19 ARALIK 2016 PAZARTESİ · 2019-07-19 · 19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 06 HABER-ANALİZ 05. SAYFADAN...

17
Veysel Ayhan’ın haber yorumu 2, 3 ve 4’te Mehmet Dinç’in haber dosyası Dünyanın utanç tablosu: 10 bin kayıp göçmen çocuk, tecavüz ve ölümler… Terör ne zaman biter? T ürkiye, İstanbul Beşiktaş’ta 44, Kayseri’de 14 canını teröre kur- ban verdi. İktidar, saldırıları terör örgütü PKK’nın yaptığını açık- ladı. Kanlı terör örgütü yine vazife- sini yapmaya başladı. Uzun bir dö- nem, ‘TSK’yı vazgeçilmez kılan’ örgüt, 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’yi yeniden tek başına iktidara taşıyan kanlı saldırılara imza atmıştı. Askeri vesayetin gerilemesiyle artık değişen sadece PKK’nın taşeronluğunu yaptı- ğı patrondu. Şimdi gündem Başkanlık ve yeni patron zorda… Tek hedef Erdo- ğan’ın başkan olması, Kürtlerin siya- set alanından kovulması ve HDP’nin seçim öncesi kapatılması. Bu formül Erdoğan’ı ipten almıştı, lazım oldu tek- rar deniyorlar. Ve oyunu garantilemek için el artırıp terörü katlayacaklar. 12 Sefer Can yazdı Türkiye, Suriye olur mu? Kemal Ay yazdı Halep, Cizre, Kayseri... Efe Yiğit yazdı Yaşı ilerliyor, futbolu gençleşiyor 05 07 15 WWW.TR724.COM — @TR724COM GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 55 19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

Transcript of 19 ARALIK 2016 PAZARTESİ · 2019-07-19 · 19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 06 HABER-ANALİZ 05. SAYFADAN...

Veysel Ayhan’ın haber yorumu 2, 3 ve 4’te

Mehmet Dinç’in haber dosyasıDünyanın utanç tablosu: 10 bin kayıp göçmen çocuk, tecavüz ve ölümler…

Terör ne zaman biter?

T ürkiye, İstanbul Beşiktaş’ta 44, Kayseri’de 14 canını teröre kur-ban verdi. İktidar, saldırıları

terör örgütü PKK’nın yaptığını açık-ladı. Kanlı terör örgütü yine vazife-sini yapmaya başladı. Uzun bir dö-nem, ‘TSK’yı vazgeçilmez kılan’ örgüt, 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’yi yeniden tek başına iktidara taşıyan kanlı saldırılara imza atmıştı. Askeri

vesayetin gerilemesiyle artık değişen sadece PKK’nın taşeronluğunu yaptı-ğı patrondu. Şimdi gündem Başkanlık ve yeni patron zorda… Tek hedef Erdo-ğan’ın başkan olması, Kürtlerin siya-set alanından kovulması ve HDP’nin seçim öncesi kapatılması. Bu formül Erdoğan’ı ipten almıştı, lazım oldu tek-rar deniyorlar. Ve oyunu garantilemek için el artırıp terörü katlayacaklar.

12

Sefer Can yazdıTürkiye, Suriye olur mu?

Kemal Ay yazdıHalep, Cizre, Kayseri...

Efe Yiğit yazdıYaşı ilerliyor, futbolu gençleşiyor05 07 15

WWW.TR724.COM — @TR724COMGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 55

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

WWW.TR724.COM — @TR724COM

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 55

02 HABER YORUM

PKK gerçeği çok eski yıllarda bir TV pogramında deşifre olmuştu. Emekli Koramiral Atilla Kıyat özeleştiri hatta itiraf diyebileceğimiz bir açık-lama yapmıştı: “Biz dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinden biriydik. Fakat güç ve kudreti-mizi muhakkak bir tehdidin var olması halin-de sürdürebileceğimizi düşündük. Dolayısıyla mevcut tehdidin ortadan kalkması bizi korku-tur hale geldi. Bu da bizim hatamızdı. Kanun dışı işler yaptık.”

Bu açıklamayı tamamlayan diğer bir açık-lama uzun yıllar sürgünde yaşayan Kürt si-yasetçi Kemal Burkay’dan gelmişti. Burkay röportajında 70’li yıllarda Kürt sorunu için demokratik bir mücadele verdiklerini ama bu çabalarının PKK şiddetiyle bastırıldığını anlatıyordu. Burkay, Abdullah Öcalan’ın kan donduran şu sözlerini de naklediyordu: “Biz PKK’yı kurduk, üç yıl süreyle bizim ekmeği-mizi, silahımızı, paramızı devlet verdi. Karşı-lığında bizden istedikleri, diğer Kürt örgüt-lerine karşı savaşmamızdı. Üç yıl boyunca ne istedilerse yaptık.”

Bu iki açıklama Türkiye’yi 40 yıldır felç eden te-rörün asıl sebebini bize gösteriyor.

“KAHROLSUN KÜRT SİYASETİ, YAŞASIN PKK!” Devlet, Kürtlerin haklarının hiç bir zaman sivil siyaset yoluyla almasına izin vermedi. 70’lerde Kemal Burkay’ların siyasi gayretleri bastırıldı. Kürtler siyasete değil zorla dağa yöneltildi. Sonraki yıllarda:• Halkın Emek Partisi (HEP), • Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP), • Demokrasi Partisi (DEP), • Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), • Demokratik Halk Partisi (DEHAP), • Demokratik Toplum Partisi (DTP) gibi partiler

kuruldu.

Kemal Burkay 70’li yıllarda Kürt sorunu için demokratik bir mücadele verdiklerini ama bu çabalarının PKK şiddetiyle bastırıldığını anlatıyordu.

AKP-PKK taşeron ilişkisi ve terör ne zaman biter?

VEYSEL [email protected] | @veyhann

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

03

Bu partilerin milletvekilleri ve yöneticileri ya öl-dürüldü veya tutuklandı. Sonra Anayasa Mah-kemesi’nce kapatıldı. Vesayet sahipleri Kürt-lerin sivil siyasetle haklarını ararlarsa PKK’nın biteceğini biliyordu. Bu nedenle Kürtlere siya-set kapısı hep kapatıldı.

2008’de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ku-ruldu. 2014 itibariyle de Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP)dahil oldu. Ve HDP 7 Haziran 2014 seçimlerinde 80 milletvekili çıkardı. HDP, MHP’yi sollayarak 3. Parti oldu. Bu, Kürtler açı-sından ve mecliste temsil bakımından tartışıl-maz bir zaferdi. Ama bu zaferden PKK ve Kan-dil hiç hoşlanmadı.

PKK, ERDOĞAN’IN YARDIMINA KOŞTUPKK, on yıllarca TSK’nın vesayeti için hizmet ver-di. TSK’nın vazgeçilmezliğini vurguladı. Asker ‘devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütün-lüğü için’ savaştığından dolayı MGK’da masa-ya yumruğunu vurabildi. Askeri vesayet bitince PKK’nın ipleri sivillerin eline geçti. Kemal Bur-kay’ın “KCK’nın içinde 1000’den fazla MİT aja-nı var” sözü doğruydu. Askeri vesayetin gerile-mesiyle değişen sadece PKK’nın taşeronluğunu yaptığı patrondu. Yeni patron ise zordaydı.

AKP, 7 Haziran 2015’te ciddi oy kaybetmişti. 69 milletvekili azalmıştı. Erdoğan, tam bir şok ya-şadı. 5 gün toplum içine çıkamadı.

