Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

20
AK FAN ZiN KARA Sayı : 01 – Ocak 2013 Fiyatı: 4.00 TL. No : 201301 Aylık özgün içerikli fanzin…

description

AKKARA FANZİN AYLIK ÖZGÜN İÇERİKLİ FANZİN

Transcript of Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Page 1: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

AK FAN ZiN KARASayı : 01 – Ocak 2013 Fiyatı: 4.00 TL. No : 201301 Aylık özgün içerikli fanzin…

Page 2: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

iÇiNDEKiLER

Yazarlarımız

Oktay KULAOĞLU

Nilay OĞUR

Gökhan DAMGACI

BüĢra UĞUR

Murathan BEġĠ

Merhum; Adnan ÖZALAġAR

----------------------------

Kapak Tasarım

ve

Karakalem Uygulama

Arzu Cihan UĞUR

Editör

Murathan BEġĠ

AraĢtırma Editörleri

Oktay KULAOĞLU

Gökhan DAMGACI

Yayın Yönetmeni

Murathan BEġĠ

ĠletiĢim :

[email protected]

KĠTAPLIĞIMDAN -

Değerli yazar “ Maeve Binchy ”

GEZ, GÖZ, ARPACIK -

Rotamız “ Myra ”

BĠR ANEKTOD -

...Sobada közlenmiĢ biber kokusu,

çocukluğumun Pazar günleridir...

ġĠĠR -

GidiĢime dair…

GARĠP BĠLGĠLER -

Ġngiltere'de trafik niçin soldan akar?

SANATLA YAġAYANLAR -

Bu ay ki misafirimiz değerli ressam

“ Nuri ABAÇ ”

TARĠH ÖNCESĠ ÇAĞLARDA MÜZĠK -

Bölüm 1

ADIM ADIM JAZZ ARMONĠSĠ / Ders 1 -

Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR anısına

hazırlanmaktadır...

AK FAN

Page 3: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Merhaba;

Fanzin, Ġngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin

kısaltılmasıyla oluĢturulan finansal kaynaklardan ve hiyerarĢik

yapılardan uzak alternatif bir basılı materyeldir. Farklı yöntemlerle

çoğaltılan örnekleri olmakla beraber genellikle fotokopi aracılığı ile

çoğaltılarak, kar amacı güdülmeden dağıtılan yayınlardır. Dergiden

(Süreli yayınlardan) ayrı olarak, süresi belirsiz olarak çıkar ve daha

amatörce hazırlanır.

Türkçe‟de “Fanzin” olarak kullanılan “fanzine”, genelde belirli bir

konu üzerine iĢlenen yapıtlardan (yazı, resim, fotoğraf, karikatür, vb.)

oluĢtuğu gibi, değiĢik ve çeĢitli konuların yapıtlarının da bir araya

gelmesiyle oluĢabilir. Her türlü materyal kullanılarak oluĢturulabilen

fanzinler tek sayfalık olabileceği gibi birbirine zımbalanmıĢ, iğnelenmiĢ

çok sayıda sayfadan da oluĢabilir. Geleneksel olarak el yazısı, daktilo,

kolaj, çizim gibi farklı elementlerden oluĢur.

AK-KARA fanzin bu ay yayın hayatına baĢlıyor. Heyecanımız

büyük. Dostlarla bir aradayken yapılan muhabbetlerin sıcaklığı kadar

güzeli yoktur. AK-KARA fanzinin sayfalarından geçen muhabbetlere

sizleride içten bir samimiyetle ortak etmek bizi mutlu edecek. Tamamen

özgün içerikli bir yapıya sahip olan fanzinimizde sanat, tarih, edebiyat,

teknoloji, aktualite, mizah v.b. birçok konuyu iĢlemeye çalıĢacağız.

Bütün bunların yanı sıra, zaman zaman ev stüdyomuzda yapmıĢ

olduğumuz demo kayıtlarımızı cd formatı içinde fanzinimizle beraber

sizlerle paylaĢıyor olacağız. Fanzin içeriği ve demo kayıtlar ile ilgili

düĢüncelerinizi bizimle paylaĢmanız bizim için çok önemli. Bunun için

değerli düĢüncelerinizi bizimle paylaĢmanızı bekliyor olacağız.

Murathan BEġĠ

@ : [email protected] / [email protected]

Page 4: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

KĠTAPLIĞIMDAN

Ġlk sayımızda dünyaca ünlü

olan, kitapları 37 dile çevrilmiĢ ve

maalesef aramızda olmayan çok

değerli yazar Maeve Binchy‟i

tanıtmak istedim.

28 Mayıs 1940 yılında

Dublin‟deki küçük bir köy olan

Dalkey‟de doğan yazar Katolik

kızların gittiği bir okul olan

Killiney‟deki Holy Child Convent‟i

bitirdikten sonra University

College‟den mezun oldu. Öğretmen

olarak çalıĢmaya baĢladı. Binchy

babası sayesinde öğretmenlikten

yazarlığa geçmiĢtir. Binchy

kibbutzda çalıĢmak üzere Ġsrail‟e

gittiği sırada her hafta babasına

bulunduğu yerdeki hayatı ve savaĢı

tasvir eden mektuplar yazmaya

baĢladı. 16 Sterlin maaĢ ile

öğretmenlik yaparken babasının

mektuplardan birini Dublin‟de

yayımlanan “Irish Times”

gazetesine 18 Paund‟a satmasıyla

yazarlık kariyeri baĢlamıĢ oldu.

