Post on 13-Aug-2020
1
ÖZEL EGEBERK ANAOKULU
01.03.2020
AYLIK VELİ BÜLTENİ
4 YAŞ
2
EGEBERK Anaokulu Misyonu
Misyonumuz, yaşam boyu öğrenen, duyarlı, dengeli ve bağımsız bireyler
yetiştirmek için yeniliklere ve evrensel değerlere açık, yerel değerlere
bağlı, adaletli ve farklılaştırılmış bir eğitim sunmaktır.
EGEBERK Anaokulu Vizyonu
Biz Egeberk Anaokulu olarak, geleceğine güvenen, geçmişine bağlı ve
değişime açığız. Yaratıcı ve özgür düşünceyle geniş bakış açısına sahip bir
öğrenen topluluğu ile hakkaniyet ve Atatürkçülük değerlerini benimseyen
bir kurum olmayı hedefliyoruz.
IB Misyon Beyanı
Uluslar arası Bakalorya, kültürler arası anlayış ve saygı ile daha iyi ve
daha barışçıl bir dünya oluşturulmasına yardımcı olacak araştıran-
sorgulayan, bilgili ve duyarlı genç insanlar yetiştirmeyi amaçlar.
Bu amaca yönelik olarak kuruluş, yeni ufuklar açıcı uluslar arası eğitim
programları ve titiz değerlendirme yöntemleri geliştirmek amacıyla
okullar, devletler ve uluslar arası kuruluşlarla çalışmaktadır.
Bu programlar, dünya genelinde öğrencileri, diğer insanlarında
farklılıklarıyla haklı olabileceğini anlayan, etkin, şefkatli ve yaşam boyu
öğrenmeye inanan bireyler olmaya teşvik eder.
3
“Beni tanıyor musunuz? Diye size sorduğum zaman, gülerek,”Elbette ki sen bizim çocuğumuzsun”
diyebilirsiniz. Ama ben bu anlamdaki tanımaktan bahsetmiyorum. Benim demek istediğim daha
farklı bir şey.Yani …nasıl anlatsam…Hani yorulunca yüz ifadem nasıl olur,hani kızdığım zaman
neler yaparım? Gibi. Daha somutlaştırırsak, mesela, benim en çok sevdiğim oyuncağım hangisi?
Yapmayı en çok sevdiğim şey: kendi kendime giyinmek. En hoşlanmadığım şey: bana zorla yemek
yedirilmesi. Yani bu ve bunlara benzer şeylerden bahsediyorum. Neden geceleri yatağınıza gelirim?
Neden durup dururken huysuzlanırım? Neden sözünüzü dinlemem? Neden inatçıyım? Neden sık sık
hasta olurum? Neden başkalarının yanında daha şımarığım? Anneannem, babaannem ya da
dedemdin yanında neden değişik hareketlerde bulunurum? Bunları biliyor musunuz? İsterseniz
düşünün. Hepsine olmasa da bazılarına yanıt verebilir misiniz?
Anneciğim sen… sen bunları biliyor musun? Babacığım sen… Sen biliyor musun?
Oysa ben sizi az çok, bu çocuk bakışımla tanıyabiliyorum. Ben ne yaparsam annem nasıl davranır.
Oyuncağımı hızla havaya fırlatırsam, babam ne yapar… Bunları artık çok iyi biliyorum.
Eğer beni tanıyamaz ya da yanlış veya az tanırsanız benim gelişmem için gerekli olanı veremez ve
bana yardım edemezsiniz. Ben ise yaşamımın bu döneminde henüz kendime yardım edecek kadar
bile yetenekli değilim. Bir tek yeteneğim var. O da, kendimi size olduğu gibi tanıtmaya çalışmak.
Ama siz beni hep değiştirmek için uğraşıyorsunuz. Davranışlarımı, isteklerimi… Kaygılarımı
azaltacağınıza, benimle birlikte siz de kaygılanıp, beni daha çok kaygılandırıyorsunuz. Bazen çok
korkuyorum. Çünkü neler olduğunu anlayamıyorum. Belki siz de anlayamıyorsunuz. Ancak sizin
çok büyük bir şansınız var. Beni tanıyın… Tanımaya çalışın, hayalinizdeki ya da zihninizdeki
çocukla ‘gerçek beni’ lütfen karıştırmayın.