Ve PKK, Erdoğan için ve Kürtlerin sivil siyaset-te kazandığı zaferi bitirmek için sahaya döndü. Kürtler için hiç bir mantık içermeyen kanlı bir savaşı başlattı. Onlarca patlama yüzlerce şehit AKP için hayat öpücüğü oldu. Oluşturulan kor-ku atmosferi ile halk AKP’ye sığındı. Ve AKP 1 Kasımda güçlenerek iktidarını pekiştirdi.

PKK ŞİMDİ HANGİ İHALEYİ ÜSTÜNE ALDIErdoğan, şimdilerde Kürt siyasetinin “Seni baş-kan yaptırmayacağız” kararının acısını çıka-

rıyor. Bu sözün sahibi Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekilleri hapiste. PKK saldırıyor ama fatura sivil siyasete yani HDP’ye çıkıyor. Halk parti binalarına saldırıyor, taşlıyor, yakıyor. Erdoğan’dan tek kelime ile bir sükunet çağrı-sı yok. Kendisi milliyetçi oylar için Trabzon’da stadyum açmakla meşgul. AKP, attığı adımlarla ve milliyetçi söylemle MHP tabanını da yanına çekiyor. Kışkırtılan AKP tabanı, MHP tabanı ile kenetlenmiş oluyor. Bir taşla kuş katliamı! Erdoğan’ın “400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün” tehdidi, Binali Yıldırım’ın “Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür.” sözü ve bakanların “Başkan seçseydik kaos olmayacaktı” ve “Ben demiştim kaos olacak” sözlerinin ihalesi böyle-ce PKK’ye verilmiş oluyordu.

PKK’NIN TEK HEDEFİŞimdi artık PKK’nın tek bir derdi var: Tek he-def Erdoğan’ın başkan olması, Kürtlerin siyaset alanından kovulması ve HDP’nin seçim öncesi kapatılması.

Bu engeller “1 Kasım formulü”yle aşılacak gibi. PKK ve KCK içindeki MİT ajanları çalışacak. Oy oranı düşük illerde bombalar patlayacak. Her il ve ilçeye şehitler gidecek. Korku iklimi her ma-halleye ve eve yayılacak. Ve halk bu korkuyla tekrar Erdoğan’a koşacak. Bu formül Erdoğan’ı 7 Haziran’da ipten almıştı. Şimdi tekrar deni-yorlar. Ve oyunu garantilemek için el artırıp te-rörü katlayacaklar.

Levent Gültekin’in aktardığı sözle bitireyim: “Erdoğan bir bürokrata, yapacakları ile ilgili bazı şeyler anlatınca bürokrat diyor ki ‘Bu de-diklerinin yarısını yap, iç savaş çıkar bu ülkede’ Erdoğan da “çıksın, ezer geçeriz” diye karşılık veriyor.”

Halk basiretli davranmazsa maalesef iç savaş kapıda.

2. SAYFADAN DEVAM

HABER YORUM

Devlet, Kürtlerin haklarının hiç bir zaman sivil siyaset yoluyla almasına izin vermedi. Kürtler siyasete değil zorla dağa yöneltildi.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 05 HABER-ANALİZ

AKP’nin derin devlet tarafından sıkış-tırıldığı günlerin gözde konularından biri ‘Türkiye Malezya olur mu?’ tartışmasıydı. 367 saçmalığı ile cumhurbaşkanlığı seçimi-nin kilitlendiği 2007 yılında Hürriyet başı-nı çektiği grup, bu iddiayla epey dövmüştü AKP’yi. Gazeteciler yememiş içmemiş New-yorkta buldukları Malezya başbakanına bile sormuştu konuyu. Adamcağız da ekonomik gelişmişliği kastettiklerini sanarak ‘uğraşır-sanız neden olmasın’ anlamında cevaplar vermişti. Halbuki kast edilen İslamcı siyase-tin devlete hakim olmasıydı.

O günler ve Malezya İslamcılığı çok geride kaldı. Günün tartışması Türkiye Suriye olur mu?

Bu sorunun cevabını da daha önce aramış-tık. Hafız Esed’in bir askeri darbeyle kurdu-ğu Baas türü bir devlet ihtimalinden bah-sedilirdi. Silahlı güçlerin ve istihbarat örgü-tünün yönettiği bir ülkeydi kastedilen. Şim-di Suriyeleşme riski hiç olmadığı kadar var. Hem de bütün kötü hallerinin toplamından söz ediyoruz. Esed darbesi öncesindeki is-tikrarsızlık ve çatışma hali ülkenin üzerinde

SEFER [email protected] | @can_sefercan

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu anda darbeden bile daha fazla Gezi ben-zeri toplumsal hareketlen-meden korkuyor.

Bize de çözüm diye dayatı-lan Suriye’yedeki despotik, tek adam rejimi.

Erdoğan demokratik düze-ne son darbeyi indirmenin planını yapıyor. Anaya-sa değişikliği ile oldu oldu, yoksa Erdoğan’ın B planı Esed gibi gelmek.

Bir yandan PKK’nın al-çakça saldırıları Kürt düşmanlığı için kulla-nılıyor. O yangın yetmi-yormuş gibi bir de Ha-lep üzerinden Alevi düş-manlığı yapılıyor.

TÜRKİYE,SURİYEolur mu?

TÜRKİYE,SURİYE

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 06 HABER-ANALİZ05. SAYFADAN DEVAM

karabulut gibi dolaşıyor.

Esed’den önce de despotik darbe yönetim-leri vardı ancak çatışmaları durduramamıştı. Bize de çözüm diye dayatılan Suriye’yedeki despotik, tek adam rejimi. Cumhurbaşka-nı Tayyip Erdoğan şu anda darbeden bile daha fazla Gezi benzeri toplumsal hareket-lenmeden korkuyor. Ekonomik krizin te-tikleyebileceği toplumsal hoşnutsuzluk ve bunu dışa vurumunu önlemenin yegane yolu demir yumruk.

Erdoğan kendisini ömür boyu Başkan yapa-cak ve sonrasında da ailesinden birilerini iş başına getirecek anayasa için acele ediyor. Durduğu zeminin altından kayma ihtimalin-den panikliyor.

YENİ DARBE İHTİMALİSon günlerde emekli albay Ahmet Zeki Üçok ve Doğu Perinçek’in başını çekti-ği yeni darbe söylemi gündeme oturdu. Söz konusu senaryoyu ekibin parçaların-dan emekli albay Hasan Atila Uğur da iki ay önce dillendirdi. Fakat Erdoğan henüz hazır olmadığından itibar etmediler ve susturul-du. Şimdi ona göre ‘daha muteber sayıla-bilecek bir adam’ Üçok söylüyor. Bunu ‘Er-genekon Darbe yapacak, zemin yokluyor’ şeklinde yorumlayanlara katılmıyorum. Ta-bir yerindeyse ‘ısıracak köpek havlamaz’; hazır olun darbe yapacağız demez.

Üçok, zaten sosyal medyadaki sözlerine açıklık getirdi. Darbeyi ABD’nin ve kontro-lündeki subayların yapacağını ileri sürdü. Büyük tehdit ise FETÖcü diye yaftaladıkla-rının dışarı çıkması. NATO’dan yolu geç-miş bütün komutanlar içerideyken ABD darbe yapacakmış. Saçma ötesi.

Belli ki Erdoğan iki ay öncesine göre daha hazırlıklı ve demokratik düzene son darbeyi indirmenin planını yapıyor. Anayasa deği-şikliği ile oldu oldu, yoksa Erdoğan’ın B pla-nı Esed gibi gelmek. MHP lideri Devlet Bah-çeli, şimdi bundan da Polyannaca bir so-nuç çıkarıp ‘kaçınılmazsa kendimiz teslim olalım’ sonucu çıkarabilir. Ama kazın aya-ğı öyle değil; zira Erdoğan’ın durma noktası yok. Bütün muhalifleri içeri tıkamadan ken-dini güvende hissetmeyecek.