1969 yılında öykü tarzında yazdığı

bu mektup “Irish Times”ın da

kapılarını açmıĢ oldu. Bu sayede

haftada iki kez yazan ünlü bir köĢe

yazarı olmakla birlikte, Ġrlanda

feminist hareketininde ilk kadın

editörü oldu. Londra‟ya taĢındıktan

sonra BBC‟nin sunucularından ve

ilerde çocuk öyküleri yazacak olan

Gordon Snell ile tanıĢtı. EĢinin

teĢvikiyle yazarlık yapmaya karar

veren Binchy, “Evening Class”

(Ġtalyanca AĢk BaĢkadır) kitabıyla

uluslararası Ģöhrete kavuĢmuĢtur.

Kitaplığımdan - Değerli yazar “Maeve Binchy”

Maeve Binchy

Çok sayıda öykünün yanı sıra iki oyun ve Prag

Film Festivali‟nde en iyi senaryo ödülünü

kazandıran bir de TV oyunu yazmıĢtır. Meave

Binchy 30 Temmuz 2012‟de eĢi ile birlikte

yaĢadıkları Dublin‟de aramızdan ayrılmıĢtır.

Yazarın kitapları; Tara Sokağı, Ġtalyanca

AĢk BaĢkadır, Yalnız Kadınlar Sokağı, Geri

Döneceksin, AĢk Mutfakta PiĢer, Hayatın Ta

Kendisi Lokantası, AteĢböceklerinin Mevsimi,

Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler, Gizlidir Bütün

AĢklar, Bu Yıl Farklı Olacak, Leylak Zamanı,

AĢk Bir Kere, AĢkı Yarın YaĢayacaksın, Bir

Dilek Tut Benim Ġçin, GümüĢ Yıldönümü,

AĢıklar Korusu ve ölümünden önce basılmıĢ

olan son kitabı AĢk ve Çocuk.

Binchy, kitaplarında kadınların hayata

karĢı direniĢlerini, ne kadar güçlü olduklarını,

yalnızlıklarını, hayal kırıklıklarını, umutlarını,

sevgilerini gösteriyor. Beni en çok etkileyen

kitabı Geri Döneceksin olmuĢtur. AĢk için

ikinci bir kimliğe bürünen bir anne, küçük bir

kızın, annesinin bıraktığı notu yakmasıyla

değiĢen hayatlar, hüzünlü bir hikaye…

Okuduktan sonra karmakarıĢık duygular

içinde olacağınız bir kitap…

Nilay OGUR

kitaplığı[email protected]

Page 5: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

GEZ, GÖR, ARPACIK

Spontane gezilerimden …

Yukarıdaki baĢlığa aldanıp; dertsiz

tasasız, değirmenin suyu babası tarafından

döndürülen, yanan feneri nerede söndüreceği

belirsiz, elinde haritası, sırtında portatif

kampetli çantası, altına çorap giyilmiĢ gladyatör

sandaletiyle saçı rastalı bohem bir tip gelmesin

aklınıza... Çünkü ben kelim. ġaka bir yana

bilakis ben de günde sekiz saat çalıĢan yılda

sadece on beĢ güncük yıllık izni olan bir

Ademoğlu‟yum. Bu mini minnacık on beĢ günler

boyunca keĢfetme fırsatı bulduğum yerlerden

biridir “MYRA”

Mayıs ayının ilk iki haftası ve Eylül

ayının son iki haftası Antalya‟nın en ferah

gezme zamanlarındandır. Rota, Antalya'nın

diğer popüler ilçelerinden ziyade adı yurdum

insanı tarafından pek duyulmamıĢ ancak

Hristiyan aleminin Selçuk Efes'ten sonra en çok

ziyaret ettiği yer olan “Demre” ilçesi. Demre‟ye

Antalya merkezden zaman zaman virajlı

yollardan geçerek iki saatte ulaĢmanız

mümkün. Demre, Likya Birliği‟nin en önemli

kentlerinden biri olan Myra‟yı içerisinde

barındırır. Arap istilaları, depremler ve

alüvyonlar sebebiyle Myra‟dan günümüze kaya

mezarlar, antik tiyatro ve akropol kalmıĢtır.

(dahası da var aslında) Bir de biraz önce

bahsettiğim gibi Hiristiyanlığın tarihteki en

önemli noktalarından biri olan Aziz Nicholaos

kilisesi, (müzesi dersek hakkı teslim edilmiĢ

olur) hamam ve bazilika yıkıntılarını da görmek

mümkün. Ayrıca Demre ilçesi sınırları

içerisinde Sura ve Trebenda antik kentleri de

yer almıĢtır. Antik kaynaklar (yani eski tarihlere

ait bulunan sikkeler vs.) üzerindeki ibareler

Myra'nın M.Ö 5.yy dan bu yana var olduğunu

göstermektedir. (Bu arada parantez içerisindeki

bilgilerim parantez dıĢındakilerden üç kat daha

uzun oluyor, bu sorunu zamanla aĢarım

herhalde )

Antik Tiyatro

Myra deniz ticareti

açısından önemli bir kent

olmasına rağmen yine deniz

yolu ile gelen korsanlar

tarafından birçok kez istila

edilmiĢ ve sayısız mücadeleler

görmüĢtür. Myra‟daki en

etkileyici eserin antik tiyatro

olduğunu düĢünüyorum. Dev

oyma desenli cavea, sahne,

oturma alanları ve suçun elitist

sisteme atıldığı ancak M.Ö 5.yy

da bile var olduğunu gördü-

ğümüz en öndeki VIP mermer

tekli ve ikili koltuklar.. Zaman

zaman arena olarak kullanılan

bu mekan günümüze kadar

gelmiĢ en sağlam yapıtların-

dandır Myra‟nın.

