ULUSLARARASI .. .. .
TURK DUNYASI INANÇ . . .
MERKEZLERI KONGRESI . .
BILDIRILERI
23-27 EYLÜL 2002
MERSİN
ANKARA - 2004
TÜRKMENiSTAN'DA İNANÇ MERKEZLERİ
Yrd. Doç. Dr. Durmuş TATLILIOGLU*
B u sunumda esas konumuz o ian inanç merkezlerine geçmeden önce ko
numu zun daha iyi anlaşılması için Türkmenistan 'ın tarihi ve dini yapısından
kısaca bahsetmek istiyorum.
1- Türkmen Adımn Ortaya Çıkışı ve Manası
Türkmen adı ilk defa X. yüzyılda--ortaya çıkmıştır. İslam kaynaklannın ifadesine göre Müslüman olan Oğuzlara, Müslüman olmayan Oguzlar "Türk
men" adını vermişlerdir. ı Fakat Müslüman olup da Türkmen adını alan Ka
raman, Ataman ve Kölemenlerin adlarında görülen man-men ekieri o devir
de Müslüm~ Türklerin isimlerinin sonuna eklendiği iddia edilmektedir. 2
Türkmen adını "saf kanlı Türk"olarak nitelendirenler olduğu gibi "özen
Türk" yani Türk halklarının kökü olarak adlandıranlar da vardır.
Türkmen adının çıktıgı "oguz" kelimesi, ilk defa VITI. asnn ikinci çey
reğinde yazılmış olan Göktürk Kitabeleri'nde geçmektedir. Oguzlar 24 boy
dan meydana gelmektedir. Oğuz Han'ın alu oğlu (Gün, Ay, Deniz, Gök, Dağ
ve Yıldız) vardır. Her birinden dört oğul olmuştur. Toplam 24 yapmaktadır.
Bunlardan Gün Han, ay Han,Yıldız Han'a Boz oklar, Gök han, Dağ Han ve
Deniz Han'a Üç o klar denilmektedir. 3
2- Tarihi Yapı
TürkiDepler genel olarak göçebe yaşadıklan için yerleşik hayata geçmek
pek kolay olmamış ve bu toplumun geçirdiği ilk köklü yapısal değişme ol
muştur. Göçebe yaşayan Türkmen toplumu tarihi değişim içerisinde yerleşik
* Cumhuriyet Üniversitesi Uahiyat Fakültesi ögretim Üyesi.
1 -İbrahim KAFESOÖLU, "Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti", Jean Deny Arrnaganı, Türk Tarih Kurumu yayım, Ankara, 1958, );. ISI.
2 Mehmet SARAY, Türkınen_Tarihi, Nesil Matbaacıhk, Ankara, 1997, s. 13.
3 Mehmet KILIÇ. Dünyadaki Türkmenler, Özsan Matbaacılık, Bursa. 1997, s. 14.
1137
tarım toplumuna dönüşmüş ve günümüzde s-anayi toplumuna geçme çabalan görünmektedir.
Türkmenler göçebe hayatın temeli olan çadırlan yıkıp yerine evler yapma döneminde güç ve sancılı anlar yaşamışiardıL Göçebe toplumun aile yapısı, üretim aletleri, ekonomik faaliyetleri kişisel ve sosyal değerleri, siyasal ve askeri otorite odakları, edebiyatı ve içinde yaşanılan çadır yerleşik hayata geçince kökten ve devrimci değişmelere uğrayacaktır_ Göçebelerin hayatı savaşa bağlı olduğu için bütün konar-göçer topluluklan buna göre örgütlenmiştir. Her insanın, ailenin, obanın göçebe toplumu içinde görevi ve sorumluluklan bellidir_ Göçebe Türkmen toplumunda" hanlar ve aksakallar" karar verdiği zaman çadırlar bir saat içinde yılalır, eşyalar toplanır, kadınlar çocuklaum kucaklanna alır ve at beline gelirler. Bütün göçebe toplum bir ordu gibi yürümeye ve savaşmaya hazırdır_ Göçebe toplumlannda toprakta kişisel mülkiyet olmadığı için, yer değiştirme kolay olmaktadır.
Türkmen yurt tutup köye yerleşmeye başlayınca durumu tamamen değişmiştir. Toprak özel mülkiyet haline gelmiş, tarlayı ekip biçmek, sulayıp bakmak ~şisel bilgi ister hale gelmiştir. Taş yontulacak, kereste kesilip biçilecek, ev yapılacaktır. G?çebe toplumunda olduğu gibi T~rkmen artık doğa
ile ilişkilerinde asalak olmayacaktır. Tarla sulayacak, ağaç dikecek ve sebze yetiştirecektir. Doğaya verecek ki ondan als~. Artık "at işler er övünür" devri kapanmıştır. "alet işler er övünür" devri açılmıştır. Göçebe toplumun tümden aşirete bağımlı olan insanı, yerleşik toplumda işlerini ç~kip çevirmede bağımsız karar alabilecek yeni bir insan olmak zorundadır.
Türkmenlerin toplumsal yaşayış tarzı aynı zamanda onların siyasal örgütlenme anlayışianna da ışık tutar. Küçiikten büyüğe "tire, tayfa v~. halk" diye sıralanır.4 Topluluklar esas olarak soy bağına dayanı.İ-. Yurt, oba, il, ve konfederasyon olarak sıralanan örgütlenmeleri ise yerleşme (genellikle geçici) gereksirrimi ve turü ile bağlantılıdır.5 Irons, soya ve ekonomik yerleşim gereklerine göre oluşan bu aynşmanın siyasal uzan.tılarını ve örtüşen özellik
lerini Yomut Türkmenleri açısından incelemektedir.
4 Murat ANNANEPESOV, M, ATAGARlYEV, Türkmenistan'ın Tarihinden Materyaller, (X- XVII. Asır) Magarif yayınlan, Aşkabat, 1995, s. 95.
5 William IRONS, TheYomut Türkmen: A Study of Social Organization Among A Central Asi an Turkic Speaking Population, Ann Arbor, The University of Michıgan, 1975. s. ·39.
1138
Türkmenlerin bugünkü örgütlenmelerinde daha doğrusu yasama, yürütme ve yargı yorumlannda eski geleneklerin bir kısnunı görmek mümkündür. Bugünkü rejimde yürütme erkinin ezici üstünlüğüne rağmen bazı adetler hala varlığını sürdürmektedir. Örneğin, Aksakallar Meclisi, tayfalann temsilci
lerinin oluşturduğu yaşlılar meclisİ.9-İ temsil etmektedir.
Türkmen halkı kendi tarihine saygıyla yaklaşır ve belli başlı tarihi yadigarlıklan korur. Eski abideler mukaddes yer kabul edilerek, halk tarafından korunmaktadır. "Kimin geçmişi yoksa, onun geleceği de yoktur" özdeyişin
den esinlenen Türkmenler, eski ustalann el işlerini toplamışlar ve onları camilere ve evliya mezarıanna taşımışlardır.
Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş,
Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda yaşamışlardır. Antik zaman.: lardan itibaren Türkmenistan topraklan dünya ticaret merkezine dönüşmüş
tür. Doğu ile Batıyı birleştiren, dünya tarihinde kültürlerin kaynaştığı, barış
yolu olarak görülen İpek Yolu'nun esas kısmı bu topraklardan geçmektedir. Şarkiyatçı V. Bartold Türkmenlerin atalan olan Parfiyalılann dünyajeqpolitikası üzerindeki rolü hakkında şu tespiti yapıyor: "Parfiyalılann M.Ö.Il. yüzyılda açılan, Çin'den ön Asya'ya kadar uzanan kervan yolundan, diğer halk
Iara göre daha iyi yararlanmayı başarmışlardır. Parfiyalılar, Çin ile Roma İmparatorluğu arasında, kendileri için son derece faydalı olan aracılık rolünü kimseye kaptırmarnışlardır". 6
Türkmenistan doğu ile batının, güney ile kuzeyin kültürel ilişkilerinin
gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Topraklan dünyada ilk din olarak kabul edilen Zaroastrianizm' in vatanı üzerine yerleşmiştir: Türkmenistan dünya kültürünü ve tarihini etkilemiş olan Partiya ve Selçuklu devletierinin beşiği olarak görülür. Türkmenistan, Deryus ve Makedonyalı İskender' den, Roma
konsiline ve çeşitli imparatorluklardan, Cengiz Han ve Timur' a kadar, bütün ortaçağı ve eski dünya imparatorluklannın jeopolitik menfaat merkezlerinde
varlığını sürdürmüştür. Türkmenistan toprakları, insanlığın kültür mirasını oluşturan değerlere, antik ve orta çağ olaylanna, eski büyük uygarlıklara tanık olmuştur.
6 Büşra ERSANLI, TUrkmenistan'da Toplum ve Kültür, T.C. KUltUr Bakanlı~ı yayını, An-kara, 1998, s. 9. · ·
1139
Türkmen halkının yüz yıllar süren tarihinde milli bir devleti olmadığını
görmüştük. Halkın etnik bütünlüğü İran Türkmenleri, Anadolu Türkmenleri,
Hive Türkmenleri, Buhara Türkmenleri şeklinde parçalanmıştır. XIX. Yüz
yılda güney Türkmenistan' da yaşayan Türkmenler bağımsızlık yolunda mü
cadele ederek komşu devletlerin himayesinden ayrılrruş ve "Erkana (özgür)
Türkmenistan" ismini almıştır. Bu bölgede oturan Türkmenler (Tekeler, Yo
mutlar, Sarıklar, Salurlar ve Ersalier) savaşçı toplum demokrasisinin kanun
lanyla idare edilmişlerdir. Vatanı koruma, millete yararlı çalışmalara katılma
ve bunları gerçekleştirme, genel anlamda toplum hayatını sürdürme sorunla
n, Türkmen tayfalannın; (Tireler, İlçiler, Aksakallar, Kethudalar, BÜyükler,
Beyler, Serdarlar, Ha:nlar gibi seçkinlerin) öncülüğünde ve danışmanlığında
çözülmüştür. Bu görüşmelerde, ister han-serdar olsun, isterse çoban veya
çiftçi olsun, herkesin kendi düşüncesi ve görüşünü dile getirrp.e imkanı ol
muştur. Toplumda iç demokrasi kur~an bunun gibi yollarla korunmuştur.
3- Dini Yapı
Türkmenistan'da dini idarenin resmi yapısı veya çatısı şu şekilde kurul
muştur; Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Din İşleri ve Hizmetleri Müşavirlik
Başkanlığı bulunmaktadır. Buna bağlı olarak üç başkan yardımcısı vardır.
Aynca beşi Eyaletlerde biri de Aşkabat'ta olmak üzere altı vilayet müşaviri
bulunur. Bütün vilayetlerdeki müşavirlerin de üç yardımcısı varqır. Bunlann
hepsi de devletten maaş alır.
Türkmenistan'ın her ilçesinde ve köyünde bulunan camilerde imam var
dır. Bu. camilerde görev yapan imamların atanmasını Baş Müftü yapmakta
dır. İmamlık yapmak isteyenler Baş Müftüye müracaat ecfer, o da liyakatli
o~anlara bu görevi bir fermanla verir. Dini meselelerde, fetva ile ilgi!J işlerde
Türkmenistan Baş Müftüsüne danışılmaktadır.
