlığı kapalı bir yerden yukarıya doğru çıkarmak qonas 3’k’ari kogoşaqones/ yukarıdaki tarlada su çıkardılar (su buldular)) (go3’oqonu: geri almak coğori kogo3’avuqoni/köpeği ondan geri aldım) (moşaqonu: bir şeyi veya bir canlıyı kapalı bir yerden bulup yukarı doğru çıkarmak kvaşi tude(le) qap’a moşiqonu/taşın altından danaburnunu (bulup) çıkardı) oqopinu: müktedir olmak oqopu: olmak, sinmek oqore: kabak (bal kabağı) oqoropu: aşık olmak, sevdalanmak, sevmek oqoz(din)u: boğazını sıkmak oqucale: küpe oqucu: kulak vermek, dinlemek oquru: bağırmak oqvaru: kısırlaştırmak oqvilapu: öldürtmek oqvilu: öldürmek oqvinçu: dermanı gelmek, kuşlaşmak

Page 143: ayazli tarihi

oxaçkoni: kazılacak, kazılmaya müsait oxaçku: kazımak (amaxaçku: içeri doğru kazımak let’a amoxaçki/toprağı kazı/toprağı içeri doğru kazı) (gamaxaçku: dışarı doğru kazımak ağori kogamixaçki/yağmur oluklarını (patikayı) dışarı doğru kazıyıver) (goxaçku: etraflıca kazımak, paralel istikamette kazımak nergepes guxaçki/fidelerin etrafını kazı) (gelaxaçku: aşağıya doğru kazımak, kazımak merdiveni kogelaxaçki/merdiveni (aşağıya doğru) kazı/merdiveni kazıma suretiyle aşağıya doğru temizle) (ge3’axaçku: bir şeyin altını kazımak, alt tarafını kazımak tumbiş tude kogu3’uxaçki/rampanın altını kazı) (oxoxaçku: tohum vb şeyleri kazımak, etraflıca kazımak luguş nergepes koxuxaçki/lahana fidelerini kazı/lahana fidelerinin etrafını kazı) (doloxaçku: aşağıya doğru derince kazımak k’uyi doloxaçkes/kuyu kazıdılar) (yexaçku/kexaçku: küçük bir bölgeyi kazımak, darca bir etrafı kazımak, kaızmak steğoşi tipepe arm3ika kexaçki/avlunu otlarını birazcık kazı) (golaxaçku: etrafını kazımak, etraflıca kazımak, yandan veya paralel istikamette kazımak ont’ule mç’ipaşaşi kogelaxaçki/tarlayı güzelcene etraflıca kazı) (goşaxaçku: etrafını kazımak, tek sıradan kazımak ont’ules kogoşuxaçkes/tarlayı etraflıca kazıdılar/tarlayı tek sıra halinde kazıyıverdiler) (go3’axaçku: ön tarafını kazımak dido p’at’i domaç’k’indu, si kogo3’amixaçki/çok kötü yoruldum, önümü (ön tarafımdaki yeri) sen kazıyıver) (mexaçku: kazımak, kazıma işlemi m3udişişi mo mexaçkup/boşu boşuna (yalandan yere) kazıma) (mejaxaçku: tekrardan kazımak, üzerini kazımak ofut’e arçkva xolo (tekrar) komojaxaçki/ tarlayı yeniden kazı) (mok’axaçku: arka tarafı kazımak uşkiri komok’uxaçki/elmanın arkasını kazı/elmanın etrafını kazı) oxak'aru: bir cisimle kazıma suretiyle temizleme, kazılı şekilde temizleme (tabak, çanak vb) oxalu: yakmak, kavurmak (yemek vb) oxaman3u: budalalaşmak, aptallaşmak, savsaklaşmak oxampu: zenginleşmek oxandu: çalışmak (ağır bir işte çalışmak) oxank'ana: hareket, eylem, kımıldama oxat’iru: özür dilemek oxant'u: resim yapmak oxarcapu: harcatmak oxarcu: harcamak oxarxalu: fokurdamak oxaru: yırtmak oxaziru: hazırla(n)mak oxçanu: beyazlaşmak oxçinu: yaşlanmak (bayanın yaşlanması) oxelalu: helal etmek oxelu: sevinmek oxen3ale: devlet oxerxu: biçmek oxer3elu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak, oluşmak oxesap'u: hesap etmek, hesaplamak oxin3’u: hızlı hızlı sıvı içmek oxircinu: zırhlanmak, savaş kıyafetleri giymek oxirxinapu: güldür(t)mek, kahkata attır(t)mak oxirxinu: gülmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha atmak, kişnemek oxiroba/maxiroba: hırsızlık oxiru: çalmak oxit’inu: gıdıkla(n)mak

Page 144: ayazli tarihi

oxit’onu: kurcalamak oxizmet’oni: hizmet edilmesi gereken, hizmete muhtaç oxizmet’u: hizmet etmek oxlip’u: pervasızca yutmak, yudumlamak oxmarapu: kullandırtmak oxmare: demirbaş, alet oxmaru: kullanmak oxodu: mikmek oxoxu: sürünmek oxokteri: karışık oxoktu: karıştırmak oxol(os)u: yakınlaşmak, yakın durmak oxomç’k’eşale: alıştırma yeri oxomç’k’eşi: alıştırma, antreman, deneme oxomç'k'(in)u: alış(tır)mak oxomineri: kurutulmuş oxominapu: kuruttur(t)mak oxominu: kurutmak oxomu: kurumak oxonaru: seslemek oxondu: sabretmek oxonk'anu: yerinden oynatmak, kıpırda(t)mak, kımıldamak oxon3u: gök gürlemesi, gök gürlemek oxorca: kadın oxorcoba: kadınlık oxorç’k’ura: evin akıllısı oxordorinale: doğumhane, doğumevi oxorgamamçkumala: yayınevi oxorgamaçkvala: matbaa, yayınevi oxori: ev oxork'era: evin ocağı oxork'ina: demirhane oxormance: ev sahibi oxormancoba: ev sahipliği oxoroxomç'k'e: evcil oxoronu: horon oynamak oxosaru: gözetlemek, göz ucuyla süzmek (amaxosaru: içeriyi gözetlemek, gözetlemek, bakmak berek bak’iş pencereşen pucepes amaxosaru/çocuk ahırın kapısından ineklere baktı) (gamaxosaru: dışarıya doğru gözetlemek, gözetlemek, bakmak pencereşen gale gamaxosaru/pencereden dışarıyı seyretti/pencereden dışarıya baktı) (gelaxosaru: yukarıdan aşağıya gözetlemek, bakmak gemtumani kogelaxosares/aşağıya doğru (rampa aşağı) bakınıverdiler (bakındılar/baktılar)) (e3’axosaru: aşağıdan yukarıya doğru gözetlemek (bir hedefe doğru) mot e3’amixosarup/beni neden aşağıdan yukarı doğru gözetliyorsun/neden bana aşağıdan yukarıya doğru bakıyordun (bakınıyordun)) (keşaxosaru: yukarı doğru gözetlemek, yukarı doğru bakmak, yukarı doğru bakınmak, aşağıdan yukarı doğru herhangi bir şeyi arama niyetiyle etrafı süzme niyetiyle bakmak, bakınmak balk’onis gelaxen k’ulanis mot keşaxosarup/balkonda oturan kıza neden bakınıyorsun (bakıyorsun)) (gejaxosaru: üzerinde bakmak, üstünde bakmak, bir hedefin üzerine bakmak, bir hedefin üzerine gözetlemek k’oçik ç’uç’ulepes kogejoxosaru/adam civcivleri gözetledi) (doloxosaru: derin bir yere bakmak, çukur bir yerden bakmak, kapalı bir yer(d)e(n) bakmak kapalı bir yerden bakmak, kapalı bir yerden gözetlemek, kapalı bir yerden incelemek, kapalı bir yerden irdelemek k’uyis kodoloxosares/kuyuya baktılar/kuyuyu incelediler) (meşaxosaru: kapalı bir yere bakıp gözetlemek, gözetlemek, göz ucuyla bakmak bak’is komeşoxosares/ahırı gözetlediler/ahıra göz ucuyla baktılar) (ok’oxosaru: bir arada bakmak, beraberce bakmak, karşılıklı şekilde bakmak, karşılıklı

Page 145: ayazli tarihi

gözetlemek, karşılıklı incelemek artikartis kok’oxosares/birbirlerine karşılıklı bakındılar (baktılar)) oxoskidu: payına kalmak, payına düşmek, ardına kalmak oxorşkaguri: evin ortagöbeği oxoşkveri: bağımsız, serbest bırakılmış oxoşkvoba: bağımsızlık oxoşkvu: salık vermek, salmak, bırakmak oxraskiri: kayın (kocanın kardeşi) oxrasure: evli erkeğin kız kardeşi oxormeğureri: evi ölmüş, sitem sözcüğü oxorz’abune: hastahane oxo3'ona: anlam, anlayış, mana oxo3’onapu: anlatmak, anlattırmak, açıklamada bulunmak, açıklama(k) oxo3’onu: anlamak oxrak’u: kömürleştirmek, kavurmak oxraskiri: kocanın erkek kardeşi oxrasule: görümce (kocanın kız kardeşi) oxre3'u/oxve3’u: yalvarmak oxriç’k’u/oxriç’u: oxri3kapu: ovdurtmak, aşındırtmak oxri3ku: ovmak, sürtmek, aşınmak oxro3ku: gebermek oxruk'u: kuru hale gelerek kötüleşmek, kabuğuna çekilerek ufalmak veya küçülmek, pörsümek oxurgu: setlemek oxurxu: genizle(n)mek oxusuravu: özür dilemek oxtimu: gitmek (amaxtimu: içeri girmek oxoris amaxtu do gyari ç’k’omu/eve girdi ve yemek yedi) (gamaxtimu: dışarı çıkmak gale kogamaxti do ar m3ika goxti/dışarı çık ve birazcık gez (dolaş)) (gelaxtimu: aşağıya inmek, aşağıya doğru inmek, aşağı istikamette inmek 3’alendo kogelaxtes/aşağıya doğru indiler) (keşaxtimu: yukarıya çıkmak germas keşaxtes do dişka k’vates/dağa çıkıp odun kestiler) (doloxtimu: kapalı bir yere inmek (girmek), derin bir yere inmek (girmek), çukur bir yere inmek (girmek) ğalis kodoloxtes/dereye indiler (girdiler)) (yextimu: yukarı çıkmak, yukarı tırmanmak ncas kayextes/ağaca çıktılar (tırmandılar)) (eşaxtimu: yukarıya çıkmak rak’anis keçaxtes/tepeye çıktılar) (elaxtimu: yukarıya çıkmak, yukarıya gitmek emtumani elaxti/yukarıya çık (git)) (e3’axtimu: altına girmek (yük vb) oğmales ke3’uxti/yükün altına gir) (goxtimu: gezmek mşkes kogoxtes/mşkede gezdiler) (golaxtimu: önünden geçmek, /önden geçmek, önüne geçmek, geçmek, yarış yapmak ma manişa va malen, golamixti/ben hızlı gidemem beni geç (önüme geç)) (go3’axtimu: önünden geçmek, önden geçmek, ön tarafın(d)a(n) geçmek, geçmek, önünden çekilmek rak’anok’vaçxes mevit’işi go3’amixtu do igzalu/rakanokvaçxede giderken önüm(d)e(n) geçti ve gitti) (mextimu: gitmek, varmak, uğramak andğa noğaşa gextaşi mağazaşati komexti/bugün çarşıya inince dükkana da uğra) (meşaxtimu: içeriye girmek, kapalı bir yere girmek, girmek mtugik ğormas komeşaxtu/fare deliğe girdi) (mendaxtimu: gitmek xopaşa mendaxtes/hopa’ya gittiler) (moxtimu: gelmek

Page 146: ayazli tarihi

ak komoxti/gel buraya) (mok’axtimu: karşı tarafa geçmek, yandan geçmek, geçmek meleni oxorişa kamok’axti/karşıdaki eve gel (geç)) (moşaxtimu: kapalı bir yerden çıkmak, gizli bir yerden dışarı çıkmak 3’i3’ilapek obğe mutepeşişen komoşaxterenan/yılanlar yuvalarından çıkmışlar) (ok’oxtimu: bir araya gelmek, toplanmak ok’oxtes do noderi doqves/biraraya gelip (toplanıp) imece yaptılar) (goxunu: batırmak, saplamak (bıçak vb) (k’oçis xami kogoxunes/adama bıçak sapladılar) oxuşkumeri/oxoşkveri: serbest bırakılmış, azad edilmiş oxuşkvinu: serbest bırakmak oxut’inu: horlamak oxvalapu: öksürttürmek oxvalu: öksürmek oxvaluşi: öksürme ile alakalı, öksürük ile ilgili oxvame: ibadethane oxvamu: dua etmek, kutsamak oxvat’apu: kemirtmek oxvat’u: kemirmek oxelu: sevinmek, sevindirmek oxvenu: yapmak, ifa etmek oxvenuşi: yapılacak oxve3’inapu: yalvartmak, yalvarttırmak oxve3’(in)u: yalvarmak oxzabune: hastahane ox3apu: çürütmek ox3u: çürümek oigbalu: bahtlanmak oirkiane: uluslararası ojilu/mejilu: aşmak, üzerinden aşırmak, üzerinden geçmek, üzerinden düşmek ojodvu/mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek okaçu: tutmak, yakalamak (amakaçu: aşağıdan yukarıya doğru tutmak, yukarıya doğru yola koyulmak mşkeşk’ele emtumani amukaçu/mşke istikametinde yukarıya doğru yola koyuldu) (gamakaçu: yukarıdan aşağıya tutmak, yukarıdan aşağıya doğru yola koyulmak mşkeşk’ele gemtumani gamukaçu/mşke istikametinde aşağıya doğru yola koyuldu) (elakaçu: yandan tutmak, paralel istikamette tutmak bere kelikaçeren/çocuğu tutmuş) (e3’akaçu: altına tutmak, kucağında tutmak bere ke3’uaçun/ kucağında (ellerinde) çocuğu tutuyor) (goşakaçu: ortasına tutmak, ortaya sıkışmak, ortaya tutuvermek berek oncires kogoşikaçu/çocuk yatağa sıkıştı/çocuk yatağın ortasında sıkıştı) (go3’akaçu: kucağında tutmak (çocuk vb), ön tarafında tutmak oxorcak bere go3’akaçeri mulun/kadın kucağında çocuk tutmuş halde geliyor) (meşakaçu: iki elini çapraz şekilde tutmuş halde yapıştırarak tutmak, sıkılmak, daralmak, daral gelmek, kapalı yerde sıkıştırmak, kapalı bir yerde sıkışmak mk’yapu germas komeşakaçes/çakalı dağda sıkıştırdılar berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde çok fazla sıkıldı) (molokaçu: kapalı bir yerde kapatarak tutmak, sıkılmak, daral gelmek berek oxoris dido komolikaçu/çocuk evde cok sıkıldı) okançu: sırnaşmak, yalakalaşmak oker3elu: kesme işlemini yerine getiremeyerek eskimek, eskimek (diş vb bazı cansız maddeler) oki: madem okiçolu: mısır ayıklamak, ufalamak, ufacık parçalara ayırmak okiminu: hamur yoğurmak okimocu: evlenmek (bayan) okimolu: adam olmak, adamlaşmak, kabadayılık yapmak okirçolu: gözü açıp kapama vaziyetinde bakmak okiru: soğumak (sıvının soğuması veya ılıklanması, yemeğin soğuması vb) okitu: katlamak, elbiseleri katlayıp istif etmek