Antika Ġnsan (Ben)

Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”

Page 6: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Rölyef/Relief

Kaya mezarlar

Günümüzde problem olmaya

devam eden bazı konuların M.Ö. 5.yy

da bile yaĢandığını tiyatro duvarların-

daki yazılarda görünce hafif bir tebes-

süm yerleĢiyor yüzümüze;

“...Bu duvarın dibi seyyar satıcı

Tiberius‟a aittir, burada baĢka kimse

satıĢ yapamaz” yani günümüzcesi

“Yassahh HemĢerim Yassahh...”

Yine günümüze kadar gelen

bildiğimiz “tavĢan kaç tazı tut”

hikayesinin yüzyıllar öncesindeki

masumane halleri;

“...Germanicus, Filiste‟nin kızı

Agrippina'yı seviyor...”

Sıra kaya mezarlara geliyor,

buradaki tüm mezarlar birbirine

benzese de bu mezarlarda içindeki

ölüyü ve yakınlarını betimleyen

kabartmalar görülür. Ayrıca

kayalığın güneyinde kabartmalı ve

kitabeli kaya mezarlıkları da

bulunmaktadır. Odacık Ģeklindeki

bu mezarlıkların içerisinde çok

yakın tarihimize ait mangal kömürü

közlerini de görmeniz mümkündür.

Burası Türkiye...

Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”

Page 7: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Kilise

Kaya mezarlıklardan sonra Aziz

Nicholaos kilisesine geçiyoruz.

YaĢamıĢ olduğumuz toprakları

tanımanın paralı olduğu ülkemizde

kiliseye giriĢ ücreti olarak 10 TL.

ödeniyor. Neyse ki müze kart ile bu tür

gezilerimizden hatırı sayılır bir meblağ

cebimizde kalıyor. Müze kartın fiyatı

Ģuan 30 TL. Ġçeriye girdiğinizde fresk-

leri, mozaikli mekanları, günah çıkar-

ma alanını, lahitleri ve duvarlara doku-

narak ağlayan insanları görmek kendi-

Fresk

bizim yönetim anlayıĢımıza has bir

özellik olsa gerek. Kilise çıkıĢında

hediyelik bir Ģeyler almak için yerel

halkın açtığı tezgahlara uğruyoruz.

Neyse ki burada hediyelik anlamında

“cinsel organı kendi boyunun iki misli

uzunluğundaki bereket tanrısı biblosu”

ve “çiftleĢen deve kartpostalından”

daha fazlasını buluyoruz.. Eğer

yanınızda tarihi sizin kadar seven bir

arkadaĢınız yoksa ve bu kiĢi “gel-

miĢken Ģu eseri de görelim” dediği-

Aziz Nicholaos

Lahit

nizi oraya ait hissettirmese de farklı

duygular hissettirebiliyor. Bu arada

önceleri kilise içerisindeki bir lahitte

bulunan Aziz Nicholaos‟un kemikleri

ve lahit‟in bazı parçaları tarihi eser

kaçakçıları tarafından çalınmıĢ olup

Ģuanda Ġtalya Bali'de, müzede sergi-

lendiğini söylüyor rehber. Kimlerce

çalındığını, nerede sergilendiğini

bilmek ve hiçbir Ģey yapmamakta

nizde yüzü git gide değiĢen ve “offf uff ”

Ģeklindeki puflamalarını gitgide arttıran

birisiyse, Demre merkezde diğer

ilçelere göre daha uygun fiyatlı olan

lokantalarda Levrek ya da Kefal

ısmarlayarak arkadaĢınızın gönlünü

alabilirsiniz. ġimdilik hoĢçakalın. .

Oktay KULAOĞLU

[email protected]

Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”

Page 8: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

“Sobada közlenmiĢ biber kokusu,

çocukluğumun Pazar günleridir.”

Çocuktur anlamaz, unutur derler.

BaĢkalarını bilmem ama ben

unutmadım! Hatta ilginçtir beĢ

yaĢında gördüğüm bir rüya hala dün

gibi aklımda. Uykumun arasında çay

kaĢığı sesleri rüyalarımın jenerik

müziği olur. Oda soğuk, üzerimdeki

yorgan ağır… Tüm aile bireylerinin

evde olduğunu simgeleyen kızarmıĢ

ekmek ve közlenmiĢ biber kokusu…

Sırf bu ikilinin cezbediĢidir beni o

sıcak yataktan kaldıran, soğuk suyla

yüzümü yıkamak için bana cesaret

toplatan. Sonra koĢarak sobanın

yanındaki mindere kedi gibi kıvrılır,

ısınırdım. Diyeceğim Ģu ki; sobada

közlenmiĢ biber kokusu, çocuk-

luğumun Pazar günleridir. Beni uzun

süredir tanıyanlar bilir. Sabahları

üĢenmeden önce biberleri ızgaraya

atarım. Onlar közlenirken ben

kahvaltıyı hazırlarım. Bu farkında

olmadan kazanılan alıĢkanlıklar, o

tadı sürekli duymak isteyip, kendini

güvende hissedebilme içgüdüsünü

tetikliyor. ġimdilerdeyse “güvenmek”

çok zor. Kaybedilenler yerine

konmuyor. Bir sabah bu biberin

kokusuyla uyandım. Edirne, malum

hava yine çok soğuktu… Biber

közledim, ekmek kızarttım… Iıhh,

olmuyor. Aynı tadı alamıyorum bir

Ģey eksik hala. Rahmetli ninemin

peynirinden aradım bulamadım.