Siz meraksız ve daha uslu bir çocuk hayal ederken ben meraklı ve biraz hareketli olabilirim. Siz
hızlı hareket eden bir çocuk hayal ederken ben ağır olabilirim. Ya da sizin hayalinizde çok akıllı,
süper bir çocuk varken, ben normal bir zekâya sahip, sıradan bir çocuk olabilirim. Belki çok iştahlı
bir çocuğunuz olsun diye çabalıyorsunuz ama ben az yiyen bir çocuk olabilirim. Gece uykularımda
korkabilir, ya da siz işten döndüğünüzde şımarıklıklar yapabilirim. Ama gerçekten beni tanırsanız
aramızda gerçek bir iletişim kurulur ve ben dilediğimce GELİŞEBİLİRİM…
Çocuk Olmak
İlkim Öz
4
Değerli Velilerim;
Bu ay İlkim Öz’ün kitaplarından bu küçük alıntıyı sizlerle paylaşmak istedim; çünkü bazen anne
baba olmanın zorlukları ile karşı karşıya kaldığımız durumlarda bunun bir okulu olmalı diye her
birimiz zaman zaman aklımızdan geçirmişizdir. Ancak bu zorluklarla başa çıkmaya çalışan yalnızca
biz yetişkinler değil; hem çocuk olmayı hem de anne ve babalarını anlamaya çalışmayı başaran
çocuklarımızdır…
SEVGİYLE KALIN…
Nesrin CİVAN
Okul Müdürü
Oyuncaklar
OYUNCAKLAR
Psikolojik olarak değerlendirildiğinde oyun alanı çocuğun dışında, ancak
dış dünyaya ait değildir. İç dünya ile dış gerçeğin dışında üçüncü bir
alandır, bir yanılsama (illüzyon) alanıdır. Burası bebek için anne ile
paylaştığı ortak bir alandır. Zamanla önce bebek, daha sonra çocuk bu
alan içinde bağımsızlığını kazanmaya aşlar. Burada çocuğa özerkliği
sağlayan oyuncaklar geçiş nesnesi olarak isimlendirilir. Geçiş nesnesi
peluştan yapılmış oyuncaklar, çarşaf ya da yastık olabilmektedir. Bu geçiş
nesneleri yetişkinlerin geriye dönüp baktığında "ilk oynadığım
oyuncağım şeklinde tanımladığı nesnelerdir. Bu geçiş nesneleri her
toplumda izlenen, evrensel bir oyuncaktır, ancak basit bir oyuncak olarak değerlendirilmemelidir
Otistik ve psikotik çocukların yaklaşık üçte birinde bu geçiş nesnesi hemen hemen hiç
kullanılmamaktadır. Çocuğun geçiş nesnesini doyurucu bir biçimde kullanması, olumlu insan
ilişkilerinin oluşturulabilmesi için önemlidir. Geçiş nesnesinin fiziksel özellikleri de önemlidir. Bu
nesnelerin ortak özelikleri katı, metalik, tuhaf biçimlerde ve genellikle kırılmış ya da atılacak bir
durumda olmalarıdır. Çocuğun kendine alt eşyaları içinde özel bir yeri vardır. Bu nesne zamanla
önemini yitirir, yaklaşık 5-6 yaşlarında çocuklar yavaş yavaş bu nesnelerden uzaklaşırlar. Ancak
bunlar ne yok edilir ne de terk edilirler.
Oyun ve oyuncak hakkında bu psikolojik bakışın dışında da pek çok şey söylenebilir. Bunlar ailesel,
etik (ahlak), kültürel ve sosyoekonomik boyutları içermektedir. Oyun düşünceler, duygular ve
ilişkiler içinde yuvarlanmanın ve bu zor olayların üstesinden gelmek için
beceri ve kontrol kazanmanın önemli bir yoludur. Oyuncak ise çocuğun beş duyusunu ve
duygularını uyaran, değerlendirme ve uygulama yetilerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren,
bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran bir oyun aracıdır.
