AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA YÖNELİK...
Transcript of AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA YÖNELİK...
i
T.C.ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA
YÖNELİK POLİTİKASI VE KAZAKİSTAN
Yüksek lisans Tezi
Yerik ILYASSOV
Ankara - 2010
ii
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLERANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA
YÖNELİK POLİTİKASI VE KAZAKİSTAN
Yüksek lisans Tezi
Yerik ILYASSOV
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. Özlem KAYGUSUZ
Ankara - 2010
iii
T.C.ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA
YÖNELİK POLİTİKASI VE KAZAKİSTAN
Yüksek lisans Tezi
Tez Danışmanı:
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
Tez Sınavı Tarihi ..................................
iv
TÜRKİYE CUMHURİYETİANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(……/……/201…)
Tezi Hazırlayan Öğrencinin
Adı ve Soyadı
………………………………………
İmzası
………………………………………
i
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………iKISALTMALAR…………………………………………………………………...iii
GİRİŞ………………………………………………………………………………...1
I. BÖLÜMAVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA YÖNELİK POLİTİKALARININ
KAVRAMSAL TEMELLERİ
1.1.AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası……………………………………………..71.1.1. Uluslararası Bir Aktör olarak AB……………………………………..71.1.2. Yeni Uluslararası Tehditler ve AB……………………………………131.1.3. Avrupa’daki Yeni Güvenlik Yaklaşımları ve AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik politikasında Orta Asya’nın Yeri…………………………..211.1.4. Orta Asya’nın Jeopolitik Önemi……………………………………...24
1.1.4.1. ABD………………………………………………………...301.1.4.2. Rusya………………………………………………………..311.1.4.3. Avrupa Birliği………………………………………………32
1.2. AB’nin Orta Asya ile Karşılıklı İlişkileri: Geçmişi ve Bugünü………………...351.2.1. AB ve Orta Asya ülkeleri Arasında İşbirliği Oluşması……………….351.2.2. İşbirliğinin Amaçları ve Çıkarları…………………………………….421.2.3. İşbirliğinin Güncel Sorunları ve Perspektifleri……………………….47
II. BÖLÜMAB’NİN YENİ KOMŞULUK POLİTİKASI VE EKONOMİK, SİYASİ
İŞBİRLİĞİNİN ULUSÜSTÜ MEKANİZMALARI
2.1. AB ve Orta Asya ülkeleri arasındaki işbirliğinin temel belgeleri ve Programları:Avrupa Birliği’nin Komşuluk Politikası……………………….....552.2. Dış politika aracı olarak TACIS programı……………………………………...602.3. SPECA……………..……………..……………..……………..……………….692.4. Enerji-ulaşım alanındaki projeler……………..……………..………………….71
2.4.1. Yeni İpek Yolu: TRACECA……………..……………..…………….712.4.2 INOGATE……………..……………..……………..……………..…..76
2.5. 2007–2013 AB’nin Orta Asya’ya Yönelik Bölgesel Yardım Stratejisi………...78
III. BÖLÜMAB NİN ORTA ASYA POLİTİKASINDA KAZAKİSTAN’IN YERİ VE DIŞ
VE GÜVENLİK POLİTİKALARI BAKIMINDAN ÖNEMİ
3.1. Kazakistan’ın Bölgedeki Önemini Artıran Özellikleri…………………………883.1.1.Genel Özellikler……………..……………..………………………….903.1.2.Coğrafi Konum ve Demografik Özellikler……………..……………..963.1.3.Siyasi Yapı……………..……………..……………..………………...983.1.4.Ekonomik Yapı……………..……………..…………………………1053.1.5.Enerji ve Doğal Kaynaklar……………..…………………………….110
ii
3.2. Kazakistan’ın Dış Politikası ve Bölgedeki Uluslararası Güçlerle İlişkileri…...1173.2.1. Kazakistan Dış Politikasının Genel Özellikleri……………………..1173.2.2. Kazakistan’ın Yeni Dış Politika Konsepti…………………………..1253.2.3.Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği……………..……………………..127
A) Uluslararası Tehditler……………..…………………………….129B) Uluslararası Güvenlik Politikası……………..………………….130C) Milli Güvenlik Stratejisi……………..………………………….131
3.2.4.Bölgesel Entegrasyon Çabaları……………..………………………..1323.3. AB-Kazakistan İlişkileri……………..……………..…………………………137
3.3.1.Bağımsızlık Sonrası İlişkiler……………..…………………………..1373.3.2.Sektörel Anlaşmalar……………..……………..…………………….1403.3.3.AB Mali Yardımları……………..……………..…………………….1433.3.4.AB Projeleri……………..……………..……………..……………...144
3.4. AB Kazakistan İlişkilerinde Stratejik Öncelikler……………..………………1463.5. AB ve Kazakistan İşbirliğinin Sorunları ve Perspektifleri……………………149
SONUÇ……………..……………..……………..……………..…………………155
KAYNAKÇA……………..……………..……………..……………..…………...164
iii
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AET : Avrasya Ekonomik Topluluğu
AGSK : Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği
AGSP : Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası
ASİ : Avrupa Siyasi İşbirliği
BAB : Batı Avrupa Birliği
BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu
BM : Birleşmiş Milletler
BTC : Bakü Tiflis Ceyhan
CACO : Central Asian Cooperation Organization
CFSP : Common Foreign and Security Policy
CICA : Conference on Interaction and Cooperation in Central Asia
CNPC : Chinese National Petroleum Company
DCI: Development Coorperation Instrument
DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü
EBRD : European Bank for Reconstruction and Development
ECHO : European Commission Humanitarian Office
EurAsEC : Eurasian Economic Community
EU : European Union
IMF : International Monetary Fund
INOGATE : Interstate Oil and Gas Transport to Europe
iv
İKT : İslam Kalkınma Teşkilatı
KOBİ : Küçük ve Orta Boy İşletmeler
NATO : North Atlantic Treaty Organization
OAİT : Orta Asya İşbirliği Teşkilatı
ODGP : Ortak Dış ve Güvenlik Politikası
OİA : Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması
OPEC : Organization of the Petroleum Exporting Countries
PCA : Partnership and Cooperation Agreement
SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SCO : Shanghai Cooperation Organization
ŞİÖ : Şangay İşbirliği Örgütü
SPECA: UN Special Programme for the Economies of Central Asia
TACIS :Technical Assistance for the Commonwealth of Independent
States
TİKA : Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı
TRACECA : Transport Corridor Europe-Caucasus-Asia
TUPNT : Treaty on Universal Prohibition of Nuclear Tests
1
GİRİŞ
Avrasya kıtasında Asya ve Avrupa’nın kesişim bölgesinde bulunan ve bu
nedenle stratejik bir öneme sahip olan Orta Asya, yüzyıllardır iki kıtayı bir araya
getirmektedir. Orta Asya ülkelerinden Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan,
Türkmenistan ve Özbekistan ile bağımsızlıklarını kazandıkları dönemden bu yana
çok çeşitli etnik kökenleri içine alan bir anlayış ve bölgeler arası iletişim geliştirerek
siyasi ve ekonomik alanda önemli bir gelişme göstermiştir.
Tarihsel süreç içerisinde çeşitli nedenlerden ötürü her zaman için önemli bir
konumda yer alarak gündemdeki yerini korumuş olan Orta Asya, özellikle Sovyetler
Birliği’nin 1991 yılında yıkılıp tarihe karışmasının ardından dünya konjonktüründe
yaşanan gelişmeler ile birlikte çok daha önemli bir konuma yükselmiştir. 1991
yılının Orta Asya için önemli bir milat olması, bölgenin, bu tarihten itibaren ‘‘büyük
güçler’’in rekabet alanı haline gelmesi ile açıklanabilir. Bu rekabetin aktörleri olarak
büyük güçler şeklinde nitelendirilen ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri ve
Rusya gelmektedir. Bu büyük güçleri, İran, Çin, Hindistan, Pakistan ve Türkiye takip
etmektedir. Bu listede son zamanlara kadar eksik olan bir başka büyük güç, Avrupa
Birliği de yaşanan son gelişmeler ile birlikte Orta Asya’daki rekabete daha etkin bir
şekilde katılmak üzere hazırlanmaya başlamıştır. İki kutuplu uluslararası sistemin
çözülmesiyle ortaya çıkan yeni uluslararası yapılanma ve güçler dengesi tüm dünyayı
etkilediği gibi AB’yi de etkilemiş, Avrupa’nın tehdit ve güvenlik anlayışı yeniden
değerlendirmeye alınmıştır. Avrupa’daki mevcut düzenin korunması için uluslararası
kuruluşların da yeni roller üstlenmesi ve “Yeni Avrupa Düzeni’ni oluşturan
2
Birleşmiş Milletler (BM),Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT),Kuzey
Atlantik İttifakı (NATO), Avrupa Birliği(AB) ve Avrupa Konseyi’nin işbirliği içinde
çalışma ve yeniden yapılandırılmaları gerekmiştir.1
Berlin Duvarı’nın yıkılma süreci döneminde Avrupa Birliği daha çok
genişleme sürecine yoğunlaştığı için, Orta Asya o dönemde AB’nin gündeminde yer
almamıştır. Bölgenin enerji kaynakları bakımından AB için büyük önemi kavranınca,
AB üyesi ülkeler Orta Asya ile ilgilenmeye başlamışlardır. Kazakistan, Kırgızistan
ve Özbekistan ile imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları 1999’da yürürlüğe
girmiştir.2 Eski Sovyet Cumhuriyetleri ile imzalanan ortaklık ve işbirliği anlaşmaları,
AB ve ilgili ülkeler arasında gelecekteki ekonomik ve siyasi ilişkilerin gelişiminde
çerçeve anlaşmaları niteliğindedir. Avrupa Birliği’nin Orta Asya Stratejisi, barışçıl,
demokratik ve ekonomik olarak güçlü bir Orta Asya’nın oluşturulması, komşu
ülkelerde barışın korunması ve refahın sağlanmasını amaçlamaktadır.3 Strateji ile
AB, bu ülkelerle olan işbirliğindeki öncelikli alanları belirlemekte, ikili ve bölgesel
işbirliğine dayalı bir yaklaşım getirmektedir. AB’nin Orta Asya için geliştirmiş
olduğu strateji, bölgedeki AB politikalarının genel çerçevesini oluşturmaktadır.
AB’nin bölgeye yönelik ilgisi günümüze kadar üç noktada toplanmıştır ve bu üç
amaç doğrultusunda AB, projeler geliştirmiştir.
Bunlardan birincisi söz konusu bölgenin ekonomik potansiyelidir. Bölgenin
sahip olduğu doğalgaz ve petrol rezervleri AB için büyük bir önem arz etmektedir.
1 Süleyman, Şensoy, Avrupa Birliği – Türkiye Orta Asya’nın çok boyutlu güvenliği, 24.10.2009,http://www.siyasaliletisim.org/suleyman-sensoy-kose-yazileri/189-avrupa-brl-tuerkye-orta-asyanin-cok-boyutlu-guevenl.html
2 European Union, “EU A World Player” Avroope on the move,European Commission Directorate-General for Press and Communication, Manuscript finalised in July 2004. 3 Süleyman, Şensoy,a.g.m.
3
Özellikle Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizi sonrasında enerji
açısından alternatif yollar arayışına gitmek zorunda olduğunu gören AB, bu
kapsamda Orta Asya’yı potansiyel bir enerji alanı olarak da görmektedir. Orta Asya
strateji belgesinde ifade edildiği biçimiyle AB’nin güvenli bir enerji akışını
gerçekleştirmeyi başarmasına yönelik politikalar, tüm bu politikaların ana
çekirdeğini oluşturmaktadır.
AB’nin bölgeye yönelik politikasının ikinci önemli nedeni, güvenlik ve
istikrar arayışıdır ve bu politika Afganistan merkezli yürütülmektedir. Afganistan’da
görev yapmakta olan Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü (ISAF) kapsamında
bölgede asker bulundurmakta olan AB üyesi ülkeler, bu kapsamda uluslararası
terörizm, radikal dini faaliyetler, uyuşturucu ticareti, insan ve silah kaçakçılığı gibi
tehditleri kaynağında durdurmak istemektedir; böylece hem kendi bölgeleri hem de
dünya genelinde bir tehdit olmaktan çıkarmak istemektedirler.4
Üçüncü ve son önemli sebep ise, AB’nin Orta Asya bölgesini, bölgede etkili
olan diğer bölgesel ve küresel aktörlerle iyi bir işbirliği zemini olarak görmesi
yönündeki algısıdır. Bu aktörlerin başında ABD, Rusya ve Çin gelmektedir.
Özellikle Çin’in dünya çapında bir ekonomik güç olarak rekabet şartlarını
yönlendirmesi, deyim yerindeyse oyunun kurallarını belirleyen role bürünmesi
ABD’nin olduğu kadar AB’nin de gözünü korkutmaktadır. Hatta sadece uzak bir
coğrafyadan göz korkutmanın ötesinde, Afrika gibi AB’nin arka bahçesi olan
bölgelerde de AB’ye alternatif politikalar geliştirerek vahşi pazar kapma yarışının bir
4 Şensoy, a.g.m.,s.3.
4
numaralı oyuncusu haline gelmesi AB’nin Çin ile rekabette farklı yollar arayışını
hızlandırmış ve Orta Asya jeopolitiğini bir derece daha artırmıştır.5
Geniş bir açıdan bakıldığında farklı yönlerdeki tüm bu politikaların aslında
ortak bir amaca hizmet ettiği ve bu ortak amacın da bölge içinde ve bölgeler arasında
demokratik, şeffaf, istikrarlı ve güvenli bir ortam oluşturarak, enerji transferi gibi ana
konuların huzur içerisinde gerçekleştirilmesinin başarılmasıdır.
Bu nedenle tezin ilk bölümünde öncelikle uluslararası bir aktör olarak AB’nin
Avrupa’daki yeni güvenlik politikaları ve AB’nin ODGP’ sinde Orta Asya’nın yeri
ve öneminin anlaşılması açısından öncelikle ODGP oluşum süreci ve yapısı
incelenmiştir. Sonra da AB’nin genel Orta Asya Strateji’si ele alınmıştır. Ayrıca Orta
Asya Bölgesi’nin AB’nin bölge politikasının oluşumuna temel teşkil eden jeopolitik
konumu incelenmiştir. Bu bölümde AB’nin yeni güvenlik yaklaşımlarının hangi
koşullar altında oluşturulduğunu anlamak için de yeni uluslararası tehditler
tanımlanmıştır.6
Çünkü Çin gibi küresel güç adayı, üstelik nükleer güç sahibi bir ülke bir
tarafında, Rusya gibi eskisi kadar olmasa da bölgede etkisini korumaya çalışan yine
nükleer güç sahibi ve eski gücünü toplamaya çalışan diğer önemli iki büyük ülkenin
çevrelediği Doğu-Batı, Kuzey-Güney geçiş koridorlarının kesişme noktasında
bulunan Orta Asya Bölgesi, birçok jeopolitik teoride “kilit bölge” olarak
5 Şensoy, a.g.m.,s.3-4.6 Evrosoyuz i Tsentralnaya Aziya: Strategiya Novogo Partnerstva (AB ve Orta Asya: Yeni İşbirliğinin
Stratejisi), 23.10.2009, / http: // europa. eu. int/comm
5
tanımlanmıştır. Aynı zamanda AB, Orta Asya ile karşılıklı ilişkilerini başladığı
zamandan hem günümüze kadar gerçekleşen ve yapılan yani tarihi yöntemle
incelenmiş olan anlaşmaları hem projeleri hem de günümüzde meydana gelen bazı
sorunları bu bölüm kapsamaktadır.
İkinci bölümde AB’nin yeni komşuluk politikası ve ekonomik, siyasi
işbirliğinin ulusüstü mekanizmaları analiz edilerek araştırılmıştır. Orta Asya
Bölgesi’nin jeopolitik önemini bir kat daha artıran sahip olduğu enerji kaynakları
özellikle Hazar Bölgesi’ndeki kaynaklardır. Bu nedenle bu bölümde enerji
kaynakları da kısaca incelenmiştir. Enerji kaynakları konusu başlı başına geniş bir
konu olması nedeniyle bu tezde kaynaklar petrol, doğalgaz, boru hatlarının dışa
açılım güzergahları ve bölge için oldukça önemli olan elektrik enerjisi ile
sınırlandırılmıştır. Bunun için Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kurulan 5 devlet ve
topraklarının önemli bir kısmı Orta Asya’da bulunan Rusya Federasyonu ile AB
arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması, Yeni İpek Yolu olarak tanılan TRACECA
(Transport Corridor Europe-Caucasus-Asia), INOGATE (Interstate Oil and Gas
Transport to Europe) ve TACIS (Technical Assistance to CIS)7 programlarının
uygulamaya konulması, AB’nin Orta Asya’ya Yönelik 2007-2013 Bölgesel Yardım
Stratejisi ve petrol ve doğalgaz bakımından dışa bağımlı olan AB ülkeleri için
AB’nin Orta Asya bölgesinde önemli ekonomik çıkarları, özellikle bölgedeki hem
siyasi hem de ekonomik açısından daha önemli ülkeler ile ilişkisi incelenecektir.
Üçüncü bölümde ise özel olarak Kazakistan’ın AB’nin Orta Asya politikası
açısından öneminin anlaşılması için Kazakistan’ın bölgede değerini artıran
7 Marat Rysbekov, “Kazakistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğundaki Yeri ve Önemi”, Asya-Avrupa Dergisi, Sayı:3, 04 Mart 2006.
6
özellikleri, Kazakistan’ın dış politikası ve bölgedeki diğer güçlerle ilişkileri ve AB-
Kazakistan ilişkilerinde ortaya çıkan anlaşmalar, projeleri detayla incelenmiştir.
Sonuç bölümünde AB ve Orta Asya, özellikle AB-Kazakistan ilişkilerinde
stratejik önceliklerin neler olduğu ve AB için Kazakistan’ın sahip olduğu hangi
özellikleri nedeniyle diğer Orta Asya ülkelerinden daha ayrıcalıklı bir konuma
sahiptir gibi tezin bütününde cevap aranan soruların genel bir değerlendirmesi
yapılacaktır.
Tezin hazırlanması sırasında genelde İngilizce, Rusça ve Türkçe, Kazakça
ikincil kaynak taraması yapılmıştır. Tezin yazım aşamasında Kazakistan’da
bulunulması ise konuyu Kazakistan’ın, Rusya’nın bakış açısıyla da değerlendiren
kaynaklara erişim olanağı sağlamıştır. Kazakistan Üniversiteleri, Milli Kütüphanesi
ve çeşitli araştırma ve uygulama merkezlerinde araştırma sırasında edinilen
izlenimler Kazakistan’la ilgili genel değerlendirmelerde kişisel gözlem olarak son
bölümde yer almıştır. AB’nin, Türkiye’nin, Rusya’nın ve Orta Asya
Cumhuriyetleri’nin resmi internet sitelerinden resmi stratejiler, politikalar ve konuyla
ilgili anlaşmaların incelenmesi bakımından yararlanılmıştır.
7
BİRİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA’YA YÖNELİK POLİTİKALARININ KAVRAMSAL TEMELLERİ
1.1. AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası
1.1.1. Uluslararası Bir Aktör olarak AB
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ilk dönemlerde AB’nin Orta Asya
konusundaki stratejileri diğer global güçlerin gerisinde kalmıştır. AB için ABD’nin
ki gibi güçlü bir Orta Asya politikasının varlığından söz edilemez. Bağımsızlığın ilk
yıllarında AB’nin Orta Asya’da öncelikli çıkarları olmaması da buna neden olmuştur.
Bununla birlikte AB bağımsızlıktan bu yana BDT için Teknik Yardım (TACIS)
çerçevesinde yaptığı mali ve teknik yardımlarla bölgenin ekonomik kalkınması ve
demokratikleşmesini desteklemiştir. Bölgeye en çok mali ve teknik yardım AB
tarafından yapılmıştır. Bölge ülkelerinin birçok alanda işbirliğine, desteğe ve bilgiye
ihtiyacı olması, AB’nin desteği ve işbirliğini bu ülkeler için daha da değerli
kılmaktadır.8
11 Eylül saldırıları sonrasında ise AB, Orta Asya’nın kendi istikrar ve
güvenliği için önemini anlamış ve Orta Asya’da istikrarın sürdürülmesi için
ekonomik kalkınma ve demokrasinin geliştirilmesine destek olmayı güvenlikle ilgili
öncelikli politikaları arasına almıştır. Bölgenin öneminin kavranmasını sağlayan
diğer önemli olay ise Rusya’nın neden olduğu enerji krizidir.9 Doğalgazın önemli
kısmını Rusya’dan temin eden AB ülkeleri Rusya’nın enerjiyi tehdit aracı olarak 8 J.Sehring, A.Warkotch, The EU and Central Asia (AB ve Orta Asya), NY:Routledge, 2009, Part 1, s.16. 9 “Rusya’nın devlete ait gaz şirketi Gazprom tarafından yapılan açıklamada, Ukrayna’ya gaz verilmesinin 1 Ocak saat 10.00 itibariyle kesildiği ve 2009’da yeni bir anlaşma yapılmadığı takdirde de, gaz arzının devam etmesine yönelik hiçbir yasal mecburiyet bulunmadığı kaydedildi.”(Rusya Ukrayna’ya verdiği gazı kesti, AB panikte), 02.01.2009, http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/rusya-ukraynaya-verdigi-gazi-kesti-ab-panikte-003997
8
kullanması ihtimaline karşı ve enerji güvenliğini sağlamak açısından kaynak
çeşitliliği arayışına girmişlerdir. Orta Asya Bölgesi zengin Hazar kaynaklarıyla AB
için de iyi bir alternatif oluşturmaktadır. Maastricht Anlaşması ile benimsediği Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) çerçevesinde kendi savunma ve güvenlik
sistemlerini oluşturmaya ve uluslararası alanda etkili küresel bir güç olmaya çalışan
AB için Orta Asya Bölgesi’nin istikrarı da çok önemlidir.
AB’yi küresel bir aktör yapan öncelikle ekonomik ve ticari başarısıdır. AB
dünyadaki birçok ülkeyi ve bölgeyi içine alan anlaşmalar ağına ve dünyadaki en
büyük dış ticaret hacmine sahiptir. 5 kıtadaki yardım projelerine ayda 500 milyon
AVRO harcanmaktadır.10
AB, ODGP ile dünya sahnesinde tek bir güç olarak hareket edebilmeyi ve
sonunda da siyasi birlik oluşturmayı arzulamaktadır. Bu kapsamda savunma
yeteneğini geliştirmek için bir güvenlik ve savunma politikası oluşturmaya
çalışmaktadır. AB dünya çapında güvenliğin ve istikrarın sağlanmasına yardım
etmekle kendi sınırları içindeki insanların güvenliğini de sağlamayı hedeflemektedir.
Global aktör olarak AB, 450 milyonluk nüfusuyla (ABD ve Rusya’nın toplam
nüfusundan fazla) dünyanın en büyük hacmine sahiptir ve dünya zenginliğinin dörtte
birini oluşturmaktadır.11 Fakir ülkelere diğer yardım veren kurumlar veya ülkelerin
hepsinden daha fazla yardım yapmaktadır. AB’nin para birimi olan avro, dolardan
sonra uluslararası finansal piyasalarda ikinci sırada gelmektedir. II. Dünya Savaşı
sonrası Avrupa’daki ulusları ve insanları bir araya getirerek daha çok güvenliği ve
10 Bretherton,C.; Vogler,J., The European Union as a Global Actor (Küresel Aktör Olarak AB), NY: Routledge,1999, Part 1.
11 Bozdemir, I., Avrupa Birliği- Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Ekonomik İlişkileri, s.2., 28.10.2009,http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/ead/disticaretgelistirmedb/turk%20cumhuriyetleri/sayfa117.doc
9
barışı sağlamak amacıyla kurulan AB’nin kurulduğu sırada dünya gücü olmak gibi
bir amacı yoktu. Ancak Birlik genişleyip, sorumlulukları artıkça dünyanın geri kalan
kısmıyla ilişkilerini yeniden düzenlemek durumunda kaldı. Gümrük sınırlarını
kaldırarak, Birlik sınırları içinde daha fakir bölgelerin gelişmesine ve barışçıl bir
işbirliği ortamının oluşmasına yardım etti.12
Birliğin diğer ülkeler ve uluslararası örgütlerle işbirliği içinde çalışması
üyelerin her birine ekonomik gelişme ve istikrar gibi avantajlar sağlamıştır. Birlik
aynı zamanda uluslararası alanda üye ülkelerin yasal ekonomik ve ticari çıkarlarının
en iyi şekilde savunulmasını sağlamıştır.
AB’nin Birlik sınırlarının ötesinde de istikrar ve güvenliğin yaygınlaşmasını
sağlamak hedefi, Birliğin ODGP geliştirmesi gerekliliğini doğurmuştur, böylece
dünyada daha geniş bir alanda istikrar, işbirliği ve uzlaşma için tek bir güç olarak
hareket edebilme olanağına kavuşma çabası ortaya çıkmıştır.
Kırk yıldan fazla süren Soğuk Savaş dönemi dünyayı iki kutba ayırmıştır. Bu
dönemin sona ermesi ise daha karmaşık ve öngörülmesi zor bir dünya düzeninin
ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu da çatışmaların önlenmesi, barışın korunması
ve terörle mücadele gibi konularda AB’nin daha çok müdahil olmasını gerektirmiştir.
AB, Afganistan’ın yeniden yapılanması için 1 milyon AVRO vermiş, 2003 yılında
Balkanlar ve Afrika’da da ODGP çerçevesinde ilk görevlerini yüklenmiştir.13 Daha
geniş bir alanda daha güvenli ve istikrarlı bir dünya yaratmaya çalışmakla AB, kendi
sınırları içinde hayatın daha güvenli hale gelmesine çalışmaktadır.
AB, ülkelerin ortak ekonomik ve politik çıkarlar etrafında nasıl başarıyla
biraraya gelebileceğinin başarılı bir örneği olduğunu göstermiştir. Dünyanın diğer
12 Michael, Gehler, Avrupa, Çev. Özgür Pozan, İstanbul, İnkılap, 2005, s.112.13 Boaz Mark, EU Launches African Clinical Trials Program, IAVI Report-February/ April, 2003.
10
bölgelerinde birlik oluşturmak isteyen ülkeler için de iyi bir model olmaktadır.
Örneğin Orta Asya Bölgesi’ndeki ülkeler AB’yi bölgede oluşturacakları birlik için
model olarak almaktadırlar. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra
Avrupa’da patlak veren anlaşmazlıklar ve son zamanlarda oldukça gündemde olan
uluslararası terörizm sorunu AB liderlerinin daha etkili bir şekilde ortak hareket etme
gerekliliğini ortaya koymuştur. Son 15 yılda Birlik ekonomik konumundan
faydalanarak uluslararası politik ve güvenlikle ilgili konularda daha fazla rol almak
için yoğun çaba harcamaktadır.14
1990’lı yılların başında AB Avrupa’da güvenlik alanında bir güç olamamıştır.
AB’nin Eski Yugoslavya ve Kosova’da herhangi bir varlık gösterememesi, dış
politikada ortak karar alma ve eylemde bulunma yeteneği olmamasından
kaynaklanmaktadır. Eski Nato Genel Sekreteri Javier Solana’nın Yüksek Temsilcisi
olduğu Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) da bu konuda yeterli güce sahip
değildir. Solana Komisyona değil Konsey’e bağlıdır. Dolayısıyla 25 ülke
bakanlarının ortak çıkarlarını gözeterek dış politika kararları almak oldukça zordur.
Öte yandan AB NATO’dan bağımsız savunma politikaları oluşturmaya çalışsa da
AB’nin güvenliğinin sağlanmasında NATO’nun egemenliği devam etmektedir. 15
AB ekonomik alanda başarılı bir birlik olsa da, Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası oluşturmakta pek başarılı değildir, bunun önemli bir nedeni de AB’nin
ODGP mekanizması içinde etkin bir ortak karar mekanizması olmamasıdır. Fransa
ve Almanya’nın diğer üye ülkelerden daha etkin konumda görülmesi, İngiltere’nin
ABD ile birlikte hareket etmesi ve üye ülkelerin ulusal güvenlik ve savunma
14 European Union, “EU A World Player” Avroope on the move,European Commission Directorate-General for Press and Communication, Manuscript finalised in July 2004 15 Michael Gehler, Avrupa, Çev. Özgür Pozan, İstanbul, İnkılap, 2005, s.112.
11
alanında çok hassasiyet göstermeleri de AB’nin ODGP mekanizmasının işlerlik
kazanmasını güçleştirmektedir.16
AB tarafından güvenlik ve savunma alanında yakın tarihe kadar bir karar
alınmamıştır. Nice ve Amsterdam Anlaşmaları ile ODGP’nin eksik yönleri giderilip
daha etkili olması için kararlar alınmışsa da, AB’nin Yugoslavya’da ve son olarak da
Irak krizi gibi fiili olarak yaşanan sorunlarda bir varlık gösterememesi global bir güç
olarak uluslararası alanda henüz yeterince etkin olmadığını göstermektedir. Gerçek
bir global güç olabilmesi için ODGP’nin etkinliğinin artırılması ve AB’nin askeri
yaptırım gücünün de olması gerekir. Dolayısıyla ODGP, her zaman NATO’nun
gölgesinde kalmaktadır. Yeni katılan ülkelerle üye sayısı da artan AB’nin siyasi
birliğini oluşturması daha da güçleşmiştir. AB üye ülkelerinin kendi dış politikalarını
oluşturma hakkından feragat edip görüş birliğini oluşturması ve ortak hareket
edebilmelerinin güçlüğü, ODGP için aşılması gereken en temel sorundur. Ancak
siyasi olarak güçlü ve etkili bir ODGP’ye sahip AB, ABD karşısında önemli bir
denge unsuru olabilecektir. Doğu Blok’unun çökmesiyle başlayan uluslararası
değişimler, AB’yi de etkilemiş ve dünya çapında bir rol almaya zorlamıştır. Sadece
ekonomik birlik olarak varlık göstermenin artık yetmediği anlaşılmış, siyasi olarak
da işbirliği ve tek bir güç olarak hareket edebilme gerekliliği doğmuştur. Bunu
sağlayacak olan da ortak bir dış ve güvenlik politikasıdır.
Aslında savunma anlamındaki ilk girişim Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
(AKÇT)’nun imzalandığı 1951 tarihinden bile önce 1950 yılında “Pleven Planı” adı
altında ortak bir Avrupa Ordusu ve Avrupa Savunma Topluluğu kurulması için
16 Halil Bilecen, "Maastricht Antlaşması’ndan Günümüze Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası", UHP, C.1, Sayı: 1-2, 2005 Kış-Bahar, s. 1-34.
12
yapılan çalışmalardır.17 Ancak uzun yıllar etkisi sürebilecek olan bu plan, 30 Ağustos
1954’te Fransız Parlamentosu’nun vetosu nedeniyle işler hale gelememiştir.18
Avrupa için o dönemde ekonomik ve demokratik yapıların kurulması için savaşın
neden olduğu hasarların ortadan kaldırılması her şeyden öncelikliydi. İç piyasaların
oluşması ve parasal birliğin sağlanması için federal bir yapının gerekmediği
düşünülüyor, politik işbirliği ve egemenlik haklarının kısmen devredilmesi yeterli
görülüyordu.19
Öte yandan 1960’lı yıllarda yaşanan ekonomik bütünleşme ile ilgili
gelişmeler “Altıları” siyasal alanda topluluk çatısı altında olmasa bile hükümetler
arası boyutta işbirliğine zorlamıştır. Avrupa Siyasi İşbirliği (ASİ) Projesinin
oluşmasına neden olan 27 Ekim 1970’deki “Davignon Raporu” ile ilk defa üye
devletlerin dış politika alanında eşgüdüm sağlanması hedeflenmiştir.20 Ancak bu
rapor 1 Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Tek Avrupa Senedi (ATS) ile AT’ye dâhil
edilmiş ve kurumsallaşmıştır. Bu girişim AT ülkelerinin dış politikada ortak bir
tutum içinde hareket etmelerini sağlayamasa da ODGP’nin temelini oluşturduğu
söylenebilir. ATS ile amaçlanan hedeflerin çoğu hayata geçirilmiş ve AB ekonomik
olarak küresel bir güç olma yolunda önemli adımlar atmıştır. 1990’lı yıllarda yaşanan
gelişmeler, özellikle Doğu Bloğunun çökmesi sonucunda ise Birliğin ortak bir dış ve
güvenlik politika oluşturması kaçınılmaz olmuştur.21
1.1.2. Yeni Uluslararası Tehditler ve AB
17 Derek W.Urwin, The Community of Europe: A History of European Integration since 1945, Longman, 1995, p.18. 18 Gehler, a.g.e.,s.51-52.19 Gehler, a.g.e.,s.51.20 Mehmet Özcan, “AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası”,Turkishweekly,29 Ekim 2004,http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=18#_ftnref12#_ftnref12
21 Özcan, a.g.m.
13
1 Kasım 1993’de yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması’nda Avrupa
Topluluğu(AT), Avrupa Birliği (AB) olmuştur. AB’nin dayandığı üç sütundan biri
(II. sütun) Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) olmuştur. Avrupa Siyasi
İşbirliği(ASİ)’nin yerini ODGP almıştır. ASİ çerçevesinde tek taraflı olarak özgürce
hareket edebilen üye ülkelerden artık “bağlılık” ve “karşılıklı dayanışma” ilkelerine
göre sistematik bir işbirliği içinde hareket etmeleri beklenmekteydi. Maastricht
Anlaşması ODGP’nin amaçlarını dile getirmekle kalmamış, aynı zamanda, ODGP
için çeşitli uygulama araçlarını (ortak tutum, ortak eylem ve ortak karar) da ortaya
koymuştur.
Zaman içinde ise Maastricht Anlaşması ile oluşturulan ODGP özellikle
Avrupa’da meydana gelen uluslararası anlaşmazlıklarda etkin olmaması nedeniyle
çok eleştirilmiştir. Bosna, Kosova ve Irak krizi gibi daha da artırılabilecek örneklerde
AB’nin dış politika ve savunma alanında ortak ve etkili bir tutum alamaması
ODGP’de ciddi değişiklik ve düzenlemeler yapılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Dolayısıyla 1 Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması22 ile ODGP’de
bir takım yenilikler yapılmıştır. Öncelikle ODGP’nin uygulama araçları (ortak
strateji vs.) çeşitlendirilmiş ve kullanım kuralları belirlenmiştir. Bu anlaşma ile
yapılan önemli bir değişiklik de ODGP’nin amacına uygun şekilde yürütülmesi
amacıyla Yüksek Temsilci atanmasıdır. Bir nevi Birliğin Dışişleri Bakanı olarak
hareket edecek olan Yüksek Temsilcilik görevine NATO Genel Sekreteri Javier
Solana Madariaga Ekim 1999’da beş yıllığına getirilmiştir. Bu Anlaşma ile bir de
“Ortak Planlama ve Analiz Birimi” oluşturulmuştur. Diğer bir değişiklik de Birliğin
görev alanındaki genişlemedir. Amsterdam Anlaşması ile AB’nin savunma ve
22 Treaty of Amsterdam, Official Journal C 340 of 10 November 1997.
14
güvenlik politikalarına “insani amaçlı barış faaliyetleri”, “kriz yönetimi” ve “dış
sınırların korunması” gibi unsurlar eklenmiştir.
Ancak karar alma yapısında bazı iyileştirilmelere gidilse de oybirliği ilkesinin
hala birçok konuda geçerliliğini korumakta olması, etkin bir dış politika
oluşturulmasına engel olmaktadır. Bu sebeple ODGP’nin içeriği ve uygulama
alanında yapılan değişikliklere rağmen, etkinliği ve uygulanabilirliliği tam olarak
sağlanamamıştır. Bu durum ise, AB üyesi ülkeleri Maastricht Anlaşması’ndan
itibaren daha çok sivil inisiyatifler ile yürütülen ODGP kapsamında yeni bir savunma
ve güvenlik yapılanması arayışına itmiştir.
Bu konuda hukuki bir revizyonun gerekliliğini gören AB, Nice’de yapılan
AB Zirvesi’nde ODGP’nin uygulanabilirliği için yeni kararlar almıştır. 26 Şubat
2001’de imzalanan Nice anlaşması ile Batı Avrupa Birliğinin23 (BAB) kriz yönetimi
işlevleri AB’ye dahil edilmiştir. AB’nin askeri kapasitesinin geliştirilmesi, daimi,
siyasal ve askeri yapıların kurulması gibi kararlar da Birliğin ODGP’sı açısından
olumlu gelişmelerdir. Nice Anlaşması ayrıca Birliğin bütünü olarak karar alıp
amaçlarını gerçekleştirmenin zor olduğu durumlarda üye devletler (en az sekiz üye
devlet) kendi aralarında artırılmış işbirliği kurabilirler hükmünü içermektedir.24
Soğuk Savaş döneminde ABD’ye olan gereksinim nedeniyle AB’nin
savunma politikasını sağlayacak olan BAB gelişmemiş ve NATO’nun gölgesinde
kalmıştır. Ancak Soğuk Savaş sonrası Avrupa’da Amerikan varlığının azalma
23 Batı Avrupa Birliği (Western European Union, WEU), yarı etkin bir Avrupa güvenlik ve savunma örgütüdür. 17 Mart 1948 tarihinde imzalanan Brüksel Antlaşması’yla birlikte kurulmuş ve 1954 yılında İtalya ile Batı Almanya’nın katılımlarıyla büyümüştür. (http://www.main-board.eu/siyaset-bilimi/256126-bati-avrupa-birligi-bab.html)24 Halil Bilecen, "Maastricht Antlaşması’ndan Günümüze Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası", UHP, C.1, Sayı : 1-2, 2005 Kış-Bahar, s. 1-34.
15
tehlikesi AB’yi kendi savunma ve güvenlik kimliğini oluşturma konusunda arayışlara
itmiştir.
ABD Avrupa savunmasına ayrılan kaynaktan rahatsızdır, savunmaya yılda
165 milyar dolar harcayan AB’nin, ABD’nin yıllık savunmasının %60’ı olan bu
tutarla NATO’dan bağımsız bir örgütlenme ile güvenlik alanında başarılı olması güç
görünmektedir. ABD’yi destekler nitelikteki İngiliz politikası ve bağımsız bir
Avrupa savunmasından yana olan Fransız görüşünün aksine, savunmaya diğer
ülkelerden daha az kaynak ayıran Almanya yine NATO’nun şemsiyesi altında AGSP
geliştirilmesinden yanadır.25 AB’nin güvenlik ve savunma alanındaki arayışları
1999’da gerçekleştirilen Köln ve Helsinki Zirve’lerinde de sürmüş ve Avrupa
Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) bu şekilde ortaya çıkmıştır. Aslında
AGSP’nin temeli İngiltere ve Fransa’nın 4 Aralık 1998 tarihinde Saint –Malo
zirvesinde atılmıştır. 1997’de imzalanan Amsterdam Anlaşması Avrupa Güvenlik ve
Savunma Politikasını (AGSP) hayata geçirme hedeflerini ortak bir deklarasyonla
açıklamıştır. Bu deklarasyonda ilk defa Birliğin uluslararası krizlere müdahale
edebilmek için otonom eylem kapasitesine sahip askeri güçle desteklenmiş
operasyonel birim oluşturmasının gerekliliği belirtilmiştir. 26
Haziran 1999’ da gerçekleştirilen Köln Zirvesi’nde daha önce Batı Avrupa
Birliği (BAB)’ne ait olan Petersberg görevleri (insani yardım, kurtarma, barışı
koruma ve kriz yönetiminde muharebe kuvveti) olarak adlandırılan BAB’ın kriz
yönetimine ilişkin görevlerinin 2000 yılında AGSP’ye dâhil edilmesi kararlaştırılmış
ve AB’nin askeri yapılanmasına (küçük de olsa) ilişkin çeşitli komitelerin kurulması
kararlaştırılmıştır. Birbirini izleyen Avrupa zirveleri de (Helsinki, Feira ve Nice) BM 25 Kamer Kasım, Nato’ya ve ABD-AB İlişkilerine Etkisi Bakımından Ortak Avrupa Dış veGüvenlik Politikası,,2002, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.1,Sayı: 2, Bahar, 2002,s.87–89.26 Bilecen,a.g.e.,s.5-8.
16
ilkelerine uygun, BM Güvenlik Konseyi yetkilerini tanıyarak, Birliğe uluslararası
kriz yönetiminde özerk eylem kapasitesi kazandırma isteğini gerçekleştirmek için
somut adımlar atılmasına vesile olmuştur.27
Aralık 1999’da gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nde ise askeri kabiliyetler
bakımından ana hedefler belirlenmiştir. Bu hedefler; 2003 yılına kadar Petersberg
görevlerinin tamamını gerçekleştirebilecek kapasitede 60 gün içinde kriz bölgesine
konuşlandırılabilecek ve bir yıl kadar orada idame ettirilme niteliğine sahip 60 bin
kişilik Acil Müdahale Gücü’nün kurulmasına karar verilmiştir. Bu zirvede ayrıca kriz
durumunda Konsey içinde politik kontrol ve stratejik yönlendirme yapacak Politik ve
Güvenlik Komitesi ve bir Askeri Komite oluşturulmasına karar verilmiştir.
2000’deki Feira Zirvesi’nde28 ise dört öncelikli alanda kriz yönetiminin sivil
taraflarını geliştirmeye karar vermiştir. Bunlar polis, hukukun üstünlüğünün
güçlendirilmesi, sivil yönetimin güçlendirilmesi ve sivil korumadır. Polis hizmeti
için konulan hedeflerin uygulanması için üye ülkelerin kriz yönetiminde
kullanılabilecek şekilde, 5 bin kişilik bir polis gücü oluşturmaları ve bunların içinden
1000 kişiyi 30 günden daha kısa bir sürede yerleştirebilmesi öngörülmüştür. Aralık
2001’de yapılan Leaken Zirvesi’nde AB’nin kriz yönetimi operasyonlarını
uygulayabilecek duruma geldiğini duyurulmuştur. AB üyesi olmayan NATO üyesi
ülkelerin AB Acil Müdahale gücüne katılımları konusundaki belirsizlik 2002 Brüksel
Zirvesi’nde düzeltilmiştir. Ayrıca bu zirvede AGSP’nin hiçbir koşulda NATO
müttefiki bir ülkeye karşı kullanılmayacağı, NATO askeri kriz yönetiminde AB üye
ülkelerine karşı eyleme geçemeyeceği kararlaştırılmıştır.29 Mayıs 2003’de AB, Acil
27 Özcan, a.g.m.28 Presidency Conclusions, Feira European Council, 19–20 June 2000, http://ue.eu.int/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/00200-r1.en0.htm, 24 Şubat 2006.29 Özcan, a.g.m.
17
Müdahale Gücü’nün operasyonel hale geldiğini ilan etmiştir. 1 Şubat 2003’de
yürürlüğe giren Nice Anlaşması30 ile de BAB’ın AB içindeki görevleriyle ilgili
maddeler AB Anlaşması’ndan çıkarılmıştır. ODGP ile ilgili olarak çoğunluk sistemi
ile karar alınan alanlar genişletilmiştir.
1999 yılından itibaren AB’nin AGSP oluşturma çabası çerçevesinde
“NATO’nun askeri imkân ve yeteneklerinden yararlanma talebi” NATO ile AB
işbirliği ve dayanışmasını zorunlu kılmıştır. Bunun ilk görüldüğü tarih Haziran 1996
NATO Bakanlar Konseyi’nin Berlin toplantısıdır. Bu toplantıda NATO içinde bir
AGSK’nin geliştirilmesine karar verilmiştir. Savunma konusundaki AB NATO
etkileşimindeki en önemli sorunu, bu yeni oluşumun AB üyesi olmayan NATO
müttefiki ülkeler ve NATO’nun genel misyonuna olan etkisi oluşturuyordu. AB ile
NATO arasında konuya ilişkin anlaşmaya ise 16 Aralık 2002’de varılmıştır. Bu yeni
düzenleme ile AB’nin düzenleyeceği harekâtlarda NATO’nun planlama ve lojistik
imkânlarından yararlanılması kararlaştırılmıştır.31
AB’nin AGSP için yaptığı tüm bu çalışmalar ve gelişmelerin ışığında son
yıllarda uluslararası krizlerde kendi askeri ve güvenlik gücü ve politikaları dahilinde
dünyanın çeşitli yerlerinde görevler almaya başlamıştır.
11 Mart 2003’te ise Avrupa Komisyonun yayımladığı, Avrupa Komşu
Ülkeler Politikası’nın temel prensiplerini ortaya koyan “Daha Geniş Avrupa ve
Komşuluk: Doğu ve Güneydeki Komşularımızla İlişkilerimizin Yeni Çerçevesi”32
adlı bir belge ile genişleme sonrası AB’yi çevreleyecek ülkeleri kapsayan Belge
30 Treaty of Nice, Official Journal C 80 of 10 March 2001.31 NATO-EU Declaration on ESDP, 16 December 2002, http://www.Europea-euun.org/articles/en/article_1871_en.htm, 21 Şubat 2006.32 Commission of the European Communities, Wider Avroope-Neighbourhood: A Framework for Relations with our Eastern and Southern Neighbours, Communication from the Commission, Brussels, 11 Mart 2003, COM (2003), 104 final.
18
AB’nin komşu ülkelerle ilişkileri yeniden şekillendirme zorunluluğunun birinci
öncelikleri arasında olduğunu gösteriyordu. AB’nin küresel ve bölgesel bir güç olma
arayışı “Daha İyi bir Dünyada Güvenli Avrupa” başlıklı rapora dayalı “Daha İyi bir
Dünyada Güvenli Avrupa: Avrupa Güvenlik Stratejisi”nin kabul edilmesi ile
pekiştirilmişti.33
Öte yandan 29 Ekim 2004’de son şeklini alan ancak Fransa ve Hollanda’daki
referandumlar sonucu yürürlüğe giremeyen AB Anayasası da, ODGP’ye ilişkin bir
takım önemli değişiklikler ortaya koyuyordu. Anayasada ODGP, dış politikanın tüm
alanlarını kapsıyor ve üye ülkeler arasında tedrici bir geçişle ortak bir savunma
politikasının oluşumunu öngörüyordu. Tüm bu gelişmeler ve yeni savunma ve
güvenlik mekanizmalarına rağmen, aslında AB’nin ne dış politika alanında üye
ülkeler arasındaki politikaları uyumlaştırma ve ortak kararlara alabilme ne de tam
anlamıyla işleyen ODGP oluşturma çabaları sonuç vermiştir.
Ancak AB’nin genişlemesiyle oluşan yeni sınırlar, AB’yi genişleme dışında
kalan bölgelerden gelebilecek tehditlere karşı da harekete geçmek ve yeni politikalar
üretmek zorunda bırakacaktır. Bununla birlikte yeni güvenlik stratejileri kapsamında
tanımlanan yeni güvenlik alanları; askeri, siyasal, ekonomik, çevresel, teknolojik ve
toplumsal güvenliktir. Yeni tehditlerin34 askeri boyutu azdır, daha çok
küreselleşmenin yol açtığı ulusal toprak ve vatan kavramlarını da aşan küresel
tehditler bu yeni güvenlik boyutunu ortaya çıkarmıştır. Güvenlik kavramının
33 “Actor and the Role of Interregionalism”, European Foreign Affairs Review, 10 (4), 2005, s.535–552.34 Yeni tehditler kavramı, güvenlik kavramının yeniden tanımlanmasında olduğu gibi ve hatta ondan da yaygın bir biçimde 90’lı yıllar boyunca fazlasıyla kullanılır olmuştur. “Yeni karşılıklı bağımlılıklar”, “olumsuz karşılıklı etkileşimler”, “enlemesine tehditler”, “Stratejik nitelikteki aseri olmayan tehditler” gibi anlamlara sahiptir. /Dedeoğlu, Beril, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, Boyut Kitapları:İstanbul, 2003, s.422./
19
tanımındaki diğer bir değişiklik de tehdit kavramının yanında daha genel bir kavram
olan risk kavramının daha ağırlıklı olarak yer almasıdır.
AB açısından önemli olan bu yeni tehditlerin en başında terörizm
gelmektedir. Devletler ve toplumların en temel tehdidi olarak değerlendirilen
terörizm, demokrasilerin en temel istikrarsızlık nedeni olarak da
değerlendirilmektedir. Terörizmin tam bir tanımını yapmak da zordur. 21. yüzyılın
arifesinde azgelişmiş dünya artan nüfusla birlikte milliyetçi ve dinsel uyanışlar
sonucu aşırı davalar için harekete geçen terörist gruplara şahit olacaktır.
Diğer önemli tehdit ise organize suçlardır. Bu da oldukça esnek bir
kavramdır. Uluslararası suç örgütlerinin silah, nükleer madde, uyuşturucu, organ
kaçakçılığı, insan kaçakçılığı gibi yasadışı faaliyetlerini ulusal sınırlara ilişkin endişe
taşımadan yürütmeleri organize suç olarak tanımlanmaktadır. IMF kaynaklarına göre
yasa dışı faaliyetlerden elde edilen yıllık gelir yılda 3000 milyar franka ulaşmıştır.