BİZ GİDEMEDİK SURİYE GELDİBaşta söyledik bizim riskimiz daha büyük zira Suriye’de 60 yıla sığan olaylar bize aynı pakette gelecek.

Despotik tek adam rejiminin yanında 2016 model bir Suriye’miz olabilir. Bu basiretsiz-likle devam edilirse iç savaş çok uzak değil.

Bir yandan PKK’nın alçakça saldırıları Kürt düşmanlığı için kullanılıyor.

Bu güne kadar Türklere ve barışa en yakın mesajlar veren Selahattin Demirtaş ve Ah-met Türk gibi siyasetçiler tutuklandı. Binler-ce partili hapishanede, parti binaları yakılı-yor. Tabanı teskin edebilecek isimlerin ha-pishanede olması rastgele bir olay değil. Ateşe su dökmeleri bu yolla engelleniyor.

O yangın yetmiyormuş gibi bir de Ha-lep üzerinden Alevi düşmanlığı yapılıyor. Rusya’nın Esed rejimine olan desteği özenle gözden kaybediliyor. Sadece İran ve Suriye rejimi ‘Alevi’ vurgusuyla suçlanıyor. Mesa-jı tam alamamışlar için de “bütün Alevilerin suçlu olduğu” yönünde kampanya sürüyor.

İslamcı kisvesine bürünmüş teröristlerin Alevi vatandaşlarımıza dönük eylem yap-ması adına kırmızı dipli mum gönderme-dikleri kaldı.

Erdoğan Rus ruleti oynuyor ama silahı ülke-nin başına dayayarak tetiğe basıyor. Son kez tetiğe aşıldığında iş işten geçmiş olacak!

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 07 YORUM

PKK’yı ‘temizlemek’ üzere başlatılan askerî operasyonlar hem bölge-yi hem de bütün ülkeyi tehlikeye atacaktı. Bu, belliydi. Suriye’deki ‘ma-ceraların’ bir bedeli vardı. Cihatçı örgütlerle sıkı fıkı olmanın bir bedeli vardı. Terörle ‘topyekûn mücadelenin’ de bir bedeli vardı.

HALEP, CİZRE, KAYSERİ...

İnsanı rüyalarla ilgili çokça düşünmeye sevk eden Inception (2010) isimli filmde, hani şu Leonardo Di Caprio’nun başrolünde olduğu, Christopher Nolan’ın yönettiği filmde yani, bir insanın rüyada olup ol-madığını anlaması için ken-dine basit bir test yapması gerektiği anlatılıyordu. Ba-sit bir soru. Şu: “Buraya na-sıl geldim?”

Eğer kişi, oraya nasıl geldi-ğini hatırlamıyorsa, büyük ihtimalle bir rüyanın için-deydi. Gerçekten de rüyalarda böyle olmaz mı? Hele de bir kâbussa. Bir anda insan ken-dini büyük bir stres altında hisseder. İçine nasıl düştüğünü bilemediği bir durumda de-belenir durur. Öyle ki, kan ter içinde uyanır ve rüya etkisini bir süre daha gösterebilir.

“BURAYA NASIL GELDİK?”Eğer toplu hâlde bir rüya görmüyorsak ya-

hut bazı filmlerde olduğu gibi bu yaşanan-lar içimizden birisinin rüyası değilse, oturup uzun uzun bunu tartışmamız gerekiyor. Ya-şanan her olayda, başımıza gelen her du-

rumda “Ne oldu da bu nok-taya vardık?” diye sormak zorundayız.

Zira Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sında da işlediği gibi, otoriter rejimler aslında bizleri “bilgisiz” bırakmaz-lar, “aşırı bilgi” pompala-yarak bizi bir çeşit ideolojik

körlüğün içine hapsederler. İdeolojik körlük de, başını ve sonunu kaçırdığınız bir ‘an’ın içinde yaşamak demektir. Tıpkı bir rüya gibi. Rüyalarla ideolojilerin vaat ettiği cennetler birbirine yapısal olarak çok benzerler.

HALEP RÜYASI/KÂBUSUHalep’te mesela neler olup bittiği böyle bir rüya sahnesine benziyor. Herkesin anlattığı

KEMAL AY [email protected]

Otoriter rejimler as-lında bizleri “bilgisiz”

bırakmazlar, “aşırı bilgi” pompalayarak bizi bir çeşit ideolojik

körlüğün içine hapsederler.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 08 YORUM07. SAYFADAN DEVAM

başka. Körlerin fil tarifi gibi. Suriye’ye yakın kaynaklar Halep’in “özgürleştirildiğinden” bahsediyor size mesela. Cihatçılar arasın-da yaşayan sivillerin nasıl da Suriye Ordusu askerlerine sarılarak sevindiklerini gösteren görüntüler paylaşıyor.

Birleşmiş Milletler’e bakıyorsunuz, daha ilk gününde Halep’e girişin 82 sivilin katledil-diğini duyuruyor. Türkiye’nin de taraf ol-duğu Özgür Suriye Ordusu’na yakın haber kaynakları, sosyal medyada “Bu son olabi-lir” diyerek duygusal mesajlar paylaşıyor. “Halep’te vahşet” içerikli görüntülerin bir kısmının propaganda maksatlı uyduruldu-ğunu görünce ama, canınız sıkılıyor.

Suriye ve Rus yanlısı ga-zeteciler hemen bu ‘sahte haberleri’ gündeme geti-rip Halep’in emperyalizmin elinden kurtarıldığını haykı-rıyor. Suriye içindeki cihat-çı grupların vahşetini an-latıyor onlar da. Oysa Rus-ya Dışişleri Bakanı Lavrov’a sorulduğunda, basitçe, “Bu bir savaş” sözünü işitiyor-sunuz.

SİZİN KURBANINIZ HANGİSİ?Türkiye’de ise herkesin favori bir ‘kurbanı’ var. Soğuk Savaş ayrımları hâlen sürüyor. Amerikancılar ve anti-emperyalistler sanki daha önce büyük yıkımlara sebebiyet ver-memiş gibi, dipdiri ideolojik masallarında yaşıyor. Herkes, kendi politik angajmanına göre, bir ‘kurban’ seçmiş ve diğerlerini pek görmüyor. Levent Gültekin’in dediği gibi Halep’e ağıt yakanlar Cizre’yi görmüyor.

‘SURİYE BİZİM İÇ MESELEMİZ’ MİYDİ?Çünkü ortada bir kâbus hâli var. 2011’de başlayan Suriye iç savaşına, dünyadaki hiç-bir meseleye olmadığımız kadar angaje ol-duk çünkü. Daha ilk günden, “Esad’ın 6

aylık ömrü kaldı” dedik, Ortadoğu’ya ni-zam vermeye kalkıştık, Mısır’da Mursî’yi, Tunus’ta Gannuşi’yi ve Suriye’de de yine benzeri bir yönetimi iktidara getirince “Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kı-mıldamayacak” zannettik. “Suriye bizim iç meselemiz” dediğinde liderlerimiz, “Bir da-kika, neden öyle olsun?” diyemedik.