Page 147: ayazli tarihi

okosale: süpürge okosapu: süpürttürmek okosu: süpürmek, temizlemek (amakosu: içeriye doğru süpürmek, içeride süpürmek oxori amakosu/ evi süpürdü/evin içini süpürdü) (gamakosu: dışarıya doğru süpürmek, dışarıda süpürmek steğo gamakosu/avluyu süpürdü) (gelakosu: etraflıca süpürmek, aşağıya doğru süpürmek oxori kogelakosi/evi süpür) (gukosu: bir nesnenin etrafı süpürmek, süpürmek sobas gukosi/sobayı sil (temizle)) (go3’akosu: üst bir mevkii temizlemek tavani (gen3xodore) go3’akoses/tavanı süpürdüler (temizlediler)) (gejakosu: üst tarafı temizlemek, üst tarafı süpürmek sobaş jin kogejakosi/sobanın üstünü temizle) (elakosu: bir köşeyi temizlemek, silip süpürüp bir köşeye toparlamak kinaris kelakosi/süpürüp bir kenara toparla) (golakosu: paralel vaziyette (duvar vb) temizlemek veya süpürmek duvari kogolakos/duvarı temizle (süpür)) (goşakosu: arayı temizlemek, ara bölgeyi temizlemek oxoriş oşkena kogoşakosi/evin ortasını süpür) (mekosu: bir şeyin üst tarafını silmek, silmek, süpürmek duvari komekosi/duvarı sil (süpür)) (mojakosu: üzerinden temizlemek, süpürmek ç’eri komejakosi/çatıyı temizle) (ok’ok’osu: karşılıklı süpürmek, topluca süpürmek, orta yeri temizlemek, bir yere süpürüp toparlamak kok’okosi do gale mendiği/süpür ve dışarı götür) k’ulanepek steğo dido mç’ipaşaşi kok’okoses/kızlar avluyu teferruatlıca (güzelcene) süpürdüler) okoşoru: büyükçe sıçmak okotumale: kümes okro: altın oktaloba: idarecilik, yöneticilik oktalu: yönetmek, idare etmek okti: viraj, dönemeç, çevir (emir kipi) oktironi: değiştirilecek, değiştirilmesi gereken oktiru: değiştirmek, takas etmek oktu: çevirmek, döndürmek ok'amçu: kamçılamak ok’ank’alu: titremek ok'ank'u: çıtlatmak, tıklatmak (kapı vb) ok’an3’ure: salıncak ok’an3’uroni: sallanan, sallanma işine yarayan ok’an3’uru: sallanmak, salıncakta sallanmak ok'ap'et'anu: sertleştirmek, sertleşmek ok'ap'et'u: sertleşmek ok'arbu: yok etmek, yok olmak ok'arfu: çivilemek ok’ark’alu: gıdaklamak ok'aroba: iyileştirme, sağlık ok'arobaşi mağalidoguroni: sağlık yüksekokulu ok'aru: iyileşmek ok'at'ast'rofu: kazaya kalmak ok’atu: katmak, karışmak, katılmak ok’atuşi: malzeme, katılması gereken, katma işine yarayan ok’idu: inşa etmek, kurmak (ev) ok’iduşi: inşa edilmesi gereken, kurulması gereken ok’imbinu: iliklemek ok’inu/ok’ik’onu: çapalama işlemi ile tarladaki bitkileri seyreltme işlemi, bitki temizleme ve

Page 148: ayazli tarihi

seyreltme vb işlemleri yapmak ok’irç’olu: keselemek ok’iru: bağlamak ((g)amak’iru: bağlamak tok’i kogomak’iri/ipi bağla tok’is kogamavik’iri/ipe dolandım) (gelak’iru: yandan bağlamak, bağlamak go3’ik’iri kogelamik’iri/peştemalı bana bağla/peştelamı bağla) (gejak’iru: üzerinden bağlamak t’ik’inaş jin ar mutxani kogelak’iri/sepetin üstüne/üzerine herhangi bir şey bağla) (elak’iru: yandan bağlamak t’ik’inas yandan keluk’iri do komendiği/sepeti yandan bağla ve götür) (dolok’iru: dibini bağlamak, bağlamak ok’an3’uronis tok’i dolok’iri/salıncağa ip bağla) (gok’iru: bağlamak şali kogek’iri/şal tak (bağla)) (goşak’iru: ortadan bağlamak, orta yerden bağlamak puci nap’iris kogeşak’iri/ineği ekineğe bağla) (mek’iru: bağlamak puci konok’iru/ineği bağla) (molak’iru: kapalı yere bağlamak, bağlamak geni bak’is komolak’irerenan/danayı ahıra bağlamışlar) (mok’iru: bağlamak dişka mok’irerenan/odunu bağlamışlar) (mojok’iru: üstünde bağlamak, üstüne bağlamak k’uk’umas komejak’iri/gügüme bağla (güğümün üzerine bağla)) (go3’ak’iru/go3’ik’iru: önden bağlamak, ön tarafından bağlamak, tülbent (peştamal) bağlamak go3’ak’iri koge3’ak’iri/peştamal(ını) tak (bağla)) (ok’ok’iru: birbirine bağlamak nok’epe kok’ok’iri/ipleri birbirine bağla) ok'isk'anu: kıskanmak ok'itxa: danışma ok’itxu: okumak, sormak ok'itu: parmaklamak ok’limu: bulaşmak, bulaştırmak ok'oambaru: birbirinden haber almak, haberleşmek ok'obğala: topluluk, ahali, cemaat ok’obğeri: biriktirilmiş, biraraya getirilmiş, topluca, toplu şekilde ok’obğu: biriktirmek, biraraya getirmek ok’odginu/ok’odgitu: yüzleştirmek, birarada durmak, birarada bulunmak, birarada var olmak, karşılıklı durmak ok’odvu: gözleri kapamak (mojodvu: üzerine koymak, üzerine bağlamak (kaymak vb), üzerine örtmek mjas mojonome komojodu/sütü kaymak bağladı) (ok’odvu: biribirine örtmek, karşılıklı örtmek, gözlerini kapamak toli kok’odvu do liru/gözünü kapadı ve uyukladı (uyudu)) ok'oxtala: toplantı ok'oxtu: biraraya gelmek, uymak (cansız varlık vb), buluşmak ok’oxu: bozmak ok'oxvala: bozgun ok'oxveri: bozuk, bozulmuş ok'oxvoba: bozukluk, arızalı olma ok'ok'ateri: beraber(ce), birlikte ok’ok’edinu: kavga etmek, dövüşmek ok’ok’orobu: biraraya getirmek, toplamak ok’olorapu: kolaylaştırtmak ok’olaru: kolaylaştırmak ok'ellekt'ifu: kollektif olmak, hepberaber dayanışma içinde çalışmak ok’omalu/ok’oğu: biriktirmek, biraraya getirmek (para biriktirmek) ok’omç’k’u: beraberce, birbirine bitişik şekilde beraberce, birlikte beraberce gitmek, kendi

Page 149: ayazli tarihi

kafasına göre gitmek ok’onağuru: bayılmak ok'onağureri: baygın ok’onç’u: birbirine çekmek, yanına çekmek, birbirine yaklaştırmak, birbirine yakınlaştırmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak ok’ondrik’eri: bükük, ikibüklüm ok’ondrik’u: karşılıklı bükmek, karşılıklı bükülmek, bükmek, bükülmek ok’orçoni: sergi bezi, serilmesi gereken, serilme işine yarayan ok’orçu: karşılıklı sermek, karşılıklı yanyana vb şekilde sermek, sermek ok’orobu: toplamak, biriktirmek (ok’orobu: biriktirmek, toplamak, biraraya getirmek mşkes eşaxterenan do txiri dok’oroberenan/mşkeye çıkmışkar ve fındık toplamışlar) (amak’orobu: içeride biraraya getirmek biraraya toplamak dişka mç’ipe mç’ipe dopçiti do oxoris amap’k’orobi/odunu ince ince parçalara ayırdı (böldüm) ve eve doldurdum) (gelak’orobu: aşağıda toplamak, yerde toplamak, yerde biriktirmek (fındık vb), ardı sıra toplamak nap’iris txiri kogelak’orobi/ekinekte fındık topla) (geşak’orobu: orta yerde toplamak, ortasında toplamak, ortasında biriktirmek, aşağıda toplamak, yerde toplamak (fındık vb) çayis txiri kogeşak’orobi/çayda (çayın arasında) fındık topla) (gejak’orobu: üzerinden toplamak, üzerinden almak, üzerinden biriktirmek (fındık vb) qurz’eni kogejak’orobi/üzüm topla (üzerinden ala ala üzüm toplayıver) (dok’orobu: biriktirmek, yerden bir şey toplamak kotumepek punçxape ar k’ai dok’orobe/tavuklar ekmek kırıntılarını bir güzel biriktirdiler (yediler)) (dolok’orobu: çukur yerde toplamak, derin bir yerde(n) toplamak, derin bir yerde biriktirmek kvape k’uyiş tude kodolop’k’robi/taşları kuyunu altında biriktirdim) (keşak’orobu: arada biriktimek, kapalı bir yerde biraraya getirmek, tamamını almak, ardına hiçbir şey bırakmamak em na ren k’ak’alişi mteli xolo keşak’oroberenan do mutu skani va naşkverenan/o mevcut olan cevizin tamamını toplamışlar ve hiçbir şey bırakmamışlar) (e3’ak’orobu: alttan toplamak, aşağıdan toplamak, aşağıdan biriktirmek txiri patxi do e3’amik’orobi/fındığı silkele ve önümde(n) topla) (gok’orobu: toplamak, toplanmış bir şeyi tekrar toplamak txiri arçkva xolo gok’orobi/fındığı tekrar (bir sefer daha) topla berepek dişka gok’orobes/çocuklar fındık topladılar) (golak’orobu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak, ardı sıra toplamak dolokunepe golak’orobu/elbiseleri topladı) (kelak’orobu: yukarıdan toplamak, toplamak dişka kelak’oroberenan/odunu toplamışlar) (goşak’orobu: arada toparlamak, bir istikamette toparlamak, yandan toparlamak, bir yerde toparlamak lazut’i(s) goşak’orobes/mısır topladılar) (go3’ak’orobu: önünde toplamak, altında toplamak limxana kogami3’ak’orobi/önümdeki eğrelti otunu topla) (mek’orobu: herhangi bir yerde rastgele toplamak, toplamak k’ak’ali komek’oroberenan/ceviz toplamışlar) (meşak’orobu: kapalı bir yrede toplamak, kapalı bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, gizli bir yerde biriktirmek, gizli bir yerde toplamak, yer yer toplamak, yere yere biriktirmek, arada biriktirmek, arada toplamak, toplamak, kapalı bir yerdeki bir şeyi toplama haliyle almak çayepe kinari kinari komeşak’orobi/çayları kenar(ını) kenar(ını) topla odas uşkirepe komeş’ak’orobes/odaya elma doldurdular (biriktirdiler) odaşi uşkirepe ar k’ai komeş’ak’oroberenan/odadaki elmaları bir güzel almışlar (alıp götürmüşler)) (mejak’orobu: tümsek bir yerde toplamak, tümsek bir yerde biriktirmek, rampa yerde toplamak, rampa bir yerde biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden toplamak, yüksek bir yerde üzerinden biriktirmek, yüksek bir yerde üzerinden almak tumbis nez’epe komejak’orobi/rampada cevizleri topla) (ok’ok’orobu: biraraya getirmek, biriktirmek

Page 150: ayazli tarihi

tipi kok’ok’orobi/otu biraraya getir/ot topla (biraraya getirme haliyle)) ok’orteri: pay edilmiş, paylanmış, bölünmüş ok'ortu: bölmek, paylamak, pay etmek ok’oro3xu: sayı saymak, saymak ok’ostiku: yırtılmak, yırtıp parçalamak, beraberce yırtıp parçalamak ok'osu: birbirine sürmek veya sürtmek ok’osvaru: karşılıklı dizmek, dizmek, saymak ok’otku: karşılıklı akitleşmek, anlaşmak, karşılıklı sözleşmek, teyitleşmek ok’ozderi: sıkıca bağlanmış, sıkılmış (boğaz vb), tasarruflu ok'ozdu: sıkmak, boğazını sıkmak, tasarruf etmek ok’o3’k’apu: ayırtmak, söktürmek ok’o3’k’u: bölünmek, birbirinden ayrılmak, ayırmak ok’rebule: ocak taşı, merkez ok’riç’u/oxriç’u: keselemek ok'rit'ik'u: kritik yapmak, eleştirmek ok’ruxu: hastanın inlemesi, hastanın acı çekmesi, inlemek ok’um3xu: eklemek, ilave etmek, dizleri üzerine çömelmek ok'um3vale: ek, ilave edilen, çömenilen yer ok’und(on)u: boka bürünmek, boklanmak ok'unk'ulu: kendi kendine şikayet ederek veya serzenişte bulunma vaziyetinde söylenmek ok’un3xu: dikkat çekmek, dikkat etmek ok'urump'u: tomurcukla(n)mak ok’usu: inlemek ok’vandinapu: dilendirtmek, istettirmek ok’vaçxe: daha sonra ok'vançxeri: bir şey kataraktan karıştırılmış (çorba vb) ok'vançxu: bir şey kataraktan karıştırmak (çorba vb) ok’vandu: dilenmek, istemek ok’vate: makas, kesme işine yarayan ok’vatu: kesmek (amak’vatu: yukarıya doğru kesmek, kesivermek nap’iris dişka kamek’ates/ekinekte (dışarıda) odun kestiler) (gamak’vatu: kesivermek dişka gamak’vates/odun kestiler) ok’vatuşi: kesilmesi gereken, kesme işine yarayan, kesilecek ok'vinçe: bir tür atmaca avlama yapılandırması ok'vint'el(an)u: sarılamak, sarılaşmak ok'viru: hayıflanmak, hayrete düşmek olabunu: musallat olmak, illet olmak olagu: oluruna getirmek, halletmek, işi gerçekleştirmek, hayvanları doyurmak, hayvanları sağmak, çocukları doyurmak olağunu: çiğnemek olalu: afkurmak, havlamak olandu: gölgele(n)mek olap'u: lapala(ş)mak olasiru: bilevlemek, sivriletmek olaşaru: kuduzlanmak ole: penis, yetişkin penisi olebu: kirlenmek, kirletmek olimcu: geceye kalmak, gecelemek oliru: uyuklamak, oturduğu yerde uyuya kalmak oloqu: yalamak (insan) olosku: yalamak ololi: baykuş olu: gitmek (amamalu: içeri girebilmek ont’ules amamalu/bahçeye girebildim odas amamaleni va miçkin/odaya girebilirmiyim bilmiyorum) (gamamalu: dışarı çıkabilmek, üretmek, üretim gale va gamamalu/dışarı çıkamadım (kabız oldum mıçamadım)

Page 151: ayazli tarihi

an3’i oxenlaşi oqopinot dido gamamamuluşi voret/bu sene ülke olarak çok üretmemiz lazım) (gelamalu: aşağıya indirmek, aşağıya inmek 3’ale va gelamalu/aşağıya inemedim) (keşamalu: yukarı çıkmak, yukarı çıkarmak andğa dido dulya miğut’es do emuşeni mşkes va keşamales/bugün çok işimiz vardı ve onun için mşkeye çıkamadık) (dolomalu: girmek (dere vb), derin bir yere gitmek, derin bir yere girmek, çukur bir yere girmek, alt bir yer(d)e girmek, alt bir yerde girdirmek, alt bir yere inmek, alt bir yere indirmek, kapalı bir yere sokmak (el vb) ç’uk’is xe mo dolumer/kazana elini indirme (sokma) ğali ek’o irderet’u ki va dolomales/dere o kadar büyümüştü ki içine giremedik) (yemalu: yukarı çık(art)mak yukarı taşı(t)mak, yukarı tırmanmak ncas va yemalu/ağaca çıkamadım) (eşamalu: yukarı doğru çıkarmak oğmale eşamalu va giçkini?/yük çıkarağı (yukarı doğru) bilmiyor musun?) (elamalu: yukarı doğru çıkarmak, yukarı çıkmak dişka elamaluşi ren/odunların yukarı çıkarılması lazım) (e3’amalu: önüne düşmek, önüne çıkmak, önüne rastgelmek gzas mevit’işi ke3’amalu/yolda giderken önüme çıktı (düştü/yüzyüze karşılaştım) (gomalu: gezdirmek xopas dido va gogalu na em oras mot mendaxti?/hopa’da fazla gezemediysen o zaman neden gittin oraya?) (go3’amalu: almak (süt vb), önünden almak, geri almak, önünden bir anda geçmek mja go3’amaluşi voret/süt almamız lazım) (mok’amalu: yandan getirmek, yandan geçmek, yandan götürmek ğali ek’o dirderet’u ki mşkeşen keriçxanaşa va komok’amales/mek’anales/dere o kadar büyümüştü ki, mşkeden kireçhaneye geçemedik) (ok’omalu: birikitirmek (para vb), bir araya getirmek geç’areriş ok’omalu va giçkini?/para biriktirmeyi bilmiyor musun?) omakvale: yumurtalık, yumurtlama yeri omak'asu: makaslamak omalu: getirmek, götürmek omamkvu: bürünmek, yaşlanıp güçten dermandan düşmek, çaptan düşmek, bulanmak (sidiğe vb sıvıya), çullanmak (yemeğe vb) omancu: sahip olmak omardu: teşekkür etmek omat'u: değmek, çarpmak, isabet etmek ombolanu: bollanmak omcveşu: eskimek omçxvanu: kalınlaşmak, büyütmek (insan büyütmek) omçxvapu: hararet basmak, sıcak basmak, ısınmak omçinoce: damızlık omçinocu: hamile olmak (hayvan) omçinu: haber göndermek omçiru: genişlemek, geniş alana yayılmak vb omç’imu: yağmur yağmak omç'(in)u: derdi olmak, hastalığa veya musibete sahip olmak, herhangi bir zoru veya problemi olmak omç'itanu: kızarmak, kırmızlaşmak omç'k'eşu: çoban (gibi) olmak, çobanlaşmak omelu: düşmek omemnunu: memnun olmak omencelu: güçlenmek, kuvvetlenmek omendranu: uzaklaşmak omerağu: meraklanmak omet'u: bahşetmek, esirge(me)mek omgaru: ağlamak omgvanu: şişmanlamak, tavlanmak omondinu: meyvenin aşırı olgunlaşması, armut vb meyvenin içinin ciğerleşmesi veya kahverengileşmesi