Mafyanın hakim olduğu klasik ülkelerin doğu ve güneydeki yeni taraftarları ile
işbirliği yapmaları sonucu birçok ülkede etkili oldukları söylenmektedir. Uyuşturucu
trafiği de önemli tehditler arasındadır. Yıllık uyuşturucu ticaretine ilişkin rakamlar
300 ile 500 milyar dolar gibi rakamlarla ifade edilmektedir.35
İktisatçı Pierre Moussa’ya göre güneyden kuzeye ihracatın en önemli kalemi
olan uyuşturucunun, üretim, işleme ve satış aşamalarında elde edilen yüksek karlılık
son yıllarda üretimdeki artışının da nedenidir.36 Yasadışı üretim yapan ülkeler
Afganistan, İran, Pakistan (Altın Kavşak), Birmanya, Laos, Tayvan (Altın üçgen)
35 2006 Avrupa Uyuşturucu Raporu, Yasa Dışı Uyuşturucu Ticareti, http://www.karapara.gen.tr/tipolojiler/Yasa%20D%C4%B1%C5%9F%C4%B1%20Uyu%C5%9Fturucu%20Ticareti.doc36 Pierre Moussa, Caliban Naufrage ,Les Relations Nord-Sud a la fin du XX éme siecle,Fayard, Paris,1994,s.101.,(Aktaran Esra Çayhan, “The European Union’s Central Asia Strategy”, Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Dergisi,Sayı: Bilig 26-Yaz 2003. )
20
grubudur. Son zamanlarda Meksika, Çin, Vietnam, Kolombiya ve Orta Asya
ülkelerinde de artan bir üretim görülmektedir.
Uyuşturucu trafiğinin güneyden kuzeye önemli bir güzergahı da Orta Asya
Bölgesi’nden Rusya’ya ulaşmaktadır. Avrupa’yı korkutan ve tehdit olarak algıladığı
diğer bir olgu da uluslararası göçtür. İstikrarsızlığa doğrudan neden olan bir olgu
olmamasına rağmen kitleler halinde gelip Avrupa’yı istila edebilecek göçmenler
resmi olarak bir risk olarak tanımlanmaktadır. Başlangıçta Avrupa bütünleşmesi
güvenlik konusunu dikkate almamıştır. 1990’lı yıllarda terör, uyuşturucu ile
mücadele, sınır denetimi gibi stratejik konuları içeren iç güvenlik kavramı ortaya
çıkmıştır. Bu yeni tehditler karşısında Avrupa’nın en etkili polis kuruluşu olan
Avrupa Polis Teşkilatı (EUROPOL) oluşturulmuştur.
Çift kutuplu sistemin sona ermesiyle Doğu-Batı ideolojik çatışmasına
endeksli güvenlik ve savunma anlayışlarına sahip askerler, siyasetçiler, silah
üreticileri, gazeteciler, akademisyenler ve uzmanlar yön çizelgelerini yitirmiş ve yeni
tehdit arayışlarına yönelmişlerdir Doğu-Batı karşıtlığının yerine Kuzey-Güney
karşıtlığı ve radikal İslam tehdidi konulmaya başlanmıştır. AB de bu gelişmelerden
etkilenerek Avrupa güvenliği için yeni hukuksal kanallar oluşturmaya
çalışmaktadır.37
37 Philippe Marchesin, “Yeni Tehditler” Karşısında Avrupa”, Çev. Beril Dedeoğlu, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, Der. Beril Dedeoğlu, Boyut Kitapları, Ekim 2003,s.421-433.
21
1.1.3. Avrupa’daki Yeni Güvenlik Yaklaşımları ve AB’nin Ortak Dış ve
Güvenlik Politikasında Orta Asya’nın Yeri
AB başlangıçta Orta Asya’yı, NATO’nun genişlemesi, nükleer gücün
kontrolü ve silahsızlanma gibi bölgedeki tüm sorunları Batı’nın güvenliği ve
BDT’nin jeo-stratejisi genel çerçevesi içinde değerlendirmiştir. 38
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle askeri tehdidin ortadan kalkması AB’de
güvenlik konusunun yeniden sorgulanmasına neden olmuştur. 39 Dışarıdan gelen bir
saldırıya yönelik sınırları savunmayı içeren eski güvenlik kavramının yerini
transnasyonalizasyon denilen ulusların dışında gelişen olgulardaki artış nedeniyle
güvenlik kavramı genişlemiştir, güvenlik artık sadece ulusal güvenlikle sınırlı
kalmamakta iç ve dış güvenlik kavramları içice girmektedir.40 AB, bu dönemde
güvenlik stratejisini artık sınırların savunulması değil sınır ötesindeki menfaatlerin
korunması olarak değiştirmiş ve bu bağlamda Orta Asya’da oluşabilecek
istikrarsızlığın kendi güvenliği için de tehdit olabileceğini algılamaya başlamıştır.
1995 yılında AB’nin, BDT’ye TACIS kapsamında yapılan yardımı artırmaya karar
vermedeki amacı, ekonomik modernleşme, ekonomik ve politik reformların
desteklenmesi ve bu sayede AB politikasının esas amacı olan güvenlik ve istikrarı
sağlamaktır. AB istikrarı sağlamak için ABD’nin aksine ekonomi, finans ve politik
alanlarını da kapsayan çok yanlı bir politika izlemeyi tercih etmiştir. ABD’nin
güvenlik stratejisinin esas önceliği ise BDT’den kaynaklanabilecek her türlü askeri
38 Laumulin, Murat, The Security, Foreign Policy and International Relationship of Kazakhstan After Independence: 1991-2001 (Bağımsızlık Sonrası Kazakistan’ın Güvenliği, Dış Politikası ve Uluslararası İlişkileri: 1991-2001), Almaty, 2002., s.212. 39 Acar, Cemal, Soğuk Savaş Dönemi-Süper Güçlerin Hakimiyet Kavgası, Mm Yayıncılık, AnkaraBasım: 1991, s.20. 40 Laumulin, a.g.e., s.77-79.
22
ve politik tehdidi yerinde yok etmek ve uzaklaştırmaktır.41 AB ise ABD’ye göre daha
yumuşak bir politika izlemektedir.
İki kutuplu sistemin çözülmesi ile ABD dünyanın tek süper gücü durumuna
gelmiştir. Bununla birlikte 21.yüzyıl çok kutuplu bir sisteme doğru gitmektedir.
Değişen dünya dengeleri sonucu 21. yüzyılda güvenlik konseptine askeri boyutun
yanında siyasi, ekonomik, sosyal ve teknolojik boyutlar da eklenmiştir. Uluslararası
güvenlik kavramının öncelikleri ise; uluslararası terörizmle mücadele,
demokratikleşme ve ekonomik kalkınma olmuştur. Stratejik güvenlik konsepti ise
sınırların korunması değil sınır ötesi menfaatlerin korunması olarak değişmiştir.
Olumsuz gelişmelerin ve çatışmaların oluşmadan önlenmesi ve yerinde çözülmesi
söz konusu strateji kapsamındadır.42
Orta Asya Bölgesi’nin AB için önemi de bu strateji kapsamında
değerlendirilmektedir. Soğuk Savaş sonrası AB için doğrudan nükleer güç ve
uluslararası terörizmden başka tehdit kalmamıştır. Bu dönemde de AB’nin güvenlik
arayışları NATO ile ilişkileri çerçevesinde sürmektedir.
Soğuk Savaş’ın sonucu Avrupa’nın bölünmüşlüğü de ortadan kalkmış fakat
bu sefer de milliyetçilik, organize suç, uluslararası terörizm, kitle imha silahın
artması genel güvenlik ve barış ortamını tehdit etmeye başlamıştır.
Yeni Avrupa yapılanması çerçevesinde oluşturulan ODGP kapsamında BDT
ile ilişkiler ayrı bir önem taşımaktadır. Bu ülkelerle bütünleşme öngörülmediği için
AB’nin bu ülkelerdeki yaptırım gücü kısıtlı kalmaktadır. AB yeni güvenlik
stratejisinde Orta Asya’daki istikrarsızlığın AB’yi de tehdit edeceği görüşünü
41 Laumulin, a.g.e.,s.77-79.42 Hasret Çomak, Avrupa’da Yeni Güvenlik Anlayışları ve Türkiye, İstanbul, Tasam Yayınları, Ekim 2005, s.11.
23
benimsenmiştir. İstikrarı sağlamak ve korumak için izlenecek politikalarda öncelikli
olan bu ülkelerde demokratikleşme ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesidir.
Uluslararası sistemde ise güvenlik politik garantilere dayanmaktadır. Bu
bağlamda Avrupa’nın güvenliğini tehdit eden tüm faktörleri içeren geniş çaplı bir
güvenlik kavramına ihtiyacı vardır.
Varşova Paktı’nın ortadan kalkması NATO’nun kuvvet yapısında önemli
indirimler ve stratejilerinde önemli değişiklikler yapmasına neden olmuştur. Ayrıca
yeni ve alan dışı görevler getirilmiştir. Bunlar BM, AGİT ve AB ile yakın çalışma
ilişkileri geliştirmek, yeni askeri komuta ve kuvvet yapıları oluşturmaktır. AGİT
özellikle 11 Eylül’den sonra bölgedeki güvenliği artırma çalışmalarına aktif olarak
katılmıştır. AGİT Orta Asya’da temel hukuk ve demokrasi gibi değerlerin yerleşmesi
için de ciddi çabalar göstermiştir. Bu da demokratik kurumların yerleşmesinde
başarılı sonuçlar doğurmuştur. Uzun vadede bölgede istikrarı sağlayacak ana unsur
demokratik kurumların yerleşmesi olduğundan AGİT bunu sağlayacak donanıma
sahiptir. AB de AGİT’in bölgedeki gücünü daha da artırmak için desteklemektedir.
Son on yılda AB ve AGİT’in bölge üzerinde ve içindeki politikalarında önemli
işbirliği seviyelerine ulaşılmıştır. AGİT’in İnsan Hakları Ofisi ve Demokrasi
Kurumları’nın projelerinin yarısı AB fonlarından karşılanmıştır. Bu konudaki AB-
AGİT ortak projelerine 850.000 AVRO kaynak sağlanmıştır. Bölgede koordine ve
birbirini tamamlayan ortak çalışmalar iki tarafın da gücünü daha da artırmasını
sağlayacaktır.43
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla tek kutuplu hale gelen uluslararası sistemin
gelecekte çok kutuplu sisteme dönüşeceği öngörülmektedir.44 Bu yeni sistemde etkili
43 Avrupa Topluluğu, http://ec.Europea.eu/comm/external_relations/ceeca/index.htm, 12 Mayıs 2006.44 Çomak, a.g.e., 11-13.
24
olacak yeni global güçlerin başında ise AB ve Çin gelmektedir. Rusya’nın da bu yeni
sistemde bir denge unsuru olarak yer alacağı öngörülmektedir. Rusya’nın bölgede
yeniden nüfuzunu artırma çalışmaları ve Rusya Çin yakınlaşması yakın dönemdeki
mücadelenin ilk işaretleri olarak sayılabilir. 21 yüzyılda Avrupa güvenlik yapısı
oluşturulmasında BDT ve dolayısıyla Orta Asya’nın konumu çok önemlidir.
BDT ülkelerindeki geleceğin belirsizliği ve istikrarsızlık potansiyeli
nedeniyle AB ve NATO güvenlik ve savunma ile ilgili yapılanmalarını oluştururken
bu bölgedeki gelişmeler dikkatle gözlenmeli ve dikkate alınmalıdır. AB’nin
bütünleşmesi ve hür bir Avrupa BDT ülkelerinin Avrupa ile sağlıklı bir şekilde
kaynaşmalarıyla mümkün olabilecektir.
1.1.4 Orta Asya’nın Jeo-Politik Önemi
Orta Asya jeopolitik yapısını belirleyen ana unsurların başında küresel güce
sahip ABD, Rusya, Çin ve AB gibi uluslararası aktörlerin birbirleri ve Orta Asya
ülkeleri ile olan ilişkileri gelmektedir.45
Jeopolitik kavramının kurucusu sayılan Sir Halford John Mackinder'in
"merkez bölge" (heartland) olarak adlandırdığı Doğu Sibirya ile Volga havzası
arasında uzanan ve Orta Asya'yı da içeren geniş ova "dünya adasını"
denetleyebilmek için mutlaka elde tutulması gereken bir bölgeydi.46
Mackinder bu görüşünü "Doğu Avrupa'ya egemen olan Merkez Bölgeyi
denetler. Merkez Bölgeye egemen olan Dünya Adasını denetler. Dünya Adasına
egemen olan dünyayı denetler" sözleriyle belirtmişti. 1948'de ABD Ulusal Güvenlik
45 Laumulin, M., Tsentralnaya Aziya v zarubejnoy politologyi i mirovoy geopolitike(Dış Siyaset Bilimi ve Dünya Siyasetinde Orta Asya), Cilt 1, KİSİ, Almatı,2005.46 Tsentralnaya Aziya do I posle 11 Sentiyabriya: geopolitika I bezopastnost' (11 Eylül Öncesi ve Sonrası: jeopolitika ve güvenlik), Almaty: KISI, 2002, s.209.
25
Konseyi'nin hazırladığı ilk raporlardan birinde, Sovyetler Birliği'nin tüm Avrasya
Bölgesine hakim olmasının ABD açısından kabul edilemez olduğunu ve
Mackinder'in Merkez Bölge olarak adlandırdığı toprakların Sovyetler Birliği'nin
egemenliğinde olduğu bir ortamda yapılması gerekenin, bu bölgeye kenar teşkil eden
bölgelerin ABD tarafından denetlenmesinin hayati olduğunun altı çizilmekteydi.
1950’de ABD Başkanı Harry Truman tarafından onaylanarak yürürlüğe giren Ulusal
Güvenlik Konseyi'nin 68 numaralı kararı ile "uluslararası komünizmin çevrelenmesi"
ABD'nin başlıca dış politika önceliği haline gelmiştir.47
Dünyada, 1990’lı yılların başından itibaren yeni bir siyasal atmosfer
şekillenmektedir. Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle, yeni siyasal aktörler, yeni
güç ilişkileri, yeni çıkar çatışmaları ve yeni egemenlik arayışları siyasal atmosferin
unsurları olarak belirginleşmektedir. Bu dinamik ortamda yeni “jeopolitik boşluklar”
yeni sürecin egemenlik ve güç ilişkilerinin odağı durumuna gelmiştir. Bu yeni düzen
arayışında küresel güçler için Orta Asya Bölgesi birçok bakımdan öne çıkmaktadır.
Küresel güçler jeopolitik ve ekonomik çıkarlar sağlamaya çalışırken yeni
bağımsızlığını kazanan cumhuriyetler de bu mücadeleden faydalanarak
bağımsızlıklarını pekiştirmeye ve ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmeye
çalışmaktadırlar.48
Gorbaçov’un SSCB’yi yeniden yapılandırmak için izlediği Perestorika
(Yeniden Yapılanma) ve Glasnost (Açıklık) politikası eski Sovyet
Cumhuriyetleri’nin bağımsızlık taleplerine zemin hazırlamıştır. Çöküşü
durdurabilmek için yapılan 19 Ağustos 1991 darbesi de durumu değiştirmemiş
47 Henry J. Brajkovic, The Foreign Policies of Harry S. Trumen, Yale – New Haven Teachers Institute, California, 1975,p.56.(Aktaran Oznobishev, S., Rossiya i SŞA: Nevypolnennaya povestka dniya (Rusya ve ABD: Gerçekleşmeyen Gündem), Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnye Otnosheniya, Moskova, 2005,Sayı:1, s.34. 48 Laumulin, a.g.e.s.98.
26
Yeltsin’in müdahalesi ile Sovyet Sistemi yıkılarak bölgede15 yeni bağımsız devlet
ortaya çıkmıştır. Yeni stratejik ilişkiler Merkez Bölge’de Rusya, Ukrayna, Beyaz
Rusya; Orta Asya’da Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan
ve Güney Kafkasya’da Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan olmak üzere üç grup
halinde ortaya çıkmıştır. Kuzey – Güney ve Doğu - Batı bağlantı yollarının kesişme
noktasında bulunan Orta Asya, eskiden İpek Yolu’nun kazandırdığı avantajları şimdi
doğal kaynak zenginlikleri ve coğrafi konumu sayesinde tekrar elde etmeye
çalışmaktadır. Bölgenin zenginliği sadece petrol ve doğalgazdan oluşmamaktadır.
Kömür, uranyum, demir, altın ve alüminyum gibi çok sayıda ve miktarda maden ve
metal kaynaklarına da sahiptir. Bölge tahıl, pamuk ve et üretiminde hem kendine
yeterlidir hem de ihracat yapmaktadır. Ayrıca iyi eğitimli nüfusa, bilimsel ve teknik
potansiyeli de vardır. Ancak doğal kaynakları zengin olan bu bölgede kaynakların
dağılımı dengeli değildir. Kazakistan ve Türkmenistan enerji kaynaklarına (petrol ve
gaz); Kırgızistan ve Tacikistan su kaynaklarına sahiptir. Özbekistan ise enerji
kaynakları konusunda kendi kendine yeterli bir konumdadır. 49
Orta Asya’nın jeo-stratejik konumuna gelince, Rusya ve Çin gibi iki büyük
güç arasında tampon bölge oluşturmaktadır, Kuzey Kafkasya ve Çin/ Afganistan
arasında yer alması bölgeyi mal ve insan hareketleri (uyuşturucu, silah, v.s.) için
transit geçit alanı haline getirmektedir. Özellikle bölge için sorun olan Afganistan
kaynaklı uyuşturucu trafiği Orta Asya Bölgesi’nden Rusya ve Avrupa’ya
ulaşmaktadır. İran ve Türkçe konuşan ülkeler (Azerbaycan) arasında bulunması ise,
bölgeyi iki farklı dil grubunun etkisinde bırakmaktadır. Kazakistan, Türkmenistan,
49 Heidemaria Gürer, “Forms of Regional Cooperation in Central Asia”(Orta Asya’da Bölgesel İşbirliğinin Formları), Conference Paper Given at the Workshop on “Facing the Terrorist Challenge -Central Asia’s Role in Regional and International Cooperation”, Reichenau, 05-08 November 2004, http://www.dcaf.ch/_docs/CentralAsia_terror/Ch.1.pdf , 02 Haziran 2005.
27
Kırgızistan Cumhuriyeti ve Özbekistan’da Türk unsurlar, Tacikistan’da ise Farsi
unsurlar ağırlıklı olarak yer almaktadır. Azerbaycan da dahil edilirse Orta Asya’nın
yüzölçümü Avrupa ve Asya arasındaki 4 milyon km2’lik bir alanı kapsamaktadır.
Yüzölçümünün büyüklüğüne oranla nüfus daha az ve seyrek olarak dağılmıştır. Amu
Derya ve Sır Derya nehirlerinin arasında yaklaşık 65 milyon nüfus yaşamaktadır.
Toprakların büyük kısmı çöl ve steplerden oluşmaktadır. Tarıma elverişli alan sadece
% 7,8’lik kısımdır. Orta Asya Bölgesi Avrupa ve ABD açısından öncelikli olarak
kaynak çeşitliliği, fiyat rekabeti ve enerji güvenliği açısından yaşamsal önem
taşımaktadır. Orta Asya ülkeleri sahip oldukları petrol, doğalgaz ve diğer ihraç
mallarını Rusya, Çin, Güney Asya, İran ve Türkiye piyasalarına güvenli şekilde
ulaştırmak zorundadır. Bölgeye yakın sorunlu bölgelerden Afganistan’daki rejim
değişikliği ve Türkmenistan’ın işbirliği çabalarına daha fazla katılması bölgeyi daha
güvenilir hale getirecek ve Doğu-Batı ve Kuzey-Güney taşıma koridorlarını yeniden
tercih edilebilir bir rota haline getirecektir.50
Orta Asya bir enerji arz bölgesidir. Hazar Denizi havzasındaki zengin
rezervler önümüzdeki yüzyılda dünya ihtiyacının önemli bir kısmına cevap
verebilecek potansiyeldedir. Üretim ve taşıma konusunda gerekli iyileştirmeler
yapıldığı takdirde uzun vadede Afganistan’a, Çin’e, Güney Asya’ya ve hatta Rusya
kanalıyla Doğu Avrupa’ya ihracat yapabilecek kapasiteye sahiptir. Öte yandan Orta
Asya’da bölgenin refah düzeyini artırmak amacıyla çeşitli uluslararası kredi
kurumlarının teşvikleri mevcuttur. Orta Asya devletlerinin üyesi oldukları Asya
Kalkınma Bankası, “Mekong Alt Bölgesi Planı” ile Güney Doğu Asya’da bölgesel
işbirliğini teşvik etmektedir. Bu çerçevede banka yardımıyla Orta Asya’da sınırları
50 Laumulin, M., Tsentralnaya Aziya v zarubejnoy politologyi i mirovoy geopolitike(Dış siyaset bilimi ve dünya politikalarındaki Orta Asya), Cilt 1, KİSİ, Almatı,2005.
28
birbirine bağlayacak çok sayıda yol projesi gerçekleştirilmiştir. AB’nin TRACECA
programı Orta Asya Cumhuriyetleri’ne kendi ihtiyaçlarını tanımlamaları konusunda
danışmanlık sağlamaktadır. 51
İki kutuplu sistemin sona ermesiyle ABD tek süper güç haline gelmiştir,
Rusya Federasyonu da İngiltere, Almanya, Çin gibi büyük devletlerle bir arada
değerlendirilmeye başlanmıştır. Güç dengelerinin köklü bir şekilde değişmesi ve
ideolojik kutuplaşmanın ortadan kalkması, Soğuk Savaş döneminde ideolojilere
sığınılarak yapılan güç mücadelesinin niteliğini değiştirmiş, güç mücadelesi daha
açık bir biçimde yapılmaya başlamıştır. Uluslararası sistemin uluslararası hukuk
temeline dayalı olduğu varsayımı bir kenara bırakılarak, uluslararası sistemin güç
ilişkilerine dayalı, hiyerarşik, kuralsız (uluslararası hukukun hiyerarşik yapıya hizmet
ettiği) ve değerlerden (demokrasi, insan hakları, vs.) bağımsız işleyen bir sisteme
daha çok benzediği görülmektedir.52
Batı değerlerinin yaygınlaşması anlamına gelen “küreselleşme” olgusu yeni
bağımsızlık kazanan cumhuriyetlerde de etkili olmuştur. Komünist sistemin yerine
örnek alınan sistem batının değerleri olan serbest piyasa ekonomisi ve demokrasidir.
Küreselleşme sadece Batı değerlerinin yaygınlaşması değil uluslararası sistemde de
önemli değişikliklere neden olmuş, uluslararası ilişkilerin aktörleri artık sadece
devletler değil büyük çokuluslu şirketler, örgütler, çıkar grupları hatta mafya ve
yasadışı gruplar bile birer aktör olarak küresel sistem ilişkilerine dahil olmuştur.53
Orta Asya’nın jeopolitik durumunda da Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nün yanında,
51 Güven, Delice, “Orta Asya Ülkeleri ve Bölgesel İşbirliği Girişimleri” , Avrasya EtüdleriYıl: 12, Sayı: 27-28 (2005),2005, s.109-115.52 Mert Gökırmak “Avrasya Jeopolitiğinde Türkiye”,Uludağ Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 19 Sayı:4, Kış Dönemi Aralık 2001.53 Laumulin, a.g.m., s.10-15.
29
uluslararası terör grupları El Kaide, Hizbullah, uyuşturucu mafyaları gibi yasadışı
grupların da etkisi olmaktadır.
Diğer yandan Hazar gibi önemli bir jeopolitik merkeze sahip olmasının Orta
Asya üzerindeki etkisi öne çıkmaktadır. Üçüncü olarak da Hindistan, İran, Pakistan
ve Türkiye gibi bölgesel orta seviyedeki jeopolitik aktörlerin Orta Asya ülkeleri ile
ilişkileri, büyük küresel güçlerle ve birbirleri ile olan ilişkileri de Orta Asya
jeopolitiğini etkilemektedir.
Orta Asya’nın mevcut jeopolitik durumunu etkileyen iç ve dış faktörlere
gelirsek, Irak ve Afganistan’da süren ABD ve müttefiklerinin de taraf olduğu askeri
çatışmalar, Orta Doğu’nun durumu, uluslararası terörizmle mücadele, Petrol İhraç
Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’in petrol politikası, büyük taşıma ve iletişim projeleri
(Baku-Tiflis-Ceyhan, Kazakistan-Çin, Rusya –Japonya boru hattı projeleri), NATO
ve AB’nin genişlemesi ve Orta Asya ülkelerinin Sovyetler Birliği sonrası bütünleşme
projeleri sayılabilir. 54
Orta Asya’nın jeopolitik öneminden bahsederken küresel ve bölgesel güçlerin
bölgedeki faaliyetlerinden söz etmekte yarar vardır.
1.1.4.1. ABD
ABD 11 Eylül sonrası uluslararası terörizme karşı mücadele söylemine
sığınarak bölgede askeri gücünü artırmıştır. Bölgedeki büyük petrol şirketlerinin
çoğu Amerikan şirketidir.55 Bölgede en çok yatırım yapan ülke olan ABD halen
bölgede en etkili güç konumundadır. Soğuk Savaş sonrası uluslararası hiyerarşik
54 Murat Laumulin, “The Modern Geopolitical Situation Around Central Asia”, Central Asia’s Affairs,No:3(2004), s.10-15.55 Doing Busines with Kazakhstan (Kazakistan ile İş yapma), prepared by the Almaty office of McGuireWoods LLP, 5.01.2010.
30
sistemin belirleyicisi olan ABD’nin tarihsel ve stratejik hedefleri bu açıdan önem
kazanmaktadır.
“Bu hedefler üç ana başlık halinde tanımlanabilir:
1. Amerikan yaşam tarzını korumak ve bunun için küresel sistemin ekonomik ve
teknolojik lideri olarak kalmak.
2. Avrasya’nın tek bir siyasi-askeri gücün etki sahası ya da egemenliği altına
girmesini önlemek.
3. Üçüncü Dünya ülkeleri arasından statükoyu bozacak radikal bir gücün çıkmasını
ve böyle bir eğilimi kolaylaştıracak kitle tahrip silahlarının yayılmasını
engellemek.”56
Bu hedeflerin detaylarına bakacak olursak şunları görürüz; Amerikan tarzı
yaşamın gereği olan endüstriyel üretim ve tüketim ekonomisini sürdürebilmek için
enerji ve özellikle ucuz ve bol petrol gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek için
yapılması gereken ise petrol ve petrolün çıkarıldığı bölgelerin ve ülkelerin, petrolün
nakil ve ihraç yolu üzerinde bulunan ülkelerin, petrolün fiyatının ve sürekli petrol
akışının kontrol altında tutulması, ABD açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
Bununla birlikte ABD dış politikasında her zaman güçlü bir petrol lobisi
etkili olmaktadır. ABD’nin Avrasya’daki hedeflerini etkileyebilecek üç önemli güç
vardır: Avrupa Birliği, Rusya ve Çin. Bu güçlerin her birinin ayrı ayrı ABD’yi
zorlayacak bir etkileri yoktur, fakat üçü ya da ikisi arasında oluşacak bir ittifak ABD
açısından tehlikeli olabilir. Örneğin son dönemde ŞİÖ’ de ortaya çıkan Çin-Rusya
yakınlaşması bu şekilde değerlendirilmektedir. AB’nin güçlü ekonomik yapısı ve
56 Gökırmak,a.g.e.
31
NATO’dan bağımsız bir savunma kimliği arayışı, Rusya’nın nükleer gücü ve Putin
yönetiminde bölgede yeniden etkili olma çabaları, Çin’in hızla artan ekonomik
rekabet gücü, nüfusu ve askeri gücü, ABD’yi yeni manevralar yapmaya
zorlamaktadır. Aksi takdirde bölgedeki hakimiyetini kaybedecektir.
ABD ve diğer güçler arasındaki mücadele açık bir savaşa dönüşmekten
uzaktır. Mücadele daha çok politik ve ekonomik manevralarla yapılmaktadır. ABD
politikasında önemli olan müdahale yeteneğini kaybetmemektir, yani gerektiğinde
müdahale için gerekçe yaratabilmek ve bunun için yeterli güç vasıtalarını devreye
sokabilmektir.
11 Eylül 2001’de yaşanan olaylar, ABD'nin birçok alanda müdahale
edebilmek için uluslararası terörizmi önlemek adına geçerli bir gerekçe olarak
işlerini kolaylaştırmıştır. Ayrıca sahip olduğu ekonomik-siyasi güç, modern silah
teknolojisi ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki üsleri ile müdahale yeteneği anlamında
da sorunu yoktur. Fakat Brzezinski'ye göre, Amerika güce ve küresel iktidara
sahiptir, ama otoritesi yoktur, bunun aksine Birleşmiş Milletler (BM) de giderek daha
fazla küresel otoriteye kavuşmuşken, etkin bir küresel güçten yoksundur.57
1.1.4.2. Rusya
Rusya ise bu bölgeyi hala kendi etki alanında görmekte fakat eski gücü ve
yaptırımı olmadığı için çeşitli işbirliği ve anlaşmalarla yeni Avrasya Birliği Stratejisi
dahilinde etkisini sürdürmeye çalışmaktadır.58 Bu stratejiye göre Rusya, Türkiye,
İran, Çin ve Orta Asya ülkelerinin oluşturacağı yeni bir bölgesel Avrasya Birliği, çok
kutuplu bir dünyanın yolunu açacak ve ABD’nin tek kutuplu olması için çaba
57 Brzezinski, Zbigniew , Büyük Satranç Tahtası, Amerika'nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gereklilikleri, İst. İnkılap Kitabevi, 2004.(Aktaran Gökırmak Mert, Avrasya Jeopolitiğinde Türkiye, Uludağ Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 19 Sayı: 4, Kış Dönemi Aralık 2001.)58 Tarakçı, N., Türkiye ve Dünyanın 2010 yılı, İst.:Jeopolitik, 01.02.2010, s.32.
32
gösterdiği ve tüm stratejik bölgeleri kontrolüne almaya çalıştığı yenidünya düzenine
karşı denge unsuru olarak ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda Türkiye ve İran ile
ilişkilerini geliştirmekte, bazı alanlarda Çin’le birlikte hareket etmektedir Şanghay
İşbirliği Örgütü ile Çin’in bölgedeki varlığı kurumsallaşmıştır.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nü ABD’nin bölgedeki etkisini azaltmak için bir
denge unsuru olarak kullanılmaya çalışılması da ABD için endişe kaynağı
olmaktadır. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün, 2005 yılında ABD’nin askeri varlığının
bölgeden çıkarılmasına ilişkin kararı alması bu görüşleri destekler niteliktedir. Bu da
akıllara ister istemez bölgede bu kez de ABD ve Rusya’nın başını çektiği ve arasında
bölgedeki diğer güçlerin de bulunduğu bir grup arasında, enerji alanları ve enerji
taşıma hatlarına kimin hakim olacağı mücadelesinin yapıldığı, yeni bir büyük oyun
mu oynanıyor sorusunu getirmektedir.59
1.1.4.3. Avrupa Birliği
AB’nin başlangıçta Orta Asya konusundaki stratejileri zayıf da olsa zaman
geçtikçe bölgenin önemini anlamasını sağlayan olaylar sonucunda yeni politikalar ve
araçlar geliştirmiştir. Özellikle bölgenin doğalgaz alanında bağımlı olduğu Rusya’ya
karşı alternatif bir enerji kaynağı olabilecek olması, AB’nin enerji güvenliği
açısından önemlidir. AB’nin oluşturmaya çalıştığı küresel rolü için de bölgedeki
istikrarın korunması önem taşımaktadır. Küresel bir güç olma yolundaki AB
uluslararası alanda Birlik olarak tek bir güç olarak hareket etmek için Maastricht
Anlaşması’yla siyasi birlik olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Daha önceki
politikaları daha çok üye ülkeler, aday ülkeler ve komşu ülkeler politikasından ibaret
olan AB, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) oluşturma kararı ile ilk defa 59 İsabayeva,S., ŞOS İşet Puti Bezopasnosti (ŞİÖ Güvenlik Yollarını Aramakta), Kapital-KZ, 11 Ekim 2007.
33
AB’nin küresel rolünden bahsetmiş ve savunma politikaları da gündeme gelmiş hatta
küçük bir askeri birliğin kurulması kararı alınmış ve daha önce NATO çerçevesinde
savunma politikalarını görüşen Birlik ülkeleri ilk defa AB’nin kendi savunma
politikalarını oluşturma çabasına girişmiştir. Bu alınan kararlar sonunda Birlik ilk
defa uluslararası alanda Makedonya ve Kongo gibi ülkelerde barış gücü olarak
başarılı görevler üstlenmiştir. Etkili bir OGDP yürütmesi halinde AB bölgede ABD,
Rusya ve Çin arasında önemli bir denge unsuru olabilecektir. Genişlemelerle 25’i
bulan üye sayısıyla birçok ülkenin çıkarlarını tek bir ortak dış ve güvenlik
politikasında birleştirmek AB için oldukça güç olmakla birlikte ilerlemeler yavaş da
olsa, bu konuda önemli adımlar atılmakta, sürekli iyileştirmeler ve düzeltmelerle
uzun vadede bu politikanın daha iyi bir zemine oturacağı düşünülmektedir.
Bir yandan siyasi alanda bağımsızlıklarını güçlendirip korumaya diğer
yandan serbest piyasa ekonomisi kurallarını uygulamaya çalışan bölge ülkelerinin de
birçok alanda işbirliğine, desteğe ve bilgiye ihtiyacı olması AB’nin desteği ve
işbirliğini bu ülkeler için de değerli kılmaktadır. Bölgedeki ülkelerin en büyük dış
ticaret ortağı AB ülkeleridir. Uluslararası güvenlik sorunları açısından ise kritik bir
jeopolitik konumda bulunması bölgenin uluslararası güçler tarafından her zaman
dikkatle izlenmesine neden olmaktadır. Bölgede hala mevcut olan belirsizlik
nedeniyle Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan jeopolitik boşluğu kendi
çıkarına göre kullanmak isteyen güçler arasındaki mücadele uzun sürecek gibi
görünmektedir.60
Orta Asya ülkeleri ise Rusya Federasyonu yeniden güç kazanarak kontrolü
tekrar ele almasına fırsat vermeden, zengin doğal kaynaklarını süratle dış yatırımlarla 60 Haukkala, Hiski, “A Problematic Strategic Partnership” (Sorulara Dolu Stratejik İşbirliği), EU-Russian Security Dimensions, Occasional Paper, No46,Lynch,D.(ed.)Paris:EU ISS,July 2003.
34
işletmeyi ve bu sayede ekonomik gelişmelerini tamamlamayı, Rusya’ya bağımlı
olmayan ihraç nakil yollarıyla, zengin doğal kaynaklarını ihraç gelirlerine
dönüştürmeyi ve böylece ulus-devlet yaratma yolundaki çabalarını güvence altına
almayı hedeflemişlerdir. 61 Bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için de Batının hakim
olduğu uluslararası sistemle bütünleşmeye ve jeopolitik çoğulculuğa yönelmişlerdir.
Bölge ülkeleri arasındaki yakınlaşmalar ve işbirliği çabaları bu ülkelerin varlıklarını
koruma ve çıkarlarını savunmada daha güçlü olmalarını sağlayacaktır. Bu amaçla
bölgede çeşitli entegrasyon arayışları mevcuttur. Örneğin Avrasya Ekonomik
Topluluğu, AB modeli bir entegrasyonu model olarak almaktadır. 2000’li yıllara
gelindiğinde bölgede önemli bir ilerleme gerçekleşmemekle birlikte, ülkeler
bağımsızlıklarını ve egemenliklerini sürdürme kapasitesinde olduklarını
kanıtlamışlardır. Çeşitli azınlıkları barındırdıkları için ortaya çıkan sorunları,
Moskova’ya başvurmak yerine kendi içlerinde çözmeye çalışmakta, ülke
kaynaklarını kontrolleri altına almakta, milli dil ve kültürlerini ön plana çıkarmaya
çalışmaktadırlar.62
61 Akmoldoev, Kıyalbek, Avrasya Ekonomik Topluluğu: Rusya’nın Orta Asya’daki Ekonomik Ayağı mı?, Stratejik Yorum No:265, 2006, http://www.tasam.org/index.php?altid=139762 Siyasi ve sosyal Araştırmalar Vakfı, Dünyadaki Jeopolitik Yönelimler ve Türkiye, İstanbul, Tunç Ofset A.Ş.,Ağustos 2000.
35
1.2. AB’nin Orta Asya ile Karşılıklı İlişkileri: Geçmişi ve Bugünü
1.2.1. AB ve Orta Asya ülkeleri Arasında İşbirliği Oluşması
AB Stratejisi ikili ve bölgesel işbirliğine dayalı bir yaklaşım getirmektedir.
Bölgedeki her bir ülkenin farklı ihtiyaçları ve göstermiş olduğu performanslar
dikkate alınarak AB tarafından bölge ülke politikaları dengelenecek ve bu denge
stratejisi gerek kendi aralarında gerekse diğer bölgelerle olan ilişkilerinin
geliştirilmesine hizmet edecektir.63
İkili işbirliği, AB tarafından geliştirilen strateji çerçevesinde özel bir önem
taşımaktadır. Her bir bölge ülkesinin bireysel önerileri ayrıca dikkate alınarak ikili
ilişkilerin güçlendirilmesi planlanmaktadır. İşbirliğinin yoğunluğu her bir ülkenin
dönüşümü ve reformuna olan bağlılığını yansıtacaktır.
Bölgesel işbirliği ise; organize suçlar, ilaç ve silah kaçakçılılığı, terör,
yasadışı göç, çevre kirliliği gibi ortak bölgesel tehditlerin üstesinden gelinmesine
hizmet edecektir. Bu sorunların çözümlenmesinde AB, diğer uluslararası mali
kuruluşlar, çok taraflı ve bölgesel teşkilatlar ve kuruluşlar ile işbirliğine girmeyi
planlamaktadır. Avrupa Birliği faaliyetlerinin istikameti1990 yıllardan itibaren Dış
politika ve güvenlik politikası olmaya başladı. Bu istikamet Avrupa’nın siyasi
işbirliğini geliştirerek AB ile anlaşmak ve AB ülkeleriyle dış politikada işbirliği
yapmak için çalışmıştır. Aynı zamanda bu prensip 1993 tarihinde Maastricht
Zirvesinde meydana gelmişti.64 O Avrupa Birliği’nin Avrupa dışındaki ülkeler ile
bölgesel politika yürütmek işlevini de taşımaktadır.
63 Laumulin, a.g.e., s.13. 64 Amanzhol, a.g.m., s.11.
36
1990 yıllarının başında AB kendi stratejik etkisini yeni Orta Asya ülkeleri
üzerinde dağıtmayı ön plana çıkardı. Dolaysıyla AB’nin kontrol etme yetkisinden
gözlemci rolüne geçmesini bölgesel düzeyde dört aşamaya ayırabiliriz:
Birinci dönem 1991–1995 yıllarına denk gelir. Bu yıllarda AB Orta Asya’ya
ve Kazakistan’a yönelik stratejisini ve onun aşağıdaki istikametler boyunca
çalıştığını görebiliriz:
Orta Asya devletlerinde politikayı istikrarsızlaştırmak;
Demokratik reformlar ve Avrupa etik kriterlerini karşılamak;
Dış ekonomik bağlantıları düzenlemek ve pazara girme sürecinde yeni
demokratik devletlere ekonomik yardım yapmak vb. 65
1991–1992 yıllarında tarafların birbirleri hakkındaki görüşleri ve bilgileri çok
net değildi. Bu nedenle karşılıklı politikalar oluşturulurken birtakım sıkıntılar
yaşandı. Bununla birlikte AB kendi Batı tarzı demokrasi ve ekonomik politikaların
bölgede yaygınlaştırmak amacıyla bölgedeki eski Sovyet cumhuriyetlerini
destekleme kararı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce şekillenmeye
başlamıştır. AB Komisyonu Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle endüstriyel işbirliğini
artırma kararı içinde eski Sovyet cumhuriyetlerinde yer alıyordu ve bu strateji aktif
olarak işlerlik kazanmaya başlamıştır.1990 yılı sonunda yapılan zirvede AB üyeleri
yeni gelişmeye başlayan Sovyetler Birliği’ndeki değişim çabalarını desteklemeye
karar vermişti. Bu da AB’nin genişleme stratejisine doğuyu katmasının başlangıcını
oluşturuyordu.66
65 Avrupa Birliği ve Orta Asya: Yeni İşbirliği Stratejisi, Haziran 2007, s.14., 25.09.2009,
/ http: // europa. eu. int/comm66Aşimbayev,M., Aktualnyie Problemy Mirovoi Politiki (Dünya Siyasetinin Aktuel Sorunları),
Akademik Çalışmalar Dergisi, 2.bölüm, Almatı,2005.
37
Bu stratejinin esas dayanağı, Sovyetler Birliği’nin dışarıdan yardım almadan
pazar ekonomisindeki reformları gerçekleştiremeyeceği görüşüydü. Bu koşullar
altında Komisyon, Sovyet Cumhuriyetleri için Uluslararası Teknik Yardım Fonu’nu
kurmaya karar verdi.
AB’nin genel politikası bu ülkelerin ekonomik ve politik değişim ve
gelişimlerini desteklemek için bölge ülkeleriyle birlikte çalışmaktır. Ortaklık ve
İşbirliği Anlaşmaları da bu ilişkilerin hukuki temelini oluşturmaktadır. Orta Asya’da
AB’nin kullandığı mali araç yukarıda bahsedildiği gibi TACIS’dir. Avrupa
Komisyonu Doğu Avrupa ve Orta Asya’da 8 delegasyonla bir temsilciler ağı
oluşturmuştur. Bunlar Almatı, Chisinau, Kiev, Moskova ve Tiflis, Bişkek, Duşanbe
ve Erivan’dır. Ayrıca Baku ve Taşkent’te Avrupa Evleri ve Minsk’te de TACIS Şube
Ofisi mevcuttur. AB üye ülkeleri ile birlikte bölgedeki ülkelere en geniş teknik
yardımı sağlayan kurumdur.1991–1999 yılları arasında TACIS programı ile yapılan
yardım avro 4,226 milyon olup, 2000–2006 dönemi içinde bu tutara AVRO 3.138
milyon daha ilave edilecektir. Bunun yanında AB Orta Asya ülkelerinin en önemli
dış ticaret ortağıdır.67
Aslında programın amacı bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerin
demokrasiye ve piyasa ekonomisine geçiş süreçlerine yardımcı olmaktır. Başlangıçta
AB’nin dikkatini daha çok Orta ve Doğu Avrupa Devletleri çekmiştir. Afganistan
Savaşı ve 11 Eylül 2001 sonrası ise Orta Asya’nın istikrar ve güvenliğinin stratejik
önemi anlaşılmış ve Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve
Özbekistan için yoksulluğun azaltılmasına ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın
gerçekleştirilmesine yardımcı olmak amacıyla, 2002–2006 yılları için yeni bir Orta
67 Avrupa Komisyonu’nun Web sayfası, http://ec.europa.eu/world/enp/index_en.htm, 6.12.2009.
38
Asya stratejisi belirlenmiştir. Kazakistan’a gelince, söz konusu Ocak 23, 1995
tarihinde Brüksel’de meydana gelen Kazakistan Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu
ve onun üye ülkeleri arasında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmasıdır. Bu
Anlaşma Mayıs 1997'de Meclis tarafından onaylanmış ve yürürlüğe 1 Temmuz 1999
tarihinde girmiştir.68
Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması iki taraflı ana anlaşmalardan önemlisidir ve
belgede Kazakistan ve AB arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin
geliştirilmesi amaçlanıyor. Anlaşma her iki tarafın demokrasini güçlendirmeyi, insan
hakları, hukuk ve pazar ekonomisinin üstünlüğü ve yapıcı bir siyasi diyalog
temelinde kurulan açık ticaret ve taraflar arasındaki yatırım rejimini sağlamaktadır.
Sonra gerçekleşen ikinci dönemi (1996–2000) hayal kırıklığı bir dönem
olarak kabul edilebilir. Çünkü Orta Asya Cumhuriyetleri, 1991–1995 döneminde
piyasa ekonomisi ve demokrasi yolunda Avrupa standartlarına AB’nin tahmin ettiği
kadar yakınlaşamadı. Aynı zamanda bölgedeki ülkelerin iç siyasi durumu Batılı bir
ideolojinin tesisi için kendisini istikrarsızlaştıracağını kanıtladı. Demokrasinin batı
standartları birçok yönden dini Rönesans sürecine başlamak için kullanıldı. Bu
durumda bize, Kırgızistan’da meydana gelen 1999 tarihindeki Ağustos Olayı ilk kez
İslami militanların baskın düzenlediğini hatırlatıyor. Zaten bu dönemde Orta Asya,
gerilim ve istikrarsızlığın yer aldığı bölgeydi. Hatta Avrupa Birliği politikasına engel
olup sonra AB ülkeleri ile uzaklaşma fırsatını yakaladı.69
AB ile işbirliği ilk yıllarda çok taraflıydı. Birlik BDT ülkeleriyle ilgili
geliştirdiği stratejileri, bir bütün olarak görüyordu. Tüm bağımsızlığını kazanmış
68 Omarov, Nur, “Zachem Evrope Tsentralnaya Aziya? Bıvshiye Sovetskye respubliki v svete novoy sstrategyi sotrudnichestva s ES”(Avrupa’ya Neden Orta Asya? AB ile Yeni Strateji yapmakta eski Sovyet Cumhuriyetleri), 30.06.2008, http://www.ng.ru/courier/2008-06-30/17_asia.html69 Aşimbayev,M., a.g.m.
39
yeni devletlerin sorunlarını aynı açıdan değerlendiriyordu. Ayrıca Komisyon 1994
yılında yaptığı açıklamalarla Rusya ve BDT ülkelerinin yakın gelecekte AB’ye tam
üyeliklerinin mümkün olmadığını, ilişkilerin temelini geniş bir alana yayılan ortaklık
ve işbirliğinin oluşturduğunu bunda da önceliğin serbest ticaret alanı yaratılmasına
verilmesi gerektiğini bildirmiştir. İlişkinin başlangıçtaki ana hatları şu şekildeydi:70
Ekonomik ilişkileri güçlendirmek; bundaki amaç işletmelerin özelleştirilmesi
ve dönüşümünün sağlanması, KOBİ’lerin desteklenmesi, finansal yapının
modernizasyonu ve geliştirilmesiydi, ODGP çerçevesinde politik işbirliğini
güçlendirmek - İç politikayla ilgili ve hukuki sorunların çözümünde ortak politikalar
geliştirmek. Buradan da anlaşılıyor ki açıklanan TACIS programının amaçları sadece
ekonomik konuları kapsamıyordu, politika ve devlet yönetimiyle ilgili alanlarda da
amaçlar belirlenmiş olması nedeniyle oldukça geniş kapsamlıydı.
Üçüncü dönem (2001–2004) AB girişiminin yeniden başlaması ile ilgiliydi.
Bu dönemin amacı üç temel hedefe ayrılıyor:
1) Orta Asya Cumhuriyetlerinde demokratik bir toplumun oluşumu ve
gelişimi;
2) Orta Asya’yı AB ülkelerine ve AB politikalarına bağlamak için bölge
ülkelerine mali destek;
3) Orta Asya Cumhuriyetlerinde siyasi durumun istikrarını hedefleyen
önlemlerin uygulanması;71
Birinci hedefte kanıtlandığı gibi, 11 Eylül olayları sonrasında, başlangıçta
sadece serbest piyasa ekonomisinin ve demokrasinin yerleştirilmesi ve gelişmesi için
teknik ve mali yardımı öngören AB’nin Orta Asya politikasına bir de istikrar ve
70 AB Resmi Web Sayfası, http: // europa. eu. int/comm, 25.09.2009. 71 AB ve Orta Asya: Yeni İşbirliği Stratejisi, s.14, / http: // europa. eu. int/comm, 25.09.2009.
40
güvenlik boyutu eklenmiştir. AB’nin yeni güvenlik politikası sadece sınırların
korunması değil sınırların ötesinde de menfaatlerin korunması olarak değişmiştir.
21.yüzyılda güvenlik kavramına askeri boyutun yanında siyasi, ekonomik, sosyal ve
teknolojik boyutlar da eklenmiştir. Uluslararası güvenlik kavramının öncelikleri;
uluslararası terörizmle mücadele; demokratikleşme ve ekonomik kalkınma olarak
değişmiştir. Soğuk Savaş sonrasında farklı güvenlik algılamaları güvenlik ve
savunma alanında yeni politikaların gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Orta Asya işte bu yeni güvenlik öncelikleri açısından önem kazanmaktadır.
Orta Asya komşu olduğu bölge ve ülkeler açısından kilit bir noktada bulunmaktadır.
Bir yanda ABD’nin mücadelede zorlandığı uluslararası terörizm ve uyuşturucu
madde üretimi ve ticaretiyle öne çıkan Afganistan diğer yanda yine ABD ile nükleer
silah üretimi konusunda anlaşmazlık yaşayan İran bölgede ciddi güvenlik sorunlarına
yol açabilecek iki komşusudur. Bunun yanında Çin, Hindistan, Pakistan ve Rusya
nükleer güce sahip diğer komşularıdır.72
Bölgede El Kaide ve Hizbullah gibi terörist unsurların da mevcut olması ve
yoksul halkın kolayca radikal İslam dininin hedefi haline gelme ihtimali de bölgenin
uluslararası güvenlik açısından stratejik önemini artırmaktadır.
Aynı zamanda, ikinci hedefi, Hazar sorunun çözülmesini beklemektedir.
Çünkü bölgedeki enerji ve diğer maden kaynakları üretmekte ve elde etmekte
Avrupa Birliği’nin menfaatleri vardır. Özellikle, Hazar denizinin boyundan yer alan
Kazakistan toprağında. Bu nedenle Kazakistan’da "TotalFina”, “Agip”, “ENI”,
“Shell”, “British Gas”, “British Petroleum” gibi Avrupa’nın büyük şirketleri
çalışmaya başladı."