Bu, belirli bir iktidar odağının peşinde sü-rüklenenlerin gördüğü rüyaydı. Suriye’de iç savaşa açık destek verirken İran’la ve Rusya’yla işbirliği de yapanların rüyasıy-dı. Bu noktaya nasıl gelindiğinin bir öne-mi yoktu. Şu anda “82 Halep” diyecek ka-

dar özümsenen Halep elden gitmekteydi ve topyekûn bir ‘seferberlik’ hâli uygun gö-rülmekteydi. Orada yaşanan ‘acı’, kalplerini dağlıyor sa-nabilirsiniz uzaktan bakınca. İçlerinde gerçekten sami-mi olanlar da vardır muhak-kak. Ama daha ötesinde, bir ‘güç mücadelesi’nin yansı-ması olanlar. “Bizim kabile-nin” savaşı bu.

Suriye’de ‘paralı askerlerini’ (vekâlet savaşları) çarpıştırarak güç sava-şı yapan Ortadoğu ülkelerinin ve bu savaşa müdahil olarak güçlü konumlarını sürdür-mek isteyen ABD, Rusya ve Çin’in çarpışıp duran çıkarları arasında, romantik bir türkü söylemeye çalışmak, beyhude oysa. ‘Dev-rim’, bir zalime karşı zalim olduğunu söyle-me noktasını çoktan geçti.

CİZRE’Yİ, SUR’U, MARDİN’İ… GÖREMEMEKToplumun gördüğü bir başka kâbus, Güneydoğu’daki operasyonlarda yaşandı, yaşanıyor. PKK’yı ‘temizlemek’ üzere başla-tılan askerî operasyonlar hem bölgeyi hem de bütün ülkeyi tehlikeye atacaktı. Bu, bel-liydi. Suriye’deki ‘maceraların’ bir bedeli vardı. Cihatçı örgütlerle sıkı fıkı olmanın bir

Güç ve iktidar gayre-tiyle düşmanlar ço-

ğaltıldı, köprüler bir bir yıkıldı, çelikten

bir çekirdeğe dönüş-mekten ve önüne ge-leni ‘ezip geçmekten’ başka çaresi kalma-yan iktidar kendin-den olmayan herke-si safdışı etmeyi şiar

edindi.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 09 YORUM08. SAYFADAN DEVAM

bedeli vardı. Terörle ‘topyekûn mücadele-nin’ de bir bedeli vardı.

Normal ülkelerde sınır içi ve sınır dışı askerî operasyonlar, azamî dikkatle yürütülür. Bu cerrahî bir durumdur çünkü. Bilinci açık hastaya kalp ameliyatı yapamazsınız. Eğer yoğun bir şiddete başvuracaksa devlet, bunu yoğun tartışmaların ardından ince bir işçilikle sürdürür. Şehirlere bombalar yağ-dırmak, tankını dilediği coğrafyaya sürmek, halktan aldığı gücün suiistimal edilmesidir. Tıpkı İsrail gibi, sizi ‘sınır tanımayan devlet’ (rogue state) hâline getirir.

ABD, Afganistan’da Sovyetlere karşı des-teklediği cihatçı örgütlerin elinden 11 Eylül’ü yaşadı ve bunu, daha da agresif bir askerî harekâtla gidermeye çalıştı. Sonuç? 2003 Irak İşgali, bugünleri doğurdu.

TARİHİ UMURSAMAMAKGüneydoğu’da yüz binler-ce insanı evinden eden, ma-sumların da kanını akıtan askerî operasyon-ların gerçekten de ‘çözüm’ olacağını dü-şünmek, tarihi hiç bilmemekten kaynak-lanıyor. Tıpkı PKK’nın hâlâ silahla, şiddetle bir şey elde edebileceğini düşünmesi gibi. Türkiye’de bombalar patlatmanın ‘kâbusu derinleştirmekten başka işe yaramaya-cağını’ göremiyor. Bu arada, HDP’lileri, si-vil toplumu ve masumları feda ediyor. Zira buraya nasıl gelindiği umursanmıyor. Anlık, ideolojik körlükler hüküm sürüyor.

Twitter’da @modernmice’ın dediği gibi: “Terör örgütleri mesaj vermek istiyorsa başka yol bulsun. Bizim canımız kıymet-li değil. Biz ölünce kimse takmıyor. Mesaj değerimiz yok.” Gerçekten de terör örgüt-leriyle AKP arasındaki bu ‘kanlı’ iletişim bi-çimi, masumları, sivilleri, hayat tarzlarını ve geleceğimizi emiyor. Karanlık bir uçuruma

doğru sürüklüyor.

Kayseri’deki bomba mesela. 2007’de Hol-landa Kraliçesi’ni ağırlayan, ekonomik ba-şarılarıyla Avrupa’da tez konusu hâline gelen Kayseri’de, güpegündüz bir oto-büs durağında bomba patlayabiliyor artık. Gaziantep’in ‘IŞİD’in merkezlerinden biri’ hâline gelmesi gibi bir durum bu. “Türkiye Pakistan olmasın” diyen eski Cumhurbaş-kanı Abdullah Gül’ün memleketinde artık Pakistan’daki gibi bombalar patlıyor…

KÂBUSTAN UYANMAK İÇİNBu kâbustan uyanmak istiyorsak, buraya bir günde gelmediğimizi anlamamız gere-kiyor. Uludere’de 34 köylü öldüğünde, bu-

gün hükümete destek ve-ren, Halep’e ağlayan ve fa-kat Cizre’ye kılını bile kıpır-datmayan kimseler, “Unu-tursak kalbimiz kurusun” diyordu hatırlarsanız. Unu-tuldu. Üstelik hükümet Uludere’de çok sayıda üye-sini kaybeden Encü ailesine

zulmetmeye devam etti.

İçine düştüğümüz kazanın ateşi yavaş ya-vaş arttırıldı. Güç ve iktidar gayretiyle düş-manlar çoğaltıldı, köprüler bir bir yıkıldı, çe-likten bir çekirdeğe dönüşmekten ve önüne geleni ‘ezip geçmekten’ başka çaresi kal-mayan iktidar kendinden olmayan herkesi safdışı etmeyi şiar edindi. Terör örgütleriy-le gayrinizamî ilişkiler içine girdi. Topluma nefret tohumları ekti.

Bu kâbusa bir anda düşmedik. Bir anda çık-mamıza da imkân yok. Her şey gözümüzün önünde, yaşandı. Sorumlular da ortada. Yö-neticiler, ergenler gibi sağı solu suçlamak yerine yetişkinler gibi sorumluluğu üstle-nip gereğini yapmadıkça da çözüm müm-kün değil. Sandığın bir şeyleri önleyebilece-ği, değiştirebileceği günleri geride bıraktık

“Türkiye Pakis-tan olmasın” diyen

eski Cumhurbaşka-nı Abdullah Gül’ün memleketinde ar-

tık Pakistan’daki gibi bombalar patlıyor…

çünkü…

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 10 HABER-DOSYA

[BERAT’IN KUTUSU]Bir Ankara muh(a)birinin fısıltıları Wikileaks’ın yayınladığı Enerji ve Ta-bii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın mail-lerinden ilginç ayrıntılar çıkmaya devam edi-yor. Sabah Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Yahya Bostan’ın, başbakanlık muhabirliği döneminde Turkuvaz Medya Grubu CEO’su Serhat Albay-rak için muhbirlik yaptığı ortaya çıktı.

