Download - UNIT FOURTEEN

Transcript
Page 1: UNIT FOURTEEN

UNIT FOURTEEN

TOO – ENOUGH“Aşırı, çok fazla – yeterli,

yeterince, yeteri kadar”

Page 2: UNIT FOURTEEN

TOO “aşırı, çok fazla”

• Difficult

• Too difficult

• Too difficult to answer

• Too difficult to imagine

• Too difficult to think

• Zor

• aşırı zor (yapılamayacak kadar zor)

• Cevaplamak için aşırı zor “Cevaplanamayacak kadar zor”

• hayal etmek için aşırı zor “hayal edilemeyecek kadar zor”

• düşünülemeyecek kadar zor

Page 3: UNIT FOURTEEN

My grandfather is TOO OLD to run.Büyük babam koşamayacak kadar yaşlıdır.

• Old:

• Too old:

• Too old to run:

• Yaşlı

• aşırı yaşlı

• Koşmak için aşırı yaşlı “koşamayacak kadar yaşlı”

Page 4: UNIT FOURTEEN

The baby is TOO YOUNG to walk. Bebek yürüyemeyecek kadar küçüktür.

• Young

• Too young

• Too young to walk:

• Genç

• aşırı genç

• Yürümek için aşırı genç “yürüyemeyecek kadar genç (küçük)”

Page 5: UNIT FOURTEEN

The driver of the car is too fast to stop.

Arabanın sürücüsü DURAMAYACAK KADAR HIZLIdır.

• Fast

• Too fast

• Too fast to stop

• Hızlı

• aşırı hızlı

• Durmak için aşırı hızlı “duramayacak kadar hızlı”

Page 6: UNIT FOURTEEN

My tea is too hot to drink.Çayım içilemeyecek kadar sıcaktır.”

• Hot

• Too hot

• Too hot to drink

• Sıcak

• aşırı sıcak

• İçmek için aşırı sıcak “içİLMEYECEK kadar sıcak “

Page 7: UNIT FOURTEEN

The world will be TOO SMALL to live on.Dünya üzerinde yaşanamayacak kadar küçük olacak.

• Small

• Too small

• Too small to live on

• Küçük

• aşırı küçük

• üzerinde yaşamak için aşırı küçük “üzerinde yaşanamayacak kadar küçük”

Page 8: UNIT FOURTEEN

It is too hard to imagine life without technology.Hayat teknolojisiz hayal edilemeyecek kadar zor.

• Hard

• Too hard

• Too hard to imagine

• sıkı, zor

• aşırı zor

• Hayal etmek için aşırı zor “hayal edilemeyecek kadar zor”

Page 9: UNIT FOURTEEN

• The problem is too difficult to solve.

Problem çözülemeyecek kadar zor. “Problem çözmek için aşırı zordur.”

• Tea is too hot to drink.

Çay içilemeyecek kadar sıcak.“Çay içmek için aşırı sıcaktır.”

Page 10: UNIT FOURTEEN

• The bag is too heavy to carry.Çanta taşınamayacak kadar ağır.“Çanta taşımak için aşırı ağırdır.”

• The city center is too polluted to live in. Şehir merkezi içinde yaşanmayacak kadar kirlidir.“Şehir merkezi içinde yaşamak için aşırı kirlidir.”

Page 11: UNIT FOURTEEN

• The weather is too cold to go out.

Hava dışarı çıkılamayacak kadar soğuk.“Hava dışarıya çıkmak için aşırı soğuktur.”

• The car is too expensive to buy.

Araba satın alınamayacak kadar pahalıdır.“Araba satın almak için aşırı pahalıdır.”

Page 12: UNIT FOURTEEN

E n o u g h

Yeterli, yeterince(yeteri kadar)

Page 13: UNIT FOURTEEN

adjective + ENOUGH (sıfat + yeteri kadar)

• Small• Small ENOUGH: • Small enough to travel

• küçük• yeterince (yeteri kadar) küçük• Seyahat etmek için

yeterince küçük

Robots will be SMALL ENOUGH to travel through the bloodstream.

Robotlar kan dolaşım sisteminde seyahat edebilecek kadar küçük olacaklar.

Page 14: UNIT FOURTEEN

Technology will be developed enough TO FIND cures for some diseases.

Teknoloji bazı hastalıklara çözüm bulacak kadar gelişmiş olacak.

• Developed

• Developed ENOUGH:

• Devoloped enough to find cures

• Gelişmiş

• yeterince (yeteri kadar) gelişmiş

• Tedaviler bulacak kadar gelişmiş

Page 15: UNIT FOURTEEN

Robots will be intelligent enough to guide the students in education.

Robotlar eğitimde öğrencilere rehberlik edebilecek kadar zeki olacaklar.

• Intelligent

• Intelligent ENOUGH • Intelligent ENOUGH

to guide

• Zeki

• yeterince (yeteri kadar) zeki

• Rehberlik edebilecek kadar zeki

Page 16: UNIT FOURTEEN

Musa is not OLD ENOUGH to have a driving licence. Musa ehliyet almak için yeterince yaşlı değildir.

(Musa ehliyet alacak kadar yaşlı değildir.)

• Old• Old enough

Old enough to have

• yaşlı• Yeterince (yeteri kadar) yaşlı• Sahip olacak kadar yaşlı

(yaşı müsait,uygun)

Page 17: UNIT FOURTEEN

Adjective (sıfat) + ENOUGH “yeter miktar, kafi, yeterli”

• Old enough• Tall enough• Clever enough• Rich enough

• Yeterince yaşlı,• Yeterince uzun• Yeterince zeki• Yeterince zengin

Page 18: UNIT FOURTEEN

enough + NOUN

• Enough money• Enough bread• Enough time• Enough friendS• Enough eggS

• yeterli (miktarda) para• Yeterli (miktarda) ekmek• Yeterli (miktarda) zaman• Yeterli (sayıda) arkadaş(lar)

• Yeterli (sayıda) yumurta(lar)

Page 19: UNIT FOURTEEN

• Enough money - yeterli (miktarda) para

• Enough bread -yeterli (miktarda) ekmek

• Enough money to buy a car• Bir araba satın almak için yeterli (kâfi) miktarda para

• Enough bread to eat• Yemek için yeterince (kâfi) ekmek

Page 20: UNIT FOURTEEN

• Enough eggS - Yeterli (sayıda) arkadaş(lar)

• Enough friendS - Yeterli (sayıda) yumurta(lar)

• Enough eggS to make an omeletteOmlet yapmak için yeterli sayıda (yeterince) yumurta

• Enough friendS to have funEğlenmek çin yeterli sayıda (yeterince) arkadaş

Page 21: UNIT FOURTEEN

• Furkan is TOO OLD to play basketball.

Furkan basketball oynayamayacak kadar yaşlıdır.

• Kerim is not OLD ENOUGH to drive a car.

Kerim araba sürmek için yeterince yaşlı değildir.(yaşı daha küçük, yaşı müsait değil)

Page 22: UNIT FOURTEEN

• Burak is TOO short to play basketball. Burak basketbol OYNAYAMAYACAK KADAR kısadır.

• Burak is not tall ENOUGH to play basketball.Burak basketbol oynamak için YETERİNCE UZUN BOYLU değildir.