Oyuncaklar kabaca kullanım ve amaç oyuncakları olarak iki grupta toplanabilir. Kullanım
oyuncakları aslında oyun amacıyla üretilmemiş olan bir nesneyi çocuğun oyun aracı olarak
kullanmasıyla ortaya çıkarlar. At olarak bir tahta parçasının kullanılması, makara, gibi araçlarla
oynama örnek olarak verilebilir. Bu oyuncakların işlevi oyun bittiği zaman sona erer. Amaç
oyuncakları ise oyun amacıyla üretilmiş olan ve genellikle erişkinler tarafından seçilerek çocuklar
için alınan oyuncaklardır. Yetişkinlere neden böyle bir seçim yaptıkları sorulduğunda, çocukları
5
için en uygun oyuncağı bu olduklarını düşündüklerini söylemektedirler. Oysa biraz zorlandığında
onların yaşamında bu oyuncakların izlerini bulmak olasıdır. Ayrıca bu oyuncaklar bazen çocuklar
için geçici bir heves olabilmekte ve kısa sürede bir köşede unutulup, gitmektedirler. Oyuncaklar
daha ayrıntılı olarak dört başlık altında sınıflandırılabilir. Duygusal oyuncaklar: Çocuğun duygusal
zorlukları ve korkularını yenmesi için seçtiği oyuncaklardır. Genellikle çocuğun oyuncakları içinde
en çirkin olanıdır. Bunlar genellikle yumuşak ve tüylü, yuvarlak hatları olan, fiziksel olarak
çocuktan daha kısa oyuncaklardır. Bunlar çocuk için dostluk, sevgi ve güvenlik anlamını taşır. Zevk
nesnesi olan oyuncaklar: Çocuğun geçici bir süre için hoşça zaman geçirmek için oynadığı
oyuncaklardır.
Eğitsel ve kültürel kazanç sağlayan oyuncaklar: Boyama kitapları, yap-bozlar, maket oyuncaklar
gibi çocuğun oyun oynarken aynı zamanda herhangi bir alanda eğitimini de sağlayan oyuncaklardır.
Sosyal bütünleşmeyi sağlayan oyuncaklar; Çocuğun çevresiyle ilişkilerini düzenlemesinde yardımcı
olan, yaşıtlarıyla birlikte grup oyunları oynarken kullandığı oyuncaklardır.
Oyun gibi oyuncaklar da çocuk psikiyatrisinde ruhsal durumun değerlendirilmesinde
kullanılmaktadır. Oyuncak otistik çocukların ilgisini çekmemekte ya da çocuk oyuncağa geçici bir
süre ilgi göstermektedir. Zamanının büyük bir bölümünü oyun ve oyuncaklarla geçirmek isteyen,
ancak sürekli oyun ve oyuncak değiştiren bir çocuğun dikkat eksikliği yönünden değerlendirilmesi
gerekirken, sürekli karşı cinsiyete ait oyuncaklarla oynamak isteyen bir çocukta bu seçimin cinsel
tercihle ilgili olabileceği, yaşından küçük oyuncaklarla oynamanın ise kardeş doğumu gibi zorlayıcı
bir yaşam olayı ile oluşan gerilemeyi yansıtabileceği göz önüne alınmalıdır. Çocuğun yaşına ve
cinsiyetine uygun olmayan oyuncaklarla ilgilenmesi durumunda bu oyuncağı içgüdüsel olarak mı
seçtiği yoksa kendisine o oyuncak verildiği için mi onu kullandığı tartışma konusudur.
Çocuğun yaşına göre oyun ve oyuncak seçimi oldukça zordur. Çocuk için alınacak ya da önerilecek
herhangi bir oyuncaktan daha üstün olanı mutlaka olacaktır. Oyun ve oyuncak seçiminde en iyi
kılavuz, çocukların nasıl geliştiklerinin bilinmesi, onların gelişim becerilerini arttıracak ve bu
becerilerin birbiriyle bir örüntü halinde olmasını sağlayabilecek oyun araçlarının göz önüne
alınması gereğidir. Çocuğun oyuncağını seçerken kendi istek ve beğenilerimiz yerine çocuğun
yaşını ve gereksinimlerini göz önünde bulundurmanın yanı sıra, oyuncak hakkında onun da fikrini
almak en iyisi olacaktır.