Türkmenistan'da Hıristiyanların dini lideri papaz, Din İşleri ve Hizmet
leri Müşavirliği başkan yardımcılanndan biridir ve o da devletten maaş al
maktadır. Türkmenistan'da on adet kilise vardır. Bu kiliselerde görev yapan
papazlar devletten maaş almazlar. Bunların ücretlerini de kendi cemaatleri
vermektedir. Bütün dinlerin temsilcileri aynı bina içinde müşavirlif hizmet
lerini :Yürütmektedirler.
1140
Türkmenistan'da 265 cami bulunmaktadır. Bu camiierin tamamına yakı
mm halk yardırnlaşarak yaptırrnıştır. Fakat, devletçe Göktepe camüni Fran
sızlara, Azadi. camiini Katar Erniri Halid Abdullah'a, Türkmenbaşı'nın do
ğum yeri olan Kıpçak köyündeki cami Türk işadamlarına ve Ertuğrul Gazi
camiini de Türkiye Diyanet Vakf.ıaa yaptırılrruştır.
Türkmenistan' da iki bin yılında Din İşleri ve Hizmetleri Müşavirliğinin
bir Başkanı; bir Başkan yardımcısı ve Baş Müftü vardır. Bu Türkmenis
tan'daki Müslümanların ve cami görevlileriniri temsilcisi olar;ık görev yapar.
İkinci bir.başkan yardımcısı daha vardır. Bu devletle din temsilcilerinin iliş
kilerini organize etmektedir. Üçüncü başkan yardımcısı ise papazdır. Bu Hı
ristiyanların dirıi temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Aynca biri başkentte
olmak üzere beş Eyalet Valisine bağlı müşavirlikler de Qini hizmetleri yürüt
mektedirler. Bunlar önce Valiye sonra Dirı İşleri Müşavirliğine karşı sorum
ludurlar. Dini görevleri yerine getiren ve Vilayet Müşavirliğine bağlı her ca
mide bir imam bulunmaktadır.
Bu şekilde bir giriş yaptıktan sonra şimdi de tebliğimizin esas,konqsunu
oluşturan Türkmenistan'daki İnanç Merkezleri üzerinde duralım·.
TÜRKRMENİST AN'DA İNANÇ MERKEZLERİ
A- İNANÇ MERKEZi OLARAK AHAL VİLAYETİ
Ahal Vilayeti, 1992. yılın ıs· Mayıs 'ında Türkmenistan Meclisi tarafın
dan beş eyaletten biri olarak kabul edilmiştir. Ahal eyaleti, Türkmenistan'ın
merkezinde bulunmaktadır. Etrafında Balkan, Daşhavuz ve Lebap eyaletleri
ile Iran ve Afganistan devletleri bulunmaktadır.
Ahal bölgesi tarihi çok eskilere dayanan Türkmen medeniyetinin merke
zidir. Türkmenlerin etnik birliğiniri ortaya çıkmasıma esas etnogentik temel
leririden biri, bu bölgelerde ortaya çıkan tarihi kalıntılardır. Ahal eski Hazar
· Kasbiya'dan (Denizinden) Deli Ceyhun'a (Amuderya) kadar, Horasan dağla
nndan Harezm'in altın topraklarına kadar, türlü etnogentik grupların mede
niyetlerini kazandıklan yerdir. Türkmenler, şu andaki etnik grupların merke
zi olarak Köpet Dağı eteklerini göstermektedirler. Bu bölgeleriri geçmiş ve
gelecek nesilleri bir birine bağladığına inanılrnaktadır. Ahal bölgesi Türkmen
örf ve adetlerinirı ve medeniyetleriniri beşiği olarak bilirımektedir.
1141
Türkmenistan'ınAhal bölgesi, ekonomi ve tanm bakımından da en ve
rimli ve sulu yerlerindendir. Ahal-'f.eke Türkmen atlan günümüzde de yetiş
tirilmektedir. Türkmen halkının dedeleri sayılan Massagetler, Dalılar ve Par
fiyalılann yetiştirdiği atıann nesli devarn etmektedir. Massagetler, dini inanç
olarak sadece güneşi Tann bilmişler ve onu atın üzerinde eli göğe açık bir as
ker şeklinde göstermişlerdir. At kutsal olduğu için, güneşin ve gök yüzünün
s~mbolü sayilmış~ır.7
Aşkabat'ın 10 km. batısında, herhangi bir binası ayakta kalmamış olan
Ortaçağ şehirlerinden Nisa harabeleri ve Anev höyük kalıntılan bulunmakta
dır. Anev kurganının yakınında, . kİtabesinden Ebul Kasım Babur (ö.
861/1457) tarafından yapıldığı anlaşılan bir de cami bulunmaktadır. s
Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat, yaklaşık iki bin yıllık tarihe sahiptir.
ı 930 yılında bir cadde inşaatı sırasında seramikten yapİlmış yaşı yaklaşık iki
bin yıl olan eski kanalizasyon borulan sistemi bulunmuştur. Bu veriler gös
teriyor ki, buralarda eski devirlerde belirli medeniyetler kurulmuştur. Çünkü
kanallıasyon ve su tesisatı şehir hayatının en önemli kısımlandır.
Modem Aşkabat'ın sınırlannda arkeologlar Ortaçağ kalelerinin harabe
lerini bulmuşlardır. Örneğin, bunlardan biri Partiyalılar tarafından yapılan Yeşil Dağ kale~idir. Kalenin merkez kısmı altı yedi metre yükseklikte belli
bir platformda dikilmiş, etrafı pişmiş tuğlalardan yedi kuleli duvarla çevrili
dir. Kalenin yanında 'san~tkarlar, tüccarlai ve kentin başka sakinleri yaşamıştır. 1970'(1.e I ve II. yüzyıllann Parfao gümüş paralan bulunmuştur. Aşka
bat'ta on taneden fazla bu tür eski .kale kalıntılan bulunmaktadır.
Ahal bölgesinin inanç .yapısında Ebu Ali ·Dekkak, Ebul-Hayr Mehneyi
ve İmam Serahsi gibi zatlar ile Göktepe Şehitlerinin önemli etkilerinin oldu
ğu görülmektedir.
1- Ebu Ali Dekkak (927-1014)
Ebu Ali Dekkak'ın ismi, Hasaİı bin Muhammeddir. Şıh Alav veya
Alav hoca adıyla da bilinmektedir. Ebü'l Kasım Nasrabadi'nin talebes~ ve .. .
7 J..AMANSEHEDOV, M. DURDlYEV, Aha! Vilayeti, Turkmenistan Yaşı Ululannın 6. Maslahatı, A§kabat, 1995, s. 4-17.
8 Sargon ERDEM. Islam Ansiklopedisi, T.D.V. yayını, IV. C. Istanbul, 1991, s. 22.
1142
Ebü'l Kasım Kuşeyfi'nin kayınpederi ve şeyhidir. 927'de doğup ve 1014 yı
lında vefat etmiştir.
Aşkabat'ın Bağır Obası'nın (Köyü'nün) güney batısında, tarihi Nusayr
kalesine yakın olan bir yerde Alav Hoca türbesi vardır. Burada türbe, mescit
ve kurban kesme mahalleri ve wtbedar evi gibi birkaç mimari yapı toplulu
ğu bulunmaktadır. Aynca kuyular, pınar ve ağaçlar bu yapı topluluğunu ta
mamlayan unsurlardır. Halk kutsal olan kuyu ve pınardan şifa niyetiyle içer,
orada bulunan söğüt ağaçlanna çaput bağlar ve kurbaruru keserek dua eder
dilek ve temennide bulunur. Bugün Ali Dekkale'ın türbesi yanında bulunan
caminin imarnı Şia mezhebine bağlıdır. Camide İran kültürüne ait eserler ve
tablolar bulunmaktadır.
Ali Dekkale veya Alav Hoca türbesinde; sekiz köşeli kümbetin içinde
uzunluğu dört metre ve yüksekliği bir metre olan mezar bulunmaktadır.
Kümbetin içerisine ziyaretçilerio para ve bez parçası veya kumaş bırakmala
n için raflar yapılmıştır. Alav Hoca, halk ananesine göre Muharnmet Ebu Hanife'nin dördüncü torunu Abdurrahman Alevi olarak bilinmekte ve söylen
mektedir. Bir ri vayete göre o, X. yüzyılın sonu ile XI. yüzyılın başında yaşa
mış ünlü tarak ustası Ebu Ali Dekkak'tır.9
Alev Hocanın Hareirnlilerin evliyası olarak kabul edilmesi, bir zaman
lar ateşperestliğin Harezm'de yaygın olduğunu gösteriyor. Zira ateşpereslle
rin mukaddes kitabı A vesta' mn eski Harezm' de yazıldığı bilimsel olarak .is
patlanrrııştır. Bunu Avesta'nın dili, eserdeki coğrafi yer adlan, örf adetler ve
eski görüşler de tasdik etmiştir. Harezm, Dalvarlım tepe ve Türkmen halkı
nın yaşadığı diğer yerlerde bulunmuş ocaklardaki ateşin Türkmenlerde eski
den kültleştiğini gösteriyor. Evliya Alev Hoca makarnı ve Türkmenlerin alev
kültü, mukaddes ocak il~ ilgili inançlannı barındırmaktadır. Bu onlann mito
lojik tasavvurlannın esasını da oluşturmuştur.
Burası Türkmenlerin yanı sıra Farslann yani İranlılann ve Peştunlann da
ziyaret ettiği bir makamdır. Cami imarnma İranlılar maddi destek sağlamak
ta ve Fars kültürü verilmeye çalışılmaktadır. 1948 yılındaki depremde burası
zarar görmüş, fakat bölge halkı tarafından yeniden tamir edilmiştir. Buraya
9 N. DÖVLETOV A, "Kerametli Yerlerden Hayır Yok", Kerametli Yerler Hakkında Hakikat. Ruh yayını, Aşkabat, 1996. s. 78.
1143
yakın üç tane daha türbe vardır. Bunlardan biri Hz. Ali'nin namaz kıldığı yer
ve makam olarak ziyaret edilmekte.dit... Diğer ttirbede bulunanlar da Rahim
Kerim ve Suhan Kerimdir ki buna da kadın evliya olarak inanılmakta ve zi
yaret edilmektedir.
Ebu Ali Dekkak, güzel konuşan, insanlara dini telkinlerde bulunan, fıkıh, tefsir ve hadis alimi olan bir insandır. Türbedar Devlet Durdiyev'in anlattığına göre; Ebu Ali Dakkale Türkmenistan'ın Merv şehrinde hasta olmuş ve Nişabur'a dönı:neye niyet etmiş, bu düşünceler içerisinde iken uyuklamış ve rüyada bir kimse ona "!:m memleketten ayniman imkansız. Sohbetlerin cinlerden bir cemaatın çok hoşuna gitti, onlar senin ders verdiğin meclise devam ediyorlar, onların istifade etmelerinin kesilmemesi için burada bulun
man icap etmektedir" demiştir. Bunun üzerine Türkmen toprağını gezerek irşat vazifesine devam etmiş ve Aşkabat şehrinin kenar mahallesinde vefat etmiştir. Ali Dekkale'ın ölürken üç şey nasihat ettiğini de belirtmiştir. "Cuma günü gusül abdesti alınız, her akşam abdesli olarak yatıruz ve her halinizde Allah'ı hatırlayınız" dır.