Page 152: ayazli tarihi

omonk’anu: ağırlaşmak omgarağu: ağlatmak omgar(in)u: ağlamak omgvanapu: şişmanlattırmak omgvanu: şişmanlamak, kilo almak omğiru: bulanmak omğor(in)u: bağırmak (hayvanın bağırması) omxucu: omuz vermek, destek olmak, destek vermek omjore: güney, güneş alan mevki, güneş alan yer omjore(nu)ri: güneyli omjore(nu)roba: güneylilik omjoreyulva: güneydoğu omjoreyulvanuri: güneydoğulu omjoru: güneşlenmek omkoru: esnemek omkvu: öğütmek omk'asu: kapalı bir nesneye ve yere sıkıştırarak yüklemek (sepet vb) omk’itu: titizlenmek omk’ulaneri: kısaltılmış omk’ulanu: küçülmek, kısalmak, kısaltmak omk'ulanoba: küçül(t)me işlemi omodu: giyinmek veya giymek (ayakkabı vb) omogapu: kazandırtmak omogu: kazanmak omonç’u: olgunlaşma, yetişme (meyve, meyvenin dalında olgunlaşması) omonç'vu: kuluçka olmak, kuluçkalaşmak omonk'anu: ağırlaşmak omonoğu: morlamak, morlaşmak omorçu: filizlemek, sürümlemek omordu: kalkınmak, gelişmek, büyü(t)mek omotu: örtmek ompinale: serme yeri, serme mevkii, sergi ompinu: sermek (yere sermek) ompulu: kamufle etmek, gizlemek omralu: üremek, çoğalmak omskvanu: güzelleşmek omşkironu: acıkmak omtilanu: gerçekleşmek, sahi zannetmek omtu: yağmak (kar, dolu vb yağması) omt’inu: kaçmak, kaçırmak omt’inuşi: kaçırılacak, kaçırılması gereken omudu: ümitlenmek omumulu: kendi kendine sitem eder vaziyette bir şeyler söylenmek omzgudu: otların yeşermesi, bitkilemek omzik'u: mikmek, mikişmek, çiftleşmek omzinu: artma, arttırmak om3xvu: ilave etmek, eklemek om3ikanu: kısıtlamak om3kvinapu: övündürtmek om3kvu: övmek, övünmek, met etmek om3'k'upu: kararmak, hava kararması om3'uranu: onarmak, tamir etmek onadu/madu/nadu: daral gelmek, sıkılmak onagu/nag(in)u/mag(in)u: karşılaşmak, karşı karşıya gelmek, rastla(ş)mak onagnu: anlamak onanç’u: yaklaşmak, yakınlaşmak onandu: tembit etmek, ısmarlamak onargu: yaramak, faideli olmak onaxoni: yıkanılacak onaxu: yıkamak (elbise yıkamak vb)

Page 153: ayazli tarihi

onaxuşi: yıkanılacak, yıkanması gereken onanç'u: yaklaşmak onandvu: tembih etmek, ısmarlamak onant'ru: yetinme(k), razı gelmek onargu: faydalanmak, yaramak onarğu: dertlenmek oncaxu: bir nesneye vurma eylemiyle ses çıkarmak, ses getirerek vurmak, ses getirerek dövmek (sesteş) oncubalu: kapışıvermek, kapışmak oncumoru: tuzlamak oncgimu: gereksiz yere tartışmak, gereksiz yere dalaşmak vb oncğimu: ezmek, ezilerek paramparça olmak, ayakla ezmek, ayak topuklarıyla ezmek, ezerek ufak ufak parçalara ayırmak oncğonu: göndermek (gelancğonu: asağı doğru göndermek mkiri kogelaminğoni/bana un gönder) (ge3’ancğonu: bir yere giderken birisinin önüne eşlik etmek qonaşa mevulur, 3’oxle ge3’amancğoni/uzaktaki tarlaya gidiyorum, düş önüme (önüme katıl)) (eşancğonu: yukarıya doğru göndermek, paralel istikamette göndermek qonaşa oç’k’omale keşamincğoni/uzaktaki tarlaya bana yemek çıkart (gönder)) (mok’oncğonu: göndermek, paralel istikamette göndermek, yandan göndermek noğaşen mç’k’idi komok’oncğonu/çarşıdan ekmek gönderdi melendo komok’oncğoni/karşıdan gönder noğaşen şekeri komok’amincğoni/çarşıdan bana şeker gönder) oncğoro: ayıp, utanç oncğoroş oçkinu: utanma bilmek, utanmak oncğoroş oqopinu: utanmak, mahçup olmak oncğor(in)u: utanmak, hayıflanmak oncirale: yatakhane, oda oncire: yatak onciru: uyumak, yatmak (amanciru: içeride uyumak, sırt üstü uyumak odas amancireren/odanın içinde uyumuş) (gamanciru: dışa doğru uyumak, geç saate kadar uzunca süre uyumak balk’onis kogelancireren/balkonda uyumuş) (gelanciru: yanında, yan tarafta uyumak doloxe kogelancireren/içeride uyumuş (uzanmış)) (ge3’anciru: altına uyumak, alt tarafına uyumak, örtülü bir şeyin altında uyumak txalarik otves tude koge3’ancireren/kertenkele saçağın altında uyumuş (uyuyakalmış)) (gejanciru: üzerin(d)e uyumak, üst tarafında uyumak coğorik tipiş jin kogejincireren/köpek otun üstünde uyumuş) (golonciru: ardısıra uyumak, peş peşe haldeu uyumak 3’i3’ilapek golunsarerenan do kogolincirerenan/yılanlar peşisıra dizilmişler bu şekilde uyumuşlar) (goşanciru: arada uyumak, ortasında uyumak, ortada uyumak mtutik lazut’iş ortas kogoşincireren/ayı mısırın ortasında uyumuş) (go3’anciru: ön tarafına uyumak, ön tarafında uyumak coğorik nek’nas kogo3’uncireren/köpek kapının önün(d)e uyumuş) oncğore: ayıp oncğoroşi oqopinu: ayıbına gitmek, utanmak oncğoru: utanmak oncirale: yatakhane, oda, yatma yeri oncire: yatak, döşek oncumonu: tuzlamak (balık vb) oncvinu: otla(t)mak onçaxu: çalkalamak, kibrit çakmak vb onçaminapu: kaşındırtmak onçaminu: kaşınmak onçamure: değirmen taşı, dibek taşı onçxalu: saçmalamak, çxa çxa ses çıkarmak (dere akış sesi vb), silkelemek (ağaç vb), sırıkla

Page 154: ayazli tarihi

veya çubukla ağaca vurma suretiyle silkelemek onçxvaru: dağıtmak/kırıp dökmek/darmadağın etmek (ağız, burun vb) onçvinu: göndermek, gönderilmek, sürgün edilmek, zorla kovulmak, istemeye istemeye gönderilmek onçviru: yüzmek onç’elu: umurunda olmak, enterese etmek, özlemek onç'qolu: yaralamak onç'imoşu: gerilmek (insanın gerilmesi), işi ağırdan almak, şaşırmak, debelenmek (insan) onç’inu: işi gereksiz yere uzatmak, ağırdan almak, oyalamak, savsaklamak o(n)ç'işu: koşuşmak, ardından koşmak, ardından yetişmek, kovalamak onç’u: yakınlaştırmak, kendine/herhangi bir yöne doğru çekmek, payına düşmek (anç’u), payına kalmak (anç’u) (amonç’u: içeriye doğru yaklaştırmak, yaklaştırmak, içeri(de) yaklaş(tı)rmak, içeriye girmek (kafasını sokarak içeri gitmek vb), iteleyip yaklaştırmak troni amonç’i/sandalyeyi yaklaştır odas mo aminç’er/odaya girme/kafanı sokma) (gamanç’u: dışarı yaklaştırmak dışarı uzatmak, dışarı çıkartmak nena mo gamanç’ap/dilini dışarı çıkartmak) (gyanç’u: çömelmek gyanç’u do dok’orobu/çömelip topladı) (dolonç’u: derin bir yere, içeriye doğru salıvermek, içeriye doğru indirmek k’uyis tok’i kodolonç’es/kuyuya ipi indirdiler) (yonç’u: yukarıya doğru çekmek, yukarıya doğru aktarmak tok’iten k’umi kyonç’i/iplen kumu yukarıya çek) (eşanç’u: tırmanmak, zirveye doğru çıkmak, zirveye doğru ulaşmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya doğru kaldırma (baş vb), yukarıya doğru aktarmak ti keşanç’u/kafasını kaldırdı rak’anok’vaçxesşekis keşinç’es/rakanok’vaçxeye kadar tırmandılar) (elanç’u: yukarıya doğru yaklaşmak, yana doğru yaklaşmak, ileriye doğru az miktarda gitmek veya yaklaşmak ar ç’it’a kelanç’i/biraz git öteye) (goşinç’u/goşanç’u: ara ara veya seyrek seyrek yüksek bir yerde meyvenin yetişmesi veya olgunlaşması qurz’eni eşo aşo kogoşinç’eren/üzüm öyle böyle seyrek seyrek olgunlaşmış) (monç’u: yetişmek (meyve), olgunlaçmak (meyve), meyvenin yetişmesi uşkiri va imonç’eren/elma olgunlaşmamış) (mek’anç’u/mok’anç’u: yanına yaklaşmak, arkaya yaklaşmak, öte tarafa gitmek veya uzaklaşmak ar ç’it’a komek’anç’i/biraz git o tarafa/biraz yaklaş o tarafa ar m3ika mok’aminç’i/birazcık yaklaş bana) (ok’onç’u: yan yana yaklaştırmak, beraberce yaklaştırmak, bir tarafa toplamak veya biriktirmek, bir tarafa yaklaştırmak dişka kok’onç’es/odunu yaklaştırdılar/odunu bir araya getirdiler ar svas kok’onç’i/bir tarafa yaklaştır/bir tarata topla) (gelonç’u: yukarıdan aşağıya doğru indirmek, yukarıdan aşağıya uzatmak, yukarıdan aşağıya doğru salıvermek troni kogelonç’i/sandalyeyi yaklaştır qa kogelonç’i/dalı indir) (gyonç’u: aşağıya doğru indirmek, aşağıda doğru sarkıtmak, surat asmak tok’i kogyonç’es/ipi indirdirdiler bere mutepeşis am m3ika vuqurişi ordoşen p’ici kogyonç’es/çocuklarına birazcık kızdığımda hemen surat astılar) (ge3’anç’u: üsten aşağıya indirmek, dizlerinin üstüne çömelmek mo ge3’anç’er/çömelme) (dolonç’u: içine batırmak, içine indirmek, içine sarkıtmak, kapalı veya derin bir yere indirmek, kapalı veya derin bir yere elini sokmak k’uyis k’et’i kodolonç’u/kuyuya çubuk soktu/kuyuya çubuk sarkıttı) (yenç’u: yukarıya çıkarmak, yukarıya çekmek berepek yinç’enan ginç’enan, esteri antepes va dvaç’k’idenani?/çocuklar iniyorlar çıkıyorlar, bunlar yorulmak nedir bilmezler mi (bunlar yorulmuyorlar mı)?)

Page 155: ayazli tarihi

(meşanç’u: bir kenara veya bir yere oturmak, bir kenara veya bir yere girmek, araya girmek, araya sokulmak, araya oturmak, araya sığmak, araya sıkışmak berepek gelaxunanis xet’esşi ar çkvaneri berek komoxtu entepes komeşvanç’u/çocuklar bankta otururken baka bir çocuk geldi ve aralarına girdi (oturdu)) onç’valu: tükürmek, inekleri yemleme sağma vb işlemler onç’varu: keserek temizlemek (tarla vb), budamak/kesmek (diken vb) ondaru: darlatmak ondğeri: öğlen ondğeris: öğlenleyin, öğlende ondğeriş gverdi(s): öğlen ortası(nda) ondğulu: erimek, eritmek ondri3'u: işi ağırdan almak, uyku sonrası gerilmek, kasılmak ondruk'u: bükmek, bükülmek ondure: sağır onduroba: sağırlık onduru: sağır olmak ondvalu: telkin etmek, gönül almak ondvinu: yakmak (lamba vb), tutuşturmak (ateş, sigara) onforma3iu: bilgi vermek, açıklama yapmak ongap(in)u: benze(t)mek ongoru: yerde yuvarlanmak, yerde uzanıp çeşitli hareketler yapmak ongrimonu: yuvarlamak onik'alu: türlemek onkinu: salllamak (balta vb), tarla, bağ, bahçe işlerini yaparken elindeki nesneyle yere veya başka bir nesneye vurmak onkore: esnek onkoru: esnemek onkviru: keyif bağışlamak/laf öğütmek (nenaş onkviru)/laf bombardımanına tutmak onk’anu: sallamak (amonk’anu/gamonk’anu: sallamak mundeşakis amonk’anup gamonk’anup, esteri va dogaç’k’induri?/ne zamana kadar sallayıp sallayıp dutuyorsun, yorulmadın mı?) (gonk’anu: sallamak, hızlanmak, hareketlenmek ek kodoxedi, m3udişi biga mo gonk’anup/ otur orada, boşu boşuna çubuk (değnek) sallama arm3ika guyink’ani/birazcık silkelen (hızlan/kendine gel)) (gok’an3’uru: sallanmak mo goyik’an3’ur, memskvaneri (ment’k’aberi) goxti/sallanma, güzelce (doğru dürüst) gez) onk’ap’(in)u: koşmak, dalmak (insan boğazına vb) (gamonk’ap’u: dışarı atlamak, dışarı fırlamak, hızlıca içeri girmek, hızlıca dalmak/hızlıca atlayıvermek (boğaz vb), bir şeyi başkasından almak veya kapmak oxorişen gamunk’ap’u/evden dışarı fırladı (çıktı/atladı)) (gonk’ap’u: koşmak, koşuvermek, koşuşturmak mo gonk’ap’ur/koşma) (gelonk’ap’u: hızlıca aşağıya doğru koşmak, rampa aşağı koşmak jindolek’elen kogeovunk’ap’i/ona yukarı taraftan koştum/ona doğru yukarıdan koştum 3’ale 3’k’aqeniapeşa gelunk’ap’i do ar qvali keşamiği/aşağıya doğru 3’k’aqenialara koş/aşağıya çabucak git de bana peynir çıkar (getir)) (amonk’ap’u/gamonk’ap’u: içeri atlamak, içeri hızlıca girmek (oda vb), hızlıca kapmak, çabucak koşmak, hızlı şekilde koşmak, aniden elinden kapmak odas kamunk’ap’u/odaya hızlıca girdi am berepek kiana uz’iramu renani, em muç’oşi kuvali amink’ap’es eşo!/bu çocuklar dünya görmemişler mi, o ne biçim ekmeğe koşuverdiler öyle! berepek ç’umanişen serişakis amunk’ap’es gamunk’ap’es do osteruten ar k’ai diz’ğes/çocuklar sabahtan akşama kadar koştular koşuşturdular ve oynamakla (oyuna) bir güzel doydular mu gağodu esteri kuvali mot gamamink’ap’up/allah aşkına ne oldu sana böyle, ekmeğimi neden almaya (kapmaya) çalışıyorsun) (ge3’unk’ap’u: öne doğru atlamak, öne doğru hamle yapmak, öne doğru hızlıca atlamak ge3’unk’ap’i do k’ap’ineri komoxti/öne doğru bir hamle yap ve hızlıca gel) (gejank’ap’u: hızlıca koşmak, aniden üzerine atlamak ordoşen komoxtu do oç’k’omale kogejank’ap’u/çabucak (erkenden) geldi ve yemeği kaptı)