Aydın Doğan’ın damadı ve CEO’su M. Ali Yalçındağ’ın kendi grubu için yaptığı ispiyon-culuğu, Yahya Bostan da mesai arkadaşları için yapmış. Görev yaptığı Sabah Ankara bürosun-da yaşananları neredeyse an be an Albayrak’a ‘uçuran’ Bostan, amirlerini ve muhabir arka-daşlarını fişlemiş. Ankara’daki diğer bazı gaze-teciler için de ‘bilgi notları’ yazmış. Bostan, da-mat Berat Albayrak ve ağabeyi Serhat’ın adeta Ankara’daki ‘gözü-kulağı’ gibi hareket etmiş. Bir ‘haberci’den çok, ‘haber elemanı’ gibi ça-lışmış. Bunun karşılığında önce Ankara Haber Müdürü yapılan Bostan, geçen yıl da yazı işleri müdürlüğüne terfi ettirilerek ödüllendirilmişti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bi-lal Erdoğan ve Albayrak kardeşlerle arkadaş-lığı bilinen Bostan, adeta ‘özel bir misyon-la’ Ankara’da görevlendirilmiş. ‘Abi’ diye hitap ettiği Serhat Albayrak’la yazışmalarından, bu net bir şekilde anlaşılıyor. Bostan’a adeta ‘göl-ge temsilcilik’ ya da ‘paralel temsilcilik’ ihdas edilmiş.

Sabah Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve dönemin Haber Müdürü Mutlu Çölgeçen baş-

ta olmak üzere bütün büro ile ilgili istihbar et-tiği bilgileri İstanbul’a paslaması da bu yüzden. Sadece gazetenin bürosuyla ilgili dedikoduları değil, Başbakanlık bürokrasisinde ve Ankara’da neler olduğunu da yeri geldikçe paylaşmış. Ör-neğin bir başbakanlık bürokratı ile görüşme-den önce Serhat Albayrak’a bilgi veriyor. “Çık-tıktan sonra konuştuklarımızı size yazarım” diyor. Attığı twitlerde, Selam-Tevhit’de kendi-sinin de telefonlarının dinlendiğini, bunun ah-laksızlık olduğunu haklı olarak dile getiren Bostan’ın samimiyetsizliği maillerde göze çar-pıyor. Büroda olup bitenleri, özel fiş notları ile birlikte patrona postalaması pek etik değerler-le örtüşmüyor.

“NUMAN KURTULMUŞ’LA İLGİLİ İSTEDİĞİNİZ ÖZEL BİLGİLER VAR MI?”16 Şubat 2011 tarihli e-postasında, “Bu arada Ankara’da artık yalnız yaşamıyorum abi” diye müjde veren Bostan, devamında bir gazeteciye yakışmayacak angajmanlara giriyor: “Mevlüt Çavuşoğlu’nun basın danışmanı (başbakan-lık basın müşavirliği kadrosundan) A.Ü ile eve çıktık. Geçici bir süre Numan Kurtulmuş’un özel kalem müdürü F.T de (Adı Selam-Tevhid dosyasında geçmişti-Tr724) bizimle kalıyor. Numan Kurtulmuş’la ilgili istediğiniz özel bil-giler olursa size aktarabilirim. Onun dışın-da Numan Bey’le ilgili elime bilgi geçtikçe de size yazacağım”

Acaba Bostan, ev arkadaşı F.T’den Numan Kurtulmuş’la ilgili ne tür bilgiler öğrendi ve nele-

Yahya Bostan’a adeta ‘gölge temsilcilik’ ya da ‘pa-ralel temsil-cilik’ ihdas edilmiş.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 11 HABER-DOSYA10. SAYFADAN DEVAM

ri patronuna yetiştirdi? Hangi bilgileri paylaştı?

“B.A’NIN AHLAK ANLAYIŞI YOK”Yahya Bostan’ın, bir dönem beraber başba-kanlık muhabirliği yaptığı Habertürk’ten BA ile ilgili yorumları da dikkat çekici. 9 Ağustos 2011 tarihli ‘Ankara’dan iki önemli not’ başlık-lı mail’de şunları paylaşıyor: “BA, ki sürekli gü-ven bunalımı yaratan birisi olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz, yeni bakanlardan birisine ba-sın müşaviri olmak için gizli görüşmeler yürü-tüyormuş. Hayati Yazıcı onu basın danışma-nı olarak yanına alacakmış. Başbakanlıkta bu kadar güven kaybetmiş bir kişinin nasıl olup da basın müşaviri olarak değerlendirilmek is-tendiğini anlayamıyorum. Üstelik bu kişi cid-di kişilik problemleri olan birisi. Bir doğrusu, çizgisi, ahlak ve dürüstlük anlayışı yok.”

“ÇÖLGEÇEN’İN ANLATTIK-LARINI BEN SİZE GEÇERİM”15 Nisan 2011 tarihli mail’inde, Haber Müdürü Mut-lu Çölgeçen’i evinde ziya-ret edecekleri bilgisini ver-dikten sonra, “Akşam baya-ğı şey anlatır. ben de bunları size geçerim.” diyor. 29 Nisan 2011’de, muhabir H.A ile ilgili olarak, “H. abi bildiğiniz milli görüşçüdür, bizdendir, sağlamdır.” değerlen-dirmesinde bulunuyor.

3 Haziran 2011 tarihli, ‘Üç önemli not’ başlıklı mailde, “Okan bey 3 gündür psikolojik olarak tam tabiriyle ‘çökmüş’ durumda. Kendisini ilk defa böyle görüyorum. Kafası önünde yürü-yor. Bahçeye çıkıp uzun uzun volta atıyor. İlk defa odasından hiç çıkmıyor. Dün hiç çıkma-dı.” şeklinde gözlemler paylaşıyor.

“HAZ.A, TEHLİKELİ YERLERE KAYIYOR” 8 Ağustos 2011’de gönderdiği ‘büro notları 1: mutlu çölgeçen ve temsilcilik’ konulu mail de dikkat çekici. Çölgeçen’in temsilciliğe oynadı-ğına dair uzun uzun gözlemlerini ve değerlen-dirmelerini paylaşıyor. ‘Hırs gözünü bürüdü’ yorumları yapıyor. Bir gün sonraki ‘büro notları 2’ konulu devam maili’nde de 4 muhabirin du-rumunu masaya yatırmış. Bunlar M.N, Haz.A,

H.A ve D.G… Haz.A için şu notları aktarmış: “Yaklaşımı açısından oldukça sorunlu bir tip. Maliye bakanlığının yaptığı haberler nedeniy-le kendisine kapısını kapattığı bir gerçek. Kürt sorununa yaklaşımı da haber kaynakları nere-deyse tamamen BDP-PKK çizgisindekilerden oluştuğu için tehlikeli yerlere kayabiliyor. Ha-ber kaynağı olarak çoğunlukla PKK’ya yakın-lığıyla bilinen ANF Fırat haber ajansını kulla-nıyor. Bu yüzden yaptığı haberler sorun teşkil edebiliyor. H., haberleri ve yorumlarında PKK çizgisinden dışarı pek çıkamıyor.”

YAHYA’NIN SEPETİ12 Ağustos 2011 tarihli ‘istediğiniz isimlerle ilgili bir kaç not’ başlıklı e-postada da Ankara büro-ya alınması düşünülen 4 muhabirle ilgili görüş-lerini iletiyor. E.G için “Bizim ‘sepet’e de düş-müyor” diyor. ‘Sepet’ tabir ettiği, bir ruhdaş-

lık ve fikirdaşlık. Ankara büro-da, M.A.B., M.N, H.A gibi Mil-li Görüşçü muhabirleri o ‘sepe-tin’ içine atmış. Onların önünü açmak için de özel çabalar sar-fetmiş. Bunların dışındaki mu-habirler ise ‘kazan dışı’.