2- Göktepe Şehitliği ve İşanları
Göktepe, Aşkabat'ın batısında, şehre otuz dört kilometre uzaklıktadır. Göktepe Türkmenler için "ikinci Kabe" hükmünde mukaddes bir şehirdir. Burası Türkmenistan tarihinin en korkunç ve üzücü sayfası olmakla beraber, övünülecek kahramanlıldarla doludur. Göktepe kalesi eski dönemlerde "Dingli Tepe" olarak isimlendirilmiştir. Bazı Avrupa kaynaklannda ise "Yeni Şehir" olarak geçmektedir. lO
17. asırdan itibaren Rusya, Türkmenleri yenme ve yaşadıkları yerleri koloniye çevirme siyasetini uygulamıştır. Rus İmparatorluğunun Türkmenistan'a sahip olmasını istemesindeki amaç Orta Asya'ya girmek, yeni ham
maddeler elde etmek ve yeni pazarlar oluşturmaktır. Rusların Türkmenleri ele geçirme aşamas~dan en önemlisi, Rus ordularının Ahal'a ve onun merkezi olan Göktepe'ye ilerlemesi ve 1881 y.ılının 12 Ocağındaki trajik kanlı savaşların sonunda Göktepe Kalesini işgal etmesidir. ll
ı o S.M. SlVEZBYAVA, "Gonibek Rasskaz Türkmcna O Bit ve S. Russ Kimi Pod", Göktepe. Turkmenovedenie no. ı, Aşkabat, ı927, s. 23.
ı 1 Nurmarnet RAHMANOV, Mahdumkulu Devlet Üniversitesi Türkmen Tarihi Bölüm Başkanı, 57 Yaşında, Aşkabat'ta Yaşamaktadır.
1144
27 Ağustos ı879 yılında Rus birlikleri Lamakin kamutasında Göktepe
müstahkem mevk:ilerindeki Dingil tepeye saldırrruşlardır. Lamakin'in karşı
sındaki Türkqıen komutan Berdi Murat Handır. Türkmenler ilk Rus saldın
sında iki bin civarında şehit verme~le beraber Rus taarruzunu püskürtmeyi
başarrruşlardır. Rusların General .'fergokazov idaresinde "Ben densen kalesi"
ne yaptıklan hücum da geri püskürtmüştür. Rus kaynaklanna göre 1879 Gök
tepe savaşında on dokuz bin civarında Rus askeri hastalanrruş ve ölmüştür.
Başarısız çatışmalardan sonra ı Mart ı880'de Göktepe hareketinin yö
netimi Hazar Denizi etrafı askeri sancağı kumandanı "General Skobolev'e"
verilmiştir. Bu generalin lakabı "gözü kanlı" idi. Rus kuvvetleri 7 Mayıs -ı880'de on bin asker, on sekiz top, 5381 top mermisi ve 1786 at ile Göktepe
üzerine yürüyüşe geçmişlerdir. Türkmenlerin sevip saydığı Nur Verdi Han
28 Nisan 1880'de vefat etmiş, yerine oğlu Mahdumkulu seçilmiştir. Oraz
Mehmet Han Başvekil, Kurban Murat Han Baş hakim, Dıkma Serdar ise Din
gili tepesi komutanı seçilmiştir.ı2
6 Temmuz ı880'de Ruslar Egen Batur Kalesi'ne saldırıya geçmişlerdir.
Türkmenlerde üç yönden karşılık vermişlerdir. Dıkma Serdar kaleden, Övez
Durdu kumdan, Nur Ml!hammet tepeden saldırrruşlardır. Türkmenler 15 bin
şehitle beraber, Hudayar Han, Allah Nur, Nefes Karebelalı ve Berk Ali Han
gibi mumtaz komutanlar şehit olmuş ama Ruslan yenıneyi başarrruşlardır. ı 1
Ocak gecesi düşmanın sol tarafından büyük bir baskın yaparak, Ruslara bü
yük kayıplar vermişlerdir. Ruslar Orta Asya'yı işgale başladıklarından beri
ilk defa, bir savaşta kazandıklan topraklan karşı tarafa kaptınnışlardı. Türk
menler Ruslarm alay sancaklannı da ele geçirınişlerdir.
12 Ocak 1880'de Ruslar dört koldan, dört birlikle Göktepe'ye hücum et
mişlerdir. O gün Türkmenler 6 bin şehit vermiş ve Göktepe Kalesi Rusların
eline geçmiştir. Temmuz 1880'de bu kalede, 5 bini silahlı olmak üzere 30 bin
kişi olduklan halde, kale düştükten sonra sadece kadın ve çocuklardan ibaret
olmak üzere 5 bin kadar insan kalmıştır. Göktepenin düşmesinden sonra
12 Recep GAREYEV, TUrkmenistan Milli Egitim Eski Bakanı ve Uluslar arası Türkmen Ttirk Üniversitesi Tarih Böl!lm Başkanı, 51 Yaşında Aşkabat'ta Yaşamaktadır.
114,5
Türkmen önderlerinden Dıkrna Serdar, Kul Batur ve Evez Kulu 27 Mart
ı 88 ı' de esir edilmişlerdir. Ruslar ~ısından Türkmenlerin yaşadığı bölgenin
işgaliyle, Türkistan'ın istilası tamamlanmış ve son kale de düşmüştür. 13 ·
Türkmenistan' da Ruslara karşı savaşmayan Türkmen köyü yoktur.
ı875-76'larda Mervliler ve Daşoğuzlular savaşmış ve 10 bin şehit vermişler
dir. Vatan ve din için yapılan bu savaşa Türkmenler "Gazavat" adını vermiş
lerdir. Bu direnişler nedeniyle Ruslar, Türkmenistan'ı 15 yılda alamamışlardır.14
Türkmenistan'ı 27 Ekim 1991 'de istiklaline kavuşturan Devlet Başkanı
Saparmurat Niyazov, 12 Ocak tarihini çok anlamlı bir şekilde "Hatıra Günü"
ol~ak ilan etmiştir. Göktepe şehitleri ezansız ve duasız kalmasın diye, Fran
sızlara ihale karşılığı Hacı Saparmurat Camii'ni yaptırmış ve bağımsızlık gü
nü olan 27 Ekim 1995'te kendisi ibadete açmıştır. Türkmenistan, günümüz
de bağımsızlığın yanında "Bitaraflık" (Tarafsızlık) statüsüne de sahip bir devlettir.
Göktepe, Türkmenistan'ın mil:li birlik ve beraberliğini gösteren canlı bir semboldür. Bugün Göktepe'de, savaş dönemi dini liderlerin türbeleri, 110
yıllık esaret döneminin olumsuzluklarına rağmen, gayretli Türkmen halkı ve
devletiDin himmetiyle kısa bir sürede ihya edilmiştir. Göktepenin şehitleri, adeta iki ayakları üzerine doğrulan ve kendine güvenen Türkmenlere taze nıh
üflemektedir.
Türkme~stan'ın ilk Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı, Göktepe
savaşı hakkındaki gerçekleri ortaya çıkartmıştır. 12 Ocak hatıra günü yanın
da, aynca bu savaşta kahramanlık göstereniere "V atancılık UrŞu Kahraman
Ian" ismi de verilmiştir. Her sene batıra gününde, şehitlerin ruhuna Türkme
nistan'ın her yerinde sadakalar dağıtılrnak.ta, kurbanlar kesilmekte, yemek zi
yafetleri verilmekte, dualar edilmekte ve Kur'an-ı Kerim okunmaktadır. Yı
kılmış olan Göktepe_Kalesi restore edilerek, şehitlik düzenlenmiş ve yıkılan
lar yeniden inşa edilerek tamir edilmiştir. ·
13 A. KARİYEV, A. RASLIYAKOV, K. OCHERK, Histari Turkmenistana, Magarif yayını, Aşkabat, 1&56, s. 167.
14 Oraz P. AKEYEY, Türkmenistan Bilimler Akademisi. Tarih Kürsüsü ögretim Üyesi. 57 Yaşında, Aşkabat'ta Yaşamaktadır.
1146
Göktepe ~ehitleri ve işanlan, Türkmenistan'da en çok ziyaret edilen yer
lerden biridir. Burası bayramlarda, ramazanda, cuma ve mübarek günlerde
ülkenin dört bir yanından gelen ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Ziyarete ge
lenler kurbanlar kesmekte, Huda .yolu sadaka yemekleri yapmakta, fakiriere para vermekte, dua ederek dilek ve; temennide bulunmaktadırlar. Her yıl hac
ca gidecek olanlar, önce burayı ziyaret ederler. Çünkü burası Türkmenlere
göre "İkinci Kabe" olarak kabul edilmektedir. Burası kutsal olduğu için, bu
rada yapılan dua ve isteklerio kabul olacağına inanılmaktadır. Yağmur duası
na da Göktepe'de çıkılmakta, buradaki şehit ve işan olan evliyaların Tann'ya
yakın olduk.lanna inanıldığı için onlar aracılığı ile yağmur yağdırılması isten
mektedir.
Kurban Murat İ~an. 1876-1877 yıllannda Ruslara kar~ı Ahal-Teke Türkmenlerini de Göktepe'de te~kilatlandıran bir din adamıclır. Onun mücadele
leri ve manevi şahsiyeti etrafında anlatılan rivayetler, ölümünden sonra me
zannın ziyaretgah haline gelmesine sebep olmuştur. Günümüzde, Hatıra gü
nünde en çok ziyaret edilen kişiler arasında yer almaktadır. 1 5
3- Kaka'da Ebu Said-i Ebu'l Hayr Mehneyi (m. 967-1049)
İsmi, Ebu Said Fazitillah Bin Ebul Hayr Muhammed İbn Ahmed Mihe
ni'dir. 357 (m.967) senesinde Horasının Havaran bölgesinde, Mihene şehrin
de doğmu~tur. Türkmenistan 'ın Ahal eyaletinin Kaka Bölgesindeki Mane
Köyü'nde kabri ve türbesi bulunmaktadır. 440 (m.l049) da Şaban ayının dör
düncü günü cuma gecesi, Mihen'de vefat etrı'ıiştir:I6
F1k.ıh ilmini Merv şehrinde, şafı fıkıh alimlerinden Ebu Abdullah El
Husri'den öğrenrniştir. Onun vefatından sonra Ebu Bekr-i Katfal'dan ders al
rruştır. Merv şehrinde ilim öğrenmek için on sene kaldıktan sonra, Serahs
şehrinegeidi veEbul Fazl Sarahsi'den, fıkıh, tefsir, hadis ve tasavvuf konu
larında ders alclı. Kendisinin de kerametli halleri halk arasında menkıbe ola
rak anlatılmaktadır. Tasavvufla ilgili şu görüşleri varclır: "İnsam glizelleşti
ren, ahlak ve güzel huydur. Güzel huy itiraz etmemektir. İnsan nefsini sev-
15 S. M. DEMIDOV. "lşanın Hakiki Keşfi", Kerametli Yerler Hakkında Hakikat. Ruh yayını . Aşkabat 1986, s. 64.
16 Kakacan BA YRAMOV. "Ebu Said Ebu' 1 Hayr Mehneyi". Turizm Development, Sayı 3. Milli Egitim ve Turizm Bakanlıgı yayını, Aşkabat. 1977, s. 16.
1147
memeli ve onun peşinden gitmemelidir, kalbini Allah'a bağlamalı ve her ha
liyle sahibine yönelmelidir. Düny_gy1_sevmek,- gönül bağlamak, sadece bu
dünyaya çalışmak günahların başıdır" 17.