Page 156: ayazli tarihi

(go3’onk’ap’u: ön taraftan hızlıca dalmak, ön taraftan atlamak, ön taraftan almak, ön taraftan kapmak ek’o zori kogo3’avunk’ap’iki mati va miçkin mu na mağodu!/o kadar zor kaçtım ki (ön tarafından ayrıldım ki) bana ne olduğunu ben de bilmiyorum!) (mok’ank’ap’u: yan veya arka taraftan koşmak, yan taraftan atlamak (koşmak, koşuşmak) k’ap’ineri mok’unk’api/hızlıca koş k’ap’ineri mok’amink’ap’i/beni hızlıca takip et/bana doğru hızlıca koş) (golonk’ap’u: yandan veya paralel istikamette koçmak, ardı sıra koçmak veya koşuşmak berepek gale kogolunk’apes/çocuklar dışarıda (dışarıya) koştular (koşuştular)) (mojonk’ap’u: üzerinden koşmak, üzerinden atlamak jin mejo3xont’u do mojamink’ap’u/üste sıçradı ver üzerime doğru uçtu (koştu)/ yukarı sıçradı ve üzerimden atladı) onk'ilu: kapatmak, kitlemek (onk’ilu: kapatmak nek’na menk’ili/kapıyı kapa) (mek’ilu: geçmek k’ulanik ekole mek’ilu: kız o tarafa geçti) (molank’ilu: içeri kapatmak, kapalı yere bağlamak, kapalı yere kapatmak bak’is puci komolonk’ilerenan/ahıra ineği bağlamışlar) onk'ip'azu: kabız olmak, kabızlaşmak onk'linu: bulaşmak (hastalık vb) onk'raxu: (ink’arixiş oğodu, ink’arixiş oqopinu) nefret etmek onantxu: çarpmak onodge: dik şekilde ononu: arzu etmek, istemek ont’alu: yanlışlıkla karıştırmak, gözünden kaçma suretiyle farkına varamamak, dalgınlık suretiyle anlayamamak ont’k’abu: damağını şapurdatmak, istif etmek, katlamak, yapıştırmak/şapurdatmak (dil vb), güzelce yordamında iş yapmak ontxapu: itelettirmek, emir vaki kılmak ontxişu: işi zoraki yapıverme, ağırdan almak ontxomu: irin bağlamak, kızılağaç haline bürünmek ontxoru: kusmak ontxu: (gontxu) itmek, çarpmak, sermek, itelemek ontkirapu: soldurtmak ontkiru: solmak, rengi bezi gitmek ont’k’ob(in)u: gizlemek, saklanmak ont'r(in)u: sığmak, sığdırmak ont'ru3u: toprak kayması, dizlerin üzerine çökmek ont’ule: tarla (evin yakınındaki tarla) onvalu: şimşek çakmak onzik'u: sıyırmak (gömlek vb) onz’gipu: sıkıştırmak, tıkıştırmak (onz’gipu: sıkıştırmak, tıkış(tır)mak, kapamak (delik vb) ğormapes konunz’gipi/delikleri kapa) (amanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, yüksek bir yerde sıkıştırmak peşkoşi ğormas amunz’gipi/sobanın deliğini sıkıştır) (gamanz’gipu: kuvvetlice sıkıştırmak, dışarı doğru sıkıştırmak ğormape k’ai kogaminz’gipi/delikleri iyicene kapa (ört/sıkıştır)) (gonz’gipu: etraflıca sarmak, etraflıca sıkıştırmak nek’naş tude k’ai kogonz’gipi/kapının altını iyicene sıkıştır) (gelanz’gipu: içine sıkıştırmak, içine katlamak parça geluvinz’gipi/parça sıkıştırdım (ona) şarvali gelavinz’gipi/pantolumun paçasını katladım) (geşanz’gipu: içine doğru kapalı bir nesneye sıkıştırmak veya katlamak berek mt’k’alepunas kogeşanz’gipu/çocuk ormanda sıkıştı) (dolonz’gipu: derin bir yerde sıkıştırmak, çukur bir yerde sıkıştırmak, deliğe sıkıştırmak veya örtmek mskibuşi ğurni kodolonz’gipi/değirmen taşını sıkıştır) (eşanz’gipu: arada bir yerde sıkışmak, örtülü bir yerde sıkışmak veya sıkıştırmak

Page 157: ayazli tarihi

kotumek omakvales keşanz’giperen/yavuk yumurtalıkta sıkışmış) (elanz’gipu: yandan sıkışmak, yan taraftan sıkışmak, herhangi bir taraftan sıkışmak veya kapamak, gömleği kollarını vb şeyleri sıvamak oxorcak porça elunz’gipu do angepe doçxu/kadın gömleğini sıvazladı ve bulaşıkları yıkadı bere mu gağodu, ak muşeni elinz’giper!/çocuk ne oldu sana buraya niye sıkışıyorsun!) (gyonz’gipu: tıkamak, sokmak k’arvanis k’et’i kogyonz’gipes/peteğe çubuk soktular xe mo golonz’gipup/elini sokmak (sıkıştırma) (goşanz’gipu: araya sıkıştırmak, araya tıkamak xe nekn’as geşaminz’gipu/elim kapıya sıkıştı) (menz’gipu: sıkış(tır)mak, tıkamak mo menz’gipup/sıkıştırma) (meşanz’gipu: araya sıkış(tır)mak, sıkıştırmak xe komeşaminz’gipu/elim sıkıştı) (mejanz’gipu: üst yerde sıkış(tır)mak, üzerinden sıkış(tır)mak ç’eris mejanz’gipes/çatıda sıkıştılar) (nonz’gipu: yandan sıkıştırmak, tıkamak ğormas mo nonz’gipup/deliği tıkama) (monz’gipu: sıkıştırmak, üzerinden kapamak, üzerinden örtmek (güğüm vb) k’uk’umas k’apaği komonz’gipi/gügümün kapağını ört) (molanz’gipu: kapalı bir yerde sıkıştırmak, kapatmak, tıkamak berepe odas komolonz’gipes/çocukları odaya sıkıştırdılar (tık(a)dılar)) (mok’anz’gipu: yan yana yakın bir yerde sıkışmak, arka tarafa sıkışmak mo mok’unz’giper/sıkışma) (moşanz’gipu: dar bir yerde sıkış(tır)mak, araya bir yere sıkış(tır)mak veya atmak (ateşe odun veya sobaya odun vb) daçxiris dişka mo meşonz’gipap/ateşe odun atma (sıkıştırma)) on3axu: yapışmak, yapıştırmak (gon3axu: yapışmak, yapıştırmak, tokat atmak eşo k’ai kogon3axu/öyle iyi yapıştırdı beres ar k’ai kogon3axu/çocuğa bir iyi yapıştırdı/çocuğa bir güzel tokat attı) (gelan3axu: yapıştırmak, yandan yapışmak, paralel istikamette yapıştırmak let’as but’k’a kogelan3axeren/toprağa yaprak yapışmış) (dolon3axu: içine doğru yapıştırmak, yapıştırmak k’ut’is kodolon3axerenan/kutuya yapıştırmışlar) (ok’on3axu: birbirine yapışmak, birbirine yapıştırmak, karşılıklı yapıştırmak, bebaberce yapıştırmak, birlikte yapıştırmak artikartis dolokites do kok’on3axes/birbirlerine sarıldılar ve yapışıverdiler) on3ale: sallama işine yarayan on3alu: sallamak, biçmek (kesip uçurma suretiyle biçmek) on3xoni: tavan on3irale: elek on3ire: elek on3iroba: eleminasyon on3iru: elemek, süzmek on3’qoru: sulanmak, sulandırmak, su katmak, su ilave etmek on3’irale: süzgeç on3’iru: eziyet çekmek, zulum görmek, acı çekmek, süzmek on3’eli: beşik on3’opulu: ikna etmek on3'u/dolon3’u: daldırmak, batırmak, bandırmak, tutuşturmak (ateş vb) opağu: temizlemek opamparu: ibikleme, ibikleşmek opampe: çavuşkuşu, ibibik oparpalu: kelebekleşmek oparu: dağıtmak, pay etmek opasu: fiyatlamak opaşu: parçalamak, paramparça etmek opatkalu: kanat çırpmak, çırpınmak opatxu: silkelemek

Page 158: ayazli tarihi

(ejopatxu: üzerine doğru silkelemek tis kejamapatxu/kafama doğru silkeledi) (eşapatxu: üzerine silkelemek, aşağıya doğru silkelemek t’ik’ina keşapatxi/sepeti asağı doğru silkele) opa3xalu: kıpırdamak, elini kolunu kıpırdatmak, yerde debelenip durmak, emeklemek, çırpınmak opelu: bir işe yaramak, faydalı olmak operpu: kabasını almak, kolaylamak opintu: pisle(n)mek, kirlenmek opsapu: işet(tir)mek ops(im)u: işemek opucu: (gopucu) inekleşmek, inek gibi olmak opuçinu: kulağa fısıldama haliyle konuşmak opukiru: çiçek açmak, çiçekle(n)mek opunçx(ol)u: kırıntılamak, ince ince parçalara ayırmak (ekmek vb) opupulu: çıbanla(ş)mak oputxu: uçmak opurçolu: kulağına fısıldamak, kırıntılamak opurçu: yemin etmek, söz vermek oputx(in)u: uçmak, uçurtmak (amaputxu: uçmak, uçuvermek k’vinçik pencereşen amaputxu/kuş pencereden uçtu (kaçtı)) (gamaputxu: uçmak, uçuvermek kotumek okotumaleşen kogamaputxu/tavuk kümesten uçtu) (gelaputxu: yukarıdan aşağıya uçmak t’orocik ç’erişen kogelaputxu/güvercin çatıdan uçtu) (go3’aputxu: ön istikametten uçmak, yerden uçarak atlamak but’k’ucik (3’oxle çkimişen) go3’amiputxu/arı önümden uçtu) (geşaputxu: bir şeyin üzerine atlamak mamulik k’oçis kogeşaputxu/horoz adamın üzerine atladı) (gejaputxu: bir şeyin üzerine atlamak, üzerinden atlamak t’orocik txiris kogejaputxu/güvercin fındığa uçtu k’vinçik ti çkimişen kogejamiputxu/kuş kafamın üzerinden uçtu) (doloputxu: kapalı bir yere uçmak, derin bir yere uçarak atlamak parpalik 3’k’aris kodoloputxeren/kelebek suya uçmuş) (yeputxu: yerden yukarıya doğru uçmak, kanatlanmak, uçmak, insanın aniden aşırı sinirlenmesi, uçma girişimi, kızmak, köpürmek, aşırı derecede kızmak kotumek t’ik’şarişen keputxeren/tavuk çitten uçmuş (otlamış)) (eşaputxu: aşağıdan yukarıya doğru uçmak but’k’ucik keşaputxeren/arı uçuvermiş (uçmuş)) (elaputxu: yandan uçmak, yanlamasına uçmak mç’acik elaputxeren/sinek uçmuş) (e3’aputxu: ön tarafından uçmak, ön taraftan uçmak, aşağıdan yukarıya doğru uçmak mamulik e3’amiputxu/horoz bana ön tarafımdan uçtu (saldırdı)) (goşaputxu: araya doğru uçmak mamulik ofut’es kogoşaputxu/horoz bahçenin içine doğru uçtu) (go3’aputxu: önüne doğru uçmak, paralel istikamette uçmak dğaleri rak’anok’vaçxes mevit’işi sifterik kogo3’amiputxu/gündüzleyin rakanokvaçxe’de giderken önümden atmaca uçtu) (mejaputxu: kapalı bir yere doğru uçmak, üzerinden uçmak, tümsekten uçmak kotumek getasules komejaputxu/tavuk bostana uçtu (atladı)) (mok’aputxu: yan taraftan uçmak, arka taraftan uçmak meleni k’vinçik komok’aputxu/karşıki kuş uçtu (karşı tarafa doğru uçtu)) (mojaputxu: üzerinden uçmak pxaçkupt’işi k’vinçik komojamiputxu/(tarla) kazarken üzerimden kuş uçtu) oput’e: köy oput’uri: köylü opu3xolu: eşelemek op'aramitu: masal anlatmak op'arp'alu: anlaşılmaz şekilde yükse sesle (p’ar p’ar) konuşmak (sesteş)

Page 159: ayazli tarihi

op'aruxu: esmerleşmek, aşırı esmerleşmek op'aşuru: masal anlatmak op'at'k'alu: bir nesneye (sallama haliyle) vurma suretiyle pat pat ses çıkarmak op'at'u: kötüleşmek, kötü olmak, bozuşmak op'ecu: katılaşmak, kalınlaşmak op'era3ia: operasyon op'et'elu: melemek (dana vb) (sesteş) op'et'k'elu: kelleşmek, saçsız kalmak, saçı dökülmek op’içu: oruç tutmak op’ilu: öldürmek op’in3’k’olu: ince ince ufacık parçalara ayırmak (odun vb) op'lanu: planlamak op’ro3u: meyve soymak ora: zaman, vakit, süre oragadu: darmadağan etmek, künfeyekün etmek, aşırı derecede dağıtmak oraxat’u: rahatlamak orak’alu: zil sesi çıkarmak, zil çalmak oran3’k’ironi: çıngırak oran3'k'iru: çıngırdamak oraşi oqopinu: zamanı olmak, müsait olmak orazu: razı olmak orçu: sermek orç'ak'u: sıkışmak, araya sıkışık halde ezilmek (meşorç’ak’u: araya sıkıştırmak, araya sıkışmak ğormas k’et’i komeşorç’ak’es/deliğe çubuk sıkıştırdılar) ordu: büyü(t)mek ordo: tez, acil ordonurot: erken olarak, erken şeklinde ordoşen: acil olarak, tez elden, acele ordapu: büyüttürtmek, geliştirtmek, yetiştirtmek ordo: erken, tez ordonali: erken oluşmuş ordu: büyümek, geliştirmek, yetiştirmek orezilu: rezil olmak orgu: dikmek, ekmek (meyve ekmek vb) ork'ine: eksik ork'inoba: eksiklik ortvali: battaniye, başlık, örtü oruba: ırmak, küçük dere orzo: sandalye, taht osağiru: sağır olmak, sağırlaşmak osağu: canlanmak osalidaru: dayanışma yapmak osap'aru: rengi bezi gitmek, uyuşuklaşma osap'ru: sabretmek osarxoşu: sarhoş olmak, sarhoşlaşmak osaru: sarılaşmak oseramonu: merasim düzenlemek osimadu: düşünmek osiminu: dinlemek osincu: ok atmak oskidu: yaşamak, kalmak oskinu: sessiz kokulu şekilde osurmak oskiru: sönmek osku: yumurtlamak oso3ialu: sosyalleşmek osalu: sallamak osaru: sarılamak, sarılaşmak oseti: oset, asetin osetia: osetya

Page 160: ayazli tarihi

oseturi: osetce osimadu: düşünmek osiminu: dinlemek oselapu: kaldırtmak oselu: kalkmak osincu: ok atmak, sınamak oskedinu: geçinmek, yaşamak osrimu: oynaşmak, meşk etmek osteramoni: oynanılacak, oyuncak oster(am)u: oynamak ostibinapu: susturtmak osterapu: oynattırmak ostibu: susmak, sessiz kalmak ostiku: yolmak, parçalamak osto(mi)lu: atmak (kurşun atmak vb) ostvinu: ıslık çalmak ostvu: kopmak, kaymak osubukanu: hafifle(ş)mek osumu: (osvu) sürmek osuri: hanımefendi, bayan, kadın osurp'at'oni: hanımefendi osuv(er)u: yol yordam göstermek osvare: sayma yeri, dizme yeri osvaru: saymak, dizmek (amasvaru/gamasvaru: dizmek, sıralamak, terefferuatlıca anlatmak, aktarmak (laf vb), sır vermek mutu va ptkvişakis mteli xolo kogamamisvaru/bir şey demeye kalmadan her şeyi bana açıkladı mteli xolo dişkape gale amasvarerenan/bütün odunları dışarya dizmişler) (gosvaru: dizmek mteli xolo kogosvarerenan/tamamını dizmişler) (gelasvaru: üst üste dizmek, yan yana ardı sıra dizmek berepek gale kogelinsvarerenan/çocuklar dışarı ardı sıra dizilmişler) (keşasvaru: dizmek, bir araya getirmek, bir araya toplamak, teferruatlıca aktarmak, teferruatlıca aktarmak dişka keşasvarerenan/odunu dizmişler m3udişişi mo keşamisvarup/bana boşuna açıklama yapma) (gejasvaru: üzerine dizmek març’a steri dişka kogejasvarerenan/ardı sıra dizilmiş odun birikintisi şeklinde odunları üst üste dizmişler) (dolosvaru: derin bir yerde dizmek, çukur yere (yerde) dizmek ğaliş p’icis dişka kodolosvarerenan/dere kenarın(d)a odun dizmişler yaşik’is dolokunepe kodolosvarernan/sandığa elbiseleri dizmişler) (eşasvaru: dizmek, biraraya toplamak, teferruatlıca açıklama yapmak mu bğodaminon ma, m3udişişi mo eşamisvarup/ne yapacağım ben, boşu boşuna bana anlatma (bana açıklama yapma)) (elasvaru: üst üste dizmek, yan yana dizmek em beres mundes na bu3xa uk’vat’an xe elasvareri golun/o çocuğun ne zaman tırnaklarını kesseler tırnaklarını avucuna değdirmeden gezer (parmaklarını kullanamaz)) (e3’asvaru: örtülü bir yerin altında dizmek 3’ap’aş tude tuğulape e3’asvares/damlanın latına (çatının altına) tuğlaları dizdiler) (gosvaru: etrafını çevirmek, dikçe durumda dizmek oxorişi gomorgva ncalepete kogosvares/evin etrafı ağaçlarla çevirdiler) (golasvaru: yan yana dizmek, sırasıyle dizmek dişka akiri kogolasvarerenan/odunu yandan dizmişler) (goşasvaru: yan yana dizmek, ardısıra dizmek getasules k’et’epe kogoşosvarerenan/bostana çubukları saplamışlar) (mesvaru: yan yana dizmek, sırasıyla dizmek kva komesvarasunon/taş dizecek) (mosvaru: seçmek (içine doğru seçmek) mu isvari do brinci 3xuni?/ne seçtin de pirinç ayıkladın?)