“B.’DE SAVRULMA GÖRÜYO-RUM”Akşam Gazetesi muhabiri H.K

için “H.K ile ilgili çevreden toplayabildiğim bilgi ‘sol tandanslı olmasına rağmen piyasa-daki diğer gazetecilere nazaran daha ılımlı ol-duğu’ yönünde.” yazmış. B.Ç içinse, “Parlaya-mamasının bir nedeni de kavrama yetisinin güçlü olmaması. Yani bir gazetecide olma-sı beklenen parlak zeka, girişimci ruh kendi-sinde yok. Dünyaya bakışının nasıl olduğuna gelince, apolitik olduğunu düşünüyorum. Bir kez kendisini ofise bırakan insanları görmüş-tüm. İçerisinde başörtülü kadınların da oldu-ğu bir arabada gelmişti. Yani ‘sepete’ girebilir düşüncesi uyandırıyordu. Ancak son zaman-larda kendisinde bir savrulma görüyorum. Dünyaya bakışıyla ilgili düşünce sistemati-ği gelişmediği için zihni her tarafa yatabiliyor. Bu da bende güvensizlik yaratıyor.”

Not: Yahya Bostan’ın fişlediği kişilerin isimleri haberde Tr724 tarafından kodlanmıştır.

Yahya Bostan: Numan Kurtulmuş’un

özel kalem müdürü F.T de bizimle kalıyor.

O’nunla ilgili istediğiniz özel

bilgiler olursa size aktarabilirim.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ 12 HABER DOSYA©

Fot

oğra

flar:

AF

P

ny

an

ın

uta

tab

losu

10 BIN KAYIP GÖÇMEN ÇOCUK, TECAVÜZ VE ÖLÜMLER…

MEHMET DİNÇ

[email protected]

Strasbourg

Savaşlar, çatışmalar, iç karışıklıklar ve ardından göç… 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle yayınlanan raporlardaki veriler çocukların hayatlarının nasıl çalındığını bir kez daha gözler önüne serdi. Tr724 olarak dünyanın utanç tablosunu resmi veriler ışığında toparladık.

Suriye’de zulümden kaçan milyonlarca insanın ilk hedefi Avrupa. Avrupa için ise bu insanlar sayılardan ibaret. Akdeniz’in soğuk suları on binlerce insanın hayallerini suya düşürdü. Daha nerede yaşadığını, neyin savaşının verildiğini, kimin hangi emelleri olduğunu bilmeden, ken-dini vatansız, kimliksiz, sahipsiz bulan çocuk-lar acıyı en çok hissedenler oldu. Ortadoğu kan gölüne dönerken yaz, kış demeden Avrupa’nın yolunu tutanların, dünyanın dikkatini çekmesi için Aylan bebeğin cansız bedeninin sahile vur-ması gerekti.

Avrupa’ya ulaşmak aslında bir şey ifade etmiyor. Avrupa Polisi Europole’un açıkladığı rapor şok etkisi yapacak düzeydeydi ama o da rakamlar-da kaldı. Eurpole Avrupa 10 bin çocuğun kayıp olduğunu raporlaştırdı. Alman federal Emniyet teşkilatı (BKA) da rakamı doğrular nitelikte, 8 bin 991 çocuğun Almanya’da kaybolduğunu duyurdu. Ardından birçok ülkede tecavüz, cin-sel istismar, çocuk yaşta evlendirme haberleri.

ULUSLARARASI KURUMLAR OLAYIN CİDDİYETİNİN FARKINDA FAKAT ÇÖZÜM YOKCinsel istismara maruz kalan sahipsiz, savun-masız ve korumasız çocuklar hayatları boyunca üzerlerinden atamayacakları psikolojik travma-lar yaşıyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu gibi birçok ülkede yap-tırım gücü olan uluslararası kurumlar, göçmen çocuklarla ilgi bir dizi bildiri yayınlasa da nafile. Avrupa Konseyi durumun ciddiyetine binaen Mart ayından 47 üye devleti bağlayıcı nitelik-te acil eylem planı hazırladı ve hükümetlere ulaştırdı. Çocuk göçmenlerin belirlenmesi, du-rumlarının iyileştirilmesi, refakatsiz çocuklara sığınma evi ve koruyucu sağlanması veya özel dikkat gösterilmesi hükümetlerden defalarca talep edildi.

‘BU ÇOCUKLARI MUHAFAZA ETMEK AHLAKİ BİR ZORUNLULUK’Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jag-land , göçmenlerle ilgi üye devletlere gönderdiği yazıda 300 bin çocuğun ailesi yanında olmadan Avrupa’ya ulaştığı belirterek, çocukların şiddet, istismar, insan tacirleri ve sömürü ağına düşme-

Akdeniz’in soğuk suları on binlerce insanın

hayallerini suya düşürdü.

1319 ARALIK 2016 PAZARTESİ HABER DOSYA12. SAYFADAN DEVAM

sini engelleme konusunda hassasiyet gösterme-leri gerektiğini iletti. Jagland "Mülteci krizi insan tacirleri için bir cennet oldu. Binlerce çocuk Av-rupa’nın göbeğine sadece savaştan kaçmak için geliyor. Bu çocukları muhafaza etmek ahlaki bir zorunluluktur.” ifadelerini kullandı.

UNICEF: 20 BİN ÇOCUK İTALYA’YA ULAŞTI AMA…Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNI-CEF), Çoğunluğu batı Afrikalılardan oluşan İtal-ya'ya deniz yoluyla 20 bin çocuğun ulaştığını açıkladı. Daha acı olanı ise İtalya’ya ulaşabilen çocukların 12 bin 300’ü refakatsız, yani anne-si babası veya birinci dereceden yakını bulun-muyor. Yani eğer ilgili devletler himayesine alıp yeterli koruma sağlanmazsa bu çocuklar, insan tacirlerinin veya fuhuş çetelerinin eline düşü-yor.

Akdeniz’de hayatını kaybedenlerin sayısı ise net olarak bilinmiyor. 2016 yılından Akdeniz’de boğularak hayatını kaybeden göçenlerin sayı-sı ise 3 bin 100 olarak tahmin ediliyor. 144 bin göçmen ise İtalya’ya ulaşabildi. UNICEF İtal-ya’ya ulaşan 10 çocuktan 9’unun refakatsiz ol-duğunu ifade etti.

DANİMARKA’DA VE İTALYA’DA GÖÇMEN ÇOCUKLARA CİNSEL İSTİSMAR Danimarka’da , Tüllebolle Çocuk Merkezinin, iki kadın çalışanın erkek çocuklara cinsel istismar uygulaması sebebiyle kapandığı iddia edil-di. Olaydan sonra Mülteciler Direktörü Sisi Ei-bye’de görevden alındı. İtalya'da ise kimsesiz çocuk sığınmacıların kaldığı merkezde görevli

iki kişi, yaşları 15 ile 17 arasında değişen erkek çocuklara yönelik cinsel istismar görüntülerinin ortaya çıkmasından sonra, merkez kapatıldı.

FUHŞA ZORLANAN GÖÇMEN ÇOCUKLARSavaştan veya zulümden kaçma, ailesiz evsiz vatansız kalmak göçmen çocukların çektiği tek sıkıntı değil. Rahat ve huzur içinde yaşayabile-ceklerini düşündükleri şehirlerde, cinsel istis-mara, tecavüze uğrayan, fuhşa zorlanan küçük bedenler de var.

İSKANDİNAV ÜLKELERDE KÜÇÜK YAŞTA EVLENDİRİLEN KIZ ÇOCUKLARISuriye başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerin-den çatışma, iç savaş ve yoksulluktan kaçan on binlerce kişinin sığındığı İskandinav ülkelerin-deki bazı barınma merkezlerinde, küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarının kendilerinden yaş-ça büyük eşleriyle birlikte yaşaması çocuk is-tismarı tartışmalarını beraberinde getirdi. Zira beraberinde sadece kendisinde yaşça büyük ‘koca’ları olan çok sayıda kız çocuğu İskandinav ülkelerinde kamplarda kalıyor. O ülkelerden biri olan ve 31 bin sığınmacının yaşadığı.