Babaannem o peyniri yapan birinden

aldı, getirdi. Yok! O biberi istediğim

kadar közlesem, her çeĢit peyniri

oturup yesem de çocukluğumdaki o

koku, o tadı hiç bir zaman

bulamadım. Bundan sonra da

bulamayacağım. “Güven” denilen Ģey

de tam olarak böyle iĢte. Kaybettim,

bulamıyorum. Bundan sonra da

bulamayacağım. Artık bir “yastık” ta

değil, bir “ego” da kocayanlar var.

ġekilcilik almıĢ baĢını gidiyor. Yedi-

ğimiz içtiğimiz Ģeylerin fotoğraf-

larıyla tok olan karnımızın reklamını

yapıp, iliĢki durumlarımızla sözde

mutluluğumuzu kanıtlıyoruz. Falanlar

filanlar… ĠĢte tüm bu falan filanlar

düĢünülmeli aslında! “Artık yazılıp

çizilenler sosyal medyadan

paylaĢılıp, unutulur bir döngü

içerisinde. Kitaplar, dergiler yazları

Ģezlonglara konmak üzere kullanılan

bir aksesuar halini aldı.” Neredeyiz,

nereye doğru gidiyoruz bakalım.

Kaybedilenlerin bulunup ait oldukları

yere konması ne kadar mümkün

değilse, Ģu anda sahip olduklarımıza

da düĢünmeden çöpe atmak bir o

kadar kolay. KözlenmiĢ hayatlar…

BüĢra UĞUR

Bir Anektod - “Sobada közlenmiĢ biber kokusu, çocukluğumun Pazar günleridir.”

BĠR ANEKTOD

Page 9: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

GidiĢime Dair…

Beynimin alacakaranlığında

Kaybolmak üzeresin.

Ürkek ama alaycı bu sessizliğin,

Hiç geçmiyor yankısı.

Nerde olduğumu unuturum çoğu zaman.

Biraz soğuk,

Biraz mayhoĢ,

Biraz da dikenlidir

Tehditkar gidiĢler…

Ah majesteleri,

O heybetli duruĢunuzun altındaki

Hilekar ruhu gördüğümde bitti.

Yıkıldı duvarlar.

SöylenmemiĢ ne kadar kelime,

OkunmamıĢ ne kadar dua varsa

Hepsi birer birer

Ġntihar ettiler.

Saniyelik avuntular,

Yazıldığı gibi okunmazlar.

Hep dinlediğim o Ģarkının

Notaları düĢer delik cebimden.

Bir sigaranın kağıtta bıraktığı izler

Bana gülümser…

KeĢkeleri alır,

Bir torbaya koyarım.

Torbayı çantama,

Çantayı sırtıma…

Ve gitmeler asılı kalır,

Kalan zamanlardan

Mucize toplamak için.

Yolculuk vakti geldiğinde,

Ağlar bir ruh.

Sırf ayıp olmasın diye

Tek bir kelime düĢer dudaklarımdan

“HoĢçakal.”

BüĢra UĞUR

ġiir - GidiĢime Dair

Page 10: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

GARĠP BĠLGĠLER

Ġngiltere‟de trafik niçin soldan akar?

Bir zamanlar herkes Ġngilizler

gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun

için de çok geçerli bir sebep vardı.

Yüzyıllarca önce yolun karĢısından

gelenin dost mu, yoksa düĢman mı

olduğunu kestirmek mümkün değildi.

Ġnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları

için, yolun solundan, duvar dibinden

(yaya veya atla) giderek sol taraflarını

emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını

hemen çekecek Ģekilde hazır

bekletirlerdi.

Yolun solundan seyahat, ilk defa

1300 yıllarında, papanın Roma‟ya

gelecek hacıların yolda karmaĢaya

sebep vermemeleri için, yolun solundan

gitmelerini söylemesiyle resmileĢti ve

yüzyıllar boyu devam etti.

18. yüzyılın sonlarında ABD‟de

birçok atın çektiği posta arabalarında,

sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en

arkada ve soldaki atın üstünde

oturuyordu. Bu da yolun solundan

gidildiğinde karĢıdan geleni ve yolun

kontrolünü zorlaĢtırıyordu.

Çok geçmeden ABD‟de trafik sağdan

iĢlemeye baĢladı. Fransız Ġhtilali

sırasında, ihtilalin liderlerinden

Maximilien Robespierre, büyük bir

olasılıkla Katolik kiliseye meydan

okuyanlara bir jest olsun diye,

Parislilerden yolların sağından

gitmelerini istedi. Bir süre sonra aslında

kendisi de bir solak olan Napolyon,

ordularındaki ikmal arabalarının

yolların sağından gitmeleri emrini verdi

ve zaptettiği her ülkede de bu

uygulamayı hayata geçirdi. Ġngiltere

hiçbir zaman Napolyon tarafından

zapt edilemediğinden Ġngilizler

yolun solundan gitme alıĢkanlık-

larından vazgeçmediler.

Avustralya, Hindistan gibi tüm eski

sömürgelerinde de bu usulü devam

ettirdiler. Zaten Ġngilizler'de

Amerikalılardan farklı olarak

sürücü arabanın üstünde ve

sağında oturuyordu. Modern araba

teknolojisinin geliĢmesi ile bu

geliĢimin dünyada öncüsü olan

ABD‟de sürücü koltuğu ve

direksiyon sağdan gidiĢe uygun

olarak sola konuldu ve dünyanın

birçok bölgesinde bu Ģekilde

yaygınlaĢtı.