3-5 yaşları arasında fantezi ve keşfetmeye (evcilik, okul oyunları ile bebekler, mutfak ve doktor
muayene aletleri), dil gelişimine (renkli tuşları olan piyano, müzik ve öykü kasetleri ile kuklalar
gibi) ve aritmetiğe hazırlamaya (resim ve sayı eşleme oyunları; domino, kızma birader ve sayı
kartları) yönelik oyuncaklar.
6-8 yaşları arasında toplumsal gelişim ve işbirliği ile ilgili (top, seksek, dama, minyatür arabalar),
bilişsel beceriler ve algısal hareket becerilerini sağlayan (maketler, yap-boz oyunları) ve yaratıcı
anlatım oyuncakları (parmak boyası, kağıt hamuru, karakalem-suluboya ya da pastel boyalarla
resimler, oyun hamurları, sessiz sinema gibi oyunlar),
9-11 yaşları arasında sorun çözme yetenekleri (karmaşık masa üstü oyunları ve video oyunları),
ince-ayrıntılı hareket becerileri (küçük parçalı, karmaşık yap-boz oyunları, üç boyutlu model
uçaklar, uzaktan kumandalı araçlar, kumaş boyama, ağaç işleme ve akvaryum bakımı) ve stratejik
yeteneklere yönelik oyun ve oyuncaklar (sözcük türetme, monopol,tenis, ping-pong ve atari gibi),
6
12 yaşın üzerinde de soyut düşünme ve akıl yürütmeye yönelik oyun ve oyuncaklar (basit
mikroskop ya da teleskop, kimya ya da elektronik setleri gibi) ile bağımsız yaşam becerileri
kazanmaya yönelik (yürüyüş, bisiklete binme ve kamplar gibi) oyun ve oyuncaklar önerilmektedir.
Oyun, çocuğun sosyal gelişiminin sağlıklı olmasını, uyum ve iş birliğini, paylaşmayı öğrenmesi
sağlar. Oyun çocuğun aile tutumları hakkında bilgi verir. Oyunlarda kültürün etkisi büyüktür.
Oyun; Çocuğu sosyalleştirmeyi sağlar. Oyunların oluşumunda cinsiyet, iklim ve kültür önem
taşımaktadır. Yapılan araştırmalara göre kız çocuklarının ip atlamak, evcilik, saklambaç, seksek,
ebecilik oyunlarını; erkek çocukların futbol koşmaca, misket oyunları tercih ettikleri görülmektedir.
Oyunlar çocukların yaşlarına ve gelişim dönemlerine göre farklılıklar göstermektedir.
Ebeveynlerin çocuklarıyla oyun oynamaları, aralarındaki iletişimi güçlendirerek ve çocuklarını
tanımalarını sağlayacaktır. Çocukları oyun oynarken, onlar da iyi bir gözlemci olmalıdırlar.
Çocuğun kurduğu ilişkileri, kendi ruhsal dünyasını, hayal kırıklıklarını oyunda görmek
mümkündür.
Aile ve eğitimcilerin yaptıkları hatalardan birisi de okul çağı başlayan çocuğun oyunla bağının
bittiği düşüncesidir. Oyun, çocuğun gelişimi açısından o kadar değerlidir ki, çocuk ruh sağlığı sevgi
ve oyun olarak tanımlanmaktadır. Okul döneminde belki oyun süreleri azalacaktır. Fakat kesinlikle
oyun çocuk için bitmeyecektir. Ebeveynlerin çocuklarına vermek istedikleri mesajları, oyun
aracılığıyla birlikte oynadıkları oyunda vermeleri daha kolaydır.
(Oyuncaklar yazımız Ekinoks yayınlarına ait, Susan Smith McKinney’in “Yanlış Çocuk” adlı
kitabından alınmıştır)
Süheyla KIRLI
Okul Pedagogu
EYVAH ÇOCUĞUM BİTLENDİ
Bitlenme her insanda, her coğrafyada, her yaş grubunda oluşabilen,
bulaşıcı kaynağı insan olan bir hastalıktır. Etkeni bir parazittir.