Norveç’te 16 yaşından küçük 10 kız çocuğu ev-lendirildikleri erkeklerle birlikte yaşıyor. Üste-lik bu çocuklardan dördü şimdiden çocuk sahi-bi olmuş. Norveç Göçmenlik Müdürlüğü’nden (UDİ) Heidi Vibeke Pedersen “İltica başvuru-sunda bulunan küçük yaştaki çocuklardan ba-zıları ülkeleri, aileleri ve arkadaşlarını geride bı-rakmış; bazılarının birlikte seyahat edebileceği ve Norveç’te güvenebileceği tek kişi partneri” sözleriyle uygulamayı savundu.

"Mülteci krizi insan tacirleri için bir cennet oldu. Binlerce

çocuk Avrupa’nın göbeğine sadece savaştan kaçmak için geliyor. Bu çocukları

muhafaza etmek ahlaki bir zorunluluktur.”

1419 ARALIK 2016 PAZARTESİ HABER DOSYA13. SAYFADAN DEVAM

Çocuk hakları aktivistleri ise küçük yaştaki kız çocuklarının evlendirildikleri erkeklerle birlik-te kalmalarına izin verilmesine sert tepki verdi. Reuters’a konuşan Norveç Çocuk Ombudsma-nı Camilla Kayed, “Çocukların, yetişkinler için oluşturulan tesislere yerleştirilmesi kabul edi-lemez.” olarak yorumladı.

NORVEÇ’TE 3 YASINDAKİ ÇOCUĞA TECAVÜZ İDDİASI6 Ocak 2016’da Forus Akuttınnkvartering Sı-ğınma Merkezinde 3 yasındaki erkek çocuğa tecavüz edildiği iddiası ile soruşturma başla-tıldı. Norveç emniyet yetkilisi olayın korkunç olduğunu nitelendirerek henüz bir şüphelinin olmadığını ifade etti. Annesiyle birlikte hasta-neye kaldırılan çocuğu birden fazla kişinin te-cavüz etmiş olabileceğini belirtildi.

UNICEF’in raporuna göre, insan kaçakçılarına güvenmek zorunda kalan çocukların şiddet ve cinsel istismara maruz kaldığı, hatta İtalya’ya hamile halde ulaşan kız çocuklarının olduğu belirtiliyor. İnsan tacirlerinin şiddet uyguladığı çocukların ise vurularak öldürüldüğü belirtili-yor.

Libya’da fuhşa zorlanan çocuklar, İtalya’ya ha-mile ulaşan çocuklar, şiddete maruz kalan, in-san tacirleri tarafından kaçırılan 10binlerce ço-cuk, insanlığın ayıbı

FRANSA’NIN CALAİS KAMPINDA 7 ERKEK ÇOCUK TECAVÜZE UĞRADIFransa’nın en sorunlu kamplarından birisi olan

İngiltere sınırındaki Calais kampının bir bolümü ise yakın zamanda yıkıldı ve göçmenler dağıtıl-dı. Merkezi İngiltere’de bulunan Help Refuge-es UK (göçmenlere yardım) örgütü, Calais’deki kampının dağıtılmasının ardından aileleri olma-yan en az 129 çocuğun akıbetinin bilinmediğini açıklarken Fransa hükümetini suçladı.

Help Refugees örgütü, hükümetlerin duyarsız-lığını eleştirirken Calasis kampından 6 ay içinde 7 erkek çocuğun tecavüze uğradığını duyurdu. Calais kampının diğer bölümlerinden yaşama-ya devam eden 294 kimseniz çocuğun aynı akıbeti yaşamaması için uyarıda bulundu.

NİZİP MÜLTECİ KAMPINDAN 30 ERKEK ÇOCUK TECAVÜZE UĞRADIİnsanlık dışı aşağılık durumlar sadece Avrupa’da yaşanmıyor, 3 milyon mülteciye ev sahipliği ya-pan Türkiye’de de benzer olaylar yaşanıyor. Ni-san ayından Nizip’te bulunan mülteci kampından yaşları 8 ila 12 arasında değişen 30 erkek çocuğa 3 ay boyunca tecavüz edildiği ortaya çıktı. Sığın-macı kamplarından çalışan E.E isimli şahsın 1,5 2 TL’ye cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıktı. Suçlamayı doğrulayan E.E eylül ayında cezaevi-ne gönderildi. E.E ile birlikte birçok kişi hakkında da soruşturma yürütülüyor.

Bugün bir kez daha kâğıt üzerinde göçmenler günü kutlanacak. Çocuk hakları aktivistleri kü-çük yaşta evlendirilen, tecavüze veya cinsel is-tismara uğrayan çocuklar için ayağa kalkacak, fakat yaşanan insanlık dışı olaylar bir türlü din-miyor, kesin çözümler bulunamıyor.

“İltica başvurusunda bulunan küçük yaştaki

çocuklardan bazıları ülkeleri, aileleri ve arkadaşlarını

geride bırakmış; bazılarının birlikte seyahat edebileceği ve Norveç’te güvenebileceği

tek kişi partneri”

Emre Belözoğlu adını futbolseverler 1997-98 sezonundan itibaren ezberlemeye başladı. Fa-tih Terim yönetimindeki Galatasaray, 4 sezon boyunca şampiyonluğa ambargo koyarken, Emre-Okan-Suat üçlüsü orta sa-hada rakiplerin korkulu rüyasıydı. Ünlü yıldız Hagi’nin yakından ilgi-lendiği yeri geldiğinde fırça attı-ğı, yeri geldiğinde kramponlarını bağladığı Emre, futbolunu günden güne geliştirdi. Daha 20’sine gel-meden Galatasaray’ın değişmez-lerinden oldu.

AGRESİFLİK SORUNUTekniği ve futbol yeteneği tartışılmayan Emre, sinirlerine hakim olma konusunda ise sınıfta kalıyordu. Türk futbolunun zirve zaferlerinden biri olan 2000’de kazanılan UEFA Kupası fina-lini Emre, Leeds United deplasmanında gördü-ğü kırmızı karttan dolayı kaçırıyordu. O yıllar-

da agresifliği gençliğine veriliyordu. Futbolu olgunlaşıyor, yaşı ilerliyor ama saha içindeki agresifliğinde pek değişiklik olmuyordu. Bun-da elbette rakip tarafların tahriki ve spor bası-

nın her maç sonrası Emre’yi hedef alan yazı ve yorumlarının da etkisi göz ardı edilemezdi.

2001’de yuvası Galatasaray’dan kopup Okan ile birlikte İnter’e transfer olurken taraftarın önüne atılıyordu. Emre ve Okan, ‘kulübe, para kazandırmada transfer oldu-lar’ deyip eleştiri oklarının hedefi olurken, işin aslı yönetimin yıllar-

dır takımı sırtlayan bu iki isme ‘üvey evlat’ mu-amelesi çekip yabancı oyunculardan çok daha az bir ücret ödemesiydi. İnter yıllarında Emre profesyonel oyuncu olduğunun farkına vara-caktı. Günü geldiğinde ödenen maaşlar, yöne-timin hocanın ve oyunculara karışmaması, ba-

EFE YİĞİT [email protected]

Başakşehir mütevazi kadrosuyla zirvede yerini korurken, takımın 36 yaşındaki kaptanı Emre Belözoğlu yıllara meydan okuyan bir performans gösteriyor. Belözoğlu, Türk futbolunun 20 yılına damga vurmuş bir isim. Galatasaray ve Fenerbahçe formalarıyla şampiyonluk yaşayan Emre, seveni olduğu kadar, sevmeyeni de çok olan bir isim. Üzerine giydiği formanın hakkını veren nadir futbolculardan biri o.