72 Laumulin, a.g.e., s.165.
41
11 Eylül 2001 olayları sırasında Avrupa Birliği genel olarak bölgede artan
işbirliği alanındaki gelişmeleri değerlendirerek Orta Asya’ya dikkat çekmeye başladı.
Bu düzenin bir sonucu olarak AB, bölgeye yönelik yardım stratejiyi ve politikayı
değiştirmeye karar verdi. Bu değişime yönelik TACIS programı revize edilmiştir.
2002–2004 yıllar için yapılan Gösterge Niteliğindeki Program, AB tarafından Orta
Asya bölgesi ile ilişkilerini düzenlemek için yeni bir yaklaşım olarak tanımlanmaya
başladı. Gösterge Niteliğindeki Program çerçevesinde üç yıllık programın toplam
bütçesi 150 milyon Euro (herkese 50 milyon Euro’dan). Bu anlamda unutmamak
gerekiyor ki, programın aracı bölgedeki tüm ülkeler için düşünülmüştü: Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan. Sonuçta, TACIS’in küçük ve bölgesel
projeleri hem ulusal hem de bölgesel anlam taşımıştır.73
Aslında Program boyunca ülkelere verilen destekler farklıdır ve onun içinde
Kazakistan’ın payı diğer ülkelere göre azdır. Onun nedeni de ülkenin ekonomik
gelişme oranının diğer ülkelere göre yüksek olmasıdır. Bu dönemdeki AB’nin 2002–
2006 Orta Asya Stratejisinin temel amacı bölgede güvenlik ve istikrarı teşvik etmek
ve sürdürülebilir ekonomik gelişme ve yoksullukla mücadeleye yardım etmek olarak
özetlenebilir. 1991 yılında teknik ve mali yardım amaçlı başlayan AB’nin, BDT ile
ilişkileri gittikçe daha kapsamlı bir boyut almış ve TACIS AB’nin bölge ülkeleri ile
ilişkilerini düzenleyen önemli bir stratejik araç haline gelmiştir.
Dördüncü dönemde Avrupa Birliği konumunun Orta Asya ülkeleri ve Hazar
bölgesi üzerinden yer alması ve onun genişlemesi söz konusudur. Günümüzde AB,
zaten bir bölge olarak Orta Asya geleceği için uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı göç
ve dini aşırılık için bir engel haline getirme açısından bir vizyon geliştirdi. Aynı
73 Laumulin, a.g.e., s.166.
42
zamanda da Hazar Denizi’ne yönelik politikalarını izlemektedir. Çünkü AB
ülkelerinin enerji talebi bu politikaya neden olmaktadır. Zaten şu anda görebildiğimiz
gibi AB'nin ekonomik ve enerji ağırlıklı politikası, daha önce tartışılan demokrasi,
çoğulculuk ve insan hakları konusundaki soruları ikinci plana çıkarmaktadır.74
Sonuçta Sosyalist Bloğun çökmesi AB’de de yeni görüş ve politikalar ortaya
çıkarmıştır. Daha önce Doğu Blok ülkelerinin güvenlik açısından farklı safta yer
alması AB için bir tehdit oluşturuyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılması bu tehdit
algısının ortadan kalkmasını sağlamıştır. Bu dönemde AB ile yeni bağımsızlık
kazanan cumhuriyetler arasında yakınlaşma başlamıştır. Başlangıçta AB’nin amacı
öncelikle bölgede barış ve güvenliğin sağlanması ve Bağımsız Devletler
Topluluğu(BDT) ülkelerinin eski düzene dönmelerinin engellenmesiydi. AB yalnızca
birlik olarak değil, içinde yer alan üye ülkeler ve AGİT, AİKB, Avrupa Konseyi gibi
Avrupa’nın diğer siyasi ve ekonomik kurumları aracılığıyla da bağımsızlıktan bu
yana bölgede varlığını sürdürmüştür.
1.2.2. İşbirliğinin Amaçları ve Çıkarları
AB için kendi dış politikasının stratejik hedeflerindeki türlü politika
istikametleri önemlidir ve mevcut tüm araçların içindeki Orta Asya ülkeleri ile
çalışan değişik politikaları bir bileşimi, tutarlılığı taşımaktadır. Bölgesel ve küresel
stratejik amaçları, her ülkeye yönelik olarak izledikleri yaklaşımlar sonucunda
gerçekleştirdikleri faaliyetler ile kanıtlanır. Aynı zamanda AB’nin Orta Asya ile
işbirliğinin temelini oluşturur. Bu temeller aşağıdaki koşullarla hizmete girer75:
- Bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanması;
74 AB ve Orta Asya: Yeni İşbirliği Stratejisi, s.14, / http: // europa. eu. int/comm, 25.09.2009. 75 Bozdemir, a.g.m. s.3.
43
- Yoksulluğun giderilmesi ve yaşam standartlarını yükseltmek;
- Orta Asya ve AB devletlerinde, özellikle enerji, ulaşım, yüksek eğitim
ve çevre sektörlerinin kalkınması.
Çıkarları açısından baktığımızda Orta Asya bölgesinde AB politikasını
incelediğimizde ekonomik unsurun olduğunu, kesinlikle siyasi unsurun ağır bastığını
görebiliriz. Onları detaylı bir şekilde inceleyelim:
1. Enerji ile ilgili çıkarlar
AB ekonomik çıkarlarının temelinde Orta Asya topraklarında petrolün yüksek
oranda yer alması vardır ve Orta Doğu'dan akan petrol ithalatını çeşitlendirmek de
yer almaktadır. Bu durumda AB Enerji politikası, Orta Asya’dan Hazar Denizi’ndeki
yoğunlaşan petrol ve doğal gaz kaynaklarının da alternatif bir arter olduğunu
düşünmektedir.76
Hazar Havzası petrol ve doğalgazı, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin,
özellikle Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın en önemli gelir
kaynaklarını oluşturmaktadır. Hazar Bölgesi petrol rezervlerinin dünya rezervlerinin
% 4'ü oranında olduğu tahmin edilmektedir. Bölgenin doğalgaz rezervleri ise, dünya
doğalgaz rezervlerinin %6'sı kadardır. Hazar Bölgesi’nin 2010 yılına kadar dünya
petrol üretiminin %4'ünü karşılayacağı hesaplanmaktadır. Bununla birlikte bölgeden
çıkarılan petrol, OPEC dışında kalan ülkelerin üretiminin %36-50'sine karşılık
gelmektedir. “Gaz üretimi açısından bakıldığında, söz konusu 4 ülkenin 2010 yılı
üretimlerinin (iyimser senaryo) 201 milyar metreküp, ihraç potansiyellerinin ise 84
milyar metreküp olduğu tahmin edilmektedir. Kötümser senaryoda 2010 yılı ihraç
76 Urazov,A., Politika Evrosoyuza v otnoshenyi Kazakhstana (AB Kazakistan’a yönelik politikası),// http.kazpravda. kz/ 2006-09-26
44
değeri 71,6 milyar metreküptür. 2020 yılı için iyimser senaryoda 120 milyar m3,
kötümser senaryoda ise 115,9 milyar m3 ihraç potansiyeli öngörülmektedir.77
AB taktikleri “Druzhba” gibi şu anda var olan boru hattı ile hidrokarbonları
Çek Cumhuriyeti, Almanya ve Avusturya gibi ülkelere teslim etme amacıyla
kullanma anlamına gelir. Onunla beraber Hazar Denizi enerji kaynaklarını üretme
sürecine katılma fikri de taktiklerden biridir. Çarpıcı bir örnek boru hattı olarak
Aktau-Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattını söyleyebiliriz. Kazakistan toprağında Avrupa
şirketleri CPC (Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu) inşasına katılmıştır ve
Karachaganak gaz alanının gelişmesinde de büyük bir katkıda bulundular. Hazar
bölgesindeki petrol ve gaz üretmeye katılan şirketlerin arasında Shell (Hollanda),
TotalFinaElf ve Schlumberger (Fransa), ENI ve Agip (İtalya), British Petroleum ve
Lasmo (Birleşik Krallık), Repsol (İspanya), Wintershall (Almanya), Petrom'un vardır
(Romanya) ve Statoil (Norveç) vardır. Genel olarak, Avrupa Birliği ülkelerinin
ihracatçısı olarak Kazakistan tanımlanmaktadır ve her yıl bölgede üretilen petrol ve
gazın % 20 AB’ye iletilmektedir. Kazakistan Cumhuriyeti İstatistik Ajansının
belgelerine göre bazı Avrupa ülkelerine, onun içinde Almanya (% 10), çok yüksek
seviyede - İtalya (% 74), İngiltere’ye (% 11) oranda ulaşılmıştır.78
AB, ABD ile birlikte Trans-Hazar ve NABUCCO gibi Rusya’yı by-pass
edecek boru hatlarının yapılması konusunda Kazakistan ve Türkmenistan’ı teşvik
etmekte.79 Hazar enerji kaynakları Avrupa enerji güvenliği bakımından büyük önem
taşımasına rağmen, üye devletlerin etkili ODGP ve ortak enerji politikası
77 Pamir, a.g.m.78 Urazov,A., Politika Evrosoyuza v otnoshenyi Kazakhstana (AB Kazakistan’a yönelik politikası), // http. kazpravda. kz/ 2006-09-26
79 Coşkun, Burak, AB Enerji politikaları ve Türkiye, http://www.emo.org.tr/ekler/be79387cf426fe3_ek.pdf
45
oluşturamaması nedeniyle, AB’nin Hazar-Orta Asya enerji kaynakları konusunda
etkisi en azından orta vadede sınırlı kalacaktır.
2. Ulaşım ile ilgili çıkarlar
AB, Orta Asya bölgesinde iletişim ve ulaşım ağlarını modernleştirmek
çabalanmaktadır. Aslında Avrupa Birliği'nin stratejisi yatırım ve "bağlayıcı" anlamını
taşımaktadır. Projeye göre Avrupa üzerinden Pasifik kıyısına kadar devam edecek
"İpek Yolu" stratejisi ortaya çıkacaktır ve onun gelişmesi sağlanacaktır. Bu amaca
ulaşmak için Brüksel’de iki girişim meydana gelmiştir. Avrupa'ya petrol ve gaz
pompalamak yoluyla entegre bir iletişim sistemini yaratmak amacıyla ortaya çıkan
INOGATE projesi ve TRACECA (Avrupa-Kafkasya-Orta Asya Ulaşım Koridoru).
TRACECA – Transport Corridor Europe Caucasus Asia - (Avrupa-Kafkasya-Asya
Ulaştırma Koridoru), Avrupa Birliği tarafından, zengin kaynaklara sahip Orta Asya
cumhuriyetlerini Kafkasya üzerinden Avrupa’ya bağlamayı hedefleyen ağırlıklı
olarak demiryolu olmak üzere tüm ulaşım sistemlerini kapsayan bir Doğu – Batı
Koridorudur. TRACECA, uluslararası kuruluşlardan büyük mali ve teknik destek
alan Avrasya bölgesi ulaşım koridoruyla ilgili tek projedir. Avrupa Birliği’nin yeni
bağımsız devletlere yönelik politikasının temel taşlarından biri olan TRACECA
programı, “21. Yüzyılın İpek Yolu Projesi” olarak adlandırılıyor. Bu koridor aynı
zamanda Gürcistan’ın Karadenizdeki limanları (Poti ve Batum) ve Gürcistan ve
Azerbaycan topraklarına uzanan demiryolu, Hazar denizi sistemindeki Baku-
Türkmenbaşı feribot sistemi, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan
demiryolları ve Çin’i Pasifik Okyanusunun daha fazla yerlerine bağlamayı
46
amaçlamıştır. AB, TRACECA çerçevesinde yapılan projeleri gerçekleştirmekte $
110 milyar harcamıştır.80
3. Siyasi çıkarlar ve güvenlik sorunu
AB'nin siyasi çıkarları ve güvenlik sorunu konusu üzerinde durduğumuzda
AB’nin Orta Asya’ya yönelik siyasi çıkarları somut bir anlam taşımakta olduğu
aklımıza gelir. Çünkü bugüne kadar Avrupa Birliği dış politikasında ülkeye ilişkin
bir mekanizma geliştirmemiştir. Ancak AB’nin birkaç ulusüstü organları (Avrupa
Konseyi, Avrupa Komisyonu ve AB Bakanlar Konseyi) ile herhangi bir karar almak
yetkisine sahiptir. AB’nin Orta Asya’ya yönelik politikasında meydana gelen en
büyük sorun, bölgeden bölgesel bir ortak bulma sorunudur. Bu manada nesnel
nedenlerle, böyle bir "ortak" ülke olarak şimdilik sadece Kazakistan düşünülebilir.81
Hatta Brüksel’de belirtildiği gibi Kazakistan’ın AGİT çerçevesinde ekonomik
göstergelerinin ön plana çıkması, 2010 yılında Başkanlık yapacağı, batı politikasında
önemli röle sahip olduğunu kanıtlar.
AB’nin endişe duyduğu diğer bir konu da Şanghay İşbirliği Örgütü’nde
Rusya Çin yakınlaşması ve Orta Asya ülkelerini de etkileri altına alma tehlikesidir.
Önde gelen bir Alman Dış Politika Enstitüsü’nün geliştirdiği Hazar Denizi’nde
İstikrar Anlaşması olarak adlandırılan hükümet politikası AB’nin de görüşlerini
yansıtmaktadır.82 Bu politikanın üç ana unsuru vardır; Doğu-Batı arasında iletişim ve
ulaşım bağlantıları oluşturmak; bölgedeki yeni cumhuriyetlerde demokrasi ve serbest
80 AB ve Orta Asya: Yeni İşbirliği Stratejisi, s.14., / http: // europa. eu. int/comm, 25.09.2009. 81 Nazarbayev,N., Yakor stabilnosti v Tsentralnoy Azyi (Orta Asya’da istikrarın anlayışı), 3.10.2009,// http: // www. ia-centr. ru/public_details. php? id=352
82 Sultanov,B.,Krumma,R., ŞİÖ ve Orta Asya’da Güvenlik Sorunları: Uluslar arası Konferanslar Belgeleri, Almatı,2004.
47
piyasa ekonomisi şartlarını geliştirmek ve jeo-politik rekabeti, ekonomik rekabete
dönüştürmek.
Ayrıca AB, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin stratejik sonuçlarını
yumuşatmayı ve NATO’nun bölgedeki ülkelerle Barış İçin Ortaklık (BİO)
programının Rusya’ya karşı bir hareket olarak değil, barış ve istikrarın korunması
için bir araç olarak görülmesini arzu etmektedir.
Diğer yandan AB bölgede politik ve ekonomik çıkarların gözetilmesi
açısından dünyadaki diğer büyük güçlerin gerisinde kalmaktadır. Bunda ABD ve
Rusya’nın bölgedeki güç mücadelesi de etkili olmaktadır. Her ne kadar Orta Asya
Bölgesi şu anda sakin görünse de AB, bu bölgenin çatışma ve istikrarsızlık
potansiyelinin yüksek olduğunu gözden kaçırmamalıdır. AB kendi güvenliği için
bölgedeki istikrarın sürekliliği için çaba göstermelidir. AB ile kaynaşmış bir Orta
Asya, AB’nin geleceği açısından önemlidir.
1.2.3. İşbirliğinin Güncel Sorunları ve Perspektifleri
Aslında AB ve Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkilerinin son derece hızlı
gelişmesine rağmen, var olan sorunları sıralamak ve onların çözümlerini
değerlendirmek tezin amaçlarından biridir.
Birinci sorun, Orta Asya’da çatışma ve istikrarsızlık riskin yer almasıdır.
Bölgedeki bir ülkede ciddi ve uzun süreli bir istikrarsızlık olursa bu bütün bölge için
tehlikenin nedeni olabilir. Bu özellikle, Özbekistan için geçerlidir ve burada fazla 25
milyon kişi yaşamaktadır ve Orta Asya'nın en kalabalık ülkesidir. Bölgede sınır
sorunu halen varlığını sürdürmektedir. Çünkü çoğunlukla yasadışı sınır ve göç
48
sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu komşu devletlerin huzursuzluğuna mülteci akışlar
üzerinden yol açabilir. Sonra da ülkeler arasındaki altyapının benzediğinden dolayı
hala büyük ölçüde birbirlerine bağımlı olduğu söylenilebilir ve bu yüzden herhangi
durumda ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer insani sorunları bir yana
farklı şekilde koyarsak Orta Asya istikrarsızlığı, AB ve üye ülkelerin çıkarlarını
etkileyebilir. Son deneyimde mültecilerin potansiyel bir hedefleri Avrupa’ya
gitmektir. 83
Genel olarak, Orta Asya ülkelerin AB tarafından dikkat edilen sorunlarını
incelemekte de yarar vardır. Çünkü yukarıda bahsedildiği gibi bölgede yer alan
istikrarsızlık seviyesi komşu devletlerde farklıdır.
Enerji kaynaklarından gelirini sağlamakta olan Kazakistan, uzun zamandır
daha istikrarlı Orta Asya ülkesi olarak kabul edilmiştir. Ancak endişe verici işaretler
vardır. Şubat 2006 tarihinde Kazakistan’da önemli bir muhalif politikacı Altınbek
Sarsenbayev’in ölümü ve Rahat Aliyev’in tutuklanması ile uluslararası bir skandal
meydana geldi.84
Bu alanda Kırgızistan’da Mart 2005 yılında Parlamento seçimlerinden sonra
halkın ayaklanmasıyla eski Cumhurbaşkanı Askar Akayev ülkeden kovuldu.
Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev ve onun hükümeti hala kendi güçlerini
pekiştirmek için mücadele ediyor. Ekonomik kaynaklar üzerinde kontrol için olan
uzun süreli mücadele istikrarsızlığa yol açmıştır. Devlet kurumları neredeyse
harekete geçmemiştir ve oluşan vakum suç çeteleri tarafından dolmuştur.
Cumhurbaşkanlığın yetkisini sınırlama yönünde yapılan anayasa değişikliği dahil
83 Kazantsev, A., Tsyentralnaya Aziya: Stanovyashiyisya Mejdunarodnoy Region?(Orta Asya: Uluslar arası Bolge Olurken), http: // www. ia-centr. ru/public_details. php? id=483
84 Kamziyeva, Gulmira, Orta Asya haberleri, http://rus.azattyq.org/content/article/1180696.html, 28.12.2009.
49
olmak üzere söz verilen reformlar, başarısız kampanyanın sürdürülmesinde daha
fazla hükümet desteğini azalmıştır.
Tacikistan, görünüşe göre, bölgede istikrarlı ülkelerdendir, ancak 1990
yılında iç savaşın etkileri günümüzdeki siyasi olayları etkilemektedir. Onu hala
ekonomik ve siyasi yaşamda yer alan sorunlardan görebiliriz. Ülke yoksul olarak
sınıflandırılır ve bu nedenle yurtdışında yüz binlerce Tacikistan vatandaşı
çalışmaktadır.85 Rüşvet düzeyi çok yüksek ve Afgan eroin ticaretinden gelen gelir ve
güç, kurumları doğrudan etkilemektedir. Ülke, Rusya ile yakın ilişki içindedir ama
Tacikistan veya Rusya ekonomisini etkileyen sorunlar göçmen işçiler ile ilişkindir.
Bu tür sorunlar Tacikistan için tehlikeli sosyal ve ekonomik sonuçlara yol
açabilecektir. Bir diğer önemli husus; Tacikistan’ın etnik yapısıdır. Tacikistan’da
etnik manada şimdiye kadar sıcak bir çatışmanın yaşanmaması, bundan sonra da
yaşanmayacağı anlamına gelmemektedir. Tacikistan’da siyasal ve kültürel anlamda
bir Tacik hakimiyeti söz konusudur.86 Ülkede sayısal olarak Taciklerden sonra ikinci
sırada bulunan Özbekler, ileride siyasal ve kültürel hak talebinde bulunabilir. Bu
bağlamda Tacikistan Özbekleri, bölge liderliğini oynamaya çalışan Özbekistan’dan
destek de alabilir. Nitekim Özbekistan ile Tacikistan arasında Sovyet döneminden
beri devam eden bir takım sorunlar mevcuttur. Diğer taraftan, Afganistan’da üretilen
uyuşturucu maddenin Tacikistan üzerinden yapılan ticareti, Rusya açısından da ciddi
bir tehdit oluşturmaktadır. Tüm bu sorunların devam ediyor olması, Rusya ile olan
bölgesel güvenlik anlaşmaları çerçevesinde bölgedeki Rus askeri varlığını
85 Volkov, Vitalyi, Kto i chto stoit za pokazannoi deportatsiyei tadjikov iz Rossyi? (Göz Boyatıcı bir Sınırdışına Kim ve Ne değer?), 13.12.2002, http://www.ferghana.ru/article.php?id=118286 Askarov, Aset, Brosok na Afganistan: Novye ugrozy dlja Tsentralnoi Azyi (Afganistan’a Baskı: Orta Asya için Yeni bir Tehlike), 3.03.2009, http://www.russians.kz/politics/993364-brosok-na-afganistan-novye-ugrozy-dlja.html
50
meşrulaştırmaktadır. Dolayısı ile, uzun bir süre daha Rusya’nın bölgedeki etkisinin
devam edebileceği söylenebilir.87
Türkmenistan dünyanın en kapalı ve baskıcı rejimin yer aldığı ülkelerinden
biri olarak sayılmıştı. Cumhurbaşkanın siyasi hayat ve zengin doğal gaz rezervleri
üzerindeki kontrolü farklı bir bakış açısı yaratır. Ülkede demokratik reformların
yapılmaması ve insan haklarına yönelik reformların yenilenmemesi, ülkede insani
krizin meydana geleceğini kanıtlamaktadır. Büyük Türkmenistan 3’e bölünmüştür
Türkmenistan, İran ve Afganistan bu da bir Türk dünyası içinde ortak çözülmesi
gereken meseledir. Azerbaycan ile Türkmenistan’ın Hazar’ın statüsü nedeniyle ciddi
sorunları bulunuyor. Bu sorunlar Türkmen başı döneminde ilişkilerin alt düzeye
inmesine neden olmuştu.88
Özbekistan için en büyük tehdit ciddi istikrarsızlıktır. Ülkenin Orta Asya’da
Türkmenistan gibi politik baskı alanında ikinci ölçekli olması söylenebilir ve
Cumhurbaşkanı İslam Kerimov rejiminin uzun zaman sürmesi de yüksek ve güçlü
otoritenin devam ettiğini göstermektedir. Çok yıllar boyu feci ekonomik politikaları
sebebiyle öfkeli halk ayaklanmaya hazırdılar ve hayatta kalmak için milyonlarca
insan savaşmak zorunda kaldılar. 2005 Mayıs’ta Özbek Güvenlik Güçleri ülkenin
doğusunda yer alan Andican şehrinde meydana gelen ayaklanmayı ezmişti ve
neticesinde silahsız yüzlerce sivil öldürüldü. Rusya ve Çin hükümetinin Andican
şehrindeki olaylardan sonra iyileşmesine rağmen Avrupa ile ilişkisi soğudu ve hatta
bazı alanlarda kesilmiştir. Andican olaylarından sonra ülke sakinleşti ancak hükümet,
huzursuzluğa neden olan temel sorunları çözmek için istekli değildir. Kazakistan ve
87 Burget, F., “Avrasya Jeopolitiğinde Tacikistan: ABD-Rusya Arasında Ayakta Kalabilme Mücadelesi”, 01.02.2005, http://www.turksam.org/tr/a117.html88 Türkmenistan: Olumlu ve Olumsuz Yanları, 27.5.2009, http://halapturkmen.blogcu.com/turkmenistan-olumlu-ve-olumsuz-yanlari_44674081.html
51
Türkmenistan gibi otoriter kuralın devam etmesi ve onun mirası üzerine acı bir
mücadelenin ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Ülkede yakın ve orta vadede daha
fazla istikrarsızlık riski yüksektir.89
İkinci sorun - enerji güvenliğidir. 2006 Ocak ayında meydana gelen Rusya ve
Ukrayna arasındaki gaz çatışması, en yüksek siyasi düzeyde Avrupa Birliği enerji
güvenliği politikasında gündeme getirilen konulardan biriydi. Bu durumda
Brüksel'de üst düzey yetkilileri ve AB üyesi ülkeleri başkentlerinin Rusya’ya olan
bağımlılığını azaltmak için adımlar atmaya başlamış oldu. Gecikmiş olmasına
rağmen, AB, Orta Asya potansiyel önemini anlamaya başladı. Petrol ve gaz
kaynakları doğrudan Kafkasya ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya sayılıyorlar ve temin
edilebilir. “Bu bizim için en büyük sorundur” - diye Doğu Avrupa diplomatı kendi
konuşmasında – “Biz tek Rusya'ya bağımlı olmamalıyız, çünkü o enerji güvenliği
açısından tehlikelidir. Çatışma önemli ki bir ortak olarak Orta Asya ile ekonomik ve
enerji alanlarında işbirliği gerek.”
AB’nin dışa bağımlılığı artmaktadır. Veri enerji kaynakları için Rusya,
AB'nin bağımlılığı üzerinde kendileri için koşullar belirtmiştir: AB’nin ihtiyaçlarını
karşılamak ve 2030’larda Birlik, kendi petrolünün % 94 ve % 84 gaz ithalat etmek;
% 46 Rusya’nın ürettiği gazı AB ithal edecektir. Dolaysıyla, AB özellikle Rusya ile
yaşanan enerji krizinden sonra Hazar Bölgesi için ayrı strateji geliştirme ihtiyacı
duymuştur. Bu gelişmeler doğrultusunda, yüksek petrol ve doğalgaz rezervleri, hızla
artan petrol ve doğalgaz üretimi ve güvenilir petrol ve doğalgaz ihraç yolları ile
89 Kasenov,U., Bezopasnost Tsentralnoy Azyi(Orta Asya Güvenliği), Almatı, 1998.
52
Hazar Bölgesi’nin, özellikle Kazakistan’ın AB için önemi her geçen gün daha da
artmaktadır.90
Terör örgütlerinin gelir kaynaklarından en önemlisi uyuşturucu kaçakçılığıdır.
Uyuşturucu günümüz dünyasında maliyeti ucuz getirisi fazla olan illegal bir
sektördür. BM kaynaklarına göre yıllık küresel getirisi 500 milyar doları bulan
uyuşturucu kaçakçılığı, her suç organizasyonu için olduğu gibi, terörist
organizasyonlar için de çok cazip bir finansman kaynağıdır. Günümüzde ise Pakistan
ve Afganistan'dan Batıya giden uyuşturucu trafiği sayesinde her yıl 40 milyar doların
üzerinde gelir elde edilmektedir. Afganistan'daki Taliban rejiminin silahlandırılması
bu gelirle sağlandığı gibi, başka bölgelerdeki Islamist ve diğer dini radikal
gruplarının faaliyetleri ve silahlandırılmaları için kullanılmaktadır. Ruslara karşı
Aralık 1994'de başlayan ve bir buçuk sene devam eden Çeçen direnişinin Pakistan ve
Afganistan yoluyla kısmen bu yolla finanse edildiği bilinmektedir. Yine bu yolla
uyuşturucu yolu üzerinde ve son noktalarındaki birçok ülkenin gümrük birimleri ve
bürokratik kademeleri de kasalarını doldurmaktadırlar. Uyuşturucu geliri ile elde
edilen silahlanma da yine silah üreticisi ve pazarlayıcısı devletlerin isine
yaramaktadır.
Pakistan ve Afganistan'da başlayıp,
1) Orta Asya - Hazar ve Rusya üzerinden Avrupa,
2) Orta Asya - Kafkaslar ve Türkiye üzerinden Avrupa,
3) Güney Asya, Iran, Orta Doğu üzerinden Avrupa,
Üzerinde oluşmuş olan "Golden Crescent" ismindeki uyuşturucu yolu bugün
olduğu gibi, daha da etkili olarak 21.Yüzyıl jeopolitiğinin önemli bir parçası
90 Pamir, Necdet, a.g.m.
53
olacaktır. İnanç ve düşünce farklılıklarının sivrilmesi ve aktif politikaya hükmetme
eğilimleri ile uyuşturucu trafiğinin Türkiye ve komsu bölgelerin jeopolitiğinde
ağırlık kazanması hızla yükselmektedir.91
Şu anda öncelikle Orta Asya için çok ciddi bir sorun haline gelen su ve
hidroenerji olmak üzeri doğal kaynakların akıllıca kullanımı zamanıdır. Sadece Orta
Asya bölgesi için geçerli olmaksızın trajik sonuçlarına götüren Aral Gölü’nün
gittikçe kurumaya başlaması bunun net bir örneğidir. Özbekistan Cumhurbaşkanı
İslam Karimov’un BM Genel Asamblesi 48. Ve 50. oturumlarında yaptığı
konuşmalarında, Aral Gölü’ndeki ekoloji afet sorunu küresel karakterini taşıdığını
vurgulamıştır.
Aral Gölü’nün kuruması, bölge sınırı dışında da iklim değişikliğine
sürüklemektedir. Her sene Aral’ın beyazlaşan kısımlarında milyonlarca ton tuz ve
tozun havaya karışarak, hava kirliğine ve büyük bölgelerin toprak temellerinin
bozulmasına neden olmaktadır. Bu sorunları çözmek için ilgili diğer devletlerin
çıkarlarına gölge bırakmaksızın ve iki önemli koşulu garanti ederek, yapısal yaklaşım
ve hoşgörülü temelinde projelerin gerçekleştirimi yapılmalı: Birincisi – nehir akımın
alt seviyesinde yerleşen ülkelere akım seviyesini azalmasına izin verilmemeli;
İkincisi – Bölgedeki ekoloji güvenliği ihlal edilmemeli.92
Daha bir önemli sorun Afganistan’dır. Eğer Orta Asya, Avrupa Birliği’nin
ilgisini o kadar çekmemişse 11 Eylül 2001 tarihinden sonra onun coğrafi durumu
büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle Avrupa için Afganistan ne kadar önem
taşırsa Orta Asya da aynıdır. Dolaysıyla, Afganistan istikrarlığı komşuların istikrarlı
91 Binay, M., “Doğal gaz, petrol ve uyuşturucu”, Paris, 12 Mayıs 1997, http://www.turkiye.net/mbinay/news/analiz30.htm92 Orta Asya'da Su-Enerji Sorunları, 28.12.2009, http://www.turkey.mfa.uz/modules.php?op=modload&name=News&file=article&sid=2820&mode=thread&order=0&thold=0
54
olmasını talep edecektir. Çünkü Afganistan sorununu Orta Asya devletlerinin etkisi
olmadan çözmek mantıksızdır. Bu pozisyona kanıt olarak NATO gücü ile bölgede
bulunan askeri – hava kuvvetlerinin olmasını söyleyebiliriz. 2001 yılından itibaren
Fransa kendi askeri potansiyelini Duşanbe havalimanında yerleştirebildi. Almanya
ise 300’e kadar askerini Özbekistan’ın güneyindeki Termez şehrine yerleştirdi. 93
Böylece AB ve Orta Asya işbirliği birkaç sorunlara doludur. Ancak sonraki
bölümde araştırılacak işbirliğinin geliştirilen karşılıklı yardım programları,
bahsedilen sorunların çözülmesini hedeflemektedir.
93 Laumulin., M., Tsentralnaya Aziya, a.g.e.s.10.
55
II. BÖLÜM
AB’NİN YENİ KOMŞULUK POLİTİKASI VE EKONOMİK, SİYASİ
İŞBİRLİĞİNİN ULUSÜSTÜ MEKANİZMALARI
2.1. AB ve Orta Asya Ülkeleri Arasındaki İşbirliğinin Temel Belgeleri Ve
Programları: Avrupa Birliği’nin Komşuluk Politikası
Avrupa Birliği’nin Komşuluk Politikası, (ABKP: European Neighbourhood
Policy-ENP) AB’nin genişleme sürecinde ortaya çıkan fırsatlara yönelik olarak
geliştirdiği bir projedir.94 Bu kapsamda, Mart 2003’te Komisyon tarafından “Geniş
Avrupa Komşuluğu: Doğu ve Güney Komşularımızla İlişkilerimiz İçin Yeni Bir
Çerçeve” isimli tebliğ yayınlanmıştır.12 Mayıs 2004 tarihinde ise komşuluk
politikasının temel belgesi niteliğinde olan “Avrupa Komşuluk Politikası Strateji
Belgesi” kabul edilmiştir. AB Komisyonu 4 Aralık 2006 tarihinde yayımladığı tebliğ
ile (2006/724/COM) ile ABKP kapsamındaki komşu ülkelerin Trans- Avrupa
Ulaştırma ve Enerji Şebekeleri Programları’na katılımlarının sağlanacağını
duyurmuştur. Ayni tarihte yayımlanan ikinci bir tebliğ (2006/726/COM) ile
ABKP’nin güçlendirilmesi için gerekli unsurlar ele alınmıştır. 95
AB’nin Komşuluk Politikası, AB’nin aday statüsünde olmayan yakın komşuları
olan İsrail, Ürdün, Moldavya, Fas, Tunus, Filistin, Ukrayna, Ermenistan,
Azerbaycan, Mısır, Gürcistan, Lübnan, Cezayir, Suriye, Libya ve Belarus olmak
üzere 16 ülkeyi kapsamaktadır. Bu ülkeler ile ortaklık anlaşmaları imzalanmakta,
daha sonra anlaşmalar çerçevesinde eylem planları hazırlanmaktadır.
94 Aliboni,R.,The Geopolitical Implications of the European Neighbourhood Policy (Avrupa Komşuluk Politikasının Jeopolitik Boyutları), European Foreign Policy Affairs Review,2005,Vol.10,No1.
95 Daha fazla bilgi için bakınız. http://ec.europa.eu/world/enp/index_en.htm
56
ABKP’nin temel amacı beşinci genişleme dalgasının ardından, AB’nin yeni
komşularıyla ilişkilerinin derinleştirilmesi olup, yeni komşular arasındaki bağların
güçlendirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Politikaların ana hedefi, her iki tarafın da
refah, istikrar ve güvenliğini arttırmak için ortak çıkarların desteklenmesidir. Bu
hedefe yönelik olarak politika kapsamındaki her bir komşu ülkenin ihtiyaçları göz
önünde bulundurularak, ülkelere özgü bir şekilde farklılaştırılmış projeler
uygulanmaktadır.96
AB, Mart 2003 tarihli tebliği ile AB’nin Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve
Moldavya ile Batı Balkan ve Akdeniz ülkeleriyle sınırlarında işbirliğini artırmayı
hedeflemiştir. Yeni Komşuluk Aracı İçin Hazırlık isimli tebliğ, “Geniş Avrupa
Komşuluğu: Doğu ve Güney Komşularımızla İlişkilerimiz İçin Yeni Bir Çerçeve”
başlıklı tebliğin devamı niteliğindedir. Tebliğ, gelecekteki sinir ötesi işbirliği için
dört ana hedef belirlemektedir. Bunlar; sınır bölgelerindeki ekonomik ve sosyal
gelişimi teşvik etmek, çevre, kamu sağlığı ve organize suçla mücadelede ortak
çalışmalar yapmak, sınırların güvenliğini sağlamak ve yerel halklar arası faaliyetleri
özendirmektir.
Brüksel’de toplanan AB Konseyi, (17-18 Haziran 2004) Komisyon’un Avrupa
Komşuluk Politikası’nı olumlu bulmuş ve yeni komşuluk ilişkilerinin
geliştirilmesinin teşvik edilmesi gereği üzerinde durmuştur. Konsey, ABKP
kapsamına Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın da alınmasını ve bu üç ülkeyle
ilişkilerin arttırılmasından dolayı memnuniyetini dile getirmiştir.97
96The Centre for European Policy Studies, 4.11.2009,http://www.ceps.eu/category/research-area/eu-neighbourhood-policy97 Sadık,Rıdvan Karluk, Relations Of EU With Central Asian Countries In A Globalizing World And Its Strategy Towards The Region (Küreselleşen Dünyada AB’nin Orta Asya Ülkeleri ile İlişkileri ve Onun Bölgeye Yönelik Stratejisi),http://www.bildiri.anadolu.edu.tr/papers/bildirimakale/1073_b220p82.doc
57
AB, Komşuluk Politikası’ndan esinlenerek Haziran 2007’de 2007–2013 yıllarını
kapsayan Orta Asya Stratejisi’ni belirlemiştir.98 Bu kapsamda AB, Orta Asya
bölgesindeki istikrar ve güvenliği korumayı, bölge ülkelerine ekonomik yardım
sağlayarak yoksulluğun giderilmesine katkı yapmayı, ayni zamanda bölge ülkeleriyle
daha yakin işbirliği ilişkileri oluşturmayı kararlaştırmıştır. Bu yeni strateji
kapsamında 2013 yılına kadar yukarıda da söz edildiği gibi beş Orta Asya ülkesine
toplam 750 milyon Euro ekonomik yardım sağlanacak, Orta Asya ülkelerinin
ekonomilerini çeşitlendirmesine katkı yapılacak, ayrıca bölgedeki bütün ülkelerin en
kısa sürede Dünya Ticaret Örgütü'ne katılmasını sağlamak için girişimlerde
bulunulacaktır.
AB’nin bölgeye yönelik ilgisi günümüze kadar iki noktada toplanmıştır: Enerji
ve istikrar99 AB Orta Asya politikasını bu parametreler üzerinden yürütmeye çalışmış
ve bu amaçlar doğrultusunda yeni projeler geliştirmiştir. Bu projeleri birbirleri ile
ilişkili üç başlık altında toplamak mümkündür: TACIS (Technical Assistance to the
Commonwealth of Independent States), TACIS’in imkanlarından faydalanarak
hayata geçirilmeye çalışılan INOGATE (Interstate Oil and Gas Transport to Europe)
ve TRACECA (Transport Corridor Europe, Caucasus, Asia ) 100
2004-2006 yılları arasında AB’nin sinir ötesi işbirliğine yönelik oluşturulacak
komşuluk programları; var olan INTERREG, (Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu
çerçevesinde Avrupa Birliği bölgeleri arasındaki işbirliğini güçlendirmeye yönelik
olarak 1990 yılında uygulanmaya başlanan ve hibe yardımlarından oluşan girişim)
PHARE, TACIS, CARDS (Topluluk İstikrar, Gelişme ve Yeniden Yapılanma
98 AB Web Sayfası, http://ec.europa.eu/external_relations/kazakhstan/index_en.htm99 Mehmet Seyfettin Erol, “EU’s New Central Asian Policy and its Energy Dimension” (AB’nin Yeni Orta Asya Politikası ve Onun Enerji İhtiyacı), The Journal of Turkish Weekly, 1 April 2007.
100 Karluk, a.g.e.,s.264.
58
Yardim Programı: Community Program for Assistance to Reconstruction,
Democratisiation, and Stabilization) ve MEDA (Akdeniz Ekonomik Kalkinma
Alani:Mediterranean Economic Development Area) programları ile birlikte
yürütmüştür.
Bunlardan PHARE, Orta Asya için de örnek olmuştur. Avrupa Birliği, Doğu
Avrupa’da özellikle, planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçen ülkelerin
Bati Avrupa ve dünya ekonomisi ile bütünleşmesini amaçlayan ve TACIS
programına benzeyen PHARE Programı’nı eski Doğu Avrupa ülkelerine
uygulamıştır. PHARE Programı, demokrasiye ve piyasa ekonomisine geçişi
desteklemenin ilk yıllarından sonra, katılıma yönelik bir araç olacak şekilde yeniden
biçimlendirilmiştir.101
1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması ve
kutuplardan birinin ortadan kalkması, Avrupa Birliği’nin dünya ölçeğinde
etkinliğinin artmasına yol açmıştır. Bu ortamda AB, küresel etkinliğe sahip olma
konusunda Orta Asya’da girişimler başlatmıştır. Orta Asya’da özellikle Kazakistan,
Türkmenistan ve Hazar Havzası’nda bulunan enerji kaynakları bölgenin önemini
arttırmış ve Orta Asya günümüzde küresel mücadelenin oyun alanlarından biri haline
gelmiştir.
Sovyetlerin 1990’ların başında dağılmasıyla birlikte Orta Asya (Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan) ülkelerinin bağımsızlıklarını
elde ettiğinden birinci bölümde bahsetmiştik. Bağımsızlık sonrası süreçte ekonomik
olarak pek de iyi sayılamayacak şartlarla karşılaşan ve Sovyetler döneminde merkeze
bağlı ekonomiler olarak yönetilen Türk Cumhuriyetleri, eski yapıyı bir an önce
101 Karluk, Avrupa Birliği ve Türkiye, s.264-266.
59
kırmak ve serbest piyasa ekonomisine geçerek dünya ile bütünleşmeyi
gerçekleştirmek amacında olmuşlardır. Bu ülkelerin, amaçlarına ulaşabilmek için
sahip oldukları en önemli kaynak ise potansiyel durumdaki enerji kaynaklarıdır.102
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin sahip oldukları enerji kaynaklarının
yanında, sistem değiştiriyor olmanın zorlukları, bu ülkeleri her türlü tesire açık hale
getirmiştir. Batı ülkelerindeki sermaye fazlalığı yanında, bu ülkelerin uzun dönemde
ihtiyaç duyacakları ham maddelerin bu bölgede bulunuyor olması, başta ABD olmak
üzere bütün ülkeleri Orta Asya’ya çekmiştir.103
Avrupa Birliği de Sovyetlerin dağılmasından sonra başlayan sürece ilgisiz
kalmamıştır. Orta Asya, Avrupa Birliği için Balkanlar kadar öncelikli bir konumda
olmasa da, AB, bu bölgedeki ülkelerle ilişkileri geliştirmekten geri kalmamaktadır.
1990’lı yılların başından beri AB’nin söz konusu ülkelerle ticari ilişkileri
artmaktadır. AB ülkeleri genel olarak bölgeye teknolojik ürünler ihraç ederken, bölge
ülkelerinden enerji ithal etmektedir.
Bunun dışında, AB, bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek amacıyla, birçok
programı hayata geçirmiştir. Örneğin TACIS, genel olarak söz konusu ülkelerin
demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçişlerini kolaylaştırmak amacındadır.
Başlangıçtan itibaren AB, mali destek sağlayarak, ikili ilişkilerin dışında, söz konusu
ülkelerle bölgesel düzeyde işbirliğini geliştirme düşüncesinde olmuştur. Aynı
biçimde, Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaştırma Koridoru (TRACECA) Programı yerli
ürünlerin AB ülkelerine ihracatını desteklemek amacıyla hayata geçirilmiştir. Enerji
konusunda ise destek mekanizmaları, Avrupa’ya Petrol ve Doğalgaz Taşımacılığı
102 Çağrı, Kürşat, Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin Enerji Potansiyelleri ve Önemi, 23.03.2010, //http.www.usakgundem.com., 103 AKDİŞ, Muhammet, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İlişkiler-Bölgeye Yabancı İlgisi ve Beklentiler, DTM Dış Ticaret Dergisi, Sayı: Temmuz 1999.
60
(INOGATE) Programı ile hayata geçirilmiştir. Bunların dışında, Avrupa Birliği’nin
çevre, su ve uyuşturucuyla mücadele gibi birçok alanda da işbirliği programı hayata
geçirilmiştir.104
Bu çalışmada, AB’nin, Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte başlayan süreçte,
Türk Cumhuriyetleriyle geliştirdiği ticari ilişkiler ele alınacaktır. Birinci bölümde
AB’nin dış ticareti genel olarak ele alınacak, ikinci bölümde ise AB’nin söz konusu
ülkelerle olan ticaretine değinilecektir. Üçüncü ve son bölümde ise AB’nin bu
ülkelerle ilişkilerini geliştirmek adına başlattığı proje ve programlardan söz
edilecektir.
2.2. Dış Politika Aracı Olarak TACIS Programı
1990 yılında gerçekleştirilen Konsey toplantısı sonunda Bağımsız Devletler
Topluluğu (CIS) üyesi 11 ülkenin dünya ekonomisi ile bütünleşmelerini sağlamak
üzere AB 1991 yılında TACIS Programı’nı (Bağımsız Devletler Topluluğu
Ülkelerine Teknik Yardim) yürürlüğe koymuştur.105 Programı 1993-1995 döneminde
geçerli olacak şekilde uzatan Yönetmelik, Konsey’in 19 Temmuz 1993 tarihli
toplantısında kabul edilmiştir
Yeni Yönetmelik CIS ülkelerinde piyasa ekonomisine geçişin
kolaylaştırılması ve demokratik kurumların yerleşmesi amacıyla belirlenmiş çeşitli
öncelikli alanlarda Batinin bilgi ve deneyimlerinin aktarılmasını, bu şekilde de özel
sektörün gelişmesini teşvik edici ortamın yaratılmasını öngörmüştür.
104 Güven, Delice, Orta Asya Ülkeleri ve Bölgesel İşbirliği Girişimleri, Avrasya EtüdleriYıl: 12, Sayı: 27-28 (2005),2005, s.109-115.
105 Regulation (EC) No. 99/2000, 21.01.2000 - 31.12.2006. (OJ L 12 of 18.01.2000), Regulation (EC) No. 2112/2005, 28.12.2005. (OJ L 344 of 27.12.2005)
61
TACIS’in amacı, serbest piyasa ekonomisine geçişte bu cumhuriyetlere
yardımcı olmak, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün gelişmesine destek vermek,
siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmasına imkan yaratmaktır. TACIS Programı
başlatıldığında sadece teknik yardıma yönelik bir program iken, günümüzde artik 12
ülke ile ilişkilerin oturduğu temel bir model haline gelmiştir. Ülke temsilcileri ile AB
yetkilileri, devamlı olarak bir araya gelmektedirler. AB’nin genişleme süreci içinde
TACIS, AB ile taraf ülkeler arasında çok daha stratejik bir önem kazanmıştır.
Program, 1279/96 sayılı Konsey Yönetmeliği’nin 31 Aralık 1999 tarihinde son
bulmasından sonra çıkarılan 99/2000 sayılı ve 29 Aralık 1999 Yönetmelik ile
yeniden düzenlenmiştir.106
Yeni Yönetmelik çerçevesinde AB ile 12 ülke arasında kuramsal, yasal ve
idari reform, özel sektör ve ekonomik kalkınma, altyapı yatırımları ve toplumsal
değişimin sonuçları, çevrenin korunması, kırsal kalkınma ve nükleer emniyet
konuları üzerinde işbirliğine gidilecektir. Bu alanlarda en çok üçü seçilerek işbirliği
geliştirilecektir. Projelerin de belli büyüklükte olması şartı aranacaktır. Rusya ve
Ukrayna’da bu kriter 2 milyon Euro, diğer ülkelerde ise 1 milyon Euro’dur. TACIS,
ulusal ülke ve bölgesel programlarına destek vermektedir. Ulusal ülke programları 3-
4 yıl geçerlidir. Bölgesel programlar ise daha çok çerçevenin korunması ve ulaşım
gibi yakin komşu ülkeleri kapsamaktadır.107
Avrupa Konseyi Doğu Bloğunda meydana gelen köklü gelişmeler karşısında
Nisan 1989 tarihli Lüksemburg Zirve toplantısında Doğu Avrupa’ya yönelik AT
politikası koordinasyonunun Topluluk kapsamında yapılmasını kararlaştırmıştır.
Bundan kısa süre sonra, Temmuz 1989 tarihinde, G-7 grubu toplantısında da Doğu
106 Karluk, a.g.m.107 TACIS Yıllık Raporu 2005, Brüksel: Komisyon, 2000.
62
Bloğuna yapılacak yardımı koordine etme görevi Avrupa Komisyonuna verilmiştir.
Başka bir deyişle, Komisyon ilk defa başka bir örgüt tarafından görevlendirilmiş ve
dış politika alanında bir aktör konumuna yükseltilmiştir. Bu nedenle, Doğu Bloğu
ülkeleriyle işbirliği konusunda daha çok birinci sütün kapsamına giren tasarruf türleri
kullanılmaktadır. Böylece dış ekonomik ilişkilerden sorumlu olan Komisyon 1989
yılından sonra AT’nın (AB’nın) Doğu Bloğuna karşı sürdürülen dış politikasında
önemli bir konuma sahip olmuştur. 108
AB tarafından uygulanmakta olan TACIS programı eski SSCB ülkelerine
(artı Moğolistan) yönelik sağlanmakta olan teknik ve mali yardımın en önemli
kaynaklarından birisidir ve daha çok söz konusu ülkelerde geçiş döneminin
hızlandırılması amacını taşımaktadır. 109
TACIS programının başlatılmasına Aralık 1990 yapılan Avrupa Konseyi
Roma Zirvesinde karar verilmiştir. Roma Zirvesinde AT üyesi ülkelerin devlet ve
hükümet başkanları, SSCB’de büyük zorluklarla sürdürebilmekte reform
hareketlerini desteklemek amacıyla bilgi ve teknik yardım niteliğinde bir yardım
programının başlatmasını uygun bulmuştur. Başka bir deyişle, AT üyesi devletler
Avrupa’da ve genel olarak bütün dünyada kalıcı barış ve istikrarın sağlanmasına
katkıda bulunmak amacıyla, reform sürecini başlatan, fakat büyük ekonomik ve
sosyal nitelikli sıkıntılar yaşayan SSCB’ye mali yardımda bulunmaya karar
vermiştir.
