Ana Sayfa - İthaki Yayınları

18

Transcript of Ana Sayfa - İthaki Yayınları

Page 1: Ana Sayfa - İthaki Yayınları
Page 2: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

1

Page 3: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

2

Page 4: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

Ruth WareDoğu Sussex, Lewes’ta büyüdü. Manchester Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Paris’e taşındı. Ardından Londra’ya yerleşti. Garson, kitap satış görevlisi, İngilizce öğretmeni ve basın sözcüsü olarak çalıştı. Ware eşi ve iki çocuğuyla hâlâ Londra’da yaşamaktadır.

Page 5: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

10 Numaralı Kamara

Ruth Ware

Orijinal Adı: The Woman in Cabin 10

İthaki Yayınları - 1246

Yayın Koordinatörü: Tuğçe Nida Sevin

Editör: Alican Saygı Ortanca

Redaksiyon: Ceren Kınık

Düzelti: Ömer Ezer

Kapak Uygulama ve Sayfa Düzeni: Aslıhan Kopuz

Kapak Tasarımı: Alan Dingman

Kapak Fotoğrafı: Alamy & Arcangel Images

1. Baskı, Ağustos 2017, İstanbul

ISBN: 978-605-375-700-9

Sertifika No: 11407

Türkçe çeviri © Aslıhan Kuzucan, 2017

© İthaki, 2017

Bu eserin tüm hakları Anatolialit Telif Hakları Ajansı aracılığıyla satın alınmıştır.

Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz.

İthakiTM Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.’nin yan kuruluşudur.Caferağa Mah. Neşe Sok. 1907 Apt. No: 31 Moda, Kadıköy - İstanbul

Tel: (0216) 330 93 08 – 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 [email protected] – www.ithaki.com.tr – www.ilknokta.com

Kapak, İç Baskı: Deniz Ofset MatbaacılıkGümüşsuyu Cad. Topkapı Center, Odin İş Merkezi No: 403/2 Topkapı-İstanbul

Tel: (0212) 613 30 06 - Faks: (0212) 613 51 97Sertifika No: 29652

Page 6: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

Çeviren

Aslıhan Kuzucan

10NUMARALIKAMARA

RUTH WARE

Page 7: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

.

Page 8: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

Eleanor’a sevgilerimle

Page 9: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

.

Page 10: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

Rüyamda kızın alçalıp yükselen dalgaların çok çok uzağına sü-rüklendiğini gördüm. Martılar, Kuzey Denizi’nin soğuk ve güneş görmeyen derinliklerinde çığlık çığlığa bağırıyordu. Kızın gülen gözleri bembeyaz olmuş, tuzlu suyun etkisiyle şişmişti. Solgun teni kırış kırıştı ve giysileri pürüzlü kayalara takılıp yırtılmış, parçalanmıştı.

Geriye kalan tek şey uzun, siyah saçlarıydı. Suyun içinde ka-ranlık yosunlar gibi yüzüyor, kabuklara ve balık ağlarına dola-nıyor, aşınmış bir halat gibi kıyıya kıvrılarak vuruyor ve orada öylece kalıyordu. Çakıl taşlarını döven dalgaların homurtusu ku-laklarıma doluyordu.

Dehşet içinde uyandım. Nerede olduğumu hatırlamam biraz zaman aldı; kulaklarımı dolduran homurtunun rüyanın bir par-çası değil, tamamen gerçek olduğunu fark etmem ise daha fazla sürdü.

Oda karanlıktı ve rüyamda hissettiğim nemle doluydu. Doğ-rulmaya çalıştığım sırada yanaklarımda serin bir esinti hisset-tim. Gürültü banyodan geliyor gibiydi.

Hafifçe ürpererek yataktan çıktım. Kapı kapalıydı ama yak-laştıkça homurtunun da yükseldiğini fark ettim. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı.

Cesaretimi toplayarak kapıyı açtım. El yordamıyla düğmeyi ararken duşun gürültüsü küçücük banyoyu doldurdu.

Banyo apaydınlık oldu ve işte her şeyi o zaman gördüm.Buharla kaplanan aynaya, tahminen on beş santim uzunlu-

ğunda harflerle şöyle yazılmıştı: “EŞELEMEYİ KES”.

Page 11: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

.

Page 12: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

11

KISIM I

Page 13: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

.