Emre Belözoğlu

15©

Fot

oğra

flar:

AF

P

YAŞI İLERLİYOR, FUTBOLU GENÇLEŞİYOR

Futbolu olgunlaşıyor, yaşı ilerliyor

ama saha içindeki

agresifliğinde pek değişiklik

olmuyordu.

SPOR PORTRE19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

1615. SAYFADAN DEVAM

SPOR PORTRE

sının sınırını bilmesi.. Emre’nin alışık olmadığı bir durum oluyordu. Dünyaca ünlü yıldızlar ve kaliteli Serie A’da mücadele etmek Emre’nin futbolunu geliştiriyordu.

INTER’DEN NEWCASTLE’A ORADAN FENERBAHÇE’YESerie A’dan sonra Emre’nin durağı 2005’te Pre-mier Lig ekiplerinden Newcastle United olu-yordu. Futbolun bir numaralı liginde boy gös-teren Emre, takımın değişmezleri arasına adını yazdırıyordu. Fizik ve mücadele gücünün zirve olduğu Premier Lig, Emre’nin futbol stiline tam uyuyordu. 3 sezonluk Premier Lig macerasına noktayı koyup, 7 yıllık gurbet günlerine son verip Türkiye’ye dönerken yeni takımı artık Fe-nerbahçe’ydi.

Emre, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Sarı- Lacivertli takımda görmek istediği oyuncuların başındaydı. Emre’nin gönlündeki takım elbet-te kendini futbol dünyasına kazandıran Gala-tasaray’dı. Fenerbahçe’den aldığı teklif sonra-sı zamanın Galatasaray Başkanı Adnan Polat’ı arayan Emre, ‘Bu rakamdan daha az ücrete Ga-latasaray’da oynarım’ dediğinde aldığı cevap ‘Fenerbahçe’ye hayırlı olsun’ oluyordu. Emre, 2008’de Fenerbahçe’ye 4,5 milyon Euro bon-servis bedeliyle transfer olurken, Galatasaray defterini açılmamak üzere kapatıyordu. Kısa sürede şimdi de Sarı Lacivertli taraftarın sevgi-lisiydi. Hırsı ve bitmek bilmeyen enerjisine tek-niği ve tabi ki agresifliğini ekliyordu.

LA LİGA MACERASITemmuz 2012’de Fenerbahçe’den ayrılıp Atle-tico Madrid’e giden Emre’nin La Liga macera-

sı sadece 6 ay sürdükten sonra Şubat 2013’te tekrar Fenerbahçe’ye döndü. Yaşı ilerliyor ama Emre yine sahada en çok koşan, ikili mücade-lelerden kaçmayan bir oyuncu olarak forma-sının hakkını veriyordu. Fenerbahçe yönetimi 2015’te kadroda ciddi değişiklikler yaparken, birçok eski oyuncusuyla yollarını ayırıyordu. Emre’nin kulüpte kalmasını isteyen Fenerbah-çe yönetimin teklifi ‘sportif direktörlük’ olurken, yıldız oyuncu futbol oynama niyetini ortaya ko-yuyordu. Temmuz 2015’te Emre’nin yeni durağı Başakşehir olurken, takımın kaptanlık dümeni tecrübeli isme emanet ediliyordu. Emre, A Milli Formayı 93 maçta giyip 9 gol attı. 2002 Dünya Kupası ve Euro 2008’te gelen 3.lüklerde Emre ciddi katkı yaptı.

129 SARI, 11 KIRMIZI KARTLIK KARİYEREmre, zaman zaman ırkçılık suçlamalarına ma-ruz kaldı. Ttrabzonspor’un Fildişili oyuncusu Zakora’ya maç içinde ‘ırkçı söz’ sarfettiği için hakkında dava açıldı. Zakora, Emre’ye uzun süre maçlarda elini vermedi. Trabzonspor taraftarı-nın öfkesi yıllarca dinmedi. Hırsından dolayı sık sık hakemlere sataştı. Tecrübesine yakışmayan kartlar gördü. Kariyeri boyunca 129 sarı, 11 kır-mızı kart gördü. Emre 36 yaşını geride bırak-tı. Başakşehir’in lider olmasında büyük katkısı gözardı edilmez. İlerleyen yaşına rağmen Em-re’nin değişmeyen iki özelliği, agresifliği ve mü-cadele azmi oldu. Ara transferde adı Fenerbah-çe ile anılan Emre için son noktayı Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ koydu: ‘Emre için şuana kadar bir teklif gelmedi. Gelse bile asla bir yere gitmesine müsaade etmem. Lideriz ve Emre bizim en önemli oyuncumuz. Kaptanımız ve kaptanımız olmaya devam edecek.’

İnter yıllarında Emre profesyonel oyuncu olduğunun farkına varacaktı. Emre’nin alışık olmadığı bir durum oluyordu. Dünyaca ünlü yıldızlar ve kaliteli Serie A’da mücadele etmek Emre’nin futbolunu geliştiriyordu.

19 ARALIK 2016 PAZARTESİ

Dünya üzerinde milyonlarca insan haplarla vitamin takviyesi yapıyor. Ancak bunların bir işe yaramadığı, aksine zararlı da olabileceği yönünde görüşler artış eğiliminde. Yapılan Araştırmada takviyenin kalp ve damar hastalıkları ile pankreas kanseri riskini azalttığı, 10 araştırmada herhangi bir fayda görülmediği, 10’unda ise akciğer ve meme kanseri riskinin arttığı görüldü.

BBC Türkçe’nin haberine göre, uzmanlar antioksidan takviyesinin her derde deva olduğu fikrine karşı çıkıyor. Bir zamanlar her sorunun nedeni olarak görülen serbest radikallerin aslında sağlığımız için gerekli olduğu fikri ise giderek güçleniyor. Bu moleküller hücre içinde haber taşıyıcı bir rol oynuyor. Onların yokluğu hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüyüp çoğalmasına, yani kansere sebep olabiliyor.

Ayrıca onların yokluğu vücudumuzu enfeksiyona daha açık hale getiriyor. Zararlı bir bakteri ya da virüsün vücuda girmesiyle serbest radikallerin sayısı da artarak bağışıklık sistemini

harekete geçiriyor. Bağışıklık hücresi olarak bilinen akyuvarlar bu bakterileri kuşattığında da serbest radikaller bu hücrelerin içinde bakteriyi parçalayarak ortadan kaldırıyor.

Kısacası sağlıklı bir bağışıklık sistemi serbest radikallere bağlı. Bu yüzden antioksidanlarla onları ortadan kaldırmaya çalışmak vücudu bazı enfeksiyonlara açık hale getireceği için doğru değildir. Fakat vücudumuzda fazlalıkları idrar yoluyla atan sistem sayesinde antioksidan takviyesinin fazla miktarda kana karışması önlenmiş oluyor.

Kimse bütün antioksidanlar gibi C vitamininin de sağlık açısından önemini inkâr edemez. Ancak vücutta belli bir antioksidan eksikliği kesin ise takviye almak doğru olabilir. En doğru seçenek ise antioksidanları birlikte çalışacak şekilde karışık halde gıda yoluyla almak. Bunun için bol sebze ve meyve içeren bir beslenme en iyisi. Doktorlar bunu garanti altına almak için günde beş farklı meyve ve sebze yenmesini tavsiye ediyor.

Vitamini hap ile değil sebze meyve ile alın

KÜNYE

GÜNLÜK E-GAZETE19 ARALIK 2016 PAZARTESİSAYI: 55

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

ARKA SAYFA