15 Temmuz 1991 tarihli 2157/91 sayılı Konsey Tüzüğü ile programın ilkeleri
belirlenmiş ve Komisyon programın sürdürülmesinden sorumlu kılınmıştır.110 AB
108 Karluk, a.g.m.109 Delovaya pressa (İş Yayını), No 15(307), 13.07.2000http://www.businesspress.ru/newspaper/article_mId_3_aId_28914.html) / İş yayını, No 15(307)110 TACIS Resmi Web Sayfası, //http.www.tacis.org
63
bütçesinden finanse edilmekte olan TACIS programının sürdürülmesinden 1993-
1994 yıllar aralığında Komisyonun “Dış Ekonomik İlişkiler” Müdürlüğü sorumlu
olmuştur. Günümüzde ise, söz konusu programdan Komisyonun “Dış İlişkiler”
müdürlüğü (Common Service for External Relations (SCR)) sorumludur. SCR
AB’nin yapmakta olduğu tüm yardım programlarının uygulanmasını
gözetlemektedir. Üstelik Komisyonun SCR birimi yardım programlarının
denetlenmesinden de sorumludur.111
SSCB’nin 1991 yılında sürpriz bir şekilde dağılmasından sonra ve yerini yeni
15 bağımsız devlete bırakmasından sonra, önceleri sadece eski SSCB ülkelerine
yönelik tasarlanan TACIS programı yeni şartlarla uyumlulaştırıldı. Program
kapsamında Türk Cumhuriyetleri dahil olmak üzere 12 partner devletler aldı. Üç
Baltık Cumhuriyetleri ise PHARE programı kapsamında dahil edildi. TACIS
konusunda 1991 tarihli tüzük yerine, 1993 yılında 2053/93 sayılı yeni Konsey tüzüğü
kabul edildi. Yeni tüzükte “Demokrasinin güçlendirilmesi” gibi siyasi konulara
ağırlık verilmiş ve üç yıllık “Belirleyici” programları (indicative) çaşlatılmıştır. 1993
yılının sonuna doğru TACIS, eski SSCB cumhuriyetlerine yapılan en büyük teknik
yardım programı olmuştur.112
1996 yılında TACIS konusunda 1279/96 sayılı yeni Konsey tüzüğü kabul
edilmiştir. Yeni tüzükte Ortaklık ve İşbirliği Antlaşmalarının ve demokrasi, insan
haklarına saygı gibi siyasi konuların önemi vurgulanmıştır. Bu tüzüğün geçerlilik
süresi 31 Aralık 1999 tarihinde sona ermişti.
111Daha fazla bilgi için bakınız. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/290/2638.pdf112Avrupa Birliği - BDT Ülkeleri İlişkilerinin Hukuki Çerçevesi, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/290/2638.pdf
64
2000–2006 yıllar aralığını kapsayan 99/2000 sayılı yeni tüzükle gelecek yedi
yıllık süre için toplam 3,138 milyon Euro dolayında mali yardım verilmesi
öngörülmüştür.
Son TACIS tüzüğü, Komisyonun kendi içinde ve ilgili taraflarla yapılan
danışma ve görüş alış verişi sonucu yapılmıştır. Örneğin, bu amaçla çeşitli
hükümetler dışı örgütler (NGO), akademisyenler ve ortak devlet temsilcileriyle
Almatı, Tiflis, Moskova ve Kiev’de görüşmeler yapılmıştır. Kısaca, yeni tüzük
önceki dönemlerin tecrübesi tahlil edilerek yapılmıştır. Bunun sonucunda birtakım
değişiklikler öngörülmüştür. Örneğim, TACIS programı kapsamında her bir partner
ülkeye ona özgü bir programın benimsenmesi; Ortaklık ve İşbirliği Antlaşmaları
amaçlarının yerine getirilmesinin desteklenmesi; özellikle bölgesel düzeyde ve
spesifik nitelikli yatırımların yapılmasının teşvik edilmesi gibi konular üzerinde
durulmuştur. 113
Bununla birlikte, açık piyasa ekonomilerinin geliştirilmesi ve demokrasinin
kurumsallaşması konuları önceleri olduğu gibi, TACIS programının başlıca hedefleri
olarak benimsenmiştir.
Yeni 2000 tarihli TACIS tüzüğü, program çerçevesinde işbirliği yapılacak
konuları şöyle belirlemişti:
1. Kurumsal, hukuki ve idari reformlar;
2. Özel sektör ve ekonomik gelişme;
3. Altyapı sistemlerinde ve toplumda yaşanan değişimlerin etkileri;
4. Çevreyi koruma;
5. Kırsal bölgelerde ekonomi;
113 TACIS Yıllık Raporu 1999, Brüksel: Komisyon, 2000,s.3.
65
6. Nükleer güvenlik;
Yeni tüzükte taraflar arasındaki işbirliğinin karşılıklı bir süreç olduğu fikrinden
hareket edilmektedir. Bu nedenle, “talep eksenli” (demand-driven) bir programdan
“dialog eksenli” (dialog - driven) bir programa geçilmesi istenilmektedir. Ayrıca
bölgesel ve sınır aşırı işbirliğinin önemi vurgulanmaktadır. 114
Bilindiği üzere, AB her yıl 150’den fazla ülkeye yaklaşık 7 milyar avro dış
destek sağlamaktadır. Bu desteğin amacı daha çok uzun vadeli ortaklık ilişkileri
geliştirmektir. AB dış yardımları genellikle kâr amacı gütmeyen kuruluşların
projelerine verilir. Söz konusu yardım genellikle AB’nin dış yardım programlarından
(PHARE, TACIS, FYROM, MEDA, ALAÜ, EDF) birinin adı altında sağlanır.
Bu çerçevede, TACIS, işbirliğinin karşılıklı bir süreç olduğu esasına dayanan
ve talep yönlü programlamadan ziyade diyalog yönlü programlamayı destekleyen bir
anlayış üzerine kurulmuştur. Bu program, potansiyel teknik desteğin her bir üye
ülkenin kapasitesine göre işlemesini sağlayacak niteliktedir. Halihazırda yürürlükte
olan TACIS yönetmeliği (2000–2006), TACIS aktivitelerini, kurumsal, yasal ve idari
reformları destekleme; özel sektörü ve ekonomik gelişmeyi destekleme; geçişin
sosyal sonuçlarını ortaya koymaya yardımcı olma; altyapı ağlarını geliştirme; doğal
kaynakların korunması ve yönetilmesi; tarımsal ekonominin gelişmesi;
uygulanabilecek yerlerde nükleer güvenliğin sağlanması gibi alanlar üzerine
yoğunlaştırmıştır. Bu alanlar birbirlerini tamamlamak üzere tasarlanmışlardır. Her bir
ulusal veya çoklu ülke programı, maksimum verim almak amacıyla bu alanlardan en
fazla üç tanesi üzerinde yoğunlaşabilmektedir.19
114 TACIS Yıllık Raporu 1999, Brüksel: Komisyon, 2000,s.3.19 Avrupa Komisyonu Projeleri, http://ec.europa.eu/comm/europeaid/projects/tacis/foreword_en.htm
66
Diğer taraftan, söz konusu yönetmelik Rusya ve Ukrayna için 2 milyon, diğer
üye ülkeler için 1 milyon avroluk projeler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yönetmelik
ayrıca, Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmalarının hedeflerini desteklemektedir.
Bu çerçevede yapılan TACIS yardımlarının her bir Türk Cumhuriyetinde ne
şekilde kullanıldığına kısaca bakmak faydalı olacaktır. Ayrıca, her bir ülkenin bu
yardımlardan ne miktarda yararlandığı da aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
Tacikistan
Tacikistan’a ayrılan TACIS fonları, 2003 yılından kamu sektörü reformlarına
yoğunlaşmıştır. 2003 yılından itibaren, söz konusu fonların yoksulluğun azaltılması
stratejisi kapsamında kullanılmasına ağırlık verilmiştir. Ortaklık ve İşbirliği
Anlaşmasının yürürlülüğe girmesinden bu yana, Tacikistan’a yapılan AB yardımları
yön değiştirmiş; insani yardımların yerini, rehabilitasyon, kalkındırma ile AB ve
Tacikistan arasındaki yatırım ve ticaretin geliştirilmesine yönelik yardımlar almıştır.
AB yardımlarının ayrıca, bölgesel işbirliğini ve rehabilitasyonu desteklemek yoluyla
gerçekleşmekte olduğu görünmektedir.21
Özbekistan
Özbekistan, 1991 yılından beri TACIS programından yararlanmaktadır.
Özbekistan’ın bu çerçevede 1992 ile 2005 yılları arasında yararlandığı TACIS fonu
miktarı 146 milyon avro civarındadır. Özbekistan’a yapılan TACIS yardımları daha
çok kurumsal ve yapısal reformların desteklenmesine yöneliktir. Bu reformların
arasında mali reform, DTÖ’ye girişi destekleme, firmaların gelişimi, insan
21 Avrupa Komisyonu Delegasyonu, 4.03.2010,http://ec.europa.eu/comm/external_relations/azerbaidjan/intro/index.htm
67
kaynaklarının ve demokrasinin gelişimi sayılabilir. Bunların yanında, enerji, ulaşım
ve iletişim altyapılarının ve tarım ile tarımsal sanayinin geliştirilmesi için destekler
verilmiştir. Şu an yürürlükte olan TACIS yönetmeliğine göre Özbekistan için 3
öncelik alanı belirlenmiştir. Bunlar; kurumsal, yasal ve idari reformlar; geçiş
sürecinin sosyal sonuçlarını ortaya koymak ve tarımsal ekonominin gelişimidir.22
Kazakistan
Kazakistan, bugüne kadar 150 milyon avro değerinde TACIS yardımı
almıştır. 2001–2003 tarihlerini kapsayan Ulusal Belirleyici Program; kurumsal, yasal
ve idari reformlar; özel sektörün ve ekonomik gelişimin desteklenmesi, doğal
kaynakların korunması ve yönetilmesi konularına odaklanmıştır. Bu çerçevede, 2001
Ulusal Aksiyon Programı, başta Ortaklık İşbirliği Anlaşması olmak üzere
uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesi, Ulusal Sivil Servis Eğitim Merkezi’ne ve
bölgesel KOBİ’lerin gelişimine destek olmak gibi projelerle yukarıda sayılan
hedeflerin yerine getirilmelerine yardımcı olmaya çalışmıştır.
Bugüne kadar TACIS, Kazakistan’da kamu yönetimi reformu, yerel
yönetimin gelişiminin desteklenmesi, KOBİ’lerin gelişimi ve devlet dışı
organizasyonların gelişimi konularında olumlu sonuçlar almıştır.
22 Commission’s Strategy Paper For Central Asia 2002-2006, European Commission Official website
68
Kırgızistan
Kırgızistan, 1991 yılından itibaren 88 milyon avro değerinde TACIS yardımı
almıştır. 2001–2003 yılları arasında yardım yapılan alanlar; kurumsal, yapısal ve
idari reformlar; özel sektörün ve ekonomik gelişimin desteklenmesi ve altyapı
gelişimi olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede, 2001 Ulusal Aksiyon Programı, merkezi
ve yerel kademelerdeki kamu yönetimi reformunun desteklenmesi, bankacılık
dışındaki finansal sektörün ve ulaşım sektörlerinin desteklenmesi gibi projelerle
yukarıda sayılan hedeflerin yerine getirilmelerine yardımcı olmuştur.
Türkmenistan
Türkmenistan, TACIS fonundan şu ana kadar 51 milyon avro değerinde
destek almıştır. 1996-1999 yıllarını kapsayan Ulusal Belirleyici Program; işbirliği,
yapısal ve kurumsal reformlar, tarım ve tarımsal sanayinin gelişimi ve altyapı
gelişimi alanlarına odaklanmıştır. Bu çerçevede 1999 Ulusal Programı; KOBİ
gelişimi, tarım, gıda ve pamuk, petrol ve doğal gaz sektörlerini destekleme projeleri
ile belirtilen hedeflerin gerçekleşmelerine yardımcı olmaya ağırlık vermiştir. 23
23 Commission’s Strategy Paper For Central Asia 2002–2006, European Commission Official website
69
2.3. SPECA
1990 yılların ikinci yarısından beri AB’nin Orta Asya ile yeni bölgesel girişimleri
yürütülmektedir. Amacı bölgedeki devletlere ekonomik ve teknik yardım
sağlamaktır. Bu politikanın izlenmesine yönelik olarak Orta Asya için özel program
(SPECA) yapılmıştır. SPECA, resmen Birleşmiş Milletler’in bölgesel ekonomik
komisyonu olarak Avrupa Ekonomik Komisyonu (ECE), Asya ve Pasifik’e yönelik
Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCAP) himayesinde uygulanacaktır. Ancak bu
politikada söz konusu olan şey AB'nin bölgedeki siyasi ve ekonomik etkisinin
yayılmasıdır.115
SPECA programının geliştirilmesi ve uygulanmasında ana rolü 1947 yılında
ortaya çıkan ECE alacaktır. Doğu ve Batı arasındaki soğuk savaş sırasında ECE, iki
karşıt sistemdeki devletlerarasındaki ilişkileri bağlamak amacıyla çalışan bir kuruluş
olarak görev yaptı. 1990’lı yılların öncesinde uluslararası sistemin değişmesinde
ECE’nin temel stratejik aktiviteleri reforme edilmiştir. Bununla birlikte aktif olarak
AB’nin bölgesel politikasında ve bu bölgesel politikanın ötesinde yer aldı. Önemli
olan şey ECE’nin Orta Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinin toplumsal-ekonomik
süreçlerine katılımı ve Ortak Avrupa pazarına onların da dahil olmasını
sağlamaktı.116
SPECA, Orta Asya bölgesinde AB’nin stratejik etkisini genişletmek ve bölgeye
ilgisini arttırmak gibi yeni girişimleri olduğunu belirtti. Hatta Orta Asya ülkelerinde
SPECA programının içerdiği ECE Bölgesel politikasının oluşturulması bugüne kadar
oldukça etkin gidiyordu: 1990’lı yılların birinci yarısında bölgedeki 5 devletin
115 The Experience with Regional Economic Cooperation Organizations, 4.03.2010, http://www.unece.org/speca/pdf/gen/aboutsp.pdf
116 UN Forum for Central Asian Countries to Tackle Economic Crisis, 4.03.2010, http://www.unescap.org/unis/press/2009/nov/n33.asp
70
ECE’ye üye olması ve ECE’nin SPECA meydana gelmeden önce Orta Asya’da
toplumsal-ekonomik girişimleri uygulaması söz konusu oldu. Aktif olarak ECE
Kazakistan'da varlığını sürdürdü. Kazakistan kuruluşa 1994 yılında katıldı ve 1995
yılında bu kuruluşun faaliyetlerinde rol alabildi.
Kazakistan’a yönelik yardım programı öncellikle Bölgesel program aracılığıyla
danışmanlık hizmetinden başlamıştır. Böylece, 1998 yılında ECA, Kazakistan’a
enerji, çevre, girişimcilik, KOBİ, istatistiksel veri işleme ve bilgi yapılarını
oluşturmak için işletmelerin yenilenmesi, ulaşım altyapısı gibi alanlarda teknik
yardım sağlamıştır.117
SPECA, aslında ESCAP, ECE ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan
Nazarbayev tarafından 1997 yılında tasarlanmıştır. Program Orta Asya ülkelerine
teknik yardım sağlamak üzere başlatılmıştır. Bütün Orta Asya devletleri, BM
bölgesel komisyonlarının parçası olarak ECE ve ESCAP’a üyedir. SPECA
Programının organizasyon yapısı şu anda son şeklini aldı. Programın yönetim organı,
Bölgesel Danışma Komitesi (BDK) ve başkanı yılda 1 Ulusal Koordinatörler
Komitesinin üyeleri arasında dönüşümlü olarak seçilir. Bu yüksek Programın
koordinasyonu hızlı olanak sağlar ve en üst düzeyde SPECA çerçevesinde önemli
konuları ele alır ve Orta Asya ülkelerinin liderleri dahil olmak üzere organizatörler
kuruluşun amaçlarına uyararak ortaya çıkan sorunları çözerler. SPECA’nın 2005–
2006 Çalışma planı çeşitli alanlarda 28 projeyi içermektedir.118
Dolayısıyla, SPECA’nın açık ve nihayet yeterli yapıya sahip olduğunu
söyleyebiliriz ve yeterli finansman ve üyeleri için tutarlı bir strateji huzurunda
olduğunu da belirterek etkin işlev yapabilecek bir yapı kurduğunu da söylemeliyiz. 117 Ashimbayev, M., a.g.e. 118 The Experience with Regional Economic Cooperation Organizations, 6.03.2010, http://www.unece.org/speca/pdf/gen/aboutsp.pdf
71
Yukarıda bahsettiğimiz programlar ve projeler ile Orta Asya ve AB ilişkilerini
sınırlamamaktadır. Çünkü günümüzde onlardan başka türlü alanlarda bazı
programlar vardır. Ancak bu tezde onların içinde en önemli olanları ve AB’nin
bölgedeki politikalarını gösterenleri dikkate alındı.
2.4. Enerji-Transport Alanındaki Projeler
2.4.1. Yeni İpek Yolu: TRACECA
AB, Rusya Federasyonu’nun ulaştırma ağları üzerindeki tekeline alternatif
olacak ve Orta Asya-Güney Kafkasya-Doğu Avrupa güzergahını izleyecek yeni
ulaşım koridorları projelerine önem vermektedir. Bu ulaştırma projelerinden en
önemlisi, ABD tarafından da desteklenen Rusya’nın güneyinde bir Avrasya koridoru
oluşturmayı amaçlayan TRACECA projesidir. 119
Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir ticaret yolu olan TRACECA, Doğu
Avrupa’dan başlayıp (Bulgaristan, Romanya, Ukrayna), Türkiye’ye uzanıyor.
Karadeniz üzerinden Gürcistan’daki Poti ve Batum limanlarına ulaşıp, Güney
Kafkasya ulaştırma ağları ile bölgeyi kara yolundan Türkiye’ye bağlıyor.
TRACECA, Azerbaycan üzerinden Hazar feribotları (Baku-Türkmenbaşı, Baku-
Aktau) ile Orta Asya devletleri Türkmenistan ve Kazakistan’a demiryolu ağları ile
ulaşıyor. Bu ülkelerin ulaştırma ağları Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan
üzerinden Çin ve Afganistan sınırına dayanıyor. Avrupa’ya alternatif ulaşım hattı
sunması nedeniyle stratejik önemi bulunan TRACECA, ayrıca, Orta Asya ülkelerinin
Uzakdoğu ile yeniden ticari bağlantılarını sağlayıp, tarihi İpek Yolu’nun yeniden
119 TRACECA Web sayfası, //http.www.traceca-org.org
72
önemli bir ticaret yolu haline gelmesine zemin hazırlıyor. Tarihi "İpek Yolu"nu
demiryolu ağlarında yeniden canlandıracağı için "İpek Demiryolu" olarak nitelenen
proje, batıda boğaz geçişli Marmaray demiryolu tüneliyle Avrupa demiryolu ağına,
doğuda da Kazakistan ve Çin demiryolu hatlarına bağlanacak. En geç üç yıl içinde
400 milyon dolar harcanarak gerçekleştirilecek proje tamamlandığında, İngiltere’den
hareket eden bir trenin kesintisiz bir biçimde Çin’e kadar gidebilmesi öngörülüyor.
Avrupa Birliği, projenin hayata geçirilmesi yönünde mali anlamda da desteğini
sürdürüyor. Böylece Avrupa’yla Orta Asya arasındaki yük taşımacılığının büyük
oranda demiryoluna kaydırılması hedefleniyor. 120
Tarihi İpek yolunu yeniden hayata geçirmek için Avrupa, Karadeniz,
Kafkasya, Hazar Denizi ve Asya’da ekonomik işbirliğinin, ticaretin ve ulaştırma
bağlantılarının gelişimi amacıyla Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan,
Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Romanya, Tacikistan, Türkiye, Ukrayna ve
Özbekistan Hükümet temsilcileri, Avrupa-Kafkasya-Asya Koridorunda çok Taraflı
Temel Anlaşma’yı Baku’de 8 Eylül 1998 tarihinde imzalamışlardır.
Anlaşma, taraflar arasında bölgelerarası işbirliğinin gelişimini
amaçlamaktadır. TRACECA Programı, AB’nin desteği ile teknik yardim
çerçevesinde gelişme yolunda olan ülkelere sunduğu özel bir projedir. Söz konusu
proje, küresel AB stratejisine uygun olup ülkelerin politik ve ekonomik
bağımsızlığını Avrupa ve dünya pazarına alternatif ulaştırma rotaları ile açılma
kapasitelerini güçlendirerek desteklemek amacındadır.
120 Şensoy, S., a.g.m., 25.10.2009, http://www.siyasaliletisim.org/index.php/suleyman-sensoy-kose-yazileri/187-demrden-pek-yolu-traceca-projes.html
73
Üye ülkeler arasındaki bölgesel işbirliğini teşvik etmek, uluslararası finansal
kuruluşları ve özel yatırımcıların desteğini etkilemek iзin TRACECA’nin katalizör
olarak kullanılması ve Trans-Avrupa Şebekesi ile birleştirmesi amaçlanmıştır.
Başlangıçta TRACECA AB tarafından finanse edilirken 2004 yılından sonra
finansmanı üye ülkelerce yapılmaktadır. 2006 yılında TRACECA’nin bütçesinin
yüzde 75’den fazlası üye ülkelerin katkılarıyla karşılanmıştır. TRECECA’nin
başarısı, bölgedeki barış ve istikrara büyük katkı sağlayacaktır.
Projeye 1996 yılında Moğolistan ve Ukrayna, 1998’de Moldova dahil
olmuşlardır. Daha sonrasında Mart 2000’de ise ilk yıllık toplantıda Bulgaristan,
Romanya ve Türkiye Traceca Projesine katılmışlardır. Traceca Projesinin temel
amacı, Avrupa Birligi öncülüğünde, AB fonlarının kullanılması ve teknik yardımın
alınması suretiyle Avrupa’dan başlayarak Karadeniz, Kafkaslar, Hazar Denizi ve
Orta Asya arasında tasıma koridorunun oluşturulmasıdır.121
Bu kapsamda;
Projeye üyesi ülkelerin Avrupa ve küresel pazarlara erişimlerinin
sağlanması, bağımsızlıkları ve ekonomik seviyelerinin güçlendirilmesi,
TRACECA koridorlarının Trans-Avrupa Şebekesi (TEN) ile
bağlantılarının kurulması,
Bölgesel işbirliğinin desteklenmesi,
Proje ile birlikte üye ülkelere uluslararası finans kurumlarının ilgisinin
artırılması ve yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesi, öncelikli hedefler olarak
saptanmıştır. TRACECA Projesi toplam 39 teknik destek projesi ve 14 altyapı
121 Şensoy,S., a.g.m., 26.10.2009
74
rehabilitasyon projesi ile kapsamlı bir hal almış özellikle denizyolu, demiryolu ve
karayolu tasıma altyapısının modernizasyonu konusunda 1993 yılından bugüne
bayağı bir mesafe almıştır.122
TRACECA’nın diğer amaçları da Avrupa, Karadeniz bölgesi, Kafkasya,
Hazar Denizi bölgesi ve Asya’da ekonomik ilişkilerin, ticaretin ve ulaştırma
bağlantılarının gelişimine yardım etmek, uluslararası karayolu, demiryolu ve
denizcilik pazarına girişi garantilemek, trafik güvenliğini, kargo ehemmiyetini ve
çevresel korunmayı garanti etmek, ulaştırma alanında ulaştırma politikalarını ve
yasal yapıyı uyumlaştırmak, ulaştırma işlemleri arasında eşit rekabet oluşturmak
şeklinde belirlendi. Bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan çok taraflı Temel Anlaşma
(MLA), 1998 yılında Azerbaycan’da düzenlenen “TRACECA Zirvesi- Tarihi İpek
Yolu Restorasyonu”nda imzalandı ve 2000 yılında da Gürcistan’da Hükümetler arası
Komisyon (IGC) kuruldu. TRACECA’ya üye ülkeler arasında Türkiye, Ukrayna,
Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Romanya, Moldova, Moğolistan, Kırgızistan,
Kazakistan, Gürcistan, Bulgaristan, Azerbaycan ve Ermenistan yer alıyor.
Türkmenistan, üye olmamakla birlikte programa katılıyor. Afganistan ve İran’ın da
dâhil edilmesi öngörülüyor.
Diğer taraftan, bu üç ülkenin yanı sıra, Kazakistan’ın da projeye dahil olması
bekleniyor. Kazakistan’ın BTK Demiryolu’na katılması için Tiflis’te konuyla ilgili
bir görüşme dahi gerçekleştirildi. Kazakistan, demiryoluna destek vermek için Çin’le
de ilişkili. Batı Kazakistan’daki Aktau Limanı’nı Çin’le birleştiren Dostık-Aktau
demiryolu gerçekleştikten sonra Kafkas ve Avrupa’ya, Kazakistan ve Çin yüklerinin
taşınmasını sağlayacak. Bu nedenle, projeye ilgi duyan Pekin de, Rus topraklarını
122 Erdal, Murat, Yeni İpek Yolu:Avrupa Kafkasya Asya Taşıma koridoru (TRACECA) projesi , 24.11.2009, http://www.meslekiyeterlilik.com/lojistik/18.TRACECA%20Projesi.pdf
75
by-pass ederek mallarını Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya
ulaştırmayı planlıyor. Bu durumda BTK Demiryolu gerçekten ‘‘Demirden İpek
Yolu’na dönüşecek. Kazakistan’ın demiryoluna katılması diğer Orta Asya
Cumhuriyetleri ve Güney Doğu Asya ülkelerinin de demiryoluna katılmasını
sağlayabilir.
Rusya ve Çin’in ekseninde Orta Doğu ve Kafkaslarda etkin bir taşımacılık
pazarına sahip olmak isteyen İran, Türkiye veya Türkiye üzerinden Avrupa’ya
gitmek amacıyla İran topraklarına giren, Orta Asya trafiğini güçleştirerek Türkiye’yi
bu kârlı ticaretten dışlamak istemektedir. Bu amaçla Orta Asya’ya hizmet sunan Türk
karayolu araçlarına karşı caydırıcı ve maliyet yükseltici davranışlar içersindedir.
Bunun yanı sıra asıl önemli faaliyeti Orta Asya ulaşımını kuzey-güney aksına
çekmek istemesidir. Bu amaçla Sarakhs (Türkmenistan)-Meşhet (İran) demiryolu
hattını tamamlayıp, Orta Asya ülkeleri ile bağlantısını kurmuştur. Bu gelişmelerin
yanı sıra Rusya, Azerbaycan ve İran, "Kuzey-Güney" Uluslararası Ulaşım Koridoru
çerçevesinde Kazvin-Reşt-Enzeli-Astara Demiryolu Hattının inşaatına ilişkin bir
anlaşma imzalamışlardır. Proje Tahran’ı Azerbaycan üzerinden Rusya’ya (bir ölçüde
de Türkiye’yi by-pass ederek Avrupa’ya) bağlamayı hedeflemektedir. Aynı amaçlar
doğrultusunda İran, Tükmenistan ve Kazakistan ile yeni bir demiryolu ağı projesini
hayata geçirmeye çalışmaktadır.123
Avrupa Birliği’nin TRACECA projesi ile belirginleşen Orta Asya açılımı ve
küresel çekişme ile bağlantısı olduğu gibi bir izlenim vermektedir. Bu büyüklükteki
küresel bir proje çok yönlü çıkarlar ve çatışmalar barındırmaktadır.124 ‘‘21. Yüzyılın
Demirden İpek Yolu’’ olarak tanımlanan TRACECA projesine üye ülkeler, projeye
123 Erdal, a.g.m.124 Daha fazla bilgi için bakınız. //http.www.traceca-org.org
76
Avrupa pazarına açılmada ilave bir bağlantı olma ve küresel ticarete entegre olma
açısından stratejik bir önem vermektedir. Ayrıca TRACECA Programı anlaşmalarda
transit ücretlerini rekabetçi seviyede tutarak, hükümetler ve ulaştırma sektörü
arasında yakın bir işbirliği ve bağlantılar yaratmış ve de sınır geçişleri prosedürlerini
kolaylaştırmıştır. TRACECA koridorundaki, Batı-Doğu yönünde en kısa, potansiyel
en hızlı ve en ucuz kara ulaştırması bağlantısı olmasından dolayı, yük
taşımacılığındaki artış nakliyecilerin bu rotaya ilgisini göstermektedir.
2.4.2. INOGATE
Ülkelerin enerji güvenlikleri ve ulusal güvenlikleri arasında güçlü bir ilişki
mevcuttur. Her ülke için ucuz, kesintisiz, verimli kaynaklar ve temin yolları
açısından çeşitlendirilmiş enerji politikası hayati önem taşımaktadır. Dünya birincil
enerji üretiminde fosil yakıtların önemi uzun süre devam edecektir. Doğalgaz çevreyi
daha az kirletmesi açısından pazar payını biraz daha artıracaktır. Gerek Avrupa,
gerekse ABD’nin 21.yüzyılda enerji güvenliği ve kaynak çeşitliliği açısından Hazar
Bölgesi petrol ve doğalgaz kaynakları yaşamsal önem taşımaktadır. OPEC’in tavrı ile
kontrolsüz olarak yükselen petrol fiyatları da Hazar Bölgesinin ayrıca fiyat rekabeti
açısından önemini göstermektedir. Özellikle Avrupa’nın doğalgazın çoğunu
Rusya’dan temin etmesi arz güvenliği ve fiyatlandırma açısından tehlike arz
etmektedir. Buna karşılık Rusya’ya alternatif olan Hazar kaynaklarının uluslararası
pazara ihracı Rusya aracılığıyla yapılmaktadır.125 İşte bu amaçla 1994-95 yıllarında
125 Pamir, Necdet, “Hazar Bölgesi’nde Enerji Politikaları: Avrupa’nın ve ABD’nin Konseptleri” , 13 Kasım 2000, http://www.turksam.org/tr/yazararsiv.asp?yazar=84 ,28 Şubat 2006.
77
yürürlüğe konan INOGATE projesi günümüzde AB-Güney Kafkas ülkeleri
ilişkilerinin temel taşlarından biri olarak sayılmaktadır.
INOGATE (Petrol ve Gazın Avrupa'ya Devletlerarası Nakli) Projesi, Avrupa
Birliği'nin eski SSCB için öngördüğü teknik yardım çerçevesinde esas bölgesel
program olarak gerçekleştirilmektedir. Programın hazırlığı 1995-1997 yılları
arasında yapılmış, daha sonra bazı Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini de
kapsayacak şekilde genişletilmiştir. INOGATE Programının esas hedefleri, yeni
bağımsız devletlerin aşağıdaki konularda çabalarını desteklemekten ibarettir126:
• Bölgesel gaz ulaştırma sisteminin, petrol ve petrol ürünlerinin nakli sistemlerinin
yeniden yapılanması, geliştirilmesi ve modernizasyonu;
• Hazar Denizinden ve Merkezi Asya bölgesinden Avrupa ve Batı pazarlarına
karbonhidrat nakli için alternatif yolların belirlenmesi.
Bu hedeflere ulaşılması ve programın tam olarak uygulanması için TACIS
çerçevesinde şu alanlarda yardım yapılmaktadır:
- Yenilenme, geliştirilme ve modernizasyon konularında öncelikli projelerin tespiti
ile birlikte bunların gerçekleşebilme ve uluslararası mali kuruluşlar tarafından
finanse edilebilme olanaklarının araştırılması;
-Yönetici kadronun çağdaş gaz nakli sistemleri, yönetim ve organizasyon
konularında eğitilmesi;
Uluslararası standartlar ve Avrupa Enerji Şartı ilkeleri çerçevesinde, istikrarlı
bölgesel ihracat pazarlarının oluşturulması için hukuki düzenlemelerin hazırlanması;
- Çevrenin korunmasına ilişkin çağdaş teknolojik yöntemlere uygun olarak sınır
bölgeleri altyapısına yatırım yapılmasının sağlanması. 126 The European Union INOGATE Programme, INOGATE Newsletter, No: 1, Brussels,Summer 1998, p.l.
78
Program çerçevesinde, AB, BDT, MDAÜ ve Türkiye dahil 50'ye yakın ülke
işbirliğinde bulunmaktadır. Program doğrultusunda yapılan esas hukuki düzenleme,
“petrol ve gaz” uluslararası nakli sisteminin kurulmasına ilişkin kurumsal temeller
hakkında çerçeve Anlaşmadır. Bu Anlaşma, hem Avrupa Enerji Şartı'nın hükümleri,
hem de AB'nin BDT ülkeleri ile yapmış olduğu Partnerlik ve İşbirliği Anlaşması'nın
ilgili prensipleri uyarınca hazırlanmıştır. 127
2.5. 2007–2013 AB’nin Orta Asya’ya Yönelik Bölgesel Yardım Stratejisi
Bu bölümde Orta Asya’ya yönelik yeni politikalar üretme çabası içine giren
AB’nin girişimlerini incelemek üzere taraflar arasında 2007 yılında meydana gelen
önemli bir yardım stratejinin geliştirilen ilişki biçiminin niteliği belirlendi ve
tarafların arasındaki ortaklığın geliştirilmesi ve derinleştirilmesi için atabilecekleri
adımlardan söz edildi.
Son zamanlarda AB’nin Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirme çabası
değerlendirildiğinde 2007 yılında Almanya’nın dönem başkanlığı sırasındaki bazı
girişimleri önemli adımlar olarak nitelendirilebilir. Nitekim Almanya dönem
başkanlığı için önceliklerini sıralarken “Avrupa’nın güvenlik ve istikrar alanının
genişletilmesi” hedefini birinci sıraya yerleştirmiş ve bunun sağlanabilmesi için de
özellikle Orta Asya ülkeleri, Karadeniz Bölgesi ve Rusya ile ilişkilerin gözden
geçirilmesi gereği üzerinde ısrarla durmuştur. 128
Bu süreçte bölgeye yönelik politika değişikliğine giderken, Orta Asya ile
ilişkileri yeniden yapılandırma kapsamındaki girişimleri dolayısıyla, AB’nin ya da 127 INOGATE Newsletter, No: 3, Brussels, February 1999, p.1-2.128 Esra Hatipoğlu, Avrupa Birliği - Orta Asya ilişkilerinde Yeni bir stratejiye Doğru mu?, OAKA, Cilt:3, sayı: 5, 2008, s.1-25.
79
bu girişimi başlatan veya destekleyen Avrupalı karar-vericilerin ya da politika
önderlerinin bazı eleştirilerle karşılaştığı da bir gerçektir. Bu eleştirilerin başında da,
“otoriter/totaliter” ya da “baskıcı” olarak nitelendirilen yönetim biçimleri dolayısıyla
tenkit edilen Orta Asya ülkeleri ile iyi ilişkiler geliştirme çabası içerisine girerken
Avrupalı politikacıların Avrupa’nın asıl savunduğu “etik değerleri” hiçe saydıklarına
dair yapılan eleştiriler gelmektedir.129 Bu açıdan ele alındığında, 2007’den başlayan
dönemden itibaren AB için asıl önemli olanın, bu bölümde inceleyeceğimiz 2007–
2013 Strateji Belgesi’nin, Avrupa’nın sürekli vurgu yaptığı etik değerler ile
çıkarlarının hassas dengesinin kurularak - uygulanabilmesi, bölgeye olan ilgi
artışının Almanya’nın Dönem Başkanlığı ile sınırlı kalmaması ve uzun vadeli, net,
tutarlı politikalar üreterek bölgede sürdürülebilir bir etkinlik yaratabilen, güvenilir ve
ayrıcalıklı bir aktör haline gelebilmek olduğu görülmektedir.
2007’den itibaren ise, bölge ülkelerine yapılan yardımlar Komisyon’un 2007-
2013 yılları arasını kapsayan Orta Asya için Strateji Belgesi ve 2007- 2010 yıllarını
kapsayan Tanıtıcı Programda öngörüldüğü biçimde yapılacaktır. Bu belgelerde de
AB’nin bölgeye yönelik öncelikleri bölgesel işbirliği ve iyi komşuluk ilişkilerinin
geliştirilmesinin teşvik edilmesi (ayrılan toplam bütçenin %30-35’i), yoksulluğun
azaltılması ve hayat standartlarının yükseltilmesi (ayrılan toplam bütçenin %40-45’i),
bölge ülkelerinde iyi yönetişimin ve ekonomik reformların desteklenmesi (ayrılan
toplam bütçenin %20-25’i) şeklinde ortaya konulmuştur. Bölgesel düzeyde
desteklenecek projelerin çevre, enerji, bölge ülkeleri arasında ulaştırma ağları ve
piyasaların bütünleşmesi, örgütlü suçlarla mücadele, eğitim gibi konulara
odaklanması kararlaştırılmıştır. 2007–2013 yılları arasında yapılacak yardımlar 129 Esra Hatipoğlu, Avrupa Birliği - Orta Asya ilişkilerinde Yeni bir stratejiye Doğru mu?, OAKA, Cilt:3, sayı: 5, 2008, s.7.
80
konusundaki en önemli gelişme ise artık yardımların tamamının Kalkınma İşbirliği
ve Ekonomik İşbirliği Aracı adı altında yapılacak olmasıdır. Söz konusu dönem için
AB’nin bölgeye ayırdığı bütçe ise toplam 719 milyon avrodur.130
2007–2013 AB işbirliği araçlarını incelerken Orta Asya ülkeleri, Kalkınma
İşbirliği Aracı üzerinden (DCI) destek alacağı bellidir. 2000–2006 tarihleri için
yapılan Bölgesel Programı ve TACIS bölgesel programı sağlamak için Orta Asya
ülkeleri mali desteği ENPI Doğu bölgesel programı temelinde ENPI131 kararının
Madde 27 boyunca yararlanabilirler.
Kalkınma İşbirliği Aracı Ocak 1, 2008 tarihinde yürürlüğe girdi.132 Bu
bağlamda Orta Asya bölgesinde Avrupa Birliği’nin bir işbirliği yeni aracı - Kalkınma
İşbirliği Aracı meydana gelmiştir. Bu program TACIS programının yerine gelen ve
tamamlayacak bir projedir. Bununla birlikte TACIS program kapsamında hazırlanan
ve tüm mevcut projelerin uygulanmasını sağlayan ilgili hükümetler, kamu yetkilileri,
sivil toplum örgütleri ve diğer ortaklar planlandığı gibi devam edecektir.
Daha önceki programda yalnızca teknik yardım sağlayacak ise yeni işbirliği
aracı daha geniş bir yelpazesi içerir. Avrupa Komitesi tarafından yapılan DCI mali
önlemler yardımı ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün Kalkınma Yardımı
Komitesi (OECD / DAC) desteğine ihtiyaç ülkeler listesindeki gelişmekte olan
ülkeler ile coğrafi alanda işbirliğini sağlamak hedefleniyor. DCİ yardım aracının
temel amacı, demokrasi promosyonun sağlanması dahil olmak üzere sürdürülebilir
130 “Central Asia: Regional Strategy Paper 2007-2013”, Temmuz 2007; http://ec.europa.eu/external_relations/ceeca/c_asia/).
131Daha fazla bilgi için bakınız, www.enpi-programming.eu132 “Central Asia: Regional Strategy Paper 2007-2013”, Temmuz 2007; (http://ec.europa.eu/external_relations/ceeca/c_asia/).
81
kalkınma bağlamında ortak ülke ve bölgelerde yoksulluğun ortadan kaldırılması, iyi
bir kontrol sisteminin oluşturulması, insan haklarının korunması ve hukukun
üstünlüğü vb. Bu araç uyumlu ve daha etkili işbirliği programlarına ulaşmak için
yapılan esnek bir araçtır.
AB'nin temel felsefesinin tüm yatırım araçları şunlardır:
• Yerel fonlar;
• Finansman.
1. Coğrafi programları. Coğrafi programlarının amacı geliştirmeyi sağlamak
ve ülke ve bölge ile işbirliğini coğrafi alanlarında güçlendirmektir. Onlar beş bölgeyi
içerir: Latin Amerika, Asya, Orta Asya, Orta Doğu ve Güney Afrika kapağı.
Avrupa Komisyonu, hedefleri, , sonuçları, yönetim teknikleri ve planlanan finansman
toplam miktarın beklentilerini sunarak yıllık eylem programı hazırlar. Onlar finanse
edilen faaliyetlerin bir açıklamasını içeren miktarları, her çalışma için ayrılan ve
uygulanması için bir göstergeyi içerir. Söz konusu olan bu araç, 26 çeşitli faaliyetin
listesini meydana getirdi ve onlar DCİ tarafından finanse edilecektir:
• Yoksulluğun azaltılması;
• Sosyal kalkınma;
• Sosyal eşitlik ve istihdam;
• Demokrasi, insan hakları ve kurumsal reformlar için destek;
• Ticaret ve Bölgesel Entegrasyon;
• Su ve enerji;
• Altyapı, iletişim ve ulaşım;
• Tarımsal kalkınma, bölgesel planlama, tarım ve gıda güvenliği;
• Kriz sonrası durumlar ve kırılgan devletler;
82
• Çevre ve doğal kaynakların korunması vb.
2. Tematik programlar. Tematik programlar önemli ölçüde özel ihtiyaçlarına
yanıt olarak coğrafi programları tamamlayacaktır. Bu arada gıda güvenliği, tematik
programının amacı, yoksul ve savunmasız halk faydası için gıda güvenliğini artırmak
ve Binyıl Kalkınma Hedefleri ile yoksulluk ve açlığı bir eylem birleşimi yoluyla
çözmek, evrensel koordinasyon, tamamlayıcılık dahil dış AB girişimlerini
geliştirmektir.133
Aslında Tematik programın amacı sivil toplum örgütleri ve yerel yetkililerine
mali destek, devlet dışı aktörler ve yerel düzenleyici kurumların geliştirilmektir.
Hükümet dışı aktörler tahsis edilmelidir ve bu programlar için öngörülen finansman
en az %85’tir. Bu program daha İnsan sermayesine yatırım yatırma konusunu da
içermektedir. Programın teması “insan sermayesine yatırım” üzerinde AB yardımının
amacı belli olacaktır ve devamı olarak aşağıdaki eylemleri doğrudan insanların
yaşam standartları tanımlanmış alanlarda odaklanmaktır.
Program aşağıdaki alanları içerir:
1. Sağlık hepimiz için
2. Eğitim, bilgi ve becerileri
3. Cinsiyet eşitliği
İnsani ve sosyal gelişimin diğer yönleri:
4. Kültür
5. Gençler ve çocuklar
6. İstihdam ve sosyal eşitlilik.
7. Çevre ve enerji dahil olmak üzere doğal kaynakların dengeli yönetimi. 133 “Central Asia: Regional Strategy Paper 2007-2013”, Temmuz 2007; http://ec.europa.eu/external_relations/ceeca/c_asia/).
83
Çevre, enerji ve su boyunca tematik programın amacı, doğal kaynakların
sürdürülebilir kullanımı, kalkınma politikayı ve diğer AB dış politikalarının çevre
koruma şartlarının ortak iyiliği için çevre ve enerji yurtdışında AB politikalarını
teşvik etmek, AB ve ortak ülkelerin çıkarlarını öne sürdürmektir.
8. Göç ve kaçakları yerleştirme. Göç ve kaçakları yerleştirme alanlarında
tematik programının amacı üçüncü ülkelerle işbirliği yapmak ve tüm boyutlarda göç
akışını yönetmek için faaliyetleri desteklemektir. Tematik programın konusu AB göç
faaliyetleri olacaktır ve doğu göç akımları dikkate alınacaktır. 134
Global dünyanın karşılaşmış olduğu bir çok zorluk Avrupa ve Orta Asya’yı da
etkilemekte ve ortak bir tepki geliştirmelerine sebep olmaktadır. Güvenlik sorunları
ve bölgesel iktisadi kalkınma, özellikle Afganistan, Pakistan ve İran gibi ülkelere
yakınlıkları dikkate alındığında AB ve her bir Orta Asya ülkesi arasında yakın
işbirliğini gerektirmektedir. Diğer bir ifadeyle; göç, organize suçlar, uluslararası terör
gibi alanlarda yakın işbirliğini gerekli kılmaktadır.
Diğer yandan, AB’nin enerji kaynaklarına olan bağımlılığı ve güvenli bir enerji
piyasasının yaratılabilmesini temin edebilmek için farklı enerji kaynaklarının
piyasaya sunulmasına imkan sağlayan politikaların geliştirilmesine olan ihtiyaç da
taraflar arasındaki işbirliğini güçlendirmektedir. AB’nin yerel enerji piyasalarını
güçlendirmek için göstereceği çabalar, bölgedeki yatırım ortamını güçlendirerek
enerji üretimindeki verimliliği artıracak ve enerji kaynaklarının güvenli olarak
dağıtılmasında farklı yolların açılmasına sebep olabilecektir.
2007-2013 dönemi için öngörülen yardım programı ve belirlemiş oluğu strateji
ile AB söz konusu ülkelerle olan işbirliğindeki öncelikli alanları belirlemektedir. AB,
134 Kazantsev, a.g.m.
84
söz konusu dönemde Orta Asya ülkelerine yapılacak olan yardımları iki katına
çıkarmayı planlamaktadır.
AB, bu strateji çerçevesinde:
- Dışişleri Bakanları seviyesinde düzenli bir bölgesel siyasi diyalog tesis etmeyi,
- “Avrupa Eğitim İnsiyatifi” oluşturmayı,
- “AB Hukuk Devleti İnsiyatifi”ni başlatmayı,
- Her bir bölge ülkesiyle “İnsan Hakları Diyalogu” tesis etmeyi,
- Bölge ülkeleriyle düzenli bir enerji diyalogu geliştirmeyi planlamaktadır.135
Sonuçta AB’den bölgede, işbirliği, demokratik kurumların oluşturulması ve
yaygınlaştırılması, insan haklarına ilişkin diyalogun geliştirilmesi, piyasa
ekonomisine geçiş konusundaki reformların gerçekleştirilmesi, eğitimin
iyileştirilmesi ve etnik ve dine dayalı anlaşmazlıkların çözümü konularının tamamına
yönelik çözümler içeren kapsamlı bir politika oluşturması beklenmektedir. Aslında
AB, bölgeye ilişkin başarılı, uzun vadeli ve etkin politikalar üretmek ve yürütmek
istiyorsa, bölgenin gerçeklerine ve bölge ülkelerinin ortak ya da kendilerine özgü
problemlerine sağduyulu bir şekilde yaklaşması gerekmektedir.
AB’nin bölge politikasını gözden geçirirken nelere dikkat etmesi gerektiği de
dolayısıyla bölge ülkelerinin ortak sorunlarında gizlidir. AB, her şeyden önce,
bölgeye bir taraftan topyekun yaklaşırken, diğer taraftan da bölge ülkelerinin farklı
etnik, dilsel, dinsel ve sosyal gruplardan oluştuğu, bağımsızlıktan bu yana
geçirdikleri farklı “geçiş dönemleri” sonrasında “farklı sonuçlara” ulaştığı gerçeğini
göz ardı etmemelidir. Bugün gelinen noktada, AB’nin öncelikli olarak bölge
ülkelerinden bazılarıyla daha sıkı ilişkiler kurmak suretiyle Orta Asya politikasını
135 “EU’s relations relations with Central Asia,”2009, http://ec.europa.eu/external_relations/central_asia/index_en.htm
85
kademeli olarak geliştirmesi mümkün olabilir. Nitekim bölgeye yönelik olarak
hazırlanan yeni Strateji çerçevesinde de hem her ülkeye göre hazırlanmış özel ikili
ilişkiler düzeyinde, hem de daha geniş kapsamlı bölgesel düzeyde politika
oluşturulması kararlaştırılmıştır.136
Yukarıda Stratejiden alınan eklemelerden gördüğümüz gibi AB, bölgedeki
ülkeleri, onların aralarındaki çıkar alanları ve ortak ilgilerini, özellikle, uyuşturucu,
örgütlü suçlarla ve terörizmle mücadele, silah ticaretiyle ve su ve sınır yönetimi,
çevrenin korunması gibi alanlarda) doğru olarak tespit etmeleri konusunda teşvik
etmeli ve aralarında işbirliği geliştirme hususunda çok da hevesli olmayan bölge
ülkelerine destek vermelidir. Şimdi de her bölge ülkesinin kendine özgü sorunlarına
ilişkin de, AB’nin, bölgedeki herhangi bir ülke ile ikili ilişkilerini geliştirerek ortak
çözümler üretme çabası içinde olduğunu “o” ülkeye hissettirerek biçimde hareket
etmesi yerinde olacaktır. Yani burada esas önemli olan AB’nin her bir ülke ile
geliştirdiği ikili ilişkileriyle, çok taraflı bölgesel politikası arasındaki hassas dengeyi
ayarlayabilmesidir.
Bunları yaparken de, AB’nin bölgedeki diğer rakiplerini karşısına almadan,
kendisinin görece daha güçlü olduğu alanlara yönelerek hareket etmesinin daha
doğru olacağı değerlendirilmektedir. Ancak hepsinden önemlisi, AB’nin öncelikle
“kendisini”- amacını, işleyişini, kurumlarını, karar-alma mekanizmasını,
özelliklerini- bölge ülkelerine tanıtarak işe başlaması, AB’nin bölgedeki diğer
aktörlerden farklı olduğunu ortaya koyacak çalışmalara imza atması, rakiplerinin
faaliyet alanlarında ısrarcı olmaması lazım. Özellikle de dayandığı temel değerlerle
136 Satpayev, Dosym, “Europe Discovers Central Asia”, RIA Novosti , 2 Nisan 2007; (http://en.rian.ru/analysis/20070402/62945253.html)
86
uyumlu bir şekilde bölge ülkelerinin demokratikleşme ve reform çabalarına destek
vermesi gerekmektedir.137
Önümüzdeki dönemde AB’nin söz konusu bölgede daha fazla yer bulabilmesi
mümkün olabilecektir. Zira yakın gelecekte bölge ülkelerinde meydana gelen
değişikliklerle, bu ülkelerin dış dünya ile etkileşiminin getirdiği farklılaşma, Orta
Asya’da birbirinden bugünkünden daha da farklı ülkelerin yer alma olasılığını
artıracak ve bu tür bir değişiklik de AB’ye reform ve modernleşme girişimlerini
destekleyebileceği bölge ülkeleri açısından daha fazla seçenek sunacaktır. Bunun için
Almanya’nın dönem başkanlığında hız kazanan AB’nin Orta Asya’ya yönelik yeni
bir Strateji oluşturma çabası önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir ancak
yeterli değildir. AB, bölgede ciddi bir stratejik aktör olmak istiyorsa, bölgenin sosyal,
siyasi, ekonomik dönüşümünü sağlayacak politikalar geliştirerek etkinliğini artırmak
zorundadır. 138
Orta Asya’da gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bu değişimin kaynağı olarak
da Neil Melvin’in “Building Stronger Ties, Meeting New Challenges: The European
Union’s Strategic Role in Central Asia” adlı yayınlanan makalesinde beş unsurdan
söz etmektedir. Bunlar bölgede yaşanan yönetici liderlerin el değiştirme süreci,
ekonomik değişiklikler, neslin farklılaşması, Rusya ve Çin’in bölgede artan etkisiyle
ortaya çıkan farklı jeo-politik etkileşimler ve gelişen yeni asimetrilerdir.139
Bölge ülkelerinde Sovyet döneminden kalan liderlerin yavaş da olsa siyaset
sahnesini terk etmeye başlamasıyla birlikte başa gelen yeni liderlerin ülkeleri için
137 Neil Melvin, “Building Stronger Ties, Meeting New Challenges: The European Union’s Strategic Role in Central Asia”, CEPS Policy Brief , Sayı: 128, 2007; (http://shop.ceps.eu/BookDetail.ph p?item_id=1484).