Page 14: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

13

1

18 EYLÜL, CUMA

Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu, ilk olarak, karanlık-ta uyanıp yüzümdeki kedi patisini hissettiğimde anlamıştım. Dün gece mutfağın kapısını kapamayı unutmuş olmalıydım. Eve sarhoş gelmenin cezası da buydu herhalde.

“Git başımdan,” diye homurdandım. Delilah miyavlayarak tos vurdu. Yüzümü yastığa gömmeye çalıştım ama kulağıma sürtünmeye devam etti. En sonunda sırtüstü döndüm ve vic-dansızca onu yataktan aşağı ittim.

İçerlemiş bir “miv” sesi çıkararak yere düştü. Yorganımı başıma kadar çektim ama örtülerin arasından bile kapının alt kısmını tırmaladığını, çerçevesini sarstığını duyabiliyordum.

Kapı kapalıydı.Yatağın içinde doğrulup oturdum, kalbim deli gibi çarpı-

yordu. Delilah, neşe içinde cıvıldayarak yatağa zıpladı. Onu göğsüme bastırıp hareketsiz bırakarak kapıya kulak kesildim.

Mutfak kapısını kapamayı unutmuş ya da düzgünce ka-pamadan yalnızca itmiş bile olabilirdim. Ama yatak odamın kapısı dışa doğru açılıyordu, bu da evimin tuhaf düzeninin bir parçasıydı. Kedinin kendi kendini içeri kapamış olmasına imkân yoktu. Onu biri kapamış olmalıydı.

Page 15: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

14

Delilah’nın sıcak, nefes alıp veren bedenini göğsüme yakın tutarak hareketsiz oturdum ve dışarıyı dinlemeye çalıştım.

Çıt çıkmıyordu.Tam o sırada aklıma gelen fikir içimi rahatlattı: muhteme-

len yatağımın altında saklanıyordu ve ben de eve geldiğimde onu kendimle birlikte içeri kapamış olmalıydım. Yatak oda-mın kapısını kapadığımı hatırlamıyordum ama içeri girdiğim-de dalgınlıkla arkamdan çekmiş olabilirdim. Dürüst olmak gerekirse metro istasyonundan çıktığımdan beri her şey bula-nıktı. Baş ağrım eve dönüş yolunda başlamıştı ve şimdi de ya-şadığım telaşla ensemden yukarı çıktığını hissedebiliyordum. Gerçekten hafta içi içmeye bir son vermemin zamanı gelmişti. Yirmili yaşlarımdayken bunda bir sorun yoktu ama artık ak-şamdan kalmışlığımı eskisi gibi üzerimden atamıyordum.

Delilah, kollarımın arasında huzursuzca kıvranmaya, pati-lerini koluma batırmaya başladı. Sabahlığımı giydiğim sırada onu özgür bıraktım ama daha sonra mutfağa götürmek için yeniden kucakladım.

Yatak odamın kapısını açtığımda karşıma bir adam çıktı.Tipini merak etmenin hiçbir anlamı yok, çünkü bana ina-

nın, polise bunu yaklaşık yirmi beş kez anlattım. “Bilekleri bile mi görünmüyordu?” diye sorup durdular. Hayır, hayır ve hayır. Üzerinde kapüşonlu bir sweatshirt vardı. Ağzını ve bur-nunu bandanayla gizlemişti ve geri kalan her şey de gölgenin içine gömülmüştü. Elleri dışında.

Ellerinde lateks eldivenler vardı. İşte ödümü koparan da bu ayrıntı olmuştu. O eldivenler, “Ne yaptığımı biliyorum,” der gibiydi. “Hazırlıklı geldim,” diyorlardı. “Tek derdim paran değil.”

Uzun bir saniye boyunca birbirimize bakarak öylece dur-duk. Parlayan gözlerini gözlerime dikmişti.

Aklımdan binlerce düşünce geçiyordu: Telefonum hangi cehennemde? Dün gece ne bok yemeye bu kadar çok içtim?

Page 16: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

15

Ayık olsaydım eve girdiğini duyardım. Ah, Tanrım, keşke Ju-dah burada olsaydı.

En çok da... o eldivenler. Ah, Tanrım, o eldivenler. Öyle profesyoneller, öyle kliniklerdi ki!

Tek kelime etmedim ve kıpırdamadım da. Rüküş sabahlığı-mın içinde öylece dikilip titremeye başladım. Delilah güçsüz düşen ellerimin arasından fırladı ve mutfağa giden koridorda koşmaya başladı.