Anlatıldığına göre Ebu Ali İbn-i Sina Ebu Said Mehney ile görüşebilmek
ve sohbet edebilmek için Mane'ye gelir. O sırada Ebu Said Hankesinde (Tek
kesinde) kendi öğrencilerine, müritlerine, yolculara ve dervişlere vaaz etmek
tedir. İbn-i Sina konuşmanın dağılmaması için dergaha sezdinneden girer ve
bir köşeye oturur. Ebu said onun geldiğini manen sezerek "hanemize nur gel
di" diyerek konuşmaya devam eder. Vaaz bitince İbni Sina Şeyhin huzuruna
nezaketle vanr, selamıaşarak halini ve hatınnı sorar. O da İbn-i Sina'ya ge
rekli ilgi ve alaka gösterir. Orada İbn-i Sina Ebu Said'in birçok kerametleri
ne şahit olur. Ebu Said Köpet Dağı'nın şifalı otlarından ilaç yaptıği için İbni Sina'ya bu otları tanıtır ve onun ilerideki tıp ilmindeki üstün yeteneklerini
keşfeder. İbn-i Sina'ya kendi tecrübelerini aletararak tıbbı anlamda ilk hoca
lığını, felsefi ve dini anlamda da ilk tavsiyelerini yapar.
İbn-i Sina bir müddet Ebu Said'in yanında misafir olarak kaldıktan son
ra mü sade etmesini ve kendisine dua etmesini ister. Nişabur' a doğru yola çık
mak istediğini Şeyh' e söyler. Ebu Said .tbn-i Sina'nın omuzunu öperek "sen
bir türlü' şüpheyle gidiyorsun, diğer omuzundarı ise, benden çok daha önce
senin ilk öğretmenin, Aristoteles öpmüştür. Onun öpücüğünden hikmet (ze
ka) ejderi çıkmış, o da senin beynine işlemiş. Sen Yunan mantığına aşıksın,
ama doğuyu sakın unutma! Benim öptüğüm yerden ise, Aşk ejderhası çıksın.
Onun sırrını ben sana yeterince açıkladım" der. Sonra ikisi devedalaşarak ay
nlırlar.
Ebu Said Ebül Hayr, ilmi, hikmeti, sezgisi ve kerametleriyle ün yaprruş
tır. Kendisi, Allah'ın verdiği itibarı, hürmeti, şöhreti alçakgönüllülükle çeke
bitmeyi başarmıştır. O hiçbir zaman kibidenmemiş, mağnırluk yapmamıştır.
Bu dönemde Ga~nelilerin yürüttükleri siyaset, diğer ülkeler ve milletler
için merhametsiz olmuştur. Onlar (Malunut ;re oğlu Mesut Gaznevi) Türkme
nistan'ın yerli halkına çok fena bir şekilde acı çektirmişlerdir. Bu durum ise,
halkın onlara karşı olumsuz tavır takınmalarına neden olmuştur. XI. Asırdan
17 Ali b. SUPKl, Tabakat-Uş Şafıyeti'l Kübra, cil t 5, Hicr Lit-Tebea Venneşr, Cize, 1992 s. 306.
1148
itibaren Türkmenistan'da Tuğrul Bey'in, Çağrı Bey'in, Musa Yabgu'nun başkanlığında Selçuklu hareketi de güçlenmeye başlamıştır. Gaznelilerden
hoşnutsuz olan yerli -ı:ürkrnen halkı ve diğer halklar da Selçuklutara yardım etmiştir. Ebu Said de Selçuklu!~, halkın günlük hayatında meydana gelen problemleri çözecek kişiler olaraJs görmüş ve bu hareketi adalet, hürriyet ve erkinlik için savaş olarak değerhmdirerek, ruhi bakımdan da, maddi bakım
dan da desteklerniştir. Selçuklu bey leri, Çağrı Bey, Tuğrul Bey ve İbni Mika
il bin Selçuk 1038 yılında ilk zaferi kazandıklannda, Ebu Said'in huzuruna gelerek gelecekte kuracaklan devletleri nerede nasıl idare etmeleri gerektiği konusunda danışmışlar ve hayır duasını isternişlerdir.
Ebu Said onların, Gaznetileri yenerek büyük bir zafer kazanacaklanm söylüyor ve "Sizin çok büyük ve kuvvetli devletiniz olacak, insanlar huzur içinde yaşayacak, sizin her biriniz o devletin ayn ayn yerlerinde oturarak idare edeceksiniz. Çağrı Bey, sana biz Mari'yi başkent yaparak Horasanı veriyoruz. Tuğrul Bey, sana ise Bağdat'ı başkent yaparak güney İran ve Irak'ı veriyoruz" diyerek, o kurulacak olan devletin gelecekteki sembolü olarak ise yüzünde çift başlı kartalın şekli olan arınayı vermiştir. Sonra iki kardeşin, devleti, bir ten, bir can olarak birlik ve beraberlik içinde idare etmelerini tav
siye etmiştir.
Selçuklular, 1040 yilında, Dandanakan'da Gaznelileri yenerek büyük bir zafer kazanmışlardır. Bu zaferden sonra bir törenle "Büyük Yaşı Ulu" unvanı ile Ebu Said'i kutlamışlardır. Selçuklu hükümdarlan, bu şahsın himmetini hiçbir zaman unutmamışlardır. Ebu Said 1049 yılında vefat ettiği zaman Sultan Sancar, Onun mezannın üstüne şimdiki "Mane Baba" kümbetini inşa ettirmiştir. Şeyhe olan saygı devam etmiştir. Türbe kalın duvarlar üzerine kurulmuş, çift kubbeli bir yapıdır. Sivri kemerli ııişler yukanya alınmış ve değişik tuğla dizgileri ile si.islüdür. Duvarların alt yansı bugünkü duruma göre düz bırakılıluştır. İç kubbe mukarnaslı tromplar üzerine oturmaktadır. İç duvarlar altta geııiş üste dar iki sıra sivri kemerli nişlerle teşkilatlandırılmıştır. Cephe ve portalleriyle kubbeli olan yapının umumi görünüşü, Karahaıılı rnimarisini yansıtmaktadır. Sarabs ve Mihne' deki Selçuklu türbel erinin, İmam Gazali'den etkilendiği söylenilmektedir ..
Birçok tarihi kaynak, Şeyh Ebu Said'in mürltıeri ile şiir, raks, şarkı ve müzik eşliğinde zikir yaptığından bahsetmektedir. Kadiri ve Mevlevi zikirlerini sema şeklinde yaptırdığı söylenmektedir. Ebu Said'in kendisi de şiir, ru-
1149
bai, ilahi ve kaside yazdığı bir gerçektir. Bazı ruhailerinde insani aşktan .bah
setmekle beraber, daha çok ilahi aşk üzerine şiirler söylemiştir.
12 Ocak 1049 tarihinde 82 yaşında, doğduğu yer olan Mane'de vefat etmiştir. Ölüm anında Kur'andan neler okuyalım diye· sorulunca "O Kur'an-ı Kerim bizim · rabunımuz ve mezanmız başında okunınaktan büyüktür. Bana şu beyitler yeterlidir" diyerek şöyle bir rubai söylemiştir.
Bak dünyada bundan iyi ne iş olur.
Dost dosnı bulursa, kavuşsa yara yar.
Olmuşnı hüzün, sevinç, hoş söz biten iş.
Yeter onlardan halk olursa minnettar. 18
3- Serabs'da Ebul Fazl-ı Serahsi
İsmi, Muhammet bin Ahmet bin ebi Selıl Seralısi'dir. Künyesi, Ebul fazl-ı Ebu Bekr. Lakabı, Şemsül eiınmedir. Türkistan'da yetişen alimlerden olup, Hanefi mezhebinin büyük fıkıh alimidir. Ebu Nasr-ı Serrac'ın talebesi, Ebu Said Ebul Hayr'ın üstadır. 400 (m.1010)senesinde Serabs'da doğmuş,
483 (m.'1090) da vefat etmiştir. Serahs şehrine izafeten serahsi denilmiştir.
.Serahs şehri, Türkmenistan'da Meşhed ile Merv arasında kurulan tarihi bir şehirdir. İmam Serahsi'nin türbesi burada bulunmaktadır. Türkmenistan'ın güneyinde ki XI. Yüzyıl sonundan kalan iki Selçuklu türbesinde, Kara
haniılarıo tuğla mimarisi bulunmaktadır. 10 metre çapım aş~ kubbeleri ile çok büyü~ yapılardır. Buıılar, Serabs'da Ebul Fazı İmam Serahsi ve Mih-ne' de Ebu Said türbeleridir . ·.
Ebul Fazl Serahsi, tasavvuf yolunda olmakla birlikte, fıkıh, tefsir ve diğer ilimlerde de alimdir. Ebul Fazl-ı Serahsi'nin şöyle dediği nakledilmektedir; "Mazi artık geçmiştir. O ancak ibret almak için düşünülebilir. Geleceğe
de bel bağlanmaz. Çünkü bundan sonra yaşayacağınuz belli değildir. O halde kendisine itibar edilecek fırsat zamanı, içinde bultınulan zamandır. Biz ona· sahibiz. Ne yapabilirsek şimdi yapabiliriz. O da geçip gitmektedir". ı 9
Yani kay bedilecek zaman yoktur.
18.Nazar GULLA, a. g. e. s. ın.
19 Islam Alimleri Ansiklopedisi, ci lt 4,Tiirkiye Gazetesi yayını , Istanbul, 1986, s. 5 ı.
1150
lmam Serahsi'nin bayatı on seneden fazla süren hapis cezasıyla çok sı
kıntılı geçmiştir. Zamanın bakanına nasihat kabilinden söylediği sözler sebebiyle hapse atılmıştır. Atıldığı hapishanede bir kuyuya kapatılmıştır. Uzun
müddet hapsedildiği kuyuda da ilmi çalışmalarım sürdürmüştür. Yanında ki
tap olmamasına rağmen on iki bin,cüz kitabı ezberlediği için talebelerine bu
kuyudan ders vermiştir. Talebelen kuyunun başına toplanır, o da aşağıdan onlara ders verir. Bugün ders verdiği kuyu, Serabs şehrinde türbesinin yanın
da bulunmaktadır. Otuz ciltlik "Mebsut" adlı meşhur eserini bu bapisliği sı
rasında kuyunun içinden, dışarıda bulunan talebelerine söylemek suretiyle
yazdığı söylenmektedir.