138 Hatipoğlu, Esra, Avrupa Birliği - Orta Asya ilişkilerinde Yeni bir stratejiye Doğru mu?, OAKA, Cilt:3, sayı: 5, 2008, s.22. 139 Neil Melvin, a.g.m.
87
daha fazla değişiklik yapma arzusunda olmaları önemlidir. Ununla birlikte son
yıllarda, özellikle, Kazakistan’da enerji kaynağı ihracatına dayalı olarak yükselen
büyüme oranları, yatırımın artması, piyasa ekonomisine geçişin hızlanması gibi
gelişmeler AB’nin bölge ülkeleri ile ilişkileri açısından farklı bir zemin
yakalanmasına imkan verecektir.140
Sonuçta bölgede Sovyet-sonrası dönemin sonlarında doğup yetişkinliğe
henüz ulaşan, çoğunluğu Batı’da eğitim almış ve günümüz bölge yöneticilerinden
oldukça farklı düşünen yeni neslin, ülke yönetim kademelerinde gün geçtikçe
etkinliğini artıracak olması da AB ile bölge ülkeleri arasında yeni bir dönemin
başlamasına olumlu katkı sağlayacaktır.
140 Neil Melvin, a.g.m.
88
III. BÖLÜM
AB’NİN ORTA ASYA POLİTİKASINDA KAZAKİSTAN’IN YERİ VE
DIŞ VE GÜVENLİK POLİTİKALARI BAKIMINDAN ÖNEMİ
3.1. Kazakistan’ın Bölgedeki Önemini Artıran Özellikleri
XX. yüzyılın sonu ve XXI. Yüzyılın başında Kazakistan Cumhuriyeti’nin
Orta Asya bölgesindeki güçlere karşı yürüttüğü politikaları anlamak için
geçmişindeki bazı bağları ve şu anda bulunduğu duruma gelinceye kadar geçirdiği
evrelerin de analize edilmesinde yarar vardır. Bu yüzden 3. bölümün başında
öncelikle kısaca Kazakistan’ın da parçası olduğu Orta Asya bölgesinin Sovyetler
Birliği’ne dahil olmalarından bağımsızlığa kadar giden süreç içinde yer aldıkları
sosyoekonomik yapının bu ülkeleri ne şekilde etkilediği ve Kazakistan’ın da
bağımsızlık sürecine hangi tarihi ve sosyolojik şartlar altında girdiği
değerlendirilecektir.
Orta Asya devletlerinin birçoğunun Sovyetler Birliği’ne katılmasına sebep
olan 1917 Bolşevik İhtilalı’ndan sonra sosyalist temellere dayalı yeni bir rejim
kurulmasıyla başlayan Sovyetler Birliği döneminde, federal bir yapıda
birleştirileceklerini söyleyerek Orta Asya halklarını da Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği’ne dahil etmişlerdi.141 Rusya’nın Stalin döneminde Orta
Asya’da izlediği politikayla, daha önce Türkistan diye anılan bölgede, hiçbirinin tek
başına kendi kendine yetemeyeceği birbirine ve Rusya’ya bağımlı, dil ve diyalekt
kavramlarıyla suni bir milliyetçiliğin yaratıldığı yeni cumhuriyetler (Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan) oluşturulmuştur.
141 Kazakistan Tarihi, Almatı, Atamura: 2002, Cilt:3, s.156.
89
Sovyetler Birliği hakim olduğu geniş coğrafyada kültürel ve ideolojik
dönüşümü de sağlayarak sosyo-ekonomik politikalarını uygulayabileceği sağlam bir
zemin oluşturmuştur. Bu dönemde özel mülkiyet hakları kaldırılmış ve her alanda
devletleşme sağlanmıştır. Öte yandan Orta Asya’nın modernleştirilmesi planları ile
bölgenin tüm kaynaklarına hakim olunmuştur.142
20.yüzyılın sonlarına gelinceye kadar Sovyetler Birliği içinde askeri ve
teknolojik üstünlüğe sahip olan Rusya, ekonomik ve ideolojik açıdan da baskın bir
yönetim izlemiştir. Öyle ki siyasi kadrolar, yönetici sınıf ve kilit kadrolarda sadece
Ruslar görev alabiliyordu. Rusya, Orta Asya ve ilerleyen dönemlerde etkisine aldığı
SSCB’yi oluşturan diğer cumhuriyetler (Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova,
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan,
Tacikistan, Ermenistan, Estonya, Letonya, Litvanya ) aracılığı ile kendine Rusya
ülke sınırlarının batısından güneydoğusuna kadar, bir güvenlik koridoru
oluşturmuştu. Bu Cumhuriyetler sahip oldukları petrol, doğal kaynaklar, geniş tarım
alanları ve ucuz insan gücü ile Rusya’nın kalkınması ve gücünü daha da artırması
için çalışıyordu. Aslında Cumhuriyetler kalkınmak ve zenginleşmek için petrol,
doğalgaz, geniş tarım arazileri ve iş gücüne sahiptiler ve doğudan batıya giden ticaret
yolları üzerinde bulunmaları da önemli bir avantajdı. Ancak Rusya hiçbirisinin
zenginleşecek kadar kendine yeterli olmasına izin vermiyordu. SSCB’nin izlediği
‘ekonomik ihtisaslaşma politikaları’ sonucunda kendi başlarına kalkınmayı
gerçekleştirecek şartlardan yoksun bırakılmışlardı. Bu ülkeler birlik içinde bir
cumhuriyet olarak görünmekle birlikte, sadece coğrafi bir topluluk olmaktan öteye
gidememişlerdi. 1980’li yıllarda bu durum değişmeye başlamış daha önce merkezi
142 Nazif, Shahrani, “Orta Asya ve Sovyetler Dönemi Uygulamalarını Sorgulama” Çev. Vildan Serin, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı:6, 5 Nisan 2006, s.4.
90
planlamanın ekonomiye sağladığı kazançlar tersine dönmüş, üretim kalitesi dünya
standartlarının çok altında kalmış ve sosyalist ekonomik yapı tıkanmaya başlamıştı.
Bunun sonucu olarak 1985 yılında Gorbaçev yeni ekonomik tedbirleri
uygulamaya koymuştu. Ekonomik sistemde yaşanan bu kriz sonucu cumhuriyetlerle
ilişkilerini daha liberal ve gevşek bağlarla yürütmeye çalışsa da sistemin çöküşüne
engel olamadı ve iki kutuplu dünyanın diğer ayağı olan SSCB 1991 yılında resmen
dağıldı.143 Herhangi bir mücadele olmadan gerçekleşen bu gelişme karşısında arka
arkaya bağımsızlıklarını ilan etmek durumunda kalan cumhuriyetler, oldukça
hazırlıksız yakalanmışlardı. Fakat Sovyetler Birliği’nin Stalin döneminde bilinçli
olarak oluşturulan bu yeni ulus devletlerin144 temeli o kadar sağlam ve düşünülerek
atılmıştı ki Sovyetler dağıldıktan sonra da bu yapı üzerine bağımsız devletler olarak
devam etmeleri çok zor olmadı, sadece komünist ideolojiyi çıkarıp yerine dünyaya
entegre olabilmek için yeni ekonomik ve siyasal yapıların ilavesiyle yeni ulus devlet
bilincinin geliştirmeleri kolay oldu. Yeni cumhuriyetlerin yeni devlet başkanları da
zaten Sovyet döneminde de Komünist Parti ya da KGB içinde görev almış yani eski
yönetimin devamı olan kişiler olduğu için çoğunlukla Sovyet dönemindeki sistem
devam etti.
3.1.1.Genel Özellikler
Kazakistan’ın dünya siyasetindeki, onun içinde Orta Asya Bölgesi’ndeki
öneminin daha iyi vurgulanması açısından coğrafi konumu, dış politikası,
143 Fatih Turan,Atakan Özdemir “Türkiye –Türk Cumhuriyetleri Ticari ve Ekonomik İlişkileri Hakkında Değerlendirme”, http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ocakozel2002/fatih.htm, 3 Nisan 2006, s.2.144 Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Metis yayınlar, İstanbul,2000.
91
demografik yapısı, sahip olduğu doğal kaynakları ve siyasi ve ekonomik yapısının
incelenmesinde fayda vardır.
Kazakistan Sovyetler Birliği döneminde bir dönem sürgün yeri olarak
kullanılmıştır. Bölgedeki Kazak halkın büyük çoğunluğu savaş dönemlerinde ve
yerleşik düzene geçirme çalışmaları sırasında hayatlarını kaybetmişlerdi. “Bakir
Topraklar” Projesi vasıtasıyla Kazakistan’daki toprakların tarıma açılmasıyla ise çok
sayıda Rus ve Slav ülkeye getirilerek kendilerine geniş araziler verilmişti.145 Sonuç
olarak Kazak nüfus azınlık durumuna düşürülmüştü. Ruslar izledikleri çeşitli
politikalarla kendi ideoloji ve kültürlerini baskın hale getirmişlerdi. Ruslaştırmanın
en başarılı olduğu Cumhuriyet Kazakistan’dı. İdari ve siyasi olarak Kazaklar uzun
bir zaman yönetimde yer alamadılar,146 SSCB’de oldukça güçlü bir konumda olan
Kazak lider Dinmuhammed Konayev’in görev almasına kadar. Konayev döneminde
ise Kazakistan ekonomik ve sosyal olarak ilerleme göstermiştir. Konayev
Kazakistan’ın toprak bütünlüğü konusunda da başarılı hizmetlerde bulunmuş, onun
döneminde halkın refahı da diğer cumhuriyetlere göre yükselmeye başlamıştı.
Komünist Parti ve Politbüro içinde de güçlü durumda olan Konayev’in, Gorbaçev
tarafından zorla istifa ettirilerek 16 Aralık 1986 yılında görevden alınmasına
Kazakistan halkının gösterdiği tepkiler Kazakistan’ın bağımsızlık için verdiği ilk
mücadele olarak sayılabilir. Gösteriler sırasında birçok öğrenci hayatını kaybetti,
Ruslar Alma-Ata’yı 70 bin askerle kuşattı. Ayaklanmanın yayılmasından korktukları
için 1987 yılında Kazakistan Komünist Partisi 2.sekreterliğine yine bir Kazak olan
Saidullah Kubaşev’i getirerek bu karışıklığa son verdiler.
145 Bakir Topraklar Projesi, //http.www.bibilgi.com/Bakir-Topraklar-Projesi, 17.03.2010, 146 Kayyum A.Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, İstanbul, IQ Kültür Sanat ,2003, s.215.
92
Kazakistan’ın kaderini büyük ölçüde değiştiren Nazarbayev’in Komünist
Parti’ye girişini de Konayev desteklemişti. Kazakistan Komünist Partisi’nin başına
geçen Nazarbayev ise Sovyetler döneminde Gorbaçev ve Yeltsin’den sonra üçüncü
büyük şahsiyet olarak ortaya çıkmıştı. Ülkedeki büyük Rus nüfusunu da dikkate
alarak ulusal hakları, aşırı milliyetçilikten kaçınarak meşru bir zeminde aramaya
çalışmıştı.
Glasnost ve Perestroyka politikalarının da etkisiyle Nazarbayev demokrasi ve
serbest piyasa ekonomisi yolunda ilk adımları 1990 yılında atmaya başlamıştı.
Serbest piyasayla ilgili kanun değişiklikleri, çok partili sisteme geçiş çalışmaları, dış
yatırım için ülkelerin Kazakistan’a davet edilmesi ve ülkedeki petrol ve madenlerin
Kazakların kontrolüne alınması bu çalışmalar arasındaydı.147
26 Mart 1990’da yapılan seçimle de Kazakistan Parlamentosu yenilendi. 24
Nisan 1990’da Parlamentonun Nazarbayev’i Cumhurbaşkanı olarak seçmesi ile daha
etkili kararlar almaya başladı. 25 Ekim 1990’ da Kazakistan’ın egemenliğini ilan etti.
Böylece ekonomi ve doğal kaynaklar Kazakların denetimi altına alınmış oldu.
Ülkede yaşayan tüm etnik grupların eşit haklara sahip olacağı açıklandı. Rusya’dan
sonra SSCB sınırları içinde ikinci coğrafi büyüklüğe sahip Kazakistan’ın Rusya için
ayrı bir önemi vardı. Kazakistan’ın barındırdığı Rus nüfus açısından da kendisine en
bağlı cumhuriyet olarak görüyordu.
Sovyetler Birliği’nin beklenmedik çöküşü sırasında bağımsızlıklarını kazanan
bu cumhuriyetlerin hiçbirinde ekonomik, teknolojik ve kültürel olarak bağlı ve
bağımlı oldukları Rusya’ya karşı önemli bir muhalefet hareketi görülmemişti.148
Nitekim Kazakistan da bağımsızlığını ilan etmede hiç acele etmedi hatta o dönemde 147Kazakistan, Glasnost ve Perestroyka Politikalarının etkisi altında,http://www.ikiyabanci.com/.../12583-glasnost-ve-perestroyka.html148 Shahrani,a.g.e.,s.5.
93
yapılan halk oylamasında Rusya ile birlikte devam etme kararı çıkmıştı. Kazakistan
Gorbaçov’un önerdiği yeni birlik anlaşmasını diğer Orta Asya ülkeleriyle birlikte 20
Ağustos 1991’de imzalamaya hazırdı. Fakat Moskova’daki statülerini korumak
isteyen Kızıl Ordu, KGB ve Komünist Parti’nin bazı yetkililerinin yaptığı darbe
girişimi sonucu oluşan kaos bu anlaşmanın imzalanmasının engellenmesine ve
cumhuriyetlerin arka arkaya bağımsızlıklarını ilan etmesine yol açmıştı. 16 Aralık
1991’de bağımsızlığını en son ilan eden cumhuriyet Kazakistan olmuştur. Nitekim
Rusya bu nedenle kuzeydeki sınırda bazı ayarlamalar yapmak istemiş fakat
Nazarbayev’in bu konuda taviz vermemesiyle de sınırların değişmezliği konusunda
Rusya Federasyonu ile Kazakistan Cumhuriyeti sınırlarının değişmezliğini kabul
eden bir antlaşma imzalamıştır.149
Küreselleşmenin en etkin silahlarından biri olan ideolojik ve kültürel
propaganda stratejileri daha önce iki kutuplu dünyada da farklı bir şekilde cereyan
ediyordu. Bir kutbunda Batı kendi kültürünü ve İngilizceyi empoze ederken, Rusların
egemen olduğu eski Sovyet cumhuriyetlerinin yer aldığı büyük coğrafyada da etkin
olan dil Rusça ve kültür de Rus kültürüydü.
Kazakistan, Orta Asya’da Sovyet döneminden önce gerçek bir milliyetçi
hareket yaşayan tek ülkedir. Ama aynı zamanda en güçlü Ruslaşma da bu ülkede
görülmüştür. Kazakistan’ın sürekli korkusu, Rus çoğunluğa sahip olan kuzeydeki
bölgelerin ülkeden ayrılması tehlikesidir. Soljenitsin’in 1990’da, Rusya’nın
geleceğinin Slav mekanının merkezinin değişmesinde yani Kazakistan’ın
bölünmesinde yattığı yolunda bir açıklama yapması, Kazakistan’da muazzam bir
öfkeye neden olmuştur. Parçalanma tehlikesini saf dışı etmek isteyen devlet başkanı
149 Nazarbayev N.A., V potoke istoryi (Tarihin akışında), Almatı, 1999, s.148.
94
Nazarbayev bir taraftan ülke içi siyasal alanı kazaklaştırmaya çalışırken, öte yandan
Rusya’ya yakın durmaya gayret etmektedir. Bir cümleyle söylersek, Kazak vagonunu
Rus katarına bağlamaya çalışırken, Rusları da birinci mevkiden atmayı istemektedir.
Orta vadede ustalıkla yürüyen bu politika, uzun vadede ancak kazakların lehine açık
bir demografik değişim yaşanırsa etkili olabilir. Şubat 2009’da gerçekleşen nüfus
sayımında % 67 Kazak ve yalnızca % 25 Ruslardır. Bu, yüzyılın başından beri
görülen en yüksek düzeydir.150 Bununla birlikte ülkede olan Rus baskısı,
bağımsızlığın ilanındaki geçilmeyi, Kazakistan’ın BDT’nin kurulmasında oynadığı
rolü (20-21 Aralık 1991 Almatı deklarasyonu). Rusya’yla entegrasyon
anlaşmalarının (gümrük, silahlı kuvvetler, sınır muhafazaları) imzalanmasını,
Rusçanın iletişim dili olarak belirlenmesi, nükleer silahların reddini, Baykonur
üssünün Ruslara verilmesini, vb. açıklar. En önemlisi, Kazakistan 1996’da Rusya ve
Beyaz Rusya ile diğer Orta Asya ülkelerinin zararına bir iktisadi entegrasyon
anlaşması imzalamıştır. Orta Asya’da Rusçanın yaşadığı gerileme geri döndürülemez
artık. Ücret ve terfi yoksulluğundan Rus eğitmenler gitmektedir, okullarda artık
Rusça ayrıcalıklı konumunu kaybetmeye başlamıştır. Rus televizyonunu izleme
olanakları kısıtlıdır, yolculuklar pahalılaşmıştır, seçkinler İngilizce öğrenmektedir;
Moskova ne yardımcı, ne eğitmen, ne burs ne de kitap sağlamaktadır. 151
Ama Nazarbayev’in otoriter başkanlık rejimi Özbekistan ya da
Türkmenistan’daki yönetimlerle aynı değildir. Kazak toplumu, Maveraünnehir’deki
diğer ülkelere kıyasla daha karmaşık ve daha çok parçalı niteliktedir. Etnik çeşitlilik,
ülkenin genişliği, Ruslaşmanın ağırlığı, bir sektörün varlığı ve daha yüksek
150 Oliviyer Roy, a.g.e., s.253. 151 Olivier Roy, a.g.e.,s.254.
95
kentleşme oranı, siyasetin ve kamunun denetimini Türkmenistan’a kıyasla
zorlaştırmaktadır. Bu çeşitlik siyasal ve kültürel alana da yansır.152
Bugün hala Rusçanın medeniyet ve kültür dili olarak özendirilmesi sonucu
halkın büyük çoğunluğu Rusçayı en az anadili kadar iyi bilmekte ve Rusça bir
iletişim dili olarak ağırlığını sürdürmektedir. Öte yandan ülkenin resmi dilinin
Kazakça iletişim dilinin ise Rusça olması Kazak seçkinleri arasında sıkıntı
yaratmaktadır ve bunun bir an önce düzeltilmesini istemektedirler. Ancak fiiliyata
bakarsak da kırsal bölgelerin haricindeki halk hala kendini Rusça daha iyi ifade
edebilmektedir ve ülkede konuşulan dil genelde Rusçadır. Gençlerin yaklaşık %40’ı
da Kazakça bilmemektedir. Halk daha önce konuşmaya çekindiği dilini
sahiplenmeye çalışsa da birçok kelimenin Kazakça karşılığı unutulmuş
durumdadır.153
Bağımsızlıktan sonra Batı tarzı sosyo-ekonomik yapılanmanın bir sonucu
olarak eğitim ve kültür alanında da Batı’nın değerleri etkisini artırmaktadır. Öte
yandan bölgede Çin de kendi kültürünü tanıtmak için çalışmalarda bulunuyor. Batı
kültürü ve İngilizcenin etkisinin artmasının AB ile ilişkilere olumlu katkıda
bulunacağı söylenebilir. Rusya’nın bu bölgeyi uzun yıllar kendi kültür ve
ideolojisinin etkisi altına alarak kolayca yönetebildiği göz önüne alınırsa bu iki
kültürün karşılaşması daha da önem kazanmaktadır.
Bu arada bağımsız bir ülkenin millet olabilmesinin en önemli koşullarından
biri olan anadilinin yaygınlaşması ve işlerlik kazanması için birçok çalışma
yapılmaktadır. Bağımsızlıktan hemen sonra ülkede “Kazaklaştırma” çalışmaları
başlamış ve Kazakça eğitim yapan okul sayısı artırılmıştır. Yine Nazarbayev’in 152 Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Metis yayınları, İstanbul, 2000,188 s.254. 153 Nazarbayev, Nursultan, Tarihin Akışında, OM Politika, İstanbul, 2000 s.50-51.
96
geleceğin yöneticilerini yetiştirmeyi planladığı “Bolaşak” programı ile her yıl 3000
öğrenci dünyanın en yüksek seviyede eğitim veren üniversitelerine eğitime
gönderilmektedir.154 Bağımsızlıktan sonra halk da sadece kültürel düzey ile sınırlı
kalan milli değerlerine daha çok sarılarak yıllarca bastırılmış olan kimliklerini ve bir
millet olmanın gereği olan ulus bilincini yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.
3.1.2.Coğrafi Konum ve Demografik Özellikler
Uluslararası ilişkilerde her hangi bir ülkenin coğrafi konumu, jeopolitik
yapısı, tarihi, demografik ve etnik yapısı, o ülkenin sosyo-ekonomik politikalarını ve
uluslararası güçlerle ilişkilerini doğrudan etkileyen faktörler olması155 gerçeğinden
hareketle tezin ana konusuna altyapı oluşturması açısından Kazakistan’ın coğrafi
özelliklerine de kısaca değinilmesi önemlidir.
Avrasya kıtasının tam ortasında yer alan Kazakistan, kuzeyden güneye ve
doğudan batıya geçiş koridorlarının kesiştiği bölgededir. Geçmişte bu özelliği
nedeniyle bu ülkeden geçen tarihi İpek Yolu önemli bir ticaret güzergahı olmuştur.
AB’nin TRACECA ve INOGATE projeleriyle tarihi İpek Yolu artık sadece malların
ulaşım yolu değil bilginin ve enerjinin de ulaşım yolu yapılmaya çalışılmaktadır.156
Coğrafi olarak Kazakistan 2.717.300 (Dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip
9. ülkesi) kilometrekarelik geniş yüzölçümü ile Rusya Federasyonu’ndan sonra eski
Sovyet alanının ikinci büyük Cumhuriyetidir. Kuzeyde ve batıda Rusya Federasyonu
154 Nazarbayev, Nursultan, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’ın Kazakistan Halkına Bildirisi”Astana, 18 Şubat 2005,http://www.kazakhstan-embassy.org.tr/tr/sektor_getir.php?sektor_id=16, 3 Mayıs 2006.155 Hatipoğlu, Esra, “Türkiye Kazakistan İlişkileri”, Türkiye’nin Avrasya Macerası:1989-2005,Der.Mustafa Aydın basım aşamasında, İst., 2006.156 Rysbekov, Marat, “Kazakistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğundaki Yeri ve Önemi” ,Asya- Avrupa Dergisi, Sayı : 04 Mart 2006.
97
(6.846 km), doğuda Çin Halk Cumhuriyeti, (1.533 km), Güneyde Türkmenistan (379
km), Özbekistan (2.203 km)ve Kırgızistan (1.051 km) ile sınır komşularıdır.157
Bu geniş yüzölçümüne oranla 16.167.704 (Şubat 2009) olan nüfusunun azlığı
dikkat çekmektedir. İnsanlık artan dünya nüfusu ve azalan kaynaklar ve yaşam
alanları karşısında uzayda bile milyarlarca dolar harcayarak yaşam alanları yaratma
mücadelesi verirken, Kazakistan bu sorunun çok uzağında gibi görünmektedir. Yine
Kazakistan’ın sıkça vurgu yapılan zengin yeraltı kaynakları yanında tarıma elverişli
toprakları ve zengin su kaynakları bulunmaktadır.
Kazakistan’ın başkenti 1998’ den bu yana Astana’dır. (Daha önce Alma Ata
idi). En önemli şehirleri; Almatı, Türkistan, Karagandı, Çimkent, Taraz, Pavlador,
Öskemen, Atırau, Aktau ve Aktöbe’dir. Çok uzun ve çoğunlukla güvensiz olan Rus
sınırı(7591 km) Kazakistan’ın Rusya’ya karşı özellikle boru hatları konusunda
izlediği politikalarda çok daha dikkatli olmasını gerektirmektedir.158
Kazakistan topraklarında Kazakların dışında çoğunluğunu Rusların
oluşturduğu 130’dan fazla farklı milliyet diasporalarından insanın bir arada yaşadığı
homojen olmayan bir nüfus barındırmaktadır. Dolayısıyla Nazarbayev, Kazakistan’ın
tüm politikalarını oluştururken bu gerçeği mutlaka göz önünde bulundurmakta ve
sürekli halkların birliğini vurgulayan mesajlar vermektedir.159 Özellikle
çoğunluğunun kuzeyde olduğu, yaklaşık %27 oranındaki Rus nüfus nedeniyle,
kuzeyde yaşayan Rusların, Rusya ile birleşme ihtimalinden dolayı yaşanan
tedirginlik ülkenin bütünlüğünün korunması için çok dikkatli bir politika izlenmesi
gereğini ortaya çıkarmaktadır. Nazarbayev’in Pantürkist ve Panislamist söylemlerin
157 İsmail Adem, Kazakistan Cumhuriyeti Ülke Raporu, KOSGEB, Aralık 2004, http://www.kosgeb.gov.tr/Yayinlar/default.asp?Action=...&ID=120, 5 Temmuz 2006.158 Baycaunavo, Suale, “Kazakistan Petrol ve Gazının Türk ve Rus Dış Politikalarında Yerive Önemi”,Avrasya Dosyası, Asam Yayınları, Sayı : 2, C. : 6, Yaz 2000, s.260.159 Olivier Roy, a.g.e., s.188.
98
şiddetle karşısında olması ve ülkenin başkentini Almatı’dan kuzeyde olan Astana’ya
taşıma kararının altında yatan nedenlerden biri de budur.
Kazakistan Cumhuriyeti’nde nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı
incelendiğinde, kadın nüfus erkek nüfustan sayısal olarak daha fazladır. Nüfusun %
48’i erkek, % 52’si kadındır. Nüfusun % 64,2’ sini 15–59 yaş oluşturduğu oldukça
genç bir nüfusa sahip olduğu söylenebilir. Kazakistan’ın bağımsızlıktan sonra
yaşadığı önemli bir demografik sorun da çoğunluğunu Ruslar ve Almanların
oluşturduğu bazı nitelikli iş gücünü oluşturan etnik grupların ülke dışına kendi
milliyetlerinin tabi olduğu ülkelerine göç etmeleridir. Bu dış göçün nedenleri
arasında bağımsızlık sonrası yaşanan ekonomik kriz ve “Kazaklığın” ön planda
olduğu politikaların izlenmesi sayılabilir. İlerleyen yıllarda Kazakistan’ın ekonomik
yapısındaki düzelmeyle birlikte dış göç de oldukça azalmıştır. Aksine ülke dışarıdan
göç almaya başlamıştır. Kazakistan’da diğer etnik grupların nüfusunun azalmasına
karşın son yıllarda devletin de teşvikiyle Kazak nüfusunda artış görülmektedir. Bu
durumun yaşanmasında Nazarbayev’in ülke dışında yaşayan Kazakların ülkeye
göçünü teşvik etmesi ve Kazaklar arasındaki yüksek doğum oranı da etkili olmuştur.
Ayrıca son yıllarda Kazakistan’ın gösterdiği ekonomik gelişme ve iş imkanlarının
artması komşu ülkelerden de Kazakistan’a göçü artırmıştır. Bu oldukça hareketli
görülen demografik yapının kaçınılmaz olarak Kazakistan’ın sosyo-ekonomik ve
politik yapısında da etkileri vardır.160
3.1.3.Siyasi Yapı
Kazakistan’ın uluslararası güçler açısından değerini artıran önemli bir özelliği
bağımsızlıktan bu yana görece istikrarlı bir siyasi yapıyı sürdürmesidir. Bu siyasi 160 Demirtepe,Turgut, “Kazakistan’da Demografik Trendler”, USAK Stratejik Gündem, 29 Haziran 2006.s.14-25.
99
istikrar, ekonomik gelişimin de en önemli teminatı olmuştur. Bunu sağlayan ise
Nazarbayev’in sürdürdüğü dikkatli ve dengeli politikalardır. Kazakistan, AB
tarafından da uzun zamandır bölgedeki en istikrarlı ve geleceği en parlak ülke olarak
görülmektedir. Bununla birlikte Kazakistan’ın Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatına (AGİT) başkanlık görevini üstelenmesine kısa bir süre kalmış
bulunmaktadır. AGİT‘in 30 Kasım 2007’de Madrid’de yapılan 15. toplantısında 56
ülke Kazakistan’ın 2010 yılında teşkilatın siyasi liderliğini üstlenmesini kabul
etmişti.161
Kazakistan AGİT’in başkanlığı sırasında önemli görevler üstlenmeyi
hedeflemektedir. İlk olarak, eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde en gelişmiş
ülkelerden biri olarak Kazakistan demokratik süreçleri farklı hızlarla yaşayan Batı ve
BDT ülkeleri arasında bir köprü görevi görebilir. Ayrıca bünyesindeki etnik gruplar
arasında uyum bulunan Kazakistan diğer ülke ve halklara bu konuda bir örnek
olabilir.
Etnik ve dini hoşgörü tüm ülkeler için çok önemlidir. Kazakistan AGİT’in
İslam Dünyası ile geniş çaplı işbirliği ile girmesine büyük önem verecektir. Bu
çerçevede Avrupa’da yaşayan Müslümanların kendi inançlarını yaşaması ve aynı
zamanda bulundukları ülkelere uyumu ve diğer sorunlar konusuna hassasiyet
gösterecektir. Kısacası Kazakistan’ın AGİT dönem başkanlığı Batı ile Müslüman
Doğu arasındaki diyalogun pekişmesine önemli katkılar sağlayabilecektir.
Kazakistan tarafından ele alınacak bir diğer önemli meselelerden biri de Avrupa ve
dünyanın istikrarı ile güvenliğinin sağlanması konusudur. Günümüzün önemli
meselelerinden birinin Avrupa ve dünyanın kalan kısmında istikrar ve güvenlik 161Kara, A., Kazakistan AGİT Dönem Başkanlığı için Hazırlanıyor, Türk Birlik, 24 Ağustos 2009, http://www.turkbirlik.gen.tr/...abdulvahap-kara/874-kazakistan-agit-donem-baskanligi-icin-hazirlaniyor.html
100
olduğuna hiç şüphe yoktur. Kazakistan’ın 2010 yılı için AGİT dönem başkanlığına
seçilmesi bu teşkilata üye ülkelerin Asya bölgesinde demokrasi rehberi ve dünyanın
istikrar ve güvenliğinin önemli aktörlerinden biri olması beklenen bir ülke için büyük
saygı ve güveninin sonucudur.162
Zaman zaman dış güçler tarafından otoriter bir lider olmakla suçlanan
Nazarbayev gerçekten de ülkenin yönetiminde söz sahibi olan tek kişidir ve merkezi
otoriter bir yönetimden yanadır. Nazarbayev Kazakistan için Güney Kore veya
Singapur gibi otoriter yönetim biçimi altında gelişen ekonomik modelin uygun
olduğunu düşünmektedir.163 Bu durumda ülkenin Cumhurbaşkanı Nursultan
Nazarbayev ülke çıkarlarını en iyi bu şekilde koruduğuna inanmaktadır. Kırgızistan,
Gürcistan ve Ukrayna’da demokrasiyi yerleştirmek adına ABD’nin desteklediği
renkli devrimlerin olması ve bu devrimler sonucu bu ülkelerde ciddi karışıklıklar
yaşanması ise Nazarbayev’in bu politikasında daha çok ısrar etmesine neden olmuş
ve bu olaylardan sonra ülkedeki birçok sivil kuruluşun faaliyetlerini kısıtlayan
kararlar alınmıştır.
Bölgede çok yaygın olan yolsuzluk ve rüşvet Kazakistan’ın da yaşadığı
önemli sorunlardandır. Ülkedeki büyük çaplı yolsuzlukların çoğunlukla devlet
kurumlarında yapılıyor olmasını ülkenin milli güvenliği için bir tehdit olarak gören
Nazarbayev, 2 Nisan 2002’de aldığı kararla “Yolsuzlukla Mücadele ve Memurların
İş Ahlakına Uyumunun Sağlanması” amacıyla bir komisyon kurdurmuştur.
Dolayısıyla, bu kanunla günümüzde ülkede yolsuzluğa karşı politikalar yürütülüp
uygulanmaktadır.
162 Kara, a.g.m. 163 Hatipoğlu, a.g.m.
101
Kazakistan Cumhuriyeti’nin 28 Ocak 1993 tarihinde kabul edilen ilk
Anayasası, demokratik, laik ve üniter bir devlet yapısını öngörmektedir.
Vatandaşların medeni, siyasi, ekonomik hak ve özgürlüklerden eşit bir biçimde
yararlanacakları, özel mülkiyet hakkının tanındığı ve özel mülkiyetin dokunulmazlığı
teminat altına alındığı da yine bu Anayasa’da belirtilmiştir. Kazakistan güçlü bir
başkanlık sistemiyle yönetilen anayasal bir cumhuriyettir. Siyasi sistem hukuki ve
fiili olarak geniş yetkilere sahip Cumhurbaşkanı’nın etkisi altındadır. Başbakan ve
Hükümet üyeleri doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Bununla birlikte
Başbakan Yardımcıları ve Dışişleri, İçişleri, Savunma, Maliye Bakanları ile Devlet
Güvenlik Komitesi Başkanı’nın atanmasında Parlamento’nun onayı gereklidir.
Başbakan ise daha çok ekonomik ve teknik işlerden sorumlu, Cumhurbaşkanı
yardımcısı gibi görev yapmaktadır. Nazarbayev’in devlet anlayışına merkezi yönetim
görüşü hakimdir. Nazarbayev’e göre, etnik huzursuzluklara izin vermemek için aşırı
milliyetçi akımlara müsamaha gösterilmemeli ve Sovyet dönemindeki sınıf
mücadelesinin yerine adil bir gelir dağılımı, sosyal adaletin olduğu bir sınıfın
geliştirilmesine çalışılmalıdır.
Ülkede yaşanan bazı siyasi gelişmeler sonucu Kazakistan’ın İkinci
Anayasa’sı 30 Ağustos 1995’te yapılan referandumla kabul edilmiştir. Bu
Anayasa’yla Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırılmıştır. Ancak 2007 yılındaki
Anayasaya yapılan bazı değişmeler Parlamentonun yetkisini arttırmıştır. Kazakistan
parlamentosu iki meclisli bir sistem uygulamaktadır. Senato niteliği taşıyan birinci
meclis ve senatonun altında yer alan Milli Meclis.164 Son Anayasa değişikliğiyle
164 Kazakistan Cumhuriyeti Anayasası, Kazakhstanskaya Pravda gazetesi, Almatı 2007
102
Meclisin görev süresi 4 yıla, Senato’nun süresi ise 6 yıla çıkarılmıştır. Kazakistan
tarihindeki ilk serbest genel seçimler 7 Mart 1994 tarihinde yapılmıştır.
Cumhurbaşkanı yıllık halka hitabında Kazakistan halkına ülkedeki durum ve
iç-dış politikanın ana hatlarını açıklayan, bir mesaj vermekte. İlk Sesleniş Ekim
1997’de verildi ve “Kazakistan halkı için Refah, Güvenlik ve Esenlik” olarak
adlandırıldı. O daha çok Kazakistan’ın kalkınma stratejisi 2030 veya Kazakistan–
2030 olarak ta bilinir. Bundan sonraki Cumhurbaşkanın Hakla her yılki seslenişleri
söz konusu Kazakistan-2030 Stratejisi temelinde ele alındı ve sürekli olarak yeni
hedefler koyuldu.165
Söz konusu Stratejinin hedefi, Kazakistan’ın bağımsızlığının pekişmesi ve
ülkenin her yönüyle kalkınmasıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için de dev projeler
gerçekleştirilip programlar yapılmaktadır. Stratejinin öncellikleri devlet başkanı
Nazarbayev’in “Kazakistan 2030” adlı seslenişinde yer almaktadır. Ona göre:
“Birincisi, Kazakistan egemen, bağımsız bir devlet oldu. Birçok insan bunun
gerekli olduğuna inanmamaktadır. Fakat her Kazakistan vatandaşı, Kazak tarihini
göz önüne getirerek, buna ne kadar zor badirelerden geçerek ulaşabildiğini hiçbir
zaman unutmamalıdır.
İkincisi, bizler, büyük sosyal, siyasi ve ekenomik reformları gerçekleştirme
yolundayız. Bahsedilen hedefe henüz ulaşmış değiliz, fakat bazı konularda başarıya
ulaştığımız da bir gerçektir.”166
Kazakistan’da 10 Ocak 1999 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde
Nazarbayev Nursultan Abişeviç oyların % 82’sini alarak 8 Ekim 1998 tarihinde
yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri çerçevesinde yedi yıllığına yeniden
165 Kazakistan 2030 Stratejisi, Cumhurbaşkanlık Web sitesi: www.akorda.kz166 Ali, Tokul; Nurhat, Şakızadaulu, Kutup Yıldızı, Otırar Kitabevi, Almatı, 2000, s.233.
103
Kazakistan Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Seçimler hem Türkiye’den gelen
milletvekillerinden oluşan bir heyet, hem de AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan
Hakları Bürosu uzmanları tarafından izlenmiştir. 162 Cumhurbaşkanı Nazarbayev,
18 Şubat 2005’de yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında batının siyasi reformlar
konusundaki eleştirilerine karşı, görüşlerini belirtmiş, Kazakistan’ın Batı’nın
demokratik değerlerini ve uygulamalarını aynen almasının ülkesi için doğru
olmayacağını, siyasi reformları yaparken kendi ülke gerçeklerini göz önünde
bulundurmak ve temkinli hareket etmek gerektiğini söylemiştir. Bu amaçla
muhalefetinde görüşü alınarak yeni bir Siyasi Reform Programı’nın hazırlanacağını
bildirmiştir. Siyasi reformlar konusunda Türkiye, Singapur, Malezya ve Güney Kore
gibi hızlı gelişen Asya ülkelerinden uzmanlar çağrılarak yardım alınacağını, konuyla
Demokratikleşme ve Sivil Toplum Sorunlarıyla ilgilenen Milli Komisyonu
görevlendirdiğini belirtmiştir. Demokrasi konusundaki tüm eleştirilere rağmen
Nazarbayev demokrasi konusundaki gelişmeler ve yapılan çalışmaların yeterli
olduğunu düşünmektedir.
Son olarak 4 Aralık 2005’de yapılan seçimlerde Nursultan Nazarbayev
yeniden Cumhurbaşkanı seçilmiştir. AGİT gibi örgütlerin ve Human Rights Watch
ve Amnesty International gibi insan hakları kuruluşlarının, muhalefetteki adayların
hareketlerinin kısıtlanması, muhalefetin medyada yeterince yer alamaması,
bürokrasinin başındaki kişilerin açıkça Nazarbayev’i desteklemesi gibi seçimin tam
demokratik şartlarda olmadığını belirten eleştirilerine rağmen, seçimler bölgedeki
104
diğer ülkelere kıyasla uluslararası kriterlere en yakın seçimlerden biri olarak
değerlendirilmiştir.167
Halk da kalkınma hamlelerini başarılı bulduğu, ülkenin refahını yükselten,
sürekli ülkenin sosyo-ekonomik gelişmesini daha da ileri götürmek için çalıştığı
izlenimi veren Nazarbayev’i desteklemektedir. Bölgede her geçen gün ağırlığı daha
çok hissedilen Rusya ve Çin, ve bölgede en çok yatırıma sahip ABD de Nazarbayev
yönetimini desteklemektedir.165 AB açısından ise hem içerdeki güçler, hem de
dışarıdaki güçler tarafından desteklenen Nazarbayev’in yeniden iktidarda olması,
Kazakistan’ın 2012’ye kadarki dönemde politik ve ekonomik istikrarının güvencesi
olarak görülmektedir.
Ülkede faaliyet gösteren çok sayıda parti, dernek ve toplumsal hareket vardır.
Kazakistan’da üç tip siyasi parti yer almaktadır. Birincisi hükümet tarafından
kurulmuş Nazabayev’i destekleyen ve mecliste de çoğunluğu oluşturan partiler;
ikincisi önceden yönetim kademesinde olup da daha sonra ayrılanların kurduğu
partiler ve üçüncüsü de hükümetle bağı olmayanların kurmuş olduğu muhalefet
partileridir. Ülkede genelde Nazarbayevin desteğiyle kurulan siyasi partilerin en
önemlisi “Nur-Otan” partisi olmuştur. Yine Nazarbayev’in desteğiyle 2003 yılının
Ekim ayında Nazarbayev’in kızı Dariga Nazarbayeva “Asar” partisini kurarak
siyasete atılmıştır.Ancak 2006 yılında bu parti babasının yönettiği parti ile
birleşmiştir.168 Kazakistan’da muhalefet partisi olabilmek ciddi zorluklar
taşımaktadır. Çıkarılan seçim yasalarıyla hem teknik anlamda, hem de Nazarbayev’in
167 Turgut Demirtepe, "Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine Dair",USAK Stratejikhttp://www.usak.org.uk/junction.asp?mod=articles&st=PrintArticleDetail&id=147&lm=58649JLFD0932&ln=TR , 5 Nisan 2006.168 Gaziza Baituova, “Party’s Over for Kazak President’s Daughter”, WPR’s Reporting Asia, No.455, 10 July,2006.
105
yetkilerinin fazla olması nedeniyle bürokrasinin de içinde olduğu ciddi bir siyasi
baskı da muhalefetin işini güçleştirmektedir.
3.1.4.Ekonomik Yapı
Kazakistan’ın bağımsızlıktan sonraki ilk dönemlerinde, Cumhuriyetin
ekonomik ve siyasi politikalarını belirlerken önünde örnek alabileceği birçok seçenek
vardı ancak Kazakistan ekonomik açıdan serbest piyasa ekonomisi şartlarını
benimsedi.
AB’nin Kazakistan’la yaptığı Ortaklık ve İşbirliği Anlaşma’sında özellikle
belirtildiği gibi Kazakistan’ın piyasa ekonomisine geçişi, ekonomisinin geliştirilmesi
ve demokrasinin güçlenmesi AB’nin işbirliğindeki ana amaçlarındandır.
Kazakistan’da düzgün giden piyasa ekonomisi ve istikrarlı siyasi yapı AB ve diğer
güçlerle ilişkilerin de temelini oluşturmaktadır.
Kazakistan’ın zengin yeraltı kaynaklarıyla dünya piyasasına çıkmasıyla
birlikte birçok ülke bu fırsatı değerlendirmek için devlet düzeyinde ekonomik,
bilimsel ve kültürel ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. Kazakistan’ın bağımsız dış
ekonomi politikası geliştirmesinde, yaklaşık ülke ile olan ticari ilişkilerinin de
faydası vardır. Kazakistan ekonomisinin gelişmesinde aralarında Amerika, Japonya,
İngiltere, Fransa, Almanya, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası gibi ülkeler ve
örgütlerden aldığı yıllık yaklaşık 60-80 milyon dolarlık geri ödemesiz yardımın
etkileri de yadsınamaz.169
Orta Asya cumhuriyetleri arasında en çok doğrudan yabancı sermaye yatırımı
yapılan Kazakistan’a yapılan toplam yatırımlar arasında AB ülkeleri toplam olarak 169 Söylemez, Orhan, Bağımsızlığın 10.yılında Kazakistan Cumhuriyeti, Türkler, C.19, Ankara, 2002, s.361.
106
%27’lik oranla, ABD’den (%33) sonra ikinci sırada yer almaktadır. AB üyesi ülkeler
arasında ise en çok yatırımı AB’nin de bölgedeki toplam yatırımının %80’ini
oluşturan İngiltere (%26,8) ve Hollanda (%52,5) yapmaktadır.170
Kazakistan ilk yıllarda finansman, kalifiye işgücü, teknoloji eksikliği ve
tecrübesizlik nedeniyle ekonomisinde ciddi sıkıntılarla karşılaşsa da 1996 yılından
sonra AB’nin Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları ve TACIS programı kapsamında
yaptığı teknik ve ekonomik yardımların da etkisiyle, serbest piyasa ekonomisine
geçiş yolunda yaptığı düzenlemelerin olumlu sonuçlarını kısa zamanda almaya
başlamıştır. 1998 yılında Rusya’da yaşanan ekonomik krizin etkileri de, ekonomide
alınan bu tedbirlerle atlatılmıştır.
Kazakistan’ın ekonomisinde enerji sektörünün yeri öncelikli olmakla birlikte,
tarım ve hayvancılık sektörü de önemli bir yer tutmaktadır. Ülkedeki toplam
istihdamın % 35,8’i tarım sektöründedir. Önde gelen tarım ürünleri ise buğday, tahıl
ürünleri ve pamuktur.171 Kazakistan’ın ekonomideki hedefi petrol ve doğalgazdan
elde ettiği gelirleri petrol dışı alanlardaki yatırım ve üretimi destekleyerek
sektörlerde çeşitlilik yaratmak ve böylece sadece hammadde ihracına bağımlı bir
ekonominin getireceği riskleri azaltmaya çalışmaktır. Bu amaçla 2003 yılında kabul
ettiği Kazakistan Cumhuriyeti’nin “Endüstriyel Yenilikçi Kalkınma Stratejisi 2003-
2015” ile yüksek teknoloji alanında (petrokimya, mühendislik ve bilgi teknolojisi
alanlarında) çokuluslu şirketlerin ülkeye çekilmesi, ticaret alanında da hammadde
ihracatından, yüksek teknoloji gerektiren ürünlerin ihracına geçilmesi için altyapının
geliştirilmesi, BDT içinde Kazak mallarının yaygınlaştırılması ve ülkenin gümrük ve
170 Avrupa Komisyonu Kazakistan Delegasyonu, AB Kazakistan İlişkileri, AB Web sitesi, 23.03.2009, //http.www.delkaz.cec.eu
107
tarife rejimlerinin serbestleştirilmesi kararları alınmıştır. Bu stratejinin Kazakistan’ın
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’ne girişini de kolaylaştıracağı varsayılmaktadır.171
Kazakistan’da devlet ekonomik kalkınmayı sağlamaya çalışırken diğer sosyo-
ekonomik problemlerin çözümü için de çeşitli ve geniş kapsamlı kalkınma
programları ile sosyal ve ekonomik kalkınmayı birlikte gerçekleştirmeye
çalışmaktadır. Temel amacın sosyal refahın, istikrar ve ekonomik güvenliğin
artırılması olan programda öncelik alanları da belirlenmişti. Bunlar; bölgesel
kalkınmışlık farklarının azaltılması, tarımsal reformlar, endüstriyel kalkınma
stratejisinin uygulanması, eğitim ve bilimin gelişmesi için çalışmalar, KOBİ’lerin
desteklenmesi, sosyal refah ve emeklilik sisteminin iyileştirilmesi ve kalifiye
işgücünün artırılması olarak sayılabilir. Kalkınmayı sağlamak için önem verilen
başka bir husus da ülkeye daha çok yatırım çekebilmektir. Bu amaçla çeşitli vergi
düzenlemeleri ve teşviklerle yabancı yatırımcılar için kolaylıklar sağlanmaktadır.172
Bu amaca hizmet etmek için 1998’de kurulan Kazinvest de yatırımların
desteklenmesi amacıyla çalışmalarını devam ettirmektedir.173 2000 yılından sonra
sürekli daha olumluya giden ekonomik göstergelerden de anlaşılacağı üzere,
Kazakistan ekonomisi hızla gelişme ve büyüme eğilimine girmiştir. Dünyanın önde
gelen uluslararası finans kuruluşları ve örgütlerinin arka arkaya Kazakistan
ekonomisi hakkında olumlu değerlendirmeler yapması bunun en iyi kanıtıdır.
Kazakistan’a 2001 yılında AB ve 2002 yılında ABD tarafından piyasa ekonomisine
sahip ülke statüsü verilmiştir. Sovyet alanında bu statü verilen ilk ülke
Kazakistan’dır. 2002 yılında Moody’s ülkenin ratingini Suudi Arabistan ve Bahreyn
171 Askarov, Tulegen, “Neft do dobra ne dovedet” (Petrol Hayra Götürmez), Respublika-Delovaya Obozreniye, 26.10.2007.172 Askarov, Tulegen, a.g.m.173 Hatipoğlu, a.g.m.