“Lütfen,” diye geçirdim içimden. “Lütfen bana zarar verme.”Ah, Tanrım, telefonum neredeydi?Daha sonra adamın ellerinde bir şey gördüm: Çantam; her

ne kadar bu ayrıntı ziyadesiyle gereksiz görünse de yeni al-dığım bir Burberry’ydi. O çantanın tek bir önemi vardı. Cep telefonum içindeydi.

Gözleri öyle bir kırıştı ki bandanasının altından gülümse-diğini düşündüm. Başımdaki ve parmaklarımdaki kanın bo-şanıp savaşmaya ya da kaçmaya hazır vaziyetteki vücudumun ortasında toplandığını hissettim.

Adam öne doğru bir adım attı.“Hayır...” dedim. Emir verirmişçesine bir tavır takınmaya

çalışsam da sesim daha çok yalvarıyormuşum gibi çıkmıştı. Zayıf, tiz ve korkudan titriyordu: “Ha...”

Kelimenin sonunu bile getiremedim. Yatak odamın kapısı-nı yüzüme çarptı. Yanağıma isabet etmişti.

Uzun bir süre öylece donakaldım, elimi yüzüme götürdüm. Şokun ve hissettiğim acının etkisiyle dilim tutulmuştu. Par-maklarım buz kesmişti ama yüzümde sıcak ve ıslak bir şey vardı. Bunun kan olduğunu, kapının pervazının yanağımı kes-tiğini anlamam biraz zamanımı aldı.

Koşarak yatağıma dönmek, başımı yastıkların altına göm-mek, ağlamak ve ağlamak istiyordum. Ama kafamın içinde çirkin bir ses, “Adam hâlâ orada,” deyip duruyordu. “Ya geri dönerse? Ya peşine düşerse?”

Page 17: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

16

Salondan bir düşme sesi geldi. İçimde yükselen korku beni harekete geçireceği yerde donakaldım. “Geri dönme. Geri dön-me.” Tuttuğumu fark ettiğim nefesimi uzun uzun, titreyerek verdim. Yavaş yavaş elimle kapıya doğru uzanmaya çalıştım.

Koridordan bir çarpma sesi daha geldi; bardak kırılmış ol-malıydı. Kapının kolunu aceleyle tutup kendimi hazırladım. Çıplak ayak parmaklarımı eski, eksilmiş döşemelerin arasına koydum. Kapıyı elimden geldiğince kapalı tutmaya hazırdım. Yere çömeldim, dizlerimi göğsüme doğru çektim, hıçkırıkları-mı sabahlığıma gömmeye çalıştım. Bir yandan da adamın evin altını üstüne getirişini dinliyordum ve Delilah’nın zarar gör-meden bahçeye kaçması için dua ediyordum.

En sonunda, çok, çok uzun bir zaman sonra ön kapının açılıp kapandığını duydum. Oturup dizlerimi kendime doğ-ru çekerek ağlamaya başladım. Gerçekten gittiğine bir türlü inanmıyordum. Geri dönüp bana zarar vermeyeceğine inan-mıyordum. Ellerim uyuşup gerildi ama kapının kolunu bırak-maya cesaret edemiyordum.

Soluk, lateks eldivenlerin içindeki o elleri yeniden gördüm.Bir sonraki adım ne olacaktı, bilmiyordum. Bütün gece

orada hareketsiz kalabilirdim. Ama Delilah’nın miyavladığını ve kapının öteki tarafını tırmaladığını duydum.

“Delilah,” dedim boğuk bir sesle. Sesim öylesine titriyordu ki kendim bile tanıyamıyordum. “Ah, Delilah.”

Kapının ardından mırladığını duydum. Bu tanıdık, bu de-rinden gelen ve testereyi andıran hırıltısı sanki büyünün bir anda bozulmasına neden olmuştu.

Kapı kolundaki kramp giren parmaklarımı serbest bırakıp acı içinde gerdim. Daha sonra titreyen bacaklarımı sabit tut-maya çalışarak ayağa kalktım ve kapının kolunu çevirdim.

Döndü. Aslında hiç karşı koymadan, mandalı bir santim bile oynatmadan fazla kolay bir şekilde döndü. Öteki taraftan vidayı sökmüş olmalıydı.

Page 18: Ana Sayfa - İthaki Yayınları

17

Lanet olsun.Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun.Tuzağa düşmüştüm.