Serahsi'nin hapisliğinin son ayla.qnda, memleket iç savaştarla karışmış
tır. Tam bu sırada, lmarru Muhammet Şeyhani'nin devletler umumi hukuku
ile ilgili "Siyeri kebir" adlı eserini şerh etmeye başlarniştır. Bu kitap, devlet
ler hukuku sahasında yazılan ilk eserdir. 480 (m. 1087) yılında hapisten çıka
rılmıştır. Ömrünün son kısmını Fergana'da geçirmiş ve eserlerini burada ta
mamlamıştır
Serabs XI-XII. yüzyıllar arasında Türkı;nenistan'ın en parlak şehirlerin
den biri olınuş!lJr. O dönemde ünlü mimarlar yetişmiştir. Örneğin, Abu Bek
ra, Danadakan mescidini yapmıştır. Ali ibni Liyata Dağıstan rninaresini, Ali ibni adsız as Serahsi, Dear Kurgenç (Köhıieürgenç) minaresini ve Sultan
Sancar. türbesini yapmıştır". Bu _nedenle de Serahs, Mimari bakınundan zen
gin bir yer olmuştur. Serabs'ın türbelerinin mimari yapılan, diğer yerlerin
kinden farklıdır. Sarahs'daEbul Fazl'ın türbesi ~ışında, Tiz baba türbesi, Se
rahs kalesi, Şeyh Terkman ve Şeyh Ahmet al Hadi'nin mozolesi yer almaktadır. Türkmenistan Devlet Başkanı tarafından Serahs, değerli tarihi yer olarak ilan edilmiştir. 20
Serahs.Biiyük Selçuklu Devleti'nin oluşmasında, Selçukluların Gazneli
lerle savaşlannda önemli rol oynamıştır. Serabs'da Selçuklular devrinde mimari okul kurulmuştur. Bu mimarlar serabs'da ve doğunun diğer bölgelerin
de eşsiz sanat eserleri yapmışlardır. Örneğin, Tecen Nehri üzerine yapılmış
Puli Hatun taş köprüsü ve Sarabs'daki Y artı Gümbez eşsiz eserler olarak gö
rülmektedir.
20 Ruslan MURADOV, "Serahs" Turizm development jumalı, Turizm Bakanlıgı yayını ,
Türkmenistan, 1997, s. 15.
1151
Serahs şehrinde, Ebu! Fazı İmam Serahsi'nin türbesinin yanında bulunan
ve şehrin valisi tarafından bildirileıunezarda yatanın da evliya olduğu söy
lenmektedir. Çünkü onun mezarının başında, sabah şafak vakti ziyarete ge
lenlere niçin geldiklerini sorduğumuzda, hasta olduklannı, buraya şifa niye
tiyle geldiklerini belirtmişlerdir. Mezarın başında, üç metre boyundaki ağaç
parçasında, çaput bağlayacak yer kalmamıştı. Çünkü buraya daha çok hasta
olanların şifa niyetiyle geldiği söylenmektedir. Buranın manevi bir gücü ol
duğu bu nedenle hastalıklan iyi edeceği inancı yaygındır.
B- İNANÇ MERKEZi OLARAK MERV VİLA YETİ
Eski ve yeni Merv, Bayramali şehrinin 15 kilometre kuzeyinde bulun
maktadır. M.Ö. 1000 yıllarında, Murgap nehrinin yatağını değiştinnesiyle, eski Murgap Çatal ağzında, Goyur ve Togalak bölgelerinden gelen halklar
buraya yerleşmiştir. Merv'in 4000 yıllık bir tarihi vardır. Merv' in tarihi Mar
guş ülkesinin ve eski Merv-Gonu'un ortaya çıkışıyla, yani M.Ö. 2000 yıllannda başlar.21
Merv sadece eskiliği ile değil, büyüklüğü ile de dünyada· ilk sıralarda ka
bul edilir. Merv meydanının, Antik ve Ortaçağ dönemlerinde, 235 hektar
üzerine kurulduğu tarihi bir gerçektir. Türkmen büyükleri der ki "Hicaz' daki
şehirlerin anası Mekke, Horasan'ın da Merv" dir. Merv'in topraklarında, Ma
kedonyalı İskender tarafından yaptırılmış meşhur Aleksandriya Margianska
ya, doğudaki Selevkidler devletinin ileri karakolu haline gelen Antiohiya
Margianska'ya bulunmaktadır. Antiohiskaya Margianska'ya, Büyük Selçuk
lu Devleti'nin başkenti, büyük İpek Yolunun esas noktası olarak değerlendi
rilir.
Merv'deki arkeolajik kazılar sırasında bir çok tarihi eser ortaya çıkmış
tır. Mabetler, anıt mezarlar, kaleler, cami kalıntıları, eşsiz zarnostrian eserler
bulunmuştur. Merv'~n Talhatan Baba camisi, küçük ve büyük Gızgala kale
leri, Orta çağda Sultan Sancar ve Muha:ı.nnıet ibn Zeyd'in anıt mezarlan ve
Yusuf Hemedani'nin türbesi gibi mimari eserler vardır. Eski Merv adlı tarihi
kültürel müze Bayramali şehrinde faaliyet göstermektedir. 2000 yılında
21 Ruslan MURADOV, "Merv Tarihi", Turizm Development, Sayı 2, Milli Eğitim ve Turizm Bakanlığı yayını, Aşkabat, 1996, s. 26
1152
UNESCO tarafından Merv'in 2500. Yıl dönümünün kutlanması için hazırlıklar, Merv'in değerinin dünyaca kabul edildiğini göstermektedir.
Merv bölgesinde günümüzde çoğunlukta olarak Teke Türkmenleri yaşamaktadırlar. Teke Türkmenleri, Oğuz Türkmenlerinin üç-oklar kolundan gelmektedir. Bilindiği gibi "Teke'~ ffilimizde, koyun sürüsüne öncülük eden
ve yaylakta fırsat buldukça çadırlar içine bile girebilen girişken erkek keçilere denir. Burada çobanlar kavallarını belirli bir sesle çalarlar. Yaylımda koyun sürüsüne öncülük eden tekelerine şuraya buraya dön diye buyruk verirler, tekenin girişkenliği ve tecrübesi bunu yerine getirir.22
Milli tarihimizde "Kara koyuolu ve Ak koyunlu" adlı büyük Türkmen 1 Oğuz urugları ile, onların devlet kurduldan görüldüğü gibi "Ak keçili, Kara keçili ve Tekeli" denilen Türkmen oymakları da mühim bir yer tutmaktadır.
Tekelerin ve Teke adlı büyük Türkmen toplulukları bugün Hazar Denizinin doğusundaki Merv bölgesinde bulunmaktadır. Türkmenistan'daki Tekeler ile
ilgili olarak, iki coğrafya adını bilemiyoruz; Hazar Denizi'ne kuzeyden kanşan Yayık 1 Ural ırmağı üzerinde "Teke" kasabasında Rus Çarlığı istilasının öncüleri Don-Kazakları ki bunlar, bir kale yaparak adını "Yayıks" koymuş
lardır ve bugün buraya "Uralsk" deniliyor.lkincisi de Kazakistan'da ki "Sa
nku" da Turgay ırmağın~ kavuşan "Teke" çayıdır.
Eski Horasan ülkesi sayılan bugünkü Türkmenistan' da kalan Salur'ların ana kolundan gelen Tekeler, Türkmenistan'ın Akhal-Teke, eski Margian (merv) ve Tecen bölgelerinde bulunmaktadırlar. Türkmenistan'daki "Teke Urugu" iki anakola aynlır. "Ötemişler" Göçenler, "Toktamışlar" ise Göçmeyen Türkmen boylarıdır.23
Rus Çarlığı istilası sırasında, Buhara'ya Teke Türkmenlerinden Toktamış ve Öte~ş kabilelerinden yardım gelmiştir. Tekeler ilkinAhal bölgesinde bulunurken, 1859'da Hive Hanlarının yaptığı, Osmanlı ulu ataları Kayı
· boy beylerinin geldiği "Mahao" şehri yerine, şimdiki yeni Merv çevresine
22 M. Fahreddin KIRZIOGLU, "Karakalpaklar 1 Borçalı-Kazak Urugu'nun Kür- Aras Boylarındaki 1800 Yılına Bir Bakış" Türk Dünyası Sempozyumu. Türkoca~ı Yayını ı. Sayı.
Erzurum, 1972, s. 30.
23 M. Fahreddin KIRZIOÖLU, "Türkistan ve Anadolu'da Teke Türkmenleri" , ı. Akdeniz Yöresi Türk Topluluklan Sosyo- Kültürel Yapısı Tahtacılar Sempozyumu,-26-27 Nisan, 1993, Antalya, Kültür bakanlıgı Yayını, Ankara, 1995, s. 120.
1153
yerleştiler. O zaman Türkmenler içinde en kuvvetiisi 100 000 çadırdan ibaret
olan Teke kabilesi idi. Tekelerin Oğuzlann Salur boyundan geldiklerini söy
lemiştik. 1305 yılında, tthanlı veziri Reşididdin'in Türkçe aslından kısaltarak
Farsça'ya çevirdiği "Oğuznarne"de, bunlan 12 sağ kol 1 İç-Oğuz 1 Üç Oklar
ve 12 sol kol/Taş Oğuz 1 Boz Oklar diye 24 boya ayırmaktadır. Türkmen ge
leneklerine göre Oğuz Han'ın üçüz olarak doğan 6 oğlunun her birinden olan
dört toruntın adlarını taşıdıklannı söylemektedirler. Bunlardan Oğuzun 5 oğ
lu Tag 1 Daş- Alp 1 Han'ın ongunu (arması) üç kuş olup bunun dört oğlundan
en büyüğü Salur 1 Salgur'dur. Türkmenler bunun soyundan gelmektedirler.
Annanepesov, "Türkmen halkının XIV. asırda Oğuzlardan kalan en iri
tayfa Yazırlar'dır. Bugün demografik olarak diğerlerinden çok daha ufak
olan Salur tayfasının içinden Teke, Yomut, Ersari ve Sarıle gibi yeni tayfalar
türeyerek Salur'un önderliğinde büyük tayfa haline gelmişlerdir"24 demek
tedir. Bugün Salur tayfasırun, ilk dört büyük tayfa içinde yer almakla,birlik
te sadece yüzde beş oranında nufusa sahip olduğunu görüyoruz.
1- S~ltan Sancar (1086-1157)
Türkmenistan'ın Mari vilayeti Bayramali beldesinde mezan ve türbesi
bulunan Sultan Sancar, Melikşah'ın oğludur. Sultan Melikşah, bir seferde
iken 5 Aralık 1086 yılında Sincar köyünde dünya gelen çocuğuna, Sancar
adını vermiştir. Sancar, Türkçe "Saplanmak, Sançmak, Sançyan" manalarma
gelmekte ve Sencer olarak da kullanılmaktadır. 25
Sultan Sencer, çok küçük yaşlardan itibaren askeri ve idari işl~rle meş
gul olarak kendisini yetiştirmiştir. Babasının ölümü üzerine, 1 ll 8 yılında
kardeşi Sultan Berkyaruk tarafından Horasan Meliki ilan edilmiştir. Sencer,
Meliklik döneminde, Doğu Karahanit hükümdanKadir Han'ı yenerek kendi
ne bağladı ve hutbeler de kendi adına okunınaya başladı. Kardeşi ölünce ye
rine küçük yaştaki oğlu Mahmut devletin başına geçti. Sultan Sencer ı ı ı9 yı
lında yeğeni Mahmut'u İran topraklannda Save şehrinde yenerek, imparator
luğun tarnarnma hakim olmuştur. Fakat Sultan Mahmut' a esir muamelesi
24 ANNANEPESOV, ATAGARRlYEV, a. g. e. s. 97.
25 Islam Ansiklopedisi "Sancar Maddesi", X. Cilt, Milli E~tim Bakanlığı yayını, Ankara, 1974, s. 191.
1154
yapmamış ona merkezi İsfahan' da bulunan, devletin batı bölümünü vermiş
ve orada hepimizin bildiği Irak Selçuklu Devleti ortaya çıknuştır. Aynca
Rey, Mazenderan ve Kumiş gibi şehir ey aletlerini de doğrudan kendine bağ
lamıştır.