108
ile aynı düzeye çıkarmıştır. The Economist Intelligent Unit’e göre Kazakistan % 9,4
büyüme hızıyla 2005 yılının en hızlı büyüyen 10 ülkesi arasındadır.174
Diğer ekonomik göstergelere de bakarsak Kazakistan’ın gelişimi dikkat
çekecek şekilde diğerlerinden ayrılmaktadır; 2005 yılı enflasyon oranı %6.8 olarak
gerçekleşmiştir, 2004 yılı GSYİH ise 39,5 milyar dolar ile alım gücü paritesine göre
Rusya ve Ukrayna’dan sonra üçüncü sıradadır. GSYİH’sinin % 80’ini özel sektör
oluşturmaktadır. Sanayi sektörünün GSYHİ içindeki payı ise % 33’ dür. Tüm bu
verilerden anlaşıldığı üzere, Kazakistan Orta Asya’da bağımsızlığını kazanan diğer
cumhuriyetler arasında, piyasa ekonomisi şartlarını başarıyla yerine getiren tek ülke
olmuştur. Ancak Kazakistan’da ülkede artan yatırımlar sonucu oluşacak petrol
gelirlerinin beklenenden yüksek olmasının ülkede “Hollanda Sendromuna” yol
açacağından endişe edilmektedir. Kazakistan’ın sadece petrol gelirine bağlı bir
ekonomi olarak kalması halinde Arap dünyasının da yaşadığı gibi bazı önemli
sorunları (petrol gibi tek ürüne dayalı ekonomilerde petrol dışı sektörlerdeki sanayi
ve üretiminin desteklenmezse, karşı karşıya kalacağı, demokratikleşememe,
olağanüstü zenginliğin güçlü bir ekonomik yapıya engel olması ve siyasette
yozlaşma gibi) yaşayabileceği öngörülmektedir.175
Bu konuda alınan tedbirlerden biri bu gelirlerin Ağustos 2000 tarihinde
kurulan Kazakistan Ulusal Fonu’na aktarılmasıdır. Ancak bu fonun kullanımında
şeffaf denetim yapılamaması fonun işlevine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı
konusunda şüphelere neden olmaktadır. Bu ve buna benzer alınan diğer tedbirler
sonucunda 2005 yılındaki IMF raporunda Kazakistan’da petrol dışı sektörlerde -
174 Kazakistan’ın İngiltere’deki Büyükelçilik sitesi, 14.12.2009, //http. www.kazakhstanembassy.org.uk, 175 Sedat, Laçiner, “Türk Dünyası Araplaşırken”, Küresel Bakış, www.usakgundem.com 2.01.2010
109
özellikle inşaat ve hizmet- gelişmenin etkileyici olduğu belirtilmiştir.176 Kazakistan
sanayisinin petrol dışı ürünleri de kapsayacak şekilde gelişebilmesi için diğer bir
önemli politika da ülkedeki dış ticaret uygulamalarıdır. Kazakistan dış ticaret
politikasının birinci önceliği, milli çıkarlar, serbestleşme, ticaret engellerinin
uluslararası uygulamalar doğrultusunda azaltılması ve dış pazarın genişletilmesini
sağlamaktır. Öte yandan ihracata dayalı kalkınma için, Almanya’daki Hermes,
İtalya’daki SACE benzeri “İhracat Sigorta Kurumu” oluşturulması çalışmaları
başlatılmıştır. Kazakistan dış ticaret hacmi artan bir seyir izlemektedir.2004 yılında
Kazakistan’ın dış ticaret fazlası 4 milyar dolar olmuştur.
Kazakistan’ın dış ticaretinde ithalat ve ihracatta ilk sıralarda dış politikada da
öncelik verdiği AB, Rusya ve Çin yer almaktadır. AB daha önce Kazakistan dış
ticaretinde 39. sırada olduğu halde hızlı artan ekonomik ilişkiler sonucu birinci sıraya
yerleşmiştir. Kazakistan’ın AB üyesi ülkelere ihracatı toplam ihracatının % 27,6’sını
oluşturmaktadır. [(Fransa (%6.8), İtalya (%15.4), ), Portekiz (%1.8) Hollanda (%2.3)
İspanya (%1.3)] İhracatta ağırlıkta olan diğer ülkeler ise Rusya, İsviçre ve Çin’dir.
İthalatta da en büyük ağırlık halen Rusya ve BDT ülkelerindedir (% 47). AB’nin
ithalattaki toplam payı ise %18 ‘dir. [(Almanya (%8.3) İtalya (%3.3) Fransa (%2.5),
İngiltere (%2.4), Hollanda (%1.5) )] 177
Kazakistan ülkede halen mevcut problemlere, daha önce benzer sorunları
yaşayan ülke tecrübelerinden gerekli dersleri çıkararak dikkatlice yaklaşmakta ve
gerekli önlemleri almaktadır. Alınan yardımlar, artan ihracat gelirleri ve izlenecek
176 Ariel, Cohen, “Onfronting Kazakhstan’s Dutch Disease”, The Heritage Foundation, 26 Mart 2003, //http.www.heritage.org/Press/Commentary/032603c.cfm, 2 Ocak 2010 177 EU, “Trade İssues”, www.trade.ec.Europea.eu/doclib/docs/2006/may/tradoc_113406.pdf, 2.01.2010.
110
doğru ekonomi politikalarıyla desteklenen bu önlemler sonucu Kazakistan’ın uzun
vadede ekonomideki başarılarını sürdüreceği tahmin edilmektedir.
3.1.5.Enerji ve Doğal Kaynaklar
Kazakistan’ın tüm dünyanın ve tabii AB’nin de bu kadar ilgisini çekmesinin
en birincil nedeni sahip olduğu enerji potansiyelidir. Rusların Sovyetler Birliği
döneminde bölgede oluşturduğu çarpık endüstriyel yapılanma nedeniyle Kazakistan
sahip olduğu enerji potansiyeline rağmen hala enerji ihtiyacının bir kısmını ithal
etmektedir.
Bağımsızlık ertesinde Kazak Hükümeti, enerji sektörünün düzeltilmesi için
devletin elindeki enerji üretim tesislerinin büyük çoğunluğunu özelleştirilmiştir. Bu
bağlamda elektrik enerjisi sektörüne milyon dolardan fazla yabancı yatırım
yapılmıştır. Kazak ekonomisinde GSYİH içindeki en önemli pay da enerji ve
madencilik sektöründedir. Son dönemde sanayinin temelini oluşturan enerji
sektöründe yüksek oranlarda yabancı sermaye girişi sayesinde önemli bir üretim
artışı sağlanmıştır. Bu da ülkenin son yıllardaki hızlı ekonomik gelişiminin itici gücü
olmuştur. Enerji yatırımı yapan önemli uluslararası şirketler arasında Texaco
Chevron(ABD), Exxon Mobil(ABD), Shell (İngiliz Hollanda), BP(İngiliz),
Lukoil(Rus), AGİP(İtalya) ve CNPC(Çin) sayılabilir. Ağırlık ABD’li şirketlerdedir.
Enerji alanındaki yartırımlarda AB üyesi ülkeler arasında İtalya, İngiltere ve
Hollanda öne çıkmaktadır. “Petrol ve doğalgaz; ham petrol ve sıvı doğalgaz üretimi,
2003 yılında günde 1 milyon varil iken artmaya devam etmiş ve 2004 yılında % 16
oranında artarak günde 1.2 milyon varil (59.4 milyon ton) olarak gerçekleşmiştir.
Bunun 50.6 milyon tonu ham petroldür. 2015 yılında ise 100 milyon tonu Hazar
111
Denizi’nden olmak üzere toplam 150 milyon tonluk üretim seviyesi
planlanmaktadır.” Toplam üretimin % 83’ü ihraç edilmektedir. Kazakistan’da petrol
üretiminin % 85’ini yabancı firmalar, %15’ini ise devlet petrol şirketi Kaz Munai
Gaz yapmaktadır. Şu anda Kazakistan’ın en büyük petrol üreticisi, toplam üretimin
% 29’unu gerçekleştiren Tengizchevroil (TCO) Konsorsiyumu’dur. Amerikan
ChevronTexaco firmasının liderliğindeki bu Konsorsiyum, Batı Kazakistan’da
bulunan ve 6 ile 9 milyar varil arasında rezerve sahip olan Tengiz petrol yataklarını
işletmektedir. Şirketin 2004 yılında üretimi % 6.3 oranında artarak 13.6 milyon tona
ulaşmıştır.” 178
Karaçaganak ve Kuzey Hazar petrol yatakları da uluslararası konsorsiyumlar
tarafından işletilmektedir.
Kazakistan’ın en önemli petrol alanları:
- Tengiz Petrolleri - Tengizchevroil TCO-JV tarafından işletilmektedir. 25
milyar varil rezervi bulunmaktadır. Dünyanın altıncı büyük yatağıdır. Tengiz yatağı
ilk olarak 1979 yılında keşfedilmiştir. O zamanki Sovyet teknolojisi bu petrolle başa
çıkamamış ve alışılmadık şekilde ABD’li Chevron Şirketinden yardım istenmiştir.
Böylece Chevroil’in bölgedeki varlığı başlamıştır. Bağımsızlıktan sonra da devlete
ait Kazak petrol şirketiyle birleşerek Tengizcehvroil olmuştur.
- Kaşağan’da dünyanın ikinci büyüklükteki petrol yatağı ise 2000 yılında
bulunmuştur. Yaklaşık 40 milyar varil rezerv ile 2020 yılında Kazakistan’ın dünyaya
günde 10 milyon varil petrol satabileceği hesaplanmaktadır (yaklaşık Suudi
Arabistan kadar). Şubat 2001’de Kaşağan ortakları aralarında uzlaşma sağlayarak
siyasi olarak bağımsız İtalyan’ın AGİP şirketini operatör olarak seçmişlerdir.
178 DEİK, “Kazakistan Ülke Bülteni”, Mayıs 2005, s.1.
112
Kaşağan petrolleri AGİP Kazakhstan North Caspian Operation Company tarafından
işletilmektedir
- Karaçaganak Petrolleri – Karachaganak Integrated Organization KIO
tarafından işletilmektedir. 2-3 milyar varil petrol ve gaz rezervine sahiptir.
- Kumkol petrolleri- Petro Kazakhstan tarafından işletilen yatak 1 milyar varil
rezerve sahiptir.
- Zhaznol petrolleri – China National Petroleum Company tarafından
işletilmekte ve 1-2 milyar varil rezervi bulunmaktadır.
Son yıllarda doğalgaz üretimindeki artış ( 1996’dan bu yana iki katı artmıştır)
ülkeye yapılan doğalgaz yatırımlarını artırmıştır. 2004 yılında doğalgaz üretimi, 11.6
milyar m3’lük hacmiyle önceki yıla göre % 53 oranında artış göstermiştir.182
Kazakistan doğalgaz rezervi 65 trilyon ayak küp (1.84 trilyon m3 tür. ). Bu rezervin
%40’dan fazlası kuzeybatı Kazakistan’daki Karaçaganak Sahası’ndadır.
Karaçaganak Sahası’nın geliştirilmesi ve işletilmesi için 1997 yılında oluşturulan
uluslararası konsorsiyumda yer alan şirketler ve paylaşımları şu şekildedir; AGIP
(İtalya) %32,5, British Gaz (BG - İngiltere) %32,5, TEXACO (ABD) %20,
LUKOIL(Rusya) %15 şeklindedir. 183 Kazakistan Enerji Bakanlığınca 2010 yılına
kadar 1.66 trilyon ayak küp, 2015 yılına kadar 1.84 trilyon ayak küp doğalgaz
üretimi planlanmaktadır.
Ülkenin petrol işleme endüstrisi ise devlet tarafından idare edilmekte ve
düşük kapasiteyle çalışmaktadır. Petrol üretimi için ülkeye birçok yabancı sermaye
gelirken, rafineriler ve genel olarak petro-kimya sektörü bu imkana sahip değildir.
Mevcut rafineriler 2004 yılında bir önceki yıla göre % 7 artışla 9,4 milyon ton petrol
işlemişlerse de halen yarı kapasiteyle çalışmaktadırlar. Kazakistan petrol ve doğalgaz
113
ihraç boru hatları için çeşitli uluslararası şirketlerle doğuya ve batıya doğru farklı
alternatif arayışlarına girmiştir. Kazakistan’ın bugünkü mevcut boru hatları ise
dağınık bir şekildedir. Mevcut boru hatlarından iki tanesi batıda (ihraç), diğeri
doğuda (ithalat), bir diğeri de güneydedir. Batı’daki ihraç boru hattı bölgenin
petrolünü Rusya’ya taşımaktadır. Halbuki doğu bölgesi ülkenin sanayisinin ve
yerleşimin daha yoğun olduğu bölge olmasına rağmen batıdaki petrol üretim
bölgesine boru hatları ile bağlanmamıştır. Kazakistan bu bölge için Rusya’dan petrol
ithal etmek zorunda kalmaktadır. Kazak Hükümeti mevcut petrol boru hatlarını
işletmek için Nisan 1997’de KazTrans Oil Pipeline şirketini kurmuştur. Boru
hatlarını modernleştirmek ve tamiri için yaklaşık 300 milyon dolar gerektiği için
Kazak Hükümeti ile Suudi Arabistan’ın Alsuwaiket Grubu arasında boru hatlarının
modernizasyonu için bir anlaşma imzalanmıştır.179
Tengiz’den Rusya’nın Karadeniz’deki limanı Novorossisk’e uzanan Hazar
Boru Hattı Konsorsiyumu (CPC)’nun Kazakistan’da daha önce 2001 yılında faaliyete
geçirdiği hat, Kazakistan’ın ilk ihracat hattıdır.180Bu hattan sonra 2005’de yapımı
tamamlanan ve çalışmaya başlayan Çin’e uzanan 1000 kilometrelik yeni petrol hattı
ile Rusya aracılığı olmadan dünya piyasalarına petrolünü satabileceği ikinci hattına
da kavuşmuştur. Ülkede artan petrol üretimi nedeniyle alternatif arayışları
sürmektedir.
Bu amaç doğrultusunda Kazakistan, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı
projesine de dahil olduğunu 9 Haziran 2006’da açıklamıştır. Bakü-Tiflis-Ceyhan
Boru Hattı Türkiye’den Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Ilham Aliyev, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakaşvili ve
179 Neft Kazakhstana (Kazakistan Petrolü), Ekim 2008, http://www.gasonline.ru/kazneft180 DEİK,a.g.e.,s.7
114
Kazakistan Başbakanı Daniyal Akhmetov’un katıldığı bir törenle 13 Temmuz
2006’da açılmış ve Bakü’den ilk petrol pompalanmaya başlanmıştır. Bu boru hattına
Kazakistan’ın Aktau limanının da bağlanması ile Kazak petrolü dünya piyasalarına
iletilecektir. Kazakistan’ın hatta dahil olması boru hattının etkin kapasiteyle
kullanımı açısından da önemlidir.
Diğer yandan Kazakistan'ın endüstriyel üretimindeki artış, büyük ölçüde,
metal sanayine dayanmaktadır. Bağımsızlık sonrası özellikle alüminyum, krom, bakır
ve altın sektöründe yabancı firmaların faaliyetlerinde önemli ölçüde artış olmuştur.
1999–2000 yıllarında Kazakistan’ın ihracatında metallerin payı %30 dolayında
seyretmektedir. Bu sektörün yeterince gelişmesini ise kurumlar arası borçların
yüksekliği olumsuz şekilde etkilemektedir. Demir dışı metal sektöründe metal
bazında rezervler; bakır 23 milyon ton, altın 285 ton, kurşun 9 milyon ton, gümüş 15
bin ton ve çinko ise 26 milyon tondur. Kazakistan Hükümeti ilgili kuruluşlardaki
hisselerinin büyük bölümünü satma veya yönetimi devretme kararı almıştır. Demir
dışı metal sanayindeki büyük şirketlerin birçoğu özelleştirilmiştir.
Kazakistan toprakları altında keşfedilmiş maddi zenginlik 2 trilyon dolardan
fazladır Kazakistan; berilyum, bizmut, kadmium, krom, bakır, ferroalyos,
magnesium, rheinyum, kalay, uranium ve çinko gibi metaller ile arsenik, barit,
kömür, altın, molibden, doğalgaz, petrol, fosfat kayaları ve tungsten gibi önemli
minerallerin en büyük üreticilerinden biri olagelmiştir.
Kazakistan bulunduğu coğrafyada sahip doğal kaynakların zenginliği ile
gelecek için umut verici bir ülkedir. Yukarıda da belirtildiği şekilde hacim ve çeşit
bakımından mineral ve hammadde yatakları ile dünyanın sayılı ülkelerinden biridir.
Kazakistan’da 1225 çeşit mineral ihtiva eden 493 yatak bulunmaktadır. Uranyum,
115
krom, kurşun ve çinko yataklarının zenginliği ile dünyada ikinci sırada gelmektedir,
mangan kaynaklarıyla dünya üçüncüsü, bakır rezervleri de dünya beşincisidir.181
Petrol ve doğalgaz sektöründen sonra ikinci önemli sanayi olan metal üretimi
şu anda birkaç büyük yabancı sermayeli firmanın tekelindedir. Son yıllarda
sektördeki yatırımların arttığı gözlense de petrolle kıyaslandığında henüz istenen
seviyede değildir. Bağımsızlığını kazanmasından önceki dönemde Sovyetler
Birliği’nde kromun % 90’ını, kurşun, tungsten, bakır ve çinkonun yarısını ve
kömürün % 20’sini üretmiştir. Yabancı yatırımcıların artması sektörün daha çabuk
gelişmesini sağlamaktadır.
Kazakistan’da başlıca ihraç ürünü olan bakırın üretiminin tamamına yakını
Kore’den Samsung firmasının ortak olduğu Kazakhmys firması tarafından
gerçekleştirilmektedir. Karaganda’da üretilen çelik Çin’in artan talebinin etkisiyle
2004 yılında üretim hacmi 5 milyon 388 bin ton olarak gerçekleşmiştir.
Kazakistan’ın güney bölgesinde de kurşun ve çinko sanayi gelişmiştir. Son
dönemlerde gündemde olan nükleer enerji üretiminin en önemli maddesi olan
Uranyum üretiminde Kazakistan, Kanada ve Avustralya’dan sonra dünyanın en
büyük üçüncü üreticisidir.190 Kazakistan’ın Hazar Gölü kenarında işletme halinde
bir Nükleer Güç Reaktörü bulunmaktadır.182
Kazakistan ulusal nükleer kuruluşu Kazatomp- i rom 2000 yılında 1.740 ton
üretimi gerçekleştirmiş, Belçika, ABD ve Japonya'ya uzun vadeli kontratlarla yaptığı
satışlardan dolayı üretim düzeyini sürekli kılmak durumunda kalmıştır.
181 Doing Busines with Kazakhstan (Kazakistan’la İş Yapma), prepared by the Almaty office of McGuireWoods LLP, 5.01.2010,http://www.mcguirewoods.com/newsresources/publications/international/kazakhstan_business.pdf182 DEİK, a.g.e., s.8.
116
“2004 yılında 3,719 ton uranyum üreten Kazakistan’daki toplam rezervlerin
1.5 milyon ton (tüm dünyadaki rezervlerin % 20’si) olduğu hesaplanmakta ve Kazak
hükümeti, 2010 yılına kadar 7 yeni uranyum madeni açarak yıllık üretimi 15,000
seviyesine getirmeyi planlamaktadır.”183
Dünya demir rezervinin % 6’sı da Kazakistan’dadır. Ülkenin mineral ve
hammadde üretimi ise, kendi ihtiyacının çok üstündedir. Bu nedenle metalik bizmut,
süngersi titanyum, kil ve rafine bakır, mangan ve konsantreleri üretiminin % 90'ı,
petrol, metalik kurşun ve çinko üretiminin % 80'i ile doğalgaz, kömür, demir cevheri
ve krom üretiminin de % 50'den fazlası ihraç edilmektedir.
Orta Asya cumhuriyetleri ve Rusya’nın kömür ihtiyacının yarısından fazlası
halen Kazakistan’dan sağlanmaktadır. Kazakistan yılda Rusya’ya 16, Ukrayna’ya ise
6 milyon ton kömür ihraç etmektedir. Bakır rezervleri açısından dünyada dördüncü
sırada, bakır üretimi açısından ise yedinci sıradadır. Kazakistan’ın kuzeyinde
bulunan ve 382 ton altın rezervi tahmin edilen ülkenin en büyük altın yatağıdır.
Yabancı uzmanlar, Vasilovskoe altın rezervlerinin değerini 3 milyar dolar ve ton
başına 2,8 gram altın içeren cevherin miktarlarının da 150–200 milyon ton olduğunu
belirtmektedirler. Altınaimak maden ergitme şirketi Bakırcık altın şirketi Kanada'lı
Indochina Goldfield firmasıyla yüksek arsenik ve karbon içeren kaynaklardan
çıkartılması için ortaklık kurmuşlardır. Halen Üskemen, Balkhas ve Selinli
bölgelerinde üretilen altın üretilmektedir.
Öte yandan Kazakistan sanayisinin %70’nin kullandığı elektrik enerjisi
sektörü çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Bununda nedeni sanayinin birçok alanında
olduğu gibi Sovyetler dönemindeki yanlış yapılanma sonucu ortaya çıkan elektrik
183 DEİK, a.g.e.,s.43.
117
dağıtım sistemindeki sorundur. Kazakistan kendi ihtiyacı için yeterli miktarda
elektrik enerjisi üretmesine rağmen, dağıtım ağının ayrılması nedeniyle; 1997 yılında
1,7 milyar kw saat elektrik enerjisi ihraç ederken, 8,4 milyar kw saat enerjiyi de ithal
etmek zorunda kalmıştır. Yerli ihtiyacın %14’ü Rusya ve Kırgızistan’dan ithal edilen
elektrik enerjisi ile karşılamaktadır. Kazakistan’da 54 adet fosil yakıtlı, 5 adet
hidroelektrik ve 1 adet nükleer enerji ile çalışan enerji santraline sahiptir.
Kazakistan’ın enerji üretiminin %80’i kömürden, %10’u da hidroelektrik
santrallerinden sağlanmaktadır. Kazakistan, Balkaş Gölü kenarına üç üniteli yeni bir
nükleer enerji santralı kurmayı planlamaktadır.
Bu santral ünitelerinin her biri 640 mw enerji üretecek ve santral 2 milyar
dolara mal olacaktır. Sonuncu ünitenin 2012 yılında devreye gireceği planlanan
nükleer santral öncelikle Alma-Ata’nın ihtiyacını karşılayacak ve aynı zamanda Çin
ve diğer Orta Asya ülkelerine enerji ihracatı yapacaktır.184
3.2. Kazakistan’ın Dış Politikası ve Bölgedeki Uluslararası Güçlerle
İlişkileri
3.2.1. Kazakistan Dış Politikasının Genel Özellikleri
Kazakistan’ın jeopolitik konumu Avrupa ve Asya kıtaları arasında bağlantı
noktasında yer alması geniş yüzölçümü ve zengin doğal kaynakları dış politikasında
da belirleyici olmaktadır. Geniş bir alana yayılan çıkarlarının gerektirdiği şekilde
184 Elverdi, Özcan: T.C.Kazakistan Almatı Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği 2004 Yılı Kazakistan Ülke Raporu, Almatı, 2005,s.44
118
hem Avrupa-Atlantik, hem de Asya-Pasifik bölgesiyle ilişkilerini geliştirmek
durumundadır.185
Kazakistan bağımsızlıktan bu yana tüm dünya güçleriyle dengeli ve sürekli
bir ilişki kurmak için çaba göstermekte ve bunu yaparken de Rusya’yla olan
geçmişteki bağlarını tamamen kopartmamaya ve işbirliği içinde olmaya gayret
etmektedir. Nazarbayev’in dış politika stratejisinin ana prensipleri bölge ve
dünyadaki gelişmeleri dikkate alan aktif çok yönlü ve dengeli bir dış politikadır.
Bölgedeki çıkar mücadelesi nedeniyle birbirinden çok farklı güçlerin
mücadele alanı olmasına rağmen Nazarbayev’in istikrarı korumadaki aşırı hassasiyeti
ve dengeli ilişkileri sayesinde Kazakistan’ın ulusal bütünlüğü korunmuş ve herhangi
bir karışıklığın çıkmasına izin verilmemiştir.
Kazakistan bölgede ve dünyada güvenilen ve istikrarlı bir devlet olma
yolunda yol almaktadır. 21.yüzyıl Kazakistan için dönüşüm ve refah yüzyılı olabilir.
Tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandıran projeler, tamamlanan petrol ve doğalgaz
yatırımlarının ülkenin ihracat gelirlerini artırması Kazakistan’ı hızlı bir değişim ve
ekonomik kalkınmaya götürebilir. Ekonomik açıdan bağımsız olan ülke siyasi açıdan
da daha özgür hareket edebilecek, dış politikası da ona göre şekillenecektir.
Kazakistan’ın temel amacı 21.yüzyılın tehditlerini dikkate alarak uzun vadeli aktif ve
dengeli bir politika izlemek, bu amaçla Rusya, Çin, ABD, AB ile işbirliğinin
geliştirilmesi ve çıkarlarına uygun şartlarda Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelik olarak
değerlendirilebilir. Bağımsızlıktan sonra Kazakistan dış politikasının öncelikleri ve
hedefleri dönemsel olarak ayrılabilecek zaman dilimlerine göre değişiklik
göstermektedir. Bu bağlamda dış politika oluşum süreci üç ana dönemde
185 Zharas, Ibrashev;Elmira Ensebayeva, “Evropeyski Soyuz, Kazakhstan: Dinamika Torgovo-Ekonomiçeskogo Sotrudn,çestva”, Tsentralnaya Aziya i Kavkaz, No:1(25), 2003
119
incelenebilir: 1990’ların başından ortalarına kadar geçen ilk oluşum dönemi,
1995’den sonra dış politikanın gelişme gösterdiği ikinci dönem, son olarak da
bölgede önemli stratejik değişikliklere neden olan 11 Eylül olayları sonrasında
yaşanan üçüncü dönem186.
İlk yıllarda Kazakistan’ın dış politikasını etkileyen temel unsurlar arasında
jeo-politik konumu, bölgede etkin olan iki büyük güçle komşu olması, dört tarafının
da karayla sınır olması ve ülkede 100’den fazla etnik grubun birlikte yaşaması
sayılabilir. Öte yandan bu dönemde Kazakistan’ın ekonomik ve askeri gücünün hala
zayıf olması, dış politikasını oluştururken askeri değil siyasi araçlardan yararlanma
zorunluluğu doğurmuştur. Kazakistan’ın ilk yıllardaki amacı dünya toplumuna
entegre olabilmektir. Bu doğrultudaki hedefleri; BDT ülkeleriyle sıkı işbirliği;
uluslararası sistemle bütünleşebilmek; demokrasi ve piyasa ekonomisine dönüşümü
sağlayabilmek için uluslararası örgütlere ve dünya finans kurumlarına üye olmak ve
diğer ülkelerle ikili ilişkileri geliştirmek olmuştu.187
Nitekim bu dönemde Kazakistan birçok ülke ile ikili ilişkilerini geliştirdi,
uluslararası kuruluşlara üye oldu. Bu dönemdeki Kazakistan politikası Avrupa ve
Asya arasında “Avrasya Köprüsü” olma konsepti üzerine inşa edilmişti. Bu dönemin
diğer önemli konusu da Kazakistan’ın sahip olduğu nükleer güçten vazgeçerek
START 1, Nükleer Silahların Artırılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) ve Nükleer
deneylerin Yasaklanması Anlaşmasını(TUPNT Treaty on Universal Prohibition of
Nuclear Tests) imzalayarak, 1995 yılından sonra nükleer silah ve deneme sahalarını
ülkesinden çıkarmasıydı. Bu arada tüm bu anlaşmaların imzalanması ve nükleer
gücün Kazakistan’dan uzaklaştırılması için ABD’nin de çok baskısı olmuştu.
186 Laumulin, a.g.m., s.152-155. 187 Zharas, Ibrashev;Elmira Ensebayeva,a.g.m.
120
İkinci dönemde ise, köprü politikasının yerini çok yönlü politikalar almaya
başlamıştı. Bu politikanın temel prensibi dünyanın her yerindeki önemli güçlerle eşit
mesafeli ve farklı düzeylerde ilişkiler kurmaktı. Bu güçler arasında BDT, Orta Asya,
Doğu, Batı, Avrupa, Asya, endüstriyel güçler, İslam dünyası yer almaktaydı. Bu
dönemde Kazakistan’ın dış politika öncelikleri ise; bölgesel işbirliği ve entegrasyon
süreçlerini BDT, AvroAsEc, SCO, CICA, CST gibi mevcut bölgesel örgütleri
kullanarak geliştirmek; ikili ilişkileri geliştirmek, öncelikli olarak Rusya, Çin, ABD
ve AB ve bu büyük güçler yanında Japonya, Türkiye, İran ve Hindistan’la da ikili
işbirliği çalışmalarını artırmak; Hazar Bölgesi sorunlarının çözümü, ulusal sınırların
belirlenmesi; ülkenin eskiden İpek Yolu’nda olduğu gibi geçiş bölgesi olma
özelliğinin geliştirilmesi; sınır-ötesi ortak su kaynakları sorununun(sınır-aşırı
nehirlerin kullanımı) çözümü; dış politikanın ekonomik yönünün de geliştirilmesi;
Kazak ürünlerinin dünya pazarına girişinin teşvik edilmesi ve yeni teknolojilerin
ülkeye kazandırılması amacıyla belirli sektörlerde ülkeye yabancı yatırım girişinin
teşvik edilmesiydi.188
Üçüncü dönemde ise tüm dünyanın stratejik yapılarını değiştiren 11 Eylül
olayları, Kazakistan’ın da dış politika önceliklerini değiştirmişti. Güvenlik sorunu
ülke gündeminin ilk sırasına yerleşmiş, bölgesel ve ulusal güvenliğin sağlanması,
21.yüzyılın temel tehditlerinden olan uluslarası terörizm ve uyuşturucu trafiğiyle
mücadele yeni öncelikler olarak dış politikada yerini almıştır. Bu dönemde ABD’ye
terörle mücadelede tam destek verilmiştir. Öte yandan Nazarbayev bölgede yaşanan
“renkli devrimlerin etkisiyle” kendi ülkesinde de yaşanabilecek bir sivil devrimi de
en az uluslararası terör kadar tehlikeli bir tehdit olarak görmeye başlamıştı. 188 M.Laumulin; L.Muzaparova; D.Kaliyeva, New Chalenges and New Geopolitics in Central Asia: After September 11 (Orta Asya’da Yeni Sorunlar ve Yeni Jeolpolitikler: 11 Eylül Sonrası), Almaty,KazISS, 2003,s.152-156
121
Bölgesel işbirliği ve bölgede entegrasyon süreçlerinin geliştirilmesi
başlangıçtan bu yana olduğu gibi bu dönemde de Kazak dış politikasında önemini
korumaktaydı. Yine aynı dönemde Kazakistan ülkede ekonomik bağımsızlığı
sağlamak ve istikrarı sürdürmek amacıyla küresel güçlerle ilişkilerinde dengeli ve
tarafsız davranmaya dikkat etti. Nazarbayev’in 18 Şubat 2005 Ulusa Sesleniş
konuşmasında da belirttiği gibi Kazakistan, 21.yüzyılın tehditleri karşısında uzun
vadeli milli çıkarlarını koruyabilmek için Rusya, Çin, ABD ve AB arasında aktif,
dengeli ve çok yönlü bir dış politika izlemeye çalıştı.189 Bölgedeki güçlerden birinin
tek başına etkisini artırma ihtimaline karşı tek taraflı bağımlılığı önlemek için, tüm
güçlerle dengeli ilişkiler kurmaya çalışan Kazakistan’a, bu politikası uluslararası
alanda manevra kabiliyeti sağladı.
Kazakistan’ın son dönemdeki dış politikasındaki önemli bir unsur da
bağımsız bir ekonomik ve siyasi yapıyı oluşturmasının sağlanması için ülkeye
gelecek dış yatırımları ve yüksek teknoloji transferini teşvik etmektir.
Her zaman sorumlu ve güvenilir bir uluslararası ortak olma gayreti içindeki
Kazakistan’ın bağımsızlıktan bu yana oluşturmaya başladığı dış ilişkilerinde bugün
başarıyla sürdürdüğü denge politikasından da anlaşılacağı üzere ciddi bir mesafe
kastedilmiştir. 18 yılda gelinen noktada bugün Kazakistan’ın belli prensipleri olan
gelişmiş bir dış politikaya sahip olduğu söylenebilir. Böyle bir dış politikanın
yapılacağı artık hissedilir sonuçlarını vermiştir. Artık “günlük” diplomasi,
Kazakistan’ın diğer devletlerle karşılıklı ilişkilerinin altyapısının geliştirilmesine
yönetilmiş zahmetli iş başlıyor. Ülkenin bağımsızlığının güçlendirilmesinde 1993
yılında Kazakistan ve Çin arasında imzalanmış bildirge çok büyük önem taşıyor.
189 Politika SŞA v Tsentralnoi Azyi (ABD'nin Orta Asya Politikası), Almatı: TSAPI, F.Ebert Fonu, 2003, s.104.
122
Kazakistan Cumhurbaşkanı N.Nazarbayev ve Çin Halk Cumhuriyetinin Başkanı
Tsyan Tzemin bu temel belgeyi imzalayarak güvenlik ve işbirliği gibi önemli bir
konuda son noktayı koydular. Anlaşma gereği Çin Kazakistan’a karşı nükleer silah
kullanmayacağı, zor kullanmayacağı ve zor kullanmakta tehdit etmeyeceği,
devletimizin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyacağına ilişkin
taahhüdünde bulunmuştur.190
Bu anlamda, kuşkusuz, ABD ile yüksek düzeyde imzalanmış “Demokratik
İşbirliğine İlişkin” bildirge büyük önem taşıyor. Kazakistan’ın Rusya ile ilişkileri de
temel belgelerle resmileştirilmiştir. Dostluk hakkında, işbirliği ve karşılıklı yardım
hakkındaki anlaşmalar çok sayıda sözleşme ve anlaşma için alt yapı oluşturmuştur.
Kazakistan – Rusya ilişkilerinin hukuki altyapısının olgulaştırılması süreci üzerinde
çalışmalar devam etmektedir.
Böylece, diplomatik eylemlerle Kazakistan’ın dış politikasının birinci
aşamasının hedefine ulaşılmıştır. Şimdi ise Kazakistan’ın uzun vadedeki çıkarlarının
ülkenin dünyadaki gelişmelerle daha yakından temas etmesi, özellikle bölgesel ve
küresel düzeydeki gelişmelere, çatışma sonrası realitelerin güçlenmesine ve
uluslararası hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesine yardım edecek uluslararası
kurumların oluşturulmasına aktif şekilde katılımına uygun gelmektedir.
Kazakistan’ın stratejik çıkarlarının temin edilmesi için diplomasi tarafından
tüm ülkelerle geniş politik manevra alanı, demokratik ve yapıcı partnerlik
ilişkilerinin genişlemesi, iyi komşuluk ve karşılıklı çıkara dayalı işbirliğini
desteklemesi gerektiğinden bahsedilmiştir. Kazakistan’ın dış politikasının özellikleri,
ilkesellik; uzun vadeli amaçlara ulaşmak isterken temel çıkarlarda esneklik ve
190 Tokayev, Kasımjomart, Galibiyet: Diplomasi öyküleri, Kurmay Kitap Yayın dağıtım, Ankara,2005, s.513.
123
sağlamlık; aynı zamanda dengelilik, eşit mesafede durmak ve önceden tahmin
edilebilirlik olduğu belirtilmiştir. Bu özellikler Kazakistan’ın siyasi konumuna daha
çok uygun gelmektedir. Kazakistan’ın bir merkezi Asya devleti olarak dış politika
araçlarıyla küresel ve bölgesel düzeyde kendi konumunu ve saygınlığını
güçlendirmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu anlamda Kazakistan’ın dış politikasının
öncellikleri aşağıdakilerdir:191
Kazakistan diplomasi Sovyet sonrası ülkeler arasındaki ilişkilerinin
değiştirmek kursunu devam ettirmelidir. Bu siyaset paralel olarak iki düzeyde
gerçekleştirilmelidir. Birincisi, ikili ilişkilerin geliştirilmesidir. İkincisi, Bağımsız
Devletler Topluluğunun faaliyetinin kabiliyetsiz bir birliğe dönüşmesinin önlenmesi,
onun, üyelerinin olgunlaştırılması amacıyla büyük vazifelerin üstesinden gelebilen
bir topluluğa dönüştürülmesi yönündeki faaliyetlerin artırılması gerektiği
vurgulanmıştır.
Küreselleşme, tedricen karşılıklı bağımlılığın, karşılıklı ilişkinin ve karşılıklı
bağlılığın sistematik şekillendiği, evrensel bütünlüğün oluştuğu bir süreçtir. Objektif
şekilde bu sürecin içine çekilmiş süjeler, beşeriyetin yaşamını sürdürmesi ve gelişimi
için karşılıklı şekilde faaliyet göstermek, günümüz dünya uygarlığının tehdit ve
tehlikelerine karşı cevap aramaya çalışmaktadırlar.” diye eski Kazakistan Devlet
sekreteri, Dışişleri Bakanı K.K.Tokayev’in Dış Politika Danışma Konseyinin birinci
toplantısındaki konuşmasında günümüzün önemli konularından birisi, kaçınılması
imkansız olsa da, her türlü sübjektif faktörlerin maksimum düzeyde
zayıflatılmasından söz etmiştir. Bununla birlikte devlet tarafından son yıllarda
yapılanları ve uluslararası konumuzun bundan sonraki dönemde güçlendirileceğini
191 Kazakistan’ın Dış Politikası: Öncelikler ve Vazifeler, Kazakistanskaya Pravda, 22 Ekim, 1994
124
ortak çabalarla cesaretli bir şekilde değerlendirmenin çok önemli olduğunu da
belirtmiştir.192 Mesela:
1) Kazakistan, kendisin, başından itibaren barış ve güvenliğin güçlendirilmesi için
üzerine konmuş olan sorumluluğun bilincinde olan bir devlet gibi göstermiştir.
Bugün konuşulanlara bakılmaksızın, nükleer silahtan imtina etmek ve Nükleer
Silahların Yayılmamasına ilişkin Anlaşmaya katılmak doğru bir adamdı. Bu karar,
bugüne kadar Kazakistan’ın uluslararası toplulukta saygınlığının artmasına hizmet
etmektedir. Bu durum, kısa süre önce Devlet Başkanının mesajında da
vurgulanmıştır.
2) Kazakistan’ın güvenliği BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan nükleer
süper güçler tarafından hukuki anlamda garanti altına alınmış, nitekim bu ülkelerle
ikili anlaşmalar imzalanmıştır.
3) Karmaşık jeopolitik ortamda bulunan Kazakistan, komşu devletlerle istikrarlı ve
güvenli ilişkiler kurabilmiştir. Böylece, sınırları boyunca kendine özgü bir güvenlik
şeridi oluşturulmuştur.
4) Çok önemli uluslararası ilişkiler süjelerinin, yani Kazakistan’ın gerçek anlamda
çıkarlarına hitap eden kurumların büyük çoğunluğuyla işbirliği kurulmuştur. Burada
ABD, aynı zamanda Avrupa ve Asya’nın süper devletleridir.
5) Büyük araziye, o kadar da çok olmayan ve dispers nüfusuyla Kazakistan,
kendisini entegrasyonu ve çok taraflı işbirliğini katiyetle destekleyen bir devlet gibi
tanıtmıştır. Bu tür politika ekonomik gerekçelere dayanır ve siyasal haklı olduğunu
doğrulanmıştır. Burada öncelik verdiğimiz Avrasya Ekonomik Topluluğu, OTsAS ve
ŞOS’dur.
192 KC Devlet Sekreteri, Dışişleri Bakanı Tokayev’in Dış Politika Danışmanı Konseyinin birinci toplantısındaki konuşması, Almatı, 4 Mayıs 2002.
125
6) Kazakistan CICA ile ilgili inisiyatif bugün uluslararası ilişkilerin gündeminde
tutabilmiştir. Bu inisiyatif olumlu rolünü oynamış ve bundan sonra Kazakistan’ın
diplomatik olanaklarının sunulması açısından ve buna uygun olarak, uluslararası
konumunun güçlenmesi açısından çok büyük önem arz edecektir.
7) Devletimiz esas uluslararası kuruluşlarla sıkı işbirliği kurabilmiştir. Bugün
Kazakistan’ı BM ve kurumları, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve diğer
uluslararası kurumlarla karşılıklı ilişkiler dışında algılanamayacaktır.
8) Dış işleri Bakanlığı, yurtdışındaki büyükelçilikler ve konoloskluklar gibi gereken
diplomatik altyapı oluşturmuştur.
9) Kazakistan, diplomatik ve enformasyon araçlarını kullanarak, kendisini, dünya
ekonomik topluluğuna entegre etmeye ve yatırım projelerine katılmaya çalışan açık
bir devlet gibi göstermiştir. Ülkemizin mali ve yatırım güvenilirliği gereken
düzeydedir.
10)Bağımsızlık kazanıldıktan sonra Kazakistan’ın uluslararası ilişkilerinin sağlam
hukuki temeli atılmıştır.193
Konuyu özetlersek, Kazakistan Cumhuriyeti dış politikasının ana esası,
Kazakistan’ın egemen bir devlet olarak gelişme stratejisinin başarılı bir şekilde
gerçekleştirilmesidir.
3.2.2. Kazakistan’ın Yeni Dış Politika Konsepti
Kazakistan da, uluslararası sistemde yaşanan değişim ve etkileşimin bir hayli
etkisiyle, bu tür tartışma ortamının faydasını anlamış bulunmaktadır. Bu
düşüncelerden hareketle, 11 Aralık 2008 tarihinde Kazakistan Cumhuriyeti Dışişleri
193 Tokayev, a.g.e., s.196.
126
Bakanlığı Genişletilmiş Kurulu gerçekleşmişti. Farklı ülkelerde hizmet eden Kazak
diplomatları Astana’ya çağrılmış ve dünyada olup-biten gelişmeler konusundaki
görüşlerinin aktarılması ve diğer meslektaşlarla paylaşılması talep edilmişti. Söz
konusu Genişletilmiş Kurula Kazakistan’ın baş dış politika stratejisi ve ülkenin
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev de katılmıştı. Katılma amacı ise, Kazakistan
“Dış İşleri Dairesinin” dış politika alanında kılavuzluk edecek yeni noktaların
saptanması ve birlikte tartışması idi.194
Kurul katılımcılarına seslenen Cumhurbaşkanı, Kazakistan’ın mevcut olan
dünyadaki vaziyete karşın dış tehditlere layıkıyla cevap verdiğini söyledi. Ayrıca
farklı veçhelerde geliştirilen diplomatik aktiviteler sayesinde Kazakistan’ın küresel
süreçler içinde aktif ve tam değerli üye olması sağlanmıştı, diyerek Kazakistan’ın
önemli konumunun altını çizmeye çalışmıştı.
Ayrıca bu toplantıda Kazakistan’ın yeni bir dış politika konseptine ihtiyaç
duyduğu konusunda mutabakat sağlanmış ve Dışişleri Bakanlığı’na söz konusu dış
politika konsepti ile alakalı olan çalışmalarının başlatılması kararlaştırıldı.195
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’ın geliştirecek olan yeni dış politika
konsepti konusundaki düşünceleri ise şu şekildedir: “Söz konusu metin dünyada
süregelen vaziyetin derin analizini içermelidir. Ayrıca önemli uluslararası sorunlara
karşı net pozisyonun yanı sıra, küresel ve bölgesel ölçekteki münasebetlerinde
Kazakistan’ın dış politika menfaatleri ile rolü belirlenmelidir. Çünkü Kazakistan
194Kosnazarov,Daniyar, Taktikler, Konseptler ve Dış Politikalarındaki Yaklaşım Benzerlikleri, 31 Aralık 2008 (http://uiportal.net/content573.html)195 Kosnazarov, Daniyar, a.g.m.
127
dünya siyasetinin subjesine dönüşmekte ve bu da demek oluyor ki, Kazakistan’ın
düşünce ve tutumuna diğer dünya ülkeleri önem vermektedirler.196
3.2.3.Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği
Kazakistan kendisini bölgesinde lider konumunda, uluslararası alanda
işbirliğine önem veren güvenilir bir ortak olarak görmektedir. Güvenlik konusunda
Kazakistan’ın izlediği politikalar arasında nükleer silahsızlanma ve askerden arınma
politikası önceliklidir. Bu amaçla dünyada dördüncü büyüklükteki nükleer santrali
olan Semey’den kendi isteğiyle vazgeçerek, bölgedeki güvenlik açısından önemli bir
adım atmıştır. Bu önemli bir adımı incelemekte fayda vardır. Çünkü Sovyetler Birliği
dağıldıktan sonra, dünya ülkelerinin dikkatli hep yeni oluşmuş cumhuriyetler
üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü dünya dengesini ayakta tutan önemli problemleri,
hayata daha yeni atılmış olan bu devletler çözmek zorundaydı; bunu uluslararası
ilişkilere zarar vermeksizin yapmaları gerekirdi.
Bu problemlerden en önemlisi, Sovyetlerin mirasçısı olan bazı ülkelere
yerleştirilen yaklaşık 30000 adet nükleer silahtı. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra
nükleer silahlar ve Kazakistan’a yerleştirilen 1400 nükleer başlıkla donatılmış 104
SS–18 roketleri gündeme gelmiştir. Bundan başka Kazakistan toprağında 240
nükleer roket ile donatılmış 40 adet TU–95 MS stratejik bombardıman uçağı
mevcuttu.
Bu çok hassas bir konuydu. Olayların gelişimini hiçbir devlet kurumu veya
batılı politik merkezden öğrenmek ve analizlerini yapmak mümkün değildir. Aslında
196 “Nursultan Nazarbayev prinyal uçastie v rasşirennom zasedanii kollegii Ministerstva inostrannıh del RK” (Nursultan Nazarbayev’ın Kazakistan Dışişleri Bakanlığı Genişletilmiş Kuruluna Katılımı), Kazakistan Dış İşleri Bakanlığı Sitesi, 11 Aralık 2008
128
bu konuların, düşüncelerin, uluslararası güvenlik açısından önemi büyüktür. Bununla
birlikte 90’lı yıllarda özellikle nükleer silahları azaltma, geliştirmeme gibi konular
dünya gündemine gelmiştir. Kazakistan, Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna Devlet
Başkanları 1991 Aralık’ta Almatı Deklarasyonu’nu imzalayıp, nükleer silahları ortak
kontrol etme, stratejik taarruz silahlarını azaltma konusundaki SSCB’nin yüklenmiş
olduğu uluslararası sorumluluğa karşı olmadıklarını belirttiler. Böylece Kazakistan
Parlamentosu 1992 Temmuz’da START–1 ve Lizbon şartnamesini, 1993 Aralıkta
Nükleer Silahları Dağıtmama Şartı’nı imzalamıştır.197
Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı Nazarbayev, ABD Dışişleri Bakanı J.Baker ile
yaptığı ön görüşmelerin hepsinde, stratejik önem taşıyan roketlerin Kazakistan’da
kalmasının mecburiyet olduğunu, Kazakistan’a güvenliğin sağlanacağına dair garanti
verilmedikçe, roketleri vermeyeceklerini kesin olarak belirtmişti.
Bununla birlikte Kazakistan’da 20 yıl boyunca korunarak gelen 600 kilo
uranyum vardı. Nükleer silahların yayılmasını Önleme Anlaşmasına imza
atılmasından sonra, bu kadar uranyumu saklamak, Kazakistan için çok pahalıya mal
olacaktı. Hem Kazakistan, hem dünya için tehlikeli idi. Kazakistan bu yüzden onu
satmaya karar vermiştir. Antlaşma ABD ile yapıldı. Amerikalılar, uranyumun
güvenli bir yerde korunacağına, askeri amaçla kullanılmayacağına teminat verdiler.
Tehlikeli yükün ABD’ye taşınmasını sağlayan SAPFİR operasyonu gerçekleştirildi.
ABD başkanı B.Clinton: “Dünya, nükleer silahların yayılması ve nükleer terörizm
tehlikesinden bir kez daha kurtuldu. Bu işi Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in
öncü olduğunu kabul ediyorum” diyerek, Kazakistan devlet başkanına büyük
verdiğini belirtmiştir.
197 Ali, a.g.e. s. 209–214.
129
26 Mayıs 1995 tarihinde Kazakistan’daki nükleer silahlar meselesi, kesin
çözüme ulaşmıştır. O gün Kazakistan tehlikeli roketlerin Kazakistan’dan tamamen
taşındığı halkla duyurmuştur.198
A) Uluslararası Tehditler
Kazakistan güvenlik için bölgesel işbirliğine çok önem vermektedir, öncüsü
olduğu “Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler” (CICA) konferansı bölgede
güvenlik anlamında önemli örgütlerdendir ve Türkiye’nin de dahil olduğu 16 üyesi
vardır. CICA’nın temel hedefi ve faaliyet istikameti Asya’da barışın, güvenliğin ve
istikrarın sağlanması konusundaki çok taraflı yaklaşımların işlenip hazırlanması
yoluyla işbirliğinin güçlendirilmesidir.199
Bu amaca ulaşmak için üye devletler CICA’nın, Asya’da güvenlik
konusundaki problemlere ilişkin diyalog, danışma, kararlama ve önlem alınması
forumu olarak gelişmesi için gereken adımları atar. Bu alanda Kazakistan, taraf olan
bütün üye devletleri bu çalışmaları BM Ana Sözleşmesinde öngörülen ilkeler
doğrultusunda barışçıl şekilde çözmeye çağırmaktadır ve ikna etmeğe devem
etmektedir.200
Kazakistan ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelerini tehdit eden uluslararası
tehditler olan köktendinciliğin, istikrarsızlığın, uyuşturucu kaçakçılığı, uluslararası
terörizm, organize suçlarla mücadele ve uyuşturucu ticareti ile mücadelede tüm
devletler ve uluslararası örgütlerle aktif işbirliği içindedir. Soğuk savaşın sona
ermesiyle uluslararası toplumda nükleer silahsızlandırmanın öncelikli konu olarak
ele alınması olanağı ortaya çıkmıştır. Kazakistan bu amaca ulaşmak için tüm 198Nükleer Enerjinin Tarihçesi, 12.12.2009, http://www.nukleer.web.tr/tarihce/1980s.htm199 Tokayev, a.g.e. s.643. 200 Tokayev, a.g.e. s.644.