Ġngiltere‟de ve eski

sömürgelerinde, trafik akıĢını sağ

Ģeride almanın faturası o kadar

yüklüdür ki, artık isteseler de

kolay kolay bunu yapamazlar.

Hangi ülkede olursanız olun,

trafiğin yönü ister sağdan olsun

ister soldan, karĢıdan karĢıya

geçmeden önce, siz yine de her iki

yöne bakmayı ihmal etmeyin.

Kaynak : L.B.A.

Garip Bilgiler - Ġngiltere'de trafik niçin soldan akar?

Page 11: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

SANATLA YAġAYANLAR

Ak-Kara fanzinde bu

ay kendineözgü üslubu ile

sanat dünyasında büyük bir

yeri olan ressam Nuri

ABAÇ‟ı misafir ediyoruz.

Nuri ABAÇ, 1926

yılında Ġstanbul'da, Koca-

mustafapaĢa semtinde

dünyaya geldi. Babası o yıl-

larda kurulan Darül-bedayi

(Ġstanbul ġehir Tiyatrosu)

„nin ilk sanatçılarından

Mahmut Celalettin (Celal

ABAÇ), annesi öğretmen

Sahire ABAÇ‟tır. Tek Kar-

deĢi Sudi ABAÇ 1960-1980

dönemi karikatüristlerinden

olup, çeĢitli uluslararası

yarıĢmalardan ödül sahibi-

dir. “BoĢ Veeer!é” isimli bir

karikatür albümü yayınlan-

mıĢtır.

Nuri ABAÇ‟ın ba-

bası Celal ABAÇ, 1931

yılında ılıman bir iklime ve

doğal güzelliklere sahip

Mersin‟e yerleĢti. Orada

kurduğu ve otuz yıl

yaĢattığı Halkevi Tiyat-

rosunun rejisörü, aktörü

oldu, pek çok genç sanatçıyı

yetiĢtirdi. Güney ve Güney-

doğu Anadolu‟da turneler

düzenleyerek yöre halkına

tiyatro sevgisini aĢıladı. Bu

süre içinde Nuri ABAÇ ve

kardeĢi Sudi ABAÇ

sahneye konulan yapıtların

dekorlarını düzenlediler ve

boyadılar. Bunlardan

Nazım Hikmet'in “Kafatası”

ile Ġsmayil Hakkı Baltacı-

Nuri ABAÇ

Sanatla YaĢayanlar - Ressam Nuri ABAÇ

oğlu‟nun “Bir Adam Yarat-

mak” isimli sahne yapıtları-

nın dekorları henüz bellek-

tedir. Yine o yıllarda Mer-

sin‟e gelen ünlü ressam Nu-

rettin Ergüven ve Kemal

Zeren‟e asistanlık yaptı.

Çocukluğu ve ilk gençliği

Mersin‟de Nüvit KODALLI,

Atıf YILMAZ gibi, günü-

müzün sayılı sanatçıları

arasında yer alan, genç

yetenekler arasında geçti.

Sanat ateĢinin kıvılcımlan-

maya baĢladığı bu yıllardan

sonra ABAÇ‟ın gerçek

anlamdaki resim öyküsü

1944 yılında Ġstanbul Güzel

Sanatlar Akademisi‟ne

girmesiyle baĢlar. 1950

yılında serbest çalıĢmakla

yaĢama atılan ABAÇ, üç yıl

Devlet Su ĠĢlerinde

1970‟den itibaren Devlet

Planlama TeĢkilatı‟nda

görev yapıp, buradan 1985

yılında emekli oldu.

Page 12: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

1990 yılından itibaren hiç bir yarıĢmaya

katılmayan, bazı yarıĢmalarda jüri üyeliği yapan

sanatçı, 1991 yılından itibaren bir süre Hacettepe

Üniversitesi, bir süre de Bilkent Üniversitesi Güzel

Sanatlar Fakülteleri‟nde “Perspektif ” dersi öğretim

görevlisi olarak görev yaptı. Bugün Ankara‟da

eĢi Suna ABAÇ ile oturmakta ve sanatsal

araĢtırmalarını yaptığı atölyesinde çalıĢmalarını

sürdürmektedir.