9 Eylül 114l'de Katvan Sa.vaşı'nda Sultan Sencer'in Karahitaylılarla
mücadelesinde yenilmesi, İslam aleminde büyük yankılar uyandırmıştır.
Bundan istifade eden Harezm Şahı Atsız, Ekim ll 41 'de Serahsı istila etmiş
tir. Bunu, 21 Ekim 1141 'de Büyük Selçuklu İmparatorluğunun başkenti
Merv'in istilası takip etmiştir. Atsız ertesi yıl Horasan'a girip, Nişabur'u da
almıştır. Türkistan'a Karabitaylar ile .Karlukluların gelmesi nedeniyle Oğuz
ların başka boyları göç etmiş ve Taharistan topraklannda yarı bağımsız bir
devlet kurmuşlardır. Sultan S ane ar' a da 24000 koyun vermeyi kabul etmiş
lerdir.
Sultan Sancar, Katvan mağlfibiyetinden bir yıl kadar soma, büyük zor
luklar içinde yeni bir ordu kurmaya muvaffak olmuş ve Merv'e gelerek şeh~
ri tekrar hakimiyeti altına almıştır. 1 152' de Gurlulan da yenerek Büyük Sel
çuklu İmparatorluğunun gücünü ispat etmiş ve Seneerin prestiji sağlanmıştır.
Gurlu hükümdan Cihansız, mağlup ve esir edilmiş, ülkesi de Selçuklu İmpa
ratorluğuna ilhak olmuştur. Selçuklu devletinin kuruluş yıllarından itibaren
kendi soyundan bir grubun devlet kurduğunu gören diğer Oğuz boylan
(Türkmenler), büyük kitleler halinde batıya göç ederek, bu yeni devletin hi
mayesi altında daha rahat bir hayat yaşamak istemişlerdir. Bunlar Anado
lu'nun Türkleşmesinde de etkili olmuşlardır. Tuğrul Bey zamanından itiba
ren Selçuklu Sultanları, bu Türkmenleri Anadolu'ya sevk etme siyaseti güt
müşlerdir.
Selçuklularla Oğuzlar arasında ki anlaşmazlık sonucu, yüz bin civarın
daki Selçuklu ordusu, 1 153 yılının ilkbaharında en az kırk bin çadırlık Oğuz
ların üzerine yürümtişlerdir. Belh civarında yapılan muharebeyi Oğuzlar ka
zanmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Sencer' i esir etmişlerdir. Beklenmedik bir
zafere ulaşan Oğuzlar, Sencer' e hürmet edip ona bir sultanmış gibi davransa
lar da, devletin bütün idaresini ele geçirrnişlerdir. Sencer Merv'deki bankaha
kapanmış, üç yıl esir olarak yaşamış ve Ayaba'nın yardımı ile esirlikden kur
tularak Merv' e gelmiştir. Nisan 1 157' de 71 yaşında Hakkın rahmetine kavuş-
1155
muştur. Sultan Sencer'in ölümüyle, Büyük Selçuklu İmparatorluğu da tarihe
kan ş mıştır. 26
Sultan Sencer'in naaşı kendisinin inşa ettirmiş olduğu "Daru-1 Ahire"
veya "Devlet Hane" adlı türbeye defnedilrniştir. Sultan Sancar edebiyata, sa
nata ve ilme çok değer veren bir hükümdar olarak tarihe geçmiştir. Sancar'ın
Türbesi Sarabs'lı Mimar Muharrımet bin Atsız (Atsız'ın oğlu Mehmet) tara
fından yapılmıştır. Türbe, Selçuklu mimarisinin o zamana kadar gerçekleştir
diği gelişme ve yenilikleri bir arada toplarnaktadır. Dünya mimarisinin sayı
lı şaheserleri arasında yer alan abide, 17 metre çapındaki kubbesi ile o zama
na kadar erişilmerniş bir ölçüye varrnıştır.
Sultan Sancar'ın türbesi içinde, mezarın dışında başka köşkler ye mes
citler de vardır. Sancar öldükten sonra, Oğuz boylan onun ad~a hutbe oku
muş ve onu hayırla yad etmişlerdir. Buradaki Sultan Sancar'ın yadigarlığı ve
ya mozolesi Selçuklular zamanından kalan tarihi bir eserdir. Yöre halkı ve
Türkmenistan'a gelen bütün insanların ilk önce ziyaret ettiği bir yerdir. Yağ
mur yağmadığı ve suyun kıt olduğu zaman, yağmur duası için buraya gidil
mektedir- Burada Huda yolu (Allah nzası için) yemekleri verilmektedir. Bu
rada yapılan dualann geri çevrilmeyeceğine inanılmaktadır.
2- Hoca Yusuf Hemedani (441-1050 1 535-1140)
Yusuf Hemedani' ni adı, Ebu Yakup Yusuf bin Eyyüp İbni Yusuf al Ha
san bin Vehre el Hemedani'dir. Büzencird kasabasında 1050 tarihinde dün
yaya gelmiştir. 19 yaşında Bağdat'a giderek, Şeyh Ebu İshak Şirazi'den usu
lü fıkıh ve diğer İslami ilimlerden ders almıştır. Derslerde arkadaşlanndan
ileri giderek üstadının takdirini kazarum.ştır. Devrio büyük alimlerinden ha
dis, fıkıh ve skolastik konularında dersler almıştır. Bağdat'ın meşhur Nizarni
ye Medresesi'nde hadis dersleri ve vaazlar vermiştir. Daha sonra Merv'e ·ge
lerek irşat faaliyetlerine devarn etrniştir.27
26 Coşkun ALPTEKlN, Doğuştan Günümüze Büylik lslam Tarihi, Zaman Gazetesi Çağ ya
yınlan, vn. C. Istanbul, 1992, s. 183.
27 Azim AHMEDOV, "Hoca Yusuf Hemedani", Mahdumkulu Divanı Dergisi, 2. Sayı. Aşkabat, 1996, s. 24.
1156
Yusuf Hemedani'nin Şeyh Ebu Ali Farmedi'ye intisap ettiği ve sohbeti
ni dinlediği de rivayet edilmektedir.28 Tasavvufta Gazali'nin de hacası olan
şeyhten ders aldıktan sonra Merv ile Herat'a gidip gelmiştir. Rey halkı tekrar
dönmesini istedikleri için bir müddet kaldıkdan sonra geri dönmüştür. He
rat'tan Merv'e dönerken yolda Bfunilin (Bayramali) kasabasında 1140 tari
hinde ölmüştür. Önce Herat ve Bağsur arasındaki Balin denilen yere defne
dilmiş, fakat fazla zaman geçmeden onun naaşı Merv'e getirilmiş ve şu an türbesinin bulunduğu mezara konulmuştur.
Yusuf Hemedani, İmaını Azam Ebu Hanife'nin mezhebine bağlıdır. İlk
Türk tarikatı olan Yeseviliğin kunıcusu Ahmet Yesevi'nin şeyhive hocası
dır, zahir ve batın bütün ilimleri ondanoğrenmiştir. Memleketini şeyhi ile do
laşarak irşat faaliyetine katılmıştır. Semerkand mollalannı da çağırarak onlara dini sohbetler de yapmıştır.29
YusufHemedani'de, Selman-ı Farisi'nin asası ve sarığı olduğu, 38 sefer
yaya olarak hacca gittiği rivayet edilmektedir. O her an riyazet ve mücahede
halinde bulunmuştur. Hz Muhammed'in ve arkadaşlannın yolundan gitmeyi
tavsiye etmiştir. Mürltıeri arasında irşad makamına ulaşmış dört kişi bulun
maktadır. Bu halifeleri; Abdullah Berk, Hasan Andaki, Hoca Ahmet Yesevi
ve Abdul-Halik Gi.icdivaıii'dir.
Anlatıldığına göre, Yusuf Hemedani, yünden ve daima yamalı elbise gi
yer, dünya işlerine ehemrniyet vermez, padişahların ve büyüklecin evlerine
gitmez, eline ne geçse fakiriere verir ve kendisi kimseden bir şey kabul et
mezdi. Bütün ins~ları ayırt etmeden sever ve iltifat ederdi, çok Kur'an okur,
ve herkese dua ederdi .. Sultan Sencer'ın ilgi ve yardımından dolayı kendisine
dua etmiştir.30 Yusuf Hemedani'nin , Silsilei Aliye denilen büyük alim ve veliterin sekizincisi olduğu söylenir ..
3- Merv'de BuJunan Sahabe Türbeleri
Türkmenistan coğrafyasında yaşadıkları, kitabeler ve yazılı arşiv vesika
larıyla teyit edilen sahabelerin, Merv şehrinin Bayramali beldesinde mezarla-
28 Selçuk ERA YDJN, Tasavvuf ve Tarikat! ar, Marifet yayını, Istanbul, 1995, s.368. 29 Ahmet, G. ENGIN, Tarikatlar Ansiklopedisi, Milliyet yayını. Istanbul, 1991, s. 419.
30 Fuat KÖPRÜLÜ. Türk Edebiyatında lık Mutasavvıflar, Diyanelyayınlan, Ankara, 1984. s. 72.
1151
n ve türbeleri bulunmaktadrr. İslam ordulanyla 655 yılında Merv'e gelen bu erenlerden El-Hakim el Gıfari, 670-yılında Meiv'de vefat etmiş ve orada yatmaktadır. Türbesi Merv'in Ganurgaron mevkiindedir.
Basra şehrinden gelen Büreyde Bin Hasib El Elslemi ise, Mari'de 681 yılında ölmüştür. Ensardan olduğu rivayet edilen-her iki sahabenin eyvanlı türbeleri XV. yüzyılda yapılnuştır. Yine Merv Şehrinin 18 kilometre güney batısında Cavars obasında (köyünde) Büreyde Hüseyb'in oğlu Abdullah ibni Büreyde'nin türbeleri vardır.31
Pek çok evliyaya ait mezarıann bulunduğu Mari' de adak yeri olarak şöhret bulan diğer türbeler arasında Sultaİı Kale'nin kuzey kapısında Ahmet Sapancı, Talhatan istasyonu ile Yolöten şehri arasında Talhatan Bab~'nın ve
Sultan Kalenin batısında Muhammet ibn-i Zeyde ait türbeleri zikredebiliriz. Bu türbelerde büyük zatların yattığına inanılmaktadır ..
Büreyde Bin Hasib, hicret anında Hz. Muhammed ve Hz. Ebubekir'i yakalamak için yetmiş kişilik arkadaş grubuyla yola çıkmış ve Hz. Muhammed'le karşılaşınca arkadaşlanyla beraber Müslüman olmuştur. Medine'ye kadar haşındaki sanğı çıkanp mızrağının ucuna takarak Liva-i Muhammed
Sancağını taşımıştır. Büreyde, Hz Muhammed'le birçok savaşa katılmış ve Mekke'nin fethinde bulunmuştur. Aynca Hz. Halit kamutasında Yemen tarafına gönderdiği orduda da yer almıştır. Usame (r.a) kumandasında Şam ta
rafına giden orduda da sancak taşımıştır.
Büreyde Hz Muhammed'in vefatından sonra, Islamı yaymak ve hizmet etmek için Merv'e kadar gelmiş ve Bayramali etrafında vefat etmiştir. Hz Osman döneminde Horasan' a gönderilen orduda yer alarak Türkmen toprağında İslanu yaymak için çalışmıştır. 164 hadis rivayet etmiş ve birçok hadis ezberlemiştir. Hz Muhammed'in yanında kaldığı ve ondan hadis rivayet ettiği için sahabenin büyüklerinden sayılnuştır.