130
devletleri; nükleer silahlar konusundaki sözleşme üzerinde genel ve bastırıcı
kontrolün işlenip hazırlanması ve nükleer tehlikeyi bertaraf etmek üzere uluslararası
konferans çağıma olanakları dahil her türlü çabayı göstermeye çağırmaktadır. Ayrıca
bölge devletleri arasındaki anlaşmaya dayalı olarak nükleer silahlardan ve kitle imha
silahlarının diğer türlerinden arınmış bölgelerin oluşturulmasını desteklemektedir.201
Uyuşturucuların yasadışı dolaşımı iç ve dış istikrar, ülkelerin ve bütünlükte
kıtanın güvenliğine, ayrıca halkların refahına karşı yönelmiş önemli tehdittir. Bu
sorun bazı bölgelerde oluşmuş sosyal-ekonomik ve siyasi durumla, uluslararası suç,
“para aklanması” ve hafif silahların yasa dışı ticariyle dünyadaki terörcü faaliyetlerle
ve uluslararası terör gruplarıyla sıkı ilişkidir. Kazakistan’a göre Asya’nın birkaç
ülkesine yasadışı uyuşturucu ticaretine karşı mücadelede uluslararası topluluk
tarafından öncelikli dikkat ve yardım yapılması gerekmektedir. Bu konuya ilişkin
Afganistan uyuşturucu faaliyetini söz konusu devlet yani Kazakistan, 2010 yılında
AGİT’te başkanlık yapacağı sırada gündeme getirecektir.
B) Uluslararası Güvenlik Politikası
Bu politika kapsamında Kazakistan terörizm karşıtı ittifakta görev alarak
Irak’a mayın uzmanlarını göndermiş ve terör karşıtı politikanın aktif destekçisi
olduğunu göstermek istemiştir. Kazakistan’ın eski Dış işleri bakanı Kasımjomart
Tokayev, bu konuda: “Devletler, terörizmi ve her türlü biçim ve türünü ve onun
desteklenmesini veya teröre bizzat karşı çıkmayarak susulmasını kayıtsız-şartsız ve
oybirliği ile yargılamak gerekir. Biz, her bir terör eylemini, usulünü ve metodunu suç
201 Almatı Akti, Egemen Kazakistan gazetesi, 28 Ocak 1998
131
olarak kabul etmekteyiz, ayrıca terörle ve muhtemel kaynaklarıyla mücadelede gerek
iki taraflı, gerekse çok taraflı işbirliğinde kararlı olduğumuzu beyan ederiz. Barış ve
güvenliğe karşı olana bu tehdidin kökünün kazılması amacıyla, her hangi bir ülkede
ve her hangi bir şekilde terörün hazırlanmasına, yardım ve yataklık edilmesine,
propagandasına ve maliyeleştirilmesine müsaade etmeme yönündeki çabalarımızı
genişlendirecek ve bir araya getireceğiz, ayrıca terörcülere sığınma ve korunmasına
izin vermeyeceğiz.” demiştir.202
Aynı şekilde Kazakistan Yüksek Mahkemesi dört terörist örgütü kanun-dışı
ilan etmiştir. (Bunlar arasında PKK da mevcuttur). Ayrıca “köktencilik faaliyetlerini
önleme hakkında” da kanun kabul edilmiştir. Kazakistan tüm bu tehditlerle etkin bir
şekilde mücadele edebilmek için devletlerarası işbirliğine ve BDT Kolektif Güvenlik
Antlaşması Teşkilatı ve Şanghay İşbirliği Örgütü içinde ortak tatbikatlar ve aynı
şekilde NATO ile ortak anti-terör operasyonlara katılmanın gerekliliğine
inanmaktadır.
C) Milli Güvenlik Stratejisi
Kazakistan’ın Milli Güvenlik Stratejisi içinde güvenlik tanımı (askeri,
ekonomik, sosyal, çevresel gibi tüm boyutlarıyla) geniş anlamıyla ele alınmaktadır.
2000 yılında kabul edilen 2000–2005 dönemini kapsayan Kazakistan Askeri
Doktrini’nde amaç, ülkenin savunulması için yeterli askeri gücün bulundurulması,
askeri ve ekonomik potansiyelin hareketliliğinin sağlanması ve BDT ülkelerinin
askeri oluşumları arasında işbirliği olarak belirtilmiştir. Doktrinde güvenlik için
202 Kasımjomart, Tokayev, a.g.e. s.646–647.
132
temel tehdit alanları olarak; ülkenin yakın çevresindeki çatışma alanları, uluslararası
terörist grupların ülkeye girmesi, bölgede bir veya birden fazla ülkenin askeri gücünü
artırması ile bölgesel istikrarın zayıflaması, bölgedeki kitle imha silahlarının artması
ve bunların terörist grupların eline geçmesi olarak tanımlanmıştır.
Kazakistan’ın 2006–2010 yılı Milli Güvenlik Stratejisi hedefleri içinde en
önemlisi Kazakistan’ın bütünlüğünün güçlendirilmesi için yüksek uluslararası
standartlara sahip profesyonel bir ordu kurulmasıdır.
Ayrıca özgün tehditler söz konusu olması nedeniyle Kazakistan için yüksek
savunma teknolojileri kullanılması gerektiği öngörülmektedir.203
3.2.4. Bölgesel Entegrasyon Çabaları
Kazakistan, dış ilişkilerinin temel önceliklerinden biri de bölgesel işbirliği
oluşumlarını desteklemek ve gerekirse öncülüğünü yapmaktır. Cumhurbaşkanı
Nazarbayev, her zaman eski Sovyet cumhuriyetleri arasında bütünleşmenin
savunucusu olmuş ve özellikle de Orta Asya’da bölgesel işbirliği ve serbest ticaret
konularındaki girişimlere öncülük etmiştir. Kazakistan, önce BDT Gümrük Birliği
olarak kurulan, Ekim 2000 itibariyle ise Avrasya Ekonomik Topluluğu adını alan
oluşumun bir üyesidir. Diğer üyeleri Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Kırgızistan
ve Tacikistan’dır. Avrasya Ekonomik Topluluğu (AET) içinde kurucuları olan Rusya
ve Kazakistan’ın ağırlıkları daha fazladır. Topluluğun organları bu iki ülkede yer
almakta ve karar alma süreci de yine bu iki ülkenin oy ağırlığına göre işlemektedir.
Topluluğun geleceğini de yine bu iki ülkenin ilişkileri belirleyecektir.204
203 Hatipoğlu, “Türkiye-Kazakistan İlişkileri” a.g.m. 204 Rysbekov, Marat, “Kazakistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğundaki Yeri ve Önemi” ,Asya- Avrupa Dergisi, Sayı: 04 Mart 2006.
133
Nazarbayev, Rusya - Kazakistan arasında imzalanan Ortak Ekonomik Alan
Anlaşması için gittiği Moskova’da 5 Nisan 2006’da Duma’da yaptığı konuşmada
eski Sovyet bölgesinde her türlü entegrasyon sürecinde Rusya ve Kazakistan’ın
lokomotif olacağını belirtmiştir. Hatta 1,5 milyar dolar sermayeli AET üyelerine
kredi verecek ortak bir Rus- Kazak Bankası kurulması önerisinde bulunmuştur. Bu
da sadece AET’de değil bölgedeki tüm işbirliği örgütlerinde Rusya ve Kazakistan
ikilisinin baskın rolde olduğunun göstergesidir.
Yukarıda da değinildiği gibi Kazakistan dış politikasında uluslararası büyük
güçlerle iyi ilişkiler yanında bölgesel işbirliği de çok önemlidir. Nazarbayev, Avrupa
Birliği gibi bir Orta Asya Birliği kuramazlarsa, bölge ülkelerinin bağımsızlıklarının
gelecekte tehlikeye düşebileceğine, bölgedeki istikrarın ancak bölge ülkeleri arasında
her türlü işbirliğinin geliştirilmesiyle sağlanacağına inanmaktadır. Nazarbayev, bölge
ülkelerinin işbirliğine sağlam bir zemin oluşturacak ekonomik çıkar, dil, din ve ortak
dış tehditler gibi birçok ortak noktanın bulunduğunu, ileride askeri, siyasi ve
ekonomik bağımsızlıklarını koruyabilmenin tek yolunun “Orta Asya Devletler
Birliği” adı altında entegrasyona gitmekle sağlanabileceğini söylemiştir.205
Bu birlik ortak bir çatı altında siyasi bir birlik olmaktan çok, ortak stratejik
çıkarların korunacağı ekonomik bir birlik olacaktır. Bu inanca bölgede lider ülke
olma çabası da eklenince, Kazakistan’ın öncülük yaptığı birçok işbirliği örgütü ve
konferans bulunmaktadır. Bunlar arasında Kazakistan’ın en önem verdiği
Nazarbayev’in öncülüğüyle kurulan “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler
Konferansı(CICA)”dır. Temel amacı Asya’da güvenliği sağlamak olan bu örgüt fikri
ilk kez 1992 yılında 47.BM Genel Kurul toplantısında Nazarbayev tarafından dile
205 Nazarbayev, Nursultan, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan Halkına Seslenişi Astana, 1 Mart 2006.
134
getirilmiştir. Bölge ülkelerinin oluşturduğu bir diğer birlik de 1994’de kurulan Orta
Asya Birliği Konseyi, yatırım bankası ve askeri bölümüyle (CENRASBAT, hem
politik hem ekonomik alanda işbirliğini amaçlayan birlik) Kazakistan, Kırgızistan ve
Özbekistan tarafından kurulmuştur. Rusya önce gözlemci olarak katıldığı birliğe
daha sonra asil üye olmuştur. Tacikistan’ın da 1998’de katıldığı Taşkent’teki zirvede
birliğin resmi adı Orta Asya İşbirliği Örgütü (CACO) olarak değişmiştir.
Üye ülkeler arasında bazı konularda görüş ayrılıkları olması özellikle de
Kazakistan ile Özbekistan arasındaki bölgede lider olma mücadelesinden
kaynaklanan anlaşmazlıklar nedeniyle örgüt fazla etkinlik gösterememiştir. Ukrayna,
Gürcistan ve Türkiye bu örgütte gözlemci statüsündedir.206
Diğer yandan yukarıda da ifade edildiği gibi bölgede kurulan çok sayıda
örgütten son zamanlarda en dikkat çekici olanı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’dür.
Başlangıçta Şanghay Beşlisi olarak Rusya, Kazakistan, Çin, Tacikistan ve
Kırgızistan’ın, özellikle aralarındaki sınır sorunlarını çözmek ve radikal İslami
hareketler, bölücülük ve örgütlü suçlara karşı üye ülkeler arasında koordinasyon
sağlamak amacıyla, 1996’da kurdukları bu örgüt zamanla yapısını genişleterek
güvenlik, diplomasi, ekonomi ve kültür alanında işbirliğini hedef alan bir yapıya
dönüşmüştür. 2001 yılında Özbekistan’ın da katıldığı örgüt adını Şanghay İşbirliği
Örgütü olarak değiştirilmiştir. Aynı yıl Moğolistan, Pakistan, Hindistan ve İran’a
gözlemci statüsü tanınmıştır. ŞİÖ son dönemlerde bölgedeki güç dengeleri üzerinde
etkili rolü olan ve farklı anlamlar yüklenen bir örgüt olarak değerlendirilmektedir.207
206 Galym, Zhussipbek, AGSP Gelişim Süreci ve Sovyet Sonrası Coğrafya Güvenliğine Etkisi,Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: AÜ, SBE,2008,s.428.207 Çebotaryov, Andrey, “Kazakistan Cumhuriyetinde Siyasi Durum”, Stratejik Analiz, C.3, Sayı :6, Haziran 2002.
135
ŞİÖ potansiyeli yüksek bir örgüt olmasına rağmen, gelecekteki rolü
konusunda önemli ölçüde belirsizlik hissedilmekte. ŞİÖ ortak düşmana karşı
kurulmuş bir örgüt, askeri ittifak niteliğinde değil, üstelik mevcut şartlar dahilinde
Rusya ve Çin’in katılımıyla Batı karşıtı nitelikte kalıcı jeopolitik ittifakların ya da
eksenlerin kurulma olasılığı oldukça düşük görünmektedir.208
Ancak tüm bu girişimlere rağmen bölgesel bütünleşmenin sağlanması
mümkün olmamıştır. Bunun farklı nedenleri bulunmaktadır. Orta Asya ülkeleri,
sahip oldukları kaynaklar, gelişmişlik düzeyleri, ekonomi ve dış politikaları
bakımından farklılıklar göstermektedirler. Bölgedeki ülkelerin Rusya’ya
bağımlılığının devam etmesi de entegrasyonu engelleyen başka bir husustur.
Kazakistan Rusya ile ilişkilerine diğer cumhuriyetlerden daha çok özen
göstermektedir. Kuzeydeki Rus nüfusun Rusya ile birleşme ihtimalinin Kazakistan
için her zaman bir güvenlik tehdidi olarak algılanması da bunun en önemli
sebeplerinden biridir.
Uzun yıllar Sovyetler Birliği’nin bir parçası olmanın yarattığı psikoloji ile
oluşan tekrar bağımsızlığını kaybetme korkusu da bölge ülkelerinin bütünleşme
fikrine soğuk bakmalarına neden olmaktadır. Bölge ülkeleri arasında suni olarak
yaratılan sınırlar da zaman zaman anlaşmazlıklara neden olabilmektedir. Üstelik
bölgenin lider ülkesi olma konusunda Kazakistan ve Özbekistan arasında da bir
rekabet söz konusudur.209
Zaman zaman sınırlar ve su kullanımı gibi konularda da anlaşmazlıklar
olmaktadır. Ayrıca Özbekistan’ın ABD ile özellikle askeri alandaki işbirliği, 208 Galym, Zhussipbek, AGSP Gelişim Süreci ve Sovyet Sonrası Coğrafya Güvenliğine Etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: AÜ, SBE,2008,s.430.209 Çebotaryov, a.g.e.,s.7.
136
Kazakistan’ı rahatsız etmektedir.210 Entegrasyon için bütün bu olumsuzluklara
rağmen ekonomi alanındaki entegrasyon başarıyla gerçekleştirilebilir. AB de bu tür
bölgesel işbirliği ve entegrasyonları desteklemektedir AB cumhuriyetler arasındaki
entegrasyon çabalarına teknik ve idari destek vererek süreçleri hızlandırma yönünde
hareket etmektedir. Bölgedeki cumhuriyetler arası işbirliği, ülkeler arasındaki etnik
ve politik sorunları azaltacak ve birbirlerinin ülkesinde yaşayan azınlıkları kendi
amaçları için kullanmalarına engel olacaktır.211 Nazarbayev AB’nin “ortak pazar” ve
“ortak para birimi”ndeki başarısının Orta Asya ülkelerinin sahip oldukları ortak
değerler nedeniyle daha kolay gerçekleştireceğine inanmaktadır.
Güven oluşturmanın zaman aldığı yavaş bir süreç olan AB entegrasyon süreci
Orta Asya ülkeleri için iyi bir model olabilir. Ancak unutmamalıdır ki hızlı ve
hazmetmeden alınan kararlar entegrasyon sürecine zarar verebilir. Orta Asya
Birliği’ni gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atılmaktadır. Her ne kadar çok
zorlu bir yol olsa da, tüm engel ve zorlukları aşılıp Orta Asya Birliği
oluşturulabilirse, dünya barışı, bölgenin istikrarı ve ticaretin gelişmesi için çok büyük
katkıları olacağı kesindir.212
210 Erik Forsberg, “Integration based on the EU model:A Central Asian Union?”, Kisi, http://www.kisi.kz/old/English/Extpol/04-29-03Forsberg_en.html ,26 Nisan 2006.211 Esra Hatipoğlu, “Regional Cooperation Between The Central Asian Republics and İntegration Movements”(Orta Asya Cumhuriyetleri ve Bütünleşme Hareketleri arasında Bölgesel İşbirliği), Tica, Evroasian Studies, No: 17, Spring-Summer, 2000.212 Hülya Özdemir, “AB’nın Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Açısından Kazakistan’ın bölgedeki Önemi,”(İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü tezi) İstanbul, 2006.
137
3.3. AB-Kazakistan İlişkileri
AB, özellikle genişlemeden sonra Orta Asya Bölgesi ve Kazakistan’da,
güvenlik ve istikrar konusuna daha çok önem vermeye başlamıştır. Bir bölgede
yaşanan istikrarsızlığın kolaylıkla diğerlerine sıçrayabilecek olması, AB’yi güvenlik
açısından tedbirler almaya yönlendirmiştir. Ayrıca bölgenin istikrarlı olması, bölgeye
yapılan yatırımların daha verimli ve güvende olmasına ve savunma harcamalarına
daha az kaynak ayrılmasına da yarayacaktır.
AB’nin bölgede ve özelde Kazakistan’daki stratejik çıkarları; enerji alanında
işbirliğini artırarak Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlamak; Orta Asya ve Hazar
Bölgesi’nde istikrarın korunması ve Orta Asya ülkelerinin demokratikleşmesi olarak
özetlenebilir.
3.3.1.Bağımsızlık Sonrası İlişkiler
Sosyalist Bloğun çökmesi AB’de de yeni görüş ve politikalar ortaya
çıkarmıştır. Daha önce Doğu Bloğu ülkelerinin güvenlik açısından farklı yer alması
AB için bir tehdit oluşturuyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılması bu tehdit algısının
ortadan kalkmasını sağlamıştır. Bu dönemde AB ile yeni bağımsızlık kazanan Orta
Asya cumhuriyetleri arasında yakınlaşma başlamıştır.
Başlangıçta AB’nin amacı öncelikle bölgede barış ve güvenliğin sağlanması
ve BDT ülkelerinin eski düzene dönmelerinin engellenmesiydi.213 2 Ağustos 1991’de
Kazakistan AB ilişkisinin dinamiklerini belirleyen önemli bir olay meydana geldi.
213 Laumulin, a.g.e. s.11.
138
Avrupa Konseyi Roma’da Sovyet Teknik Yardım Programı’nı kabul etti ve teknik,
hukuki, idari yönlerden AB ve Sovyetler Birliği arasında işbirliğini öngören bir
protokol imzalandı. Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının kaçınılmaz
olduğunun anlaşılmasından sonra ise AB-Kazakistan ilişkilerinde ciddi değişiklikler
oldu. 2 Aralık 1991’de Avrupa Parlamentosu’nun görevlendirdiği Sovyet İlişkileri
Komitesi Başkanı M.Hoff önderliğinde bir grup Almatı’ya geldi ve Kazakistan
Yüksek Konsey Başkan Vekili S.Abdildin tarafından karşılandı. O zamanki en
önemli politik olay ise Kazakistan Devlet Başkanlığı seçimleriydi. AB – Kazakistan
arasındaki başlangıç anlaşması iki tarafın da karşılıklı yararlarının gözetildiği bir
şekil almıştı. 3 Aralık’ta M.Hoff, Nazarbayev’le görüştü ve kendisini Avrupa
Parlamentosu’na davet etti.
Birkaç hafta içinde de tüm dengeleri değiştirecek bir jeopolitik olay yeni
dinamikleri belirledi. 16 Aralık 1991’de resmi olarak Sovyetler Birliği’nin fesh
edilmesi üzerine, AB üye ülke dışişleri bakanlarını acilen Brüksel’de topladı.
Toplantının amacı Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan
yeni ülkeleri tanıma prensiplerini ortaya koymaktı. Sonuç olarak 31 Aralık 1991’de
Topluluk oybirliği ile bu yeni ülkeleri tanıma kararı alındı.214
Bu tarih Kazakistan-AB arasında uluslararası hukuk çerçevesinde eşit olarak
ikili ilişkilerin resmi başlangıç tarihi kabul edilmektedir. 1992’de Kazakistan-AB
ilişkileri çok dinamikti. Topluluğun Kazakistan’la ilişkilerini güçlendirmesinde çok
büyük çıkarları olduğu açıkça görülüyordu. Olabildiğince çabuk 9 Ocak 1992’de AB
Komisyonu Kazakistan-AB İlişkileri ile ilgili bir rapor hazırladı. AB ile işbirliğinin
ilk yılındaki temel özellik, işbirliğinin çok taraflı olmasıydı. Topluluk BDT
214 Laumulin, The Security ,Foreign Policy and Intl. Rel.Kazakhstan, (Kazakistan’ın Güvenliği, Dış politikası ve Uluslararası İlişkiler), Almatı, s.108-109.
139
ülkeleriyle ilgili geliştirdiği stratejileri, bir bütün olarak görüyordu. Bütün yeni
bağımsız devletlerin sorunlarını aynı açıdan değerlendiriyordu. 11 Şubat 1992’de
Avrupa Komisyonu ve 12 yeni bağımsız ülke arasında 1992’ deki teknik işbirliğinin
kurumsal mekanizmasını güvence altına almak için bir Protokol imzalandı. 3 Mart
1992’de Kazakistan BM’ye katıldığı zaman Nazarbayev F.Andrijassen başkanlığında
bir başka AB Komisyon heyetini kabul etti. İki taraf da ilişkilerini daha yüksek
seviyede sürdürmek için daha yakın ilişkiler kurulması konusundaki görüşlerini
bildirdiler. Nazarbayev de karşılıklı sorunları konuşmak için Brüksel’e davet edildi.
7 Nisan 1992’de Avrupa Parlamentosu Kazakistan Parlamento Heyet Başkanı
S.Abdildin’i Strasbourg’a davet etti. 15 Nisan’da Avrupa Parlamentosu Başkanı
E.Kleptch tarafından kabul edildi. Taraflar karşılıklı çıkarları tartıştı. Bundan sonra
Avrupa Komisyonu ve Kazakistan Parlamentosu mali konularla ilgili bir muhtıra
imzalayarak TACIS programının Kazakistan’daki uygulamalarına ilişkin bir dizi
düzenlemeler getirdiler. Eylül 1992’de de Kazakistan’da TACIS Programını
yürütmek üzere bir Koordinasyon Ofisi kuruldu. Topluluk üye ülke devlet ve
hükümet başkanları eski Sovyet cumhuriyetlerinde demokrasi süreçlerinin
geliştirilmesi için yardım edilmesi konusunda bu ülkelerden gelen istekleri kabul
ettiğini açıkladı.
Kazakistan’ın Avrupa politikasındaki bir diğer büyük ve önemli gelişme de
Devlet Başkanı Nazarbayev’in 21-23 Eylül 1992 tarihleri arasındaki Almanya, 23-25
Eylül 1992 tarihleri arasındaki Fransa ziyaretleridir. Bu ziyaretler sırasında
Avrupa’nın bu iki büyük ülkesi ile ekonomik ve politik işbirliğini güçlendirmek için
belgeler imzalanmıştır. Böylece 1992 yılında Kazakistan AB ile ilişkilerini iki ayrı
zeminde ilerletiyordu. AB üye ülkeleriyle ayrı, AB ile ayrı şekilde, bir bütün olarak
140
ilişkilerini geliştiriyordu. Bu yılın esas önemli gelişmesi ise Kazakistan’ın AB ile
işbirliğine zemin sağlayacak politik kurumların oluşturulmasıydı.
1994 yılında ikili ilişkilerin diplomatik temelini oluşturacak önemli gelişme
ise Kazakistan’ın AB nezdindeki ilk temsilciliğinin, Nazarbayev’in kararı ile
Belçika’daki Kazakistan Büyükelçiliği’nde açılmasıydı. 10 Nisan 1995’te ise Avrupa
Komisyonu Temsilciliği Almatı’de açıldı.215 Ayrıca AB Komisyonu 1994 yılında
yaptığı açıklamalarla Rusya ve BDT ülkelerinin yakın gelecekte AB’ye tam
üyeliklerinin mümkün olmadığını ilişkilerin temelini geniş bir alana yayılan ortaklık
ve işbirliğinin oluşturduğunu bunda da önceliğin serbest ticaret bölgesi yaratılmasına
verilmesi gerektiğini bildirmişti.
24 Mayıs 1994’ de AB - Kazakistan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması
imzalandı. Bu anlaşma Rusya ve Ukrayna’dakinden farklı olarak hazırlanmıştı.
Avrupa Parlamentosu yanında üye ülke parlamentolarının da ayrıca onaylaması
gerekiyordu ve bu prosedür yaklaşık iki yıl sürdü. Bu gecikmeye demokrasi
konusundaki yetersizlikleri nedeniyle, AB üye ülkelerinin, Kazakistan’a demokrasi
konusunda yaptırımda bulunma talepleri de etkili olmuştur.
3.3.2. Sektörel Anlaşmalar
AB- Kazakistan arasında ilk kuşak anlaşmaları olarak nitelendirilen Ortaklık
ve İşbirliği Anlaşması imzalandıktan sonra, ikinci kuşak olarak tabir edilen ve
genelde ticari açıdan tarafların birbirlerine aynı rejimi uygulanmasını öngören
anlaşmalar da imzalanmıştı. Komisyon 14 Şubat 1994’de Kazakistan’la ticaret
anlaşmasının yapılmasını kabul etmiştir. Bu anlaşma gümrükler ve kota
215 Karluk, Rıdvan, Avrupa Birliği ve Türkiye, İstanbul, Beta, 1998,s.167.
141
kısıtlamalarının kaldırılmasını amaçlayan ve ticaretle ilgili anti-dumping gibi
tedbirleri içeren ara bir anlaşmaydı. Anlaşmanın temel amacı Kazakistan’la AB
arasındaki ticareti artırmaktı. Nitekim bu anlaşma sayesinde Kazakistan’ın AB’den
yaptığı ithalat %34 arttı ve Kazakistan’a 161 kategorideki tekstil ürününü AB’ye
kota kısıtlaması olmadan ihraç etme olanağı tanındı. Ancak 1994 yılında AB bazı
Kazak ürünlerine anti-damping uygulamaya başladı, halbuki AB’nin toplam ithalatı
içinde Kazakistan’ın payı sadece %4.3’dü.
Orta Asya Cumhuriyetlerinin enerji üretimi ve ihracatının artmasının yanında
AB’nin de enerji tüketimi bu zaman zarfında artmıştır. AB’nin enerji tüketiminin
yaklaşık % 80’i petrol, doğalgaz ve kömürle karşılanmaktadır. Bunun da çok büyük
bir kısmı dışarıdan ithal edilmektedir. Bu durum AB’yi dışarıya karşı oldukça
bağımlı hale getirmektedir. Şu anda enerjide dışa bağımlılığı % 50 olsa da, 2030’lu
yıllarda bu oranın % 70’e çıkması beklenmektedir.216 Bu ise AB’yi uluslararası
petrol krizleri ve fiyat artışlarına karşı daha etkilenir hale getirecektir. Bu nedenle
AB, gelecekte karşılaşabileceği enerji sorununu çözmek için birçok ülke ile işbirliği
yapmakta, sınırlı sayıda ülkeye bağımlı kalmamaya dikkat etmektedir. Birliğin dış
enerji kaynaklarına bağımlılığının artarak devam edecek olması ve bu kaynakların
kesintisiz bir şekilde Avrupa enerji pazarına ulaşması AB'nin Rusya, Basra Körfezi
ve Kuzey Afrika gibi ana üretici ülkeler/bölgelerle ve transit ülkeler konumundaki
Hazar bölgesi ülkeleri ile güçlü işbirlikleri geliştirmesini gerekli kılmaktadır. Avrupa
Birliği bu sayede bu bölgelerdeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkları çözmeye
çalışarak enerji arz güvenliğini garanti etmeye çalışmaktadır.217
216 AB Web sayfası, http://europa.eu/pol/ener/overview_fr.htm217 Şensoy, Süleyman, Avrupa Birliği ve Enerji Güvenliği: Siyaset, Ekonomi ve Çevre, TASAM yayınları, 2005,s.3-4.
142
AB, Kazakistan’ın en büyük dış ticaret ortağıdır. 2006 yılında AB üyeleri ile
Kazakistan arasında ticaret hacmi 17,6 milyar avro, 2007 yılının ilk yarısında ise 8,8
milyar avro olmuştur. AB’nin Kazakistan’a ihracatı 2,87 milyar, ithalatı 5,92 milyar
avro seviyesine çıkmıştır.218
Avrupa Birliği’nin Orta Asya Cumhuriyetleriyle ticari ilişkileri gelişme
yolunda ise de yukarıda gördüğümüz gibi henüz çok yüksek seviyelerde olduğu
söylenemez. Ayrıca, AB’nin Orta Asya Cumhuriyetlerinden her biriyle ticareti de
aynı oranda değildir. Bu nedenle, Avrupa Birliği’nin bölgedeki en önemli ticari
ortağı Kazakistan’ın olduğunu belirtmek gerekir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği
üzere, 2006 yılında AB’nin Kazakistan’dan ithalatı yaklaşık 13 milyar avro civarında
olmuştur. AB’nin söz konusu ülkeye ihracatı ise aynı yıl içinde yaklaşık 4 milyar 700
milyon avro olarak gerçekleşmiştir.219
AB’nin Kazakistan’la yaptığı ticaretin yapısı incelendiğinde, ithalatın çok
büyük kısmını enerji ürünlerinin oluşturduğu görülürken, ihracatta makine ve nakliye
araç ve gereçleri baskın durumdadır.
AB ile Kazakistan arasında, Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (PCA) dışında,
2005’te imzalanan Çelik Ürünleri Anlaşması, 2003’te imzalanan Nükleer Güvenlik
Anlaşması ve Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı gibi anlaşmalar da mevcuttur.
Kazakistan çelik üreticileri, çelik anlaşmasıyla, çelik ihracatı fırsatları
yakalamışlardır. Bunlara ek olarak, AB, Kazakistan’daki en geniş yabancı
yatırımlara sahiptir. 2005 yılında, Kazakistan’daki yabancı yatırımların % 40’ından
fazlası AB kaynaklıdır. Bu oran son 10 yılda giderek artmaktadır. AB yatırımları
218 Sultanov,B., “Politika i İnteresi Evrosoyuza”, Politika i İnteresy Mirovyh Derjav v Kazakhstane, Almaty: Friedrich Ebert fund,2007,s.116. 219 The Delegation of the European Commission to the Republic of Kazakhstan, EU relations with Kazakhstan, http://www.delkaz.cec.eu.int/pr/eng/proj/first.php?a=148 , 9 Mart 2006.
143
2002 yılında ABD yatırımlarını geçmiştir. AB yabancı yatırımlarının % 80’inden
fazlası petrol ve gaz sektörüne yapılmaktadır. Bu yatırımların içinde ise en büyük
payı İngiltere, İtalya ve Hollanda almaktadır.220
Diğer yandan AB’nin Kazakistan’da demokrasi konusunda endişeleri
olmasına rağmen karşılıklı çeşitli görüşmelerden sonra anlaşmaya çelik ve radyoaktif
maddelerin ticaretiyle ilgili madde eklendikten sonra son haline gelen Kazakistan ve
AB arasında Nükleer Güvenlik Konusunda İşbirliği Anlaşması’nı, AB Komisyonu
Kasım 1996’ da imzaladı. 9 Ekim 2000’de ise Avrupa Birliği Kazakistan’a “özel
piyasa ekonomisi muamelesi” yapılmasını ön gören ek karar alması Kazakistan
ihracatçıları için olumlu ve motive edici olmuştu. 21 Şubat 2001 tarihinde
ferrosilikona uygulanan anti-damping uygulaması kaldırılmıştır. Bununla birlikte
Kazak çeliğine yönelik kısıtlayıcı önlemler devam etmektedir. Çelik ve çelik
ürünlerinde kota artırım çalışmaları devam etmektedir. Öte yandan tekstil malları
ticaretine ilişkin anlaşma 2003 sonuna kadar yürürlükte kalmış ve tekstil konusunda
görüşmeler devam etmektedir.221 Son olarak Kazakistan ve AVROATOM (European
Atomic Energy Community) arasında Haziran 2003 tarihinde nükleer güvenlik
konusunda da bir anlaşma imzalanmıştır.222
3.3.3.AB Mali Yardımları
Mayıs 1993’de AB Komisyonu’nun teknik yardımla ilgili yayınlanan belgesi
Kazakistan için çok önemliydi çünkü be belge ile ülkedeki özelleştirme çalışmaları
için 3 milyon ECU ödenek ayrıldığı belirtilmişti. Kazakistan, BDT ülke halklarına
220 İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi (www.igeme.gov.tr), Kazakistan ülke raporu221 Elverdi, a.g.e. 222 The Delegation of the European Commission to the Republic of Kazakhstan “EU relations with Kazakhstan: Other agreements between the EU and Kazakhstan” http://www.delkaz.cec.eu.int/pr/eng/proj/first.php?a=148 , 9 Mart 2006.
144
temel gıda ve ilaç sağlamak için AB tarafından tahsis edilen 1.250 milyon ECU’ lük
özel krediden 55 milyon ECU almıştır. 1995 yılında TACIS’ in 470 Milyon ECU lük
bütçesinden de 17 milyon ECU almıştır.
Kazakistan Orta Asya ülkeleri arasında AB’den en çok yardım alan
cumhuriyettir. 2002 yılı itibariyle TACIS fonlarından toplam 134 milyon ECU
almıştır. 2001–2003 yılı yardımlar kurumsal, hukuki ve idari reformların yapılması,
özel sektörün desteklenmesi, çevrenin korunması ve doğal kaynakların yönetimi
alanlarında yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede 2001’deki iki yıllık ulusal eylem programı
dahilinde Kazakistan’a 14 milyon ECU tahsis edilmiştir, bunun 1 milyon ECU’su
TEMPUS programı kapsamında yüksek öğrenim için verilmiştir.223
3.3.4. AB Projelerinde Kazakistan’ın Yeri
Yukarıda detaylı bir şekilde ele alınan TACIS programı yanında AB’nin bu
bölgeye yönelik ayrıca "Avrupa - Kafkasya - Asya Taşıma Koridoru" (Transport
Corridor Avroope - Caucasus - Asia / TRACECA); “Avrupa'ya Devletlerarası Petrol
ve Gaz Taşıma” (Intersate Oil and Gas Transport to Avroope / INOGATE) projeleri
de bulunmaktadır. Kazakistan, bugüne kadar 150 milyon avro değerinde TACIS
yardımı almıştır. 2001–2003 tarihlerini kapsayan Ulusal Belirleyici Program;
kurumsal, yasal ve idari reformlar; özel sektörün ve ekonomik gelişimin
desteklenmesi, doğal kaynakların korunması ve yönetilmesi konularına
odaklanmıştır. Bu çerçevede, 2001 Ulusal Aksiyon Programı, başta Ortaklık İşbirliği
Anlaşması olmak üzere uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesi, Ulusal Sivil
Servis Eğitim Merkezi’ne ve bölgesel KOBİ’lerin gelişimine destek olmak gibi
223 EU, Strategy Paper 2002-2006 and Indicative Programme 2002 -2004 for CentralAsia, 30 October 2002.
145
projelerle yukarıda sayılan hedeflerin yerine getirilmelerine yardımcı olmaya
çalışmıştır.
Bugüne kadar TACIS, Kazakistan’da kamu yönetimi reformu, yerel
yönetimin gelişiminin desteklenmesi, KOBİ’lerin gelişimi ve devlet dışı
organizasyonların gelişimi konularında olumlu sonuçlar almıştır. Yine son
zamanlarda oldukça gündemde olan NABUCCO projesi de oldukça önemlidir.
Çalışmamızda görüldüğü gibi, AB’nin Kazakistan Cumhuriyeti ile ticari
ilişkileri 1990’lı yılların başından bu yana hızla gelişmektedir. Özellikle petrol ve
doğalgaz potansiyeli yüksek olan ülkeyle ticaret her yıl artmaktadır. Daha önce de
belirttiğimiz üzere, Orta Asya Cumhuriyetlerinin AB ülkelerine ihracatında enerji
ürünleri genel olarak çok büyük yer tutmaktadır.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliği’nin enerji politikası genel olarak sınırlı sayıda
ülkeye bağımlı kalmama doğrultusundadır. Bu nedenle, petrol ve doğalgaz
potansiyeli yüksek olan Kazakistan ile sağlam ticari ilişkiler kurulmaktadır. AB’nin
bu ülkelere tahsis ettiği fonları da bu kapsamda düşünmek mümkündür. Zira bu
yardımların bir işlevi de taraflar arasında yakın ilişkiler kurmak ve söz konusu
ülkelerde yatırım ortamını geliştirmek olarak düşünülebilir.
Bununla birlikte, her ne kadar son yıllarda yüksek artış oranları kaydedilse
de, Avrupa Birliği’nin Kazakistan’la ticaretinin çok yüksek bir hacme sahip olmadığı
da gözden kaçırılmaması gereken bir husustur.224 Kazakistan’ın ticaret yaptığı
ülkeler genelde BDT ülkeleri ya da Çin olup, AB ülkeleri daha geri sıralarda yer
almaktadır. Fakat taraflar arasındaki ticaretin, yabancı yatırımlar ve altyapı
çalışmaları sayesinde, önümüzdeki yıllarda daha fazla artacağı söylenebilir.
224 Galym, Zhussipbek, AGSP Gelişim Süreci ve Sovyet Sonrası Coğrafya Güvenliğine Etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: AÜ, SBE,2008.
146
3.4. AB Kazakistan İlişkilerinde Stratejik Öncelikler
Kazakistan bağımsızlığının ilk yıllarında dış ve ekonomik politikalarını
geliştirirken genelde Avrupa ve özelde de Avrupa Birliği’nin ciddi olarak dikkate
alınması gereken ekonomik ve politik bir güç olduğunu kabul etmiştir.
Avrupa Birliği’nin Kazakistan için önemli olan stratejik güçler arasında
sayıldığı ilk belge “Bağımsız Bir Devlet olarak Kazakistan’ın Stratejilerinin
Oluşturulması ve Geliştirilmesi” adıyla 1992’de Almatı’da Parlamento binasında
yayınlanmıştır.225 Devlet Başkanı Nazarbayev “Dünya toplumuna entegre olabilmek
için piyasa ekonomisinin üç ana merkezi olan, Amerika, Japonya ve AB ile işbirliği
olasılıklarını dikkate almalıyız, biliyoruz ki bu ülkeler dünyadaki ekonomik ilişkileri
güçlendirmek için itici güçleri oluştururlar.
Bunlarla karşılıklı etkileşim bize uluslararası finansal kurumlarında yolunu
açacaktır” diyerek bu konuya dikkati çekmiştir. Böylece 1992’de Kazakistan’ın AB
ile işbirliğinin daha çok ekonomik bağlamda olacağı anlaşılmıştır.226
Kazakistan dış politikasında tek bir güce bağlı kalmaktansa çok yönlü
işbirliği ve ortaklık politikasını benimsemiştir. AB de Kazakistan dış politikasının
uzun vadeli değişmez öncelikleri arasında yer almaktadır. Kazakistan’ın AB ile
ilgilenmesinin en önemli nedeni ise AB’nin dünyanın en büyük ekonomik merkezi
ve en gelişmiş ticari ve ekonomik birliği olmasıdır.227
Kazakistan’ın dış politikadaki en büyük hedefi 2010’da yapılacak olan AGİT
dönem başkanlığını almaktı, bu hedef çok gerçekçi olmasa bile bu amacı
gerçekleştirmek için yapılacaklar ülkede olumlu gelişmelere yol açması bakımından
önemliydi. Siyasi özgürlükler ve ekonomik başarıların artması ve uzun vadeli olması 225 Nazarbayev N.A., Kazakistan Yolu, Almatı, 2226 Laumulin, a.g.e., s.121. 227 Zharas Ibrashev, a.g.m.
147
Kazakistan için daha önemlidir. AB’ye aday ülkelerin içerideki reformları daha
çabuk gerçekleştirmesi gibi Kazakistan da DTÖ’ye üye adayı olarak aynı yolu
izleyebilir. Kazakistan’ın batı standartlarına göre ve AB’nin de izlemesini tercih
ettiği yol “dikkatli ve hassas bir dış politikayı sürdürürken, içeride de doğru
ekonomik tercihlerle başarısını devam ettirmesi ve politik reformları
gerçekleştirmesi”dir.228
AB bağımsızlık sonrası Orta Asya politika ve stratejilerini geliştirirken diğer
aktörlerden geri kalmıştır. Kazakistan enerji kaynakları açısından ayrıca önem
verilmesi gereken bir ülkeyken AB, başlangıçta Orta Asya için genel bir politika
uygulamayı tercih etmiştir. Bağımsızlık sonrası etkili stratejiler geliştirebilmek için
bölgeyi iyi tanımak gerekiyordu. Daha Sovyetler Birliği dağılmadan büyük petrol
şirketleri Hazar Bölgesi’yle ilgileniyorlardı ve Sovyetlere bu konuda sürekli baskı
yapıyorlardı. Bu nedenle bağımsızlık sonrası bölgeyi ve sistemi önceden tanımaları
nedeniyle fırsatları en iyi değerlendiren büyük petrol şirketleri olmuştu.229
500 milyon insanı ve 27 ülkeyi bünyesinde barındıran, dünyanın çeyreğinden
fazlasını kapsayan bir alan içinde, AB dünya ticaret ve ekonomisinin merkezi
olmuştur. Entegrasyon fikri AB’nin yaşadığı tecrübeden sonra dünyada daha çok
konuşulur olmuştur. Özünde savaşa karşı bir alternatif olarak kurulan AB, başarılı
Ortak Pazar ve Ortak Para uygulamalarıyla gerçekleştirdiği ekonomik entegrasyon
ile 21.yüzyılın en önemli ekonomik olayı olmuştur. Orta Asya da bu entegrasyon
fikrinden etkilenmektedir.244 AB fikir ve model olarak Kazakistan’a her zaman
cazip gelmiştir. 1995 yılında AB eski Doğu Bloğu ülkelerine karşı politikasında yeni
stratejiler geliştirmeye başlamıştır. O dönemki Avrupa Komisyonu Başkanı J.Santer 228 Apostolou, Andrew, “Kazakhstan’s Foreign Policy Strategy and the OSCE ” (Kazakhstan’ın Dış Politikası ve AGİT), Almaty, December 8-9,2004.,s.60.229 Özdemir, a.g.e.
148
bir konuşmasında AB’nin BDT ülkelerinde demokrasi ve ekonomik reformların
geliştirilmesi için desteklenmelerinin gerektiğini söylemiş ve AB’nin bölgede
görülen örgütlü suçlardan, çatışmalardan ve nükleer güvenlik ihlallerinden duyduğu
endişeleri belirtmiştir. Bu konuşmadan sonra Avrupa Parlamentosu üyeleri arasında
Orta Asya Bölgesi’nin güvenlik açısından AB’ye karşı tehdit olabileceği izlenimi
oluşmuştur. Bu tarihten sonra AB’nin bölgeye bakış açısı değişmiştir.
Avrupa Parlamentosu da bu duruma karşı ortak bir korunma politikası
geliştirmek için bir çalışma grubu oluşturmuştu. Bu sırada Ocak 1995’de Fransa
AB’nin içinde bulunduğu yeni güvenlik şartlarını inceledikten sonra hem korunma
aracı olması hem de uluslararası çatışmaları önlemek için birliğin Batı Avrupa
Birliği’ne dönüştürülmesini önermişti. AB - Kazakistan ilişkilerinin AB’nin Orta
Asya Politikaları kapsamında olması sebebiyle, AB’nin Orta Asya ile ilgili görüşleri
aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1) Orta Asya ülkeleri Sovyetler Birliği’ne bağlı Cumhuriyetler olmaktan
çıkıp yeni Bağımsız cumhuriyetler olma yolunda zorlu bir geçiş süreci
yaşamaktadırlar.
2) AB’nin Orta Asya’daki hayati çıkarları jeo-politik ve ekonomiktir.
Bölgedeki enerji sektörünün gelişmesi AB için önem taşımaktadır.
3) AB bölgedeki amaçlarına ulaşabilmek için bölgedeki demokratik
kurumların gelişmesi, çatışma potansiyelinin azalması ve ekonomik reformların
gerçekleştirilmesi gereklidir.
4) AB’nin, doğal kaynakların çıkarılması ve güç kullanımı konusunda karar
alma mekanizmalarına etki edebilmesi, kendi güvenliği açısından önemlidir.
149
Yukarıdaki maddelerle ilgili AB Komisyonu özel bir bildiri hazırlamış ve
bölgeye ilişkin yukarıda belirtilen dört ana konuyla ilgili değerlendirmelerde
bulunmuştur. AB’nin Kazakistan’la ilişkilerinde dikkate aldığı stratejik çıkarlarının
ise dört ana kategoride değerlendirdiği görülmektedir. Bunlar;
- Yeni güvenlik sorunları ve yeni tehditlere karşı tedbir alınması,
- Ekonomik çıkarların korunması,
- Demokrasi, insan hakları ve serbest piyasa ekonomisi gibi Avrupa (Batı)
değerlerinin yaygınlaştırılması,
- Orta Asya’da stratejik önemi olan diğer güçlerle ilişkilerini etkilemesidir.230
AB’nin Kazakistan’daki stratejik öncelikleri jeopolitik ve ekonomik çıkarlar
üzerinde yoğunlaşırken, Kazakistan AB’yi uluslararası ticari ve politik sisteme
entegre olabilmek için önemli bir araç olarak görmektedir.
3.5. AB ve Kazakistan İşbirliğinin Sorunları ve Perspektifleri
Şimdiki aşamada Kazakistan dış politikasının önemli alanlardan biri AB ile
işbirliğinin daha da gelişmesidir. Bu doğrultunun uygulanması, özellikle, AB
genişlemesinin yapısına bağlı ve Kazakistan ile siyasi diyaloga hazır olmasına da
bağlıdır. Şu anda, AB dünyanın en gelişmiş ve başarılı entegrasyon birliğini temsil
etmektedir. Bu bağlamda Üye Devletlerle karşılıklı bütünleşmenin tecrübesi
Kazakistan için değerlidir.231
Kazakistan’ın AB ile ilişkileri artık istikrarlı ve uzun vadeli bir yoldu buldu.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Kazakistan, Orta Asya ve BDT ülkelerinin içinde
AB'nin en büyük ticaret ortağıdır. Özellikle, petrol ve gaz sanayi alanlarında
230 Özdemir, a.g.e. s.145. 231 Nazarbayev, Nursultan, Kazakistan halkına Seslenişi, Astana: Ak Orda,2009.
150
karşılıklı gelişme örnek olabilir. Eğer ilişkiler böyle devam ederse gelecekte
Kazakistan Avrupa pazarı için Hazar petrol ve doğal gaz kaynaklarının en büyük
tedarikçisi olacak. Ayrıca, ticaret ve ulaştırma alanında, onunla birlikte sanayi ve
tarım alanlarında genişleyen ekonomik ilişkiler söz konusu olabilir.
Ancak Kazakistan’ın Avrupa Birliği ile ticari ve ekonomik ilişkilerin
genişletilmesi konumunda olumlu eğilimler ile birlikte çözülmemiş sorunları
sıralamakta yarar vardır:
1. AB ve Kazakistan arasında ekonomik ilişkilere ilişkin herhangi bir Ortak
Stratejinin olmaması. Aslında Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerinin AB’nin
geleneksel jeopolitik çıkarları alanında dahil olmamıştır ve başka birçok iç-Avrupa
sorunlarının meydana gelmesi nedeniyle AB devletlerinin henüz Kazakistan gibi
Orta Asya bölgesi ile kalkınma işbirliği için genel bir strateji geliştirilmiş değil.
Fakat AB ülkelerinin aktif yatırım politikası esas olarak Kazakistan ekonomisinin
çıkarma sektöründe bulunmaktadır. Onunla birlikte bu alanda ön plana çıkan sektör
de petrol ve gaz endüstrisidir. Bu bağlamda bu aşamanı gelişmesi amacıyla
hükümetler arası düzeyde Kazakistan ve AB işbirliğinin genel kalkınma stratejisi
oluşturulması önemlidir.
2. Avrupa Birliği ile işbirliği yaparken aynı zamanda iç piyasanın
korunması.232 Günümüzde AB ülkelerinde artan eğilim, iç piyasayı korumak için
önlemlere ihtiyaç olduğudur. Avrupa Birliği için Kazakistan’dan gelen çelik, tekstil,
tahıl, et ve tarım ürünlerinin ithalatında kota uygulanmaktadır. Kotaların girişiminin
temel nedeni, ana ürünlerin Avrupa standartlarına uyumsuz olmasıdır.
232 Baykal, Sanem, “AB’nin Geleceği”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Bahar 2004. s.40-98.
151
3. Bağımsız Devletler Topluluğu tarife ve gümrük politikası ile tutarsızlık.
Avrupa Birliği ve Kazakistan arasındaki ticari-ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi için belirli bir engel, BDT ülkelerinin tarife ve gümrük politikasının
tutarsız olmasıdır. Yukarıda bahsettiğimiz sorunlara değerlendirme yapmakta ve
çözüm yolların sunmakta fayda vardır.