İnsanlarda yerleşim yerine göre; “baş biti”, “vücut biti” ve “kasık biti”
olarak üç tür bitlenme görülmektedir. Bunlardan okul çağı çocuklarında
ve yuvalarda en sık görüleni baş bitidir. Özellikle 3-10 yaş grubu kız
çocuklarda daha sık görülen bit, saçtan saça, ortak kullanılan eşyalarla,
direkt ya da dolaylı yollarla bulaşır. Bitlenmede ilk olarak yumurtalar
bulaşarak saç kılına yapışır ve kepek gibi görünür. Saçtan kolaylıkla
ayrılmayıp, saçlı deride şiddetli kaşınma yapar.
Ense bölgesindeki kaşınma biti baş bitlenmesi için uyarıcı olmalıdır.
Çıplak gözle muayenede çoğu kez “sirke” denilen bit yumurtalarını
görmek mümkündür. Bu yumurtalar zaman içinde “larva”, sonra da
erişkin bit haline gelirler.
7
ÖNLEMLER:
• Özellikle okul, yurt ve askerlik gibi diğer insanlarla iç içe yaşanılan ortamlarda hijyen
kurallarına dikkat edilmeli, şüpheli bulaşma yolları yok edilmelidir.
• Kalabalık ortamlarda vakit geçiren çocuklara öğretmenler veya aileler tarafından periyodik
muayeneler yapılmalıdır.
• Çocukların saçları düzenli olarak yıkanmalı ve vücut bakımlarına özen gösterilmelidir.
• Öğrenciler bit tehlikesine karşı uyarılmalı, kişisel temizliklerine dikkat etmeleri gerektiği
uygun bir dille anlatılmalıdır.
• Tedavi ve bitten korunma konularında zaman kaybedilmeden uzman yardımı alınmalıdır.
• Okulda salgından etkilenen herkesin aynı anda tedaviye başlaması çok önemlidir. Böyle bir
çabayla, salgının kolayca önüne geçilebilecektir. Evde veya okulda bir kişide bit tespit
edildiğinde herkesin kontrol edilmesi şarttır. Bitlerin tedavisi değişik kimyasal içerikleri
haricen kullanılan ilaçlarla yapılır. Bit kontrolü ve bitten arınmada sık dişli özel taraklar da
kullanılır. Yumurtalar da bir süre sonra canlı bitler haline geleceği için, tedavinin her iki
basamağı da eşit derecede önemlidir. Bit yumurtaları mekanik olarak o bölgeden
uzaklaştırılmalıdır. Çocuğun eşyaları, taraklar, fırçalar, havlular, yastık çarşaf gibi eşyalar
temizlenmeli ve havalandırılmalıdır. Çünkü bit insan vücudu dışında bir süre sonra varlığını
sürdüremez.
Melek GÜNEL
Uzman Doktor
TÜRKÇE DİL ETKİNLİKLERİMİZDE NELER
ÖĞRENDİK?
*’’Zürafanın ormanda ki macerası’’adlı hikayeyi okuduk. *Merak duvarı hazırladık. *Beş duyu organımız hakkında bilgi sahibi olduk.