SERGĠLER

1949 Mersin Sergisi

1957 Ankara, Ġstanbul Sergisi

1958 Adana, Diyarbakır Sergisi, Devlet Res. Hey. Sergisi

1959 Devler Res. Hey. Sergisi

1965 Ankara Sergisi

1966 Ankara Sergisi

1967 Ġstanbul, Paris (katılma) Sergisi

1969 Ankara Sergisi

1970 Antalya, Mersin Sergisi

1971 Ankara Sergisi

1973 Münih, Köln (katılma) Sergisi

1976 Montreal Sergisi

1977 Ankara, Ġstanbul, Ġzmir Sergisi

1978 Ġstanbul, Montreal, Basel (katılma) Sergisi

1979 Ankara Sergisi

1980 Ġstanbul Sergisi

1980 Bremen Sergisi

1981 Hannover Sergisi

1982 Londra, Köln, Frankfurt, Bonbay, Yenidelhi Sergisi

1983 Ankara Sergisi

1984 Ġzmir, Ġstanbul Sergisi

1985Ankara Sergisi

1986Ankara, Ġstanbul Sergisi

1987Ankara Sergisi

1991Ankara Sergisi

1992Ġstanbul, Ankara Sergisi

1993Ankara Sergisi

1994Ġstanbul, Ankara Sergisi

1995Ankara (retrospektif), Ġzmir ve Paris Sergisi

1996Ġstanbul Sergisi

1997Ankara, Ġstanbul Sergisi

Sanatla YaĢayanlar - Ressam Nuri ABAÇ

Page 13: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

TARĠH ÖNCESĠ ÇAĞLARDA MÜZĠK - bölüm 1

Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1

Tarih öncesi müzik çoğunlukla

ilkel müzik olarak adlandırılır. Bu, tarih

öncesi kültürlerde (Yazının icadından

önceki kültürler) üretilen müziğe verilen

bir isimdir. Müziğin evrimsel kökenleri-

ni araĢtırmak 19‟uncu yüzyılın ikinci

yarısında baĢladı ve 20‟nci yüzyılda

çoğunlukla müzik arkeolojisi dahilinde

korumak için yaptıkları bir hareket olsa

bile bir dereceye kadar yaratıcılığı ifade

eder ve bir çağrı veya karĢılık amaçlı

olarak yapılabilir. Müziğin kökeniyle

ilgili açıklamalar müziğin nasıl tanım-

landığına göre değiĢmektedir. Müziği

duygusal manipülasyon formu olarak

görürsek, bildiğimiz müzik amaçlılığın

tartıĢıldı. The Ori-

gins of Music (Mü-

ziğin Kökenleri)

isimli makale ko-

leksiyonunun çık-

masıyla birlikte

konu insanın ev-

rimsel tarihinin bir

parçası olarak

görülüyordu. ġu

anda müziğin

kökenlerine dair

birçok hipotez

bulunmaktadır.

Bazı kiĢiler müzi-

ğin kökenlerinin

doğal olarak oluĢan

sesler ve ritimler

olduğunu iddia eder.

Ġnsanoğlu belli

örnekleri, tek-

rarları ve tonaliteyi

kullanıyor olabilirdi.

Bugün bile bazı

kültürlerin müziklerinde doğal sesleri

taklit unsuru söz konusudur. Bazı

kültürlerde ise bu, Ģaman inancı ve

uygulamalarıyla ilgilidir. Ayrıca eğlence

(oyun) veya pratik (avda hayvanları

çekmek için) amaçlarla kullanılıyordu.

KuĢların seslerinin yanında

maymunların ağaç kütüklerine

vurmasına da rastlandı. Bu bölgelerini

oluĢumuna kadar

mevcut sayılmaz.

Binlerce yıl önce

insanlar mağara

duvarlarına resimler

yaparak, takılar

yaparak sanatı

oluĢturmuĢlardır.

Ayrıca ölülerini

törenle gömmeye

baĢlamıĢlardır.

Bunların amaçlılığın

doğumunu temsil

eden ilk davranıĢ

formları olduğunu

kabul edersek, bil-

diğimiz müzik de bu

dönemde baĢlar.

Psikolojik açıdan

düĢündüğümüzde

müziğin kökeni

sorusuna cevap

vermek güçtür.

Müzik güçlü duy-

gular uyandırır ve bilince hitap eder.

Genelde güçlü duygular evrimle

bağdaĢtırılır. (Cinsellik ve hayatta kalma

gibi) Ama müzik ve seks arasında veya

müzik ve hayatta kalma arasında net bir

bağlantı yoktur. Seksle ilgili olarak,

müzisyenler çoğunlukla eĢlerini çekmek

için müziği kullanmıĢ olabilir (Örneğin

erkek kuĢlar diĢileri çekmek için sesle-

Page 14: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

rini kullanır) ancak bu müziğin birçok

fonksiyonundan birisi ve erkeklerin

diĢileri çekmek için kullandığı birçok

yöntemden birisidir. Hayatta kalmakla

ilgili düĢünürsek, müzik kültürü olan

toplumlar daha iyi hayatta kalabilir,

çünkü müzik duyguları koordine eder,

bir grup içinde önemli mesajların

verilmesini sağlar, grup içinde bireylerin

motive olmasını ve diğer bireyleri

desteklemelerini sağlar. Buna rağmen

bu tür etkilerin diğer gruplarla rekabet

halindeki bir grubun hayatta kalıĢına

doğrudan etki ettiğini düĢünmek güçtür.

Müzik var olduğunda bu tür etkileri

geliĢimini desteklemiĢ olabilir. Ama bu

etkilerin müziğin asıl kökenini

açıklamakta ne kadar yardımcı olacağı

tartıĢma konusudur. Müziğin bir diğer

olası kökeni ise bebek dili, yetiĢkinler

(genellikle anneler) ve çocukları

arasındaki sesli iletiĢimdir. Bu tür

iletiĢim melodik, ritmik, hareketli

paternlere (kalıp) sahip olabilir. Bu

bakımdan müziğe benzerlik gösterir.

Bebek dilinin iki ana fonksiyonu vardır.

Anne ve bebek arasındaki bağı kuvvet-

dilinin evrenselliği genetik olarak veya

insan çevresinin kapsamıyla

açıklanabilir. Genetik açıklama biyolojik

ve evrimseldir ve henüz böyle bir

açıklama bulunamadı. Çevreyle ilgili

olarak ise bebek dili, doğum öncesi

çevreyle ilgilidir. Ġnsan cenini doğumdan

20 hafta önce duymaya baĢlar. Bu süre

insanlarda hayvanlara oranla daha

uzundur. Birçok hayvan doğumdan önce

duyamaz. Bu muhtemelen tesadüfi bir

evrim değil, bebeğin doğumdan sonra

annesiyle bağını güçlendirme yoluyla

hayatta kalmasını sağlayan bir

adaptasyondur. Cenin annenin duygusal

durumunu vücudunun iç sesleri (sesi,

kalp atıĢı, adım sesleri, sindirim vs.) ile

algılayabiliyorsa, doğum sonrası

isteklerini (Örneğin ağlamanın) onun

yanında olmasına göre ayarlayabilir, bu

da tehlikeli bir dünyada hassas bir

varlık olarak hayatta kalmasını sağlar.