C- İNANÇ MERKEZi OLARAK DAŞHA VUZ VİLA YETİ
Daşhavuz vilayeti en eski Türkmenistan topraktandır. Daşoğuz, Hazar Denizi'nden Ceyhun yani Amuderya'ya kadar, kayalık Köpet Dağı'ndan, Sa-
31 A. HA YIDOV, M. TUVAKBA YEV A, a. g. e. s. 84.
1158
nkamış'ın on dört tepedeki açıklarına kadar uzanan topraklara sahiptir. Türk
menistan'ın bu bölgesi verimli toprakları, terterniz sulan ve sıcak iklimiyle
eski zamandan beri tarihteki, Mısır, Mezopotamya ve Hindistan uygarlıkla
nyla karşılaşabilecek gelişmeler~ sahne olmuştur.
Türkmenistan topraklan son--bilimsel araştırmalar sayesinde, ilk okuma
belgeleri, eski tanıncılık ve şehireilik merkezi, eski Parfiya, Büyük Selçuklu
ların ve Harzemşahların ilim merkezi olmuş ve dünyanın sanat beşiği olarak
bilinmektedir. Antik geleneklere göre Harezm, bin şehirler ülkesi olarak ta
nınmıştır. Harezm'de çok gelişmiş şehir kültürü bulunmuştur. Yedinci asır
dan itibaren şehir medeniyeti yoğun bir şekilde bu bölgelerde gelişrniştir.32
Türkmenistan'ın% 80'ini dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Ka
rakum kaplamıştır. Kars Mağaralan ile süslü Köpet Dağ ve Köyten Dağ,
Amuderya ve Murgap nehirleri ile Karakum Kanalı insanların dikkatlerini
üzerlerine çekmişlerdir. Eski Nusay Kalesi, Altıntepe, Anev, Tarihi Merv,
Dehistan, Köhneürgenç, Firuze, Kövata, Hazar'ın doğu kıyısındaki yerler gü
nümüzde de en çok ziyaret edilen yerlerdir
Harzemşahlar döneminde Köhneürgenç tarihi eseriere kavuşmuştur. Bu
dönemin yöneticilerinden Atsız (1127-1156), İlarslan (1156-1172), Tekeş
Sultan (ll 72-1200) ve Mahmut (1200-1220), dönernlerinde de kervansaray
lar, kaleler ve mescitler yapmışlardır. Moğollar Köhneürgenc'i işgal ettikle
rinde Kırk Minare ve çok sayıda tarihi eser vardı ve onların çoğunu tahrip et
mişlerdir.
· Harezm'i işgal etmek isteyen Moğollar, Köhneürgenc'i altı ayda alama
mışlardır. Kendi hükümdarlan tarafından bırakılan başkenti halk uzun zaman
savunmuştur. Anlatılanlara göre Moğollara karşı savaşanların başında Şeyh
Necmeddin Kubra halka önderlik etmiş ve kılıç elinde savaşarak şehit düş
müştür. Reşididdin'e göre XIV. asırda Cengiz Han Şeyh Necmeddin Kub
ra'ya şehri terk etmesi için uyarmış, fakat o şehri terk etmeyerek müritleriy
le beraber savaşarak şerefiice ölmeyi tercih etmiştir. Şehri alamayacağını an
layan Moğollar kan dökülmeyeceği sözünü veriyorlar. Halk sonunda teslim
32 Chaly ÖVEZOV, "Taşhavuz", Turizm Development, Sayı 1, Milli Eğitim ve Turizm Bakanlığı yayını, Aşkabat, 1997, s. 33.
1159
oluyor, fakat Moğol ordulan halkı suda boğarak öldürüyor ve kan dökmeyeceği sözünü tutmuş oluyorlar.33 _
1 · Köhneürgenç- Gurganç- Cürcan
Harezm'in kalbi olarak bilinen Köhneürgenç, Daşhavuz vilayetine bağlı bir şehirdir. Günümüze kadar gelen tarihi eserlerin bulunduğu alan 640 hektar civanndadır. Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan arkeolojik kazılardan Kırk Molla Tepesinden çıkan tarihi kalıntılarda yaklaşık bu şehrin M.Ö. 5 asır önce kurulduğu ortaya çıkrruştır.
Çin kaynaklanna göre bu şehrin adı Gurganç veya Urganç olarak geçmektedir. Aveste'de Curganç veya Urga olarak tanıtılmıştır. Arap kaynaklannda da Cürcan şeklinde geçmektedir. Günümüzde de Köneürgen veya Köhneürgenç (Eskişehir) anlamında kullanılmaktadır. 34
M.Ö. 2000 yıllannın sonunda kurulan Köhneürgenç doğunun en eski şehirlerinden biridir. Türkmenistan'ın kuzeyinde Daşhavuz vilayetinin 100 km. kuzey batısındadır. Köhneürgenç dünya kültürünün eski ve ortaçağ Harezm'i~ başkentidir. Köhneiligenç günümüzde de dünya çapındaki mimari eserleriyle bozulmanuş bir alan olarak varlığını sürdürmektedir. Burada anıt mezarlar, carniler, kuleler, köşkler, minareler ve daha birçok tarihi eser bulunmaktadır. Bu eserlerin bir kısmı restore edilerek ziyarete açılmıştır. Kırk Molla Tepesi'ndeki kazılar hala devam etmektedir. Burası doğu ve doğu Avrupa tarihinde büyük rol oynamıştır. Tarihi büyük İpek Yolu'nun bir kolu Köhneürgenç'den geçmiştir.
Tarihte bin şehirler ülkesi diye bilinen yer, Türkmenistan'ın kuzeyindeki Harezm bölgesinden Köhneürgenç'e doğru uzanan yerdir. Bu bölgede Şasenen, Şemhagala, Diyarbekir, Dövkesen, Buldumduymaz ve onlarca diğer mükemmel tarihi kültürel değeri olan eserler bulunuyor. Köhneürgenç'de merkezi bulunan eski Harezm uygarlığı dünya kültür mirasının eserleri liste-sine geçmiştir.35 ·
33 K. H. YUSUPOV, "Gurgenç Eski Harezm'in Kalbi", Caspian Dergisi, T.I.G.E. Aşkabal. 1997, s. 128.
34 Türkmen Sovyet Ansiklopedisi, Köhneürgenç Maddesi, C.lY, llimler Akademisi yayını, Aşkabat, 1982, s. 502.
35 Ruslan MURADOV, "Köhneürgenç", Turizm Development, Sayı 1, Milli E~tim ve Turizm Bakanlıg-ı yayını, Aşkabat, 1996, s. 32
1160
Araplann Harezm'e 995 yılında gelmesiyle, emir Me'mun Harezm Dev
letinin başkenti olan Kıyat'dan bunu aldı ve Curcan'a verdi. Bu günden son
ra Cürcan y~ Köhneürgenç Harezm'in başkenti olmuştur. Şehirde olap. ta
rihi eserler restore edilerek y~niden inşa edilrniştir.36 X asırda Cürcan
Harezm'in ekonomik ve ticaret )llerkezi olmuştur. Curcan'ın başkent ol
masıyla Harezm:in komutanlan ·Harzemşah unvanı da alrruşlardır.
Antik Köhneürgenç Kalesi' nin kalınlığı yedi metredir. Dörtgen kuleli
görünüşü kırlangıç kuyruğuna benzer bir özellik arz etmektedir. Kerpiç
duvari~ olan Kırk Molla Kalesi'ne benzemektedir. Binanın dış kenan 75
derece içeriye çekilen duvann önünde kale hendeği vardır. Antik Gurganç bu
özelliği ile hakkında birçok efsane vardır. Halk burada yerli Kabe'nin var ol
duğuna inanmaktadır. Hz. Peygamberin Harezmlilere "burada Mekke tipi
kutsal bir şehir kurun" dediği, Mekke fethedildiği zaman Kabe'nin içinde
bulunan 360 putu buraya gönderdiğini, bu nedenle buraya 360 lar dendiğini
bize müze müdürü anlatmıştır.37
Moğollar tarafından talan edilen Harezm ülkesi paralarını kurtarıyor ve
yıkılan binalan restore işlerinde kullanıyorlar. Altın ordu hükümdan Timur
döneminde şehir yeniden katkınmış tır. Ancak Timur" tarafından yapılan beş
seferden de Harezm bü.yük zarar görmüştür. Arkasından gelen feodal savaş
lar yeniden kalıcınma yı engellemiştir.
Ortaçağ binalanndan sadece Sultan Ali mozolesi ile Akul Kalesi sağlam
kalabilmiştir. 1946 yılında Hive Hanı Abulgazi yeni Urgenci kurmayı emret
miştir. Bu andan itibaren eski şehir tarihi anılarla bırakılrruştır. Eski Urgenç
günümüze "Köhneürgenç" olarak adlandırılmaktadır. Tarihte Köhneürgenç
yedi kez yıkılıp yedi sefer tamir edildiği inancı halk arasında yaygındır.38
Harezm'in büyük şehirlerinden biri Köhneürgenç olmuştur. Bu şehrin
çok eski brr tarihi vardır. Belli devirlerde büyümüş bazı devirlerde de yıkılıp harabe haline gelmiştir. Bu nedenlerle günümüzde iki şehir görünümündedir.
36 K. H. YUSUPOV, a. g. e. s. 127.
37 Yahşimurat AŞIROV, Daşhavuz Vilayeti Köhneürgenç Şehri Tarihi Medeniyet Mirashanesi Müze Müdürü, Orada Yaşıyor. 50 Yaşında, Üniversite Mezunudur.
38 Yahşimurat AŞIROV, "Köhneürgenç'de Keramet Var" Edebiyat ve Sungat gazetesi. Matbuat yayını, Köhneürgenç, 1996, s.3.
1161
Biri eski şehrin kurulduğu Köhneürgenç denilen, tarihi anıtlann bulunduğu
yer, diğeri yeni kurulan şu anda yerle§~m yeri olarak kullanılan alandır. Eski
yerleşim yerindeki tarihi eserler, kervansaraylar hala dimdik ayakta durmak
tadır. Mimari anıtlar Medeniyet Bakanlığı tarafından korunmaktadır.
Köhneürgenç'de bulunan mimari anıtlar; Türebeg Hanım, n Arslan,
Tekeş Sultan, Necmeddin Kubra'nın Mozolesi ve Orta Asya'da 60 metrelik
en yüksek minaresi ile Harezm mimannın altın asnnı anlatan bir eser bulun
maktadır. Aynca şehrin dört bir yanından giriş kapılan bulunan kervansaray
lar ve külliyeler bulunmaktadır. Kırk Molla Tepesi, kütüphanesi ve müzesi
de tarihi anıtlar içinde yer almaktadır.