Page 161: ayazli tarihi

(molasvaru: biriktirip kapalı bir yere koymak veya dizmek/biriktirmek (ot vb) bak’is tipi komolosvarerernan/ahıra otu doldurmuşlar (dizmişler)) (mok’asvaru: arkasına dizmek k’ap’ulaşk’ele tipi komok’osvarerenan/arka tarafa ot dizmişler) (mojosvaru: üzerine dizme, dolu bir şeyin iç tarafından üzerine dizmek t’ik’inas tipi komojosvarerenan/sepetin üzerine ot dizmişler) (ok’osvaru: bir arada dizmek, beraber dizmek kvape kok’osvarerenan/taşları dizmişler) osvu: sürmek, el değdirmek oşalu: kötülemek, kötü referans vermek oşatxu: silkelemek (çalı cırpı vb), kıpırdatma haliyle ıslaklığını almak veya sallamak (çalı çırpı vb) oşexvarçalu: havuz şeklini almak oşenu: şenlenmek, şenletmek oşetxu: ayaz vurmak oşi: yüz oşignu: işitmek oşikyaru: kıymete binmek, yok derecede az olmak/bulunmak, ulaşılamamak, ulaşılamayacak hale gelmek vb oşik’inu: hıçkırmak oşinaxu: saklamak oşinu: anmak, hatırlamak oşirapu: aşındırtmak oşiralu: şırıldamak, şırıl şırıl ses çıkarmak (sesteş) oşirşoleri: karmakarışık oşirşolu: sistemi bozmak, karmakarıştırmak, dağıtmak vb oşiru: aşınmak, şırıldamak, yormak, erimek oşişolu: elleyip bozmak, elleyip karıştırmak, karıştırmak, dağıtmak, birbirine geçmek oşit'inu: hapşırmak oşkaşi: ortanın oşkena: orta, meydan, alan, saha oşkenani: ortanca oşkenas gamaqonu: ortaya çıkarmak, ortaya koymak oşkena seri: ortanca akşam oşkenapu: ortalatmak oşkenu: ortalamak oşku: yutmak oşkurinu: korkmak, korkutmak oşkuroni: korkulacak oşkvidu: boğmak, boğulmak oşletinu: kandırmak, kurtarmak oşlu: esirgemek oşmaru: işaret etmek oşolapu: ıslattırmak oşolu: ıslatmak oşu: işlemek oşumeşi: bıyık oşumoni: kızılacak, kızmayla alakalı, içilecek, içmeyle alakalı, içilmesi gereken oşumu: sinirlenmek, kızmak oşurati: can yeri, kritik yer oşuru: koklamak oşvapu: içtirtmek, işlettirmek oşvelapu: yardım ettirmek oşvelu: yardım etmek oşvu: örmek, içmek (su vb) oş3'ana: yüzyıl, asır oş3’aneri: yüz yıllık, yüz yaşında oş3'anura: yüzyıl, yüzyıllarca otamamu: tamamlamak otanu: aydınla(n)mak, aydınlanma(k), gün doğumu

Page 162: ayazli tarihi

otasu: ekin ekmek otexu: gurbetçi olma(k) (gurbette yaşamak), gurbetçilik yapmak otescilu: tescil etmek, tescillemek oteşkilu: teşkil etmek, oluşturmak otxialu: fokurdamak otxo: dört otxooşi: dörtyüz otxozu: taramak, kovmak otxu: yün ipi yapmak otirale: taşınma işine yarayan otirapu: taşıttırmak otirtinu: titremek otiru: taşımak, sürünmek/sürüklemek (yerde sürünmek veya sürüklenmek) (amatiru: içeriye doğru sürüklemek, içeri doğru almak, içeri doğru taşımak dişkape doloxe kamatiru/odunları içeri aldı (sürükledi/taşıdı)) (gamatiru: dışarıya doğru sürüklemek, dışarıya doğru almak, dışarıya doğru taşımak çayiş bezepe gale kogamatiru/çay sergilerini dışarıya sürükledi (taşıdı/aldı)) (gelatiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak andğa nonç’onaşen dişkape kogelatiru/bügün nonçonadan odunları aşağı doğru sürükledi (taşıdı/indirdi)) (dolotiru: aşağıya doğru sürüklemek, aşağıya doğru taşımak, derin bir yereden başka bir yere nakletmek, derin bir yerden başka bir yere taşımak (sürüklemek/çekmek) paxuratişen kyutuğepe kodolotires/paxuratiden kütükleri çektiler (taşıdılar)) (eşatiru: aşağıdan yukarıya çıkarmak, derin bir çukurdan veya bir yerden yukarıya çıkarmak, yukarıya doğru sürüklemek ar giçkit’at’ik’on, bere muepete ğalişen na keşatires!/bir bilseydin çocuğu nelerle dereden çıkardıklarını!) (elatiru: aşağıdan yukarıya sürüklemek, aşağıdan yukarıya aktarmak, aşağıdan yukarıya çekmek, aşağıdan yukarıya taşımak kyutuği jindole elatiru/kütüğü yukarıya sürükledi (çıkardı/taşıdı)) (e3’atiru: yerde sürterek sürüklemek terluği e3’atirups do gulun/terliği yere sürtüyor ve öylelikle geziyor) (gotiru: gezdirmek, götürmek, sürüklemek, taşımak bere mo gotirup/çocuğu sürükleme (gezdirme)) (goşatiru: boş boş avarece dolaşmak m3udişişi mo goşitire/boşu boşuna dolaşma mutu skani va qverenan do ar xvala elole akole goşitirerenan/hiçbirşey yapmamışlar ve sadece orda burada sürtmüşler goşatirute mutu skani va gaqven/avarece dolaşmakla hiçbir şeye sahip olamazsın) (meşatiru: ara bir yere girmek, ara bir yerde sürüklemek, bir yere doğru sürüklemek, sürüklemek, bir ara yere sokmak, bir ara yere sürüklemek coğorik gyak’nu do movvalu bagenis komeşatiru/köpek ayakkabıyı aldı (ısırdı) ve mereğe sürükledi (götürdü)) (motiru: yerde sürüklemek, sürüklemek, getirmek dişka mot motiri?/odunu niçin getirdin (sürükledin)?) (mok’atiru: yandan/arkadan sürüklemek veya getirmek gyak’ni do jimok’aşen 3xik’i komok’atiri/tut (al) ve evin arkasından çalı getir (sürükle)) (moşatiru: kapalı bir yerden çıkarmak, kapalı bir yerden sürüklemek, kapalı bir yerden getirmek germaşen dişka komeşatiri/dağdan odun çıkar (getir)) (ok’otiru: yerde sürüklemek, sürükleyip bir araya getirmek bezepe 3’in3’i do ar svas kok’otvi/bezleri çek ve bir yere topla (getir/sürükle)) otiruşi: taşınma işine yarayan, taşınması gereken otitizu: titizlenmek otku: söylemek, demek otkuşi: söylenilecek, söylenmesi gereken otkvapu: söylettirmek otragu: örterekten gizlemek, saklamak otvu: örtmek (gejatvu: üzerine örtmek beres otvale kogejotvi/çocuğun üzerine battaniye ört) (mejotvu: üzerine örtmek

Page 163: ayazli tarihi

k’oçis yorğani komejotvi/adama yorgan ört) (motvu: örtmek ç’eris k’eremidi komotverenan/çatıya kiremit örtmüşler) (mojotvu: üzerine örtmek çayiş jin bezi komojotvi do va xomas/(taze yoplanmış yeşil çayın) üzerine bez ört ve kurumasın) (ok’otvu: yan yana örtmek, üst üste örtmek txiri kok’otvi/(bezin üzerne serlmiş) fındığı ört) ot’ağanapu: kavurtmak ot’ağanu: kavurmak, kızartmak (balık vb) ot’axapu: kırdırtmak ot’axu: kırmak, kırılmak ot’axuşi: kırma/kırılma ile alakalı, kırılacak, kırılması gereken ot'ak'u: ağzını buruşturmak ot’alaxu: çamurla(n)mak ot’alu: atmak (bir hedefe doğru atmak), sallamak, isabet ettirmek, ardına bırakmak, birisine ayırmak (amat’alu: yukarıya doğru atmak, bir hedefe doğru yukarı istikamette atmak m3xulis ka amut’alu/armuta taş attı/artmut ağacına taş isabet ettirdi) (gamat’alu: aşağıya doğru atmak, bir hedefe doğru aşağı istikamette atmak, atmak suretiyle aşağı istikamete göndermek varangelite gemtumani gamut’alu/teleferikle aşağıya doğru gönderdi arguni tumbiş 3’ale gamut’alerenan/baltayı rampanın altına savurlamışlar) (got’alu: bir hedefe sallamak, rastgele sağa sola sallamak ekole akole mo gut’alep, dulya skani mç’ipaşaşi qvi/oraya buraya savurlayıp durma, işini düzgünce yap) (gelat’alu: aşağıya doğru sallamak, ardına (ardından) veya arkasına (arkasından) bırakmak gemtumani kva gelut’ales/aşağıya doğru taş salladılar/aşağıya doğru ona doğru taş salladılar) (geşat’alu: üst bir yerde herhangi bir şey bırakmamak, üst bir yere veya yıkarıya doğru herhangi bir nesnenin arasına bir şey (şeyler) karıştırmak çayiş jin mutu mo geşat’alup/çayın üzerine bir şey katma (karıştırma)) (gejat’alu: üzerine atmak, üzerine katmak dişka kogejamit’alu/üzerime odun düştü/üzerime odun attı) (dot’alu: ardına bırakmak çkimişeniti kodomit’ali/benim içinde ayır (bırak)) (dolot’alu: yukarıdan aşağıya doğru yere atmak, ardına bırakmak, dibinde bırakmak, dibinde bir şey bırakmak kvadidi gemt’i dolot’ales/kayayı aşağıya doğru itelediler (attılar)) (ejat’alu: üzerine atmak, üzerine isabet ettirmek istoli do kejut’ali/at ve üzerine isabet ettir) (ke3’at’alu: arkasına atmak, önüne atmak, ardına bırakmak gzas mevit’işi k’ap’ulas k’at’i k’e3’at’amit’ales/yolda giderken arkama (arkamdan) çubuk salladılar) (golat’alu: hedefe doğru yan taraftan sallamak pi3ari kogolamit’ales/bana tahta attılar/bize tahta attılar) (goşat’alu: araya laf sokmak, uzaktan atmak, araya atmak, araya sokuşturmak osiminu giçkit’as, m3udişişi nena mo goşamit’alup/dinlemeyi bil (bilesin) boşu boşuna bana laf sokma ğormas bezi koguşut’ales/deliğe bez soktular tude na norçun çayis daz’i koguşut’ales/yerde serili olan çaya diken karıştırdılar kva kogoşut’ales/taş attılar/ona taş attılar) (go3’at’alu: önüne atmak, önüne karıştırmak, önüne tıkamak gzas mevit’işi topi kogo3’amit’ales/yolda giderken bana top isabet ettirdiler/yolda giderken önüme top attılar) (meşat’alu: herhangi bir gizli yere atmak, araya atmak bere odas komeşut’ali/çocuğu odaya gizle) (mojot’alu: üzerine aşırarak sallamak, üzerine aşırarak atmak k’ardi mojamit’ales/üzerime (üzerimden) kalınca toprak attılar) (mot’alu: atmak, isabet ettirmek pistolite mut’ales/tüfekle isabet ettirdiler/ona silah attılar/ona ateş açtılar) ot'amaxu: kıskanmak, çekememek

Page 164: ayazli tarihi

ot’ast’ik’u: tasdik etmek, onaylamak ot'et'elu: çıplaklaş(tır)mak, çırıl çıplak soymak ot’ibinu: ısıtmak (su vb sıvı), ısınmak ot'işonu: ovmak (kafayı ovmak), insan kafasını cimcikleme şeklinde masaj yapmak ot'k'ap'u: şapurdatmak, diliyle şapur şupur ses çıkarmak, vurmak (kemerle vb) ot’k’ialu: anlaşılmayacak şekilde saçma sapan konuşmak, tir tir ses çıkarak abuk subuk konuşmak (sesteş) ot’k’oçu: atmak, savurlamak, sallamak (amat’k’oçu: içeriye doğru atmak dişka doloxe amat’k’oçu/odunu içeriye attı) (gamat’k’oçu: dışarıya doğru atmak bere oxorişen kogamat’k’oçes/çocuğu evden attılar) (gelat’k’oçu: aşağıya doğru atmak dişka kogelat’k’oçes/odunu attılar) (gejat’k’oçu: üzerine atmak, rastgele biçimde üzerine atmak, rastgele biçimde yukarıya atmak tipis daz’i kogejat’k’oçerenan/otun üzerine diken atmışlar/ota rastgele diken atmışlar) (mojat’k’oçu: üzerine atmak lazut’is tipi mojat’k’oçes/mısırın üzerine ot atmışlar) (dolot’k’oçu: içeriye doğru atmak, kapalı derin bir yere doğru atmak k’uyis ğeri kodolot’k’oçu/kuyuya mısır sapı attı) (elat’k’oçu: yan tarafa atmak, paralel istikamette atıvermek, para veya herhangi bir şeyi bir köşeye atma eylemiyle biriktirmek para dido mo imxor, ar sotxanis elat’k’oçi dobağine şeni/çok fazla para yeme, bir köşeye atıver (bir köşede biriktir) yetecek kadar dişka ar sotxanis elat’k’oçes/odunu herhangi bir yere attılar (sallayıverdiler)) (go3’at’k’oçu: önüne doğru atmak 3’oxle kogo3’avut’k’oçi/onun önüne doğru attım/ona doğru attım) (mejat’k’oçu: yukarıdan aşağıya doğru atmak (atıvermek) jindole ka komejavut’k’oçi/üst taraftan ona taş attım/ona doğru üst tarafına taş attım) (molat’k’oçu: kapalı bir yere rastgele atmak axiriş dişka komolavut’k’oçi/onun için ambara odun attım/ambarlık odunu onun için atma süretiyle doldurdum) ot’k’omile: atma işine yarayan, cephane ot’k’omilu: atmak, sallamak, savurlamak, bir kenara başıboş halde bırakmak ot’k’ominale: atma işlerinin yapıldığı yer, cephanelik ot'k'orinu: osurmak ot'ra3'u: sıvı şeklinde sıçmak ot’rik’e: bıldırcın ot'roxu: kır(ıl)mak ot'ut'onu: butlamak ot’u3anu: ısıtmak, sıcaklaştırmak ot’va3apu: çatlattırmak ot’va3u: çatlamak, çatlatmak, patlamak ovalu: sallamak (el, dil vb) ovro: sekiz ovrooşi: sekizyüz ovroşilya: sekizbin ovromilyoni: sekizmilyon ovulu: örneklemek, örnek vermek oyanu: geç kalmak, gecikmek oyaralu: yarala(n)mak oyasaxu: yasaklamak ozdu: çekmek (gelazdu: aşağıya indirmek (cansız/pantolon vb) şarvali gelizdi/pantolonu(nu) indir ijdoni gelizdi/donunu indir) (ke3’azdu: yukarıya kalmak, yukarıya kaldırmak (pantolan vb), isyan etmek dudi ke3’azdu/kafasını kaldırdı/isyan etti) (yezdimu: almak (yerden yukarı doğru kalmak), tempo attırmak (ayakla) k’uçxe yizdi/tempo arttır)

Page 165: ayazli tarihi

(eşazdu: yukarı çekmek lambas eşizdi/lambayı yak) (elazdu: aşağıya indirmek onluği kelizdi/önlüğü indr) (e3’azdu: yukarıya kaldırmak toma e3’amazdu/saçım diklendi) (golonzdu: uzatmak, yanlamamasına uzatmak k’uçxe mo golonzdip/ayağını uzatma) (golozdu: kapatmak, kesmek (musluk vb), çevirmek (musluk vb), örtmek (perde vb) perde golozdi/perdeyi ört musluği mo golozdup/musluğu kapatmak (çevirme)) (mok’ozdu: aşağıya doğru çekmek (ip vb) gyak’ni do mok’uzdi/tut ve çek (onu)) (ok’ozdu: sıkmak, kuvvetlice beraber halde sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak qalis kok’ozdes/boğazını sıktılar qurz’eni ok’ozdi do don3iri/üzümü sık ve süz) (ge3’azdu: aşağıya indirmek (bir hedefi vb) qa ge3’uzdi do çk’omi/dalı aşağıya indir de ye) (geşazdu: (bir aradan) aşağıya doğru indirmek qa geşazdi/dalı indir) (dolozdu: aşağıya indirmek (lamba vb) lambas doluzdi/lambayı kapa/lambanın düğmesini aşağıya doğru indir) (yezdimu: almak, kaldırmak (yukarıya doğru) pi3ari yezdi/tahtayı kaldır) (keşazdu: yukarıya çıkarma/yukarıya çekmek (lamba vb) lambas keşazdi/lambanın fitilini yukarıya çek) (elazdu: yukarıya çekmek İjdoni elazdi/donunu yukarıya çek (e3’azdu: bir şeyi yukarıya doğru kaldırmak ti e3’azderen/başını kaldırmış) (golazdu: yana doğru çekmek, yana doğru kapatmak (pencere vb) pencere golozdi/pencereyi kapa) (go3’azdu: ön taraftan çekmek, ön tarafından kaldırmak, ön tarafından çekilmek, ön tarafından kapatmak nek’na go3’amizdi/önümdeki kapıyı kapat) (mok’azdu: yandan veya arkadan kapatmak, yandan veya arkadan örtmek/çekmek nek’na mok’ozdi/kapıyı kapa (ört)) (moşazdu: dışarı doğru çekmek, dışarı doğru açmak çekmece moşazdi/çekmeceyi aç (çıkar)) ozenginu: zenginleşmek ozimoni: ölçme işine yarayan, ölçülmesi gereken ozimu: ölçmek oziyanu: ziyan olmak ozmonu: düşünmek ozu: ezmek ozop'onu: demek oz’abunu: hastalanmak oz'angu: gagalamak oz'gu: sıçmak oz'ğapule: doyuracak (lokma vb), doyulan yer oz'ğu: doymak oz'inu: mevcut olmak, üzerinde durmak oz’irapu: göründürmek, göstermek oz’ir(am)u: görmek, görünmek oz’iz’ginu: titremek oz’i3inoni: gülünç, komik oz’i3(in)u: gülmek o3adu: test etmek, sınamak, denemek o3edale: deneme yeri, denethane o3xank’u: gagalamak