Ceninlerin ses örneklerini öğrenmesi ve

hatırlaması üzerine araĢtırmalar bu

teoriyi desteklemektedir. Eğer bu teori

doğruysa insanın iç sesleri ve bu örnek-

lerle ve duygusal durumla iliĢkisi ses

lendirmek ve bebeğin dili

öğrenmesine yardım etmek-

tir. Bu iki fonksiyon da

bebeğin hayatta kalma Ģan-

sını geliĢtirir ve bu nedenle

doğal seleksiyonun (seçim)

konusudur. Bebek dili kül-

türler arasında benzerlik

gösteren bir sesli iletiĢim-

dir. Annelerin ve bebekle-

rin seslerini yükseltip,

alçaltması, ifadelerini eĢ

zamanlı olarak değiĢtirmesi

ve ellerini hareket ettirme-

leri Asya ve Avrupa‟da

benzerlik gösterir. Bebek

Paleolitik Çağ‟da insan (Yontma TaĢ Devri)

Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1

Page 15: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

örnekleriyle, müziğin akıĢı ve güçlü

duygusal bağları arasındaki iliĢkinin

kaynağı olabilir. Bu teori müzik ve din

arasındaki evrensel bağla ve müziğin

oluĢturabileceği bilinç seviyesiyle ilgili

düĢüncelerle bağdaĢır. Son yıllarda

araĢtırmalar müziğin ana fonksiyonunun

Afrika‟daki büyük yırtıcılara karĢı bir

savunma mekanizması olduğu

yolundadır. Joseph Jordania, ilk

insanlarda Ģarkı söylemenin ortak

olduğu ve iki evrimsel fonksiyonu

olduğunu söyler. Ġç ve dıĢ fonksiyon.

Gürültülü ritmik grup seslendiriciliğinin

iç fonksiyonu insanın beyninde güçlü

duygular uyandırması ve grup üye-

lerinin kendilerini savaĢ transına geçir-

mek için kaybetmesi gibi etkileri olma-

sıdır. Böylece büyük yırtıcılara karĢı

korku içgüdülerini kaybederler ve savaĢ

sırasınca acı hissetmezler. Bu durumda

grup üyeleri tek vücut gibi davranarak

grubun hayatta kalması sağlanır. Ritmik

tekrarlı müzik insanları transa veya

değiĢmiĢ bilinç seviyesine sokmanın en

bilinen metodudur. (Örneğin Ģaman

ritüelleri sırasında) Gürültülü ritmik

grup seslendiriciliğinin dıĢ fonksiyonu

ise büyük Afrika yırtıcılarını korkut-

maktır. Müziğin savunma ve saldırı

fonksiyonunu insanlar savaĢ naraları,

askeri Ģarkılar olarak tarih öncesi

çağlardan beri kullanarak kendilerine

güveni artırıp, rakiplerini korkutmak

için kullanıyorlar. Gürültülü ritmik

müzik hala askerleri savaĢa hazırlamak

üzere yardım için kullanılıyor. Yırtıcılar-

dan korunmak haricinde sesli ve görsel

korkutma taktiğini ilk insanlar yiyecek

elde etmek, avlarını ele geçirmek için

yırtıcıları korkutmak için kullanıyordu.

Bu yaklaĢım insan beyninin en eski

özelliği olan müzikal sesleri üretme ve

algılamayla bağdaĢmaktadır. Jordania

ayrıca korkutucu sesler haricinde grupla

iletiĢim kurulması ve birbirlerini olası

bir tehlikeye karĢı uyarmanın da

müziğin fonksiyonlarından biri olduğunu

söylemiĢtir.

Gökhan DAMGACI

Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1

Page 16: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

ADIM ADIM JAZZ ARMONĠSĠ

Bir Müzik ÇalıĢması doğal olarak, müzik yapımında kullanılan temel

unsurların öğrenilmesi ile baĢlamalıdır. Bu unsurların ilki, bir müzik dizeği (porte)

üzerine yerleĢtirilen bir nota ile belirlenen ses perdesidir. Bunu açıklamanın en iyi

yolu bir “tiz” ve bir “bas” anahtarda her notanın yerleĢtiriliĢini gösteren bir Ģemadır.

Örn. - 1

Ses perdeleri ile ilgili bazı tanımlar:

YARIM SES : Ġki ses arasındaki en küçük uzaklıktır.

TAM SES : Ġki yarım sese eĢittir.

ARALIK : Ġki ses perdesi arasındaki uzaklıktır.

DERECE : Bir dizi içindeki her ses, o dizinin bir derecesi olarak

adlandırılır.

TETRAKORD : “tamses,tamses,yarımses” aralıklarını içeren dört seslik bir

dizidir.

Ses perdelerinin doğrudan ilk uygulamasını majör dizileri elde ederken

kullanacağız. DĠZĠ ; Hep aynı yönde inici yada çıkıcı olarak aralanan birbiri ile ilgili

sesler serisidir.