Köhneürgenc'in ilim ve kültür özellikleri, insanlığın tarihinde Harezm
kültürü olarak bilinmekte ve bilime büyük katkılar yapmaktadır. İbn:i Musa
el Harezmi "el cebir" ölçü birimini bulmuştur. Abdurrahman Biruni (973
/1048) astronomi, jeoloji, coğrafya ve tarih üzerine 150 eser yazmıştır. Ör
neğin, Geçen Nesillerin Anıtlan, Hindistan, Minearoloj i gibi eserleri bin yıl
dır ilim alanında kullanılmaktadır.39
Harezm'in başkenti Köhneürgenç'de Abu Ali İbn-i Sina'nın (980
/1037) kitaplan; El Kanı.in Fit Tıp, tıp tarihinde meşhur olmuştur. X. asırda İbn-i Sina'ya ilmini Harezm'li doktor Zaynuddin ebu İbrahim el Cürcani ver
miştir. Bu bilgin birde tıp ansiklopedisi hazırlamıştır. XII. asırda Tekeşin Sarayı'nda felsefesiyle ve görüşleriyle insanlığı etkilemiş büyük alim Fahret
tin Razı gibi ilim adamlan yetişmiş ve insanlığa hizmet etmişlerdir.40
2- Fahrettin Razi (1149-1209)
Fahrettin Razi'nin tam ismi; Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer b. el
Hüseyin b. el Hasan b. Ali. Fakat o daha çok İbnu'l Hatib, İbnü Hatbi'r Rey
(Rey Hatibi'nin oğlu), Fahrettin razı (Reyli Fahrettin) ve Falır-i Razi diye
meşhur olmuştur. Fahrettin Razi 25 Ramazan 543'te (5 Şubat 1149'da)
Büyük Selçuklu Devletinin başkentliğini yılpan Rey'de dünyaya gelmiştir.
39 Ruslan MURADOV, "Köhneürgenç'in Gelecegi'' T!irkmen Medeniyeti, Sayı 1, Nurol Matbaacıhk, Ankara, 1993, s. 15.
40 K.H. YUSUPOV, "Gurganç Eski Harezm'in Kalbidir" Caspian dergisi, T.I.G.E. Aşkabat, 1997. s. 129.
1162
Fahrettin Razi ilk derslerini babası Ziyaettin Ömer' den alrruştır. Razi, Eş'ari alimlerinden kelam ve akaid, Şafii ulamasından fıkıh ve usul-i fıkıh dersleri alanı)< bir Eş.' ari kelamcısı ve Şafi fıkıh alimi olarak yetiş~ştir. Kelam ve felsefi alanda birço~ kişiden ders almıştır. Kelam, felsefe ve metafizik konulannda yetenekli, .,hevesli ve meraklı olan Razi Horasan'da Farabi ve lbni Sina'nın eserlerilli ele geçirince bunlardan çok yararlanrruş ve bu konulardaki bilgilerini daha da genişletme imkanı bulmuştur.
Razi, Up, astronomi,lisan, edebiyat konulanyla da ilgilenmiş, bu ilirolere
dair eser~er yaznuştır. Harezm' de, Herat'ta ve Gazne'de bulunurken buralardaki kUtUphanelerden yararlanmıştır. Horasan'a, Harezm'e ve Maveraun
nehir' e gitmiş, buralarda çeşitli tarUŞf!lalara girdikten sonra umduğu ilgiyi ve beklediği itibarı görernediği için Rey' e geri döner. YoldaBuhara ve Serahs'a uğrar, burada tanıştığı Abdurrahman b. Abdtilkerim isimli bir tabip kendisine ilgi gösterir, izzet. ilcramda bulunur. Razi'de onun için ibni Sina'mn "El Kanun" isimli eserini şerh eder. Türkistan ve Horasandaki bütün şehirleri
dolaşır.
Harzemşahlılar'ın, Gur Sultanlar'ın, Barniyan hi.ikUrndarlarının saraylarında ağırlanan, onlar tarafından himaye edilen Razi 606 1 1209 senesinin Ramazan Bayramında, Pazartesi günü Herat'ta ruhunu teslim eder. Eserleri;
Acaibu'l Kur' an, el Burhanu'l Bahaiyye, Carniu'l Usul, el Erbaun fi Usuli'd Din, Esasu't Takdis, el Firase, el Harnsün, Ismetü'l Enbiya, Şerhu'I işaret, el muhassal, Nihayetü'l i'caz gibi daha birçok kitapları bulunmaktadır.41
3- Necmeddin Kubra (1145-1221)
Necmeddin Kubra'nın ismi; Ahmet b. Ömer b. Muhammed el Hayveki olup, künyesi Ebu'l Cennap'dır. Bu künye kendisine rüyada Hz. Muhammed tarafından verilmiştir. Tasavvufta Kubreviye (Zehebiyye) tarikatımn mürşididir. Halk arasında, Necmeddin Kubra, Şeyhu'l Imam, Zahid-ül Kebir, Şeyh-i Harezm ve Necmeddin-i Kübra diye meşhur olmuştur. Yaptığı bütün münazaralarda galip geldiği için, kendisine et-taammetül-ül Kübra lakabı verilmiştir. 1145 yılında Harezm köylerinden Hayvek'te dünyaya gelmiş, 1221'de Harezm'de Cengiz Han'ın askerleri tarafından şehit edilmiştir.42
41 Süleyman ULUDAGI. Fahrenin Razi, Kültür Bakanlı~ı yayını, Ankara, 1991, s. 1-9. 42 Mas~ignon L. !~lam Ansiklopedisi, Kubrevi Maddesi, C. X. M.E.B.yayını, Ankara, 1974.
s. 162.
1163
Çocuk yaşta ilim tahsiline başlayan Necmeddin Kubra, ilim öğrenmek
için çeşitli beldeleri dolaşıruştır. iımınıEbu Nasr Hafza'nın Tebriz'de "Sün
ne" okuttuğunu duyup oraya giderek kelam dersi de alıruştır. Burada Baba
Ferruh Tebrizi'n.in sohbetine katılıruştır. Ebu Necib-i Sühreverdi, tsrnail
Kasri ve Arrunar b. Yasir'in de sohbetlerinde bulunmuştur. Aynca Fahrettin
Razi ile de görüşmüştür. Daha sonra memleketi olan Harezm'e gelip yer
leşerek irşat faaliyetini burada yürütmüş ve birçok öğrenci yetiştirmiştir.
Necmeddin Kubra'nın 360 tane halifesi olduğu, bu nedenle türbesinin bulun
duğu yere üç yüz atıruşlar denildiği rivayet edilmektedif.43
Necmeddin Kubra, zahiri ·ve Batıni ilimlerde bilgili, İslam'ın güzel ah
lakı ile ahlaklanıruş, ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda gayretli, Allah'a
çokça ibadet etmekte ve onun dinine hizmet ederken katiyen gevşeklik gös
termemektedir. Allah yolunda olduğu için bu durumdan kınayanlann da
lanamalarına aldırmayan bir olarak bilinmektedir. Necmeddin Kubra ken
disinden sonra geleceklere faydalı olmak üzere çok kıymetli eserler yazıruştır.44
Rasat bilgini Şeyh Necmeddin Kubra uzun çalışmalar sonucunda rasat
hanelere ait kitaplar yazıyor. Necmeddin Kubrevi'nin Usul-ü Aşere adlı
kitabı da tasavvufa dairdir. Bu eser talebelerinin ve daha sonra gelenlerin el
kitabı olmuştur. Burada Kubrevi tarikatının özellikleri verilmektedir. Halkın
en çok ziyaret ettiği, maneviyatına güvendiği yerlerden biri de Necmeddin
Kubra'nın türbesidir. Her türlü ihtiyaç sahibi olan kimseler buraya gelip dua
etmektedirler.45
5- Zamalışeri
Zamahşeri'nin adı, Abdulkasım Mahmut ibn-i Ömer ibn-i Ahmet Coral
lah Allame ez-Zamahşeri'dir. 1075 yılında Zamalışeri şehrinde doğmuştur. O
çocukken ayağı kınlıyor ve hayatı boyunca sakat olarak kalıyor. Zamalışeri
çocuk yaşında okumayı çok seven bir kişi. olarak bilinmektedir. Bu isteği
onun alim olmasını sağlaıruştır. Çok değişik ülkelerde ilim öğrenmiş ve
43 Türkmen Sovyet Ansiklopedisi, Ncemeddin Kubra Maddesi, C.IV, Ilimler Akademisi yayını, Aşkabat, 1984, s.l65.
44 Nazar HALIMOV, Ürgencin Anıtlan, Ilim yayınevi, A~kabat, 1991, s. 52-64.
45 Ahmet G. ENGIN. Tarikatlar Ansiklopedisi, Milliyet yayını, Istanbul, ı 99 ı. 208.
1164
oralarda yaşamış fakat kendi ülkesinde hizmet vermeyi tercih etmiş ve ül
kesine dönmüştür. 1 ı 44 yılında kendi .şehri olan Zamalışeri' de vefat etmiştir.
Tagta etrafının "Yagtlık" dayhan bileşiğindeki eski kalenin duvarları
bugün de çok uzaklardan gözükmektedir. Bu kaleye "İzmikşir Kalesi" denilmektedir. Eskiden buraya Zarnabşeri şehri denilmiştir. Bu kalenin yanında
"Aksak Baba" türbesi vardır. Günümüzde Aksak Baba veya Zamahşeri'nin
türbesine ziyarete gelenlerin sayısında gözle görülür bir artış olmuştur. Halk buraya gelerek dilek diliyor, isteklerini bildiriyor ve dua ediyor. Burada yapılan duanın kabul olacağına inanılmaktadır. Çünkü halk bu mezarda Al
lah'ın komşusu, alimlerin alimi, Harezm'in gururu, Mahmut az-Zarnahşeri yatıyor diye inanmaktadır.
Zamalışeri hakkında bir rivayette şöyle denilmektedir. Türkmenistan'dan hac yapmak içinin Mekke'ye gelen insanlar her gün Kabe'nin
girişinde Allah'a dua eden yaşı bir adam görüyorlar. Bu insan bir gün dua et
meyi bırakıyor ve Türkmenlere hangi ülkedensirriz diye soruyor, Türkmen
Allah'a şükür büyük Zamahşeri'nin ülkesinden diye cevap veriyor.
Yaşlı adam bunu duyduktan sora şükür duası olarak yedi sefer Kabe'yi
tavaf ediyor. O insan Türkmen'in elinden tutarak, Zamahşeri'nin Corallah
adının nereden geldiğini ~iliyor musun diyor ve kendisi cevap veriyor. Coral
lah "Allah'ın komşusu" demektir. Bu ziyaret ettiğimiz Kabe Allah'ın evidir. Kabe'nin yanındaki odada yaşayan büyük alimlere Corallah denilmektedir.
Zamahşeri'de bu odada ı 132 yılından 1134 yılına kadar burada yaşamıştır. Allah dilerde ülkenize giderseniz benim için onun mezarım ziyaret edin demiştir. 46
Daşhavuz'da ise "Ağsak Baba" (Sakat Baba), "Allarn Baba" olarak
tanınmaktadır. Kur'an-ı Kerim'deki tüm gerçekleri anlamak ve değişik bakış açıları kazandırmayı Zamalışeri yapmıştır. ıso tane eser yazmış ve 20 tane
kitabı değişik dillere çevrilmiştir. Ginnes rekorlar kitabına ismi yazılan
büyük alimlerden biridir. Eserlerinin orijinalleri değişik ülke muzelerinde · sak.lanmaktadır.47 Bunlar Türkmenistan şehirlerin bir inanç merkezi oluşunda etkili olmuşlardır.
46 Nazar SARIGOÇOV, Evliyanın Mücaviri, Matbuat yayını, Aşkabat. 1994, s. 41.
47 Tokay RECEPOV, Harezm'in Gururu Büyük Alim Hakkında Söz", Vatan Gazetesi, Aşkabat. 1995, s. 4.
1165
Top Related