Page 166: ayazli tarihi

o3xap’u: sıçratmak (su/çamur vb) o3xip’olu: cimciklemek o3xoci: tarak o3xone: tavan o3xont’u: sıçramak, zıplamak, hoplamak, atlamak, dalmak (ama3xont’u: içeriye doğru sıçramak, aniden birdenbire var olmak, aniden birdenbire oluvermek, aniden birdenbire bitivermek mç’acik nek’na va gom3’k’işakis ama3xont’u/sinek kapıyı açmamı beklemeden sıçrayıverdi) (gama3xont’u: dışarıya doğru sıçramak k’oçik nek’na a gom3’k’işais gale kogama3xont’u/adam kapıyı açmamı beklemeden dışarı doğru sıçrayıverdi (atıldı)) (gela3xont’u: aşağıya doğru bir hedefe sıçramak ofut’eşa jilendo kogela3xont’u/bahçeye ist taraftan sıçradı) (geşa3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru sıçramak maqaqepek kogeşa3xont’es/su kurbağalar aşağıya doğru sıçradılar) (eşa3xont’u: yukarıya doğru sıçramak maqaqik ğalişen keşa3xont’u/su kurbağası dereden yukarıya doğru sıçrayıverdi) (dolo3xont’u: yukarıdan aşağıya doğru kapalı bir yere doğru su topluluğuna veya su birikintisine atlamak veya sıçramak berek ğalis kodolo3xont’u/çocuk dereye atlama suretiyle dalıverdi) (e3’a3’xont’u: bir şeyin altından yukarıya doğru zıplamak veya sıçramak ncas e3’a3xont’u do qape kogoşatxu/ağacın altından ağaca sıçradı ve dalları silkeledi) (ye3xont’u: yukarıya doğru şiddetli bir biçimde atlamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bi biçimde zıplamak, yukarıdan aşağıya şiddetli bir biçimde saldırmak berek ye3xont’u do gen3xodoreşi lamma kogot’axu/çocuk sıçradı ne tavandaki lambayı kırdı) (go3’a3’xont’u: öne doğru atlamak, öne doğru zıplamak seri nonç’onas mevit’işi mk’yapuk kogo3’ami3xont’u/gece nonçona’da giderken çakal önüme doğru sıçra(yıver)dı (düşüverdi/önüme çıktı)) (me3xont’u: zıplamak tumbişen mep3xont’i/rampadan atladım) (meşa3xont’u: araya atlamak, kapalı bir yere (yerde) araya atlamak veya zıplamak kotumek okotumales komeşa3xont’u/tavuk kümese atladı (kümese) uçtu) (meja3xont’u: üzerinden atlamak, bir engelden atlamak tumbişen komeja3xont’u/rampadan (setten) atladı) (mok’a3xont’u: karşıdan karşıya atlamak, yandan atlamak, yan istikametten atlamak k’oçepek ak ğalişk’elen komok’a3xont’es/adamlar buraya dere tarafından sıçradılar) o3xont’(in)u: sıçramak, zıplamak o3xonu: taramak o3xop’u: kesilmiş dal budak vb şeyleri gövdelerinden ayırmak (ağaç, dal vb) o3xot'u: ayıklamak (balık vb) o3xuk'u: buruşmak, buruşturmak o3xunu: ayıklamak, seçmek o3xunuşi: ayıklanacak, ayıklanması gereken o3igu: saplamak, batırmak (gama3igu: saplamak, saplayıvermek, takmak veya dizmek (fındık vb) txirepe gama3igi/ fındıkları sapla (diz/tak)) (gelo3igu: yanına saplamak, üzerine saplamak, üzerine takmak (gül vb) ceketis vardi gelo3igu/cekete gül taktı) (dolo3igu: batırmak, derince saplamak, saplamak k’oçis xami dolo3iges/adama bıçak sapladılar) (ela3igu: yanına saplamak, yan tarafına saplamak, yan tarafa dikmek lobias xaşari kela3igi/fasülyeye sırık dik) (go3igu: saplamak getasules kogo3iges/bostana sapladılar (diktiler)) (goşa3igu: araya sapla(n)mak, araya dikmek ğoberişi şkas koguşi3iges/çeperin arasına sıkıştılar (saplandılar)) (me3igu/no3igu: saplamak me3igale kono3igi/kancalı iğneyi (ona) tak) (meşa3igu: araya saplamak, araya dikmek k’et’i komeşo3iges/çubuk sapladılar (sıkıştırdılar))

Page 167: ayazli tarihi

o3ingolu: meyvenin bolca mevcut olması o3onu: iplik vb nesneye dizmek o3’alu: yüz yüze karşılaşmak o3'ap’u: damlamak o3'ilaxu: sıkma suretiyle suyun almak (çamaşır, meyve vb), yoğurmak (meyve, çamaşır vb) o3’ilaşe: meyve toplama cihazı o3’ilu: dalından koparmak suretiyle toplamak (meyve, çay vb) (go3’ilu: toplamak, bir cisim üzerindeki ürünü koparma şeklinde toplamak m3xuli kogo3’ili/armut topla) (gela3’ilu: yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak nap’iri kogela3’ili/parael istikamette topla/ekineği topla) (geşa3’ilu: toplamak, üsten/üstünden toplamak, üzerinden ara ara veya seyrek seyrek toplamak çayi kogoşa3’iles/çayı topladılar/çayı üsten üsten topladılar) (dolo3’ilu: çukur bir yerde toplamak, derince toplamak, derince koparmak (maydanoz vb), toplamak ç’iç’ami dido derini kodolo3’ilerenan/maydanozu çok derin toplamışlar (koparmışlar)) (meşa3’ilu: içinden toplamak, yer yer toplamak, toplamak txiri kome3’iles/fıdığı topladılar) (mok’o3’ilu: arka taraftan toplamak, yan taraftan toplamak, toplamak k’ap’ulaşk’ele komok’o3’iles/arka taraftan topladılar) (ok’o3’ilu: karşılıklı toplamak, karşı karşıya toplamak, beraberce veya bir arada toplamak, toplamak ont’uleşi lazut’i ok’o3’iles/tarlanın mısırını (hep beraber) topladılar) (gola3’ilu: ardı sıra toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak berepek em gemti setişi çayi mç’ipaşaşi kogola3’iles/çocuklar o bayır setin çayını güzelcene topladılar) o3’iluşi: toplanılacak, toplanması gereken o3’inu: tartmak o3’in3’u: tutup çekmek (yukarıdan aşağıya), asılmak, kendine doğru çekmek (aşağıya doğru) o3'iru: çığlık atmak, göstermek o3’ip’olu: cimciklemek, yara/kabuk/sivilce vb şeyleri ellemek/koparma veya tırnaklamak o3’k’edapu: baktırtmak o3’k’edu: bakmak (ama3’k’edu: içeri bakmak, içeri bakınmak, içeri aralayıp kaçamak veya bakmak (kapıdan vb), gözleriyle süzmek nek’na gon’k’es do ama3’k’edes/kapıyı açtılar gizlice naktılar) (gama3’k’edu: dışarı bakmak berek pencereşen kogamin3’k’edu/çocuk pencereden bakındı/çocuk pencereden dışarı baktı) (go3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak pencereşen gama3’k’edes/pencereden baktılar ncalepes kogo3’k’edes/ağaçlara baktılar) (gela3’k’edu: yukarıdan aşağıya bakmak jindolen gela3’k’edes/yukarıdan baktılar) (gyo3’k’edu: aşağıya bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca bakmak, tepeden tırnağa boylu boyunca süzmek, çocuklara bakmak, çocuklara bakıcılık yapmak, bakarak kontrol etmek gyaris kogyo3’k’edes/yemeğe baktılar/yemeği kontrol ettiler) (keşa3’k’edu: yukarıya bakmak rak’anis keşa3’k’edes/tepeye baktılar (bakındılar)) (e3’a3’k’edu: aşağıdan bakmak, çabucak yukarıya bakmak, bir nesnenin cismin altından yukarıya bakmak, bir hedefe bakmak pencereşen vo3’k’ert’işi e3’ami3’k’edes/pencereden bakarken bana aşağıdan yukarıya doğru baktılar) (dolo3’k’edu: bakmak, kapalı bir yere veya derin bir yere bakmak, kapalı bir yerin içine bakmak, kapalı bir şeyi açıp bakmak (dolap vb) berepek tuvaletişi k’uyis kodolo3’k’ederenan/çocuklar tuvalet kuyusuna bakmışlar) (ejo3’k’edu: üzerinden bakmak, üstünden bakmak dişkas ejo3’k’edes/odunun üzerine baktılar/üst taraftan odunun üzerine baktılar) (eşa3’k’edu: araya veya arasından bakmak, aşağıdan yukarıya bakmak, aşağıdan yukarıya bir hedefe doğru bakmak ç’eris eşa3’k’edes/çatıya baktılar)

Page 168: ayazli tarihi

(ela3’k’edu: bakmak, yukarıya bakmak, yukarıya çıkıp bakmak hele ar k’ela3’k’edi, mu ikips?/hele bir bak bakalım ne yapıyor?) (keşa3’k’edu: yukarı bakmak, yukarı bakınıvermek, yukarı bakarak, yukarıyı süzmek, bir şeye alt taraftan bakarak göz ucuyla süzmek berek tudendo keşi3’k’edu/çocuk alt taraftan bakınıverdi (baktı)) (go3’k’edu: bakmak, açıp bakmak, açıp kontrol etmek luqus kogo3’k’edi/lahanaya bak/lahanayı kontrol etmek) (goşan3’k’edu: toplu veya birikmiş bir nesnelere bakmak veya bakınıvermek, çepeçevre bakınıvermek, etrafını süzmek, etrafına bir seferde öylesine bakmak mt’k’as amaxtaşi ipti ar k’ayi kogoşin3’kedi, pat’işi skindina va na çkva mutu va rt’as/ormana girerken ilk başta bir bakınıver, kötü hayvan veya başka bir şey olmasın) (go3’a3’k’edu: ön tarafına bakmak, bakınıvermek, irdelemek, bakıp incelemek ar mitxanik nit’uşi kogo3’a3’k’edu/bir adam giderken ön tarafına doğru baktı) (menda3’k’edu: bakmak, bakınıvermek ar menda3’k’edi hele, mu gorups/bir bak hele, ne arıyor) (ok’o3’k’edu: karşılıklı bakmak, bir arada bakmak, bir arada bakınmak ok’i3’k’edes do entepes iz’i3es/hep birlikte onlara baktılar ve güldüler) o3'k'omilu: bakmak, bakınmak o3’k’u: sökmek o3’k’unu: ağrımak o3’onu/a3’onu: zannetmek o3'opxu: derlemek, herhangi bir göreve seç(il)mek veya atanmak vb (çkva mu ginon, dudmamxunale dogi3’opxerenan ya!/daha ne istiyorsun seni başkan seçmişler/kabul etmişler/yapmışlar ya!) o3’u3’onu: emmek

p padişaxi: padişah pağeri: temizlenmiş paği: temiz pağoba: temizlik pak’la: meşale palo: yavan, katıksız paluri: alev pampari: ibik pangara: büyükçe ateş para: para paraş oxarcu: para harcamak, masraf etmek parpali: kelebek pasi: bedel paşeri: parçalanmış, paramparça edilmiş patxeri: silkelenmiş patkaleri: çırpınarak pazari: pazaryeri pa3xa: sazdan ev pa3xi: tırmık pencere: pencere pen3'o: sümüklü böcek, salyangoz periş oktiru: renk değiştirmek perpu: kolay peşkiri: havlu peşko: soba pxeni: çorap ipi ile yapılan ahşap düzenek pimpili: sakal pimpiloni: sakallı pintepuna: çöplük pintala: pislik, pis atık pinti: pis pintigenomskide: pis artık, çöp pintoba: pislik kavramı, kirlilik pintoni: kirli pirali: eşkıya

Page 169: ayazli tarihi

pişmani: pişman pişmanoba: pişmanlık pi3ari: tahta porça: gömlek, elbise posti: post poşa: çingene pot'a: pota pot'lik'a: şişe prensi: prens puci: inek pukiri: çiçek pukirepuna: çiçeklik pukrinora: ilkbahar, çiçek vakti pukşinaru: patlayan mısır pukvela: akça ağaç punçxa: ekmek kırıntısı, kuru gıda kırıntısı vb punçu: vajina pun3kuli: mısır püskülü, püskül pupuli: yara, çıban pupuloni: çıbanlı purpu: akciğer putxa: uçak putxaşdixa: hava meydanı

p' p'ant'a: daima, sürekli, devamlı p’ap’axi: kalpak, başlık, şapka p’ap’uli: dede, ata p'aradoksi: çelişki p’aramiti: hikaye, masal p’araske: cuma p'ark'i: mısır koçanı p'aruxa: esmer p’aşura: hikaye p’at’i: kötü p’at’(in)oba: kötülük p’at’i oxorca: kötü kadın p’at’işi oqopinu: kötü olmak p’auri: çığ p’eci: katı, kalın, yoğun p’ici: ağız, yüz p’iciş gama(ma)lu: dili damağı kurumak, aşırı susamak, dili dışarıya çıkmak p’ici meçameri: yüz verilmiş, şımarık p’iciş meçamu: yüz vermek, şımartmak p’ilili: kaval p’inç’k’u: ateşböceği p’ira: acaba p'ivot'i: pivot p’odia: kucak (insan kucağı) p'oeti: şair p'ot'e: hiçbir zaman, asla p’raskia: pırasa p'rezident'i: cumhurbaşkanı p'rizi: ödül p'rizmogaperi: ödül kazan(dır)mış, ödül kazan(dır)an p'rizişmogapu: ödül kazan(dır)mak p’roğoni: üvey, üvey evlat p'rope3ia: meslek p'rope3iaş mağalidoguroni: meslek yüksekokulu p’ro3eri: kabuğu soyulmuş (kabuğu soyulmuş meyve vb) p'ula: bulut

Page 170: ayazli tarihi

p’up’uzi: sivilce p’urzi: büyük sivrisinek, at sineği

q qa: dal qali: boğaz (insan boğazı) qaligonzderi: uzun boğazlı, ince uzun boğazlı insan qaliş oqozdu: boğazını sıkmak qaloni: boğazlı qilo: kaplan qini: soğuk qiniş ge(ma)du/oqinu: üşümek qineri: soğumuş qinora: soğuk mevsim, kış qirqint’oni: kursak qomineri: kurakça qomini: kurak qomuri: erik qona: (uzaktaki tarla) tarla qondineri: oyalanarak, gereksiz yere zaman kaybetmiş halde qondineri qondineri: oyalana oyalana qoropa: aşk, sevgi qoroperi: sevgili, aşık quci: kulak quciş meçamu: kulak vermek, dikkatini vermek quci palaska: kepçe kulaklı quc(i)uogne: sağır, kulağı duymayan quc(iş)uognoba: sağırlık qude: ev qureri: bağırarak qurz’eni: üzüm qva: …yapasın qvaci: testis qvali: peynir qvaneri: bir tür lahana yemeği qvan3’i: bardak, kadeh qvareli: kısır horoz qvari: karga qveri: kör yılan qvili: kemik qvileri: öldürülmüş qviloni: kemikli

r ragi: kuş yakalama kapanı raxat'i: rahat rak’ani: tepe rayoni: bölge, ilçe, rayon rdala: büyüme durumu, büyüme hali ren: var renciberi: rençber renciberoba: çiftçilik rek’t’ori: rektör rek't'oroba: rektörlük rizini: rize rizinali: rizeli ruba: vadi run3xi: gökkuşağı

s sabat'oni: cumartesi

Page 171: ayazli tarihi

sağani: tabak salidaroba: dayanışma samargalo: margalya sapule: mezar sapulepuna: mezarlık sap'ara: rengi bezi gitmiş, soluk benizli, uyuşuk sap'aroba: uyuşukluk hali sap'oni: sabun selami: selam seramonia: seramoni serenti: serender seri: gece seri dğaleri: gece–gündüz seroşkena: gecenin ortası si: sen sica: damat, enişte sifteri: atmaca simadgamantane: çağdaş, aydın görüşe sahip simadgamantanoba: çağdaşlık simaderi: düşünceli, dalgın sinori: sınır, hudut skanebura: kendi kendine skani: senin skanik’ala: seninle, seninle beraber skanisteri: senin gibi skidala: yaşam, hayat skidaldixa: yerleşim yeri, yaşam yeri skidaluri: yaşamsal skindina: hayvan skinale: osurukçu (sessiz ve kokulu osuran) skini: sessiz osuruk skinura: osuruk böceği, osurukçu skiri: evlat, erkek evlat skironi: evlatlı skit’a: sarı skuafi: sakal traş bıçağı so: nereye sok'ala: nerede solağani: dalga sole: nereye, ne tarafa solendo: ne tarafta(n) soleşakis: nereye kadar somerişakis: nereye kadar sonuri: nereli soşa: ne tarafa, hangi tarafa, nereye sotxani: herhangi bir yer sotxanişen: herhangi bir yerden soti: herhangi bir yer, sakın, sakın ha! steğo: avlu steri: gibi stveli: sonbahar stvineri: ıslık çalarak stvina: ıslık st’aroşina: eylül subuka: hafif, hafifce sum: üç sumeneçi: altmış sumoşi: üçyüz sut'ulia: pazı suveri: yordam, tarz, teknik, biçim