Bir majör dizi, herbiri ayrı ad taĢıyan ve herbiri bir dizeğin ardarda gelen bir

çizgi, bir aralığına yerleĢtirilen yedi farklı nota ile elde edilir. Sekizinci nota yada

oktav, bu dizi çalındığında bir tamamlama ve karar duygusu verdiği için eklenmiĢtir.

Do sesi üzerine kurulan majör dizinin aralıkları ayrıĢtırıldığında, majör dizi

yapısının Ģöyle olduğunun göreceksiniz; Bir tamsesle birbirine bağlanan iki “tetrakord.”

Tamses,tamses,yarımses (tetrakord) + tamses + Tamses,tamses,yarımses (tetrakord)

Örn. - 2

A ) MAJÖR DĠZĠNĠN MEYDANA GETĠRĠLMESĠ :

Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...

Page 17: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

AĢağıdaki tablo, tiz ve bas anahtarlarında bütün diyezli ve bemollü tonların

değiĢtiricilerini göstermektedir. Ġlerleyen derslerimizde bu tablodan sık sık

yararlanacağız.

Örn. - 3

B ) RĠTĠM : .

Ritim süreyi kontrol eden unsur (yani her notanın ne kadar süre tutulacağını

gösteren unsur) olarak tanımlanabilir. AĢağıda, ilerideki derslerimizde kullanacağımız

ritmik değerlerin herbirini ve bunlara eĢdeğer sürelerin miktarını gösteren bir tablo

göreceksiniz. Onlara uygun gelen suslar tablonun sağ tarafında gösterilmiĢtir. Bu

suslar karĢılarına gelen notalarla aynı değerdedir. Yani o nota için verilen zamanla

aynı sürede sesin yokluğunu göstermek için kullanılırlar.

Örn. - 4

Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...

Page 18: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...

Eğer istenilen süre bir notayla ifade edilemezse, iki nota bir bağ ile birleĢ-

tirilerek anlatılabilir. Bu Ģu demektir: Ġkinci nota yeni bir vurgu olarak düĢünül-

memelidir, yalnızca birinci süreyle birleĢtirilmiĢtir ve ikisi birlikte düĢünülmelidir.

Örn. - 5

Tartımda (ritimde) denetim unsuru zaman iĢaretleridir. Her zaman üstteki

rakam vuruĢ sayısını gösterirken, alttaki rakam bir vuruĢ olarak alınan notanın

cinsini anlatır.

4/4

Her ölçü 4 vuruĢ,

1 vuruĢ bir dörtlük

notadır.

6/8

Her ölçü 6 vuruĢ,

1 vuruĢ bir sekizlik

notadır.

2/2

Her ölçü 2 vuruĢ,

1 vuruĢ bir ikilik

notadır.

4/4 olan bir ölçü dört adet dörtlük nota ile yazılabilir, fakat sürelerinin

toplamı dört adet dörtlüğe eĢit olan ölçülerinde 4/4 olacağı açıktır.

AĢağıda 4/4 ölçülere bir kaç örnek verilmiĢtir. Her ölçünün , toplamları dört

vuruĢa eĢit olan değiĢik sürelerin birleĢiminden oluĢtuğuna dikkat ediniz.

Örn. - 6

. AĢağıda 3/4 ölçülere bir kaç örnek verilmiĢtir.

Örn. - 7

Page 19: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

ÖDEVLER

Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...

1)

a - Yarım sese beĢ ayrı örnek yazınız.

b - Tam sese 5 ayrı örnek yazınız.

2) Do majör dizisinden baĢlayarak, hem bas hem tiz anahtarında tetrakord yöntemini

bütün diyezli majör dizilere uygulayınız. ( Örn.3‟e bkz. )

3) Do majör dizisinden baĢlayarak, hem bas hem tiz anahtarında tetrakord yöntemini

bütün bemollü majör dizilere uygulayınız. ( Örn.3‟e bkz. )

4) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.

a - Do, Fa majör dizisinin beĢinci notasıdır.

b - Fa, ...... majör dizisinin üçüncü notasıdır.

c - Lab, ...... majör dizisinin ikinci notasıdır.

d - Reb, ...... majör dizisinin yedinci notasıdır.

e - Fa#, ...... majör dizisinin altıncı notasıdır.

d - Mib, ...... majör dizisinin dördüncü notasıdır.

5) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.

a - Do, Lab majör dizisinin üçüncü notasıdır.

b - Fa#, Si majör dizisinin ............ notasıdır

c - Si, Sol majör dizisinin ............ notasıdır.

d - Do#, Mi majör dizisinin ............ notasıdır.

e - Reb, Lab majör dizisinin ............ notasıdır.

f - Do, Reb majör dizisinin ............ notasıdır.

6) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.

a - Re, Sib majör dizisinin üçüncü notasıdır.

b - ...... Fa majör dizisinin yedinci notasıdır.

c - ...... Solb majör dizisinin dördüncü notasıdır.

d - ...... Re majör dizisinin yedinci notasıdır.

e - ...... Dob majör dizisinin altıncı notasıdır.

f - ...... Fa# majör dizisinin üçüncü notasıdır.

Bir sonraki dersimizde akor kuruluĢları konusunu iĢleyeceğiz kolay gelsin...

Murathan BEġĠ

Page 20: Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1

Tarih öncesi çağlarda müzik -

bölüm 1

Sanatla YaĢayanlar

Ressam Nuri ABAÇ

Gez Göz Arpacık - Rotamız “ MYRA ”

Kitaplığımdan

Değerli yazar

“ Maeve Binchy ”