Günümüzde Kazakistan-AB ilişkilerinin geliştirilmesi Post – Sovyet ülkelerin
dışında da iyi derecede netice vermektedir. Aktif olarak terörle mücadele ve güvenlik
alanındaki işbirliği, kitle imha silahlarının yayılması, göç yönetimi ve diğer alanlarda
gelişerek anlaşma kapsamında olmayıp da ilişkiler iyi sonuçlanmaktadır. Ülkenin
hedeflerinden biri olan DTÖ’ye üye olma durumu Kazakistan'ın AB ile yapılması
gereken yeni bir anlaşmanın gündeme gelmesidir. Üyeliğe hazırlanma sırasında
Kazakistan, Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşmaları içerisinde bulunmakta olan
Balkanlar ve bazı Latin Amerika ülkelerinin deneyimini almalıdır. Bu nedenle
Avrupa Komisyonu ile DTÖ için Kazakistan'ın önümüzdeki katılımına ilişkin
hedeflenen çabaları devam etmelidir.
Bununla birlikte ulaşım ve hesap sorunları içine alarak AB pazarına girmek
için yani ihracat için üretim maliyetini yüksek rekabet çerçevesinde ticaret ve tüketici
değeri ile listenin hazırlanması gerekir. Bunun artından Ortak eylemler için somut bir
plan yapılması arzu edilir.
TACIS projesinin yardımını almanın parçası olarak AB üye ülkelerinde
bölgesel kalkınma programları, Telekom kavramını geliştirmek, uzmanların
çağrılması, ulaşım sanayi vb soruları da gündeme koymakta yarar vardır. AB ve
Kazakistan ilişkilerinin gelişmesini kabul ederek AB ile stratejik işbirliğini
güçlendirmek lazım ve ticaret cirosunun önemli derecede büyümesini sağlamak
152
gerekir. Onunla birlikte Avrupa Birliği, Dış işleri bakanlığı veya diğer makamlara
nitelikli Kazak uzmanların yetiştirilmesi için zemin hazırlamakta da fayda vardır. AB
ile Kazakistan işbirliğinin daha da geliştirilmesi için öneriler: Daha da genişletmek
için AB ve Kazakistan ilişkilerini derinleştirmek ve aşağıdaki pratik önlemler tavsiye
edilir:
İlk olarak, Kazakistan ve AB arasında işbirliğinin geliştirilmesi için bir
strateji oluşturmak. Bu stratejide öncelikli alanlar belirlemek gerekir yani eğitim ve
kültür alanları, siyasi, ekonomik, ekoloji ve sosyal alanların yer alması lazım. Strateji
geliştirirken aşağıdaki noktaları dikkate almalıyız: 233
1) Strateji, uzun vadede Kazakistan ve AB arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesini tanımlayan temel bir belge olmalı;
2) Strateji, Kazakistan ve AB’nin genel çıkarlarından oluşması gerekir ve
çeşitli alanlarda iki taraf arasındaki ilişkilerin daha da gelişme potansiyelini
kullanmaya devam etmek gerekir;
3) Güvenlik açısından, bu Strateji kendi altında terörizm ve aşırılık,
uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı göç gibi güvenlik sorunları tutmalı ve bu boyunca
iki taraf arasında askeri-teknik işbirliği programı geliştirilip imzalanması gereklidir.
4) Strateji çerçevesinde ekonomik alan da geliştirmeli ve aşağıdakiler kabul
edilmelidir:
a) Kazakistan’ın enerji piyasasının oluşumu Programı. Bu programın temel
amacı, enerji ve kapasite alanında enerji kaynaklarının gelecekte AB ve Kazakistan
arasında işbirliğininde ortak pazarı teşvik etmek faaliyetlerini geliştirmektir.
233 Amanzhol, İskander, “Strana İnteresov” (Menfaatler lkesi), Delovaya Nedelya, No26(704), 7 Temmuz 2006, s.11.
153
b) Kazakistan’da metalürji bir pazar oluşturma Programı. Bu programın temel
amacı, AB ve Kazakistan arasında metalurji sanayi ve demir ve demir dışı metaller
boyunca gelecekte ortak pazarın oluşturulmasını sağlamaktır.
c) Kazakistan Cumhuriyeti Ulaştırma Kalkınma Programı. Bu programın
temel amacı, AB ve Kazakistan’ın taşıma hizmetleri alanında işbirliğini geliştirmek
için teşvik etmek faaliyetleri ve ortak pazarı geliştirmektir. Program çerçevesinde
Kazakistan’ın ulaştırma alanındaki altyapısına tedbirler sağlamalıdır.234
Bu bağlamda ülkenin demiryolları ve karayolları, uçak filosu uluslararası
ortak yapım olarak yapılması gerekir. d) Kazakistan'da Tarım Kalkınma Programı.
Bu programın temel amacı, ortak bir tarım pazarı geliştirmektir. Programı, gıda
zincirinin her düzeyinde kontrol sistemi ve tarım teknolojilerinin yenilenmesi, ortak
girişimlerin başlatılması için uygun tedbirleri sağlamak lazım.
Strateji aynı zamanda Kazakistan ve Avrupa İş İşbirliği Merkezinin
kurulmasına ihtiyacı vardır. Bu yapının temel amacı, Kazakistan ve Avrupa
arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek için bir ortam yaratmaktır.
5) Strateji çerçevesinde sosyal alanda Kazakistan sosyal gelişiminin bir
programının benimsenmesi gerekir. Bu programın temel amacı, Kazakistan'da yaşam
standartlarını yükseltmek gibi ortak önlemleri kabul etmektir.
6) Eğitim ve kültür alanında Strateji çerçevesinde AB ve Kazakistan’ın
kültürel ilişkilerinin genişletilmesi ve geliştirmeli söz konusudur. Bu programın
temel amacı, Kazakistan’da kültür, eğitim ve turizm alanlarının gelişmesi için uygun
koşulları oluşturmaktır.
234 Amanzhol, İskander, a.g.m., s.12.
154
Daha çok yapılması gereken önlemler vardır. Mesela, Strateji çerçevesinde
Avrupa’da yer alan Kazakistan’ın Büyükelçiliği yanına Kazakistan Merkezinin
kurulması söz konusudur ve bu kurumun yardımıyla Avrupa’da Kazakistan ve diğer
Orta Asya devletlerinin tarihı, desturu, dili ve sanatı hatta müzik propagandası
sağlanacaktır.235
Bu merkez, Avrupa ülkelerinde düzenli bir temel üzerinde sergiler,
festivaller, konserler diğer kültürel etkinlikler organize edebilir.
7) Söz konusu Strateji çerçevesinde ekoloji alanında AB ve Kazakistan
arasında çevresel işbirliği gibi bir programın benimsenmesi ve geliştirmeli lazım. Bu
programın amacı, Kazakistan'da iyi bir çevre durumunu oluşturmak ve çevre
korumayı sağlamaktır.
Yukarıda bahsettiğimiz öneriler ve çözüm yolları, AB ve Kazakistan’ın siyasi
ve ekonomik işbirliğinin daha da gelişmesinde, politika araçlarının uygulanmasında
katkıda bulunacaktır ve dolayısıyla, Kazakistan, böylece ekonomik büyüme amacını
elde ettiğinde DTÖ’ne üye olmasında başarılı olacağına şüphe yoktur.
235 EU Strategy in Central Asia was presented, Kazakistan Dışişleri Bakanlığı sitesi, 30.06.2007, http://www.mfa.kz/eng/?news=1@selected=220
155
SONUÇ
AB, Sovyetlerin dağılmasından sonra ve kendisinin ulusüstü bir birlik olarak
oluşmasından başlayıp 11 Eylül olaylarıyla perçinlenen yeni güvenlik ve komşuluk
anlayışında artık sadece kendi sınırlarını korumaya yönelik bir savunma anlayışının
yeterli olmadığını anlamıştır; bu nedenle sınırların ötesinde bazı kritik bölgelerdeki
istikrarın korunması konusunu da yeni güvenlik anlayışı içinde değerlendirmeye
başlamıştır. Sınır ötesi menfaatlerin korunmasına yönelik bu yeni anlayışa göre Orta
Asya Bölgesi de AB için istikrarın korunması gerektiği önemli bölgelerden biri
haline gelmiştir. Zira bağımsızlığın ilk yıllarında Orta Asya AB’nin öncelikli
stratejileri politikaları arasında yer almasa da başlangıçtan bu yana Ortaklık ve
İşbirliği Anlaşmaları ve onun mali boyutunu oluşturan TACIS programı çerçevesinde
meydana gelen birkaç program sayesinde bölgeyle bağlantıları hep sürmüştür.
Diğer yandan AB son dönemlerde küresel bir güç olarak hareket edebilmek
için “siyasi bir birlik” olabilme yolunda da önemli adımlar atmaya çalışmaktadır.
Küresel güç mücadelesinin gözde mekanlarından birisi olan Orta Asya yeni
aktörlerin etkinlik arayışlarına da sahne olmaktadır. Bölgede ABD, Rusya ve Çin
arasında geçen kapsamlı rekabet ve mücadeleye katılma arzusunda olduğu
gözlemlenen AB de Orta Asya politikalarında önemli gelişmelere imza atmaya
başlamıştır. Bölgede yaşanan gelişmelere uzun yıllar boyunca oldukça uzak kalan ve
bu gelişmeleri yönlendirme kabiliyetine henüz sahip olmayan AB’nin öncelikli
hedefi, Orta Asya’da küresel bir aktör olarak kabul görmektir. Orta Asya
coğrafyasında yaşanan değişimin dışında kalmak istemeyen AB’nin bu yöndeki
politikaları açısından en önemli gerekçesi, jeopolitik oyunun dışında kalmamaktır.
Rusya, Çin, Hindistan ve İran için hayati önem taşıyan bölge, aynı zamanda
156
ABD’nin küresel inşa politikalarının da önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Bu
anlamda, AB’nin Orta Asya devletleri ile bir nevi danışma yoluyla oluşturmaya
çalıştığı yeni stratejisinin daha “pragmatik” bir çizgide ortaya çıkması muhtemel
görünmektedir. Kısa ve orta vadede sonuç verebilecek gibi görünen bu yaklaşımın,
uzun vadede ne kadar etkili olacağını kestirmek ise şimdilik zor gibi gözükmektedir.
Fakat özellikle AB’nin lokomotif iki ülkesinden biri olan Almanya’nın AB dönem
başkanlığı sırasında yaşanan gelişmeler ve ardından Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı’nın (AGİT) 2010 yılı dönem başkanlığının Kazakistan’a verilmesi, gözlerin
aniden AB-Orta Asya ilişkilerine çevrilmesine neden olmuştur. Yaşanan gelişmeler,
AB’nin Orta Asya bölgesine olan ilgisinin önümüzdeki dönemde hızlı bir ivmeyle
artacağının sinyallerini vermektedir. AB’nin Orta Asya politikası ele alındığında da
bu gerçeğin açıkça görüldüğü söylenebilir. Aslında temel bazı ortak noktaların
oluşturulması dışında AB’nin Orta Asya’ya yönelik ortak, kapsamlı ve istikrarlı bir
politika izleyebildiğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla AB’nin
Orta Asya bağlamında temel öncelikleri bu bölgede bağımsızlığını yeni kazanan
cumhuriyetlerin Batı’nın ekonomik ve siyasal değerlerini benimsemesine yardımcı
olarak Batı’yla kaynaşmalarını sağlamaktır. Bu girişimin arkasında yatan temel amaç
da AB’nin bölgedeki stratejik çıkarlarının ve özellikle enerji alanındaki işbirliğinin
artırılması suretiyle Avrupa’nın enerji güvenliğinin sağlanmasıdır.
Dünyada değişen uluslararası tehdit anlayışları Orta Asya’nın önemini daha
da artırmaktadır. Uluslararası terörizm, uyuşturucu ticareti ve radikal İslam gibi yeni
tehditlerin çoğunun bu bölgeyle bağlantılı veya komşu bölgelerde yer alması Orta
Asya’nın istikrarını ciddi olarak tehdit etmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi AB
için genelde Orta Asya, özelde ise Kazakistan öncelikle bölgenin uluslararası
157
güvenlik ve istikrarına ilişkin boyutuyla daha sonra da enerji güvenliği açısından
önemlidir. Öte yandan bağımsızlıktan sonra bölgede hala belirsizlik ortamının ve
devletleşme sürecinin devam etmesi, bölgenin her türlü dış etkiye ve enerji için
yapılan güç mücadelesine açık olması istikrarsızlık tehlikesini artırmaktır. Büyük
küresel güçlerin enerji pastasından en büyük payı alma kavgası halen sürmektedir.
AB, Orta Asya bölgesinin güvenlik denkleminde henüz önemli bir yer
alamamış ve AB’yi mevcut şartlar dahilinde, bu bölgede ciddi siyasi aktör olarak
kabul etmek oldukça güçtür. AB’nin Orta Asya’daki etkinliği, bir yandan Ortak Dış
ve Güvenlik politikası ile Avrupa Güvenlik ve Savunma politikalarının sınırlılıkları,
diğer yandan Rusya’nın son yılları siyasi ve ekonomik etkinliğini arttırması
nedeniyle, en azından orta vadede sınırlı kalacaktır. AB’nin katkısı büyük olasılıkla
insani-amaçlı yardım, kamu hizmetlerinin sağlanması gibi sivil nitelikte
olabilmektedir. AB’nin Orta Asya ile ve Kazakistan’la ilgili jeopolitik stratejisi,
gelecekte bütün AB devletlerine doğru gelişmeyi kapsamaktadır. AB için de Orta
Asya devletleri ve özellikle Kazakistan ile istikrarlı ilişkilerin geliştirilmesi çok
önemlidir. AB’nin Kazakistan’a doğru yönetilmesinin nedenleri: Orta Asya ile
bağlantı kurarak bölgedeki Rus ve Çin etkisini engelleyip kendi etki alanını
genişletebilmektir.
AB’de özellikle son Rusya-Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizi
sonrasında enerjide kaynak çeşitliliğinin artırılması konusunda önemli tartışmalar
yapılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda AB için Kazakistan’ın bölgede farklı bir
konumda olmasının ve öncelikli olarak değerlendirilmesinin en önemli sebebi olarak
Kazakistan’ın bölge ülkeleri arasında en zengin enerji kaynaklarına sahip olması
gösterilebilmektedir.
158
Bağımsızlıktan bu yana iktidarda olan Nazarbayev’in “her zaman demokratik
yolları kullanmak suretiyle” olmasa da ülkenin siyasi istikrarına olan katkısıyla
Kazakistan ekonomik alanda bölgenin diğer ülkeleriyle kıyaslanmayacak kadar
başarılı gelişmeler yaşamıştır. Kazakistan uluslararası düzeyde söz sahibi olan finans
kurumları tarafından olumlu değerlendirilmekte ve bölgedeki yatırıma uygun olan
ülkelerin başında sayılmaktadır. Bu özellikleri sayesinde birçok doğrudan dış
yatırımı ülkeye çekmiş ve bu yatırımların ülke kalkınmasına verdiği ivmeyle de hızlı
bir büyüme eğilimine girmiştir. Enerji açısından değeri yadsınamayan Kazakistan’ın
bölgedeki önemini artıran diğer bir konu da bölgedeki güvenlik ve istikrarın
sürdürülmesindeki etkisidir. Kazakistan izlediği denge politikası ile bölgedeki birçok
büyük güç arasında izlediği politikayla kendi istikrarını korumayı başarmaktadır.
Rusya ve Çin gibi nükleer güce sahip iki büyük komşuya sahip olması, ABD’nin
başlangıçtan beri bölgeyi kontrolü altına almaya çalışması, AB ve üye ülkelerinin
Batı değerlerini dayalı bir sistem geliştirme çabaları ve ülkeyi dış yatırımlar için
uygun hale getirmeye çalışmaları, Türkiye ve İran’ın ortak kökenlere dayanma
gerekçesiyle daha yakın ilişkiler kurmak istemeleri Kazakistan’ı çok yönlü ve
dengeli bir dış politika izlemeye itmiştir. Uyuşturucu ticaretinde Güney - Kuzey
yolunda transit koridor olması da Kazakistan’ın güvenlik açısından önemini
artırmaktadır.
Kazakistan’ın bu özelliklerinin farkında olan AB, diğer Orta Asya ülkelerine
nazaran Kazakistan’a bölgede ayrıcalıklı bir konum vermektedir. Avrupa kurumları
ve AB üye ülke diplomatik temsilciliği sayısının en yüksek olduğu cumhuriyet
Kazakistan’dır. En çok mali ve teknik yardım Kazakistan’a yapılmıştır.
Kazakistan’ın dış ticaretinde AB üye ülkeleri önemli yer tutmaktadır. Kazakistan’a
159
yapılan yatırımlarda da AB üye ülkelerinin payı büyüktür.236 Öte yandan ekonomik
açıdan dünyanın en önemli bütünleşme hareketi olarak değerlendirilen AB ile
ilişkiler dünya ticaretine entegre olma hedefi olan Kazakistan açısından da önemlidir.
Kazakistan AB ile öncelikle bölgesel ve uluslararası güvenlik alanında bunun
yanında ekonomi, sosyal ve kültürel gelişim alanlarında işbirliğinin derinleştirilmesi
taraftarıdır. Ayrıca AB ülkeleri için yatırım konusunda uygun koşullar yaratılarak,
ülkeye büyük projelerin, ileri bilgi ve teknolojinin gelmesi istenmektedir. Barış ve
güvenlik alanında ise AGİT’le işbirliğine önem verilmektedir. Avrupa’ya verdiği
önem çerçevesinde Kazakistan 2010’daki AGİT dönem başkanı olarak seçilmesi
konusunda da ciddi çabalar sarf etmektedir.
AB’nin Orta Asya stratejisinin güvenlik boyutu ise, enerji sektörü ile
bağlantılı ve önemlidir. AB de gittikçe bu önemin farkına vararak politikalarını bu
yönde geliştirmektedir. Belirsizliğin sürmesi ve dengelerin her an değişebilecek
olması bölgenin güvenlik açısından önemini daha da artırmaktadır. AB güvenlik ve
yeni komşuluk konusundaki önceliklerini belirlerken bu gerçeği göz önüne almak
zorundadır.
Bu tezde en çok dünya ekonomisi için Hazar’ın batısındaki petrol ve doğalgaz
kaynaklarının kullanımının önemli olduğu üzerinde durulmuştur. Çünkü dünyanın
yeni enerji tedarikçisi haline gelen Orta Asya ülkeleri, zengin enerji kaynaklarına
sahip olmanın yani sıra, Karadeniz ve Hazar Denizi enerji piyasaları arasında
bütünlük sağlanmasında da kritik rol oynamaktadır. Sonra Rusya’nın bölgedeki
etkisini azaltmak için demokratik kurumların yerleştirilmesinin şart olduğu ve Çin,
ABD gibi büyük güçlerin izlediği politikaları üzerinde de durulmuştur. Söz konusu
236 Nazarbayev, a.g.e., s. 153.
160
Rusya’nın etkisinin azaltılması ise bu konuda arz çeşitliliği sağlamayı ve Rusya’ya
olan bağımlılığını azaltmayı amaçlayan NABUCCO hattının yapımına 2010 yılında
başlanacağını belirtmekte fayda vardır. Hattan 2013 yılında ilk gazin Avrupa’ya
ulaştırılması hedeflenmektedir.
AB’nin bir bütün olarak ya da üye devletlerin ikili ilişkileri düzeyinde Orta
Asya bölgesinde henüz diğer bölgesel ve küresel aktörler kadar etkin olduğu iddia
edilemez. Ancak Afganistan operasyonu ile birlikle işbirliğine daha açık bir bölge
haline gelen Orta Asya, Birlik açısından önemli fırsatlar barındırmaktadır. Nitekim
özellikle Afganistan operasyonu sonrasında yeniden şekillenen bölgede AB’nin de
önemli bir aktör olma niyetinde olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Nitekim sağlık,
eğitim ve sosyal projelere AB tarafından verilen destek ile önümüzdeki dönemde
bölge ile kurulması planlanan ekonomik ve siyasi işbirliğinin altyapısının
oluşturulması planlanmaktadır.
AB’nin Orta Asya bölgesinde etkili bir oyuncu olduğunu, AB’nin büyük bir
pazar olması nedeniyle, Orta Asyalı hammadde üreticisi ülkeler için önem taşıdığı,
bölgede sadece Özbekistan’ın AB’nin politik ortak olarak potansiyelini anladığını,
Kazakistan’ın dış politikasının çok fazla Rusya, Çin ve ABD odaklı olduğu
belirtilmiştir. Hazar Denizi’nin statüsü, boru hatlarının güzergahı, hidrokarbonların
çıkarılması konularının önemsenmesi için Avrupa’nın doğalgazının %50’sini
Rusya’dan alması bile yeterli bir sebeptir.
Belgede ayrıca Kazakistan’ın dış politika özellikleri ve uluslar arası güçlerle
ilişkisi dikkat çekilmiştir. Bu çalışmada eldeki veriler ve mevcut durumu
değerlendirerek bazı öngörülerde bulunmaya çalışılmıştır. Avrupa Birliği ve Orta
Asya ülkeleri arasında da güvenlik açısından ortak bir strateji oluşturmayı zorlaştıran
161
sorunlar sürse de, karşılıklı stratejik çıkarlar iki taraf için de göz ardı edilemeyecek
kadar önemlidir.
Sonuç olarak yeni güvenlik ve komşuluk anlayışı çerçevesinde AB, yukarıda
sözü edilen tüm bu sebeplerden dolayı genelde Orta Asya’nın istikrar ve güvenliğini
kendi güvenlik perspektifinin bir parçası sayarak güvenlik öncelikleri arasına
almıştır. Orta Asya bölgesinde Kazakistan ise jeopolitik yapısı, ekonomik
gelişmişliği ve istikrarlı yapısıyla bölgedeki lider konumu ve sahip olduğu enerji
kaynaklarının zenginliği nedeniyle bölgenin güvenlik ve istikrarı açısından AB için
ayrıcalıklı ve temel aktör konumunda değerlendirilmektedir.
162
Tablo - 1: Temel Ekonomik Göstergeler
Yılİthalat
(Milyon Avro)
AB Toplam
İthalatındaki
Payı (%)
İhracat
(Milyon
Avro)
AB Toplam
İhracatındaki
Payı (%)
Denge
(Milyon Avro)
2001 3.295 0,33 1.786 0,20 -1.509
2002 3.845 0,41 1.836 0,20 -2.009
2003 3.738 0,40 2.059 0,23 -1.679
2004 6.343 0,61 3.230 0,33 -3.113
2005 9.138 0,77 3.606 0,34 -5.532
2006 12.667 0,93 4.694 0,39 -7.973
2007 248.640 1,02 28.805 0,78 -
2008 278.856 - - - -
163
Tablo 2: Dış Ticaretindeki Başlıca Maddeler
İHRACAT İTHALAT
ÜRÜN ORAN (%) ÜRÜN ORAN (%)
Mineral yakıtlar 65 Mineral yakıtlar 12
Makineler 42 Makineler 42
Metaller 20 Metaller 12
Kimyasallar 15 Kimyasallar 15
Gıda ürünleri 6 Gıda ürünleri 8
164
KAYNAKÇA
KİTAPLAR VE SÜRELİ YAYINLAR:
Adem, İsmail, “Kazakistan Cumhuriyeti Ülke Raporu”, KOSGEB, Aralık 2004, http://www.kosgeb.gov.tr/Yayinlar/default.asp?Action=...&ID=120, 5 Temmuz 2006.
A.Kayyum Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, İstanbul, IQ Kültür Sanat, 2003, s.215.
Akmoldoev, Kıyalbek, Avrasya Ekonomik Topluluğu: Rusya’nın Orta Asya’daki Ekonomik Ayağı mı?, Stratejik Yorum No:265, 2006,http://www.tasam.org/index.php?altid=1397
Ali, Tokul; Nurhat, Şakızadaulu, Kutup Yıldızı, Otırar Kitabevi, Almatı, 2000, s.233
Aliboni,R.,”The Geopolitical Implications of the European Neighbourhood Policy”, European Foreign Policy Affairs Review, 2005, Vol.10, No1.
Amanzhol, İskander,“Strana İnteresov” (Menfaatler ülkesi), Delovaya Nedelya, No26 (704), 7 Temmuz 2006, s.11.
Ariel, Cohen, “Confronting Kazakhstan’s Dutch Disease”, The Heritage Foundation, 26 Mart 2003,
www.heritage.org/Press/Commentary/032603c.cfm, 2 Ocak 2010
Apostolou, Andrew, “Kazakhstan’s Foreign Policy Strategy and the OSCE ”, Almaty, December 8-9,2004.,s.60.
Askarov, Tulegen, “Neft do dobra ne dovedet” (Petrol Hayra Götürmez), Respublika-Delovaya Obozreniye, 26.10.2007.
Aşimbayev,M., Aktualniye Problemi Mirovoy Politiki(Dünya Siyasetinin
Aktuel Sorunları), Akademik Çalışmalar Dergisi, Almatı,2005.
Baycaunavo, Suale, “Kazakistan Petrol ve Gazının Türk ve Rus Dış Politikalarında Yeri ve Önemi”,Avrasya Dosyası, Asam Yayınları, Sayı: 2, C. : 6, Yaz 2000, s.260.
Baykal, Sanem, “AB’nin Geleceği”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Bahar 2004.
Basheer, Margaret, “Makale Orta Asya Stratejik Kavşağın Ortasında” 2 Mayıs 2006, Turksam, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=886., 7 Mayıs 2006.
165
Bordachev, Timofey, “Evrosoyuz hochet ubit sovremennıi rossiyskiy kapitalizm”(Avrupa Birliği Çağdaş Rus kapitalizmini katletmek istiyor), Rossya v Globalnoy Politike, 22.03.2004, http://www.globalaffairs.ru/articles/o/2504.htm/
Boaz Mark, EU Launches African Clinical Trials Program, IAVI Report-February/ April, 2003.
Bretherton,C.; Vogler,J., The European Union as a Global Actor, NY: Routledge,1999.
Bordachev, Timofey, “Evrosoyuz hochet ubit sovremennıi rossiyskiy kapitalizm” (Avrupa Birliği çağdaş Rus kapitalizmini katletmek istiyor), Rossya v Globalnoy Politike, 22.03.2004, http://www.globalaffairs.ru/articles/o/2504.htm/
Coşkun, Burak, AB Enerji politikaları ve Türkiye, http://www.emo.org.tr/ekler/be79387cf426fe3_ek.pdf
Çağrı, Kürşat, Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin Enerji Potansiyelleri ve Önemi, www.usakgundem.com.
Çebotaryov, Andrey, “Kazakistan Cumhuriyetinde Siyasi Durum”, Stratejik Analiz, C.3, Sayı: 6, Haziran 2002.
Demirtepe, Turgut, “Kazakistan’da Demografik Trendler”, USAK Stratejik Gündem, 29 Haziran 2006.
Dedeoğlu, Beril, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, Boyut Kitapları: İstanbul, 2003
Derek W.Urwin, The Community of Europe: A History of European Integration since 1945, Longman, 1995.
Davutoğlu, A., Küresel Bunalım, İst.: Küre Yayınlar, 2004.
Dosym, Satpayev, “Europe Discovers Central Asia”, RIA Novosti, 2 Nisan 2007; (http://en.rian.ru/analysis/20070402/62945253.html)
Dugin, Aleksandr, Nursultan Nazarbayev’in Avrasya Misyonu, Yeni Avrasya Yayınları, Ankara,2006, s.26.
Kara, Abdulvahap, Kazakistan AGİT Dönem Başkanlığı için Hazırlanıyor,Türk Birlik, 24 Ağustos 2009
Kamziyeva, Gulmira, http://rus.azattyq.org/content/article/1180696.html, 28.12.2009.
166
Kazantsev,A., Tsyentralnaya Aziya: Stanovyashiyisya Mejdunarodnoy
Region?(Orta Asya: Uluslar arası Bolge Olurken), http: // www. ia-centr.
ru/public_details. php? id=483
Kasenov,U., Bezopasnost Tsentralnoy Azyi(Orta Asya Güvenliği), Almatı,
1998.
Kosnazarov, Daniyar, Taktikler, Konseptler ve Dış Politikalarındaki Yaklaşım Benzerlikleri, 31 Aralık 2008 (http://uiportal.net/content573.html)
Galym, Zhussipbek, AGSP Gelişim Süreci ve Sovyet Sonrası Coğrafya Güvenliğine Etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: AÜ, SBE,2008,s.430.
Gaziza Baituova, “Party’s Over for Kazak President’s Daughter”, WPR’s Reporting Asia, No.455, 10 July,2006
Gökçen Oğan,“Rusya’nın Kazakistan Algılamasında Değişiklik Sinyalleri”, 28 Ocak 2005,ASAM
Güven, Delice, “Orta Asya Ülkeleri ve Bölgesel İşbirliği Girişimleri”, Avrasya Etüdleri Yıl: 12, Sayı: 27–28 (2005),2005, s.109–115.
ERDAL, Murat, Yeni İpek Yolu:Avrupa Kafkasya Asya Taşıma koridoru (TRACECA) projesi, 24.11.2009, www.meslekiyeterlilik.com
Erik Forsberg, “Integration based on the EU model:A Central Asian Union?”, Kisi, http://www.kisi.kz/old/English/Extpol/04–29-03Forsberg_en.html, 26 Nisan 2006.
Elverdi, Özcan, T.C.Kazakistan Almatı Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği 2004 Yılı Kazakistan Ülke Raporu, Almatı, 2005,s.44
Erhan, Çağrı, “ABD'nin Orta Asya Politikası ve 11 Eylül Sonrası Yeni Açılımları”, Stradigma, Kasım 2003,
/http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/vizyon.html/, 02 Ocak 2010.
Esra Hatipoğlu, Avrupa Birliği - Orta Asya ilişkilerinde Yeni bir stratejiye Doğru mu? OAKA, Cilt:3, sayı: 5, 2008
Esra Hatipoğlu, “Türkiye Kazakistan İlişkileri”, Türkiye’nin Avrasya Macerası:1989-2005, Der.Mustafa Aydın basım aşamasında, İst., 2006.
Esra Hatipoğlu, “Regional Cooperation Between The Central Asian Republics and İntegration Movements”, TİCA, Evroasian Studies, No: 17, Spring-Summer, 2000.
Halil Bilecen, "Maastricht Antlaşması’ndan Günümüze Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası", UHP, C.1, Sayı: 1–2, 2005 Kış-Bahar, s. 1–34.
167
Haukkala, Hiski, “A Problematic Strategic Partnership”, EU-Russian Security Dimensions, Occasional Paper, No46, Lynch, D. (ed.) Paris: EU ISS,July 2003.
Henry J. Brajkovic, The Foreign Policies of Harry S. Trumen, Yale – New Haven Teachers Institute, California, 1975
Hülya Özdemir, “AB’nın Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Açısından Kazakistan’ın bölgedeki Önemi,”(İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü tezi) İstanbul, 2006.
Hüseynov, Fuad, Avrupa Birliği Azerbaycan İlişkileri, Ankara, Yeni Avrasya Yayınları, 2003.
Fatih Turan, Atakan Özdemir “Türkiye –Türk Cumhuriyetleri Ticari ve Ekonomik İlişkileri Hakkında Değerlendirme”,http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ocakozel2002/fatih.htm, 3 Nisan 2006, s.2.
İsabayeva,S.,”ŞOS İşet Puti Bezopasnosti” (ŞİÖ Güvenlik Yollarını Aramakta), Kapital-KZ, 11 Ekim 2007.
Laumulin, M.; L.Muzaparova; D.Kaliyeva, New Chalenges and New Geopolitics in Central Asia: After September 11, Almaty,KazISS, 2003,s.152-156
Laumulin,M., “Kazakhstan’s Foreign Policy: Experiences and Perspectives”, Central Asian Affairs, No: 3, 2005.
Laumulin, M., Tsentralnaya Aziya v zarubejnoy politologyi i mirovoy geopolitike(Dış siyaset bilimi ve dünya politikalarındaki Orta Asya), Cilt 1, KİSİ, Almatı,2005.
Laumulin, Murat, “The Modern Geopolitical Situation Around Central Asia”, Central Asia’s Affairs, No:3(2004), s.10–15.
Laumulin, Murat, The Security, Foreign Policy and International Relationship of Kazakhstan After Independence: 1991-2001, Almaty, 2002., s.212.
Mehmet Özcan, “AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası”,Turkishweekly,29 Ekim 2004,http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=18#_ftnref12#_ftnref12,
Mehmet Seyfettin Erol, “EU’s New Central Asian Policy and its Energy Dimension”, The Journal of Turkish Weekly, 1 April 2007.
Michael, Gehler, Avrupa, Çev. Özgür Pozan, İstanbul, İnkılap, 2005, s.112.
Muhammet, AKDİŞ, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İlişkiler-Bölgeye Yabancı İlgisi ve Beklentiler, DTM Dış Ticaret Dergisi, Sayı: Temmuz 1999.
168
Nazarbayev,N., “Yakor stabilnosti v Tsentralnoy Azyi (Orta Asya’da istikrarın anlayışı), // http: // www. ia-centr. ru/public_details. php? id=352
Nazarbayev, Nursultan, Tarihin Akışında, OM Politika, İstanbul, 2000 ss.50–51
Nazif, Shahrani, “Orta Asya ve Sovyetler Dönemi Uygulamalarını Sorgulama” Çev. Vildan Serin, Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı:6, 5 Nisan 2006, s.4.
Neil Melvin, “Building Stronger Ties, Meeting New Challenges: The European Union’s Strategic Role in Central Asia”, CEPS Policy Brief , Sayı: 128, 2007; (http://shop.ceps.eu/BookDetail.ph p?item_id=1484).
Nisanbayev,A., “Novıye Prentsipi v Tsentralnoy Azyi”,s.220.
Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Metis yayınlar, İstanbul,2000.
Omarov, Nur, “Zachem Evrope Tsentralnaya Aziya? Bıvshiye Sovetskye respubliki v svete novoy sstrategyi sotrudnichestva s ES”(Avrupa’ya Neden Orta Asya? AB ile Yeni Strateji yapmakta eski Sovyet Cumhuriyetleri), 2008–06–30.http://www.ng.ru/courier/2008-06-30/17_asia.html
Osman Nuri Aras, “Yaşanan Yeni Süreçte Avrasya Enerji Kaynaklarının Yeri ve Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dosyası, Sayı:9–10–11(2002), 2002,s.33–40.
Sedat, Laçiner, “Türk Dünyası Araplaşırken”, Küresel Bakış, www.usakgundem.com, 2.01.2010
Sokov, Nikolai, “The Not –So-Great Game in Central Asia” , Ponars Policy Memo, No:403., Monterey Institute of International Studies, December 2005, s.223-228.
Söylemez, Orhan, “Bağımsızlığın 10.yılında Kazakistan Cumhuriyeti”, Türkler, C.19, Ankara, 2002, s.361.
Sultanov,B., “Politika i İnteresi Evrosoyuza”, Politika i interesi Mirovyh Derjav v Kazakhstane, Almaty: Friedrich Ebert fund,2007,s.116.
Şensoy, Süleyman, Avrupa Birliği ve Enerji Güvenliği: Siyaset, Ekonomi ve Çevre, TASAM yayınları, 2005.
Şensoy, Süleyman, Avrupa Birliği – Türkiye Orta Asya’nın çok boyutlu güvenliği, 2008.
169
Tarakçı, N., Türkiye ve Dünyanın 2010 yılı, İst.:Jeopolitik, 01.02.2010.
Tokayev, Kasımjomart, Galibiyet: Diplomasi öyküleri, Kurmay Kitap Yayın dağıtım, Ankara,2005, s.513.
Tsigankov, P., Teoriya Mejdunarodnıh Otnosheniy (Uluslararası ilişkiler Teorisi), Moskva:Gardariki, 2004.
Pamir, Nejdet, Avrupa Birliği’nin Enerji Sorunsalı ve Türkiye, Ankara,2005.
Pamir, Nejdet, “Hazar Bölgesi’nde Enerji Politikaları: Avrupa’nın Ve A.B.D.’nin Konseptleri”,13 Kasım 2000,http://www.turksam.org/tr/yazararsiv.asp?yazar=84, 28 Şubat 2006.
Politika SŞA v Tsentralnoi Azyi (ABD'nin Orta Asya Politikası), Almatı: TSAPI, F.Ebert Fonu, 2003, s.104.
Philippe Marchesin, “Yeni Tehditler” Karşısında Avrupa”, Çev. Beril Dedeoğlu, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, Der. Beril Dedeoğlu, Boyut Kitapları, Ekim 2003,s.421–433.
Rysbekov, Marat, “Kazakistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğundaki Yeri ve Önemi”, Asya- Avrupa Dergisi, Sayı: 04 Mart 2006.
Rywkin, Michael, Moscow’s Muslim Challenge, M.E.Sharpe, 1990.
Urazov,A., Politika Evrosoyuza v otnoshenyi Kazakhstana (AB Kazakistan’a yönelik politikası), // www. kazpravda. kz/ 2006–09–26
Zharas, Ibrashev; Elmira Ensebayeva, “Evropeyski Soyuz, Kazakhstan: Dinamika Torgovo-Ekonomiçeskogo Sotrudn,çestva”, Tsentralnaya Aziya i Kavkaz, No:1(25), 2003
Zvyagelskaya, İ., Klyuchi ot schastya, ili Bolchaya Tsentralnaya Aziya(Mutluluğun anahtarı yada Büyük Orta Asya), Rusya v Globalnoy Politike,Moskva, 2005.No4.Cilt 3.,s.88-93.
170
BELGELER:
“BOMCA/CADAP”, Central Asian Gateway, 24 September 2007, http://www.cagateway.org/en/topics/23/88/
EU Strategy in Central Asia was presented, Kazakistan Dışişleri Bakanlığı sitesi, 30.06.2007, http://www.mfa.kz/eng/?news=1@selected=220
“Nursultan Nazarbayev prinyal uçastie v rasşirennom zasedanii kollegii Ministerstva inostrannıh del RK” (Nursultan Nazarbayev’ın Kazakistan Dışişleri Bakanlığı Genişletilmiş Kuruluna Katılımı), Kazakistan Dış İşleri Bakanlığı Sitesi, 11 Aralık 2008
Nazarbayev, Nursultan “Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’ın Kazakistan Halkına Bildirisi”Astana, 18 Şubat 2005 (Çevrimiçi), http://www.kazakhstan-embassy.org.tr/tr/sektor_getir.php?sektor_id=16, 3 Mayıs 2006.
Treaty of Amsterdam, Official Journal C 340 of 10 November 1997.
Treaty of Nice, Official Journal C 80 of 10 March 2001.
Evrosoyuz ve Tsentralnaya Aziya: Strategiya Novogo Partnerstva (AB ve
Orta Asya: Yeni bir İşbirliğinin Stratejisi) / http: // europa. eu. int/comm
ŞİÖ ve Orta Asya’da Güvenlik Sorunları: Uluslar arası Konferanslar Belgeleri, Sultanov,B.;Krumma,R., Almatı,2004.
Regulation (EC) No. 99/2000, 21.01.2000 – 31.12.2006. (OJ L 12 of 18.01.2000), Regulation (EC) No. 2112/2005, 28.12.2005. (OJ L 344 of 27.12.2005)
Almatı Akti, Egemen Kazakistan gazetesi, 28 Ocak 1998
Dış İlişkiler: Küresel Bir Taahhüt, Representation of the European Commission to Turkey Official Website
Kazakistan’ın Dış Politikası: Öncelikler ve Vazifeler, Kazakistanskaya Pravda, 22 Ekim, 1994
“Central Asia: Regional Strategy Paper 2007–2013”, 2007; http://ec.europa.eu/external_relations/ceeca/c_asia/).
“EU’s relations relations with Central Asia,”2009, (http://ec.europa.eu/external_relations/central_asia/index_en.htm)
Kazakistan Cumhuriyeti Anayasası, Kazakhstanskaya Pravda gazetesi, Almatı 2007
Kazakistan 2030 Stratejisi, Cumhurbaşkanlık web sitesi: www.akorda.kz
171
Commission’s Strategy Paper For Central Asia 2002-2006, European Commission Official website
"Avrupa Birliği ve Enerji Güvenliği: Siyaset, Ekonomi ve Çevre" Raporu, http://www.trntp.org/arsiv/54-raporlar
The European Union INOGATE Programme, INOGATE Newsletter, No: 1, Brussels,Summer 1998.
TACIS Annual Report 1999, Brussels: Comission, 2000, s.50
INOGATE Newsletter, No: 3, Brussels, February 1999.
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi (www.igeme.gov.tr), Kazakistan ülke raporu
EU , “Strategy Paper 2002–2006 and Indicative Programme 2002 -2004 for CentralAsia” , 30 October 2002.
The Delegation of the European Commission to the Republic of Kazakhstan “EU relations with Kazakhstan: Other agreements between the EU and Kazakhstan” http://www.delkaz.cec.eu.int/pr/eng/proj/first.php?a=148, 9 Mart 2006.
“Memorandum of Understanding in the field of energy between the European Union and the Republic of Kazakhstan”,
http://ec.europa.eu/dgs/energy_transport/international/regional/caucasus_centralasia/memorandum/doc/mou_kazakshtan_en.pdf, (Erişim tarihi: 20 Mart 2008).
European Commission, “Annex to the Green Paper: A European Strategy for Sustainable, Competitive and Secure Energy - What is at stake – Background document”, {COM(2006) 105 final}, Brussels, SEC(2006) 317/2.
Green Paper – Towards A European Strategy For The Security Of Energy Supply, European Commission, 29 November 2000.
Presidency Conclusions, Feira European Council, 19–20 June 2000, http://ue.eu.int/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/00200-r1.en0.htm, 24 Şubat 2006.
NATO-EU Declaration on ESDP, 16 December 2002,(Çevirmiçi) http://www.Europea-euun.org/articles/en/article_1871_en.htm, 21Şubat 2006.
European Community,http://ec.Europea.eu/comm/external_relations/ceeca/index.htm, 12 Mayıs
2006.
172
Avrupa Birliği ve Orta Asya: Yeni İşbirliği Stratejisi, Haziran 2007, s.14./
http: // europa. eu. int/comm
Nazarbayev, Nursultan, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan Halkına Seslenişi Astana, 1 Mart 2006.
Nazarbayev, Nursultan, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan Halkına Seslenişi, Astana: Ak Orda,2009.
YAZARI BELİRTİLMEYEN KAYNAKLAR VE MÜLAKATLAR:
Siyasi ve sosyal Araştırmalar Vakfı, Dünyadaki Jeopolitik Yönelimler ve Türkiye, İstanbul, Tunç Ofset A.Ş.,Ağustos 2000.
KC Devlet Sekreteri, Dışişleri Bakanı Tokayev’in Dış Politika Danışmanı Konseyinin birinci toplantısındaki konuşması, Almatı, 4 Mayıs 2002
European Union, “EU A World Player” Avroope on the move,European Commission Directorate-General for Press and Communication, Manuscript finalised in July 2004.
“Actor and the Role of Interregionalism”, European Foreign Affairs Review, 10 (4), 2005, s.535–552.
Doing Busines with Kazakhstan, prepared by the Almaty office of McGuireWoods LLP, 5.01.2010.
DEİK, “Kazakistan Ülke Bülteni”, Mayıs 2005, s.1.
EU, “Trade İssues”,http:// www.trade.ec.Europea.eu/doclib/docs/2006/may/tradoc_113406.pdf
AFX News Limited, http://kazakhstan.newavroasia.net/?m=200511, “China completes pipeline link with Kazakhstan” – Xinhua 11.15.2005.
Orta Asya'da Su-Enerji Sorunları, 28.12.2009, http://www.turkey.mfa.uz/modules.php?op=modload&name=News&file=article&sid=2820&mode=thread&order=0&thold=0
Delovaya pressa, nomer, İş yayını, No 15(307), 13.07.2000.http://www.businesspress.ru/newspaper/article_mId_3_aId_28914.html)/
“Kazakistan BTC Boru Hattına Katılacak”, CNN Türk, 9 Haziran 2006, http://www.cnnturk.com/EKONOMI/GENEL/haber_detay.asp?PID=40&HID=1&haberID=189418 ), 9 Haziran 2006.
173
2006 Avrupa Uyuşturucu Raporu, Yasa Dışı Uyuşturucu Ticareti, http://www.karapara.gen.tr/tipolojiler/Yasa%20D%C4%B1%C5%9F%C4%B1%20Uyu%C5%9Fturucu%20Ticareti.doc
The official web site of TURKSAM, http://www.turksam.org/tr/a117.html
The official web site of the EU, http: // europa. eu. int/comm
The official web site of UNESCAP, http:// www.unescap.org/oes/speca/
The official web site of TRACECA, http:// www.traceca-org.org
The official web site of INOGATE, http://www.inogate.org/
Avrupa Komisyonu’nun Web sayfası, http://ec.europa.eu/world/enp/index_en.htm
Türkiye’deki Kazakistan Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin Web sitesi, http://www.kazakhstan.org.tr/icerik.php?cid=94
Kazakistan’ın İngiltere’deki Büyükelçilik sitesi,
www.kazakhstanembassy.org.uk
174
ÖZET
Orta Asya, Avrasya kıtasında Asya ve Avrupa’nın kesiştiği bölgede yer
almıştır ve kendisinin stratejik bir öneme sahip olduğunu devam etmektedir.
SSCB’nin dağılmasıyla Avrupa Birliği ile eski Sovyet ülkeleri arasında bir
yakınlaşma başlamıştır ve AB Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini genişleme
kapsamına alırken, üyelikleri mümkün görünmeyen Orta Asya ve Güney Kafkasya
ülkeleri ile de Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması çerçevesinde ilişkilerini yürütmektedir.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile imzalanan Ortaklık ve İşbirliği
Anlaşmaları 1999’da yürürlüğe girmiştir. Söz konusu anlaşmalar, Orta Asya ile
ilgilenmeye başlayan AB üyeleri tarafından yapılan, ekonomik ve siyasi geleceği
ispatlayan ve enerji bakımından büyük bir önem taşıyan yapı anlaşmalardır.
AB, bu anlaşmalar doğrultusunda birkaç projeler geliştirmiştir. AB’nin
bölgeye ilişkin politikasında, TACIS programı dahilinde yapılan teknik ve mali
yardımlarla demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçiş süreçlerinin
desteklenmesi amaçlanmaktadır. 1990’ların başında AB’nin dış politikasında Orta
Asya’ya yönelik özel politikalar üretilmediği görülse de değişen dünya dengeleri
içinde küresel bir rol oynamak isteyen AB bölgeye fazla kayıtsız kalamamıştır.
Sonunda Orta Asya üzerinde önemli jeopolitik ve ekonomik çıkarları olduğu kabul
edilmiştir.
Bu çıkarlara cevap olarak Avrupa Birliği kendi Orta Asya Stratejisini
meydana getirerek barışçıl, demokratik ve ekonomik olarak güçlü bir Orta Asya’nın
oluşturulması, komşu ülkelerde barışın korunması ve refahın sağlanmasını
amaçlamaktadır. AB’nin Orta Asya için geliştirmiş olduğu strateji, bölgedeki AB
175
politikalarının genel çerçevesini oluşturmaktadır ve AB’nin bölgeye yönelik ilgisi
günümüze kadar iki noktada toplanmıştır: Enerji ve istikrar.
Avrupa Birliği’nin Orta Asya politikasında, özellikle, Kazakistan
Cumhuriyeti büyük bir önem taşımaktadır. Bu düzeyde Kazakistan’ın sahip olduğu
jeopolitik konum ve zengin enerji kaynakları ise AB’nin enerji güvenliği ve istikrarın
korunması açısından Kazakistan’ı diğer Orta Asya ülkelerinden daha ayrıcalıklı bir
konumda değerlendirmesine neden olmaktadır.
Bu bağlamda tezin araştırma konusu yukarıda bahsettiğim soruları
kapsayacaktır. Tezin amacı, AB’nin gerçekten bir Orta Asya politikası olup olmadığı
ve eğer varsa bu politikada Kazakistan’ın öne çıkma sebepleri, öneminin
araştırılması ve AB’nin bölgedeki çabaları oluşturmaktadır.
176
ABSTRACT
Central Asia has been and continues to be a strategically important location,
as it is the crossroads between Europe and Asia. Following the disintegration of the
Soviet Union, the countries of the European Union (EU) and those of the former
Eastern bloc improved their relations considerably, and eventually became member
states themselves. While having adopted the countries of Central and Eastern Europe,
Central Asian and South Caucasian countries have thus far not been considered for
membership, however, in 1999, Kazakhstan, Kyrgyzstan and Uzbekistan ratified EU
proposed Partnership and Cooperation Agreements. These agreements are framework
agreements that are designed to predict the economic and political future of said
countries.
In accordance with these agreements the EU has developed several
projects. TACIS - an EU sponsored financial package - also plays an extremely
important role in the EU’s policy toward the region. The objective of TACIS is to
monitor and ease the modernization processes in these countries. During the early
90’s Central Asia was not considered a priority for the EU, however, as important
geo-political and economic interests in the region have actualized and international
politics have forced the EU to take on a more global perspective, it has become
evident that these former Soviet States can no longer be discounted either in terms of
economics or geopolitics.
In response to its interests in the region the EU has created a Central Asian
Strategy that aims at creating a peaceful, democratic and economically strong Central
Asia, while at the same time promoting peace and stability in neighboring countries.
177
The strategy sets forth a general framework for the region, focusing on two main
points: energy and stabilization.
Kazakhstan in particular has an important role to play in the EU’s Central
Asia policy. In this context, the geopolitical position and the energy resources of
Kazakhstan make it unique, especially if the latest energy dispute between Russia
and the EU is taken into account.
This thesis will expand in detail on the issues mentioned above. The objective
of this thesis is to discover the exact tenants of the EU’s Central Asian policy, and to
explain why Kazakhstan is instrumental to the implementation and future of EU
endeavors in this region.