Page 172: ayazli tarihi

sva: yer svanobargene: yerleşim yeri sveri: sürülmüş, sürtülmüş, boyanmış

ş şa: elinde geldiğince, yapabildiğin kadar, maksimum olarak şakis: kadar şak’a: şaka şalapatxa: şapşal, aşırı düzensiz veya dağınık şant’i: üvey, öz olmayan şarba: başörtüsü şeit’ani: şeytan şeni: için şetxi: ayaz ıslaklığı, ayaz şik'ina: hıçkırık şik’ineri şik’ineri: hıçkıra hıçkıra şiligogia: bir kuş türü şilya: bin şilya 3’ana: bin yıl şilya şilya 3’anape: binlerce yıl şina: anı, yad şinaxa: gizem, sır şinaxeri: gizli şineri: anılmış, yadedilmiş şip'i: damar şira: dul şiraleri: şırıl şırıl ses çıkarma hali, şırıldama haliyle şka: bel, orta şkaburi: ortalama şkurna: korku şkembe: işkembe şkvit: yedi şkvitdamari: yedidamar (bir ot türü) şkvitoş: yediyüz şoleri: ıslanmış, ıslak şorşola: şapşal, dağınık, pasaklı, düzensiz şu: ıslak, ayazlı şuk’a: salatalık, hıyar şumeri: kızgın şuraşi omat’u: koku duymak, koku almak şurgedgineri: canlı şuri: can, nefes şurieri: saygıdeğer, değerli şuriguri: canım ciğerim şurimşine: candaş şuriş ondaru: sıkılmak, daralmak, nefesi tıkanmak, canı sıkılmak şuriş oşvalu: nefes almak şuroşletine: cankurtaran şursağoba: cansağlığı, sıhhat şuriş dolozdimu: derinden nefes almak şuriş onadu: nefesi tıkanmak, sıkılmak, daral gelmek şuriş oşvamu: nefes almak şuriş otragu: nefesi tıkanmak şuroni: kokulu şvela: yardım

t tamo: yavaş tamo tamo: azar azar, yavaş yavaş tanura: ateş böceği tapala: alçak boylu, yere yakın, bücür, kısa boylu, bodur

Page 173: ayazli tarihi

tasi: tohum, sperm te: ışık texi: gurbet termoni: aşure txa: keçi txalari: kertenkele txiburbali: ince kabuklu yuvarlak şekilde irice fındık txibut’k’uci: ince kabuklu küçük yuvarlak şekildeki fındık türü tximasari: sivri uzunca fındık türü tximjari: kalın kabuklu geç gelen fındık txinisa: kalın kabuklu iri olmayan tez gelen fındık txiri: fındık txirepuna: fındıklık txomu: kızılağaç txomuri: iltihap txora: bulantı txozeri: taralı, taranmış ti: baş, kafa, sonek (artıkıl) tiaspiyoni: saka kuşu tibageni: merek kafalı, koca kafalı tik’ani: keçi yavrusu, kuzu tik’op’ali: başaşağı tik’uçxe: baş-ayak t'ik'undali: baş aşağı, balıklama, yüzükoyun halde, baş aşağıya, balıklama vaziyette timamxunale: müdür, yönetici timangana: koca kafalı, aptal, anlamasız insan timçxu: koca kafalı, yüksek mevki memuru veya görevlisi, kodaman timoşletineri: bağımsız, özgür timo3’onderi: kendini beğenmiş, gururlu tim3'k'ili: sivrikafalı, komünist tipepuna: otluk, otlak tip'et'k'eleri: kel, başı kel tipi: ot tipimç’k’omura: ot yiyen, otçul, ot yeyici tireri: taşınarak, taşınmış tireri tireri: taşıya taşıya, yerde sürte sürte tiş gendrik’u: boyun eğmek, baş eğmek tiş gokt(al)u: başı dönmek tiş gon3iru: başını şişirmek tiş moğumu: baş kaldırmak, isyan etmek vb titxu: seyrek, sıvı tito: birer tito tito: birer birer, teker teker tiuça: siyah kafalı, esmer veya kara insan tkvala: deyiş, deyim, anlam tkvan: siz tkvani: sizin, sizinki tok’i: ip, sicim toli: göz toliğula: yangözlü toliqvera: yılan gözlü (köryılan gözlü), yılan bakışlı (aşırı uyanık vb) tolik'opa: irigözlü, kocaman gözlü tolimçxu: kalın gözlü, iri gözlü tolimoni: boncuk gözlü insan toliş oqopinu: gözü olmak (herhangi bir şeyde gözü olmak) toliş omat’u: nazar değdirmek toluşkurne: gözüpek, atılgan toluz’ğe: gözü doymamış, aç gözlü toma: saç, tüy, kıl tomak’irk’oleri: kıvırcık saçlı

Page 174: ayazli tarihi

tomoni: saçlı topuri: bal trageri: kamufleli, saklı, gizli, örtülü trenişgza: tren yolu troni: sandalye tude: alt(ın(d))a tudeni: alttaki tumbi: hafif engebe, evin arka bayırı turki: türk turkia: türkiye turkuli: türkçe tuta: ay tutaçxa: salı tutamorderi: ocak ayı tutamk'ule: şubat tutaste: ayışığı tutuni: tütün

t' t’abu: iki ayaklı ahşap iskemle, ayak tabanı t’ağani: tava, tabak t’axeri: kırık, kırılmış t'axerkvanç'ala: çakıl, kırılmış deniz taşı t’ak’eri: buruşturarak, şapurdatarak, buruşturma haliyle (ağız vb) t’alaxi: çamur, çamur pisliği, çamur lekesi t’alaxoni: çamurlu t’amt’ra: trabzon t'angi: bakır t’ani: gövde, boy, endam t’aroni: hava, hava durumu t’at’i: avuçiçi t’epuri: tepsi t’et’eli: çıplak t’iba: su birikintisi, göl t'ibina: ısıntı, ısı, ılık t’ibu: ılık, yeterince ısınmış tik'ep'a: kel insan veya adam t'ik'ina: sepet t’k’aberi: istif edilmiş t’k’ebi: deri, post t'k'oberi: gizli t'ikşari: çit kapısı t’k’ubi: ikiz t'kva3eri: çatlak t’okseri(s): geçen(lerde) t’oroci: güvercin t'ra3'a: ishal t’roxeri: kırık, kırılmış t'rik'i: bacak, baldır t’u: vardı t’ufeği: tüfek t’ura: az kalsın, az daha (hayret sözcüğü) t’ut’a: kül t’ut’uli: tavuk butu, tavuk kalçası t’u3a: sıcak, ılık t’va3ura: çatlayan

u uba: koyun (insan koynu), sine ubeduri: bahtsız, şanssız ubereli: çocuksuz

Page 175: ayazli tarihi

ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan ucgişi: daha iyi ucumoni: tuzsuz uça: siyah uçapurpu: karaciğer uçilu: bekar, evlenmemiş erkek uçinapu: tanımadan, tanınmadan uçkimeli: bensiz uçkinapu: bilmeden, bilinmeden uçkine: cahil uçoni: siyahlı uç’aru: yazılmamış, yazılmadan udinoni: dinsiz udobadonamşine: vatansız udodginu: durmadan, durmaksızın udoxunu: oturmadan, oturmaksızın udulye: işsiz ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden ugenç’k’e: bedduasız ugibu: pişmemiş, pişmeden ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız uğnose: akılsız uğormotoni: ateist uqopumu: olmaksızın uquconi: kulaksız uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz uxereli: elsiz uxmare: kullanılmamış uxvat’u: kemirilmemiş uxvenu: yapılmamış uigbaloni: bahtsız, şanssız ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın uk'açxe: daha sonra uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil uk'uni: geri uk'uniktale: iade umçane: daha büyük umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş umiteli: kimsesiz umk’ilaşi: daha genç umogapa: (umogu) kazançsız umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali) umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık ump’a: göbek deliği unaxveri: yıkanmamış unane(li): annesiz unciru: uykusuz unçaşk'oçi: beyefendi unodge: yatay şekilde veya yan unoxonde: dayanılmaz uoncğore: arlanmaz, utanmaz unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan

Page 176: ayazli tarihi

upi: ter upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde upimpile sakalsız, köse upiş geçamu: terlemek uponi: terli upşu: dolmamış, dolmadan, boş urumi: rum urusi: rus usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan uskaneli: sensiz ust’a: usta uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan uşkiri: elma uşuroni: nefessiz, cansız utole: gözsüz, kör uz'ğu: aç, doymamış

u uba: koyun (insan koynu), sine ubeduri: bahtsız, şanssız ubereli: çocuksuz ubonu: yıkanmamış, yıkanmadan ucgişi: daha iyi ucumoni: tuzsuz uça: siyah uçapurpu: karaciğer uçilu: bekar, evlenmemiş erkek uçinapu: tanımadan, tanınmadan uçkimeli: bensiz uçkinapu: bilmeden, bilinmeden uçkine: cahil uçoni: siyahlı uç’aru: yazılmamış, yazılmadan udinoni: dinsiz udobadonamşine: vatansız udodginu: durmadan, durmaksızın udoxunu: oturmadan, oturmaksızın udulye: işsiz ugagnoni: söylemsiz, abuk subuk, saçma ugamaqazu: yontulmamış, sivriltilmemiş ugeçamu: vurmadan, vurmaksızın ugeç’areri: parasız, bedava, para vermeden ugenç’k’e: bedduasız ugibu: pişmemiş, pişmeden ugoç’k’onde: unutulmayan, unutmadan, unutulmamış ugoç’k’ondinoni: unutulmaması gereken, unutulmayacak ugon3'k'e: açmaz, açılmaz, açılmamış ugyare/ugyaroni: yemeksiz, katıksız uğnose: akılsız uğormotoni: ateist uqopumu: olmaksızın uquconi: kulaksız uqvaru: kısırlaştırlmamış, sünnetsiz uxereli: elsiz uxmare: kullanılmamış uxvat’u: kemirilmemiş uxvenu: yapılmamış uigbaloni: bahtsız, şanssız ukiminu: yoğrulmamış, yoğrulmadan ukimoce: bekar, evlenmemiş kadın uk'açxe: daha sonra

Page 177: ayazli tarihi

uk’itxeri: okumamış, sorulmamış, cahil uk'uni: geri uk'uniktale: iade umçane: daha büyük umç’k’u: başlanmamış, alışılmamış, acemi umek’vatu: kesmeden, kesilmemiş umiteli: kimsesiz umk’ilaşi: daha genç umogapa: (umogu) kazançsız umonç’u: olgunlaşmamış, olgunlaşmadan (meyvenin dalında olgunlaşmamış hali) umo3'onoba: beğenmemek, anti hayranlık ump’a: göbek deliği unaxveri: yıkanmamış unane(li): annesiz unciru: uykusuz unçaşk'oçi: beyefendi unodge: yatay şekilde veya yan unoxonde: dayanılmaz uoncğore: arlanmaz, utanmaz unonç'ele: (uank’ene) ilgisiz, alakasız insan upi: ter upi geçameri: terli, terlemiş, terlemiş halde upimpile sakalsız, köse upiş geçamu: terlemek uponi: terli upşu: dolmamış, dolmadan, boş urumi: rum urusi: rus usimadgamantane: çağdışı, aydın görüşe sahip olmayan uskaneli: sensiz ust’a: usta uşegnapu: duyulmamış, duyulmadan uşkiri: elma uşuroni: nefessiz, cansız utole: gözsüz, kör uz'ğu: aç, doymamış

v va: olumsuzluk öneki vak’ufi: vakıf vardi: gül va ren: yok vaşa: sakın (sakın ha!) velen3a: kıyamet veziri: vezir vit: on vi3'e: fındıklı vi3’uri: Fındıklılı

x xaci: hacı xacoba: hacılık, hac vakti xaçkeri: kazılı, kazılmış xaçkapuna: ekinek, kazı yeri xalat’i: halat xalali: helal xaleri: yanık (yemek vb), kavruk xamami: hamam xami: bıçak xampa: zengin xamreli: hamlanmış, aşırı yorgun

Page 178: ayazli tarihi

xanç’a: yeşil xapisxana: hapishane xarami: haram xarci: harç xarxaleri: fokurdamış halde xarxaşi: lahana yaprağınının bütün haliyle yapılan yemek türü xark'i: halk, elalem xaro: hububat çukuru xarsuva: tövbe, istiğfar xaşari: sırık xavla: helva xayvani: hayvan xaziri: hazır xeç'ep'a: üzüm vb meyve kabuğu veya salkımı xçe: beyaz, ak xçepurpu: akciğer xçini: yaşlı veya ihtiyar (kadın) xe: el xeç’ep’a: kabuk veya salkım (fındık vb) xek’limeri: el(in)den tutulmuş vaziyette xek’uçxe: elayak xelak’aoba: merhaba xeleba: sevinç, neşe xeleberi: sevinçli xelessa: imecelerde geleneksel haykırma nidası xelosnuri: endüstriyel xemşili: hemşinli xen3’k’eli: el sepeti xerxi: testere xes: el(d)e xeş arguni: el baltası xeşbulti: basketbol xeş gedumu: el sürmek, dokunmak xeş gedvu: dokunmak, el sürmek, el koymak xeşi: ele gelen, ele ait xeşmenceloba: el gücü, iş gücü xeşmoxtima(pa): el becerisi xeşnoxvene: sanat, el yapımı xeş ontxu: el vurmak, el sürmek xeş osumu: el(ini) gezdirmek, el sürmek, dokundur(t)mak xeş yeç’opu: el sıkmak xeupşu: eliboş xezdimeri: cimri, eli çekilmiş xezmetkyari: hizmetkar xixint’oni: geniz, gırtlak xilafi: yanlış xili: meyve xinci: köprü xirci: zırh xireri: çalıntı, çalınmış xirxineri: gülerek, kahkaha atarak xlip’i: yudum xmareri: kullanılmış xoci: boğa, öküz xocik'a: tosun, yavru öküz xolo: tekrar, yeniden, yine xolos: yakın, yakında xolosuri: yakınsal xolo(s)şa: yakına xomula: kuru

Page 179: ayazli tarihi

xomulaçai: kuruçay xonari: ses xonari mestikeri: kısık sesli xonariş mestikoba: ses kısıklığı xonariş ostu: sesi kısılmak xopa: hopa xopuri: hopalı xop’e: kürek xop’eş osiru: kürek çekmek xoroni: horon xorşok'ali: dolu xor3i: et xor3imç’k’omura: etçil, et yeyici, etyiyen xor3oni: etli xrak’a: kömür renkli, yanık xrak’eri: kömürleşmiş, yanık xra3kela: açgözlü, gözü doymak bilmeyen xrist’ana: aralık xruk'eri: kuru hale gelerek kötüleşmiş xtimeri: gidilmiş xtima: gidiş xuxuli: köstebek xulexi: balık oltası xupa: avuç xupati: hopa'nın eski ismi xura: vucüt, anatomi xurgi: baraj xurxi: geniz, boğaz, gırtlak xuri: sinir xurma: hurma xut: beş xutoşi: beşyüz xut'ali: yay xut’ini: horultu xut'ula: in, delik xvali: öksür, öksürük xvala: yalnız, sadece, tek xvalaxvala: yapayalnız xvaleri: öksürerek, öksürmüş halde xvaleri xvaleri: öksüre öksüre xvalura: sürekli öksürüp duran, öksüren xvama: dua, kutsama xvameri: kutsal, dualı, kutsanmış xvani: kalas askı düzeneği xvat’eri: kemirilmiş xvat'oni: kemirgen xvat’ura: kemiren, kemirgen, kemirmeye yarayan xveneri: yapılmış x3ala: temmuz, çürük ay x3aperi: çürük

y yali: ayna yano: geç yaşik’i: sandık yebargu: hasat zamanı, eylül yeçkinu: türemek, yaratmak yoçkindu: yaratmak, yaratılmak yeç’k’vadu: aniden hiddetlenmek, tükenmek yeç’opinu: satınalmak yeç’opinu-gamaçamu: satınalmak-satmak, alışveriş