*Çevremizde nasıl yeşil alanlar oluşturabiliriz? Hakkında sohbet ettik ardından scamper çalışması yaptık. ÖĞRENDİĞİMİZ PARMAK OYUNU, TEKERLEME VE ŞARKILAR TEKERLEME: ELLERİM Ellerim tombik tombik Kirlenince çok komik Kirli eller sevilmez güzelliği görünmez Dişlerim bakım ister Hele dişler hele dişler Uzamasın tırnaklar Kirlenmesin kulaklar Bize pi derler pis derler PARMAK OYUNU: 0N PARMAK Benim on parmağım var (iki parmak gösterir) Sağ elimde beş parmak(sağ elin 5 parmağı gösterir) Sol elimde beş parmak (sol elin beş parmağı gösterir) Ben onlarla her şey yaparım(iki el açılarak göğüs üzerine konur)
8
Sayı sayar Yazı yazarım(parmak ile havada yazı yazarlar) Birbirine kavuşturur(kollar birbirine bağlanır) Arkamda saklarım(eller arkaya saklanır) Yukarı kaldırılır(eller yukarı kaldırılır) Aşağı indirir(eller aşağı indirilir) Yorulunca kucağımda dinlendiririm(eller dizler üzerine konur) ŞARKI: BEŞ DUYU ORGANIMIZ VAR Beş duyu organımız var Birincisi etrafı koklar BURUN Beş duyu organımız var İkincisi sesleri duyar KULAK Beş duyu organımız var Üçüncüsü her şeyi tadar DİL Beş duyu organımız var Dördüncüsü dokunup anlar EL Beş duyu organımız var Beşincisi her yere bakar GÖZ SANAT ETKİNLİĞİ Sevgi gününü kutladık. Ardından ailemize sevgi temalı serbest resim çalışmaları hazırladık ve onlara sürpriz yaptık. Geometrik şekilleri tekrar ettik. Klasik müzik eşliğinde mandala çalışması yaptık SERBESTZAMAN ETKİNLİĞİ:
Sünger bloklar ile çeşitli figürler yaptık.Sınıfımızdaki peluş oyuncaklar ile oynadık.
MÜZİK ORFF...
Herkese merhabalar, bu ay kış mevsimini işlerken Vivaldi’nin kış bölümünü
dinledik ve canlandırdık. Çubuklarla ritim çalışmaları yaparak Tanzerollo adlı
müziğe eşlik ettik. Toplarla duyusal çalışmalar yaptık.
Nilay BECEREN
Müzik ve Orff Eğitimi Öğretmeni
RESİM SERAMİK
Atölyemizden herkese merhabalar. Bu ay atölyemizde, Geleneksel Türk sanatı
olan Ebru resim tekniğini işledik. Suyun üzerinde resim yapmanın deneyimini
yaşarken, nasıl ve nerede kullanıldıklarını konuştuk. Ebru sanatı ustalarının bu
tekniği kullanarak nasıl eserler oluşturduğundan bahsettik. Farklı bazlardaki
boyalardan faydalanarak özgün serbest resimlerimize yer verdik. Renklerin soğuk sıcak etkilerinin
neler olabileceği hakkında konuşarak renk bilgilerimize eklemeler yaptık. Atölyemizden bu aylık bu
kadar sevgimizle…
Hafize ÖNGÜÇ
Resim Seramik Öğretmeni
9
Beden Eğitimi!
Merhaba, öncelikle öğrenci profilleri üzerinden yapmamız gereken olumlu
davranışları spor salonunda uygulamayı alışkanlık haline getirdik.
Düzenlediğimiz eğitici parkurlarda farklı hareketleri koordineli bir şekilde yaparken
kazanma-kaybetme gibi durumlarda doğru davranışları sergilememiz gerektiğini
göstermeye devam ettik.
Aykut İŞGÖREN
Beden Eğitimi Öğretmeni
YÜZME
Yüzme sırasında tüm vücut aynı anda ve senkronize bir biçimde çalışıyor. Bu
koordineli çalışma sonunda her bir kas eşit oranda gelişiyor ve güçleniyor. Bu
sayede ilerleyen yaşlarda sakatlanma riski de azalıyor. Yüzerken özellikle
göğüs, omuz ve sırt kasları daha yoğun çalışıyor. Ayrıca bacak ve kol kasları da güçleniyor.
Şubat ayı içerisinde:
- Hep beraber oyunlar oynadık.
- Çocuklarımızın suyu keşfetmeleri için onlara kısa zamanlar tanıdık ve bireysel becerilerini
geliştirmelerini destekledik.
- Desteksiz ayak vuruşu çalışmaları yaptık.
Sağlıklı ve mutlu gelecekler yetiştirmek dileğiyle…
Oğuz IŞIKLAR
Yüzme Öğretmeni
İYİ Kİ
DOĞDUNUZ
...
ŞUBAT
AYINDA DOĞANLAR
ŞİMŞEK SINIFI-AKIN ÇAVUŞOĞLU
KEMAL EGE SARI
KEREM HAKKI TERZİ
BULUT SINIFI-
SAMİ SANCAK KAYA
YAĞMUR SINIFI-YADE UYAR