Page 180: ayazli tarihi

yoç'k'vadalu: yokolmak, sonuna gelmek yonk'ap'u: aniden fırlamak, koşmak, koşuşturmak yextimu: çıkmak, tırmanmak yexu: yıkmak, alt taraftan yukarıya doğru aktarmak yeperi: taşmış (süt vb sıvının taşmış hali) yeri: yer yeriş konoçkinu: yerli yerine koymak, yer göstermek yezdimu: almak, yukarıya doğru almak yolu/yelu: çıkmak, tırmanmak yonç’(in)u: yukarıya doğru çekmek yopşa: dolu yopşeri: doldurulmuş, dolu yopşu(mu): dolmak, doldurmak yopu/yepu: taşmak (süt taşması vb) yoputxu: uçmak, kanatlarak uçmak, aniden şiddetlice sinirlenmek yoselu: kalkmak, kaldırmak, uyandırmak yulva: doğu

z zanatkyari: sanatkar zendidi: büyük düzlük, ova zeni: düzlük, ova zerdeva: sansar ziraat'i: ziraat zuğa: deniz zuğap’ici: sahil, deniz kenarı zuğaşperi: mavi, deniz rengi

z' z’abungecinale: hasta yatağı z’abuni: hasta z’angapa: gaga vuruşu z’egne: lakap z’ğeri: tok, doymuş z’igara: sigara z’ikva: pantolon z'irapa: görüşme z’iz’gini: titreyiş z’i3ineri: gülerek z’i3ina: gülüş

3 3a: gök 3aderi: denenmiş, sınanmış 3an3a: çoban çantası 3aşdixa: hava meydanı 3aşxon3a: gök gürlemesi 3aşot’k’ap’u: gök gürültüsü 3aşperi: gök rengi 3xemunt’uri: yenidünya, töngel, muşmula 3xemurepuna: istiriç ormanı 3xemuri: gürgen, ıstiriç 3xenoni: atlı 3xeni: at 3xik’i: çalı çırpı 3xovari: hayvan 3xuk'eri: buruşmuş 3xuk’ineri: buruşturulmuş 3xuneri: ayıklama haliyle, seçerek, seçilmiş, ayıklanmış 3ila: yumurta akı 3ira: kız

Page 181: ayazli tarihi

3ire: erkek 3i3i: meme (insan) 3omi: hamur 3oneri: elenmiş 3onoba: eleminasyon 3ume: inek memesi

3' 3'alami: direk 3’ale: aşağı, alt 3’alendo: aşağı taraftan, alt kısımdan, alt taraftan 3’aleni: aşağıdaki, alltaki 3'alentuna: güney 3’alona: ülke, vatan 3’am3’ami: kirpik 3’ana: yıl, sene 3’anağani: ocak, yeniyıl 3'anamo3'ana: yıllarca, yıllar boyunca 3’aneri: ,,,yaşında, senelik, yıllık 3’apa: damla 3’ap’eri: damlamış, damlama haliyle 3’ap’eri 3’ap’eri: damlaya damlaya 3'a3'ibeli: çerkez tavuğu 3'qanara: teker teker 3'k'ari: su 3'k'ark'op'ali: su kurbağası yavrusu 3’k’aroni: sulu 3’k’int’ili: burun pisliği (insan), tavuk boku 3'k'orgurmoxtimapa: ilham kaynağı 3’k’uneri: ağrıma halinde, ağrılı, sızılı 3’k’uni: ağrı, sızı 3’ileri: toplanmış (meyve vb) 3’ilva: kasım 3’iminde: harikulade, fevkalede, hakiki, has 3’inek’i: çorap 3’ineri: tartılmış 3'int'ali: kedi yavrusu 3’ipuri: kayın ağacı, halk dilinde gürgen ağacı 3'ip'ili: yavru balık 3’ip’oleri: cimciklenmiş, ellenmiş/el sürülmüş/tırnaklamış (yara, çıban veya sivilce vb) 3’ireri: süzülmüş 3’irori: çığlık atarak 3’irori 3’irori: çığlık ata ata 3’i3’i: solucan 3’i3’ila: yılan 3'i3'inati: ateşböceği 3’oxle: ön, eskiden, önce 3’oxleneri: geçen seferki, eski zaman(da)ki, geçmiş zaman(da)ki 3’oxlenora: evvel zaman 3’ola: duman, is 3’opxeri: derlenmiş, oluşturulmuş, seçilmiş, tayin edilmiş, bellenmiş 3’opula: okul 3’ori: doğru, gerçek, hakikat 3’or3’ola: aşırı derecede ufak 3'una: dişi köpek 3'urak'a: orospu, fahişe 3’urakgamaç(al)e: pezevenk

Page 182: ayazli tarihi

KAYNAKLAR

AYAZLI TARĠHĠ VE KURULUġU:

RECEPALĠ.YAMAN – ĠBRAHĠM TUZCU – HOPALILAR ĠNTERNET

SĠTESĠ

AYAZLI ĠSMĠ NEREDEN GELMĠġTĠR :

RECEPALĠ YAMAN – HAKKI ERDOĞAN – HOPALILAR ĠNTERNET

SĠTESĠ

AYAZLI’NIN NUFÜSU:

AYAZLI MAH. MUHT.-AKÇ.NÜFUS MD.

AYAZLI ESKĠ MUHTARLIKLAR:

AKAÇAKOCA NUFÜS MÜD.

AYAZLI’NIN CAMĠLERĠ:

RECEPALĠ YAMAN - ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI’NIN KABRĠSTANLAR:

RECEPALĠ YAMAN - ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI’NIN OKULLARI:

AKÇAKOCA M.E.MD.

AYAZLI’NIN TARĠHĠ YERLERĠ:

RECEPALĠALĠ YAMAN – ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI’YA YERLEġEN SÜLALELER VE GELDĠKLERĠ YERLER:

RECEPALĠ YAMAN – DURSUN POYRAZ – ĠBRAHĠM TUZCU –

HOPALILAR ĠNTERNET SĠTESĠ

AYAZLI’DA LAZCA SOKAK ĠSĠMLERĠ:

RECEPALĠ YAMAN – ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI GAZĠLERĠ:

KENAN OKAN

AYAZLI YELKENCĠLERĠ:

KENAN OKAN

AYAZLI’DAKĠ MAVNACILAR:

KENAN OKAN

AYAZLI’DA SANDALCILAR:

KENAN OKAN

AYAZLI’DA CEPHANE TAġIYANLAR:

KENAN OKAN

AYAZLI HĠCĠZ JANDARMA TEġ.BULUNANLAR:

KENAN OKAN

AYAZLI’DA DÜĞÜN:

RECEPALĠ YAMAN-ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLIDA SPOR:

ĠBRAHĠM TUZCU

HIDRELLEZ:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

AVCILIK:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

ORMANCILIK:

Page 183: ayazli tarihi

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠMTUZCU

HAYVANCILIK:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

TARIM:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

TURĠZM:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

FINDIKCILIK:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

BALIKÇILIK:

RECEPALĠ YAMAN –ĠBRAHĠM TUZCU

SANAYĠ:

ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI’NIN JEOLOJĠK YAPISI:

AKÇ.METEOROLOJĠ MÜD.

AYAZLI’DA YAĞIġ:

AKÇ.METEOROLOJĠ MÜD.

RÜZGAR:

AKÇ.METEOROLOJĠ MÜD.

METEROLOJĠ’NĠN KURULUġU:

AKÇ.METEOROLOJĠ MÜD.

AKARSULAR:

ĠBRAHĠM TUZCU

AYAZLI SOKAK ĠSĠMLERĠ:

AKÇ.BELEDĠYESĠ

AYAZLI ĠSMĠNĠN TÜRKĠYE GENELĠNDE ANILMASI:

VĠKĠPEDĠ ĠNTERNET SĠTESĠ

EĞLENCELĠ OYUNLAR:

ĠBRAHĠMTUZCU – ALĠ. TUZCU

AKÇAKOCA’DA EĞĠTĠM KURUMLARI:

AKÇ..M.MD

AKÇAKOCA 1916 GÖÇLERĠ:

AKÇ..KAYMAKAMLIK SĠTESĠ

AKÇAKOCA 1877 GÖÇLERĠ:

OGNĠ DERGĠSĠ

AKÇAKOCA GÖÇ ANILARI:

OGNĠ DERGĠSĠ

AYAZLI LAZ FOKLÖR KÜLTÜRÜ:

KENAN OKAN

AYAZLI’DA LAZ YEMEKLERĠ VE KÜLTÜRÜ:

LAHANA DERGĠSĠ

LAZ GĠYĠM VE KUġAM KÜLTÜRÜ:

LAHANA DERGĠSĠ

AKÇAKOCA’DA KURUMLARI:

AKÇ..KAYMAKAMLIK SĠTESĠ

TURĠZM VE KONAKLAMA TESĠSLERĠ:

AKÇ..KAYMAKAMLIK SĠTESĠ

Page 184: ayazli tarihi

AKÇAKOCA’DA ULAġIM:

AKÇ..KAYMAKAMLIK SĠTESĠ

AKÇAKOCA BELEDĠYESĠNDE BAġKANLIK YAPMIġ KĠġĠLER:

AKÇ. BELEDĠYESĠ

AKÇAKOCA’DA KAYMAKAMLIK YAPMIġ KĠġĠLER:

AKÇ. KAYMAKAMLIK SĠTESĠ

KURTULUġ SAVAġINDA AKÇAKOCA’YA SEVKĠYAT YAPAN

GEMĠLER:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA JANDARMA TEġ.:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA KAP-KACAK ĠSĠMLERĠ:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA HAYVAN LAKAPLARI:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA KĠTABELER:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA ĠÇME SULARI:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA TÜRBELER:

KENAN OKAN

AKÇAKOCA’DA CENEVĠZLĠLER DÖNEMĠ : AKÇ..KAYM.SĠT.

OSMANLILAR DÖNEMĠ:

AKÇ..KAYM.SĠT

AKÇAKOCA’DA 1908-1923 DÖNEMĠ:

AKÇ.KAYM.SĠT.

AKÇAKOCA’DA ĠLK BOYLAR:

AKÇ.KAYM.SĠT.

AKÇAKOCA’NIN KÖYLERĠ:

AKÇ.KAYM.SĠT.

AYAZLI’DA KULLANINAN MÜZĠK ALETLERĠ:

AKÇ.KAYM.SĠT

DÜZCE DEPREMLERĠ:

DÜZCE BELEDĠYESĠ

AYAZLI’DA ĠPSĠZ RECEP ÇETESĠNDE BULUNANLAR:

KENAN OKAN

LAZ TARĠHĠ:

LAZURĠ SĠTESĠ

LAZ SOYUNUN KÖKENĠ:

LAZURĠ SĠTESĠ

LAZ YEMEKLERĠ:

LAZURĠ SĠTESĠ

1978’DE OSMANLI – RUS SAVAġINDA ANAOLU GÖÇÜ:

FAĠK ATEġ – OGNĠ DERGĠSĠ

ESKĠ VE YENĠ ADLERI ĠLE DOĞU KARADENĠZ:

OGNĠ DERGĠSĠ

LAZ TARĠHĠNDE KISA KISA KRONOLOJĠ:

Page 185: ayazli tarihi

OGNĠ DERGĠSĠ

LAZ – KAFKAS HALKLARI:

ĠSLAM ANSĠKLOPEDĠSĠ

LAZĠKA KRALININ ETKĠLERĠ:

A.ĠHSAN AKSAMAZ

BĠZANSIN SONU:

LAZURĠ DERGĠSĠ

OSMANLI YÖNETĠMĠ VE LAZ DEREBEYLERĠ:

LAZURĠ DERGĠSĠ

YENĠ LAZĠSTAN SANCAĞI:

LAZURĠ DERGĠSĠ

MÜSLÜMAN LAZLARIN OSMANLI TOPRAKLARINA GÖÇÜ:

OGNĠ DERGĠSĠ

RUSLARIN KAFKASLARA SARKMASI:

TARĠH ANSĠKLOPEDĠSĠ

MÜSLÜMAN LAZLAR:

ĠSLAM ANSĠKLOPEDĠSĠ

OSMANLI LAZLARININ KÜLÜTÜREL HAKLARI ĠÇĠN

MÜCADELESĠ:

ĠSLAM ANSĠKLOPEDĠSĠ

ĠSTANBUL’DA LAZ DERNEKLERĠ:

LAHANA DERGĠSĠ

KURTULUġ SAVASININ ETKĠLERĠ:

MEYDAN LARUSE ANSĠKLOPEDĠSĠ

GÜNÜMÜZDE TÜRKĠYE LAZLARI:

LAZLARIN TARĠHĠ SĠTESĠ

KÜLTÜREL YAġAM:

LAZLARIN TARĠHĠ SĠTESĠ

YAPICILIK:

LAZLARIN TARĠHĠ SĠTESĠ

LAZLARDA MÜSLÜMANLIK:

LAZLARIN TARĠHĠ SĠTESĠ

ĠSLAM AZINLIK DĠNLERĠ:

LAZLARIN TARĠHĠ SĠTESĠ

LAZĠSTAN SNCAĞI:

LAZĠSTAN TARĠHĠ

AKÇAKOCA İLÇESİ ÖNEMLİ TELEFONLARI

KAYMAKAM : 6114001

ĠLÇE JAN.KOM. : 6114006

BELEDĠYE BAġ. : 6114002

ASKERLĠK ġB. : 6114059

CUMHURĠYET BAġ SAVCISI : 6114024

ABANT ĠZZET BAYSAL YÜK. OK. : 6112999

SAVCILIK : 6114024

Page 186: ayazli tarihi

ASLĠYE HUKUK HAKĠMLĠĞĠ : 6115620

SULH CEZA HAKĠMLĠĞĠ : 6114892

ASLĠYE CEZA HAKĠMLĠĞĠ : 6112735

EMNĠYET MÜD. : 6114020

MÜFTÜLÜK : 6114188

TAPU SĠC. MÜD. : 6114180

ĠLÇE GENÇ. VE SPOR MÜD. : 6114582

METEOROLOJĠ MÜD. : 6114146

NÜ,FÜS MÜD. : 6112730

ÖZEL ĠD. MÜD. : 6114050

SĠVĠL SAVUNMA MÜD. : 6112909

MAL MÜD. : 6114003

VERGĠ DAĠRESĠ : 6113653

ĠLÇE MĠLLĠ EGĠT. MÜD. : 6114034

HALK EĞĠTĠM MERK. : 6114148

SAĞLIK GRUP BAġ. : 6114171

DEVLET HAST. : 6114005

P.T.T : 6114515

TARIM ĠLÇE MÜD. : 6113387

SEDAġ : 6112144

HALK KÜTÜPHANESĠ : 6112140

TURĠZM MÜD. : 6113148

ORMAN ĠġLT. MÜD. : 6113336

TC ZĠRAAT BAN. : 6114004

HALK BANK. : 6112020

FĠSKO MÜD. : 6114010

TĠC. VE SAN ODASI : 6114144

ESNAF VE SANATKARLAR ODASI : 6114975

ZĠRAAT ODASI : 6114578

ġÖFÖRLER VE OTO. ODASI : 6114658

Ġġ BANKASI : 6114733

KIZILAY : 6112725

HUZUREVĠ : 6114560

THK : 6113443

MUHTARLAR DERNEĞĠ : 6114292

AKÇAKOCA 1. NOLU SAĞ. OCAĞI : 6114171

AYġE HANIM 2. NOLU SAĞ OCAĞI : 6116914

AKÇAKOCA SAHĠL GAZETESĠ : 6115007

HALK SĠG. : 6114578

ĠSVĠÇRE SĠG. : 6118474

SĠTE DÜĞ. SALONU : 6113595

ÖZEL ALBAYRAK SR. KURSU : 6113716

SEÇKĠN DERSHANESĠ : 6112234

AYGAZ : 6114109

ĠPRAGAZ : 6114077

MOGAZ : 6115012

AVUKAT ALĠ OSMAN KÜÇÜK : 6115161

AVUKAT AZADE AY : 6114620

AVUKAT HAMĠT KARAKOÇAN : 6112194

AVUKAT ĠSMAĠL AKTEPE : 6114299

Page 187: ayazli tarihi

AVUKAT ZEKĠ TURHAN : 6114713

ARAS KARGO : 6117100

ġĠFA ECZ. : 6114571

SEZEN ECZ. : 6113220

SEÇKĠN ECZ. : 6113366

ĠSMAĠL CEMAL : 6114573

HAYAT ECZ. : 6114572

ÇUHALLI ECZ. . 6112084

AKÇAKOCA ECZ. : 6116433